okulöncesi dönemlerde yaz okulları anne sütü beyin gelişimi için ne

advertisement
Gelişimsel Çocuk Nörolojisi Derneği • Çocuk Sağlığı ve Gelişimi Dergisi • 2015 • Sayı: 10
OKULÖNCESİ DÖNEMLERDE YAZ OKULLARI
ANNE SÜTÜ BEYİN GELİŞİMİ İÇİN
NE KADAR YARARLIDIR ?
YENİDOĞAN BEBEKLERE
GELİŞİM DESTEĞİ GEREKLİ MİDİR?
ÇOCUKLUK ÇAĞINDA ŞİŞMANLIK
CAN SIKINTISININ YARARLARI…..
ÇOCUK BAKIMI BILGILERINDE
BAZI DEĞIŞIKLIKLER
EMMEYİ BIRAKMA ZAMANI
EYVAH ! SÜNNET OLACAĞIM...
editör
GeÇeNe mecmuasının bu sayısında özellikle yaz tatilinde AnneBabaların bazı ilginç konularını gündeme getiriyoruz. Örneğin;
“Can Sıkıntısının Yararları” “Okul Öncesi Dönemlerde Yaz Okulları”
”Çocuk Bakımı Bilgilerinde Bazı Değişiklikler” gibi dikkatimizden kaçanlar
“Anne Sütü Beyin Gelişimi için ne kadar yararlıdır” “Yeni Doğan
Bebeklere Gelişim Desteği Gereklimidir” “Çocukluk Çağında Şişmanlık”
“Emzirmeyi Bırakma Zamanı” “Eyvah Sünnet Olacağım” gibi her zaman
aklımıza gelebilecek sorunları işledik.
Genel izlenim bilgi birikimimizin az olduğu, bir çok konuyu annebabaların el yordamı ile çözümlemeye çalıştığıdır. Çok defa hastalık
nedeniyle doktora baş vurmaya alışık bir toplumuz.
Çocuklarımızın bütün yeteneklerini ortaya koyabilmek için bir çok
korunma ön görüşümüzün olması, hele özelikle zihinsel ve beyinsel sağlık
sorunlarını önlemeye yönelik bir girişimde bulunmadığımızı fark ediyoruz.
Yaşamın her dönemin de sağlık kadar eğitime katkı yapacak Çocuk
Gelişimi Uzmanı, Okul Öncesi Öğretmenlerinden de yararlanmamız gerekir.
Tatilde bol bol okuyabilmeniz dileğiyle.
Gelişimsel Çocuk Nörolojisi
Dernek Başkanı
Prof. Dr. Kalbiye YALAZ
Yayın Sahibi
Gelişimsel Çocuk Nörolojisi Derneği adına Dernek Başkanı Prof. Dr. Kalbiye YALAZ,
Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Banu ANLAR
Yayına Hazırlayanlar
Banu ANLAR, Birgül BAYOĞLU, Handan ERCAN,
Hande ATAÇ, Esra TİFTİK, Özlem Çağlayan
Konuk Yazarlar
Özlem ÇAĞLAYAN, Aygen ÇAKMAK,
Öge Çultu KANTAROĞLU, Özge ÖZAY SÖKMEN, İdris Kıvanç CAVILDAK
derneğimizden
OKULÖNCESİ DÖNEMLERDE
YAZ OKULLARI
Özlem ÇAĞLAYAN,
Okulöncesi Öğretmeni
Eğitim-öğretim döneminin sona ermesi ile birlikte çocuklarımızın yaz tatili süreci başlar. Çocuklar için ideal
olan tatil zamanlarını eğlenceli ve faydalı biçimde geçirmeleridir. Yaz okulu programı sağlayan okullar; yüzme,
binicilik, basketbol, müzik, satranç, eğitsel oyunlar, jimnastik, bisiklet eğitimi, bilgisayar ve yoga gibi alanlarda
faaliyetler gösterir. Çocukların aileleri ile birlikte geçirmiş oldukları yaz tatili dışında; yaz okulları, bu yaş grubunun
yaz tatillerini verimli şekilde geçirdikleri bir dönemdir.
Büyümenin, gelişmenin ve öğrenmenin en hızlı olduğu dönem olan 0-6 yaş aralığındaki çocuklar için yaz
okulunun önemi oldukça fazladır. Fiziksel gelişimi destekleyen spor aktiviteleri ile okulöncesi dönemdeki
çocukların kişiliklerinin gelişimi ve desteklenmesi ile özel yeteneklerinin farkına varmaları sağlanmaktadır.
Çocuklar yaz okulu programında yapmış oldukları etkinlikleri grup halinde yaparken; grup ile hareket etmeyi,
sosyalleşmeyi, keşfetmeyi, araştırmayı, başarma duygusunu, zamanını etkili biçimde kullanmayı ve sporun
önemini öğrenirler. Bunun yanı sıra oyun biçiminde yapılan aktivitelerle çocukların vazgeçilmezi olan oyun
oynama ihtiyaçları yaz okulu
programları ile pekiştirilir.
Yaz okulları genellikle
çalışan velilerin daha çok
tercih ettiği bir sistemdir.
Fakat günümüzde çocukların
gelişimsel
ve
fiziksel
ihtiyaçlarını karşılayabilmek
daha da zorlaşmaktadır. Bu
yüzden çocuklarımızı daha
profesyonel ellere emanet
etmek gerekmektedir. Yaz
okulu programları çocukların
yaş ve gelişim ihtiyaçlarını
karşılaması nedeniyle de
tercih edilir.
YAZ OKULU SEÇERKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
• Yaz okulu seçiminde çocuğunuzun eğitim aldığı okul ya da öğretmeninin önereceği okulları tercih edilmelidir.
• Ulaşım yönünden mesafesi kısa ve güvenli gidip gelebileceği şekilde olmasına özen gösterilmelidir.
• Tercih ettiğiniz okulda çocuğunuzun yaş ve gelişim özelliklerine göre düzenlenmiş mekânlar ve grupların
olmasına dikkat edilmelidir.
• Yaz okulunun uygulayacağı eğitim ve aktivite programının çocuğunuzun ilgisine ve becerisine hitap edip
etmediğine dikkat edilmelidir.
• Branş seçiminde çocuğun boy, kilo ve fiziksel özelliklerini göz önünde bulundurulmalıdır.
• Yaz okulu tesisinde ilk yardım ve sağlık personelinin sürekli hazır bulunduğundan emin olunmalıdır.
•
Aylık ya da haftalık beslenme programları ve günlük olarak toplam kalori listesi
incelenmelidir.
•
Yaz okulu seçimi yaparken mutlaka çocuğun fikri alınarak birlikte karar verilmelidir.
İYİ TATİLLER DİLERİZ…
ANNE SÜTÜ BEYİN GELİŞİMİ İÇİN
NE KADAR YARARLIDIR ?
Banu ANLAR,
Çocuk Sağlığı-Hastalıkları ve Çocuk Nörolojisi Uzmanı
Birçok araştırma, anne sütü alan bebeklerin, çocukluk
çağına geldiklerinde zeka testlerinde birkaç puan daha yüksek
sonuçlar aldıklarını göstermektedir. Bu etki özellikle erken
doğmuş bebeklerde daha belirgindir. Bu nedenle yenidoğanprematüre bakım servislerinde başlatılan anne sütünün, bebek
eve geldikten sonra da en az 6 ay, ideal olarak bir-iki yıl devam
edilmesi istenmektedir.
Öte yandan araştırma sonuçlarını yorumlarken, karıştırıcı
etmenler de göz önüne alınmalıdır. Dış ülkelerde yapılmış olan
bu çalışmalarda bebeğini uzun süre emziren annelerin kendi
eğitim düzeylerinin ve zeka puanlarının daha yüksek olduğu da
görülmüştür. Çocuğun zekasını etkileyen en önemli özelliklerden
biri annenin zeka düzeyi olduğuna göre anne sütünde görülen
olumlu etki aslında annenin özellikleri ile ve bebekle her gün
birkaç saat çok yakın fiziksel ve görsel temas halinde olması ile
de bağlantılı olabilir.
Bebeklere anne sütünün 6 ay, herhangi bir ek besin verilmeden
verilmesi, bu dönemde ancak bebeğin aylık tartılarında bir
eksiklik görülürse ek besin verilmesi, ek besinleri verirken annebebek yakınlığının devam etmesi ve bebeğin zorlanmaması,
bebeğin gelişimi için olumlu koşulları sağlayacaktır.
YENİDOĞAN BEBEKLERE
GELİŞİM DESTEĞİ GEREKLİ MİDİR?
Banu ANLAR,
Çocuk Sağlığı-Hastalıkları ve Çocuk Nörolojisi Uzmanı
Erken doğmuş olan, ya da zamanında doğmuş olup da mikrobik hastalıklar, kan şekeri düşmesi, solunum
zorluğu gibi çeşitli nedenlerle yenidoğan yoğun bakım birimlerinde tedavi gören bebekler yaşamlarının ilk
haftalarında, hatta ilk aylarında ev ve aile ortamından uzak kalmaktadırlar. Yenidoğan servisleri anne-babaların her
gün bebeği görmelerine, sağlık durumu elverdiğince kucağa almalarına özen göstererek aileden uzak kalmanın
etkilerini azaltmaya çalışırlar.
Bebek taburcu olduktan sonra da, bebeğin hastanenin ışıklı, gürültülü, rahatsız edici ortamından kaynaklanan
olumsuz deneyimlerini gidermek, yoksun kaldığı anne ilgisini tamamlamak için yoğun anne teması önerilmektedir.
Annenin, babanın, varsa kardeşlerin bebeği okşaması, yumuşak sesle konuşması, bebek masajı uygulaması, hafif
müzikler dinletmesi, ayrıca yatırırken ve kucakta tutarken, hastanede bebek fizyoterapistlerince gösterilmiş olan
pozisyonlara uyulması bebeğin gelişimini destekleyecektir.
Yaşamlarının ilk aylarında tıbbi sorunlar yaşamış olan bebeklerin çocuk hekimi ve aile tarafından yakın
izlenmesi, bakma, gülümseme, başını tutma gibi işlevlerini zamanında kazanıp kazanmadığının kontrol edilmesi
önemlidir: böylece, olabilecek gecikmelere erken müdahale edilebilir. Bebek beyni gelişmeye açıktır: önemli olan
onun gereksinimlerini bilip, onları karşılamaktır.
EYVAH !
SÜNNET OLACAĞIM...
İdris Kıvanç CAVILDAK,
Üroloji Uzmanı
Sünnet, pipi başını kaplayan derinin çıkartılmasına denilir. Bu deri, dışta cilt, içte ise mukoza denilen iki
tabakadan oluşur ve tıp dilinde “prepisyum” adı verilir. Sünnetin tarihi oldukça eskiye dayanır. İlk sünnetin
milattan önce 15 bin yıl önce yapıldığı düşünülmektedir.
Dini ve kültürel etmenlerin yanı sıra, sünnetin bir çok sağlık faydaları vardır. Yapılan çalışmalar, sünnetin
idrar yolu enfeksiyonu riskini önemli ölçüde düşürdüğünü gösteriyor. Bazı araştırmalarda, sünnet olmayan
çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu görülme sıklığı sünnetli çocuklara göre 10 kat daha fazladır. Özellikle, yeni
doğan bebeklerde yapılan sünnet, ileri dönemlerde görülebilecek idrar yolu enfeksiyonu riskini önemli ölçüde
düşürür.
SÜNNETİN İDEAL YAŞI
Sünnetin ideal yaşı oldukça tartışmalı bir konudur. Kimi psikiyatristler 1-6 yaş arasını sünnet için sakıncalı
bulurken, kimileri de 2-4 yaş aralığını önermezler. Sünnetin ideal yaşı konusunda psikiyatristlerin genel kanısı,
ya 1 yaş öncesi ya da 6 yaş sonrasında yapılması olarak özetlenebilir. Pipide damarlanma çok olmadığı için
sünnet sırasında kanama pek olmaz. Çocuklarda yara iyileşmesi çabuk olduğu için sünnet yarası da çabuk
iyileşir. Sünnet derisi darlıklarında acil sünnet gerektirecek durum önlenmiş olur. Yeni doğan döneminde kişilik
henüz gelişmediği için sünnet sonrası yaşanabilecek olumsuz psikolojik etki önlenmiş olur.
Sünneti kim yapmalı?
Sağlıklı bir sünneti uzman doktorun yapması gerekmektedir. Böylece birçok sünnet hatasının önüne geçmiş
olunur. Sünnetin bir uzman doktorun yapmasındaki faydalar şunlardır:
• Çocukta kan durmaması gibi bir hastalık varsa (hemofili) bu hastalıktaki yan etkiler verilecek ilaçlar ile
önlenir.
• Uzman doktor tarafından yapılmışsa hatalı sünnet olasılığı azalır. Cerrahi aletler çok iyi steril edildiği
için çocuğun hepatit b, hepatit c kapma olasılığı ortadan kalkar.
• Sünnet derisinin gereği kadar
alındığı için penisin ileri yaşlarda
büyümesi ve gelişimi normal olur.
• Sünnet ağrı giderici ilaçlar altında
yapıldığı için çocuk ağrı duymaz.
• Sünnet yarası dikildiği için yara
iyileşmesi daha çabuk olur.
• Köy sünnetçilerinin yapacağı
sünnette çocuk ağrı duyacağı için çok
huzursuz ve hırçın olur ve zapt edilmesi
daha zordur. Bu nedenle çocuğun
psikolojisi bozulur.
EYVAH !
SÜNNET OLACAĞIM...
İdris Kıvanç CAVILDAK,
Üroloji Uzmanı
Sünnet sonrası dikkat edilecek hususlar
Hastanede sarılan sargılar ilk idrar ile atılmalıdır. Atılamaz ise yapışabileceğinden çıkarmak zor olabilir.
Çevresindeki yapıştırıcılara alkollü pamuk dokundurulması gevşemesini sağlayacaktır. Bu halde de pansuman
kendini bırakmaz ise, steril izotonik solüsyon ile ıslatılması faydalı olabilir. Pansumanın ilk çıkma anlarında hafif
kanama ve ağrı olabilir. Ağrı 5-10 dakikada geçecektir. Sünnet kilotu yara yerinin kurumasından sonra faydalı
olabilir. Ancak yara tam kurumadan ortamın nem oranını
artırmasından dolayı iltihabi durumların oluşmasına neden
olabilir.
Kanama:İlk 24 saatte sızıntı tarzında kanama doğaldır.
Ancak damlama tarzında ve silindiğinde hemen yenisi ile
dolan kanama müdahaleyi gerektirebilir. Ikınma ile kanama
dozu artabilir. Bu durumda 30 dakika kadar beklenmelidir.
Kanama buna rağmen durmaz ise hastaneye başvurmalıdır.
Banyo:Aksi söylenmemiş ise 4-5 gün sonra banyo
yapılabilir. Her gün banyo yapmak pipinin hızla
toparlamasına yardım eder. Banyo öncesi vücut silinebilir.
Ilık banyo pansuman işlevi görür. Banyo ayakta duş alma
tarzında yapılmalı ve pipiye fazladan işlem yapılmamalıdır.
Dikişler banyoda kendi kendine düşer. Almak gerekmez.
Yara iyileşmesi: Her türlü yaranın iyileşmesinin
tamamlanması 4 haftayı bulur. Ancak istenen şekilde yara
iyileşmesi 7. gün civarında gerçekleşir. 48 saati geçen
dönemde ağrı ve kızarıklık varlığı iltihaplanmadan dolayı
olabilir. Yapışık sünnet derisine bağlı olarak pipi ucunda
kabuk oluşabilir. Bu durum banyo ile geçer. Minik şişlik,
kızarıklık ve morluklar cerrahi işleme bağlı olup, 7 gün kadar sürebilir. Sünnet sonrası pipi ucunu koruyucu rolü
olan deriyi kaybetmek, pipinin hassasiyetini artırabilir. Bu durumun 4 ay sürdüğü gözlenebilmektedir.
ÇOCUK BAKIMI BILGILERINDE
BAZI DEĞIŞIKLIKLER
Öge Çultu KANTAROĞLU,
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı
Çocuk bakımı ile ilgili yerleşmiş ve yaygın olarak
uygulanan bazı bilgilerin günümüzde yapılan
araştırmalara
göre
farklılıklar gösterdiği
tespit edilmiştir.
Çocuk
bakımı
ile ilgili yapılan son
araştırmalara
göre
değişen bazı bilgi ve
uygulamalar ;
Bebeklerin
1
yaşı dolana kadar
araba
koltuğunda
arkaya
bakacak
şekilde
oturtulması
önerilirken, şimdi en az 2 yaşına kadar hatta mümkünse
maksimum büyüklüğe kadar arkaya bakarak
oturabileceği ve öne bakar pozisyona çevrilmemesi
önerilmektedir. Ayrıca 8-10 yaşından önce yetişkin tipi
kemer bağlanması tavsiye edilmemektedir.
Allerji riski olan bazı gıdaların ( fıstık ezmesi
gibi) 3 yaşına kadar yedirilmesi önerilmezken, son
araştırmalara göre 4-6 ay döneminde ek gıdaya
başlanması ile beraber allerjik olabilecek gıdalar da
verilmeye başlansın
denmektedir.
Araştırmacılara
göre
anne
sütü
aldığı bu dönemde,
anne
sütünün
allerjenlerden ekstra
koruyucu etkisinden
faydalanılması
önerilmektedir.
Bal
dışındaki
hemen
hemen tüm gıdaların
uygun
verilme
şekline getirilip (püre)
denenebileceği
belirtilmektedir.
2
yaş
altındaki
çocukların
dişmacunları
florsüz
olmalıdır
denirken, şimdi 1 yaşın altındaki
bebeklere dahi florlü dişmacunu kullanılması
önerilmektedir. Flor dişin mine tabakasına nüfuz edip
çürümelere karşı sağlam bir
yapı oluşturmaktadır. Diş
macunu miktarının 3 yaşa
kadar pirinç kadar, 3 yaş
sonrasında da bezelye kadar
olması tavsiye edilmektedir.
Amerikan araştırmalarına
göre ek gıdaya başlarken
pirinç unları, tahıllar ilk
önerilen gurupken artık
tamamlayıcı
gıdaya
başlarken
potansiyel
reaksiyonları gözlemlemek
için yeni gıdaları erken
denemek önerilmektedir.
Bebeklere ve çocuklara şişe suyu önerilirken artık
musluk suyunun (özellikle flor açısından zengin
olması sebebiyle) önerildiğini görüyoruz. Şehir suyu
şebekesinde bir sıkıntı yoksa filtreleme veya kaynatma
da artık önerilmemektedir. Ancak ülkemizde ki koşullar
gözönünde bulundurulduğunda en az ilk altı ay florlü
şişe suyuna devam edilmesi önerilmektedir.
Hamilelik döneminde diş
ve ağız sağlığı ile ilgili işlem
yapılması
istenmezken,
şimdiki önerilerde diş sağlığı
ile ilgili, diş röntgeni çekilmesi
dahil, bakım, dolgu, kanal
tedavisi gibi prosedürlerin
gereğinde uygulanmasının
e r t e l e n m e m e s i
önerilmektedir. Araştırmalar
gebelerin dişetlerinde ve
dişlerindeki
bakterilerin
anneden
bebeğe
geçebileceğini ve gebelerin
%40’ının
hamileliğinde
bir ağız sağlığı problemi ile
karşılaştığını göstermektedir.
DİŞ SAĞLIĞINA GEBELİK ÖNCESİNDE VE DE HER
DÖNEMDE ÖZEN GÖSTERİLMELİDİR
EMMEYİ BIRAKMA
ZAMANI
Özge ÖZAY SÖKMEN,
Bir Çocuk Annesi
Ben, üç yaşında bir kız annesiyim. Aslında bir de buçuğum var. Bu ay dünyaya gelecek bir kız bebek daha var
bünyemde.
Her anını tattığım, çalışmadığım her ana şükrettiğim, çocuk yetiştirmenin sonuna kadar tadını çıkardığım bir
süreç benim için annelik. Anne olmak için dünyaya gelenlerdenim ben. Her saniyesinin her dakikasının kutsallığına
inandığım, her adımda her aşamada onunla büyüdüğüm, onunla öğrendiğim bir süreç bu.
Ben on sekiz ay emzirdim kızımı. Seve seve dolu dolu on sekiz ay. Bıraktığımız ay Ağustos, yıl 2013’dü. Yirmidört
aydan önce emzirmeyi sonlandırmayı planlamıyordum aslında. Ama 2013 yazı yaşadıklarım, kızımdaki değişiklikler
ve bunların bende, anneliğimde yarattıkları bu süreci biraz hızlandırdı. O yaz, karı koca 15 aylık kızımızla birlikte ilk
yurt dışı deneyimimiz olan gemi ile 5 günlük Yunan adaları seyahatine çıktık.
Seyahatimizin son durağında bütün günün, sıcağın yorgunluğu ile acıkmışlığı da eklersek, devamlı “me
meeeeeee” diye bağıran bir 15 aylık kızım vardı kucağımda. Çığlıkları her yerden duyulan kızımın tek isteği,
annesini emmekti. Bu açlık değildi, uyumak isteği de değildi. Bu sadece ağız alışkanlığıydı. O esnada ne oturup
emzirebileceğim bir yer bulabilmiştim, ne de devamlı bağırarak ağlayan kızımı susturmayı başarabilmiştim. Seyahat
dönüşünde Duru’nun gelişimini takip eden Çocuk Gelişimi Uzmanının desteği ile artık emzirmeyi bırakmaya
karar
verdim.
Emzirmeyi
sonlandırmanın iki yolu vardı.
Biri, dış etken yardımı ile onu
göğüsten soğutmak, örneğin,
salça, sabır taşı sürmek, yara
bandı kapatarak sonlandırmak.
Bir diğeri ise Çocuk Gelişimi
Uzmanının da önerdiği onu
birey olarak görüp, artık
büyüdüğünü,
emmenin
artık biteceğini, uzun bir
zamana
yayarak
anlatıp,
önce gündüzü daha sonra da
geceyi bırakacağımız bir süreç
olacaktı. Ben onu kandırmak
yerine ikinci yöntemle bunu
çözebileceğime karar verdim
ve uygulamaya geçtim.
Gündüz emmelerinin kolaylıkla hallettim. Bir haftanın sonunda artık yatağa yatırdıktan yarım saat sonra uykuya
daldı, emzirmek yerine de gün içinde inek sütü vermeye başladım. İlk başlarda uykuya geçmekte çok zorlanmıştı,
ama zamanla bu süreci de halletmiştik. Geriye gözümde en çok büyüttüğüm gece sık uyanmaya sebep olan gece
emmeleri kalmıştı. Bu kararı uzun uzadıya planlayıp düşünüp gerçekleştirmektense, hemen harekete geçmeye
karar verdim, çünkü uykusuz geceler yaşam kalitemi ve kızımla olan paylaşımımı etkilemeye başlamıştı.
İlk gece uykusuz, gergin ve bol ağlamayla geçti. İkinci gece de şiddetinden hiçbir şey kaybetmemişti. Her
ağlayarak uyandığında kucağıma alarak onu sakinleştirmeye çalıştım. Çoğu zaman işe yaradı. Takip eden geceler
şiddeti azala azala geçti. İki zor haftanın sonunda, emzirme meselesini ortadan kaldırmıştık. Bir kaç hafta sonra
arada bir yoklamaya devam etti. Artık kararlı olduğumu ve bu işin sonlandığını anlamıştı. Bu süreç bana çok net
bir durumu açıkladı. Benim kızım, konuştuğum, anlattığım, açıkladığım sürece, her durumla baş
edebilecekti. Bu öğretiden yola çıkarak, her değişiklikten önce kızım ile hep konuştum. Anlattım,
neler olabileceğini, neler hissedebileceğini, ona açık açık anlattım. Bu yöntemle de çok şey kazandık.
Annelik yaşarken keşfettiğimiz, bilmediğimiz yollarda yürüdüğümüz, yürürken yol sapa mı
doğru yol mu deneyerek öğrendiğimiz, çok keyifli, yorucu, bazen yıpratıcı, çoğu zaman fedakarlık
gerektiren bir yolculuk.
ÇOCUKLUK ÇAĞINDA
ŞİŞMANLIK
Handan ERCAN,
Çocuk Gelişimi Uzmanı
Son yüzyılın en önemli çocukluk dönemi sağlık
sorunlarının başında şişmanlık yer almaktadır. Çocukluk
dönemi şişmanlığı tüm dünya ülkelerinde (az gelişmiş
– gelişmiş) artmaktadır. (WHO, 2012)
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl dünyada
üç milyona yakın insan kilolu yada şişman olması
nedeniyle yaşamını yitirmektedir.
Ülkemizde 2009 yılında yapılan bir araştırmada
6-9 yaş grubu çocuklar arasında kilolu olma %14,3 ve
şişmanlık % 6,5 olarak bulunmuştur. Bu araştırmanın
sonuçları göstermektedir ki, ülkemizde her beş
çocuktan biri kilolu olma ile ilişkili hastalıklar açısından
risk altındadır.
Şişmanlığın neden olduğu sağlık sorunlarının
başında kalp-damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon,
bazı kanser türleri ve kas iskelet sistemi hastalıklar
gelmektedir.
Tüm dünyada özellikle
şişmanlığının artma nedenleri ;
çocukluk
çağında
* Genetik ve çevresel etmenler,
* Aşırı ve yanlış beslenme, “hızlı yemek” denen hazır
gıdaların pazarlamasının artması ve kolay ulaşılması,
* Fiziksel aktivite yetersizliği,
* Televizyon izlemenin ve bilgisayar kullanmanın
yaygınlaşması,
* Uyku süresinin az yada çok olması
* Nörolojik, fizyolojik, biyokimyasal ve psikolojik
etmenlerdir.
Dünya Sağlık Örgütü koordinatörlüğünde 21
ülkede uygulanan “Avrupa Çocukluk Çağı Obezite
Araştırması”na T.C. Sağlık Bakanlığı, T.C. Milli Eğitim
Bakanlığı, Dünya Sağlık Örgütü işbirliğinde bu yıl
ülkemizde katılmıştır. Bu çalışmanın amacı uluslararası
bir araştırmaya katılarak okul çağı çocuklarının
büyümelerinin diğer ülkelerle kıyaslamalı olarak
izlenmesidir. Proje kapsamında öğrenciye, velilere
yönelik anketler ve çocuğun içinde bulunduğu
okul çevresi ile ilgili bilgiler elde edilmiştir.
Araştırmanın iki yılda bir tekrarlanarak okul çağı
çocuklarının büyümelerinin değişiminin izlenmesi
hedeflenmektedir.
Ayrıca ülkemizde Dünya Sağlık Örgütü Çocukluk
Dönemi Şişmanlığın izlenmesi protokolü kullanılarak
7-8 yaş grubu çocukların beslenme durumları
araştırılmış ve elde edilen verilere göre;
*Okullarımızın beslenme ve fiziksel aktivite
olanakları ve uygulamaları açısından desteklenmesi
gerekmektedir,
*Çocuklarımızın sağlıklı ve dengeli beslenmeleri
konusunda davranış değişikliğine gereksinimi olduğu
kadar fiziksel aktivitelerinin de artırılması gerekmektedir.
Bunun için ailenin bakış açısının geliştirilmesi ve
yaşanılan ortam olanaklarının değerlendirilmesi ve
geliştirilmesi gerektiği tespit edilmiştir.
Sağlıklı beslenme davranışlarının oluşmasında pek
çok etken rol oynamakla beraber sosyo-ekonomik
ve sosyo-kültürel durumun en önemli etken olduğu
bilinmektedir. Bu nedenle çocukların sağlıklı beslenmesi
ve fiziksel aktivite yapmalarına ilişkin politikaların
güçlendirilmesi ve uygulamaya geçirilmesi için acilen
gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
Can sıkıntısının
yararları...
Aygen ÇAKMAK,
Çocuk Gelişimi Uzmanı
Çocuğunuz artık beş yaşında ve ilkokula
gidiyor. Yeni arkadaşlarıyla okul dışında da
görüşmek istiyor. Bunun üstüne birde okul
sonrası etkinliklere katılıyorsa, zamanın
çoğunu koşuşturma ile geçirmeye başlamış
demektir. Bu koşuşturmalı yaşam tarzı
heyecanlı ve eğlenceli olsa da dinlenip kendi
başına kalacağı ve hayal gücünü çalıştıracağı
fırsatlara da zaman ayırması sağlıklı olacaktır.
Arkadaşlarınız, çocuklarını futbol, müzik
yada yüzme gibi kurslara gönderirken sizin
çocuğunuzun boş boş oturması size zaman
kaybı gibi gelebilir. Ancak çocuğunuzun
bilişsel ve duygusal gelişimi için atıl
zamanların da büyük önemi vardır. Plansız
ve koşuşturmasız bir zaman ya da bildiğimiz
can sıkıntısı, çocuğunuzu bir şeyler icat etmeye, yaratmaya ve ilgi alanlarını keşfetmeye teşvik eder. Özellikle
hayal gücünü açığa çıkaran oyunlarla oynayan çocuklar, sorun çözmede ve stresle başa çıkmada daha başarılı
olabilmektedir.
Korkulan nakarat “canım sıkılıyor” u
duyduğunuzda hemen çocuğunuzu eğlendirmek
Televizyonu
için bir şeyler yapmaya çalışmayın, televizyon ya da
kapatmak, çocuğun hayal kurma
bilgisayarı açmamaya gayret edin. Bunların yerine
süresini artırmaktadır. Özellikle yüksek
resim malzemeleri ya da oyuncak bebeklerine
teknolojili eğlencelere zaman ayırmak 30 yıl
giysi olarak kullanabileceği kumaşlar verin.
öncesine göre çocukların gece yaklaşık bir
Eğer çocuğunuz serbest zamanı değerlendirme
saat daha az uyumasına neden
konusunda başarılı değilse ilk başlarda ona
olmaktadır.
yapabileceği şeyler konusunda bazı örnekler
verebilirsiniz ama daha sonra yaratıcılığı ve hayal
gücü karşısında şaşıracaksınız. Ona hayal kurabileceği hoş ve sakin ortamlar yaratın. Cam kenarında rahat bir
koltuk, hamak, evde ya da bahçede kuracağınız bir çadır ya da salonun bir kenarına sereceğiniz bir battaniye
uygun olabilir. Çocuğunuza gözlerini kapatmasını ve nefes alış-verişini dinlemesini ya da vücudunun değişik
bölümlerini kasıp gevşetmek gibi basit gevşeme egzersizlerini öğretebilirsiniz. Bu yaştaki çocukların vücutları
esnek olduğu için yogada iyi bir seçenek olabilir.
Koşuşturmalı hayatınızda hayal kurmak asla yapılacaklar listesinde yer almaz, boş oturmanın kötü bir ünü
vardır ancak hayatınızda atıl zamana da yer vermek, hem sizin hem de çocuğunuz için yararlıdır. O, çimenlerde
yatarken siz de yanına uzanın, birlikte güneşin batışını izleyin ya da yürüyüşler yapın,
ne dersiniz ?
GELiŞiMSEL ÇOCUK
NÖROLOJiSi DERNEĞi
GÇN Derneği, çocukluk çağında sinir sisteminin gelişimsel sorunlarının tanınması ve nedenlerinin
ortaya konulması, tedavisi, özellikle bu sorunların önlenmesi konusunda çalışmalar yapmak amacı ile 2007
yılında Prof. Dr. Kalbiye Yalaz önderliğinde Ankara’da kurulmuştur.
Çocuklarda beyin ve sinir sistemi gelişimi alanında hizmet, eğitim ve araştırma yapmayı hedeflemektedir.
Gelişimsel sorunlarla çalışan Çocuk Nörologları, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanları, Çocuk Ruh Sağlığı
Uzmanları, Psikologlar, Fizyoterapistler, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanları, Sosyal Hizmet Uzmanları,
Odyolog ve Eğitim Odyologları derneğimize üye olabilir ve dernek çalışmalarına katılabilirler.
Nöroloji, Beyin cerrahisi, Kadın Doğum Hastalıkları Uzmanları, Ortopedi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon,
Kulak Boğaz Burun ve Göz Hastalıkları, Pratisyen Hekim ve Halk Sağlığı Uzmanları, Hemşire, Ebe, Özel Eğitim
Öğretmenleri dernek çalışmalarına katkıda bulunabilir, klinik ve eğitim programlarına katılabilirler.
Sevgili Anne ve Babalar, Çocuk Sağlığı ve Eğitimi alanında çalışanlar, bu film çocukların gelişiminde
önem taşıyan soru ya da sorun kaynağı olan konulara açıklık getirmek üzere Gelişimsel Çocuk Nörolojisi
Derneği tarafından hazırlanmıştır. Hastane, okul gibi toplu ortamlarda, kurum içi yayınlarda gösterimi ve
izlenmesi yararlı olacaktır.
• Bebek ve Çocuklarda Gelişimin
Genel Özellikleri
• Çocuklarda Normal Gelişim
• Beyin Gelişimi
• Genetik ve Çevre
• Yaşa Göre Gelişim ve Öneriler
• Tuvalet Eğitimi
•
•
•
•
•
•
Çocuklarda Gelişimin Gecikmesi
Çocuğum Okula Başlıyor
Aşılama ve Aşı Tablosu
Ateşli Havale
Yemek Yeme Davranışları
Çocukluk Çağı Baş Ağrıları
Kalbiye Yalaz Çocuk Gelişimi ve Danışma Merkezimiz Ailelerin çocukları ile ilgili soru ve sorunları için
tüm ailelere açıktır.
GELİŞİMSEL ÇOCUK NÖROLOJİSİ DERNEĞİ
Tunalı Hilmi Caddesi Buğday Sokak Kozlar İş Hanı 2. kat 6/34 KAVAKLIDERE/ANKARA
Tel: 0312 427 50 57 - E-posta: info@gcn.org.tr
www.gcn.org.tr
Download