YAYlN NO: 19;0-10 iSTANBUL TiCARET ODASI ENFLASYONiST ORTAMDA FAiZ POLiTiKALARI VE iŞLETMELER ÜZERiNDEKi ETKiLERi Doç. Dr. Targan ÜNAL Dr. Sadi UZUNoGLU KeremALKIN ~l?..f.N AMt\($ Reklamcılık ve Maıbaacılık San. Tic. Ltd. Haznedar, Menderes Cad. 25(2 34600 Bakırköy/İSTANBUL Tel: 556 04 43 - 553 70 72 Faks: 553 70 72 Şti. ÖN SÖZ 1970'1i yılların sonlarından itibaren enflasyon Türkiye'nin önde gelen ekonomik biri olma özelliğini korumaktadır. Bazı yıllar fiyat artış seviyelerinde kaydedilen ümit verici gerilernelere rağmen bu sorunun kalıcı bir şekilde çözülememiş oluşu uygulanan antienflasyonisı politikaların, gerek kısa vadeli gerekse daha uzun süreler içinde meydana getirdikleri toplam etkileri itibariyle ayrıntılı bir şekilde incelenmelerini gerekli kılmaktadır. sorunlarından Türkiye'de 1980 yılından itibaren antienflasyonisı politika esas itibariyle faiz seviyesinin yükseltilmesine istinat ettirilmiştir. ön planda yatırım ve tüketim taleplerinin kısılmasına yönelik olan bu uygulamanın, enflasyonisı ortamda işletme sermayesi ihtiyaçları ve finansman maliyetleri artan firmalar üzerindeki etkilerinin de dikkate alınmasında yarar bulunmaktadır. · Aktüel ekonomik sorunların ve çozum yollarının incelenmesi amacıyla Odamızca yürütülen çalışmalar çerçevesinde hazırlanmış olan bu araştırmada Türkiye'de 1963'ten itibaren uygulanan faiz politikalarının dönemler itibariyle tanıtımı yapılarak enflasyonisı ortamda yüksek kredi faizlerinin işletmeler üzerindeki etkileri incelenmiştir. Sunulan araştırmayı hazırlayan Doç. Dr. Targan Ünal, Dr. Sadi Uzunoğlu ve Kerem Alkin'e çalışmaları için teşekkür eder, elde edilen bilgi ve sonuçların ilgililere yararlı olmasını dileriz. Genel Sekreter Prof. Dr. ismail Özaslan İÇİNDEKİLER SAYFA GİRİŞ 1. TEORİK ÇERÇEVE İÇİNDE FAİZ 1.1. Faiz, Faiz Teorileri veFaizin 2. İşlevleri ......... 5 1.1.1. Faiz Teorileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5 1.1.2. Faizin ı. 2. 5 VE ENFLASYON İşlevleri .......................... ll Enflas'y0nun Anatomisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13 ENFLASYONİST 2 . 1. Ülke ORTAMDA FAİZ POLİTİKALARI Uygulamaları ................ 33 ............ ·. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 33 2.1.1. Uzun Dönemli Anti-enflasyonist Politikalar Kapsamında 2.1.2. Kısa Faiz Politikaları Dönemli Anti-enflasyonist Politikalar Kapsamında Faiz Politikası 2.2. TÜrkiye'de Uygulanan Faiz 2.2.1. Planlı Başlangıcından Dönemin Sonrası Faiz 2.2.2.1. 24 CX:ak Kararları Politikası ve Sonuçları ........... 43 ............ 52 ................ 52 Yılları Arasında Faiz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 53 Sonrası 2.2.3. Enflasyon, Faiz ........... 43 1980'e Politikası Politikaları 2.2.2.2._.1980-1986 2.2.2.3. 1986 ................ 39 Politikaları Kadar Uygulanan Faiz 2.2.2. 1980 .............. 35 Faiz Politikası ..... 79 Politikası Uygulamaları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 87 - II- 3. YÜKSEK KREDİ FAİZLERİNİN İŞLETMELER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . • . . . . . . . . . . . . . . . . 96 3.1. Yüksek Kredi Faizlerinin Mali Uygulandığı Tasarrufların Gelişimi 3.2. Yüksek Kredi Faizlerinin İmalat Sanayi Yatırımları 3.3. Mali sistem ve ...................... 96 Uygulandığı Dönemlerde ....................... 102 Aktarılabilir 3.4. Yüksek Kredi Faizlerinin Dönemlerde Fon Maliyetleri .... 110 İşletmeler Üzerindeki Etkisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . 115 3.4.1. Büyük Ölçekli Sorunları İşletmelerin Finansman . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 126 3.5. Enflasyon, yüksek kredi faizi işletmeler Finansman . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 116 3.4.2. Küçük Ölçekli Sorunları İşletmelerin üzerindeki uygulamaları sonuçları ve ................. 137 SONUÇ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 139 KAYNAKÇA ................................................ 141 TABIDLAR ve İhracatı 34 Tablo 2 1981 Ekonomik Göstergeleri ................. 36 Tablo 3 ~konomik 37 Tablo 4 1989'un ı Dünya İthalat .................. Tablo Göstergeler....................... İlk Üç Ayında Ekonomik Göstergeler 38 Tablo 5 Enflasyon Endeksleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 39 Tablo 6 1973-1980 Yılları Arasında Reel Mevduat ve Kredi Faizleri .................. Tablo 7 Tasarrufların Oranı................ 47 Tablo 8 GSMH, Emisyon, Fiyatlar .................... 50 Tablo 9 1.7.1980-21.6.1982 Tarihleri Mevduat Faiz Tablo 10 : Mevduat ta GSMH'ya 44 ...................... 57 ....................... 63 Oranları Gelişme ler Tablo ll: Enflasyon ve Faiz Oranlarının Gelişimi Tablo 12: Vadeli ve Vadesiz Tasarruf Attış Şızları Arasında 64 Mevduatı ............................... 65 Tablo 13: Vadeli ve Vadesiz Mevduat Toplam İçindeki Payı Mevduat Tablo 14: 1986 Faktör Büyüme Tablo 15: Fert . . . . . . . . . . . . . . . . . . . •. . . . . . . . . . Başına Düşen Tablo 16: Banka Hasıla 68 Gayri ........................... 68 ........... 69 Şube Sayısındaki Gelişmeler Tablo 17: 1968-1986 Döneminde Toplam Gelişimi 66 Fiyatlarıyla Hızları Safi Milli ....................... Yatırımların .................................... 71 Tablo 18: Reel Kredi Faizleri ......................... 74 Tablo 19: Kredi Faiz Oranlarındaki Değişmeler (1979-1983) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 76 Tablo 20: Banka Kredileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 77 - IV Tablo 21: Reel Kredi Hacmindeki 78 Gelişmeler Tablo 22: Mevduat Faizleri ...••.•..................... 85 Tablo 23: Yıllık Ortalama Fiyat .................................... . Artışları Tablo 24: Tasarruf Mevduatındaki Gelişmeler Tablo 25: Tasarruf Mevduatındaki 85 85 Reel .................................. 86 Tablo 26: Toplam Banka Kredileri ..............•....... 87 Tablo 27: ................ 99 ...................... 99 Tablo 29: Mali Tasarruflar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 101 Gelişmeler Yatırım ve Tasarruf Tablo 28: Mali Tasarruf Tablo 30: İmalat Oranları Yatırımları Sanayi (1973 Sabit Oranları Fiyatlarıyla/ Yurtiçi Sabit Sermaye Harcamaları Tablo 31: Yatırım (1973 Yerli Sabit Fiyatlarıyla) ............................... İmalat Yatırımları Sanayi (1973 Sabit Fiyatlarıyla)/ Sabit Sermaye Tablo 32: Gayri Safi K~u ve İmalat İmalat Gayrisafi Yurtiçi Yatırım Harcamaları Sanayi Yatırımlarının Toplam Yatırımlar İçindeki Payı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Topluluğu TÜrkiye'nin Tablo 34: İmalat Sanayi Değer Dağılımı Aktarılabilir 106 Ülkeleri ve Sektöründe Alt Sektörler Katma 105 Sanayi ve Toplam Kamu - Özel ve Toplam Tablo 33: Avrupa 104 İtibariyle ....................... 108 Fon Maliyetleri ............... lll - V114 Tablo 35: Net Faiz Geliri Tablo 36: Menkul Kıyınet ihraçları 119 Tablo 37: Menkul Değer'lerin GSMH İçindeki Payları o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o 120 Tablo 38: Kamu ve Özel Sektör Menkul Değerlerinin İçindeki Payları GSMH İşletmelerin Tablo 39: Büyük Ölçekli Satış Hasılatları Tablo 40: Anonim Tablo-41: Büyük 121 o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o Yapısı o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o Tablo 44: Özel Küçük Sanayii İşyeri/Toplam İşyeri Kullanım o o Tablo 48: Küçük Sanayi Kullanımını Finansman 122 123 124 o o o o o o ooooooooooooooo 125 127 128 Alt o o o o o o o o Kullanım Kapasite o o o o o o o o o o o o Etki Eden Faktörler o o o o o o o o o o o o o o o o o o o 129 132 İçinde itibarı Alt Sektörler o o 0000000000000 Engelleyen Etkenler o o Kapasite Firmalarında o o Kapasite Firmalarıında Güçlüğünün İle Ağırlığı o 129 Kuruluşlarının Tablo 47: Küçük-Sanayii Kull~ımına o Oranları Sektörl~r İtibariyle o o Kuruluşlarının Tablo 46: Küçük Sanayi Oranları o Satış Hasılatı İşletmeler Kapasite o 00000000000 Tablo 43: imalat Sanayindeki Tablo 45: Küçük Sanayi o Yapıları Gelir-Gider Tablo 42: Finansman Giderlerinin İçindeki Payı o Pasif Ortaklıkların İşletmelerin o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o 133 - VI - Tablo 49: Küçük Sanayii Kullanımını Firmalarında Etkileyen Faktörler ............. Tablo 50: Küçük Sanayii Firmalarında İşletme Politikası Tablo 51: Küçük Sanayii 1989·Yılı 1989 Yılı .......................... Programları 134 135 Firmalarının Pazarlama Yöntemleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Tablo 53: Küçük Sanayi 134 Firmalarının Üretim Tablo 52: Küçük Sanayi Kredi Firmalarında 135 Alt Sektörlerde Mamul Maliyetlerinde Ortalama Maliyet Artışı ..................... 136 G İ R İ Ş G İ R İ Ş Dünya'da en önemli ekonomik hastalığın enflnsyon olduğu artık herkes tarafından kabul edilmiştir. Enflasyonla savaşla iktisat politikaları kullanılmış, kimi ülke başarılı olurken, kimi ülke de bu hastalıkla baş edemeyerek, hastalıkla yaşamaya başlamıŞ ve hastalığın büyük boyutlara ulaşmasını önlemek için çaba harcamq yolunu seçmiştir. özellikle sanayi devriminden sonra belirli devreler halinde ülkelerin yaşadıkları bunalımlar, 1929 ekonomik bunalımı i1:e birlikte sistemli mücadele yöntemlerini ortaya çıkarmış, birçok iktisatçı, politikacı, ekonomik krizle mücadele modelleri geliştirmiştir. Bunalımla ilgili Keynesci modelin kapitalist ülkeler tarafından benimsenmesiyle birlikte devletin ekonomiye müdahalesi dolayısıyla maliye politikasının etkinliği 1929 bunalımını artan kamu harcamalarının yardımı ile ortadan kafdırırken, talep ~rtırıcı bu politikanın enflasyon hastalığını ortaya çıkardığı anlaşılmıştır. 2. Dünya Savaşı'nı izleyen 1950'li ve 1960' lı yıllar Keynesyci Politikaların, 1970'ler ise Moneterist politikaların egemenliğinde geçmiştir. Maliye politikalarının egemenliğini ve açık bütçe politikalarını savunan Keynesyci görüşe karşın, denk bütçe ve para politikalarını savunan moneteristler arasındaki tartışmalar halen sürmektedir. Fakat gözardı edilen konu, karmaşık hale gelen ekonomik yapı içinde oluşan sorunlara kesin çözümlerin artık getirilememesidir. Enflasyon sorunu, öze ı ı i kle 1970 sonrası, bütün. Ol keülkelerinin değişik boyutlarıyla ortak sorunu haline gelmiş, bu sorunlu yapı içinde sosyal . devletçilik ilkelerini kabul - 2 - bir de üretimde durgunluk ve yüksek işsizlik sorunlarıyla karşılaşmışlardır. 1980 sonrası dönem ise bu sorunlar ile birlikte gelecek için hem iyimser, hem de kötümser tahminierin yapıldıQı, aynı zamanda mali piyasaların, finans sektörünpn ve özellikle para piyasası 1 nın gitgide önem kazandıQı bir süreç olarak karşımıza çıkmıştır. Bu süreç içinde ülkeler daha çok para politikası aQırlıklı iktisat politikaları ile enflasyonu ve diQer ekonomik sorunlarını çözme yolunu seçmişlerdir. etmiş ülkelerin karşısına 1 Müdahale edilmesi en güç piyasanın para piyasası oldugu dünyadaki örnekleriyle görülmektedir. Ekonomideki parasal gelişmeler üretim sürecine göre çok daha karmaşık ve izlenmesi çok daha zor ilişkileri kapsamakta, bu nedenle iktisat politikasının büyQk uzmanlık gerektiren tekniklerle ilgili kısmı burada bütün aQırlıQıyla devreye girmektedir. Profesyonel iktisatçıların dahi zaman zaman izlemekde, çözümlemekte, güçlük çektikleri bir konuda hiç bir zaman gevşek davranılmamalıdır. Uygulanan tekniklerden ödün vermeden, zamanlama hataları yapmadan, sorunların nedenlerini doQru bir biçimde tespit ederek etkin ve ciddi politikalar üreterek mücadele sürdürülmelidir. Para piyasasının denetim altında tutulabilmesi için bu gereklidir. Türkiye, bu aşamalara çok kısa sürede varmak zorundadır. - 3 - Enflasyonun yüksek boyutlara ulaştığı ülkemizde yalnız­ ca faiz ve para politikası, enflasyonu çözUml~mede yetersiz kalmıştır. Serbest piyasa ekonomisinin koşulları sağlanmadan, hızlı enflasyonun olduğu bir ortamda faiz oranlarının serbest bırakılması, paranın kullanma maliyetini artırarak maliyet. artışlarına neden olacaktır. Bu yine enflasyonu tırmandırmak­ tan başka bir işe yaramayacaktır. Hızlı enflasyon dönemlerinde işletmelerin serm~ye gereksinimlerinin sürekli artmakta , öz sermayeleri sürekli Bu da işletmelerin kredi gereksinimlerini erimektedir. artırmaktadır. ülkemizde devletin bankacılık kesiminde getirdiği yüklerle birlikte kredi faizinin, mevduat faizinin çok üstünde olduğu bir gerçektir. Bu koşullar altında serbest faiz politikası, faiz oranlarını yükseltecek, üretici kesimleri güç duruma sokacak, ülke yatırımlarının ve üretiminin, dolayısıyla büyümenin durmasına neden olabilecektir. Serbest faiz uygulaması, bir zamanlama ve gerekli koşulların yerine sorunudur. getirilmesi - 4 - Enflasyonla mı yaşamalıyız, yoksa enflasyonsuz mu? Bu soruya ciddi bir yanıt gerekmektedir. Ondan sonra belirlenecek etkili politikalar sorunu çözecektir. Bu çalışmada enflasyon, uygulanan faiz işletmelerin bu bu soruya bir yanıt aranmıştır. agır politikaları koşullarda nasıl çırpındıgı ve incelenmiş, ı. TIDRİK ÇERÇEVE İÇİNDE FAİZ VE EM'I.ASYOO - 7 - 1. TEORiK ÇERÇEVE iÇiNDE FAiZ VE ENFLASYON 1.1. FAiZ, FAiZ TEORiLERi VEFAiZiN iŞLEVLERi Hukuki açıdan "paranın kirası", ekonomik açıdan ise "sermaye sahibinin üretimden alıdğı pay" olarak tanımlanabilen faiz üzerine varlık nedeni ve büyüklüğü ile ilgili birçok kurarn geliştirilmiştir. iktisat çok yoğun bir biçimde tartışılan faizin; niteliği, işlevleri ve oluşumu yanında meşruluğu konusundaki tartışmalar günümüzde de dev~m etmektedir. kuramında Faiz kurarnları incelendiğinde temelde iki farklı yaklaşım ile karşılaşmaktayız. Birincisi, faizi reel faktörlerle açıklamaya çalışan klasik ve neoklasik kavram ikincisi ise faizi parasal faktörlerle açıklamaya çalışan Keynesci kuram. Diğer tüm kurarnlar temelde bu iki yaklaşım etrafında görüşle­ rini ortaya koymaktadırlar. Konumuz faiz teorilerinin incelenmesi olmamakla beraber faiz ile ilgili temel kur~msal tartışmalar ve faziin işlevleri konusu burada kısaca belirtilecektir. 1.1.1. FAİZ TEORiLERi Klasik bedeli fından kabul faizi tasarruf etmenin bir olarak görmüşler ve faiz oranlarının reel kesim tarayani yatırım ve tasarruf tarafından belirlendiğini etmişlerdir. iktisatçılar, - 8 - Klasik genel denge, ekonominin tam istihdama ulaştığı (yatırım) I=S (tasarruf) eşitliğinin sağlandığı bir ortamda gerçekleşmektedir. Ekonomide bireyler bütün gelirlerini harcamalara yöneltmekte, tasarruf ise çok az bir miktarda yapılmak­ tadır. Ekonomide küçük hacimli tasarruf, para arz ve talebi arasındaki dengeyi bozmayacaktır. Tasarruf yapan ekonomik birimler ellerindeki likiditeyi atıl tutmak yerine, faiz geliri elde etmek için tahvil satın alımına yönlendirecekler, tasarruf açığı nedeniyle tahvil arz edenler ise bu fonları yatırım yaparak değerlendireceklerdir. I=S dengesi bozulmayacaktır. Sistemde tasarruf, bireylerin bugünkü tüketimleri ile gelecekteki tüketimleri arasındaki zaman tercihine bağlıdır. Yatırımlar ise sermayenin marjinal verimliliği ile ilgilidir. Sermaye verimliliği, ödünç verilebilir fonlar talebini ve faiz haddini belirlemektedir. Klas i k faiz kuramı ndaki temel kavram, "zaman tercihi'' kavramıdır. "Zaman tercihi", psikolojik faktörlere dayanmaktadır. Birey elindeki likidite ile bugünkü satın alma gücü ve yarınki satın 'alma gücü arasında "aciyo" denilen bir farkın olduğunu, paranın satın alma gücünün bugün daha yüksek, yarın ise daha az olduğunu düşünecek ve elindeki likiditeyi tüketime yönlendirecektir. İşte faiz, "aciyo" farkını ortadan kaldıran bireyi bugünkü tüketimden vazgeçiren bir faktördür. - 9 - Klasik iktisatçılara göre ikinci anahtar kavram, sermayenin marjinal verimliliğidir. Çünkü yatırım talebi sermayenin marjinal verimliliğine bağlıdır ve yatırım talebi ile faiz arasındaki ilişki ters yönlüdür. Ekonomide sermayenin marjinal verimi, faiz oranlarından daha yüksekse müteşebbis, yatırım miktarını artıracak faiz oranları sermayenin veriminden daha büyükse yatırım miktarını azaltacaktır. Klasikiere göre parasal kesimdeki değişmeler, örneğin para arzının artması veya azalması reel kesimi dolayısıyla faizleri etkilemeyecek yalnızca fiyatlar üzerinde etkili olabilecektir. Klasik iktisatçılardan daha farklı bir faiz yaklaşımına sahip olan Keynes in faiz teorisi, likidite tercihi kavramııı olarak bilinmektedir. Keynes 1 in kuramı, para talebi yaklaşımı biçiminde ele alınmıştır. 1 11 Bireyler, ellerindeki parayı bir başkasına ödünç verdiğinde servetlerinde hiç bir değişim olmamakla beraber likiditelerinin azalması biçiminde bir özveride bulunmuşlardır. Faiz, likiditeden ayrılmanın bir kar~ılığı olmaktadır; Ekonomide para üç nedenle talep edilmektedir; ihtiyat ve spekülasyon. İşlem ankeS 11 , ankesıı işlem, ve ihtiyat nedeniyle elde tutulan para aktif spekülasyon nedeniyle elde tutulan para ise 11 atıl olarak tanımlarımı~tır. 11 - 10 - Aktif ankesıı nedeniyle elde tutulan paranın faize karşı çok duyarlı olmadığı Keynes tarafından savunulmaktadır. Ekonomik birimlerin günlük cari harcamalarını yapabilmek için ellerinde tuttukları işlem nedeniyle para talebi ve herhangi bir olasılığı karşı önlem olarak talep ettikleri para miktarının gelirle çok yakın ilişkisi olduğunu kabul eden Keynes, spekülasyon nedeniyle talep edilen para ile faizler arasında sıkı bir ilişki kurmaktadır. 11 Sermaye tahvil fiyatları ile faiz oranları arasındaki ilişki ters yönlüdür. Piyasada faiz oranlarının yükselmesi, piyasadaki tahvilin fiyatını düşürecektir. ileride faiz oranlarının düşeceğini tahmin eden spekülatörler ise fiyatı düşen tahvilleri satın alacaklar ve spekülasyon için tutulan para miktarı azalacaktır. piyasasında Piyasada faiz durumunda mekanizma tersine işleyecek, düşük faiz oranları ve yükselen tahvil fiyatları nedeniyle bireyler ellerinde likit para tutmayı daha yararlı bulacaklardır. Spekülasyon nedeniyle (atıl ankes) para talebi faiz oranları yükseldiğinde azalacak, düştüğünde ise oranlarının düşmesi artacaktır. Klasik iktisatçılara göre faiz, tasarruftan vazgeçmenin bir bedeli olurken, Keynes 1 e göre likiditeden vazgeçmenin bir bedeli olmaktadır. ll- Bireyler, tüketimden vazgeçip tasarruf yapsalar dahi ellerindeki likiditeyi ödünç olarak vermedikleri sürece faiz elde etmeleri mümkün değildir, faiz elde etmek için ödünç vermek gerekmektedir. Keynes'e göre piyasada faiz oranlarını belirleyen para arz ve talebidir. Her gelir düzeyinde, otonom olarak miktarı saptanan para arzı ile işlem, ihtiyat ve spekülasyon tarafın­ dan belirlenen para talebi, faizi belirlemektedir. Para arzı artışı para talebinde bir değişme olmadığı varsayılırsa faiz oranlarını düşürecek, para arzındaki daralma ise faiz oranlarını yükseltecektir. Gerek klasik gerekse Keynesci faiz kuramlarının bir sentezi niteliğindeki "ödünç verilebilir fonlar kuramı" ise ekonomide faiz oranlarının belirlenmesini hem reel hem de moneter faktörlere bağlamaktadır. Faiz oranları, ödünç verilebilir fonlar arz ve talebine göre belirlenmektedir. ödünç verilebilir fonlar arzı üç önemli kaynaktan gelmektedir. Birincisi tasarruflardır ve tasarruflar . klasik iktisatçıların savunduğu gibi faiz oranlarının bir fonksiyonudur. İkincisi otonom olarak belirlenen emisyondur. üçüncüsü ise gömülemedir. Gömüleme faize karşı oldukça duyarlıdır. - 12 - Sermaye piyasası aracılığı ile ödünç verilebilir fon arzı, ödünç verilebilir. fon talep edenlere akar ve yatırıma dönüşür. Yatırımlar ile faiz arasındaki ilişki ise ters yönlüdür. Faiz oranları yüksekse ödünç verilebilir fon talebinde daralmalar olacaktır. gibi teori,.klasik ve Keynesci görüşleri birleştirmeyi amaçlamıştır. Fakat temelde faiz ile ilgili bu üç görüş birbirlerine alternatif olmayı sürdürmektedirler. Görüldüğü - 13 1.1.2. FAİZİN iŞLEVLERi Faiz oranları, tüketim tercihlerini etkileyerek ekonomide tasarruf düzeyini belirler. Milli gelirin ne kadarının tasarrufa ayrılacağını belirten faiz oranları, ekonomideki tasarrufları uyararak milli gelirin daha büyük bir bölümünün tasarrufa ayrılmasını sağlıyabilir, bir başka deyişle faiz oranları tasarruf-yatirım dengesini belirleyen önemli etkenlerdendir. Faiz oranları, bir ekonomide tasarruf düzeyini belirlediği gibi, tasarrufların para ve sermaye piyasaları dışında diğer alanlara ne oranda yöneleceğini de belirler. Bir başka anlatımla faiz, tasarrufların fiziki varlıklarla finansal varlıklar arasındaki dağılımını belirleyen önemli bir faktördür. Fiziki varlıklar yerine finansal varlıkların ikame edilmesi finansal kaynakların artmasına ve yatırımlar için şerbest kalmasına yol açmaktadır. Faiz ekonomide etkin bir dağıtıcı özelliği olması, kıt kaynakların alternatif yatırımlar arasında dağılımını sağlamaktadır. Faiz oranları, işletmeyi yatırım kararlarında akılcı davranmaya, kaynak dağılımı ve kullanımını iyileştirilmesi yönünde etkilemektedir. oranlarının, - 14 - Faiz oranları, planlanan tasarruflar ve yatırımlar arasında bir eşitlik oluşturur. üretilecek malların nasıl üretileceği seçilecek teknolojiye etki etmektedir. Faiz oranlarının gerçekçi olarak belirlenmesi üretimde emek yoğun teknolojinin seçilmesine, yapay biçimde düşük olduğunda ise sermaye yoğun teknolojinin seçilmesine neden olmaktadır. Faiz serbestçe piyasada belirlenmesi, finans kurumları arasında rekabeti başlatarak daha etkin, akılcı yöntemlerle çalışmaya yöneiterek ekonomiyi daha akılcı çalışma rahatlığına kavuşturur. Gelişmiş ülkelerde genel olarak faiz oranları piyasa dinamikleri tarafından belirlenmektedir. Buna karşılık, gelişmekte olan ülkelerde faiz oranları idari kararla belirlenmekte ve belirlenen bu faiz oranı denge faiz oranını oranlarının yansıtmamaktadır. Faiz tavan belirlenmesi, selektif kredi uygulamasının aracı olarak belirli sektörlere faiz oranlarının farklılaştırılarak uygulanması, aşırı kredi talebini yaratan faiz yapısını meydana getirir. Böylesi bir faiz yapısını ortaya çıkaran düşünce, düşük faiz oranlarının yatırımları arttı­ racağı ve hızlı ekonomik kalkınmayı sağlayacağı, tasarrufların ise faize karşı duyarlı olmadığı yönündedir. oranlarına olan ülkelerde sermaye piyasasının yeterince gelişmemiş olması, finans piyasasının, örgütlenmiş ve örgütlenmemiş kesim olarak ikiye ayrılması, faizin işlevlerini tam olarak yerine getirmesini engellemekte, kredilerin etkin dağı­ lımını bozmaktadır. Para ve sermaye piyasalarının gelişmesini önleyen bu ikili yapıdır denilebilir. Gelişmekte - 15 - 1. 2. ENFIASYOOUN ANA'IU4İSİ Latince şişkinlik, kabarma veya artış anlamına gel~n inflatio kelimesinden türetilerek ikti~at literatürüne girmiş olan enflasyon sözcugu, en genel anlamda ülke ekonomisinin ~rettigi veya ithal ettigi mal ve hizmet arzı ile talebi arasındaki sürekli bir dengesizligi ifade etmektedir. Bu dengesizligin nedeni, hızlanması ve sürekli hale gelmesi arz ve talep koşullarına bağlıdır. Toplam talebin, toplam arzdan daha hızlı bir biçimde gelişmesi veya toplam arzı daraltan daha sonra göstereceğimiz bir takım yapısal sorunların varlıgı ve uygulanan iktisat politikası, enflasyonun kaynagını oluşturmaktadır. Enflasyonu hızlandıran faktör ise talep genişlemesi yoluyla ortaya çıkan parasal genişlemeler­ dir. Enflasyonun oluşumuyla ilgili olarak psikolojik faktörlerin de etkili olduğu kabul edilmektedir. Gelir seviyeleri ne olursa olsun, mal ve hizmet talep eden ekonomik birimlerin, ülke parasının satın alma gücü düştügünde yani para erozyonu ortaya çıktıgında kendi çıkarlarını korumak amacıyla çeşitli önlemler alacakları açıktır. Belirli bir enflasyon beklentisi ile ekonomik birimlerin aldıkları önlemler ise hükümetlerin enflasyona karşı alacakları önlemleri etkisiz hale getirecektir. Enflasyonun, sürekliliğini bu yolla herkese kabul ettirdigi ekonomilerde, enflasyonla mücadelenin ekonomik olduğu kadar politik yanının da oldugu kanıtlanmaktadır. - 16 - Enflasyon günümüzdeki modern anlamı ile dinamik yapı içinde analiz edilmektedir. Günümüz dünyasının uluslararası ekonomik platformu içinde, uluslararası ticarete açılmış dünya ülkelerinin daha karmaşık bir ekonomik yapı içinde aldıkları ekonomik kararlar, oluŞan sürekli değişimler sonucunda etkisini kısa sürede kaybetmekte, oluşan dengeler ise çok"kısa ömürlü olmaktadır. üstelik sürekli değişen ekonomik koşullar, yeniden denge oluşumunu güçleştirmektedir. Bu yapı içinde enflasyon, günümüzde en basit Şekliyle fiyatlar genel düzeyinin sürekli ve kendi kendine hızlanabilen bir görünümü olarak karşımıza çıkmaktadır. özellikle 1970 1 lere kadar Keynesci politikaları benimsemiş dünyanın gelişmiş ülkeleri için enflasyon kronik yapı içinde değilken, 1970 sonrası yaşanan iki büyük petrol şoku, enflasyonu uluslararası bir olay haline getirmiştir. Bu enflasyonist görünüm, 1970 sonrası ve özellikle 1980 1i yıllarda mali piyasalar içindeki spekülatif amaçlı talepleri arttırmış, Altın fiyatlarını yükseltmiş, dünya para arzını genişletmiş ve fiyat mekanizmasını bozarak uluslararası ve ulusal boyuttaki şirketlerin kar anlayışlarında büyük değişikliklere neden olmuştur. Bu kar anlayışındaki değişik­ likle birlikte, gelişmiş ülkelerde ve hatta gelişmekte olan ülkelerde, ya belli oligopol piyasalarında ya da ülkenin genelinde, stagflasyon olarak tanımlanan, üretimde durgunluk ile birlikte işsizlik ve enflasyonda da artışın birlikte görüldüğü ekonomik bir bunalım yaşanmıştır. 1 - Keynesyen temel ı 7 - ile monetaristler arasındaki enflasyonun parasal faktörlerine de ışık iktisatçılar tartışmalar, tutmaktadır. Pür Keynesyen iktisatçılar, ülke ekonomisinin dinomosu olarak gördükleri efektif talebi canlandırmak için, devletin açık bütçe politikası uygulamasını, ekonomiye müdehale etmesi gerektiğini ve ekonominin maliye politikaları ile düzenlenmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Moneteristler ise, para politikalarının egemen olduğu, devlet müdahalesinin geri planda kaldığı bir ekonomik yapıyı savunurken, para miktarındaki artış ile üretimdeki artışın birbirine eşit olduğu bir modeli ileri sürmektedirler. Bu durum enflasyona neden olan maneter faktörlere ışık tutmaktadır. Şöyleki; 1929 Dünya bunalımının en çarpıcı özelliklerinden birisi, d-ünya bazında tarım ürünlerinde ve hammaddelerde meydana gelen fiyat düşüşleridir. Oysa günümüzde ulusal veya uluslararası bazda oluşan ekonomik bunalımlar her sektörde fiyat artışlarına neden olmaktadır. O dönemde görülen devletçi müdehaleleri ve istihdam yaratıcı politikaları izleyen Keynes 1 in, efektif talebi ekonominin dinamosu olarak görmesi ve bu talebi canlandırabilmek için de devletin ekonomiye kesin müdehalesi yanında, açık bütçe politikası ve para basma yolunu izleyeceği bir modeli önermesi ve uygulamanın başarılı oluşu bütün dünya ülkelerince kısa vadede bu modelin benimsenmesine yol açmıştır. l950 1 den sonra uygulanan bu açık bütçe ve para basma modeli, özellikle başta gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm dünyada l960 1 ların sonuna kadar önemli sorunlar yaratmamıştır. - 18 - Temelde özel sektörün finanse ederneyeceği önemli altyapı yatırımlarının ve sosyal devletçilik politikalarının gerçekleştirilmesi için izlenen açık bütçe politikası ve kamu giderlerini karşılamak için para basılması, l970'lerin başında bir takım ekonomik bunalımların başgöstermesine neden olmuş­ tur. Bu dönem moneteristlerin, Keynesyen politikaları eleştir­ dikleri ve para politikalarının öncülüğünde, devlet müdahalesinin asgariye indirildiği bir modeli savundukları dönemdir. Moneteristlerin bu konuda ifade ettikleri temel eleşti­ ri, devlet harcamaları ve bütçe açıklarındaki artışta toplanmaktadır. l940'lar ile l970'ler arası uygulanan maliye politikası ağırlıklı uygulamalar, savunma harcamalarındaki artış­ lar, transfer harcamalarının hızla büyük boyutlara ulaşması, bu harcamaları karşılayacak en önemli gelir kaynağı olan vergi oranlarının ve dilimlerinin artışına karşılık toplam vergi gelirlerinin bu harcamaları karşılayamaz durumda olması enflasyonun, yani fiyat artışlarının kronikleşmesine neden olmuştur. Bu oluşum içinde para miktarındaki artışın mal miktarındaki artıştan daha fazla oluşu enflasyonist baskıların varlığına neden olmaktadır. Moneteristler bu noktada para arzı artışının bir yıllık dönem içinde ancak reel üretim artışı kadar gerçekleşmesi ile enflasyonist baskıların kalkabileceği­ ni ve böylece reel üretim miktarından daha yüksek bir talep artışı tehlikesinin bertaraf edilebileceğini savunmuşlardır. - 19 - öne sürdükleri modellerin sorunları çözemediği bir dönemde Moneteristler, maliye poliyerine para pqlitikalarının etkinliğini savunarak, tikaları enflasyon ve işsizliği alternatif değişken olarak inceleyen eğrisi modelini reddederek, yeni model arayışı Phillips hükümetlere ekonomik politikalar üretmişlerdir. içindeki Keynesyen iktisatçıların, l970 1 li yılların başında, üretim sektöründe en üst kapasiteye ulaşılmış olunması talep fazlalığının enflasyon üzerindeki olumsuz etkisini artırmıştır. Talep fazlalığını enflasyonu körüklemeyecek ölçüde mass edecek bir tasarruf artışı gerçekleşememiştir. Böyle dönemlerde devlet harcamalarının artması kısmi veya genel dengesizlik yaratabilecektir. Kısmi dengesizlik bir veya birkaç sektörde talep ile arz arasındaki dengesizlikle oluşmaktadır. Ancak bu sektörlerin ekonomi içindeki payları ve tamamlayıcı sektörlerle olan ilişkileri doğrultusunda kısmi bir dengesizliği, genel bir fiyat artışına dönüştürmeleri kaçınılmaz olacaktır. özellikle, kısmi dengesizlik görülen sektörlerdeki fiyat artışlarının, yarı mamül ve hammadde piyasalarına yansıması ve dolayısiyle diğer sektörlerde de maliylet artışlarının başgöstermesi, ekonomik bunalımı genel bir dengesizliğe dönüştürebilecektit. Ekonomik yatırımlar tasarruflar tarafından finanse edil'ir. Teorik olarak yatırımların tasarruflara eşit olması beklenir. Fakat, yatırımların, özellikle kamu yatırımlarının bir bölümünün açık finansman yöntemiyle yani para basarak finanse - 20 - edildikleri köprü vs. bilinmektedir. Kamu daha çok yol, altyapı yatırımları olduğu göz önüne alınırsa, bu yatırımlar, üretim faktörlerine gelir kazandırdığı (ücret, faiz, rant, kar) dolayısıyla talebi arttırdığı halde, bu talebi karşılayacak arzı belli bir gecikme ile artırırlar. Ekonomide gelir elde edenlerin taleplerini karşılayacak bir arz o anda olmadığına göre, talep fazlalığı ortaya çıkacaktır. yatırımlarının Artan bu parasal gelirlerin (ücret, faiz, rant, kar) fiyatları etkilemesi, bu gelirlerin kullanılıp kullanılmaması­ na bağlıdır. Ancak tasarrufların her dönem istenen miktarda gerçekleşmemesi ve üretimde işgücü, hammadde ile verimi arttırıcı önlemlerin yetersizliği, bu parasal gelirlerdeki artışların enflasyon yaratmas}na neden olacaktır. Moneteristler efektif talebi kışkırtıcı bir takım ekonomik paketleri reddetmekte, enflasyonu dizginleyebilmek için para politikalarını önermektedirler. Ancak Moneteristlerin tüm çalışmalarını efektif talep üzerinde yoğunlaştırmış olmaları, maliyet artışlarının geri planda bırakılmasınaneden olmuştur. enflasyonun analizinde sürekli talep üzerinde durulması sanayinin durgunluğa girmesine, işsizliğin artmasına yol açacaktır. Bunun sonucunda batı dQnyası 'nın bir stagflasyon süreci içine girdiği gözlemlenebilir. Kronikleşme aşamasına girmiş - 21 - özellikle gelişmiş ülkelerde Keynesci politikalar geçerliliğini kaybederek, moneterist politikalar benimsenmektedir. Talebin k~sılmasına yönelik para politikalarının bizim gelişmekte olan ülkelerde uygulanması sanayileşme, gibi kalkınma· çabaları ile çelişebilecek, uluslararası pazarlarla bütünleşme sürecini sekteye uğratabilecektir. Enflasyonun analizini. yaparken, bu ekonomik bunalımın Oç ayaklı bir yapı sunduğunun bilinmesi ve ülke ekonomisi içinde bu şekilde incelenmesi gerekmektedir; Talep enflasyonu, maliyet enflasyonu ve yapısal enflasyon. ülkedeki fiyat· artışlarının temel nedenlerini araştı­ rırken bu Oç unsurdan bir~nin ihmali, enflasyon sorununun çö~Omlerinin yetersiz olmasına neden olacaktır. TALEP ENFLASYONU: Toplam talebin, toplam arzdan, üretimden fazla olmasın­ dan doğmaktadır. Ekonomide talep kamçılanmış, arz buna yetişe­ memiştir. Talep şişkinliğinin, taşkınlığ~nın nedenleri bellidir. Talep, ya kamu harcamaları veya özel kesim harcamaların1n sOratlenmesinden artmıştır .. Kamu harcamaları, devletin daha fazla kamu hizmeti yapmak isteğinden artmaktadır. Devlet, toplumu teşkil eden bireylerin ekonomik, sosyal, kültürel ve klasik ihtiyaçlarını yerine getirmektedir. Bu bütçe harcamaları ile yapılabilir. Bütçe harcamalarının açık finansmanı enflasyonun başlıca nedenidir. Denk bütçeler ise, bu tür enflasyonla mücadelede en etkili unsurlardır. - 22 - Ayrıca toplam yatıiımlara yetmemesi veya yatırımların gecikmesi ve üretime açılamaması da talep enfl~syonunu belirgin hale getirmektedir. toplam tasarrufların, Talep enflasyonunda artan talep karşısında yeterli düzeyde arzın bulunmaması söz konusudur. BilindiQi gibi toplam arz, üretim faktörlerinin fiyatlarından, teknolojiden, prodüktiviteden ve bunlarda meydana gelen değişmelerden etkilenmektedir. Maliyetler ve kar olarak ele alabileceğimiz bu değiş­ kenler, hem içten hem de dıştan kaynaklanan değişmeterin baskısıyla tarlam arzı olumlu veya olumsuz yönde etkileyebilecektı Toplam arz, gelir düzeyi ve fiyatlar arasındaki ilişki­ ye baktığımızda, özellikle gelişmekte olan ülkelerde toplam arz, yüksek gelir düzeylerinde, yüksek fiyat düzeyleri ile birarada oluşmaktadır. Bu durumda kısa dör~mde toplam arzın, fiyatlar ve· gelir ·düzeyi arası ile ilişkisi doQrusal ve pozitif eğimlidir. Toplam bu eQilimi, firmaların fiyat politikası ile yakından ilgilidir. Firmaların ana amacı k~r etmek olduQuna göre, daha yüksek gelir düzeylerinde, başta ücretler olmak üzere, üretim faktörlerinin fiyatları kısa dönemde sabitse (maliyetler değişmiyorsa), firmaların ürettikleri nihai malların fiyatlarının yükselmesi karları artıracaktır. Firma k~rla­ rının artışı, daha fazla mal üretimini teşvik edecektir. arzın - 23 - gelir düzeylerinde düşük kapasite ile çalışmaları, yüksek gelir düzeylerinde ise normal kapasitelerini zorlamaları gerekliliği kısa dönemde toplam arzın artı­ rılmasını giderek zorlaştırır. Bütün firmaların düşük kapasite ile çalışmaları, eğer talep mevcutsa, fiyatlarını artırmadan üretimlerini artırmalarına olanak vermekLedir. Buna karşılık normal kapasite ile çalışan firmaların üretimlerini artırmala­ rı, daha yüksek maliyetli ek kapasiteleri kullanmalarını gerektirmektedir. Firmaların düşük Serbest piyasa ekonomisinden bahsedilemeyen ülkelerde toplam arzın, düşük gelir düzeylerinde esnekliğini kaybetmesi, yarıi üretimi sınırlayan darboğazların mevcut olması enflasyonu yük~elterı ve kronik hale getiren önemli etkenler olmaktadır. l3 ur ıl ar ı k ı sa ca s ıra 1aya bi lı ri z; - üretımirı ithalata bağlı olması, -Döviz yetersizlıkleri, - Devalüasyurılar rıe<jerıiyle ıthal fiyatlarının yükselmesı , !Jünya hamrr,adcle. r:ıak ı rıa. rıızal fiyatlarının yükselmesı , - Alt yapı yett'rsız:J ıkleri. - Finansrnarı yetersiz! ıgı. -Finansman maliyetlerırıdekı artışlar (faiz hadlerinin yü k s e ı me s i , vs . ) -Eski teknoloji ile yapılan üretimin dünya standartlarına göre daha yüksek fire ve kayıplara neden olması, -Verimlilik ile ilyilı calışmaların yetersiz oluşu. - 24 - Toplam arzı etkileyen bu etkenler yanında, enflasyon üzerinde etkili olan arz ve talep değişmelerine iktisat politikalarındaki yanlışlar da neden olabilmektedir. MALiYET ENFLASYONU: genel veya bölgesel bir talep artışı olmamasına rağmen, üretime girdi olan faktörlerdeki fiyat artışları yani üretim maliyetlerinin yükselmesi ve sonunda bu artışların piyasa fiyatL10ını etkilemesidir. Belirlenmiş Çok defa maliyet unsurları hep birlikte yükselme gösterir. Tarım ürünleri genellikle sanayiinin "hammaddesi"ni teş­ kil ederler. Bir enflasyon döneminde "işçi ücretleri" devamlı tazyik edilerek artırılmak istenir. işletmenin su, elektrik, bakım, koruma, telefon vb. giderlerinde de artışlar olacaktır. Bütün bu unsurlar maliyet (= input) artışı yaratır, üretilen malın b(rim başına maliyeti yükselir. Bunun sonucu, piyasaya arzedilen mamülün fiyatının da yükselmesi gerekmektedir. ülkemizde de, 1970 so~rası enfl~syon, önce talebin genişlemesi ile başlamış, daha sonra mal ve hizmet maliyetlerinde görülen yükselmeler, bu enfl~syonu "maliyet enfl~syonu" haline dönüştürmüştür. Maliyet enflasyonunun tim faktörlerindeki maliyet şöyle sıralanabilir; neden olabilecek üreartışlarının olabilir nedenleri oluşmasına - 25 - - Devalüasyon sebebiyle hammadde ve fabrika techizatı ithalatında oluşabilecek maliyet artışları, - Politik veya teknik nedenlerle dünya piyasalarında ha~madde veya teçhizat fiyatlarının artması, - Elektrik, su, petrol, doğal gaz gibi enerji girdilerinde oluşabilecek mevcut fiyat artışları. YAPISAL ENFLASYON: Yapısal enflasyonun nedenleri şu şekilde sıralanabilir; - Ekonominin yapısındaki en etkili enflasyon dinamiği hızlı nüfus artışıdır. Nüfus artışıyla birlikte özellikle zorunlu mallara olan talep, fiziki olarak genişlemekted;r. Köyden şehire doğru yapılan göçler de zorunlu mallara olan talebi, diğer mallara da yansıtmaktadır. Fiziki olarak genişleyen talebi karşılayacak tarım ve sanayi malları yeteri kadar üretilmemişse ülkede, fiyat yapısı bozulmakta ve enflasyonist eğilimler belirmektedir. Bir yandan fi·ziki mal talebi artarken, toplumun kamu hizmetlerinin artırılması istekleri de artmaktadır. Bu da kamunun finansman kaynaklarını zorlayan harcama artışlarına neden olmakta, bu harcamalar doğrudan üretim hedefine yönelmediğinden, kısa dönemde parasal talebi genışletici etkilere yol açmaktadı~. - 26 - - Enflasyonun neden de, ekonomideki dinamiğini oluşturan diğer bir yapısal· etkin bir biçimde dağılmamış olmasıdır. Gelişmiş ekonomilerde kaynak dağılımı piyasa mekanizması ile gerçekleştirilebildiği halde gelişmekte olan ülkelerde toplumsal ve siyasal koşullar, kaynakların etkin dağı­ lımının piyasa mekanizması yoluyla yapılmasını engellemektedir. - kaynakların olan ülkelerde ithal kapasitesinin esneksizliği de özellikle bizim gibi ülkelerin diğer en önemli yapısal sorunudur. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin fiyat istikrarını sağlamakta karşılaştıkları en büyük güçlük ödemeler dengesinin açık vermesidir. Dış ticaret açığını dluşturan ithalat ve ihracat arasındaki büyük fark, ülkenin ithal kapasitesini sürekli sınırlamaktadır. Bu da ülke için gerekli ara ve nihai malların, makina ve teçhizatın yurt içine getirilememesine ve yurtiçi üretimin daralmasına yol açmaktadır. Gelişmekte - Devlet gelirlerinin esnek olmaması ve sürekli bütçe açıkları, kalkınma çabasındaki ül·kelerin en önemli yapısal sorunlarından biridir. özellikle alt yapı yatırımlarının ve karlılığı az projelerin gerçekleştirilmesi, yüksek bir istihdam düzeyinin sağlanmasında ve gelir dağılımının düzeltilmesinde devletin üstlendiği rol gereği kamu harcamalarının sürekli artış eğiliminde olması önemli bütçe açıklarına neden olmaktadır. Çünkü devletin artan harcamalarını karşılayacak devlet gelirleri yetersiz kalmaktadır. Bu, devleti açık finansman yoluna sevk etmektedir. - 27 - olarak gereken para arzının artması, enflasyonla karşılanmaktadır. Devlet özellikle dalaylı vergileri yük~elterek doğrudan ülk~nin fiyatlar genel düzeyini etkilemektedir. Diğer taraftan bütçe açıklarının kapatılması için, kamu teşebbüslerinin ürettikleri mallara yapılan zamlar yine doğrudan piyasayı etkilemekte ve fiyatları yükseltmektedir. Açık finansmanın - özellikle geregı olan ülkelerin içind~ bulundukları istikrarsızlıklar, kamu yönetimindeki düzensfilikler, koordinasyon yeiersizlikleri, bürokrasi gibi kurumsal bozukluklar enflasyonu şiddetlendiren diğer yapısal faktörlerdir. - azgelişmiş gelişmekte olmak üzere finansal piyasaların gelişmemiş olması, üretim faktörlerinin hareketliliğinin kısıtlanması, yatırım projelerinin tamamlanmasındaki büyük gecikmeler, iç pazarın küçüklüğünden kaynaklanan endüstrideki ve dağıtım şebekesindeki tekelci gelişmeler, stoklama kapasitesinin darlığı, tasarrufları artıracak kişisel gelir düzeyinin düşüklüğü gibi yapısal sorunlar enflasyonu kronik hale getirmektedir. Ayrıca, Sermaye ve piyasası başta - özellikle gelişmekte olan ülkelerde, enflasyonun sürekliliğini ve yük.selişini besleyen unsurlctrdan en önemlisi piyasaların oligopolistik yapılar~jır. Işletmelerin fiyat rekabeti yerine kendi aralarında anlaşmalar yaptıkları bu sistemde kaynakların etkin kullanımı gerçekleştirilememekte ve anlaşmalar sonucu oluşan yüksek fiyatlar enflasyonu hızlandır- - .?R - Bizim gibi ülkelerde tüketiciyi koruyan kurumların "antitekel" yasalarının bulunmayışı sonucu çok iyi örgütlenmiş bulunan tekelci işletmeler bir baskı grubu olarak, ortamı uygun gördüklerinde, "fiyat"ları yükseltme olanağı elde etmektedirler. maktadır. Enflasyonla unsurları gözardı ilgili analizlerde talep, maliyet, yapısal etmeden ·birarada incelemek gerekmektedir. Enflasyonun 1970'lerde problemli hale gelmesinin en önemli nedenlerinden biri, enflasyonun kaynağının yanlış teş­ hisindedir. Keynes'in açık bütçe politikasını izleyen iktidardaki rükümetlerin genişletici para ve maliye politikalarının zararlarını düşünmeden, devam ettirmeleri sonuçta 1970'lerde enflasyonun yükselmeye başlaması ile bir panik havası yaratmıştır. Sadece aşırı talebin yarattığı bir enflasyonmuş gibi, sıkı para politikasıyla enflasyon dizginlenmeye çalışılmış, ancak petrol krizi ile başgösteren üretim girdilerindeki maliyet artışları, malların fiyatlarının artmasında talep fazlalığına göre daha etkili olmuştur. Birde talebin kısılmasıyla satışlar düşünce, üreticiler zaten artmış olan maliy· ·lerini karşılayamaz hale gelmişlerdir. üretimde düşüş başgöstermiş­ tir. ve- değişik tür ve faktörlerden oluşan enflasyonun nedenlerinin belirlenmesinde ve enflasyona karşı ·alınan önlemlerde ne kadar titizlik gösterilmesi, zamanında müdahalenin yapılması gereği açıkca ortadadır. Karmaşı~ - 29 - Türkiye ekonomisinde de maliyet enflasyonu ihmal edilmekte, üretim girdilerindeki fiyat artışlarının analizi yeterince yapılmamaktadır. Nitekim 4 Şubat ve arkasından 13 Ekim kararlarıyla, ekonomideki talep fazlalığını emecek sıkı para politikalatı, maliyet enflasyonundan da kaynaklanan fiyat artışları üzerinde ·istenen etkiyi yaratamamıştır. Enflasyonun toplum ve ülke ekonomisi üzerindeki negatif etkilerini ve erozyonunu izlemek, günlük yaşantının bir parçası haline gelmiştir. Enflasyon dönemlerinde en çok zarar gören kesimler, sabit ve dar gelirler olacaktır. Bu kesimlerin gelirlerini artırma talepleri olsa dahi gelirlerindeki artışlar fiyatları gecikmeli olarak izieyecek ve gelir artışları, pozitif reel bir artış olmayacaktır. Ekonomide fiyatların belirlenmesi yönünden daha aktif bir role sahip olan müteşebbis, tüccar vb. kesimler ise fiyat artışlarını diğer kesimlere yansıtabildikleri ölçüde enflasyondan kısmen de olsa kendilerini koruyabileceklerdir. sınıflar arasındaki gelir çekişmesi de Sosyal enflasyon doğurucu ve besleyici bir etkiye sahiptir. Gelir çekişmesi, üretime katılan faktörlerin gelirlerini arttırmak için yaptıkları mücadeleyi ifade eder. üretilen mal ve hizmetlerden aldığı payı artırmak· isteyen gruplar kendi güçleri ve pazarlıktaki etkinlikleri oranında hareket ederler. Girişimci payını artırmak isterken - 30 - ücretinin payını artırmak isteyecektir. Eğer girişimci güçlü veye tekel konumunda ise karını artırmak için üretilen mal veya hizmetin fiyatlarını artıracaktır. Bunun karşılı­ ğında sendikalar işgücünün reel gelirinin azaldığını savunarak ücretierin artırılmasını isteyecek, bu başarılırsa bu kez girişimciler tekrar fiyat artışı yoluyla karlarını koruma ve yükseltme yoluna gideceklerdir. Bu gelir çekişmesi şeklinde sürecek enflasyonu başıatacak ve kronik hal~ getirecektir. işçi, Enflasyonun bir diğer olumsuz etkisi isetasarruflar üzerinde görülmektedir. Enflasyon dönemlerinde paranın aşırı değer kaybına uğradığına dair kanılar tasarruf eğilimlerini kıracak, hatta yok edebilecektir. enflasyonun süreceği konusundaki bekleyişleri" enflasyonun kronik bir biçime dönüp dönmeyeceğini belirlemede etkili unsurlardan biri olacaktır. Eğer enflasyonun süreceği konusunda bir beklenti varsa, ekonominin genel eğilimi yüksek ve devamlı bir enflasyonun yaşanacağı biçimde oluşur. Eğer halk bu bekleyiş içindeyse, enflasyonist spirali güçlendirecek olan taleplerini artıracaklar ve bu bekleyişlere göre hareket edecek 1erdi r. Halk~n Bu durumda tasarruf arzularının kırılması bir yana, ekonomik birimlerin ileride çıkabilecek zorlukları karşılamak üzere gömüledikleri değerlerin de ekonomiye enjekte olabileceği sözkonusu olmaktadır. Para değerini ne kadar kaybederse harcamalarda o derece hızlanacaktır. Bir gün sonra aynı malı daha - 31 - pahalıya alabilme düşüncesi talep ve tüketime itecektir. ve korkusu, kişileri artan bir Bu dönemlerde elinde fon fazlası bulunan kişilerin bina, arsa gibi gayrimenkullere, altın, gümüş gibi değerli madelere ve döviz ile day~nıklı tüketim maddelerine yöneldikleri görülmektedir. Bu yerel paradan kaçış ise paranın değer kaybı­ nı gitgide hızlandıracaktır. Enflasyon dönemlerinde gerek ekonomik önlemler, gerekse tasarruf sahiplerinin istekleri faiz hadlerini yükseltici yönde gelişir. Aynı zamanda enflasyon dönemlerinde hükümetlerin uyguladıkları para politikası paketi içinde en önemli enstrümanıardan birisi faiz hadleridir. Faiz hadlerinin ise enflasyon üzerinde etkili olabilmesi, mali sektörün yapısına bağlıdır. ülkemizde mali sektöf içinde bankacılık kesimi en etkin piyasa konumundadır. Bunun yanında sermaye piyasası ile diğer finans kurumları ve araçları yetersiz kalmaktadır. Sanayi ve ticaret kesimi için, yatırım ve işletme sermayesi ihtiyacını karşılayacak· finans araçları arasında banka kredileri en güçlü alternatif olarak gözükmektedir~ Çünkü sermaye piyasası içinde devlet, çıkardığı finansal enstrümanlar ile çok büyük bir paya sahiptir. Bu durumda banka kredilerine yönelen firmalar için, sıkı para politikası uygulanan bir dönemde yüksek kredi faizl~rine katıanma zorunluğu doğmaktadır. Bu durumda artan finansman maliyetlerinin işletme üzerinde üretim daraltıcı etkisi olacaktır. - 32 - enflasyonun yerel paranın yabancı paralar karşısında deger kaybı yaratması hammadde ve tethizat ithalini pahalılaştırmaktadır. Ayrıca enflasyonun, ileriye dönük projeksiyon ve fizibilite çalışmalarında kesin sonuçlar elde edilmesini önleme gibi olumsuz etkileri de olmaktadır. Bu durum firmaların yatırım cesaretini kırmaktadır. Yatırımlar açısından, ticaret hadlerinin ve ödemeler dengesinin ise devalüasyon nedeniyle kapatılma yoluna gidilecektir. Çünkü ülkede mevcut enflasyon ile fiyatı artan malların dünya pazarında rekabet olanaklarını kaybetmesi söz konusudur. Bu nedenle yerel paranın yabancı paralar karşısında deger kaybetmesi yani devalüasyon müdehalesi kaçınılmazdır. Ticaret bilançosunda devalüasyon ile oluşabilecek bir fazlalık iç piyasada tüketimi ve dolayısiyle fiyatları da yine arttıra~ilecektir. Dış ~ Enflasyon dönemlerinde reel milli gelir hacmi daralır­ ken, neminal milli gelir hacmi genişlemektedir. Ancak milli gelirin bu kabarık görüntüsünün aldatıcı oldugu kesindir. Milli gelirin bu kompozisyonu içinde gelir dagılımında da bozulmalar görülmektedir. önümüze iki yol çıkmaktadır. Birinci yol devletin, milli gelire katkısı oranında pay alamayan kesimleri korumasıdır. Bu da devletin ekonomiye müdahalesini ve çeşitli yollarla bu kesimlere harcamalarını yönlendirmesi, Bu koşullar altında - 33 - harcamaların boyutunun artması anlamına gelmektedir~ ikinci yol ise, gelir dağılımının bozulmasına göz yummaktır. Bunun sonucu ise bilindiği gibi sosyal çatışmalar, ticaret ahlakının bozulması gibi geri dönülemez gerçeklerdir~ Enflasyonun en önemli etkenlerinden birisi de p~litik hayat üzerine olacaktır. Muhalefet çevrelerinin ve çeşitli çı­ kar gruplarının baskıları hükümetin her kesimi memnun edecek kararlar almaya çalışmasına neden olacak ve bir süre sonra alınan bu ekonomik kararlar birbirine karışarak tutarsız olmaya başlayacaktır. Bu da siyasal istikrarsızlığa yol açabilecektir. II. ENFLASYONİST ORTAMDA FAiZ POLiTiKASI - 37 - 2. Enflasyonist Ortamda Faiz 2.1. ülke Politikaları Uygulamaları 1929 Dünya Ekonomik çözebilmenin talep itiş­ li politikalar ile mümkün olabileceğini savunan iktisadi görüş, özellikle kapitalist ülkelerin iktisat politikalarını temelden sarstı. Bu gelişmiş batı ülkeleri, artık serbest rekabet, serbest ticaret yanında, korumacı önlemlerin, piyasaya devlet müdahalelerinin de yeraldığı iktisat politikalarının geçerli olması gerektiğini kabullendiler. Devlet harcamalarını artırarak, efektif talebi canlandıran, dolayısıyla eksik 1stihdamdan, tam istihdama geçme yollarını deneyen pu ülkeler, bunalımın atlatılmasında büyük ölçüde başarılı oldular. Bu ülkelerin talebi Bunalımını yönelik olarak uyguladıkları İktisat Politikaları içinde faiz mekanizmasının da kullanıldığını görüyoruz. örneğin; Devlet para arzını artıra­ cak, para arzının artması, para arz ve talebine göre belirlenen faiz oranını düşürecekti. Faiz oranlarının düşmesi yatı­ rımları artıracak ve dolayısıyla gelirler artacaktı. Gelir düzeyindeki artış ise tasarrufların da artışını beraberinde getirmekteydi. canlandırmaya Talep itişli enflasyonist politikaların, eksik talebin giderilmesine yönelik tam istihdamı hedef alan politikaların, l960'lı yıllardan itibaren, yüksek enfLasyon ve yüksek oranlı işsizlik nedeniyle yavaş yavaş terk edildiği görüldü. Hızla artan kamu harcamafarının yüksek enflasyona ve bunun yanısıra, - 38 - yükselen maliyetlerle birlikte, durgunluğa neden olması sonucu genişletici politikalar uygulayan ülkeler, bu tür karma politikalardan vazgeçerek yeni'den serbest rekabet serbest ticaret anlayışına dayanan politikaları savunmaya başladılar. Fakat 1973, 1979 yıllarında yaşanan petrol krizleri, bu ülkelerin uyguladıkları politikaları geniş ölçüde etkiledi. ülkeler, bu dönemde enflasyonu az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere yansıtırlarken az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler de buna bağlı olarak yüksek enflasyon ve borç sorunları ile karşı karşıya kaldılar. Gelişmiş 1979 petrol şokundan sonra dünya ticareti gerilerken, istihdamin da daralmaya başladığı ve hızla artan üretimdeki girdi maliyetlerinin ise fiyatlar genel seviyesini tırmandır­ dığı görüldü. Tüketici fiyatları endeksi dünya ortalaması, beş yılda l93.6 ya yükselerek yeni stagflasyon tartışmalarını da gündeme getirdi. 1 Tablo-ı 1979 1980 1981 1982 1983 Dünya ithalat ve ihracatı (Endeks) iTHALAT iHRACAT 77.5 83.5 100.0 100.0 98.5 98.9 90.7 95.3 88.6 90.3 Kaynak: I.M.F. International Financia1 Statistics. - 39 Bu dönemde, yeni iktisat Politikalarının ne şekilde oluşturulması gerektiği konusu tartışılırken temelde faiz politikası iki farklı biçimde uygulandı. 2.1.1. Uzun Dönemli Anti - Enflasyon i st Pol itikala_r Kapsamında Faiz Politikası: A.B.D., Federal Almanya, isvıç(e, Japonya ve Fransa gibi ülkeler uzun dönemli anti-enflasyonist politikaları yeğle­ yerek enflasyonun üzerinde faiz politikasını yan4 reel faiz uygulayarak uzun dönemli daraltıcı_ po·litikaları benimsediler. oranlarını yükselterek, tüketim yerine tasarrufu Faiz özendirdiler. Bunun yanında, enflasyon oranı üzerindeki kredi faizleri ile, yatırımların verimsiz alanlardan, verimli alanlara k~ymasını amaçladılar. Sonuçta yüksek kredi faizleri yatırımların marjinal verimini de yükseltecekti. Bu ülkeler uyguladıkları diğer anti - enflasyonist politikalarla da, enflasyonu tek hane1i rakamlar sınırında tutabildiler. - 40 - i sviçre F.Almanya Japonya ABD Fransa Tablo - 2 1981 Ekonomik Göstergeleri Tüketici Fiyatları Hazine Bonosu Mev.Sert.veya Mevduat Faizi Faizi Endeksi (%) (%) _j}_980_=J_OO )__ 7.75 7.81 106.5 9.74 8.05 106.3 7.99 8.66 104.9 15.91 14.08 ll o. 4 7.75 17.96 113.4 Kaynak: I .M.F., International Financial Statistics. Tasarrufa ödenen faizi enflasyon üzerinde belirleyen bu ülkelerden, yalnızca Fransa, Hazine Bonosu faizini enflasyon oranı üzerinde saptamış, tasarruf faizini ise enflasyon oranı­ nın altında bırakmıştır. Amaç; kredi faizlerinin yükselmesinin önlenmesi olmasına rağmen, kredi faizleri sürekli yükselmeye devam etmiş, enflasyon oranı ise l985 1 e kadar ancak% 8.6 1 ya indirilebilmiştir. Bu gelişmenin yanısıra Fransa 1 da, büyüme oranı l985 1 de 1.7 gibi düşük bir oranda gerçekleşmiştir. Bu dönem içinde A.B.D., Fransa ve F.Almanya 1 da yıllar itibariyle uygulanan faiz oranları Tablo-3 1 de verilmektedir. - 41 - Tablo - 3 Ekonomik Göstergeler 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1980 1981 1982 1983 1984 1985 100.0 110.4 117. ı 120.9 126 .ı 130.9 A.B.D. 2 3 11.62 13.00 14.08 12.00 lO. 72 8.50 8.62 8.50 9.57 8.00 7.49 7.50 4 13.36 16.38 12.26 9.09 10.23 8 .lO 100.0 106.7 lll. 9 115.6 118.4 121. o F .Almanya 2 3 8.05 7.5 8.05 7.5 5.15 5.0 4. ll 4.0 4.68 4.5 4.20 4.0 4 9 .ı 11.3 8.7 5.4 5.5 5.2 100.0 113.4 i26.8 139.0 149.3 Fransa 2 12. 12 17.96 15.70 12.90 12.04 3 9.50 9.50 9.50 9.50 9.50 4 ll .85 15.30 14.87 12.53 ll. 74 Kaynak: I.M.F., International Financial Statistics. l) Tüketici Fiyatları Endeksi 2) Hazine Bonosu Faizi (%) 3) iskonto Oranı (%) 4) Bankalar arası Faiz (%) 1985 yılında enflasyon oranı % 7 olan ingiltere, % 10 1 luk fazi oranı; enflasyon oranı% 3 olan F.Almanya, % 7 faiz oranı; enflasyon oranı % 2 olan Japonya ise% 6 faiz oranı, enflasyon oranı % lO olan ispanya da % 12 faiz oranı uygulayarak enflasyonu frenleyebilmişlerdir. - 42 - Enflasyon oranı 1988 ~ılında Fransa•da % 2.2; F.Almanya•da % 1.5; İtalya•da% 5.2; İngiltere•de% 4.5; A.B.D.•de biraz yükselerek% 4.7; Japonya•da ise% 1.5 olarak gerçekleş­ miştir. Bunun yanında büyüme oranı, 1987 Ekim ayında yaşanan borsa krizine rağmen oldukça iyi düzeylerde gerçekleşmiş fakat yine de büyürrıe oranLwı yetersiz kalmıştır. 1989 gulamasına yılı başında devam da bu· ülkeler (pozitif) reel faiz uy- etmişlerdir. Tablo - 4 l989•un ilk üç Ayında Ekonomik Göstergeler 3 Aylık Yıllık Tüketici Fiyatları Artışı (%) Faiz Oranları (%) Fransa 3.4 8.63 B.Almanya 2.7 6.45 Japonya ı. o 4.20 İsviçre 2.3 5.81 İngiltere 7.8 13.00 A.B.D. 4.8 9.94 Kaynak: I.M.F., International Financi al Statistics. Bu ülkeler uzun dönemde faiz oranlarının endişe verici boyutlara ulaşmaması için, enflasyon bekleyişlerini kırmaya yönelik politikaları da beraberinde uygulamaya devam etmektedirler. - 2.1.2. 43 - Dönemli Anti - Enflasyonist Politikalar Kapsamında Faiz Politikası Kısa özellikle İsrail, Arjantin ve Brezilya'nın şok politikaları, yüksek enflasyona karşı gerçekleştirilen uygulamalara örnek oluşturmuşlardır. Uzun yıllar yüksek enflasyon ile yaşa­ yan bu ülkeler hazine bonosu, mevduat faizi ve iskonto oranlarını enflasyon oranının altında tutmuşlar; fakat uyguladıkları diğer istikrar tedbirleri ile de enflasyonu düşürmeyi başara­ mamışlardır. Tablo - 5 Enflasyon Endeksieri ARJANTiN i SRAiL 100.0 100.0 217.0 117.0 204.0 104.0 478.0 120.2 541.0 165 .ı 1.174.0 145.0 2.403.0 344 .ı 17.462.0 626.6 5.560.0 373.5 22.498.0 304.6 134.842.0 672.2 1980 1981 1982 1983 1984 1985 BREZiLYA 100.0 206.0 106.6 407.0 97.5 985.0 142.0 2.923.0 196.7 9.556.0 226.9 Kaynak: I.M.F., International Financial Statistics. ortalama olarak verilen Tablo 5'deki enflasyon belirli aylarda yılda yüzde binierin üzerinde ger- Yıllık oranları, çekleşmiştir. 1985 kadar özellikle ödemeler dengesinde kalıcı iyileşmeyi ve enfla~yon hızında yeterli bir gerilerneyi sağla­ mak amacıyla, bu ülkeler klasik sıkı para ve Malıy~ politikalarını izlemişler, ancak enflasyonu düşürme konusunda başarı yılına - 44 - Bunun üzerine enflasyonla bir arada kabullenerek, endeksleme yolunu seçmişlerdir. gösterememişlerdir. mayı yaşa­ 1986 yılından itibaren yeni istikrar tedbirlerini uygulamaya koyan bu ülkeler, hedef olarak, şok kararlarla yüksek enflasyonu kısa sürede durdurmak yolunu seçmişlerdir. ortak özellikleri, fiyat ve ücret kontrolleri, sabit döviz kuru politikası, sıkı bütçe politikası ile esnek para politikasının bir arada uygulanmasıdır. örneğin, İsrail 1985, Temmuz unda uygulamaya koyduğu istikrar paketi nde; Programın 1 Bütçe açığını% l7 1 den% 8 1 e düşürmeyi, ücretler ve fiyatları 3 ay için dondurmayı; - Shekel devalüe edilerek (% 19), sabit döviz kuru uygulamasına geçmeyi; - Yüksek faiz uygulayarak, yüksek enflasyondaki kredi taleplerini kırmayı; - Tasarrufları belirli bir döviz sepetine bağlamayı amaçlamıştır. İsrail, enflasyonla olan mücadelesinde önemli başarılar elde etti. ı yıllık uygulama sonunda enflasyon l9a6 da yıllık % 48 e geriledi. Büyüme hızı 1985 de% 2.5 iken 1986 da% 2.2 ye düştü, fakat stagflasyon olmadan bir büyüme gerçekleştiril­ di. 1984 1 de % 373.5 enflasyon oranı ile% 1.8 büyüme dikkate alınırsa, İsrail 1 in uyguladığı politikanın başarılı olduğu nitelendirilebilir. 1 1 1 1 1 - 45 - israil, 1.1.1989 tarihinden itibaren yeni istikrar tedbirleri ile, ihracat ve yatırımları arttıracak enflasyonu tek rakamlı orana düşürecek, dengeli büyürneyi amaçlayan bir ekonomik politikayı uygulamaya başlamıştır. Yeni önlemler, öncekileri destekler niteliktedir. Açıklanan program ile dış maye piyasasının geliştirilmesi sek faiz oranlarının düşürülmesi planı ticaretin desteklenmesi, serve para politikası olarak yükhedeflenmiştir. Arjantin, Haziran 1985 1 de uygulamaya ile; başlattığı Austral - Kamu kesimi fiyatlarını öncelikle arttıracak, daha sonra ise tarımsal mallar haricindeki fiyat ve ücretleri donduracak; - Bütçe açığını % l2 1 den % 3 1 e düşürecek; - Ulusal parayı devalüe ederek, sabit döviz politikası uygulayacak; -Yeni para birimi Austral •ı tedavüle sokacak bir politikayı amaçlıyordu. Sonuçta enflasyon aylık % l.8 1 lere düşürüldü. Temmuz 1985 ile Mart 1986 yılları arasında aylık enflasyon % 2•yi geçmedi. Enflasyon, sanayi üretiminde kayıplara neden olmadan, % 10•1uk üretim artışı ile birlikte geriye çekildi. Son yılın en düşük enflasyon oranı, şok faiz tedbirleri ile gerçekleşe­ bilmiştir. l987•de bu politikayı terkeden Arjantin, tekrar yüksek enflasyon ile karşılaşmıştır. - 46 - Brezilya ise 28 Şubat l986'dan itibaren tam olarak endekslemeden vazgeçerek, döviz kurunu sabitleştirmiş, ayrıca fiyatları dondurmuştur. Cruzada Planı olarak bilinen tedbirler ile, yüksek faiz uygulamasına başlanmış bir yıldan uzun vadeli tasarruf araçları getirisi Hazine bonolarına endekslenmiştir. Cruzada olarak adlandırılan yeni yerel para tedavüle çıkarıl­ mış, vergi ve stopJJ oranları indirilmiştir. Plan sonucunda aylık enflasyon% l.5'lara çekilirken, yıllık büyüme% 8 olarak gerçekleşti. Fakat fiyatları dondurma politikasından vazgeçilen 1987 Ocak ayında, enflasyon aylık% 17'ye fırladı. Hemen ardından, Brezilya dış borç ve faizlerini ödeyemeyeceğini ilan etti. Enflasyona ·karşı savaşta bu üç ülkenin deneyimleri ve uyguladığı politikaların gözardı edilmemesi, sosyo-ekonomik koşulları değerlendiril€rek dikkate alınması gerekmektedir. Ancak bu tür politikaların başarısı bir toplumsal uzlaşma ile mümkün görünmektedir. ülke uygulamaları, yüksek enflasyonla mücadelede yüksek faiz politikasının uygulandığını gösterirken diğer taraftan bu politikanın uygulanan para ve maliye politikasının bir parçası olduğunu, enflasyonla mücadeleyi yalnız bir para ve faiz politikası ile sınırlandırmanın mümkün olmadığını göstermektedir. - 47 - 2.2. TüRKİYE'DE 2.2.1. UYGULANAN FAİZ POLİTİKALARI Planlı Dönemin Başlangıcından 1980'e Kadar Uygulanan faiz Politikası Planlı dönemin başlangıcından 1980 yılı öncesine kadar Türkiye 1 de uygulanan faiz politikasının özellikleri~i incelendi~inde aşa~ıdaki temel saptamaları yapmak mümkündür. - izlenen politikanın devletçe saptanan güdümlü bir faiz politikası oluşu temel özelliklerden biridir. 1980 yılına kadar Devlet, mevduat ve kredi faizlerini idari kararlarla belirlemiştir. Uygulanan bu yöntem, faizlere bir üst tavan belirlemek şeklinde olmuştur. özellikle l970 1 li yılların ortalarından sonra çeşitli yöntemlerle bu tavanlar zaman zaman aşılmış olmasına ra~men, Devlet bu tavanların aşılmasına izin vermemiştir. - Devlet tarafından belirlenen kararnameler ile ilan edilen faiz tavanlarının enflasyon oranlarının gerisinde olbir diğer özelliğidir. ması, ülkemizdeki uygulamaların Tablo-6,enflasyonun kronik olarak yerleşmeye başladı~ı 1973 yılından itibaren mevduat ve kredi faizlerinin reel gelişimini göstermektedir. - 48 - 1973-1980 ll ar 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 Yı Yı ll arı Tablo - 6 Reel Mevduat ve Kredi Faizleri Arasında (1,) Reel Mevduat Faizleri - 4.3 - 12.0 - 10.0 7 .ı - 13.5 - 24.6 22.9 - 30.0 Kaynak: TUSIAD, İTO, İSO'nun Yıllık Reel Kredi Faizleri - 3.0 - 10.0 - 8.0 5.0 11.5 - 28.3 27.2 - 37.7 Ekonomik Rapor 1arı ndan dü- zenlenmiştir. ülkemizde 1980 yılına kadar mevduata, mevduat sahibini enflasyondan koruyacak reel pozitif faiz verilmemiş, kullandı­ rılan kredilerden de reel pozitif faiz alınmamıştır. - Uygulanan faiz politikasının diğer bir önemli özelliği ise, bankaların aldıkları ·faiz ve komisyonlar ile mevduata verdikleri faizler arasındaki marjın büyüklüğüdür. Mevduat ve . kredi faizleri arasındakı farkın büyük olmasının nedenleri ise şöyle sıralanabilir; i) Mevduat faizlerinin ~üşük düzeyde saptanması ve sert biçimde uygulanması, ii) Enflasyon nedeniyle sistemdeki aşırı fon isteği, buna karşılık k~edi fiyatının ucuz olması, iii) Türk Banka sısteminin o·ligopolistik yapısı, - 49 - iv) kredi müşterilerine ek masraflar yükleyerekefektif kredi maliyetini yükseltmeleri, v) Bankacılık kesiminin kötü ve pahalı kaynak toplaması, vi) Finansal sistem üzerindeki kamusal yüklerinağırlığı (mevduat munzam karşılığı, disponibilite, vergiler, fon kesintileri vs.), vii) Merkez Bankası kredilerinin önemli bir bölümünün kamu kesimlerinin finansmanı için kullanılması. Bankaların Merkez Bankası, para ve kredi hacmini belirlemek için reeskont politikası izlemekte ve kredi talebini azaltacak, para stokunu kontrol edebilecek oranlarda reeskont oranlarını belirlemeye çalışmıştır, fakat kr~di talebi bu yöntemle azaltılamamıştır. Bu durumda, Merkez Bankası para arzının kontrolünde mevduat munzam karşılıklarını, sık sık değiştirerek kullanmış­ tır. Bu oranların düzeyinin yüksek belirlenmesi ödünç verilebilir fon hacmini azalttığından bankaların fon maliyeti artmıştır. Genel disponibilite yükümlülüğü, kamusal yüklerden sayılabilır. Başlangıçta mevduat sahiplerini koruyucu bir önlem olarak ortaya çıkarılmış, daha sonraki Yıllarda bu oranın yükselmesı bankaların ödünç veril€bllir fontarına daraltıcı bir etki yaratmıştır. Genel disponibilıte oranı yıllara göre incelendı~inde 1959 yılında % 5 olan bu oran, ·1965 yılında % 10, - 50 - 1978 yılında bankaların mevduat büyüklükleriyle kademeli olarak % 10, % 12, % 15 olarak belirlenmiştir. Fon arz ve talebi arasındaki dengesizlik bankalara selektif olabilmeyi sağladı­ ğından, kamusal yükün önemli bölümü kredi müşterilerine yansı­ tılmıştır. öncesi faiz politikası incelendiğinde, temelde gelişmekte olan ülkelerdeki yapıyla tam bir uyum içinde olduğu görülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde uygulanan bu politika, olumsuz sonuçlarını da beraberinde getirerek mali yapıyı işleyemez hale getirmiştir. 1980 yılı Devletçe belirlenen faizlerle ilgili tavanların, olabileceği denge noktal.arının ve enflasyon oranlarının gerisinde kalması, tasarruf sahiplerinin zarar görmesine, diğer yandan da bankaların ve bankalardan kredi alanların aşırı rantlar sağlamasına neden olmuştur. Bankalar negatif faizle mevduat s~hiplerind~n topladığı mevduatı, enflasyon oranına yakın ancak gerisinde bir oranla kredi alabilen kesime plase etmiş­ lerdir. Bu sonuçtan küçük tasarruf sahipleri zarar görmüş, büyük t~sarruf sahipleri ise negatif faizle bankalara tasarruflarını yatırmak yerine getirisi yüksek (altın,gdyrim~rıkul vs.) alanlara yatırım yapmışlardır. Bu şekilde tasarruflar banka sisteminin dışına, değişik spekülatif alanlara kaymıştır. Küçük tasarruf sahipleri ise, tasarruflarını bankalara veya tüketime yöneltmek zorunda kalmış, artan tüketim ise enflasyon oranının yükselmesine ve iç tasarruf oranınin düşük düzeyde kalmasına neden olmuştur. - 51 - Tablo - 7 GSMH•ya Tasarrufların Yurtiçi Tasarruflar 9.9 . 12.7 14.6 18.6 17.6 ll ar 1950-1955 1956-1961 1962-1967 1968-1973 1974-1979 Yı Kaynak: TUSIAD, tir. İTO, Oranı Yurtdışı Toplam Tasarruflar Tasarruflar 12.5 2.6 14.5 1.8 16.8 2.2 19.2 0.6 20. ı 2.5 İS0 1 nun Yıllık Raporlarındah düzenlenmiş­ Uygulanan böylesi bir faiz politikasında kredi faizleri ni n enflasyon oranının alt~nda, reel anlamda negatif olması sermayeyi aşırı kullandırıcı hale getirmiştir. Bu dönemde, ile firmalar kredi kullanarak finansal kaldıraç etkisi karlarını arttırmışlar, özsermayelerini gUçlendirmeyi geri plana almışlardır. ·sunun bir nedeni ise kar oranının faiz oranının üzerinde olmasıdır. Bu sUbvansiyonla fiyatı artacak malı stok etmek veya iç piyasaya yönelik sanayicilik yapmak karlı bir iş olmuştur. Bu dönemde, orta ve küçük işletmeler böylesi karlar elde edememişler, fon taleplerini yüksek faizle, ikincil para piyasası olarak isimlendirdiğimiz, tefeci bankerlerden sağ­ lamak zorunda kalmışlardır. Bunun nedeni örgütlü ve köklü bir finans piyasasının mevcut olmamasından kaynaklanmaktadır. Faiz bankalar ve bankalardan kredi alabilen grupların lehine belirlenmesi, ekonominin genelinde ve finans piyasasında tekelciliğin artmasına neden olmuştur. oranlarının - 52 - temel amacı kredilerin sektörel dağılımını düzenlemek olan ancak belirli sektörlere ve belirli gruplara ayrıcalıklı faiz oranları uygulanması haline dönüşen selektif kredi uygulaması, tekelci bir yapının oluşmasında diğer bir unsurdur. Düşük faiz Kredi oranları yanında, olumsuzluk1ar yatırımları da etkilemiş, karşılaştırmalı üstünlüğe ters düşecek, dış rekabete dayanıksız, iç pazara dönük, verimsiz üretim alanlarına yatı­ dağılımındaki rımlar yapılmıştır. Uygulanan faiz birisi ise~ örgütlenmiş para-kredi piyasasının banka sisteminin dışında, fon arz ve talebinin karşılaştığı gerçekçi ve yüksek faiz uygulanan örgütlenmemiş para-kredi piyasasının ortaya çıkmasına neden olmasıdır. Bir tarafta örgütlü, faiz oranlarının devlet tarafından belirlendiği, diğer tarafta da faiz oranlarının rekabet ve piyasa koşullarına göre belirlendiği ikili yapı ortaya çıkmıştır. 1980 ·yılı politikasının önc~si önemli sonuçlarından uygulanan faiz politikası, tasarrufu caydırarak, tüketimi canlandırmaya yönelik, kredi dağılımında çelişkiler yaratarak tekelci yapıya dönüştürücü ve yatırımla­ rın etkin dağılımını olumsuz etkileyerek bankacılık sisteminin aktif çalışmasını engelleyecek şekilde gelişmiştir denilebilir. - 53 - 1970 i izleyen rekli artan enflasyon; 1 i) ii) iii) iv) v) vi) vii) vii i) Yapılan yıllarda kronik bir yapı kazanarak sü- develüasyonlar sonucu ithal girdi fiyatları­ nın yükselmesi, Gelişmiş ülkelerin 1973 yılı sonlarında ortaya çıkan petrol şokunu, ürettikleri makina, teçhizat, hammadde fiyatlarını yükselterek, azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere yansıtmaları, KİT açıklarının büyümesi, Kamu harcamalarındaki genişleme, Sübvansiyonlar, Enerji darboğazı, Destekleme alımları, Kıbrıs Barış Harekatı ının mali yükü nedenleriyle, hızla kendini hissettirmiş, 1977 yılından itibaren döviz darboğazından doğan ithal güçlükleri, eksik kapasite kullanımı ve üretimin yavaşlaması nedeni ile ekonominin finansmanı için açık finansman uygulaması, 1980 yılında enflasyon oranını üç haneli rakamlara ulaştırmıştır. - 54 - Tablo - 8 GSMH, Emisyon, Fiyatlar {Endeks) EMiSYON PARA ARli M. B. KREDiLERi 100 100 100 134 144 151 314 236 255 430 664 374 ı. 204 597 559 ı. 653 817 807 2.611 1.304 ı. 265 4.477 1.983 1.999 YILLAR GSMH 1970 100 1972 118 1974 134 1976 155 161 1977 1978 166 1979 165 163 1980 Kaynak: TÜSİAD, İTO, FiYATLAR 100 136 214 272 337 509 834 ı. 728 İS0 1 nun Yıllık Raporlarından düzenlenmiş- tir. 1946 itibaren uygulanan genişletici para ve kreaı politikası, enflasyonist politika, zaman zaman sapmalara rağmen, l980 1 e kadar sürmüştür. yılından Devletjn, Cumhuriyet 1 in kuruluşundan itibaren, özel kesimin yetersiz sermaye birikimi nedeniyle, sermaye birikimini hızlandırıcı girişimlerde bulunması ve özel kesimi sürekli desteklemesi (sübvansiyon, genişletici para ve kredi politi~a­ sı vs), harcamalarının süreklı artmasına neden olmuştur. l963 den l970 lere kadar uygulanan genişletici politikalar ile yüksek büyürneyi yakalayabilen ülkemiz, 1970 1 lerden sonra Dünya para sisteminin çöküşü ile birlikte dış kredilerden yararlanamaz duruma gelmiştir. Dış ticaret açıklarının büyük kısmı ise işçi dövizlerindeki artışlar ile kapatılmıştır Tablo- 7. 1 1 - 55 - 1970 1 lerden itibaren yapılan devalüa~yonlar ile birlikte dolar kuru 15 Tl.den 1979 1 da 47 TLye yükselmiştir (1977ve 1978 devalüasyonları dahil), ithal girdi fiyatlarındaki artışlar hızlanmıştır. 1973 petrol şoku i le petrol fiyatı arı nı n yükselmesi ve gelişmiş ülkelerden ithal edileri enflasyon, yurt içi fiyatları daha da yükseltmiştir. KİT açıklarının büyümesi ve kamu harcamalarının artışı devleti daha da çok·. finans sistemine kaydırmış, yaratılan fonları çeşitli finansal varlıklar ve Merkez Bankası aracılıQı ile kendisine çekmiştir. özel kesim, finans sorununu çözmek için bankacılık kesimine yönelerek Holding BankacılıQını geliştirmiş, bankalar ise enflasyon oranından daha düşük maliyetle topladıkları mevduatı organik ilişkide bulundukları holdingiere düşük faizle kullandırarak özel kesimin bir kısmını finanse etmişlerdir. özellikle orta ve küçük ölçekli işletmeler ile banka ile organik ilişkisi bulunmayan büyük işletmeler, ya bankadan daha yüksek oranda kredi faizi ile para kullanma, ya da örgütlenmemiş ikincil piyasaya (Banker piyasası) girme ikilemi ile karşı karşıya bırakılmışlardır. - 56 - 2.2.2. 1980 Sonrası Faiz 2.2.2.1. 24 Ocak Politikaları Kararları 24 Ocak stabilizasyon kararları, serbest piyasa ekonomisini hedefleyen bir paket olarak kamuoyuna tanıtılmış ve l960 1 lı yıllardan itibaren Dünya Ekonomisi ile bütünleşme çabası gösteren "ihracata yönelik sanayileşme" modelini benimseyerı ülkelere bu kararlarla, Türkıye de katılmıştır. Programın gerıel çizgilerini şu şekilde özetlenebilir. - faaliyetlere devlet mümkün olduğurıca girmeyecek, yalnız altyapı yatırımıarına yönelecektir. - İthal ıkame sanayileşme politikası yerine ihracata yönelik sanayıleşme politikası izlenecektir. - Dış tıcarette kademeli olarak liberasyona gidilecek, kambiyo piyasasında arz ve talep koşullarına göre oluşacak gerçekçi kur pulitikası izlenecek ve Türk lirasının konvertibil olma öz~.liğıni kazan~ası sağlanacaktır. - Tüm tiyat denetlemeleri kaldırılacak, fiyatların oluşumu piyasa güçlerine bırakılacaktır. - Faiz oranları yükseltilecek, daha sonra da serbest İktısadi bırakılacaktır. - tüm alanlarda kamunun sübvansiyonları kalıhracat alanı yüksek düzeyde özendirilecektir. Ekunumıde dırılnk"'rı, - 'JI - Yabancı sermayenin girişini özendirici önlemler alı­ nacaktır. se~bestleştirici önlemler getirilecektir. - ithalatı - Kamu kesimi faaliyet alanlarının daraltılması ve yeni vergi düzerıl.emeleriyle kamu kesimi açıkları azaltılacaktır. - üc~etlerde ve tarımsal ürünlerin taban fiyatlarının saptanmasında enflasyon hızının gerisinde kalan bir endeksiemeye gidilecektir. 1981 Ocak tir. bu kararların uygulamaya girmesiyle, 24 bir paket olarak ekonominirı gündemine girmiş­ yılında kararları 2.2.2.2. 1980-1986 -'-'"* Occik kararları Yılları Arasında fiyat Faiz Politikası yoluyla serbest pive etkin kaynak da~ılırnını sa~­ rnekanizması yasa ekqnumısıni yerleştirmek lamak yolunda alınmış kararlardır. mekanizması bu işlevi gerek mal ve hizmetlerin Flyat gerekse faktör fiyatlarının kıtlık derecesine göre arz ve talep koşullarını dikkate alarak gerçekleştirecektir. bu görüşle paranın fiyatı oları faizırı ::,erbest pıyasa kosullanr:a S:JÖre bel ir l erımes ı gerd~rııek te d ır. l.3.1~80'de mevduat) 24 Ocak hi~ yürürlü~e de serbest gıren faız uranları göre ,jevlet piyasa'koşullarına kMarlMdarı öneekı sekilde yırıP (kredi ve belırlerımemış, tarafından be- - 58 - li rlenmiştir. Kredilerin faizleri 2 puan arttırılmış, mevduat faizleri ise değişmemiş, negatif faiz, uygulaması devam etmiştir. 24 Ocak kararlarına uygun olmayan bu uygulama 1.7~1980 tarihinden itibaren değişmiş, uluslararası kuruluşların da önerileriyle 8/90~ sayıli kararla yeni bir faiz politikası uygulamaya başlanılmıştır. Temmuz kararları olarak anılan bu kararlar özellikle bankacılık kesimini etkilemiş, serbest faiz uygulaması ile tasarruf· sahiplerine pozitif gelir olan~ğı sağlamış v~ dolayısıyla tasarruf artışında d~ etkili olmuştur. Temmuz Sisteminin rasyonel çalışmasını sağlamayı amaçlamış, tasarruf fazlası olan bireylere pozitif faiz ile fon arzlarını arttırmayı hedeflemiş, fon ihtiyacı olan bireylerin d~ yüksek faiz nedeniyle fon talebini kısıtlayarak, fon arz ve talep dengesini kurmayı amaçlamış kararlar olduğu söylenebilir . kararları, Türk Bankacılık . Temmuz Kararlarının sonuçlarını incelersek, uygulamada serbest faiz, yalnızca kredi ve vadeli mevduat faizidir. Bunun yanısıra ihtisas kredileri ve ihracata teşvik fonundan verilen krediler güdümlü olarak devlet tarafından izlenecek ve faiz oranlarını ise devlet saptayacaktır. Kararların birinci mad~ desi olan kredi faizlerinin kredi müşterisi ile banka arasında serbest olarak belirleneceğine ilişkin karar, bu istisnalar nedeniyle serbest faiz politikası niteliğini kaybetmiştir. - 59- ·Mevduat faizlerinin de banka ile tasarruf sahibi arasında serbest belirleneceğine ilişkin Temmuz kararları uygulamada geçerli olmamış, resmi ve ticari mevduata faiz yürütülmemiş, vadesiz ve diğer mevduata.ise% 5 1 lik bir faiz uygulan~ mıştır. Serbest faiz .politikası uygulamasına, bankaların arala-. rındaki centilmenlik anlaşması ile de zarar verilmiştir. Alı­ nan kararlarla, Türkiye. Bankalar Birliği 1 nin banka ile müdi arasında tesbit edilecek kredi ve mevduat oranları konusunda bir kısıtlama getiremiyeceği karara bağlanmış ise de, bankaların kendi aralarında yaptıkları anlaşma gözardı edilmiştir. Serbest faiz uygulamasında faiz oranları ile ilgili olan bir diğer çelişki ise, selektif (sektörel ve bölgesel) faiz uygulamasıdır. Bu da liberal serbest faiz politikasına ters düşmüştür. Çünkü fiyat mekanizması, kaynakların etkin dağılımını ve kullanımını engellemektedir. özellikle sektörel ve bölgesel farklılıklara göre belirlenen farklı faiz oranlarının neden olduğu faiz iadesi; faiz farkı iade fonu, vergi muafiyetleri ve tercihli munzam karşılık oranları gibi selek~ tif uygulamaların liberal faiz politikası ile ilgisi olabile~ ceği beklenemez. uygulamalar sonucunda~ yapay kamusal Kararla ilgili yüklerle ilgili olarak hiçbir lehte düzenleme yapılmadığı gibi· (kredi faizlerinden kesilen Banka Sigorta Muamelesi Vergisi ile Gelir Vergisinin Mayıs 1981 tarihinde~ 25 1 den% 1s•e düşürülmesi dışında), üstelik ek yükler getirilmiştir. 24 Ocak - 60 - sonra, para hacmini kontrol için, sıklıkla başvurulan mekanizmalardan biri olarak, mevduat munzam karşı­ lıkları yükseltilmiş, bu da bankaların ödünç verilebilir fonlarını olumsuz yönde etkilemiştir. Bu durum, bazı vadeli mevduat türlerinde daha yüksek olan, vadesiz mevduat karşılıkları uygulamasıyla, ödünç verilebilir fonları olumsuz yönde etkilemiştir. Kamusal yükler bu kararla da kalmayarak, cezai faiz oranları arttırılmıştır (1). kararlarından Para ancak olan reeskont oranları, bankaların yaptığı centilmenlik anlaşmasından sonra açıklanmış, Merkez Bankası'nın bu kontrol aletini rasyonel kullanmadığı hacminin kontrol araçlarından görülmüştür. Devletin denetiminde sınırlı serbest faiz görünümündeki bu uygulamalar, Temmuz.kararlarının serbest faiz uygulamasını getiremediğini göstermiştir. (I) Bankaların faiz farkı iadesi fonuna yaptıkları kesintiyi zamanında yatırmadıklarında ödedikleri cezai faiz oranı % 15'den % 35'e, mevduat munzam karşılıklarını zamanında yatırmadıklarında ödedikleri faiz oranı .. ise% l8-20'den önce% 35'e, 1982 yılında ise% 54'e yukseltilmiştir. ' - 61 - Tablo - 9 1.7.1980- 21.6.1982 Tarihleri Mevduat Faiz Oranları 2 Ay 3 Ay Yürürlük Tarihi 1. Ay Vadeli Vadeli Vadeli ı. 7.1980 ı. ı. ı 98 ı l. 2. ı 98 ı ı. 7. ı 981 45.0 45.0 ı. ı. ı 982 25.0 35.0 .. 45.0 21.6. 1982 25.0 35.0 Kaynak: Merkez Bankası Aylık BüHenleri Arasında 6 Ay Vadeli 15.0 32.0 42.0 50.0 50.0 50.0 1 Yıl Vadeli 33.0-36.0 40.0 50.0 50.0 50.0 50.0 "Centilmenlik Anlaşmasında" saptanan bu oranlar, enflasyonun üçlü rakamlara ulaştıQı ülkemizde tasarruf sahiplerine pozitif faiz getirmemiştir. 1.1.1981- 1.2.1981 ve 1.7.1981 tarihlerindeki centilmenlik anlaşmalarında gerçekçi olmayan faiz oranları bir ölçüde yükseltilmiş, daha sonra 1.1.1982 tarihinde alınan kararlarla l ve 2 ay vadelimevduatada faiz verilmeye başlanmış­ tır. En son 21.6.1982 tarihinde yapılan centilmenlik anlaşma­ sında da bu oranlar deQiştirilmemiştir. 14.12.1982 tarihli 8/5756 sayılı kararnamenin 3. maddesine göre "bankaların ödünç verme işlerinde ve bankalar mevduatı hariç mevduat kabulünde alacakları ve verecekleri yıllık azami faiz oranları, bankalararası mevduat hariç toplam mevduat içindeki payları % 3 ve daha fazla olan bankalar tarafın- - 62 - dan vade ve tUrlerine göre serbestçe tesbit ve mUştereken T.C. Merkez Bankası•na bildirecekleri oranları aşamaz 11 şeklinde­ alınan bu karar ile birlikte banker yıkımınınil sonuçlarının mali sistemde yarattığı bunalım giderilmeye çalışılmış, geniş çaplı kurtarmaların (şirket ve bankalar) başlamasıyla devlet, mikro ve makro alanlara mUdahalesini yoğunlaştırmıştır. 11 karar sonucu, toplam mevduat içindeki payi % 8 3 ~e daha fazla olan dokuz bankaya. küçUk bankaların söz hakk~ sınırlandırılmak suretiyle, faiz oranlarını belirletne yetkisi Yukarıdaki verilmiştir. Böylesine bir yetkinin 11 karlılık ve,verimlilik yonunden deği ı de, mevduat içindeki payı .. şeklinde verilmesi sisteme getirilmesi amaçlanan yapısal değişim -ile çelişki içind'edir. Serbest faiz politikasının başlıca amaçlarından biri bankaların _rasyonel çal ışmalarını sağlamak, rekabet ortamını yaratmaktir. Bu kararla rekabetten:uzaklaşan bankaların lehine bir karar alınmış ve diğer bankalar yUksek mevduat a sahip bankaların belirlediği faizlerle, farklı maliyetlerle çalışma mecburiyetinde kalmışlardır. 11 11 11 11 14.12.1982 tarihinde alınan kararlar hiç gecikmeden 15.12.1982 tarihinde yUrUrlüğe konarak, bir yıllık vadeli mevduat faizi % 45•e, altı aylık vadeli mevduat faizi ise% 40 1 a, dUşUrUlmüş, 1.7.1983 1 de ise ı yıllık vadeli mevduat % 40, altı aylık vadeli mevduat ise% 35 6larak belirlenmJştir. - 63 -. Kartel biçiminde bir yapıya sahip olan dokuz banka, göruldüğü gibi' i lk olarak mevduat faizlerini. düşürmüş' bunun tek istisnası vadesiz mevduatta yaşanmış ve vadesiz mevduat faizi oranı % 5 1 den % 20 1 ye yükseltilmiştir. Vadesiz mevduata uygulanan yüksek faiz yanıltıcıdır. Daha önce bir, iki ve üç aylık vadeli mevduatıara 25, 35, 45 puanlık faizler uygulanırken alınan yeni kararla, 1, 2 ve 3 aylık vadeli mevduatı kaldı'rılarak, altı ayıa kadar vadeli mevduat türleri vadesiz ~evduat olarak tanımlanmıştır. Dokuz banka mevduat faizlerinin düşürülmesi ile ilgili kararlarına neden olarak, kredi faizlerinin düşürülmesi gere~ ğini ve böylece firmaları içine düştükleri finansman sıkıntı­ sından kurtarmak istediklerini gerekçe olarak göstermişlerdir. Fakat asıl neden Temmuz Kararlarına tepkinin bir sonucudur. Bu durum, kredi faizlerinin 1982 Aralık ayında aynı kalması ile doğrulanmıştır. Temmuz 1983 1 deki ikinci faiz indiriminde kredi faizlerinde % 1.5 ile% 4 puan arasında indirimler yapılmış, bu dönemde mevduat faizlerindeki indirimler ise 10-15 puan arasında gerçekleşmiştir. Tasarruf sahibine pozitif faiz verilmesi görüşünün bırakılması, en çok banka sektörüne yarar sağlamıştır. Reel kaynak yetersizliği sonucu yapısal bir bunalımın yaşandığı dönemde, banker krizinin yüksek faize bağlanması, bankacılık sektörüne olduğu kadar siyasal iktidara da yarar sağlamıştır. öyleyse yüksek faizden derhal vazgeçilmeli, banker krizinin yaraları böylece sarılmalıdır. Hızlı enflasyon ve - 64 - borçlanma ile sağlanan abartılmış üretim kapasitesi, enflasyonun bir ölçüde düşürülmesi ile firmaları finansman sı­ kıntısına sokmuştur. Reel kaynakların çok yetersiz olduğu bir ekonomide abartılmış kapasite ile çalışan sektörün bunalıma düşmesi son derece doğaldır. aşırı dış Bu dönemde, fon talebinin; enflasyon, firmaların öz kaynak/yabancı kaynak oranının dengesizliği, iç pazarın daraltılması gibi sonuçlarla azalmadığı, aksine işletme sermayesi talebinin son safhaya ulaştığı söylenilebilir. Bunun yanısıra fon arzı ise pozitif faiz nedeniyle artmakta ve fon arz ve talebinin eşitlenmesi yolunda olumlu gelişmeler yaşanmaktaydı. Bu dönemde faizlerin aşağıya çekilmesi, fon arz-talebinin eşitlenmesini engellediği gibi, fon talebinı aşırı boyutlarda da yükseltti. Sabit döviz kuru uygulanan ve kredinin ucuz olduğu enflasyon dönemlerinde, yetersiz özkaynak ile üretime başlayan borçlanma, lehte görünmüş fakat enflasyonun fırmalar için aşağıya doğru çekilmesi, iç talebin kısılması ve gerçekçi kur politikası ile ithal girdi fiyatlarının da yükselmesie firmaları, olumsuz yönde etkilenmiştir. Bunun sonucunda şirket kurtarma operasyonları başlamış, sağlıksız büyüyen firmaların, rasyonel yönetilmeyen bankaların yükünü Merkez Bankası yüklenmiştir. 1983 yılı Ekim ayında T.C. Merkez Bankasının kredilerinde kamu kesiminin payı azaltılırken, banka kesiminin payı % 45'e yükselmiş, iki hafta gibi sürede bankalara 50 milyar n. dan fazla para aktarılmıştır. - 65 - Spekülatif yatırımlar ile büyümeye çalışan rasyonel çalışmayan ve bu nedenle de zor duruma düşen 4 banka (Hisarbank, istanbul Bankası, ODiBANK, işçi Kredi Bankası) Merkez Bankası ile Ziraat Bankası tarafından kurtarılmış, tüm mudilerin parası ödenmiş ve personeli de Ziraat Bankasında istihdam edilmiş­ tir. Ayrıca Merkez Bankasının, bu dört bankadan toplam alacağı 150 milyar ll'yı nasıl geriye alacağı belirlenmemiştir (2). Faizde serbestinin terkedilmesinden sonra, mevduat munzam karşılıkları % 25'e düşürülmüş, disponibili~e oranı % lO olarak belirlenmiş, likit değerlerin disponibl değerler kapsamında değişiklik yapılarak, kapsamı genişletilmiş, yeniden değerleme fonu kurularak, Vergi Usul Kanunu'nda yapılan deği­ şiklikle yeniden değerleme olanağı tanınmıştır. Böylece plasman limitlerinin genişlemesi sağlanarak bankaların yıl sonu itibariyle vadeli mevduata uyguladıkları faizler gider yazıl­ maya ve bundan gelir vergisi kesintisi yapmamalarına olanak sağlanmıştır. Plasman limitlerinin alınan tedbirlerle genişletilmesi, ödünç verilebilir fon hacminin arttırılması, piyasa koşulları­ na göre belirlenmemiş yapay önlemlerle gerçekleştirilmiştir. Firmalar, alınan bu tedbirler ve yeniden değerleme fonu yoluyla kurtarma operasyonlarından paylarını almışlardır. Şirket kurtarma operasyonları 1986 yılına kadar sürdürülmüştür. (2) Bu dönemde Ziraat Bankası, batan mali kuruluşların kurta- rılması gibi asıl görevinin dışında yeni bir görev daha üstlenmiştir. Dört Bankanın Merkez Bankası ve Ziraat Bankası tarafından kurtarılışının Türk Ekonomisine maliyeti yaklaşık 200 milyar qlarak hesaplanmaktadır. n. - 66 - Faizde serbestinin terkedilmesi şu sonuçları getirmiş- tir: i} Mevduat Gelişmeleri sonra yüksek faiz politikası sonucu toplam mevduatlarda özellikle 1981 yılında büyük artış olmuş, 1982 yılından itibaren ise banker krizinin mali sistemde oluşturdugu bunalım sonucu, bir bölUm ana para ve faizlerin mevduatlardan kayarak tüketime yöneldigi görülmüştür. Ayrıca degişen banka muhasebe sistemi sonucu,l982 yılına kadar vadeli mevduata tahakkuk ettirilen faizlerin mevduat rakamlarına eklenmesi ile mevduat rakamlarını abartan yörıtemden vazgeçilmiş olması mevduat artış hızının yavaşlamasının diger bir nedenidir. T~mmuz kararlarından \ Tablo - lO Mevduatta Gelişmeler -Tasarruf Mevduatı Artişı -;ıııar Tutar 1973 53.523 1974 64.604 1975 -82.866 1976 97.409 1977 123.245 1978 160.757 1979 237.200 1980 385.812 198( 9Ö9.152 1982 1.513.943 1983 1.934.851 1984 . 3.255.800 1985 '4.187.100 1986 _ 5.310.900 Ort. 27 21 28 18 26 30 47 63 136 67 28 67 28 26 Ticari Mevduat Artışı Tutar Ort. 16.212 22.836 32.374 45.357 63.936 87.280 155.976 286.963 469.798 660.088 819.749 1.169.300 1.911.100 2.134.ooo fx) ·Toplam Mevduat içinde; mevduat teVdiatı me~cuttur. 25 41 42 40 41 36 79 84 64 40 24 42 63 11 Resmi Banka Toplam Mevduat Artışı Mevduatı Artışı Mevduat Artışı (x) Tutar Ort. Tutar Ort. Tutar -Ort. 10.498 11.628 17.134 20.080 26.080 35.348 50.925 84.125 157.391 220.334 365.255 571.000 886.400 1.284.300 sertifikası, 33 ll 47 17 30 36 44 65 87 40 66 56 55 44 4.238 3.525 16.375 30.940 30.276 39.531 45.916 56.859 111.758 220.436 257.906 363.300 780.200 348.200 46 - 17 365 89. - 2 31 16 24 97 97 17 41 115 - ss diğer kuruluşlar mevduatı 84.464 102.593 184.749 193.785 243.537 322.916 490.017 813.758 1.648.099 2.614.801 3.386.761 ·5.371.400 8.813.800 l0.317.ooo ve dö viz 19 21 45 30 26 33 52. 66 103 59 30 58 64 17 0'1 --.] ı - 68 - Tablo-ll Enflasyon ve Faiz Oranlarının Gelişimi (ı) Reel en Yüksek Mev. Yı ll ar Enflasyon Neminal en Yüksek Faiz Oranı Mevduat Faiz Oranı Oranı (1949=100) 6.5 (6 ay-1 yı 1) - 3.0 + 9.8 1950 (1.5 yıldan fazla) 4.0 - 2.0 6.2 1951 4.0 ı. o + 3.0 1952 4.0 2.9 + 1.1 1953 - 5.7 4.0 10.3 1954 - 3.3 4.0 7.6 1955 - 10.7 4.0 16.5 1956 - 12.0 4.0 18.2 1957 4.0 15.4 - 9.9 1958 - 13.2 4.0 19.8 1959 6.5 5.4 1960 + ı. o 6.5 2.7 1961 + 3.7 6.5 5.7 1962 + 0.8 6.5 4.3 1963 + 0.2 1.0 6.5 1964 + 5.4 - 1.3 6.5 7.9 1965 5.5 6.5 1966 + 0.9 7.0 6.5 1967 + 0.5 3.2 6.5 1968 + 3.2 7.2 6.5 1969 - 0.7 6.7 9 (1 yıldan fazla) 1970 + 2.2 15.9 9 1971 - 5.6 18.0 9 - 7.6 1972 (2 yıldan fazla) 20.0 1973 9 - 9.5 29.9 9 {l-2 yı ı arası) - 16 .ı 1974 1975 ı o.ı 9 - ı. o 1976 19 .ı 9 - 8.5 36 .ı 1977 - 19.9 48.8 22 (4 yıldan fazla) 1978 - 18.0 81.4 1979 26 - 30.5 1980 94.7 36 - 30.14 1981 25.6 50 (l yıl vadeli) + 19.42 1982 24.8 50 + 20.19 1983 32.5 49 ( 3 ay vadeli) + 12.45 1984 56.2 53 - 2.04 1985 49.9 56 . ( 1 yıl vadeli) + 4.9 Kaynak: Merkez Bankası Aylık Bültenleri Not Reel Faiz Oranı :((1-Nom.Artış)/{ -Enf.Oranı))-l)XIOO ll ll ll ll ll ll ll ll - 69 - Tablo-l0 1 da görüldüğü gibi toplam ve tasarruf mevduatında görülen artışlar 1979 yılından sonra hız kazanmış vP 1983 yılından sonra ise a"rtış hızı yavaşlamıştır. MPvduatlardaki bu gelişim pozitif reel faiz uygulamasının bir sonucudur (Tablo-ll). 1984 yılında negatif değer alan reel faiz, 1985 yılında tekrar pozitif değerini korumuştur. 198A 1 de toplam mevduattaki artış, yine de enflasyon oranının üzerinde gerçekleşmiştir. GSMH içinde toplam mevduatın payı 1979 yılından itibaren artarak 1983 1 de% 22.27 1 ye, 1984 1 de% 25,14 1 e yükselmiş, 1985 1 de ise% 22.9)a düşmüştür. Tablo - 12 Vadeli ve Vadesiz Tasarruf Mevduatı Artış Hızları (%) Yıllar Vadesiz Tasarruf Mev. Vadeli Tasarruf Mev. 1978 24.0 45 .ı 1979 65.9 35.6 1980 35.6 104.5 1981 13.8 135.0 1982 22.6 82.2 1983 ı 18.4 8.0 1984 - 31.7 103.0 1985 36.6 65.7 1986 84.7 27.7 Kaynak: Merkez Bankası, Aylık Bültenleri - 70 - Tablo- 13 Vadeli ve Vadesiz Mevduatın İçindeki Payı Vadesiz Mevduat Yıllar 73.1 26.9 1978 71.6 28.4 1979 72.9 27. ı 1980 72.5 27.5 1981 55.4 44.6 1982 49.2 50.8 1983 58.2 41.8 1984 81.2 18.8 1985 54.6 45.4 1986 63.3 36.7 Daha önce de (%) Vadeli Mevduat 1977 Kaynak: Türkiye Bankalar Tbplam Mevduat Birliği belirtildiği Periyodik gibi, vadesiz mevduat faizle- rinin % 20'ye yükseltilmesi sonucunda 1983 yüksek bir duatların 24 artış hızına ulaşmıştır. faize Ocak yılında % 8 iken, vadesiz mevduattaki artış duattaki Yayınları ne denli kararlarının duyarlı Bütün bu olduğunu artış vadeli mev- % 118 gibi gelişmeler, mev- göstermektedir. en önemli hedeflerinden birisi de açıdan ta- arttırılmasıdır. sarruf bilinmektedir. Ancak bunun makro anlamda tasar- olduğu Mevduatın bireysel tasarrufların -71- ruf sayılabilmesi duattaki için artış her yatırıma dönüşmesi tasarruf değildir, gerekmektedir. Mev- aşağıda belirtilen e't- menlerle mevduat, tasarruflar artmadan da artabilir. - Dolaşımdaki para - Kişi başına milli gelirin - Tasarrufların miktarının artması, ekonomideki mevcut alternatif lardan banka sistemine - Banka şube sayısının Ülkemizde para 1950 artması, yatırım- kayması, ülkede yılından 1980 yaygınlaşması. yılına kadar dolaşımdaki miktarı ile ·mevduat artışı arasında çok'yakın bir ilişki olmadığı görülmüştür. Yine artışı mevduat arasında Keynesci görüşde ise ğinde tasarruflar olmaktadır. gelir 1983'de artışından % 3.2, reel büyüme bir ekonomideki ilişkinin olup kişi başına olmadığı milli gelir incelenebilir. tasarruflar gelirin bir fonksiyonu, Klasik- faizin bir fonksiyonudur. İki görüş birleştirildi­ lerde yonu ile yalnız gelirin 1979-1980 ·değil, yılları faizin de bir fonksi- arasındaki dönemde negatif sonra, GSMH'da l98l'de% 4.2, l982'de 4.6, 1984'de% 6.6, 1985'de% 4.82, l986'da% 7.9 hızları belirlenmiştir. - 72 - Tablo- 14 1986 Faktör Fiyatlarıyla Büyüme Hızları (%) Yıllar G.S~M.H. 2.9 -0.4 - l.l 4.1 4.6 3.3 5.9 4.9 7.9 4.3 - 0.6 - 0.1 4.2 4.3 4.1 5.0 3.6 7.9 4.1 0.2 - 0.2 4.8 4.1 4.2 5.2 3.0 4.7 6.6 - 5.6 - 5.5 7.2 4.6 8.2 9.3 6.1 10.9 2.7 2.8 1.7 0.1 6.4 - 0.1 3.7 2.2 7.2 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 G.S.Y.İ.H. Hizmetler Sanayi Tarım Kaynak: D.I.E. Kişi başına % 44.8, ve l982'de l985'de% 52 milli gelirde nominal olarak, 1981 % 29.1, l983'de yılında % 28.7, l984'de% 51.5 artışlar sağlanmıştır. Reel artışlar ise sözü edilen dönemde% 2.5, % 1.1, % 3.5 ve% 2.8'dir. Fert Yıllar Yıl O~ası 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 Nüfus,(Bin) 44.538 45.540 46.688 47.864 49.070 50.306 51.546 Kaynak,: D.IE. Tablo ıs Gayri Safi Milli Hasıla 1986 Yılı Cari Fiyatlarla Fiyatlarıyla (n) n $ 4.637 99.749 -1~2~7=9-.0 4.714 143.909 1282.6 4.807 187.093 1132.0 4.844 241.348 1047.8 5.006 374.462 998.3 5.130 550.933 1042.4 5.400 758.882 1033.9 Başına Düşen - 73 - GSMH'daki bu yacak kadar milli gelirin Banka artışlar, yüksek mevduattaki değildir. azaldığı Tabloda, $ açıkla­ bazında kişi başına görülmektedir. hizmetlerinin şubeli bankacılık anlayışı yaygınlaştırılmasına da mevduat artışında re sahiptir, fakat bu da mevduatlardaki telikte artışları, dayanan çok önemli bir ye- artışı açıklayacak ni- değildir. Tablo-16 1982 incelendiğinde sayısınrn daraltıldığı yılından itibaren şube görülmektedir. Tablo - 16 Banka Yıllar Şube Sayısındaki Gelişme ler Şube Sayısı Yıl İçinde Açılan Artış Oranı (%) Şubesi Sayısı 1979 5769 284 5.2 1980 5975 206 3.6 1981 6265 290 4.8 1982 6375 ııo 1.7 1983 6284 91 - 1.4 Kaynak: Bankalar Tablo Birliği Yayınları incelendiğinde sının daraltıldığı 1982 görülmektedir. yılından itibaren şube sayı­ - Geriye alternatif na kaymalar rın ki bu durum, daha önce bu alternatif şeklinde yatırımlardan Bunun açıklanabilir. fonlar, yatırılmış ile politikası 1980 piyasaya çıkmış son- mevduatına kaymış olması önceleri dövize yanısıra-daha yılı yılı ile birlikte fonla- uygulaması banka mevduatı­ tasarrufların 1980 yatırıldığı bilindiğinde, banka sistemin yüksek faiz rası banka yatırım alanlarından, kalmaktadır ve gayrimenkule altın /4 - sonrası ve bir uygulanan bölümü döviz bankalara yatırılmıştır. Gerçekten yatırım Mevduat artış alanlarından artışlarının rıma rımlar patlamasının bankalara bir bir bölümünü alternatif kayan fonlar oluşturmuştur. bölümü de bireysel tasarruflardaki olarak gösterilebilir. Daha makro mevduat önce de belirtildiği gibi bireysel düzeyde tasarruf olabilmesi için bu kayması tasarrufların tasarrufların yatı­ gerekmektedir. Bundan hareketle faizlerin üzerindeki etkisi incelenebilir. yatı­ - 75 - Tablo-17 1968-1986 Döneminde Toplam Yatırımların Yıllar 1968 CARi FiYATLARLA Yatırımlar Zincirleme {Mi Iyon Tl) Artış tt) 22.456 ı9.7 ı969 25.ı58 ı2.0 ı970 ı6.3 ı972 29.253 35.997 44.820 ı973 55.92ı ı974 84.557 ı975 ı22.837 ı976 ı980 155.992 219.600 290.800 558.600 1.156.100 1981 ı.572.600 ı982 1.774.600 2.226.600 3.640.800 5 .68ı. 700 9 .20ı .100 ı 971 ı977 1978 1979 ı983 ı984 ı985 1986 Kaynak: Odalar Birliği, 23.ı 24.5 24.8 51.2 45.3 27.0 40.4 32.4 92.0 107.0 36.0 ı2.8 25.5 63.3 56.0 61.9 Gelişimi 1968 FiYATLARIYLA Yatırımlar Zincirleme {Milyon Tl) Artış {%) 22.456 ı5.2 23.982 6.4 24.938 4.4 25.822 3.5 27.633 7.0 28.243 2.2 33.264 ı7.7 4 ı . 583 25.0 45.438 9.2 51.165. 12.6 47.131 - 7.9 52.912 12.2 53.730 1.5 51.5ı3 - 4.2 45.615 - ı ı. 5 44.882 - 1.6 47.594 4.4 48.626 2.2 52.885 8.8 iktisadi Rapor. - ii) 76 - Yatırımların Gelişimi Tablo-l7 1 de, 1978 yılından sonra yatırımların arttığı, 1980 yılından sonra ise yatırımlardaki artış hızının düştüğü gözlenmektedir. 1980 yılı öncesinde~ yatırımlardaki hızlı artış, yüksek enflasyondan, enflasyon oranı altındaki düşük kredi faiz politikası sonucu ithal sınırlamalarından ve· sabit kur nedeniyle aşırı değerlenmiş Türk Parasının varlığından (Türk Parasının aşırı değerli olması, gerçek değerinin çok altında olan döviz ödemeleri ile yapılması, ydtırımları artmıştır) kaynaklanmaktadır. bu denli artarken yukarıda sayılan ekonomik etmenlerin bir çok olumsuzluğa da yol açtığı bilinmektedir: Yüksek enflasyon gelir dağılımını sabit gelirliler aleyhine bozmuştur; Borçlanma daha karlı görülerek firmaların borç/özsermaye yapıları değişmiştir; İthal sınırlamaları ile üretim yapan firmaların rekabetten uzaklaşması ve yurt içinde kalite denetiminin olmaması nedeniyle, kalitesiz mal üretilmiş, firmalar verimlilik kavramından uzaklaşmıştır. İthalat düşük değerli sabit kur uygulaması sonucu ucuz olarak yapılırken yatı­ rımlar artmış fakat ihracat aşırı değerli Türk Parası, sonucu olumsuz yönde etkilenmiştir. Yatırımlar 1980 sonrası yatırımların gelişimine 1982 ve 1983 yıllarında yatırımların reel olarak gerilediği gözlemlenmektedir. 1984 yılındaki negatif kredi faizleri ile ·birlikte (Tablo-18), yatırımlarda bir can- baktığımızda 1981, sabit fiyatlarla - 77 - lanma olmuştur. Fakat yatırımların bu dönemde' sonra daha çok kamu kesimi tarafından yapıldığı bilinmektedir (Ortalama % 60). 1984-1986 yıllarında reel yatırımlardaki küçük reel artışlar, özel kesim tasarrufları ile değil, kamu. kesimi tarafından yapılmıştır. Devletin iç ve dış borçlar ve emisyon ile finanse ettiği bu pozitif yatırımlar ile faiz oranları arasında doğrusal bir ilişki bulmak mümkün görünmemektedir. Faizi n tasarruf ·sahipleri üzerindeki etkisi incelendiğinde; tasarruf sahiplerinin enflasyon üzerinde gelir elde etme beklentileri doğaldır. Enflasyondan arındırılmış, reel mevduat faiz oranları incelendiğinde, 1981-1986 döneminin 1984 yılı hariç, tasarruf sahiplerinin tasarrufların~ nasıl değerlendireceklerini, daha rasyonel nasıl davranabileceklerini öğrenmiş oldukları bir bilinçlenme dönemi olduğu görülmektedir. Tasarruf sahipleri açısından bu gelişmeler yaşanırken gerçekçi faiz politikası uygulaması sonucu firmaların karşılaştığı en önemli sorun kredi kul}anım maliyetlerinin artması olmuştur. - 78 - Tablo - 18 Reel Kredi Faizleri ı Yıllar 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 Kredi Faiz Oranı 10.5 ll .5 11.5 11.5 11.5 16.0 19.0 21.0 36.0 36.0 32.0 52.0 58.0 Enflasyon 14.0 23.9 21.2 17.4 26.0 61.9 63.5 94.3 37.6 32.7 28.8 56.2 49.9 Oranı Faiz Oranı - 3.0 - ı o.o - 8.0 5.0 11.55 28.3 27.2 37.7 l.l 2.4 2.3 - 2.68 5.40 önceleri enflasyon oranı altında kredi faizine uyum sağlayan firmalar. enflasyon oranı üzerinde kredi faiz oranları ile karşılaşıınca büyük sarsıntılar geçirmişlerdir. Kredi maliyetlerinin bu denli artmasının en önemli nedenlerinden biri de mevduat faiz oranlarıındaki artışlardır. Daha - 79 - 1980 Temmuz kararlarından başlayarak, daha önceleri rant olarak görülen kredi faiz oranları, kararlardan sonra maliyet unsuru olarak işletmelere yansımıştır. Kredi faizlerinin maliyet unsuru olarak yansıması kredi talebini azaltmamış, tersine gerçekçi kur politikasının uygulanması ile ithal maliyetlerinin yükselmesi, yeni vergi yasaları ve yaşanan enflasyon sonucu işletmelerin nakit gereksifiimlerinin artması, firmaların düzelemeyen özkaynak/yabancı kaynak yapıları, kredi talebini arttıran en önemli etkenler olmuştur. Tablo - 19 Kredi Faiz Oranlarındaki Değişmeler (1979-1983) Kredi Türü I. KISA VADELİ KREDiLER a) İhr.Kredileri b) Diğer Kıs.Vad. II. ORTA VADELİ KREDiLER a) Teşv.Belg.Day.İhr. Gar.Yat.Kred. b) Diğer Ort.Vad.Kred. III. UZUN VADELİ KREDiLER Kaynak: TÜSİAD, İTO ve Merkez 1.5.1979 1.3.1980 - - 19 21 - - 20 20 22 22 1.7.1980 9.2.1981 28.3.1982 1.7.1983 22 31 27 36 31.5 36 30 32 24 33 36 29 38 41 29 38 41 34 Bankası Yıllıklarından derlenmiştir. cx:ı o ı Tablo - 20 Banka Kredileri Yıllar Banka Kredileri Artış Oranı 1973 78.023 32.0 1974 100.952 29.4 1975 143.564 42.2 33.4 1976 ı 9 ı. 581 240.083 25.3 ı 977 27.7 1978 306.660 462.884 50.9 1979 84.7 1980 855.110 73.5 1981 1.483.573 1982 2.048.925 38. ı 2.739.312 33.7 1983 22.0 1984 3.342.000 48.4 4.962.800 1985 75. ı 1986 8.691.200 Kaynak : Istanbul Sanayi Odası TCMB Krediler Dolaysız 13.76 7 . 22.638 22.330 6 ı .897 119.576 124.249 214.456 366.977 495.575 578.027 645.081 707.700 878.400 1.108.700 Raporları. N'et Kredi Hacmi 91.790 123.590 165.894 253.478 359.659 430.909 677.340 1.222.087 1.978.748 2.626.952 3.384.393 4.049.700 5.841.200 9.799.900 DYP Kredi leri 15.934 26.425 38.532 63. ı 64 87.452 64.891 79.059 88. ı 3 ı 132.499 201.533 245.759 309.400 303.200 488.300 Genel Kredi Stoku 107.724 150.015 204.426 316.642 447.111 495.800 756.399 ı .310.218 2.111.247 2.828.485 3.630.152 4.409.800 5.841.300 9.824.400 (Xl 1-' - 82 - Tablo - 21 Reel Kredi Hacmindeki Yıllar 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 T.E.F .E. (x) 1963:100 240.1 311.8 343.2 396.6 492 .ı 750.8 1.230.7 2.560.6 3.488.5 4.369.2 5.708.0 10.066 .ı 13.882.2 17.076.2 (x) Ticaret Bakanlığı Reel Banka Kredi Hacmi 32.5 32.3 41.8 48.2 48.7 40.8 37.6 33.4 42.5 46.9 47.9 27.9 32.6 47.0 Toptan Eşya Gelişmeler Reel Kredi Hacmi 44.8 48.1 59.5 79.8 90.8 66.0 61.4 51.1 60.5 64.7 63.5 39.9 41.1 56.6 Fiyat Endeksi Tablo-2l'de görüldüğü gibi bankaların kredi hacmi hem reel hem de nominal olarak artmış, böylece yaşanabilecek büyük bir bunalım geçiştirilmiştir. - 83 - Uygulanan faiz gelir-gider yapılarını değiştirdiği gibi, karlılıklarını da etkilemiştir. 1980-1981 yıllarında mevduat bankaları büyük karlar elde etmiştir. 1982-1983 yıllarında mevduat bankalarının karlarının önemli ölçüde azalması; yeniden değerlemeye giderek bankaların özsermayelerini yüksek hesaplamaları, Net Kar/özsermaye rasyolarının düşmesine neden olmuştur. 2.2.2.3. 1986 politikaları Sonrası Faiz i) Mevduat Faizlerindeki bankaların Politikası Gelişmeler Enflasyonun düşürülmesine yönelik olarak 1980 1 den itibaren faizlerin serbest bırakılması veya yükseltilmesi olumlu bir sonucun alınmasını sağlamamıştır. Belirli dönemlerde faiz kısmen serbest bırakılmış, fakat daha sonra gerek bankalar gerekse devlet tarafından serbestlik bozulmuştur. 1986 itibaren enflasyondaki düşüş beklentileri faiz oranlarının da kademeli olarak düşürülmesi sonucunu doğurmuştur. ı Temmuz 1985 1 de ı yıllık vadeli tasarruf mevduat % 56 olarak belirlenmiş, ı Ağustos 1985 1 de ise puan düşürülerek% 55 de karar kılınmıştır. ı Mayıs 1986 1 dan 30 Ekim 1986 1 ya kadar aynı vade için mevduat faizi % 52 1 ye düşürülmüş, 30 Ekimden itibaren mevduat faizi % 48 olarak uygulanmaya başlanmıştır. Vadesiz mevduat faizleri ise 1986 içinde% 8 1 den % l0 1 a yükseltilmiştir. yılına gelindiğinde 1984 yılından - 84 - 1987 da enflasyondaki dusus bek\entileri 1986 da olduğu gibi mevduat faiz oranlarını duşurrrıu.,, ı yıllık vadeli mevduat faizi% 43'lere kadar düşmüştür. Fakat enflasyonun beklenen düzeylere inmemesi, hatta hızlanması reel faiz oranlarının negatifleşmesine yol açmıştır. 1987'de ı yıllık Brüt Vadeli mevduat faizi olan % 43'den net'e gidildiğinde (% lO stopaj + % 3 fon kesildikten sonra) % 38.5 olan net faiz oranı, % 38.9 olan DiE ve % 44.9 olarak hesaplanan İTO tüketici fiyat artışlarının altında gerçekleşmiştir·. Enflasyon karşısında eriyen mevduat faiz oranları tasarruf mevduatının gelişimini olumsuz etkilemiştir. Cari fiyatlarla l986'da 6786.~ milyar n. olan Tasarruf mevduatı 1987 yılında 9089.8 milyar ll'ye yükselerek % 33.9 oranında bir artış sağlamıştır. Fakat 1963 fiyatlarıyla hesaplandığında 1985'den l986'ya yıllık Tasarruf Mevduatındaki artış % 19.5 gibi pozitif bir gelişme gösterirken, 1986'dan 1987'ye % - 7.7 oranında gerilemiştir (Tablo 25). yılında Bu gerileme l980'den bu yana uygulanan ikinci faiz serbestisinin 1.7.1987 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesine rağmen yaşanmıştır. Bankaların kaynak maliyetini azaltmak için mevduat munzam karşılık oranları aynı tarihte % 15'den % lO'a düşürülmüş, kaynak kullanım destekleme fonu % lO'dan % 6'ya düşUrUlerek kredi maliyetleri azaltılmaya çalışılmıştır. Munzam karşılık oranları Eylül 'de tekrar% 12'lere yükseltilmiş­ tir. Bununla amaçlanan faiz yarışını kısmen durdurmaktır. - 85 - 1987 sonu ve 1988 yılı başlarında Para Piyasasında yaşanan istikrarsızlık sonucu Türk lirasından kaçışı önlemek likidite şişkinliğini gidermek, vadeli mevduatı teşvik etmek amacıyla 4 Şubat 1988 kararları yürürlüğe girmiştir. 4 Şubat kararlarıyla 1.7.1987 de yürürlüğe giren ikinci serbest faiz girişiminden vazgeçilmiş, 1 ay vadeli mevduat % 40, üç ay vadeli mevduat % 45, altı ay vadeli mevduat % 52, bir yıllık vadeli mevduat ise% 65 olarak yükseltilmiştir. Vadesiz mevduat faiz oranı ise% 36 olarak belirlenmiştir. Bu tavanlar altında bankaların uygulayacakları faiz oranları serbest bırakılmış fakat banka sektörü mevduat toplama yarışı nedeniyle bu faizlerde -~arar kılmıştır. 1 rı Faiz oranları yükseltilirken mevduat munzam karşılıkla­ % 14 den % l6 ya, disponibilite oranı da% 23 den % 27 ye 1 1 1 1 yükseltilmiştir. at Döviz tutma maliyetini yükseltmek için ise Döviz tevdihesaplarının faiz gelirinden % 5 oranında stopaj kesilmesi kararlaştırılmıştır. 1988 yılı içinde enflasyonun gerilediği gerekçe gösterilerek faiz oranları düşürülerek 6.8.1988 de yıllık mevduat faizi % 64 e, vadesiz mevduat faizi ise % l0 a çekildi. 1 1 1 - 86 - 1988 yılının ilk yarısında, yıllık planlanan % 35lik enflasyonuR gerçekleşmemesi ve enflasyonun hızla tırmanması yeni önlemleri gündeme getirdi. Bu arada ll Ekim 1988'de, 17 Ekim'den geçerli olmak üzere faizlerin 1980'den bu yana üçüncü kez serbest bırakıla­ cağı açıklandı. Faiz oranlarının serbest bırakılmasını takiben bir yıllık mevduat faizi % 85'e yükseldi. Diğer vadeli mevduatıara ödenen faizlerin bileşik olarak hesaplanan yıllık faizi de% 85'e ulaştı. 1989 yılının ilk ayından itibaren bankalar topladıkları mevduatı plase edemez duruma geldiğinden kademeli olarak faiz oranlarını düşürmeye başlamış, söylenenin aksine faiz oranlarının kademeli olarak düşürülmesi enflasyonun düşeceği beklentisinden kaynaklanmamıştır. yıl 1988'da uygulanan yüksek faiz tasarruf mevduatını aynı % 90.7 oranında· artırmış, reel olarak gelişme% 7.9 olmuştur. ii} Kredi Faizleri Teşvikli krediler haricinde kısa vadeli kredi faizleri 1985 başından 1986 Ekim ayına kadar% 53.50, 30 Ekim 1986 1 dan 1 Temmuz 'ı987'ye kadar ise 3.50 puan düşerek % 50 olarak gerçekleşmiştir. - 87. ı Orta Vadeli Banka kredileri ise bu tarihler 52 olarak belirlenmiştir. arasında Genel olarak Merkez Bankası reeskont oranları 1985'de % 52 olarak belirlenmiş, 30 Ekim 1986'da % 48, Ocak 1987'de %45 olarak uygulanmıştır. -Ekonomideki reel ve neminal kredi hacmi, 1985 yılından 1986 7'ılına kadar önemli ölçüde gelişmiştir. Banka kredilerindeki artış % 69.5 iken Metkez Bankası dolaysız kredilerindeki artış % 33.6 oranında gerçekleşmiştir. Ortalama olarak verdi~imiz kredi faizleri piyasada % 55-60'lar civarında uygulanarak, kredi müşterisi ·bulmuş, banka kredileri, kredi müşterisine net %85'ler civarında yansımıştır. Temmuz 1987'den sonra mevduat faizlerinin serbest bıra­ kılması ve bankaların kaynak maliyetini düşürmek için uygulanan munzam karşılıkların % lO'a çekilmesi ve kaynak kullanım Destekleme fonunun % 6'ya düşürülmesi kredi maliyetlerini ucuzlatmamıştır. - 88 - Banka kredi faizi % 60 ise bunun aşağıdaki gibi hesaplanmaktadır. % 60.0 2.0 62.0 Kredi faizi Komisyon Gider Vergisi (% 5) K.K.D.F. (x) (% 6) (x) Kaynak Kullanımı kullanıcıya yansıması 3. ı 3.6 68.7 Destekleme Fonu Her üç ayda bir faiz tahakkukun esasıyla· yıllık nihai maliyet % 88.68 olarak gerçekleşmektedir. Kredi kullanan krediyi aldığı banka haricinde devlete % 6.7 oranında bir faiz ödemektedir. Temmuz 19~7 1 den sonra kredı faizleri serbest bırakılmış bu uygulama 1958 yılında da sürmüştür. ll Ekim l988'e kadar kredi faizleri % 63 ile 83 arasında değişirken bunun kullanıcıya maliyeti % 94-l33'ü bulmuştur. Ekim 1988'den Mayıs 1989'a kadar kredi faizleri % 65-89 arasında belirlenirken kullanıcıya maliyeti % 120-160'lara tırmanmıştır. 1986'dan 1987'ye toplam kredi stokundaki artış% 58.9 olarak gerçekleşmiş iken 1988'de kredi stokundaki artış hızı % 41.16'ya gerilemiştir (Tablo 6). - 89 - 1987 yılında, reel kredi stokunda bir gelişme olduğu halde l988 1 deki reel gelişme negatif olmuş, enflasyon rakamları %. '60 1 ın üzerinde olduğu halde kredi stokundaki artış % 40 1 lar civarında kalmıştır. Tablo - 22 Mevduat Faizleri Tarih 1.3. ı 986 1.5. ı 986 30. 10. ı 986 ı. 7. ı 987 4.2.1988 6.8. ı 988 14. ı o. ı 988 1 Ay Vadeli 35 35 29 38 40 35 Serbest Yıllık 3 Ay Vadeli 44 42 36 35 45 42 cı> 6 Ay Vadeli 48 45 41 38 52 51 1 Yıl Vadeli 55 52 48 Serbest 65 64 Vadesiz Tasarruf 5 11.7 lO 36 10(6.9.1988) Tablo - 23 Ortalama Fiyat Artışları (ı) 1986 DİE İTO (Tüketici) (Tüketici) Di E (Toptan) İTO (Tüketici) 1986 1987 1988 34.6 35.6 27.5 29.6 1987 38.9 44.9 39.3 32.0 1988 75:"""4 77 .o 60.8 68.3 Tablo - 24 Tasarruf Mevduatındaki Gelişmeler Tasarruf Mevduatı Vadesiz Vade1 i Mevduat (1+2) ı artış (1) (2) Sertifikası 6.786.6 896.0 5.890.6 767.7 9.089.8 33.9 1.668.9 7.420.9 1.376.5 90.7 2.518.2 14.820.9 . 1.243.7 17.339.1 - 90 . Tablo - 25 Tasarruf Mevduatında Reel Tasarruf Mevduatı Deği'şmeler Reel Tasarruf Mevduatı (x) (1963 fiyatlarıyla) iTO (Tüketici) Endeksi 1963=100 (milyar ll) 1985 1986 1987 1988 1985 1986 1987 1988 4.187.1 6.786.6 9.089.8 17.339.1 12.568.0 17.044 .·9 24.70 ı. 7 43.732.5 Reel Tasarruf Mevduat Endeksi Yıllık Değişme 100.0 119.5 110.2 ı 18.9 Mev/GSMH 1978 1979 198e 1986 1987 1988 19.2 16.3 . ı 3. 9 17.3 16 ~3 17.2 19.5 - 7.7 7.9 33.3 39.8 36.7 39.6 (%) - 91 ";" Tablo - 26 Toplam Banka Kredileri (Milyar ll) Banka Kredileri Mevduat Bankaları Kalkınma ve Yatırım Kredileri Bankaları Kredileri 1986 1987 1988 8.691.2 13.650.8 21.175.6 Merkez Bankası 1986 1987 1988 7.683.2 12.312.4 18.550.9 Doğrudan Kredisi 1.130.2 ı. 955.8 3.164.1 2.2.3. Enflasyon, Faiz 1.008. ı 1.338. 5 2.624.7 Toplam 9.821.4 15.606.6 24.339.7 Politikası Uygulamaları ı 58.9 55.9 ve Sonuçları 1990 yılına girildiğinde Türkiye'nin en önemli sbrunu enflasyon, ciddiyetini korumaktadır.l980'lerde üçlü rakamlara ulaşan, 1986'dan sonra yine hızlanarak devam eden enflasyona karşı 1978 yılından itibaren her yıl neredeyse yılda iki, üç kez yeni önlemler paketi hazırlanmakta ve uygulamaya sokulmaktadır. - 92 - l980 den önce enflasyonun 1 kaynaklarını - Döviz yetersizlikleri, - Develüasyonlar nedeniyle ithal fiyatlarının yükselmesi, - Dünya hammadde, makina, teçhizat fiyatlarındaki yükselmelerin ülkemize yansıması, -Alt yapı yetersizlikleri, -Finansman yetersizlikleri, - Finansman maliyetindeki artışlar, - Kamu kesimi açıkları biçiminde sıralamak mümkündür. 1980 1 den itibaren enflasyonun kaynağı olarak görülen sorunlardan yalnızca döviz sorunu çözülebilmiştir. 24 Ocak kararları, birkaç alan dışında yalnızca dış ödemeler sorununu çözmek için uygulanmıştır. Enflasyon ile büyüme modeli olarak bilinen kolaycı yol, 1988 lerin sonundan itibaren ekonomide stagflasyon olarak adlandırılan enflasyon ve durgunluğun birlikte yaşanmasına neden 1 olmuştur. Bir taraftan kamu kesiminin açıkları parasal genişleme­ lerle enflasyona yol açarken, uygulanan fiyat, faiz ve döviz politikası enflasyonu kronik hale getirerek, hızlanmasında önemli rol oynamıştır. - 93 - . Etkin bir finans ve yatırım programının yapılmadığı bir ekonomide ·arz ve talep dengesizlikleri doğal karşılanmal ıdır. Ekonomik birimlerin birbirlerinden tamamen haberdar olarak arz ve talebi planlamaları,içinde bulunduğumuz piyasa koşullarında mümkün değildir. özel kesim bir yana kamu kesimi de etkin bir yoksun görünmektedir. planından yatırım ve finans Kamu kesimi tasarruf dengesinde sürekli açıklar verdiği ve bu açıkları iç-dış borçlanma veya parasal genişlemeler ile karşıladığı sürece enflasyonu önlemek sadece hayal olacaktır. kuramadığı yatırım Kamu kesimi kısa vadeli iç borçlanma ve diğer borçlanma faizleri nedeniyle sürekli Merkez Bankasına başvurmakta parasal genişlernelere neden olmaktadır. Kamu kesiminin iç borçlanma politikası, ülkemizdeki finansman sorununu en etkin biçimde çözmesi beklenen Sermaye Piyasasına önemli darbe indermektedir. Bir ülkede Sermaye Piyasasının% 90'ından dah~ fazlası kamu kontrolü altında ise bu piyasanın bırakın gelişmesini, özel kesimin finansman sorununu çözmesi beklenemez; özel kesim oligopol yapıdaki banka sistemine mahkum edilmiş olur ve yüksek maliyetli fon kullanma zorunluluğu doğar. Enflasyonun öncelikle işletme sermayesini erozyona uğ­ rattığı bilinmektedir. İşletme sermayesi hızla eriyen özel kesimin banka sistemiyle eşit koşullarla karşı karşıya gelmesi olanaksızdır. özellikle belirli bankalara dayanmayan, banka- - 94 - organik bağı olmayan özel kesimin bu eşit olmayan koşullarda bankalarla yaptığı kredi anlaşmaları serbest piyasa ekonomi~i açısından değerlendirildiğinde bir haksızlığa yol larla, açmaktadır. Banka sisteminde mevduat faizleriyle kredi faizleri arasında bir ilişkinin bulunmadığı herkes tarafından kabul edilmektedir. Eğer bir ilişki mevcut ise iki faiz oranı arasında bir kaç puanlık farkın olması gerekmektedir. Fakat reel olarak iki faiz arasındaki fark% 40-60'lar civarındadır. öyle ise yüksek kredi faizini yüksek mevduat faizi ile açıklamaya olanak yoktur. Yüksek kredi faizi yalnızca banka sistemini~ yüksek maliyetli kaynak toplamasından değil, banka sisteminin tekelci yapısından, bankaların personel ve sabit maliyetlerinin yOkseliğinden, devletin ·faizlerden aldığı vergi ve fonlardan, mevduat.munzam karşılık ve disponibilite oranlarından etkilenmektedir. Bu koşullar altında özel kesimin teşvikli yatırım­ lar haricinde bırakın yatırım yapmasını işletme sermayesi için dahf kredi talep etmesi olanaksız hale gelmiştir. 1989 Mayıs ayından itibaren kredi faizlerinin dOşOrOlmesinin en önemli nedeni banka kesiminin topladığı mevduatları plasman olarak verememesinden kaynaklanmaktadır. özel kesim yüksek finansman maliyetleri nedeniyle kredi taleplerini kısa~ken üretim kapasitesini düşürerek maliyetleri fiyatlarına yansıtma yolunu seçmiştir. istanbul Sanayi Odası­ nın 1988 yılının dördOncO Oç ayında yaptığı araştırmaya göre - 95 - imalat sanayiinde kapasite kullanım oranı bu yılın ilk aylarında % 71.3 iken% 63.6 1 ya düşmüştür. Ortalama olarak 1988 yılında imalat sanayi üretiminde% 1.8 1 lik bir gerileme ortaya çıkmıştır. imalat sanayi anketi·, tam kapasite ile çalışamama nedenlerini . birinci olarak talep yeters_izliğine bağlarken (% 58), ikinci neCıe·n olarak mali güçlükleri(% 21.1) göstermiştir. Firmaların sür.ekl i artan maliyetler ile çal ışmaları, kapasite kullanım oranındaki düşmeler ekonomideki hammadde-aramadde talebini kısarken enfla'syonun yol açfığı gelir dağılımındaki bozukluk, dış talebin doyma noktasına geldiği, ihracat olanaklarının so~una gelindiği bir noktada iç talebin olumsuz etkilenmesi sonucu ekonomide genel bir talep yetersizliği ·sorununu ortaya çıkarmıştır. Enflasyonu düşürmeye yönelik ciddi tedbirlerin alınma­ dığı, serbest piyasa koşul larının bulunmadığı bir ~konomide uygula~an gerçekçi faiz, ve döviz kuru politikaları olumsuz yönleri ile enflasyonun kurumlaşmasına neden olmuştur. Gerçekçi . döviz kuru ayarlamalarıyla ihracat d.esteklenmeye ithalat ise daraltılmaya çalışılmış, fakat bu uygulama büyük ölçüde girdi talebi nedeniyle girdi maliyetlerinin yükselmesine neden olm~ştur. Yüksek faiz politikası, enflasyon ve özel kesimin bozuk yabancı özkaynak/kaynak oranı nedeniyle zaten finansman sıkın- - 96 - tısı içinde bulunan bu kesimde finansman maliyetinin artmasına neden olmuştur. İhracatı arttırmak ıçın yalnızca ihracatçı özendirilmesine-yönelik destekleme politikaları asıl kesimlerin sorunlarını derinleştirmekten başka bir işe hızla kesimin üretken yarama- mıştır. KİT'lerin yerine karlarını artırma­ ya yönelik fiyat politfkaları KİT ürünlerini girdi olarak kullanan kesimlerin maliyetlerini artırırken diger taraftan enflasyona neden olmuştur. verimlilik artışı Türkiye ekonomisinin,- firmaların sermaye yapılarını güçlendirecek finansman sorunlarını çözecek, kapasiteleri artırıp yatırımları canlandıracak, sanayileşme hedefinden ödün ~ermeden uluslar~rası piyasalarda yerıni alacak yeni ekonomik politikalar üretmesi ivedi olarak gündeme alınmalıdır. Bunun içi~ öncelikle bireylerin ve firmaların planları­ nı yap.abilecek istikrarlı bir fiyat mekanizmasına gereksinimleri vardır. Bu da enflasyonun makul olabilecek bir düzeye indirilmesi ile gerçekleşecektir. Yani, belirsizlik ortadan kal~ dırılmalıdır. - 97 - taraftan geleneksel ürünler dışında, yurt dışına ihraç edilebilecek, uluslararası piyasalarda hem fiyat hem kalite yönünden rekabet edebilecek mamullerin üretimi ister kamu ister özel kesim tarafından gerçekleştirilmeli, özel kesim bu sektörlerde her yönden desteklenmelidir. Devletin ekonomiye müdahalesinin kaldırılması bir süreç sorunudur. Dünya pazarlarında rekabet eden bütün ülkelerde devletin büyük bir destek olarak kendi girişimcilerini desteklediği bilinmektedir. Diğer iç piyasada ise verimliliğin artırılması rekabet sorunu olmaktadır. Tekeller ve oligopoller yıkılmalı, özellikle küçük ve orta ölçekli firmaldra çeşitli teşvikler sağlanmalıdır. Serbest piyasa ekonomisine geçişte ve bu piyasanın işlerliğin­ de küçük ve orta ölçekli firmalar önemli roller üstlenmiştir. Devletin, kamu harcamalarının finansmanında, enflasyonıst politikalar yerine gelirlerini doğru kaynaklardan sağlayacak yeni vergi reformuna gereksinimi vardır. Devlet, denk bütçe politikalarını benimsemelidir. özel karşıladığı sası lidir. gibi kesimin fon gereksinimini en düşük maliyetler ile piyasalardan devlet elini çekmeli, sermaye piyabanka dışı alternatif fon alanları gelıştirilme- ::18 - Gelir şimcilerin kırmayacak fakat diger taraftan-giriy~tırım için gerekli potansiyelini ve egilimini politikalar Oretilmel idi r. da~ılımını dOz~ltecek ülkem-izin uluslararası piyas~larda rekabet edebilecek bir ekonomik yapıya kavuşturulması~ temelde· rekabetin, işgücO ve sermaye serbestisinin geliştirilmesi Uzerine kurulan Avrupa· Toplulugu'na enteg-re olması bir süreç sorunudur. Ekonomide rekabetin dinamik gOçlerinin oluşturulması için her sektörde bir an önce bu uyum sOreel için bir zamanlama çalışmasının yapılmasJ gerekmektedir. Bu uygulamanın kolay ol.madıgı ve tüm kesimler tarafından bir uyum içinde Ostlenildigi takdirde başarılı olunabilecegi açıktır. III. YÜKSEK KREDi FAiZLERiNiN iŞLETMELER ÜZERiNDEKi ETKİSİ ıoo 3. Yüksek Kredi Faizlerinin - işletmeler 3.1. Yüksek Kredi Faizlerinin üzerindeki Etkisi Uygulandığı Dönemlerde Mali Tasarrufların Gelişimi Enflasyonist bekleyişlere yol açmayan ve üretimin düzenli bir şekilde artmasını saglayıcı istikrarlı ekonomi politikalarının izlenmesindeki temel hedefler son kalkınma planın­ da belirtilmektedir; i- Fiyat artışlarının plan dönemi boyunca tedricen düşürülmesi ve 1994 yılında Gayri Safi Milli Hasıla zımni deflatöründeki artış hızının% 13.5 dalayına indirilmesi, ii- Plan döneminde makro-ekonomik politikalarda toplam talebin kontrolüne ağırlık verilmesi, talep genişlemesinin üretimdeki artış ile uyumlu olması, iii- Enflasyonla mücadelede talebin kontrolunun yanısı­ ra arzın artırılması önem arzettiğinden sanayinin optimum kapasitede çalışması ve kısa dönemde üretimi artıracak yatırım­ ların hız kazanması ile verimlilik ve üretim artışının sağlan­ ması, iv- Fiyat artışları açısından önemli bir faktör olan kamu kesimi açıkları, kamu harcamalarının kontrolu ve kamu gelirlerinin artırılması yoluyla tedricen azaltılması, kamu kesimi borçlanma gereğinin karşılanmasında enflasyonist etkileri en az olan bir finansman politikasının izlenmesi, v- üretimin genişlemesi ve yatırımların artışı açısın­ dan özel kesim için kritik faktör olan finansman imkanlarının, faız politikasıyla mali tasarrufların teşviki ve kamunun giderek azalan oranda borçlanması ile artırılması, - 101 - maliyeti, mali tasarrufların artırılması, mali sistemin etkinleştirilmesi ve aracılık faaliyetleri üzerinden alınan vergi ve fonların yeniden düzenlenmesi ile düşürülmesi, kamu borçlanmasının tedricen azaltılmasının bu fonlara .olan talebi daraltarak mali sistemde faizlerin yükselmemesine katkıda bulunması, vii- Plan döneminde rekabeti engelleyen yapısal sorunların giderilmesi yönünde çalışmaların yapılması ve rekabet ortamını geliştirmek amacıyla ithalat serbestleştirilmesine ağırlık verilmesi, şeklinde belirtilmektedir. vi- özel kesimin kullandığı fonların Enflasyonla mücadelede doksanlı ·yıllarda ulaşılması amaçlanan temel hedeflerin ve politikaların belirlenmesinde mali piyasalarımızın ve sanayi kesimimizin içinde bulunduğu sorunlar önem taşımaktadır. 1980-1990 döneminde mali piyasalarımııda gerçekleşti­ rilmesi amaçlanan hukuki düzenlernelerin hızlandırılmasına, Sermaye Piyasası Kanunu, Sermaye Piyasası Kurulu, Menkul Kıy­ metler Borsasıının bu dönem içinde oluşturulmasına rağmen söz konusu düzenlemeler sektörün bankacılık ağırlıklı yapısını değiştirmemiş, bankacılık sektörü ve bankaların kullandığı mali araçlar, mali sektörümüzdeki etkinliğini 1990 1 11 yıların başında da sürdürmüştür. Sermaye Piyasamızın yeterince gelişe­ mernesi tüm yükün banka sistemince taşınması zorunluluğu hem mali sistemin fonksiyonlarını, kısa ve uzun vadeli fon arzının optimal dağılım fonksiyonunu yerine getirmesini engellemiş hem de banka sistemimizde sağlıksız yapılanmaya neden olmuştur. - 102 - Günümüzde mali piyasalarımızın gelişmiş tek kurumu olan bankalarımızla, sanayi kesimimizin sorunları iç içe girmiştir. ·Ne banka sistemi sanayinin sorunlarını kendi dışında tutabilmekte ne de sanayi kesimi, bankacılık sistemiminin sorunlarını dikkate almadan kendi sorunlarının çözümünü arayabilmektedir. 1980 yeniden yapılanma· çalışmaları kaynak maliyetlerini, sanayi kesimimize aktarılabilir fon maliyetlerini önemli ölçüde artır­ mıştır. Bu döneme ait makro-ekonomik verilere bakıldığında beşinci beş yıllık kalkınma planı döneminin sonuna doğru gayri safi milli hasıla büyüme oranında yavaşlama. toplam sabit sermaye yatırımları va kamunun sabit sermaye yatırımlarının gayri safi milli hasıla içindeki paylarında da azalma olduğu izlenmektedir (Tablo- 27). sonrası mali piyasalarımııda gerçekleştirilen Tablo- 27 1 de görüldüğü gibi 1984 yılında % 16.5 olan yurt içi tasarrufların gayri safi milli hasıla içindeki payı, bu yıldan sonra sürekli artış göstermiş 1988 yılında % 25.7 olarak gerçekleşmiştir. Artış hızındaki yavaşlamaya rağmen yurtiçi tasarruflarda görülen bu gelişme, mali tasarruflar üzerinde beklenen etkisini gösterememiş, artan tasarruf hacmi mali . araçlara yönelmemiştir. 1984 1 de % 69 olan mali tasarrufların yurt içi tasarruflar içindeki payı, yurt içi tasarrufların daha büyük orandaki artışı sonucu bu yıldan sonra sürekli azalmış, 1988 1 de % 48 1 e gerilemiştir (Tablo 28.) - 103 - Tablo - 27 Yatırım ve Tasarruf Oranları 1982 1983 1984 1985 1986 Yurtiçi Tasarr-uf 1 GSMH Toplam Yatırımlar/ GSMH Sabit Sermaye Yatırımları /GSMH Kamu Sabit Sermaye Yatırımları/GSMH 1987. 1988 17.1 16.5 16.5 18.9 21.9 23.9 25.7 18.7 20.0 19.3 20.8 24.5 25.4 23.6 18.0 18.9 17.9 19.9 23.2 24 .ı 23.9 10.0 10.6 9.7 11.6 13.4 12.9 11.4 8.0 8.3 Bültenleri 8.2 8.4 9.8 11.2 12.6 özel Sabit Sermaye Yatırımları/GSMH Kaynak: S.P.K. Aylık ·Tablo - 28 Mali Tasarruf Oranları 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 Mali Tasarruflari Yurtiçi Tasarruflar 58.5 43 .ı 69.2 66.4 53 .ı 54.4 48.2 Ticari Banka Kaynakları/Yurtiçi Tasarruf 56.7 38.2 67.8 63.7 48.5 46.7 44.5 Ticari Banka Kaynakları/Mali Tasarruf 96.9 88.5 97.9 95.9 91.4 85.8 92.5 Kaynak: S.P.K. Aylık Bültenleri - 104 - toplam mali tasarruflardaki gelişme Miktar olarak Tablo - 29'da verilmektedir. Mali tasarruf oranındaki azalma hem banka mevduatlarındaki hem de menkul kıymet ihraçlarındaki oransal azalmadan kaynaklanmaktadır. aksine mali tasarrufların faiz oranlarındaki değişmelere oldukça esne~ olduğu, seksenli yıl­ lardaki gelişmeler dikkate alındığında görülebilmektedir. Faiz oranlarındaki beklenti dışı gelişmeler son yıllarda belirsizlik ortamını iyice artırmış bunun sonucunda toplam ticari banka kaynaklarındaki reel gelişme, 1988 yılında negatif olarak gerçekleşmiş, 1987 yılında toplam ticari banka mevduatında % 15 olan reel büyürnede 1988 yılında % 14'e varan bir azalma görülmüştür. Bir başka anlamda mevdua~ hacmi reel olarak daralmıştır ve daralmaya devam etmektedir. Yurtiçi tasarrufların Mevduat hacmindeki gelişme izlendiğinde 198l'den bu yana toplam mevduat hacminin 1.5 trilyondan 38 trilyona çık­ tığı görülmektedir. Bankacılık sistemindeki mevduat hacmi 1980'den günümüze nominal olarak 23 kat artmıştır. Buna karşı~ lık ele alınan dönem içinde reel mevduat sadece bir kart artmış, 1.5 trilyondan 3 trilyona çıkmıştır. 1985 ve 1986 yıllarında pozitif değerler alan ve artan reel faiz oranları, l986'dan sonra negatif değerler alarak azalmaya başlamış etkisini mevduat hacmi üzerinde göstermiş­ tir. - 105 - Tablo - 29 Mali Tasarruflar (Milyar n) Toplam Ticari Banka Kaynakları Toplam Mali Tasarruflar 1982 1983 1984 850.3 725 .ı 2.058.7 877.6 819.4 2.101.8 Tablo - 29'un devamı Mali Tasarruflar (Milyar n) 1985 1986 Toplam Ticari Banka Kaynakları Toplam M·aı i Tasarruflar 1987 1988 3.342.0 4.176.8 6.532.6 11.723.4 3.483.9 4.571.1 7.612.1 12.679.2 Reel mevduat hclemindeki gelişme etkilerini tasarruf eğilimi ve enflasyon üzerinde göstermektedir. Negatif reel faizler, tasarruf eğilimini azaltırken, mevduat hacmini daraltırken, enflasyonun hızlanmasına da katkıda bulunmaktadır. Reel faizin negatif değerler aldığı yıllarda enflasyon oranı artış göstermiş, l986'da % 35.6 olan enflasyon oranı, l987'de% 44.9'a ve l988'de% 77.0'ye yükselmiştir. - 106 - 3.2. Yüksek Kredi Faizlerinin Uygulandığı Dönemlerde imalat Sanayi Yatırımları Türkiye ekonomisinde yetmişli yıllardan bu yana görülen hızlı enflasyon, bugün sanayi kesimimizde yaşanan finansman krizinin en önemli nedenlerinden birini oluşturmuştur. Uygulanan sıkı para politikası, yüksek faiz uygulamaları, işletmele­ rin finansman sorunlarını ağırlaştırmakla beraber bu durum finansman krizinin sebebi olarak değil enflasyonun sonucu olarak değerlendirilmektedir. Enflasyon bir yandan özkaynağı aşındırmış diğer yandan anti-enflasyonist uygulamalara yol açarak sanayi kesiminin mali sorunlarını ağırlaştırmıştır. Hızlı enflasyonun yanı sıra s~nayi kesiminde özkaynak artışını sınırlayan, faaliyetlerini banka kredilerine bağlı olarak sürdürmelerine, bozuk özkaynak/yabancı kaynak oranına neden olan negatif reel faiz politikaları, giderek artan finansman sıkıntılarının diğer bir nedeni olarak görülmektedir. Faiz oranı, ğu sürece borçla olduğunu gösteren yapılan yatırımların veriminden düşük oidu- özkaynakla çalışmadan daha karlı kaldıraç faktörüne, negatif reel faiz politikalarının uygulandığı dönemlerde sıkça başvurulmuştur. Faiz oranlarının enflasyonun altında olduğu bu dönemlerde, özkaynak karlılığını artırmada daha çok yabancı kaynak kullanmaya teşvik edilmiş, faiz ödemede rahatlıkla nakit yaratılabilme­ sine imkan tanınmıştır. çalışmanın Firma faaliyetlerinin finanse edilmesine, firmanın kaldırabiieceği kadar krediyle kredilendirilmesine, riskinin değerlendirilmesine, krediyi geri ödemede nakit yaratabilme gü- - 107 - cüne rın bakılmaksızın oluşturulan kredilendirme sistemi, firmalasermaye yeterliliklerini olumsuz yönde etkilemiştir. Bu dönemleri takiben enflasyonu önl~yici, yatırımları azaltıcı tedbirlerin, sıkı para politikalarının gündeme gelmesi çoğu işletmeyi faaliyetlerine devam ederneme durumuyla karşı karşıya getirmiştir. Talebin azalması, kredi darboğazına girilmesi, satış yapılamaması, borçların ödenememesi, kısa dö~ nemde çözülmesi mümkün olmayan yatırımlara girişilmesi sonucu zor duruma düşülmesi, para otoritesi üzerinde yoğunlaşan baskılar enflasyona tekrar hız kazandırmıştır. Temel neden olarak enflasyonun kontrol altına alınama­ ması, gelişmiş bir sermaye piyasasından yoksunluk, kamu menkul kıymetlerinin bankalar tarafından elde tutulma şekli ve bankaların kredilendirme politikaları, kredi faiz oranlarının, aktarılabilir fon maliyetlerinin önemli boyutlara varmasına neden olmuştur. bir kalkınma süreci içine girilmesinde 1950-1980 döneminde düzenli olarak uygulanan negatif faiz politikası, l970'li yıllarda sanayii kesiminde yeni kapasitelerin oluştu­ rulmasında katkıda bulunmuştur. l980'li yıllarda ise l970'lerde kurulup harekete geçirilemiyen kapasiteler kullanılmış, yeni sanayi alanlarında bir atılım yapılamamıştır. Hızlı Sanayi kesimimizde yaratılan katma değerin sektörel dağılımına bakıldığında l970'li yılların sonuna kadar, imalat sanayiimizin yapısında sanayileşmiş ülkelerin yapılarına dönük bir değişimin yavaşta olsa gerçekleştiği görülmektedir. Bu değişimin 1980'lere gelindiğinde durakladığı hatta geriye doğru bir değişime döndüğü görülmektedir. Bunun nedeni imalat sanayi yatırımlarının gelişiminden izlenmektedir. - 108 - Tablo - 30 imalat Sanayi Yatırımları Gayri Safi Yurtiçi Sabit Sermaye Yatırım Harcamaları (1973 Sabit Fiyatlarıyla) (1973' Sabit Fiyatlarıyla) (Milyar n) (Milyar n) Toplam Toplam Kamu özel Yıllar 1527.4 153.6 455.5 301.9 1973 1651.7 493.7 162 .ı 331.6 1974 2051 . o 286.0 674.8 388.8 1975 2464.7 287.5 735.8 448.3 1976 2577.4 309.9 761.7 451.8 1977 2320.6 253.3 661.2 407.9 1978 2236.8 278.2 312.8 591.0 1979 2013.4 239.1 343.3 582.4 1980 2047.6 314 .ı 551.0 236.9 1981 2100.9 240.5 250.7 491.2 1982 2161.8 242.4 485.6 243.2 1983 2164.0 254.7 200.2 454.9 1984 2525.4 270.0 213.8 483.8 1985 2831.0 305.6 171.9 477.5 1986 2932.9 292.8 100.7 393.5 1987 3041.4 82.7 384.5 1988 301 .8 Kaynak: D.P.T. Yıllık Programları. Tablo 30 ve 31 'de son on yılda sabit fiyatları'yla kamu ve özel kesim imalat sanayi yatırımlarının hacminde ve toplam yatırımlar içindeki payında önemli gerilemeler olduğu gözlenmektedir. imalat sanayi yatırımları l973'de 100 iken l977'de l54.3'e kadar çıkmış, l988'de ise 77.9'a düşmüştür. 1977-1978 ve 1978-1979 dönemlerinde negatif reel faizler % 20 ve % 30'dur. Ekonomide hızlı bir enflasyon dönemine girilmiş, negatif faizlerle çıkış mümkün olmamıştır. - 109 - Tablo - 31 imalat Sanayi Yatırımları Gayrisafi Yurtiçi Sabit Sermaye Yatırım Harcamaları (1973 Sabit Fiyatlarıyla) (1973 Sabit Fiyatlarıyla) ( 1973: ı 00) (1973: 100) Toplam Kamu Toplam Yıllar özel 100.0 1973 100.0 100.0 100.0 108.1 1974 109.8 105.5 108.4 134.3 1975 128.8 186.2 136.7 161.4 148.5• 187.2 149.0 1976 168.7 1977 149.7 201.8 154.3 151.9 1978 135.1 164.9 133.9 146.4 119.7 1979 92 .ı 203.6 131 .8 79.2 223.5 ll 1.6 1980 134.1 118.0 1981 78.5 204.5 137.5 99.5 1982 79.7 163.2 141.5 98.4 1983 80.6 157.8 141.7 92 .ı 1984 84.4 130.3 165.3 89.4 139.2 98.0 1985 185.3 1986 101.2 ll ı. 9 96.7 192.0 79.7 1987 97.0 65.6 199.1 1988 100.0 53.8 77.9 Kaynak: D.P.T. Yıllık Programları imalat sanayi toplam yatırımlar­ daki gelişmeye bakıldığında, l973 1 de 100 olan toplam yatırım­ ların l988 1 de l99.l 1 e çıktığı görülmektedir. Toplam yatırım­ larda reel bir artış izlenmesine karşılık imalat sanayi yatı­ rımlarında reel olarak önemli bir gerileme olduğu Tablo 3l- 1 de izlenmektedir. yatırımlarının yanında - ııo - 1980'de% 28.9 olan imalat sanayi yatırımlarının toplam yatırımlar içindeki payı, 1988'de % 14.8'e düşmüştür. (Tablo -32). imalat sanayi yatırımlarının bu boyutta gerilemesi, imalat sanayi sektörel daQılımının ters yönde deQişimine n~den oldugu gibi küçük ve düşük ölçekte yatırım, üretim hacmini freniemiş istihdamda güçlükler yaratmıştır·. Tablo- 32 Kamu ve özel imalat Sanayi ve Toplam imalat Sanayi Yatırımlarının Toplam Kamu - özel ve Toplam Yatırımlar içindeki Payı (Sabit Fiyatlarla) 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 27.1 30.0 28.6 35.2 34.3 33.6 33.0 26 .ı 23 .ı özel Kamu 30.3 24.8 19.9 18.6 16 .2 14 .ı 10.3 6 .ı 5.9 Toplam 28.9 26.8 23.3 25.2 24.0 21.9 19.6 15.2 14.8 imalat San. Yatırımlarının Toplam Yat. İçindeki Payı ı 2 2 3 3 imalat sanayi yatırımlarında bu önemli gerilerneye raQmen 1970'li yıllarda kurulan kapasitenin 1980'li yıllarda devreye sokulması kapasite kullanım oranlarını arttırmıştır. Bu dönemde takip edilen enflasyonist politika yardımı ile daraltılan iç talebe karşılık, teşviklerin arttırılması ile dış talep artışı, sanayideki atıl kapasiteleri harekete geçirmiş, üretimin büyümesi saQlanabilmiştir. - lll - Burada dikkati çeken bir nokta ise l980'li yıllarda dış satım içindeki sanayi ürünlerinin payının giderek artışının, takip edilen bir sanayileşme politikası ve ölçek ekonomileri uygulaması sonucu olmadığıdır. Dışsatım içinde yer alan sanayi ürünlerinin yapısına bakıldığında dağılımda tüketim malları ağırlıklı kompozisyonundevam ettiği görülmektedir. Bu durum, Tablo 33-'de alt sektörler itibariyle imalat sanayiinde yaratılan katma değerler incelendiğinde de izlenebilmektedir. Tabloda da görüldüğü gibi imalat sanayiinde görülen yapısal deği.şim, 1980'den sonra durmuş, hızlı enflasyonun getirdiği yüksek kredi maliyetleri sonucu ölçek ekonomilerine ağır­ lık verilememiş, ekonominin kıt kaynakları sanayileşme yönünde harekete geçirilememiştir. l990'lı yılların başında bir çok sanayi dalında kapasite sınırına yaklaşılmış olması yeni yatı­ rımların önemini gittikçe artırmıştır. Tablo-32 ve 31'de izlenebildiği gibi kamu yatırımların­ daki önemli azalmalar, ekonomi üzerinde olumsuz etkiler yaratacaktır. Ekonominin bir daralma sürecine girmemesi için alı­ nabilecek en etkili önlemin, özel kesim yatırımlarının kamunun bıraktığı alanı doldurması olduğu düşünülmesine rağmen aktarılabilir fon maliyetlerindeki son yıllarda görülen hızlı artışlar ve finansman imkanlarındaki daralma, özel kesime bu boşluğu doldurma imkanı vermemektedir. talebindeki l988'deki % 28'den, % 4'e düşüş, üretimdeki büyürnede dışalım girdilerinin önemi gözönüne alın­ dığında özel kesimin anılan alanı doldurmada ne denli yetersiz kalacağının diğer bir örneğidir. Dışalım Tablo - 33 AVRUPA TOPLULUGU ÜLKELERi VE TÜRKiYE NiN iMALAT SANAYi SEKTÖRÜNDE, ALT SEKTÖRLER iliBARiYLE KATMA DEGER DAGILIMI (Sabit Fiyatlarla) 1 ALMANYA FRANSA iSPANYA İTALYA YUNANiSTAN Gıda, içki, Tütün Teksti ı ,Deri IT.04 1984 12.20 Ayakkabı 7.35 19.39 3.93 4.79 16.99 3.28 9.46 23.58 2.55 6.64 24.62 1.65 23.47 42.38 6.19. 24.57 44.56 2.92 16.08 31.90 5.56 14.08 30.56 6.14 17.43 30.67 5.37 14.66 25.69 4.34 4.64 15.97 4.35 18.25 4.96 19.62 5 .ll 18.25 4.60 11.15 4.39 14.60 5.65 12.40 5.84 15.62 5.05 12.04 5.49 13.49 TOPLAM Orman Urünleri Kağıt,Basım Sanayi Kimya Sanayi Taş ve Toprağa Dayalı Sanayi Metal· Ana Sanayi Metal Eşya, Makina ve Teç. Diğer imalat Sanayi 1970 ı9.99 1970 ~ 1984 16.48 1970 ---n-:74 1970 14.17 1984 17.98 1970 18.91 1984 1984 ı ı. 03 4.55 4.05 3.67 3.25 7.58 8.76 7.59 7.02 5.77 6.47 9.13 7.13 8.97 6.44 7.38 6.45 7 .ı o 6.91 8.64 8.30 41.52 45.27 35.34 39.33 18.05 15.94 28.80 26.80 28.64 32.73 0.87 0.62 1.30 1.36 2.65 2.36 oı 1.18 3.82 3.49 ı. Kaynak: National Acoount Statistics Main Aggregates anu Detaileu Tables. f-' f-' N Tablo - 33'ün devamı AVRUPA TOPLULUGU ÜLKELERi VE TÜRKiYE'NiN iMALAT SANAYi SEKTÖRÜNDE, ALT SEKTÖRLER iliBARiYLE KATMA DEGER OAGILIMI (Sabit Fiyatlarla) TÜRKiYE Gıda,içki,Tütün Tekstil ,Deri Ayakkabı TOPLAM Orman Urünleri Kağıt,Basım Sanayi Kimya Sanayi Taş ve Toprağa Dayalı Sana:yi Metal Ana Sanayi Metal Eşya,Makina ve Teçhizat Diğer imalat Sanayi Not: 1950 42.8 22.9 65.7 3.0 2.5 5.5 4.1 3.8 15.4 1965 28.6 19.6 48.2 4.1 2.8 15.4 5.1 6.6 17.8 1975 22.6 17.5 40.1 2.9 3.7 15.4 5.3 7.4 25.2 1980 26.0 19.4 45.4 1.9 2.7 15~3 5.7 7.2 21.8 1985 34.4 13.5 47.9 1.8 2.7 12.2 4.1 8.0 23.3 Türkiye'nin sabit fiyatlarla temel yılı 1968, diğer ülkelerin 1970 yılıdır. diğer imalat sanayi sektörü, metal eşya, makina ve teçhizat sanayi sektörü içindedir. Kaynak: National Acoount Statistics Main Aggregates and Detailed Tables. ı. 2. Türkiye'nin 1-' 1-' w - 114 - 3.3. Mali Sistem ve Aktarılabilir Fon Maliyetleri belirsizlik ortamıyla firmaları ileriye dönük rasyonel hesaplar yapmaktan ve uzun dönemli yatırımlara girmekten alıkoyan enflasyonun, temel nedenlerinden birinin artan kamu harcamaları ve bütçe açıkları olduğu kabul edilmektedir. Yarattığı l980 den sonra bütçe açıkları artan bir biçimde menkul kıymet ihracı ile karşılanmıştır. Bu finansman biçimi bütçe açıklarındaki büyürneyi körüklediği gibi kamu menkul kıymet­ lerinin elde tutulma biçimi nedeniyle fon maliyetlerini de artırmaktadır. Kamu menkul kıymetlerinin% 80- 90 1 ı bankalarca ağırlıkla zorunlu olarak elde tutulmaktadır. Bu durum sanayi kesimine aktarılabilecek fon miktarını azaltmakta, finansman maliyetlerinde artışlara neden olmaktadır. 1 Tablo - 34, 1988 sonunda banka sisteminin aktarılabilir fonlarında daralma olduğunu göstermektedir. Sözü edilen yıl, faiz oranlarında gözlemlenen artışlar ve kamunun borçlanma politikası finansman maliyetlerinin önemli ölçüde yükselmesine neden olmuş, bu gelişme bankaların aktarılabilir fon maliyetlerini önemli ölçüde artırmıştır. Bu eğilim, kredi maliyetlerine yansımış, 1988 yılında mevduatın kredilerden çok daha hızlı artması sonucu kredi/mevduat oranını düşürmüştür. 1987 yılında% 67.9 olan anılan oran,l988 1 de% 62.0 1 a gerilemiştir. Oranın düşüşü, bankaların topladıkları mevduatı krediye dönüş­ türmekte ciddi sorunlarla karşılaştıklarını göstermektedir. - 115 - Tablo - 34 Aktarılabilir Fon Maliyetleri 1979 100.0 33.9 12.0 54 .ı 6.5 6.6 Toplam Mevduat Mevduat Munzam Karş. Likidite Karşılığı Aktarılabilir Fon Faiz Giderleri Diğer Giderler Munzam Karşılıklarından Sağlanan Gelir 1.9 Likidite Karşılığından Sağlanan Gelir 1.2 Fonların Toplam Maliyeti 10.0 Aktarılabilir Fon Maliyeti 18.5 1984 100.0 25.0 12.5 62.5 32.9 1980 100.0 33.7 12.3 54.0 8.5 1981 100.0 32.6 12.5 54.9 23.3 6.7 1982 100.0 32.3 13.2 54.5 32.9 6.2 1983 100.0 25.0 10.0 65.0 29.0 6.4 3.9 7.6 4.9 4.9 1.4 1.6 2.2 1.6 14.3 20.8 32.0 28.9 26.5 37.9 58.7 44.5 1985 100.0 21.3 12.5 66.2 34.2 1986 100.0 16.3 13 .ı 70.6 32.3 1987 100.0 13.2 12.4 74.4 34.5 1988 100.0 15.9 26.5 57:6 51.8 5.2 5.2 5.2 0.0 0.0 0.0 3.8 3.0 8.3 34.2 48.4 36.7 49.1 48.7 84.5 ı ı. ı Toplam Mevduat Mevduat Munzam Karş. Likidite Karşılığı Faiz Giderleri Diğer Giderler Munzam Karşılıklarından Sağlanan Gelir 5.9 6.7 Likidite Karşılığından Sağlanan Gelir 6.9 4.6 Fonların Toplam Maliyeti 2.9 3 .ı Aktarılabilmir Fon Maliyeti 29.0 33.2 Aktarılabilir Fon 46.4 50.2 Kaynak: S.P.K. Aylık Bültenleri - 116 - Kredi maliyetlerinin yüksek düzeyde bulunmasının önemli bir nedeni aynı tablo'dan izlenebilmektedir. 1985'e kaDar % 20'lerin üstünde olan mevduat munzam karşılıkları bu tarihten itibaren % 15 düzeyine inmiştir. Merkez Bankası, bankalara gelen mevduatın % 15'ini mevduat munzam karşılığı olarak istemekte ve buna bir faiz ödememektedir. Sisteme gelen her 100 n.lık mevduatın 15 n.sı sistem dışına çekilmekteDir. sistemimizin 1987 sonuna kadar % 3 civarın­ da olan likiDite karşılıklarından sağladığı gelir, l988'De % 8'e çıkmıştır. Buna karşılık likidite karşılığı olarak tutulan fonlar l988'de % 12.4'den % 26.5'e yükselmiştir. önemli kısmı devlet tahvili olmasına rağmen bu fonlar bankaların kaynak kullanım imkanlarını kısıtlamaktaDır. Tablo - 34'de de görüldüğü gibi bu durum, kaynak maliyeti \ üzerinde etkili olmakta ve sanayi kesimine aktarılabi)ir fonların maliyetinde önemli artışlar yaratmaktadır. Bankacılık Sistemdeki uygulamadan dolayı banka faizlerinin düşük kalması bunun sonucunda kreDi faizleri ile mevduat faizleri arasındaki marjın kapanamaması, aktarılabilir fon maliyetlerinin yüksek olmasında en önemli neden olarak görülmektedir. Bu sorunun çözümlenmesi mevduat faizlerinin indirilmesi sorununu gündeme getirecektir. Bankacılık sistemimizde 1980 sonrası gelişmelerde dikkath çeken bir diğer nokta, büyük bankalarımızın bankacılık faaliyetlerinDen doğan gelir ve giderleri arasındaki marjın negatif olduğudut. - 117- Sistemde önemli mevduat/ve kredi payına sahip olan bankalarımızın faiz marj lan negatiftir. Kredi faizleri ile meVduat faizleri arasınd_akL yüksek marja rağmen ödenen faiz gideri, f-aiz. gelirini aşmaktadır. Türkiye•ae mevduat faizle. rirıneki düşme kredi faizlerine yansıtılacaksa bu negatif marjıarın, negatif faiz gelirlerinin, pozitif olması gerekmektedir. Tüm sektörün konsolide faiz marjı Tablo 35- 1 de verilmektedir. ·Faiz marjındaki reel . geli~me incelendiğinde· kamu bankalarının ve Çok şubel i ticaret bankalarının faiz marj la-. ri.rüh reel olarak küç9ldükleri görülmektedir. 1986-1987 döneminde.% 52'lik bir reel büyüme gösteren konsolide faiz marjı, 1987-1988 ·döneminde ancak% l 1 lik bir büyüme göstermiştir. Bankacılık sistemimizdeki diğer bir bozuk yapı bilançoların pasif· kompozisyonunda görülmektedir. Mevduat ve l<redi ·hacminin . artmasında önemı i yeri o ı an banka ı arımızın özkaynak. ları, enflasyondan aşınarak fonksiyonlarını göremez hale gel-·· miştir. 1987 yılında banka özkaynaklarında % 40 olarak görülen reel büyüme, 1988 yılında % lO olarak gerçekleşmiştir. Benzer şekilde karlılıktaki reel büyüme sırasıyla% 68 ve% ll dir. 1 Bankalarımızın karlılıkları ve özkaynaklarında görülen bu olumsuz ·gelişme, sermaye yeterliliklerini etkilemiştir. Sermaye yeter ı iliğinin önemi dikkate alındığında bu gel işıne­ nin sadece bankacılık sistemimizi değil, sanayi kesimimizide yakından ilgilendirdiği açıkca görülmektedir. - ll8 - Tablo - 35 Net Faiz Geli ri (Milyon n) 93 72 502.901 52 195.276 158 90.840 127 60.442 50 17.089 192 9.366 59.458 99 29.176 994.548 77 483.146 82 104 106 1987 324.260 Bankaları 764.155 Orta Büyüklükteki Ticaret Bankaları Az Şubeli. Ticaret 205.963 ·' .."Kamu Bankaları Çok Şubeli T~caret ı 1986 188.886 1988 625.642 ı ··~o Bankaları Yabancı Bankalar Sektör 49.975 118.544 ı. 764.279 (Bin $) 1988 345.087 1987 316.847 9 Bankaları 421.487 491.402 - 14 Orta Büyüklükteki Ticaret Bankaları Az Şubeli Ticaret 113.603 88.763 28 27.563 65.386 973.126 16.698 58.097 971.807 65 13 Kamu Bankaları Çok Şubeli Ticaret Bankaları Yabancı •. ..Sektör Bankalar ı ı 1986 249.256 ı 27 257.688 91 79.760 ll 12.359 35 38.501 51 637.564 52 "- 119 - 3.4 Yüksek Kredi Faizlerinin işletmeler üzerindeki Etkisi Sermaye Piyasası araçlarının banka kredilerine oranla daha ucuza fonlama imkanları getirdiği, özel sektör tahvilleri ile banka kredi maliyetleri arasındaki marjın 30-40 puan olduğu dolayısıyla Sermaye Piyasaları 1 ndan borçlanmanın daha elverişli şartlarda gerçekleşeceği beklenmektedir. Ancak Sermaye Piyasası ndan sağlanaP tonların çok büyük kısmının kamu kesimine gitmesi, _öze :<es imin finansman imkanlarını j'araltmaktadır. Tablo-36, 37, 38. 1 1 enflasyon sonucu kamu kesiminin Sermaye Piyasası 1 ndan geniş ölçüde finansman kaynağı talep etmesi işletmeleri i~i yönden etkilemektedir; işletmelerin uzun dönemli yatırım­ ları için gerekli olan finansman kaynakları daralmakta ve faiz hadlerinin yükselmesine neden olmaktadır·. Faiz hadlerinin yükselmesi ise önemli oranda finansman maliyetlerini artırmakta Hızlı dır. enflasyon ve kamu kesiminin geniş ölçüde Sermaye Piyasası 1 ndan borçlanması sonucunda faiz hadierindeki yükselmenin kredi maliyetlerine yansıması, pasif yapıları içinde ortalama % 70 oranında yabancı kaynakla çalışan işletmelerimizin üretimlerini olumsuz yönde etkilemiş, 1988 yılı sonunda sanayi üretimini gerileme süreci içine sokmuştur. Hızlı - 120 - 3.4.1. Büyük ölçekli 1980-1990 uöneminue ölçekli nansman işletmelerin Finansman 'sorun~arı yapılan· çeşitli araştırmalar, büyük işletmelerimizin sorunlarının başınua kısa ~aueli s~runlarının fi3 koymaktauır.( ) geluigini ortaya işletmelerin % 35 i kısa vaueli finansmanı en önemli sorun ·olarak belirtmekte, personel, üretim ve uzun vaueli finansman sorunları, uiger agırlıklı sorunlar olarak görülmekteuir. Kısa ve uzun vaueli finansman birlikte ele alınuıgında işletmelerin % 40 1 lık en· önemli sorunu ortaya çıkmaktauır;-. 1 vadeli finansman sorunlarının içinu~ yüksek kredi faizleri, oluukça önemli bir paya sahiptir. Bunu·yetersiz iş­ letme sermayesi ve işletme sermayesi temi_ninueki güçlükler izlemekteuir. Büyük ölçekli işletmeler, kısa vaueli finansman çözümleri için bankaların yaklaşım, tutum ve tavırların ueğiş­ mesini beklemeleri araştı ~ma laruan el ue . eui len bir uiğer sonuçtur. Kısa Uzun vaueli finansman sorunları içinue en önemli payı % 40 ile ııyatırım kreuilerinin çok pahalı olması .. almaktadır. Bunu, yet~rsiz özkaynak ve yatırım kreuisi almaktaki güçlükler izlemekteuir. Uzun vaueli finansman sorununun çözümünue en öneml i katkının i ş.letmelerin özkaynaklarınuan gelecegi uüşü.nülmekte, banka uygulamalarının uegişmesi is~ ikinci çötüm olarak belirtilmekteuir. (3) iş dünyasının sorunları .•. TüSiAD, Aralık 1987 .... i21- Araştırmalardaki önemli bulgular, iki başlıkta özetlen-. kısa vadeli finansman sorununun çözümO- mektedir; Birincisii nOn tamamen firma dışından gerçekleşmesi düşOnOldüğO halt:le~ uzun vad~li fi~ansman ~orununun işletmenin kendi kaynağı ile halledilmesi gerektiği düşüncesi yaygint:lır .. ikincisi, uzun vat:lel i finans çözümünt:le Sermaye Piyasası •nın önemli katkısı olacağı ·düşünülmekt~dir. Büyük ölçekli işletmelerin içinde bulunt:lukları kısa ve uzun vadeli finansman. sorunları etkilerini üretim Ozerint:le göstermektedir. Bu işletmelerin, l988 1 in ilk üç ayındaki üretimlerindeki -hacim büyümesi % 16 olmuş, ikinci üç ayınt:laki üretim hızı i~e çok büyük bir gerileme göstererek% l.fi•ya in~ miştir. üçüncü Oç ayd-a ise uzun bir dönem içinde görülmeyen olay gerçekleşmiş, üretim hacmi bir önçeki yılın aynı dönemine göre % 5.6 · gerilemiştir. 1988 yılının son Oç'ayının üretimi ise bir önceki yılın aynı dönemine göre% ll gerileme göstermiştir. Daralan bir pazarda, yüksek maliyetli kredi kullanımı­ nın riskli olduğunu gören bir çok işletm~ finansman riskini artırma yerine küçülmeyi veya mevcut durumunu korumayı benimsemiştir. Böyle bir politika, üretim üzerinde olumsuz etki ' doğuran bir faktör olmuştur. Kamu yatırımlarındaki azalmanın ve kredi maliyetlerindeki · yükselmenin ekonomiyi yavaşlatıcı etkisi, satış hasılatı - 122 - üzerinde de görülmektedir. 1987 yılına kadar sabit fiyatlarla, reel olar.ak, satış hası_latındaki büyüme% 24.7'ye kadar yükselmiş, 1988'de ise% 70 oranında azalarak_% 7.5'a düşmüştür. Tablo-39. Satış hasılat~ nın önemi, işletmelerin dışsal maliyet şoklarını tam olarak hissetmemelerine olanak tanımasıdır. Satış hasılatının.·. bu etkisini k:.ıybetmesi sonucunda kredi mal iy~tl"erindeki artış, işletmenin hareket· kab i ı iyetini doğrudan etkileyebilmekteüir. işletmeler, artan kaynak maliyetlerinin etki lerini hafifletmek için s atı ş has ıl atıarını sürekli artırmayı hedeflemişler, ancak belirli ölçüde başarılı · olabilmişlerdir. Satı~ hasılatını artırabilme çabaları kredili satış ı arın hacmini artırmış, bunun sonucunda ticari kredilere daha sık başvurulmuştur. Bu aşamada işletmelere alacak senetlerine dayalı finansman bonolarının . ihraç imkanı getirilmiş, bu ş eki ı de finansman yükleri haf i fl.eti lmeye çalışılmıştır. Büyük ölçekli kredi maliyetlerindeki artışları, fiyatlarına yansıttıklarının en iyi göstergesi, finansman giderlerinin satış hasılatı içersindeki payının yıllar itibariyle gelişiminden izlenebilmektedir. Tablo-40, 41. işletmelerimizin 1982. 69,7 -- KAMU Devlet Tahvili 69,7 Hazine Bonosu Gelir Ortaklı~ı SPnedi 21 ,4 ÖZEL ' 9,0 Hisse Senedi 12', 4 Tahvil Kar-Zarar Ortaklı~ı Belgesi Banka Bonosu Finansman Bonosu Katılma Belgesi T OP L AM 91 'ı (l) Ekim 1989 ,itibariyle KAYNAK: SPK, HDTM, Tablo - 36 MENKUL KIYMET iHRAÇLARI (Milyar TL) 1983 1984 1985 1986 284,0 733 o 2·.030,0 3.273,3 206 'o 78,0 52,5 35,0 17,4 228,0 495,0 10,0 75,6 63,8 ll ,8 - - - - - - 336,5 808,6 673,0 1.217 ,O 140,0 133,7 96,9 36,2 1.239,4 1.987,9 40,0 3.34, 7 92,0 181,0 0,6 2.163,7 0,9 60.,8 3.608,0 1987 6.509,7 1989(1) 1988 8. 931, o 12.272, o 2.045,2 8.854,5 610,0 682,5 187,2 315,5 3.816,0 5.115,0 1.137,6 362,5 210,9 6.500,0 5.672,0 100,0 1.949,8 756,7 561,7 0,8 0,2 76,2 238,0 271 ,O 57,8 45,0 53,0 7.192,2 10.068,6 2,0 48,0 4''33 ,4 148,0 14.221,8 f-' N w Tablo - 37 MENKUL DEGERLERiN GSMH iÇiNDEKi PAYLARI (S) --NS 1 --------GeTI-r----------GSMH Devlet Hazine Ortaklığı Hisse Finansman Banka özel Sektör Tahvili Bonosu Senetleri Senedi . Bonosu Bonosu Tahvilleri MKYF(x) lMUya'r. TL) -_---n-sn---:.---~-s2":4--ı 1-;34 ------~ 1,04 8.735,0 ı ,74 0,57 2,04 2 '12 11.551,9 0,51 3,05 0,49 2,02 lflf7CITTN~- ı Yıl 198! 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989(1) (x) Menkul 2,86 3,71 3,84 4,12 4,75 4,93 1,85 1,76 2,09 3,29 2,54 2,46 Kıymet Yatırım 0,05 0,54 0,94 ı ,76 0,98 0,58 Fonu (1) Eylül 1989 itibariyl~. (2) DİE, Eylül 1989 tahmini. ı ,84 ı ,77 ı, 71 . 1,67 ı' 70 1,70 Katılma - 0,09 o' 18 0,29 ~ - o, 12 o, ll o, 16 0,08 0,36 0,35 0,33 0,67 0,51 0,31 belgelerinin ihraç degeri üzerinden. 0,08. o' 10 o' 13 18.374,8 27.789 ,.4 39.309,6 58.390,0 lCO.l54,3 163 .8lB~11;g1 l ..... N .ı::ı. Kamu ve özel Sektör Menkul Değerlerinin Tablo - 38 GSMH içindeki Payları (1) Toplam özel Sektör Toplam Sermaye GSMH Toplrun Kamu Menkul Değerler ------~---Piyasası (X) (Milyar U) 4.53 1~69 6.57 6.553.6 1981 6.47 2.61 8.735.0 3.86 1982 11.551.9 2.53 6.07 1983 3.54 2.20 18.374.8 4.76 1984 6.96 2.12 27.789.4 1985 8.13 600 1986 & 87 2.16 9.03 39.309.6 1987 . 9.18 2.62 11.80 58.390.6 1988 8.26 2.64 10.92 f00.154.3 ~?~J!_L __l:~L_______ _?.5o _______!_9_::ız_ ______ ]63.8I~~l (x) Menkul Kıymetler Yatırım Fonu katılma belgeleri ihraçları dahil edilmiştir. (I) Eylül 1989 itibariyle. (2) DiE, Eylül 1989 tarihli. Yıllar f-' N uı ı Tablo - 39 Büyük öJçekli işletmelerin Satış Hasılatları (Milyar-n) Yıllar ·. Net Satış Hasılatı (Cari Fiyatlarla) (1982-DiE/TEFE) Net Satış Hasıtatı (Sabit Filatlarla) Yıllık Yüzde Değişme (Sabit F.iyatlarla) 1--' 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 Kaynak: ~PK 401.672' ı 567.609,9 895.732,5 ı . 3'51 •612 '6 2.046.268,6' 3.367.481,5 6 . 091. 508' 3 aylık bOltenleri 401.627,1 434.950,1 456.773,3 481.343' 5 562.316,2 700.974,5 753.433,3 N 0"1 8.3 5.0 5.4 16.8 24.7 7.5 Tablo - 40 ANONiM ORTAKLIKLARlN PASiF YAPISI (%) Yıllar özkaynaklar Banka Kredileri - 1982 38.0 35.2 1983 40.9 33.4 1984 39.7 33.8 1985 41.6 31.5 1986 43.8 30.0 1987 45.2 24.5 1988 47.9 23.0 Kaynak: SPK aylık bültenleri -~------ Ticari Tahvil ve Vergi ve Sig. Kredileri Finans.Bonosu Borçları - - -24.2 2.2 0.4 23.7 1.8 0.2 24.9 1.2 0.4 24.7 1.3 0.9 23.3 2.0 0.9 26.2 3.6 0.5 27.9 - - .- 1.0 0.2 -· Toplam --- f-' 100.0 100.0 100.0 100.0 100.0 100.0 100.0 ~ Tablo :.. 41 Büyük işletmelerin Gelir Tablosu Net 1982 - Satış Hasılatı Satılan Mal-Hizmet Mal. Brüt Sat_ış Karı Genel Yönetim Giderleri Satış Giderleri işletme Karı (Zararı) Giderler işletme Dışı Gelirler Finansman Giderleri işletme Dışı Kaynak: SPK aylık 100 77.36 22.64 4.39 2.03 16.22 0.89 2.40 9.02 bültenleri Gelir-Gider 1984 1983 100 100 75.99 76.87 24.01 23.13 4.95 4.42 3.19 3.07 15~87 15.64 1.05 1.72 2.31 2.16 8.64 8.86 ı Yapıları 1985 100 75.59 24.41 4.07 ·3.67 16.68 1.14 2.65 8.98 1986 100 73.66 26.34 3.63 3.80 18.92 1.27 3.31 8.62 1987 1988 100 100 73.15 72.75 26.85 27.25 4.02 4.14 3.64 3.74 19.19 19.37 0.91 1.14 2.52 3.18 7.13 8.18 f-' N 00 - 129 - TablO - 42 finansman Giderlerinin Satış içindeki Payı Finansman Gideri/ Satış Hasılatı 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 Kaynak: SPK, 9.0 8.6 8.9 8.9 8.6 7 .ı 8.2 aylık Hasılatı Finansman Gide~indeki Yüzde Değişme 35.5 61.7 53.0 45.3 36. ı 107.7 bültenleri giderlerinin satı~ hacmi içindeki payı 1982-1988 dönemi içinde sürekli %8 - 9 civarinda kalmıştır. 1987-1988 döneminde aktarılabilir fon maliyetlerindeki % 70 1 lik artışın finansman giderlerine yansıdığı yine aynı tablodan görülebilmektedir. 1988 yılında finansman giderlerinde% 107.7 oranında artış görOlmektedir (Tablo-42) . Aynı yıl,,finansman giderlerinin , satış hasılatı , iÇindeki payının % 8 civarın'da kalması, finansman giderlerindeki ö,nemli artışın satış fiyatına yansıtıl'dığının bir göstergesidir. Finan~man 130- 3.4.2. Küçük ölçekli işletmelerin finansman Sorunları Genellikle küçük sanayi firmalarının ayrı bir finan?man bölümlerinin bulunmaması finansal alternatiflerin ve kreui şartlarının yeterince değerlendirilmesine olanak vermemektedir. Bu durum optimal finansal kararların verilmesini, uygulamasını ve sonuçlarının değerlendirilmesini ve gelecekte daha etkin bir finansal düzenlemeye gidilmesini zorlaştırmakta ve bu nedenle küçük sanayi işletmelerinde esasen sınırlı olan finansal imkanlar yeterince değerlendirilememektedir. imalat sanayimizdeki küçük ölçekli işletmelerimizin sayıları Tablo-43'de verilmektedir. Beş yıllık dönemler itibariyle değerJendirildiğinde küçük ölçekli-işletmelerimizin sayılarının toplam içindeki paylarının azaldığı tablodan izlenebilmektedir. . 1970-1980- döneminde % 4.1 olan küçülme, 1980-1985 döneminde de devam etmiştir. Benzer Tablo.- 44'den de izlenebilmektedir. Toplam işyeri içinde_ alt sektör olarak özel küçük sanayii i~yerlerinin göreli önemi incelendiğinde 1970-1980 döneminue adı geçen oranda önemli gerilemeler olduğu görülmektedir. geli~me, küçük sanayi kuruluşlarının kapasite kullanım. oranları Tablo- 45 ve Tablo- 46'da ~erilmektedir. 1987'ye ~adar olumlu . bir gelişme gösteren kapasite kullanım oranlarında 1988'de önemli bir düşüş görülmektedir. 1987'de %62.87 olan ortalama kapasite kullanım oranı, 1988'de % 57.80'e düşmüştür. 1980'li yıllarda Tablo - 43 imalat Sanayiindeki işletmeler işletme Büyüklüğü (çalışan Sayısı} 1970 işletme Sayısı ı-9 ı7o.ı23 ıo-49 3.39ı 50TOPLAM ı. 785 1980 ı 77.034 4.950 2. ı34 ı75.299 ı84. ı ı8 Kaynak: D.i.E. Yııııkıarı. 1985 ı83.572 7.989 2.658 ı94.2ı4 ı 1970 1980 1985 1970-80 97.ı 96.2 94.5 4. ı 1.9 2.7 4. ı 45.9 ı. o ı. ı 1.4 ı9.6 ıoo.o ıoo.o ıoo.o Yüzdesi 1980-85 3.7 61.4 24.6 5.5 Değişme 5~0 1--' w 1--' ·- 132 - ·Tablo - 44 öze,l Küçük Sanayii . 1970 Gıda ) . içki . Tütün· Dokuma Kundura · Ağaç Mobilya · Matbaa Kürk-Deri Kauçuk ' Kimya Petrol-Kömür Metal Dışı Ana 'Metal Madeni Eşya Makina Elektrik Makinaları 89.3 73.2 89A 99_.8 99.1 90.8 99.0. Taşıt Araçları Sanayii 92.3 98.0 91.3 .70.0 .< 1980 93.5 91.9 . 98~3' .· 86.6. ·Kağıt Toplam . ı .ALT-· SEKTöR . .Mı.ıh.imalat işyeri/Toplam işyeri 93.5 1'1.6 . 98~'6 . 95.0 97.1 99.0 ' 97.2 97.3 Kaynak:. 1987 Türkiye istatis-tik Y~ ll ı ğı 98.9' 98.9 79.8 '93.3 93.5 ·. '; 61.:6 ' 97.2 93.4 95.3 - 133 - Tablo - 45 Küçük Sanayi Kuruluşlarının Kapasite Kullanım Oranları ı 1983 44.66 1984 50.01 1985 51.30 Kaynak: Küçük Sanayi Kapasite 1988 57.80 1987 62.87 1986 55.70 Kullanım Araştırmaları, İ.T.O. Tablo - 46 Küçük Sanayii Kuruluşlarının Alt Sektörler itibariyle Kapasite Kullanım Oranları ı İplik,Dokuma,örme Melat Eşya Deri Eşya Cam Eşya Kimya Kağıt ürünleri ve Baskı Elektrik Malzeme. Gıda Konfeksiyon ~lastik ve Kauçuk Eşya Ağaç Eşya Döküm Ortalama Sırası 2 3 4 5 1987 ı 06.8 57.0 78.8 34.4 73.2 58.3 53.4 51.0 50.8 6 7 8 9 60.9 lll. 7 61.8 74.2 7 49.5 37.8 26.6 57.8 lO ll 12 51.6 47.5 30.0 62.9 1988 89.9 74.4 73.9 68.1'• 60.2 Sırası ı Kaynak: Küçük Sanayi Kapasite 2 8 3 ll 5 ı 6 4 9 10 12 1986 70.3 52.7 48.4 59.6 43.5 Sırası 3 7 9 5 ll 48.7 70.3 72.7 78.2 8 3 2 45.8 52.9 31.4 55.7 10 6 12 Kullanım Araştırmaları·, ı i.T.O. - 134 - K3pasite kullanımına etki eden faktörler incelendiginde finansman gOçlügU ilk sırad~ yPr almaktadır (Tablo-47 ve 48). Finansman güçlOgünün ilk sırada yer almasında bankalarımızın küçük sanayiye olan tutumlarının etkisi de büyüktür. Bankalar küçük çapta kredi isteyen çok say~da müşteri yerine büyük çaplı kredi kullanan az sayıda .müşteri ile ilişkiye girmeyi tercih etmektedirler. Bu şartlarda küçük sanayi işletmeleri banka sistemi dışına itilmekte, gayri resmi piyasalardan çok daha agır şartlar altında borçlanma zorunda bırakılmaktadırlar (Tablo - 49). Yüksek kredi maliyetleri ile karşı karşıya ka1an küçük ölçekli işletmeler borçlanmaktan çekinmekte, zaten kısıtlı olan özkaynaklarıyla faaliyetlerini sürdürmeyi hedeflemektedirler. Bu tutum ise büyüme imkanlarının yeterince degerlendirilememes·ine neden olmaktadır., Bu durum Tablo-50, 51 ve 52 de verilmekt~dir. 1989 yılı işletme politikalarında küçük sanayi işletmelerinin sermaye artışlarının ilk sırada yer aldıgı ve anılan yıl normal üretim kapasitelerine devam etmeyi amaçladıkları görülmektedir. Ayrı­ ca finansman, organizasyon eksiklikleri ve vasıflı pazarlama elemanı istihdam ederneyişleri küçük saoayi işletmsıerinin üretimlerini sjpariş üzerine yöneltmelerine neden olmuştur. 1 198&yılındaki hızlı enflaSyon ve yüksek kredi maliyet. leri, küçük sanayi işletmelerinin ortalama mamul maliyetlerinde. önemli artışlara neden olmuştur (Tablo 53). Tabloda bazı ait sektörlerin mamul maliyetlerinde% 100 1 lere varan artışlar - 135 - izlPnebilmektedir. Büyük ölçekli işletmelerde oldugu gibi m3liyet artışlarının fiyatlara yansıtılıp, satış hasıla­ tını ar: 1 ırmada ne ölçüde başarılı olunabileceQi dikkate alın­ dıQında küçük sanayi işletmelerinin oUukça ciddi problPTn.lerle karşı karşıya kaldikları görülmektedir. oldu~u - 136 - Tablo --47 Küçük Sanayii Firmalarında Kapasite Kullanımına Etki Eden Faktörler Değişim 1988 32.6 28.4 1987 30.8 18.7 1~86 Yüzdesi 1987-1988 1986-1987 - 2.8 + 1.8 - 6.4 + 9.7 33.6 Finansman Güçlüğü 25.1 Talep Yetersizliği Yerli Ham veya Yardımcı Madde Temi~ 17.7" - 0.6 nindeki Zorluklar 18.3 18.9 + 1.2 Kalifiye işçi Yetersizliği 14.0 21.2 18.0 - 7.2 + 3.2 ithal Ham veya Yrd. Madde Teminindeki Zorluklar 6.5 10.1 5.6 - 3.6 + 4.5. Kaynak: Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırmaları, i.T.O. - 137 - Tablo - 48 Küçük Sanayii Finnalarında Kapasite Kullanımını Engelleyen Etkenler içinde Finansman Güçlüğünün Alt Sektörler itibarı ile Ağırlığı Değişim Yüzdesi 1987 1988 İplik,Dokuma,örme 50.0 17.2 Cam Eşya 41.7 44.4 Metal Eşya 41.0 25.6 Plastik ve Kauçuk 34.3 30.9 Kimya 33.3 36.3 Gıja 27.3 21.4 Ağaç Eşya 26.7 35.7 Elektrik MalzPmP 23.3 31.5 Konfeksiyon 22.9 17.2 Deri Eşya 22.2 32.5 Kağıt ürünleri ve Baskı 21.4 40.5 Döküm 16.7 25.0 Ortalama Ağırlık 32.6 30.8 1986 42.9 33.3 28.5 33.6 40.5 55.6 50.0 33.3 20.2 27.3 40. 21 .4 33.6 1987-1988 1986-1987· - 25.2 + 32.8 - ı ı. ı + 2.7 - 2.9 + 15.4 - 2.7 + 3.4 - 4.2 + 3.0 - 34.2 + 5.9 - 9.0 - 14.3 - 8.2 - 1.8 - 2.8 + 5.7 - 10.3 - 5.2 - 19 .ı - 8.3 + 1.8 0.5 + 3.6 - 2.8 - - 138 - Tablo - 49 KÜçük Sanayi i. Fi-nnaların:ıa Kredi Faktörler Kullanımını Etkileyen Değişim (ı) 1987. 1988 Yüzdesi 1987-1988 Kredi Malijetlerinin · Yük.sekl i ği Formalitelerin Çokluğu özkayn3kların Yeterli 50.0 26.2 40.9 30'. o + 9 .ı Olması 25.6 15.4 + 10.2 6.5 11.4 - 4.9 Kredi Vert=ır: Az Olması - 3.8 Kuruluşların Kullanım Araştırmaları, Kaynak: Küçük Sanayi, Kapasite İ.T.O. Tablo . .. - 50 KüÇük Sanayii Finnalarının 1989 Yılı işletme Politikaları (ı) Değişim Tesis Genişlemesi Sermaye Artışı işçi Art ı ş ı Teknolojik Yenilik 1989 29.8 25.8 23.5 -20.9 Kaynak: Küçük Sana.yi kapasite 1988 29 .ı 21.9 26.4 22.4 Yüzdesi 1988-1989 + 0.7 + 3.9 - 2.9 - J :5 Kullanım Araştırmaları, i.T.O. - 139 - Tablo - 51 Küçük Sanayii Firmalarının 1989 Yılı üretim Programları ('X.) Yüzdesi 1988-1989 Değişim 1989 üretimlerini Artırmak isteyen Firmalar Normal üretimlerine Devam Etmek isteyen Firmalar üretimlerinde Azalma Yapmayı Düşünen Firmalar .1988 52.3 69.6 - 17.3 46.0 22.6 + 23.4 1.7 7.8 Kaynak: Küçük Sanayi, Kapasite - 6 .ı Kullanım Araştırmaları, i.T.O. Tablo - 52 Küçük Sanayii Firmalarının Pazarlama Yöntemleri Değişim Yüzdesi 1988 1987 1987-1988 üretimini Sipariş Uzerine 38:'9 37 .ı Yöneiten Firmalar + 1.8 Kendi Satış Merkezi Yoluyla 34.4 34.5 - o.ı Taptancılar Yoluyla 20.5 20.0 + 0.5 Bir Pazarlama Kuruluşu ' Yoluyla 6.2 8.3 - 2 .ı Kaynak: Küçük Sanayi·, Kapasite Kullanım Araştırmaları, i.T.O. - 140 - Tablo - 53 Küçük Sanayii Fimıalarınrta Alt Sektörlerde Mamul Maliyetlerinde Ortalama Maliyet Artışı 1988 Sırası 1987 47.5 Kimya ...................... 100.9 57.3 2 Kağıt ürünleri ve Baskı .... 85.8 47.7 3 Gı da . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 85 . 7 4 89.6 Elektrik Malzemeleri ....... 78.7 68.2 5 Cam EŞYJ .•••••••••••••••••• 76.7 75.7 6 Plastik Eşya . . . . . . . . . . . . . . . 74.0 68.4 7 88.0 Deri Eşya 49.2 8 İplik, Dokuma, örme ....... . 67.3 9 71.9 Metal Eşya ................ . 67.2 64.2 10 53.0 Ağaç Eşya 60.7 Döküm .................... . 64.0 ll 12 47.0 Konfeksiyon .............. . 61.9 Ortalama 74.6 62.8 Kaynak: Küçük Sanayi, Kapasite Kullanım Araştırmaları, Sırası ll 7 10 ı 5 3 2 9 4 8 6 12 İ.T.O. - 141 3.5. Enflasyon. Yüksek Kredi Faizi letmeler üzerindeki l980'li yıllarda mali Uygulamaları ve iş­ Sonuçları piyasalarımııda gerçekleştirilen yeniden yapılanma çalışmaları aktarılabilir fon maliyetlerini önemli ölçüde artırmıştır. Hızlı enflasyonun artırdığı iş­ letme sermayesi ihtiyaçlarını karşılamada banka kaynak maliyetleri ile aktarılabilir fon maliyetleri arasındaki farkın kapatılması bugün para otoritesinin üzerinde en çok uğraş verdiği temel hedeflerden birini oluşturmaktadır. fon maliyetlerindeki önemli sıçramalar işletme faaliyetleri üzerinde olumsuz etkiler yaratmakta, iş­ letmelerin geleceğe yönelik bakış açılarını daraltmakta ve hareket kabiliyetlerini azaltmaktadır. Aktarılabilir Kredi maliyetlerindeki rabilme kredili lan fon çabalarını dolayısıyla satışlarla miktarını artışlar, hem satış hasılatını artı­ için hem de talebi için ihtiyaç duyu- yatırım canlandırabilmek artırmıştır. Ekonominin daralma sürecine girmemesi için alınabilecek en etkili önlernin özel kesim yatırımlarının, kamunun bıraktığı alanı doldurması olduğu düşünülmektedir. Aktarılabilir fon maliyetlerinde son yıllarda görülen hızlı artışların ve finansman imkanlarındaki daralmanın özel kesime bu boşluğu doldurma imkanı vermemesi, işletmelerin yatırım yapıp üretim hacimlerini artırmalarına olanak tanımamaktadır. - 142 - Satışları artırabilmek amacıyla işletmelerin kendi taleplerini kendilerinin yaratabilmeleri için yaptıkları kredili satışlar, ticari kredilere olan baş vuruları artırmış, bunu engellemek_ için kaynak maliyeti daha düşük olan finansal araçları ihraç imkanları araştırılmaya başlanmıştır. 1989 meydana gelen emisyon hacmindeki önemli artışların talepte bir canlanma meydana getireceği açıktır. Bu gelişme sonucu 1988 yılı sonunda ve 1989 yılı başında üretimde görülen reel küçülmenin 1989 yılı sonunda durmfrsı beklenmektedir. Ancak hızlı enflasyonun ve yüksek kredi maliyetlerinin getirdiği belirsizlik ortamı içinde işletmelerin faaliyetlerini yürütebilmeleri için, mali sistemden elde edilebilecek yüksek maliyetli fonlardan daha çok kendi çıkaracakları finansal araçlarla ihtiyaç duydukları fonlara ulaşabilmeleri daha sağlıklı görülmektedir. yılında - 143 - SONUÇ Bu işl~tmeler enflasyon, uygulanan faiz politikaları ve üzerindeki etkileri gösterilmektedir. çalışmada Uygulanan faiz politikaları ve yüksek kredi faizle~inin işletmeler üzerindeki· etkileri ilgili bölUmlerin sonlarında değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmelerden çıkan sonuç, enflasyon hızının bir an önce düşürülmesi gerektiğidir. Faizlerin serbest bırakılması gibi yalnızca para politikası aletleriyle bu hızın dUşUrUlmeye çalışılmasının yetersizliği anlaşılmıştır. Serbest piyasa ekonomisi için gerekli olan koşullar sağlanmadan serbest bırakıl}n faizlerin sUrekli yüksek seviyelerde belirleneceği önceden bellidir. Bu da işletmeleri yüksek kredi faizleriyle karşı karşıya bırakmakta ve enflasyon hızına ivme kazandırmaktadır. Herşeyden önce devletin, bütçe açıklJı~nı kapatmak, kamu harcamalarını, iç ve dış borç ödemelerini gerçekleştirmek için mali piyasalarda fon arayışı içine girmesi yerine, ciddi bir maliye politikası ile bu anlayışından vazgeçmesi gerekmektedir. - 144 - Ancak bu yolla, gerek bu hızlı enflasyon ortamında işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmeleri için gerekli olan ·işletme sermayeleri ihtiyaçları bir ölçüde karşıianmış ve gerekse 1989 1 li yıllarda· yaratılamamış, 1990 1 lı yıllar içinde yaratılması plünlanan yatırımlar gerçekleştirilmiş olacaktır. Ülkemizde sermaye piyasası en az gelişme gösteren sekBu piyasanın geliştirilerek iş­ törlerden biri durumundadır. letmelerin kullanacakları fon maliyetlerinin düşürülmesi gerekmektedir. Ancak bu yolla işletmelerin sa~lıklı bir yapıda, kaynaklarını optimum kullanarak, ölçek ekonomilerinden yararlanabilmeleri sa~lanmış olacaktır. - 145 - KAYNAKÇA ABAÇ, Selçuk AKGüÇ, özti n ALKİN, Erdoğan ARTUN, Tuncay BAGRIACIK, Atilla BERKSOY, Taner Para Teorisinde Faiz Oranları ve Türkiye'deki Uygulama, binbirdirek Yayınevi, istanbul 1980. Türkiye'de Bankacılık, Gerçek Yayınevi, istanbul, 1987. iktisat, FilizKitapevi, istanbul, 1984. Gelir ve Büyüme Teorileri, i.ü. iktisat Fakültesi, istanbul, 1987. Dışa Açılma Sürecinde Küçük ve Orta Boy Firmalar, Edebiyat Fakültesi Basımevi, istanbul, 1989. "ihracata Yönelik Sanayileşme ve Kamu Müdahaleleri iktisat Dergisi, Ekim-Kasım 1981, Sayı: 203-204, s.50-6l. BET iL , İbrahim DEMİRGİL, Demir "Enflasyonla savaşmak.. yerine, enflasyonla yaşamayı seçen Loplum: Brezilya", Türk Henkel Dergisi, Ocak 1983 ' s. 5-1 o. "Yeni Faiz Oranları Ne Getirir", Ekonomide Diyaloğ, Ocak, 1988, No: 8, yıl: 2, s. 41. - 146 - ERGiN, Feridun ESEN, i LKiN, Oğuz Akı-n MÜFTÜOGLU, Tamer PARASlZ, İlker öZöTüN, Erdoğan . SAVAŞ, Vural SERiN, Viidan Para Politikası, i.ü. iktisat Fakültesi, istanbul, 1975. "Faiz Politikası ve Para Piyasası "1. Ulusal iktisat Sempozyumu, Para ve Bankacılık Dergisi, Yıl 1, Sayı 4, 1988 "Para ve Faiz Teorileri", i.ü. iktisat Fakültesi Yayını, istanbul, 1981. "Yüksek Enflasyon ve Heterodoks istikrar Programları", iktisat Dergisi, Ocak 1989, sayı. 290, s. 18-21 Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, i.ü. işletme Fakültesi, iiE Yayını, istanbul, 1988. TOrkiye'de KUçUk ve Orta ölçekli Sanayi fşletmeleri, A.ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi, Arikara, 1989. "Para ve Banka", istanbul, 1983. "Türkiye imalat Sana.}'i Sektör:ünje Yapısal Değişim, ölçek Sorunu ve Faktör Gelirleri Dağılımı", iSO Dergisi, Yıl. 24," Sayı. 283, s.41-50. iktisat Politikasına Giriş, Sermet Matbaası, istanbul, 1978. Para Politikası, Marmara üniv~rsitesi, Yayın No: 440, istanbul, 1987. - 147 - ULUGAY, Osman üNAL, Targan UZUNOGLU, Sadi SPK iT O TOBB "Brezilya: Vahşi Enflasyona Karşı Şok Tedavisi", Cumhuriyet 22 Ocak 1989. "Brezilya 1 dan Hızlı Büyüme ve Enflasyonla Savaş Dersi", Cumhuriyet, 7 Nisan 1986. "Dünya Ekonomisinin Geleceği Pembe mi?", Cumhuriyet, 21 Nisan 1986. "Bankacılık Sektörünün Yarattığı Katma Değerin lO Yıllık Gelişimi", İ.Ü. Bankacılık Araştırma Dergisi, 1988, Say ı . 2 , s . ~2- 56 . "1988 Ekonomik Ortamında Anonim Ortaklıkların Yatırımları ve Finansman Politikaları 11 , Aylık Bülten, Haziran 1989. "1987 Yılı istanbul Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırması", Yayın No: 1988,25, istanbul, 1987. "1988 Yılı istanbul Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırması", istanbul, 1988. Küçük İşletmelerin Finansman ve Yönetim Sorunları, Yayın No: 1986-13~ istanbul, 1986. "Faiz Politikası, Görüşler ve Değer­ lendirmeler", TOBB, Yayın No. Genel 21, APK .. 3, Ankara, 1987. - 148 - MPM "B::ınkacılık TüSiAD TüSiAD Sanayi ile İlişkileri", Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları: 337, Ankara, 1985. Yıllık Ekonomik Raporlar. "iş Dünyasının Sorunları; öncelikler, beklentiler ve çözümler", TüSiAD, Aral ık, 1987. Türkiye istatistik Yıllıkları. DiE DPT Kesimirün Sorunları ve Yıllık Programları. National Account Statistics main Aggregates and Detailed Tables 1984, United Nations, New York, 1986.