Gelişimsel Çocuk Nörolojisi Derneği • Çocuk Sağlığı ve Gelişimi Dergisi • 2015 • Sayı: 10 OKULÖNCESİ DÖNEMLERDE YAZ OKULLARI ANNE SÜTÜ BEYİN GELİŞİMİ İÇİN NE KADAR YARARLIDIR ? YENİDOĞAN BEBEKLERE GELİŞİM DESTEĞİ GEREKLİ MİDİR? ÇOCUKLUK ÇAĞINDA ŞİŞMANLIK CAN SIKINTISININ YARARLARI….. ÇOCUK BAKIMI BILGILERINDE BAZI DEĞIŞIKLIKLER EMMEYİ BIRAKMA ZAMANI EYVAH ! SÜNNET OLACAĞIM... editör GeÇeNe mecmuasının bu sayısında özellikle yaz tatilinde AnneBabaların bazı ilginç konularını gündeme getiriyoruz. Örneğin; “Can Sıkıntısının Yararları” “Okul Öncesi Dönemlerde Yaz Okulları” ”Çocuk Bakımı Bilgilerinde Bazı Değişiklikler” gibi dikkatimizden kaçanlar “Anne Sütü Beyin Gelişimi için ne kadar yararlıdır” “Yeni Doğan Bebeklere Gelişim Desteği Gereklimidir” “Çocukluk Çağında Şişmanlık” “Emzirmeyi Bırakma Zamanı” “Eyvah Sünnet Olacağım” gibi her zaman aklımıza gelebilecek sorunları işledik. Genel izlenim bilgi birikimimizin az olduğu, bir çok konuyu annebabaların el yordamı ile çözümlemeye çalıştığıdır. Çok defa hastalık nedeniyle doktora baş vurmaya alışık bir toplumuz. Çocuklarımızın bütün yeteneklerini ortaya koyabilmek için bir çok korunma ön görüşümüzün olması, hele özelikle zihinsel ve beyinsel sağlık sorunlarını önlemeye yönelik bir girişimde bulunmadığımızı fark ediyoruz. Yaşamın her dönemin de sağlık kadar eğitime katkı yapacak Çocuk Gelişimi Uzmanı, Okul Öncesi Öğretmenlerinden de yararlanmamız gerekir. Tatilde bol bol okuyabilmeniz dileğiyle. Gelişimsel Çocuk Nörolojisi Dernek Başkanı Prof. Dr. Kalbiye YALAZ Yayın Sahibi Gelişimsel Çocuk Nörolojisi Derneği adına Dernek Başkanı Prof. Dr. Kalbiye YALAZ, Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Banu ANLAR Yayına Hazırlayanlar Banu ANLAR, Birgül BAYOĞLU, Handan ERCAN, Hande ATAÇ, Esra TİFTİK, Özlem Çağlayan Konuk Yazarlar Özlem ÇAĞLAYAN, Aygen ÇAKMAK, Öge Çultu KANTAROĞLU, Özge ÖZAY SÖKMEN, İdris Kıvanç CAVILDAK derneğimizden OKULÖNCESİ DÖNEMLERDE YAZ OKULLARI Özlem ÇAĞLAYAN, Okulöncesi Öğretmeni Eğitim-öğretim döneminin sona ermesi ile birlikte çocuklarımızın yaz tatili süreci başlar. Çocuklar için ideal olan tatil zamanlarını eğlenceli ve faydalı biçimde geçirmeleridir. Yaz okulu programı sağlayan okullar; yüzme, binicilik, basketbol, müzik, satranç, eğitsel oyunlar, jimnastik, bisiklet eğitimi, bilgisayar ve yoga gibi alanlarda faaliyetler gösterir. Çocukların aileleri ile birlikte geçirmiş oldukları yaz tatili dışında; yaz okulları, bu yaş grubunun yaz tatillerini verimli şekilde geçirdikleri bir dönemdir. Büyümenin, gelişmenin ve öğrenmenin en hızlı olduğu dönem olan 0-6 yaş aralığındaki çocuklar için yaz okulunun önemi oldukça fazladır. Fiziksel gelişimi destekleyen spor aktiviteleri ile okulöncesi dönemdeki çocukların kişiliklerinin gelişimi ve desteklenmesi ile özel yeteneklerinin farkına varmaları sağlanmaktadır. Çocuklar yaz okulu programında yapmış oldukları etkinlikleri grup halinde yaparken; grup ile hareket etmeyi, sosyalleşmeyi, keşfetmeyi, araştırmayı, başarma duygusunu, zamanını etkili biçimde kullanmayı ve sporun önemini öğrenirler. Bunun yanı sıra oyun biçiminde yapılan aktivitelerle çocukların vazgeçilmezi olan oyun oynama ihtiyaçları yaz okulu programları ile pekiştirilir. Yaz okulları genellikle çalışan velilerin daha çok tercih ettiği bir sistemdir. Fakat günümüzde çocukların gelişimsel ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılayabilmek daha da zorlaşmaktadır. Bu yüzden çocuklarımızı daha profesyonel ellere emanet etmek gerekmektedir. Yaz okulu programları çocukların yaş ve gelişim ihtiyaçlarını karşılaması nedeniyle de tercih edilir. YAZ OKULU SEÇERKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER • Yaz okulu seçiminde çocuğunuzun eğitim aldığı okul ya da öğretmeninin önereceği okulları tercih edilmelidir. • Ulaşım yönünden mesafesi kısa ve güvenli gidip gelebileceği şekilde olmasına özen gösterilmelidir. • Tercih ettiğiniz okulda çocuğunuzun yaş ve gelişim özelliklerine göre düzenlenmiş mekânlar ve grupların olmasına dikkat edilmelidir. • Yaz okulunun uygulayacağı eğitim ve aktivite programının çocuğunuzun ilgisine ve becerisine hitap edip etmediğine dikkat edilmelidir. • Branş seçiminde çocuğun boy, kilo ve fiziksel özelliklerini göz önünde bulundurulmalıdır. • Yaz okulu tesisinde ilk yardım ve sağlık personelinin sürekli hazır bulunduğundan emin olunmalıdır. • Aylık ya da haftalık beslenme programları ve günlük olarak toplam kalori listesi incelenmelidir. • Yaz okulu seçimi yaparken mutlaka çocuğun fikri alınarak birlikte karar verilmelidir. İYİ TATİLLER DİLERİZ… ANNE SÜTÜ BEYİN GELİŞİMİ İÇİN NE KADAR YARARLIDIR ? Banu ANLAR, Çocuk Sağlığı-Hastalıkları ve Çocuk Nörolojisi Uzmanı Birçok araştırma, anne sütü alan bebeklerin, çocukluk çağına geldiklerinde zeka testlerinde birkaç puan daha yüksek sonuçlar aldıklarını göstermektedir. Bu etki özellikle erken doğmuş bebeklerde daha belirgindir. Bu nedenle yenidoğanprematüre bakım servislerinde başlatılan anne sütünün, bebek eve geldikten sonra da en az 6 ay, ideal olarak bir-iki yıl devam edilmesi istenmektedir. Öte yandan araştırma sonuçlarını yorumlarken, karıştırıcı etmenler de göz önüne alınmalıdır. Dış ülkelerde yapılmış olan bu çalışmalarda bebeğini uzun süre emziren annelerin kendi eğitim düzeylerinin ve zeka puanlarının daha yüksek olduğu da görülmüştür. Çocuğun zekasını etkileyen en önemli özelliklerden biri annenin zeka düzeyi olduğuna göre anne sütünde görülen olumlu etki aslında annenin özellikleri ile ve bebekle her gün birkaç saat çok yakın fiziksel ve görsel temas halinde olması ile de bağlantılı olabilir. Bebeklere anne sütünün 6 ay, herhangi bir ek besin verilmeden verilmesi, bu dönemde ancak bebeğin aylık tartılarında bir eksiklik görülürse ek besin verilmesi, ek besinleri verirken annebebek yakınlığının devam etmesi ve bebeğin zorlanmaması, bebeğin gelişimi için olumlu koşulları sağlayacaktır. YENİDOĞAN BEBEKLERE GELİŞİM DESTEĞİ GEREKLİ MİDİR? Banu ANLAR, Çocuk Sağlığı-Hastalıkları ve Çocuk Nörolojisi Uzmanı Erken doğmuş olan, ya da zamanında doğmuş olup da mikrobik hastalıklar, kan şekeri düşmesi, solunum zorluğu gibi çeşitli nedenlerle yenidoğan yoğun bakım birimlerinde tedavi gören bebekler yaşamlarının ilk haftalarında, hatta ilk aylarında ev ve aile ortamından uzak kalmaktadırlar. Yenidoğan servisleri anne-babaların her gün bebeği görmelerine, sağlık durumu elverdiğince kucağa almalarına özen göstererek aileden uzak kalmanın etkilerini azaltmaya çalışırlar. Bebek taburcu olduktan sonra da, bebeğin hastanenin ışıklı, gürültülü, rahatsız edici ortamından kaynaklanan olumsuz deneyimlerini gidermek, yoksun kaldığı anne ilgisini tamamlamak için yoğun anne teması önerilmektedir. Annenin, babanın, varsa kardeşlerin bebeği okşaması, yumuşak sesle konuşması, bebek masajı uygulaması, hafif müzikler dinletmesi, ayrıca yatırırken ve kucakta tutarken, hastanede bebek fizyoterapistlerince gösterilmiş olan pozisyonlara uyulması bebeğin gelişimini destekleyecektir. Yaşamlarının ilk aylarında tıbbi sorunlar yaşamış olan bebeklerin çocuk hekimi ve aile tarafından yakın izlenmesi, bakma, gülümseme, başını tutma gibi işlevlerini zamanında kazanıp kazanmadığının kontrol edilmesi önemlidir: böylece, olabilecek gecikmelere erken müdahale edilebilir. Bebek beyni gelişmeye açıktır: önemli olan onun gereksinimlerini bilip, onları karşılamaktır. EYVAH ! SÜNNET OLACAĞIM... İdris Kıvanç CAVILDAK, Üroloji Uzmanı Sünnet, pipi başını kaplayan derinin çıkartılmasına denilir. Bu deri, dışta cilt, içte ise mukoza denilen iki tabakadan oluşur ve tıp dilinde “prepisyum” adı verilir. Sünnetin tarihi oldukça eskiye dayanır. İlk sünnetin milattan önce 15 bin yıl önce yapıldığı düşünülmektedir. Dini ve kültürel etmenlerin yanı sıra, sünnetin bir çok sağlık faydaları vardır. Yapılan çalışmalar, sünnetin idrar yolu enfeksiyonu riskini önemli ölçüde düşürdüğünü gösteriyor. Bazı araştırmalarda, sünnet olmayan çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu görülme sıklığı sünnetli çocuklara göre 10 kat daha fazladır. Özellikle, yeni doğan bebeklerde yapılan sünnet, ileri dönemlerde görülebilecek idrar yolu enfeksiyonu riskini önemli ölçüde düşürür. SÜNNETİN İDEAL YAŞI Sünnetin ideal yaşı oldukça tartışmalı bir konudur. Kimi psikiyatristler 1-6 yaş arasını sünnet için sakıncalı bulurken, kimileri de 2-4 yaş aralığını önermezler. Sünnetin ideal yaşı konusunda psikiyatristlerin genel kanısı, ya 1 yaş öncesi ya da 6 yaş sonrasında yapılması olarak özetlenebilir. Pipide damarlanma çok olmadığı için sünnet sırasında kanama pek olmaz. Çocuklarda yara iyileşmesi çabuk olduğu için sünnet yarası da çabuk iyileşir. Sünnet derisi darlıklarında acil sünnet gerektirecek durum önlenmiş olur. Yeni doğan döneminde kişilik henüz gelişmediği için sünnet sonrası yaşanabilecek olumsuz psikolojik etki önlenmiş olur. Sünneti kim yapmalı? Sağlıklı bir sünneti uzman doktorun yapması gerekmektedir. Böylece birçok sünnet hatasının önüne geçmiş olunur. Sünnetin bir uzman doktorun yapmasındaki faydalar şunlardır: • Çocukta kan durmaması gibi bir hastalık varsa (hemofili) bu hastalıktaki yan etkiler verilecek ilaçlar ile önlenir. • Uzman doktor tarafından yapılmışsa hatalı sünnet olasılığı azalır. Cerrahi aletler çok iyi steril edildiği için çocuğun hepatit b, hepatit c kapma olasılığı ortadan kalkar. • Sünnet derisinin gereği kadar alındığı için penisin ileri yaşlarda büyümesi ve gelişimi normal olur. • Sünnet ağrı giderici ilaçlar altında yapıldığı için çocuk ağrı duymaz. • Sünnet yarası dikildiği için yara iyileşmesi daha çabuk olur. • Köy sünnetçilerinin yapacağı sünnette çocuk ağrı duyacağı için çok huzursuz ve hırçın olur ve zapt edilmesi daha zordur. Bu nedenle çocuğun psikolojisi bozulur. EYVAH ! SÜNNET OLACAĞIM... İdris Kıvanç CAVILDAK, Üroloji Uzmanı Sünnet sonrası dikkat edilecek hususlar Hastanede sarılan sargılar ilk idrar ile atılmalıdır. Atılamaz ise yapışabileceğinden çıkarmak zor olabilir. Çevresindeki yapıştırıcılara alkollü pamuk dokundurulması gevşemesini sağlayacaktır. Bu halde de pansuman kendini bırakmaz ise, steril izotonik solüsyon ile ıslatılması faydalı olabilir. Pansumanın ilk çıkma anlarında hafif kanama ve ağrı olabilir. Ağrı 5-10 dakikada geçecektir. Sünnet kilotu yara yerinin kurumasından sonra faydalı olabilir. Ancak yara tam kurumadan ortamın nem oranını artırmasından dolayı iltihabi durumların oluşmasına neden olabilir. Kanama:İlk 24 saatte sızıntı tarzında kanama doğaldır. Ancak damlama tarzında ve silindiğinde hemen yenisi ile dolan kanama müdahaleyi gerektirebilir. Ikınma ile kanama dozu artabilir. Bu durumda 30 dakika kadar beklenmelidir. Kanama buna rağmen durmaz ise hastaneye başvurmalıdır. Banyo:Aksi söylenmemiş ise 4-5 gün sonra banyo yapılabilir. Her gün banyo yapmak pipinin hızla toparlamasına yardım eder. Banyo öncesi vücut silinebilir. Ilık banyo pansuman işlevi görür. Banyo ayakta duş alma tarzında yapılmalı ve pipiye fazladan işlem yapılmamalıdır. Dikişler banyoda kendi kendine düşer. Almak gerekmez. Yara iyileşmesi: Her türlü yaranın iyileşmesinin tamamlanması 4 haftayı bulur. Ancak istenen şekilde yara iyileşmesi 7. gün civarında gerçekleşir. 48 saati geçen dönemde ağrı ve kızarıklık varlığı iltihaplanmadan dolayı olabilir. Yapışık sünnet derisine bağlı olarak pipi ucunda kabuk oluşabilir. Bu durum banyo ile geçer. Minik şişlik, kızarıklık ve morluklar cerrahi işleme bağlı olup, 7 gün kadar sürebilir. Sünnet sonrası pipi ucunu koruyucu rolü olan deriyi kaybetmek, pipinin hassasiyetini artırabilir. Bu durumun 4 ay sürdüğü gözlenebilmektedir. ÇOCUK BAKIMI BILGILERINDE BAZI DEĞIŞIKLIKLER Öge Çultu KANTAROĞLU, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Çocuk bakımı ile ilgili yerleşmiş ve yaygın olarak uygulanan bazı bilgilerin günümüzde yapılan araştırmalara göre farklılıklar gösterdiği tespit edilmiştir. Çocuk bakımı ile ilgili yapılan son araştırmalara göre değişen bazı bilgi ve uygulamalar ; Bebeklerin 1 yaşı dolana kadar araba koltuğunda arkaya bakacak şekilde oturtulması önerilirken, şimdi en az 2 yaşına kadar hatta mümkünse maksimum büyüklüğe kadar arkaya bakarak oturabileceği ve öne bakar pozisyona çevrilmemesi önerilmektedir. Ayrıca 8-10 yaşından önce yetişkin tipi kemer bağlanması tavsiye edilmemektedir. Allerji riski olan bazı gıdaların ( fıstık ezmesi gibi) 3 yaşına kadar yedirilmesi önerilmezken, son araştırmalara göre 4-6 ay döneminde ek gıdaya başlanması ile beraber allerjik olabilecek gıdalar da verilmeye başlansın denmektedir. Araştırmacılara göre anne sütü aldığı bu dönemde, anne sütünün allerjenlerden ekstra koruyucu etkisinden faydalanılması önerilmektedir. Bal dışındaki hemen hemen tüm gıdaların uygun verilme şekline getirilip (püre) denenebileceği belirtilmektedir. 2 yaş altındaki çocukların dişmacunları florsüz olmalıdır denirken, şimdi 1 yaşın altındaki bebeklere dahi florlü dişmacunu kullanılması önerilmektedir. Flor dişin mine tabakasına nüfuz edip çürümelere karşı sağlam bir yapı oluşturmaktadır. Diş macunu miktarının 3 yaşa kadar pirinç kadar, 3 yaş sonrasında da bezelye kadar olması tavsiye edilmektedir. Amerikan araştırmalarına göre ek gıdaya başlarken pirinç unları, tahıllar ilk önerilen gurupken artık tamamlayıcı gıdaya başlarken potansiyel reaksiyonları gözlemlemek için yeni gıdaları erken denemek önerilmektedir. Bebeklere ve çocuklara şişe suyu önerilirken artık musluk suyunun (özellikle flor açısından zengin olması sebebiyle) önerildiğini görüyoruz. Şehir suyu şebekesinde bir sıkıntı yoksa filtreleme veya kaynatma da artık önerilmemektedir. Ancak ülkemizde ki koşullar gözönünde bulundurulduğunda en az ilk altı ay florlü şişe suyuna devam edilmesi önerilmektedir. Hamilelik döneminde diş ve ağız sağlığı ile ilgili işlem yapılması istenmezken, şimdiki önerilerde diş sağlığı ile ilgili, diş röntgeni çekilmesi dahil, bakım, dolgu, kanal tedavisi gibi prosedürlerin gereğinde uygulanmasının e r t e l e n m e m e s i önerilmektedir. Araştırmalar gebelerin dişetlerinde ve dişlerindeki bakterilerin anneden bebeğe geçebileceğini ve gebelerin %40’ının hamileliğinde bir ağız sağlığı problemi ile karşılaştığını göstermektedir. DİŞ SAĞLIĞINA GEBELİK ÖNCESİNDE VE DE HER DÖNEMDE ÖZEN GÖSTERİLMELİDİR EMMEYİ BIRAKMA ZAMANI Özge ÖZAY SÖKMEN, Bir Çocuk Annesi Ben, üç yaşında bir kız annesiyim. Aslında bir de buçuğum var. Bu ay dünyaya gelecek bir kız bebek daha var bünyemde. Her anını tattığım, çalışmadığım her ana şükrettiğim, çocuk yetiştirmenin sonuna kadar tadını çıkardığım bir süreç benim için annelik. Anne olmak için dünyaya gelenlerdenim ben. Her saniyesinin her dakikasının kutsallığına inandığım, her adımda her aşamada onunla büyüdüğüm, onunla öğrendiğim bir süreç bu. Ben on sekiz ay emzirdim kızımı. Seve seve dolu dolu on sekiz ay. Bıraktığımız ay Ağustos, yıl 2013’dü. Yirmidört aydan önce emzirmeyi sonlandırmayı planlamıyordum aslında. Ama 2013 yazı yaşadıklarım, kızımdaki değişiklikler ve bunların bende, anneliğimde yarattıkları bu süreci biraz hızlandırdı. O yaz, karı koca 15 aylık kızımızla birlikte ilk yurt dışı deneyimimiz olan gemi ile 5 günlük Yunan adaları seyahatine çıktık. Seyahatimizin son durağında bütün günün, sıcağın yorgunluğu ile acıkmışlığı da eklersek, devamlı “me meeeeeee” diye bağıran bir 15 aylık kızım vardı kucağımda. Çığlıkları her yerden duyulan kızımın tek isteği, annesini emmekti. Bu açlık değildi, uyumak isteği de değildi. Bu sadece ağız alışkanlığıydı. O esnada ne oturup emzirebileceğim bir yer bulabilmiştim, ne de devamlı bağırarak ağlayan kızımı susturmayı başarabilmiştim. Seyahat dönüşünde Duru’nun gelişimini takip eden Çocuk Gelişimi Uzmanının desteği ile artık emzirmeyi bırakmaya karar verdim. Emzirmeyi sonlandırmanın iki yolu vardı. Biri, dış etken yardımı ile onu göğüsten soğutmak, örneğin, salça, sabır taşı sürmek, yara bandı kapatarak sonlandırmak. Bir diğeri ise Çocuk Gelişimi Uzmanının da önerdiği onu birey olarak görüp, artık büyüdüğünü, emmenin artık biteceğini, uzun bir zamana yayarak anlatıp, önce gündüzü daha sonra da geceyi bırakacağımız bir süreç olacaktı. Ben onu kandırmak yerine ikinci yöntemle bunu çözebileceğime karar verdim ve uygulamaya geçtim. Gündüz emmelerinin kolaylıkla hallettim. Bir haftanın sonunda artık yatağa yatırdıktan yarım saat sonra uykuya daldı, emzirmek yerine de gün içinde inek sütü vermeye başladım. İlk başlarda uykuya geçmekte çok zorlanmıştı, ama zamanla bu süreci de halletmiştik. Geriye gözümde en çok büyüttüğüm gece sık uyanmaya sebep olan gece emmeleri kalmıştı. Bu kararı uzun uzadıya planlayıp düşünüp gerçekleştirmektense, hemen harekete geçmeye karar verdim, çünkü uykusuz geceler yaşam kalitemi ve kızımla olan paylaşımımı etkilemeye başlamıştı. İlk gece uykusuz, gergin ve bol ağlamayla geçti. İkinci gece de şiddetinden hiçbir şey kaybetmemişti. Her ağlayarak uyandığında kucağıma alarak onu sakinleştirmeye çalıştım. Çoğu zaman işe yaradı. Takip eden geceler şiddeti azala azala geçti. İki zor haftanın sonunda, emzirme meselesini ortadan kaldırmıştık. Bir kaç hafta sonra arada bir yoklamaya devam etti. Artık kararlı olduğumu ve bu işin sonlandığını anlamıştı. Bu süreç bana çok net bir durumu açıkladı. Benim kızım, konuştuğum, anlattığım, açıkladığım sürece, her durumla baş edebilecekti. Bu öğretiden yola çıkarak, her değişiklikten önce kızım ile hep konuştum. Anlattım, neler olabileceğini, neler hissedebileceğini, ona açık açık anlattım. Bu yöntemle de çok şey kazandık. Annelik yaşarken keşfettiğimiz, bilmediğimiz yollarda yürüdüğümüz, yürürken yol sapa mı doğru yol mu deneyerek öğrendiğimiz, çok keyifli, yorucu, bazen yıpratıcı, çoğu zaman fedakarlık gerektiren bir yolculuk. ÇOCUKLUK ÇAĞINDA ŞİŞMANLIK Handan ERCAN, Çocuk Gelişimi Uzmanı Son yüzyılın en önemli çocukluk dönemi sağlık sorunlarının başında şişmanlık yer almaktadır. Çocukluk dönemi şişmanlığı tüm dünya ülkelerinde (az gelişmiş – gelişmiş) artmaktadır. (WHO, 2012) Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl dünyada üç milyona yakın insan kilolu yada şişman olması nedeniyle yaşamını yitirmektedir. Ülkemizde 2009 yılında yapılan bir araştırmada 6-9 yaş grubu çocuklar arasında kilolu olma %14,3 ve şişmanlık % 6,5 olarak bulunmuştur. Bu araştırmanın sonuçları göstermektedir ki, ülkemizde her beş çocuktan biri kilolu olma ile ilişkili hastalıklar açısından risk altındadır. Şişmanlığın neden olduğu sağlık sorunlarının başında kalp-damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, bazı kanser türleri ve kas iskelet sistemi hastalıklar gelmektedir. Tüm dünyada özellikle şişmanlığının artma nedenleri ; çocukluk çağında * Genetik ve çevresel etmenler, * Aşırı ve yanlış beslenme, “hızlı yemek” denen hazır gıdaların pazarlamasının artması ve kolay ulaşılması, * Fiziksel aktivite yetersizliği, * Televizyon izlemenin ve bilgisayar kullanmanın yaygınlaşması, * Uyku süresinin az yada çok olması * Nörolojik, fizyolojik, biyokimyasal ve psikolojik etmenlerdir. Dünya Sağlık Örgütü koordinatörlüğünde 21 ülkede uygulanan “Avrupa Çocukluk Çağı Obezite Araştırması”na T.C. Sağlık Bakanlığı, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Dünya Sağlık Örgütü işbirliğinde bu yıl ülkemizde katılmıştır. Bu çalışmanın amacı uluslararası bir araştırmaya katılarak okul çağı çocuklarının büyümelerinin diğer ülkelerle kıyaslamalı olarak izlenmesidir. Proje kapsamında öğrenciye, velilere yönelik anketler ve çocuğun içinde bulunduğu okul çevresi ile ilgili bilgiler elde edilmiştir. Araştırmanın iki yılda bir tekrarlanarak okul çağı çocuklarının büyümelerinin değişiminin izlenmesi hedeflenmektedir. Ayrıca ülkemizde Dünya Sağlık Örgütü Çocukluk Dönemi Şişmanlığın izlenmesi protokolü kullanılarak 7-8 yaş grubu çocukların beslenme durumları araştırılmış ve elde edilen verilere göre; *Okullarımızın beslenme ve fiziksel aktivite olanakları ve uygulamaları açısından desteklenmesi gerekmektedir, *Çocuklarımızın sağlıklı ve dengeli beslenmeleri konusunda davranış değişikliğine gereksinimi olduğu kadar fiziksel aktivitelerinin de artırılması gerekmektedir. Bunun için ailenin bakış açısının geliştirilmesi ve yaşanılan ortam olanaklarının değerlendirilmesi ve geliştirilmesi gerektiği tespit edilmiştir. Sağlıklı beslenme davranışlarının oluşmasında pek çok etken rol oynamakla beraber sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel durumun en önemli etken olduğu bilinmektedir. Bu nedenle çocukların sağlıklı beslenmesi ve fiziksel aktivite yapmalarına ilişkin politikaların güçlendirilmesi ve uygulamaya geçirilmesi için acilen gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Can sıkıntısının yararları... Aygen ÇAKMAK, Çocuk Gelişimi Uzmanı Çocuğunuz artık beş yaşında ve ilkokula gidiyor. Yeni arkadaşlarıyla okul dışında da görüşmek istiyor. Bunun üstüne birde okul sonrası etkinliklere katılıyorsa, zamanın çoğunu koşuşturma ile geçirmeye başlamış demektir. Bu koşuşturmalı yaşam tarzı heyecanlı ve eğlenceli olsa da dinlenip kendi başına kalacağı ve hayal gücünü çalıştıracağı fırsatlara da zaman ayırması sağlıklı olacaktır. Arkadaşlarınız, çocuklarını futbol, müzik yada yüzme gibi kurslara gönderirken sizin çocuğunuzun boş boş oturması size zaman kaybı gibi gelebilir. Ancak çocuğunuzun bilişsel ve duygusal gelişimi için atıl zamanların da büyük önemi vardır. Plansız ve koşuşturmasız bir zaman ya da bildiğimiz can sıkıntısı, çocuğunuzu bir şeyler icat etmeye, yaratmaya ve ilgi alanlarını keşfetmeye teşvik eder. Özellikle hayal gücünü açığa çıkaran oyunlarla oynayan çocuklar, sorun çözmede ve stresle başa çıkmada daha başarılı olabilmektedir. Korkulan nakarat “canım sıkılıyor” u duyduğunuzda hemen çocuğunuzu eğlendirmek Televizyonu için bir şeyler yapmaya çalışmayın, televizyon ya da kapatmak, çocuğun hayal kurma bilgisayarı açmamaya gayret edin. Bunların yerine süresini artırmaktadır. Özellikle yüksek resim malzemeleri ya da oyuncak bebeklerine teknolojili eğlencelere zaman ayırmak 30 yıl giysi olarak kullanabileceği kumaşlar verin. öncesine göre çocukların gece yaklaşık bir Eğer çocuğunuz serbest zamanı değerlendirme saat daha az uyumasına neden konusunda başarılı değilse ilk başlarda ona olmaktadır. yapabileceği şeyler konusunda bazı örnekler verebilirsiniz ama daha sonra yaratıcılığı ve hayal gücü karşısında şaşıracaksınız. Ona hayal kurabileceği hoş ve sakin ortamlar yaratın. Cam kenarında rahat bir koltuk, hamak, evde ya da bahçede kuracağınız bir çadır ya da salonun bir kenarına sereceğiniz bir battaniye uygun olabilir. Çocuğunuza gözlerini kapatmasını ve nefes alış-verişini dinlemesini ya da vücudunun değişik bölümlerini kasıp gevşetmek gibi basit gevşeme egzersizlerini öğretebilirsiniz. Bu yaştaki çocukların vücutları esnek olduğu için yogada iyi bir seçenek olabilir. Koşuşturmalı hayatınızda hayal kurmak asla yapılacaklar listesinde yer almaz, boş oturmanın kötü bir ünü vardır ancak hayatınızda atıl zamana da yer vermek, hem sizin hem de çocuğunuz için yararlıdır. O, çimenlerde yatarken siz de yanına uzanın, birlikte güneşin batışını izleyin ya da yürüyüşler yapın, ne dersiniz ? GELiŞiMSEL ÇOCUK NÖROLOJiSi DERNEĞi GÇN Derneği, çocukluk çağında sinir sisteminin gelişimsel sorunlarının tanınması ve nedenlerinin ortaya konulması, tedavisi, özellikle bu sorunların önlenmesi konusunda çalışmalar yapmak amacı ile 2007 yılında Prof. Dr. Kalbiye Yalaz önderliğinde Ankara’da kurulmuştur. Çocuklarda beyin ve sinir sistemi gelişimi alanında hizmet, eğitim ve araştırma yapmayı hedeflemektedir. Gelişimsel sorunlarla çalışan Çocuk Nörologları, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanları, Çocuk Ruh Sağlığı Uzmanları, Psikologlar, Fizyoterapistler, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanları, Sosyal Hizmet Uzmanları, Odyolog ve Eğitim Odyologları derneğimize üye olabilir ve dernek çalışmalarına katılabilirler. Nöroloji, Beyin cerrahisi, Kadın Doğum Hastalıkları Uzmanları, Ortopedi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Kulak Boğaz Burun ve Göz Hastalıkları, Pratisyen Hekim ve Halk Sağlığı Uzmanları, Hemşire, Ebe, Özel Eğitim Öğretmenleri dernek çalışmalarına katkıda bulunabilir, klinik ve eğitim programlarına katılabilirler. Sevgili Anne ve Babalar, Çocuk Sağlığı ve Eğitimi alanında çalışanlar, bu film çocukların gelişiminde önem taşıyan soru ya da sorun kaynağı olan konulara açıklık getirmek üzere Gelişimsel Çocuk Nörolojisi Derneği tarafından hazırlanmıştır. Hastane, okul gibi toplu ortamlarda, kurum içi yayınlarda gösterimi ve izlenmesi yararlı olacaktır. • Bebek ve Çocuklarda Gelişimin Genel Özellikleri • Çocuklarda Normal Gelişim • Beyin Gelişimi • Genetik ve Çevre • Yaşa Göre Gelişim ve Öneriler • Tuvalet Eğitimi • • • • • • Çocuklarda Gelişimin Gecikmesi Çocuğum Okula Başlıyor Aşılama ve Aşı Tablosu Ateşli Havale Yemek Yeme Davranışları Çocukluk Çağı Baş Ağrıları Kalbiye Yalaz Çocuk Gelişimi ve Danışma Merkezimiz Ailelerin çocukları ile ilgili soru ve sorunları için tüm ailelere açıktır. GELİŞİMSEL ÇOCUK NÖROLOJİSİ DERNEĞİ Tunalı Hilmi Caddesi Buğday Sokak Kozlar İş Hanı 2. kat 6/34 KAVAKLIDERE/ANKARA Tel: 0312 427 50 57 - E-posta: info@gcn.org.tr www.gcn.org.tr