Osmanl› Sonras› Arnavutluk (1912-1920) Avlonyal› Süreyya Bey haz›rlayan Abdulhamit K›rm›z› KLAS‹K 58. Kitap BALKAN GÖZÜYLE OSMANLI 1 Osmanl› Sonras› Arnavutluk (1912-1920) Avlonyal› Süreyya Bey Hat›rat ve Terâcim-i Ahvâl Haz›rlayan Abdulhamit K›rm›z› Dizi Editörü Suat Merto¤lu Eserin Türkçe yay›n haklar› Klasik’e aittir ISBN 978-975-8740-XX-X Birinci Bas›m: Ekim 2009 Yay›n Haz›rl›k Mustafa Demiray Tasar›m Kapak Salih Pulcu Bask›/Cilt Elma Bas›m Halkal› Cad. No: 164 B4 Blok Sefaköy - ‹stanbul Vefa Cad. No: 56 34134 Vefa ‹stanbul Tel 0212. 520 66 40-41 Faks 0212. 520 74 00 klasik@klasikyayinlari.com www.klasikyayinlari.com TAKD‹M Osmanl› Devleti birçok dinî ve etnik unsurun yaflad›¤› genifl bir co¤rafyada uzun süre hüküm sürmesiyle dünya tarihinde önemli izler b›rakm›flt›r. Bu farkl› unsurlar› ahenkli bir flekilde idare etmesi tarihte onun için önemli bir güç kayna¤› oldu¤u gibi, y›k›l›fl› da modern dönemde ulusçuluk fikrinin sözkonusu unsurlar aras›nda yükselmesi ve bununla ba¤lant›l› olarak bu devletin topraklar› üzerinde hesaplar› olan büyük güçlerin müdahaleleri sonucunda gerçekleflmifltir. Bu nedenle, Osmanl› Devleti’nin da¤›lma sürecini söz konusu farkl› unsurlar›n perspektifinden yans›tmak, bu süreci ve ilgili co¤rafyada etkileri günümüze kadar ulaflan sonraki oluflumlar› takip etmek aç›s›ndan büyük bir zenginlik kazand›racakt›r. Klasik Yay›nlar› Osmanl› Devleti’nin son dönemine, farkl› dinî ve etnik unsurlardan gelen flahsiyetlerin hat›ratlar› arac›l›¤› ile ›fl›k tutma çabas›na yeni bir halka daha eklemektedir. Halen devam eden “Arap Gözüyle Osmanl›” dizisinden sonra flimdi de fizikî co¤rafyas›n›n yan› s›ra beflerî co¤rafyas› aç›s›ndan da Osmanl› tarihinin ayr›lmaz bir parças› olan Balkan co¤rafyas›ndan baz› flahsiyetlerin hat›rat türü metinlerini yay›nlamay› hedefleyen “Balkan Gözüyle Osmanl›” dizisi, bu hedefin somut sonucudur. Bu dizinin ilk kitab› olan elinizdeki çal›flma, Osmanl› Devleti’nin Balkan co¤rafyas›ndaki önemli bir unsuru olan Arnavutlardan bir ismin, Avlonyal› Süreyya Bey’in (1859-1940) hat›ralar›n› içermektedir. Süreyya Bey Arnavutluk’un Osmanl›’ya kat›lmas›ndan Osmanl›’n›n son günlerine kadar üst düzey devlet kademelerinde görev yapm›fl çok say›da insan yetifltiren mahallî bir eflraf ailesinin mensubudur. Vali ve Rumeli Beylerbeyi payeli Mustafa Nuri Pafla’n›n o¤lu, 19031908 aras›nda sadrazaml›k yapan Avlonyal› Ferid Pafla’n›n Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 5 kardefli, II. Meflrutiyet’te Osmanl› Meclis-i Mebusan’›nda Berat mebusu ve 1912’de ba¤›ms›zl›¤›n› ilan eden Arnavutluk’un ilk devlet baflkan›, ayn› zamanda ileri gelen Jön Türklerden olan Avlonyal› ‹smail Kemal’in ise kuzenidir. Avlonya’daki arazilerinin idaresi ile ilgilenen Süreyya Bey, di¤er aile fertlerine nazaran Cemiyet-i Rüsûmiye reisli¤i gibi daha mütevaz› devlet görevlerinde bulunmufl ve 1912 seçimlerinden sonra Osmanl› Meclis-i Mebusan›’na Berat mebusu olarak girmiflse de k›sa k›sa süre sonra istifa etmifltir. Entelektüel bir kiflili¤e sahip olan Süreyya Bey II. Abdülhamid döneminde Zerrât isimli bir dergi ç›karm›fl ve Muaviye b. Ebî Süfyân’›n hayat›n› konu edinen Fitretü’l-‹slâm adl› bir eser ile II. Meflrutiyet döneminde Arnavutluk ve alfabe tart›flmalar› üzerine çeflitli yaz›lar kaleme alm›flt›r. Süreyya Bey’in 1920’lerde kaleme ald›¤› hat›ralar› Arnavutluk’un Osmanl› Devleti’nden ayr›larak ba¤›ms›zl›¤›n› ilan etti¤i 1912’den 1920’ye kadar olan dönemi kapsamaktad›r. Bununla birlikte Arnavutluk’taki ba¤›ms›zl›k öncesi geliflmeler ile Arnavutlar›n Osmanl› yönetimi ve bilhassa ‹ttihad ve Terakki Cemiyeti ile iliflkileri ba¤lam›nda geriye dönük çeflitli de¤erlendirmeler de içerdi¤inden Osmanl› dönemi de hat›ralar›n önemli bir k›sm›n› oluflturur. Hat›ralar, yazar›n›n konumu, iliflkileri ve aile çevresinden önemli birçok flahsiyetin bulunmas› nedeniyle söz konusu döneme ve Arnavutlar›n yo¤un olarak yaflad›klar› bölgelerde meydana gelen olaylara ›fl›k tutacak niteliktedir. Ba¤›ms›zl›ktan sonra kaleme al›nm›fl olmas›n›n da etkisiyle, hat›ralara Arnavut milliyetçisi ve Osmanl› aleyhtar›, bilhassa ‹ttihad ve Terakki karfl›t› bir ton hâkimdir. Bununla birlikte hat›rat Osmanl› son dönemindeki ve ba¤›ms›zl›k sonras› Arnavutluk’taki birçok olaya birinci elden kaynakl›k etmesi aç›s›ndan önem tafl›maktad›r. Arnavutlar› ba¤›ms›zl›k ilan›na götüren flartlar, ba¤›ms›zl›k sonras› yaflanan kargafla, Arnavutluk’taki çeflitli kesimler aras›ndaki dâhilî sürtüflmeler ve bu ülke üzerinde emelleri olan çeflitli komflu devletlerin rekabetleri oldukça canl› bir flekilde tasvir edilmektedir. Birçok hat›ratta oldu¤u gibi burada da Süreyya Bey, ele ald›¤› olaylarda kendisini merkezî bir konuma yerlefltirme çaba6 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 s› içindedir. Ancak kendisinin Arnavut milliyetçili¤inde ve ba¤›ms›z Arnavutluk’un ortaya ç›k›fl› ve sonras›ndaki süreçte ima ve iflaret etti¤i kadar önemli bir konuma sahip olup olmad›¤›na konunun uzmanlar› karar verecektir. Öte yandan hat›ratta Arnavutlar›n ulusal talepleri ve özellikle ‹ttihad ve Terakki Cemiyeti’nin bu talepler karfl›s›ndaki tutumu, yaflanan tart›flma, rahats›zl›k ve hayal k›r›kl›klar› konusunda dile getirilenlerle “Arap Gözüyle Osmanl›” dizisinden flu ana kadar yay›nlanm›fl hat›ratlar›n kimi benzerlikleri dikkat çekmektedir. Paralel okumalarla o dönemde milliyetçilik ekseninde yaflananlardan elde edilecek tecrübe birikiminin günümüzün benzer baz› aktüel tart›flmalar›na olumlu katk› sa¤layaca¤› düflünülebilir. Süreyya Bey’in Arnavutluk Milli Kütüphanesi’nde Osmanl›ca olarak bulunan yazma halindeki hat›ralar› Türkçede ilk defa yay›nlanmaktad›r. Yazma nüsha ihtiva etti¤i baz› eksiklikler ve problemlerden ötürü henüz son fleklini almam›fl bir müsvedde görünümündedir. Metinde zaman zaman kendisine at›f yap›lan ve baz› belgeleri içerdi¤i bildirilen zeyl, bu nüshada yer almad›¤› gibi kitab›n ikinci bölümüne göndermede bulunan notlar› gösteren rakamlarda da ciddi kar›fl›kl›k, eksiklik ve atlamalar mevcuttur. Notlar› gösteren rakamlarla notlar›n muhtevas› aras›nda tutars›zl›klar bulundu¤u gibi, metinde notlara ait 265 rakam görülürken ikinci k›s›mda sadece 236 not bulunmaktad›r. Anlafl›ld›¤› kadar›yla Süreyya Bey metinde notland›rmay› düflündü¤ü yerlere rakamlar koymufl, ancak daha sonra bu notlar› tamamlama f›rsat› bulamam›flt›r. Di¤er taraftan metinde dil ve imla kullan›m› noktas›nda da yazara ve bölgeye ait baz› hususiyetler bulunmaktad›r. Bu hususiyetler büyük ölçüde muhafaza edilmekle birlikte özellikle ikinci k›s›mdaki notlara ait rakamlar konusundaki kar›fl›kl›k ciddî boyutlarda oldu¤undan muhtevadan hareketle bu rakamlar›n bir k›sm› taraf›m›zdan yeniden düzenlenmifltir. Ancak Süreyya Bey’in nereleri notland›rmak istedi¤i konusunda okuyucuya bir fikir vermek için ikinci k›s›mda yer almayan notlar› gösteren rakamlar da metinde aynen korunmufltur. Herhangi bir görsel malzemesi olmayan esere çeflitli kaynaklardan temin edilen foto¤raflar ilave edilmifl, ele al›nan kifli ve olaylar›n daha Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 7 canl› bir flekilde aktar›lmas› amaçlanm›flt›r. Ayr›ca çal›flman›n bafl taraf›na eseri yay›na haz›rlayan Dr. Abdulhamit K›rm›z› taraf›ndan Osmanl› arfliv belgelerine de dayal› olarak Süreyya Bey’in emek mahsulü bir biyografisi ile eserin sonuna metinde geçen baz› kelime ve terkiplerin Türkçe karfl›l›klar›n› gösteren bir lügatçe eklenmifl, böylece okuyucular›n yazar hakk›nda derli toplu bilgiye ulaflmas› ve eserden daha fazla istifa edilmesi yolunda çaba sarf edilmifltir. Bu vesile ile hat›rat›n el yazma metnine ulaflmam›z› sa¤layan Prof. Dr. Ali Birinci’ye müteflekkir oldu¤umu ifade eder, bu çal›flman›n ilgili literatüre katk› sa¤lamas›n› temenni ederim. M. Suat Merto¤lu 8 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 MÜTERC‹M‹N ÖNSÖZÜ Avlonyal› Süreyya Bey’in Hat›rat ve Terâcim-i Ahvâl bafll›kl› adl› an› niteli¤indeki bu eseri 249 sayfa halinde Arap harfleriyle Türkçe olarak yaz›lm›flt›r. Asl› Arnavutluk Milli Kütüphanesi’nde bulunan bu hat›rat (AQSH.F. 56, D.11:1-249), her daim medyun-› flükran oldu¤umuz Türk Tarih Kurumu Baflkan› Prof. Dr. Ali Birinci’nin himmetleriyle bize ulaflt›r›ld›. Süreyya Bey büyük ihtimalle bu an›lar›, Arnavutluk’un ba¤›ms›zl›k sürecinde yapt›¤› çal›flmalar› hat›rlatarak, sonradan iflledi¤i siyasî hatalar yüzünden u¤rad›¤› töhmetlerden kendisini temize ç›karmak için yazd›. Süreyya Bey (özellikle 171 ve 179 numaral› dipnotlarda görülebilece¤i üzere) bazen mevcud Arnavutluk hükûmetine hitap ediyor. Kaleme ald›¤› birçok hayat öyküsü aras›nda, özellikle 1925’te devletin bafl›na geçen Ahmed Bey Zog’u överek anlatmas› dikkat çekiyor. Bu kitap sadece ‹ttihad ve Terakki dönemi, Balkan Harbi ve Dünya Harbi s›ras›nda yaflanan önemli olaylar hakk›nda birinci el tan›kl›klar›yla de¤il, kifliler hakk›nda yaz›lan hal tercemeleriyle de, onlar› yak›ndan tan›m›fl bir flahsiyetin kaleminden ç›kmakla, ayr› bir öneme sahiptir. Bu “terâcim-i ahval,” yani hayat öyküleri ‹smail Kemal Bey, Esad Topdanî Pafla, Turhan Pafla, Binbafl› Karabeneli Bekir Efendi, Hasan Tahsin Pafla, Faz›l Topdanî Pafla, Hoca Kadri Efendi gibi, son dönem Osmanl› tarih sahnesinde arz-› endam etmifl kifliler ve tabiî ki Avlonyal› ailesinin birçok müntesibi hakk›nda esasl› bilgiler içermektedir. Zaten Arnavutluk kurucu kadrolar›n›n Osmanl› e¤itim kurumlar›nda yetifltikleri, Osmanl› ordusunda veya bürokrasisinde görev yapt›klar›, meclislerde memleketlerini temsil ettikleri unutulmamal›d›r. Ayr›ca bu hat›rat›n sadece Türkiye ve Arnavutluk’un de¤il, özellikle Avusturya ve ‹talya gibi Avrupa devletlerinin ve Balkanlar’›n yak›n tarihinin karanl›k noktalar›na ›fl›k tutacak flehadetler de içerdi¤i görülecektir. Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 9 Hat›rat›n yaz›m süreci en az dört y›l sürmüfl olmal›d›r, zira Süreyya Bey’in metnin farkl› yerlerinde bazen cümlelere tarih atmas›ndan, baz› sat›rlar›n 1922-1925 y›llar›nda yaz›ld›¤›n› anl›yoruz. Ana metnin sonunda yer alan 37 numaral› dipnotta, “fiu sat›rlar› yazd›¤›m 1922 senesi Teflrinisanisinde” diyerek bütçedeki maarif pay›na de¤inmifltir. 2 numaral› notunda ise, “kemal-i teessüfle iflittim ki, hükûmetimiz âsâr-› atîka taharrîsi ve hafriyat-› fenniye icras› içün ecnebî bir zata imtiyaz vermifltir” cümlesinin arkas›na “(Sene 1923)” ibaresini eklemifltir. 219 numaral› notunda Avusturya ordular›n›n iflgal s›ras›nda Arnavutluk’a verdikleri zarar ve ziyan›n tazminat›n› aramak üzere hükûmete “Cemiyet-i Beynelmilel”e müracaat etmesini 1923 senesinde ihtar etti¤ini yazm›fl, 152 numaral› notta “Bend-i Mahsus, 1 Mart 1923” bafll›¤› alt›nda maarif konusuna girmifltir. 191 numaral› nota gelindi¤inde, çok sevdi¤i Hoca Kadri Efendi’nin “1924 y›l›nda hastal›¤› nüksederek rahmet-i Rahman’a kavuflmufl” oldu¤unu ifade etmifltir. 198 numaral› notta ise, “Korfu’da 1925 senesinin flehr-i fiubat›nda” Prens zu Wied’e ait alt› sand›k eflyan›n sat›ld›¤›n› yazm›flt›r. Bu kadar geç bir zamanda yaz›lm›fl olmas›na ra¤men, hat›rat›n üslubu bazen Osmanl›ca kamuslara baflvurmay› gerektirecek derecede tumturakl›d›r. Bu yüzden kimi ifadelerin bugünkü Türkçe karfl›l›klar› taraf›m›zdan kitab›n sonuna ilave edilmifltir. Baz› yanl›fllar›n metni temize çeken katibe ait oldu¤u anlafl›lmaktaysa da, Süreyya Bey’in Türkçesinin pürüzsüz oldu¤unu söylemek de mümkün de¤ildir. Metinde kendisinden kaynakland›¤› hissedilen birçok kelime yanl›fllar›na ve cümle kurulufl hatalar›na rastlanmaktad›r. Ayr›ca “askerî atafle militerler” gibi galatlar,“vakt-i muayyene” veya “rüesâ-y› ruhanî”de oldu¤u gibi, s›ft tamlamalar›nda müzekker-müennes uyumsuzluklar› vard›r. Müellif, mesela “yaln›z ‹talya bayra¤› alt›nda bulunanlar endifleden azadesiz kal›rd›” cümlesinde azade kelimesine olumsuzluk eki getirerek anlam› bozmufltur. Bu gibi yanl›fllarda köfleli parantezler içinde do¤ru harfler yerlefltirilmifl, faili meçhul oldu¤undan dolay› anlafl›lamayan baz› cümlelere fail eklenmifltir. Metinde farkl› flekillerde yaz›lm›fl olan yabanc› (Alman, Frans›z, ‹ngiliz, ‹talyan, Flaman) isimler bulunabildi¤ince orijinal 10 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 haliyle kullan›lm›flt›r. Mesela, Süreyya Bey k›sa bir müddet memleketine hükümran olan Prens’in ad›n› her zaman (“de”nin) Frans›zca okunufluyla “Prens dö Wied” yazd›¤› halde, söz konusu flah›s Alman oldu¤undan transkripsiyon metninde “Prens zu Wied” olarak yaz›lm›flt›r. Süreyya Bey’in kulland›¤› komplot, prefect, karabinyer gibi yabanc› kelimeler italik yaz›flla gösterilmifltir. Büyük rakamlarla parantez içinde iflaret edilip metnin sonunda yer alan ve asl›nda metnin üçte birini oluflturan, her zaman s›ray› takip etmeyen ve baz› rakamlar› mükerrer kullan›lan notlar (toplam 236 adet) Süreyya Bey’in kendi notlar›d›r. Bunlar aras›nda Süreyya Bey’in atlad›¤› notlar bulunmaktad›r. Y›ld›z fleklinde sayfa alt›na düflülen az say›daki dipnot da ona aittir. Fakat metin içinde ve alt›nda köfleli parantezle gösterilen düzeltmeler ve dipnot numaralar› ile gösterilerek metnin sonuna al›nan dipnotlar haz›rlayana aittir. Bafll›klar tamamen Süreyya Bey’indir, fakat paragraf bafllar›na metnin ak›fl›na göre müdahale edilmifltir. Arapça tamlamalar italik yaz›lm›fl, kitab›n sonuna bunlar›n ve Osmanl›ca baz› ifadelerin günümüz karfl›l›klar›n› gösteren bir lugatçe eklenmifltir. Süreyya Bey’in hayat› hakk›nda elimizde ciddî bir araflt›rma yoktu. An›lar›n yay›nlanmas›n› vesile k›larak Süreyya Bey’in yaflam öyküsünü infla etmeye çal›flt›m, eserleri hakk›nda bilgi verdim. Takip eden sayfalarda an›lardan önce bu biyografi yer al›yor. Haz›rlad›¤›m metni fevkalade bir dikkatle gözden geçirerek birçok düzeltme yapan Dr. M. Suat Merto¤lu’na teflekkür ediyorum. Elbette kalan okuma hatalar›n›n sorumlulu¤u bana aittir. Türkiye’deki tarih kitaplar›nda Arnavutluk’tan en çok II. Meflrutiyet’in ilan›ndan Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndan kopufluna kadarki k›sa dönemiyle söz konusu edilir. Balkan Harbi ve Dünya Harbi s›ras›nda ve bu harplerden sonra Arnavutluk’ta neler olup bitti¤iyle ilgili pek kaynak yoktur. Bu kitab›n tarih yaz›m›m›zda rahats›z edici bir bofllu¤u doldurmas›n› temenni ediyorum. Dr. Abdulhamit K›rm›z› Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 11 ‹Ç‹NDEK‹LER j 1. K›s›m Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 17 Abdülhamit K›rm›z› Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 19 Kökler 20 Süreyya Bey’in Gençlik Y›llar› 23 Süreyya Bey’in Avlonya Y›llar› 24 Kütüphane Bask›n› ve Süreyya Bey’in ‹stanbul’a Kaçmas› 35 Süreyya Bey Tekrar Avlonya’da 43 ‹stanbul Y›llar› 48 Avlonya’ya Dönüfl 52 Dallar 56 Eserler 57 Zerrat 58 Fitretü’l-‹slâm 59 Arnavutluk ve Arnavutça Hakk›nda Yazd›klar› 62 j 2. K›s›m Hat›rat 75 Süreyya Bey Mukaddime 77 Bismike’l-Müte‘âl‘ 77 Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 13 ‹stila-y› Osmanî 83 Devr-i Tanzimat 88 Devr-i ‹ntibah 91 Devr-i Tahakküm 93 Devr-i Meflrutiyet 96 Ahd ü Misak 102 Metâlib-i Milliye 108 ‹htirâsât-› Yunaniye 109 Muhakeme-i Hakikat 114 Tedârükât-› Harbiye 118 Avusturya’n›n Siyaseti 126 Müdafaa-i Kavmiye 130 ‹stiklâl-› Millî 135 ‹smail Kemal Bey 139 Esad Pafla Topdanî 142 ‹flkodra 146 Dük de Montpensier 149 Arnavutluk’la Bab›ali 151 ‹zale-i Fetret 155 ‹smail Kemal Bey ve Esad Pafla 160 ‹stifalar 165 Bekir Karabene 167 Muhakemeler 173 Londra Konferans› 175 Payitaht 180 Prens zu Wied 184 Heyet-i Hükûmet 189 Turhan Pafla 195 Cenûbî Arnavutluk 198 Tedârükât 203 Mebde-i K›yam 210 Hücum ve Teslim 214 Muhakeme 219 Viyana’ya Sefaretim 221 Eyyâm-› Muhasara 225 14 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Vukuat-› Harbiye 234 ‹mdad 238 Mirdital›lar 240 R›hlet 250 Hac› Kamil’in Hükûmeti 253 Esad Pafla’n›n Hükûmeti 258 ‹¤tisâbât 267 Harb-i Umumî 269 Muhakeme 274 ‹talya ‹stilas› 277 S›rpl›lar 284 Avusturya ‹stilas› 288 Mütareke ve Konferans 297 Vaziyet-i Siyasiye 299 Mücahedât-› Milliye 304 ‹talya ile Mukavelenin Mahiyeti 307 Loflna Kongresi: Ba‘sü Ba‘de’l-Mevt Devresi 313 Ac› Bir Hakikat 322 ‹stihlâs-› Vatan 325 Drafloviçe 327 Müzakerât-› Sulhiye 330 j 3. K›s›m Süreyya Bey’in Notlar› 335 Haz›rlayan›n Notlar› 447 Ekler 453 Lugatçe 461 Dizin 467 Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 15 1. K›s›m j Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey Abdülhamit K›rm›z› Arnavutluk Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun çöküflü, bu imparatorluktan filizlenen ulusal devletlerin do¤uflu ve müslüman münevverlerin ulusal bir kimlik benimseyen seküler ayd›nlara dönüflümü, en iyi bu süreçleri yaflayan hayat öyküleri üzerinden anlafl›labilir. Bu hayat öyküleri sat›r sat›r infla edilerek meçhulden maluma çevrilmeden, imparatorluklar ça¤›ndan milliyetçilikler ça¤›na geçifli hakk›yla anlamak mümkün olmayacakt›r. Avlonyal› Süreyya Bey’in hayat›, imparatorluktan ulus-devlete geçiflin sanc›l› dram›n› yans›tan tipik bir siyaset ve fikir adam› portresidir. Hem Müslüman, hem Osmanl› hem de Arnavuttur; fakat çalkant›l› hayat› öyle bir mecrada akm›flt›r ki, bu her üç zümrenin kendisini hain olarak gördü¤ü evreler yaflam›flt›r. Avlonyal› Süreyya Bey’in hayat› flimdiye dek hakk›yla anlat›lmad›¤› gibi, hakk›nda birkaç sat›r yazan tarihçiler dahi yan›lg›ya düflmüfllerdir. Mesela, Dritan Egro Süreyya Bey’in hayat› hakk›nda bir fley bilinmedi¤ini yazm›fl,1 George Gawrych bir yerde onun Ferid Pafla’n›n kardefli de¤il o¤lu oldu¤unu sanm›fl,2 Karl Süssheim ve Jan Schmidt ‹sviçre’de yaflayan bir Arnavut casusundan ibaret olarak betimlemifllerdir.3 Arnavutluk hakk›ndaki Türkçe çal›flmalarda “Sicill-i Osmanî yazar›” olarak zikredildi¤i, yani meflhur biyograf Mehmed Süreyya Bey (1845-1909) ile kar›flt›r›ld›¤› bile görülebilmektedir.4 Halbuki Süreyya Bey’in tam bir hayat öyküsünün inflas›n› sa¤layacak kaynaklar yok de¤ildir: Süreyya Bey’in Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndaki memuriyet hayat›n› yans›tan sicil kayd›, Baflbakanl›k Osmanl› Arflivi’nde (BOA) bulunan di¤er birçok evrakta Süreyya Bey ile ve onun hakk›nda devlet otoritelerinin Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 19 Avlonyal› Süreyya Bey (1860-1940) Kaynak: Fototeka AQSH (Arnavutluk)* yaz›flmalar›, o¤lu Ekrem Bey’in Lebenserinnerungen (I-II, München: Verlag R. Oldenburg, 1968-1973) adl› hat›rat›nda5 babas› hakk›nda anlatt›klar›, Biographisches Lexikon zur Geschichte Südosteuropas bafll›kl› biyografi sözlü¤ünde Hasan Kalefli’nin kaleme ald›¤› üç sayfaya yak›n hayat öyküsü,6 ve en önemlisi Hat›rat ve Terâcim-i Ahvâl künyesiyle Arnavutluk Milli Kütüphanesi’nde el yazmas› bulunan kendi sat›rlar›, yani önünüzdeki bu kitap. Kökler Mehmed Süreyya Bey’in kendi zürriyetini tan›mlarken, “Avlonyal› Sinan Pafla hanedan›ndan ve Rumeli Beylerbeyi payelilerinden müteveffa Mustafa Pafla’n›n mahdumu” ifadesini kullan›yor.7 Hangi Sinan Pafla’d›r Avlonya hanedan›n›n dayand›¤›? II. Bayezid’in kaptan-› deryas› ve damad›, Nisan 1503’te Avlonya’da flehit düflen Konyal› Güveyi/Damat Sinan Pafla’d›r bu.8 Bu asalete dayanan “Avlonyal›” hanedan›, ‹mparatorlu¤un nihayetine kadar devlet için bir idareci menba› olmufltur. ‹flte bu * Avlonyal› Süreyya Bey’in foto¤raf›n› temin eden Dritan Egro’ya müteflekkirim. 20 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Avlonyal› Mustafa Nuri Pafla (1824-1885) hanedan›n Osmanl›’daki son kollar›ndan biri, dört kardeflten mürekkep “Mustafapaflazadeler”dir: Ferid Pafla (Adliye Müfettifli, fiura-y› Devlet Azas›, Konya Valisi, Sadrazam), Neflet Pafla (Yanya Emlak-› Hümayun Müdürü, fiura-y› Devlet Azas›), Süreyya Bey (fiura-y› Devlet Azas›, Cemiyet-i Rusumiye Reisi, Mebus), Nam›k Bey (Gümrük Müsteflar Muavini, S›hh›ye Meclisi Azas›). Avlonya’daki servet durumunu gösteren 17 Eylül 1880 tarihli bir istatistikte “Sinan Pafla familyas›ndan saadetlu Mustafa Pafla”n›n Muradiye Mahallesinde oturdu¤u, hanesine mensup befl erkek nüfusun bulundu¤u ve 5990 kurufla sahip oldu¤u kay›tl›d›r.9 Baba Mustafa [Nuri] Pafla Ergiri, Görice ve Narda kaymakaml›klar›ndan sonra, iki y›ldan fazla Midhat Pafla’n›n yan›nda Tuna Vali Muavinli¤inde bulunmufl, ard›ndan Resmo, Kandiye, Hersek, Görice ve Mentefle sancaklar›nda mutasarr›fl›k yapm›fl bir Osmanl› idarecisidir.10 Osmanl› Arnavutluku’nda bey aileleri kendileri gibi soylu ailelerle evlilik iliflkileri kurard›. Süreyya Bey bu yüzden ArnaAvlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 21 Avlonyal› Ferid Pafla (ö. 1914) vutluk’un bütün önemli sülaleleriyle akrabad›r ve mesela, ayn› zamanda Tepedelenli soyundand›r. Dedesinin annesi Ali Pafla’n›n k›z›d›r.11 Süreyya Bey’in annesi Naile Han›m Yanya kökenli Arslanpaflal› ailesindendir ve 1904 y›l›nda yetmifl alt› yafl›ndayken vefat etmifltir.12 Süreyya Bey’in amcas› Selim Pafla ile anne taraf›ndan Tiranl› meflhur Topdanî ailesiyle de akrabal›k bafllam›flt›r. Dolay›s›yla, 1902’de ‹stanbul’da öldürülen padiflah yaveri Gani Bey ve kardefli Esad Topdanî Pafla, Harbiye hocalar›ndan Topdanî Faz›l Pafla gibi Tiranl› bu ailenin üyeleri Süreyya Bey’in akrabas›d›rlar.13 Süreyya Bey’in kendisinden büyük kuzeni ve hat›ratta ad› en çok an›lan kiflilerden biri olan, Arnavutluk’un ba¤›ms›zl›¤›n› ilan eden ‹smail Kemal Bey (1844-1919) de asl›nda atalar› gibi bir Osmanl› idarecisiydi. Beyrut Valisi iken, Haziran 1892’de Osman Nuri Pafla’n›n yerine Mehmed fierif Rauf Pafla gelinceye kadar bir ay boyunca ilaveten Suriye valili¤ini deruhde etmifltir.14 Mustafa Nuri Pafla gibi Midhat Pafla’n›n mahmilerinden olan ‹smail Kemal Bey, 1900 y›l›nda Sultan II. Abdülhamid taraf›ndan Trablusgarb valili¤ine atan›nca, muhalifli¤inden dolay› o uzak diyarda Padiflah taraf›ndan öldürülece¤i korkusuyla Avrupa’ya kaçm›fl, Brüksel’de Faik Bey Konitza (Koniçe) ile beraber Albania ve Salut de Albania gazetelerini 22 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 neflretmifl, 1908 ‹htilalini müteakip ‹stanbul’a mebus olarak dönmüfl, fakat sonra Jön-Türk rejimine küserek memleketine gitmifl ve Balkan Harbi s›ras›nda Arnavutluk’un ba¤›ms›zl›k ilan›nda baflrol oynam›fl bir fikir ve eylem adam›d›r. Büyük devletler aralar›nda anlaflarak Alman Prens Wilhelm zu Wied’e Arnavutluk hükümdar› unvan›n› verdikten sonra ‹smail Kemal Bey 22 Ocak 1914’te ba¤›ms›z Arnavutluk hükûmetinden ayr›lm›fl, ülkeyi terk etmifl, ve befl y›l sonra ‹talya’da ölmüfltür.15 Süreyya Bey’in Gençlik Y›llar› Sicil kayd›na göre Süreyya Bey’in ilk devlet görevi, daha yirmi yafl›ndayken babas›n›n Görice mutasarr›fl›¤› s›ras›nda burada deruhde etti¤i Tahrirat, yani Yaz› ‹flleri müdürlü¤üdür (29 Haziran 1879-21 Aral›k 1879). Bu görevinden bir y›l kadar önce, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Arnavutlar› kayg›land›ran önemli geliflmeler yaflanm›flt›. 93 Harbi’nde Ruslar Yeflilköy’e kadar gelince, Ayastefanos Antlaflmas›n› kabullenen Osmanl› hükûmeti Arnavutluk’un baz› k›s›mlar›n›n Balkan devletlerine verilmesini kabul etmifltir. Düvel-i muazzaman›n, yani Avrupa’daki büyük devletlerin Ruslar› k›s›tlamay› amaçlayan müdahalesiyle Berlin Antlaflmas›nda durum biraz düzeltilmifl, fakat bu s›rada Arnavutlar vatanlar›n› savunmak üzere çoktan örgütlenmifltir. Berlin Antlaflmas›ndan üç gün önce, 10 Haziran 1878’de Prizren’de bir camide çeflitli flehirlerden üç yüz delege bir toplanm›fl, vatanlar› hakk›ndaki kayg›lar› dile getirmifllerdir. On alt› madddelik bir kararnameyi kaleme al›p ‹stanbul’a gönderen Prizren Birli¤i devlet, millet ve vatan için gerekti¤inde kanlar›n› dökeceklerine dair Arnavut yemini (besa) etmifllerdir.16 Bu s›rada daha on dokuz yafl›nda olan Süreyya Bey, Arnavut milliyetçili¤inin bafllang›c› addedilen ve kuzeylilerin düzenledikleri bu kurultaya benzer flekilde, güneylilerin kat›laca¤› “bir cemiyet-i milliye teflkil etmek ve muhafaza-i vatana karar vermek üzere” çevre flehirAvlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 23 lerden eflraf› Avlonya’da toplamaya teflebbüs etti¤ini hat›rat›nda yaz›yor. Fakat bu davetlilerden “Ergiri ve Berat eflraf›ndan iki zat, Yanya Valisi Mustafa As›m[’›n] tebli¤at-› müessire ve taltifat-› mev‘ûdesine aldanarak ictima-› millîyi men‘e k›yam etmifl olduklar›ndan dolay›, cemiyet egerçi mün‘akid olmam›fl ise de, bu nida-y› millî her zaman tesirât-› mucizekârîsini irâeden hâlî kalmam›flt›r”. Süreyya Bey hat›rat›nda ne kendisinin ne de babas›n›n sicil kayd›nda geçen k›sa bir görevlendirmeden de bahseder: (Berlin Antlaflmas›n›n bir gere¤i yerine getirilmek üzere) “1880 senesinde ve 7 Temmuzda pederim Mustafa Pafla merhumun riyaseti taht›nda olarak ‹flkodra’ya vâs›l olan Hudud Komisyonu baflkitabetinde bulundum”. Karada¤ s›n›r›n›n çizilmesinde Rus bask›s›na maruz kalan Osmanl› hükûmetinin, Ülgün gibi önemli bir liman kentini bir-iki küçük mevkiye bedel teslim etmesine itiraz eden bu heyetin görevi uzun sürmemifltir: “A¤ustosun 23’ünde Bab›ali memuriyetimize nihayet vermifl ve pederimle Dersaadet’e gidilmeyib Avlonya’da tavakkuf edilmifl”tir. Süreyya Bey’in Avlonya Y›llar› Avlonya Adriyatik Denizinin en dar noktas›nda, 60 kilometre geniflli¤indeki Otranto Bo¤az›nda stratejik öneme sahip bir limana sahip oldu¤undan, Osmanl› idarî bünyesine dahil edilen ilk Arnavut liman kentidir. Osmanl›lar, buras› Arnavutça’da Vlorë/Vlora ve ‹talyanca’da Valona olarak adland›r›ld›¤› halde, Aulon ve sonra Aulona17 fleklindeki Roma ‹mparatorlu¤u’nun kullan›m›n› sürdürmüfllerdir. Asl›nda liman›n›n tabiî flartlar› kötü, iklimi nankör, her taraf› salg›nlar üreten batakl›klarla dolu olan Avlonya’da, ailenin yüzlerce çiftlikten oluflan malî-iktisadî ifllerini yavafl yavafl Süreyya Bey devralmaya bafllam›flt›r. O¤lu Ekrem Bey’in anlatt›¤›na göre, sabahtan ö¤leye kadar vaktini çal›flma odas›nda katipleriyle ve konuklar›yla geçiren Süreyya Bey’in ticarî dehas› 24 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 sayesinde Avlonya’daki aile mülkü yirmi befl y›lda alt›ya katlanm›fl ve yirmimilyon DM’lik bir art›fl sa¤lam›flt›r. Onun çabalar›yla Avlonya ve Kanine’de ilk ya¤ fabrikalar› aç›lm›fl, buharl› de¤irmenler kurulmufl, Trieste ile ticaret hacmi geliflmifl, mahallî orta s›n›f›n hayat standard› yükselmifltir.18 O¤lu Ekrem Bey Süreyya Bey’i atik ve azimli, sürekli kendisine ifl ç›kar›p bofl durmayan, projeler gelifltiren bir müteflebbis olarak tarif ediyor ve tar›m›n modernleflmesi yönündeki çabalar›na örnekler veriyor. Süreyya Bey 1888’de rençberli¤i çok iyi bilen yirmi iki Arnavut as›ll› ‹talyan ailesini getirtip kendi topraklar›nda bir numune çiftli¤i kurdurtuyor ki yerli köylüler de yeni teknikler ö¤rensinler. Fakat bunu çekemeyenlerin hükûmet makamlar›na yapt›klar› iftira dolu flikayetlerinden sonra üç y›l bile kalamadan bunlar ‹talya’ya dönüyorlar. Bu gayretler çerçevesinde, 1891’de Süreyya Bey bir Macar asilzadesi olan Kont Imre Keglevich‘e dört çiftli¤ini (Frakulle, Çevren, Feras, Zhuke) dokuz sene müddetle kiraya veriyor.19 Yedi bin hektarl›k alan içinde dayal›-döfleli bir çiftlik evinin senelik 2000 Napolyon alt›n› bedelle kiraya verildi¤ini belirten Ekrem Bey, babas›n›n amac›n›n para kazanmak de¤il, tar›m› modernlefltirmek oldu¤unu söylüyor. Kont Macaristan’dan tar›m makineleri, hayvanat ve ›rgat aileler getiriyor. Fazla geçmeden çevredekilerin çekememezlikten kaynaklanan flikayetleri bafll›yor. Afla¤›da belgelere yans›d›¤› flekliyle anlat›laca¤› gibi, Kont’un bir isyan haz›rl›¤› için Avlonya’ya silah getirtti¤i söyleniyor. fiikayette belirtilen silahlar› bulmak için memurlar limandaki kasalar› açt›klar›nda ise, içlerinden bel, kürek, su borusu, düven gibi alet-edevat ç›k›yor. Kont Keglevich devam eden bask›lara dayanam›yor ve 1894’te hasta olarak gitti¤i Budapeflte’den geri dönmüyor, iflletme harap oluyor.20 Avlonya Osmanl› taflra teflkilatlanmas› içerisinde Yanya vilayetine dahil Berat sanca¤›na ba¤l› bir kazad›r. Bu dönemde taflra idaresindeki anonimlik henüz kaymakaml›k seviyesine tam olarak gerçekleflmemifltir. Bu yüzden Arnavut topraklar›ndaki kazalarda, baflka kazalardan da olsa Arnavutlar›n kaymaAvlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 25 kam olarak görev yapt›¤› görülebilmektedir. Dahas›, bey aileleri, zadegan ya da hanedan dedi¤imiz asiller kendi memleketlerinden de¤il de, di¤er Arnavut bey ailelerinden evlendikleri için, kazalar›na gelen bu yöneticilerle akraba da olabilmektedir. Avlonyal› Mustafa Pafla’n›n damad›, yani Süreyya Bey’in ablas› Melek Han›m’la21 evli olan Avlonya kaymakam› Delvineli Mehmed Ali Pafla böyle bir “kesiflen küme” örne¤idir. Bu gibi durumlarda, tabiî ki idareye halel getiren olaylar da yaflanabilmektedir. Padiflaha ve sair erkana Avlonya’dan gönderilip 1 Temmuz 1885’te arz edilen alt› uzun flikayet ve feryatnameye22 göre, guya kaymakam Mehmed Ali Pafla ve kay›nlar› Neflet ve Süreyya ve Nam›k Beyler silahl› adamlar›yla köyler bas›yor, kendi arazilerine komflu yerleri satmalar› için halk› k›rbaç ve tüfekle zorluyorlar. Bir flikayetnamede bunlar›n “istimal etmifl ve etmekte olan iflleri, kable’t-Tanzimat Tepedelenli Ali Pafla’n›n hengam›nda ifllemifl olan iflleri gibi oldu¤undan, kudret ve tahammül etmek takat›m›z yoktur” deniyor. Mesela, iddiaya göre bunlar belediye reisli¤ine kendi adamlar›n› getirtmek için, ahaliyi zorla telgrafhanede toplay›p arz›hal imzalatm›fllar. Kaymakam›n “topal ve ahali-i biçaregâna ika etmekte oldu¤u mezalim cihetiyle bu havalide Timurlu¤un flöhretini iktisab eden Süreyya Bey23 ile bilittifak” stratejik öneme sahip Avlonya’da devlete zarar verecek ifller yapt›¤›n›, bunlar›n “‹slâmiyet aleyhindeki efkâr ve tasavvurat-› ihanetkârâneleri hissolun”du¤unu flikayet eden “ahali-i sad›ka”n›n telgrafnameleri sonucunda kaymakam oradan al›nm›fl “ve kainbiraderleri bir dereceye kadar kesb-i sükunet etmifl”tir. Devam eden flikayetlere göre, bu biraderler “valilik ve hatta prenslik” emeli peflindedirler, bu hevesle her fleyi yapabilirler; “fiura-y› Devlet azas›ndan biraderleri Ferid Bey’in talimat ve vasaya[s›] ile hareket etmektedirler. Ferid Bey’in esasî-i fikr u emeli Cenab-› Hak gözlerini kör etsün ilerüde Arnavudlukça kargaflal›k s›ras›nda kendisinin prensli¤i intihab› maddesinden ibaret oldu¤u” için dikkat edilmelidir. Bunlar “teflebbüsat-› hiyanetkârâneleri hilaf›nda bulunanlar› mahv u periflan edeceklerini beyan ve Yunan komitelerine hafiyyen ve bil26 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 vas›ta Dersaadet ahvalini ifl‘âr ile i‘tâ-y› malumatdan hâlî kalm›yor”. Baflka bir flikayetnameye göre de, “Mustafapaflazade Neflet ve Süreyya Beyler mahza menafi-i gayr-i meflrua” ile meflgul oluyor, “belediyeye ait bunca yerlerini harab ve mekteblerin a(r)salar›n› zabt ile müteaddit han ve dükkan vesaire yap›yorlar. Eski kale tafllar›n› bi-gayri-hakk›n ahz ile kendi dükkanlar›na vaz‘ ediyor”, miriye ait zeytin vesairenin müzayedelerinde mahallî talipleri tehditlerle korkutarak, bunlar› cüzî bedellerle kendileri al›yorlar. Meflhur katil Kanineli Nureddin Hamza, beylerin hanelerinde himaye edilmekte oldu¤u halde, memurlar can korkular›ndan bir fley yapam›yorlar. ‹stedikleri katilleri sal›vermeyi kabul etmedi¤i için eski Naib Abbas Efendi’nin hanesine beylerin talimat›yla gece tabanca at›lm›fl, flimdiki naib ise “baya¤› beylerin tebaas›” gibi hareket ediyor. Son flikayet telgrafnamesinde, “Nereye baflvursak meyus kal›yoruz. Haydi derbar-› flevketkarara müracaat olunsa, kar›ndafllar› Ferid Beyefendi Dersaadet Mahkeme-i ‹stinaf azas›ndan de¤il mi? Bir avukat bulur. Biz biçare adamlar›z…” deniyor. Bu telgrafnamelerin altlar›nda ulemadan, H›ristiyan-Müslüman eflraftan ve avamdan çeflitli isimler var. Süreyya Bey gibi bölgelerinde önemli hanedanlara mensup olan nüfuzlu kifliler II. Abdülhamid devrinde her daim tarassut alt›ndad›r. Kendisiyle ilgili olarak yaflanan her geliflme hemen ‹stanbul’a, saraya aktar›lmaktad›r. Mesela, yeni Draç Mutasarr›f› Muhammed Reflad’›n 20 Ocak 1888’de bildirdi¤ine göre, “Avlonyal› Mustafapaflazadelerden Süreyya Bey, Avlonya iskelesinden haremiyle beraber kulunuzun bulundu¤um vapurda râkib oldu¤undan, Draç’a kadar birlikte geldi. Mülakatta, haremi Tiranl› Selim Pafla’n›n kerimesi oldu¤undan, pederiyle görüfltürmek üzere Tiran’a götürece¤ini söyledi. Ve Draç’a muvasalatlar›n›n ertesi günü Tiran’a gittiler”. Draç Mutasarr›f› raporun devam›nda, kendisiyle eski mutasarr›f Haf›z Pafla, akrabas› Gani Bey Topdanî gibi flah›slar hakk›nda yapt›¤› konuflmalar› aktar›yor. Mutasarr›f mahremane olarak Tiran kaymakam›na Süreyya Bey’in gelece¤ini yazm›fl ve kendisiyle ilgili bir vukuat zuhurunda saAvlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 27 raya haber verece¤ini eklemifltir: “Bir gune efkâr-› muz›rra hisseder isem derhal flifre ile efendimize arz ederim.”24 Saray bu tarz yaz›flmalarla Avlonyal› hanedan›n› uzaktan gözlüyor olsa da, zahirdeki iliflkilerde 1893’e kadar önemli bir sorun yoktur. Süreyya Bey’in rütbesi resmî bir görevi olmad›¤› halde 1891’de def‘aten terfi ettirilir; 22 Haziran 1891’de “muhtelif hizmetlerde hükümete olan yard›mlar›ndan ötürü” haiz oldu¤u mütemayiz rütbesinin terfiiyle taltif edilir, 20 Eylül’de ûlâ s›n›f-› sanisine terfi eder. 1893 y›l› Süreyya Bey’in Osmanl› saray› ve hükûmetiyle iliflkilerinde bir dönüm noktas›d›r. Bu y›l o kadar çok bask›ya maruz kalm›flt›r ki, hat›rat›nda Osmanl› ile ilgili olarak dile getirdi¤i olumsuz fikirler -e¤er daha önce de¤ilse- bu y›l bafllam›fl olacakt›r. 25 fiubat 1893’te Süreyya Bey’in yine a¤abeyiyle beraber memurlara ve sad›k tebaya karfl› beylik taslayarak uygunsuz fiillerde bulunduklar›ndan flikayet eden ve bu duruma son verilmesini (men‘-i tahakküm ve mefsedetleri) isteyen, Avlonya’dan Latin harfleriyle Türkçe olarak (Frans›zca hat ve Türkçe huruf ile) yaz›lm›fl bir telgrafname Padiflah’a sunuluyor. Telgrafnameyi Padiflah’a sunan dan›flman› Dervifl Pafla, Avlonya kazas›n›n mevkiinden ve siyasî öneminden bahisle, burada hükûmet memurlar› ile kasaban›n ileri gelenleri aras›nda süren z›tl›k ve so¤ukluktan yabanc›lar›n faydalanmak isteyeceklerini belirtiyor, flimdiye kadar bu tats›zl›k giderilemedi¤i için Yanya valisinin ve kumandan›n›n bizzat oraya gidip meseleye çözüm bulmas›n› teklif ediyor: Ol havalinin ehemmiyet-i mevkia ve siyasiyyesi nazar-› dikkate al›n›r ise, mezkur telgrafnameler mündericât›ndan mütefehhim oldu¤u üzere, memurîn-i hükûmet ve müteneffizân meyan›nda hükümferma olan z›ddiyet ve burudetten bilahare ecânibin istifade etmeleri tabiî olmas›na ve merkez-i vilayetçe flimdiye kadar iflbu flikâyetlere bir netice verilmemesine nazaran, Yanya Vali ve Kumandan› Pafla kullar›n›n bizzat Berat’a ve oradan Avlonya’ya azimetle arîz u amîk tahkikat 28 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 icra ettikten sonra, hangi taraf›n haks›z ve nâ-sezâ harekât› tebeyyün eder ise, serian mevki‘ u icabât-› hale göre iktiza eden muamelenin arz u istizan eylemesi hakk›nda kendisine emir i‘tâs› hususunun Bab›ali’ye tebli¤ ve ferman buyrulmas›, herhalde menut-› emr u ferman-› melhemiyet-beyan-› hazret-i z›llullahîleridir. Ol babda ve kat›be-i ahvalde irade ve ferman hazret-i men lehü’l-emrindir. Li 8 fiaban 1310 ve li 13 fiubat 1308 Yaver-i Ekrem kullar› Dervifl.25 Bab›ali bu iradenin bildirilmesi üzerine Yanya Valisine gerekli talimat› gönderir. Yanya Valisi -evvelce Berat Mutasarr›f› marifetiyle tahkikat icra ettirilmifl olmakla beraber- Avlonya’ya bizzat dahi gidece¤ini iletmifltir.26 Süreyya Bey hakk›nda sonraki aylarda yap›lan flikayetler daha renklidir: Bir camiyi mezbeleye çevirmesi, çocuklar›na flapka giydirmesi, resmî günlerde Osmanl› tâbiiyetine ayk›r› hareketlerde bulunmas› gibi suçlamalar vard›r. 8 May›s 1893’te Yanya Valisinin Berat Mutasarr›f›na gönderdi¤i yaz›da, Avlonya Kaymakam› Necib Efendi’ye yak›nl›¤› olan bir iki adam›n Avlonyal› Süreyya Bey hak›nda vukubulan baz› flikayetlerinin araflt›r›lmas› isteniyor. Bunlar aras›nda Süreyya Bey’in “Avlonyada bir cami-i flerifi bozub mezbelelik haline getirdi¤i ve çocuklar›na flapka giydirdi¤i ve eyyâm-› resmiyede s›fat-› tâbiiyete münafî harekatta bulunmakla beraber, varidat-› öflriyeyi müzayede olunmaks›z›n istedi¤i gibi ald›¤› ve nüfuz-› hükûmeti ihlal eyledi¤i” yer al›yor. Ayr›ca Süreyya Bey’in bir çiftli¤ini kiralayan Macarl› bir Kont’un muamelat›n›n ve hareketlerinin flüphe çekti¤i zikr ediliyor. Vali Mutasarr›ftan bu maddeler hakk›nda ayr›nt›l› bir tahkikat icras›yla neticenin kendisine bildirilmesini istiyor.27 Yanya Valisinin ulaflt›¤› çözüm kavgal› herkesin Avlonya’dan sürülmesidir: “Mu¤ayir-i fliar-› ubudiyet ve sadâkat baz› ahval-› nâbecâlar›ndan dolay› Avlonyal› Mustafapaflazade Neflet Pafla’n›n bir sene müddetle Yanya’ya ve biraderi Süreyya Bey’in Dersaadet’e nakli ve malumu’l-esâmi 19 kiflinin Berat’ta ikame edilmesi”ni ‹stanbul’a ifl‘âr etmifltir. Valinin bu mütalaas›n› be¤enmeyen Padiflah, bir komisyon kurulmas›n› ve meseleyi incelemesini istemifltir. Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 29 Adliye ile Dâhiliye naz›rlar› ve müsteflarlar›ndan oluflan komisyonun tahkikat sonucu haz›rlad›¤› üç sayfal›k rapor 30 May›s 1893’te sadrazama, 7 Haziran 1893’de saraya sunulmufltur. Bu rapora göre, isnatlar›n ço¤u flahsî kinlerden kaynaklan›yor ve Mustafapaflazadelerin muahezesini gerektirecek bir durum yok. Çiftlik meselesine gelince, bunlar Frakulle’deki çiftli¤ini Avusturyal› bir konta uzun müddet ve düflük bir bedel ile îcar ve iltizam etmeleri ahali aras›nda hofl görülmemifl ve bu kontun silah getirip götürdü¤üne dair dedikodular yay›lm›fl. Fakat yap›lan tetkiklerde Kont’un buray› sa¤l›k sorunlar›ndan dolay› kiralad›¤› ve silah meselesinin de söylendi¤i gibi olmad›¤› anlafl›lm›flt›r. Rapor aileye yöneltilen isnatlar› flöyle s›ralamaktad›r: - Ailenin 1289-1307 k›fllak öflründen mirî zimmetleri var. 19.000 kuruflu emlak ve a¤nam vergilerinden ve kendi çiftliklerinin bedelat-› askeriyesiyle temettü vergilerinden toplam resmî borçlar› 45.000 kurufl kadard›r. - Padiflah›n do¤um günlerinde ve cülus y›ldönümlerinde ecnebîlerin bile ifltirak etti¤i millî törenlere (flehrayin-i millî) bunlar›n asla ifltirak etmedi¤i, polis ve zabtiye idarelerinin resmî beyanat›na dayanarak ifade ediliyor. Hatta bunlar bu özel günlerde meskenlerinde kandil de yakm›yor ve flehrayin esnas›nda hükûmet dairesinde haz›r bulunmak ve Padiflah ad›na tebrikatta bulunmak gibi vazifeleri hükûmet taraf›ndan resmen davet edildikleri halde yerine getirmiyorlar. Ama ecnebî devletlerin özel günlerinde konsoloshanelere kofluyorlar ve onlarla haflir-neflir olmaktan çekinmiyorlar. - Zift madeni memuru Makri ile aralar›nda anlaflmazl›k var; bu madenin gelirlerini azaltmaya yönelik teflebbüsleri var. - Süreyya Bey kulland›¤› kartvizite “bir hakk-› hükûmeti veya bir hükümdar ailesinden bulundu¤unu” göstermek için bir taç ve onun üzerine de y›ld›z ve hilal iflaretleri bast›rm›fl. 30 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 - Çocuklar›n›n e¤itimleri için istihdam ettikleri “enstitütrisler” (Fr. institutrice=mürebbi) adedi, tâbiiyeti ve nerelerden getirildikleri, hangi zamanlardan beri çal›flt›r›ld›klar› merak ediliyor. - Süreyya Bey “fle‘âir-i mukaddese-i ‹slâmiyeye tamamiyle münafî ve mugayir olarak” evlad›na flapka giydirmektedir. Komisyon vilayetten gelen mazbatalarda bu meselerle ilgili tatmin edici cevaplar alamad›¤› için bir varaka-i sualiye tertib ediyor ve ‹stanbul’da bulunan Süreyya Bey’den bunlar›n cevab›n› istiyor. Süreyya Bey, verdi¤i cevabnamede üzerlerinde bir akçe bile mirî zimmet bulunmad›¤›n›, vergilerden de asla zimmetleri olmad›¤›n› katiyetle ifade ettikten sonra, veladet ve cülus-› humayuna tesadüf eden günlerde “kemal-i flevk u flâdî ile icra-y› flehrayin ve îkâd-› kanâdil eylediklerini din ve namusu üzerine mea’l-kasem temin” ediyor. Kendileri hakk›nda iftiralarda bulunan kaymakam› ziyaret etmedikleri do¤ru, ancak do¤rudan Padiflah’a telgrafla tebrikte bulunuyorlar ve hatta kendilerine Padiflah’tan memnuniyetini bildiren cevabî telgraflar›n gelmesiyle iftihar ediyorlar. Avlonya’da bulunan üç konsolos aras›ndan Avusturya konsolos vekaletini idare eden adam Fener idaresinde 300 kurufl maaflla çal›flan bir memurdur; hanesine befl senedir ayak basmad›¤› gibi, ‹talya konsoloslu¤u vekili olan flahs›n iki odal› hanesinde “icra-y› ahenk içün de¤il oturma¤a bile yer olmad›¤›” biliniyor. Mecidiye Niflan›na nail olan Yunan konsolosunun özel günlerine “üç-befl sermest kimi kapudandan ibaret olan cemiyetlerine ifltirak edecek kadar mail-i sefalet ve rezalet olmad›¤›” aç›kt›r. Zararl› faaliyetleri resmî muhaberatla da sabit olan zift madeni memuru Makri ile hiçbir münasebeti yoktur. Madenin imtiyaz› bankaya ve Hazine-i Hassa Nezareti’ne ait iken kendisine isnatlar edilmesi yine Makri’nin eseridir, katiyen zift madeniyle münasebeti ve alakas› yoktur. Yunan matbaalar› mahsulü olarak Makri taraf›ndan yapt›r›lan taçl› kartvizitin varl›¤›ndan ve kendi isminin harfleriyle alakas› olAvlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 31 mayan “tertib ve tahririnden malumat› olmad›¤› gibi, Avrupa’da en küçük bir rütbe ve asalete malik olanlar›n ve memâlik-i mahruse ahalisinden Avrupa’da gezenlerden bir tak›m›n›n istimal eyledikleri böyle bir ibaretin ahkâm›ndan mesul olmas› laz›m gelmeyece¤i ve Frans›zca bilmeyen bir halk aras›nda hiçbir vakit nümayifle cüret edecek derecede sebükma¤z olmad›¤›” da flüphesizdir. Bir o¤uldan ibaret olan evlad›n›n talim ve terbiyesi için Darülmuallimin’den ayr›lm›fl Müslüman bir muallim ile alt› ay evvel ‹sviçre’den gelen bir mürebbi vard›r.28 O¤lunun “semere-i hayat›n› cehalet içinde b›rakmak veya Yunan mekteblerine göndermek gibi Yanya kibar-› ahalisinin becâ gördükleri iki tarik-i sakîmin birini ihtiyar etme”mifltir. Sekiz yafl›ndaki çocu¤una flapka giydirdi¤i ise, herkesçe bilinen dindarl›¤›na katiyen ayk›r› bir iftirad›r; bundan dolay› Cenab-› Hakk’›n adaletine s›¤›nmaktad›r. Süreyya Bey kendisi hakk›nda yukar›daki cahilane isnatlara cüret edenleri hainlikle suçluyor, niyetlerinin “ahali-i ‹slâmiyeden Toskal›k k›tas›n› yavafl yavafl tecrid ve tahliyeye alet olmaktan baflka bir ihanete mun‘at›f olmad›¤›”n› ifade ediyor. Mensup oldu¤u ailenin dört yüz seneden beri saltanat-› seniyye u¤runda gösterdi¤i sadakat ve hamiyeti kendisi dahi iyi yolda kullanarak, hizmetler ederek resmen tasdik ettirme¤e muvaffak oldu¤unu söylüyor ve masumiyetinin takdir edilmesini istiyor. Valinin tahkikat raporunu, isnatlar› ve Süreyya Bey’in cevaplar›n› inceleyen heyetin layihas›na göre, Kaymakam kendisi hakk›nda daha evvel vuku bulan flikâyetlerin Neflet Pafla’n›n ve Süreyya Bey’in tahriklerinden kaynaklad›¤›n› düflünmüfl, bu yüzden onlar hakk›nda bir tak›m isnatlar›n vukuuna sebep olmufltur. Vilayetin takdir ve mütalaas› da bu minvale yak›n oldu¤u için, Vali bir müddet konuyla ilgili bütün taraflar›n Avlonya’dan uzaklaflt›r›lmas› tedbirini istemifltir: Halbuki isnâdât-› vâk›a tahakkuk etmedi¤i gibi, def‘-i münâferet için her iki taraftan adam teb‘îdi hat›ra-i muhayyilesi dahi muvaf›k-› mas- 32 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 lahat ve rehîn-i isabet de¤ildir. Zira o havalice tesvîlat-› Yunaniyenin eksik olmamas› ve böyle muteberân›n mahallerinden bir müddet-i muvakkata kald›r›lmas›ndan fesede-i Yunaniye f›rsat bularak, makâs›d-› fâsidelerine hâdim olacak surette efkâr ü ilkaâta yol bulabilecekleri melhuz oldu¤undan mâadâ, tebâ‘üdleri istenilen zevât ü eflhâs›n Avlonya’da kalacak olan akârib ü taallukât› yekdi¤eri aleyhine âsâr-› münâferet izhar ederek memleketçe rahats›zl›k vukuuna ve hükûmet-i seniyyeye enva tasdîat ve flikâyât ibl⤛na o vakit sebebiyet verilmifl olaca¤› emr-i aflikârd›r. Bu flekilde valinin önerdi¤i çözümü uygun görmeyen 30 May›s 1893 tarihli raporun alt›nda, Adliye Naz›r› Seyyid Hüseyin R›za Pafla’n›n, Dâhiliye Naz›r› Halil R›fat Pafla’n›n, Adliye Müsteflar› Mustafa Haflim ve Dâhiliye Müsteflar› Ahmed Refik’in mühürleri vard›r. Sadrazam saraya gönderdi¤i raporun “netice-i meali”ni flöyle arz ediyor: Vukubulan isnatlar tahakkuk etmemifltir. Neflet Pafla ve Süreyya Bey için yap›lan isnatlar, kendileriyle Avlonya Kaymakam› Necib Efendi ve onun s›hriyet iliflkisi bulunan eflraftan Cafer Bey ve akrabalar› aras›nda peyda olan z›tlaflmadan kaynaklanm›flt›r. Bunlar›n oradan sürülmesi hakk›nda Yanya Valisi taraf›ndan verilen mütalaa uygun de¤ildir. Kendileri flimdiye de¤in vukua gelen olaylardan dolay› uyar›lacak ve bundan sonra tezat ve ihtilaf› terk ile “hüsn-i muafleret ve i’tilaf eylemeleri içün tenbihat” icra edilecektir. Uyar›lar› dikkate almad›klar›nda kendileri hakk›nda gerekli muamele yap›lacakt›r. Bu tedbir Padiflah taraf›ndan uygun görülürse, vilayete gere¤i bildirilecektir.29 9 Temmuz 1893’te Dahiliye Naz›r› Sadrazam’a arz etti¤i bir yaz›s›nda Süreyya Bey’e gerekli uyar›lar›n yap›ld›¤›n› bildiriyor: “Prenslik unvan› tafl›mak gibi münasebetsiz ahvale ba‘dezîn cüret etmemeleri ve uygunsuz hal u harekette bulunmamalar›, bunlardan Dersaddette bulunan Süreyya Bey’e mea’t-tevbih ekîden tenbih ve beyan” edilmifltir. Yine “fenal›¤a mücaseretleri görüldü¤ü takdirde, haklar›nda idareten fliddetli muamele olunaca¤› dahi Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 33 tebli¤ ve ifham” olunmufltur. Bunun yan›s›ra kendilerini flikayet eden hilafgirleriyle aralar›ndaki tezat ve ihtilaflar› bertaraf etmeleri, padiflah r›zas›na uymayacak ifllerden uzak durmalar› ve aksi takdirde a¤›r cezaya duçar edilecekleri hususunda, Yanya valisinin de resmen bunlara tebligatta bulunmas› emredilmifltir. Ayr›ca, “cümlesi daima nezaret alt›nda bulundurularak, içlerinden en münasebetsizleri Arabistan taraflar›nda bir memuriyette istihdam” olunacak; “bu hali icab ettirecek uygunsuzlu¤u görülenlerin derhal nezarete bildirilmesi” gerekecektir.30 Bu arada, 17 Haziran 1893’te Yanya valisine yaz›lan bir talimat belki daha tehlikeli töhmetler içermektedir. Buna göre, guya “Avlonyal› Süreyya Bey’in emriyle, Selim Paflazade Cafer Bey’in k›rk-ellibin kurufl kadar zimmet-i emiriyyesi var iken, pasaportsuz Atina’ya ve yahud Pire’ye azimet etti¤i ve memurîn-i hükûmetçe bunlar›n harekât›na nazar-› müsamaha ile bak›lmakta oldu¤u mesmu‘-› âlî buyrulmufl oldu¤undan” gerçe¤in bir an önce araflt›r›lmas› istenmifltir.31 Süreyya Bey hakk›ndaki flikayetin tetkiki için kurulan komisyonun, meseleyi hakk›nda hüküm vermeden mahkemeye havale etmek istemesi üzerine Sadrazam, “Bu gibi hususât›n mehâkime düflürülmesi gayricaiz olup, bu babda idareten muamele olunmas› münasib olaca¤›ndan” laz›m gelen muamelenin komisyon taraf›ndan Padiflah’a arz edilmesini istemifltir. Bu arada Yanya Valisinden gelen cevapta, tahkikat›n sonucu flöyle ç›km›flt›r: Amcao¤lu Cafer Bey, Süreyya Bey’in k›zkardeflini (“müteveffa Mustafapaflazade kerimesini”), yani kuzinini ‹stanbul’a getirip yine Avlonya’ya geri dönmüfl. Uhdesindeki 40.000 kuruflluk iltizamdan 10.000 kurufl zimmeti kald›¤›ndan, tesviyesi için kendisine ihtarname gönderilmifl, o da verece¤ini beyan etmifltir. Mustafapaflazade’nin saraydaki adafl› Mabeyn Baflkatibi Süreyya Bey, büyük ihtimal Padiflah’›n a¤z›ndan evrak›n alt›na flu notu yazm›flt›r: “Ba‘demâ bu yolda münasebetsizli¤e cüret etmemelerinin ve aksi takdirde haklar›nda idareten fliddetli muamele olunaca¤›n›n kendilerine tefhimi ve teferruat› cevaben tebli¤ olunmufldur. Li 21 Zilhicce 1310. Abd-i memluklar› Süreyya.” 32 34 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Kütüphane Bask›n› ve Süreyya Bey’in ‹stanbul’a Kaçmas› Süreyya Bey için 1893 senesi uzad›kça uzuyor ve as›l varta 6 Eylülde aralar› iyi olmayan Yanya Valisi H›fz› Pafla’ya saraydan bir telgraf gelmesiyle bafll›yor. “Mustafapaflazadelerden Avlonyada bulunan ikisi taraf›ndan” muz›r evrak neflr olundu¤u ihbar edilmifl, “Avlonya’daki konaklar›n›n bast›r›larak icray› taharriyâta mutevakk›f omak laz›m gelece¤i” bildirilmifltir. Avuçlar›n› ovuflturan H›fz› Pafla bu ihbar›n tahkiki için vilayetten bir memuru özel olarak görevlendirmifltir. Valinin dört gün sonra gönderdi¤i telgraftan bu memurun kim oldu¤unu ö¤reniyoruz: “Zâhiren baflka bir memuriyet ile Avlonya’ya gönderilen merkez-i vilayet Müdeiiumum Muavini Ömer Bey”. Onun tahkikat-› hafiyesine göre, Mustafapaflazadeler taraf›ndan “Scoliari nam müellifin beyan buyrulan hezeyannamesi tercüme ve mahallinde neflr edildi¤ine dair” delil bulunamam›flt›r. Fakat o kitap Süreyya Beylerin kütüphanesinde mevcudtur; hatta burada Hazret-i Peygamber’i tasvir eden resimler içeren, yabanc› lisanda baflka bir kitap daha görülmüfltür. Dahas›, Rumpold adl› bir ecnebîyle Paflazadeler aras›nda cereyan eden muhabere evrak›nda, bunlar›n “devlet-i metbualar› (Osmanl›) hakk›ndaki efkâr-› fâsidelerini gösterecek” ifadeler ve bahisler vard›r. Ayr›ca “Paflazadelerin çiftlik müste’ciri Avusturyal› kontun (yukar›da bahsedilen Macar Kont Keglevich’in), burada Avusturya memurîn-i resmiyesiyle resmî muhabere vukuu hal ve mevkie göre nazar-› dikkati calib”dir. Söz konusu kitab› çevirip basmam›fllarsa da, “bunun ayn› vesair kütüb ve evrak-› muz›rran›n kütüphanelerinde bulunmas› memul idü¤ü gösterilmifltir. fiu zikr olunan iflarât ile Paflazadelerin teferrüd ve tahakkümü gibi ahval-i mazbutalar› ve elsine-i ecnebiyeye vukuflar›na göre bunlarda evrak-› muz›rra bulunmas› akvâ-y› melhuzâttan”d›r. Tahkikat› yapan görevlinin savc› muavini olmas›na ra¤men, isnatlar›n tamamen kanaate dayand›¤›na, “memul” ve Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 35 “melhuz” kelimelerinin kullan›ld›¤›na dikkat edilmelidir. Belli ki savc› muavini, Paflazadelerle aras›nda sorunlar olan valiye yak›n bir isimdir. Bu yüzden raporunda tavsiye etti¤i ifllem son derecede afl›r›d›r: Ecnebî lisanlara vâk›f memurlardan bir-ikisi haz›r oldu¤u halde, kütüphanenin resmen incelenmesi için öncelikle Süreyya Beylerin hanelerinin abluka alt›na al›nmas›; taraftarlar› çok oldu¤undan bu bask›n için vilayet alaybeyinin k›rk-elli zaptiyeyle gönderilmesi ve ihtiyaten bir müfreze asker bulundurulmas›! Savc› Muavini Ömer Bey’e göre, Avlonya’da sorunlar›n bitmesi için Neflet Pafla’n›n Yanya’ya, Süreyya Bey’in ‹stanbul’a, taraftarlar›n›n Berat’a kald›r›lmas› laz›md›r. Rapor ürkütücü bir tehditle sona ermektedir: “Bir tedbir-i müessir ittihaz olunmaz ise, bir mukâtelenin vukuu melhuz”dur. 33 Neyse ki Sadrazam Cevad Pafla Yanya’dan gelen ve kesin delillere dayanmayan bu rapor karfl›s›nda sa¤duyusunu korur ve öncelikle bizzat Süreyya Bey’den bir aç›klama ister. Süreyya Bey’in Sadrazam’a 29 Eylül 1893’te gönderdi¤i cevapta difle difl savunmaya geçmifltir: Hakpay-i Samî-i Hazret-i Sadaret-i Uzmâya, Bir senedir Yanya Valisi Haf›z Pafla her dürlü vesâile teflebbüsle nas›l mahv›ma çal›flm›fl, envâ azviyât-i garezkârâneyi üç-befl flahsa tertib ettirdikten sonra onlar›n tahkiksiz olarak ne yolda tasdikine k›yam etmifl oldu¤u, Bab›ali’ye [gönderilmifl] olan bunca evrak›yla müsebbet iken, ma‘delet-i mukaddese-i hazret-i hilafetpenahîleri ile masumiyetim taayyün etti¤i ve Avlonya’ya geldi¤imi görmesiyle, bilvas›ta îkâ‘-› saâyât ve resmen müeyyed ihbarata meydan bularak kemterlerini lekedâr ve pençe-i kahr u fliddete düçar etmek istedi¤i görülüyor. Dört gün evvel Yanya’dan gelip giden müddeî-i umumî muavininin memuriyeti hakk-› kemterânemde vukubulan bir tezvir-i müdhiflin tahkikinden ibaret iken, validen ald›¤› emre imtisalen halen hilaf-› küberân›n sahlehivar-› ihtiram› bulunan Yunanl› misafiri ile Yunan konsolosunun misafir-i in‘âm› olarak gitmifl ve fakat memlekete flayi olan güftugûlarla çaker-i kemînelerini paymal edecek bir kemend-i desâis kurduklar› anlafl›lm›flt›r. Padiflah›n adaletine dayand›¤› ve sadakat›n›, kullu¤unu zerre kadar azaltacak bir halde bulunmad›¤› için telafl ve endifle et36 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 medi¤ini, fakat yine de “dehalet ve merhamet-i seniyye-i z›llullahiye istidaya cüret” etti¤ini yazan Süreya Bey cevab›n› flöyle bitiriyor: Vallahi’l-Kerîm, billahi’l-Azîm masumum, mazlumum. Valinin ahvâliyle maceram›z sorulsun. Hakk›mdaki maruzat› ta‘mîk buyrulsun da, nas›l bir zulm-i sarih ile mahv›ma çal›flt›¤› anlafl›ls›n. Allah içün olsun, merâhim-i flâmiletü’l-âfâk-› hazret-i velinimet-i azamînin zuhuruna delalet, hukuk-› kemterânemin muhafazas›na inayet buyurunuz. Sadrazam Cevad Pafla bu cevab› da ekleyerek 1 Ekimde saraya gönderdi¤i yaz›da, Neflet Pafla ve Süreyya Bey kardefller hakk›nda isnat olunan sadakate ayk›r› baz› hallerin tespiti için evvelce kurulan komisyonun isnatlar› yersiz buldu¤unu hat›rlatarak, Süreyya Bey’in savunmas›n›n tatmin edici oldu¤unu iletmifltir.34 Sadrazam befl gün sonra, 6 Ekimde, konuyla ilgili olarak Trieste flehbenderinden gelen ve Süreyya Beyleri temize ç›karan baflka bir tamamlay›c› bilgiyi daha saraya gönderir. Buna göre, Avlonya’da Avusturya Lloyd flirketinin acentesi iken, iflten ayr›l›p Trieste’ye gitmifl olan ve nezdinde Süreyya Beylerin zararl› fikirlerini gösteren evrak bulundu¤u iddia edilen Rumpold bizzat Mustafapaflazadelerin flikayeti üzerine azledilmifltir: Hâriciye’ye Trieste Baflflehbenderli¤inden 4 Teflrinievvel 93’te gelen mahremane telgraf: Bundan üç mah mukaddem fiura-y› Devlet azas›ndan Ferid Beyefendi hazretleri bendenize bir mektub irsaliyle, Avusturya vapurlar› kumpanyas›n›n Avlonya’daki acentesi Mösyö Rumpold’un enva suistimalât tasaddi etti¤i cihetle, tüccar taraf›ndan merkum acente aleyhine kumpanyaya beyan-› flikayet oldu¤unu bildirmifl ve merkumun serian azledilmesi içün teflebbüsat-› lâzime icra etmekli¤imi rica eylemifl idi. Zaten mezkur kumpanya Rumpold aleyhine dermeyan olunan flikayât› cidden dikkate alarak ol vakit merkumu derhal azl etmifltir. Binaenaleyh Rumpold’un Mustafpaflazadelerden ahz-i sâre (intikama) k›yam etmifl olmas› melhuzdur. Eger merkumun yedinde mucib-i töhmet birtak›m mekatib var ise bunlar› elde edece¤imiz derkârd›r. Merkumu celb edece¤im.35 Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 37 Süreyya Bey’in yeminlerine, Sadrazam›n onu destekleyen tavr›na ra¤men, sarayda vilayetin görüflü a¤›r bas›yor ve muz›r kitap meselesi ciddiye al›n›yor. 8 Ekim tarihinde saraya sunulan bir yaz›da, Serasker R›za Pafla Avlonya’daki Mustafapaflazadelerin ikisinin kütüphanelerinde muz›r eser operasyonu ve “tarafdarân ve hilafgirân on dokuz flahs›n muvakkaten Berat’a kald›r›lmas›” haz›rl›¤›n› anlat›yor. Alaybeyi ve emrindeki zaptiyelerden baflka, Preveze’deki nizamiye taburunun kola¤as› Tevfik Efendi kumandas›yla elli neferden ibaret bir askerî müfreze de operasyona dahil ediliyor.36 Ayn› gün, Süreyya Bey padiflah›n yaveri Dervifl Pafla’ya bir telgraf yaz›yor. Hakk›nda tertib etti¤i iftiralardan dolay› Yanya Valisi H›fz› Pafla’yla muhakeme olunmak ve yüzleflmek istedi¤ini beyan eden Süreyya Bey’in iki gün önce gelen bu yalvar› telgraf›n› Dervifl Pafla padiflaha arz ediyor. Velinimet-i bi-minnetimiz, halife bi’l-hakk efendimiz hazretlerinin ailece bende-i asdaklar›ndan oldu¤umuz halde, Yanya Valisi H›fz› Pafla Yunanl›lar›n ilkaat›yla temenniyât-› aleniyelerine ve cennetmekan Sultan Abdülaziz Han’›n vak›a-i elime-i hal‘iyesinde kendisinin hanedan-› akdes-i saltanat›na karfl› mehâba gösterdi¤i ihanet-i meflhurenin tesirat-› elimesine meftuniyetle, kullar›n›n zerre kadar kusurum yok iken, buralardan teb‘îd etmek üzere envâ müfterayât-› esifede bulunmufl ve egerçi çaker-i kemîneleri her nerede olsam velinimet-i akdesim padiflah›m efendimiz hazretlerinin abd-i asdak› oldu¤uma bakarak, adalet-i flamiletü’l-âfâk-› hazret-i hilafetpenahiye istinad›m derkar bulunmufl ise de, maazallah çâkerlerine isnat etmek istedi¤i müfterayât›n mahiyeti ve müflarünileyhin i¤ras›yla ihanet-i mütehakk›kas›n› ya bir memur-› mahsusun i‘zam›yla veya baflka suretle meydana ç›kar›lmad›kça dünyada ahirette rahat ve huzur edemeyece¤imizden, müfterayât-› denâetkârânesine kurban edilmeyib kendisiyle muhakeme veya muvacehe olmakl›¤›ma ve flu günlerde tertib etti¤i muhaceme-i hanüman-sûzânesinden aile-i kemterânemizin muhafaza-i namusuna merhamet buyrulmak üzere, suzifl-i sad›kânemin atebe-i ulyâ-y› hazret-i velinimet-i azamiye arz›na delalet-i fehimanelerini giryan ve lerzan olarak tazarru‘a cüret eylerim. 38 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Dervifl Pafla Süreyya Bey’in bu yaz›s›na ilaveten bir telgrafnameyi daha arz ediyor. Bu ikincisi asl›nda bir hafta önce, 29 Eylülde mabeyn baflkitabetine gelmifltir ve Süreyya Bey ayn› gün Sadrazama gönderdi¤i telgraftaki gibi, burada suçsuzlu¤una dair yemin billah etmekte, Valinin kendisini Padiflah nazar›nda “lekedar ve maazallah kahr-› cihan-flikaf-› padiflahîye duçar etmekli¤e çal›flt›¤›”n› iddia etmektedir: Adalet-i celile-i cihanbaniye istinad›mla beraber Allah’›n vahdaniyetine ve hazret-i Peygamber’in nübüvvetine yemin ederim ki, müddet-i ömrümde merzî-i akdes-i hazret-i velinimet-i azamî hilaf›nda bir gune hal u harekete cür’eten daire-i naciye-i sadakatten ser-i mû (kar›nca bafl› kadar) mubâadet etmemiflim. … Dünyada ve ukbâda istihsal-i saadetim içün ed‘iye-i mefruza-i flehinflahîye müdâvemet, kâffe-i muamelât-› sad›kânemle ›zhar-› levâz›m-› ubudiyet ediyorum.37 Dervifl Pafla’ya gönderdi¤i telgraftan bir gün sonra, Süreyya Bey Sadrazam Cevad Pafla’ya da yaz›yor. Süreyya Bey bask›n olaca¤› haberini alm›flt›r ve bari a¤abeyine dokunulmamas›n› dileniyor ki, böylece sürüldü¤ünde kendi ailesini ve mülkünü ona emanet edebilsin. Huzur-› Sadaretpenahîye, Has›m-› can›m olan Yunan konsolosu utanmadan bir hizmet-i hafiye ibraz› maksad›yla flimdi nezd-i kemterîye gelip, valinin katibi Yanyal› Safvet Efendi’den teraflflüh eden malumat üzerine, hane-i felaketafliyanemiz[in] bir müfreze-i askeriye ile bas›l›b, kullar›n› ‹stanbul’a, biraderimi Yanya’ya götürmek üzere Vali[nin] emir istihsaline, ailemizi külliyen periflan etme¤e çal›flt›¤›n› söylemifl ve e¤erçi bu habis [Yunan] kemterhaneden tard olunarak haddi gösterilmifl ise de, Vali vekaletiyle olan münasebet-i mahsusas›n› ve befl nefer masum olan evlad›mla iyalimin pençe-i hunharaneyi? düflündü¤üm içün, a¤layarak merhamet-i mukaddese-i hazret-i hilafetpenahîye iltica; ve kald› ki Valinin hakk-› kemterânemde vukubulan müfterayât-› bedihiyesi zevalsiz, muhakemesiz böyle bir pençe-i faciay› göstermifl ise, Allah r›zas› içün, saye-i saltanat-› seniyyede beflyüz seneden beru buralarda yaflayan hanuman›m›z mahv olmamak, mal›m›z› iyalimizi toplay›p Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 39 a‘dâ elinde kalmamak üzere, Valinin felaket-i hainânesinden biraderimin masun kalmas›na müsaade-i seniyye-i hazret-i velimeti-i azamînin erzan›na delalet-i efhamîlerini istida ederim.38 Bu arada, “Avlonya’da mukaddema Avusturya konsolosu vekili ve acente memuru oldu¤u halde bilinfisal Trieste’ye gitmifl olan” Rumpold ile ilgili geliflmeler vard›r. Trieste flehbenderli¤inden al›nan habere göre, bu kifli Avlonyal› Mustafapaflazadelerle mektuplaflt›¤›n› ve elinde bunlar›n yazd›¤› muz›r mektuplar bulundu¤unu inkar etmifltir. Avusturya Kanununca müsaid oldu¤u anlafl›l›rsa, Trieste polisi marifetiyle Rumpold’un hanesinde arama yap›lacakt›. Fakat Sadrazam’›n 11 Ekimde saraya bildirdi¤ine göre, bu incelemeye lüzum görülmemifl ve polisin yapt›¤› sorgulamada Mustafapaflazadelerle mektuplaflt›¤›n›, “teatî-i mükatebat eyledi¤ini katiyen inkar etti¤i” anlafl›lm›flt›r.39 Buna ra¤men, padiflah iradesi üzerine Sadrazam›n Yanya’ya çekti¤i telgrafnameyle 27 Ekim 1893 tarihinde operasyon bafll›yor. Plana göre Süreyya Bey önce Preveze’ye getirilecek, sonra ‹zmir’e sevk olunmak üzere limanda bulunan Aynal›kavak vapuruna bindirilecekti. Fakat Ergiri yoluyla Avlonya’ya giden kolluk güçleri bir sürprizle karfl›laflacakt›: Süreyya ve Neflet çoktan ‹talya’ya firar etmifllerdir! Yanya Valisinin durumu aç›klayan 1 Kas›m tarihli yaz›s›na göre, bunlar›n firar etmeleri ‹stanbul’daki biraderleri Ferid ve Nam›k Beyler taraf›ndan vukubulan ihbardan kaynaklanm›flt›r. ‹stanbul’daki biraderler padiflah iradesini haber al›r almaz Avlonya’daki biraderlerine yetifltirmifllerdir. H›fz› Pafla’ya göre olay›n böyle geliflti¤ine flüphe yoktur ve “bu babda ihanetleri tebeyyün etmifl olmak laz›m gelen mumaileyhima Ferid ve Nam›k Beylerin haklar›nda muktezi muamele re’y-i âliye menuttur”. H›fz› Pafla ‹stanbul’daki biraderlerin Avlonya’dakileri uyard›¤›na dair bilgiyi, kendisine Neflet ve Süreyya’n›n kaç›fl›n› telgrafla Avlonya’dan bildiren bir adam›na dayand›rmaktad›r. “Aleyhdarlar›ndan Adem imzas›yla” gelen sözkonusu telgraf, biraderleri “derebey harabeleri” olarak vasf ediyor ve sadece ‹s40 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 tanbul’daki biraderleri de¤il, Avlonya’da kaçmas›na göz yuman memurlar› da suçluyor: Bugün derbar-› flevketkarara arz k›l›nd›¤› vecih üzere, rükn-i devletin duçar-› fesad olmas›na sâî ve hâdim olma¤› öteden beri itiyad etmifl olan derebey harabelerinden Avlonyal› Mustafapaflazade Neflet Pafla ve Süreyya Bey’in hakk›nda evvel ve ahir memurîn-i mahsusa marifetiyle icra buyrulan tahkikat ve tedkikat-› adilane üzerine vukubulan maruzat-› resmiyeleriyle mertebe-i tahakkuka varmas› üzerine ve istihbarat-› mevsuka-i çakeraneme göre, hanelerinin bas›l›p metbu-› mufahham u akdesimiz, zat-› hazret-i mülükânenin âmâl ü makâs›d-› celile-i flehryarîlerine külliyen münafî bulunan kütüb ü evrak-› muz›rralar›n›n mevki-i aleniyete ç›kar›laca¤›, Dersaadet’te bulunan biraderleri Ferid ve Nam›k Beylerin beynlerinde müretteb iflârât-› masnualar› üzerine, Avlonya Karantina Katibi Veli ve Tayyib ve alelhusus muhafaza-i asayifle memur polis komiseri efendilerin malumat› taht›nda olarak, Himara’dan tedârük eyledikleri kay›¤a râkiben ve hanelerince taharriyat-› mukteziye icra olunsa bile maksad›n hayr-› husule vusulü kabil olamamak ve bundan bir gûne serriflte elde edilecek surette nam u eser b›rakmamak üzere, hanelerinde her ne nev kütüb ü evrak-› muz›rra bulundu ise, kâffesini mustashaben her ikisi dahi mah-› halin onsekizinci gecesi ‹talya’da kain Toranto’ya sav›fld›klar›n›n hasbe’s-sadâka arz›na ictisar eylerim. Ne H›fz› Pafla’n›n ne de Adem’in, kendilerinden bir gün önce Süreyya Bey’in saraya gönderdi¤i telgraftan haberi vard›r. Avlonya’dan kaçmadan önce Mabeyn’e çekti¤i son telgrafta Süreyya Bey, haflir neflir oldu¤u Yunanl›lar› ailesine karfl› kullanmak için kendisine alet etmekten çekinmeyen H›fz› Pafla’y› flikayet etmifl ve canlar›n› kurtarmak için a¤abeyiyle beraber ‹stanbul’a geleceklerini haber vermifltir: Yanya’da tesis ve klüp nam›yla tevsim etti¤i darü’l-fesad-› Yunanînin reis-i resmîsi H›fz› Pafla, aileme karfl› Yunanîlere tertib ettirmekden çekinmedi¤i flehadeti sârât-› sâb›kas›na katarak ailemizin mahv›na muvaffak olduktan sonra feryad-› istimdadkârânemizin tesirat›yla atefl-i gazab› alevlenmifl, bir suret-i fledideyi ihzar etmifl oldu¤u görülAvlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 41 mekle, tahlis-i nefs edebilmek ve saye-i emân-› hilafetpenahîye s›¤›nmak üzere, flimdi biraderimle beraber ‹stanbul’a müteveccihen hareket ve evlad-› masumemizi ›yal-i felaketzedemizi yedullahîye ve kimsesiz kalan hanemizi kanun-› padiflahîye emanet eyleriz. Onlar› takibat-› faciadan, Yunanîlerin tertibat-› elîmesinden kurtar›lmak üzere, merhamet-i mukaddese-i flehryariyi istid‘aya müsaraat eyleriz.40 Kardefllerin befl metre uzunlu¤undaki küçücük bir yelkenli tekneyle k›fl mevsiminde Adriyatik Denizini geçmeyi baflarmalar›ndan sonra, iki gün içinde ‹talya’dan ‹stanbul’a gidip burada Padiflah’a ulaflmalar›, baflta H›fz› Pafla olmak üzeri herkesi flaflk›na çeviriyor.41 Huzurda Valinin entrikalar›n› flikayet edip görevden al›nmas›n› isteyen Neflet ve Süreyya kardefller daha sonra afv-› flahaneye mazhar olacaklard›r. Ekrem Bey’in yazd›¤›na göre, Avlonya’dan gelen biraderler, alt› ay kadar kardeflleri fiura-y› Devlet azas› Ferid Pafla ve Sirkeci Gümrük ‹skelesi Müdürü Nam›k Bey’in Arnavutköy’deki evlerinde misafir kal›yorlar. Ekrem Bey de muallimleriyle beraber ‹stanbul’a babas›n› ve amcalar›n› görmeye geliyor ve bu arada ‹stanbul’da babas›yla gezdi¤i bir s›rada 10 Temmuz 1894 tarihli büyük depreme tan›k oluyor. Demek ki ‹stanbul’da alt› aydan fazla kalm›fl olmal›d›rlar.42 Padiflaha kendilerini hemen affettirememifl olmal›lar, zira afla¤›da görülece¤i üzere, bu aff›n belgelerde geçti¤i ilk tarih 27 May›s 1894’tür, yani ‹stanbul’a geliflten alt› ay sonra. Bu tarihte Dervifl Pafla Yanya Valisi H›fz› Pafla’ya, Neflet ve Süreyya’n›n ‹stanbul’a gelip Padiflah’a ubudiyet ve sadakatlerini sunmufl olduklar›n›, Padiflah’›n da memnuniyet göstermifl oldu¤u yaz›yor. “Bundan sonra hükûmet-i seniyyenin her emrini infaz ve hidemât-› sad›kâne ibraz edeceklerine dair kendilerine yemin ettirildikten sonra kefalet-i devletleri taht›nda olarak bâ-tahrirat-› âliye iadeleri hususunda” H›fz› Pafla’n›n mütalaas› isteniyor. 19 Haziran 1894’te cevaben, bir sene önce flikâyet üzerine bizzat tahkikat yapt›¤›n› ve evrak› Bab›ali’ye takdim etti¤ini yazan H›fz› Pafla, Padiflah ikisinin Avlonya’dan uzaklaflt›r›lmalar›n› 42 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 irade edince, bunlar›n haber alarak ‹talya’ya kaç›p ‹stanbul’a geldiklerini, fakat bu arada leh ve aleyhlerinde bulunan di¤er yirmi kiflinin Berat’a sürüldüklerini hat›rlat›yor. Bunlar›n ço¤u Mustafapaflazedelerin aleyhtar› oldu¤u için H›fz› Pafla tabiî ki bunlar›n aff›n›n uygun olaca¤›n›z söylüyor, “afv-› flahaneye mazhar olub da memleketlerine avdetleri vuku bulursa, flimdiki halde vilayetçe bir mahzur” görünmedi¤ini ifade ediyor.43 Süreyya Bey Tekrar Avlonya’da Avdetten sonra Avlonyal› hanedan› bütün kollar›yla validen intikam alman›n yollar›n› arayacakt›r. Etekleri tutuflan Yanya Valisi H›fz› Pafla 31 May›s 1895’te Sadarete, Avlonyal›larla yaflananlar› bir güzel özetleyerek bafllayan “mahremane” uzunca bir yaz› göndermifltir. Buna göre, Mustafapaflazadelerin daha evvel tahkikatla anlafl›lan kötü niyetli fikirleri etraf›yla Bab›âli’ye arz olunmufl, al›nan cevap üzerine tevbîhleri, azarlanmalar› irade buyrulmas› üzerine gere¤i yerine getirilmiflti. Sonra do¤rudan Mabeyn-i Humayun’dan tebli¤ buyrulan irade-i seniyyede Neflet Pafla ve Süreyya Bey’in padiflah nezdinde tahakkuk eden muz›r niyetlerinden dolay› Avlonya’dan uzaklaflt›r›lmalar› ferman buyrulmufltur. Fakat bunlar›n derdestleriyle sürgün yerlerine gönderilmeleri için Avlonya’ya gitmifl olan vilayet alaybeyinin Yanya’dan hareketini haber ald›klar›, Avlonya iskelesinden geceleyin bir kay›¤a binerek ‹talya’ya, oradan da ‹stanbul’a geçtikleri anlafl›lm›flt›r. Bir müddet sonra Padiflah’›n aff›na mazhar olmalar›yla iki kardefl Avlonya’ya avdet ettilerse de, “malum olan sevâb›k-› halleri cihetiyle hasbe’s-sadâka muamelat u harekâtlar› hemifle nazar-› itinadan dûr tutulmay›p, yine bir gûne su-i fikr u muameleleri hiss olundu¤u gibi, keyfiyetin derhal arz olunaca¤›n› bildiklerinden” kendisinin buradan kald›r›lmas›n› istiyorlar. ‹stanbul’daki biraderleri Ferid Bey’in “mecâlis u mehâfilde” münasebetsiz sözler söyledi¤ini ifliten ve Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 43 bu emellerini gerçeklefltirmeye yönelik hiçbir teflebbüsten geri durmayacaklar› flüphesiz gören H›fz› Pafla buna bir örnek veriyor: Yanya vilayetine bir teftifl heyeti gönderilmifltir. Fakat ilginçtir ki, Hasan Edip Pafla baflkanl›¤›ndaki bu heyet Selanik’ten Yanya’ya gelmek için önce do¤ruca Avlonya’ya ç›km›fl ve iskeleden Mustafapaflazadelerin arabalar›na binerek konaklar›na inmifl, bir gün bir gece misafir kalm›flt›r. Oradan Berat’a hareketlerinde yolda Fir nahiyesinde dahi onlar›n mensuplar›ndan Nedim Bey’de bir gece, ertesi gün Berat’a ulaflt›klar›ndan da yine onlar›n adamlar›ndan Mihal Harito adl› bir H›ristiyan›n hanesinde birkaç gün misafir olmufllard›r. Sonra Yanya’ya gelerek yaz›l› olarak kendisinden (Vali H›fz› Pafla’dan) cevaplar istemifllerdir. Vali bütün bunlar› “mahremane” olarak Sadrazama anlatmakla kalmam›fl, ayn›s›n› Dâhiliye Naz›r›’na yazm›fl ve her iki merciden, kendisi hakk›nda Hasan Edib Pafla’n›n haz›rlad›¤› tahkikat layihas›na iyice tedkik edilmeden inan›lmamas›n› istemifltir.44 H›fz› Pafla kendisi hakk›nda haz›rlanan rapor bitinceye kadar karfl› hamlelerine devam edecektir. Padiflah’› korkutmak için s›k s›k baflvurulan yöntemlerden biri, herhangi bir konuda ecnebî müdahalesi ihtimalinden bahs etmektir. H›fz› Pafla da 4 Ekim 1895’te yazd›¤› mektupta bu silah› kullan›r: Ferid Bey ‹stanbul’a dönen tahkik heyeti nezdinde kulland›¤› himmetle Yanya’da baz› memurlar›n› görevden ald›rd›¤›n› yay›yormufl. Ferid Bey’in vilayetin icraat ve teflebbüslerini k›rmak ve hafife ald›rmak için sarf etti¤i kötü sözler, “biraderleri Neflet Pafla ve Süreyya Beyin ihtiyac ü ilca-y› mahallîye binaen bâ-irade-i seniyye icra edilen muameleden mütevellid hissiyat ve menviyât-› zatiyeden münbais idü¤ü” aç›kt›r. Fakat böyle bir zamanda bunlar Yunan gazetelerine düflerse ecnebîler üzerinde yapaca¤› tesir daha da zararl› olacakt›r. Bu yüzden Ferid Bey hakk›nda “muamele-i lazime-i müessire icras›” yoluna gidilmelidir.45 H›fz› Pafla bu flekilde kendisi hakk›nda rapor haz›rlayan fiura-y› Devlet’in üyelerinden biri olan Avlonyal› Ferid Bey’i devr eden ç›karmak istemifl, fakat baflar›l› olamam›flt›r. 44 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Yanya Valisi hakk›nda haz›rlanan sözkonusu rapor ancak 28 Kas›m 1895’te bitirilebiliyor. Raporun sonuç k›sm› H›fz› Pafla’y› zor durumda b›rakacak ifadeler içermektedir: Yanya Valisi Ahmed H›fz› Pafla hazretlerinin bizzat irtikab u irtiflafl› mesmu‘ olmam›fl ise de, memurîn-i vilayetten baz›lar›n›n ilkaat u i¤falât›na kap›larak fluûbât-› idare-i vilayetin her cihetince suistimalât vukuuna meydan vermifl oldu¤una ve siyaseten lüzum gördü¤ü beyan›yla bir tak›m köylüleri aylarca bilâ-hüküm hapis ve tevkif ettirmek gibi kavanîn-i adliyeye mugayir muamelatta bulundu¤una ve tesis etti¤i klüp ve Gureba Hastahanesi’ne iane nam›yla yolsuz birçok paralar›n al›n›b sarf edilmekte idü¤üne ve memurîni dahi imtidad eyledi¤ine binaen, icra-y› icab› lüzumu gösterilmifl ve vâk›‘an vilayetin umur-› idaresinde tahakkuk eden su-i ahval makam-› vilayetçe hüsn-i idareye ihtimam olunmad›¤›na delalet ederek, ol babda dahi tedâbir-i lazime ittihaz›na ihtiyac-› hakikî görülmüfl olmakla, bu cihetdeki re’y-i âlîye taalluk› mütalaas›yla evrak›n›n takdimine ibtidar k›l›nd›. Sadrazam Vali hakk›ndaki bu son derece olumsuz raporu bizzat Valinin gönderdi¤i mektupla beraber saraya arz etmifltir.46 Bütün bunlara ra¤men Ahmed H›fz› Pafla Ekim 1897’ye kadar görevinde kalarak, Yanya’da geçirdi¤i sekiz y›lla en uzun süre kalan ikinci validir (Halefi Osman Feyzi Pafla kendisinde dört ay fazla görev yapm›flt›r). H›fz› Pafla’dan sonra gelen Yanya Valisi Osman Feyzi Pafla’n›n Avlonyal›larla flahsî bir sorunu yoktur. Hatta görevi s›ras›nda meydana gelen bir vakada beylerin taraf›n› tutmakla suçlanm›flt›r. 27 Mart 1899’da Berat Mutasarr›f›n›n kendisine gönderdi¤i tahrirat suretini Bab›ali’ye ileterek anlatt›¤› olay flöyle gelifliyor: Mustafapaflazadeler Avlonya’ya üç çeyrek saat mesafede bulunan Babiçe suyu üzerinde, y›k›lm›fl bir kemerli köprünün tamirini bafllatm›fllard›r. Köprüye komflu çiftli¤in sahipleri inflaata gelip münazaa ç›kar›yor, ameleden birini kurflunla cerh ediyor ve bu amele sonradan ölüyor. ‹nflaat muvakkaten durduktan sonra, guya Mustafapaflazadelerin adamlar›nca çiftlikten iki H›ristiyan k›z› esir, yüz yirmi bafl hayvan gasp ve ya¤ma ediAvlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 45 liyor; çiftlik sahipleri tafl›nmak zorunda kal›yor. H›ristiyan muhtar ve k›zlar›n pederleri Rum Patrikhanesi’ne telgrafla durumu flikayet ediyor, müddeî-i umumî muavinli¤i vekaletine dilekçe veriyor; çiftlik sahipleri çeflitli makamlara telgraflar gönderiyor. Olay›n resmiyete intikali üzerine hükûmet Berat Mutasarr›f›n› Avlonyaya’ya gönderiyor. Mutasarr›f, kaymakam› ve idare meclisinin seçilmifl üyelerini alarak olay yerine gidiyor. Bu heyetin raporuna göre kadîmen mevcudiyeti ispatlanan köprünün iki taraf›ndaki yollar k›smen çiftlik sahibi Elmas Efendi ve biraderlerinin arazisi dahilindedir. Köprünün tamir edilerek yenilenmesi, Mustafapaflazadelerin tasarrufu alt›nda olan de¤irmene Avlonya’y› bir saat kadar yaklaflt›racakt›r; ancak ahaliye sa¤layaca¤› kolayl›¤›n yan›nda onlar aç›s›ndan da bir menfaat temin edece¤i aç›kt›r. Çözüm olarak köprünün iki yolu sapt›r›larak de¤ifltirilebilir, ama bu sefer de baflkalar›n›n tarlas›ndan geçecektir. Tahkikata göre, iddia edilen k›z kaç›rma ve hayvan gasb›n›n ise asl› esas› yoktur. Müddeî-i umumî muavininin tahkikat›na göre, Elmas Efendi ve biraderi Muhammed Emin “hilaf-› hakikat iddiaya cüret” ettiklerini itiraf etmifllerdir: “Elmas Efendi ve biraderlerinin, Neflet Pafla ve Süreyya Bey aleyhinde vaki flikayetlerine bir ehemmiyet-i siyasiye verdirmek maksad›yla kendi rençberleri olan üç-befl H›ristiyan› dahi ber-vech-i maruz teflrîk etmeleri” dikkat çekicidir; gere¤i yap›lmal›d›r. Ecnebîleri ifle kar›flt›rarak olaya siyasî bir mahiyet katmak isteyen Elmas ve Fettah efendiler flimdilik Berat’a sürülmüfltür. ‹dareten cezaland›r›lmalar› için ‹stanbul’dan durumun mütalaas›yla emir beklenmektedir.47 Elmas Efendi bizzat fiura-y› Devlet’e gönderdi¤i bir arz›halde “beylerin efkâr›n› terviç eden vali-i vilayet[in] hiçbir sebebe mübteni ve tevkif müzekkeresine müstenid olmayarak” kendisini tutuklad›¤›ndan, Berat’a nefyetti¤inden flikayet ediyor; “Avlonya beylerinin muamelat-› ihtilalcuyânelerine muhalif bulunan esd›kâ-y› bendegân›n dahi birer birer nefye bilâ-sebeb k›yam edilmekte” olundu¤unu iddia ediyor. Ayn› flekilde tutuklular›n aileleri ve taraftarlar› da birçok flikayet telgraf› gönderiyor. 46 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Bunlarda Süreyya Beyler hakk›nda ilginç ifadeler ve suçlamalar geçmektedir: Vesâyil-i fleytaneti itiyad ve sermaye-i yed etmifl olan Avlonyal› Neflet Pafla ve Süreyya Bey, Yunan muharebe-i zâilesinde Loros cihetinde vukubulan teflvîflât-› askeriyeyi herkesin yüzüne büyük gösterip, helecan-› umumiyenin hudûsüne bâdi olduklar› gibi, kendilerinin familyalar›n› kald›rmakla umumî hicrete mecbur ve türlü türlü muzayaka ve ihtirablara giriftar eyledikleri cümlece malumdur. Hatta familyalar›n› çiftlikata getirdikleri flöyle dursun, Avusturya ve Macaristan’a iltica eylemek üzere çiftlikatlar›na karib Vivasa nehri esnas›nda otuz befl tonulato Bonasorta nam›yla kuyudat Fazl› Hasan nam›nda bir kapudan›n taht-› kumandas›nda Dalmaçya’ya gitmek içün gemi-yi mezkuru bir ay kadar tuttuklar› müsebbettir. Müahharan inayet-i Bârî ve ruhaniyet-i Peygamberî ve saye-i hazret-i hilafetpenahîleri ile asker-i nusret-me’serin muzafferiyet ve muvaffakiyetlerini gördüklerinde merkez-i kasabaya avdetle, guya her türlü fedakârl›kta bulunup tedâbîr-i müessire[de] bulunduklar›na ve bâhusus canib-i hükûmet-i seniyyeden idare edilen Berat asker-i muavinesine guya kendileri ta‘enat(?) verdiklerini, baz› bende ve emekdar ve flerlerinden ihafe olunan Hristiyanlar›na tehdit ettirip, kendi desâislerini sahih nazar›yla telakki ettirerek, mazhar-› telattufat olmalar›na sebep olmufl ise de, ol zamanlarda Avlonya’ya tecemmü olunan asker-i muavinenin mikdar› pek az ve lâ-fley hükmünde olmakla beraber, kaymak›n beher kasesi 25 kurufl rayiç bedelde iken, mezkur askere vermifl oldu¤u m›s›r›n beher kasesini 40 kurufl kadar bahas› olmak üzere hazineye olan deynlerine mahsubunu icra ve bu babda ticaretlerine hizmet etmifller iken, telattufatlar›na medar bir hizmet[te bulunmufl] olduklar›n› makamat-› ulyaya arz ile, tervic-i meram etmeleri isti¤rab olunan fleylerdendir. Bundan baflka, kasaban›n suya olan zaruretine binaen Berat Mutasarr›f-› sab›k› saadetlu Hac› Rauf Pafla hazretlerinin eser-i teflviki ve kaymakam-› kazan›n himemât›yla Yunan Muharebesinde helecan-› heyecan›nda familyas›n› kald›rmayan, öteden beri devlet ü millete cidden hidemât› sebk etmifl olan Avlonyal› Adem Bey48 ve biraderleri muavenât-› tevaliye semeresi ve umum ahalinin i‘tâ-y› ianat-sayesi olarak bir buçuk saat buud-› mesafeden kasabaya getirilen suya menfaat ve muavenât› dokunmamak flöyle dursun, ol babda teflkil olunan Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 47 komisyon Süreyya Bey’in riyasetinde bulundu¤u münasebetiyle [kendili¤inden] icras›na mahal b›rakmayarak, Avrupa’dan istihzar›na lüzum görünen su boru ba¤› solinalar›n›n celbine vas›ta olmakla, fahifl fiyat göstererek 300 liradan ziyade ticaretleri oldu¤u ammenin malumu ve tahkiki yoluna gidilse edille-i saire ile bütünü derkârd›r. … ‹hbar eyleriz. Vali Osman Feyzi Pafla bu flikayetnameleri Dahiliye Nezareti’ne gönderirken ekledi¤i mütalaas›nda “köprü k›yam›” hakk›ndaki durumu flöyle özetliyor: “Beylerle Elmas ve Fettah’›n beynlerinde kararlafld›r›lm›fl ve buna göre tamire bafllanm›fl iken, Elmas ve Fettah hilaf-› mukavele olarak ve mahallinde hükûmet yok zehab ü tahminine düflerek, bir cemm-i gafîr tahflîd ü teslîh ile köprüyü tamire ibtidar eden ameleye sevk ü taslît ile fiilen ve müsellahan mümanaat ve müdahaleye ibtidar” etmifller, k›z ve gasp ithamlar›n› ise “meseleye siyasî renk vermek ve bilahare ecnebî müdahalesi nüfûz-› hükûmete tesir edebilecek netayici muz›rra temin etmek fikr-i ihaneti taht›nda” yapm›fllard›r. Dolay›s›yla bütün bu haks›z flikayetnamelere ra¤men, tahkikat bitinceye kadar sürgünlerin Avlonya’ya dönmemesi gerekmektedir. Aksini isteyen dilekçelerin “bir mekr-i mefsedete mübteni olaca¤›” apaç›kt›r.49 ‹stanbul Y›llar› Kendisi taflra hayat›n›n can s›kan küçük dünyas›ndan uzaklaflmak m› istemifltir? Yoksa, Osmanl› saray›, onun son on y›lda yaflananlardan dolay› muhaliflere kat›laca¤›ndan endifle duyarak, Süreyya Bey’i dizinin dibine getirtmek mi istemifltir? Belki de her iki sebep sâikiyle onu yirmi bir sene sonra tekrar resmî bir devlet görevinde görüyoruz: Süreyya Bey 19 Temmuz 1901’de fiura-y› Devlet Tanzimat Dairesi azas› olmufltur. Süreyya Bey ailesiyle ve yan›nda getirdi¤i a¤abeyi Neflet Pafla ve bald›z› Zehra Han›m ile beraber, ‹stanbul’da önce Kuru48 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 çeflme Koyunda, o¤lunun ifadesiyle “bir Venedik saray› gibi yar› yar›ya suyun içinde, pek çok odas›yla büyük bir villa olan” bir yal›da ikamet etmifltir. Buras› Ermeni Düzyan ailesine ait 150 y›ll›k, üç katl› devasa salonlar› olan bir ahflap yal›yd›. Süreyya Bey’in buradaki komflular› da Ermeniydi.50 Fakat Süreyya Bey bir müddet sonra buran›n flehir merkezine uzak olmas›ndan -ailenin di¤er fertleri de baflka sebeplerden- flikayet ederek, F›nd›kl› s›rtlar›nda mükemmel bir manzaraya sahip daha eski, fakat iki kat daha büyük bir kona¤a tafl›nm›flt›r. Bir buçuk sene sonra, yani a¤abeyi Ferid Pafla’n›n sadrazam olmas›ndan k›sa bir müddet akabinde, 25 fiubat 1903’te Süreyya Bey Cemiyet-i Rusumiye Reisi olarak atanm›fl ve Jön-Türk ‹htilali’ne kadar kendisini memâlikteki gümrük gelirlerinden sorumlu k›lan bu vazifeyi sürdürmüfltür. ‹htilalden sonra bu kurumun la¤v edilmesi üzerine, Süreyya Bey 10 A¤ustos 1908’de kadro hârici kalm›fl ve bir müddet sonra Avlonya’ya dönmüfltür. Süreyya Bey’in bundan sonraki hayat› aktif siyasetle iç içedir. 1908 seçimlerinde adayl›¤›n› koydu¤u Yanya’da ‹ttihad ve Terakki aleyhinde ateflli bir kampanya yürütmüfl, ama sonuçta dokuz oyla seçimi Rum bir adaya karfl› kaybetmifltir.51 1912’deki “Sopal› Seçimler”de kuzeni ‹smail Kemal Bey tekrar aday gösterilmeyince, Süreyya Bey onun yerine aday olmak için Ocak ay› sonunda baflvuruda bulunmufltur. ‹ttihad ve Terakki Cemiyeti, Arnavutluk meselesi hâriç her konuda onlarla ayn› çizgide olaca¤›na dair söz verdi¤i halde, kendisine so¤uk davranm›flsa da, Süreyya Bey Sami Bey Viryoni ile beraber Berat mebusu seçilmifltir.52 Yanya Valisi Mehmed Ali Ayni Bey’in Süreyya Bey’i seçtirmek için gayretleri olmufltur.53 Arnavutluk’ta isyan alametleri belirmesi üzerine, mecliste Dâhiliye Naz›r› Hac› Adil Bey’in oradaki durumu güllük gülistanl›k gibi göstermesine ilk itiraz eden mebus Süreyya Bey olacakt›r.54 Süreyya Bey’in kürsüdeki konuflmas›nda, flikayetlere geçmeden önce “Arnavutlar bihakk›n saltanat-› seniyyeye ve makam-› hilafete fliddetle merbutturlar. Bu hiss-i sadakat› hiçbir Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 49 hal ve hiçbir bühtan-› mâkâl de¤ifltiremez” demesi flafl›rt›c›d›r. Süreyya Bey konuflmas›na devamla Arnavutlar›n, merkezî hükûmetten habersiz oldu¤u fliddet ve zulümden flikayetçi olduklar›n› söylüyor. fiiddet ve zulüm bölgede görev yapan bir tak›m küçük memurlar›n tesiri alt›nda oluyor. Süreyya Bey’e göre, “ink›yad için kuvvet kâfidir. Fakat hoflnudiyet için hüsn-i idare laz›md›r”. Süreyya Bey kötü idarelerinden dolay› artan flikayetler bahsinde kiflilere de iflaret ediyor: Mesela, ‹pek Mutasarr›f› ve Kumandan›. Hele kumandan, vaktiyle kay›npederini Arnavutlar›n öldürdü¤ü bir zat oldu¤undan intikam hissiyle hareket etmektedir. Süreyya Bey’e göre, Arnavut meselesini hükûmetin üç konuda ald›¤› afl›r› tedbirler alevlendirmifltir: Esliha (Müslüman ahali elinden silah toplanmas›), lisan (okullarda Arnavutça dersi) ve hurûf (Arnavut ayd›nlar aras›nda Latin harflerine geçme tart›flmalar›) meselelerinde ‹ttihad ve Terakki Cemiyeti meflrutiyete yak›flmayan politikalar gütmüfltür. Son meselede hükûmetin fetvayla yeni “hurûfun muhill-i diyanet oldu¤u”nu ilan etmesini gündeme getiren Süreyya Bey meclisten büyük tepki alacakt›r. “Hükûmetin dini, diyaneti flu asr-› medeniyette vas›ta ve mânia ittihaz etmemesi laz›m” geldi¤ini söyleyince, fetvan›n tenkit mahallinin meclis olmad›¤› itirazlar› yükselir. Süreyya Bey, itiraz›n›n “flu zaman-› medeniyette böyle bir fetvay› icad ve ›zhar edenlere” oldu¤unu, bunun siyasete muvâf›k olmad›¤›n› belirtir. ‹tirazlar›n devam› üzerine tart›flman›n anlams›z hale geldi¤ine kanaat getiren Süreyya Bey flu sözlerle kürsüden iner: “Arnavutluk vars›n yans›n, y›k›ls›n; sizin istedi¤iniz surette bir siyaset takib olunsun. Arnavutluk’un bugünkü haline sebep hep siyaset-i hâz›rad›r ve bir tak›m efkâr-› sahîfedir, baflka bir fley de¤ildir; bunu her zaman isbata haz›r›m. Art›k devama da hâcet yok, Arnavutluk vars›n yans›n, y›k›ls›n.” Daha sonra at›flmalar devam ederken, meselenin uzad›¤›n› söyleyen bir mebusa, Süreyya Bey flöyle seslenir: “Bu meclisi Arnavutluk meselesi iflgal etmezse, hangi mesele iflgal eder?”55 50 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Süreyya Bey “bir asr-› medeniyette fetva ile ifl görülmez” dese de, hat›rat›nda bizzat kendisi Arnavutluk’ta ihtilal için evinde toplad›¤› heyeti meflrulaflt›rmak için tamamen dinî ›st›lahlara baflvurur: Malumdur ki, fleriat-› garrâ bir milleti girdab-› fenaya sevk eden ve mezalimi men‘e muktedir olmayan bir hükûmete karfl› isyan› tansîs ediyor; o milletin ilk saflar›nda bulunan erbab-› kudretin de rehber-i harekât olmas›n›, ve hayat-› milliye ve selamet-i mülkiyesini her nas›l olsa istihlasa çal›flmas› emrediyor. Bu fariza-i diniye ve vazife-i medeniyeyi ifa etmek maksad›yla taraf-› acizanemden gösterilen lüzum ve edilen davet üzerine Berat Mebusu ‹smail Kemal Bey, Aziz Pafla Viryoni, Prifltineli Hasan Bey, Ergiri Mebusu Libohoval› Müfid Bey, Draç Mebusu Esad Pafla ile hanemde akd-i ictima ettik ve cümlemizin yed-i emaneti Kuran-› Kerim üzerinde olarak milletimizin, memleketimizin halâs›na, idame-i hayat ve mevcudiyetine cansiperane ve fedakârâne çal›flaca¤›m›za ahd u misak eyledik (48). Bu ahd u misaktan sonra serzede-i zuhur olan ihtilal, ‹ttihatç›lar›n iddias› gibi sandalye kavgas›ndan, üç befl kifliye reva görülen fliddetten ileri gelmiyordu. ‹syan›n âmil-i mutlak› muhakkaku’lvuku‘ gördü¤ümüz felaketin, ›slah-› idareden meyusiyetinin tesir-i elîmi idi. Süreyya Bey -muhalif bir tav›rla meclise girmemifl olsa da56 uzun süre mebusluk edememifl, yapt›¤› sert bir konuflmadan sonra ald›¤› tepkiler üzerine meclisten ayr›lm›flt›r. Süreyya Bey’in mebusluktan istifas›n›n hikayesi flöyledir: Bilindi¤i gibi, ‹ttihat ve Terakki’nin cemiyet mensubu subaylar› kay›ran politikalar›na karfl› örgütlenen muhalif subaylar Halâskâr Zabitan Grubu’nu kurmufl, 1912’de Said Pafla hükûmetine ve meclise karfl› harekete geçmifllerdir. Halâskâr Zabitan Manast›r’da isyan ç›kard›ktan sonra Said Pafla’n›n sadaretten istifas›n› sa¤lam›fl, hükûmeti devirmifltir. Kamil Pafla’n›n sadrazam yap›lmas›na ve mebus seçimlerinin yenilenmesine yönelik faaliyetlere giriflen Halâskâr Zabitan Grubu hakk›nda mecliste de müzakere aç›lm›flt›r. 3 A¤ustos 1912’de, meclisin (sonuncusundan bir önceki) 46. toplant›s›nda Halâskâr Zabitan hakk›nda gevflek Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 51 davranan Harbiye Naz›r›’ndan aç›klama isteyenlerin teklifine Berat Mebusu Süreyya Bey fliddetle karfl› ç›km›flt›r. ‹ttihad ve Terakki’ye muhalif bir mebus olarak Halâskâr Zabitan’a arka ç›kan Süreyya Bey, Harbiye Naz›r›ndan aç›klama isteyen mebuslar›n memleketi bir oyuna alet ettiklerini, yapt›klar›n›n günah ve ay›p oldu¤unu kürsüden söylemifltir. Sözlerinin mecliste büyük tepkilere neden olmas› üzerine Süreyya Bey k›zm›fl ve “meclisteki alçaklarla çal›flamayaca¤›”n› söyleyerek istifa etti¤ini aç›klam›flt›r. Bu a¤›r sözler üzerine s›ra kapaklar›na vurarak protestolar›n› seslendiren mebuslar “istifas›n›n kabul edildi¤ini”, “def olup gitmesini” ihtar etmifllerdir. Meclis Reisi olaya müdahale ederek, meclise hakaret etmifl oldu¤u için Süreyya Bey hakk›nda cezaî ifllem yap›laca¤›n› ifade etmifltir.57 Zaten meclis de ertesi gün, 4 A¤ustos 1912’de fesh edilmifltir. Avlonya’ya Dönüfl Süreyya Bey’in hayat›n›n kalan k›sm›n› bu hat›rattan takip etmek mümkündür. Buna göre, Süreyya Bey dönüfl güzergâh›nda Atina’da Yunanistan Baflbakan› Eleftherios Venizelos ile görüflüyor ve onun bir mesaj›n› Bab›ali’ye iletmekte arac›l›k ediyor: Bab›ali Yunanl›lar›n Girit’teki hukukunu tan›rsa, onlar da Türkiye aleyhindeki Balkan ittifak›ndan uzaklaflacaklar. Fakat Osmanl› hükûmeti hain sayd›¤› Süreyya Bey’i ciddiye al›p cevap vermiyor. Balkan Harbi’nde Osmanl›lar Arnavut topraklar›nda Karada¤ ile savaflmaya bafllay›nca, birçok Arnavut milliyetçisi gibi Süreyya Bey de Arnavutluk’un gelece¤i hakk›ndaki fikirleri hayata geçirme zaman›n›n geldi¤ine inan›yor. Süreyya Bey bir yandan Avlonya’da Güney Arnavutluk’un eflraf›n› toplant›ya ça¤›r›rken, Avusturya-Macaristan’a -ya ba¤›ms›zl›k ilan›na deste¤ini ya da Arnavutluk’un protektoras›n› üstlenmesini sa¤lamak üzere- o¤lu Ekrem’i gönderiyor. Fakat Avusturya hükûmetini ikna edemedi¤i gibi Avlonya’ya gelen eflraf› da kendi ni52 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 yetine çekemiyor. Sonras›nda Süreyya Bey Tiran ve ‹flkodra’ya gidiyor, fakat orada da ne kay›nbiraderi Esad Pafla’y› (Süreyya Bey onun k›zkardefli Mihri Han›m Topdanî ile evli) ne de hâlâ Mirdita’da kendi küçük beyli¤ini düflünen Prenk Bib Doda’y› ikna edebiliyor. Ard›ndan fiingin ve Kotor üzerinden Viyana’ya geçiyor. Arnavutlar, Balkan Savafllar›nda u¤rad›¤› hezimetle kendisiyle beraber Arnavutluk’u da yok olma tehlikesiyle karfl› karfl›ya b›rakan Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndan 28 Kas›m 1912’de ilan-› hürriyetle ayr›ld›lar. Avlonya’da gerçekleflen bu eylemin önderi, eski bir Osmanl› valisi olan ‹smail Kemal Bey, S›rplar ve Yunanl›lar taraf›ndan yok edilme tehlikesi yaflayan Arnavutlar›n son çare olarak ba¤›ms›zl›k ilan›na baflvurduklar›n› aç›klam›flt›. Haziran 1913’te Avlonya’ya dönen Süreyya Bey, bu arada Arnavutluk’un ba¤›ms›zl›¤›n› ilan etmifl olan ‹smail Kemal’i, kendi hükûmetinde muhalif Esad Pafla’y› Dâhiliye naz›r› yapmaya ikna ediyor. ‹ki hafta düflünme müddeti isteyen Esad Pafla, bu sefer tutuyor Draç’da kendi hükûmetini ilan ediyor. Süreyya Bey de sonunda Draç’a gitti¤inden, ‹smail Kemal Bey’in çat›rdayan hükûmeti daha da zay›fl›yor. Büyük devletlerin uzlaflmas›yla Arnavutluk hükûmdar› ilan edilen Prens zu Wied ve sonra Esad Pafla hükûmetleri zaman›nda Süreyya Bey Viyana’da Arnavutluk sefiridir. Fakat Avusturya’yla iliflkisi zamanla bozuluyor. Bunun sebebi Avlonya yak›nlar›nda Paflaliman denilen stratejik önemde bir topra¤›n› yüksek bir mebla¤ karfl›l›¤› ‹talyanlara satmas›d›r.58 Süreyya Bey Dünya Harbi ç›kt›¤›nda ‹sviçre’ye gidiyor; orada ‹talya için çal›flt›¤›ndan flüphe edildi¤i için sürekli Avusturya casuslar›n›n takibi alt›ndad›r. Halbuki Süreyya Bey ‹ngiltere’ye yak›n oldu¤u bilinen oradaki muhalif Türk cemaatiyle görüflmektedir.59 I. Dünya Harbi s›ras›nda Bavyera’da posta sansüründe çal›fl›p Arap harfleriyle yaz›lm›fl gelen-giden mektuplar› incelemekle görevlendirilen flarkiyatç› Karl Süssheim’›n günlük notlar› aras›nda Süreyya Bey’le ilgili bir rapor da ç›km›flt›r. Süssheim’›n bu askerî istihbarat faaliyetini kitab›nda anlatan Jan Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 53 Schmidt, Süssheim’›n raporunun kendisini yan›ltmas›na izin vererek Süreyya Bey’in “muhtemelen Lozan’da yaflayan bir Arnavut casusu” oldu¤una hükm etmifltir. Çünkü Mart 1917’de yazd›¤› rapora bak›l›rsa, Süssheim’a göre, “‹ki-üç y›l kadar önce Viyana’da bir Arnavut ajan› olan Süreyya Bey Vlora flimdi ‹sviçre’de, Lozan’daki Lausanne Palace otelinde misafir kal›yor olabilir. Kardefli fiura-y› Devlet Azas› Neflet Pafla burada yaflamaktad›r”. Süssheim sözü Süreyya Bey’in pek flüpheli uluslararas› ba¤lant›lar›na ve görüflmelerine getirir. Tespit edebildi¤i kadar›yla Süreyya Bey Zürih’te Hidiv ‹smail Pafla’n›n damad› Midhat Ye¤en Pafla’y› görmüfltür. Orada otele 130 frank ödemifl, her tarafa arabayla gitmifltir. Yani belli ki masraflar› karfl›lanmaktad›r. Dahas› Arnavutluk’un ba¤›ms›zl›¤›n› ilan eden kuzeni ‹smail Kemal Bey de o gün Zürih’tedir. Sonra Berlin’e geçmifltir. Süreyya Bey ve orada Prens zu Wied’in efli Sophie ile görüflmüfltür. Waldenburg’a giden Süreyya Bey Prenses’le tekrar görüflmek için bu sefer Dresden’e gider. Prenses efliyle tekrar Arnavutluk’a dönebilece¤ini düflünürken, Süreyya Bey karamsard›r. Zira Avusturya hükûmeti Prens zu Wied’in Arnavutluk’a dönmesini istemiyor olmal› ki, Draç’dan kaçarken geride b›rakt›klar› bütün eflyas›n› getirmifltir. Süreyya Bey birkaç gün içinde gerçekleflen bu yolculuk ve temaslardan sonra 1 Mart 1917’de Viyana’ya geçmifltir.60 12 Ekim 1918’de bir grup Arnavut siyasetçisiyle beraber ‹sviçre’den ‹talya’ya, Hâriciye Naz›r› Baron Sonnino’ya bir telgraf gönderiyor ve ‹talya’n›n Bar›fl Konferans›nda Arnavut ç›karlar›n› temsil etmesini ve askerlerini Arnavut topraklar›na göndermesini istiyor. Balkanlar’daki menfaatlerini ve Adriyatik’teki güvenli¤ini korumak bahaneleriyle ‹talya, Dünya Savafl›nda henüz saf belirlememiflken, 30 Ekim 1914’te Süreyya Bey’in memleketi Vlora’ya girifl-ç›k›fl› kontrol eden Sazan Adas›n›, 16 Aral›k’ta da Vlora’n›n kendisini iflgal etmiflti. Londra’daki gizli anlaflmalarla Nisan 1915’te müttefiklerin r›zas›n› alan ‹talya, Sazan ve Vlora ile çevresi karfl›l›¤›nda, savafla taraf olarak girmiflti. Arnavut siyasîlerinin yukar›da belirtilen ça¤r›54 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 s› üzerine, savafl›n sonuna do¤ru ‹talyanlar o s›rada Avusturya’n›n iflgali alt›nda bulunan di¤er Arnavut topraklar›na da girdi ve böylece 1918 sonlar›nda neredeyse bütün Arnavutluk’u ele geçirdi. 1919’da Woodrow Wilson’un ‹talya’n›n bu üstünlü¤üne son vermek istemesinden korkan ‹talyanlar Yunanistan’la gizli bir anlaflma imzalad›. Buna göre, Arnavutluk’un güneyi Yunanistan’a b›rak›l›rken, bunun karfl›l›¤›nda Yunanl›lar ‹talya’n›n Vlora ve çevresi üzerindeki egemenli¤ini ve Arnavutluk’un kalan k›sm›ndaki mandas›n› destekleyecekti.61 Wilson Arnavutluk’un birli¤i konusunda ›srarl› tutumunu bozmam›flt›r. Arnavutluk üzerindeki savafla 1920’de Loflna Kongresiyle önderleri birleflen ve yabanc› güçleri ülkeden ç›kararak topraklar› üzerinde kendi erklerini kurmak isteyen Arnavutlar da kat›lm›flt›r. Bu mücadelede ‹talya’n›n iç siyasetindeki dengelerin önemli katk›s› oldu. Giovanni Giolitti liderli¤indeki liberaller savafl›n a¤›r faturas› alt›nda ezilerek halk deste¤ini kaybetti. Komünist ve sosyalistler demir ve deniz yollar›nda grevler düzenleyerek hükûmetin Arnavutluk’taki ‹talyan askerlerine destek göndermesini önledi. Hatta ‹talya’daki askerler bile greve kat›larak Bari ve Brindizi’den yola ç›kmay› reddetti. S›tman›n da etkisiyle, sonunda ‹talyanlar May›s 1920 itibariyle Vlora hâricindeki Arnavut topraklar›ndan tamamen çekildi. Süleyman Delvina hükûmetinin uyar›lar›n› dikkate almayan ‹talyanlardan Vlora’y› da kurtarmak isteyen Arnavutlar 4000 bafl›bozukla ‹talyan mevkilerine sald›rd›. General Settimio Piacentini kumandas› alt›nda 15.000’den fazla askerle istese Vlora’da tutunabilecek olan ‹talya çekilmeyi kabul etti. Süreyya Bey bu arada ‹sviçre’den Roma’ya gitmifl, oraya yerleflmifltir. 1920’de, Jön-Türklerin el koydu¤u mülklerinin hiç olmazsa bir k›sm›n› geri almak için k›sa süreli¤ine ‹stanbul’a geçmifltir. 1923’te tekrar Avlonya’ya dönen Süreyya Bey, Haziran 1924’te Fan Noli hükûmete gelince, tekrar Roma’ya kaç›yor. Ahmed Bey Zog devletin bafl›na geçince, 1925’te kesin olarak memleketine dönüyor. Fakat vefat›na kadar herhangi bir siyasal etkinli¤i olmuyor.62 Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 55 Dallar Süreyya Bey’in büyük o¤lu Ekrem Bey (d. 1885) Viyana’daki lise e¤itiminden sonra ‹stanbul’da Mekteb-i Hukuk’ta okurken Hâriciye Nezareti Hukuk Dairesinde katip olarak çal›flm›fl ve o genç haliyle 1904 sonbahar›nda Hicaz Demiryolu’nun ilk etab›n›n (fiam-Maan) aç›l›fl› için Turhan Pafla baflkanl›¤›nda bölgeye gönderilen heyette nezareti temsilen yer alm›flt›r.63 Ekrem Bey, kendisi 27 yafl›ndayken ba¤›ms›zl›¤›n› ilan eden Arnavutluk’ta faal bir siyaset ve eylem adam› olmufltur; bu yüzden ad› Süreyya Bey’in hat›rat›nda zaman zaman geçecektir. Süreyya Bey’in üç k›z›ndan en büyü¤ü Suat Han›m fiura-y› Devlet Reisi Said Pafla’n›n o¤lu Kürd Fuad Pafla ile, ikinci k›z› Fazilet Libohoval› Ekrem Bey ile, üçüncü k›z› Nejat ise Libohoval› Ayet Bey ile evliydi.64 Dokuz yafl›ndayken menenjitten ölen o¤lu Arifi (d. 1895)65 Süreyya Bey’in ikinci o¤luydu. Süreyya Bey’in di¤er o¤lu Sefa Bey (d. 1897)66 ‹talyan ordusunda te¤men oldu¤u s›rada, Türkiye’deki millî mücadele hareketine ve Mustafa Kemal’e destek vermifltir. ‹talya, Anadolu’daki ç›karlar› Yunanistan’›nkilerle çeliflti¤i için, millî mücadeleye destek veriyordu. ‹ngiliz istihbarat raporlar›nda Sefa Bey’den “‹talyan ajan Vlora” olarak bahsedilmekte ve Mustafa Kemal’le ‹talyan hükûmeti aras›nda kuryelik yapt›¤› ima edilmektedir.67 23 Ekim 1920 tarihli bir ‹ngiliz istihbarat raporuna göre, bir ‹talyan askeri heyeti Ankara’da Mustafa Kemal’i ziyaret ediyor. Bu heyet içinde “Osmanl› Mebusan Meclisi eski üyesi ve Viyana’da Arnavut Orta Elçisi bulunan Süreyya Bey’in o¤lu Sefa Bey (takma ad›yla Te¤men Vlora)’n›n da bulundu¤u bildiriliyordu”.68 2 Aral›k 1920 tarihli bir raporda ise, bu sefer kendisinden “Yüzbafl› Vlora” olarak bahsedilmekte ve bir kuzeniyle beraber (Ferid Pafla’n›n o¤lu) yeni kurulan Türk-‹talyan Dostluk Derne¤i’nde faal oldu¤u ve zaten bu derne¤in ‹s56 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Avlonyal› Süreyya bey (ortada oturan) ve ailesi, 1938. Sol baflta ayakta duran Süreyya Bey’in o¤lu Ekrem Bey’dir. tanbul’daki Arnavut Kulübü arac›l›¤›yla çal›flt›¤› belirtiliyor.69 ‹talya’n›n millî mücadeleye maddî destekte bulunmak ve ‹stanbul hükûmetiyle aralar›n› bulmak için ‹nebolu yoluyla Anadolu’ya gönderdi¤i Yarbay Fago’nun yan›nda yine Yüzbafl› Vlora vard›r.70 Eserler Süreyya Bey ticarî, siyasî ve sosyal faaliyetleri yan›nda, o¤lunun ifadesiyle “Arnavutluk’ta eflsiz bir kütüphane kurmaya ve birçok sanat koleksiyonu biriktirmeye, Avlonya ‘saray›’n› bir kültür ve medeniyet merkezi yapmaya vakit bulabilmifltir”.71 Ekrem Bey, “ilahiyat konular›nda as›l ö¤retmenim” dedi¤i babas›n› “büyük bir flarkiyatç›, bir ‹slâm tarihi alimi, Türk dilinin mümtaz bir yazar›” olarak vasf eder.72 Gerçekten de eserlerine bak›ld›¤›nda, Süreyya Bey’in dinî ilimlere, engin bir genel kültüre ve pek çok lisana edebiyat›yla hakim oldu¤u görülür. Fakat Süreyya Bey tarihin h›zland›¤› 1910’lar›, belki en verimli olmas› gereken y›llar› siyasetle geçirdi¤i için ilmiyle mütenasip fazla eser verememifltir. Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 57 Zerrât Süreyya Bey’in bilinen ilk neflriyat›, ‹stanbul’da 1886 ve 1887 (H.1304-1305) y›llar›nda befl cüz olarak ç›kan Zerrât adl› bir “risale-i mevkute”dir. 32’fler sayfadan toplam› 160 sayfa olan ve okudu¤u kitaplardan derledi¤i ansiklopedik bilgilerden oluflan bu risaleleri Süreyya Bey büyük ihtimalle Avlonya’dan ‹stanbul’a göndererek neflrini sa¤lam›flt›r. Kapaklarda Sahibi ve Nâfliri Kitapç› Arakel künyesi yer almaktad›r. Zerrât bafll›¤›n›n hemen alt›nda “Eser-i Avlonyal› Süreyya” ve alt bafll›¤› olarak da flu cümle yer almaktad›r: “Edebiyat, Tarih ve Fünun ile Malumat-› Mütenevviay› Hâvî Ayda Bir Kere Neflrolunur Risale-i Mevkutedir.” Yaln›z birinci cüzde “ayda bir kere” yerine “ay bafl›nda” ifadesi kullan›lm›flt›r. Birinci cüz A. Mavyan fiirket-i Mürettibe Matbaas›nda (Bab›ali Cad. No. 52), di¤er dört cüz Cemal Efendi Matbaas›nda (Bab›ali Cad. No. 34) bas›lm›flt›r. Birinci cüzün bafl›nda Avlonyal› Süreyya imzas›n› tafl›yan mütevaz› “Bir Mukaddimecik” vard›r: Eser neflriyle temin-i flöhretten ibaret olan bir inhimak-› mutadenin mukteziyat›na tâbi oldu¤umdan de¤il, mücerred vakit buldukça Avlonya gibi bir köfle-i tenhayîde gözden geçirilen baz› kütübden iktibas olunan âsâr›n mahv oldu¤una gönlüm raz› olmad›¤›ndan ve zaten “Ve mâ min kâtibin illâ seyefnâ / Ve yebkâ’d-dehrü mâ ketebet yedâhu”73 mazmunu pifl-i nazar-› dikkate tesadüf etti¤inden, “Zerrât” nam›yla onlar› flu mecmuaya derc ile neflr ediyorum. Kendi kendine Türkçe kitabete çal›fl›p Arnavutluk’un bir taraf›nda vakit geçirdi¤im ve sermaye-i ilmiye ve kalemiyeyi bir hitab u talime kafi görmedi¤im cihetle, alem-i matbuatta eser ibraz›n› bihakk›n flayan-› muâhaze görüyorum. Fakat flevketlu padiflah›m›z efendimiz hazretlerinin maarife takdir buyurdu¤u ehemmiyet-i azime herkese bir arzu-y› tahsil verdi¤ine ve mesai-i terakkiperverâne-i veliyyü’n-niamînin tahdîs-i nimeti maksad›yla mahsul-› mütalaa ve tetebbu sayd›¤›m baz› muktetafât›n neflri yine faidesiz olamayaca¤› temin edildi¤ine mebni, mefâhir-i seniyye-i mülûkâneyi tahmîd ve vatandafllar›m›n heves-i marifetini teflvik ü teyid içün, flu eser-i “zerre”-küsteri enzâr-› umumiyeye vaz‘ ile erbâb-› mütalaadan istida-y› afv eylerim. 58 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Bütün cüzlerde birkaç sayfada ifllenen baz› ana bafll›klar ve mütenevvia, garâib, letâif, hikemiyât, muktebesât, müteferrika, istatistik, f›karât tarz›nda k›sa bilgiler bulunmaktad›r. Cüz 1’de Posta Pulu, Lord Byron’un Cinayeti, Cemâhir-i Müttefikan›n Terakkiyât-› Serîas›, Dük de Wellington; Cüz 2’de Dük de Wellington [2], Japonya devletiyle Ahvâli, Muahedât-› Düvel, Hristof Kolomb’un Vatan›, Itriyât, Avrupa’n›n Adât ve Rusûmu; Cüz 3’te H›rs ve Tamâ, Wellington’un Tercüme-i Halinden Mâba‘d, Japonyal›lar›n Baz› Adât ve Rusûmu, Napolyon ve Muas›rîni, Tarih-i Sanayide: Ayna, Cam ve Çini Mamulat›; Cüz 4’te Tevhid [Arapça fliir ve uzun meali], Hükemâ ve Hutabâ-y› Yunaniyeden Demosten, Korea, Selam, Tezeyyün-i Nisa, Fransa’da Bir Asr›n Bafl Tuvaletesi, Fransa’da 1770 Senesinde Bir Kanun, Kartdövizit, Walter Scott, Berlin fiehri; Cüz 5’te Berlin fiehri (Mâba‘d), Tuna Lloyd Vapurlar›, Makyavelli, Franklar›n Menflei ve Ahlâk u Adât›, Avustralya Kar›lar›, ‹talya Arâ-y› ‹ttihadcuyânesi, Tahsisât-› Hükümdarân, Parlamentolar bafll›klar› vard›r. Son cüzün son bafll›¤› olan ve 4. cüzden devam edilen Korea yaz›s›n›n sonunda “maba‘di var” denildi¤ine göre risalelere devam edilmesi düflünüldü¤ü halde, bu niyet gerçekleflmemifltir. Fitretü’l-‹slâm Süreyya Bey ‹stanbul’dayken 1907 y›l›nda Fitretü’l-‹slâm (Dersaadet: Matbaa-i Artin Asaduryan ve Mahdumlar›, 1325) bafll›¤›n› tafl›yan 342 sayfal›k bir eser telif etmifltir. Emeviye hanedan›n›n kurucusu Muaviye ‹bn Ebi Süfyan’›n hayat›n› anlatan bu eser, her sayfada tekrar bir rakam›yla bafllayan modern bir dipnot sistemiyle yaz›lm›flt›r. Bu dipnotlara bak›ld›¤›nda, özellikle Keflflâf, Camiü’l-beyan, Ruhu’l-beyan, Fethü’l-beyan, Tefsir-i Kebir, Tefsirü’l-Hâzin, Kastalanî, Tarihu’l-Hulefa (Li’l‹mam Celalüddin es-Suyutî), E¤ânî, Kitabu’l-Fahrî, Mir’atü’l‹ber, el-‹stî‘âb, Fütûhu’l-buldan, Umdetü’l-Kârî fierhü’l-Buharî, Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 59 Nuru’l-ebsâr, Tarihü’l-Hamîs, Uyunu’l-Enbâ, Kamilü’l-Müberred, Zehrü’l-edeb, Tarihü Aynî, Tenbihü’l-mu‘tezîn, Câmiu’l-hikâyât, Tarihü’l-müluk, Sânihatü’l-Arab, Üsdü’l-gabe, Mürûcü’z-zeheb, Nehcü’l-bela¤a, el-Kâmil fi’t-tarih, Mecmaü’l-emsâl, ‹kdü’l-ferid, el-Beyan ve’t-tebyîn, Futuhat-› Mekkiye, Tefsirü’flfieyhi’l-Ekber, ‹s‘âfü’r-ra¤abeyn, ‹bn Ebi’l-Hadîd, Tacü’l-arûs fierhü’l-Kamus, Tarihü Ebu’l-Fida gibi makbul Arapça ‹slâmî kaynaklar›n kullan›ld›¤› görülüyor. Fakat kitapta Muaviye’nin biyografisi makbul bir flekilde ele al›nmam›fl ve bu yüzden kovuflturmaya u¤ram›flt›r. ‹slâm ulemas› herhangi bir sahabeye sebbetmeyi caiz görmedi¤inden olacak ki, kitap toplat›lm›fl ve hakk›nda “kitab› yazan da, okuyan da kafirdir” fetvas› ç›km›flt›r. Kitab› be¤enerek ö¤rencilerine ço¤altmaya kalkan Hoca Kadri Efendi bu kitap yüzünden Tokat’a sürülmüfltür, mesela. Süreyya Bey hat›rat›nda Fitretü’l‹slâm kitab›n›n bafl›na gelenleri, Hoca Kadri Efendi hakk›nda bilgi verirken, flöyle anlat›yor: Bir müddet sonra, telif etmifl oldu¤um Fitret-i ‹slâm’› Fatih’te bulunan talebe-i ulûma istinsah ettirmekle müttehim tutulmufl; kendisi Tokat’a iclâ ve kitab›m müsadere olunmufl idi. Y›ld›z Saray›’na müracaatla bizzat Padiflah’a yazd›¤›m bir arizada, kitab›n mesuliyeti münhas›ran bana ait ve bir tak›m zevât-› masumenin cezadîde olmalar› adalete mu¤ayir oldu¤unu arz etmekli¤im üzerine, Hoca Kadri Efendi’ye 150 lira ihsan ve karîben mazhar-› afv olaca¤› bana tebli¤ ü beyan k›l›nm›fl idi. Fakat Rumeli Kazaskeri Mahmud Kamil Efendi nam›nda bir yoz “Kitab› yazan da, okuyan da kafirdir” diye fetvas›n› Hünkâr’a gönderdi¤i içün, Hoca’n›n afv› tehir olunmufl idi. Asl›nda kitab›n yasaklanmas›n›n daha önemli bir sebebi, Muaviye yoluyla Padiflah II. Abdülhamid’in kötülenmek istemesi olmal›d›r. Kitap dikkatlice incelendi¤inde, Süreyya Bey’in tarihten bir halife sultan›n hayat›n› anlatarak, asl›nda mevcud halife sultana sald›rmak istedi¤i anlafl›l›yor. Mesela, biyografi kaynaklar›m›zda zalim meliklerin kötülüklerinin hayra yorulmas›n› elefltiriyor ve bu zulümler do¤rulukla yaz›lsayd› ‹slâm 60 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 aleminin bu kadar geri kalmam›fl olaca¤›n› ifade ederek kitab›na bafll›yor. Muaviye’nin istibdat›n kurucusu oldu¤undan bahsetti¤i önsözde Süreyya Bey’in flu ilginç ifadeleri dikkat çekmektedir (s. 3-5): Görülüyor ki, terâcim-i ahvalimizde zaleme-i mülûkun, sanâdîd-i i‘tisâf›n öldürdükleri binlerce nüfus-› beflerin sebeb-i katlini mukteza-y› hikmet-i hükûmet, gasb eyledikleri milyonlarca hukuk-› ibâd› bir lâzime-i siyaset gibi tefsir ü tasvir etmifl ve nihayet dâstân-› flenâeti bir afallahu anh74 cümle-i dâ‘iyanesiyle saha-i aleme at›b kesmifllerdir! Bunun tesir-i vacibü’t-tenfîridir ki, hükümdarlar adam öldürmeyi, can u cihan› yakma¤› kendilerinin bir hakk-› meflrû’› oldu¤unu zu‘m eylemifl ve böyle bir iddia-y› bât›la ile bünyan-› devleti, burhan-› diyaneti paymal etmekten hazer eylememifllerdir. … Müluk-› sâlifenin taadiyât-› vâk›as› halk›n avaze-i flikayât› ve su-i tesirat›yla beraber sahâif-i tarihiyede bir lisan-› hakikatle yaz›lsa idi, icra-y› zulme harîs olanlar havf u haflyetle makâs›d u mefâsidini tahdide mecbur olur, alem-i ‹slâm’da flübhe yok ki bir baflka feyz ü terakki görülürdü. Lakin bunlar›n devr-i tasallutlar›nda ihtiyar olunan sükut-› miskinâne kendilerine vesile-i cüret olmufl ve sonra da kabul edilen mefliyet-i âmiyâne ile muhakemât-› muhikka-y› tarihiyeye lüzum görülmemifltir. Müluk-› ‹slâmiyenin birincisi ve mevzuat-› istibdadiyenin müessisi say›lan Muaviye bin Ebu Süfyan’›n güzerân-› hayat›n›, hasenât u seyyiât›n› birçok müdevvenât-› tarihiyeden iktibas ile Fitretü’l-‹slâm nam›yla enzâr-› ulü’l-itibara vaz ediyorum. … Maksad›m zulmü bâhir olanlar›n lisan-› tebcîl ile yad olunmaktan ziyade, mahiyetlerinin tayiniyle herkesin k›ymet ve meziyetlerini bilmesidir. fieref-i sohbet ve hakk-› saltanat hiçbir zaman perdekefl-i isâet de¤ildir. Masiyet her kimden sudur eder ise flayan-› nefrettir. Binaenaleyh, müflarünileyhin zat›na ta‘n u teflni‘den ziyade ef‘âline karflu hamerân-› hakikat oldu¤umu beyan ile… Böylece Süreyya Bey, asl›nda mevcud padiflah› tarihte ne flekilde yer almak istedi¤ini gözden geçirmesi için uyarmaktad›r. Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 61 Süreyya Bey Netice-i Muhakemat bafll›kl› sonsözde (s. 336) daha da ileri gidip, ‹slâm’a göre idarenin keyfîlikten uzak bir flekilde, meflrutiyet esas›na ve anayasaya dayanmas› gerekti¤ini, aksi taktirde o hükümdara itaat zorunlulu¤unun kalkt›¤›n› ifade etmekten çekinmemifltir. Ona göre Muaviye, … Hükûmet-i ‹slâmiye’nin usul-i meflrut ve miyar-› adaletini bozup, emr-i âmm› taklid edenleri ihtirâsât-› flahsiye ve hevesât-› hususiye ile nefledâr-› i¤tirâr edecek kaideler ihdas etmifl, mana-y› müdhifl-i istibdad›, bela-y› muvahhafl-› infirad› onlara ö¤retmifl, Bizanslar›n, Farslar›n metrukât-› seyyiesini, fuyûzât-› mahmûde-i Muhammediye’ye bedel olmak üzere, ‹slâm hükümdarlar›na bir hatt-› hareket k›lm›flt›r!! Halbuki flevâhid-i tarihiye ile rehîn-i rütbe-i hakikattir ki, ‹slâmiyette hükûmet meflrût ve hakk-› hakimiyet bir kanun-› meflrû ile mazbut olup, muamele-i keyfiye ve menâfi‘-i zatiyeye tâbi olan hükümdar adil ve mutâ‘ olmaz. Arnavutluk ve Arnavutça Hakk›nda Yazd›klar› Süreyya Bey, 1911’de Dervifl Hima’n›n neflr etti¤i Shqiptari: Musavver Arnavud adl› mecmuan›n ilk say›s›nda Türk-Arnavut iliflkilerinin tarihini ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Arnavutlar›n rolünü anlatt›¤› “Tarih-i Osmanî’de Arnavutluk” bafll›kl›, risale mahiyetinde uzun bir yaz›n›n birinci bölümünü yay›mlam›flt›r.75 Dergi kapand›¤› için devam› neflr edilemeyen bu risale, Dritan Egro’ya göre konu hakk›nda yaz›lan ilk metindir.76 Süreyya Bey hat›rat›nda hakk›nda henüz hiçbir fley bilmedi¤imiz bir eserinden bahseder ki bu da bizatihi “Arnavud” ad›n› tafl›r: “Arnavud” ünvan› taht›nda bas›lan bir eser-i millîde toplad›¤›m sahâif-i tarihiye…” Bu eserinde Süreyya Bey galiba Osmanl› tarihyaz›m›n› ele alm›fl, Arnavut ricalini anlatan hal tercümelerinin ve Arnavutluk’a ait olaylar anlat›l›rken Arnavud-› kenûd [u] anûd ve âr-nebûd-› bed-anûd gibi müstehcen tabirlerin nerelerde geçti¤ini göstermifltir.77 62 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 15 Ocak 1910 tarihli Yeni Gazete’de “Huruf-› Arabiye ve Arnavut Lisan›” bafll›kl› yaz›s›nda alfabe meselesinin dinle alakas› olmad›¤›n› anlat›yor. Burada Süreyya Bey’in Arnavutça ilgisi üzerine bir bahis açmak gerekiyor. Süreyya Bey ilk tahsilini konaklar›nda kalan özel muallimlerden ald›ktan sonra, babas›n›n memuriyet icab› bulundu¤u Mostar ve Kandiye medreselerinde Arapça ve Farsça tahsil etmifl, bu dillerde temel metinleri okumufltur. Sicilinde Süreyya Bey’in bu lisanlar yan›nda Türkçe, Rumca, Frans›zca ve ‹talyanca konufltu¤u ve yazd›¤›, Arnavutçay› ise sadece konufltu¤u belirtiliyor. Lisan meselesiyle çok u¤raflan Süreyya Bey, hat›rat›n›n daha önsözünde “edvâr-› hayatiye ve tabakât-› ictimaiyemize ve alelumum ahvâl u âdât›m›za dair lisan›m›zda yaz›lm›fl âsâr-› mükemmele yoktur” diye hay›flan›r ve “Arnavutluk’a müteall›k her türlü âsâr› cem ile lisan›m›za nakl u tercüme eylemek” gerekti¤ini söyler. Ona göre Osmanl›lar Arnavutluk’u zaptettikten sonra burada “lisanlar›n› tamim ve talime muvaffak” olamam›fllard›r. Osmanl›’n›n son döneminde Arnavut topraklar›nda Avusturyal›lar, ‹talyanlar ve Rumlar açt›klar› mekteplerde kendi lisanlar›nda ö¤retim yapabilirken “Arnavutlar Latin ve hatta Arab hurûfuyla lisanlar›n› tahsilden fliddetle men olundular.” Arnavutluk’ta Latin harflerinin kabulü yönünde talepler ileri sürüldükçe “diyanet-i ‹slâmiyeye muhalif oldu¤u bahanesiyle hükûmetin mesai-i mânias› artm›fl, içimizde flayan-› esef bir gayret-i cahilâne uyand›r›larak Latin hurufunun adem-i kabulüne taraftar ç›km›fl idi.” Süreyya Bey Latin harflerinin kabulünün fliddetli bir taraftar›d›r. Avusturya’n›n 1900’lerde Osmanl›’y› Rumeli’de reformlar yapmaya ça¤›ran notalarda “maarifin tamîmi ve Arnavutlar›n sühuletle okuyup yazmalar› içün Latin hurûfunun kabul olunmas›n› ve o hurûf ile Arnavut lisan›nda kitaplar bas›lmas›n› bir suret-i hay›rhâhanede tavsiye” etti¤ini yazan Süreyya Bey, ‹ttihad ve Terakki’nin yanl›fl politikalar›yla meflrutiyet idaAvlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 63 resine küstürülen Arnavutlar›n lisanlar›yla ilgili taleplerini bu dönemde dile getirmeye bafllad›klar›n› yazm›flt›r. Fakat “memurînin lisan-› mahallîye vukufu ve Arnavut lisan›n›n tedrîsine müsaade olunmas› gibi, makul ve mutedil bir tak›m metâlib serdedilmesi üzerine, Bab›ali her türlü ebvab-› mükâlemeyi sedd ile Arnavutlar aras›nda ihtilaf ve tezad›n ibkâ›na çal›flt›”. Jön Türk hükûmetine sunulan 12 maddelik Metâlib-i Milliye aras›nda “Arnavutluk’ta lisan-› mahallîye aflina olmayan bilcümle memurînin istihdam olunmamas›” (4. madde) ve “Hususî mektebler aç›lmas›na mümanaat olunmamas› ve mekatib-i ibtidaiye ve rüfldiyede lisan-› mahallî tahsiline müsaade-i resmiye i‘tâs›” (7. madde) da vard›r. Dinî delillerle ve medenî dayanaklarla Latin harflerinin cevaz›n› ve Arnavut lisan›nda ö¤retimini gazetelerde yazd›¤› yaz›larda savunan Süreyya Bey, fieyhülislam Hüseyin Hüsnü imzas›yla ve 22 Mart 1326 tarihiyle Tiran Müftüsüne gönderilen tahriratta “Arnavut lisan›na Latin hurûfunun adem-i kabulüyle Arnavutluk mekâtibinde hurûf-› mezkure ile icra-y› tedrisat olunursa külliyen men‘i hakk›nda Maarif Nezareti’nden vasâyâ-y› lâzimede bulunuldu¤u beyan›yla” Arnavut taleplerine cevap verildi¤ini yazm›flt›r. Bunun üzerine Meclis-i Mebusan’a Draç’dan, Tiran’dan flikayetnameler ulaflm›fl, fakat kimse kulak asmam›fl, bu engellemelere itiraz etmemifltir. Süreyya Bey cesaretle “millî harfler”in, hurûf-› milliyenin diyanete uygun oldu¤unu naklî delillerle ispatlamaya devam ederek, Arnavutça tedrisata devam olunmas›n› sa¤lam›fl ve aleyhte “en evvel fetva veren fleyhülislam› makam›nda ›skâta muvaffak olmufl”tur. Süreyya Bey, daha evvel bu harflerin dinî ahkama ayk›r› oldu¤unu söyleyip, kullananlar› tekfîr eden Musa Kaz›m Efendi’ye de bir aç›k mektup yazarak, kendisinin mason oldu¤u flayialar›n› tekzip etmedi¤i takdirde, iflgal etti¤i fleyhülislaml›k makam›ndan çekilmesi gerekti¤ini de ihtar etmifl ve istifas›nda rol oynam›flt›r. Sonunda, “evvelce bir mesele-i diniye fleklini alm›fl olan bu lazime-i terakki, art›k ikmal-i flevk u âhefl ile umumen kabul edilmifltir”. 64 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Süreyya Bey, Latin harflerinin kabulü yönündeki gayretlerden dolay› küfürle, ihanetle, Protestanl›kla itham edildi¤ini, oysa bu itham› yapanlar›n zamanla Arap harflerinin Türklerin ilerlemesine mani oldu¤unu yazmaya bafllad›klar›n› ve kabahatinin fazilete dönüfltü¤ünü ifade etmifltir: 78 Arnavutlar Latince elifbâs›n›n kabulü mecburiyetinde bulunduklar›n› ve bunun dine ve muamelat-› resmiyeye taalluku olmay›p, s›rf millî ve lisanî bir ihtiyac›n izalesi maksad›n› mutazamm›n oldu¤unu beyan s›ras›nda edille-i nakliye ile hurûfât-› Arabiye’nin mukaddes say›lmas› veya hurûfât-› Arabiye’den gayr› harflerin beyn’el-‹slâm istimaline mesâ¤-› fler‘î olamamas› meselelerinin s›rf ›ndî ve hayalî oldu¤unu neflr etti¤im birçok makalelerimle isbat ve s›n›f-› ulemay› iskâta muvaffak olmufl idim. Buna karfl› ‹pek Mebusu Haf›z ‹brahim Efendi ile Kosoval› Arif Hikmet ve defterdar mazullerinden fievket ve eski muhasebecilerden P[r]izrenli Bedri beyler gibi ‹ttihadiyyûn’a merbut Arnavutlar bu ihtiyac-› millîyi redd ü inkar ederek vadi-i tabasbuskârîye sapm›fl, dehfletli yaygaralarla kah küfrümüze, kah ihanetimize hüküm ile, enzâr-› enâmda bizi dinsiz göstermeye çal›flm›fllard›r. Tanin ceride-i habîsesi bu neflriyata mirât-› fluhûd olmufl, Protestanl›¤›m›z› ilana kadar varm›fl idi. Halbuki bir müddet sonra Türklerin feyz ü terakkiden mahrum olmalar›, hep istimal eyledikleri hurûfât-› Arabiye’nin seyyiesinden ve bunlar›n ez-her-cihet tedris ü talime adem-i kabiliyetlerinden ileri geldi¤ini ve tarik-i tecdidi açmak içün mutlaka o hurufât›n terkiyle Latin harflerinin kabulünden gayr› çare olmad›¤›n› beyan etmifl, hamden sümme hamden bize azv olunan kabahat, ayn-› fazilet suretinde tecelli etmifltir! Yine hat›ratta anlat›ld›¤›na göre, Avusturya istilas› s›ras›nda Arnavutça’da henüz mukabili olmayan ve resmî muamelatta kullan›lmas› kaç›n›lmaz olan kelimelerin karfl›l›¤›n› bulmak, dil çal›flmalar› yapmak, yaz›m usullerini tespit etmek ve millî harfleri kesin bir flekilde tayin etmek üzere bir encümen kurulmufltur. Bu encümenin ilk yapt›¤› ifl yer isimlerini de¤ifltirmek olmufl, eski isimler “bir hat›ra-i maziyyeyi ihtar etti¤i içün” zararl› görülmüfl ve mesela Avlonya Vlora, Draç Durres ve Skutari fikodra yap›lm›flt›r. Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 65 Süreyya Bey Slav isimleriyle bilinen Çernovda, Nevosela, Amuniçe, fiofliçe, fiafliçe, Lepeniçe gibi yerlerin millî lisanla adland›r›lmas› lüzumunu yine hat›rat›nda Arnavutluk hükûmetine ihtar etmifltir. fiehir ve köy isimlerinin bu isimlerden temizlenmesine hükûmetçe ve belediyece hemen teflebbüs edilmelidir: “Vukuat-› mâziyenin bekaya-y› seyyiesinden memleketimizin tecridiyle, her yerin isimleri ayr› ayr› tetkik olunarak isimlerinin tebdili lâbüd oldu¤unu itikad ve bu itikad ile icraat-› resmiyeye intizar eylerim.” Öte yandan ilmî ve medenî tabirlerden mahrum olan Arnavutça ›slah edilinceye kadar “fünûn-› âliyeyi elsine-i ecnebiye ile tahsile mecburuz” diyen Süreyya Bey, Avrupa’ya gönderilecek ve gidecek talebenin bir ecnebî lisan› tahsiline muhtac oldu¤unu, bunlar› ilk tahsillerinden itibaren haz›rlamad›kça beklenen faydan›n has›l olamayaca¤›n›, bu yüzden bafllang›ç seviyesinde yabanc› dilin kendilerine gitmeden ö¤retilmesi gerekti¤ini yazm›flt›r. fiunu da belirtmek laz›md›r ki, 13 Eylül 1913’te kurulan Avlonya geçici hükûmeti resmî dil olarak Arnavutçay› ilan etmiflse de, Osmanl› idaresinde yetiflen memurlar Devlet-i Aliyye’nin dilini hemen terk edememifltir. En az 1917’ye kadar Arnavut siyasî flahsiyetleri Osmanl›ca yaz›flm›flt›r. 1920’ye kadar tapu-kadastro dairelerinde bütün evraklar Osmanl›ca tutulmufltur.79 Süreyya Bey’in bizatihi kendi hat›rat›n› 1920’lerde Osmanl›ca olarak kaleme alm›fl olmas› ayr›ca dikkat çekicidir. Ancak, Osmanl› hakimiyetini “befl yüz senelik bir devr-i istila” olarak betimleyen Süreyya Bey, Avlonya’da ba¤›ms›zl›k ilan›ndan sonra Sazan Adas›n› iflgal eden ve Avlonya’y› ablukaya al›p topa tutan Yunanl›lara gönderdi¤i iki naz›r›na “Arnavutluk’un befl yüz senelik bir mahkumiyetten sonra ihya suretiyle ref ‘ eyledikleri rayetlerini Yunanl›lar selamlayacak yerde topa tutmalar›na taaccüb ve teessüf ol[un]du¤u” sözlerini tebli¤ ettiren ‹smail Kemal Bey’den farkl› düflünmemektedir Aç›kças›, Süreyya Bey tipik bir elit milliyetçisidir; yukar›dan modernleflme taraftar›d›r ve kendisine adeta bir “vazife-i tem66 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 dîn” (mission civilisatrice) yüklemifltir. Hat›ratta Süreyya Bey’in bu psikolojisini d›flavuran ifadelere s›kça rastlanabilmektedir. Mutaass›p halktan bahsederken, “onlar›n dima¤› ictimaî, mülkî ve siyasî bir tahavvül-i küllîye müsaid de¤il idi. Gerek Draç’da ve gerek mültehakâtta söz aya¤a düflüb Epirliler ile itilaf ciheti kahvehanelerle lokantalarda alenen tenkid ve muâheze olunuyordu” diyerek bu bak›fl›n› ortaya koymufltur. Onun “etraf› atefl-i isyan ile yan›yor, halk neflr-i erâcifle nüfuz-› hükûmeti k›r›yor”. Ona göre, fiayan-› teessüftür ki, halk›m›z bu harekât-› mu‘viceyi tertib ü tervic eden eflhas-› mülevveseye karflu lakayd görünüyor, bilmeyerek ve anlamayarak muzahir oluyordu. Zaten çok kere görülmüfl ki, evlad› vatan cevher-i millîsini, maye-i f›trîsini din nam›na ref‘ ü ismâ‘ olunan yaygaralar aras›nda veya i‘tiyâdât-› kadîmelerinin muhafazas› yolunda kaybetmifl, bir tak›m edânînin âmâl-i hasisas›na alet olmufllard›r. Halbuki ehâd-› nas böyle hengamelerde meftur olduklar› celadet ü hamiyeti ›zhar etse ve böyle bir alay serserinin hubb-i câh u celali ve temin-i mevki‘-i ikbali içün îkâ‘ etmekten gayr-i hâlî kald›klar› tesvîlâta firîfte olmasa, ne birkaç defa tekrar etmifl isyanlar olur ve ne de memleketimiz böyle bir derd-i ihtiyac içinde kal›rd›. Bu sebebden dolay›, halk›m›z› istila eden bu illet-i müzmineyi tedavi etmek ve zay›f u mühlik görülen flu damar›n› kesmek zaman› gelmifl oldu¤u gibi, memleketin asayiflini ihlal edenlere her daim yar u yaver olan menfaatperestân›n esâmî-i mefl’ûmelerini enzâr-› umumiyeye koymak laz›m gelür, san›r›m! Zaten “Arnavudluk’ta hiss-i istiklal ve ümid-i istikbal tafl›yan kulûb-i sâfiye ekall ü kalîl idi. Avam-› nâs fevâid-i hürriyeti veya kayd-› esareti bilmiyor, yaln›z bir ink›lab-› idarîyi temenni ediyordu. Fakat bunun nas›l has›l olabilece¤ini idrakten aciz, mütehayyir ve müteessir, bir hadiseye muntaz›r idi”. Ayr›ca “Arnavutluk mücerred beylerin paflalar›n sözü ve satveti sayesinde z›ya‘-› kavmiyetten ve en do¤rusu Rum ve Islav kiliselerinin tesirat›yla onlara kat›lmaktan masun kalm›flt›r” diyen Süreyya Bey, kendisinin de dahil oldu¤u yerel hanedanlar olmasayd› halk›n›n Ortodoksluk içinde eriyip gitmifl olaca¤›n› düflünüyor. Zira “hiçAvlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 67 bir vakit beylerle paflalar gibi hayat-› milliyyeye rabt-› kalb edip vatanlar› içün bir hizmet göstermemifllerdir”. Memurlar beleflçidir; onlara “ulûfeciyan” ve “memurîn-i müft-hârân” diyor. “Zaten para mukabilinde askerlik eden bu misillu avam u hevamdan hiçbir vakit, hiçbir yerde hay›r görülmemifl ve daima kendülerine gösterilen fedakârl›klar cüretlerini artt›rm›flt›r!” ifadelerini Kuzeyli Mirdital›lar için kullan›yor. Süreyya Bey güneyli asilzadelere has bir tav›rla bunlar› küçümsemektedir: Denilebilir ki, bunlar›n heyet-i mecmu‘alar› ölümden ziyade itaate al›flmaktan korkuyorlard›. Vahflet ve bedavetle geçirdikleri hayat-› telhden memnun ve neye muhtac olduklar›n› belki de idrakten aciz, zaruret ve sefalete meftundur. Bunlar› nev‘an-mâ bir nizam u intizam alt›na almak üzere istedikleri kadar para verilmifl, baflbu¤lar›na son derecede iltifat u itimad gösterilmifl ise de, halet-i vahflet ve haflyetlerini izaleye imkan bulunamam›flt›r. Bildiklerinden flaflmaz, itiyatlar›ndan vazgeçmezdi. Süreyya Bey memleketindeki olaylar› teflhis ederken “kurûn-› vustâda din nam›na yap›lan barbarl›klar› and›ran bu hadiseler” diyerek at›f için Avrupa tarihine baflvurmufltur. Bu gibi tezahürler, Süreyya Bey’i çok unsurlu imparatorluklar›n da¤›lma süreçlerinde ortaya ç›kan ve Bat› Avrupa’y› referans alan zihniyet dünyas›na sahip ilk milliyetçilerin tipik bir örne¤i yapmaktad›r. Hayat› ve fikirleri de¤erlendirildi¤inde, Süreyya Bey’in, Marksist Çek tarihçi Miroslav Hroch’un Orta ve Do¤u Avrupa’daki milliyetçilikler için kurdu¤u kuram› dile getirdi¤i kitab›n bafll›¤›ndaki gibi, milli hareketlerin öncü savaflç›lar›ndan (Vorkämpfer) biri oldu¤u sonucuna var›labilir.80 Arnavutlar›n tarihiyle, diliyle ve gelenekleriyle ilgili bilgi toplamakla bafllayan Arnavutluk milletini kurma süreci, ikinci evrede siyasal de¤iflim talep eden millî bir programa dönüflmüfltür. Osmanl› düzeninin girdi¤i kriz gerilimlere yol açm›fl, huzuru kaçan Arnavut halk› isyan ve örgütlenmelerle rahats›zl›¤›n› dile getir68 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 meye bafllam›fl ve geleneksel düzene duyulan inanç kaybedilmifltir. Bu sayede birinci evredeki aray›fllar millî bir program halini alm›fl, bafllang›çtaki akademik ilgi duygusal ba¤l›l›¤a dönüflmüfltür. Arnavut halk›n›n geçmiflte sahip oldu¤u ve Tanzimat’tan sonraki merkezîleflme politikalar›yla giderek kaybetti¤i özerklik benzeri yap›, Osmanl› öncesi mahallî derebeyliklerin özellikle bey ailelerini cezbeden hat›ralar› ve ulus inflas›na yarayacak, kendi edebiyat› olan modern bir dilin yarat›lmas›n› kolaylaflt›racak Arnavut dilinin varl›¤› bu millî hareketi besleyen en önemli üç miras olmufltur. Notlar 1 Dritan Egro, “Arnavutluk’ta Osmanl› Çal›flmalar›”, XIII.Türk Tarih Kongresi (Ankara 4-8 Ekim 1999), Kongreye Sunulan Bildiriler (Ankara: TTK, 2002) s. 352. 2 George W. Gawrych, The Crescent and the Eagle: Ottoman Rule, Islam and the Albanians, 1874-1913 (New York: I. B. Tauris, 2006), s. 85. Daha kötüsü, müellif kitab›n›n baflka bir yerinde kardefl olduklar›n› yazmakla (s. 23) kendi eserinde çeliflkiye düflmüfltür. 3 Jan Schmidt, The Joys of Philology: Studies in Ottoman Literature, History and Orientalism, (1500-1923): Orientalists, Travellers and Merchants in the Ottoman Empire, Political Relations between Europe and the Porte (‹stanbul: Isis Press, 2002), s. 228. 4 Bilgin Çelik, ‹ttihatç›lar ve Arnavutlar (‹stanbul: Büke, 2004, s. 112). Yazar, Necip Alpan’›n Arnavutlu¤un Ba¤›ms›zl›¤› ve Avlonyal› ‹smail Kemal (Ankara 1982, s. 39) adl› kitab›ndan bu bilgiyi sorgulamadan nakletmifltir. 5 ‹ki cilt olan bu hat›rat›n birinci cildi Osmanl› Arnavutluk’undan An›lar (1885-1912) bafll›¤›yla Türkçeye çevrilmifltir (çev. Atilla Dirim, ‹stanbul: ‹letiflim, 2006). 6 Biographisches Lexikon zur Geschichte Südosteuropas, Band IV (München: R. Oldenburg Verlag, 1981), s. 433-436. 7 BOA, DH.SA‹D. 171/273. 8 “Damad-› fiehryari, Güveyi Sinan Pafla; Saray-› Hümayundan 897’de [1492] bi’l-hurûç Gelibolu Sanca¤›yla Kapudan›derya oldu. Üç yüz pâre sefine ile Avlonya sevâhilini urdu. 898 [1493]’de azledildi. Ba‘dehu vilayete ç›kup 907 [1501]’de Anadolu Beylerbeyisi olup 909 [1503]’da fevt olmufltur” (Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî, ‹stanbul, 1308-1315, III/104). Sinan Pafla bir deniz savafl›nda flehit olmufl, Kanine kalesinde kurdurdu¤u dergâh›n haziresine Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 69 defnedilmifltir, bkz. Ekrem Bey Vlora, Lebenserinnerungen, II, s. 271 (takip eden sayfalarda aile fleceresi yer almaktad›r). 9 BOA, Y.PRK.UM 3/8, 1297 L 12. 10 BOA, DH.SA‹D. 1/198. 11 Sicill-i Osmanî’ye göre (I/152) Süreyya Bey’in büyük büyükbabas› Avlonya Mutasarr›f› ‹brahim Pafla (öl. 1235/ 1819) kerimesini Tepedelenli Veli(yyüddin) Pafla ile evlendirmiflti. Ekrem Bey’e göre Veli Pafla ile evlenen ‹brahim Pafla’n›n k›z› de¤il, torunu Zübeyde Han›m’d›r (a.g.e., II, s. 274).Veliyyüddin Pafla (1771-1821) Avlonya, T›rhala, Berat mutasarr›fl›¤› yapm›fl, 26 yafl›nda vezir payesini alm›fl, babas›n›n isyan›ndan dolay› Preveze’de teslim olmufl, Kütahya’da idam edilmifltir. Kellesi ‹stanbul’a getirilip Silivrikap›s›’na gömülmüfltür, (Y›lmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, II: Türkiye, 1074-1990, Ankara: Kültür Bakanl›¤›, 1969, s. 879-880). Öztuna’ya bak›l›rsa, Veliyüddin Pafla’n›n o¤lu vezir Selim S›rrî Pafla (18001847)’n›n k›z torunlar›ndan Emine Neyyir Han›m’›n o¤ullar› Abdülhak fiinasi Hisar (1888-1963) ve Selim Nüzhet Gerçek (1891-1945)’tir. Yine Selim Pafla’n›n torunlar›ndan Hadiye Han›m gazeteci ve Konya milletvekili Ziyad Ebuzziya (1911-1994)’n›n annesidir. 12 Ekrem Bey Vlora, a.g.e., I, s. 79. 13 Ekrem Bey Vlora, a.g.e., I, s. 31 ve 57. 14 Max L. Gross, Ottoman Rule in the Province of Damascus 1860-1909 (Bas›lmam›fl Doktora Tezi, Georgetown University, 1979), s. 423. 15 Hayat› ve hat›rat› için bkz. Sommerville Story, The Memoirs of Ismail Kemal Bey (London: Constable and Company, 1920). 16 Necip P. Alpan, Prizren Birli¤i ve Arnavutlar (Ankara 1978), s. 50-51. 17 Aulon eski Yunanca’da “bo¤az/dar geçit, hendek, kanal” anlamlar›na gelmektedir. Latinceye de geçen bu kelimenin akuzatif kullan›m› “eis Aulona” (Aulon’a) oldu¤undan, zamanla Valona halini alm›flt›r, bkz. Robert Dankoff & Robert Elsie, Evliya Çelebi in Albania and Adjacent Regions: Kosovo, Montenegro, Ohrid, (Leiden: Brill, 2000), s. 135, dn. 2. 18 Ekrem Bey Vlora, a.g.e., I, s. 25. 19 Osmanl› arflivindeki ruhsatname talebine göre bunlar üç çiftliktir, bkz. “Avlonyal› Mustafapaflazade Süreyya Bey’in Berat sanca¤› dâhilinde bulunan üç aded çiftli¤ini, yeni fennî usule göre ›slah etmek üzere dokuz sene müddetle Avusturya-Macaristan devleti tebas›ndan Kont Kefloviç’e kiraya vermesine ruhsat verilmesi”ne dair 2 Aral›k 1890 tarihli talebi, BOA, DH.MKT 1787/62, 1308 R 19. Ruhsatname verildi¤i 15 Ocak 1891’de Yanya vilayetine bildiriliyor, BOA, DH.MKT 1800/3, 1308 C 4. 20 Ekrem Bey, a.g.e., I, s. 37-39. 21 A.g.e., I, s. 42. 22 BOA, Y.PRK.AZJ 10/53, 1302 N 18. 23 Süreyya Bey’in topal oldu¤u belirtilen ya da Timurlenk’e benzetildi¤i baflka bir kaynak bulunamam›flt›r. 70 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 24 BOA, Y.PRK.UM 11/39, 1305 C 6. 25 BOA, Y.MTV. 75/41, 1310 fi 8. Alt›nda: “Mucebince icra-y› icab› Bab›ali’ye tebli¤ edilmifltir. Li 10 fiaban 1310.” 26 “Berat Mutasarr›f› Avlonya’ya gönderilmiflti. Avdetle ol babdaki tahkikat› havi dünkü gün ald›¤›m evraktan istinbat olunan netâyic bu posta ile derdest-i arz ise de, ber-mantuk-› emr u ferman-› hazret-i hilafetpenahî, bizzat azimet ve infaz-› irade-i aliyyelerine müsaraat k›l›naca¤› maruzdur. Ferman li 18 fiubat 1308, Vali Ahmed H›fz›.” BOA, YA.HUS 270/81, 1310 fi 13. 27 BOA, Y.PRK.BfiK 30/82, 1310 L 21. 28 Bunlar Yusuf R›za Efendi ile Herr Feigenwinter’dir. Bunlardan evvel Ekrem befl-alt› yafllar›ndayken ona muallimlik yapmaya bafllayan Messinal› mühendis, ‹talyan Don Luigi Beccalli ile k›sa müddet din dersi veren Kanineli köy imam› Mehmed Efendi vard›. Konakta ayr›ca k›zlara Frans›zca dersi veren bir genç han›m ve ‹talyan bir dikifl-nak›fl ö¤retmeni de vard›r (Bkz. Ekrem Bey Vlora, a.g.e., I, s. 15, 20 ve 29). Bu flikâyette, Süreyya Bey’in saklad›¤› ya da fark›nda olmad›¤› bir hakl›l›k pay› da vard›r. Zira Ekrem Bey, Don Luigi’nin daha küçük bir çocukken kendisine “Arnavutluk’un bir zamanlar ba¤›ms›z bir ülke oldu¤unu, sonra kötü Türkler taraf›ndan ele geçirildi¤ini, ülkenin beylerinin kaçmak zorunda b›rak›ld›¤›n› ya da öldürüldü¤ünü, flimdi de Arnavutluk’un, yani ‘anavatan›’[n]›n Türk boyunduru¤u alt›nda inledi¤ini anlatm›flt›.” Yine Ekrem Bey’in ifadesine göre, çocukken resim dersinde Don Luigi’den Arnavutluk bayra¤›n› ö¤rendikten sonra bunlar› ka¤›tlara çizip evin her taraf›nda saçmas›, babas›n› dehflet içinde b›rakm›flt›r (a.g.e., I, s. 33-35). 29 BOA, YA.HUS 275/87, 1310 ZA 22. 30 BOA, Y.MTV 79/154, 1310 Z 24. 31 BOA, Y.PRK.UM 27/52, 1310 Z 2. 32 BOA, Y.MTV 79/58, 1310 Z 13. 33 29 Eylül 1893 tarihli bu tahkikat raporunun alt›nda flu zeyl vard›r: “‹cab›n›n icras› ve asker-i flahane taraf›nan dahi muavenet olunarak behemehal tedibleri tebli¤ olunmufltur, li 18 Rebiülevvel 1311.” BOA, Y.PRK.UM 30/67, 1311 Ra 18. 34 BOA, YA.HUS 281/34, 1311 RA 20. 35 BOA, YA.HUS 281/75, 1311 RA 25. 36 BOA, Y.MTV 84/110, 1311 Ra 27. 37 BOA, Y.MTV 84/124, 1311 RA 28. 38 BOA, YA.HUS 281/111, 1311 RA 30. 39 Ayn› belge. 40 BOA, Y.PRK.UM 28/64, 1311 R 21. 41 Ekrem Bey Vlora, a.g.e., I, s. 39-40. 42 Zaten henüz sekiz buçuk yafl›nda olan Ekrem Bey, ‹stanbul’da ikamet ve deprem tarihlerini yanl›fl hat›rl›yor, bunlar›n 1895’te gerçekleflti¤ini yaz›yor, a.g.e., I, s. 40. Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 71 43 BOA, Y.PRK.UM 30/15, 1311 Z 15. 44 BOA, fiD 2099/1, 1313 fi 1. 45 BOA, fiD 2100/2, 1313 R 25. 46 BOA, fiD 2099/1, 1313 fi 1. 47 BOA, fiD 2102/11, 1316 Z 29. 48 Yukar›da baflka bir flikayette ad› geçen “aleyhdar Adem”le ayn› kiflidir. 49 BOA, fiD 2102/15, 1317 S 28. 50 Ekrem Bey Vlora, a.g.e., I, s. 64-65. 51 Aykut Kansu, Politics in Post-Revolutionary Turkey, 1908-1913 (Leiden: Brill, 2000), s. 332. 52 A.g.e., s. 353-354. 53 Ali Kemali Aksüt, Profesör Mehmed Ali Ayni, Hayat› ve Eserleri (‹stanbul, 1944), s. 78 ve 262-63. 54 Süreyya Bey hat›rat›nda bu konuflmadan flöyle bahsediyor: “Dahiliye Naz›r› Tatar Hac› Adil Efendi Rumeli cevelân›ndan avdetle kürsi-i Mebusan’da irad eyledi¤i nutuk ne halk›n ihtiyâcât-› âcile ve mebruresini göstermifl, ne de seyyiât-› idareyi itiraf eylemifltir. Dahiliye Naz›r› yaln›z Avrupa’n›n destân-› celalini, nur-i nübüvvetten daha saf sayd›¤› sahâif-i Osman’› k›raatle iktifa edip, netice ahvâl-i hâileye sebep vermifl ve bu suretle Rumeli’de saltanat-› seniyye-i Osmaniyye’nin son dellal› olmufltur”; “… Muahharan Dâhiliye Nezareti’ne gelerek Arnavutlara gösterdi¤i huflunet ü ru‘ûnetten dolay› kendisiyle kat‘-› ülfet ü münasebet eyledim. Ehl-i ‹slâm’›n ellerinden mea-cebhane on iki bin silah›n al›nmas› ve Katolik Arnavutlar› Karada¤l›lara mütemâyil iken bunlar›n teslimi maddelerini Meclis-i Mebusan’da kendisinden sual etti¤imde, ehl-i ‹slâm’dan emniyetleri olmad›¤›n› ve Katolikleri tatmin maksad›yla esliha vermeye lüzum gördüklerini bilâ-hicab itirafa flitab etmifl, âtiyen zuhur eden bunca felaketleri derpifl etmeye bile lüzum görmemifltir.” 55 MMZC ‹:28, 25 Haz 1328 56 Ali Birinci, Hürriyet ve ‹tilaf F›rkas›: ‹kinci Meflrutiyet Devrinde ‹ttihad ve Terakki’ye Karfl› Ç›kanlar (‹stanbul: Dergâh, 1990), s. 157 dn. 271. 57 Meclis-i Mebusan Zab›t Ceridesi, 2. Devre, 1. Sene (‹stanbul 1328), s. 890; 46. Toplant› (21 Temmuz 1328 / 3 A¤ustos 1912). 58 Biographisches Lexikon, s. 435. 59 A.g.y. 60 Jan Schmidt, a.g.e., s. 228. 61 Tittoni-Venizelos anlaflmas›n›n ayr›nt›lar› için bkz. Stefanaq Polo & Arben Puto, The History of Albania: From Its Origins to the Present Day (London: Routledge 1981). 62 Biographisches Lexikon, s. 435. Kral Zog hakk›nda bkz. Jason Hunter Tomes, King Zog of Albania: Europe’s Self-Made Muslim Monarch (New York: New York University Press, 2004). Duncan Heaton-Armstrong’un Prens zu Wied’in alt› ay süren hükümdarl›¤› hakk›ndaki hat›ralar› neflredilmifl- 72 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 tir: The Six Month Kingdom: Albania 1914 (London, I. B. Tauris, 2005). Hat›rat›n iflledi¤i dönemleri Süreyya Bey’in vefat›na kadar ele alan bir çal›flma için bkz. Michael Schmidt-Neke, Entstehung und Ausbau der Königsdiktatur in Albanien (1912-1939): Regierungsbildungen, Herrschaftsweise und Machteliten in einem jungen Balkanstaat (München: R. Oldenbourg, 1987). 63 Ekrem Bey, a.g.e., I, s. 80 ve 87. 64 A.g.e., I, s. 29 ve 91. 65 A.g.e., I, s. 30. 66 A.g.e., I, s. 42. 67 Salahi Ramazan Sonyel, Kurtulufl Savafl› Günlerinde ‹ngiliz ‹stihbarat Teflkilât›n›n Türkiye’deki Eylemleri, TTK Bas›mevi, Ankara 1995, s. 119. 68 A.g.e., s. 120. 69 A.g.e., s. 121. 70 A.g.e., s. 123. 71 Ekrem Bey Vlora, a.g.e., I, s. 25. 72 A.g.e., I, s. 73. 73 Ar. “Hiçbir yazar yoktur, fani olmayan./ Ellerinin yazd›¤›n› ise baki k›lar zaman.” 74 (Ar.) “Allah onu affetsin.” 75 Biographisches Lexikon, s. 434. 76 Dritan Egro, a.g.m., s. 351. 77 Bkz. afl. s. 88. 78 Mahir ‹z’in hat›rat›nda nakletti¤ine göre, Ankara Sultanîsi’ndeki muallimli¤i s›ras›nda Mustafa Kemal Pafla Heyet-i Temsiliye ile okulu ziyaret etti¤inde konu maarife dayanm›fl ve Pafla ö¤retmenlerden tavsiyeler istemifltir. Okulun müdür yard›mc›s› Ayafll› Ali R›za Bey, “Arnavutlar›n yapt›¤› gibi Latin harflerini kabulden baflka bir çare olmad›¤›n› ileri sürdü”. Mahir ‹z flöyle devam ediyor: “Hatta daha evvel ‹kdam gazetesinde neflr olunan Avlonyal› Süreyya Bey’in ‘Huruf-› Arabiyye ve Arnavut Lisan›’ bafll›kl› bir yaz›s›n› bana vermiflti. Bunda yaz›n›n tarihçesinden bahsediliyor ve Arnavutlar›n Latin harflerini kabul etmelerinin dinen günah olmad›¤› müdafaa ediliyordu.” (Y›llar›n ‹zi, ‹stanbul: Kitabevi, 2000, s. 86-87). 79 Dritan Egro, a.g.m., s. 352 80 Miroslav Hroch, Die Vorkämpfer der nationalen Bewegungen bei den kleinen Völkern Europas: Eine Vergleichende Analyse zur gesellschaftlichen Schichtung der patriotischen Gruppen, Prag, 1969. Kuram›n özeti ve elefltirisi için bkz. Umur Özk›r›ml›, Milliyetçilik Kuramlar›: Elefltirel Bir Bak›fl [2. Bask›] Ankara: Do¤u Bat› Yay›nlar›, 2008, s. 197-207. Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 73 74 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 2. K›s›m j Hat›rat Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 75 76 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Mukaddime Bismike’l-Müte‘âl 1 Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndan iftirak ve bafll› bafl›na bir heyet-i hükûmet teflkiliyle manzume-i düvele iltihak eden akvâm, bir kuvve-i hâmiye-i hâriciyenin, bir rehber-i medeniyetin sevk ü tesiriyle tanzim-i idare etmifl, kiyân?-› siyasîlerini ancak bu suretle iktisaba muvaffak olmufllard›r. Arnavutluk’un nâil-i istiklal olmas› ise, düvel-i muazzama aras›nda cârî olan rekabet-i siyasiyenin netice-i mebruresi oldu¤u ve hem-civar›m›z olan düvel u milelin maddî ve manevî birçok zararlar›na u¤rad›¤› içün, bunlar›n hiçbirine rabt-› emel-i müzaheret edemez. Arnavutlar teflkilat-› ictimaîlerini, terakkiyât-› sahîha-i medeniyelerini, velhas›l kâffe-i avâmil-i saadetlerini ifrat ve tefritten tecerrüdle harekât-› âkilâne ve hayat-› sâiyânelerinden ümid edebilirler. Ahvâl-i malumedendir ki, yeniden teflekkül eden Balkan hükûmetleri hüsn-i idarelerini, kavânîn-i mer‘iyelerini birdenbire ikmal edememifl, kanun-› tekâmülün safahât-› muhtelifesinden geçme¤e mecbur olmufl olduklar› gibi, ibtidaî bir halde bulunan ve o kanun-› tekâmülün ahkâm›na her ümmet gibi tâbi olmas› laz›m gelen Arnavutlar dahi, bunca edvâr-› gîrûdâr›n bargiran-› ›zd›rab›ndan kurtulur kurtulmaz tesisat-› ictimaiye Hat›rat 77 ve siyasiyelerini derece-i ulya-y› terakkîye ›s‘âd edemezler; refte refte kat‘-› tarîk-i terakki edebilme¤e muhtaçt›r. Halk›n zekâvet-i f›triyesi ve memleketin mevki-i co¤rafîsi istikbalimizi temine kâfidir. Alelhusus, Avrupa’n›n üzerimize koymufl oldu¤u vesayetten (1) ve memleketimizi tahammülsüz bela-y› istibdaddan ve istiladan kurtard›ktan, bin türlü muhâtarât u müflkilât› iktiham ederek yeniden Avrupa’n›n hüsn-i kabulüne mazhar olduktan sonra, milletimiz[in] her türlü füyuz-› medeniye ile kesb-i refah edece¤inden emin olabiliriz. Yaln›z bu gaye-i mühimmeye kavuflmak içün kâffe-i vesâil ü avâmili tedkik ü taharrîye ve ulum-› ictimaiyede sahib-i ihtisas olanlar›n ilhâmat u ictihadât›n› tatbike muhtac›z. Vukuf ve kemal iddias›nda de¤ilim. Sinnimin ve tecrübelerimin verdi¤i cüretle diyebilirim ki, nazar-› itibara alaca¤›m›z avâmil-i medeniye meyan›nda olan mazimizin zihnimizde ve hayat ü harekât›m›zda biriktirdi¤i i‘tiyâdat-› seyyie ve tereddiyât-› ›rsiyeden kurtulmak içün, o mazinin hata-âlûd idaresini kâffe-i müessirât ve seyyiât›yla ve bilcümle vukuat›yla anlamaya, saniyen, hâlen ve âtiyen, idaremiz içün kanunlar icad etmek külfetine katlanmay›b o misillu ihtiyacât-› ictimaiyemizi âlem-i garb›n flâyân-› kabul gördü¤ü desâtîr-i esasiyeden iktibas ve istinbat etmeye ve kabiliyet-i milliyemize göre tatbik ederek ahz-› feyz etmeye mecburuz. Her millet zillet ü izzetini tarih-i mazisini bilmekle tevlîd eder ve bir milletin asâlet-i ictimaiyesi mazisiyle ölçülebilir. Daima istikbale nâz›r ve müteveccih bulunan mefkûre-i milliyenin nokta-i hareketi mazidir. ‹‘lâ-y› âti ihya-y› mazi ile kâbildir. Kanun-› tekâmül daima maziden istikbale, nâk›sdan kamile ve kamilden ekmele do¤ru ilerileyerek gider. ‹tiraf etmeliyiz ki, edvâr-› hayatiye ve tabakât-› ictimaiyemize ve alelumum ahvâl u âdât›m›za dair lisan›m›zda yaz›lm›fl âsâr-› mükemmele yoktur. Arnavutluk’un âsâr-› sâlifede geçirdi¤i ink›lâbât-› siyasiye ve hâdisât-› ictimaiyeyi ve tarihin sahâif-i erhâm›nda kalm›fl olan vukuat-› mühimmeyi ortaya ç›karmak, birer maksad-› ta78 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Arnavut k›yafetleri (‹st. Ü. Nadir Eserler Kütüphanesi 91299/41) hakküm ile hem-civarlar›m›z›n k›taat-› mülkiyemiz üzerindeki müddeâyât-› gayr-› muhikkas›n› delâil-i ciddiye ve sahîha ile redd ü cerh etmek laz›md›r. Tabakât-› ictimaiyemizin derece-i irfan›yla tarz-› maiflet ü muafleretlerini ve henüz temeddün edemeyen baz› kabâilin sapland›klar› hal-i ibtidaiyeyi ö¤renmek; alelhusus, befl yüz senelik tarih-i milletimizin ekser vukuat› insicam-› tabiîsiyle Hat›rat 79 mazbut oldu¤u içün, o gibi hâdisât› ilmî bir tetebbu ile hurâfî ananelerden kurtar›b edvâr u fusûle taksim ve tespit eylemek; ve tarihimizi fennî bir fliraze içine almak; elsine-i garbiyede münteflir ve bize aid müdevvenât› tetebbu eylemek; mazideki k›yafetlerimizi istimal olunagelmifl bilcümle esâs-› beytiye ve edevât-› zer‘iye ile âlât-› harbiyeyi alâ kadri’l-imkân toplamak; ve Avrupa müzelerinde Arnavutluk’un manâz›r ü meâs›r›n› irae eden tablolar›n kopyalar›n› ç›kart›b memleketimize nakl etmek; velhas›l Arnavutluk’a müteall›k her türlü âsâr› cem ile lisan›m›za nakl u tercüme eylemek ve bu suretle bir tarih-i millînin sebt ü tahririne me’haz tedârük etmek üzere bir Encümeni Tarihî intihab› ve bunlara miktar-› kâfi tahsisat i‘tâs› lâbüd oldu¤una kâilim (2). Bilinmelidir ki, bu tahsisat›n k›sm-› küllîsi, her memleketin vâridât-› vakfiyesinden birer miktar-› münasib ifraz›yla ve bir k›sm›n› Maarif bütçesine cüz’i bir fley ilavesiyle istihsal eyleyebilir, san›r›m. Heyetin u¤rayaca¤› müflkilât› tahmin etmekle beraber, maksada vusulden meyus de¤ilim. Evvela her livân›n ve hatta her kaza ve kasaban›n ayr› ayr› geçirdi¤i edvâr› gere¤i gibi takib ve taharrî etmeli, ehl-i kurân›n vird-i zebân› olan millî flark›lar›, eski masallar›, durûb-› emsâli tetebbu ederek mazimizin karanl›klar›nda kalm›fl olan sevâb›k-› ahvâlimizi ilmî unsurlarla tahkik ve enzâr-› ibrete vaz‘ eylemelidir. Sâniyen, en küçük, en de¤ersiz san›b sayd›¤›m›z vesâik-i vakfiyemiz ile sicillât-› fler‘iye ve metrukât-› mezhebiyeyi, eslâf›n bilcümle âsâr-› bâkiyesini ve hatta mezar tafllar›n›n kitabelerini aklâm-› vâk›fâne ile kayda geçirib z›yâ‘dan kurtarmal›d›r (3). Sâlisen, ‹stanbul’da, Venedik’te, Korfu ve Napoli ile Ragoza millî kütübhanelerinde ve alelhusus Viyana hazâin-i evrâk›nda mevcud olan kuyûd-› tarihiyeyi dîde-i im‘ândan geçirerek tarih-i millîmize bir vaz‘-› esas-› râsih icras›na müsâraat olunmal›d›r (4, 5, 6, 7). Bu suretle istifâza edilebilecek esbâb ve âsâr ihzar olunduktan sonra maksada vusul bulmakta suhûlet vard›r. Binlerce âsâra, büyük bir feyz ü teceddüde malik olan yüksek seviyeli milletler, en adî sayd›¤›m›z hurâfât ve menkûlât›n pesmânde-i kûfle-i nisyan olmalar›na kâil de¤ildir. Bunlar 80 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 üdebâs›na fluaras›na menba-› sünûhât olmak itibariyle pek muazzez ve k›ymettâr say›l›r ve mazinin a‘mâk-› hafâyâs›nda kalan hakâik ü serâiri meydana ç›kar›b haf›za-i enâmda hakk u tesbîte vesile olur. Rumlar›n en büyük âmil-i terakki ve teâlîsi tarih-i mazileridir; tarih-i mazilerinin en parlak sahifeleri ise esâtîr ve hurâfât ile mâlîdir. Fakat onlara verdikleri reng-i hakikat-nümûn ve âlâyifl-i gûnâgûn ile yine çerh-sâz-› uyûn olmaktan gayr-› hâlîdir. Esâtîrin rumuz-› felsefiyesi erbâb-› ibtisâr›n enzâr-› tetkikinde hayret-âver ve fluur-› millînin inkiflâfât ü tecelliyât›na birer rehberdir. O esâtîr-i Yunaniyeden ve âsâr-› müfltehireden bizim de ayr›ca hissemiz vard›r; ancak bunlar› tefrîk ü taharrî laz›md›r. Hiss-i millî ve iktidar-› ilmî ile devr-i intibah›m›z›n mukaddime-i güzînini yazacak, az çok tarihimize bir esas koyacak olan erbâb-› azm ü hüner, vukuat-› câriyenin mahiyet-i asliyesini, revifl-i umumî-i siyasîmizin ledünniyât›n› arama¤a gayret etmelidir. Hat›ra-i ahlâfda durûb-› emsal halinde ve k›ymetli vecizeler tarz›nda kalmas› laz›m gelen âsâr-› eslâf›, neflâyid-i milliyeyi lisan›m›z›n en yüksek, en saf tabirat›yla zabt etmelidir. Tabir-i vâz›hla, ratb ü yâbis her türlü menkûlât› vâk›fâne ve mûrhâne bir muhakemenin tayf-› tetkikinden geçirmelidir. Yazd›¤›m flu sahâif-i sütûn aras›ndaki ebhâs-› hususiye ve mütalaat-› zâtiyem, sütûr-› zâide kabilinden olsa bile, mahsul-› hayat›m ve zâyice-i tefekkürât›m oldu¤u içün nice k›ymetdârd›r. Binaenaleyh bu eser-i nacizin mütalaas› külfetini ihtiyar buyuracak zevât, zabt-› vekâyi‘de iltizam eyledi¤im tarz-› bîtarafâne ve tarihe hizmet maksad›yla telfîk-i âsârdaki azm-i hâlisâneye bakarak, beni bundan ve hatîât-› vâk›adan ma‘füv görür ümidindeyim. Süreyya Vlora Hat›rat 81 82 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ‹stila-y› Osmanî Sultan Murad-› Evvel’in zaman-› saltanatlar›nda ve 14. asr›n nihayetlerinde idi ki, Türkler Arnavutluk’a do¤ru ak›n etmeye bafllad›lar. O esnalarda sahilde Venedikliler ve dahilde fiark ‹mparatorlu¤u’nun bakiyye-i enkaz›ndan mütevellid zay›f ve muhtelif hükûmetler var idi. Arnavutlar›n tarz-› idareleri, nizamât-› cariyeleri, âdât-› kadîmeye müstenid ve kuvvet hakka galib idi. Halk›n bir k›sm› ra‘y-i mevâflî ve hirasetle geçinür, bir k›sm› hükûmât-› ecnebiyyenin hidemât-› askeriyesinde ve akvâm-› mücavireye karfl› tertib edilen ak›nlarda kullan›l›rd›. Osmanl›lar memleketi bi-hakk›n zabt ü idare etmek, i‘lâ-y› kelimetullah eylemek üzere gelmiyorlard›; gaye-i emelleri her taraf› ¤âret etmekten ibaret idi. Arnavutlar bir zamanlar bunlara mukavemet edebilmifllerse de, Kosova muhâceme-i kübrâs› sâir akvâm-› Balkaniye ile beraber Arnavutlar›n da kuvvetini kesr etmifl, bunlar›n Türklere karfl› müdârâ cihetine gitmelerine bâis olmufl idi. Arnavutlar, ‹kinci Kosova Muharebesiyle ‹skender Bey’in vefat›ndan sonra seciye-i milliyeleriyle, istifade-i maliyelerine uygun gelen Osmanl› ak›nlar›na daha ziyade ifltirak ve onlarla irtibat ü ihtilata bafllad›lar. Müslümanlara bahfl olunan imtiyazât u muafiyâta bakarak, ekseriyet-i azîme din-i ‹slâm’› kabul ettiler. Hat›rat 83 Bu ink›lab-› dînî Türklerin tenvîr ü irflad›ndan veya Arnavutlar›n vicdanî, fikrî bir kanaatlerinden husule gelmifl de¤ildi. Arnavutlar itikadât-› mezhebiyelerini, itiyâdât-› kavmiyelerini s›yanet maksad›na karfl› feda ve maddî bir ihtiyac›n netice-i insicam› olmak üzere ihtida etmifllerdir. Bu hal, ilk hengâmelerde kimsenin hiss-i taassubunu uyand›rmam›fl kimseye bir gûna nefret ve husumet ilka eylememifl idi. Osmanl›lar muharebelerde âsâr-› celadet göstermeyi, ihraz-› zafer etmeyi pekala bildikleri halde, akvâm-› ma¤lubeyi mezc ü tevhidde kudret ve maharet göstermiyorlard›. Ne lisanlar›n› tamim ve talime muvaffak olmufl ne de kendilerini sevdirecek bir hüsn-i idare tanzim edebilmifllerdir (8). Hükûmet kuvvetle beraber diyaneti mâ-biha’l-istinad say›yordu. Akvâm-› gayrimüslimeyi ehl-i ‹slâm’›n seviyesinde tutma¤a, ayn› hukuk ve imtiyâzâta mazhar etmeye dinen imkan yok idi. H›ristiyanlar, kuyûd-› mahsusa ile bir muhit-i münferidde tutuluyor, onlara daima bir nazar-› bigânegî ve belki dürüfltî ile bak›l›yordu. Vahdet-i askeriye ise her kavmin mevcudiyet-i diniyesini muhafaza etmeye kabiliyet-i maddiye ve maneviye b›rakmazd› (9). Devflirme suretiyle askere al›nan efrâd din-i ‹slâm’› kabul etmek flart›yla imtiyâzât-› mahsusaya nâil olur, müfrez ve mu-› hassas olan bir k›ta arazinin öflr-i fler‘îsini almak hakk›n› kazan›rd› (10). Muahharan ünvan-› hilafetin izafesiyle muzaaf olan heybet ve celalet, arfl-› Osmanî’nin flükûh ve flevketini artt›rm›fl; hilim ve vakar yerine kibir ve gururu uyand›rm›fl idi. Bu hal mutlakiyet-i idarede fliddeti ve o nisbette zulmü artt›rm›fl, hükümdarl›k ef‘âl-i seyyieleri lazime-i siyaset ve mukteza-y› hikmet-i hükûmet maskesi alt›nda irtikab olunma¤a bafllam›flt›r. ‹ctihadât-› fler‘iyye ve k›yasât-› f›khiyye bile ekseriya sultanlar›n keyf ü hevalar›na tâbi tutulmufl, âsâ-y› diyanet kuvâ-y› hükûmetle beraber halk›n inzar ve ›zrar› yolunda istimal olunmufltur. Bu suretle din ü devlet birlikte icra-y› ahkâm etmifl, daire-i ‹slâm’dan hâriç kalan tebaa-i ma¤lubiyeye bi-ecma‘ihim azim bir nefret ve husumet hissi ilka eylemifltir. 84 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 H›ristiyanlar›n tesviye-i umur-› mezhebiyelerine memur ve mezun olan heyet-i ruhbaniye ile cemaatler ve müessesât-› hayriyyelerini idare ile mükellef meclisler, bu ahvâl-i mahsusadan bilistifade an‘anât-› tarihiye ve vazâif-i ictimaiyelerini talim ü telkine f›rsat bulmufl, refte refte hüküm ve nüfuzlar›n› yürütmeye bafllam›fllard›r. Art›k zaman-› f›rsat ve zemin-i cüret elverdikçe Türk hakimiyetinden kurtulmak üzere, mezhebdafllar›n› teflvik ü i¤râ ve kable’l-feth malik olduklar› hükûmât-› kavmiyeyi ihya merâm›yla H›ristiyanl›¤› idâme ve takviyeye teflmîr-i sâ‘id-i itina eylemifllerdir (11). Arnavut unsuruna mensub olan H›ristiyanlar egerçi bu taassub-› dinînin taht-› tesirinde de¤il idi, fakat Rumeli’nin aksâm-› sâiresinde meskûn olan ahali-i Nasraniye gere¤i gibi ilkaât-› vâk›aya tâbi ve kendileri Müslüman olmaktan ve kiliseleri mesâcid ü cevâmi‘e tahavvülden hâfli‘? olduklar› içün Türklere karfl› harb u cidali lâzime-i diyanet sayar, eyyâm-› f›rsat arard›. Bu sebebden dolay› Rumeli k›tas› bafltan bafla bir ateflgede-i fesad ü cidal kesilmifl, ceste ceste ravâb›t-› vataniye ve münasebât-i ›rkiye unudulmufl idi. Ayn› vatanda yaflayan ve ayn› asl u nesle mensub olan Müslüman ve H›ristiyan yekdi¤erine hasm-› can olmufl, birbirinin can›na susam›fl idi. Bu edvâr-› gîrûdâr aras›nda ve bu cevflen-i rehacuyane s›ras›nda beynelmüslimîn zuhur eden erbâb-› nüfuz u iktidar ve tabir-i âherle beyler ve paflalar, kuvâ-y› mahalliye ve menâat-› mevkiiyelerine güvenerek ve devletin tarz-› idaresiyle merkez-i saltanat›n zaaf-› mütezâyidinden istifade ederek Arnavutluk’ta mehmâ-emken bir idare-i mahsusa tesisine ve lisan ile kavmiyeti s›yanete kalkm›fl ve Arnavutlarca kadîmen düsturu’l-amel tutulan bir tak›m esâsât ü âdât-› mevruse ile memlekette temfliyet-i umûra devam eylemifllerdi (12). Bu ümerâ, bir taraftan devleti imha ve bir yandan Bizans ‹mparatorlu¤u’nu ihyadan baflka bir düflüncesi olmayan, bilcümle memâlik-i Osmaniyye’de dinî ve ictimaî bir kuvvet ve nüfuza malik olan Rum Patrikhanesi’yle de savaflma¤a mecbur olmufllard›r (13). Hat›rat 85 O paflalarla beylerin mesai-i masrufesi flübhe yok ki flahsî ihtiraslar, nefsanî gayeler dahi ihtiva ediyordu; fakat Tuna ve Makedonya k›taât›nda sakin ve k›smen anâs›r-› ma¤lubeye mensub Müslümanlar gibi Arnavutlar›n da Türk olmalar›na ve Yunanda kalan Arnavut H›ristiyanlar›n kabul ettikleri kavmiyet-i Yunaniyyenin Arnavutluk’ta inbisat ü tevsî‘ine meydan vermemifl olduklar› muhakkakt›r. Mütefekkirîn ve müverrihînce müttefekun-aleyhdir ki, Avrupa-y› Osmanî’de muhtelif ve yekdi¤erine mütehâs›m anâs›rdan mürekkeb otuz milyonluk bir halk› bir unsur olagelinceye kadar kitle-i vâhide ve bir küll-i ¤ayr-i mütecezzî gibi taht-› idaresinde tutan Devlet-i Osmaniyye’nin bafl›nda azimkâr ve dûrbîn ve zî-iktidar ricâl olayd›, tek bir gaye-i siyasiyeye tâbi ve hâdim bir mecmua-i milliye teflkiline imkan var idi. Akvâm-› muhtelifenin herbirini ayr› ayr› muâdât ve muhasamâta sevk ü i‘zam eden devletten anâs›r-› sâire gibi Arnavutlar da bir as›rdan beri ayr›lm›fl olsayd›lar, bugün umumiyetle ya Rum, ya Islav alemleri içinde kaynaflmaktan kurtulamayacakt›lar. Arnavutluk mücerred beylerin paflalar›n sözü ve satveti sayesinde z›yâ‘-› kavmiyetten ve en do¤rusu Rum ve Islav kiliselerinin tesirat›yla onlara kat›lmaktan masun kalm›flt›r. Arnavutluk vâk›a Devlet-i Osmaniyye’nin bir k›t‘as› idi. fiu kadar ki, Tanzimat’›n ilan edildi¤i tarihe kadar kavânîn-i devlet oralarda hiçbir kabiliyet-i tatbikiye göstermemifl ve Arnavutluk elviye ve eyalât› ekseriya pederden evlada intikal etmek flart›yla bir vahdet-i milliyeyi, bir idare-i muhtareyi muhafazaya muvaffak olmufltur. Tepedelenli Ali Pafla bütün hatas›yla beraber bu vahdet ve mevcudiyeti tevsî‘e çal›flt›. Yunanl›lar›n Avrupaca hâiz olduklar› teveccühü nazar-› dikkate alarak, onlar› yine H›ristiyan Arnavutlar›n tavsîtiyle elde eylemeye u¤raflt›. Fakat o pîr-i herem-resîdenin azm u rezmi nisbetinde fazilet ü kiyaseti olub da Sultan Mahmud’un rehber-i harekât ve taaddiyât› olan haline karfl› hazâin-i birr u ihsan›n› açm›fl (13, mükerrer), Fenerlilerden evvel onu, yani merkez-i saltanat› her türlü fedakârl›kla elde etmifl ol86 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 sayd›, bâli¤an mâ-bela¤ maksad›na vusûl bulur, Rumeli’de koca bir Arnavut devletini vücuda getirmeye muvaffak olurdu. Ali Pafla’n›n düçar-› izmihlal ve ¤îleten ¤alîta-i hâk-i zeval olmas› Devlet-i Osmaniyye’ye de kat‘an yaramam›fl, bilakis Arnavut Buçaris, Bubulis, Kanaris, Cavella gibi sanâdîd-i H›ristiyaniyyenin izafe-i kuvvet ü cüretleriyle bu Yunan hükûmetini ihyaya sebeb olmufltur. Ayn› vaziyet ü miknette bulunan ‹flkodral› Buflatî-zadeler dahi bir as›r kadar Arnavut unsurunun idame-i mevcudiyetine çal›flm›fl, ecânibin ve alelhusus Islavlar›n nüfuzundan o havaliyi kurtarm›fllard›. Onlar›n sukut u istihlak› Karada¤l›lar›n ve bilcümle Islav unsurunun inkiflaf-› âmâline ve satvet-i Osmaniyyenin Rumeli’de zevaline hâdim olmufltur (15).2 Bununla beraber bu zâdegân›n âvân-› idaresinde Arnavutluk’ta yaflayan ahali umumiyetle hürriyet-i vicdaniyeye ve hukuk-› mütesâviyeye malik ve istedi¤i mezheb ü meflrebe sâlik idi. ‹htirasât-› mezhebiye ile meflhun ve ihtisasât-› ecnebiyeye meftun kalan H›ristiyan Arnavutlar ise, bilakis Slavlar›n ve Yunanîlerin pes ü pîflinde Yunan olarak hemflehrilerinin bütün mukaddesat›n› heba etmeye çal›flm›fl; son asr›n yadigârlar›ndan olan Srapalar, Zo¤rafoslar gibi mütehavvilân servet ve kuvvetlerini Arnavut cinsinin imhas›na, Yunanîlerin istihsal-i mezâyâs›na tahsis eylemifllerdir. Bunlar ve bunlar gibi Arnavut Ortodokslar son zamanlara kadar hiçbir vakit Arnavut milletinin idame-i mevcudiyeti içün nefsen ve nakden bir gûna müzaherette bulunmam›fl, hiçbir vakit beylerle paflalar gibi hayat-› milliyyeye rabt-› kalb edib vatanlar› içün bir hizmet göstermemifllerdir (16, 17). Egerçi beylerle paflalar›n aralar›nda idarî bir ittifak olmad›¤› ve aleddevam nifak u flikak ile yekdi¤erinin aleyhinde bulunduklar› içün müttehiden bir hükûmet teflkiliyle Arnavutluk’u kimse temsile muvaffak olamam›fl ise de, bunlar maddî ve manevî idare-i Osmaniyye’ye karfl› istimal-i nüfuza yol bulmufl ve bu suretle tûl müddet Osmanl›lar›n kuvve-i kâhirelerinden memleketi masun tutmufl, Arnavutluk’u ciddî bir itaatle râm Hat›rat 87 ettirmeye meydan vermemifllerdir! Daima Arnavutlar hissiyat-› kavmiyelerini ve hatta müddeayât-› mütefevvikalar›n› ibrazdan hâlî kalmam›fl, neflâyid-i milliyelerini bile bu vadide tanzim etmekten çekinmeyib, mele-i nâsta te¤annîden hazer etmemifllerdir! Osmanl›lar da, bilmukabele teflehhür eden ricâl-i kavmiyemizin terâcim-i ahvâlini ve Arnavutluk’a aid vukuat› yazd›klar› s›rada, Arnavud-› kenûd [u] anûd ve âr-nebûd-› bed-anûd3 gibi tabirat-› müstehcene ile Arnavutlar› tavsîf ve kendilerinden münfekk bir cüz-i mahsus oldu¤umuzu zikr ü tarif eylemifllerdir. “Arnavud” ünvan› taht›nda bas›lan bir eser-i millîde toplad›¤›m sahâif-i tarihiye bu hakikati kemâ-yenba¤î ispat eder san›r›m (18). Devr-i Tanzimat Tepedelenli Ali Pafla’n›n izale-i vücudundan, i¤tisâb-› servet ü nükûdundan sonra, devlet Arnavutluk’u nazar-› dikkate alma¤a bafllad›. O güne kadar merkez-i saltanat tevcihat-› resmiyeden ve ehemmiyetsiz baz› hadisâttan gayr› Arnavutluk’un ahvâl-i âmmiyesiyle alakadar olmaz, Arnavutluk’un ›slah-› idaresini düflünmezdi. Arnavutluk yaln›z Rumeli’de nüfuz-› devleti tahkim ve muhafaza içün hâiz-i ehemmiyet olub, tâbi‘ ile metbu‘un ravâb›t-› hakikiyesi nigâh-› itibardan sak›t olmufl idi (19). Selim-i Evvel ve Murad-› Râbi‘ kadar hunhar ve fakat onlardan pek çok aciz ve bî-iktidar olan Sultan Mahmud-› Sanî’nin seyf-i i‘tisaf›yla ve yekdi¤erine k›rd›rmak flart›yla hakl› haks›z birçok eflrâf u ayan tenkîl olunduktan sonra Arnavutluk’a gelen vulât-› mansûbe her türlü hukuk u hududu tecavüze bafllam›fl, birer bahane ile mütehavvilân›n servetini ¤aret ve enva‘ taaddiyâta cüret eylemifllerdir (20). 3 Teflrinisanî 1839 senesinde ilan olunan Gülhane Hatt-› Hümayunu egerçi emniyet-i mal ü can› ve bir dereceye kadar 88 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 hüsn-i idareyi tekeffül etti¤i görülmüfl ise de, i‘tisafa al›flm›fl olan ricâlin eliyle, bunun tatbikat ve icraat›ndan kimse emin de¤il idi. Alelhusus zemin u zamana ve an‘anât ü âdâta uymayan kavanîn adl u hakka makrun olsa bile, bunlar›n def‘aten infaz-› ahkâm›na imkan olmad›¤›na itikad edenler Tanzimat’›n akametine hükm etmekte tereddüd etmezlerdi. Bu suretle idare-i münhas›ra aleyhinde nümayifller bafllam›fl, Rumeli k›tas› bafltan bafla bir umman-› mukavemet ve fetret olmufl idi (21). Bu harekât-› isyaniyenin izalesi ve efkâr-› âmmenin teskin ve temini içün ak›t›lan kanlar bütün bütün masum olmasa bile, keyfiyet-i irâka halk›n nazar›nda bir maksad-› hayr u adalete makrun say›lm›yordu. Arnavutlar umumiyetle ‹stanbul’un nizâmât-› müdevvenesini kendileri içün vâcibü’r-ri‘âye görmedikleri gibi, ashab-› kemal olanlar dahi bunlar› memleketin ›slah-› ahvâline kâfi ve muvaf›k bulmazd›. Erbâb-› itidale göre herhalde Tanzimat ve Islahat daha hakîmâne icra ve tatbik olunsayd›, ne devletin Rumeli’deki satveti zail olur ve ne de etraf›m›zda bulunan husemâ-y› müfltereke zemin-i f›rsat bulurdu. fiu ahvâl-i mebsûta ve bu hâlât-› ruhiye ile merkez-i saltanat Müslüman Arnavutlardan müflteki, onlar da ‹stanbul’un mukarrerât›ndan nâ-hoflnud idi; arada ketmi gayr-› kabil bir gayz-› ¤alîz var idi. Mezâhib-i sâireye mensub olan Arnavutlara gelince, ta Karlofça Muahedesinden beri Katolik Kilisesi ve dolay›s›yla cemaati, Avusturya’n›n zîr-i cenah-› himayetine girmifl idi (22). Mürettebât-› emîriye ve teklîfât-› askeriyeden cibâl halk› nev‘an-mâ muaf idi. Hükûmât-› mahalliye ile bunlar›n irtibat-› resmîleri pek cüz’î idi. Papaslar›n kiliselerde okunmak üzere tertib eyledikleri millî menk›beler ve neflideler, beyne’lahali hiss-i millîyi uyand›r›yor, bunlar›n aras›nda dahi Arnavutluk’un mevcudiyeti matmah-› nazar ve gaye-i emel say›l›yordu. ‹tiraf etmek laz›m gelir ki, bu zamandan sonra Arnavutluk’ta fikr-i millînin inkiflaf ü tevsî‘i emrinde Katolik papaslar›n›n himem-i âliyesi her tahmin ü tasavvurun ve bilcümle mesai-i sâirenin fevkinde idi. Cenubî Arnavutluk OrtoHat›rat 89 dokslar› birçok zaman münferiden Patrikhane’nin nüfuz-› ruhanîsi ve daha sonra Yunan propagandas›n›n tesir-i iktisadîsi alt›nda bulunurdu; bunlar idare-i devletten müteneffir idi. Fakat necat ü selametleri[nin] Arnavutluk’un ihyas›yla de¤il, Rumlara iltihak edebilmeleriyle kaim olaca¤›na mutekid idiler! Bütün müktesebât-› ilmiye ve terakkiyât-› fikriyeleri o iki muhitin ilhâmât ü telkinât›yla has›l oldu¤u gibi, Atina’da, Bükrefl’de ve çâr cihât-› cihanda münteflir olan birçok vatandafllar› dahi Arnavutluk’un ve Arnavutlar›n sert ve haflin olan hâlet ü f›triyetine rabt-› ümid etmeyib, umumiyetle Yunanl›lar›n firifte-i mekr u âli olmufllard›. Bu suretle Yunanistan’› teflkil eden kuvâ-y› kâhirenin k›sm-› küllîsi hep bunlardan, yani H›ristiyan Arnavutlardan oldu¤u gibi, Ortodoksluk ile Yunanîli¤in yekdi¤erine hem cahilâne hem s›fatperdazâne kar›flt›r›lmas›ndan mütevellid ve ciddî bir esasa gayr-› müstenid müddeayât ile merkumîn Cenubî Arnavutluk’a karfl› düflmanlar›m›z›n ihtirasât›n› tahrik etmifllerdir (23). Bu suretle Ortodoks Arnavutlar›n Yunanîli¤e meclubiyetleri artt›kça ve Devlet-i Yunaniyye terakkiyât-› maddiye ve maneviyesine devam ile kuvvet u miknet iktisab ettikçe, Toskal›k4 Müslümanlar›, idare-i Osmaniyye’den hoflnud olmamakla beraber, Arnavutluk’un flimalinde ve cenubunda flekl-i ictimaî ve fikr-i millînin halelden vikayesi u¤runda kadîmen meflhud olan hüsn-i tahaffuzu gözetmeye ve çâr u nâçâr Yunanîlik tehlike-i azîmesine karfl› Osmanl›l›k dairesinde kalma¤› tercih etmeye mecbur olmufllard›r. Müslüman Arnavutlar eski zamanlarda serhaddâta muvazzafen gitmeye al›flm›fl, sonra buna lüzum kalmad›¤› içün her nevi hidemât-› Osmaniyyeye ve siyyemâ zabtiye ve jandarma ve polis gibi s›fatlara girmeye muztar kalm›fllard›r. Bunlar vâk›a atalete mahkum ve bir dereceye kadar sermaye ve marifetten bî-nasib kalm›fllarsa da, kendileri vatanî kaygusuyla mütehassis kalm›fl, daima vatanlar›na olan irtibatlar›n› muhafaza edebilmifllerdir. Müslümanlar›n eflrâf u ayan› ise usul-i merkezînin takarrur u tevsî‘i üzerine memâlik-i Osmaniyyenin her taraf›n90 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 da büyük memuriyetlere geçmifl, o devirde pek mühim ve hakim bir mevki ihraz etmifl ve onlar da alelumum vatan[-]› hususlar›na olan rab›tay› idame eylemifllerdir (24). Devr-i ‹ntibah Ayastefanos Muahedesi (25) Arnavutluk’un taksimini kararlaflt›rm›fl iken, Berlin Muahedesi (26) o karar› ta‘dilen yaln›z Rumeli vilayât›nda ›slahat ve teflekkülât›n icras› lüzumunu kabul eylemifl olmak ile beraber, Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiyesini yine ihlal etmifl; onun üzerine ashab-› hamiyet galeyana gelmifl, ötede beride ve bâhusus Preveze’de (27), Prizren’de (28) mün‘akid ictimalarda selamet-i ümmet ü memleketi temine lüzum görmüfl idi (29). Bu hamiyetmendân do¤rudan do¤ruya Avrupa kabinelerine müracaata ve murahhas olarak Beratl› Viryon[i] Mehmed Ali Pafla ile Fraflarl› Abdül Bey’i göndermeye karar verdi. Bâdîi emirde bu teflebbüs devletce muz›r görülmedikten baflka, süferâ-y› Osmaniyye’den bir ikisi bunlar›n tervîc-i metâlibine gayret eyledi. Fakat hükûmât-› mücavire Bab›ali’yi i¤falden geri kalmayub, baflta Lofçal› Dervifl Pafla oldu¤u halde Osmanl› ricâlinden pek ço¤u Arnavutlar›n muhafaza-i kavmiyetleri devletten infikaklar›yla netice-pezîr olaca¤›na hükm etmifl, mukabele ve mukâtelelerine lüzum göstermifl idi. Devletin fliddet-i harekât›, Avrupal›lar›n haks›z muamelat›, H›ristiyanlar›n bir k›sm› dahil olmak flart›yla, Arnavutlar›n feryad-› hakcuyânelerini semeresiz b›rakt›. Egerçi Teselya’n›n Yunana ilhak[›na] mukabil Çaml›k’› ihtiva eden bir hudud ile, Yanya sanca¤› Narda kazas›n›n bir k›sm› müstesna olmak üzere kurtar›lm›fl ve Gosina ve Plave’ye bedel Karada¤’a terk edilen ‹flkodra Cibal-i Hamsesi devlete kalm›fl ise de, ol gün Bazoranya, Podgoriçe gibi Arnavutluk’un eczâ-y› asliyesinden olan yerler Islavlar›n pençe-i kahr›na geçmifl ve binaenaleyh, Arnavutlar› memâlik-i âtiyeye karfl› bir lerzifl ü sûzifl kaplam›flt›r (30). Hat›rat 91 Bu hadisât ve vukuat Arnavutlar›n hiss-i millîsini ve nazar-› intibah›n› bir kat daha uyand›rd›¤› kadar, düflmanlar›m›z›n dahi tesvîlât ve ifsâdât›n› tezyîde sebeb oldu. ‹stanbul Patrikhanesi, Yunan matbuat› ve Islav ricâl-i siyasiyesi var kuvvetleriyle Devlet-i Osmaniyye’yi Arnavutlardan teberrîye çal›flt›. Bir halde ki, ‹slâm ve H›ristiyan bilcümle Arnavutlar›n kavmiyetini kuyûd-› resmiyeden tayy etmek ve Müslümanlar Türk, H›ristiyanlar Rum, Latin nam›yla tescil olunmak üzere karar verildi (31). En do¤rusu, umumiyetle akvâm-› gayrimüslime Rum tabir-i resmîsi taht›nda kayd olundu¤u içün, Rumlar ensâl-i sâireye adeden ve mevkien galebe etmeye muvaffak oldu ve o zamandan itibaren makamât-› resmîce art›k bunlara Arnavut demek baya¤› bir cinayet gibi memnu say›ld›!! Avusturyal›lar iki milyon tahsisat-› seneviye ile ‹flkodra’da ve ‹talyanlar birçok fedakârl›klarla ötede beride açt›klar› mekteblerde ‹talyanca (32) ve Rumlar her tarafta ve hatta Rumlardan hâlî olan Elbasan gibi yerlerde bile resmen ihdas›na mezun olduklar› mekteblerde Rumca tedrisata müdavim iken, Arnavutlar Latin ve hatta Arab hurûfuyla lisanlar›n› tahsilden fliddetle men olundular. Bu mümânaata ra¤men emr-i tahsilde gösterilen cehd-i millî ve meyelân-› umumî yüzlerce masumînin nefy ü iclâ ve suver-i âhere ile dûçâr-› azar u ceza olmalar›na bâdî oluyordu (33). ‹flkodra Katolik rüesâ-y› ruhaniyesinden birçok zevât-› hamiyet-s›fat bu inkiflaf-› medeniyete, bu usul-i talime pîflva oldular. Yazd›klar› âsâr-› k›ymetdâr› bilâperva efrâd-› milletin enzâr-› ibtisar›na koydular (34). Bunlar›n bu kûflifl-i milletperverâneleri tezâ‘uf ettikçe diyanet-i ‹slâmiyyeye muhalif oldu¤u bahanesiyle hükûmetin mesai-i mânias› artm›fl, içimizde flâyân-› esef bir gayret-i cahilâne uyand›r›larak Latin hurûfunun adem-i kabulüne tarafdar ç›km›fl idi (35). ‹flte bunlar gibi baz› müft-hârân ve su-i idarelerini setre çal›flan zimâmdârân merkez-i saltanat› i¤fal içün Arnavutlar›n huflûnetini, ihanetini ortaya sürerek birkaç kere Prizren’e, ‹pek’e, ‹flkodra’ya ordular göndermeye sebeb oldular. 92 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ‹zzet-i nefs-i millîyi cerîhadar eden bu sevkiyat-› askeriye tekerrür ettikçe hükûmet-i Osmaniyye’ye karfl› Arnavutlar›n emniyeti münselib oluyor, bir gayz-› galîz ile refte refte h›rs-› intikam› uyand›r›yordu. fiâyân-› hayrettir ki, Arnavutlar as›rlardan beri hükûmet-i Osmaniyye’nin sebebli sebebsiz açt›¤› kaffe-i ma‘ârik u me¤âzîde devletin en büyük müdafii ve dahildeki en faal ve samimi bir hâdimi iken, hükûmet bütün kuvvetiyle Arnavutlar›n riflte-i irtibat u ittihad›n› kesmekten baflka bir fley düflünmüyor. Hiçbir vakit Arnavutluk’ta ciddî ›slahat icras›yla ecnebî ifsadât›na nihayet vermeyi ve Arnavutlar›n kavmiyetini tanayarak onlara da sâir akvâma bahfleyledi¤i müsaadât› erzân etmeyi mülahaza etmiyordu. Devr-i Tahakküm Sultan Abdülhamid-i Sanî ibtida-y› cülûsundan itibaren refte refte Arnavutlar›n k›ymet ve ehemmiyetini takdire bafllam›fl idi. Saray-› hümayunun emr-i muhafazas›n› bunlara tevdi etti¤i içün kendisine karfl› Arnavutlar›n sadakatlerini temin eylemeyi arzu ederdi. Fakat valilerden bed’ ile jandarma neferine kadar istihdam olunan memurîn, ahalinin hukuk u menafi‘ini s›yanetten ziyade yaln›z kendilerinin idame-i memuriyet ü menfaatlerine çal›fl›yorlard›. Bunlar efkâr-› âmmeyi, âmâl-i milliyyeyi ke-en-lem-yekün hükmünde tutuyor, ikide birde mezâhib-i selase efrâd›n› yekdi¤erine tutuflturuyordu. Merkez-i saltanatta tedevvün olunan kavanîn, fliddetli ve muz›r bir merkeziyet usulüne tevfîk edilmekte olub, onlar hakk›nda kable’t-tatbik hiçbir vakit vilayetlerin rey ve mütalaalar› sorulmazd›. ‹stanbul mahallât›nda bile kabiliyet-i tatbikiyeleri olmayan kavanîn-i mezbure, Arnavutluk’un en hücra yerlerinde nâfizü’l-ahkâm tutulmak isteniyordu. Bu usul-i merkeziyet mülk-i Osmanî’yi bafltan bafla bir tarzda idare etmek, anâs›r-› muhtelifenin terâkümât-› ›rsiye ve ihtiyacât-› mahalliyelerindeki ravâb›t›n mahiyet-i asliyesini taHat›rat 93 n›ma[ma]k demek idi. Akvâm-› Osmaniyye’nin temin-i ahenk ve vifak edebilmeleri ise, onlar›n an‘anât-› kavmiyelerini mümkün mertebe nazar-› dikkate almakla mümkün idi. Yap›lan bilcümle nizâmât ne halk›n emzice ve âdât› ve ne de memleketin istidat ve kabiliyeti üzerine müesses de¤il idi. Bunlar› tenfiz ve tatbike muktedir olmayan memurîn, aczlerinden veya o kavânînin mevzuundaki sekâmetten bahs etmeyib, hep kabahati halk›n ehemmiyetsizli¤ine, sadakatsizli¤ine haml ü isnad ile, ilkâ-y› münâferete sebeb oluyorlard›. Cebren veya hiss-i diyanete tebaan muhafaza olunabilmifl nüfuz-› hükûmet yaln›z flehirlerde ve baz› yerlede cârî olub, cibal ve kurâ halk› aras›nda idareden teflkilattan eser bile görülmezdi. Oralarda hiçbir emir ve nizam mutâ‘ say›lmazd›. Valiler ise seyyiât-› idarelerinden hemen hemen gayr-› mesul olub, zulm u taaddîde salahiyetleri vâsi‘ ve idare-i vilayete aid muamelat içün merkeze tâbi idiler. Devâir-i adliye adalete de¤il, tervîc-i i‘tisafa hâdim idi. Mehâkim-i ibtidaiyeye intihab olunan Müslüman ve H›ristiyan azalar›, ekseriya kavânîn-i mevzûay› idrakten ve hatta lisan-› Osmanîyi tekellümden aciz idi. Vicdan ve insafa vabeste kalan mukarrerât-› ibtidaiyeyi temyiz ve istinaf etmek içün halk›n seviye-i irfan ü sâmân› kafi de¤il idi. Tabir-i vâz›hla, mehâkim-i ibtidaiye kazân›n merkez-i dâd u sitâd› oluyordu. Mücrimler alelekser ceza görmez, halk›n hukuku s›yanet olunmazd›. Efrâd›n mehâkime ve hükûmete karfl› emniyetleri münselib ve herkes hodbehod hakk›n› arama¤a ve alma¤a mükib idi. Bu suretle kan davalar› bir silsile-i cerâim teflkil ediyor, hükûmetin tamam›yla zaaf›n› ve asayiflin inhilalini mucib oluyordu. Devâir-i belediye varidat› valilerle mutasarr›flar›n ve kaymakamlar›n bir ihtiyat sand›¤› mesabesinde idi. Bunlar keyf ü hevalar›n› belediye akças›ndan uydurur, halka karfl› her türlü cerimeleri reva görürlerdi. Her kazan›n veya vilayetin varidat› birer birer hesab olunursa görülür ki, tahsil-i emvâl ile mükellef olan memurîn-i idareye verilen maafltan gayr› menâfi‘-i mahalliyeye hizmet 94 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 edebilecek bir masraf yok idi. Manast›r’la (35, mükerrer) Üsküb ve Yanya cihetlerinde biraz yol yap›lm›fl ise de, ‹flkodra’da yoldan eser bile görülmezdi. Yollar içün (36) her sene istîfa olunan binlerce liralar fluna buna me’kel oluyorlard›. Ötede beride aç›lan mekâtib-i rüfldiye gayr-› kâfi bir maaflla tavzîf olunan muallimlerin hâbgâh-› ataleti idi. Kurâda mekteb nam›yla bir müessese yok idi. Son zamanlarda aç›lan baz› mekâtibin muallimlerine flehrî yedi mecidî maafl ve bu da gayr-› muntazam verildi¤i içün, merkumîn tedrîsten ziyade züll-i suâli ö¤retirlerdi. Ahali-i ‹slâmiye vâcibât-› diniyelerini bilmez, H›ristiyanlar hükûmete ve hükûmetin flu türlü mekteblerine yanaflmazd› (37). Hükûmet dahi ne ‹slâm’›n teflri‘ eyledi¤i esasât-› âliyeye ne de Avrupaca günden güne inkiflaf eden avâmil-i ilmiyeye bir nigâh-› ibret u intibah atfederdi (38). 1900 senesinden sonra emniyet-i dâhiliyenin f›kdân›ndan, ahali-i gayrimüslimenin u¤rad›¤› taarruzâttan bahisle, baflta Avusturya devleti oldu¤u halde, düvel-i mücavire flikâyâta bafllad› ve ›slahat-› âcile icras› içün Bab›ali’ye tebli¤at-› fledîde icra eyledi. Avusturya hükûmeti bi-eyyi vechin kân Arnavutluk’un ›slah-› haliyle cidden bir refah ve asayiflin istikmali lüzumunu ihtar eyledi¤i gibi, ahali-i gayrimüslime hakk›nda vukua gelen tasallutât-› müellime ve mütevâliyenin devam› halinde müdahalât-› düveliyenin vukuu muhakkak oldu¤unu dahi bildiriyordu. Maarifin tamîmi ve Arnavutlar›n sühuletle okuyub yazmalar› içün Latin hurûfunun kabul olunmas›n› ve o hurûf ile Arnavut lisan›nda kitablar bas›lmas›n› bir suret-i hay›rhâhanede tavsiye eyledi (39). Kezâlik, Balkanlarca istatükonun muhafazas› maksad›yla Arnavutluk’ta bir hüsn-i idarenin tesisi ve Arnavutlar›n temin-i refah u huzuru lâbüd olmakla, devlete terettüb eden vazife-i mühimmenin bilâ-ifâte-i vakt icras› ehem oldu¤unu anlatt›. Rusya devleti aleddevam Arnavutluk’ta cereyan eden ihtilalât ve taaddiyâta nihayet verilmesi ve anâs›r-› H›ristiyaniyenin s›yaneti esbâb›n›n istikmalini mus›rrane taleb eyledi¤i gibi, ‹talya hükûmeti dahi vilâyât-› erbaa varidât›n›n bir k›sm-› küllîsi umur-› Hat›rat 95 nafia ve tesisât-› ilmiye vü medeniye gibi ihtiyacât-› mahalliyeye sarf u tahsisi elzem oldu¤unu bildirdi. S›rpl›lar yaln›z hemcins ve hemmezheb sayd›klar› efrâd-› H›ristiyaniyenin temin-i refah› maddesine hasr-› teminat etmifl, ez-her-cihet bunlar hakk›nda tevâlî eden taaddiyât›n men‘iyle asayiflin istikrar›n› aram›flt›r. Baflta Sadr-› esbak [Küçük] Said Pafla oldu¤u halde, hükûmet-i Osmaniyye Arnavut elifbâs›n›n Latin hurûfuyla olmas› menfaat-i devlete münafî oldu¤unu iddia ile buna fledîden muhalefet etmifl (40) ve asayiflin temini maksad›yla vukubulan sevkiyat-› askeriye ahali-i müslimeyi ve bir aral›k Katolikleri rencide etmekten baflka bir ifle yaramam›flt›r; ›slah-› idareye ve hayat-› memlekete aid tedâbir-i hasene ittihaz olunmam›flt›r. Devr-i Meflrutiyet 1908 senesi Arnavutluk’un en mefl’um, en hatarnâk bir devresi idi. Rum, Bulgar komiteleri 1902 senesinden beri Rumeli’yi bafltan bafla y›k›b yakmakta idi. Anâs›r-› muhtelife birbirine düflman idi. Feci bir sefalet ve büyük bir istibdat hükümfermâ idi. Herkes hükûmete karfl› bir tevahhufl ve infial beslerdi; kimse hal ü âtîsinden emin de¤il idi. ‹ki yüz tabura bali¤ olan kuvve-i cünûdiye idame-i asayifl edemiyordu. Ecnebî zabitlerin kumandas› alt›nda bulunan Vilayât-› Selâse5 heyet-i zab›tas› bu keflmekefle çaresâz olam›yordu. Müfettifl-i Umumî Hüseyin Hilmi Pafla ciddî bir kanuna tâbi olmayub idrâkât-› keyfiyesiyle idare-i maslahat ve avampesendâne safsatalarla Bab›ali ve saray-› hümayunu i¤fale müdavemet eylerdi. Ajan-sivillerin, maliye müflavirlerinin celb-i teveccühü içün ›slahat-› matlubenin akametini Bab›ali’ye isnad ile yaln›z flahs›n› kurtarmak istiyordu. Rusya ve Avusturya devletlerinin evvelce vukubulan teflebbüsât-› ›slahatcuyâneleri egerçi suret-i zahirede Makedonya i¤tiflaflat›na bir nihayet vermeye matuf ve masruf idi; fakat bu ›slahat›n zemin-i tatbiki refte refte Bulgar, S›rp, Rum ve Arnavut 96 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 mesâil-i milliye ve mülkiyesini ve bi’n-nisbe devletlerin iki buçuk as›rdan beri hayli u¤raflt›klar› fiark mesele-i mühimmesini tevlîd edece¤i takdir ediliyordu. Heyet-i devlet tayin-i vazâif ve teksîr-i tekâlife aid mevâdd-› âdiyeye ve maliyeye fazla atf-› nazar-› dikkat eder, mütevass›tlar›n gaye-i siyasiyelerini, aran›lan ›slahat›n mahiyet ve hikmetini keflf ile kendili¤inden katî bir fedakârl›¤a karar vermezdi. Edirne ve Yanya ile ‹flkodra vilayetlerini Makedonya’da tatbik edilmek istenilen tarz-› idareden hâriç b›rakma¤› Bab›ali azîm bir muvaffakiyet sayarak, bu tecrid ve taksimin illet-i hakikiyesini araflt›rma¤a bile lüzum görmezdi. Hükümdarân aras›nda vukubulan Reval mülakat› maskeyi kald›rm›fl, Makedonya ›slahat program› herkesi uyand›rm›flt›r. Avrupa’da bulunan Genç Osmanl›lar›n tahrikat›yla idare-i Hamidiye aleyhinde Manast›r’da teflekkül eden ‹ttihad ve Terakki Cemiyeti’nin harekât-› ihtilalkârânesi, ecnebî zab›tas›n›n mübâlats›zl›¤› sayesinde enzâr-› tecessüsden azade cereyan ediyordu. Arnavutluk’ta efrâd-› Cemiyet günden güne ço¤al›yor, idare-i mülkiye ve askeriye rüesâs› kendilerine vesile-i töhmet olmamak içün saray-› hümayuna karfl› efrâd-› mezbûrenin ›skat-› ehemmiyetine çal›fl›yor ve Müfettifl-i Umumî ajan-sivillerin ellerine serriflte-i ta‘rîz vermemek üzere anlardan dahi bu cemiyetin setrine lüzum görüyordu. Bu suretle remâd-› sükûnet alt›nda tutulan bu flule-i cevvale-i ihtilal birdenbire flirarebâfl-› iflti‘âl olmufl, binlerce Arnavutlar›n k›yam ve ifltiraki Y›ld›z’›n rehb u hiras›n› mucib olub, hükûmeti meflrutiyet-i idareyi ilana icbar eylemifltir. Pîflvâ-y› ehl-i k›yam olan Arnavutlar›n maksad› cidden hulus-› niyete, yani vatan-› umumînin istihlas›na mebni idi. Memâlik-i Osmaniyye’yi her halde ink›sam ve izmihlalden ve anâs›r-› muhtelife[yi] as›rlardan beru ribka-i esaret alt›nda bulunduran istibdad›n seyyiât›ndan kurtar›b, müsavat-› kâmileye ve hüsn-i idareye mazhar etmek isterlerdi. Lakin ricâl kütahbîn ve Türklükte mutaass›b olduklar› içün, husul-i maksaHat›rat 97 da meflrutiyetin tatbik-i halisânesini de¤il, yaln›z camia-i ‹slâmiyeyi zeria tutmufl ve bu hatalar›yla Ermenileri, Rumlar› ve milel-i sâire-i H›ristiyaniyeyi ürkütüb tekrar hiss-i taassublar›n› tahrik eylemifltir. Ortaya tecdîden at›lan müddeayât› adl u insaf ile bertaraf etmek laz›m gelirken, sanadîd-i cemiyet deruhde-i mesuliyet etmeksizin evvelemirde hükûmete icra-y› nüfuza k›yam etmifller, bilahare cüretlerini artt›r›b idare-i devleti bütün bütün yed-i istibdadlar›na alm›fllard›r. Bu maksada vusul bulunca, sanâdîd-i merkume cahilane bir nahvet ile cihana salâ-han-› mehabet olma¤a bafllam›fl ve Masonizm gibi esrarengiz isimlerle cemiyete girmeyenleri ve fikr ü emellerine kör körüne hâdim olmayanlar› saadet-i hürriyetten ve siyasî sa‘y u gayretten ve hatta hakk-› hayattan mahrum etmeye çal›flm›fllard›r. Art›k istibdattan e[fl]na‘ örfî ve keyfî bir idarenin netâyic-i hâz›ras›yla teflne-i adl u müsâvât olan anâs›r› ac› bir inkisâr-› hayale u¤ratm›fllar ve herkesi fikr u hevas›na yeniden sevk ile Memâlik-i Osmaniyyeyi bafltan bafla kan ile atefl içinde b›rakm›fllard›r. Halbuki Meflrutiyet’in gayesi, usul-i merkeziyeti bozmaktan ve mazinin hatalar›n› tashih eylemekten ibaret oldu¤unu düflünmemifllerdir. Fazla olarak, ne gibi gaye istihdaf ettiklerini bilahare ihtirâsât-› sefîlelerinin netâyic-i fecias›yla iffla eden Cemiyet’in rüesâs› akvâm-› muhtelifenin mevcudiyetini dahi mahv etmek ve mütecaviz ümemi baya¤› bir halîta-i milliye gibi birbirine katmak istediklerini göstermifllerdir. Bu saltanat-› esâfilin cüretyâb oldu¤u flu hareket ve flenaât, devlete bi’t-tab‘ zerre kadar bir menfaat etme[di]kten baflka, mülkün her taraf›nda bâis oldu¤u flûrifller, k›yamlarla ümem-i Osmaniyye’yi yekdi¤erine hasm-› can etmifllerdir. ‹stanbul’da Otuzbir Mart Hadisesi bu yanl›fl ve daha do¤rusu cinayetkâr hesab u zehablar›n netice-i elîmesi olub, o hareketin ve Meflrutiyet’i temin etmek üzere Selanik’ten ‹stanbul’a gelen ordunun bafl›nda hep Arnavutlar var idi. Her iki taraf bir fikr-i halis ile devleti kurtarmak, zulme nihayet vermek ve vatan-› umumîye bir hizmet-i mebrûrede bulunmak gibi bir maksad-› âlîye alet olmufl idi. Fakat ‹ttihadc›lar yine iz‘ans›z, 98 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 insafs›z davranmaktan hazer etmediler. ‹stanbul’da bulunmufl olan binden ziyade Arnavut askerini haks›z ve muhakemesiz mahva karar verdiler. Bunlar›, bir daha avdet etmemek ve gittikleri yerde mutlaka telef olmak üzere, tak›m tak›m Anadolu’ya sevk ettiler. Arnavutluk’taki halka karfl› da taburlar, alaylar gönderib, Cavid ve sonra Turgud fievket [fievket Turgut] paflalar gibi celladlar taslît eylediler. Bunlar›n vahfliyane ve bîrahmane yapd›klar› cinâyât› kafi görmediler. Mihver-i harekât olan Mahmud fievket Pafla bizzat sell-i seyf-i celâdetle Arnavutlar› tamam›yla ezmeye, kendisine fleref-cism-i nebahet olan o efrâd-› hamiyet-itiyad› ortadan kald›rma¤a kofltu. Hat›r-niflan-› acizanemdir ki, Sadrazam [‹brahim] Hakk› Pafla’ya Cercle d’Orient’da rast geldim. fien ü flat›r olarak Arnavutlar› tedibe giden Mahmud fievket Pafla’y› teflyî‘den avdet etti¤ini bi’l-beyan, adl u ihsan de¤il kahr u udvan politikas›n› fliddetle tatbike karar verdiklerini söyledi (41). Teessürât-› azîmemi beyandan sonra, “Devletin bütçesinde onsekizmilyondan ziyade bir aç›k varken, Balkanlar’daki bütün düflmanlar[›]m›za karfl› duran üç yüz bini mütecaviz bir kuvveti cevr ü eza ve ceng ü gaza ile daima ezmekten ise ›slaha çal›flmak evlâd›r. Bunlar devletin hâricen müdafii ve dahilen hâdimidirler” dedim. Telafl›n› ketm etmeyerek aram›zda bir zemin-i mübahase teflkil eden o mukarrerât-› elîmenin sekamet-i fecîas›n› itiraf ile men‘e muktedir olamad›¤›n› anlatt›. Müflarünileyhin bu acz-i mu‘terefi, Mahmud fievket Pafla’y› malum olan Irakiyane hasletinden, o hiss-i huflunetinden men etmemifl, Kosova valileri çifte Mazharlar gibi6 azg›n türedileri yeni yeni darbeler, nâflenîde fezahatlerle flurifl-i dahilîyi tezyid etmekten geri b›rakmam›flt›r. Hükûmet Arnavutluk’ta ara s›ra vukubulan harekât-› isyaniyeyi vesile-i tedib say›yordu. Ve Arnavutlar›n sadakat ve hamiyetinden emin olmak istemiyordu. Fakat bu isyanlar›n esbâb-› zuhurunu hiçbir vakit hakk›yla sorub anlamam›fl ve Arnavutlar›n avaze-i flikayetine kulak vermemifltir. Her zaman bir Hat›rat 99 tak›m esâfilin Arnavutlar aleyhinde yazd›klar› ittihâmât ve müftereyât› ayn-› hakikat saym›fl ve mazlum ve masum birçok efrâd› yak›b y›kmakta devam eylemifltir. Berlin Muahedesinden sonra Arnavutluk’ta vukua gelen ihtilâlât›n sâiki, hep mezâlimin ref‘i ve düflmanlar›m›z›n ifsâdât›n› men‘en baz› metâlib-i milliye ve muhikkan›n kabul ettirilmek istenilmesidir. Bu vukuat›n bafllu[ca]lar›ndan olub 1296 ve 1297 senelerinde zuhur eden ve Müflir Dervifl ve Süvari Feriki ‹brahim paflalar taraf›ndan bast›r›lm›fl olan harekât-› isyaniye hakikatte devletin idame-i hayat› teminine müstenid idi. 6 Eylül 1878 senesinde Yakova’da vuku bulan ve Berlinli Yahudi dönmesi Mehmed Ali Pafla’n›n7 katliyle hitam bulan k›yam dahi Karada¤’a, S›rbistan’a devletçe terk edilmek istenilen arazinin muhafazas› arzusuna mebni idi. (9 Ramazan 1290, 25 A¤ustos 1878). 1319 senesinde ise, Müflir Rüfldî Pafla’n›n teskîne memur oldu¤u ‹pek, Yakova ve Luma k›yamlar› bir tak›m ihtiyâcât-› milliyenin tatmini emeline münhas›r bulunmufl idi. 1321 senesinde Prizren’de ve 1322 senesinde tekrar ‹pek civar›nda vukua gelen ve Mirliva Cavid Pafla’n›n mezalimiyle hitam bulan ihtilaller hep i‘tisâfattan zuhur etmifl idi. 1324 senesinde ink›lab› vücuda getiren Arnavutlar mezalimden bîzâr olarak ref‘-i livây› ihtilal etmifller idi. Cavid Pafla yine bunlara karfl› istimal-i flid[det]e memur olmufl ve 1326 senesinde vukua gelen k›yam›n teskînine Turgud Pafla memur olub, bir tavr-› Hülagûyâne ile itmâm-› maslahat eylemifltir. 1327 senesinde Sultan Mehmed Han-› Hamis’e Kosova’da Sultan Murad-› Evvel’in meflhedi ziyaret ettirilmifl ve Arnavutlar›n celb-i kulûbuna ra¤bet lüzumu gösterilmifl ise de, Katolik Malisörleri bafltan bafla teslîh ve Arnavut Müslümanlar› eslihadan tecrid edilmifltir. Halbuki böyle bir siyasetle a‘sâr-› medîdeden beri bir vedad-› halis ile yaflayan bu vatandafllar aras›nda tohum-› flikak u nifak ilka edildi ve Balkan Harbinde ‹flkodra Malisörleri Karada¤l›lara iltihak ederek, ehl-i ‹slâm’›n hane ve me’vâlar›n› i¤râk ve a¤nam u mevâflîlerini nehb u isti100 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 rak hususunda bunlar Da¤l›lardan ziyade müsâraat gösterdi. fiâyân-› hayrettir ki, 1327 Haziran›n›n 10’unda ve Kosova sahras›nda ve Sultan Murad-› Evvel’in meflhedinde müctemi‘ olan Arnavut kitlesinin nümayifl-i sadakatkârânesine karfl› zat-› flahane nam›na Hakk› Pafla’n›n k›raat eyledi¤i hutbede onlar›n sadakat ve samimiyeti takdir olundu¤u halde, hâdisât-› zâile baz› müfsidlerin eser-i teflviki oldu¤undan bahisle belazedeleri müstahakk-› i‘tisaf görmüfl, muhtac olduklar› idare-i sâlime ile refah ve huzurun istikmal edilebilece¤inden ümid bile vermemifltir. Pafla-y› müflarünileyh, hitabesinde Arnavutlar›n cahil olduklar›n› ve kim ne söylerse kand›klar›n› söyledikten sonra, izale-i gaflet ve cehaletleri içün hükûmete terettüb eden vazifeyi vaad etmekten bile çekinmifl ve bu kitle-i masumîni ›slahatattan ziyade sözle ikna ve tatmine imkan oldu¤unu böylelikle Hakk› Pafla fiilen ispat etmek isteyib, Bab›ali’nin zalimane olan hareket ü siyasetini intâk-› hak kabilinden olarak alâ melei’nnâs itiraf etmifltir. Dâhiliye Naz›r› Tatar Hac› Adil Efendi Rumeli cevelan›ndan avdetle kürsî-i Mebusan’da irad eyledi¤i nutuk ne halk›n ihtiyâcât-› âcile vü mebruresini göstermifl, ne de seyyiât-› idareyi itiraf eylemifltir. Dâhiliye Naz›r› yaln›z Avrupa’n›n destân-› celalini, nur-i nübüvvetten daha saf sayd›¤› sahâif-i Osmanî[yi] k›raatle iktifa edib nice ahvâl-i hâileye sebeb vermifl ve bu suretle Rumeli’de saltanat-› seniyye-i Osmaniyyenin son dellal› olmufltur (42). Görülüyordu ki, ‹stanbul’da ve Arnavutluk’ta zimâm-› idareyi yed-i bî-iktidarlar›na alan yadigârlar, yaln›z kendilerinden ibaret sayd›klar› hükûmeti tezkiyeye sarf-› makderet ediyor, gayr-› kabil-i izale bir mübayenet ve münaferetle Arnavutlar› hiss-i sadakatten ve ellerindeki âlât-› mukavemetten tecrîde hasr-› mesai ediyorlard›. Tabir-i hakikatle tefsir-i macera edilirse denilebilir ki, merkez-i saltanattan bed’ ile en küçük bir ‹ttihadc›ya kadar hüviyet-i aslîmizi, mevcudiyet-i kavmiyemizi ortadan kald›rmaktan baflka birfley düflünülmez, bu gayeye vusul içün herfleyi yapmaktan hazer edilmezdi. Bunlar alelumum Hat›rat 101 sat›h-bînâne bir nazar›n tesiriyle milletimizi kaybetmek isterler ve o davada bulunmamak içün Arnavutlar›n Rum, Bulgar ve S›rp olmalar›na bile raz› olurlard›. Bu suretle müheyyâ-› hücum olan a‘dâm›za ebvâb-› ümid ü fütuhat› açma¤a ve befl yüz bu kadar seneden beri bekledikleri dem-i f›rsat› tacil ile Kosova melhamelerinin intikam›n› alma¤a sevk etmifller ve kendileri dahi devletin inkiraz-› karîbine kani olduklar› içün ân-› vâbestesini intizara koyulmufllard›r (43). Ahd ü Misak ‹pek Mebusu ‹brahim ve Elbasan Mebusu Hac› Ali Efendilerden gayr› (44) Arnavut mebuslar› ve eflrâf u ricâli, bir kere Reflid Akif Pafla’n›n ve bir kere Ergirili Halil Pafla’n›n konaklar›nda ve pek çok defa da hanemde akd-i ictima ettiler. Arnavutluk’ta cereyan eden ahvâl-i vahîmeyi ve hükûmetin takib eyledi¤i siyaset-i elîmeyi mevzu-i bahs ü müzakere eylediler. Evvel be-evvel tatil-i harekâta ve tadil-i taaddiyata karar verilmek ve ceste ceste tedâbîr-i sâlime ile bir idare-i âdile tesis edilmek üzere Bab›ali’ye müracaat edildi. Metâlib ü flikâyât ›s¤â olunmad›ktan baflka, mebuslara ve bütün Arnavutlara mühin ü haflin bir nazarla bak›ld›. Muahharan, mürettebat-› mîriyenin zemin ü zamana göre tarh u cibayeti ve Balkanlar’daki i¤tiflâflât devam ettikçe esliha toplanmay›b birer makbuz mukabilinde her kasabada ayr› ayr› der-anbar edilmesi ve memurînin lisan-› mahallîye vukufu ve Arnavut lisan›n›n tedrîsine müsaade olunmas› gibi, makul ve mutedil bir tak›m metâlib serdedilmesi üzerine Bab›ali her türlü ebvâb-› mükâlemeyi sedd ile Arnavutlar aras›nda ihtilaf ve tezad›n ibkâ‘›na çal›flt›. Arnavutlar›n bazu-y› himmet ü hamiyetiyle istihsal olunan Meflrutiyet’i ‹ttihadc›lar terzîl eyledikleri halde, her derde deva sayd›klar› içün baflkaca ›slahat arama¤› ayn› ihanet ve kavmiyet nam›na ortaya konulacak bütün müdde102 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Hat›rat 103 ‹pek mebusu Haf›z ‹brahim (sar›kl› olan) ‹ttihad ve Terakki Cemiyeti ileri gelenleriyle, 1908 ayât› inkisam ü infirada vesile addiyle pek büyük bir h›yanet sayd›klar›n› cümlemize anlatt›lar (45). Halbuki herkesçe aran›lan Meflrutiyet kuru bir davadan ibaret de¤il idi. Usul-i merkeziyeti y›kmak, her kavmin, her yerin ihtiyac› nisbetinde bir idare-i mahalliye esas›n› koymak laz›m gelirdi. Arnavutluk’ta devam eden su-i idare ile mezalim-i müteaddidenin tevlîd etmekte oldu¤u muhatara-i uzmây› onlar da bizim ile beraber gördükleri halde, pâyâns›z ve cahilane bir gurur ile bedahete karfl› durma¤a ve mücerred kendi fikr ü emellerini tervîc etmeye hasr-› mesai ediyorlard›. Cemiyet’in efrâd› bile emin idi ki, bu taaddiyâttan dolay› bütün akvâm-› Osmaniyye müfltekî ve devletin selametinden, halk›n huzur u rahat›ndan herkesin ümidi munkat›‘ idi. Selanik avdet[î]leri gölgelerinden lerzân olurken, Manast›r’da Selanik’de tab‘ u neflr ettikleri palasparelerin üzerlerine koyduklar› korkunç ünvanlar ile alemi ürkütmek ve ayn› zamanda milleti, hamiyeti ve bütün manas›yla cemiyeti kendileri temsil etmek istiyorlard›. Said Paflalar, Hakk› Paflalar, Cavid Beyler gibi demagoglar›n laklaka-i bîsûduyle kendilerini ve idare-i seyyielerini hal ü istikbalin mâ-bihi’l-k›vâm› gibi halka göstermek, her türlü mehâlikin önünün ald›klar›na ve alacaklar›na inand›rmak daiyesini beslerlerdi. Kimsenin feryad ü flikayette bulunmas›na, kimsenin zülf-i yare dokunmas›na müsaade edemeyeceklerini anlat›yorlard›. Bunlar isterdi ki, ordu-y› Osmanî’nin bafltan bafla bir manzume-i kahr u kuvvet oldu¤una, dünyay› yerinden oynat›r satvet-i mücessemeden ibaret bulundu¤una alem inans›n ve memleketin müdahalât-› ecnebiye ve flikayât-› dâhiliyeden tamam›yla azade bir halde kald›¤›na herkes kâil olsun; devr-i dilârâ-y› Meflrutiyet dedikleri o mefl’um eyyâm-› fetret ü gaflet Fatihlerin, Selimlerin ahd-i saltanatlar›ndan daha kahhar oldu¤una iman getirsin (!!) ve bu suretle kendileri keyfe mâ yeflâ’ hükm ü hükûmet sürsün. Bilinmez ve bilmek istemezlerdi ki, bir devletin vücud-i feyzi adl ile kâimdir ve zulme sapan devletler ne kadar kavi olsalar inhitata ve akibet inkiraza mahkumdur. O ca104 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 hiller bilmezlerdi ki, bir enmûzec-i ümem ü milel halinde olan saltanat-› Osmaniyye ancak her kavmin hakk-› hayat-› millîsini tan›mak, ona göre muhtac oldu¤u bir idare-i sâlimeyi vermekle daim olabilir. Onlar ö¤renmek istemezlerdi ki, bir milleti ezmeye imkan varsa da bir milletin hiss-i mevcudiyetini, fikr-i hodperestîsini nez‘ etmek ihtimali yoktur ve cebr u tazyîk ancak nefreti, tefr[i]kay› tevlîd edebilir. Rüesâ-y› Cemiyet aram›zda bulunan baz› zevât›n kendilerine gösterdikleri mudârâya ve cümlece flâyân-› kabul olarak tebli¤ k›l›nan mahsul-i flûrâya nazar-› iz‘an ile bakmam›fl, Arnavutlara matuf olan huflunet u ru‘ûnetleri herkese ve her ifle karfl› rûnüma olmufl idi. Cemiyetçiler, mebusan›m›zdan fleyhü’l-ahrâr say›lmas› laz›m gelen ‹smail Kemal ve efkâr-› münevvere ashab›ndan Müfid ve Hasan beyleri mühinâne tenkil ve muhaflfli[yâ]ne tahkir eylemifllerdi. Meclis-i Mebusan’da yaygaralar› taarruzat-› nârevâlar› ile kimseye f›rsat-› kelam vermiyorlard›. ‹stanbul’da idare-i örfiyeleriyle, gizli ve aflikâr suikastleriyle erbâb-› hamiyetin flikayetlerini kesiyorlard›. Halbuki ortadan kald›rmak kolay olabilirse de, onun f›kdân›yla bâb-› muhalefet seddedilmifl olmaz. Hüner odur ki, ifnâs› de¤il hatas› aran›la ve ispat edile. Herkese alâ kadr-i ukûlihim hak ve hakikat gösterile. Silsile-i fezâyihle ba¤lan›lan ukdeler her zaman çözülür ve çözüldükçe cism-i devleti gayyâ-y› inhitat ü izmihlale götürür. Cemiyetin Arnavutluk’ta ordular›, cellad-› bî-emanlar› eflrâf-› mahalliyeyi as›b kesiyorlar, erbâb-› hamiyeti muzika çald›rarak alâ melei’n-nâs darb ü tezlîl ediyorlard› (46). Herkesin harîm-i ismeti bas›l›yor, masumîn süngülerle telef ediliyor, izzet-i nefs-i millî görülmemifl bir vahflet-i caniyane ile ayaklar alt›na al›n›yordu. Bununla beraber, enzâr-› âmmede hep Arnavutlar müsalemet-i umumiyece muz›r, huflunet-i f›triyelerinde muz›r bir mahluk gibi gösteriliyordu. Bulgarlar, S›rplar, Rumlar ve hatta ekall-i kalîl olan Ulahlar Rumeli’de mevcudiyet-i kavmiyelerini muhafaza meram›yla ke’l-evvel râyetkefl-i ihtilal olmufl; atefl-i kin ü intikam alev-rîz olma¤a bafllam›fl idi (47). Hat›rat 105 Prifltineli Hasan Bey (1873-1933) Rumeli’yi tehdit eden bu hal-i hatarnâke ve halk›n hâlet-i ruhiyesine göre bir ink›lab-› idareye ihtiyac-› azim var idi. Diyaneti kavmiyete tercih eden erbâb-› dânifl dahi her türlü vesâit-i dad-hâhâne ile zimamdârân-› ‹ttihad’› intibaha davet etmifl, ‹ttihadc›lar›n muhalefet-i ümid-flikenânesiyle onlar da hüzn ü ye’se düçar olmufl idi. Zavâb›t-› akliye ve ravâb›t-› nakliyeden tamam›yla vareste olan bir idare-i keyfiye, art›k adl ü hikmetle de¤il, batfl u fliddetle icra-y› nüfuz etmek isterdi. Umumumuza iki tarîk kalm›fl idi: Ya Rumeli’de mahkum-› zeval say›lan flevket-i Osmaniyye’nin tarraka-i izmihlaliyle ân-› k›tali beklemek, birlikte can vermek, veyahud kavmiyeti esas matlab sayarak ortaya at›l›b da yang›ndan mal kaç›r›rcas›na kendimizi kurtarmak! Malumdur ki, fleriat-› garrâ bir milleti girdab-› fenaya sevk eden ve mezalimi men‘e muktedir olmayan bir hükûmete karfl› isyan› tansîs ediyor; o milletin ilk saflar›nda bulunan erbâb› kudretin de rehber-i harekât olmas›n› ve hayat-› milliye ve selamet-i mülkiyesini her nas›l olsa istihlasa çal›flmas›[n›] emrediyor. 106 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Ergiri mebusu Libahoval› Müfid Bey (soldaki) Berat mebusu Aziz Viryoni Pafla (sa¤daki) Bu fariza-i diniye ve vazife-i medeniyeyi ifa etmek maksad›yla taraf-› acizanemden gösterilen lüzum ve edilen davet üzerine Berat mebusu ‹smail Kemal Bey, Aziz Pafla Viryoni, Prifltineli Hasan Bey, Ergiri mebusu Libohoval› Müfid Bey, Draç mebusu Esad Pafla ile hanemde akd-i ictima ettik ve cümlemizin yed-i emaneti Kuran-› Kerim üzerinde olarak milletimizin, memleketimizin halâs›na, idame-i hayat ve mevcudiyetine cansiperane ve fedakârane çal›flaca¤›m›za ahd u misak eyledik (48). Bu ahd u misaktan sonra serzede-i zuhur olan ihtilal, ‹ttihadc›lar›n iddias› gibi sandalye kavgas›ndan, üç befl kifliye reva görülen fliddetten ileri gelmiyordu. ‹syan›n âmil-i mutlak› muhakkaku’l-vuku‘ gördü¤ümüz felaketin, ›slah-› idareden meyusiyetinin tesir-i elîmi idi. (49) Bab›ali pister-i gaflete yatm›fl, paras›zl›k saras›na tutulmufl ve h›rs u tezad ile Rumeli’ni elden ç›karmaya karar vermifl idi. En basit bir nazar-› siyasîye malik olanlar›n gözüyle görülen Balkan ittifaklar›n›, haz›rl›klar›n› görmüyor, görmek istemiyor, vatan›m›z› baya¤› düflmana peflkefl çekmeye çal›fl›yordu. Hat›rat 107 Metâlib-i Milliye 1328 senesinin Temmuzunun 9’unda [23 Temmuz 1912], [Ahmed] Muhtar Pafla Kabinesi Said Pafla Kabinesi’ni istihlaf etmifl (50), Meclis-i Mebusan’› 23’ünde fesh eylemifl idi. Kabinenin teflkilini müteakiben Sadrazam beni, Arnavut mebuslar›n› Bab›ali’ye davetle müzakerâta giriflmiflti. Rüfekâ-y› kirâm›m meclisin in‘ikâd› müddetince bizi grup riyasetine intihab ettikleri içün Prifltine’den, Üsküb’den, ‹pek’den çekilen telgrafnameler bize geliyor, metâlib-i kavmiyenin neden ibaret oldu¤u malum oluyordu. Med‘uvvîn meyan›nda merhum Reflid Akif Pafla dahi var idi. Müflarünileyh Bab›ali’yi hoflnud etmek emeliyle metâlib-i kavmiyeyi mümkün mertebe tadil eylemek istedi. Halbuki kabine[nin] bizden ziyade Pri[fl]tine’de ictima eden rüesây› ikna etmek[li¤i] laz›m gelirdi. Onlar ise Meclis’in feshinden sonra dahi metâlib-i mesrûdenin tak›m›yla kabulünü musirrâne arayorlard› (51). Binaenaleyh, Bab›ali’nin bizimle tadilat pazarl›klar›na giriflmesi izâa-i vakitten baflka bir fley de¤il idi. Said Pafla dahi mevki-i iktidardan sukut etmezden bir gün evvel beni ve Çaml›k mebusu fiahin Bey’le Esad Pafla’y› Bab›ali’ye davet etmifl; metâlibin tadilini istemifl olmas› üzerine, bunun gayr-› kabil oldu¤u cevab›n› vermifl idik. Müflarünileyh ›srar›m›za karfl› metâlibin derdest-i kabul oldu¤undan bahisle, Prifltine’ye telgraf keflide etmekli¤imizi teklif etmifl ise de, bilmukabele kendisinden bunu müekkid arad›¤›m›z bir tezkereyi vermekte tereddüd etmesi üzerine flahid-i zûr makam›nda bizleri tutmak ve metâlibi sonradan reddetmek istedi¤ini anlam›flt›k. Muhtar Pafla’n›n arzusuna dahi mümâflâta imkan görmedi¤imiz gibi, mesuliyet deruhde edecek bir vaziyette bulunmad›¤›m›z da aflikâr idi. Bir iki defa Harbiye Naz›r› Naz›m Pafla ile fieyhülislam Cemaleddin Efendi merhum ayr› ayr› Meclis’ten ç›km›fl, bizi ikna‘a çal›flm›fl ise de, ›s¤â etmedi¤imizden ve Meclis’e döndükten sonra dahi vaki olan ›srara karfl› ›srar gösterdi¤imizden, Bab›ali metâlib-i kavmiyemizi tamam›yla kabule mecbur olmufltur (52). 108 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Keyfiyet-i kabul gerek Bab›ali’den Heyet-i Tahkikiye reisi ‹brahim Pafla’ya ve gerekse taraf›m›zdan rüesâ-y› erbâb-› k›yama yaz›lm›fl idi (53). Binaenaleyh, 20 A¤ustos tarihiyle müflarünileyh ‹brahim Pafla’dan gelen cevabda, Arnavutluk k›yam›na o günden itibaren hitam bulmufl nazar›yla bak›laca¤› bildirilmifl, herkese ümid-i sükun vermiflti (54). Latin hurûfunun red veya kabulü yolunda bir müddetten beri matbuatta cereyan eden mübâhasât ü müflâcerâta hâtime çekmek üzere Arnavut metâlibinin kabulü günün ferdas› devletçe tedrisat-› lisaniyemizin kamilen serbest b›rak›lm›fl oldu¤una dair bir makale tahrir ve bu s›rada fleriat-› mutahharan›n müsaid oldu¤unu müeyyid evvel ve ahir cerâid-i yevmiyede ilan etti¤im delâil-i diniye ve berâhin-i medeniyeyi telhisen tastîr etmeyi bir vazife-i vataniye saym›fl, tenvîr-i müddeâya lüzum görmüfl idim (55). Zaten bu hurûfun ahkam-› diniyeye münafî oldu¤unu söyleyib, kullananlar› tekfîr cüretinde bulunan Musa Kaz›m Efendi’ye evvelce bir aç›k mektub yazarak, kendisinin Farmason oldu¤u flayialar›n› tekzib eylemedi¤i takdirde iflgal eyledi¤i makam-› bâlâdan çekilmesi lüzumunu ihtar eylemifl idim. Kendisi taât u ibadât›ndan ve hilaf-› fler‘-i flerif hiçbir mesle¤e dahil olmad›¤›ndan bahisle tezkiye-i nefs etmek istedi¤i halde, beyan-› hakikat ve itiraf-› kusur u kabahat eylemifl olmakla, istifaya mecbur olmufl idi. Latin hurûfu aleyhine olarak Cemiyet’in tezvirât ve tesvilât›n› iltizam edenler ba‘de-mâ sükuna muztar kalm›fl, evvelce bir mesele-i diniye fleklini alm›fl olan bu lazime-i terakki, art›k ikmal-i flevk u [h]âhifl? ile umumen kabul edilmifltir. ‹htirasât-› Yunaniye Arnavutluk ahvâlinde meflhud olan sükun üzerine art›k ‹stanbul’da temdîd-i ikamete lüzum görmedim. Alelâde banyolara gitmek üzere A¤ustosun 30’unda ‹stanbul’dan hareket ile Hat›rat 109 Yunanistan’da Ezipso kasabas›na gittim. Eylülün 30’u idi; herkesde azim bir telafl ve heyecan var idi. Yunan umumî seferberlik ilan ediyord›. Otel sahibi gelib, hemen gitmezsem vapurlarda, flimendüferlerde yer bulmakl›¤›m gayr-i mümkün olaca¤›n› anlatt›. O gün vapur ile Halkida’ya vâs›l oldum. Mükellefîn-i askeriye[nin] üç gün zarf›nda toplanmak üzere davet edildiklerini anlad›m. Ve fi’l-hakika, o küçük kasabada etraftan gelmifl alt›yedi bin efrâd topland›¤›n› gördüm. fiimendüferler askerlerin eline geçmifl idi; furgonlarda bile yer bulmak muhal idi. Tanad›¤›m baz› zevât›n delaletiyle müteheyyî-i azimet olan iki mebusu tavsît ettik. Bin türlü müflkilattan sonra tahsis olunan bir kompartmana bizi de kabule muv[a]fakat olundu. Bunlar Baflvekil Venizelos’un tarafdarân›ndan idiler. Yolda Yunanîlerin adeti vechile siyasiyattan birçok bahisler açd›lar. Harbin gayr-› kabil-i ictinab oldu¤unu anlatt›lar. Venizelos’u tan›yub tanamad›¤›m› sordular. Evvelce bir kere kendisiyle mülakat eylemifl oldu¤umu söyledim. Atina’ya vusûlümüzü müteakib, bunlardan biri gelib Baflvekilin bizim ile görüflmek istedi¤ini söyledi. Müflarünileyhin eski Kaliro’da deniz kenar›nda ve tenha bir yerde bana muntaz›r olaca¤›n› anlatt›. Bir araba ile mahall-i muayyene gittim. Müflarünileyh mebusandan Negroponti ile birlikte gelmifl idi. Negroponti benim ile tan›flt›ktan sonra bizden ayr›ld›; ben Venizelos’la sahilde yaln›z kal›b konuflma¤a bafllad›m. Müflarünileyh Jön-Türklerin idaresini fledid bir lisan ile tenkide bafllad›. Selanik’de Hamalbafl› Kerim A¤a’dan bed’ ile Bab›ali ricâline var›ncaya kadar, bütün Türkiya’n›n Yunanîlere yapt›¤› muamelât-› nâ-reva ve tahammül-fersâdan, imtiyazât-› mezhebiyeyi la¤v ile anâs›r-› muhtelifeyi Türklefltirmeye kalk›flmas›ndan, bunlar›n her türlü âsâr-› milliyelerini, an‘anât-› tarihiyelerini mahv etmek istemesinden, baykot [boykot] mücadelelerinden bahis ile flikayetlerde bulundu. Art›k düflmanlar› olan Bulgarlarla hemdest-i vifak u ittifak olacak derecede Yunanl›lar›n tazyîk ve tehdid edildiklerini söyledi. 110 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 -“Türklerin siyaset-i hâz›ralar› kabil-i ›slah u tadildir. Lakin Bulgarlarla yap›lan ittifak›n tevlîd edebilece¤i netice-i elîme Yunan› lâbüd ezer. Binaenaleyh, Türklerle çare-i tesviye bulma¤a çal›flmak, Bulgarlar ve S›rpl›larla birleflmek cihetini aramaktan eslemdir” dedim. Bu zemin üzerine aç›lan mübahase neticesinde Venizelos, -“Bulgarlarla müttefikan Devlet-i Osmaniyye’ye karfl› harekât-› hasmanede bulunmaktan ise, Türklerle uyuflma¤› ben de ez-her-cihet tercih ederim. fiu kadar ki, Girid’in idaresince aran›lan suret-i tesviyeyi bulmak ve Rumeli’de Rum unsurunun duçar olmakta oldu¤u tazyîkât-› fledidenin terkiyle bir idare-i sâlime taht›nda hukuk-› milliyeyi temin eylemek imkan› olsa, bugün dahi müzakerâta giriflmeye haz›r›m” cevab›n› verdi. -“Bu teklifi Bab›ali’ye yazmak üzere bana üç-dört günlük bir müsaade verebilirse, iki hükûmetin te’lif-i beynine tavassut ile bahtiyar olurum” dedim. Buna muvafakat ettikten sonra, Arnavutluk meselesine ve vukuat-› hâz›raya nakl-i kelam etti. Venizelos, Arnavutlar›n ekseriyetini teflkil eyledikleri yerlerde sahib ç›kma¤a haklar› olduklar›n› ve Yunan hükûmeti her halde bir Arnavutluk’un teflekkülü arzusunda bulundu¤unu beyan ile, Arnavutluk’un hududunu alâ vechi’t-tahmîn tayin etmek istemifl, Himara’y› tamamen, Ergiri, Görice sancaklar›n› k›smen Yunana terk edecek bir hatt-› mevhum ile hudud-› mebhûsun-‘anhây› tarif etmifl idi. Buna itiraz ettim ve bu yerlerde Yunanîlerin vaziyet ve cinsiyet itibariyle bir hakka malik olmay›b, temayülât-› amme dahi Arnavutlar›n lehinde oldu¤unu ve mezheb veya mabed ü mektebe istinaden bu yerler üzerine iddia-y› hukuk edilirse, Arnavutlarla hiçbir zaman uyuflmak imkan› olmad›¤›n› izah eyledim. Müflarünileyh muns›fâne (!!) davranarak, -“Himaral›lardan yüzlerce adam bugün Yunanda bulunurlar, bunlar›n meflru flikayetlerinden emin olsam, Himara’n›n hâric kalmas›ndan müteessir olmam. Ergiri ve Görice’ye gelince, bu yerler hukuk-› kavmiye ve delâil-i tarihiyeye göre Yunana aiddir. Mamafih, adilane ve mutedilane tashih-i hudud Hat›rat 111 etmek içün ahalinin reyine müracaat etmeye de kâil oluruz” dedi. Ve o s›rada Yunanîlerin meflhud olan tezahürat-› vatanperverânelerini sena ile, muvaffakiyet ü muzafferiyetten tamam›yla emin oldu¤unu söyledi. Yanya’da Türklerin 2.600 nefer mevcud[u] bulundu¤unu (56), Rumeli halk›n›n hükûmete karfl› perverde etti¤i hiss-i nefrete binaen, tahflîdât-› serîaya imkan görmedi¤ini, Türklerin muhakkak addeyledi¤i izmihlallerine Bulgarlarla çal›flmak mecburiyetinde bulundu¤undan dolay› azim teessüfler etti¤ini anlatt›. Venizelos’un yan›ndan ayr›ld›¤›m gibi otele gelib, makam-› sadarette bulunan Gazi Ahmed Muhtar Pafla’ya hitaben bir mektub tastîr ettim. Sadrazama hem Yunan Baflvekili ile olan mükalememi hem Yunanl›lar›n iki yüz yirmi bin kiflilik bir ordular›, Yanya’da ve hudut üzerinde mevcut yedi sekiz tabura karfl› müheyyâ-i hücum oldu¤unu tafsîlen beyan eyledim. Bulgarlar iki yüz elli bin, S›rpl›lar yüz elli bin ve Karada¤l›lar k›rk bin asker ihzar eylemeyi taahhüd ettiklerini (57) ve terhîsât-› askeriyemizden sonra Rumeli’nin bafltan bafla hâlî kald›¤›n› ve halihâz›ra göre halk pek ziyade müteneffir olub, her ne kadar azm u cehd edilse, sürat-› matlube ikmal-i tedârükâta ve tashih-i hissiyâta imkan olmad›¤›n› ve harbin akibeti, muhakkak olarak Devlet-i Aliyye’nin Rumeli’de zevali gibi bir musibet-i uzmâ olaca¤›n› izah ettim. Her ne türlü fedakârl›kla olursa olsun, harbden ictinab edilerek evvela Yunanîlerle ve ba‘dehû Islavlarla bir itilaf ciheti aramak ve bulmak lâbüd oldu¤unu anlatma¤a çal›flt›m. Arîzam› suret-i sâlimede îsal ve münderecât›na kendi dahi kesb-i ittilâ etmek üzere, mekflûfen sefire götürdüm. Sefir Muhtar Bey (58), Müsteflar Halilî Cemil Bey, Ataflemiliter Miralay Laz Zeki Bey ve Evrak müdürü Yusuf ve Katib Fuadpaflazade Esad beyler haz›r oldu¤u halde odaya girdi. Muhtar Bey mektuba nazar-endâz-› istihfâf olarak, -“Beyefendi, sizden sadakat ve hamiyet beklerdik. Bugün devleti harbden al›koymak, itilaf cihetini aramak içün düflmanlar›m›z›n kuvvetini i‘zam etmek caiz de¤ildir” der demez kan bafl›ma s›çrad›. Mektubu elinden ald›m. 112 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 -“Hakikati yazmak nazar›n›zda hamiyetsizlik ise, ben bununla iftihar ederim. Devletin vaziyet-i siyasiye ve askeriyesini, memleketin ahvâl-i ruhiyesini bilmeyerek harbi tervîc edenler kadar nazar›mda muhtî kimse yoktur” dedim (59). Kendini bugüne kadar tanamad›¤›m ve bir daha görmedi¤im Müsteflar Cemil Bey bir metanet-i kamile ile sözümü tasdik ettikten sonra sefarethaneden ç›kt›m. Avusturya sefareti vas›tas›yla mektubumu ‹stanbul’da damad›m Libohoval› Âyet Bey’e gönderib, Sadrazam Muhtar Pafla’ya bizzat takdim etmesini yazd›m (60). Bu mektub Teflrinievvelin 4. günü vüsul bulub, Meclis-i Hâss-› Vükela mün‘akid iken k›raat olundu¤u zaman, vükeladan birço¤u serbeceyb-i tefekkür olduklar›n› muahharan birinden haber ald›m. Hayfâ ki, Bab›ali’nin hav[a]lisinde bir alay avare-serin yapt›klar› nümayifl-i cengcuyâneye mukavemet ede[me]mifl ve harbi mülahaza ve tedârüksüz olarak ceffe’l-kalem ilan cüretinde bulunan Muhtar Pafla ile rüfekâs›n› devletin muhafaza-i istikbali vecibesinden nükûl ve hiçbir mesuliyeti olmayan o flirzime-i kalîlenin alayifl-i hamiyetini bütün ümmet-i Osmaniyye’nin arzu-y› harbcuyâneleri tarz›nda kabul etmifl, ilan-› cihada karar vermifltir (61). fiâyân-› dikkattir ki, Rusya Seferinde Anadolu cebhesi serdar› olan Gazi Muhtar Pafla devletin nevâk›s-› külliyesinden, ümerân›n iktidars›zl›¤›ndan ve efrâd›n itaatsizli¤inden dolay› u¤rad›¤› hezimetler üzerine temenni-i mevt edecek derecede ye’s ü hayrete düçar oldu¤unu yaz›yordu. Muhtar Pafla’n›n tecrübesi ve ilm-i askerîsi, yine ayn› ahvâle maruz olaca¤›n› kendisine takdir ve tahmin ettirmeye kafi idi. Alelhusus, harbi ilandan evvel Harbiye Dairesi’ndeki müstahzarat›, devletin vaziyet-i maliyesini, halk›n hâlet-i ruhiyesini bilmesi laz›m idi. ‹stanbul, f›rka ihtirâsât›yla bir ateflgede-i fetret ve Rumeli ahalisi düçar-› bîm u hayret idi. A‘dân›n befl yüz bin (62) kiflilik ordular›na karfl› devletin toplayabilece¤i efrâd›n miktar›n›, suret-i sevkini ba‘de’t-tahkîk harb karar›n› vermeye mecbur idi. Sadrazam [Ahmed] Muhtar Pafla’ya halisane olarak verdi¤im malumat s›ras›nda Preveze’de otuz nefer topçudan ve Hat›rat 113 mevcudu noksan olmak flart›yla Yanya’da sekiz, ‹flkodra’da Arnavutlar› tedîb ü tenkîle giden yedi taburdan baflka bir kuvvet olmad›¤›n›; Malisörlerin Karada¤l›lara iltica ve iltihak ettiklerini; Kosova’da, Manast›r’da terhîs olunan yüz k›rk befl taburun, yani yüz yirmi bin muallem askerin yerine âher bir kuvvet ihzar edilmedi¤ini ve gönderilmek üzere zaman ve mekan müsaid olmad›¤› delâil-i muknia ile izah etmifl idim. Malumat› sahîhaya müstenid olan (63) bu maruzat›n, Sadrazam›n cüz’î bir teemmül ile nazar-› dikkate [almas›] ve lemhatü’l-basarda donanmalar vücuda getirib Anadolu’dan Rumeli’ye bahren sevkiyat-› askeriye icras›n›n mümkünsüz bulundu¤unu kendisiyle Bahriye Naz›r› bulunan mahdumu Mahmud [Muhtar] Pafla’n›n bilmesi laz›m idi. Buralar›n› bilmediler ve bilmek istemediler. Harbi ilan ile Rumeli k›t‘a-y› mübarekesini serteser bir dârü’l-fecâyi‘e çevirdiler ve bi’n-netice zayi ettiler. Muhakeme-i Hakikat Mahmud Muhtar Pafla kendisinin dahil oldu¤u babas›n›n kabinesini tezkiye maksad›yla Ruzname-i Hürriyet’te8 diyor ki: “Her kang› bir devlete hâriçten vuku bulacak bir müdahale veya tecavüze karfl› Heyet-i Vükelân›n yapaca¤› fley, mesul olan makâmât-› askeriyeden devletin kudret-i askeriyesine dair istîzâhatta bulunmak, siyaset-i hâriciyesini ve hall-i meseleyi alaca¤› cevaba tâbi k›lmakt›r.” ‹flte Muhtar Pafla dahi ol vechile hareket ederek heyet-i erkân› toplad› ve vaziyet-i askeriye hakk›nda malumat istedi. Ald›¤› cevab ise, seferberli¤in 20. günü kabiliyet-i tedafüiyenin elde edilece¤i ve 25. günü dahi kabiliyet-i taarruziye has›l olaca¤› merkezinde idi. Muhtass u mesul olan bir heyetin bir ilam›na karfl› herhangi [bir] kabinece yap›lacak fley, ancak harbi mehmâ-emken tehir edecek surette davranarak, laz›m gelen yirmi günü kazanmaktan ibaret idi. Nitekim böyle yapt›!? Fakat insaf ile tedkik olunursa, flu makdaret kabinenin beraatine de¤il, mesuliyetine delalet eder. Zira Dev114 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 let-i Osmaniyye harbe karar vermezden akdem, düflman›n sevk ü i‘zam edebilece¤i kuvvete göre tedafüî ve tecavüzî tedârükât›n› görmeye mecbur idi. Dört hükûmetin câmi‘ oldu¤u on milyon nüfustan yüzde on nisbetinde asker al›nabilece¤i kaziyesine göre, karfl›sunda min haysü’l-mecmu‘ bir milyon asker bulunabilece¤ini tahmin etmeli idi. Ve ona göre hal-i tedâfü‘î kabiliyetini kazanmak içün kaideten bunun n›sf›n› tehyie etmeli idi. Rumeli’de terhis olunan yüz k›rk taburdan sonra, bilcümle mevâki-i askeriyede elli-altm›fl bin kifli kalm›fl idi. Bu miktar› haddi nisab›na ibla¤ etmek içün daha dört yüz elli bin efrâda ihtiyac var idi. Efrâd-› merkume Rumeli halk›ndan olmak flart›yla ala’l-farz› ve’t-takdîr cem‘ ü sevk olunmak ihtimali olsa bile, tedafüî bir vaziyetin temini içün yirmi ve yirmi befl gün kafi de¤il idi. Tecavüzî harekât düflman adedinin iki misli raddesinde bir kuvvete malik olma¤a mevkuf idü¤ü malum idi. Binaenaleyh, Rumeli k›tas›ndan daha bir buçuk milyon askerin ihzar›na ne nüfus-› umumiye nisbetle imkan-› maddî tasavvur olunabiliyordu ne de ahvâl-i mevkiiye buna müsaid idi. Bunlar› istemedikleri bir cenge sevk içün hükûmetin nüfuzu kafi de¤il idi. Vatanlar›n› müdafaa içün hududa sevk olunacak ahali-i ‹slâmiyenin arkas›nda kalacak haydutlar›n h›yanet u flenaatlerini dahi düflünmek laz›m idi. Anadolu’dan gelecek askerin yirmi ve yirmi befl günde cem ile menât›k-› harbiyeye sevki her ihtimalden baîd idi. Vesâit-i berriye mefkud ve Adalar Denizine hakim olan Yunan›n kuvâ-y› bahriyesine karfl› koyacak bir kuvvet nâbûd idi. Bunu en basit malumata sahib bir köy muhtar› dahi biliyordu. Alelhusus Mahmud Muhtar Pafla Bahriye Naz›r› s›fat›yla bu hale herkesten ziyade vak›f idi. Bir de, yirmi ve yirmi befl günde toplanacak bir asker ne ile teslîh ve nas›l idare olunacakt›? Hat›r-niflân›md›r ki, Kamil Pafla’n›n sukutundan sonra Viyana sefaretiyle paylaflm›fl olan Hüseyin Hilmi Pafla’y› Viyana’da görmüfltüm.9 Biraderim Ferid Pafla merhum[un] Ayan Reisi s›fat›yla Hilal-i Ahmer’in idare ve muamelât›nda mervî veya mer‘î olan suistimalâttan Hat›rat 115 bahisle yazd›¤› bir ihtarname, Hilmi Pafla’n›n arkadafllar› olan Bab›ali rehzenleri taraf›ndan kendisine gönderilmifl, reisi oldu¤u cemiyetin müdafaa edilmesi kendisinden taleb olunmufl idi. Merhum biraderin itiraz-› muhikkini nâbecâ görerek i¤birar u teessürünü beyan sadedinde, kendisinin açt›¤› harbi zemin-i mükaleme tutmufl ve bu sebeble devletin befl yüz yirmi bin küçük ve yüz bin büyük çapda mavzerle, Henri Martini’den yüz bin de ifle yaramaz tüfengi oldu¤unu söyleyib, tasdik-i müddeâ içün kasas›ndan ç›kard›¤› bir de pusulay› ortaya koymufl idi. Hüseyin Hilmi Pafla’n›n bize gösterdi¤i bu hesab› nâ-savâb elbette rüfekâs›n›n dahi manzûru olmufl idi. Birbirine benzemifl ve cebhaneleri karmakar›fl›k ve muhtelif olan ve ‹flkodra’dan bed’ ile Yemen ve Necid sahralar›na kadar da¤›t›lm›fl bulunan o eslihan›n k›ymeti vükelâ-y› devletce elbette bir lahza olsun düflünül[me]miflti (64). Kezâlik, devletin bunca nevâk›s›na karfl› harbin idamesi içün muhtac olaca¤› paray› heyet-i askeriye de¤il, Heyet-i Vükelâ hesab ve tedârüke mecbur idi. Hazine-i devlet aceze maaflât›n› ve en adî rûzmerre mübremât›n› tedârükten aciz idi. Vakt-i harbde hâriçten istikraz etmek imkan› da yok idi. Zira Avrupa hükûmetleri bîtaraf kalacaklar›n›; yani maddî olsun, manevî olsun, devlete müzaherette bulunamayacaklar›n› tebli¤ etmifllerdir. Dahilde masârif-i harbiyeye tekabül edebilecek servet ü mürüvvetin adem-i vücudu ise, Gazi Muhtar Pafla ile o¤lu Mahmud Pafla’n›n ianeten bir para vermemeleriyle sabit idi (65). Muhâs›m devletlerin dördü dahi Rumeli ile hem-hudud idi. ‹stedikleri yerlerden kolay kolay tecavüz ve tehâtî edebiliyorlard›. Bunlar›n vesâit-i nakliyeleri Devlet-i Osmaniyye’ye nisbeten mükemmel idi. Tabur ve alay merkezlerinde efrâd›n kayd› yok; mekkârelerin hesablar›n›, cedvellerini bulmak muhal. Umum taburlar›n hîn-i mefly ü hareketinde çekilen zahmetleri, erbâb› tayin ve beyan edebilir san›r›m. Edviye ve et›bbâ ihtiyaca kifayet etmekten pek baîd idi. Taburlarda, alay merkezlerinde muâlecât›n ismi bile yad olunmazd› ve hatta suret-i tedârükünden bile kimse bahse lüzum görmezdi. Alelumum 116 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ümerâ ve zâbitân[›n] emrâz u ilel-i siyasiye ile malül, her türlü intizam ü itaatten dûr oldu¤u malum idi. Hiçbir yerde ordular›n erzak u mühimmat› sevk olunmam›fl, sevk u cem‘i bile düflünülmemifl. En do¤rusu, askerin iafle ve idaresi ne Heyet-i Vükelâca ne de devâir-i askeriyece nazar-› teemmüle bile al›nmam›flt›. O halde tedafüî ve tecavüzî tedârükât›n berren ve bahren yirmi veya yirmi befl günde istikmal edilece¤ini iddia eden her kang› daire olsa, Heyet-i Vükelâ o daire-i ma¤fluflenin safsata-i bî-meâline istinad etmeyib, bedîhiyat derecesinde malum olan ahvâl ile devletin hayat ü memât mesele-i mühimmesini halleder ve böyle Toptafl› sükkân›n›n dahi yutamayaca¤› lokma-i zehr-âlûdu ortaya koyanlar› dahi tak›m›yla ya t›marhaneye veyahud dara¤ac›na sevk eylerdi! Fakat Muhtar Pafla ile refiki Kamil Pafla hadd-i tis‘îne varm›fl, aksâ-y› merâtîbe yetmifl olduklar› halde, h›rs-› pîrî ile mevki-i iktidardan vazgeçmeyib Hakk’a ve halka karfl› deruhde ettikleri vazife ve mesuliyeti düflünmemifl, iflten keff-i yed etmeye bile lüzum görmemifllerdir. Alekî-sîret ve abîd-i servet olan Midillili Hüseyin [Hilmi] Pafla bu iki pir-i hâifü’z-zamîri tertib eyledi¤i bir çapk›n alay›yla tehdit ederek (66) halka karar verdirmifl ve bu suretle Yunanl›lara arz-› hizmetle devleti, bunca ümmet-i Muhammed’i gayyâ-y› musibete sürükleyib götürmüfltür. Eski zamanlarda Adalar muhtedilerinden olub silk-i memuriyette bulunanlar›n menâs›b-› refîalarda irtikâlar› memnu idi. Onlar nazar-› devlette mefl’ûmü’l-k›dem ve meflkûkü’l-h›dem eflhâs-› ihanet-ihtisastan madud idi. Hilmi Pafla Midillilidir. Edîb-i meflhur [Nam›k] Kemal Bey’in zîr-i terbiyesinde bulunmufl, yafl›n› bafl›n› ald›ktan sonradan devlete mal olmufl, bir sür‘at-› azîme ile kat‘-› merâtib ve ihraz-› menâk›b ederek Adana valili¤ine irtikâ etmifl idi. Orada devletin bafl›na bir bela-y› siyasî ç›karm›fl, müteakiben kendi bafl›na sar›k sararak Yemen valili¤ine gitmifl, oralar› altüst etmifl; Rumeli’de yedi sene süren müfettiflli¤i zaman›nda hiçbir hüsn-i hizmet ü niyeti görülmeyib, envâ‘-› fezây›hla vaktini geçirmifl; Otuzbir Mart Hadisesi’nde mesned-i sadarette bulunmufl ve her yerde âsâr-› fleâmet Hat›rat 117 ü ihaneti görülmüfltür! Cemiyet’in nâflir-i efkâr› olan Neyyir-i Hakikat gazetesi, hakk›nda “Sultan Hamid’in en halis bendesi ve ehl-i ‹slâm’›n en büyük düflman›d›r” demiflti!! (67) Sultan Abdülhamid’e bende olmas›n› bildi¤i gibi, bütün sanâdîd-i ‹ttihad’a dahi ayr› ayr› rabt-› puyifl-i ubudiyet etmifl, Harb-i Umumî’ye devletin ifltirakini tervic ile milyonlarca servet ü sâmân kazanm›flt›r. Rumeli’nin kahhâr-› bî-emân› oldu¤una kail oldu¤um içün kendisine yazm›fl oldu¤um birçok hitabelerden iki parçay› tarihe bir hizmet maksad›yla zeyl-i kitab›ma derc eylemeye lüzum gördüm. Numero 3, Sahife 344 ila 350. Tedârükât-› Harbiye Teflrinievvelin 5’inde [18 Ekim 1912] Avlonya’ya geldim. On gün evvelce kaymakaml›¤a ve redif dairesine gelmifl olan telgraflarla efrâd-› redife ve ihtiyatiyenin hemen cem‘i emrolundu¤una muttali oldum. Halbuki Redif Alay› Kumandan› fiakir Bey efrâd›n sekiz gün zarf›nda toplanmas› içün âdiyen ve imhâlen Zaptiye Dairesi’ne pusulalar tevdi etmifl, ahali de¤il devâir-i resmiye dahi harbin muhakkaku’l-vukû‘ oldu¤unu anlamam›flt›r! Binaenaleyh yedi-sekiz gün içinde düvel-i erbaan›n harbe giriflece¤ini anlatma¤a, karîbu’z-zuhûr olan bir hâile-i müdhifle üzerine herkesin dikkatini celbetmeye çal›flt›m. Ve derhal memleketin eflrâf›n›, muteberân-› kurây› davetle izahat-› mümkine verdim (68). Bir samimiyet-i kâmile ile cümlesi ›zhar-› lâzime-i hizmete haz›r idi. Köylere koflub efrâd› cem‘ ü sevk etmek ve bizzat harbe gitmek isterlerdi. Fakat silaha davet olunan efrâd›n kendilerini bulmaktan sarf›nazar, daire-i askeriye arad›¤› askerin mecmu‘unu bile ber-vech-i s›hhat tayin etmekten aciz idi. Tensikat-› cedide-i askeriye mucebince Avlonya Alay›’na iltihak olunan Malakastra efrâd›n›n rab›ta-i mülkiyesi Berat’a ve Avlonya’n›n alt›-yedi pare büyük köyünün irtibat-› askeriyesi Delvina’ya kalm›fl idi. Bunlardan al›nacak, gön118 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Arnavutluk’ta Osmanl› askerleri derilecek efrâd› bilmek kabil olmad›¤› gibi, hükûmet-i mülkiye bunlara îsâl-› malumat dahi edemezdi. Heyet-i askeriye, Kaymakam fiakir Bey’den, Yüzbafl› Emin ve Rag›b efendilerle bir mülaz›mdan ibaret idi. Bunlar ne künyeleri bulma¤a ve ne de efrâd› toplama¤a kadir idi. Bin türlü müflkilat ile ve birçok erbâb-› gayretin muavenetiyle lalettayin esnân dahilindeki kesândan befl yüz nefer topland›. Ellerine verilecek eslihay›, elbiseyi tevzî‘e imkan bulunam›yordu. Avlonya kasabas›nda bulunan askerî? ve bu yerde ecnâs-› muhtelifeye aid bir tak›m ehemmiyetsiz fleyler kalm›fl ve eflya-y› mühimme-i askeriye k›smen Kanine’ye, k›smen Babiçe ve Armen köylerine götürülüb da¤›t›lm›fl idi. Bunlar›n tayin-i keyfiyet ve kemmiyeti mümkünsüz oldu¤u içün, tevzîâta kimse yanaflmad›¤› gibi, muamelat-› resmiyeye halk›n kar›flt›¤›n› ümerâ ve zâbitân kabul etmek istemezlerdi. Avlonya’da bin kadar mavzer tüfengi bulundu¤u malum idi. Alay›n mürettebat› bunun dört misli idi. Meazâlik, Avlonya Alay›’n›n mensub oldu¤u Elbasan F›rkas›, bi-eyyi vechin kân mavzerlerin kâmilen oraya gönderilmesini emrediyordu! Yanya KuHat›rat 119 mandan› Yanyal› Esad Pafla ise, Yanya’n›n azîm bir tehlike karfl›sunda bulundu¤undan, vecâib-i diyanet ü hamiyetten kemal-i suziflle bahsederek, bir an evvel askerin Yanya’ya gönderilmesini hükûmetten ve bizden rica eyliyordu. Cem‘ ü sevk olunmak üzere tehyie edilen efrâd-› askeriye, tarîkte tesadüf edecekleri H›ristiyan köylerinde mütehaflflid Rumlardan bihakk›n mütehâflî olduklar› içün, oralardan mutlak müsellahan geçmelerini isterlerdi. Birçok muhabereden sonra, nihayet her alt› yüz kiflilik postalardan n›sf› müsellah olmak ve n›sf-› âhar› Yanya’da teslîh olunmak üzere Yanya Kumandan› Esad Pafla emir vermifl ise de, eslihan›n tevzî u taksiminde zâbitân azîm bir tereddüd gösteriyorlard›. Zira f›rka ne bu evâmirden ve ne de askerin suret-i sevkinden haberdar de¤ildi. Bu keflmekefller aras›nda bir çare-i halas bulmak üzere, mevcud olan bin kadar Martini tüfenginin dahi tevzî‘i emri al›nm›fl ise de, bunlar›n cebhanesi sinîn-i vefîreden beru kadîm bir Yahudi havras› derununda tutuldu¤u içün, rutubetten bozulmufl kurflunlar›n kuvvetsiz, sadas›z ve hatta tesirsiz yüz metrelik mesafeye kadar varabildikleri bittecrübe sabit olmufltur!! Efrâd›n altm›fl para yevmiye hesab›yla Yanya’ya kadar varabilmeleri içün min haysü’l-mecmu‘ ellerine onar buçuk kurufl veriliyordu. Bu efrâd, ahmâl-i askeriyeden mâadâ on iki k›yye ekme¤i üzerlerinde tafl›ma¤a mecbur tutuluyordu. Yolsuz bir memlekette seyr-i serî ile gitmek mecburiyetinde bulunan bir neferin bu sikletle yürümesi mümkünsüz idi. Yollarda halk›n ellerinden bi’r-r›za ekmek almak ve her ne suretle olursa olsun sühuletle yiyecek tedârük etmek muhal idi! Taburlar›n sevkiyat› içün ahalinin ellerinden al›n›b tedârük olunabilen mekkârelerin tahsisat› yok idi. Kimse mal sandu¤undan para alma¤a vermeye cesaret edemezdi. Bu bargirler günlerce aç kalarak avareser gezer, yer yer telef olurlard›! Sevk olunan efrâd›n bafl›nda bir zabitin gitmesi içün ›srar etti¤im halde, defter tutmak, yevmiye vermek, esliha ve elbise tevzî etmek gibi mesuliyetler dermeyan olarak kimse gitmek istemezdi. Bu mazeretler hakl› olmak ile beraber, ekseriyetle askerlik etmemifl ve vakt-i hâz›rda 120 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 talim ü terbiye görmemifl efrâd›n sevkini, intizam›n› muhafaza ve deruhde edecek bir adam›n beraberlerinde bulunmas› vücubu dahi derkâr idi. Bu hal yaln›z Avlonya’da cârî de¤il idi. Her taraftaki sevkiyat ve tertibat buna makîs veya bundan bedter idi. Almanya usulünce beher taburun m›nt›kas› k›rk kilometreden ibaret bir mesafe buudunda olmas› laz›m idi. Yolsuz, idaresiz bir memlekette Almanya gibi külliyetli hutût-› hadîde, telefonlar, otomobiller, tayyareler gibi vesâit-i muhabere ve münâkaleye malik olan bir devletin tensikat-› askeriyesini tatbik ve kabul etmekteki isabetin veya mesuliyetin tayinini erbâb-› istihkaka terk etmekle beraber, bir hakikat-i tarihiye olmak üzere beyana mecburum ki, Rumeli’nin z›yâ‘› hep zemin ü zamana uymayan tertibat›n netice-i elîmesidir (69). Devol Taburu’nun eslihas› vaktiyle gönderilmiflti. Tertibat-› mezkureye göre bu taburun merkezi Tomoriçe’de vaki Babahani denilen mevki olmal› idi. Orada ise oturacak evler, eslihay› koyacak yerler yok idi. Binlerce liraya mal olan mühimmat y›¤›nlar› dere kenarlar›na at›lm›fl kalm›fl idi. Ashab-› hayrattan birisi bi‘t-tesadüf oradan geçerken, bu hazâin-i devletin böylece mahv u [h]eba oldu¤unu görmekle, hasbeten-lillah mühimmât-› müterâkime üzerine çitten çamurdan bir sakaf yapt›rm›flt›. Lakin fliddet-i berf ü baran bunu periflan etmifl idi. Taburun zâbitân› bir kere olsun oraya gidib bu hali temaflaya bile lüzum görmemifl idi. Aileleri içün mesken olmad›¤›n›, daire-i askeriye bulunmad›¤›n› serriflte-i mazeret tutarak emr-i ahîre intiza[r] ediyorlard›. Bu taburu toplamak, efrâd›n künyelerini ç›karmak laz›m idi. Ortada ne defter var idi ve ne de bir yed-i mesul görülüyordu. Zaten alay merkezlerinde zâbitân kadrosu nam›yla üç zâbit bulunursa, tabur mevkilerinde ya bir bölük eminine veyahud bir mülaz›ma tesadüf olunurdu. Küçük zâbitân denilen çavufl ile sâirenin kayd u niflan› bulunmuyordu. Ve kimse bunlar› intihaba cesaret edemiyordu. Böyle bir acz-i mutlakla temfliyet-i umûr mümkünsüz idi. Eskiden kalm›fl olan kuyûd-› askeriyeHat›rat 121 de vefeyât ve mevlûdât gibi tashihât yap›lmam›flt›. Bunlar menât›k-› cedîdeye devr u nakil olunmam›flt›. Kimse ne oldu¤undan ve ne aran›ld›¤›ndan haberdar de¤il idi. Hatta taburlar›n, alaylar›n âmir-i hakikisi kim oldu¤u bile malum olam›yordu! Kalkandelen ile her türlü irtibat-› askerî kesildi¤i ve belki müttefiklerin zîr-i pâ-y› istilas›na girdi¤i bir s›rada Avlonya daire-i askeriyesine gelen bir telgrafnamede, Kalkandelen taburuna aid olub sehven Avlonya’ya vâs›l olan bir tak›m eflya-y› hasise-i askeriyenin hemen oraya sevk ü iadesi emrolunuyordu (70)!! Bu ahvâli makine bafl›nda hamiyet ve kifayeti müsellem olan Yanya Kumandan› Esad Pafla ile biraderi Vehib Bey’e (flimdi ferik) izah etti¤im gün kendileri kemal-i ehemmiyetle Yanya’ya bir miktar zahire yetifltirmekli¤imi rica ediyorlard›. Sekizdokuz yüz mekkâre tedârüküyle Yanya’ya erzak sevki Avlonyaca mümkün idi. Fakat yolsuzluktan bu mekkâreler k›rk-elli okkal›k bir yük yüklenebiliyordu. Yollarda ne neferler ne mekkâreler içün yiyecek var idi. Fazla olarak Ergiri’den sonra yollar eflk›ya-y› H›ristiyaniyeden emin de¤il idi. Yanya dârü’l-harekât oldu¤u, mühim bir mevki-i askerî say›ld›¤› halde, on günlük zehâir bile iddihar olunamam›flt›. Etrafta erzak ve me’kulât yok idi; tedârük edilmesi de müflkil idi. Ahali bundan dolay› muzdarib ve ümerâ-y› askeriye mütehayyir idi. Yanya Valisi Hasan Tahsin Pafla[’n›n] (71) jandarmadan yetiflti¤i Gazi Muhtar Pafla’n›n malumu iken, kendisini Hudud-› Yunaniye Umum Kumandanl›¤›na tayin ediyordu. Bizi makine bafl›na davetle Yanya’dan müfarakatini ibla¤ ve veda ederken, böyle bir bargirân› ne içün kabul etti¤ini sordum. Birçok itizârât ile reddetti¤ini ve fakat Gazi Pafla’n›n ›srar-› fevkaladesine binaen kabule mecbur oldu¤unu anlatm›flt›. Yanya’da Nevzad Efendi nam›nda bir kad› harbin nihayetine kadar vali vekili kalm›fl idi. Hükûmet-i mülkiye vilayetin hiçbir yerinde nâfizü’l-emr de¤il idi. Hükûmet-i askeriye ise tafsilat-› mebsûte dairesinde idi. 122 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Bu ahvâl-i müellime Yanya Rumlar›n›n nazar-› ›tt›la‘›ndan dûr kalm›yordu. Günü gününe ordunun ve bilcümle mevâki‘in vaziyet-i askeriyesi üzerine Yunana malumat veriliyordu! Ergiri’den Yanya’ya kadar olan kurâ halk› hal-i galeyanda ve dakika be-dakika Yunan askerinin vürûduna muntaz›r bir vaziyette idiler (72). Ergiri’den bed’ ile Avlonya, Berat, Delvina alaylar›n›n mahzeni? olan bu yerlerde efrâd›n silahs›z, zâbitsiz, ikmalsiz olarak sevk ü imrarlar› emrolunuyordu (73). ‹nkisar-› hamiyete ve tezyid-i heyecana bâis olan bu evâmirin tesirât-› elîmesini kimse düflünmüyor, Yunan ordular› tak›m tak›m Yanya’ya ve havalisine tecavüze bafll›yordu. Ne giden asker nereye gittiklerini biliyordu, ne bunlar› imdad olarak arayanlar nas›l idare ve teslîh edebileceklerini tayin ediyordu. Bununla beraber, ahali-i ‹slâmiyye zerreten hamiyetlerine, salabetlerine nakîsa gelmemek flart›yla büyük bir faaliyet ve cesaret gösteriyordu! Esasen Devlet-i Osmaniyye ne tecavüzî ne tedafüî bir harbe haz›r idi. Mevâki-i müstahkeme her türlü esbâb-› mukavemetten muarrâ ve pek fena idi. Hudud düflman istilas›na aç›k ve S›rp ve Bulgar hudutlar› istihkâmâttan tamam›yla hâlî idi. Arz olundu¤u üzere, Rumeli’de bulunan yüz k›rk taburu Büyük Kabine denilen heyet-i ma‘tûhe terhis etmifl idi. Her taraf askerden bofl idi. S›rf ahalinin himmet ü hamiyetiyle toplan›lan iki yüz bin kiflilik bir kuvvet silahs›z, zâbitsiz, her nevi idareden mahrum olarak meydan-› harbe flitâbân olmufl idi. Garb Ordusu Kumandanl›¤›’ndan tamîm olunan fî 8 Teflrinievvel 1328 [21 Ekim 1912] tarihli telgrafnamede, flübheli eflhâs›n bilâ-tereddüd habsedilmeleri ve rüesâ-y› mahalliye ve marûfenin icab-› haline nazaran rehin makam›nda tevkifleri ve flayet o havalide bir su-i hareket görülürse, rüesâ-y› merhûne haklar›nda muamele-i fledide-i kanuniye(!!) icras› muhakkak oldu¤unun ilan› ve ordunun serbestî-i harekât›na mani olan ve her türlü fenal›¤a [karfl›], muz›r say›lan köyler ahalisi hakk›nda (!!) en fledid cezalar›n tatbiki mukarrer oldu¤unun tefhimi beyan olunuyordu. Muamelât-› mütehayyirane ve mütehakkimaneyi irâe eden bu ifl‘ârât memurîn-i tâliyenin i‘tisâfât›na dahi bâdî oldu¤u derkâr idi. Hat›rat 123 Fazla olarak, kuvâ-y› askeriye bu misillû tedâbîr-i fledideyi icraya gayr-› kafi idi. Bu suretle ahali-i H›ristiyaniye ister istemez k›yama haz›r ve isyana mâil idi (74). Ahali-i ‹slâmiye hukuk-› devleti ›rz u canlar›n› ve mal ü iyallerini muhafaza etmek üzere, hükûmetin kâffe-i evâmirine münkâd idi. Hayfâ ki, düflmanlar›n süngülerine mukavemet edebilecek silahlar›, silahlar›n› istimal edecek cebhaneleri yok idi. Gözleri önünde pâymâl olan her türlü mukaddesat› müdafaa ve muhafazadan aciz idi! Dört devlete bir günde ilan-› harb eden gafiller, ecdad›m›z›n mefâhir-i mâziyesinden, askerin salabet-i cihangiranesinden bahisle, güya herkesi galeyana getirmek, intibaha davet etmek isterlerdi. Bunlar, askerin flu nevâk›s-› ayniyesini, Rumeli’nin ahvâl-i müessifesini kat‘an nazar-› dikkate almazlard›. Sekiz sene tevaliyen müfettifllikle Rumeli’ye bir afet-i mefl‘ûme kesilen Midillili Hüseyin Hilmi Pafla, herkesten ziyade bunlar› bilmek, rüfekâs›na anlatma¤la mükellef idi. S›rpl›lar Prifltine’ye hücum ederken on üç bin Arnavut fedaisi silah ar›yorlard›. Bu biçareler, fedakârâne bir hamiyetle silahs›z bile toplar›n üzerlerine hücum edib, yüzlerce flehit vermifllerdir (75). Kumanova Facias› koptu. Art›k inhilal ve izmihlalin âsâr-› hâilesi görüldü. O ne ric‘at, ne hezimet idi. Asker bozuluyor, düflman ilerliyordu. Lakin esbâb›n› kimse bilmek istemiyordu. Anlafl›l›yordu ki, bu hezimet, bu ric‘at askerin intizams›zl›¤›ndan, toplar›n, mühimmat›n ve hatta erzak›n f›kdân-› küllîsinden, zâbitân›n idaresizli¤inden ileri geliyordu (76). K›taat-› askeriye bozula bozula Manast›r’a takarrub ediyordu. S›rpl›lar dahi Cerfe Deresini geçiyordu. Manast›r’da müddehar iki yüz bin çuval unu, birçok erzak ve mühimmât› kurtarmak veya yakmak üzere son bir müdafaaya mübafleret olunuyordu. Efrâd›n ellerindeki fiflenkler kafi de¤ildir. Manast›r’dan fiflenk arad›lar; harb fiflengine bedel manevra fiflenkleri göndermifllerdir (77). Asker son derecede mukavemete karar vermiflti. Fakat bu fiflenkler bir oyuncaktan baflka bir fley de¤il idi. Bu tedbirsizlik 124 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Vardar üzerinde bir köprü, 1863 birinci defa vuku bulmuyordu. Leskovaç’dan Prifltine üzerine yürüyen S›rp f›rkalar›na karfl› silahs›z, topsuz bulunan Arnavut k›taat-› askeriyesi mahv u münhedim olduklar› zaman, Üsküb’de, Vardar boyunda ‹stanbul’dan, Selanik’ten gelen at›yla, arabas›yla istimal olunmaks›z›n amade duran seksen pare top S›rpl›lar›n eline geçdi (78)! Ordular baya¤› mukavemetsiz ve harpsiz periflan oluyordu. Düflman k›blegâh-› ümmeti bas›yor, hayat ve namusumuzu heder ediyordu. Her taraf numûne-nümâ-y› yevmi’l-arasât, bütün saha-i vatan bir ateflgede-i âfât ü beliyyât idi. Bu elim ve hazin haberler sâika gibi her taraftan tevâlî ediyordu. Ve yine her taraftan imdad ve istimdad avazeleri geliyordu. Gittikce ümid-i halas ve çare-i necat u müdafaa azal›yordu. Art›k vatan-› hususîmizin s›yaneti vazifesini düflünecek zaman hulûl etmifl ve bu dakikadan itibaren, Müslüman Arnavutlar ve münevver fikirli adamlar münferiden teflebbüsât-› milliyede bulunma¤a lüzum görmüfllerdir (79). Hat›rat 125 Avusturya’n›n Siyaseti 1912 senesi Teflrinievvelinin 7’sinde [20 Ekim 1912] Avlonya’dan hareketle, 11’inde Viyana’ya vâs›l oldum. Draç’dan geçece¤imi iki gün evvel Abdi Bey Topdanî’ye telgrafla bildirmifltim (80). Kendisi Avlonya’ya müteheyyî-i hareket oldu¤u[nu], vapura gelemeyece¤ini beyan ile Don Kacori’nin10 ve Kruyal› Mustafa Efendi’nin vapura gelib beni görmelerini mumaileyhimâdan iltimas eylemifl idi. Don Kacori ve Mustafa Efendi ile beraber müdafaa-i milliyenin teflkilinde mesai-i hamiyetkârânelerini ›zhar etmelerini rica ettim. Ve ez-her-cihet buna gayret edecekleri cevab›n› ald›m. fiingin’e muvasalat›mda, fiingin ile Ülgün aras›ndaki mesafe üzerine Karada¤l›lar›n elektrik reflektörleri görülüyor, Tivar’da birçok halk›n nümayifl-i cenkcuyânelerinden Karada¤’›n ilan-› harb etti¤i anlafl›l›yordu. Viyana’ya geldi¤im gibi Hâriciye Nezareti erkan›ndan Mösyö Rappaport’a11 mülaki oldum. Viyana’ya sebeb-i vürûdumu izah ettim. Ertesi günü Kont Berchtold12 taraf›ndan kabul edildim. Müflarünileyh ne maksatla geldi¤imi bildi¤i halde benden izahat istedi. Türkiya harbe bafllar bafllamaz inhizama u¤rayaca¤›ndan emin oldu¤umu ve binaenaleyh Avusturya’n›n Arnavutluk’a karfl› alaca¤› vaziyeti suale ictisar eyledi¤imi söyledim ve tafsilat-› lazimeyi manzum getirdi¤im bir varakay› eline verdim. Varaka Rumeli’nin ahvâlini halk›n hâlet-i ruhiyesiyle kuvâ-y› mevcudeyi hâki ve birçok mütalaât-› mahsusay› mutazamm›n olub, Avusturya’n›n müzaheretinden ümidvar olan Arnavutlar›n teflkiline karar verdikleri müdafaa-i milliyeden bâhis idi. Onu meflmul-nigâh-› dikkati etmifl ve el’an nezdimde mahfuz olan o varakaya kalemiyle baz› iflârât vaz‘ ettikten sonra, Türkiya’n›n ma¤lub olmak ihtimalini kabul etmedi¤i içün, o esasa ibtinâen fikr ü nazar edemeyece¤ini ve yaln›z flahs›ma emn ü itimad›ndan dolay› müzakere-i hususiyede bulunabilece¤ini söyledi (81). Bulgarlarla S›rpl›lara karfl› Osmanl› askeri der-ceng-i evvel münhezim olsa bile, birkaç gün sonra 126 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 kuvâ-y› müctemea-i Osmaniyyenin her ikisine galib gelebilece¤inden emin oldu¤unu anlatt› (82). Kont Berchtold tahmininde musîb olub da, Devlet-i Aliyye’nin galebe-i katias› takdirinde Arnavutluk’un ciddî bir muhtariyet-i idare istihsaline, ve devletin ma¤lubiyeti halinde istiklaline bezl-i makdaret edib etmeyece¤ini sordum. Evvelce kendisi Makedonya akvâm›n›n taksimat-› araziyesini ve ayr› ayr› bir idare-i muhtareye nâil olmalar› esasât›n› tayin etmifl oldu¤u içün, Arnavutlara bu esasa göre hukuk-› kavmiyelerini iktisaba muktedir olabileceklerini beyan ile iktifa eyledi! Makedonya ile Arnavutluk’un hadd-i fâs›l›n› sual eyledim. Kendisi evvelce yapt›¤› taksimat s›ras›nda göstermifl ve flimdi benim de o babda fikrimi anlamak arzusunda bulunmufl oldu¤unu söyledi. Verdi¤im layihada Arnavutluk hududunu gösterdi¤im içün, lütfen ona imale-i nazar buyurmalar›n› söyledim. Erkan-› nezaretten Kont Çapari’yi,13 Kont Nemes’i14 ve Mösyö Rappaport’u ve iki konsolosu yan›na celb ile layiha-i maruzay› müzakereye bafllad›. Arnavutluk hududunca ifrat› iltizam etti¤imi beyan ettikten sonra, Metroviçe’den Kaçanik Bo¤az›na kadar mümted olan flimendüfer hatt›n›n Makedonya k›tas›ndan tefrîki ve Arnavutluk’a terk ü ilhak› halinde, Avusturya ile Makedonya’n›n tarîk-i muvasalas› munkat› olaca¤›n› ve buna imkan-› kabul göremeyece¤ini söyledi. Her hale karfl› fiimilina Bo¤az›na ve silsile-i cibaline kadar hududumuzun çekilmesi zarurî oldu¤unu anlatt›. Birçok mübâhasâttan sonra, flimalen Gora Da¤lar›’ndan bed’ ile Adriyatik Denizine munsab sular›n taksim-i miyah› boyunca ve cenuben Salahora Körfeziyle Adalar Denizi aras›ndaki taksim-i miyah hatt›n› takib ederek Çaml›k’ta vaki Fener Burunu’na müntehî k›tan›n Arnavutluk’a kalmas› flart›yla bir hududun vaz‘ u tayinini ve bu suretle bir Arnavutluk’un teflkili içün Avusturya’n›n ›zhar-› muavenet edece¤ini söyledi. Makâs›d-› milliyemizin temin-i müdafaas› içün, layihada arad›¤›m eslihan›n suret-i i‘tâ ve sevkince Erkan-› Harbiye Reis-i Umumîsi Kont Konrad’›15 görmekli¤im iktifa etti¤ini söyledi. Buna arz-› flükran ettim ve kendisi[nin] telefonla derhal Hat›rat 127 generale haber verdi¤ini gördüm. Ö¤len taam›ndan sonra generalin nezdine gitmeye karar verdim. ‹kamet etti¤im Sacher Oteli’ne geldim. Yemekte iken Miralay fi›payh [Speich?] ve Konrad’›n yaveri bir yüzbafl› bizi alma¤a geldiler. Saat üçte müflarünileyh General Konrad’a mülaki oldum. Baron Konrad dahi Osmanl› ordular›n›n galebesinden mutmain idi. Arnavutluk’un muhafaza-i hukuku içün her türlü muavenete haz›r idi. Fakat Harbiye Nezareti do¤rudan do¤ruya silah veremeyece¤ini beyan ile adî bir al›flverifl tarz›nda olarak Avusturya Oriental fiirketi Direktörüne bir tezkere-i hususiye gönderece¤ini ve benim de kendisi ile mülakat›m› tensib etti¤ini söyledi. Teflekkürât-› mahsusam› beyan ile yan›ndan ayr›ld›m. Ertesi günü saat onda direktörü gördüm. Müflarünileyh bizi otomobiline alarak, beraberce Viyana civar›nda vaki Steyr Fabrikas›’na16 gittik. Romanya hükûmetinin kabul etmifl oldu¤u Mannlicher-Schönauer modelinde on befl bin tüfenk hemen Arnavutluk içün amade olaca¤›n› anlad›k (83). Bu ciheti teminden sonra Avusturya erkân›n›n ve efkâr-› ammenin celbi maksad›yla bir konferans tertib edilib Nafia Müsteflar› Mösyö Riedl, Ser-yaver Kont Yar, Arflidük Ferdinand’›n Saray Naz›r› Miralay Baron Bolfras ile Baron Chlumecky’nin17 zîr-i idaresinde olarak, Doyçe Hering [Deutsche Heeren?] Kulübü’nde bilcümle erkân-› memurîn ve müessesât-› maliye rüesâs›yla müntesibîn-i matbuata ve sâir laz›m gelen zevâta davetnameler tevzi edildi. O gece iki-üç saat kadar hükümât-› erbaan›n açt›klar› harbin netâyicine, Arnavutluk’un tarihcesiyle vaziyet-i hâz›ras›na beyanatta bulunduktan sonra, Belgrad ile Çetine’nin, Sofya ile Atina’n›n mukârenet-i vâk›as› herhalde Avusturya’y› tehdid maksad›na müntehi ve binaenaleyh Avusturya’n›n husul-i itminan› içün bu hükûmât›n aras›nda bir hadd-› fâs›l olmak üzere Arnavutluk’un ihya ve ikamesi lüzumu bedihî oldu¤unu izah eyledim (84). Ertesi günü bilcümle Viyana matbuat›, bu konferanstan bahisle Balkanlar’›n temin-i muvazeneti içün Arnavutluk’un muhafaza-i mevcudiyeti lâbüd oldu¤una dair hay128 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 li makalât ile dolmufl, aleyhimizde bulunan Macar efkâr-› ammesi üzerine bunlar›n neflriyat› azîm tesirât› mucib olarak, efkâr-› mezbure refte refte itidal bulma¤a bafllam›flt›r. Ertesi gün Baron Konrad’› gördü¤ümde, Avusturya Oriental fiirketi vas›tas›yla al›nacak tüfenklerin Pola kurbünde vaki Fezano iskelesinden ufak bir römorkörle Arnavutluk’a gönderilmesi takarrur etti¤ini ve fakat Arnavutluk’ta ihzar eyledi¤imiz müdafaa-i kavmiye heyeti icra-y› faaliyete bafllad›ktan sonra bunlar›n ve Arnavutluk’ta kuvâ-y› askeriye teflkili içün lisanaflina otuz kadar zâbitin sevki münasib olaca¤›n› anlatt› (85). Kendisine tekrar arz-› teflekkürâta müsâraattan sonra, Nafia Müsteflar› Mösyö Riedl ile Belvedere Saray›’na gittik. Orada Ser-yaver Miralay von Bolfras’›18 gördük. Kendisiyle biraz musahabetten sonra Veliahd Arflidük Ferdinand’›n huzuruna kabul olundum. Viyana’ya sebeb-i vürûdumu ve ne yolda teminat-› mu‘âvenetkarâne alarak ne derece memnun u mübâhî oldu¤umu beyandan sonra, mevcudiyet-i kavmiyemizin emr-i muhafazasi içün kendilerinin dahi müzaheretine muhtac oldu¤umuzu arz eyledim. Müflarünileyh Viyana’da yegâne olmak üzere, Türkiya’n›n muzmahil ve Balkanlar’da azim bir ink›lab has›l olaca¤›na kâil oldu¤unu söyledi. -“Arnavutluk’a gelince, hakk-› hayata ez-her-cihet malik olan bir kavmin muhafaza-i mevcudiyeti hem Avusturya’n›n siyasetine muvaf›k ve hem de muvâzenet-i umumiyenin s›yaneti nokta-i nazar›nca lâbüddür” dedi. Sonra ilaveten, -“Büyük bir an hulul ediyor; yaln›z Arnavutluk’un mukadderât›n› de¤il, Avusturya’n›n istikbaline aid safahât› tayin edecektir. Bir buçuk sene evvel kaybetti¤imiz bir f›rsat› -‹talya devletine karfl› bir telmîh etti- bugün belki tekrar elde edinebiliriz ve Balkanlar’›n muvazene-i umumiyesini temin içün bizim ve sizin hakim olabilece¤imiz bir zaman geldi¤ini görürüz. Fakat bu defa dahi f›rsat elden giderse, tali‘ bir daha tecelli etmez, san›r›m” cümlelerini kemal-i vakar ve ciddiyetle îrad etti ve Arnavutluk’un saadet-i müstakbelesi teminat›n› tekrar ederek mevâid-i münasibede bulundu. Arflidük hazretleriyle bahs ü Hat›rat 129 mükâleme s›ras›nda refika-i muhteremeleri Düfles dö Hohenberg19 dahi hâz›r idi. Kemal-i ihtiramla selam[la]yarak yanlar›ndan ayr›ld›m. Ertesi günü Trieste’ye müteveccihen hareket eyledim. Trieste’ye vürûdumda Kumanova Felaketi[nin] kopmufl ve S›rpl›lar[›n] ilerilemifl olduklar›n› haber ald›m. Otele vürûdumda General Konrad cenablar› bizi telefona davetle, bedbînâne olarak verdi¤im izahat›n tamam›yla nefsü’l-emre muvaf›k ç›kt›¤›n› ve mea’t-teessüf kendileri ataflemiliterlerin iknaât›na firifte olduklar›n› beyan etmifl, Arnavutluk’ta teflekkül edecek müdafaa-i kavmiye heyetinin hemen icra-y› faaliyete bafllamas› lüzumunu söylemifl ve Arnavutluk’un husul-i istikbali yolunda sebk eden kavâidini teyit ederek makine bafl›ndan ayr›lm›flt›r. Müdafaa-i Kavmiye Avlonya’ya muvasalat›mdan ve o¤lum Ekrem’i Avusturya’n›n Arnavutluk’a aid niyet ve siyasetini anlamak üzere Viyana’ya gönderdikten sonra, hemfikrim olan birçok vatandafllar›mla teâtî-i ârâya bafllad›m. Bir müddetten beri ‹smail Kemal Bey taraftarlar›yla bir mevki-i muhalefette kalan Adem Bey Risili ve Elmas Efendi Cafer gibi bir tak›m eflrâf› dahi davet eyledim. Vatan›m›z›n geçirmekte oldu¤u buhran›, buhran-› hatarnâk› gayet sarih bir lisan ile anlatt›m. Arada bir samimiyet-i mütekabile temini içün hissiyât-› flahsiyenin nisyan› lâbüd oldu¤unu ve böyle bir niyet-i halisa ile serbest olarak cümlenin beyan-› fikr ü mütalaa eylemelerini rica ettim. Birçok mübâhase ve müzakereden sonra yegâne çare-i halas olmak üzere bir müdafaa-i kavmiye heyetinin hemen teflkili içün Arnavutluk’ta kabil-i davet olan bilcümle erbâb-› re’y ü tedbirin haberdar edilmesi lâbüd oldu¤unu anlatt›m. Bunu cümlesi kanaat ve muvafakat göstermekle, müsvedde suretinde karalad›¤›m telgrafnamede Rumeli’nin hal-i ihtizarda bulundu¤unu ve devletlerce taksime karar verildi¤ini beyan ile beraber vatan›m›z›n te130 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Berat'ta bir grup ileri gelen: Sa¤dan dördüncü Berat Prefekti Feyzi Alizoti. Sa¤›ndakiler General de Veer ve Aziz Viryoni Pafla, 1913-1914. min-i mevcudiyeti içün bir cemiyet-i kavmiyenin ictima› lüzumuna dair yazd›¤›m f›kray›, Elmas Efendi baflta olarak muhaliflerin bir k›sm› fliddetli ve hükûmet-i Osmaniyye’ye karfl› cümlemiz içün endiflenâk bulma¤la, az›c›k baz› tabirât› tadil eyledim. Ve bu suretle zîrdeki telgraf› imzam ile ve metni hatt› destimle telgrafhaneye verdim (86). Berat, Ergiri, Elbasan, Lorica, Tiran, Kavaye, Permedi, Leskovik, Delvina, Tepedelen, Setarova, Loflna, Yegin, Kruya, Kolonya, ‹skrapar eflrafina ve bilcümle ulema ve meflâyih-i zevi’l-ihtirâma: Bugün yar›n dört devlet-i mücavire Devlet-i Aliyye’ye ilan-› harb ediyor. Bu sebeble vatan›m›z›n vaziyet-i hâz›ras› pek buhranl› görülüyor. Netâyic-i harbiye egerçi mefliyet-i ilahiyeye merbuttur, fakat tedârükât-› askeriyece görilen nevâk›sa göre, Rumeli’nin hal-i ihtizarda bulundu¤una flübhe b›rakm›yor. Elbirli¤i ile hükûmete bir an evvel istihzârât-› harbiyeyi ikmal içün her türlü müzahereti ibraz etmekle beraber, vatan›m›z›n emr-i müdafaas›n›, mevcudiyet-i kavmiyemizin suret-i muhafazas›n› düflünmek, halas›m›za çare bulmak üzere milletin itimad›n› hâiz zevât›n bir yerde ictima›yla bir müdafaa-i kavmiye heyetin[in] teflkili elzemdir. Avlonya sahilde bulundu¤u ve intihab u Hat›rat 131 i‘zâm olunacak zevât-› kirâm›n gelib gitmesi kolay oldu¤u içün cemiyetin Avlonya’da bulunmas› münasibdir, san›r›z. Binaenaleyh, dakika fevt etmeyerek, cümlenin vüsûk u itimad›n› hâiz münasib zevât›n bir an akdem Avlonya’ya gönderilmesi lüzumunu kemal-i ehemmiyetle arz eder, cevab-› bâ-savâb›n›za intizar eyleriz. Avlonya, 27 Eylül 1912. Avlonya’da hükûmet-i Osmaniyye kâim ve nafiz idi. Telgrafhane memurîn-i müstahdemesinin elinde idi. Memur Faik Efendi Karaflipani ibraz-› haclet ü cesaretle bu telgrafnameleri bir bir keflide etmifl, hiçbir hadisenin vukuuna meydan vermemifltir. Fakat Berat’da Aziz Pafla nas›lsa bu telgrafname münderecât›n› halk› beyhude yere galeyana getürmek, tekrar mebus intihab olunmakl›¤›m›z içün propaganda yapmak içün bir maksad-› flahsîye haml ile kesb-i mahiyet ve ehemmiyetlerine sâî oldu¤u, Berat eflrâf›ndan iki zat taraf›ndan halisane ihtar olunmufl olmakla, bi’l-mecburiye ikinci bir telgraf ile, yaln›z ulema-y› kirâm ve meflâyih-i zevi’l-ihtirâm ile di¤er eflrâf u muteberân›n celb-i nazar u dikkatine lüzum gördüm. Ve ikinci telgraf›mda dedim ki, Her taraftan gelen ahbâr-› muvahhifle (87) vatan›m›z›n parça parça düflmanlar›m›z›n zîr-i pâ-y› istilas›na düflmekte oldu¤unu ve tehlike günden güne dehflet-i azîmesini tezyid etti¤ini gösteriyor. Vatan›m›z›n emr-i muhafazas› ve müdafaas› cümlemize terettüb eden bir vazife-i mukaddesedir. A¤râz-› flahsiye ve menâfi-i zatiye düflünecek zaman de¤ildir. Elbirli¤iyle ve kemal-i cesaret ü hamiyetle vatan›m›z› kurtarma¤a çal›flmak zaman›d›r. Tehlike her tahmin ve tasavvurun fevkindedir. Da¤›lan ve bozulan ordular›n efrâd-› münhezimesi etraf›m›z› ihata etmeden ve muhatara bizi flafl›rtmadan evvel bu dâhiyeye karfl› tedâbir ittihaz› elzemdir. Binaenaleyh, evvelce arz olundu¤u vechile, Avlonya’da toplanacak ve her tarafdan gelecek zevât-› kirâm meyan›nda Berat’tan dahi vüsûk-› umumîyi hâiz olanlar›n bir an evvel Avlonya’ya sevki vücûbunu kemal-i ehemmiyetle arz u tekrar ve cevab-› bâ-savâb-› âliyelerine intizar eyleriz. Bu telgrafnameden mâadâ baz› zevâta ve ezcümle Libohova eflrâf›ndan Müfid ve Berat eflrâf›ndan Vukopola Mustafa beyle132 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 re ayruca mektublar da gönderdim ve Rumeli’nin hal-i ihtizarda bulundu¤unu ve devletlerce taksime karar verildi¤ini pek sarih ve sahih bir lisan ile beyan ederek, cümlenin bir an evvel Avlonya’da ictima ile bir müdafaa-i kavmiye heyetinin behemehal teflkili ve bu suretle umum âleme karfl› mevcudiyet-i kavmiyemizi gösterib, hukuk-› mülkiyemizin s›yanetine çare aran›lmas› elzem ve lâbüd oldu¤unu anlatt›m. Baz› tarafdan muvaf›k cevaplar al›[n›]yordu (88). Fakat tevâlî eden harb haberleri anbe-an tefldîd-i dehflet ediyordu (89). ‹flkodra’da bulunan Esad Pafla Kefelik’den gelecek zevât› men ve tehdit edebilecek bir mevkide idi. Hem buna meydan vermemek ve hem de ‹flkodral›lar›n ve kendisinin muvafakat u mürafakat›n› istihsal eylemek laz›m geliyordu. Avlonya’dan telgrafla bu emel-i kavîyi temin ü icraya imkan görmedi¤imden, fiingin’e gidib iki günde gelmek ve oradan telgraf makinesi bafl›nda muhabere etmek üzere harekete karar verdim (90). Viyana’dan avdet eden o¤lum Ekrem, Teflrinievvelin 26’s›nda Avlonya’ya vusul buldu¤u içün, Avusturya’n›n vaziyet-i siyasiyesi ve müzaheret-i katias› üzerine teminat-› lâzime vermiflti. fiingin’e muvasalat›mla beraber makine bafl›nda Vali Hasan R›za Pafla ve Esad Pafla gelib safahât-› harbiye üzerine malumat›m› sordular. Gayet bedbînâne olan tafsilat verdim. ‹flkodra’da bir gece kalmak üzere yollar›n emin olub olmad›¤›n› sordu¤umda, “fiimdilik bir fley yoktur; korkmaz isem gider gelirim” dediler. El’an Avlonya’da vapur acentesi bulunan Mösyö Matkovic delaletiyle o gün Avusturya konsolatosuna aid bir araban›n üzerinde Avusturya kavas› oldu¤u halde, ‹flkodra’ya müteveccihen hareket eyledim. Lefl’ten biraz öteye gi[t]ti¤imde, Tiran taburunun ‹flkodra’ya gitmekte oldu¤unu gördüm. Barbalofl’a takarrub etti¤imizde, sol taraf tepelerinde üç yüz kadar bafl›bozuk[un] tüfenk endaht etmekte olduklar›n› müflahade ettim. Mamafih kemal-i süratle bi’l-mürûr akflam ‹flkodra’ya vâs›l oldum. O gece Esad Pafla ve Hasan R›zalarla ahvâl-i mevkiiye ve harbiye üzerine birçok bahislerde bulundum. ‹flkodra’n›n erzak u mühimmat›na dair malumat ald›ktan sonra, etrafta on bin Malisörden baflka on befl bin KaHat›rat 133 rada¤l› mevcud oldu¤unu ve bir S›rp f›rkas› dahi mütekarribü’l-vürûd oldu¤unu haber virdiler. Ertesi Cuma günü ‹flkodra eflrâf›ndan baz› zevât, ikamet etti¤im Esad Pafla’n›n kona¤›na gelib, bi’l-münasebe görüfltük. Avlonya’da takarrur eden ictimadan bahsettim ise de, bunlar Rumeli’de cereyan eden vukuat-› fecîadan külliyen bîhaber olduklar› gibi, bir tak›m flâyiâta inanarak baya¤› Belgrad’›n, Sofya’n›n sukut eylemek üzere bulundu¤una ve düflman ma¤lub oldu¤una bile kâil idiler. Harb esnas›nda bunlar› teheyyüç etmek, her hakikati anlatmaktaki mehâzîri derpîfl etti¤imden kat-› nazar, Draç’dan hîni murûrumda vapura gelmifl bir tak›m erkân-› livâya izah etti¤im bir nebze hakikat üzerine, mutasarr›f bir telgrafname keflîdesiyle vilayetten istiksâ-y› keyfiyet etmifl oldu¤undan dolay›, bir hadise karfl›s›nda bulunmamak içün sözü k›sa kesmeye mecbur oldum. Ertesi akflam› valinin davetine gittim. Müflarünileyh, o gün Avusturya konsolosunun kendisine tevdi eyledi¤i cerâid-i ecnebiyeden ald›¤› malumat[›n] verdi¤imiz tafsilat› müeyyid oldu¤unu beyan ile, bir zemin-i müzakere açt›. Merhum-› müflarünileyh, Esad Pafla’n›n haris-i câh u ikbal oldu¤unu bildi¤i içün, samimi bir hiss-i tevazu‘la umum kumanday› kendisine tevdi ve erkân-› harbiye [ünvan›]yla hizmete devam etmek üzere bir teklifte bulundu. Esad Pafla buna karfl› red ile cevab vermifl ve ertesi günü bizim hareketimiz takarrur etmifl idi (91). Halbuki Barbolofl’a karîb bir yere vard›¤›m›zda Karada¤l›lar yolu seddetmifl, gere¤i gibi harbe bafllam›fl olduklar› içün, yüzlerce yolcu[nun] orada tevakkufa mecbur olduklar› görülmüfltü (92). Çâr u nâçâr ‹flkodra’ya avdet ettik. Fakat nas›l olsa Avlonya’ya gitmekli¤im bence matlub olmakla, her gün elem ü intizar ile muzdarib oldu¤um halde, ‹flkodra’ya vusulümün on dördüncü günü vali-i müflarünileyhin gayret-i mücahidânesiyle fiingin yolu[nun] mümkün mertebe kesb-i emniyet etti¤i haber verilmifl ve hareket ü mürûrumuzun temini içün Ali Fehmi nam›nda bir kaymakam›n kumandas›yla Devol ve Elbasan Redif Taburlar› terfîk olunarak, sekiz-on saatte fiingin’e muvasalat edilmifltir (93). 134 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 fiingin’de vapur yok idi. fiiddetli bir rüzgar esiyordu. Tekrar Mösyö Matkoviç’e misafir oldum. ‹kinci günü Lloyd vapuru gelib onunla hareket eyledim. Draç’a muvasalat›mda Avlonya liman›n›n Yunanîler taraf›ndan abluka alt›na al›nm›fl oldu¤unu üç günden beri vapurlar›n yanaflmas›na müsaade edilmedi¤ini iflitti¤im gibi, ‹smail Kemal Bey’in birkaç refikiyle üç gün akdem Draç’a ç›kt›¤›n› ve Kavaye tarikiyle Avlonya’ya hareket etti¤ini söylediler. Tiran’dan ve havali halk›ndan Avlonya’ya davet etmifl oldu¤um eflrâf Avlonya’ya gitmifl; daha birçok zevât›n orada toplanm›fl olduklar›n› dahi haber verdiler. Binaenaleyh, fliddetle ya¤an ya¤murlara ve romatizmadan pek ziyade muzdarib oldu¤uma ra¤men, Draç’a ç›k›b karadan harekete karar verdim. ‹skeleye takrîbimde vapur kaptan›ndan ald›¤› malumat üzerine, bana mülaki olmak üzere Avusturya konsolosunun bir sandala binib kay›¤›m›za yanaflt›¤›n› gördüm. ‹smail Kemal Bey ile rüfekâs›n›n derdesti içün Berat’tan Loflna’ya bir müfreze gönderildi¤ini ve onlar›n tutulub tutulmad›¤› henüz anlafl›lamad›¤›n› beyan ile Draç’a ç›kt›¤›m takdirde takibata u¤ramakl›¤›m muhtemel oldu¤unu haber verdi. Izd›rabât-› bedeniye ve kalbiyemi taz‘îf eden bu ifadât üzerine vapura avdete mecbur oldum. On dakika sonra vapur hareket etmifl, fiingin’e do¤ru yol alm›fl idi. O gün, yani Teflrinisanînin 29’unda, benim fiingin’den hareketimden yar›m saat sonra Karada¤ ve S›rp askeri oras›n› iflgal etmifl (94), ‹flkodra yolu[nun] tamam›yla kapanm›fl oldu¤unu vapura gelen Mösyö Matkoviç haber vermifltir (95). ‹stiklâl-› Millî Draç’dan Loflna tarikiyle Avlonya’ya gelen ‹smail Kemal Bey’in takib ve tevkifi içün Yanya’dan Berat’a emir verilmifl, yollara bir müfreze gönderilmifl idi. Müflarünileyh rehgüzar›nda bunlara tesadüf etmeden, mea-rüfekâ salimen Avlonya’ya dahil olmufl, kasaba-i mezkureye her tarafdan davetimizle gelmifl Hat›rat 135 olan eflrâf ve ayan› haz›r bulmufl idi. Fir’de, Berat’da bulunan binlerce Osmanl› efrâd-› askeriyesini nazar-› dikkate almaks›z›n, Teflrinisanînin 28’inde Arnavut bayra¤›n›n keflidesi ve istiklal-i kavmîmizin ilan› cümlenin muvafakat›yla takarrur etti. O gün sancak tedârüküne imkan bulunmam›fl ise de, 1908 senesinden beri o¤lum Ekrem’in muhafaza-i tebcîlinde bulunmufl olan livâ-i millî (96) evimizden al›narak, halk›n nümayifl ve alayifliyle livâ-y› istiklal keflide-flüûn-› iclal k›l›nd› ve derhal bir hükûmetin teflkiline karar verildi: Hâriciye Nezareti inz›mam›yla riyasete ‹smail Kemal Bey, Riyaset-i sanîli¤e Draçl› Monsenyör Don Kacori, Dâhiliye nezaretine Libohoval› Müfid Bey, Posta ve Telgraf nezaretine Elbasanl› Lef Nosi, Maliye nezaretine Tiranl› Abdi Bey Topdanî, Adliye nezaretine Ergirili Poga Efendi, Maarif nezaretine Luici Guragoki Efendi, Ziraat ve [Tica]ret nezaretine Göriceli Pandeli Çali Efendi, Nafia nezaretine Fraflarl› Midhat Bey, Harbiye nezaretine Kalkandelenli Mehmed Pafla Dralla. Ve kezâlik on sekiz kifliden mürekkeb olmak üzere fiura-y› Devlet fleklinde yap›lan Heyet-i Ayan riyaset-i ûlâs›na Debre Müftüsü Vehbi Efendi, riyaset-i sanîli¤e Avlonyal› Ekrem Bey Vlora intihab olundu. Fakat ‹smail Kemal Bey’in Avlonya’ya vürûdundan yirmi gün akdem Himara’ya Binbafl› Espromilo’nun kumandas›yla iki tabur Girid jandarmalar› denilen haydutlar ç›km›fl, bunlar› ahali hüsn-i kabul etmifl idi. Bu haberin fluyûu üzerine Avlonya halk› büyük bir heyecanda idi. Hal ve mevki ziyadesiyle endifle-nâk idi. Daire-i hükûmette tecemmu eden eflrâf, Ekrem’in toplayabilece¤i efrâd›yla eflk›yan›n tevsî-i daire-i istilalar›na mani olmak üzere Himara hududuna gitmesini tensîb eylemifl idi. Ekrem ‹smoktine ve Velce’de ikifler gün kalm›fl, birkaç yüz kifli toplam›flt›. Kuç’a geldi¤i gün kendisine Kurvelefl ahalisin136 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 den iki yüz nefer ve bir binbafl›n›n kumandas›yla Ergiri’den gönderilen daha iki yüz kadar jandarma iltihak etmifl idi. Yerli H›ristiyanlar›n birleflmesiyle tezayüd eden düflman kuvveti calib-i endifle idi. Meazâlik efrâd-› müctemian›n gösterdi¤i gayret ve flecaat sayesinde Himara hududu hâricinde bir hatve etme¤e f›rsatyâb olamam›fl, baz› musâdemât ile tarafeyn muhafazai mevki eylemifl idi (97). Bu s›rada ‹smail Kemal Bey’den Ekrem’e gelen ve zîrde aynen dercolunan bir mektubda (98), Avlonya’da müteflekkil hükûmet-i muvakkate Londra’da mün‘akid konferans›n karar›na intizaren, Balkan devletleriyle muhâsamâta giriflmekten müctenib oldu¤u ve binaenaleyh asker ile gönüllülerin tedafüî bir vaziyette durmas› icab eyledi¤i bildiriliyordu. Halbuki ‹smail Kemal Bey’in dedi¤i gibi bini mütecaviz gönüllülerin müddet-i medîde hal-i tedafüîde tutulmalar› müflkil idi. Alelhusus, teennî ile hareketi flifahen dahi Ekrem’e tavsiye memuriyetiyle Avlonya’dan ordugâha gönderilen dört kiflinin ifâdât›, büsbütün su-i telakki edilerek müctemiîn da¤›t›lm›fl ve ancak mevâki-i menîay› az çok müdafaa edebilecek bir kuvvet kalm›flt›r. Avlonya liman› medhalindeki Sazan Adas› daha harbin evâilinde Yunanl›lar taraf›ndan iflgal edilmifl oldu¤u hasebiyle, oralarda bir tak›m Yunan gemileri dolaflmakta ve Yunanîlere rabt-› ümid eden H›ristiyanlar›n galeyan› günden güne artmakta idi. Bu gemiler birkaç defa Avlonya liman›na girib iskele bafl›ndaki devâire ve kasabaya top att›lar. Bunlar›n endaht› büyük bir zarar› mucib olmam›fl ise de, halkca telafl› bâis olmufl idi. Bu gemiler yine bir gün Avlonya liman›na gelib taarruzât-› sâb›kalar›n› tekrar edecekleri s›rada, ‹smail Bey nuzzârdan Guragoki Efendi[’yi], eflrâftan Sami Bey Viryoni[’yi] beyaz bir bayrak ile kumandan gemisine gönderib, Avlonya’n›n ilan-› istiklal etmifl olan Arnavut devletinin payitaht› oldu¤unu ve Arnavutluk’un Balkan devletleriyle hal-i harpte bulunmad›¤›n› ve Arnavutluk’un befl yüz senelik bir mahkumiyetten sonra ihya suretiyle ref‘ eyledikleri rayetlerini Yunanl›lar selamlayacak yerde topa tutmalar›na taaccüb ve teessüf ol[un]du¤unu tebli¤ Hat›rat 137 Avlonya flehir merkezinden limana giden yol. Tepede Bektafli Kuzu Baba Tekkesi’nin kal›nt›lar›, 1913-1914. ettirmifltir. Süfün-i Yunanî kumandan›, Guragoki Efendi ile Sami Bey’i hüsn-i kabul etmifl ve ifadelerini hükûmetine telgraf ile bildirib, alaca¤› evâmir-i cedîdeye göre hareket edece¤ini söylemifltir. Yunan hükûmeti Avlonya’ya bir daha top at›lmamas›n› emretmifl olmal›d›r ki, gemiler taarruzlar›n› ondan sonra tekrar eylemediler. Yunan›n tadîl-i harekât›na ‹talya’dan ihtiraz›n da tesiri olsa gerektir! Yanya mevki-i müstahkemesinde bulunan Arnavut efrâd›n malum olan firarlar›, dâi-yi telafl [ve] pek elîm bir raddeye vard›¤› s›rada, ashab-› fikr u hamiyetin tazyik-i manevîleriyle nuzzârdan Fraflarl› Midhat Beyefendi’yi hükûmet askere nasihat vazifesiyle Permedi ve Ergiri tarikiyle Yanya’ya i‘zam etmifl ise de, hükûmet-i muvakkatenin Yanya’y› kurtarmak hususunda mesai-i külliyesi görülmek flöyle dursun, ‹smail Kemal Bey’in o meselede gayret ve ›srar göstermedi¤i malum oldu¤undan, Midhat Bey firarîleri k›talar›na iade ve henüz Yanya’dan kaçmam›fl olan efrâd-› sâireyi sebat ve mukavemete ikna‘a muvaffak olamam›flt›. Firarîlerin bir k›sm› ve mesela Çaml›k ahalisinden olanlar›n ekserisi, eflk›ya-y› Yunaniye ve Rumiye’nin oralara tecavüzle- 138 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 rinden dolay› aile gailesine kap›lm›fl; k›sm-› âheri Yanya’da harbin muzafferiyetle reside-i hitam olmas›ndan yeis getirib, avam›n hâl ü istikbalini emin gördü¤ü yeni Arnavutluk’a rabt-› ümid eylemifl, Avlonya’dan pek mübala¤al› olarak gelen tebflîre kap›lm›flt›. Arnavut efrâd›n›n Yanya’dan firar suretinde birer birer kaçmalar› kolorduca ve havasça herhalde Avlonya’n›n ilkaat-› muz›rras›na hamledilmiflti. ‹smail Kemal Bey ‹smail Kemal Bey’in simas›nda ciddiyet, etvâr›nda zarafet var idi. Kendine karfl› en lakayd olmak isteyenleri dahi hüsn-i hürmete mecbur eder, herkesin riayet-i hat›r›na itina eylerdi. Her hâl ü kâlden azade-ser görünür, daima itidal-i demini muhafaza edebilirdi. Rehgüzâr-› ömründe pek çok sademâta u¤ram›fl ve fakat fütûr getirmemiflti. Mesud ve müsta¤ni de¤il idi, lakin bundan dolay› eser-i yeis ve teessür göstermezdi. Kesb-i yesâra de¤il, sarf u ibzâra mâil idi. Bu suretle hemîfle bir müzayaka-i fledîdede bulunurdu. Meflrebi flûhâne, muamelat› kibârâne idi. ‹sraf› sevmekle beraber, tab‘›nda hodgâm idi. Kuvve-i haf›zas› mükemmel, amma cerbeze-i nutkiyesi noksan idi. Efkâr-› âmmeye hakim olmak ister iken, bir ekalliyetin mahkum-› h›rs u nüfuzu olurdu! Nadi-i müzakeratta müflâcereden müctenib idi (99). Mecburiyet-i katia hissetmedikçe sükunetini ihlal etmez, baflkalar›n›n bahis ve münazaras›na kar›flmak istemezdi. Malumat ve mütalaat›nda de¤il, hissiyat›nda mus›r idi. Nadiren hiddet etti¤i halde, kin ve garaz›ndan geçmezdi. Kimseye samimi dost olmam›fl, daima hem-bezm-i ülfeti olan zevâta karfl› menfaat-i flahsiyesini göstermifl ve daima onlar› kendisine bend etmek istemifltir. Vatan›n›, vatandafllar›n› sever gibi görünüyordu. S›rpl›lar›n, Bulgarlar›n, muzafferiyât-› mütevâliyesinden sonra ‹stanbul’u terk ile Viyana’ya u¤ram›fl, Avusturya’n›n müzaheretinden emin olarak Avlonya’ya müteveccihen hareket etmifltir. fiu kadar ki, Arnavutluk’tan bir t›fl-› Hat›rat 139 ‹smail Kemal Bey çend-sâl olarak ç›km›fl, pîr-i herem-resîde avdet eylemifl idi. Çocuklu¤undan beri haf›zas›nda menkûfl olan hâlat ile Arnavutluk’a avdetinde gördü¤ü fark-› azîm kendisini inkisâr-› hayâle u¤ratm›fl, bütün müdrekât-› siyasiye ve ictihadât-› ilmiyesinden bi-hakk›n istifade olunamam›flt›r. Denilebilir ki, hatîât-› idariyesi, bulundu¤u muhiti ›slahtan ziyade onu hoflgörmeyi mutad etti¤inden ileri gelmifl, nazariyâtta lücce-i irfan iken tatbikatta bir katre oldu¤unu göstermifltir! Efkâr-› âmme muvâcehesinde kanton usulünü tatbike kâil ve hükûmet-i avam›n mehâsinine mâil görünüyordu (100). Halbuki vahdet-i mülkiyesi kesb-i katiyet etmeyen ve iki-üç devletin matmah-› nazar› olan bir memleketin kanton suretinde taksimat-› idariyesini aramak ne kadar hatarnâk oldu¤unu bilmesi ve içimizde henüz idare-i kavmiyeye kesb-i kanaat etmeyen aksâm›n âmâl-i hafiyesini dahi nazar-› dikkate almas› lâbüd idi. Hükûmet-i avam temeddün etmifl bir memlekette azîm bir terakkiyi, büyük bir vahdet-i milliyeyi tekeffül etti¤i içün flâyân-› takdis ve kabul say›labilir. Fakat lisan›, medeniye140 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ti tekemmül etmemifl bir halk aras›nda def‘aten kabil-i tatbik olamayaca¤›n› kendisi herkesten ziyade takdire muktedir idi. Hât›ra hutûr edebilir ki, ‹smail Bey’in bu tasavvurât›na Esad Pafla âgâh olmufl, “Vasatî Arnavutluk” nam›yla ikinci bir hükûmetin teflkili halinde mîr-i müflarünileyhin müteessir olamayaca¤›ndan cesaret alm›fl, iftirak ve inkisâma pek fena bir kap› açm›fl olsun. Herhalde ‹smail Kemal Bey bu emânî-i mahsusas›n› pek nâ-be-mevsim olarak ›zhar eyleyib, memleketimizin fliddetle muhtac oldu¤u kavâid-i siyasiyeyi telfîk ve tertib etmekte, hayat-› ictimâiyemize yarayacak desâtîri meydana koymakta ihmal etmifltir. ‹smail Kemal Bey Osmanl› Kanun-› Esasîsi’nin tanziminde en çok gayret gösterenlerden biri idi. Midhat Pafla’n›n devr-i ikbalinden beri temeyyüz etmifl, hürriyete meftûn ve istibdada düflman olarak tan›lm›flt›r. Fart-› zeka ve irfan›ndan, vukûf-› bî-pâyân›ndan memleket faideler bekler, büyük büyük ümidler beslerdi. On dört-on befl ayl›k idaresi hep kîl ü kâl aras›nda geçmifl, ahlâf›na ciddî bir rehber-i feyz ü saadet b›rakmam›flt›r. Tabir-i vâz›hla, ‹smail Kemal Bey muhâkemât ve ictihâdât›n› nazariyâttan fiiliyâta nakl ve tatbik edememifl, daima fiili ile kavli aras›nda bir tezat göstermifltir. ‹dare-i hükûmete pek lakayd davranm›fl, baflkalar›n›n a¤râz u âmâline pek çok ruhsat-› cereyan vermifltir. Kendisi ser-i mû müstefid olmamak flart›yla, bir tak›m muhterislere i¤maz-› ayn etmifl, hazin bir ak›bete düçar olmufltur. Bir halde ki, ‹stanbul’dan hareketle Arnavutluk’u zîr ü zeber etmeye gelen Meran vapurunun tehlikeli yolcular›na dair olan muhabereyi ve onlar›n maksad-› r›hletlerini teshîl etmifl, bi’n-netice kendisi a¤›r ithâmâta hedef olmufltur (101). Müflarünileyhin flahsiyetini tahlil etmek laz›m gelirse; diyebilirim ki, ‹smail Kemal Bey hiçbir vakit bir maksad-› siyasîyi cidden takib etmemifl, meslekini, siyasetini, dostunu, ailesini düflünmekten ziyade yaln›z kendisini düflünmüfltür. Daima bir mücadele-i maifletle u¤raflm›fl ve hayat›n en büyük lezzetini hevesât-› zatiyesini tatmin etmekte bulmufltur. Meazâlik, her haHat›rat 141 kikatin künhünü aramak ve ona göre bir muhakeme-i muhikka yürütmek isteyenlere terk-i saha-i beyânât ettikten sonra, hatime-i mütalaât›m olmak üzere derim ki, ‹smail Kemal Bey Arnavutluk’un ilan-› istiklal hizmet-i mebruresini eda etmifl oldu¤u içün, tarih-i milletimizin sütûr-› mefâhirinde ibka-y› nâma hak kazanm›fl, fliraze-bend-i mecmûa-i ebrâr olmufltur. Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsi‘aten.20 Esad Pafla Topdanî Esad Pafla Topdanî 1898 senesi muharebesinden evvelce Y›ld›z’da tüfengiyân-› flehriyârîden ve erbâb-› nüfuzdan Kraniyal› Halil Bey’in delaletiyle Yanya Jandarma Kumandan› oldu. Kumcazas’ta vukubulan muharebede sebk eden hüsn-i hizmet ve gayreti yine mîr-i mumaileyhin vesatat›yla taraf-› fiahaneden takdir edilerek, lival›kla meslek-i askeriyeye girdi ve sonrada ferikli¤e irtifa eyledi. Yanya Valisi Tatar Osman Pafla’y› sâikai gayz ile bir fahiflenin evinde bast›r›b darb u terzîl etmesinden dolay› ‹flkodra Jandarma kumandanl›¤›na naklolundu. O memuriyette iken Meflrutiyet-i Osmaniyye ilan olunmakla, mevki-i memuriyetinden bilistifade kendisini Draç Mebuslu¤una intihab ettirdi (102). Otuzbir Mart Hadisesini müteakib Sultan Abdülhamid Han-› Sanî’nin karar-› hal‘i[ni] tebli¤e memur olan ve Y›ld›z’a giden Ayan’dan Arif Hikmet Pafla ile Âram [ve] Selanikli Karasu Efendilere refakat etmifl, karar-› millîyi mütecellidâne bir tav›r ile bilâ-perva Hakan-› müflarünileyhe inba eylemifl olmas›ndan dolay› ‹ttihadc›lar nazar›nda bir mevki-i mahsus kazanm›fl idi. Tasfiye-i rüteb-i askeriyede binlerce ümerâ adî zabitli¤e tenzil edildi¤i halde, kendisi lival›¤›n› muhafazaya yol buldu. Meclis-i Mebusân’›n ikinci devre-i intihabiyesinde be-tekrar Draç mebusu oldu. Balkan hükûmât-› erbaas›n›n tehyiât-› harbcuyânelerine karfl›, ulema-y› ümerâ-y› askeriyeden ma‘dûd olan Gazi [Ah142 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 med] Muhtar Pafla Esad Pafla’n›n iddia etti¤i kemalât-› askeriyesine inanarak(!), ‹flkodra’da tahaflflüd edecek olan Kuvâ-y› Muavene ve Redif kumandanl›¤›yla Esad Pafla’y› ‹flkodra’ya gönderdi. Karada¤l›lar, S›rpl›lar›n ve Malisörlerin delalet ve müzaheretiyle 1912 senesi Teflrinievvelinin 14. günü Tuz’u zabt etmifl, 24’ünde Tarabufl ve fiiruka istihkam›n› muhasara alt›na alm›fllar, 27’sinde birinci gülleyi ‹flkodra kasabas›nda endaht etmifllerdi. Vali ve Kumandan Hasan R›za Pafla’n›n ziyafet-i flebânesinden hanesine avdet eden R›za Pafla, bir dest-i ihanetle suikasta u¤ram›fl ve o vücud-› muhterem ortadan kald›r›lm›flt›r (103). Bunun flehadetini müteakib Esad Pafla hâiz oldu¤u rütbe hasebiyle umum kumanday› deruhde etmifltir. Halk bu vaka-i katle karfl› bigâne kalm›yordu. Esad Pafla’n›n Viyanal› Yahudi “Betlehem” eliyle (104) Karada¤ hükûmetinden ald›¤› alt›-yedi bin liraya mukabil bu cinayeti irtikab etti¤ine dair ortal›kta rivayetler deverân ediyordu. Esad Pafla yaln›z kumanday› elde edinmekle de¤il, sebat ve metaneti ile de flöhretini tezyîd eylemifl, Arnavutluk’un safahât-› vukuat›nda ve Harb-i Umumî hâdisat›nda feci ve flenî hat›ralar b›rakm›flt›r. Esad Pafla nev‘i flahs›na has olan adamlardand›r. Tarih bunun nâm›n› yad etmekten hâlî kalamaz! Ef‘âl ü a‘mâlinin netice-i muhakemesi itibariyle fevâz›l› fezâiline galib idi. Mamafih, azminde bî-fütûr ve faaliyeti gayr-› mahsûr idi. Gayret ü cesareti ve efrâd-› askeriyeye karfl› gösterdi¤i evzâ-› sâdegîsiyle âsâr-› semahati avam›n celb-i kulûbuna bâdi olmufl, az çok bir tak›m taraftarlar peyda edebilmiflti. [Bunlar,] Osmanl› ‹mparatorlu¤u Rumeli’de sukut etmifl, ‹flkodra’da kalan efrâd-› Osmaniyye irtibat›n kesildi¤ini hisseylemifl iken, hamaset-i merdânelerine halel getirmemifllerdir. Egerçi bunlar›n hamiyet ve diyanetleri bu metanetin sâika-i tabiîsi idi. Fakat Esad Pafla’n›n dahi buna himmet ve flecaati tesir etmifl, askere hezimeti ve hatta R›za Pafla’n›n emr-i flehadetini bile unutturmufltu. Esad Pafla f›traten zeki, fakat ümmî idi. Muhabbet-i vataniyeyi takdirden, hiss-i millîyi ihatadan aciz idi. Her ifle yed-i Hat›rat 143 müdahalesini cesurâne uzatmasayd›, zekas› cehlini setr edebilirdi. ‹htirasat-› gayr-i mahdudas›na ma¤lub ve menfaat-i flahsiyesi u¤runda her zemîmeyi kabule istidat göstermekle ma‘yûb idi. Ahlâk›, a‘mâli tahkîk edildikte, kendinden gayri kimseye kalben merbût olmad›¤› görülür. A‘mâl-i flahsiyesinin istihsali içün dostlar›n› ve hatta memleketini feda etmekte tereddüt etmez, azm ü ikbaline hâil olabilecek her türlü esbâb ü eflhâs› izaleden çekinmezdi. Yaln›z ihtirasat›n›, hevesat›n› besleyebilecek bir Arnavutluk görmek, yaln›z kendisine hizmet edebilen yâran› isterdi. Onun nazar›nda vatan› kendisinden ve kâm u nâm›ndan ibaret idi. Harekât ve teflebbüsât›n› vaktinden evvel izhar ve izbar etmiyor, kimseye emniyet etmedi¤i her halinden nümayan oluyordu. Umur-› mühimme ve müflkilede ihtiyat ve teennî eder, heyecan ve telafl göstermezdi. En müflkil ve tehlikeli zamanlarda bile itidalini b›rakmazd›. Nüfuz ve tahakkümünü icra edebilecek vesâiti istihzâr hakk›nda isticlâb-› hiss-i hürmete kâdir idi. H›rs-› menfaat ve cüstcu-y› flöhretten azade kal›b da veche-i âmâli s›rf memleketin menâfi‘i noktas›na mütevecih olsayd›, eline geçen müteaddit f›rsatlardan memleket büyük büyük faideler görür, kendisi dahi baflkaca müstefîd ü mütefeyyiz olurdu. Takib etmekten hâlî kalmad›¤› âmâl-i hodgamânesine vusul içün daima oldu¤undan ziyade kendisini göstermeye çal›fl›yordu. Müflkilat› iktihamdan meyus olmaz, her türlü fedakârl›ktan çekinmezdi. Ruhu zulm u intikam ve fikri mekr u ihtiyal ile meflbu idi. Kölnische Zeitung gazetesi, hakk›nda neflr etti¤i bir makalede, “Esad Pafla harîs-i flan, gayur ve metin bir f›trata maliktir. Maksad›n› temin içün insan naafllar› üzerinden bile atlamaktan hazer etmez” demiflti. Almanyal› General Immhof ’un Balkan Harbine dair neflr etti¤i bir ruznamede ve fî 4 Mart tarihli f›kras›nda diyor ki, Esad Pafla’n›n fiimalî Arnavutluk’ta pek çok taraftar› vard›r. Karada¤ ve H›ristiyandan endiflesi yoktur. Bilakis kendisine muavenet edebileceklerdir. Cenubî Arnavutluk’ta taraftar› yoktur. ‹smail Kemal Bey ile 144 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 tahsil görmüfl Arnavutlar serfüru etmezler. Fakat hal-i haz›rda kuvvet Esad Pafla’n›n elindedir. Arnavutluk’ta hakim kalma¤a devam edecek olursa, bunlar vatanlar›n› alelumum terke mecbur kalacaklard›r. Esad Pafla ‹flkodra’y› Edirne’den, Yanya’dan ziyade müdafaa etmifl oldu¤u içün, müdekkikîn-i askeriyece kabahatten berîdir. Yine General Immhof Pafla diyor ki, Osmanl› sanca¤›n›n flerefini muhafazada en çok sebat eden bu general teslim olmayub mukavemete sebat eyledi¤i takdirde, nam› tarih-i Osmanîde bir mevki-i ebedî tutmufl olaca¤› iddia olunmakla beraber, hakikat yine böyle oldu¤unu teslim etmek laz›md›r. Ahvâl-i mahalliyeyi daha yak›ndan tedkik edenler ise, ‹flkodra’n›n vaziyet-i askeriyesi ve ahvâl-i ammesi daha bir müddet müdafaaya salih oldu¤u[nu] iddia etmekte ve ber-vech-i âtî muhakemât-› mahsusalar›n› yürütmektedirler. Avusturya’n›n ›srar-› fevkaladesiyle düvel-i muazzama Karada¤l›lar› ve S›rpl›lar› bir hafta zarf›nda ‹flkodra muhasaras›ndan keff-i yed eylemeye mecbur etmek üzere bir karar vereceklerdi. Karada¤l›lar bunu bildikleri içün, her çe bâd âbâd ‹flkodra’y› zabt etmek ve Avrupa’y› bir emrivaki karfl›s›nda bulundurmak isterlerdi. Bir kere daha tâli‘-i harblerini tecrübeye karar verib, mühâcemât-› mütevâliye ile pek çok telefât vermifllerse de, mahsûrînin sebat-› fedakârânesine galebe etmekten meyus kalm›fllard›. Binaenaleyh, yeis ve teessürle vesâit-i sâireye müracaata mecbur olmufllard›. ‹stanbul sefiri iken Esad Pafla ile münasebât-› vedadkârânede bulunmufl olan Mösyö Plambaç [Pallavicini], Pafla’ya hafiyyen îsâl-i haber etmifl, S›rpl›lar taraf›ndan hanesinde ve çiftliklerinde îkâ olunan ve kendince 1.000.000 frank tahmin k›l›nan ziyan›n hemen tediye ve tazmînini taahhüd eylemifl idi. Esad Pafla bu teklife râm olmufl, Mösyö Plambaç’›n [Pallavicini] murahhaslar meyan›nda bulunmas›n› flart-› a‘zam koymufl idi. Bu suretle bafllayan müzakerat üzerine 1913 senesi Nisan›n›n 21. pazarertesi akflam› Esad Pafla ile General Vukoviç ve Mösyö Plambaç [Pallavicini] aras›nda teati olunan bir mukaveleye binaen, ‹flkodra istihkâHat›rat 145 mât› Karada¤ Veliahd› Prens Danilo’ya21 terk ve teslim edilmeye karar verilmifltir. ‹flkodra’n›n bu bâdire-i elîmeye u¤ramas› muntazar idi. Daha tûl müddet mukavemet edebilmesine imkan yok idi. Muhâkemât-› mebsuta-i ecnebiyeden sarf›nazarla, ‹flkodra’da deveran eden rivâyâta ve hakikat-› ahvâle göre, Esad Pafla’n›n alâ külli hâl birkaç gün daha ‹flkodra’da durabilmesi mümkün idi. Keyfiyet-i teslim hakk›nda edilecek mükalemât ve taahüdât› Esad Pafla usulen ümerâ-y› askerî ile müzakereye ve erzak u mühimmat›n miktar› üzerine hesab yapma¤a mecbur idi. Halbuki ümerâdan hiç kimseyi müzakerâta teflrîk etmeyib vehleten flerâiti kararlaflt›rm›fl, ahaliden kimseye bir fley sezdirmemifltir. Pafla’n›n kâffe-i ahvâl ü ef‘âlinde arad›¤› menâfi-i mütenevviay› tecessüs edenler, müflarünileyhin ‹flkodra’dan ç›kt›¤› gün hakk›nda hükümdârâna mahsus bir resm-i teflyî‘e mazhar olmas›ndan ve Tiran’da bulundu¤u s›rada Karada¤ Veliahd›’yla muhabere-i dâimede bulunmas›ndan dolay› kendisini maznûn saymaktad›rlar. Esad Pafla on befl bin kiflilik ordusu ve kâffe-i mühimmât›yla ‹flkodra’dan ç›k›b Lefl’e gelir gelmez sermest-i câm-› ikbal olmufl, yüz bir pare top endaht›yla hükümdarl›¤›n› ilana cesaret eylemifltir. Bu suretle Karada¤l›lar kendisini ald›klar› muahedenameye istinad edebilmek üzere Esad Pafla’n›n tak›nd›¤› s›fat-› hükümdarîyi çar köfle-i aleme ilan etmifl, muahede-i mezkure ile kazand›klar› hukuku son dakikaya kadar muhafazaya çal›flm›fllard›r. ‹flkodra ‹flkodra’dan hareketle Viyana’ya vürûdumda Veliahd’›n müflavir-i hass› Baron Chlumecky’i gördüm. ‹flkodra’dan geldi¤imi ve Baron Konrad de Hötzendorf ve Kont Berchtold’u görmek istedi¤imi beyan ve ‹flkodra hakk›ndaki malumat›m› telhîsen ityan eyledim. 146 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ‹flkodra’dan genel bir görünüm (‹st. Ü. Nadir Eserler Kütüphanesi 90766/50) O gün evvela General Konrad’› gördüm. O¤lum Ekrem’in verdi¤i malumat ve izahat› ifrata hamlettiklerinden ve Balkan Harbinin önünü alma¤a cidden gayret eylemedi¤inden dolay› beyan-› teessüf eyledi. Müflarünileyh Arnavutluk’un en büyük muhiblerinden olub, ‹flkodra sukût etti¤i takdirde Islavlara terk edilmemesi ve Arnavutluk’a kalmas› Avusturya’n›n cümle-i menâfiinden oldu¤unu beyan sadedindeki mütalaat›ma karfl›, müflarünileyh bir tavr-› hamasetle son derece buna gayret edece¤ini vaad u temin eyledi. O gün Kont Berchtold’u da gördüm. Yenipazar’›n terk olunmamas›na ve iki Slav hükûmetlerinin birleflmelerine mani Hat›rat 147 olmalar›na selefi Baron Ährenthal’e22 verdi¤im layihan›n nazar-› dikkate al›nmad›¤›ndan ve o¤lum Ekrem Bey’in ihtârât› dahi ›s¤â olunmad›¤›ndan dolay› müteessir oldu¤unu beyan ile ‹flkodra hakk›ndaki meflhudât ve malumat›m› sual etti. ‹flkodra, bir hadise-i fevkalade zuhur etmedi¤i takdirde nihayetü’nnihaye dört ay mukavemet edebilecek kadar mühimmat ve me’kûlâta malik olub, ondan sonra sukût etmesi tabiî oldu¤unu söyledim ve mevcut zehâir ve mühimmat› mütezamm›n bir pusula verdim. Müflarünileyh ‹flkodra general-konsolosunun ifl‘arât› daha ziyade ümid-i mukavemet verdi¤ini söyledi. Fikrimde, malumat›mda ›srar eyledim ve ‹flkodra düflmeden ve istila olunmadan evvel bir çare-i halas bulunmas› lüzumunu izah ettim. Bu cümle üzerine müflarünileyh tevakkuf ve tereddüd eyledi ve dedi ki, -“‹flkodra ahalisi Arnavut de¤ildir!! Bunlar tamam›yla Slavd›r!! Meazâlik bu keyfiyet Avusturya’n›n nokta-i nazar›n› tebdile sebeb olmaz. Avusturya Arnavutlara bu hususda müzaheret-i katiada bulunaca¤›ndan emin olabilirsiniz!” Temin-i müzâherete aid ifâdât› üzerine, arz-› flükran etmekle beraber, tenvîr-i fikr ü hakikate medâr olmak üzere ‹flkodra hakk›ndaki malumat›n›n aksini iddia ve nüfus-› mevcudesine dair malumat-› sahîha i‘tâ eyledim. Ertesi günü Baron Konrad’› gördü¤ümde, Kont Berchtold’un ‹flkodra hakk›ndaki noksan tahkikat›[n›] haber verdim. Tesirini ketm etmemekle beraber, geçen sene Nisana do¤ru Karada¤ hududunun tahtît ve tahdîdi içün giden heyet meyan›nda bulunan Avusturya murahhas› …23[n›n] ‹flkodra’ya dair yazd›¤› bir k›ta rapor[un] Hâriciye Nezareti’ne gönderilmifl oldu¤unu beyan ve bunu Hâriciye naz›r›na ihtar edece¤im s›rada gayetle ihtiyatkârâne hareket etmekli¤imi rica etti. O gün Kont Berchtold nezdine bizi davet etmifl, ‹flkodra’ya ait baz› istizahatta bulunmufl olmas› üzerine, ‹flkodra’da ald›¤›m malumat-› hususiyeyi tekrar ile Avusturya delegesinin raporunu ma‘raz-i bahs ü makâl eyledim. Kont Berchtold erkân-› nezaretten ve Arnavutluk’a evvel ve âhir etmifl oldu¤u hidemât-› memduha ile vâcibü’l-ihtiram zevâttan olan Mösyö Rappaport’u celb ile bu raporu arad›. Ra148 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 porun münderecât› verdi¤im malumat ve mekâdîre tamam›yla mutab›k olmak üzere, flehr-i mezkurda on dört bin Müslüman, on iki bin Katolik ve seksen kadar aileden ibaret olarak yedi-sekiz yüz Ortodoks Arnavut ve iki bin befl yüz raddesinde muhacirîn-i Müslimîn sakin oldu¤unu ve cibâl halk›yla nevâhîde Islav unsuruna mensub hiçbir ferdin bulunmad›¤›n› gösteriyordu. Naz›r o anda nezaretin erkân-› mühimmesinden Baron Macchio’u,24 Kont Szápáry’yi ve Kont Nemes ile Mösyö Rappaport’u ve ismini der-hat›r edemedi¤im di¤er bir zat› -hâz›r oldu¤um halde- nezdine davetle, ‹flkodra hakk›nda verdi¤im malumat› ve raporun münderecât›n› nakl ü izah eyledi. ‹flkodra’n›n bir Arnavut memleketi oldu¤undan emin kald›¤›n› anlatt›. Tahminime göre bu zevât-› âliyenin baz›s› ‹flkodra hakk›nda baflka bir fikir ve siyaset perverde eder, malumat-› makûseye binaen maslahat eylerdi. Kont Berchtold nezdinden ç›kar ç›kmaz, zevât-› müflarünileyhimi birer birer ziyaret ve ‹flkodra[’ya] müteferri temenniyat›m› tekrara müsâraat eyledim. Kont Berchtold ikamet etti¤im Otel Sacher’e gelib iade-i ziyaret etmifl ve Budapeflte’ye hareket edece¤ini söylemifltir. Ertesi günü Kont Nemes bizi davetle Kont Berchtold’un ‹mparator hazretlerinden ald›¤› emir üzerine ‹flkodra’n›n her nas›l olur ise olsun, katiyen Arnavutluk’a kalaca¤›n› temin ve tebflîr eyledi (105). Li-ecli’l-vedâ o gün Baron Konrad’› görüb netice-i muvaffakiyetimi beyan ve flükran-› bî-pâyân›m› der-meyan ederek ‹stanbul’a müteveccihen hareket eyledim (106). Dük de Montpensier25 Avlonya’da hükûmet-i muvakkate henüz kehvare-zîb-i vücud olmufl bir t›fl-› nev-resîde idi. Dahilde her türlü intizam ve idareden mahrum oldu¤u gibi, etrafta S›rpl›lar›n, Bulgarlar›n, Rumlarla Karada¤l›lar›n tarraka-i satvetleri sâmia-hirafl-› dehflet oluyordu. Osmanl› ordular› girîzân ü periflan ötede beride Hat›rat 149 ve pek yak›n yerlerde dolafl›yor, Yanya ve ‹flkodra kaleleri henüz mukavemet ediyordu. Londra’da cereyan eden müzâkerât-› siyasiye aras›nda mevcudiyet-i kavmiyemizi inkar eden Rus diplomatlar›n›n avaze-i fliddeti duyuluyor, Fransa ve ‹ngiltere’nin Rumlara, S›rplara peflkefl çekmek istedikleri k›taat›m›z›n enîn-i ifltikâs› iflitiliyordu. Yaln›z ‹talya ve Avusturya’n›n açt›¤› cenah-› himayetkârâne[nin] liyakat ve istidad›m›za göre saye-sâz-› müzaheret olabilece¤i biliniyordu! Böyle bir ân-› hatarnâkta Avlonya’da bir mudhike veya facia oynatmak isteniliyordu. Eski Fransa hanedan-› hükümdarîsine mensub Dük de Montpensier (107) abluka taht›nda bulunan Avlonya liman›na flahs›na aid “Mekonk” nam›ndaki yat›yla giriyordu. Bunu getirenlerin kimler oldu¤u meçhul ve sebeb-i ziyaret mahrem tutuldu¤u halde, ihtiyar olunan tertibat-› ihtiramiyeye göre Arnavutluk’un hükümdar› olarak Avlonya’ya geldi¤ine hükm olunabilirdi. ‹smail Kemal Bey hürmetle kabul etmifl ise de, esahh-› rivâyâta göre kendisinin Arnavutluk tac u taht›na nâil olabilece¤ine dair bir ümid vermiyordu. Nuzzâr-› sâirenin nokta-i nazar› tamam›yla meçhul olmakla beraber, hiç kimse bundan haberdar oldu¤unu göstermiyordu. Cüstcû-yi hakikat edenlerin tahminiyle hükm olunmak laz›m gelirse, Prens servetine, asâletine güvenerek Arnavutluk prensli¤ini yakalamak üzere gelmifl veya getirilmifl idi! Bunu tertib edenlere ‹smail Bey eser-i zaaf u tereddüt göstermifl olmal›d›r ki, bunlar Avrupa’ya ve alelhusus iki devlete edece¤i tesiri düflünmeden herkes[i] güya bir emrivaki karfl›s›nda bulundurma¤› düflünmüfllerdir! Prens’i ‹smail Kemal Bey kabul edece¤i gün o¤lum Ekrem’in yirmi befl kadar refikiyle Fir’e gitmesini, Fir’de mütehaflflid Osmanl› askerinin müdahalesiyle bu ümniyenin husulünü men‘e çal›flmak istemesi gibi, hat›r u hayale gelmeyen bir vâhiyeye vücut verdikleri veyahud el-Hâinü hâifün26 s›rr›na mazhar olduklar› içün, o heyula birdenbire gözden nihan olub gitmifl ve beraberinde bulunan Alber Kiga’n›n nam› da bir daha duyulmam›flt›r. 150 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ‹smail Kemal Bey’in Prens ile beraber Brindizi’ye azimet etmesi, dava-y› ismet etti¤i halde, baz› îhamât›n fluyûuna sebebiyet vermiflti. Halbuki Avlonya liman› abluka taht›nda bulundu¤u ve Avrupa’da ‹smail Kemal Bey’in vücuduna ihtiyac görülmüfl oldu¤u içün, müflarünileyhin bu vapurla Brindizi’ye gitmesinden istifade etmek istedi¤ine dair olan müdafaas› teskîni ezhân eylemifl idi. Olabilir ki, ‹smail Kemal Bey Prens’in intihab› meselesini Roma ve Viyana kabinelerinden istifsâr etmek üzere beraberce gitmifl ve onlar red ile cevab verdikten sonra Prens’in namzetli¤i tasavvurat› metruk kalm›fl olsun (108). Arnavutluk’la Bab›ali Viyana’dan hareketimin ikinci günü Köstence tarikiyle ‹stanbul’a vusul buldum. Do¤ruca vapurdan Bab›ali’ye gidib öteden beri tanad›¤›m ve liyakat ve fazl›n› pek ziyade takdir etti¤im Dâhiliye Naz›r› Reflid Bey’i gördüm. ‹flkodra’dan geldi¤imi beyan ile bafllayan zemin-i mükâlememizde bir muavenet-i maneviye kabilinden olarak, Arnavutluk denilen vilâyât-› erbaaya bir idare-i mümtâze i‘tâs› ve bunu müeyyid bir k›ta ferman ›sdâr› halinde belki Malisörler Karada¤l›lardan fekk-i münasebet ve onlara karfl› ihtiyar-› husumet eder mütalaas›n› dermeyan eyledim (109). Müflarünileyh fliddetle buna muhalif bulunmufl, Podgoriçeli Salihpaflazade Mülkiye Müfettifli Haydar Bey’in (110) ifadât›na istinad ile ‹flkodra’n›n sukut etmek ihtimali olmad›¤›n› iddia eylemifltir. -“‹flkodra nihayetü’n-nihaye üç-dört ay mukavemet edebilir. Dedi¤im ferman Arnavutluk’a son bir fatiha ithaf› kabilinden olarak devletçe ehemmiyetten ârî bir ihsand›r. ‹ttihadc›lar›n en k›z›llar›ndan olan Haydar Bey’e inan›b da bize emniyet gösterilmedi¤inden dolay› teessüf ederim” dedim ve yan›ndan ayr›lub Sadrazam Kamil Pafla’y› gördüm. Müflarünileyh, Hat›rat 151 -“Büyük bir Arnavutluk yapma¤a çal›fl›yoruz” cevab›yla güya bize ümid vermek istemifl ise de, -“Büyük Arnavutluk elinizde iken iradesizlikle bu hale, bu hal-i izmihlâle gelmifltir. Malisörler flu s›rada Karada¤ Kral›’ndan evvelce ald›klar› baz› teminata mu¤ayir harekâta maruz kald›klar›ndan dolay› Karada¤l›lara mu¤berdir (111). ‹flkodra’ya böyle bir ferman gönderilirse pek ziyade hüsn-i tesiri olmak ihtimali vard›r. Farz-› muhal olarak ‹flkodra’n›n tûl müddet mukavemeti kabul olunsa dahi, vukuat-› harbiye ve vaziyet-i siyasiyeye göre ba‘dema Devlet-i Aliyye’nin Arnavutluk’a maddeten bir müzaheretine ve Arnavutluk’la ke’l-evvel idame-i irtibat›na imkan yoktur. Arnavutluk’un mukadderât-› siyasiyesini Avrupa ve düvel-i muazzamas› ellerine alm›fllard›r. Manevî bir muavenet olarak Arnavutluk’a böyle bir lutf-› mahsus ›zhar› belki bir faideyi mucib olur ve Malisörler aras›nda ihtilâfât vukuuna sebebiyet verilir. Bunu[n] hiçbir masraf kabul etmemek flart›yla ben îsâlini deruhde ederim” dedim ve cevab›na muntaz›r oldum (112). Müflarünileyh birçok teemmülden sonra Reflid Bey’i istedi. O da hâz›r iken bahis ve müzakere tekrar etti. Mir-i müflarünileyh Haydar Bey’in verdi¤i malumat› her türlü izahat ve mütalaât›n fevkinde addetti¤i içün, temdîd-i mübâhaseye lüzum görmeyib Sadrazam’›n dedi¤i gibi Heyet-i Vükelaca verilecek karara intizâren yanlar›ndan ayr›ld›m (113). Halbuki araya eyyâm-› ‘iyd-i adhâ girmifl, cereyan eden mübâhasât ve müzâkerâttan bana kimse malumat vermemifl oldu¤u içün Avusturya Sefaretine ihbar-› keyfiyetle iktifaya mecburiyet gördüm. 10 Kanun›sanîde Bab›ali Bask›n›yla Kamil Pafla kabinesi sukut etmekte oldu¤u dakikada tesadüfen oradan geçiyordum. Birçok bayraklarla seksen veya yüz kiflinin Ca¤alo¤lu yokufluna ç›kan kap›n›n havlusunda topland›¤›n› gördüm. Rumeli’nin sûziflli vekâyiinden dolay› bir nümayifl-i dâdhâne icra edildi¤i[ni] tahmin ile yoluma devam ettim. Arkamdan Fransa Sefareti bafltercüman› Mösyö Ledrak’›n araba ile geldi152 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ¤ini ve bana hitab etti¤ini gördüm. Arabam› tevkîf ile onun arabas›na bindim. Yolda vuku-› hâli hikaye etti. Bu darbe[nin] Cemiyet’i iktidara getirece¤ine kimse flübhe etmiyordu. ‹stanbul’da bulunan Arnavutlar›n k›sm-› küllîsi bunlara istinad ediyordu. Baflta Ergirili Halil Pafla, Prifltineli Fuad Paflalar gibi ekâbir-i ricâl Arnavutluk’u himaye-i Osmaniyye alt›nda tutmak, hukuk-› diniye üzerine tesis-i mutalebe etmek isteyorlard›. Maksatlar› mukaddes ve belki de ekseriyetle ahali-i müslimenin arzusuna muvaf›k idi. Fakat zemin ve zamana göre böyle bir rab›ta-i dâimeyi muhafaza etmekte imkan yok idi. Eski ehl-i salîbin bakaya-y› dalâleti ve kurûn-› vustân›n miras-› taassubuyla meydan-› rezme at›lan seffak ü bîbak (114) Balkan hükümdarlar› yaln›z din kardafllar›n› kurtarmak, ümmet-i Muhammed’i ise ortadan kald›rmak üzere ahd ü misak ediyordu. Hilal salîbe karfl› ma¤lub ve bî-mecâl olmufl, bir seylabe-i hûn-âlûda dönen Rumeli vadilerinden birer [birer] Osmanl› ordular› ç›km›flt›. Rumeli’nin k›taat-› sâire-i devletle irtibat› maddeten ink›ta etmifl, düflmanlar›m›z›n muamelat-› flâkkas› bi’t-tamam tezahür eylemifl idi. Ele geçen biçare Müslümanlar caniyane, vahfliyane kesiliyor, yüzbinlerce masumîn-i millet, muhadderât-› ümmet telef oluyor, kimse bunlar›n enîn-i cangüzârânelerine merhamet etmiyor; Avrupa efkâr-› âmmesi bu mezâlim-i cihan-sûz› alk›fllayordu (115). Bab›ali kendi derd-i nâ-pezîrine ilaç bile [bulam›yor], Enos[Enez]-Midye hatt›yla Arnavutluk’u bir üstühân-pâre gibi düflmanlar›m›z›n dendân-› azû-âzâr›na itiyordu. Tek bir ümidimiz, ümid-i halâs›m›z kalm›flt›, o da vatandafllar›m›zla tevhid-i a‘mâl, teflrîk-i âmâl etmekten ibaret idi. Bunun içün ravâb›t-› diniyeye istinad de¤il, hukuk-› müfltereke-i kavmiyeye tevessül etmek, elbirli¤iyle mevcudiyetimizi, hakk-› hayat›m›z› kurtarmak laz›m gelirdi. Hat›rat 153 O s›rada bu abd-i râk›mü’l-hurûf birinci defa olarak Neue Freie Presse gazetesine imzam taht›nda götürdü¤üm bir varaka ile bu hakikat-i siyasiyeyi Avrupa’n›n enzâr-› ibretine vaz‘ eyledim. Protestan bir hükümdar›n ve umur-› maliye ve zab›taca Avrupa’n›n muamelat-› fiiliyesinin taraf›m›zdan kabulünden sonra Arnavutluk istiklalinin tasdik edilmesini taleb etmekli¤imiz lüzumunu ifl‘âr ve izah ettim. Neue Freie Presse nüshalar›ndan iktibas-› malumat eden Türkçe gazeteleri bizi kemal-i fliddetle hedef-i tîr-i tarîz ediyordu. Birçok erbâb-› taassub îcâbât-› mevkiiyeyi düflünmeden nâ-hak yere bizi levm ü itham etmek isteyordu (116). Sadrazam Mahmud fievket Pafla bu cerâidin neflriyat› üzerine beni Bab›ali’ye davet etmifl idi. Nezdine gitti¤im dakikada birçok gazeteleri elin[d]e tutuyordu. Hüsn-i kabul ve Neue Freie Presse’deki imzam›n s›hhatini sual ettikten sonra, memâlik-i Osmaniyye’den bir yeri, bir k›tay› tefrîk ve düflmanlar›n eline terk edilmesini teshîl edenler hakk›ndaki hükm-i kanunu sordu!! -“‹damd›r” cevab›n› verdim. -“Öyle ise ne cesaretle bendi tastîr ve imzan›z› vaz‘ ettiniz” dedi! -“Rumeli k›tas›n› Midye ve Enos hatt›yla tefrîk ve vatan›m›z› tamam›yla a‘dâm›za terk ve temlîk ettikten sonra, devlet nam›na bu sual bana teveccüh etmez; evvel-be-evvel Bab›ali buna muhatab olmak iktiza eder” dedim. Kendisi ilk hitab ve i‘tâb›nda fliddetli davranmak istemiflti. Yavafl yavafl itidal ve sükun peyda ediyordu. Nihayet, -“Allah mu‘îniniz olsun, hakk›n›z vard›r. Yang›ndan mal kaç›r›rcas›na vatan›n›z nam›na ne kurtar›rsan›z Allah size ba¤›fllasun” cümleleriyle, bir tavr-› nevâziflkarâne ile beni teflyî etmekle müflarünileyhin yan›ndan ayr›ld›m. Mamafih, befl gün sonra ‹stanbul Muhaf›z› beni davet ve ‹stanbul’dan mübaadet etmekli¤imi ihtar eylemifl olmas› üzerine, pasaportumu taleb ve Nisan’›n 18. günü Romanya tarikiyle ‹stanbul’dan müfarakat eyledim (117). 154 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ‹zale-i Fetret Viyana’ya vusûlümün ertesi günü Kont Berchtold’u gördü¤ümde, ‹flkodra’ya dair malumat› olmad›¤›n› söyledi. Ertesi Sal› günü top gibi etraf›na dehflet veren bir telgraf ‹flkodra’n›n sukutunu ihbar ediyordu. Ballplatz’da27 azîm bir teessür ve telafl› dâî olan bu haber Sal› gecesi vârid olmufltu. Naz›r-› müflarünileyh Çarflamba günü saat 3’de beni kabul edece¤ini sabahtan telefonla bildirmifl idi. Nezdine gitti¤imde, ‹flkodra general-konsolosu Hanbaver [Hahnbauer?]’den ald›¤› telgrafnamelerden has›l etti¤i malumat› beyan eyledi ve Esad Pafla’n›n müttefiklere istinaden tesis-i hükûmet etmek üzere onlarla bir mukavele-i hususiye akd etmifl oldu¤una dair olan ifl‘ârât› da anlatt›. Bunun üzerine mütalaat›m› sual etmekle beraber, rivâyât-› vâk›an›n s›hhati halinde ‹flkodra’n›n Arnavutluk’a terk ü temini maddesi pek ziyade müflkilât peyda edece¤ini ilave eyledi. Esad Pafla[’n›n] hadd-i zat›nda harîs-i flöhret ve meftûn-› menfaat oldu¤unu bildi¤im içün, ‹flkodra’n›n teslimi s›ras›nda yaln›z menâfi-i hususiyesine hasr-› efkâr ve her türlü fenal›¤› bu maksadla ihtiyar edebilece¤ini düflünerek endifle-nâk oldum. Maamafih, Draç’a gidib Esad Pafla’n›n fikr ü emelini ve böyle bir mukavele-i hususiyenin mevcut olub olmad›¤›n› anlamad›kça mülâhazât›m› dermeyân edemeyece¤imi ve herhalde Esad Pafla’y› men‘ ü tahzîre dahi imkan gördü¤ümü beyan eyledim. ‹talya’n›n Viyana sefirini görüb, onun dahi muvafakat›n› istihsalden sonra Pola’da haz›r bulunacak bir z›rhl› ile Draç’a derhal hareket etmekli¤imi Berchtold teklif eyledi. Muvafakat ettim ve oradan ‹talya sefiri Don Avarna’ya gittim. Müflarünileyh Arnavutlara ve Arnavutluk’a pek de müteveccih olmayan diplomatlardan idi. Meazâlik, devletinin siyasetini takibe mecbur idi. Esad Pafla’ya aid bahsi ve benim Draç’a seyahatimin maddesini kemal-i dikkatle istimâ ettikten sonra hemen telgrafla hükûmetine malumat verece¤inden, cevaba intizar etmekli¤imi rica etmifltir. Hat›rat 155 Ertesi günü Don Avarna ikamet etti¤im Sacher Oteli’ne geldi. Draç’a gitmeye muvafakat etti¤imden dolay› hükûmeti nam›na beyan-› teflekkürat ile, Esad Pafla’n›n Islavlara alet-i fesad olub da onlar›n nüfuzu taht›nda tesis-i hükûmet etmesine devletinin müsaade ve muvafakat edemeyece¤ini anlatt› ve Avusturya Hâriciye Nezareti’ne bu cevab› tebli¤ eyledi¤ini dahi ilave etti. O gün saat 11’de Ballplatz’a gittim, Baron Macchio’yu görüb hem bu cevab› hem de harekete müheyyâ oldu¤umu beyan eyledim. Müflarünileyh Zenta z›rhl›s›n›n Pola’da rukûbuma amade oldu¤unu tebli¤ eyledi. Draç’da henüz S›rpl›lar bulundu¤u içün, bir su-i telakkiyi mucib olmamak üzere z›rhl› ile Kastel Nova’ya gidib oradan bir küçük torpido ile Draç’a varmak arzusunda oldu¤umu söyledim. Laz›m gelen evâmirin i‘tâ olunaca¤› cevab›n› verdi. Yan›ndan ayr›ld›m. O akflam Viyana’dan hareket ve Cuma sabah› erkenden Pola’ya vusul ettim. Zenta z›rhl›s› bizi otuz saatte Kastel Nova’ya getirdi. Küçük bir torpido ile üç saatte Draç’a geldik (118). ‹talya konsolosu Mösyö Dolfini ve Avusturya konsolosu Mösyö Rudnay limanda ve bir kay›k derununda vürûduma muntaz›r idiler. Her ikisi vapura geldiler. Esad Pafla ile beraber bulunan Osmanl› ordusu kendisine mutî ve hay›rhâh (119) ve Arnavut askerinin k›sm-› küllîsi âmâline hâdim olduklar› içün, müflarünileyh[in] pek ziyade ümidvâr-› istiklal oldu¤unu haber verdiler. Draç’a geldi¤im anda Esad Pafla’ya bir telgrafname ile vürûdumu ihbar eyledim. Fakat her iki konsolosun ›srar›na binaen Tiran’a gitmeye karar verdim. Yolda Valçavufl Çiftli¤i civar›nda iken Esad Pafla ile birçok maiyetine rast geldim. Her ikimiz arabaya binib tekrar Draç’a avdet ettik. Yolda iken Esad Pafla’ya ne suretle ‹flkodra’dan ç›kt›¤›n› sordum. -“fien ve flat›r olarak, akdeyledi¤i[m] bir mukavele üzerine, maiyeti[m]deki askeri kâffe-i mühimmât›yla me‘an al›b kaleden ç›kt›m” dedi. Kendisine hususî olarak ne gibi menfaat temin etti¤ine dair olan sualime güldü; menfî ve kat‘î bir cevab verdi. Birçok mübâhaseden sonra, Devlet-i Aliyye’nin Rumeli’deki musibet u akibetini ve alelhusus bir kuvve-i imdâdiyenin 156 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Bir pazar yeri, muhtemelen Tiran, 1914 sevki muhal oldu¤unu bilirken ve umur-› askeriyeyi fünûn-› hâz›ra dairesinde idareden aciz ve ‹flkodra vaziyetini ve askeriyle mühimmât ü erzâk›n›n k›lletini ayan olarak görürken, Hasan Pafla’y› hodbehod ne maksadla istihlâf etti¤ini anlamak istedim. Telafl›n› ketm etmeyerek, bu babda bir malumat›m olub olmad›¤›n› istîzah eyledi. -“Tahmînât ve zanniyât›m var ise de, malumat›m yoktur” dedim. Cevab olarak efrâd-› askeriyenin ›srar›na ve kendisinden büyük rütbede baflka bir zat›n adem-i vücuduna binaen kumanday› deruhde etti¤ini söyledi. -“Lefl’de ilan-› hükûmet etmifl oldu¤unuza dair olan rivâyât muvâf›k-› hakikat midir?” dedim. Meyelân-› umumîye tâbi oldu¤unu beyan etti. Avlonya’da teflekkül eden heyet-i idare ile muhaberede olub olmad›¤›n› sual eyledim. -“Böyle bir heyetin vücudundan bile haberdar de¤ilim” dedi. O halde ne yapmak fikrinde oldu¤unu sordu¤umda, -“Osmanl› askeri Tiran’da bulundukça bir karar-› kat‘î vermek müflkildir” dedi ve müttefiklerin müzaharetiyle kendisi bir hükûmet tesis etti¤i takdirde, Avusturya ve ‹talya’n›n mazhar-› Hat›rat 157 muavenetini [a]lmak üzere teflebbüsâtta bulunaca¤›n› anlatt›. Her iki hükûmet nam›na olarak böyle bir teflebbüsü akîm kalaca¤›n› ve Arnavutluk’un mevcudiyetini dahi dûçar-› muhâtara edece¤ini izah eyledim. Draç’a geldi¤imizde, Avusturya ve ‹talya hükûmetlerinin nokta-i nazar›n› beyana benim memur oldu¤umu kendisine konsoloslar söylemifl ve ihtarât›m› kabul etmesi lüzumunu tavsiye eylemifllerdir. Esad Pafla tesis-i hükûmetten fera¤atle devleteyn-i müflarünileyh[im]an›n arzusuna mutavaat ve aksi takdirde bunlar›n kahr u tenkîline u¤ramas› mukarrer oldu¤unu müeyyid olan beyânât u tehdidât›m› kemal-i sükûn ile istimâdan sonra, iki devletin karar›na tevfîk-i hareket edece¤ini birçok yeminlerle temin ve fakat Türk efrâd› askeriyesini bir an evvel sevk etmek üzere dört-befl k›ta nakliyle vapurunun Draç’a gönderilmesi içün tavassutumuzu rica eyledi. Bu ciheti Viyana’ya vusûlümle beraber temine çal›flaca¤›m› söyledim ve o akflam Avlonya’ya müteveccihen hareket eyledim. Pazarertesi alessabah Avlonya’dan müfârakatle Kastel Nova’ya ve Zenta z›rhl›s›yla Pola’ya döndüm. Viyana’ya avdetimde derhal Kont Berchtold’u görüb, seyahatimin netâyicini izah eyledim. Fakat Esad Pafla’n›n Karada¤ Prensi’yle muhabere-i dâimede bulundu¤unu bildi¤imden ve onlara devr etmifl oldu¤u hukuk-› mülkiyeye bir flekl-i resmî vermek ve bi’n-netice Avrupa’y› bir emrivaki karfl›s›nda bulundurmak üzere Balkanl›lar kendisine tesis-i hükûmete ziyadesiyle yard›m edebilmeleri ihtimalini derpîfl etti¤imden, evvela Arnavut efrâd-› müctemias›n›n bir an evvel da¤›lmas› içün Osmanl› askerinin Draç iskelesinden sevki maddesinin temini ve sâniyen konsoloslar›n huzurunda bana verdi¤i teminat› sened makam›nda telakki ettiklerinden bahis ile, kendisine mumaileyhima vesâtatiyle tebli¤ât-› katia ve fledîde icras› lâbüd oldu¤unu söyledim. Ve ez-her-cihet Esad Pafla’ya emniyet caiz olmad›¤›n› ve daima nazar-› takibden dûr tutmamalar›n› rica eyledim. Üç gün sonra ‹talya sefiri hâz›r oldu¤u halde Kont Berchtold’un nezdine davet olundum. ‹htarât›m dairesinde Esad Pa158 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 fla’ya tebli¤ olunmak üzere konsoloslara talimat verilmifl ve nakliye vapurlar›n›n Draç’a yanaflmalar› içün Yunan hükûmetinin muvafakat› istihsal olunmufl oldu¤unu beyan etmeleriyle derecesiz memnun oldum. Ve netayic-i hâz›radan cesaret alarak ‹flkodra’n›n Arnavutluk’a terk ve temini hususunda her iki hükûmetin müzaheret-i katia ve fiiliyede bulunmalar› temennisini tekrar ettim. ‹flkodra düflmalar›m›z›n zîr-i pâ-y› istilas›na düflmüfl ve Draç’la havalisi S›rpl›lar›n ellerinden henüz ç›kmam›flt›. Sâir devletlerin hatt-› hareketi ve binaenaleyh Arnavutluk’un hudud u enhâs› meçhul idi. Londra müzâkerât-› sulhiyesi Arnavutluk’un teflekkülünü temin etmifl ise de, teflekkül-i idareyi ve hükümdar›n flahs›n› henüz tayin eylememifl idi. Balkanl›lar Esad Pafla ile akdettikleri mukavelenin kendilerine bahfleyledi¤i hukuk u müsaadata istinad ediyorlard›. Esad Pafla’ya bir s›fat-› hükümdârî verib de, onu resmen sahib-i hükm ü nüfuz göstermek istiyorlard›. Esad Pafla bir kemik parças› kabîlinden olarak düvel-i müttefikan›n verdi¤i küçük Arnavutluk’ta hükümran olma¤› cana minet biliyordu. Camia-i kavmiyeyi teflkil eden Avlonya Hükûmeti buna karfl› manen ve maddeten zay›f idi. Binaenaleyh, Esad Pafla’n›n sukûtu Arnavutluk’un teflkilat-› mülkiye ve hukuk-› kavmiyesini kâfil idi. ‹flkodras›z Arnavutluk olamayaca¤› keyfiyetine Avusturya ile ‹talya’y› tamam›yla kand›rmak, Esad Pafla’y› ilan etmifl oldu¤u hükûmetten vazgeçirmek bir muvaffakiyet idi. Bu muvaffakiyetin sermaye-i mefhareti bu abd-i acize ve faide-i hakikisi vatan›ma aiddir. Muharrirîn-i askeriyeden General Immhof 1913 senesi Mart›nda, yani vukuat›n cereyan›ndan evvelce, bu babdaki mütalaat›nda diyor ki: Esad Pafla’n›n istikbali ümidsiz de¤ildir. fiimâlî Arnavutluk’ta azîm miktarda taraftar› vard›r. Karada¤ ve S›rbistan Esad Pafla’ya zahîrdir. (Henüz ‹flkodra sukut etmemiflti!) Bunlardan endifle yoktur. Yunanistan’›n ittihaz edece¤i hatt-› hareket üzerine beyan-› mütalaa edecek bir mevkide de¤ilim. ‹smail Kemal Bey ile tahsil görmüfl ArnavutHat›rat 159 lar›n Esad Pafla’ya muhalif kalacaklar› derkâr ise de, bunlar taraf›ndan bir mukavemet-i müsellaha tertibi içün ahvâl-i hâz›ra gayr-i müsaid olsa gerektir. Bu gibi ifllerde halk›n rey ve fikri gayet mühimdir. Halk ise Esad Pafla’y› bir reis-i hakiki görerek onun etraf›na toplanmaktan istinkaf etmezler. Herhalde Esad Pafla Arnavutluk’ta hakim kalma¤a devam edecek olursa, ‹smail Bey ile rüfekâs› orada kalamaz! fiübhe yok ki, Arnavutluk Prensi Avrupa düvel-i muazzamas› taraf›ndan intihab olunacakt›r. Fakat bunlar bir emrivaki karfl›s›nda bulunurlarsa, Arnavutluk’un umur-› dâhiliyesi içün harb etmekten çekinirler. Yaln›z ‹talya ve Avusturya rey ve karar›nda ›srar edebilirlerse de, Esad Pafla’n›n tûl müddet mukavemeti takdirinde bu meselenin fasl u hallolunabilece¤ini zaman gösterecektir. Osmanl› hükûmeti Arnavutluk’u kaybetmifl oldu¤u içün, ihtilal ve niza ne kadar temâdî ederse o derece hoflnud ve müsaid olabilecektir. ‹smail Kemal Bey ve Esad Pafla Esad Pafla’n›n gerek âmâl-i harîsânesi ve gerek dem-i f›rsat ittihaz›nda bulundu¤u malum idi. ‹smail Kemal Bey’in hükûmeti ez-her-cihet zay›f idi ve Esad Pafla’n›n bulundu¤u havalide icra-y› nüfuza gayr-i kâdir idi. ‹smail Beyefendi bunu takdire mea-ziyade muktedir idi. Âtîyi ve âtînin vehametini görürdü, fakat Esad Pafla hakk›ndaki hissiyat›na veyahud hemniflînlerinin iltifatatlar›na kat›larak müflarünileyhe ehemmiyet vermek istemedi¤i görüldü. Kendisine birkaç kere bunu ihtar etti¤im gibi, Dâhiliye Nezareti’nde bulunan Müfid Bey’e de söylemifl iken, ‹smail Bey’in bir türlü itiraf›na raz› olmad›¤›n› anlam›flt›m. ‹smail Bey Avrupa’da bulundu¤u bir s›rada, Müfid Bey Esad Pafla ile telif-i beyne tavassut etmekli¤imi rica etti. Muvafakat eyledim, Tiran’a gidib bu maksad› Pafla’ya söyledim. Orada Mat eflrâf›ndan Ahmed Bey’le (120) Mat ayân›ndan on befl kadar zat Esad Pafla’ya misafir idi. Pafla bu zevât›n güya mâni-i itilaf olduklar›n› beyan etmesiyle, Ahmed Bey’i görüb 160 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ikna‘a çal›flt›m. Mir-i müflarünileyh baya¤› Esad Pafla’n›n hayat›n› tehlikede görecek kadar ve ‹smail Bey’den ve hükûmetinden mü[te]neffir oldu¤u içün Esad Pafla’n›n Avlonya’ya gitmesini tensib etmiyordu. Birkaç gün imtidad eden müzakerât üzerine nihayet yan›mda bulunmufl olan o¤lum[u] Esad Pafla’n›n k›l›na zarar gelmemek flart›yla terhîn etmek derecesinde fedakârl›klarla naz ve isti¤nas›na hitam verdik ve kendisiyle Draç’a gittik. Draç’a geldi¤imizde ‹smail Kemal Bey’in Avlonya’ya avdet etti¤ini haber ald›m. Bir taraftan mir-i müflarünileyh Esad Pafla’y› bizzat davet etmek üzere ikna‘a çal›fl›yorduk, di¤er yandan ‹flkodra’da bulunan Bib Dod[a] Pafla ile muhabere ederek, onun muvafakat ve murafakat›yla hep birlikte Avlonya’ya gitmekli¤imize gayret ediyorduk. ‹smail Bey birçok tereddütlerden sonra, benim ile birlikte olarak Draç’a giden ve Esad Pafla’n›n li-ecli’l-i’tilaf Avlonya’ya azimeti hususunda ibzâl-i mesai eden merhum Aziz Pafla Viryoni ile Abdi Bey Topdanî’ye geldi¤i28 bir telgrafnamede Esad Pafla’y› davet etti¤ini yazm›flt›r. Esad Pafla yine temerrüd etmifl ve bilmem ne lüzuma binaen Mat cihetlerinde teflkilat-› mülkiye yap›lmamas› ve o havalinin idare-i umumiyeden hâric b›rak›lmas› gibi bir tak›m flerâit-i garîbeyi ortaya sürmüfl ise de, Doda Pafla’n›n birlikte gelmek üzere yola ç›kt›¤›n› mutazamm›n bana gelen telgrafnamenin tesiri ve müflarünileyhima Aziz Pafla ile Abdi Bey’in inz›mam-› muavenetleriyle Esad Pafla Avlonya’ya gelmeye muvafakat etmifl ve ertesi günü bir ‹talyan torpidosuyla hareket olunmufltur (121). Vapurda Doda Pafla var idi. Avlonya’ya muvasalat›m›zda üçümüz birlikte iskelede vaki karantinahanede ‹smail Bey’i ziyaret eyledik. Müflarünileyh abus bir çehre ile cümlemizi kabul ettikten sonra râk›mü’l-hurûf, Esad Pafla ve Doda Paflalar› orada terk ile kendilerinden ayr›ld›m. Akflam Esad Pafla nezdime ç›k›b ‹smail Bey’in kendisine Dâhiliye nezaretini teklif eyledi¤ini ve kabulden istinkaf eyledi¤ini söyledi. Muvafakat etmesi ve art›k flu iftiraka nihayet vermesini mus›rrâne rica eyledim. Üç gün sonra Esad Pafla’n›n Dâhiliye nezaretini kabul eyledi¤iHat›rat 161 ni ve Avrupa kabinelerine (!!) gidib Arnavutluk mesâili (!!) üzerine bahs ü müracaatta bulunmak içün ‹smail Bey taraf›ndan memur edildi¤ini haber ald›m. Filhakika, Esad Pafla bir ‹talyan torpidosu ile hareket etmifl, bir müddet Avrupa’da dolaflt›ktan sonra avdet ve ‹smail Bey’in kabinesinde birkaç gün eda-y› vazâif-i (!!) nezaret eylemifl ise de, mir-i müflarünileyhin müsaadesiyle yine mezunen Tiran’a azimet etmifltir (121, mükerrer). O s›rada Napoli’de idim. ‹smail Bey’in Esad Pafla ile aras›[n›n] günden güne aç›ld›¤›n› haber al›yor, her tarafda azim bir i¤tiflafl›n hükümferma oldu¤unu iflitiyordum. Bir aral›k Roma’ya gitti¤imde, Marki dö San Guiliano’yu29 gördüm. Müflarünileyh kemal-i teessürle, bu iki zat›n aras›[n›n] pek fena aç›ld›¤›n› ve böyle devam ederse Arnavutluk’ta tesis-i sükûnet ve hükûmet müflkil olaca¤›n› söylemifl, ez-her-cihet telif-i beynine tekrar delalet etmekli¤imi rica etmifltir. Vatan›m›n tesis-i selameti içün, böyle bir racül-i hükûmetin ve bâhusus bir müttekâ-y› siyasetin ihtârât›na tebaiyet etmeyi vazife sayd›¤›mdan, Avlonya’da bulunan Kontrol30 memuruna ve konsolosa bu yolda talimat verilmesini temenni ile Avlonya’ya hareket ve ihtarât› vechile izale-i fetrete gayret edece¤imi söyledim. Avlonya’ya geldi¤im anda Esad Pafla’ya bir mektub tastîr ile Avlonya’ya ve nezareti bafl›na gelmesini rica ettim. Verdi¤i cevapta ‹smail Bey’in ve idaresinin aleyhinde bulundu¤unu alenen ›zhar ediyordu. Evvela Avusturya delegesi Mösyö Petroviç ile görüfltüm. Esad Pafla’n›n Arnavutluk’tan tebâüdü ve bir daha avdet etmemek flart›yla emlak ve arazisinin dokuz sene müddetle ve senevî 80.000 kuron [krone] ile Avusturya hükûmetinin inz›mam› re’y ü tensibiyle bir Avusturya bankas› taraf›ndan iltizam edilmesi münasib olaca¤›n› ve flu suretle bu adam›n ihtirasât ve müflkilât›na nihayet verilmesi reyinde oldu¤umu söyledim. Mösyö Petroviç birçok tafsilat ald›ktan sonra, bir telgrafname çekti ve nezaretten sordu. ‹ki gün zarf›nda bir telgrafname ald›. Meali, “Avusturya hükûmeti Esad Pafla’ya cizyegüzâr ola162 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 maz” cümlesiyle hülasa olunabilirdi. Bu cihetten meyus oldum. Baflka suretle Esad Pafla’n›n Avlonya’ya gelmesi çaresini arad›m. Fakat müflarünileyh ‹smail Bey’e ultimatom fleklinde çekti¤i bir telgrafnamede baz› metâlib dermeyan ve bunlar› kabul etmedi¤i takdirde “Vasatî Arnavutluk” nam›yla bir hükûmet teflkil edece¤ini beyan etti¤ini ve ‹smail Bey bunun ifl‘ârât›n› ceffe’l-kalem reddeyledi¤ini haber ald›m. Esad Pafla’ya yazd›¤›m bir mektubda, böyle bir hareket ‹smail Bey’e hakaret de¤il, vatan›m›za büyük bir ihanet olaca¤›n› ve kendisi umum nazar›nda menfur ve mel‘un say›laca¤›n› bildirdim. Esad Pafla, verdi¤i cevapta kendisi bunu takdir eyledi¤ini ve fakat ‹smail Bey’in Avlonya’da etraf›n› alan bir tak›m eflhâs›n re’y ü tedbiriyle idare-i umur etmesi mümkünsüz olub, o muhitten tebâüd etmek ve kendisi dahi hükûmete mutâvaat eylemek üzere Berat’a veya Elbasan’a nakl-i merkez eylemesini flart-› gayr-i münfekk olarak göstermifl ve bu da kabul edilmezse bütün mesuliyet-i maddiye ve maneviye ‹smail Kemal Bey’e aid olmak üzere Vasatî Arnavutluk hükûmetini ilan edece¤ini suret-i katiada bildirmifltir. Bu mektubu al›b akflam ‹smail Bey’e gittim. Yan›nda Hasan Bey, Çako Efendi, Guragoki Efendi ile merhum ‹sa A¤a Boletin ve daha birçok zevât var idi. ‹smail’in Bey’in yan›na oturarak, Esad Pafla’n›n teklifi üzerine selamet-i umumiye nam›na birkaç gün Berat’a fledd-i rahl etmesini rica ettim. ‹smail Bey mutadâne bir tav›r ile Esad Pafla’n›n teklifini derhal reddeyledi. Arnavutluk mühlik bir devre-i fetrete girmifl ve hâricî düflmanlar›m›z ise mahv›m›za çoktan haz›rlanm›flt›. Böyle bir iftirak u flikak›n vukuu Arnavutluk’un hatime-i hayat› olaca¤›n› beyan ile ikna‘a çal›flt›¤›m halde, müflarünileyh redd ü inad›nda ›srar göstermifltir. ‹ki saat mücâvebe ve müflâcereden sonra, -“Esad Pafla Berat’a gelirse her türlü kuvvetten azade kal›r. Halbuki kendisi Avlonya’daki ayn› mevki-i ikbal ve kudreti muhafaza edebilir. Esad Pafla Tiran’da bulundukça taarruzdan masûndur; Berat’a gelirse en adî bir hareket ve cüretinden doHat›rat 163 ‹sa Boletin, Haziran 1914 lay› taht-› muhakemeye al›n›r, her türlü mücâzâta duçar olur. Esad Pafla yar›n ilan-› hükûmet etti¤i takdirde, ‹smail Bey bunu men‘e kâdir de¤ildir. Hakîmâne ve mutedilâne hareket olunursa, ortada engel ve müflkil kalmaz” dedim. Ve hâz›rûna tevcih-i kelam ile, -“‹smail Bey Arnavutluk’un selametini de¤il, yaln›z menfaat ve istirahat-› flahsiyesini düflünüyor. Esad Pafla’ya ve baya¤› memleketimizin bir hasm-› bî-emân›na saha-i icra[a]t› aç›yor. Art›k ben ne desem bofltur. Kendisi ve muhâs›m›n› Allah’a ve tarih-i millîmizin muhakemesine havale b›rak›yorum” cümleleriyle kalkt›m gittim. Esad Pafla ertesi günü redd-i metâlibini mutazamm›n oldu¤u telgrafname üzerine ilan-› hükûmet etmifl ve Vasatî Arnavutluk Hükûmeti nam›yla Arnavutluk’u iki k›sma ay›rm›flt›r. Vahdet-i milliye esas›na karfl› bu ink›sâm ve iftirâk›n îrâs etti¤i hasar-› maddî ve manevînin tesirât-› muz›rras›, Arnavutluk’u yeni bafltan girive-i zeval ü melale duçar eylemifltir. Bunun mesuliyet-i maddiyesi Esad Pafla’ya ait oldu¤unda flübhe yok ise de, her türlü kuvâ-y› tenkiliye tedârükünden aciz oldu¤u hal164 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 de, onu bulundu¤u muhit ve nüfuzundan hârice ç›karma¤a çare aramamas› ve idare-i maslahat edememesi meselesinden dolay› ‹smail Kemal Bey dahi flâyân-› tenkittir. ‹stifalar ‹smail Kemal Bey Esad Pafla’n›n bu karar›ndan müteessir görünmemifltir. Kendisi Arnavutluk’ta kanton usulünün tatbikini iltizam ediyordu. Avlonya’da muhafaza-i mevki edebilmesinden baflka bir maksada hizmet etmiyordu. Binaenaleyh, Elbasan’da, Görice’de ve sâir mevâkide dahi böyle birer hükûmet tesis ederse bu usulün kendi kendine has›l olaca¤›ndan memnun olabilece¤ine ihtimal var idi. Kantonlar bir vahdet-i siyasiye ve askeriye ile ‹sviçre gibi pek medenî ve müterakkî bir memlekette kâbil-i devam olabilirse de, Arnavutluk’un hudud u enhâs› henüz suret-i katiada takarrur etmedi¤i gibi, halk›n cehalet ü bedavetiyle böyle bir iftirak üzerine a‘dâm›z›n alaca¤› vaziyetin ne netice-i mühlike verece¤i de meçhul de¤il idi. Bunu ahaliye telkin etmeyi düflünmek bile caiz olamazd› (122). Fakat müflarünileyh Avlonya’n›n ehemmiyet-i mevkiesini takdir ve nas›l olsa bir tak›m flerâit-i mahsusa taht›nda bu k›tan›n idare edilebilece¤ini tahmin etti¤i içün, bunu tervîce sâî görünüyor ve k›taat-› sâirenin tarz-› idaresine bigâne kal›yordu. Halbuki ahvâl günden güne kesb-i ehemmiyet ediyor, Elbasan’da ‹smail Bey’in hükûmeti gayr-i muta‘ ve Esad Pafla onlarca vâcibü’l-imtinâ‘ oldu¤u müflahade olunuyordu. ‹flkodra Avusturya’n›n mücahede-i siyasiyesiyle ve silah alt›na ald›¤› bir milyonu mütecaviz askerin tesir-i satvetiyle kurtulmufl ve fakat düvel-i sittenin nezareti alt›nda olmak üzere ‹ngiliz Miralay› Mösyö Filips [Philips?]’in eline tevdi olunmufl idi. ‹smail Bey’in hükûmeti nev‘an-mâ Berat’a mahsus idi ise de, orada de¤il, Avlonya’n›n kurâs›nda bile emniyet ve asayifl yok idi!! Birçok naz›rlar, müsteflarlar ve memurlar müstahdem idi. Fakat bunlar hükûmetin temin-i hüsn-i idaresine muvaffak Hat›rat 165 olam›yordu. ‹smail Bey f›traten zulme mâil de¤il idi. Yaln›z fazl u irfan› nisbetinde faaliyeti yok idi. ‹dare-i umumiyeye ait olub fliddetle muhtac oldu¤umuz kavaid-i esasiye ve fevaid-i siyasiyeyi tanzim ü telfik gibi mehâmm-› umuru kendisinden intizara hakk›m›z oldu¤u aflikâr ve teflkilat-› ciddiye lüzumu derkâr idi. Halbuki müflarünileyh, mesalihte cüstcu-y› hakikatdan ziyade etraf›n› alan baz› zevât›n husul-i hevesât›n› arzu ederdi. Kendi nüfuz ve ikbalini ve hatta beka-y› hükûmetini onlar›n yard›m›ndan bilmifl, lüzumundan fazla kendilerine ehemmiyet vermifltir. Bu suretle bilerek veya bilmeyerek âmâl ve itirazlar›n› tervic ediyor, bunlara karfl› büyük bir eser-i zaaf gösteriyordu (123). Hollanda zâbitân› bir jandarma heyeti teflkil etmifllerse, kendisinin ayr›ca bir zab›tas› var idi. Bu zab›tan›n tarz-› teflkili asayifli de¤il flûrifli idameye yarar idi. Çakranl› Kahramana¤azadelerin bir adam›[n›n] bir katile câ-y› kabul göstermifl oldu¤u bahanesiyle evleri bafltan bafla ve bir pazarlar› bir anda ihrak bi’n-nâr edilmifl, 20.000 lira k›ymetinde mallar› nehb ü telef olmufl idi. Bu mücazat ve muamelat›n suret-i cereyan›ndan nuzzâr›n ve memurîn-i mes’ûlenin malumat› yok idi. Müflarünileyh, nuzzâr›n mesuliyeti taht›nda bulunan umur üzerine ekseriya onlar›n reyi olmaks›z›n emirler verir, istiflare etmeksizin ve belki de hiç sormaks›z›n, hod-be-hod icraata k›yam eylerdi. Bundan dolay› nuzzârdan Müfid Bey ve daha sonra Hüsnü Bey gibi erkan-› mühimme kabineden çekilmifl, mâbihi’l-k›vâm› olan ‹sa A¤a Boletin dahi rüfekâs›yla beraber Draç’a gitmifl idi. Art›k tefessüh etmifl olan heyetin müddet-i medide bekas› mümkün de¤il idi. Avlonya hükûmetinin sukûtu ve Esad Pafla’n›n def‘i Arnavutluk’un yegâne çare-i halâs› ve selameti oldu¤una kimse flübhe etmezdi. ‹talya konsolosu Mösyö de Façenti bu suret-i tesviyeyi ‹smail Bey’e teklif etti¤i zaman, müflarünileyh bîtaraf bir zata terk-i hükûmet etmeye raz› oldu¤unu beyan etmifltir (124). Kontrol Komisyonu Viryon[i] Ömer Pafla’n›n hem bîtaraf hem de hamiyet u nasfeti müsellem oldu166 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ¤una kâil idiler. Teklif ve kabulü içün vesâtet etmekli¤imi rica ettilerse de, itizârda bulunmak mecburiyetinde idim. Fakat onlar bi-ecma‘ihim ›srar gösterdiklerinden ve vatan›m›z›n selameti dahi bunu icab etti¤inden, evvela Esad Pafla’ya yaz›b istifas›n› alma¤a, sonra Ömer Pafla’ya teklif-i hükûmet etmeye karar verdik. Esad Pafla bilâ-müflkilât istifaname gönderdi. Mösyö de Façenti bunu elden ‹smail Kemal Bey’e gösterdi. Ömer Pafla’ya gidildi. Bu pîr-i muhterem birçok ricâlar›ma ›srarlar›ma karfl› red ile cevab veriyor, kabul-i bâr-› hükûmet etmek istemiyordu. Sabah gidece¤im dakikada mus›rrâne tekrar eden niyazlar›ma cevaben yar› a¤›zla ve azim bir tereddüd ü teessürle kabulünü ima etmifltir. Avlonya’ya avdetimle Kontrol azas›na tebli¤-i keyfiyet etti¤imde, ‹smail Kemal Bey’e beyan-› hal etmeye karar verdiler. Halbuki müflarünileyh istifa etmekten bilahare istinkaf eylemifl ve evvelce gösterdi¤i muvafakat bir tecrübe ve mülahazaya mebni oldu¤unu beyan etmifltir. ‹smail Bey bir müddet daha muhafaza-i mevki edebilmifl ise de, art›k icra-y› hükûmetten ziyade tervic-i a¤râza alet olmufl ve kabul-i hükûmet etti¤inden Ömer Pafla’ya münkesirü’l-mehât›r olarak baz› muamelat-› [nâ]dürüstâne ile müflarünileyhi bîzâr etmeye çal›flm›flt›r (125). Bekir Karabene Balkan Harbinden sonra ‹ttihad ve Terakki F›rkas›, Arnavutluk’u üssü’l-harekât ittihaz›yla Rumeli’de bir i¤tiflafl ihdâs›na karar vermifl idi. F›rkan›n bu karar›n› evvela hükûmet-i muvakkate Dâhiliye Nezareti’nde ve sonra Kontrol Heyeti azal›¤›nda bulunmufl olan Müfid Bey’e (126) ve kim bilir daha kimlere ‹stanbul’da mahremâne yazm›fllard›. Müfid Bey’e mektubun vusûl buldu¤u gün Avlonya’da idim. Viyana Sefareti vas›tas›yla istihsal eyledi¤im (127) müsaade-i resmiyeye istinaden hususât-› zâtiyem içün ‹stanbul’a gitmek üzere idim. Müfid Bey bu mektubu ve Binbafl› Karabeneli Bekir Efendi ile Hat›rat 167 rüfekâs›na yazd›¤› cevabnâmeyi bana tevdi eyledi. Teflrinievvelin 14’ünde ‹stanbul’a vusûlümle beraber Meserret Oteli’nde mumaileyh Bekir Efendi ile rüfekâs›ndan Sadaret Yaveri Mehmed Ali Bey’i ve di¤er iki zabiti gördüm. Bir Osmanl› prensinin saltanat› ve Devlet-i Osmaniyye’nin himayeti alt›nda Arnavutluk’un teflkiline devletçe karar verildi¤ini ve alelhusus Avlonya’y› dârü’l-harekât ittihaz etmek istediklerini ve befl bin fedai ile laz›m gelen esliha ve cebhanenin ve 60.000 lira raddesinde bir paran›n müheyya oldu¤unu mumaileyhim söylediler ve bu babda cümlemizin muvafakat ve müzaheretini iltimas eylediler. Bab›ali Arnavutluk’u bir palaspare-i sefalet gibi hükûmât-› erbaa-i Balkaniyenin piflgâh-› ihtiras›na att›ktan sonra Arnavutlar düvel-i muazzaman›n karar›na rabt-› mehâmm-› umur ettikleri içün, kendileri düvel-i sittenin mukarrerât› dahilinde istikballerini teminden gayr› bir gayeye hizmet etmek ihtimali olmad›¤›n› ve Londra Konferans›nda Prens Wilhelm zu Wied’in31 hükümdarl›¤› takarrur etmifl ve Avrupa Heyet-i Murakabesi Avlonya’ya gelib ifle bafllam›fl ve Hollandal› zabitlerin kumandas›nda bir kuvve-i zab›ta teflekkül etmifl oldu¤u içün, Arnavutlar›n baflka bir hatt-› hareket ittihaz ve ihtilalcuyâne teflebbüsâta mümâflât veya ifltirak etmeleri mümkünsüz oldu¤unu söyledim. Bunlar ›srar ve hatta tehdid etmek istediler. Cevaben her ne deseler bence ve hemfikrim olan Müfid Bey vesâirece muvafakat olunamayaca¤› gibi, bu harekât›n müstelzim olaca¤› mehazîr ü mehâliki nazar-› dikkate alarak men‘e her vechile çal›flaca¤›m› dahi gayet sarih bir lisan ile anlatt›m. Meserret Oteli’nden do¤ruca evime gelib, biri Neu Wied’de bulunan Prens zu Wied’e ve di¤eri Kont Berchtold’a hitaben iki k›ta mektub yazd›m ve bunlarla Avusturya Sefarethanesine gittim. Sefire vuku-› hâli tamam›yla beyan eyledim. Kont Pallavicini,32 sefaret baflmüsteflar› olub muahharen Draç sefaretine tayin olunan Baron Löwenthal33 ve müsteflar rütbesini hâiz ve muvakkaten Korfu general-konsolatosunu idareye memur Bafltercüman Barap’› yan›na celb ile bir taraftan yazd›¤›m mektub168 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 lar› tercüme ve di¤er yandan Hâriciye Nezareti’ne bir telgrafname ile teflebbüsât-› vâk›ay› hikaye etmek üzere emirler verdi. Pallavicini her nedense Arnavutlar›n idare-i hükûmete gayr-i muktedir olduklar›na kanaat getirmifl olan diplomatlardan oldu¤u içün, kalben kendisinden emin de¤il idim. Sefarethaneden ç›kar ç›kmaz Frankfurt Gazetesi muhbiri ve Almanya sefaretinin mihver-i umuru olan Mösyö [Paul] Weitz’› gördüm. Ona da maceradan malumat verdi¤im gibi, Sefir Baron Wangenheim’›34 da haberdar etmesini rica ettim. Mösyö Weitz iki saat sonra yan›ma geldi. Almanya sefirinin mutlaka beni görmek istedi¤ini söyledi. O gün sefir-i müflarünileyhi görüb kendisine izahat-› lazimeyi verdim ve her türlü teflebbüsât-› muhalefetkârânede bulunaca¤›n› sefir bana temin ile, memnun oldum. Halbuki Binbafl› Bekir Efendi benden ald›¤› cevabdan iki-üç gün sonra yedi-sekiz refikiyle evvela Draç’a ve sonra Avlonya’ya gitmek üzere Dersaadet’den hareket ettiklerini haber ald›m. Binaenaleyh, her türlü tehlikeyi göze alarak, Teflrinievvelin evâhirine do¤ru Frans›zca, Türkçe ve Rumca olarak ‹stanbul’da münteflir cerâide bir beyanname tevdiiyle Arnavutluk’un istiklalini tehlikeye duçar edecek ve Avrupa’n›n mukarrerât›na muhalif olacak kâffe-i teflebbüsât› Arnavutlar›n men‘e karar verdiklerini ve hükûmet-i meflrualar›na itaatten ve hükümdarlar› Prens zu Wied hazretlerinin evâmirine mütâbe‘attan baflka bir siyaseti tervic edemeyeceklerini beyan ve serseriyâne bir tak›m âmâlin tahakkuku halinde müteflebbislerinin Arnavutluk’ta fledîden tenkîl edileceklerini izah ettim. O gün Beyo¤lu mutasarr›f› bizi nezdine davet ve Emniyet-i Umumiye Müdiriyeti’ne gitmekli¤imi tebli¤ eyledi. Terfîk eyledi¤i bir polis hafiyesiyle akflam Ca¤alo¤lu’nda kâin Emniyeti Umumiye Dairesi’ne götürüldüm. Baz› memurîn üzerimdeki evrak› ald›ktan sonra, Müdür-i Umumî Bedri Bey’in yan›na îsâl olundum (128). Mumaileyh bir tavr-› küstahâne ile elinde tuttu¤u gazetelerin neflriyat› kendi mütalaât›m olub olmad›¤›n› sordu. Tamam›yla itiraf ettim. O gece dairede kalaHat›rat 169 ca¤›m› ve ertesi günü vapurla ‹stanbul’dan tekrar tebâüd etmekli¤im lâbüd oldu¤unu söyledi. Ve mektubcunun odas›na götürülmekli¤imi polislere emreyledi. Gece yar›s› Emniyet-i Umumiye Müdürü ile müdiriyetin flube-i siyasiye reisi oldu¤unu söyleyen bir zat bizi celb ve cebimden ald›¤› evrak› redd ü iade ettikten sonra Dâhiliye Naz›r› Talat Bey’in Romanyal›larla akd-i ittifak etmek üzere Bükrefl’e gitmifl oldu¤undan bahis ile, bu babdaki mütalaam› (!!) sordular. Hal ve zemine göre bu sualin tazammun etti¤i garabet hayretimi dâî oldu. Hande-rîz-i istihza oldu¤um halde, ne s›fatla bizi muhatab ettiklerini sordu¤umda, -“Arnavutluk hükûmetinin baflvekaleti uhde[n]ize tevdi olundu¤una dair gazetelerde birçok telgraflar vard›r. Binaenaleyh, bir baflvekil s›fat›yla soruyoruz” dediler (129). -“Bir baflvekilin, velev ki vehm ü hayalde dahi olsa, polis dairesinde mevkuf iken siyasiyâttan bahs etmesi münasebetsizdir” cevab›yla mukabele ettim. Ve pek rahats›z oldu¤umu dermeyan ile sükut eyledim. O gece bir ›zd›rab-› azîm ile geçirildikten sonra, ertesi Cuma günü müteheyyî-i hareket olan Lloyd vapuruna yine bir polis refakatiyle îsâl olundum. Do¤ruca Trieste ve oradan Viyana’ya vâs›l oldu¤um gibi Hâriciye Nezareti erkân›yla ve bizzat Kont Berchtold ile görüfltüm. ‹stanbul’daki tehyiât ve mükâlemâttan bahisle, o teflebbüsât›n fledîden men‘i lâbüd oldu¤unu ve Bekir ile hempâlar› Arnavutluk’a gelirlerse art›k memleketin asayifli muhtel ve tesis-i hükûmet edilmesi muhal olaca¤›n› beyan eyledim. Oradan Roma tarikiyle Avlonya’ya gelece¤im s›rada, ‹talya Hâriciye Naz›r› Marki San Guiliano’yu gördüm. Müflarünileyh Arnavutluk’un müessislerinden oldu¤unu ve bilcümle Arnavutlar›n kendisine karfl› flükürgüzâr olmalar› laz›m geldi¤ini burada ihtardan sonra, San Guiliano’nun bu hadise üzerine pek ziyade telafl ve Türklerin hareket-i merviyelerini men‘e çal›flaca¤›n› dahi ilave etti¤ini ve suret-i mahsusada ‹smail Bey ve Esad Pafla ile görüflerek bir hüsn-i mukârenete delalet etmekli¤imi ikinci defa olarak tavsiye eyledi¤ini zikr ü kayd eylerim. 170 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 1913 senesi Kanun›evvelinin 10. günü, yani Avlonya’ya geldi¤imden iki gün sonra, Binbafl› Bekir Efendi yan›ma geldi. ‹stanbul’da ve yolda bulundu¤um s›rada yedi-sekiz refikiyle ve Trieste tarikiyle ‹stanbul’dan Draç’a geldiklerini ve fakat Esad Pafla kendilerini Draç’da b›rakmay›b oradan ihraç eyledi¤ini söylemifl (130) ve yirmi befl günden beri Avlonya’da bulundu¤unu anlatm›flt›r. Bekir Efendi kemal-i cüretle Arnavutluk’u merkez-i harekât ittihaz ve her taraf› hercümerc etmek üzere Bulgarlarla müttefik olduklar›n› beyan etmifltir. Bu sözüne pek de ehemmiyet vermemekle beraber, odada ve belki hanemde yaln›z ve silahs›z bulundu¤um içün dûr [u] d›râz mukabeleden ihtiraz e[t]dim. Azminde fedakâr olan bu adam teflebbüsât›ndan pek ziyade emin idi. Avlonya’ya gelmifl olan sâir zâbitân ile Bulgar rüesâ-y› ihtilaliyesinden iki-üç kifli bu ifadât›n› teyid etti¤i gibi hükûmet-i muvakkatenin bunlara karfl› ihtiyâr-› sükut etti¤i dahi câlib-i flübhe ve endifle idi. Ertesi günü Bulgar generalkonsolosu olub Avlonya’ya gelmifl olan Mösyö Bavlof [Pavlov?]’a iade-i ziyaret etmek üzere gitti¤imde Bulgarlarla Jön Türklerin müttefiken Makedonya ve Arnavutluk’ta bir hareket-i ihtilaliye tertib ettiklerini ilan etmekten çekinmediklerini bi’l-münasebe mumaileyhe söyledim. Ve böyle bir tak›m harekât ile Arnavutluk’un mevcudiyet-i siyasiyesini ihlal etmek isteyenlere karfl› umum Arnavutlar›n yekvücut olduklar›n› anlatt›m. O gün bir münasebetle ‹talya, Avusturya ve ‹ngiltere Kontrol azalar›na dahi malumat verdim. Birkaç gün sonra Mahkeme-i ‹stinafiye teflkili içün ‹stanbul’dan davet olunan Nepraviflteli Mazhar ve biraderi Behcet efendiler, Kontrol azal›¤›nda bulunan Müfid Bey’e gidib, hîn-i hareketlerinde Dâhiliye Naz›r› Talat ve fieyhülislam Hayri beyler taraf›ndan davet olunduklar›n› ve Arnavutluk’ta müflarünileyhimân›n yap›lmakta olan tertibat-› malumeden bahis ile, Arnavutluk taht›na Osmanl› prensi iclâs›na karar verdiklerini ve Arnavutluk’ta himaye-i Osmaniyye’yi ilan ve bir ink›lab ihzâr ederek, Avrupa’y› emrivaki karfl›s›nda bulunduracaklar›n› söylemifl olduklar›n› hikaye etmifltir. Hat›rat 171 Müflarünileyh Müfid Bey derhal bu kara haberi Kontrol Heyetine tebli¤ eylemifltir. Heyet-i mezkureden iki zat ‹smail Kemal Bey’i hadiseden haberdar etmek ve bu babda kendisiyle müzakerede bulunmak üzere ikametgâh›na gittiklerinden birkaç saat sonra, Binbafl› Bekir Efendi beni ve Müfid Bey’i görmek üzere evlerimize gelmifl ve hamden lillah her ikimizi göremedi¤inden, Müfid Bey’e yaz›b b›rakt›¤› bir mektubunda, JönTürklerin ve Bulgarlar›n tertibat ve tasavvurât›ndan ‹smail Kemal Bey tamam›yla âgâh oldu¤unu müeyyiden beyan eyledi¤i gibi, Müfid Bey’i gördü¤ünde yar›nki vapurla Brindizi’ye ‹stanbul’dan bir-iki yüz fedai gelece¤ini ve iflin flu suretle fluyuundan sonra bunlar›n Arnavutluk’a gelmelerini tehir etmek üzere Brindizi’ye müteheyyî-i hareket oldu¤unu söylemifltir! Fi’l-hakika, Bekir Efendi ertesi günü avdet etmek üzere Brindizi’ye azimet etmifl ve bilcümle eflya ve evrak›n› Avlonya’da ikamet etti¤i handa terk ile gitmifl ise de, bu hareket-i müsta‘celesi gelenlerin Avlonya’ya vusûllerini men içün de¤il, onlar›n kontroller taraf›ndan men-i vurûd u hurûçlar›nca bir tedbir ittihaz olunmamak ve kendisi dahi tevkif edilmemek üzere müretteb bir manevra idi. Zira o gün ‹stanbul Almanya Sefaretinden Almanya kontrolü Mösyö Winckel[’den] gelen bir telgrafname de (132), ‹stanbul’dan esliha-i kesîre ve mühimmat-› lâzime ile dört yüz kadar fedainin Avlonya iskelesine ç›kmak üzere hareket ettiklerini ihbar ediyordu. Bunlar›n Meran vapuruyla akflam saat yedide vürûd edecekleri hesab olunmas› üzerine, Kontrol Heyeti bi’l-ictima‘ ‹smail Kemal Bey’e karfl› azim bir emniyetsizlikle hükmettikten sonra, kendisine haber vermeksizin, Hollandal› zâbitân›n kumandas› alt›nda olarak umum jandarmalar› ve dört k›ta mitralyözü iskeleye gönderib bir hatt-› harb teflkil etmifllerdir. ‹smail Kemal Bey bunlar› gördü¤ü dakikada telafl eyledi (133). Fakat men ve müdahaleye teflebbüs edemedi. Avusturya ve ‹talya delegeleri, her iki devletin Avlonya liman›nda bulundurduklar› kruvazörler kumandanlar›na Meran vapuruyla gelecek olanlar›n karaya ç›kar›lmamas› içün evâmir-i katia verdi. Ve 172 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 telgrafhanede teati edilmifl olan telgrafnamelerin kopyalar› al›nd›. Bu tertibat ikmal olundu¤u s›rada Meran vapuru elektrik ziyalar›na kuvvet vererek limana geliyordu. Derhal vapur derûnuna giden Avusturya ve ‹talya bahriye zâbitân› kimsenin karaya ç›kma[y]a mezun olmad›¤›n› tebli¤ eyledi¤i anda, vapurda bir gulgule-i azîme kopmufl ve bir saat sonra mezkur Meran vapuru Avusturya kruvazörünün refakatiyle ve hiçbir yere u¤ramamak üzere Trieste’ye müteveccihen hareket ettirilmiflti. Muhakemeler Azade-i flekk ü tereddüttür ki, Avusturya Sefareti -flifahen ve tahriren verdi¤im malumattan sonra- tertibat-› vâk›ay› biliyordu. Hâriciye Nezareti dahi, gerek ifl‘ârât›mdan ve gerekse Prens zu Wied’e hitaben yaz›b müflarünileyh taraf›ndan yine Kont Berchtold’e vukubulan tebli¤attan, ifle tamam›yla vâk›f idi. Her türlü eslihas›yla dört yüz kiflilik bir kafilenin yolcu gibi kabul edilmelerine ne vapurun zavâbit ve kavâidi müsaid idi ve ne de bunlar› bilmeyerek alm›fl olduklar›na ihtimal var idi. Sadaretle Bekir Efendi aras›nda teati olunan ve k›smen halledilmifl olan flifreli telgrafnamelerin münderecât›, her hafta ‹stanbul’dan hareket edecek olan Lloyd vapurlar›n›n alabildikleri kadar efrâd›n Avlonya’ya ve Brindizi’ye gönderilmesi mukarrer oldu¤unu gösteriyordu. Bu suretle, bunlar›n geldiklerinden ve gelecek olanlardan Avusturya Sefaretinin malumat-› tâmmesi var idi. Avusturya hükûmeti S›rpl›larla Yunanl›lar›n Makedonyaca vuku bulan inkiflaf ve tevessü‘lerine bir türlü tahammül edemiyordu. Balkan ittifak›n› ve harbin suret-i cereyan›n› kemal-i gafletle temafla etmifl ise de, neticeyi âmâl-i siyasiyesine, menâfi‘-i müstakbelesine karfl› pek muz›r ve mühlik görüyordu. Bunu bi-eyyi vechin kân tamir ve telafi etmek üzere hadiseler ihzâr›na karar vermek isteyordu. 16 Nisan 1913 tarihinde ve Londra Muahede-i kat‘iyesinin akdinden evvelce Avusturya devleti ‹talya ile Arnavutluk’un teflkilat-› esasiyesine Hat›rat 173 dair bir itilafname akdeylemifl, Zat-› fiahane’nin metbûiyet-i maneviyesi aralar›nda takarrur etmifl idi. Avusturya devleti ne dereceye kadar bu itilaf›n kâbil-i devam u tatbik olaca¤›n› pîfl-i nazar-› dikkate almaks›z›n, bunu bir cemile-i mahsusa olmak üzere, bir taraftan Bab›ali’ye irâe ile sevkiyat ve tertibata sevk u i¤râ eyledi. Di¤er taraftan flimalî Arnavutlar›n hissiyât-› diniyesini bir kat daha galeyana getirib isyan ve ihtilale teflvik eylemek istedi. Bu suretle Avlonya’ya gelecek olan bu kuvvet, hükûmet-i muvakkatenin zaaf›ndan veya ihmalinden bilistifade istikrar eder etmez ‹stanbul’da müheyyâ-y› hareket olan dörtbefl bin kadar fedaiyi Lloyd vapurlar› yolcu gibi al›b Avlonya’ya getürecek ve Avlonya üssü’l-harekât ittihaz edilecekti! Halbuki mesele fluyû bulduktan sonra (134) bütün bu tertibat muhtel oldu¤u içün, Avusturya kruvazörü nâçâr gelenleri al›b Trieste’ye götürmüfl ve böylece devletin menvi-i zamîrini ihfa ve Devlet-i Osmaniyye’ye son hizmetini ifa etmifl oldu¤unu tahmine zemin müsaiddir, san›r›m! Bir de ‹smail Kemal Bey’in istiklalimizin akîb-i ilan›nda o¤lum Ekrem’e yazd›¤› mektubda, Balkan hükûmetlerinin askerine karfl› icra-y› husumetten müctenib olmak laz›m geldi¤ini ve tedafüî bir vaziyete karar verildi¤ini yaz›yordu. Kamil Pafla ile makine bafl›nda vukubulan muhâverelerinde dahi aralar›nda mukaddema kabul edilen (!!) muhtariyeti terk ile istiklali ilan etmesi, ilcâ-y› siyasetten ileri geldi¤ini söylüyordu. Binaenaleyh, ‹smail Bey hodbehod ne bu mukarrerât› bozacak ve istedi¤i gibi idare-i umuru eline alacak bir vaziyette idi ve ne de Jön Türklerin kendi hakk›nda pek bî-emân olan husumet ve nefretlerini feramufl ile onlardan gönderilmifl olan k›taat-› müsellahaya bi’r-r›za teslim-i zimâm-› hükûmet edebilecek bir cesareti hâiz idi. Hallolunan flifreli telgrafnamelerin mealine göre, ‹smail Kemal Bey’le me‘an Bekir Efendi Meran vapurunun vürûdundan akdem Brindizi’ye gidecek ve Erkân-› Harbiye Reisi Nasliçli ‹zzet Pafla ile görüflecek idi.* * ‹zzet Pafla’n›n zeyl-i kitapta … numerolu sahifede tercüme-i hâli vard›r. 174 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ‹smail Bey’i bu mülakata sevk eden esbâb ne olabilirdi? ‹stanbul hükûmetini ellerine alan ‹ttihadc›lar›n mevâidi mîr-i müflarünileyhi katiyen aldatamaz, kendisi onlara emniyet edemezdi. Muhâberât-› vâk›adan ve Bekir Efendi’nin ifâdât-› mazbutas›ndan anlafl›l›yor ki, Avlonya Makedonya içün tehyie olunmak istenilen sevkiyat-› askeriyenin üssü’l-harekât› olacakt› (135). Evrak-› mezkure münderecât›na göre, Avlonya’ya komiteci Sandanski’nin ve iki Bulgar zabitiyle bir Bulgar rahibinin geldikleri ve müfltereken icra-y› faaliyet etmek üzere karar verdikleri muhakkak olub, bu ise Arnavutluk’un hal-i bîtarafîsini muhil ve pek zay›f olan hükûmet-i muvakkatenin sukutuna bile sebeb-i müstakil olabilirdi. Binaenaleyh, ‹smail Bey bi’r-r›za buna mutavaat edemezdi. A¤râz ve ihtirâsât›na ma¤lub olabilmesi ihtimali dahi bunda vârid olamazd›. Zira posta yollar›ndan befl-alt› yüz bin frank› alenen kazanm›fl olanlara karfl› sükût ettikten ve Berat’da vâki mîrî çiftliklerinden iki k›tas›n› kendisine tahsis etmek üzere ârâ-y› âmmeye müsteniden teklif edenlere red ile cevab verdikten sonra, müflarünileyh s›rf ‹ttihadc›lar›n mevâid-i mevhumesiyle hal ve mevkiini tehlikeye koyma¤› kabul edemezdi. ‹smail Bey herhalde bunu vaatlerden daha kuvvetli, daha müessir bir sâike maruz olmufl olmal›d›r ki, o da Avusturya’n›n tervîc-i âmâlinden ibaret olabilirdi. Meahâzâ, ‹smail Bey zaten? vuku‘u itibariyle yine bu zehab›ndan tebriye-i nefs edemeyece¤i gibi, Arnavutluk’u ihya eden Avusturya ricâl-i siyasiyesi dahi Arnavutluk’u tekrar bir bâziçe-i ihtiras olarak muhatara-i azîmeye ilka etmek istemelerinden dolay› muâtebe-i milliyemizden kurtulamaz itikad›nday›m. Londra Konferans› Balkan Harbine nihayet verilmek üzere 17 Kanun›evvel 1912’den 15 Temmuz 1914’e kadar devam etmifl olan Londra Sulh Mutemerinde, düvel-i müttefika-y› erbaan›n red ve ›sraHat›rat 175 r›na ra¤men Arnavutluk meselesi mevki-i müzakereye konulmufltur. Halbuki gerek Balkan muhârebât› esnas›nda ve gerek onu müteakib sulh müzâkerât›nda Karada¤ hükûmeti, yed-i zabt›na geçmifl ‹flkodra ile beraber hududunu Drin’e kadar tevsî‘ etmek istiyordu. S›rbistan, ihtiyâcât-› iktisadiyesinden bahis ile, Adriyatik sahilinde bir liman taleb etti¤inden, hududunun Draç’a müntehi olmas›n› arayordu! Bulgaristan Makedonya’n›n bir k›sm›n› ald›ktan sonra Ohri Gölüne kadar iniyordu. Yunanistan Simani Nehrine kadar Cenûbî Arnavutluk’u iflgale haris görünüyordu. Devlet-i Osmaniyye 20 May›s 1913’de imza etti¤i bir muahede ile Eynos[Enez]-Midye hatt› hâricinde kalan Rumili k›taat›yla beraber Arnavutluk’u ve ona müteferri bilcümle mesâili ‹ngiltere, Fransa, Rusya, ‹talya ve Avusturya ile Almanya devletlerinin hükm ü karar›na terk ü tevdi ediyordu. Bu s›rada Rus diplomatlar› Arnavutluk’un ve Arnavutlar›n mevcudiyetine bile kâil de¤il idi. Kabâil-i muhtelifeye münkasim ve bir flekl-i hükûmete munkalib olmak istidâd›ndan mahrum bir mecmua-i milliye oldu¤umuzu iddia eyliyordu. Fransa Yunanistan ile S›rbistan aras›nda kâbil-i taksim olan bir halka vücud verib de yeniden bir tak›m müflkilat-› mühimme ç›karmak istemezdi. ‹ngiltere öteden beri mesâil-i flarkiyede bir bünyâd-› menfaate müstenid olarak tatbik eyledi¤i siyasetten ayr›lmad›¤› içün, henüz derece-i nef‘ ü zarar› malum olmayan bir nevzad-› kavmîyi okflamaktan ise politikas›n› tervic ve bu suretle cihât-› muhtelifede besledi¤i âmâl-i mahsusay› temin eylemeyi tercih ediyordu. Almanya, Avusturya’n›n maksad›n› takib etmekle beraber, Rusya’ya sermaye-i flikayet vermekten tehaflflî eyliyordu. ‹talya Arnavutluk’un cenubunda ve Avusturya flimalinde bir mevki-i müstesna kazand›klar›n› zu‘m ettikleri içün, Devlet-i Osmaniyye’nin Rumeli’nde sukut u inhilalini görür gör176 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Elbasan’da bir grup yetkili. Oturanlar soldan itibaren 1. Dervifl Hima, 2. Lef Nosi, 3. Elbasanl› Ali Agâh Bey, 4. ?, 5. Elbasanl› Akif Pafla Biçakçu, 6. General De Veer. Ayaktakiler soldan itibaren: 1. ?, 2. Emin Matraxhiu, 3. ?, 4. ?, 5. ?, 6. Andon Beça, 7. ?, 8. ?, 9. Filip Noga. 24 Aral›k 1913 mez aralar›nda ihtilafât u münâzaât›n önünü almak üzere, Arnavutluk’un muhafaza-i mevcudiyetine karar vermifl, bunu kendileri içün bir mesele-i hayatiye ve Balkanlar içün bir muvazene-i siyasiye fleklinde konferansa teklif eylemifllerdi. Arnavutluk’u bu konferansda temsil edecek, hukuk-› kavmiyesini arayacak kimse yok idi. ‹smail Kemal Bey Avlonya’da kurdu¤u sedir-i hükûmeti rahnedar eyleyebilmesi ihtimaliyle, arz-› müddeayât ve flikâyâttan muhteriz idi. Müzakerât›n en hâr bir devresinde, Arnavutluk nam›na Prevezeli Rasih Bey Dino ve Mehmed Bey Koniçe ile ‹flkodral› Filip Efendi Noga, isbat-› vücud etmek istemifllerse de, o s›rada Viyana’da bulunmufl olan Faik Bey Koniçe, Faz›l Pafla Topdanî ve Zoti Dervifl Hima ile daha baz› zevât Mösyö Pekmezi’nin hanesinde bi’l-ictima, bu heyetin Arnavutluk’u temsile salahiyetdar olmad›¤›ndan bahis ile, konferans azalar›na hitaben fledîdü’l-meâl bir telgrafname tahrir ve keflide etmifl, bu heyetin ehemmiyet-i maHat›rat 177 ruzas›n› izaleye çal›flm›fl olduklar› içün, Arnavutlar›n lehinde söz söylemek hakk› yaln›z Avusturya ve ‹talya delegelerine [mü]tefavviz kalm›fl idi. Bunlar Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiyesinden ziyade, aralar›ndaki mühâsedeye bir sedd-i hâil koymak ve Adriyatik Denizine do¤ru Balkan hükûmetlerinin tevessü‘üne mani olmak arzusunu besliyordu. Bundan dolay›, Londra Konferans›n›n netice-i müzâkerât› olarak ortaya ç›kan nevzad›n (1.-3. madde) aza-y› bedeni noksan ve seciye-i istiklaliyesi pek periflan görünüyordu. Devlet-i Osmaniyye ile her türlü rab›ta-i devlet ve rab›ta-i tâbiiyet ü metbûiyet kesili[yor]rdu. Ona mukabil, Arnavutluk on sene müddetle bir heyet-i beynelmil[el]in murakabesi alt›na konuluyordu (4.-5. madde). On senenin temdîd ve tahdîd edilmesi hakk› dahi yaln›z düvel-i muazzaman›n takdirine b›rak›l›yordu. Hükümdar›n tayinine, idare-i kavmiyenin teessüsüne intizaren, Heyet-i Murakabe idare-i umumiyeyi muhtevi bir layiha-i kanuniye tanzim ve tedvine memur idi. Bunu tertib ve tezekkür s›ras›nda Arnavutluk nam›na münferiden Müfid Bey’in reyi munzam idi. Reis-i hükûmetin malumat ü mütalaât› asla sorulmam›fl ve ‹smail Kemal Bey de bigâneli¤ini muhafaza ederek tarz-› tensikine kar›flmam›flt›r. Bu layiha-i kanuniye Prens zu Wied’in Draç’a vürûdundan sonra (10 Nisan 1914) hükûmete arz u takdim olundu¤u zaman, bütün fluûbât-› idare[nin] Heyet-i Murakabenin eyâdî-i kudretinde kald›¤› görülmüfl, hakk-› hükûmet bir meta-› âriyet gibi Prens’in düfl-i inhâs›na at›lm›fl idi!! Arnavutluk’un kuvâ-y› askeriyesi yok idi. Jandarmas› ‹sveç’in adem-i kabulü üzerine, Hollanda’dan al›nan on zabitin kumandas›na tevdi ediliyordu (8.-9.madde, Protokol, 29 Temmuz 1913). Hükümdar›n›n intihab›na Arnavut kavminin veya o kavmi temsil eden hükûmet-i muvakkatenin reyi bile sorulma¤a tenezzül edilmeyib, do¤rudan do¤ruya konferans taraf›ndan intihab u ihtiyar olunuyordu. Bunun üzerine cereyan eden müzâkerâtta Fransa murahhas› Mösyö Cambon35 Heyet-i Murakabenin fevkinde ve vali-i umumî makam›nda olarak bir müfet178 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 tifl-i âlînin tayiniyle iktifa olunmas›n› teklif ediyordu. Ballplatz bu teklifi murahhas-› müflarünileyhe ‹smail Kemal Bey ilham ve telkin eylemifl oldu¤unu iddia ederek fliddetle reddetmifl ve ‹smail Kemal Bey’e bundan dolay› ›zhar-› i¤birar eylemifl idi. Müstakil Arnavut devleti saltanat-› meflruta olmak ve nevbet-i hükümdârî her inhilal vukuunda ekber-i evlada gelmek üzere teflkil ediliyordu (1. Madde). Heyet-i Murakabede Arnavutluk nam›na yaln›zca bir murahhas›n reyi var idi. Ne kadar kavi ve musib olsa, yine ekseriyetin bâr-› tazyîki alt›nda ezilib kalaca¤› malum idi. Alelhusus, menâfi-i mütezâdde aras›nda bir sebil-i selametin tayini ve hukuk-› milliyemizin temini muhal idi. Komisyon, alt› devletin teflkil eyledi¤i iki kitle-i siyasiyenin meydan-› musâraas› kesilmifl idi. Fransa, ‹ngiltere ve Rusya, mütereddit bulunan Almanya ve Avusturya ile ‹talya’ya karfl› muhalif, ve ekser-i mesâil ü müzâkerâtta ‹talya ve Avusturya delegeleri dahi birbirine muar›z idi. Hükümdar›n intihab edilmesi hakk› ve zab›tan›n emr-i idaresi ecnebîler taraf›ndan deruhde edildi¤i gibi, memleketin mihver-i umuru dahi bu ecnebîlerin eline muhavvel idi. Tabir-i esahh ile, istiklal-i idareden ve her türlü hakimiyetten mahrum b›rak›ld›¤›m›z meflhud idi. Arnavutluk’un arazisi, kâbil-i taksim ü tecezzi olmamak ve düvel-i muazzaman›n damân u taahhüdü alt›nda bulunmak üzere, bîtaraf say›l›yordu. Fakat tahdid-i hudud içün Floransa’da toplanm›fl olan heyet 17 Kanun›evvel 1913 protokolüyle tayin eyledi¤i huduttan Üsküb, Prifltine, Yanya, Ohri ile sâir havaliden baflka Arnavutluk’un k›blegâh-› kavmîsi olan ve eczây› asliyesinden oldu¤una flübhe edilmeyen P[r]izren, ‹pek, Yakova ve Çaml›k cihetleri hâriç b›rak›l›yordu. Floransa’da ne Arnavutluk nam›na bir adam›n bulundurulmas›na muvafakat olunmufl ve ne de hükûmet-i muvakkateden malumat-› sathiye kabîlinden olsun izahat alma¤a bile lüzum görülmemifltir. Arnavutluk, hürriyet-i idareden mahrum b›rak›ld›¤› gibi, emr-i müdafaas›n› deruhde edebilecek salahiyetten de mücerred tuHat›rat 179 tuluyordu. Daha garib olmak üzere, s›fat-› resmiyeleri mefkud ve mahiyet-i kavmiyeleri meflkuk iki flahs-› leîmin (Karapanos ve Zo¤rafos) kuru bir davas›yla alt› düvel-i muazzaman›n alt› murahhas› 17 May›s 1914 Korfu’da akd u imza ettikleri bir mukavele mucebince Ergiri ve Görice livâlar›n› mâder vatandan ay›rarak, küçük ve zay›f Arnavutluk’a bir bela olmak üzere, o sancaklara müstesna ve muhtar bir idare veriyor. Bütün Avrupa flu iki flahsa serfüru-bürde-i itaat oluyor. Arnavutluk bir mehlike-i uzmâya at›l›yordu! Londra Konferans› Balkanlar’da bir muvazene-i siyasiye temin edebilmek ve Avusturya ile ‹talya aras›nda mevcud ve meflhud olan rekabete bir sed çekmek içün Arnavutlar›n hakk-› hayat›[n›] tanam›fl ise de, hikmet-i hükûmet ve hakk-› hakimiyet nazar›ndan mukarrerât-› vâk›a tedkik olunursa, görülüyor ki düvel-i muazzama Arnavutlar›n muhafaza-i mevcudiyet edebileceklerinden emin de¤il idi. ‹leride vuku‘unu tahmin ettikleri müflkilât› izaleden ziyade, Arnavutluk’u ne suretle taksim edeceklerini tedkik ve teshil içün fliddetli bir murakabe koymufllar, daimî bir tazyik ile zimâm-› idareyi ellerinde tutmak istemifllerdir. Düvel-i muazzama bunca kuyud u flurut ile ezdikleri bu küçük Arnavutluk’un feyz ü inkiflaf›na yarayacak hiçbir vaad ü taahhüd kabul etmemifl, hiçbir devlet cüz’î ve küllî bir muavenet-i nakdiye ile memleketin is[t]ikmâl-i nevâk›s› içün bir gûnâ kay›d alt›na girmek istememifltir. Bin türlü naz u niyaz ile, Avusturya ve ‹talya devletlerinin muahharan verdikleri onmilyon raddesindeki deyn-i mahudu daha tamam›yla teslim etmeden aralar›nda taksim ve istirdada yol bulmufl, Arnavutluk hükûmetinin en hatarnâk bir devresinde birbirinden çekinerek bakiye-i mebla¤-i mev‘udu tesviyeden imtina eylemifllerdir. Payitaht ‹smail Kemal Bey tehiyyât-› vâk›a-i acizanem üzerine Avlonya’da istiklal-i millîmizi ilan eyledikten sonra, düvel-i mu180 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 azzaman›n intihab edece¤i hükümdar›n Avlonya’da istikbali ve bir müddet oras›n›n payitaht ittihaz› münasib idi. Bu lüzum-› hakikî mir-i müflarünileyhe ihtar olundukça, kâh mutad› olan tavr-› lakaydî ile Kanine’de vâki Arflî Efendi Selfo’nun hanesini al›b, gelecek hükümdar›n ikametine tahsis edece¤ini söyler ve kâh iskelede kendisinün ârâmgâh› olan karantinahanenin hükümdar-› müstakbele kafi olaca¤›n› iddia eylerdi. Halbuki, Kanine’ye gidebilmek içün o zaman ne yol var idi ve ne de bu iki hanede mevcut befl-alt› hücrecikte bir hükümdar›n îvâs› mümkün olabilirdi. Mizah ve istihzadan baflka bir manay› mutazamm›n olmayan bu sözler Avlonya’da hükümdar›n gelmesi, merkez-i hükûmetin orada tesis edilmesi arzusunda olmad›¤›n› gösteriyordu. ‹smail Bey’in bundaki maksad›na gelince, ya oldur ki Avlonya’y› daima kendi hükm ü nüfuzu taht›nda bulundurmak, hâlen ve âtiyen huzur-› âtîsini temin etmek emelini beslerdi veyahud baz› mukarreblerin ifflaat›na göre, merkez-i hükûmetin Avlonya’da tesisi halinde bizim gibi muhalif sayd›¤› baz› zevâta bahfl edebilece¤i menâfi-i maddiyeyi mülahaza ile an-kasdin buna mani olmak isterdi. Alâ kile’t-takdîreyn, müflarünileyh hükümdar›n Avlonya’da iskan u kabulü içün hiçbir tertib ü teflebbüsde bulunmam›fl ve bu babda kimse ile cidden bahs ü müzakere etmeyi bile düflünmemifltir! Prens zu Wied’in vuku-› intihab›n› müteakib, Arnavutluk’un kang› yerinde ikamet etmesi münasib olaca¤› meselesi Viyana’da mevzu-i bahis olmufl ve Avusturya Hâriciye Nezareti bilvas›ta bu babda fikr-i acizanemi de sormufltur. Ailece mutasarr›f oldu¤umuz kona¤› müfltemilat›yla beraber terke haz›r oldu¤umuzu beyan ile, flayet Avlonya’n›n merkez-i hükûmet ittihaz›nda mahzur var ise, ‹flkodra’n›n tercihen payitaht intihab› takdirinde, evvelen ahalinin tatyîb-i hât›r› ve temin-i idaresi cihetiyle fevâid-i azimeyi câmi ve sâniyen mevcut olan daire-i hükûmetin ihtiflam u intizam› her türlü ihtiyâcât› dâfi‘ olaca¤›n› ilave eyledim. Hat›rat 181 Draç’da mutasarr›fl›k, 1913 Bu mülâhazât ve mütâlaât›mdan haberdar olan Heyet-i Murakabede[n] Avusturya delegesi Mösyö Petroviç yan›ma gelib bu fikrimde ›srar etmemekli¤imi rica eyledi ve Draç’›n merkez-i hükûmet olmak üzere kabulü daha münasib olaca¤›n› söyledi (136). Draç’›n payitaht ittihaz› içün hiçbir münasebet olmad›¤› ve bu havali Esad Pafla’n›n nüfuzu alt›nda bulundu¤u içün hâlen ve âtiyen mehâzîr ü müflkilata masdar olabilece¤ini beyan ile buna muhalif bulundum. Hesâbât u zanniyât›mda yan›lmazsam, Avusturyal›lar Katoliklerin himayesi içün Devlet-i Osmaniyye’den evvel ve âhir ihrâz eylediklerini iddia ettikleri bir hakk› ilelebed muhafaza etmek üzere ve bu suretle Arnavutluk halk› üzerinde lâ-yenkat›‘ vaz‘-› engüflt-i müdahale eylemek isterlerdi! Bu sebebden dolay›, ‹flkodra’da merkez-i hükûmet tesis ederse, bu hakk-› himaye vehleten olmasa bile refte refte sukût edece¤ini tahmin ediyor, ez-her-cihet ‹flkodra’n›n payitaht ittihaz olunmas›na mani oluyorlard›. Avusturya buna muvaffak olduktan ve ‹smail Kemal Bey de Avlonya’y› payitaht olmak hakk u imtiyaz›ndan tecrid eyledikten sonra, Draç’›n merkez-i hükûmet ittihaz› o zamana kadar belki zaru182 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 rî idi. Bu babda Esad Pafla’n›n fikr ü emelini yoklamak ve Draç hükûmet kona¤›n›n suret-i tamirini keflf eylemek üzere hükümdar-› cedid nam›na iki mühendis ile ‹flkodral› Filip Efendi Noga ve Hristo Meksi Draç’a vâs›l olmufllard›. Bunlar min külli’l-vücûh Esad Pafla’n›n tatyîb-i hât›r›n› iltizam ettikleri gibi, Draç’›n payitaht ittihaz›ndaki teflebbüsü ikmale çal›flm›fllard›r. ‹stitrad tarikiyle burac›kta beyana cüret eylerim ki, payitaht›n intihab› hususunda hükûmetimiz ‹ngiltere’de ve bahusus ‹sviçre’de bu misillu mufassalât-› umur içün elyevm cârî olan usule tatbiken, efrâd-› milletin ârâ-y› umumiyesine müracaat etmeye ve ekseriyet-i ârây› kazanacak flehri merkez-i hükûmet olmak üzere kabul etmeye karar verirse, payitaht›n intihab›ndan tevellüd etmesi melhuz olan tereddüdât› ve flikâyât› izale etmifl ve bu karar›n bir daha ta¤yirine meydan b›rakmam›fl olur, itikad›nday›m. Arnavutluk 36.000 kilometro murabba araziyi ve 180 mil sahili flamil bir k›tad›r. Memleketimiz bütün cihât-› muhtelifeye mürtebit ve flâhrâh-› terakkide feyizyâb olmak içün flimendüferlere ve yollara muhtaçt›r. Turuk-› muvâsalan›n mevcudiyeti itibariyle, içinde bir nokta-i mütevass›ta arama¤a, payitaht ile medâyin-i sâiremizin kurbiyet ve bu‘diyetini nazar-› dikkate alma¤a lüzum kalmaz. Yeni bir devletin bidayet-i teflkilat›nda bulundu¤umuz içün Görice, Avlonya, ‹flkodra ne ise, Tiran ve Elbasan ile Berat odur! Tarihî bir payitahta zemin ararsak Kruya’y› ve siyasî bir mevkii nazar-› itibare al›rsak Avlonya’y› müsaid buluruz. Fakat Kruya medenî ve asrî bir payitaht olabilmekten pek baîd oldu¤u içün, esbâb-› siyasiyeyi erbâb-› ibtisâr›n pifl-i enzâr-› muhakemesine vaz‘ ile Avlonya’n›n tercih edilmesini arzu ederim. Payitaht›n taarruzdan masun olabilecek bir mevkide [bulunmas›] meselesi kat‘an mevzu-i bahis olamaz. Zira Arnavutluk’un vaziyet-i hâz›ras›nca muhas›m olmas› mefruz olan devletlerin kuvâ-y› münferide veya müflterekesine karfl› müdafaam›z› s›rf sevret ve satvetimizden ümid ü intizar etmekten ise, düvel-i muazzaman›n Arnavutluk’u bîtaraf bir memleket olHat›rat 183 mak üzere tanamalar›na devam etmelerine gayret etmekli¤imiz laz›m gelir, san›r›m. Belçika hükûmeti Brüksel’i de¤il, Brüksel’den pek uzak olan mevâki-i menîay› tahkim etmifl ve yaln›z bîtaraf bir memleket say›ld›¤› içün mevcudiyetini muhafazaya muvaffak olmufltur. ‹timad-› düvelîyi idameye muvaffakiyet ise, her zaman hükûmetimizin idareten ve siyaseten gösterebilece¤i liyakat ve kifayete vâbeste bir keyfiyet olsa gerektir. Bizce as›l aran›lacak nokta, payitaht›m›z›n asrî ve medenî bir flehir olabilmesi ve idarî ve iktisadî menâfi‘imizi temin edecek bir mevkide bulunmas›d›r. Prens zu Wied Arnavutluk tac ü taht›na namzed görünen birçok asilzadegân meyan›nda Dük Durah [D’Urach]36 (137) ile Prens zu Wied en ziyade intihab edilmeleri muhtemel olanlardan idi. Dük D’Urach Katolik olmas›ndan dolay› ‹talya hükûmeti taraf›ndan reddolunmufl idi. Prens Wilhelm zu Wied’in intihab› iki devletin tensib ve teklifiyle di¤er devletlerin dahi hüsn-i kabulüne makrun oldu. Müflarünileyh 1876 Mart›n›n 26’s›nda Neu Wied kasabas›nda tevellüd ve 1906[’da] Waldenburg-Schönburg[lu] Prenses Sophie ile teehhül eylemifltir. Potsdam’da Ulan37 alaylar›ndan birinde binbafl› idi. Romanya Kraliçesi Elizabeth halas› ve Württemberg ile Hollanda hanedan-› hükümdarîleri azas› yak›n akrabas›d›r. Prens Sophie’nin büyükvalidesi, Romanyal› Prens Kantakuzen’in kerimesidir. ‹smail Kemal Bey ile Esad Pafla’n›n rekabet ve muhâsedesi hükûmetin inkisâm›n› ve maddî ve manevî birçok müflkilat› mucib olmufl idi. Her ikisinin idare-i hükûmetten keff-i yed etmesi zaruret-i katias› tebeyyün etmifl ve Heyet-i Murakabe bu babda pek ziyade gayret göstermiflti. 22 Kanun›sanî 1914’de heyet-i mezkure ‹smail Kemal Bey’in nezdine giderek, mus›rrane bir tekliften ve hidemât-› vâk›as›n› takdir tarz›nda yazd›k184 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Prens Wilhelm zu Wied ve Prenses Sophie, 1913-1914 lar› bir vesikay› kendisine verdikten sonra, müflarünileyh istifas›n› vermiflti. Binaenaleyh, Arnavutluk’u Kontrol Komisyonunda temsil eden Müfid Beyefendi heyet nam›na Draç’a azimet ederek, Esad Pafla Prens zu Wied’in daveti içün Arnavutluk’tan gidecek heyetin bafl›nda bulunmak ve Draç merkez-i hükûmet olmak flart›yla Vasatî Arnavutluk hükûmetini Kontrol Heyetine muvakkaten, yani Prens’in vürûduna kadar devreylemeye ikna eylemifl ve Pafla-y› müflarünileyh 24 Kanun›sanîde riyasetten istifa etmekle Kontrol Komisyonu Draç hükûmetine vaz‘-› yed etmifltir (138). Bu suretle, 1914 senesi 21 fiubat›nda Esad Pafla’n›n riyaseti taht›nda on yedi kifliden mürekkeb bir heyet (139), Neu Wied’e muvasalat ve Arnavutluk taht›n› resmen Prens zu Wied’e teklif ile, müflarünileyhin vukubulan kabulü üzerine arz-› biat eyledi (140). ‹smail Kemal Bey’le Esad Pafla’n›n hükûmetleri sukût etmifl ve idare-i dâhiliye Kontrol Heyetine intikal etmiflti. Arnavutluk’u temsil edecek bir hükûmet yok idi. Ve bu on yedi kiflinin tarz-› intihab› bir kanuna tâbi de¤il idi. Mecâlis-i idare ve heyet-i belediye taraf›ndan intihab olunduklar›na ve Prens’in Draç’a vusulüyle beraber Arnavutluk’un cihât-› muhtelifesinHat›rat 185 den gelmifl olan halk›n nümayifl-i ihtiramkârânede bulunduklar›na bak›l›rsa, biat›n suret-i mutlakada vukubulmufl oldu¤u tebeyyün eder (141). Neu Wied saray›n[d]a merasim-i mahsusa ile resm-i biat icra ve Esad Pafla muvâcehe-i âmmede her türlü eymân-› mu¤allata ile temin-i sadakat ettikten sonra, Prens fiubat›n 24’ünde Viyana’dan bed’ ile Romanya, Paris’e, Londra ile Petersburg’a, Berlin’e gitmifl ve her yerde hüsn-i kabul görmüfltü. Yaln›z Paris’te Epirotlar›n tesir-i galeyan›yla matbuat›n neflriyat-› bâridesine u¤ram›flt›. Bu s›rada idi ki, Avusturya delegesi Mösyö Petroviç bir gece Avlonya’daki haneme gelib beni görmek istedi. Viyana’dan ald›¤› bir telgrafname üzerine Baflvekaleti kabul ve kabineyi teflkile muvafakat edib etmeyece¤imi sordu (142). -“Esad Pafla heyete dahil olmamak ve hatta Arnavutluk’a gelmemek flart›yla her hizmet ve memuriyeti ifaya çal›fl›r›m” dedim. Aradan üç gün geçmiflti, mumaileyh yine ziyaretimize geldi. Turhan Pafla’y› tanay›b tanamad›¤›m› sual eyledi. -“Öteden beri dostumdur, kendisi afîf ve hamiyetkârd›r. Diplomasi meslekinde hâiz-i kasabü’s-sebk-i ikbal olmufl, ekser Avrupa ricâl-i siyasiyesinin teveccüh ü itimad›n› kazanm›flt›r. Fakat çoktan beri Arnavutluk’u terk etmifltir” cevab›n› verdim. Onun riyaseti alt›nda teflekkül edecek bir kabinede Dâhiliye veya Maliye Nezareti’ni kabul edib etmeyece¤imi sordu. Ke’l-evvel, Esad Pafla dahil olmamak ve Arnavutluk’a avdet etmemek flart›yla, her hizmete ibraz-› mesaiden geri kalmayaca¤›m› söyledim. Bu cevabdan sonra bana o yolda bir daha bir sual vuku bulmam›fl ve 1914 senesi Mart›n›n 7. günü Prens zu Wied ile refika-i muhteremeleri[nin] kemal-i debdebe ile Draç’a vâs›l olaca¤› haberi al›nm›fl idi. Memleketin her yerinden fevc fevc Draç’a giden müstakbilîn meyan›nda bu ac[i]z dahi var idi. Esad Pafla ile rüfekâs›, Prens’in vürûdundan birkaç gün evvel Draç’a avdet eylemifllerdi. Avusturya yatlar›ndan Taurus, Prens ile maiyetini hâmil idi. 186 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Prens zu Wied’i karfl›lama merasimi, Draç, 7 Mart 1914 ‹ngiltere, ‹talya, Avusturya ve Almanya devletlerinin büyükküçük otuz sekiz k›ta sefine-i harbiyeleri aras›nda Taurus yat› Draç liman›na lenger-endaz olur olmaz, Esad Pafla Draç Belediye Reisini ve o¤lum Ekrem’i alarak yata yanaflt› ve kendilerinden gayr› vapura kimsenin gidemeyece¤i sözü ç›kt›. Bunu kim kararlaflt›rm›fl, Esad Pafla’ya yaln›zca bu hak ve vazifeyi kim vermifl oldu¤unu anlayamad›¤›m gibi, merasim-i istikbaliyeyi tertib edenleri dahi sormad›m. Esad Pafla vapura sivil elbise ile gitmifl idi. Yar›m saat sonra vapurdan ç›kt›kta, bafl›nda flahane bir serpûfl, s›rt›nda ferik üniformas› oldu¤u görüldü. Müteakiben Prens at›lan toplar›n velvele-i azimesi ve mürettebat-› bahriye ve efrâd-› milliyenin alk›fl tufan› aras›nda karaya ayak bast›. Prens’in sa¤›nda refika-i muhteremeleri ve solunda Esad Pafla ile arkas›nda Kontrol Heyeti bulunuyordu. Pafla-y› müflarünileyhin kabinede alaca¤› mevki-i mümtaz› bu suretle tahmin etmekte müflkilat çekmedi¤im içün, Draç’a temdid-i ikameti arzu etmeyib, huzur-› hükümdarîye kabulümü müteakiben Avlonya’ya avdet eyledim (143). Bir hafta sonra Turhan Pafla Draç’a vâs›l oldu. O gün kendisinden ald›¤›m bir telgrafnamede Draç’a gitmekli¤imi yaz›yorHat›rat 187 du. Müflarünileyhe borçlu oldu¤um hürmeti eda etmek ve bütün bütün bigâne kalmamak üzere Draç’a gittim. Turhan Pafla kabineyi teflkiline memur olmakla nuzzâr›n listesi bafl›nda bu acizi Maliye nezaretine kaydetmifl idi. Nuzzâr-› sâire meyan›nda Esad Pafla Harbiye ve Dâhiliye Naz›r› olarak gösteriliyordu. Arnavutluk’un tarz-› idaresi hakk›nda üç statü yap›lm›fl idi: Biri do¤rudan do¤ruya Avusturya ve ‹talya aras›nda tanzim olunmufl ve di¤eri 29 Haziran 1913 tarihinde yine bu iki devlet taraf›ndan Londra Konferans›na tevdi olunmak üzere tertib ü tedvin k›l›nm›fl idi. Üçüncü statüyü Avlonya’da müctemi Kontrol Heyeti tanzim etmifl, flekl-i idareyi vaz›h bir surette tayin etmifl idi. Her üçünde Harbiye Nezareti nam›yla bir idarenin teflkiline lüzum gösterilmedi¤i içün, böyle bir nezaretin ihdas›n› kendimce vesile-i ta‘riz ü i‘tizar add ile heyete girmekten istinkaf eyledim. Esad Pafla’n›n flahs›na mahsus bir imtiyaz olarak böyle bir nezaretin icad›, halen ve âtiyen calibi müflkilat-› azime olaca¤›n› dahi izah eyledim. Turhan Pafla, beyanat-› mebsuteyi nazar-› dikkate almakla beraber, nezareti kabul etmekli¤im içün ›srar ve hatta ›srar›n› azar derecesinde tekrar eyledi¤inden, dahilde memuriyet kabul etmemeye azmim oldu¤unu ve fakat calib-i serzenifl olmamak üzere hâriçte bir küçük flehbenderli¤i bile kabule haz›r oldu¤umu beyan eyledim. Mart›n 17’sinde heyet-i hükûmet bervech-i zîr teflkil etti: Hâriciye nezareti inz›mam›yla baflvekalete Turhan Pafla, Harbiye ve Dâhiliye nezaretine Esad Pafla, Adliye ve Mezahib nezaretine Müfid Bey, Nafia nezareti[ni] Prenk Doda Pafla kabul etmedi¤inden nezaret-i mezkure dahi mir-i müflarünileyhe tevdi olundu. Ticaret ve Ziraat nezaretine Aziz Pafla Viryoni, Maarif nezaretine Doktor Turtulli Bey, Maliye nezaretine Doktor Adamizi Efendi, Posta ve Telgraf nezaretine Prifltineli Hasan Bey, Baflvekalet müsteflarl›¤›na Ekrem Bey Vlora. 188 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Heyetin teflekkülünden iki gün sonra, Draç’da iki ay kadar kal›b arz-› hizmet ü muavenet etmek flart›yla, Viyana sefaretinin uhdeme tefvizi hükümdar hazretlerince tensib edilmifl ve keyfiyet-i kabulüm alelusul Avusturya hükûmetinden istimzac edilmifl oldu¤unu Baflvekil Turhan Pafla bize tebli¤ eyledi (145). Avusturya hükûmeti muvafakat cevab›n› vermekle, memuriyetim kesb-i resmiyet eyledi. O s›rada saray hükümdar› ve erkân› tayin olunmufl ve her biri ifa-y› vazâife bafllam›flt›r (146). Heyet-i Hükûmet Heyet-i Nuzzâr Esad Pafla’n›n selaml›¤›nda ve nerdiban bafl›nda ictimaa bafllam›fl idi. Muamelat-› resmiye ve müzakerat-› siyasiye hep orada cereyan ediyordu. Esad Pafla kah gezinerek ve kah bir lahza oturarak müzakerâta ifltirak eyliyordu. Meazâlik, Esad Pafla’n›n tak›nd›¤› tavra ve kendisine verilen ehemmiyet-i azimeye göre her ifl onun elinde bulunur, her fleyi kendisinden ibaret bilirdi. Esad Pafla, Hollanda zabitân›n›n kumandan› General de Veer ile rüfekas›n› Harbiye Naz›r› olmak salahiyetiyle emri alt›nda tutmak isterdi. Bundan dolay› bunlarla has›l etti¤i ihtilaf-› efkâr hasebiyle Hollandal›lara memlekette ifl görebilecek kadar hükm ü nüfuzu b›rakmam›flt›. Pafla düvel-i muazzama kontrollerinin Dâhiliye’ye merbut ve binaenaleyh emrine dahil olduklar›n› pek cahilane olarak iddia eylerdi. Bunlar›n suret-i memuriyet ve keyfiyet-i intihablar› muahede-i malumeye müstenid oldu¤unu bilmek istemez, bunu kendisine kimse anlatma¤a muktedir olamazd› (147). Bu iddia-y› garibe karfl›, Kontrol memurlar› azas› vazife-i asliyeleri olan emri teftifli gere¤i gibi ifa edemeyib büsbütün at›l u bat›l kalmak da istemediklerinden, memleket ve hükûmet aleyhinde olarak tesvilata koyulmufllard› (148). ‹talya sefiri Baron Aliotti, Levantin denilen tatl› su Frengi çet[e]sine mensub bir fettan ve Avusturya sefiri Baron Löwenthal ise hakây›k-› ahvâli idraktan aciz bir merd-i vakâhatHat›rat 189 Kontrol Komisyonunun baz› üyeleri: Soldan itibaren: 1. August Ritter von Kral (Avusturya-Macaristan), 2. Sir Harry Harling Lamb (‹ngiltere), 3. Leoni (‹talya), 4. General De Veer, 5. ?, 6. Petrayev (Rusya), 7. Colonel Thomson, 8. Von Winckel (Almanya), 9. Müfid Bey Libohova-Arslanpaflal› (Arnavutluk), 20 Aral›k 1912’den itibaren D›fliflleri bakan› ve 17 Mart 1914’ten itibaren Adalet ve Evkaf bakan›, 10. muhtemelen Filip Noga (1868-1917), 3 May›s 1914’ten itibaren Maliye bakan›. 1913-1914. niflan idi (149). ‹lk günlerde bunlar bir tarz-› ihtiramkârâne ile heyet-i hükûmete gelib giderlerdi. Sonra erkan-› devletle laübali olmufl, tarafeyn muhafaza-i haysiyetten ziyade yekdi¤erini hoflnud etmek emeline düflmüfl idi. Bu suretle merasim-i mutade ve teflrifat-› resmiye ortadan kald›r›larak, kah bir zabtiye neferi gider süferây› müttehiden veya münferiden davet eder ve kah bir kavas gelir, vükelân›n veya vükelâdan birinin sefarethaneye gitmesini söylerdi. Herkesden ziyade merasim-i süferâya vâk›f olan Turhan Pafla bu ahvâle karfl› sükut eylerdi. Avusturya ve ‹talya sefirlerinin ihtirasât› ise pâyâns›z ve tekâpû dahi o nisbette manas›z idi. Bunlar her türlü umur-› dâhiliye vaz‘-› engüflt-i müdahale eder, her fleyi bilmek ister, halk›n, hükûmetin umumiyetle merci-i yegânesi olmak arzusunu gösterirlerdi. Bir raddedeki, sarayda (150) bulundurduklar› memur› mahsus ile hükümdar› taht-› nüfuzlar›nda tutmak, ona karfl› 190 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 kulland›klar› lisan-› mürâiyâne ile her hakikati tabir etmek ister ve bu tavr-› garibi lazime-i siyaset addederlerdi. Heyet-i hükûmetin k›sm-› küllîsi de memleketin ahvâl-i ruhiyesini, halk›n arad›¤› gayeyi henüz bilmezdi. Etrafta hükümfermâ olan müdhifl rekabetlerden, siyasî ihtirasâttan tamam›yla bîhaber idi. Befl yüz senelik bir devr-i istilan›n tesirât›yla kimi Osmanl›lar›n itiyadât›, Greklerin ihtiyalât› ve kimi de Jezüvit [Cizvit]lerin ifsadât›yla me’luf olmufl, ef‘âl u akvâlinde samimiyet kalmam›fl idi. Halk hükûmet-i cedideye ›s›nmak içün adaletin sürat-i intiflar›na ve nüfuz-› hükûmetin teessüsüne intizar ederdi. Halbuki teflekkül eden hükûmet tesis-i adalet edebilmekten pek uzak idi. Muamelat-› idarede görülen ahvâl, hükûmetin acz-i mutlak›na dâll idi. Esad Pafla istibdad›n› setr ü ihfa içün erbâb-› taassubun hissiyat-› diniyesini tahrike sebeb arar, az çok münevverü’l-fikr olan zevât› birer vesile ile ezmeye gayret eylerdi. Onlar da bilmukabele hükûmetin sukutunu ve erbâb-› taassubun bertaraf edilmesini temenni ederdi. Memuriyet arayanlar›n hadd u hesab› yok idi. Nuzzâr›n daireleri baya¤› derebeylerinin veya sergerdelerin kervansaraylar›na benzerdi. Menfle-i memurîn olabilecek mekâtib henüz teessüs edecek kadar zaman geçmedi¤i ve memurînin tarz-› intihab› ve hatta suret-i istihdam› ayr› ayr› kanunlara rabt edilmedi¤i içün, umumiyetle memurîn nuzzâr›n keyf ü hevas›na göre nasb olunurdu. Nuzzâr, k›dem ü h›dem gibi istihkakât-› zatiye ve müktesebe arama¤a mecbu[r] de¤il idi. Memurînin k›sm-› küllîsi idare-i Osmaniyyenin enkaz›ndan ibaret idi. Muârefe-i sâb›ka ve kuvve-i nât›ka bir memura hakk-› rüchan bahfl ü temin edebiliyordu. Amerika’da müteflekkil “Vatra” cemiyet-i kavmiye ve hayriyesine iddia-y› nisbet eylemek ve hüdayî nâbit yetiflmifl olmak dahi istihsal-i memuriyet içün esbâb-› nâiliyetten madud idi. Ehliyet ve liyakat aran›lmazd›. Talibler nuzzâra derece-i nisbetince nâil-i emel olabilirdi. Memurînin s›n›f ve mertebesi yok idi. Bir zâbit her memuriyete iddia-y› istihkak edebildi¤i gibi, bir meyfürufl dahi çera¤-› hükûmeti tedvire ehil Hat›rat 191 say›l›rd›. Maafl memuriyete göre muayyen de¤il idi; o memuriyeti arayan flahs›n derece-i ehemmiyetine tâbi idi. Ayn› suretle memuriyetler ihtiyac nisbetince de¤il, taliblerin adedine göre icad ve ihdas edilirdi!! Devletin muvazene-i maliyesini kimse hesab etmezdi. Veya en do¤rusu, kimse anlamak istemezdi. Günlerce u¤rafla u¤rafla tahmin ve tertib olunan bütçenin mecmu-› varidat› 250.000 liray› tecavüz etmedi¤i halde, masarif k›sm›nda maaflât fasl› 400.000 liray› bulurdu. Ergiri ve Görice sancaklar› Yunanîlerin zîr-i pâ-y› istilas›nda bulundu¤u gibi, ‹flkodra livâs›ndan dahi bir fley al›nam›yordu. Mecmu-› varidat Berat, Avlonya, Draç, Elbasan livâlar›ndan tahsil olunabilecek olan paraya münhas›r kal›yordu. Bir hükûmetin mebâdi-i teflekkülünde muvazene-i maliyesini temin etmekteki vücubu kimse idrak etmemifl; Türkiya’da cârî usule tevfikan, bütçe a盤›na ilave suretiyle her türlü medfuât ve maaflât masarif k›sm›na kayd u idhal edilmekle bafllanm›fl idi. Bir maliye mütehass›s›n›n celbiyle esasât-› maliyenin vaz‘› sureti baz› taraftan ihtar olunmufl ise de, tababetten ve gazete muharrirli¤inden Maliye nezaretine getirilen zevât›n süllem-i tereffu‘u münhedim olmamak içün, kimse o vasâyâya kulak asmam›fl idi. Her naz›r›n nezaretine muhassas bütçesi mümkinü’t-tahsîl olan varidata min haysü’l-mecmû‘ tekabül edebilirdi (151). Her nezaretin memurîne ait kadrosu olmad›¤› gibi, henüz teessüs etmifl bir vazife ve bunu idrak eden kimse yok idi. Halbuki her ifl muayyen olmaz ve ehline tefviz olunmazsa, lalettayin talibîn u muhtacîne mebzul tutulursa, bir memnuna mukabil binlerce halk›n kesr-i kulûbuna bâis olduktan baflka, böyle küçük bir hükûmetin kuvve-i maliyesinde tevazün arama¤a da imkan kalmayaca¤› hesab olunmazd›. Halk›m›z maifletini hükûmetin hazâin-i servetinde de¤il, mesai-yi zatiyesinde aramal›d›r. Memleketimizin ümran ü irfan› umumiyetle teflebbüsât-› flahsiyeye mütevakk›f oldu¤unu herkes bilmelidir. Tekemmülât-› medeniye[nin] bu suretle has›l olabilece¤ine kanaat getirmelidir. Bu hakây›ka vâk›f olmas› lâbüd olan nuzzâr ne o za192 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 man ne de bugün gere¤i gibi buna vukuf göstermemifl, usul-i idareye karfl› pek bigâne durmufllard›r (152). ‹ki naz›rdan gayr› Arnavutça k›raat ve imla eden yok idi (153). Muhaberat›n Arnavutça cereyan› ise matlub idi. Merci olmas› itibariyle elviyeden Dâhiliye’ye gelen mühim telgrafnameler günlerce aç›lm[a]dan Esad Pafla’n›n ceybinde kal›rd›. Mülhakattan sorulan ve vâcibü’l-i‘tinâ olan muamelata kimse bakmaz, bu suretle merkezden hâriç yerlerde cereyan eden ahvâlden kimse do¤ru malumat alamazd›. Esad Pafla alt› ay müddetle muhaberat›n Türkçe cereyan›na müsaade vermifl ise de, bunun muamelat› ne dereceye kadar teshil ve temin edebilece¤i meçhul idi. Nuzzâr, aralar›nda müttehiden kabul ettikleri mukarrerât›n aleyhinde münferiden idare-i kelam ve yekdi¤erini itham ederlerdi. Bu sebeble hükümdar her iflte mütereddid kal›yor ve kimin sözüne itimad edebilece¤ini tayin edemiyordu. Nuzzâr aralar›nda Türkçe muhabere eder ve teflrifat-› Osmaniyye’ye gere¤i gibi mürâat eylerdi. Bir naz›r di¤er bir naz›ra yazd›¤› takrirde “Nezaret-i Aliyye” deyib de “Nezaret-i Celile” cümlesini terk etti¤inden dolay› aralar› aç›lm›fl, günlerce birbirinin aleyhinde bulunmufltur! ‹ki hükûmetin, yani Avusturya ve ‹talya’n›n kefaletiyle al›nan onmilyon frank›n tahvilât› Esad Pafla’ya tevdi olunmufltu. Baflvekil ile Maliye Naz›r› Doktor Adamizi Efendi bu tahvilat› nerdiban bafl›nda ve tahta puflun üzerinde imza ettikçe, Esad Pafla bir taraftan kasas›na atar ve di¤er yandan mümzîlere bir nazar-› istihfaf ile bakard›. Her tarafdan fevc fevc vürûd eden ve hükümdar› görmek sevdas›nda bulunan zevât›n suret-i kabulü keyfî idi. Herkes huzurda istedi¤i yolda idare-i kelam edebilirdi. Kah bir Katolik papaz› kendi kendine girib telkin-i ayin edercesine vasaya-y› mahsusada bulunur ve kah bir sar›kl›n›n mütalaât-› mesrudesi zemin-i müzakere tutulurdu. Bunlar›n ekserisi hissiyat-› halisane perverde etmekle beraber, bir tak›m eflhâs›n deruhde eyledikleri hizmet ve maksad› dahi keflf ü izaha imkan yok idi. Hat›rat 193 Yüzbafl› Kastoldi’nin ve acemi bir Avusturya memuru olan Buchberger’in enzâr-› murakabe ve tecessüsü alt›nda muztar kalan saray zaten vesvese ve tereddüd içinde bulundu¤u halde, huzurda cereyan eden kîl ü kâlin tesirât› bütün muamelat› alt üst eder; hükümdar›n fleref ü izzetini sektedâr ettikten baflka, hükûmeti dahi tamam›yla nüfuz u kuvvetten ›skat eylerdi. Bu iki memur-› ecnebînin hatt-› hareketi, saraya karfl› nüfuz u tahakkümlerini teyid etmek ve yekdi¤erinin muvaffakiyetini akim b›rakmaktan ibaret idi. Bu sebeble, hükümdar›n nüfuz-› nazar›na hâil olmak ve onu vekâyi‘in suret-i cereyan›ndan bigâne tutmak isterlerdi. ‹stiklal-i millîye, hukuk-› hükümdarîye külliyen ve katiyen mu¤ayir olan bu bid‘at-i garîbe ve seyyieyi ve bu vesayet-i merdüm-firîbi kim tansîs u kabul etmifl, ne suretle bunlar saray-› hükümdarîye al›nm›fl olmufl meselesi flâyân-› tedkiktir. Benim anlad›¤›ma göre, beynelmilel Kontrol Heyetinin kabulü, Londra Konferans›n›n cümle-i mukarrerât›ndan oldu¤u içün, kabili redd ü inkar de¤il idi. Fakat bu iki memuru evvelen Ballplatz teklif etmifl ve müteakiben konsoleta tensib eylemifl olmas› üzerine hükümdar sükut u gaflet göstermifl ve flahs›n› bunlar›n tecessüsü alt›nda b›rakm›fl idi. Bir halde ki, muamelat-› umumiye bunlar›n inz›mam-› malumat ve istifsar-› mütalaât›yla temfliyet edilmeye bafllanm›fl ve teflekkül eden heyet-i hükûmet dahi bunlar›n ›skât-› nüfuzuna de¤il, bir s›fat-› resmiye ile kendilerini tanama¤a gayret eylemifl idi. Baflvekil Turhan Pafla, huzur-› hükümdarîye girecek olanlar hakk›nda Avrupa hükümdarlar›n›n saraylar›nda cârî usule tevfikan, esbâb-› ziyareti ve flahsen ve mevkien flâyân-› kabul olub olmad›klar› keyfiyetini Baflvekil taraf›ndan anlafl›lmad›kça hükümdar›n huzuruna kabul edilmemesinde ›srar etmifl ise de, bu ihtar-› hay›rhâ[hâ]nesi ›s¤â edilmemifl, müracaat edenlerin k›yafetlerince ve merasim-i ihtiramiyenin suret-i icras›nca bir kaide vaz‘›na bile müsaade olunmam›flt›. Bir aral›k Harbiye Nezareti’ne bir e¤lence veya bir sermaye tertib etmek üzere Esad Pafla esliha mübâyaas›na lüzum göstermifl idi. ‹ki sefir, dâmen-dermiyân-› gayret olarak, bunlar› ve194 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 sâtetleriyle alma¤› teklif etmifl idi. Her biri tefevvük-i nüfuz ile meydanda at oynatmak, kendisini merci‘ u mutâ‘ ve sefareti merkez-i dâd ü sit[â]d etmek isterdi. Devletlerinin bin müflkilat ile kurduklar› bina-y› istiklali bir mel‘abe-i siyaset saymak, her biri Arnavutluk’u vasal fleklinde tutmak hevesinde idi. Dur u d›raz birçok münakaflalardan sonra, irzâ-y› tarafe[yne] lüzum görülmüfl, befl bin eski tüfenk ‹talya’dan ve alt› k›ta top ile baz› mühimmat Avusturya’dan mübâyaa olunmak üzere her iki sefirin simsarl›¤› kabul edilmifl idi (154). Turhan Pafla Turhan Pafla saltanat-› seniyye-i Osmaniyye’ye kemal-i iffet ü hamiyetle k›rk bu kadar sene hizmet s›ras›nda, devletin merâtib-i âliye ve menâs›b-› refîas›na vusul ile nâil-i hürmet ve flöhret olmufl, son memuriyeti olan Petrosburg sefaretinden ba‘de’linfisal hükûmet-i cedidemizin baflvekaletini kabule muv[a]fakat ve bu suretle yar›m as›rdan beri görmedi¤i vatan-› aslîsine avdet eylemifltir. Muafleret-i garbiyenin bütün incelikleriyle me’lûf ve mülâyemet-i efkâr ve nezâhet-i güftâr›yla maruzdur. Meazâlik, ahyânen has›l etti¤i hiddet-i serîü’l-cereyan›na ma¤lubdur. Altm›fl sene süren hayat-› siyasiyesinde ihtisâsât-› flahsiyesine biatten ziyade, hal ü zamana göre idare-i maslahat etmeyi itiyad edinmifl bir kimseye mahz-› lütuf olsun diye bir ifli iltizam ve iltimastan çekinmifl ve bundan dolay› hacmî odaya malik olamam›fl ise de, gayz u husumetten muhteriz oldu¤u içün kendisine zarar îkâ edebilecek husemâ dahi peyda etmemifltir!! Muamelat-› resmiyede istiklal-i re’yden mahrum ve ekseriya evhâma tâbi‘dir. Arnavutlara has olan bir flive-i lisan› senelerce konufltu¤u elsine-i sâire[de] dahi muhafaza etmifl, f›trî olan tavr-› levendânesinden geçmemifltir. Kamet-i mevzun ve nâs›ye-i nezaket-nümûnu daima enzâr-› dikkat ü hürmeti câlib ve kendisine karfl› kin ü garaz› sâlibdir. Hat›rat 195 Soldan Sa¤a: Melek Fraflari, General De Veer, Turhan Pafla Permeti, Edhem Vlora Elli-altm›fl seneden beru Avrupa’da temeyyüz etmifl olan ricâl-i siyasiyenin ekserisiyle hembezm-i ülfet olarak meveddet-i mahsusalar›n› kazanm›fl, pek çok hükümdarân-› cihan›n itimad ü teveccühüne mazhar ve her türlü vesâim ü merasimle muvakkar olmufltur. O ricâle ve mütenevvi vekâyi‘ u ahvâle dair sahâif-i hat›rat›nda mazbut olan f›karât u sathiyât› bir tarz-› dilniflînde hikaye eder, bezm u ülfete revnak verir. Müflarünileyh kad›nlara müncezib, münâzaradan müctenibdir. Kendisi Arnavutluk’ta do¤mufl ve fakat senelerce hâriçte kalm›fl, Arnavutlarla pek az temas ve ünsiyet etmifl oldu¤u içün, halk›n ve memleketin hâlet-i ruhiyesini, zemin ü zaman›n icabât› mahsusas›n› gere¤i gibi ihata edememifl, bundan dolay› Draç’da bir idare-i sâlime teflkiline muvaffak olamam›flt›r. Turhan Pafla, me’lûf oldu¤u nezaket ü mülayemeti her yerde ve herkese karfl› mebzulen istimal etmek istemifl, lüzumundan ziyade muhît u muhât›na itimad göstermifl ve bu zehâb›nda aldanarak, memleketimiz zarar›n› çekmifltir. Heyet-i hükûmet aras›nda matlub olan tesanüd ü itimad mefkud idi. Her naz›r, rüfekâs›na tefevvuk etmek, re’y ü emeli mutâ‘ olmak isterdi. Bu sebebden dolay› Turhan Pafla hüsn-i 196 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Esad Pafla Topdanî, Turhan Pafla Permeti, Kontes Villebrosa ya da Prenses Sophie ve General De Veer niyetle her ifli arkadafllar›n›n re’y ü tensibine tefviz ve ahvâl-i mahalliyeden kendisi bî-vukûf oldu¤unu itiraf eyledi¤i halde, bunlar ifllerin hüsn-i temfliyeti içün muavenet-i hakikiyede bulunmaz, müflarünileyhe samimiyet göstermezdi. Draç’da atefl-i ihtilal alev-rîz oldukta, müflarünileyh Avrupa kabinelerinden istimdad etmek, Arnavutluk’u hâriçten gelecek bir muavenet-i halisa ile o [v]artadan kurtarmak içün payitahtlar› birer birer ziyarete gitti¤i halde, bir gûna müzaheret görmemifl, meyus ve muzdarib Draç’a avdet eylemifltir. Halbuki o atefl-i i¤tiflafl etraf› sarm›fl, itfâs›na imkan kalmam›fl oldu¤u içün, hükümdar›n süvâr oldu¤u sefineye râkiben Draç’› terk etmifl, esna-y› Harbi Umumî’de ‹sviçre’de ve bir zaruret-i tahammül-fersâ içinde eyyâm-güzâr olmufltur. ‹tiraf etmek laz›m gelür ki, Turhan Pafla’n›n kâffe-i niyyât u harekât› menâfi-i hasîse ve a¤râz-› flahsiyeden ârî idi. ‹stikameti ve vatan›na olan muhabbeti her tahmin u tasavvurdan âlîdir. Mütarekeyi müteakib Draç’da teflekkül eden heyula-y› hükûmete reis olmufl, Arnavutluk’un selameti u¤runda ve Paris Konferans› nezdinde u¤raflm›flt›r. Hat›rat 197 Esad Pafla müttefiklerin bâziçe-i siyaset ü ihtiraslar› iken, onu hükm ü kuvvetten ve Arnavutluk’u temsil hakk›ndan ›skat ederek kendisinin riyaset eyledi¤i heyet-i kavmiyemizin metâlib u flikayât›n› ismâa ve alâ kadri’l-imkân istiklalimizin muhafazas›na muvaffak olmufltur. Zimâmdârân-› cihan aras›nda hâiz oldu¤u mevki-i zâtîden memleketimizi müstefid etmeye çal›flm›flt›r. Londra Konferans›nda ise, pek yetîm ü bîkes kald›¤› içün, eczâ-y› asliyesinin k›sm-› küllîsinden mahrum ve azîm ü elîm zararlara maruz olmufl, ol vakit ki hükûmet-i muvakkate emr-i müdafaada ihmal ü terâhî göstermiflti. Her ne kadar ki ‹talya devleti Arnavutluk’taki hükûmet nam›na bir heyetin teflekkülüne himmet ve Paris’e giden murahhaslar[›]m›za delalet etmifl ise de, o lekîta-i siyasetin hodbehod ortada isbat-› vücud etmesi ve mutlaku’l-‘inân olarak hareket eylemesini hiçbir vakit istemez ve bunu hal u mevkî‘ine ve takib eyledi¤i âmâl ü menâfiine muvâf›k bulmazd›. Turhan Pafla etvâr-› mülâyimânesiyle ‹talyanlar›n her türlü itiraz u ihtiraz›n› bertaraf etmifltir. Kendisinin ‹talya siyasetine fazla mümâflât› oldu¤unu iddia edenlerin dedi¤i sahih olsa bile, yine netice itibariyle müflarünileyh idare-i maslahat ve vatan›m›z içün temin-i menfaat edebilmifltir. Binaenaleyh, kendisi tebcîle lay›k, nam-› muhteremi hât›ra-i millette takdire müstehakt›r, san›r›m. Cenûbî Arnavutluk fiimâlî Epir nam›yla Yunanîlerin yad ettikleri Görice ve Ergiri sancaklar› Arnavutluk’un eczâ ve aksâm-› tabîiyesindendir. Her iki livâ Londra Muahedesiyle Arnavutluk’a terk olunmufl, 13 Kanun›evvel 1913 senesinde düvel-i sitte murahhaslar›n›n Floransa’da icra eyledikleri tedkikat-› mûflikâfâne ile, Arnavutluk’un oralarda müstekar olan hukuk-› tarihiye ve mevkiiyesi kabul u tasdik edilmifl idi. Buna binaen Yunanîler[in] Mart›n 31’inde bu yerlerden askerlerini çekmeleri ve bafltan bafla tahliye etmeleri takarrur etmifl idi. Hükümdar Draç’a vâs›l olur 198 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 olmaz, Hollandal› Kaymakam Thomson’u Cenûbî Arnavutluk’a Fevkalade Komiser tayin eyledi. Bundaki maksat ise, Yunan askerinin çekilmesinden dolay› zuhuru melhuz olan flikayât u i¤tiflâflât›na mahal vermemek üzere muhitin ve tarz-› idarenin istihzâr›ndan ibaret idi. Bu suretle has›l olacak olan hüsn-i tesir, Yunan taraftarlar›n›n mukavemetine iras-› halel edecek ve Avrupa’n›n itimad›n› câlib olabilecek idi. Halbuki Kaymakam Thomson son derecede hay›rhâh olmak ile beraber, Prens taraf›ndan kendisine tevdi olunan bu vazifenin mahiyetini tamam›yla idrak edememifl, ahvâl-i mahalliyeyi de tahminde gaflet etmifl idi. Tertibat-› lâzimeyi ihzâra bafllam›fl olan rüesâ-y› ihtilal ile nâ-be-mevsim olarak mükalemâta giriflmifl ve fazlaca bu iki sanca¤a bir flekl-i muhtariyet verilmesi içün delalette bulunaca¤›na dair bir tak›m vaadler vermiflti. Bu mevâid meyan›nda, Mösyö Zo¤rafos’un Ergiri prefektli¤ine38 tayini maddesi ve jandarmal›¤a Rum unsurundan efrâd intihab u istihdam› da vârid idi. Halbuki mumaileyh[in] bu son mesele üzerine i‘tâ-y› re’ye salahiyetdar oldu¤u farz olunsa bile, mevâid-i sâirece hiçbir ruhsat ve memuriyeti yok idi. Bu babda takdim etti¤i rapor bihakk›n hükûmetin i¤birâr›n› câlib olmufl ve kendisi Draç’a davet olunarak komiserli¤ine hitam verilmiflti. Görice mutasarr›fl›¤›na Pandali Vangeli Efendi ve muavinli¤ine Abdul Bey Opi [Ypi] ve Ergiri mutasarr›fl›¤›na ise Göriceli Yorgi Yatro Efendi nasbedilmifl idi. Fakat bu aral›k Yunan hükûmeti suver-i muhtelife ile bu iki livâ dahiline birçok esliha ve mühimmat sevk ü îsâl ediyor, efrâd-› askeriyesi guya firar suretinde tak›m tak›m oralara gidiyordu.* * [Süreyya Bey’in ekledi¤i Frans›zca telgraf metninin Türkçe çevirisi:] Dahiliye ve Harbiye Naz›r›na, Draç ‹ki saatir atefl kesildi. Ancak Florina ve Bihliflte’den k›l›k de¤ifltirmifl dikkate de¤er miktarda bir isyanc› kuvvet Görice’ye girmek üzeredir.? Ekselanslar›n›n dikkatini çeker ve bize acilen yeterli miktarda mühimmat göndermesini rica ederim. 30 Mart 1330 Abdul Ypi [Frans›zca metnin çevirisinde yard›mc› olan Erdal Y›lmaz’a müteflekkirim -editör-]. Hat›rat 199 Yunan hükûmeti suret-i zâhirede bunlar›n girmelerine ve gönüllülerin gelmelerine mani olmak üzere Seranda iskelesini dahi abluka alt›nda al›yordu. Nefsü’l-emrde ise, Yunan hükûmeti serbestî-i harekât›n› muhafaza etmek ve teflkilat-› askeriyeyi Kontrolden masun tutmak istiyordu. Mart›n 24’ünde ilk defa olarak Arnavut jandarmalar›yla bu eflk›ya çeteleri aras›nda musâdemât bafllam›fl ve Korfu Prefesi Mösyö Vartas sellemehü’s-selam mükâlemâta zemin bulmak üzere Draç’a gelmifl idi. Fransa, ‹ngiltere, Rusya ve ‹talya devletleri Epir ‹htilali bafllar bafllamaz Epirlileri suret-i zâhirede temsil edenlerle Kontrol Heyetinin temasta bulunmas›na ve bir tarik-i itilaf bulunmas›na mâil idi. Tarafeynce ittihaz olunacak mukarrerât üzerine, o havaliyi iflgal edecek olan Arnavut askerinin beynelmilel bir mahiyeti hâiz olabilece¤ini kâil idi. Avusturya devleti Arnavutluk’un hakimiyet-i mutlakas›n› takyîd edecek ve müdâhelât-› ecnebiyeye vesile olacak olan o tedbire muhalif ve onu son çare olmak üzere ileride kabul eylemeye müsaid idi. Mart›n 27’sinde Yunan askeri Ergiri’den ç›km›fl ise de, Yergoçati’ye vâs›l olur olmaz müretteb bir hücum ile eflk›ya asâkiri muntazaman›n ellerinden guya bir batarya top almalar› üzerine, Yunan hükûmeti 30 Mart tarihinde devletlere müracaat ederek uydurma bir ihtilali bahane edinerek Mart›n 31’inde icras› mukarrer olan tahliyenin tehirini taleb etmifl idi. Fakat düvel-i sitte, Epir’in hemen tahliyesi lâbüd oldu¤unu beyan ile, Yunanistan’a bir nota vermifltir. Hükûmet-i mezbure bunu ›s¤â etmedikten baflka, eski Osmanl› mebuslar›ndan Serfice Mebusu Boflo Efendi’nin Florina taraf›nda tertib eyledi¤i eflirrâ Görice’ye hücum etmifl ve fakat Arnavut jandarmalar›yla fedakârân-› millet taraf›ndan tenkil olunmufllard›r. Yunan hükûmeti bu meselenin ald›¤› flekl-i ihtilali vesile addiyle askerini bulundu¤u mevakide b›rakm›flt›r. Mösyö Vartas ile vukubulan müzakerât ise hususî ve gayr-› resmî bir mahiyette devam etmifl ve hiçbir netice vermemifl oldu¤u içün, mumaileyh Korfu’ya avdet ile müzakerât dahi ink›ta eylemifltir. Ahvâl kesb-i vehamet etmifl idi. Hükûmet on bin 200 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 kiflinin silaha davet edilmelerini düflünüyor ve meazalik Korfu’dan tekrar Draç’a gelen Vartas ile, her gûna mahiyet-i resmiyeden azade olmak flart›yla müzakerât bafll›yordu. Kontrol Heyeti Epirlilerle Arnavutlar aras›nda muvakkat bir mütarekenin akdine teflebbüsle, bîtaraf bir m›nt›ka tayin ve tefrik edilmesini teklif etmifl ve buna muvaffak olmufl idi. Fakat ifle suret-i katiyede bir nihayet vermek üzere, Epirlilerin mümessili say›lan ve May›s›n 3’ünde Ergiri’de bir hükûmet-i muvakkate teflkil ve ilan eden Mösyö Zo¤rafos ve Hâriciye Naz›r› s›fat›n› tak›nan Mösyö Karapanos ile müzakerâta lüzum göstermiflti. Bu babda Arnavutluk hükûmetinin istihsal-i muvafakat› içün 5 May›s 1914 tarihiyle Kontrol Komisyonu bir takrir vermifl ve bu tavassuta müheyyâ oldu¤unu beyan eylemifl idi. Hükûmet beynelmilel komisyonun teklifini kabul etmekle, murahhas›m›z Mehdi Bey Fraflari dahil oldu¤u halde, murak›blar›n cümlesi May›s›n 8’inde Korfu’da San Jorj [Georg] Oteli’nde Epir mümessilleri Zo¤rafos ve Karapanos ile ictima ederek, May›s›n 18’ine kadar müzakerâta devam eylemifllerdi. Yunan Hâriciye naz›r-› esbak› Yorgi Zo¤rafos ile Aleksander Karapanos’un dermeyan eyledikleri metâlib ez-her-cihet flâyân-› kabul de¤il idi. Onlar baya¤›, Ergiri ve Görice’yi Arnavutluk’tan tefrik ile bir idare-i mümtaze haline koymak istiyorlard›. Netice-i müzakerâtta Kontrol Heyeti ile muvaf›k kald›klar› maddeleri bir protokole geçirmeye ve Arnavut hükûmetinin nazar-› tasvib u kabulüne karar vermifllerdi. Mevâdd-› mezkureye gelince, mekâtib-i mevcude dahilinde tedrisat›n Rumca devam›yla beraber, muamelat-› resmiyede dahi bu lisan›n kabulü, Rum Ortodoks cemaatlerinin teflkilat›na iliflmeyib haliyle ibkas›, Ortodoks kiliselerinin Devlet-i Osmaniyye idaresinde hâiz olduklar› müsaadât›n tasdiki ve bu k›tada devam etmifl olan harekât-i ihtilaliyede zî-medhal olanlar›n ve hâriçten gelib kalanlar›n afv› (!!), jandarmalar›n yerli ahalinin adedi nisbetince intihab u istihdam› gibi esasâttan ibaret idi (155). Bunlar›n tatbik ve kabulü içün düvel-i sittenin damân ve taahhüdü aran›l›yor, Arnavutluk’un hükûmetine bir darbe-i Hat›rat 201 fledide vurulmak istenil[iy]ordu. Bu miyanede Himaral›lar›n vekili s›fat›yla komisyona müracaat eden “Epiro Milo”, imtiyazât-› kadîmesi iddias›yla her türlü tekâlif-i emiriye mukabilinde kemâ fi’s-sâb›k bir mebla¤-› maktu i‘tâs›n› taleb etmifl, mumaileyhin de flu iddias› nazar-› itibare al›nm›fl idi. Binaenaleyh, heyet Draç’a gelür gelmez hükûmet mevâdd-› mezkureyi kemal-i ehemmiyetle tedkike bafllad›. Fakat Görice’de nasyonalistlerden gelen ve Draç’da umumiyet suretinde telakki olunan fliddetli protestolar herkese hayret veriyor, kimseye f›rsat-› kelam b›rakm›yordu. Turhan Pafla nam›na bir gün telgrafhaneye gitmifl idim. Yüzlerce nasyonalist Görice telgrafhanesinde toplanm›fl idi. Bunlar, Korfu mukarrerât›n›n kabulü ayn-› hiyanet oldu¤unu söyler, flikayet ederlerdi. Cemaat-i mezkureye mümkün mertebe itidal ve teennî tavsiye etmekle beraber, temenniyât-› mesrudeleri hükûmetçe nazar-› im‘âna al›naca¤›n› temin eylemifl idim. Befl-alt› gün sonra mevâdd-› erbaan›n tamam›yla reddolunaca¤›ndan bahisler geçiyordu. Her tarafta akseden bu güftügûlar bizimkilere heyecan veriyor ve Yunanîlere bâis-i taarruz oluyordu. Görice ve Ergiri Arnavutlar› esliha ve mühimmattan gayr› kuvve-i imdadiye arama¤a bafllad›. Halbuki Draç’dan gönderilecek asker pek cüz’î olabilirdi. Esliha henüz tamam›yla gelmemifl idi. Ekserisi Cenubî Arnavutluk’tan olub Amerika’dan Draç’a gelmifl olan ve nasyonalistlere iltihak eden birçok kesân, mukarrerât-› vâk›an›n aleyhinde idare-i kelam etmekte, hürriyet-i fikriye ve ihtisasât-› kavmiye esasât›na müstenid olarak alenen hükûmeti tenkid eylemekte idi. Bu nâire-i ihtilaf›n ifltidâd›na sebeb olanlar meyan›nda nuzzârdan Doktor Turtulli’nin ismi yad olunuyordu ve hemflehrileriyle hem-avaz-› itiraz oldu¤u iflitiliyordu. Adliye Naz›r› Müfid Bey evvel ve âhir itilaf cihetini iltizam ve her yerde ol suretle idare-i kelam etti¤i halde, o da en sonra Ergiri ahali-i ‹slâmiyesinin galeyan-› efkâr›na kap›lma¤a mecbur olmufl, Draç’da nasyonalistlerin tertib etmek istedi¤i bir nümayifle mani olmas› flöyle dursun, hemen icra edilmesi yolunda beyan-› fikr ü emel etmifl idi. Esad Pafla ise 202 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 bâdî-i emirde re’yini sual edenlere karfl› itilaf›n reddi taraftar› oldu¤unu ve nümayiflin icras›n› pek muvaf›k buldu¤unu anlatm›flt›. Bu sebebden dolay› herkes büyük bir flevk ü inbisâtla esvâka dökülerek saray-› hükümdarî piflgâh›ndan bed’ ile sefarethaneler ve resmî daireler önünde itilaf›n aleyhinde, yani harbi temenni yolunda nümayifller yapm›fllard›r. Esad Pafla bu tertibat› müteakib çiftli¤ine çekildi, fakat gece ba¤teten avdet eyledi. Tahmine göre, müflarünileyh Kontrol Heyetinin ve iki sefirin nümayifli takbih eylediklerini haber al›r almaz Draç’a gelmeyi isticâl etmifl ve derhal, -“Harb isteyenler hudud bafl›na gitmek üzere hükûmet dairesine gelib silahlar›n alsunlar” avazesiyle, nümayifle ifltirak edenleri birer birer tutturub habse ilka eylemifl ve kimse buna bir fley dememiflti! Halbuki onun her muamele-i müfritas›nda gösterdi¤i televvüne serfurû eyledikce hükûmetin aczi tezahür ediyordu. Bu suretle bunun su-i tesiri görülmüfl ve heyet-i hükûmet bir akibet-i elîmeye duçar olmufltur! Tedârükât Nuzzâr›n nerdiban bafl›nda cereyan eden müzakereleri s›ras›nda beni de birçok kere aram›fllard›. Gece saat sekiz-dokuz raddelerinde müzakere dehlizine geldim. Turhan ve Aziz paflalarla Hasan ve Müfid beyler ve Maliye nezaretine tayin edilmifl olan ‹flkodral› Noga Efendi haz›r idi. Görice’ye, Ergiri’ye gönderilmek üzere asker tertib olunu[yo]rdu. Esad Pafla bunlar› esna-y› müzakerede b›rak›b, kendisince daha mühim say›lan mesâlih ile iflti¤al etmek üzere çiftli¤ine gitmifl idi. Esad Pafla otuz bin nefer cem‘ ü sevk edebilece¤ini taahhüd etmifl oldu¤u gibi, Aziz Pafla alt› bin ve Hasan Bey fiimâlî Arnavutluk halk›ndan üç bin nefer tedârük edeceklerini ifade ve reyimi sual ettiler (156). Askerin cem‘ ü sevkinde ve alelhusus hüsn-i idaresindeki müflkilat› derpîfl ederek, birdenbire buna karar vermemelerini ve bir kere daha Kontrol Heyetinin tavassutuyla flerâit-i Hat›rat 203 Kuzey Arnavutluk’tan savaflç›lar, Draç 1914 mesrudenin tadiline gayret eylemelerini teklif ettim. ‹tirazât-› vâk›a üzerine, bu kadar askerin hasbî olarak toplanmas› mümkünsüz ve böyle bafl›bozuklar›n cem‘i herhalde mehâlik-i azimeyi müstevcib olaca¤› flübhesiz oldu¤unu beyan ile, müteenniyâne hareket etmeleri lüzumunu anlatt›m. -“Kendi reyim olmak üzere, taahhüd edilen miktar›n birer s›f›r› tarh olunarak ve muvakkaten toplanacak bu askere muntazam maafl verilerek jandarma yaz›l›r, mevcud jandarmalarla beraber Kontrol Heyetinin nezaret-i muvakkatesi ve Hollandal› zâbitlerin idaresi alt›nda muhafaza-i sü¤ûra sevk olunursa, Grekler bütün Avrupa ile harb etmek gibi bir cinnet ü cürette bulunmak ihtimali olmad›¤›ndan, mesele Korfu mukarrerât›n›n ya tadiliyle veyahud bütün bütün reddiyle hitam bulaca¤›n› ümid ederim” dedim. Bu babda vukubulan münâzara neticesinde en evvel Maliye naz›r› Noga Efendi evvelce ifltirak eyledi¤i re’yden nükûl eyledi. Aziz Pafla’dan gayr› di¤er nuzzâr re’y-i acizaneme temayül göstermifltir. Nihayet Turhan Pafla karara intizar eden hükümdara keyfiyeti arz etmek üzere saraya kofltu. Biz de avdetini beklemek içün Müfid Bey’in kona¤›na gittik. Bir-iki saat sonra Turhan Pafla flen ve flat›r gelib, hükümdar›n reyimizi tamam›y204 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 la kabul etti¤ini söyledi. Ertesi sabah Esad Pafla çiftli¤inden avdet etmifl idi. Kendisini görmek, mukarrerât› kabul ile mânialar ihdas etmemesini rica etmek emeliyle evine gidiyordum. Yolda Fransa delegesi Mösyö Krayewski’ye rastgeldim. Neye karar verildi¤ini sorub izahat-› lâzime verdim ve Esad Pafla’ya gitmekteki sebebi söyledim. Kemal-i hâhiflle refakat eyledi. Esad Pafla’n›n hâlet-i ruhiyesi bana endifle ve telafl veriyordu. Her zaman kendisinden emin olmad›¤›mdan, idaresine gayret ederdim. Fakat bu eyyâmda flahs›na verilen ehemmiyet kendisinin ru‘ûnetini artt›rm›fl, maliye veznesindeki mevcud paraya göz dikmiflti. Mamafih, ihtar›ma kasemlerle, yeminlerle mukabele ederek, reyim vechile hâdise-i askeriye ç›karmamak, ifli Kontrol Heyetiyle Hollandal› zâbitlere b›rakmak arzusunda oldu¤unu söyledi. Ve o gün huzur-› hükümdarîye kabul olunaca¤›ndan, bu yolda maruzatta bulunaca¤›n› ve da¤da¤as›z olarak iflin tesviyesine sâi olaca¤›n› temin eyledi (157). Yan›ndan ayr›ld›m. Merhum Faz›l Pafla Topdanî’nin ikamet etti¤i haneye gittim. Orada saatlerce kalm›fl idim. Halbuki bizi birçok yerlerde aram›fl, bulamam›fl oldu¤unu söyleyen bir zâbit, mutlak hal-i ictimada bulunan heyet-i nuzzâr nezdine gitmekli¤imi tebli¤ eyledi. Heyetin topland›¤› Esad Pafla’n›n hanesine u¤rad›m. Orada olmayub hastanede ictima eylediklerini söylediler. Yolda giderken heyet-i nuzzâra tesadüf eyledim. Turhan Pafla kemal-i beflâfletle bilcümle eli silah tutan Arnavutlar› silaha davet içün her tarafa telgrafnameler çektiklerini ve Greklerle harbe karar verdiklerini beyan etti. Dünkü müzakerât ve mukarrerât›n aksi olan bu beyanât› evvela latifeye haml ettim ise de, bir hakikat-i elîme oldu¤unu anlar anlamaz pek ziyade müteellim oldum ve memleketimizin musibete ve istiklalimizin izmihlale do¤ru yuvarland›¤›na hükm etmek istedim. Vâk›a, Korfu mukarrerât› haliyle kalsa vahdet-i idareyi haleldar edebilece¤inden dolay› flâyân-› endifle ve teemmül idi. Ve ekseriyetle halk, bunlar›n adem-i kabulüne mâil idi. Fakat bunlar›n tadiline imkan gördü¤üm gibi, harbin ihtiyar›ndan ise, mecmuunun kabulü takdirinde dahi hal ve istikbalde teessüs etmesi Hat›rat 205 matlub olan bir hüsn-i idare sayesinde, Epirlilerin vatan-› müfltereke temin-i ravâb›t› ve merkumûnun husul-i intibah›yla imtiyazât› yavafl yavafl terke muvafakat edebileceklerini muhal görmez idim. Halbuki Balkan Harbiyle ink›sam u teflettüte duçar olan Arnavutluk’ta defaten k›rk-elli bin kiflilik bir ordunun cem‘ ü sevki mümkünsüz ve bundan tevellüd edecek muhâtarât-› azîme pâyâns›z idi. Hükûmet emr ü hükmünü her yerde infaz etmekten aciz idi. Hizmet-i askeriye ile halk› mükellef tutacak, cebren sevk ü cem‘ edebilecek bir hal-i kemalde de¤il idi. ‹talya’dan gelen üç-dört bin tüfenkle birkaç topun cebhanesi bir harbe de¤il, bir talime bile gayr-i kafi idi. Epirotlulara karfl› gönderilecek askerin miktar›ndan kat kat ziyade Yunan asâkir-i muntazamas› tebdil-i câme ile usâta iltihak edece¤i malum idi. Yunanl›larla S›rpl›lar›n müttefiken hareket edeceklerini dahi tahmin etmek laz›m idi. Müttefik bir hücuma mukavemet ise imkan hâricinde idi. Ekseriyetle ekalliyetin nokta-i nazarlar› dahi ayr›l›yordu. Ahali-i müslime beliyyât-› harbiyeden bîzâr olmufl, H›ristiyanlar hizmet-i askeriyede bulunma¤a al›flmam›fl olduklar› içün, bu s›rada bunlar›n mezc ü cem‘ine imkan olsa bile, hüsn-i idare edilmeleri muhal idi. Zâbitân ve vesâit-i nakliye noksan idi (159). Devletin sarf edebilece¤i haz›r para ancak iki devletin bakiyye-i ikrâzât›ndan ibaret idi. Binaenaleyh, ordunun def‘aten bir hal-i intizama vaz‘›, zemin ü zaman itibariyle gayr-› kabil idi. Bafl›bozuklar›n yüzünden devlete terettüb edecek mesuliyet zimamdarân-› hükûmetçe meçhul de¤il idi. Alelhusus, bu askerin îrâs edece¤i hasarât u telefât, H›ristiyanlar› tamamen ayakland›rma¤a sebebiyet verece¤inden, baflka tesirât-› elîmesi kolay kolay zâil olmaz ve has›l olacak adavet ve nefret iki millet beyninde unutulmazd›! Bu ahvâle nazaran, heyet-i hükûmetin geceleyin verdi¤i karardan nükûl ile Esad Pafla’n›n re’yini kabul eylemifl olmas›, mücerred onun iktidar ve taahhüdüne istinad etmifl oldu¤una delalet eylerdi. Halbuki iki kere ilan-› hükûmetle nefledâr-› ikbal olan bir mütegallibe bu f›rsat ve kuvveti vermek en büyük 206 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 bir hata idi. Esad Pafla’n›n f›trat›, mazisi böyle bir mübâlâts›zl›¤a, böyle bir itimada gayr-› lay›k idi. Bin mânialara ra¤men, altm›fl bin kiflilik bir orduyu ihzâr etmeye kâdir oldu¤una kanaat getiren heyet-i hükûmet, ileride görülecek acz-i mutlak›yla nas›l paydar olabilecek idi? fiu karar-› makûsu verdiren hal ve nüfuzu bertaraf etmeli ve buna muvaffak olamad›¤› takdirde istifas›n› vermeli idi. Nuzzâr›n iki fl›ktan birini ihtiyar ile fleref-i zatîlerini muhafaza etmeleri lâbüd idi. Meselenin flu safhalar›n› endiflelerle düflünerek ikametgâh›ma avdet ediyordum. Yolda ve hücra bir köflede Esad Pafla ile Voilla (160) nam›nda bir Ulah›n bafl bafla gizli gizli konuflmakta olduklar›n› gördüm. Bu halleri câlib-i flübhe ve endifle idi. Yan›ndan geçerken oynad›¤› facia bir ihanete müncer olaca¤›n› beyan ile ›zhar-› nefret eyledim. Kendisi asker yazmak, tedârükât-› harbiyeye bafllamak üzere sahte ve nâpâk bir meflguliyet gösteriyordu. Eline geçirdi¤i üç-dört milyon frank› kontrolsüz olarak bahfl-i kalenderî gibi istedi¤ine da¤›t›yordu (161). Vükelâdan iki-üç zat bu arslan›, bu ‹skender Bey varisini ve Termopillerin (!!) fatih-i müstakbelini bir alk›fl tufan›na bo¤uyordu. Esad Pafla bu alk›fllara lay›k olmad›¤›n› biliyordu. Fakat oynamakta oldu¤u facian›n flekl-i aslîsini arayacak ortada kimsenin mevcut olmad›¤›n› gördükçe ve anlayanlar dahi fedakârâne bir cüretten mahrum olduklar›n› anlad›kça, cesareti art›yor, takib etti¤i maksad›n arkas›na kofluyordu! Draç art›k bana cehennem kesildi. Memuriyetime ait evrak› al›b gitmekli¤im laz›m idi. Turhan Pafla’ya müracaat ettim ve hükümdara arz etti. Sal› akflam› yeme¤e davet olundum. Viryoni Ömer Pafla ve Galib Pafla ile Romanya sefiri ve saray erkan› haz›r idi. Ba‘det-ta‘am hükümdar suret-i hususiyede beni kabul buyurdu. Müflarünileyhin irâdât›n› telakki ettikten sonra kendisini dâiren-mâ-dâr saran muhâtarât üzerine nazar-› dikkatini celbetmek istedim. Katiyen buna ihtimal vermeyib, her fleyin hüsn-i suretle temfliyet edildi¤ine kâni oldu¤unu anlad›m. Binaenaleyh, daha ziyade keflf-i hakîk[at]le Cumartesi ve nihayet Pazar günü Draç’›n muhasara edilmesi muhtemel Hat›rat 207 idü¤ünü dermeyan etti¤imde telafl gösterdi. Muhasaran›n kimler taraf›ndan ve ne suretle olabilece¤ini sordu. -“Malumat›m bundan ibaret olub, icra-y› tahkikat-› lâzime ve ittihaz-› tedâbir-i mânia hükûmete aittir” dedim. Böyle buhranl› zamanlarda dakika fevt edilemez. Cüret ve harekât pek kat‘î olmal›d›r. Karars›z durmak, her fleye nazar-› müsamaha ile bakmak belay› davet etmektir. Bunun içün saraydan ç›kt›¤›m gibi Avusturya sefiri Baron Löwenthal’› ve erbâb-› liyakat ü kiyasetten olan Müsteflar Baron [Egon] Bergen’i gördüm. Onlara da tehlikenin karîbü’l-vuku‘ oldu¤unu beyan ile beraber Esad Pafla’n›n birkaç kurufl mukabilinde teb‘îdine müsaade olunmad›¤›ndan dolay› teessürât›m› anlatt›m (162). Löwenthal bu muhabereye muttali idi. Senevî 100.000 kron verilmek flart›yla Esad Pafla’n›n gitmesine delaletimi arad›. Pek geç kalan bu meseleyi açmak, Esad Pafla’y› ikna etmek bence flimdi mümkünsüz idi. O gün Avlonya’ya hareket edecektim. Turhan Pafla’y› ziyaretimde do¤rudan do¤ruya flahs›ma ve aileme ait bir meseleyi ikmal etmedikçe itimatnamemi veremeyece¤ini söyledi. Latife suretinde telakki etti¤im bu teklif-i anîfin ciddiyetini anlar anlamaz itimatnameden de, sefaretten de vazgeçerek derhal yan›ndan ayr›lmak istedim. Turhan Pafla bir hiss-i hay›rhâhî ile buna mütevass›t oldu¤unu beyan ile itizar etmek istedi ise de, gitmek üzere kay›¤a kadar vard›¤›m› görür görmez itimatnameyi al›b elime verdi. Yine kabulden istinkaf eyledim ve bu ahvâl üzerine nas›l ifa-y› vazife edebilece¤imi düflündüm! Fakat Avusturya hükûmetinden cevab-› muvafakat gelmifl, hükümdara veda edilmifl olduktan sonra bir mesele-i hususiyeyi vesile tutub da gitmedi¤im halde has›l olacak kîl ü kâli veya su-i tesiri nazar-› teemmüle alma¤a, en do¤rusu fleref-i hükûmete karfl› izzet-i nefsimi k›rma¤a mecbur oldum. Çarflamba akflam› vapur hareket etti, fakat dehfletli bir furtunaya tutularak gece tekrar Draç’a avdet eyledi. Alessabah Esad Pafla vapura geldi. Muamele-i vâk›a veya bârideden haberdar oldu¤unu beyan ile teessürât-› mahsusas›n› îrâd s›ras›n208 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Avlonya’da askerî karargâh, 1913-1914 da heyeti ve heyetin siyasetini tenkit etmifl, kendisi dahi bu ahvâl-i müellimeye karfl› Draç’dan gitmeye karar verdi¤ini me‘a’lkasem temin eylemifltir. Bu sözleri azim bir ihtiyat ile bi’t-telakki kendisini teflyi eyledim. Vapurumuz da biraz sonra hareket eyledi. Cumartesi günü Kanine karyesinde en aziz dostlar›mdan Abbas A¤a’n›n vefat› vukuundan dolay› aile-i kederdîdesini taziyeye gitmifl idim. Pazar günü pek erken olarak Göriceli Sabri Bey Koteza’dan bir telgrafname ald›m. Esad Pafla’n›n meskeni[nin] topa tutuldu¤unu ve kendisi pençe-i kanuna teslim olmak üzere bulundu¤unu yaz›yordu. Bu habere hayretten ziyade, kanunî olarak hareket eyledi¤ini tahmin etti¤im hükûmetin muvaffakiyetini takdir ettim ve netâyici anlamak üzere Avlonya’ya indim. Kasabaya girdi¤im s›rada Esad Pafla’n›n ve dolay›s›yla beylerin aleyhinde çoluk çocuktan mürekkeb ü müretteb bir kafilenin nümayifllerde bulundu¤unu gördüm. Bunu tertib edenler ise, beylere halef olmak hevesinde bulunan üçbefl kifli idi. Bunlar meyan›nda biraz sonra erbâb-› k›yama yaranmak üzere Arnavut bayra¤›n› mülevves ayaklar› alt›na alm›fl, onun yerine ayy›ld›zl› sancak keflide etmifl, müteakiben Hat›rat 209 Arnavutluk’a hakim olan Esad Pafla’ya biat ederek memuriyet u¤runda müflarünileyhe bende olmufl olanlar› var idi!! ‹talya’n›n istilas› esnas›nda ise üç renkli bayra¤›n saye-i haflmetinde Arnavutluk’un nas›l kamran olabildi¤ini flairane ve alâ melei’n-nâs tasvirden haya etmeyenler aras›nda dahi o beylere halef olmak isteyenler meflhud idi!! Mebde-i K›yam Esad Pafla Karada¤l›larla anlafl›l›b ‹flkodra’dan ç›kt›ktan, taht-› k›yadetinde bulunan Arnavut ve Osmanl› askerine istinaden Draç sanca¤›nca teyid-i nüfuz eyledikten, ‹smail Kemal Bey’in riyaset etmekte oldu¤u Avlonya hükûmetini darbe-i rekabetle sarst›ktan sonra, kendi muhitinin, yani Gegal›¤›n H›ristiyan bir hükümdara pek de müsaid olamayaca¤›na bir kat daha kanm›fl, ihtirasât-› flahsiyesine vüs‘at vermiflti. Peyda eyledi¤i nüfuz u serveti ve bulundu¤u câh-› rif‘at› kendisince gayr-› kafi görüb daha yüksek bir zirve-i ikbale suûda katiyen azm eylemifl, Arnavutluk’un saltanat›n› fikrinde kurmufl idi. Esad Pafla flu emeline hizmet etmekte iken, ‹ttihad ve Terakki Cemiyeti Arnavutluk’ta Müslüman hükümdar› propagandas›na bafllam›fl idi. Cemiyetin ‹stanbul’dan ‹flkodra’ya gönderdi¤i Prifltineli Fuad ve defterdar mazullerinden fievket ve ‹pekli Zeynel beyler Arnavutluk’ta bu mekrin tervicine alet olmufl, Sultan Abdülhamid Han’›n flehzadelerinden Burhaneddin Efendi’yi namzed gösterib, az çok tarafdar dahi bulmufllard›. Beratl› Kolkolea ile sâir bir tak›m kesân bu telkinâttan önce M›s›rl› Prens Fuad’›n ismini ortaya sürmüfl, onlar da ötede beride ve baz› matbuata bu fikr ü heveslerini tervice çal›flm›fllard›. El-yevm Melik-i M›s›r olub, aslen Arnavut olan hanedan-› Hidivînin bir uzvu olmaktan baflka bir nam u flöhreti olmayan ve günün birinde erike-i ferâ‘ineye cülüs u irtikâ edece¤ini hasbe’l-verâse tahayyül bile edemeyen müflarünileyh, vaktiyle Kral Üçüncü Viktor Emanuel ile hem-s›n›f olarak ‹talya’da ikmal-i 210 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 tahsil eyledi¤i içün, nev‘an-mâ konsolatan›n mültezimi idi. Fakat Avusturya ve Macaristan’a karfl› Katolik ve Balkan devletlerinden dolay› Ortodoks bir hükümdar›n intihab›na raz› olmayan ‹talya hükûmeti, Avusturya’n›n itirazât›na, Balkan hükûmetlerinin fliddetli flikayât›na mahal vermemek içün bu emeli resmen ve alenen tervice lüzum görmeyib, etrafta yap›lan propagandalarla iktifa eylemifl idi. Binaenaleyh, bir sultan-› müslimi Arnavutluk’a getirmek fikri, ekseriyeti ‹slâm olan aksam›nda ve alelhusus ‹flkodra’da ve Vasatî Arnavutluk’ta iyiden iyiye yerleflmiflti. Lakin Arnavutluk’ta Murakabe Komisyonu gönderildikten ve Avusturya’n›n muhalefet-i katias›na flübhe kalmad›ktan, Toskal›¤›n serfurû etmeyece¤ini anlad›ktan sonra, Esad Pafla bu emeli takib dâiyesinden vazgeçib, zemin-i saltanat› Prens Wilhelm zu Wied’e ihzâra muvafakat ve bunun içün birmilyon frank câize-i müzaheret ahziyle kanaat eylemifltir (163). Halbuki evvela kendisinin ve ba‘dehu Cemiyet’in Arnavutluk’ta ekmifl olduklar› tohum bitib büyümüfl, ifl iflten geçmiflti. Bundan dolay› Prens zu Wied’in keyfiyet-i cülusunu Vasatî Arnavutluk’un kitle-i kesîfe-i müslimesi kalben kabul etmemifltir. Yaln›z H›ristiyan hükümdar›n vücudu lâbüd oldu¤una kâni olan beyler ve temyiz-i ahvâle muktedir olan münevverler s›dk u ihlas ile biat eylemifl idi. Vasatî Arnavutluk’a hanedan-› Osmanî’den bir flehzade vaad eyledikten sonra müflarünileyh Prens zu Wied’i Almanya’ya gidib alan Esad Pafla, kendisi içün halen ve istikbalen bir kale-i âhenîn zann u tahmin eyledi¤i Draç sanca¤›nda dahi hükm ü kuvveti zevâhirden ibaret kalm›fl idi. Vasatî Arnavutluk’un Pafla-y› müflarünileyhe karfl› sadakat u merbutiyeti esbâb-› mebsûtadan dolay› ta¤ayyür etti¤i bir s›rada Epir vekâyi‘i hudûs etti. Binaenaleyh, Yunan istilas› alt›nda bulunan Ergiri ve Görice sancaklar› hududunda tahaflflüdât-› askeriyeye Meclis-i Nuzzâr karar vermekle rediflerin cem‘ ve Hollandal› zâbitlerin talim ü tensik eyledikleri jandarmalarla beraber sevk edilmelerine Harbiye Naz›r› Esad Pafla bafllam›fl ve ihtimaldir ki, muzafHat›rat 211 fer bir ordunun bafl›nda olarak ihrâz-› flan u fleref eylemeyi müflarünileyh dahi o s›rada heves eylemiflti. Yunan›n Draç’da mümessil-i siyasîsi olub elçili¤i henüz kesb-i resmiyet etmeyen Kostantin Vartas ile Tiranl› bir Ulah olan ve Yunan›n hidemât-› hafiyesinde kulland›¤› iddia k›l›n›b o hengâmede M›s›r’dan ve Atina’dan Draç’a gelmifl Qehal Teohar Voilla tahaflflüdât-› askeriyeyi Esad Pafla’ya mümkün mertebe tehir ettirmeye ve bi’n-netice Arnavut hükûmetini Epirlilere imtiyazât-› vâsia bahfl eylemeye hafiyyen iknâ‘ u itmâ‘ edebildikleri de maznun idi. Esad Pafla, hükümdara ve rüfekâs› olan nuzzâra karfl› taahhüd eylemifl oldu¤u yirmi befl bin kiflilik orduyu cem‘ ü sevke hükm ü kudreti kifayet etmedi¤ini gördü¤ünden ve itiraf-› acz ü fütûra benli¤i mani oldu¤undan, tedârükât-› askeriyeye devam etmekle beraber, bir itilaf-› müzakerât› dahi iltizam u tavsiye eylemekten geri durmazd›. Kontrol Komisyonundan Rusya mümessili Petrayev, rivayet olundu¤una göre, Toskal›k’da 100.000 frank sarf›yla Ortodokslar› ve bir k›s›m Müslümanlar› i¤fal ediyor; Arnavutluk düvel-i sittece bîtaraf bir memleket olarak tesis edildi¤inden, tedârükât-› askeriye ve harbiye gibi mesârife ve fedakârl›klara ihtiyac› olmad›¤›n› ve Arnavutluk’un Londra ve Floransa’da tayin edilen hudut dahilinde behemehal teflekkül edece¤ini iflâa eyliyordu. Bu i¤falât-› hâs›mânenin netâyicinden olarak, Fir havalisindeki H›ristiyanlar aras›nda hizmet-i bedeniye-i askeriyeye karfl› önü al›nan bir vaz‘-› muhalefet görüldü. Vasatî Arnavutluk Müslümanlar› ise, vecâib-i diniyeye ve an‘anât-› ‹slâmiyeye riayetkâr olmayan ve H›ristiyan bir hükümdara flevk ü müsâraatla tâbi olan Toskalar›n Yunan boyunduru¤undan tahlîsi u¤urunda kanlar›n›, canlar›n› feda etmeyeceklerini ve hükümdar olarak bir flehzade getirildi¤i takdirde, fleyh ü flâb umum halk›n gazaya flitab edeceklerini aç›ktan a盤a söylüyorlard›. Ekseriyetle Türkiya’dan kovulub nasyonalizm ve hamiyet-i vataniye maskesi alt›nda Draç’da toplanan ulufeciyân, yani baz› memurîn-i müft-hârân Esad Pafla’n›n zevâl-i nüfuzuna kâil olmayub, Vasatî Arnavutluk askerinin ayak sürtmelerini ve Toskalar aley212 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 hinde idare-i kelam eylemelerini Pafla’n›n mekr ü talimine hamlediyorlard›. Esad Pafla dahi, hamiyet-i vataniyeyi inhisar alt›na almak suretiyle, idare-i memlekete vaz‘-› yed etmek isteyen bu s›n›f-› memurîne ve tabaka-i mütefekkirîne karfl› nâkâbil-i teskîn bir gayz-› nefret beslerdi. Nasyonalizm iddias›nda bulunanlar avam-› nâs› teshîr maksad›yla beylerin, paflalar›n derebeylik devrini iadeye çal›flt›klar›n› iddia ediyorlard›. Halbuki Avrupal› bir hükümdara mâlik ve Murakabe Komisyonuna tâbi yeni bir Arnavutluk’ta, Tanzimat-› Hayriye’den beri tarihe geçmifl bir devrin ihyas›n› hat›r›ndan geçiren bile olmad›¤› malum idi. Fazla olarak, nasyonalistler Esad Pafla ile yârân›n›n hamiyet-i vataniyeden mahrum, hodbin ve menâfi-i umumiyeye karfl› lakayd olduklar›n› ileriye sürüyorlard›. Mülhakâtta ise birçok erbâb-› taassubun menba-› fitne ve fesad›ndan akan seylâbe-i efkâr›n teflkil eyledi¤i girdab-› musibet her taraf› tehdit ediyordu. Bir k›s›m halk[›n] dahi, fevâid-i zâtiyesi u¤runda Esad Pafla’n›n hevesine tebaiyet eyledi¤i görülüyordu. Erbâb-› taassub flekl-i hükûmeti ve serbestî-i idareyi, yani usul-i garbiyeyi esâsât-› ‹slâmiyenin zevaline ve hayat-› ictimaiyenin tebeddül-i küllîsine bâis olabilece¤inden mütehaflfli görünerek, dinî ve asabî bir ihtiras ile kavlen ve fiilen k›yam-› umumîyi istihzar ediyordu. Onlar›n dima¤› ictimaî, mülkî ve siyasî bir tahavvül-i küllîye müsaid de¤il idi. Gerek Draç’da ve gerek mülhakâtta söz aya¤a düflüb Epirliler ile itilaf ciheti kahvehanelerle lokantalarda alenen tenkit ve muâheze olunuyordu. Bu muâhezenin tesirât›yla itilaf› kabul eden nuzzâr reylerinden nükûl etmifl ve bir hata-y› siyasî ve idarîde bulunduklar›n› itiraf eylemifl olduklar› içün nasyonalistlerin cüreti artm›fl, heyet-i hükûmete ve zimamdârân-› devlete baya¤› talim-i siyaset ve süferâ ile kesb-i münasebet etmeye bafllam›fllard›. Bu suretle mülhakâtta hiss-i diyanetin ve merkezde fikr-i kavmiyetin galeyan›yla her iki taraf çarp›flma¤a karar vermifl, ilk hatve-i tecavüzkârâneyi nasyonalistler atm›fllard›r. Hat›rat 213 Hücum ve Teslim Alafranga May›s›n 17. günü idi. Merkezî fiayak’ta olan usât günden güne tezyid-i cemiyet etmekte ve Draç’daki jandarmalardan Gega olanlar birkaç günden beri tak›m tak›m firar›yla asilere iltihak etmekte idi. Bunun üzerine, gerek saray ve gerek hükûmet telafl etmifl, Draç Merkez Kumandan› Hollandal› Binbafl› Schlus payitaht›n temin edilmesi esbâb›na tevessül eylemifl idi. Bu cümleden olarak Draç kasabas› kurbundaki Daylan Köprüsü’yle gölün öte taraf›na vâki Porta Romana mevkiine sadakaten sabit kalm›fl olan jandarmalardan bir müfereze i‘zâm olunmufl, Binbafl› Schlus’un maiyetinde bulunan kuvvet pek çok azalm›fl idi. Di¤er tarafdan dahil-i kasabada bulunan sefarethanelerle flehbenderhanelerin her ihtimale karfl› hüsn-i muhafazas› içün, genç münevverlerden olub befl-on günden beru merkez kumandan›na arz-› hizmet etmifl olan elli kadar efrâd›, May›s›n 18. akflam› Schlus mefl‘alede cem‘etti. Bu elli münevver efrâda âhâd-› nâstan ve esnaftan daha yüz elli kifli iltihak eyledi¤inden, Binbafl› Schlus’un maiyetindeki gönüllülerin adedi iki yüze kadar ç›kt›. Bunlardan k›rk kiflilik bir müfreze Draçl› Paftali’nin refakatinde olarak Porta Romana’n›n takviyesine ve daha o kadar bir kuvvet ‹flkodral› Guragoki’nin maiyetiyle Dalyan Köprüsü’nün müdafaas›na gönderildiler. Gönüllülerden kasabada kalm›fl olanlar yevm-i mezkurun akflam› müfrezelere taksim olunub sefarethanelerle flehbenderhanelerin muhafazas›na memur oldular. Ve yirmi-otuz kiflilik bir müfreze, saray›n muhafazas›nda bulunanlarla birlefltiler. Bunlara iki cebel topu verildi. Sabah›n birine do¤ru toplar saray›n önündeki ba¤çenin biraz ötesinde vâki bir arsan›n içine yerlefltirilib Esad Pafla’n›n mukim oldu¤u haneye tevcih edildi. Bu emniyet tertibat›, sözde hâriçteki usât›n hücum-› muhtemellerine karfl› ittihaz olunmakta idi. O günlerde Avusturya’dan gelmifl olan toplarla mermileri ve iki yüz kadar top bargirleriyle esterlerini teslime memur Yüzbafl› Kliksborn, maiyetindeki Avusturya ve Macaristan ne214 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Soldan itibaren: Prens zu Wied, ‹sa Boletin, Esad Pafla Topdanî ve Colonel Thomson, Draç, 13 Haziran 1914 ferât›ndan befl-alt› Boflnak ile, alesseher saraya girib inde’l-hâce istimal etmek üzere toplar›n bafl›na geçdi. May›s›n 18. günü ikindi üstü, Kral Adliye Naz›r› Müfid Beyefendi’yi nezdine celb ile, Dâhiliye ve Harbiye Naz›r› Esad Pafla, Merkez Kumandan› Binbafl› Schlus ile bir-iki gün evvel aralar›nda cereyan eden bir müflâcereden dolay› nezaretten mus›rrâne istifa eyledi¤inden ve art›k müflarünileyhin hükûmetten çekilmesini kendisi tecviz eylemedi¤inden, Schlus’un kumanday› Hollandal› Yüzbafl› Brofselme’ye terk ü devr ile k›flladan ç›kmas›n› emr ü tensib eyledi¤ini Müfid Bey’e beyan ile bu karar› Schlus’a tebli¤e ve Esad Pafla’y› istifadan sarf›nazar etmeye mîr-i müflarünileyhi memur eyledi. Müfid Bey, teb[el]lü¤ etmifl oldu¤u irade-i hükümdârîye imtisâlen, hemen k›fllaya azimet ile Schlus’a tebli¤-i keyfiyet etti ve Brofselme kumanday› deruhde edib, irade-i hükümdârî icra olunduktan sonra Esad Pafla’n›n nezdine gitti. Pafla, hayli naz ü isti¤nadan sonra, isyan teskin edilinceye kadar nezarette kalma¤a raz› oldu. Müfid Bey k›fllaya gidib Binbafl› Schlus’tan kumanday› nez‘ eyledi¤i s›rada, Avusturya sefiri Baron Löwenthal, maiyetinde birkaç kifli ile k›fllan›n önünde gezinmekte ve mumaileyh binbafl›n›n ittihaz etmekte oldu¤u tertibat-› harbiyeyi temafla etmekte idi (164). Hat›rat 215 Kumandan›n Brofselme’ye intikal etmesi üzerine, Esad Pafla’n›n temâdi-i nezaretini kesdiren Baron Löwenthal, bilahare tezahür etti¤i vechile, telafl edib derhal sefarethaneye dönmüfl ve o gece Esad Pafla’n›n hanesine hücum edilmesini tehyie eylemeye koyulmufltur (165). Avusturyal›lar Esad Pafla’n›n ‹talyanlara temayül etmekte olduklar›n› hükm eylemifllerdi. Bu sebebden dolay› kendisinden emn ü itimad›n› kald›rm›fllard›. Koniçeli Faik ve Topdanîzade Murad beylerle Profesör Pekmezi’nin ve Göriceli Sabri Bey Koteza’n›n telkinat›yla, sarayca Esad Pafla adem-i sadakatle müttehem idi. Binaenaleyh, sefirin müflarünileyh aleyhinde ibzâr eyledi¤i gayret kolayl›kla makrûn-› müsaade olmufl ve hatta rivayet-i sahihaya göre hükümdar›n refika-i muhteremeleri bu emr-i tenkiline pîflvâ olarak Pafla’n›n def‘-i sikleti arzusunu kemal-i hâhiflle göstermiflti. N›sfü’l-leylden evvel k›flladan hareket eden nasyonalistler Esad Pafla’n›n meskenine do¤ru yürüyordu. Yavafl yavafl hanenin her taraf›n› taht-› tarassud ve muhasaraya al›yordu. Bu s›rada refikas›yla beraber hâbgâh›nda yatan Esad Pafla cereyan-› halden tamam›yla bîhaber idi. Alesseher kemal-i fliddetle “dakk” edilen kapunun flamatât› kendisini uyand›rm›fl, “Teslim ol!” avazeleri aras›nda pencereye koflma¤a mecbur olmufl idi. Kime teslim olaca¤›n› sorub da, daha birkaç gün evvel kendisiyle nahofl bir mükâlemede bulunan Schlus’u görür görmez, befl-alt› neferden ibaret olan maiyetine hitaben, -“Ben bu köpe¤e itimad etmem, teslim olmay›n›z” dedi. Ve onlar taraf›ndan at›lan üç-befl el revolver üzerine, nasyonalistler Esad Pafla’n›n bulundu¤u pencereye do¤ru tüfenk atma¤a bafllad›. Esad Pafla muhâs›rînin miktar›n› takdir edemedi¤i gibi, onun maiyetinde bulunanlar› dahi kimse bilmiyordu. Tüfenk sadalar› herkesi uyand›rm›fl, Draç bir velvele ve heyecan içinde kalm›fl idi. Bu s›rada toplar fliddetle faaliyete bafllad›. ‹lk mermi Esad Pafla’n›n henüz terk etmifl oldu¤u yata¤a isabet etmifl idi. Befl-alt› mermi birbirini müteakib kona¤›n üzerine düflmüfl idi. Esad Pafla’n›n telafl› dakikadan dakikaya art›yor216 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Draç’›n savunmas›nda kullan›lan baz› toplar du. Ve nasyonalistlere ve bâhusus Binbafl› Schlus’a teslim-i nefs etme¤e ihtimali olmad›¤›n› beyan ile ‹talya askerinin gelmesini teklif ediyordu. O anda ‹talya sefaretine malumat verilerek, ‹talya ve Avusturya tercümanlar›yla birer müfreze-i askeriye Esad Pafla’n›n hanesine vurûd eylemifllerdir. Kendisi ve haremi bunlara teslim olmufl ve maiyetini Binbafl› Schlus al›b götürmüfltür. Esad Pafla ve refikas›n› tercümanlar ve iki zâbit araya alm›fl ve bahriye tüfenk-endâz neferât› etraflar›n› ihata ederek iskeleye do¤ru revan olma¤a bafllam›fllard›r. ‹skelede muntaz›r bulunan bir Avusturya sandal›na ve “Sigetvar” torpidine îsâl olunmufllard›r. Vapurda otuz saat kadar tevakkuf eyledi. Hükümdara hitaben iki sefirin huzurunda yazd›¤› bir flehadetnâmede, Haflmetlu hükümdar hazretlerinin imzas›yla mümzâ ve müsaade-i tahririyesini muhtevi emir olmad›kça Arnavutluk’a gelmemek flart›yla, flu anda Arnavutluk’tan tebâüd etmek üzere namus-› askerîm üzerine yemin ve muhafaza-i taahhüd edece¤imi kasem-i billah ile temin eylerim. 20 May›s 1914, Esad Topdanî. cümlelerini mutazamm›n idi. Esad Pafla’n›n duçar oldu¤u muamele-i fledide flâyân-› muhakemedir! Zira Esad Pafla geceleyin evinde ve hareminin yan›nda derdest edilmekten ve birçok halHat›rat 217 k› mehlikeye koymaktan ise, gündüz dairesinde ve münferit bir halde iken tevkif edilebilirdi. Fakat tevkifi içün elde bir sebeb-i kanunî yok idi; veyahud o sebebin elde edilmesi içün laz›m gelen basiret ve liyakat kimseden ›zhar olunamam›flt›. Alelhusus, heyet-i vükelân›n ne müttehiden ve ne de münferiden malumat› olmad›¤› derkâr idi. Arnavutluk Hat›rat› nam›yla Prens neflr etti¤i eserinde diyor ki: Esad Pafla’n›n evrâk-› mazbutas› meyan›nda kendisinin erbâb-› k›yam ile bir münasebette bulundu¤unu müeyyid bir vesika bulmad›m. Olabilir ki, ümmî oldu¤u içün onlarla bir muhabereye giriflmemifl olsun. Binaenaleyh, mahiyet ü hakikati flekk ü flübheden ve hissi bîtarafîden azade olmayan ve flunun bunun taraf›ndan ismâ‘ olunan ithamât› esas tutarak kendisini muhakemeye almaktan hissiyât-› hakflinasânem beni men eylemifltir. Bu izahata göre, Esad Pafla’ya karfl› vukua gelen harekât›n âmir ve mürettibini suret-i sahihada tayin etmekte mütereddid oldu¤um gibi, elde bir delil-i kâfi olmad›kça, gösterilen fliddetten dolay› heyet-i nuzzâr›n nas›l ihrâz-› beraet edebilece¤inden de mütehayyirim! Bu babda ta‘mîk-i nazar edenlerce, bütün bu tehiyyât u hâdisât iki sefirin iyan u nihan nüfuz u tesiriyle oldu¤unda flübhe yoktur. Löwenthal Esad Pafla’dan müteneffir ve izale-i mevki ü ehemmiyeti içün f›rsata muntaz›r idi. ‹talya’n›n alet-i siyaseti olarak onu görür, kâffe-i muamelat› o menbadan teraflfluh eden bir cereyana tâbi bilirdi. Mülhakâttaki k›yam› Esad Pafla’n›n teflvikine ve binaenaleyh Baron Aliotti’nin39 hükm ü iktidar›na atf ederdi. Nasyonalistlerin aras›nda Avusturya tercümanlar›n›n bulunmas›, Esad Pafla’ya karfl› kullan›lan topa Avusturyal› bir zâbitin kumanda eylemesi, Sefir Löwenthal’in o iflte oynad›¤› rolü gayr-› kabil-i inkar bir surette izah eder. Mösyö Aliotti’ye gelince, rivayetler muhteliftir: Ki[m]i erbâb-› k›yam, do¤rudan do¤ruya kendisinin emriyle hareket ettiklerini hikaye ediyor, kimi “Draç’da suret-i mütenevvi‘ada 218 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 tertib etti¤i vesâit ile onlara iflaretler etti¤ini görenler vard›r” diyor. Draç Körfezinin müntehâs›nda ve karaya yak›n ve usâta nâz›r bir mevkide lenger-endâz olan bir küçük ‹talya torpidi gecelerde ifl‘âl etti¤i lemaât ile iflârât-› mahsusa verdi¤ini müflahade edenlerin hadd ü hesab› yoktur! Bu iflârât, Colonel Morikiyu ile Profesor Kinifos’un ikametgâh›nda dahi tekerrür etti¤ini iddia edenler çoktur. Fakat odalar›n›n pencerelerinde usât›n mevakii görülmedi¤i ve evrak-› mazbutalar› meyan›nda böyle bir münasebete delalet edecek bir eser bulunmad›¤› içün, buna ihtimal vermeyenlerin muhakemesi daha do¤rudur (166). Mamafih, hadisât-› isyaniyede Baron Aliotti’nin alakadar oldu¤unu her türlü flekk ü tereddütten azade tutanlara karfl› bir fley denemez, san›r›m. Halk›n gaflet ü taassubundan ve hükûmetin zaaf-› idaresinden gere¤i gibi istifade etmeyi bilmifl ve her istedi¤ini yapm›fl ve yapt›rm›flt›r (167). Hükûmet ise, tahkikat-› lâzime icras›yla hemen Esad Pafla’ya yap›lan muamelenin mürettibini meydana ç›karmak ve müflarünileyh müttehem ise ecânibin eline teslim etmeyib, pençe-i kanuna atmak laz›m idi. Esad Pafla’ya icra olunan hücumdan heyet-i hükûmet bütün manas›yla bîvukûf oldu¤unu iddia etmek ile beraber, Esad Pafla’ya karfl› velev g›yaben bir hükm ü karar vermemifl, pek bîgâne davranm›fl olmas›ndan dolay›, yakas›n› zann u flübheden kurtaramam›flt›r (168). Muhakeme Bîtarafâne olarak tedkik-i macera etmek laz›m gelirse, hükm olunur ki, ahvâlin birden bire bu raddede geldi¤inden dolay› en ziyade endifle-nâk görünen Esad Pafla idi. Binaenaleyh, fiayak’ta ve Tiran ile havalisinde görülen alâim-i irticaiye üzerine, kendisi ba¤teten Tiran’a azimet eyledi. Pafla suret-i zâhirede rüesâ-y› k›yam› teskin ve istihzârât-› harbiyeye karfl› onlar› imtinâ ve tatmin etmek üzere gidiyordu. Fakat hakikatte mürtecilerin habl-i ittifak›n› bozmak, aralar›nda bir tefr[i]ka Hat›rat 219 düflürmek istiyordu. Halbuki kitle-i bâ¤iyenin bafl›nda Musa Kaz›m geçmifl idi. Bu müfti-i mâcin evvelce ‹ttihad ve Terakki Cemiyeti’ne istinad ederek Esad Pafla’ya karfl› Draç mebusu olmak ve Esad Pafla’ya bi-eyyi vechin kân muhalif bir vaziyette bulunmak üzere meydana ç›km›fl idi. Bu kere dahi hâdisât-› câriyeden bilistifade Esad Pafla’n›n her türlü âmâl ü ikbaline muar›z görünüyordu. Esad Pafla bir kuflifl-i hâlisâne ile bunlar› istedi¤i yola sevke muktedir olmad›ktan baflka, Tiran’da pek tehlikeli bir mevkide bulunmufl idi. Rivayet-i sahihaya göre, müfti ile yârân› taraf›ndan Esad Pafla’n›n ref‘-i vücuduna karar verilmifl, yolda bir pusu kurulmufltu. Topdanzade Fuad Bey Esad Pafla’y› bundan haberdar etmifl, [o da] geceleyin acele acele hareket ve Draç’a avdete mecbur olmufl idi. Hat›rniflan›md›r ki, Draç’a geldi¤inde kendisini görmüfl ve bu hareket-i isyaniye üzerine ac› ac› birçok sözler söylemifl idim. Kemal-i teessürle Pafla-y› mumaileyh katiyen ihtilal ile alakadar olmad›¤›n› ve teskini yolundaki ihtimam› ciddî oldu¤unu beyan eylemifl, tertib olunan suikasd› anlatm›flt›r. ‹lk evvelce bu ifadât›na itimad etmedim ise de, sonra tezahür eden hakikatler s›ras›nda bunun s›hhati anlafl›lm›fl ve hatta pusu tertibat›ndan Topdanzadelerden üç zat›n zîmedhal olduklar› dahi müeyyeden rivayet olunmufl idi. Vukuat›n tarz-› cereyan›na göre öyle tahmin olunur ki, Esad Pafla tenkil olundu¤u dakikaya kadar Prens zu Wied’e karfl› alenen muhalif bir vaziyet almam›fl, hengâme-i ihtilali bizzat tertib etmemifltir. Müflarünileyhin mübâadetini müteakib, en büyük muhaliflerinden ve fakat en çok lütf u ihsan›n› görenlerden Kruyal› Mustafa Efendi’yi Prens zu Wied[’in] üç yüz kifli ile Draç’a celb ü davet etti¤ini gören asiler nazar›nda, Esad Pafla’n›n masumiyeti bir kat daha kesb-i vuzuh etmifltir. Ahkâm-› diniyeye ve ehl-i ‹slâm’a verdi¤i mevâid-i malumeyi muhafaza yolunda kendisi[nin] kurban olmufl oldu¤una hükmedilmifl idi. Kruyal›lar Bektaflî tarîkine sâlik ve erbâb-› taassuba göre, bunlar esâsât-› fler‘iyeyi târik olduklar› içün, hasseten hüküm220 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 dar›n bunlardan istiâne etmesi[nin] fleriata bir darbe vurmak istemesinden ileri geldi¤i iddia olunmufl idi. Kruyal›lardan yüz kifli, nüfuz-› hükûmeti takviye edebilmek üzere fiayak’da b›rak›lm›fl ve küsuru Draç derununda ik‘âd edilmifl idi. Hollandal› iki zâbit yüz kadar nasyonalist ile jandarmalar› ve Kruyal›lar› kumandas› alt›na almak üzere fiayak’a gönderildi. Fakat fiayak’a vâs›l olmazdan evvelce usât bunlar› sarm›fl ve teslim olmalar›n› ihtar etmifllerdir. Yar›m saat kadar hal-i müdafaada bulunduktan sonra, bi-esrihim asilere teslim olmufllard›r. Bunlar›n beraberinde bir top ve birçok cebhane var idi. Teslim olan efrâda karfl› serkeflân r›fk ile muamele etmifllerse de, nasyonalistlere nefret ü hakaret göstermifl ve bütün hücum u savletleri bunlara münhas›r olmufltur! Viyana’ya Sefaretim May›s›n 19’unda Avlonya’dan hareket ettim. Trieste tarikiyle ve Draç’a ç›kmamak flart›yla 24’ünde Viyana’ya muvâsalat eyledim. Delegasyonlar Budapeflte’de müctemi ve ‹mparator ile süferâ ve vükelâ orada haz›r olduklar› içün, Hâriciye’de Kont Berchtold’e vekalet eden Baron Rasini’nin ve sâir erkân-› nezaretin ihtar› üzerine derhal Budapeflte’ye gittim. Muvâsalat›mla beraber Kont Berchtold’u ve müteakiben ‹talya sefiri Don Avarna’y› Otel Hungarya’da gördüm. Her ikisi pek büyük serzenifllerle Draç’daki vukuattan dolay› beyan-› teessüf ettiler. Esad Pafla suçlu ise muhakeme alt›na al›nmak ve sonra tecziye edilmek laz›m geldi¤i söylediler. Hele Don Avarna daha fliddetli ve ac› bir lisan ile flikayet eyledi ve baya¤› istiklal istidad›m›z›n henüz nâ-puhte oldu¤unu beyan etmeye kadar vard›. Kont Berchtold’e alelusul itimadname suretini terk ile ayr›ld›m. Onlar da, ikamet etti¤im Bristol Oteli’ne birbirini müteakib iade-i ziyaret s›ras›nda, Esad Pafla’n›n vicâhen mümkün de¤il ise g›yaben muhakeme edilmesini ve cürmünün ilan olunmas›n› tavsiye eylediler. Draç’a keflide eyledi¤im telgrafnamemde bunu saHat›rat 221 rîhan beyan eyledim ise de, Esad Pafla’n›n su-i niyet ve sebeb-i töhmetini hükûmet ortaya koymaktan tehâflî etmifl, yap›lan muameleyi bir hükm-i kanunîye iktiran ettirmekten çekinmifltir. Diyorlar ki, Baron Aliotti’nin ›srar u telkiniyle bizzat hükümdar buna lüzum görmemifltir! Yahud ki Esad Pafla’n›n evrâk-› mazbutas› meyan›nda cürmünü ispat edebilecek bir emare olmad›¤›ndan dolay› hükümdar muhakemesinden ihtiraz buyurmufltur! Halbuki hükûmet ciddî bir faaliyetle tahkikat›n icras›nda ›srar u sebat etseydi, birçok eflhâs›n ifadât u flehadât› birçok hakikati meydana koyaca¤›nda flübhe yok idi. ‹mparator[’un] Budapeflte’den Viyana’ya gelib, [Bad] Ischl’e gitmezden evvel beni kabul edece¤ini Hâriciye Nezareti’nden haber verdiler. Haziran›n dördüncü günü alelkaide Saray-› ‹mparatorî Teflrifat Naz›r› Prens Monte Nova’dan ald›¤›m bir tezkire üzerine, saat 11’de Schönbrunn Saray›’na gittim. Merasim-i mutade ile istikbal olunduktan sonra ‹mparator’un huzuruna ç›kt›m. Müflarünileyh henüz hastal›ktan ifâkatyâb olmak ile beraber pek zinde bir halde idi. Büyük bir salonun ortas›nda ve ayakta idi. Askerî üniformas›yla Tuazondor [Çifte Kartal] ve Leopold ile Sen Etyen [St. Etienne] niflanlar›n› hâmil idi. Merasim-i teflrifat üzerine arz-› ihtiram ettim. Kendileri iki ayaklar›n› birbirine temas ettirib askerce mukabele buyurdu. Alelkaide sefaretle Viyana’ya geldi¤imden dolay› beyan-› memnuniyet eyledi. Taraf›m›zdan da usulen mukabele olundu. O¤lum Ekrem’i, ismini yad ederek sordu. Kendisini s›f›r sinninden beri tanad›¤›n› beyan ile, Draç’›n esna-y› muhasaras›na gösterdi¤i âsâr-› vatanperverâne ber-âverde-i zebân-› takdir buyurdu. Sonra Karada¤l›larla hudut boyundaki ihtilafât ve münazaâttan bahseyledi. Bir gün evvel Draç’dan buna dair ald›¤›m bir telgrafname üzerine, Hâriciye Nezareti’ne müracaat ve müdahalât-› vak›adan flikayet eyledi¤imi arz ettim. -“Karada¤l›lar her zaman yaln›z almakla de¤il, aramakla da lezzet-yâb olurlard›. Fakat bundan sonra arama¤a ve alma¤a f›rsat bulamazlar ümidindeyim” dedi. 222 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Arz-› flükran eyledim. Kendileri kemal-i nezaketle mukabele buyurduktan sonra, Arnavutluk’un teâlî-i flân› ve bir an evvel husul-i terakki ve ümran› temenniyat›nda bulunduktan sonra elini verdi. Ve der-ân üç hatve geri çekildi. Huzurdan ç›kt›m. Usul-i teflrifatla orta elçilere ‹mparator’un el vermesi büyük bir iltifata delalet ediyordu. Bu suretle hakk-› acizanemde böylece iltifat etmeleri memleketim ve flahs›m nam›na flâyân-› flükran idi. Müteakiben büyük süferây› birer birer ziyaret ettim ve onlar›n ziyaretlerini kabul eyledim. Osmanl› sefiri Hüseyin Hilmi Pafla, Arnavutluk hükûmet-i müstakillesini devleti[nin] henüz tasdik etmedi¤inden bahis ile, bize flahsî olarak iade-i ziyaret edebilece¤ini haber vermekle, bi’t-tab‘ münasebât›m›z› kat‘a ve bu ziyareti kabul etmemeye lüzum gördüm. Halbuki bu Midilli Paflas› Yunan sefiri Mösyö Gariparis’i ziyaretten imtina etmemifl, Arnavutluk hükûmet-i müstakillesini bütün âlem tasdik ve kabul etti¤i halde, kendisi ve kendisi gibi Bab›ali ricâli tan›maktan mücânebet eylemifltir. Fransa ve Japonya sefirinin Arnavutluk’a ve ‹talya ile Avusturya aras›nda cereyan eden muhâsede ve rekabete dair pek çok sualler îrad etmeleri ayruca nazar-› dikkatimi celb eylemifl idi (169). Draç’›n eyyâm-› muhasaras›nda Viyana’da mahkûkât-› nefîsede hâiz-i kemal-i flöhret olan ‹htiyat Yüzbafl›s› Mösyö Gufler [Goscher?] Arnavutluk’a karfl› besledi¤i bir hiss-i teveccühle bize müracaat eyledi. Almanya’da ve alelhusus Hamburg’da befl bin kadar gönüllü[nün] Arnavutluk’a müheyya-y› hareket olduklar›n› ve bunlar› Draç’a îsâl etmek üzere iki vapurla flimendüfer navlolar›n›n ihzâr› kafi oldu¤unu söyledi. Bizzat 5 Temmuz 1914 [günü] Berlin’e gidib, iflde alakadar olan ümera-y› askeriyeden baz›s›yla Adlon Otel’[d]e müzakere ettikten ve muvaffakiyet husulüne kanaat-› kâmile getirdikten sonra keyfiyeti Draç’a, reis-i vükelâya ihbar eyledim (170). Ve tahkikat neticesinde 150.000 frank tahsisat verildi¤i takdirde bu efrâd›n i‘zâm› mümkün olaca¤›n› anlayarak, ona göre ayruca malumat verdim. Wiener Bankas›’nda hükûmetimizin hesaHat›rat 223 b›na terk olunan 540.000 tahvilat ve 45.000 frank altun akçeden miktar-› mezkurun al›nmas›n› yazm›fl, havalesini vermifl idi. Halbuki banka bu paray› Hâriciye Nezareti’nden kable’l-istizan veremeyece¤ini ifade etmesiyle nezarete müracaat eyledim. Nezaret, Arnavutluk’a iki vapurla gönüllü gönderece¤imi Lloyd flirketiyle ve flimendüfer direktörleriyle vukubulan muhaberemden ö¤renmifl olaca¤›ndan, ‹talya bankalar›na b›rak›lm›fl paralardan dahi bir miktar alabildi¤im takdirde, Avusturya hükûmeti mani olamayaca¤› cevab›n› verdi. Derhal Roma sefiri Müfid Beyefendi’ye ve Reis-i Nuzzâr Turhan Pafla’ya yazd›m. Müfid Bey’den gelen cevapta ‹talya Bankas›, Wiener Bank Frei [Wiener Freie Bank] ne kadar para verirse, onlar da o kadar para derhal teslim edecekleri cevab›n› vermifl ise de, muhaberat-› mütevaliyeden sonra iki hükûmet suret-i katiada paran›n adem-i tesviyesi yolunda bankalara emirler verdikleri anlafl›lm›flt›r (171). Bu sevkiyattan meyus oldu¤um gibi, Harbiye Nezareti’ne ve hassaten General Konrad’a müracaatla iki batarya top i‘tâs›n› rica eyledim. Müflarünileyh laz›m gelenlerle ba‘de’l-muhabere, hem arad›¤›m toplar› meccanen vermeye ve hem de bir beylik vapuruyla Draç’a göndermeye muvafakat eyledi (172). En son sistem olarak toplar tefrik ve Pola’dan Draç’a vapurla sevk olunmufl ve yaln›z beylik vapurunun iyâb u zehâb› kayd-› resmî alt›na girmemek içün kömür pahas› nam›yla 1.710 kron taraf›mdan Harbiye Dairesi veznesine teslim k›l›nm›flt›r. Fakat Alman gönüllüler hiçbir masraf aramamak ve iki vapur kendilerine tahsis olunmak üzere yeni bir teklifte bulunduklar› içün, bankaya müracaatla nam›ma 40.000 kron iktiraz etmelerini rica eyledim ve muvafakat cevab›n› ald›m. Fakat paray› teslim edecekleri dakikada yine Hâriciye’den ald›klar› emir üzerine, ta‘vîk-i tediyata mecbur olduklar›n› anlad›m. Avusturya hükûmeti Almanyal› gönüllülerin Arnavutluk’a azimetini[n] ‹talya’ya vesile-i flikayet olabilece¤inden endiflenâk idi. Bu sebebden dolay› bankaya pek s›k› emirlerle tediyat› men‘e lüzum görmüfl idi. Halbuki Harb-i Umumî’den biraz evvelce bunlar Draç’a vâs›l olsalard›, Hac› 224 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Kamil’in ve Esad Pafla’n›n aileleri kolay kolay Arnavutluk’u alt üst etmezdi.* Draç’a göndermifl oldu¤um toplar haylice ifle yaram›fl ve bâd-› heva hükûmetin eline geçmifl ise de, usât›n musâdemât›na mukabeleden ›zhar-› acz eden toplar› da her fleyi de 3 Eylül 1914’de terk ederek Draç’dan fekk-i t›nâb-› ârâm etmifl, hükümdar dahi Korfu’ya fledd-i rihal etmeye mecbur olmufltur. Eyyâm-› Muhasara May›s›n 19’unda ve vakt-i zevalde Kavaya’da müctemi usât taarruza bafllad› ve fiayak yolu üzerinde bulunan bir karakolun efrâd›yla bir müsâdeme etti. Fakat efrâd-› merkûme ekall-i kalîl olduklar› içün, müdafaadan ziyade nefislerini kurtarma¤a mecbur olmufl, kofla kofla ve kemal-i telafl ile Draç’a gelib bu hareket-i isyaniyeyi haber vermifllerdir. Hükûmet o güne kadar fiayak’da ve sâir havalide dört-befl bin mürteci‘in ictima ettiklerini biliyordu. fiu kadar ki, bunlar›n sebeb-i flikayetleri henüz * Viyana’ya muvâsalat›mdan birkaç gün sonra Avusturya Yüzbafl›s› Mösyö Leon di Gilardi Draç’a avdet etmek, hükûmetin hizmet ü müzaheretinde bulunmak üzere bir pasaport arad›. Draç tamam›yla mahsur ve erbab-› hamiyet meyus ve meftur oldu¤u bir zamanda, bir Avusturya yüzbafl›s›n›n benden pasaport alarak Draç’a gitmek istemesine mana veremedi¤im ve bunun emri müracaat›nda bir hulûs-› hay›rhâhâne [mütalaa] etmedi¤im içün, red ile cevap vermekten ise, Harbiye Nezareti’nden mezuniyet aramas›n› ihtar eyledim. ‹ki gün sonra Arnavut tâbiiyetini kabul etti¤ini ve Arnavut tebas› olmak üzere pasaport arad›¤›n› beyan etmesi üzerine, hükûmetin ve bahusus Harbiye Nezareti’nin müsaadesi olmad›kça pasaport veremeyece¤imi ve kendisünün müracaat etmesi lüzumunu beyan eyledim. Do¤rudan do¤ruya sormakl›¤›m› ve delalet-i hasenede bulunmakl›¤›m› rica etmekle, Ballplatz’a gidip maceray› anlatt›m. Muamele[nin] Harbiye Nezareti’ne aid oldu¤u cevab›n› ald›m. Nezaret-i müflarünileyhâda bildiklerimden iki zata [meseleyi] gayr›resmî açt›m. Ald›¤›m cevab[›n] muvaf›k [olmas›] üzerine resmen müracaat eyledim. Ve Gilardi[’ye] Arnavut tabiiyetini temin eden pasaportun verilebilece¤ine dair müsbet bir cevab ald›m. Bu suretle Gilardi Draç’a gidip usâta karfl› pek çok yararl›klar göstermifl, Harb-i Umumî …[cümlenin devam› yok -haz.-]. Hat›rat 225 münkeflif olmad›¤› gibi, silah-be-dest olarak Draç’a taarruz edebileceklerini dahi tahmin etmezdi. Harekât-› harbiyeye bafllar bafllamaz, hükûmet beht ü hayrete ve halk azim bir havf ü haflyete düçar oldu. ‹ctima eden nuzzâr, bi-eyyi vechin kân mukavemete karar verdi. Evvelce birçok fedakârl›klarla Mirdita’dan ve ‹flkodra Malisiyas›’ndan getirebildi¤i efrâd› usâta karfl› sevk etti. Avusturya’dan mübayaa olunan toplardan dört k›tas›n› fiayak yoluna hakim ve naz›r olan bir tepe üzerine tayin eyledi. Ahali de umumiyetle silaha sar›ld›. Ve nasyonalistlerin birço¤u jandarmalara iltihak eyledi. Fakat nizam u intizamdan berî olduklar› içün, emr-i müdafaada muvaffak olmalar› meflkuk idi. Alelhusus, Malisörler safha-i harbiyeye girmekten imtina ve kasabaya avdet etmeye flurû ettikleri içün, hükûmet pusulay› flafl›rm›fl, istinad edebilecek bir kuvveti olmad›¤›ndan acz ü hayret aras›nda muztar kald›. Ecnebî sefarethaneleri kap›lar›n› sedde ibtidar ve bayraklar›n› i‘lâ eder etmez, Avusturya ve ‹talya harb gemilerinden birer müfreze-i askeriye karaya ç›k›b hükümdar› ve saray› muhafazaya koyulmufllard›r. ‹talyal› Italo Soliotti’nin vukuata dair neflr etti¤i bir eserde diyor ki, bu hengâme-i havf u reca aras›nda Avusturya Sefarethanesinde azim bir telafl u haflyet ve aksi olarak ‹talya Sefarethanesinde büyük bir huzur u rahat hükümferma idi. Saat üç raddelerinde dört Hollandal› zâbitle maiyetleri ve beraberlerinde bulunmufl olan mitralyözleri eflkiyan›n eline düflmüfl, saat dört buçukta ahvâl daha ziyade kesb-i vehamet eylemifltir. Dakikadan dakikaya kasaban›n sukutuna intizar olunuyor. Usât her taraf› sar›b kasabaya takarrub ediyordu. Bu s›rada, Kalkandelenli Mehmed Pafla Dralla gibi flüc‘ân, ibraz-› cesaret-i bî-pâyan ile müdafaaya gayret ve kulûb-› hâifeye bahfl-› kuvvet eylemifl ise de, tak›m tak›m ecnebî gemilerine iltica eden çoluk çocu¤un manzara-i fecîas› alelumum halk›n ye’s ü teessürünü dû-tâ etmekte, Draç kasabas›[n›n] bir merkez-i ceng ü sitîz olmaktan ziyade bir saha-i hacret ü hicret oldu¤u[nu] göstermekte idi. Saray›n etraf›n› ihata eden efrâd-› bahriyenin kasabay› dahi muhafazaya memur edilmeleri te226 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 mennisi dermeyan olunmufl ise de, Baron Aliotti’nin emr u telkiniyle ‹talya Amirali Terikari yaln›z saray› ve hükümdar› s›yanet edebileceklerini bi’l-beyan, kendilerinin harbe ifltirak etmeleri vaz‘-› bîtarafîye muhil ve vazife-i askeriyelerinden hâriç oldu¤unu söylemifltir! Bu eyyam aras›nda ‹talyanlar “Liiride” ve “Norpizani” [ve] sâir süfün-i harbiyede kabul ü îvâ eyledikleri s›byan u nisvana hüsn-i muamele etmelerinden baflka bir hareket-i müstahsene göstermemifllerdir. Saat befl buçuk raddelerinde iki Katolik rahibinin k›yadetiyle harbe sevk olunan Malisörler, der-ceng-i evvel münhezim ve periflan ve derun-› flehre ric‘ata flitâbân oldular. Buna binaen Prens zu Wied’in re‘y ü tensibiyle Mehmed Pafla Dralla usât ile mükalemeye memur oldu. Fakat Baron Aliotti, herkesin göstermekten hâlî kalmad›¤› telafl u endifleden bilistifade, Kral’› ve ailesini -halas edebilmek bahanesiyle- bir ‹talya z›rhl›s›na irkâba muztar b›rakm›fl ve bu suretle gaye-i mühimmesinin ilk hatvesini kazanm›flt›r (174). Nas›yelerinden ye’s ü teessürleri nümayan olan Kral ile refika-i muhteremesi ‹talya sefiri Aliotti ve ‹talya Amirali Terikari ile ‹talya bahriyesi taraf›ndan teflyî olunduklar› halde, iskeleye aheste aheste inmifl bir ‹talya beylik mûfl›yla? Misurata vapuruna binmifllerdir. Küçük prens ile hemfliresi bundan yar›m saat evvelce ayn› vapura irkâb olunmufllard›r. Kral[’›n] o dakikaya kadar sebat u metanetini [ve] dahi a‘dâs›na karfl› hüsn-i niyetini muhafaza edebildi¤ini gören Baron Aliotti bir türlü rahat edemiyor, hükümdar› halk nazar›nda küçültmek, her türlü ikdar u itibardan düflürmek üzere sarf-› yârâ-y› makdaret ediyordu. Zahirde hükûmete müzaheret ve çâre-cû-yi selamet olmak üzere, ikide birde ihzar eyledi¤i vesilelerle, do¤rudan do¤ruya eflk›ya ile peyda-y› münasebet eyliyor ve hükûmetin kesr-i nüfuzuna sebebler arayordu. Prens zu Wied hat›rat›nda diyor ki, Esad’›n tevkif ü iclâs›ndan sonra erbâb-› k›yam›n bafl›nda kimse görülmüyordu. Yaln›z ‹talya Sefarethanesine aid otomobil fiayak’a gidib geliyordu. Rivayete göre, eflk›ya bu suretle hatt-› hareketlerine dair talimat-› hafiye al›yordu. Esad Pafla’ya ait bu komplota karfl› müdafaa Hat›rat 227 vesâitini anlatmak içün hikaye-i âtiyeyi bir misal tarz›nda zikr ü îrâda lüzum gördüm: Draç’daki jandarma efrâd›yla sâireden (?) mâadâ kendi hükümdarlar›n› muhafaza etmek içün ayruca yüz kadar Malisör Draç’a gelmifl, ikametgâh›m›n etraf›n› ihata eylemifllerdi. Halbuki daha evvelce saray› muhafaza içün Avusturya ve ‹talya bahriye neferât›ndan birer müfreze karaya ç›km›fl idi. Bu suretle Draç’da üç yüz kadar gönüllü ve iki yüz jandarma ve birkaç mitralyöz ile alt› k›ta sahra topu var idi. Fakat bunlar› istimal edecek efrâd pek cüz’î ve talimden bî-behre idi. Benim muhafazam içün gelen Malisörleri evlerine iade etmek üzere Aliotti[’nin] pek ›srar eyledi¤i hayretle görülmüfl ve bu fikr ü arzusunu tervic etmezsem, ‹talya bahriye neferât›n› geri çekece¤ini kemal-i telafl ile söylemifl oldu¤u gibi, Katolikler taraf›ndan s›yanet olunmakl›¤›m maddesi erbâb-› k›yama girân geldi¤ini ila[ve]-i mâkâl eylemifl idi (175). Meazalik, vapura binmezsem hayat›m› kurtarmak imkan› olmad›¤›n› ve ‹talya süfün-i harbiyesi taraf›ndan usâta karfl› top endaht edilemeyece¤ini tebli¤ etmifl idi. Ben de buna cevaben, “‹flkodra’da bulunan efrâd-› beynelmilelden bir miktar gönderildi¤i takdirde Katolikleri iadeye haz›r›m” dedim. Aliotti, rüfekâs›n›n re‘yini sual etmeksizin ceffe’l-kalem bunun mümkünsüz oldu¤unu söylemifl ve müteakiben sekiz-on bin asinin Draç’a takarrub ettiklerini ve Raflpol’da bulunmufl olan elli nefer jandarma ile sâireyi Hollandal› zâbitân ile beraber esir eylediklerini haber vermifltir. Birkaç dakikadan sonra yan›ma gelen Kaymakam Thomson bu vukuat› tasdik eylemifltir. Aliotti’nin teflvikiyle saraya gelen bütün süferâ ile Heyet-i Nuzzâr dahi ayn› lisan ile beni tehdit ve ailemle me‘an bir vapura gitmezsem muhatara-i azimede bulundu¤umuz meselesini teyid eylemifllerdir. Avusturya sefiri Löwenthal dahi bu ihbar› tasdik etmek ile beraber, ‹talyanlar ile ihtilalciler aras›nda verilmifl bir karar üzerine duçar-› taarruz u hakaret olaca¤›m› beyan etmifl ve vapura râkib olmaktan baflka çare kalmad›¤›n› itiraf eylemifltir. Malisörlerin iadesi lüzumu derkâr idi. Fakat beni b›rak›b bir yere gitmeyeceklerini haber verdikleri içün, yaln›zca gitmeleri düflvar idi. Bu ahvâle ve kraliçenin gösterdi¤i ›srara karfl› Draç’da kalmakta imkan yok idi. Çâr ü nâçâr May›s’›n 23. günü saat üçde ikametgâh›mdan müfarakat eyledim ve Misurata vapuruna bindim. Vapurda kendimi esir fleklinde gördüm. Avusturya sefiri dahi bir Avusturya vapu- 228 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 runa râkib oldu¤u s›rada, Avusturya’n›n en yak›n bir kasabas›na gitmekli¤imi ihtar etmifl ise de, ›s¤â etmedim. ‹flte 23 May›s Hadisesi nam›yla matbuata aks eden mübala¤akârâne vukuat bundan ve hakikat-i hal tafsilat-› mebsutadan ibarettir (176). Bîtarafâne tedkik-i hakikat olunursa, hükümdar›n bu iyâb u zehâb› zarurî ve mecburî oldu¤u görülüyor. Yan›na her kim gelmifl ise, ahvâlin vehametinden hiçbir ümid kalmad›¤›n› teyid etmekten baflka bir söz söylememifl, fetret ve felaketi muhakkaku’l-vukû‘ olarak göstermiflti. Bu ân-› hatarnâk› geçirmek ve cemiyet hât›r› (?) ile bir re’y-i musîb vermek laz›m idi. Saat yedi buçuk raddelerinde Baron Aliotti ve Avusturya Sefareti Müsteflar› Bergen, Romanya, Fransa, ‹ngiltere ve Almanya sefirleri ‹talya Sefarethanesinde topland›lar. Askerî atafle-militerlerini beraberlerine ald›lar. Sekiz buçukta süferâ avdet ve birkaç saat evvelce usât taraf›ndan esir edilen Hollandal› bir zâbit dahi kendilerine refakat ediyordu. Bu zâbit avdet edece¤ini namus-› askerîsi üzerine yemin ile teminden sonra silahs›z üç kiflinin mürafakat›yla ve beyaz bayrak keflidesiyle hükümdara baz› teklifâtta bulunmak içün gönderiliyordu. Baron Aliotti zâbitin suret-i memuriyetinden haberdar olur olmaz, derhal otomobiline alm›fl, avdetinde yine beraberce getirmifltir. Usât›n teklifi bir idi; o da yirmi dört saat top ve tüfenk atefline hitam vermek ve atefle devam edilirse esir edilen Hollandal› zâbitlerle sair üserây› idam edeceklerini bildirmekten ibaret idi. Bunun üzerine Mülâz›m Pini Andrioni Hükümdar’a bu haberi îsâl etmek üzere vapura gönderildi. Müflarünileyh laz›m gelen evâmiri ve bunun cevab›n› vermek içün derhal karaya ç›kt›. Yar›m saat sonra kraliçe de saray›na avdet eyledi. Saray›n etraf›n› muhafazaya memur olan yüz elli Malisör bir hadiseye sebebiyet vermemek içün Avusturya harb gemisine irkâb edilmifl, mütareke suret-i ciddiyede kabul olunmufltur. ‹talyal› Mösyö Soliotti ruznamesinde diyor ki: “Sokaklarda ‹talyanlardan mâadâ kimse görülmüyor, her tarafta ‹talya’n›n Hat›rat 229 hakk-› himayesi hissolunuyor ve yaln›z ‹talya bayra¤› temevvüc ediyordu!” Bu itirafâta ve tevâli eden hâdisâta göre hükm olunmak laz›m gelürse, isyan›n menba› ‹talya Sefarethanesinin ve isyan›n kumandan› Aliotti’nin oldu¤u [aflikâr] idi. Bu suretle onlar›n taarruz[un]dan yaln›z ‹talyanlar masun olabilir, yaln›z ‹talya bayra¤› alt›nda bulunanlar endifleden azadesiz kal›rd›. Meazalik, usât›n teklifât-› vak›alar› reddedilir ve mütareke müddeti hitam bulur korkusuyla herkes telafl ve endifle gösteriyordu. May›s›n 23. günü Romanya atafle-militeri Prens Sturca ile Hollandal› Yüzbafl› Sar avdetlerini yine namus-› askerîleriyle ba‘de’t-temin usât›n bir mektubunu hâmilen alessabah geldikleri görülmüfl ve bundan dolay› halk ile beraber heyet-i hükûmet ye’s ü hayrete düflmüfltür. Zira mektub Hükümdar’a yaz›ld›¤› halde, usât müzakerât-› sulhiye ve katiada bulunmak içün yaln›z Avrupa devletlerini, yani Kontrol Heyetini muhatab tanad›¤› yaz›yor, Hükümdar’› ve hükûmeti ›skât ediyorlard›. Ertesi günü saat on raddelerinde hükümdar Saray Naz›r›n› ve seryaveri Libohoval› Ekrem Bey’i beraber alarak kasabay› ve k›taat-› askeriyeyi devr ü seyre ç›km›fl, toplar›n tabya edildikleri yere ve Draç Köprüsü’ne kadar gidib efrâd-› askeriyeye bezl-i iltifat ettikten sonra on birde saray›na mu‘âvedet eylemifltir. Hükümdar›n merdâne ve dilîrâne cevelân› halka pek ziyade hüsn-i tesir ederek, fliddetli alk›fllara bâis olmufltur. O gün ‹talyal› Topçu Miralay› Murichio ve Yüzbafl› Molteda, Aliotti taraf›ndan Salîb-i Ahmer [K›z›l Haç] nam›na mecruhîne icra-y› müdâvât ve muhtacîne tevzî-i iânât etmek üzere ehl-i k›yam cânibine sevk olunmufllarsa da, saat on bir buçukta bu iki zat avdet etmifl ve kendilerinin ifadesine göre usât adem-i ihtiyaclar›n› beyan ile ianelerini almaktan isti¤na ve istinkaf eylemifllerdir. Meazalik, biraz sonra Baron Aliotti Mülaz›m Descia ile General-konsolos ve Kontrol Heyetinde ‹talya’n›n murahhas› olan Mösyö Gali’yi eflk›yaya göndermekten ihtiraz etmemifltir (177). 230 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Saat üç buçukta eflk›ya taraf›ndan muavenetleri reddedildi¤i rivayet olunan Miralay Murichio ile Yüzbafl› Molteda tekrar ehl-i k›yama gönderildi. Müteakiben, Baron Aliotti baflta oldu¤u halde, ehl-i k›yam ile müzakerede bulunmak üzere kafile-i süferâ ve Kontrol Heyetinde bulunan bilcümle aza fiayak’a gitti! Usât, üzerlerine at›lan telef ettikleri nüfus-› ma‘sume(!!)den dolay› Prens’in mesuliyetini ortaya koyarak Avrupa’n›n müdahalesini taleb, ve buna müsaade olunmazsa, Türkiya’n›n avdetini temenni ve tehiyye edeceklerini beyan ettiler ve Esad Pafla’n›n beyhude yerde itham edilib, kendisinin emr-i dini muhafazadan gayr› bir fikri olmad›¤› iddias›n› ortaya sürdüler. Bu ser ü bûnü olmayan türrehâttan sonra üserây› zevât-› mumaileyhimân›n ellerine verdiler ve bu taraftan maktul olub da yollarda kalan emvât›n defnine müsaade gösterdiler. Saat dörtte Avusturya kuvâ-y› bahriyesine mensub San Jorj [Sankt Georg] z›rhl›s› gelib bir k›s›m Malisörleri alm›fl, fiingin’e götürmüfltür. May›s›n 28’inde ve saat üç raddelerinde Turhan Pafla Trieste’de râkib oldu¤u bir vapurla Avrupa’dan avdet etti. Turhan Pafla fetret ü felaket bafllar bafllamaz, memleketçe halâs u müdafaa imkan› göremedi¤i ve hükûmetin her türlü kuvvet ü satvetini ân-› tenkiline kadar Esad Pafla’n›n flahs›ndan ümid ü intizar eyledi¤i içün, Romanya’dan bir kuvve-i askeriye sevk edilmesini temin maksad›yla Avrupa kabinelerinin delaletini temenniye ve bu vesileyle ihtiyar-› sefere lüzum göstermiflti. Halbuki her müracaat eyledi¤i yerde ve bahusus Almanya Hâriciye Nezareti’nde bir suret-i bâride ile cevab-› menfî alm›fl idi. Turhan Pafla müteessir ve mütehayyir olarak Viyana’ya gelir gelmez Prens’den istizan-› avdet ve ald›¤› cevab üzerine Draç’a müteveccihen hareket eyledi. Draç iskelesine ç›kt›¤› zaman kimse[nin] karfl›lama¤a gelmedi¤ini gördü. Bu so¤uk muameleden, sukut edece¤ini anlad›. Saray-› hükümdarîye gitmezden evvel Adliye Naz›r› ve Hâriciye Naz›r› Vekili Müfid Bey’in ikametgâh›na u¤rad›. Halbuki Müfid Bey Hâriciye Nezareti’nde bulundu¤u s›rada bir bâdire-i garibeye hedef olmufl, vekaletten de nezaretten Hat›rat 231 de istifa ederek, heyet-i hükûmetten ayr›lma¤a mecbur olmufl idi: Hükümdar bir aral›k süferân›n davetle ahvâl-i câriye üzerine reylerini sormak hevesini gösterdi. Müfid Bey’e bu arzusunu anlatarak, süferân›n saray›nda toplama¤a memur eyledi. Müflarünileyh nîm-resmî olarak bir vakt-i muayyenede bilcümle süferân›n sarayda haz›r bulunmalar›n› rica ve onlar da muvafakat etti. Bu suretle süferâ tayin olunan saatte saraya geldikçe Müfid Bey istikbal ediyor ve Prens’e malumat veriyordu. Süferâ tamamen geldikden sonra, Prens bunlar›n bulundular› odaya gelib hücre-i mahsusas›na davet ve onlar da kemal-i hürmet ile icabet eyledi. Prens süferân›n oda kapusundan s›ras›yla geçmelerine bizzat intizar ettikten sonra s›ra Müfid Bey’e gelir gelmez yüzüne karfl› kap›y› seddetmifl, müflarünileyhi hâriçte b›rakm›fl idi. Bu muamele-i bâride üzerine müflarünileyh istifas›n› yaz›b derhal Hükümdar’a yollam›fl ve saraydan ç›kub gitmifltir. Prens müflarünileyhin nezaretten keff-i yed etti¤ine bir fley dememiflti. Halbuki bu kere kendisini davet etmifl, kabineyi teflkiline memur eylemifl ise de, Müfid Bey bu bârgirân› kabulden istinkaf etmifltir. Buna binaen Turhan Pafla ye’s ü hayretle yaln›zca saraya gitti. Kap›da Esad Pafla’dan müntek›l otomobilin üzerine bir beyaz bayrakla ‹talya ve Avusturya sefirlerine mahsus sancaklar keflide olundu¤unu gördü. Müteakiben Mösyö Aliotti ile Löwenthal göründü. Bu tehiyyât›n esbâb-› mucibesini sordu. Usât ile müzâkerâta giriflmek üzere fiayak’a gideceklerini söylediler. Turhan Pafla, erbâb-› k›yam›n mevcudiyet-i siyasiyeleri olmayub, bunlarla süferân›n müzakere etmeleri hükûmet ve mevcudiyetlerini tanamak demek olaca¤›ndan bahis ile, men‘e kalk›flt›. Halbuki Mösyö Aliotti bu tavassuttan münbasit u müteflekkir ve Löwenthal hal ü âtîden mütehayyir görünüyordu. ‹htar-› vâk›‘› ›s¤âya lüzum görmeyen süferâ fiayak’a ve Turhan Pafla saraya do¤ru gitti. Müflarünileyh Prens’i gördü¤ünde bu iyâb u zehâb›n mahiyeti itibariyle zarardan baflka bir faideyi mucib olamayaca¤›n› anlatm›fl, Prens’i mehâzîr-i 232 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Filip Noga (1868-1917) âtiyeden korkutmak istemiflti. Fakat Prens, süferâca verilen karar neticesi oldu¤unu beyan ile mümânaat edemeyece¤ini söyledi ve heyet-i hükûmetin tebeddülü ve Turhan Pafla’n›n istifa etmesi zarurî oldu¤unu ima ve iflrab eyledi. Turhan Pafla buna muvafakat eyledi¤i halde, bir lahza geçer geçmez tekrar kabineyi teflkiline memur buyurdu. Buna sebeb ise, Müfid Bey’i saraya davet ve kendisine heyeti teflkiline i‘tâ-y› mezuniyet eylemifl iken, müflarünileyh mükerreren ve katiyen reddettikten baflka, heyete girmeyi dahi kabul etmemifl ve Draç’da kalmak arzusunda bulunmad›¤›n› beyan eylemifl. Turhan Pafla nuzzâr meyan›nda Doktor Turtulli’yi dâhil etmek flart›yla kabineyi teflkil eylemesi emrini alm›fl ve kendisi ke’l-evvel Hâriciye nezareti inz›mam›yla baflvekaleti deruhde eylemifltir. Elbasanl› Akif Pafla Dâhiliye’ye, Turtulli Bey Maarif ’e, Midhat Bey Fraflari Nafia’ya, Abdi Bey Topdanî Ticaret’e, Ergirili Poga Efendi Adliye’ye, ‹flkodral› Filip Efendi Noga Maliye’ye geçmifl, Müfid Bey Doktor Adamidi’nin yerine Roma sefaretine tayin olunmufltur (178). Hat›rat 233 Vukuat-› Harbiye Bu tevcihat memleketin huzur u sükununu temine kâfi de¤il idi. Bilakis, ahvâl günden güne kesb-i vehamet ediyordu (15 Haziran 1914). Malisörlerde itaat derhal, hükûmette tedbir ve gayret kalmam›flt›. Hollandal› Kaymakam Thomson ile rüfekâs› kuflifl-i müflkilperendâzâne ile Malisörlerin ve Mirdital›lar›n harekât›n› tanzime çal›flm›fl ve köprüye kadar sevk edebilmifllerse de, Thomson son saff-› harbe kadar ilerilemifl ve at üzerinde iken gö¤sünden vurularak der-ân arka üstü düflmüfl idi.40 Zavall› Thomson yan›nda bulunmufl olan bir Rus zâbitine üzerlerine gelen kurflunlardan s›yanet-i nefs etmesini ihtar eyledi¤i halde, telef olmufl idi. Bu saatte, yani alt›-yedi raddelerinde, Kral seryaveri Ekrem Bey[’le] beraber ve her ikisi süvar olduklar› halde sunûf-› askeriyeyi ziyaret ve mücahidîne telkin-i sebat ve metanet eylemifl ise de, Thomson’un z›yâ‘› usât›n tezâuf-› savletlerine bâis olmufl, Malisörler çekilmifl ve eflk›ya köprüyü geçmifltir. Saat ona kadar sarf olunan fiflenklerin miktar› doksan bini mütecaviz idi. Bunlar›n yerine baflka cebhane gelmedi¤ini bilenler ak›beti son derecede vahim görüyordu. Malisörler muttas›l havaya kurflun at›yor, asilerin mermileri ise hedefe isabet ediyordu. Yaln›z dört k›ta topun saçt›¤› atefller ¤ulât ü bu¤ât aras›nda azim bir kargaflal›k veriyordu; az çok ileri hareketlerine mani oluyordu. Fakat usât kükremifl develer gibi kasabaya hücum ettikçe ümid-i mukavemet kesiliyordu. Bunun üzerine Avusturya ve ‹talya neferât-› bahriyesi saray›n etraf›na barîka[t]lar yapma¤a bafllam›fl ve sefarethaneler kuvvetli müfrezelerle taht-› muhafazaya al›nm›flt›r. Akflama karîb, asiler fart-› cüretle k›taat-› askeriyeye tekrar hücum etmifl, baya¤› Draç kasabas›na girmifllerdir. Toplar fliddetle ibraz-› faaliyet ve efrâd-› mutîa fedakârâne mukavemet etmekte idi. Akflam saat yedide harbe nihayet verilmifltir. On befl saat devam eden bu harb-i hâil yüz kiflinin hayat›na hâtime çekmifl, herkesi ¤arîk-i hayret ü teessür etmifltir. 234 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 La Tribuna Illustrata’n›n Colonel Thomson’un vuruluflunu gösteren 28 Haziran 1914 tarihli kapa¤› Saat yedi buçukta Miralay Thomson’un cenazesi saray-› hükümdarî havalisine îsâl olunmufl, bizzat Hükümdar tabut üzerine “Arnavutluk’un Kartal›” nam›yla ihdas etti¤i niflan›n büyük kordonunu asm›flt›r (179). Bu dakikalarda sarayda Kontrol Heyeti akd-i ictima ediyor ve kasaba derununda büyük bir sükut ve matem hükümferma oluyordu. Gece saat on birden sonra “Vetorbizani” z›rhl›s›na yerli ve ecnebî birçok ahalinin nakline müsaade olunmufl, kafile kafile halk deniz kenar›na dökülmüfltür. Halbuki bu hareket-i leyliye ehl-i k›yam›n nazar-› dikkatini celbetmifl, tedârükât-› mütecavizkârâneye mübafleret[e] sebebiyet olmufltur. Z›rhl› vapurlar›n projektörlerinden etrafa münteflir efli‘a-i vâsia aras›nda usât›n öteye beriye mefly ü hareketleri görülüyordu. Halk umumiyetle heyecana gelmifl, Malisörler ve jandarmalar havaya tüfenk endaht etmeye bafllam›fllard›r. Draç yine sukut etmek üzere idi. Saat bir buçukta fiingin’den gelen bir vapurla üç yüz Malisör Draç’a vâs›l oldu. Bunlar muharebelere imdad edece¤i yerde kuvve-i maneviyelerini bozmufl, herkesi bir havf Hat›rat 235 u helecan aras›nda b›rakm›flt›r. fiühedân›n miktar› otuza ve mecruhîn iki yüze bâli¤ idi. Usât›n telefât› dahi belki bu miktardan dûn de¤il idi. Fakat her iki taraf galebe-i katiadan nâümid idi. Rüesâ-y› usât ecânibin müdahale-i fledidesini davet etmekten korkmufl ve bu sebeble hod-be-hod geceleyin terk-i mevki eyleyerek fiayak yolunu tutmufllard›r. Alessabah, ‹sa A¤a Boletin’in ve Margakoni’nin kumandas› alt›na verilen yedi yüz kadar Malisörü iki tak›ma ay›rmak ve ileriye sevk etmek istemifllerse de, bunlar birbirinden ayr›lma¤a raz› olmad›klar›ndan, müctemian Draç Köprüsü’ne müntehi olan yolu tuttular ve kemal-i emniyet ve suhuletle köprüden bed’ ile üç-dört yüz metre ileriledilerse de, fiayak’a nâz›r olan tepede mütehaflflid olan usât fliddetli bir atefl alt›na alm›fl, bunlar› telefât-› külliyeye u¤ratm›fl olduklar› içün Hollandal› Binbafl› Roon ileri hareketlerine mani oldu. Saat sekizden sonra harb bir kat daha kesb-i dehflet eyledi. Toplar hal-i faaliyette idi. Malisörler Raflpol tepelerinde iken, hem kumluktan hem o tepelerin mukabilinde bulunan mevâkiden üflüflen usât tazyik ve muhasara eyledikleri içün, hal ve mevkileri pek hatarnâk oldu. Malisörler ric‘ate bafllad›. Fakat intizamlar›n› muhafaza edemediklerinden, pek çok telefâta u¤rad›. Art›k bir hezimet ü felakete karfl› herkes hükümdar› ve hatta hükûmetle vatan› düflünmekten ziyade, bafl›n›n çaresini arama¤a, nefsine bir melce bulma¤a mecburiyet gördü! Malisörler muttas›l kaç›yor, çil yavrusu gibi öteye beriye da¤›l›yordu. Köprüde vâki küçük istihkamâtta olsun müdafaa edebilmelerine bile imkan yok idi. Ne sergerdelerinin emrine münkâd oluyor ve ne de muhatara-i âtiyeyi düflünüyordu; hirâsân ve girîzân kasabaya giriyordu. Usât köprüyü ve onda b›rak›lm›fl olan bir topu zabt etmifl, ümid-i mukavemet kesilmifltir. Toplar dahi sükut ve tavakkuf etmifl, usât›n karfl›s›nda ferd-i âferîde kalmam›flt›r. Onlar›n hay u huylar›ndan ve att›klar› mermilerin tanîn-i bedbûylar›ndan gayr› ses sada iflitilmiyordu. Bu s›rada merâkib-i bahriye bütün efrâd-› ihtiyatiyelerini karaya ç›karm›fl, toplar› saray›n sahas›na ve kasabaya do¤ru 236 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 tevcih eylemifltir. Saat ikide ahvâl daha ziyade vehamet peyda eyledi. ‹ki gün evvel kasaban›n sukutu mukarrer ve mucize kabîlinden olarak halâs› muntazar oldu¤u gibi, bu kere dahi bir harikan›n tecelli edebilmesinden avam ümidvar idi. Usât kükremifl ve kudurmufl, zevk ve zaferle sermest, gurur ve hiss-i intikam ile mesrur olmufl olduklar› içün maneviyat›n tesirinden azade ve maddiyata dildâde idi. Malisörler sûrah-› tahassunlar›ndan ç›km›yor, harbe ifltirak etmiyor, yaln›z hükümdar› muhafaza ile mükellef olduklar›n› beyan ile mücadeleden ictinab ediyordu. Hayat›n› hiçe sayan ve bihakk›n flecaatle lay›k-› takdir olan ‹sa A¤a Boletin bunlar›n ikna‘›ndan ve harbe sevk u i¤râ edilmelerinden vazgeçiyor, kesretli bir düflmana karfl› tertibsiz ve cebhanesiz sevk olunduklar›ndan dolay› (!!) hükûmete karfl› bess-i flekvâ ediyordu. Fakat gece, usât Kontrol Heyetiyle müzakerede bulunmak üzere iki kifli göndermifl ve masum sayd›klar› ecânibin telefiyle maceraya muhil kalmamak içün Draç’a girmekten fera¤at ettiklerini ve Hükümdar’›n azimetine intizaren Draç’›n muhasaras›na devam edeceklerini tebli¤ eylemifltir. Bu tebli¤ bir nevi mütareke idi. Draç hücum ve taarruzdan art›k masun idi. Fakat hükûmet idame-i mevcudiyetten ve ibraz-› kuvvetten aciz idi. Zira ayl›kl› Mirdital›lar hakikat-i halde hiç idi. Bunlar›n idare ve iafleleri günden güne kesb-i su‘ubet etmekte, ayr›ca bir gaile teflkil etmekte idi. Bunlar ayl›klar›n› günü gününe almazlarsa, müctemian veya münferiden eflk›yaya iltihak etmeleri ihtimali var idi. Avusturya ve ‹talya’dan evvelce al›nm›fl olan onmilyon frank suyunu çekmifl, mülhakâttan para gelmesi muhal haline girmifl idi. Birkaç gün Malisörler iskat ve idare olundularsa da, kâidlerinin metâmi‘i, efrâd›n[›n] metâlibi bitmez tükenmez bir dert idi. Romanya’dan prense müzaheret maksad›yla gelen biriki yüz gönüllünün dahi idaresi kesb-i su‘ubet etmifl idi. Bunlar da az çok alacaklar›n› aramaktan, Hükümdar’› tazyikten hâlî de¤il idi. Her iflte ve her fleyde müflkilat meflhud idi. Harb-i Umumî bafllad›ktan sonra hükûmetle Hükümdar ac›nacak bir halde Hat›rat 237 idi. Draç ondan evvel gizli gizli tertib olunan entrikalar›n safhas› idi. fiimdi Avusturya ve ‹talya delegeleri maskelerini kald›rm›fl, iki pehlivan gibi musâraaya bafllam›fl idi. Sâir süferâ ile Kontrol azas› dahi aflikâr olarak birbirinin aleyhinde idare-i kelam ve merama yol açm›fl idi. Böyle bir hengâme-i bela ve fetrette, Prens’in asl u nesli ve Avusturya’n›n intihab›yla gelmifl olmas› maddesi cidâl ve nizâ› dû-tâ ediyordu. Draç bir saha-i siyasetten ç›km›fl, bir meydan-› münakafla kesilmiflti. Bu meydan[da] hedef olan Arnavutluk’un mevcudiyeti ve Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiyesi idi. Londra Konferans›n›n mukarrerât-› müttehazesi Arnavutluk içün ne derece bîeman oldu¤u malum idi. Hay›rhâhl›k iddias›nda bulunanlar›n takib etmek istedikleri gaye tamam›yla anlafl›lm›fl, merkez-i hükûmeti insafs›zcas›na tazyik eden mürteciler ise bu belâyâ-y› azimeden, bu taksimât-› elimeden bîpâk u bîperva kalm›fl idi. Taife-i merkume kâh Saltanat-› Osmaniyyeye kesb-i irtibat etmek üzere ayy›ld›zl› bayraklar›n sâyesi alt›nda Arnavutluk’un alem-i zî-celâlini, Arnavutluk’un niflane-i istiklalini murdar ayaklar›yla bas›yor ve kâh hamiyet-i câhiliye ile birbirinin kan›na susam›fl olarak Draç, Berat ve Avlonya sancaklar›n› seylâbei istilalar›yla bir buhayre-i hûn-âlûda çeviriyordu! Maksadlar› millî bir gayeyi istihdaftan uzak ve s›rf menfaat-i flahsiyeye ma‘tuf idi. Bu evbâfllar fezâyih-i vahfliyâneleriyle aleme karfl› milletin hakk-› hayata ve istiklal ü saadete müstaid olmad›¤› fikrini vermifl, düflmanlar›m›z›n arad›klar›n› bulma¤a sebebiyet olmufltur. Bu suretle ilk önce ‹talyanlar Avlonya’ya asker ç›karm›fl ve sonra Greklerle pazarl›klara giriflmifl, Arnavutluk’un mevcudiyet-i kavmiyesine hâtime çekmeyi kurmufllard›r!! ‹mdad Mülhakât ile merkez-i hükûmetin berren muhabere ve muvasalas› munkat›‘ idi. Muhasara ise mütareke tarz›nda berdevam idi. Hükûmet bu eyyâm aras›nda yol yol nefes almaya 238 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Osum Nehri üzerinde Görice Köprüsü, Berat, 1913-1914 ve çare-i selamet arama¤a bafllam›fl idi. Asayifl-i mahalliyenin muhafazas›, kuvâ-y› muavenenin cem ve sevki içün Berat’ta, Elbasan’da ve alelhusus Avlonya’da jandarma efrâd›n›n ve gönüllülerden mürekkeb bir kuvvetin tahflîdine emirler ver[il]mifl, Dâhiliye Nezareti’nde Umur-› ‹dare Müdürü Feyzi Bey 4.000 altun tevdî olunarak Avlonya’ya gönderilmifltir (15 Haziran). fiu kadar ki, Avlonya idaresinin zimâm-› idaresini ellerine alanlar kin ve garezle âlûde ve Draç hükûmetinden de az çok rencide olduklar› gibi, umumiyetle ahali-i müslime Himara ve Koç cihetlerini yak›b y›kan Yunan eflk›yas›n›n savletinden korkmufl idi. Bu esbâbdan dolay› mürtecilerin arkas›n› alabilecek miktar-› kâfi asker cem‘ine imkan yok idi. Berat ahalisi dahi muavenet-i külliyede bulunmaktan sarf›nazar, baya¤› bîtaraf bir vaziyette kalma¤a karar vemifl idi. Evvelce Aziz Pafla Viryoni ve Bektafl Efendi Çakran Cenubî Arnavutluk’a sevk olunmak üzere yedi-sekiz bin efrâd-› askeriyeyi cem‘ ü sevk etmeyi taahhüd eylemifl. Draç’daki nukûd-› mevcudeden bunlar da befl-alt› bin altun alm›fl ise de, bin türlü müflkilat ile Pafla-y› müflarünileyh befl-alt› yüz kifliyi toplay›b önüne katm›fl, Loflna cihetini tutub fie-i bâ¤iyenin arkas›n› Hat›rat 239 tehdit etmek istemiflti. Fakat efrâd-› merkume aras›nda at›lan tohum-› nifak u fesad›n tesiriyle bilâ-mûcib hezimete u¤ram›fl idi. Bu asker periflan u girîzan yollara dökülmüfl ve Aziz Pafla yaln›zca Fir’e gelmeye mecbur olmufl idi. Efrâd-› merkume flu suretle bozulduktan sonra, sözde kuvvetü’z-zâhir olmak üzere Avlonya’dan bir-iki yüz kifli sevk olunarak ve Bektafl Efendi Çakranî ile Hüsnü A¤a Toska, alt›-yedi yüz neferlerle Prostar Çiftli¤i piflgah›na kadar firarîleri takib eden usâta karfl› durub ric‘ate mecbur eylemifl idi. O gün Avlonya’dan ye¤enim Nureddin Bey’in k›yadetiyle ve Feyzi Bey’in refakatiyle daha üç yüz kifli gelmifl ve Bektafl Efendi Çorofl dahi Malaskastra-i Bâlâ’dan toplayabildi¤i dört yüz neferle yetiflmifl oldu¤undan, Loflna’ya do¤ru hareket olunarak Karabu¤ar’a toplay›b s›rtlar›na varabildiler. Bektafl Efendi Çakranî Loflna’n›n sol ve Hüsnü A¤a Toska sa¤ cenah[›n]da ve Avlonyal›lar Malakastra-i Bâlâ Tak›m› Kola¤as› Ziya Bey Molla’n›n tertibiyle cebhede mevki tuttular. Haflerat-› bâ¤iye ‹skomifl Deresini geçerek ve Loflna’n›n flimalinde vâki kara halk›n› önlerine katarak, Haziran›n 18’inde Karabu¤ar’a tepesinden hücuma bafllad›lar. ‹lk önce Kanine fedaileri gere¤i gibi muharebe ve mukabele etmifl ve bunlar›n bafl›nda bulunan Kanineli Said Kemal Efendi iki kolundan mecruh olmufl, ikindiye kadar Avlonyal›lar yaln›zca muhâcimîne mukavemet edebilmifllerdir. ‹kindi üstü Bektafl Efendi Çorofl bunlar›n imdad›na geldi ise de, bu gönüllü f›rkas› yavafl yavafl meydan-› harbden tebâüde bafllam›fl ve gece hulûl eder etmez k›taat-› askeriye bozulub Fir’e do¤ru firar eylemifllerdir. Yaln›z Bektafl Efendi Çakranî tak›m› ve [!] müsaid bir mevki tuttuklar› içün birkaç saat daha harbe devam ettikten sonra onlar da firara bafllam›fllard›r (180). Bu muharebede haz›r bulunanlar›n rivayetine göre, esbâb-› hezimetin birincisi Hüsnü A¤a Toska’n›n efrâd› yevmiyelerini tamam›yla alamam›fl olduklar›n› bahane edinerek saff-› harbden ç›km›fl olmalar› maddesi idi. Bununla beraber, mâl-› ganimetle efrâd›n k›sm-› küllîsi hanelerine avdet eylemifl, kumandanlar biribirine muhalif emirler verib efrâd› flafl›rtm›fl, Kanine240 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 li Elmas Efendi Cafer’in eviddâs›ndan Kanineli, Yahoval› ric‘ati tesrî yolunda efrâda propaganda yapm›fl, Karabu¤ar Ovas›nda bulunmufl olan doksan kifli müctemian hareket etmeyib üç partiye ayr›lm›flt›r. Fakat nazar-› dikkatten dûr tutulmamak laz›m gelirse, gerek harb esnas›nda ve gerek asker firar ettikleri s›rada, müttehid ve müttefik de¤il idi. Ez-her-cihet itt›rads›z ve intizams›z idi. Bir de ‹skrabar’›n her taraf›n› Tepedelen kazas›yla Kurvelefl cihetlerini istila eden Yunanîlerin etrafa saçt›klar› tohum-› fesada ve da¤›tt›klar› nukûd-› bî-flumâra firifte ve dilbeste olanlar›n ilkaât-› hafiyesi dahi bu hezimetin esbab-› hakikiyesini teflkil etti¤i sâmia-i hirâfl-› teessür olmufltur. Bu ahvâl üzerine efrâd-› münhezime umumiyetle bir havf ü tereddüde ma¤lub olarak ellerinde bulunan esliha ve cebhaneyi yollarda at›yor, kimsenin emrine münkâd olmuyorlard›. Hollandal› Yüzbafl› de Yung [de Jung?] ile maiyeti dereyi geçerken toplar› dahi birlikte götürmek üzere firarîlerin muavenet-i fiiliyesine arz-› ihtiyac etmifl, kimse kulak asmam›fl, toplar binlerce efrâd›n gözü önünde terk olunmufltur. Askerin bu hezimet ü ric‘atlerini intâc eden muhâcemât Gegalardan de¤il idi. Do¤rudan do¤ruya Müzakiyeliler bunlar› takib ve tenkil ediyordu. Zira evvelce Loflna’ya kadar geçmifl ve bozulub ric‘at etmifl olan Malakastral›lar, Avlonya fedailerinin güzergâhlar›na tesadüf eden köylerde bulabildikleri emvâl ü mevâflîyi alm›fl, köyleri pek ziyade rencide ve zarardîde etmifl olduklar› içün, k›taat-› askeriyenin flu hezimetleri esnas›nda Müzâkiyelilerden birkaç bin kifli bulabildikleri esliha ile takiblerine koyulmufl, son derecede cür’et ü savlet göstermifllerdi. Kemal-i suubetle Brostar çiftli¤inde dereyi firarîler geçer geçmez Bektafl Efendi Çakranî ile Hüsnü A¤a Toska birlik olarak Müzakiyelileri durdurmak ve hiss-i intikamlar›n› teskin etmek üzere emvâl-i ma¤sûbenin iadesi flart›yla müzakerâta giriflmifllerdir. Müzakiyeliler egerçi bir dereceye kadar tatmin olunmufllarsa da, taarruzlar›ndan kimse emin de¤il idi. Esasen tahakkuk etmifl idi ki, Loflna’dan bed’ ile dereye kadar olan yerler hep bunlar›n ellerinde idi. Gegalar Loflna’da tevakkuf etmifl Hat›rat 241 ve Müzakiyelileri önlerine katm›fllard›r. Binaenaleyh Fir ile civar›nda ve belki Avlonya ile Malakastralarda endifle ve telafl pek ziyade idi. Bektafl Efendi Avlonyal›lardan üç-dört yüz kiflinin sevki ricas›yla mektublar göndermifl, iflin ehemmiyet-i azimesini izah eylemifl idi. Buna binaen Avlonyal›lar belediye dairesinde bi’l-ictima Kanine’den Viyosa’ya kadar olan kara halk› Viyosa Deresi üzerinde tahaflflüd etmek, Dukatl›lar Lu¤ura’y› tutmak, Rreza ile Shullëri köyleri Koç’a yürümek üzere karar vermifllerse de, ashab-› re’y ü flûrâ meyan›nda bulunan Velçeli Ali Efendi Bekir bir kere de ‹smail Kemal Bey’in re’yine müracaat olunmas›n› teklif etmifltir. Müflarünileyh Viyosa’n›n muhafazas›n› tensib etmek ile beraber, cihât-› sâire üzerine kuvvetler sevk edilmesinden tehâflî eylemifl idi (181). Meazalik, Loflna’dan Müzakiye’den tecemmu eden k›taat› askeriye mehmâ-emken kendilerine çeki düzen verib, yine Nureddin Bey’in kumandas›yla Avlonyal›lardan dört yüz kifli Berat’a müteveccihen hareket eylemifllerdir. Hasan Bey Köprüsü birkaç gün evvel jandarma yüzbafl›l›¤›yla istihdam olunan Lepeniçeli Ahmed A¤a taraf›ndan iflgal edilmifl ve Avusturyal› Yüzbafl› Gilardi (182) bir cebel topu ve bir de mitralyöz ile bunlara muavenete gelmifl idi. Avlonyal›lar Beratl›lar›n imdad›na geldikleri zaman asiler Seman Deresini Koç Köprüsünden geçmifl, Berat’› arka taraftan muhasara etmeye bafllam›fllard›. Beratl›lar›n temerrüd ve tereddüdü ve usât›n kesretle vürûdu sebebiyle Berat pek fena bir vaziyette idi. Küçük bir musâdemeden sonra kasaba asilerin eline geçmifl ve Avlonyal›lar oralarda duramay›b Sina tarikiyle avdete flitâbân olmufltur (10 A¤ustos 1914). Bu ahvâl-i elîmeye karfl› merkez-i hükûmet hâlâ Avlonya’dan imdad ve muavenete muntaz›r idi. Hükümdar, herkese bâis-i itminân olmak üzere refika-i muhteremesiyle bahren Avlonya’ya geldi ve hanemizde misafir olub, halk›n himmet ve hamiyetine müracaat eyledi. Fakat kaza halk› her gün gelmekte olan kavâfil-i muhacirînin verdikleri korkulu haberlerden ürktükleri ve muteberân-› kaza dahi taraftarl›k beliyesiyle ve teferrüd ü tahak242 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Muradiye Camii önünden geçen birlikler Avlonya, 1914 küm dâiyesiyle birbirinin aleyhinde i‘mâl-i fikr u nazar etmekten gayr-› hâlî kald›klar› içün, matlub olan müzaheretin tedârüküne imkan bulunamam›flt›r. Halk›n itaati ve hükûmetin nüfuzu tamam›yla sars›lm›fl, mal sand›¤›nda para kalmam›flt›r. Hükümdar Avlonya’da birkaç saat meks ü ârâmdan sonra, meyus ve mütehayyir Draç’a avdet eylemifltir. Bu esnada Yunan eflk›yas› Ergiri ve Görice sancaklar›n› tamam›yla istila etmifl, halka karfl› vahfletin, barbarl›¤›n en müthifl âsâr-› tahribiyesini göstermifllerdir. Büyût-i müslimîni yerle yeksân eylediler, bulabildikleri çoluk çocuklar› kestiler. Yüz elli bini mütecaviz biçaregân can hevesiyle yollara dökülmüfl, kafile kafile Avlonya’ya iltica eylemifllerdir. Bu haydutlar›n pifl-i savletine konacak bir kuvvet yok idi. Hamiyetmendândan Abdurrahman A¤a fiaksa cem‘ edebildi¤i bir-iki yüz kifli ile Tepedelen’e gidib mevki tutmufl ise de, bir tak›m eflhâs-› sefîlenin ilkaât-› hafiyesiyle bu efrâd dahi müdafaa-i vatandan tebâüd eylemifllerdir. 9 A¤ustos 1914. Gilave Tekkesi’nde ve Bektaflî Dergâh› postniflîni Muhyiddin Baba’n›n kumandas› alt›nda tecemmu‘ eden Hat›rat 243 bir miktar ahali-i ‹slâmiye, usâttan birkaç kifliyi esir ve Avlonya’ya sevk ve tesyîr etmifl ise de, Ergiri Sanca¤› halk›ndan olub bâbercâ-y› muhaceret olanlardan iki bin kifli çâr ü nâçâr silah-› hamiyete sar›l›b, Berat’›n tahlisine gitmifllerdir. Bunlardan Sina tarikiyle giden f›rka usât› ile çarp›flarak on befl kadar flehid verdikten sonra Berat’›n istilas›na muvaffak olmufllard›r. Fakat o s›rada Berat hükûmetinin re’sikâr›nda muktedir bir adam yok idi. Kazan›lan bu muvaffakiyet üzerine halk›n endifle ve tereddüdünü izale ve nüfuz-› hükûmeti az çok muhafaza etmek mümkün iken, Praviflteli Behcet Efendi Arslan’›n zaaf-› fikr u idaresi, gösterdi¤i telafl ve teseyyübü vak‘-› hükûmeti ihlal etmifl, sözü aya¤a ve emr-i hükûmeti esâfilin eline düflürmüfltür. Alelhusus, iki Bektaflî baban›n fart-› tehâlük ve taassubuyla ve Beratl› Ferid Numan Efendi ile Neflet Bey Viryoni’nin ifrat derecede gösterdi¤i milliyetperverli¤iyle fieyh Hasan’›n Tekkesi (183) ve Ramazan A¤a Kadofl’un hanesi ihrak ve fleyhin ve Ramazan A¤a’n›n iki masum çocu¤u katl u ihnâk edildi¤i gibi fieyh fiefik Efendi darb u katl edilmifl ve efrâd-› askeriyeden ve muhacirînden bir tak›m eflhâs çarfl›y› nehb ü gârete bafllam›fl oldu¤u içün, ahali-i mahalliye galeyana gelerek alenen usâta iltihak etmifllerdir. Bu suretle hükûmete zahîr olmak üzere gelen bu kuvvetli asiler, Berat’tan tekrar def‘ ü tenkil ve tuttuklar›n› itlaf ü tezlil etmifllerdir. Mürteciîn-i merkume ‹slâm Bey Viryoni ve Mustafa Bey Vokopola gibi hamiyet-i milliye ve f›trat-› zekiye erbâb›n›n piflvalar›ndan olan zevât›n hanesini ve Ergirili Baki Efendi’nin meskenini yak›b y›km›fllard›r (19 A¤ustos 1914). Berat’ta cereyan eden ve kurûn-› vustâda din nam›na yap›lan barbarl›klar› and›ran bu hadiseler hükûmet-i merkeziyeyi flafl›rt›yor, taaddiyât-› vâk›a taassub ve cehaletin tesiriyle yap›ld›¤› içün, her iki taraf bir mücadele-i siyasiyeden ziyade, baya¤› Ehl-i Sünnet ile Bektaflîler aras›nda bafllam›fl bir tarikat kavgas›[na] sar›l›yordu. Halen ve âtiyen bu rev[î]fl Arnavutluk içün en büyük bir fetret ve felaket nazar›yla bak›lmas› laz›m geldi¤i gibi, Yunan eflk›yas›n›n tecavüzât› dahi usât› tedhifl etmiyordu (184). 244 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 General De Veer bir grup jandarma ile Avlonya’da, yaklafl›k 1914 Hollanda kumandas› alt›ndaki Arnavut birlikler, muhtemelen Avlonya, 1913-1914 Hat›rat 245 Bu s›rada, Avlonya’da bulunan esliha ve cebhaneyi hükûmet Draç’a sevk etmeye bafllad›. Büyük bir havf ve helecâna bâis olan bu hal üzerine halk tak›m tak›m Brindizi’ye hicret eylemeye karar verdi. ‹smail Kemal Bey, refakatinde birkaç kifli al›b, bir heyet-i mahsusa fleklinde Avrupa’ya gitmek ve müzaheret aramak üzere bir teklif dermeyan eylemifl ise de, kimse refakat etmek istememifl ve bir vekaletname ile umum halk›n temenniyât›n› ve mezâlim-i vâk›an›n derecât›n› Avrupa kabinelerine arz ve tebli¤e vesâtat eylemek arzusunda bulundu¤u halde, sözü nazar-› itibare al›nmam›flt›r!! Halk› istila etmifl olan haflyet ü dehflet her tahmin ve tasavvurun fevkinde idi. ‹smail Kemal Bey yaln›zca Brindizi’ye gidib Arnavutluk’a bir daha u¤ramam›fl ve ba‘de’l-vefat cenazesi Avlonya’da Kanine Tekkesi’nin haziresinde defn-i hâk-i gufran olmak üzere getirilmifltir. Bu muhacirînden ve Avrupa’da bulunan müttefiklerinden kimse [fl]akk-i [fl]efe-i flikayet etmemifl, kimse Arnavutluk’un bulundu¤u hal-i hevl-nâk› enzâr-› âmmeye koymam›flt›r. O¤lum Ekrem Brindizi’ye sürüldü¤ü zaman Viyana cerâid-i resmiyesini bu taaddiyât›n tafsilat›yla doldurmufl, abd-i aciz dahi Viyana’da her türlü teflebbüsât-› siyasiyeye tevessül ederek bir çare-i necat arama¤a çal›flm›flt›r. Zemin ü zamana göre bu neflriyat ve teflebbüsât dahi Arnavutluk’u kurtarma¤a muvaffak olamam›flt›r. Mirdital›lar Avlonya’dan, Berat’tan sevkolunmufl olan kuvâ-y› imdadiye Loflna vadilerinde duçar-› inhizam olduktan sonra, hükûmetin emr-i müdafaaca istinad edecek kuvveti Mirdita ve Kthjella Katoliklerinden müctemi olub, Draç’da Mirdital› Markakoni’nin idaresi taht›nda bulunan bin befl yüz ve Prenk Doda Pafla’n›n Lefl ve Zadrima ile Mirdital›lardan mürekkeb Lefl’te toplad›¤› üç bin kadar bafl›bozuk nefere inhisar ediyordu. 246 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Prenk Doda’n›n toplad›¤› kuvvetler: Sa¤dan itibaren: Yüzbafl› Edhem Vlora, Prenk Bib Doda (beyaz ceketli), General De Veer, bir ‹talyan Katolik papaz›, Te¤men Melek Fraflari. 5 Aral›k 1913 Usât harekât-› taarruzkârâneye bafllar bafllamaz, bunlar sevk ü avdet olunmufl ise de, bir k›sm› yollarda dökülüb kalm›fl ve bir k›sm› gelürken etraf› nehb ü gâret ederek çald›klar›, ald›klar› emvâl ve mevâflî ile köylerine avdet eylemifllerdir. Bunlar›n muayyenât ve maaflât› müflkilat-› azime ile tesviye ve tedârük olundu¤u halde, kemmiyet-i sahihalar› defterlerde mukayyed miktar›n n›sf›ndan ziyade noksan idi. ‹flim’e [Ishmi] geldikleri zaman, Draç’da ahvâl kesb-i vehamet eder etmez Lefl’te bulunan efrâd› al›b Draç’da gelmesi Prenk Pafla’ya yaz›lm›fl ve o dahi bafllar›nda bulundu¤u halde ‹flim’e gelmifl idi. ‹flim’e geldikleri anda Malisörler çarfl›n›n bir k›sm›n› ihrak ve bulabildikleri eflya ve hayvanât› garet ve istirak etmeleri üzerine, ahali-i mahalliye usâta iltihak ederek bunlara hücum etmifl, telefât-› külliyeye u¤ratm›fllard›. Buna binaen, efrâd-› merkume ileriye do¤ru hareketten ictinab ederek ‹flim’in etraf›nda tevakkuf eylemifllerdir. Merkezin tertibat-› harbiyesi art›k her tarafta akim kalm›fl, eflk›yaya karfl› koyacak kuvveti kalmam›flt›. Halbuki yap›lan harekât hakk›yla tertib ve tatbik olunsayd›, bir hüsn-i netice vermesi muhakkak idi. Zira, Hat›rat 247 Draç’a âmâde-i hücum olan asilerin cüreti mehmâ-emken def‘edildi¤i ve az çok bir f›rsat kazan›ld›¤› içün, flimalden Prenk Doda Pafla’n›n ve cenubdan Aziz Pafla ile Feyzi ve Nureddin beylerin ve Bektafl Efendi Çakranî ile Bektafl Efendi Çorofl’un ve alelhusus Kruya kasabas›na kadar ilerileyen ve bin befl yüz kifliden mütecaviz olan Ahmed Bey Zog’un kuvvetleri müttefikan Berat’a hareket etseydi, miktar› günden güne tenâkus eden usâta galebe etmeleri ve onlar› her taraftan sarub periflan eylemeleri mümkün idi.* Fakat merkez flahsiyet ve ehemmiyetini kaybetti¤i ve Mirdital›lar kimseye râm olmak ve harb etmek istemedikleri içün, bunlardan bir gûna faide görmek imkan› yok idi. Efrâd-› merkume esasen bir hiss-i hamiyetle ve hükûmete cidden muavenet etmek hevesiyle [de¤il], ayl›k almak ve râh-› rastlar›n[d]a kolayca bulabildiklerini çalmak maksad›yla gelmifllerdir. Bu cihetle, ‹flim’de duçar-› taarruz olur olmaz, ileriye gitmekten ictinab etmifl, k›smen köylerine avdet etmeye flitâbân ve kendilerine tecavüz etmeyeceklerini müeyyed-i usât-teminat? olan bir k›sm› dahi harekâta ifltirak etmekten rûgerdan olmufllar, en do¤rusu tevhid-i harekâta mümânaat etmifllerdir. Zaten para mukabilinde askerlik eden bu misillu avam u hevamdan hiçbir vakit, hiçbir yerde hay›r görülmemifl ve daima kendilerine gösterilen fedakârl›klar cüretlerini artt›rm›flt›r! Bunlar›n cebhaneleri, üzerlerinde tafl›d›klar› birkaç fiflenge münhas›r idi ve bununla beraber bu fiflenkleri beyhude yere heba etmeye al›flm›flt›. Hiçbirisi att›¤› mermiyi isabet ettirmez, niflan almas›n› bilmezdi. Havaya tüfenk atar, bol bol fiflenk yakar, ac› ac› ve pek vahfli nalelerle kendi mevcudiyetlerini düfl* Ahmed Bey Zog Mezra Tepesine vâs›l oldu¤u anda, üç bin kifliden ziyade say›lan Prenk Doda Pafla’n›n maiyeti ‹flim’de rast geldiklerini çal›b çarbm›fl ve yak›p y›km›fl oldu¤unu ve bunun üzerine ‹flimlilerin ehl-i k›yama iltihak ettiklerini haber ald›. Kruya’ya çekildi; fakat bunun, Pafla’n›n Mata Deresine do¤ru pek fena bir halde ric‘at etdi¤ini haber almak ile, çaresiz maiyetiyle beraber Mata havalisine avdet eyledi. Bu iki kuvvet müttehiden ve muntazaman hareket etselerdi, usât mahv u periflan olurdu. Bilakis, asiler bunlar›n ric‘atlerinden cüretyâb olarak Tiran’a girmifl, her tarafa hakim olmufltur. 248 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Mirdita’da bir grup Arnavut, 1916 mana anlad›rlard›. ‹çlerinden biri vurulur veya mecruh olursa, onu kurtarmak veya tafl›mak bahanesiyle hemen ekserisi mecruhun veya maktulün bafl›na toplanur, harbden kaç›n›rd›. Denilebilir ki, bunlar›n heyet-i mecmualar› ölümden ziyade itaate al›flmaktan korkuyorlard›. Vahflet ve bedavetle geçirdikleri hayat-› telhden memnun ve neye muhtac olduklar›n› belki de idrakten aciz, zaruret ve sefalete meftundur. Bunlar› nev‘an-ma bir nizam ve intizam alt›na almak üzere istedikleri kadar para verilmifl, baflbu¤lar›na son derecede iltifat ve itimad gösterilmifl ise de, hâlet-i vahflet ve haflyetlerini izaleye imkan bulunamam›flt›r. Bildiklerinden flaflmaz, itiyadlar›ndan vazgeçmezdi. Bu suretle ald›klar› 20.000 altunun hiçbir hayr› görülmemifl ve Prenk Pafla’n›n kûflifl ve vezifli(?) bir ifle yaramam›flt›r (186). Meazalik, ‹flim’de kalan Prenk Pafla’n›n hatt u hareketi ve muavenete ihtiyac› olub olmad›¤› merkezce meçhul idi. ‹flkodra’da bile bunlar›n halinden haber al›nam›yordu. Hatta idare-i beytülmal bafl›nda bulunan Colonel Philips, bir Avusturya kruvazörü vas›tas›yla Draç’da Turhan Pafla’ya 21 Haziran 1914 tarihiyle ve 755 rakam›yla çekti¤i bir telgrafnamede, “Prenk Pafla’n›n imdada ihtiyac› varsa, ehl-i ‹slâm’dan mürekkeb bir kuvvet Katoliklerle me‘an sevk ve tertib olunmak içün cevab intizar ve Draç’da ne miktar esliha mevcut olub, bunlardan ne Hat›rat 249 kadar›n›n tevzîi mümkün olabilece¤inin beyan›” rica olundu¤u halde, Turhan Pafla, -“Telgrafnamenizi ald›m. Haflmetlu hükümdar ahali-i ‹slâmiyenin gösterdikleri vatanperverâneden dolay› memnun ve müteflekkirdir. Bib Doda Pafla henüz bir muavenete arz-› ihtiyac etmemifl ve buna lüzum gösterdi¤i anda kendilerine müracaat edilmesi mukarrer bulunmufl oldu¤unu beyan ile beraber keyfiyetin ahaliye tebli¤e vesâtatlar› temenni olunur” ibaresiyle cevab verdi¤ine bak›l›rsa, cereyan-› halden kimsenin malumat-› sahihas› olmad›¤› derkâr idi. R›hlet Eylül 1914’de hükûmetin vaziyeti son derecede elim idi; her fleyden aciz ve türlü muavenetten mahrum idi. Etraf› atefl-i isyan ile yan›yor, halk neflr-i erâcifle nüfuz-› hükûmeti k›r›yor, payitaht›n her hali müthifl bir boflluk gösteriyordu. Zorbalar›n aralar›nda has›l olan ihtilafâttan kimse malumat alam›yordu. Alanlar da hükümete ve dahi hükümdara bile haber vermiyordu. Heyet-i hükûmet yekdi¤erine z›dd u muhalif ve Hollandal› zâbitler ricâl-i hükûmet ile bi’l-ittifak hizmet etmekten müstenkif idi.* * fiayak’ta müctemi olan dalalet-pîflegân bu s›rada Draç hükûmetine bir mektub irsaliyle, düvel-i muazzama nam›na ‹flkodra valili¤ini deruhde eden ‹ngiliz Coloneli Philips’in ve Draç müfettifliyle Metropolid Yakov’un ve Draç Belediye Reisi Braskoviç’in li-ecli’l-mülâka fiayak’a gönderilmeleri arzusunu beyan ettiler. Prens bu talebe karfl› muvafakat göstermifl ve bunlar fiayak’a gitmifl idi. Halbuki ‹ngiliz Coloneli hilaf-› me’mul olarak erbab-› k›yam› alenen sebat u mukavemete sevk u i¤ra etti¤i ve Draç hükûmetiyle Prens zu Wied’i ›skat ve iclâ edilmedikçe da¤›lmamalar› içün ihtarât u teflvikâtta bulundu¤u sabit olmufltur. Draç’a avdetinde dahi bunlara bir mektub yazm›fl ve flifahen verdi¤i izahat› ve icra eyledi¤i teflvikât› tekrar eylemifl idi. Mektubu götüren adam tutulmufl ve üzeri taharri edilerek, mektub elinden al›narak Prens zu Wied’e takdim k›l›nm›fl idi! Prens mektubu seryaveri Binbafl› Ekrem Bey’e Frans›zca tercüme ettirdikten ve münderecât›na kesb-i ›tt›la ettikten sonra Colonel’i davet etmifl, eflk›ya ile muhaberesi olup olmad›¤›n› sormufl, Colonel muhaberede bulundu¤unu derhât›r (!!) etmedi¤i cevab›- ✒ 250 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Draç’da saray›n muhafazas› hizmetinde bulunan Malisörler, usât›n bir iflaret ve müsaadesine muntaz›r ve bir an evvel onlara iltihaka haz›r idi. Bir k›sm› da Draç s›tmalar›yla müteessir idi. Bir ‹talyan z›rhl›s›ndan hârice ç›kar›lan elli kadar efrâd-› bahriye[nin] yaln›z Hükümdar’› ve ailesini s›yanetle mükellef tutuldu¤u ilan olunuyor, taife-i bâ¤iyenin karakollar› Draç kasabas›n›n bir köflesinde müstekar bulunuyordu. Lede’l-hâce ecnebî vapurlardan ç›kacak askerin vürûdu yar›m saate mütevakk›f ve halbuki eflk›ya ne zaman istese befl-on dakikada Draç’› ve hatta saray-› hükümdarîyi iflgal ve istilaya muktedir idi. Eylülün birinci günü asiler süferâya son tekliflerini dermeyan etmifllerdir. Kabul ve mümâflât olunur, Hükümdar hemen gitmeye raz› olursa, sefk-i dimâ’ edilmeksizin maksatlar› hitam bulur; fakat redd ile cevab verilirse, serkefller her çe bâd âbâd Draç’a hücum ederek Hükümdar’› kaç›rma¤a ve muhaliflerini ezmeye kâdir görülürdü. Hükûmet art›k bir kuvve-i askeriye cem ve tertib edemez, bir çare-i necat ve selamet bulamazd›. Paras›z ve iktidars›z olduktan baflka, para bulsa da efrâd-› mutîa tedârük edib de usâta karfl› koymakta ihtimal yok idi. Meçhulü’l-ahvâl ve mütehavvelü’l-âmâl olarak toplayabildi¤i efrâd›n bir hayr›n› görmemifl, belki onlar tezyîd-i muhataraya sebeb olmufltur. Jandarmalar itaat etmiyor, kimse kimseyi tanam›yordu. ‹flkodra’dan gelmeleri mev‘ûd olan efrâd-› müslimenin sevk ve tensiki vakte muhtaçt›r. ‹dareyi Kontrol Heyetine terk ve tevdî ile Hükümdar’›n r›hletinden baflka kimse tedbir bulam›yordu. Avlonya’da bulunmufl olan ‹smail Kemal Bey bafln› vermiflti. Tercümesiyle beraber mektubu getirmek üzere emir verdi. Ekrem Bey mektubu getirdi ve Frans›zca tercümesini okudu. Colonel Philips sükut ve teennî ile dinledikten sonra imzas›n› inkar etmemifl ve yaln›z mektubu iyice görmek istedi¤ini söylemifl idi. Prens Ekrem Bey’e verdi¤i emir üzerine mektubu eline verdi. Colonel Prens ile mükalemeye devam etmek ile beraber, mektubu parça parça y›rtt›. Mektup ortadan kaybolur olmaz aya¤a kalkt›. Müstehziyâne bir tav›r ile, bu ehemmiyetsiz ve istîzâha de¤ersiz mektubdan baflka söyleyecek baflka bir fley olub olmad›¤›n› Prens’ten sordu. Müflarünileyh beht ve hayretle Kolonel’e bir nazar att›ktan sonra oldu¤u yerde aya¤a kalkm›fl ve ‹ngiliz Coloneli bilâ-hayâ odadan ç›km›flt›r !! Hat›rat 251 ta oldu¤u halde bu fikri tervic ve kabul edenler çok idi. Vehleten bir hüsn-i netice vermesi ve manen ve maddeten usât üzerinde hoflça bir tesir yapmas› tabiî olan bu tedbir, Arnavutluk’u fetret ve felaketten kurtarma¤a kafi de¤il idi. Ekseriyetle ahali meyyâl-i i¤tiflafl ve duçar-› telafl u irtiâfl olduklar› içün, teskîn-i ezhâna meydan yok idi. Kontrol Heyeti ile ricâl-i idare tenfiz-i idare ve temin-i asayifl edebilmek içün bir gûna kuvveti hâiz görülmüyordu. Asiler ke’l-evvel istedikleri gibi hareket ve icra-y› hükm ü hükûmet edecek ve ‹smail Kemal Bey ile yârân› ve Arnavutluk’un sâir müteneffizân› bu halden bilistifade ötede beride birer hükûmet kuracaklard›r. Bunlar›n muhalifleri ya zorbalarla birleflecek veya rukebâs›n› ezib hükûmeti keyfe mâ yeflâ’ deruhde edeceklerdir. Alâ külli’t-takdîr vahdet-i idareyi ve huzur-› umumîyi muhafazaya imkan bulunmuyordu. Kontrol Heyeti meyan›nda hâriçten bir kuvve-i munzamme getirilmesi fikrini dermeyan eden olmufl ise de, azalar aras›nda zaten tesânüd ve tevafuk kalmad›¤› içün, bu re’y-i münferidi kabul ve icraya de¤il, hatta müzakereye bile lüzum görülmemifltir. Ahvâli cereyan-› tabî‘inde b›rakmak ve Hükümdar Prens zu Wied’i terk-i mevki etmekten baflka çare kalmam›fl idi. Buna binaen Kontrol azas› ve düvel-i muazzama süferâs›, heyet-i hükûmetle beraber sarayda birçok defalar toplanm›fl ve Hükümdar’›n r›hletine karar vermifllerdir. Çare-i selamet mefkud ve mehlike-i hayat meflhud oldu¤una kanaat getiren müflarünileyh, kaffe-i esâs-› beytiyesini ve k›ymetli eflya-y› nefîsesini, hatta elbise-i zâtiyesini tamam›yla sarayda terk etmek ve Arnavut kavmine bir vedia olmak üzere, idareyi heyet-i merkumeye tevdî ve Eylülün üçüncü günü saat on bir raddelerinde ‹talya bahriyesine mensub Misurata yaht›na41 râkiben ve Venedik’e müteveccihen hareket eylemifltir. Refika-i muhteremesi, o¤luyla kerimesi beraberinde ve seryaveri Ekrem Bey ile sâir maiyeti yan›nda idi. Turhan Pafla, Akif Pafla, Sami Bey Viryoni, Vasapaflazade Selim Bey ve ‹flkodral› Muallim Kraya dahi beraberinde idi. Prens o gün beyanname-i âtîyi neflr ü ilan eylemifltir: 252 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Arnavutlar! Arnavutluk tac ü taht›n› bana teklif etmek üzere murahhaslar yan›ma geldikleri gün, âlîcenâb bir kavm-i necîbin davetine icabet ve mevcudiyet-i kavmiye ve saadet-i umumiyenize hizmet etmeye niyet eyledim. Vatanperverâne maksad›n›za birlikte ve kemal-i hâhiflle çal›flma¤a geldim. Dem-i muvasalat›mdan itibaren bütün kuvvetimle memleketinizde bir hüsn-i idarenin teminine gayret ettim. Fakat tâli‘-i nâsâz›m›z›n tesir-i elîmidir ki, beraber bafllad›¤›m›z bu emr-i hayr›n hayyiz-ârâ-y› husul olmas›nda manialar zuhur eyledi. Çeflm-i basiretleri giflâve-i taassub ve gafletle kapanm›fl ve Arnavutluk’un düflmanlar› taraf›ndan vukubulan ilkâât ve i¤vââta firifte olmufl olanlar bu hüsn-i niyeti anlamam›fl ve muhtac olduklar› ›slahat ve tanzimat›n tatbikine yanaflmam›fl, en do¤rusu, hükûmet-i cedîdeye arz-› itimad etmek istemememifllerdir. Bunlar kendi memleketleri aleyhinde harbe k›yam ettiler. Avrupa’da bafllam›fl olan bir Harb-i Umumî mevcudiyetimizi daha ziyade vahim bir hale koydu¤unu anlamad›lar. Vatandafllar aras›nda sefk-i dimâ’a mani olmak ve bütün mevcudiyet ve hayat›m› vakf etti¤im ve sizinle beraber ikmal etmek istedi¤im bir emr-i hayr› akîm b›rakmak içün, bir müddetçik Arnavutluk’tan uzak kalma¤a lüzum gördüm. Fakat biliniz ki, karîb ve baîd her nerede bulunsam, vatan›m›z›n menâfiine hasr-› enfâs ü mesai edece¤im. fiu muvakkat mübâadetim esnas›nda Avrupa düvel-i muazzamas›n›n memur ettikleri Beynelmilel Kontrol Heyeti Arnavutluk’un idaresini deruhde edecektir. 3 Eylül 1914, Draç Birinci Wilhelm Hac› Kamil’in Hükûmeti Arnavutluk’ta hiss-i istiklal ve ümid-i istikbal tafl›yan kulûb-i sâfiye ekall ü kalîl42 idi. Avam-› nâs fevâid-i hürriyeti veya kayd-› esareti bilmiyor, yaln›z bir ink›lab-› idarîyi temenni ediyordu. Fakat bunun nas›l hâs›l olabilece¤ini idrakten aciz, mütehayyir ve müteessir, bir hadiseye muntaz›r idi. Muhabbet-i kavmiyeyi bir masiyet-i diniye suretinde telkin etmek isteyen Hat›rat 253 erbâb-› taassub, halk›n bu gaflet ü hayretinden bilistifade hükümdar›n mezhebini, an‘anât-› diniyenin sukutunu vesile-i i¤fal ve ihtiyal saym›fl, bir hamiyet-i câhiliye ile bir hükûmet-i ‹slâmiye’nin ihyas› veya irtibat-› Osmaniyye’nin ibkâs› emelini ortaya sürmüfllerdir. Bu ümniyenin hayyiz-ârâ-y› husul olmas›nda imkan olmad›¤› malum idi. Arnavutluk mezâhib-i selase ehlini tevhid ve telif edebilecek bir idare-i kavmiye tesis etmedikçe, yaflamama¤a mahkum idi. Henüz hudud-› mukarreresiyle kesb-i irtibat etmemifl, Katoliklerle Ortodokslar bu tezebzüb-i idareden bîzâr olarak, ekseriyetle meyl-i millîlerini göstermemifltir. Arnavutluk enzâr-› ecânibde kabâil-i muhtelifeden mürekkeb bir flekil ve surette tecelli ediyordu. Enkaz-› ink›razdan baflka meydanda bir fley görülmüyordu. Halbuki, sevda-y› irtica ile her taraf› zîr ü zeber eden zorbalar›n sanâdîdi bu tehlikeleri bilmek veya en do¤rusu ikrar etmek istemezlerdi. Sade ellerinde dinî bir davay› alet-i menfaat ve sütre-i ihanet olarak kullanmak ve bu suretle ihtisasât-› kavmiyeyi bi’l-imha, ihtirasât-› flahsiyelerine destres olmak hevesinde idi. Bu dalalet-pîflegân muvaffakiyetlerinden emin ve zemin ü zaman kendilerine müsaid idi. Yaln›z, flahsiyet ve mahiyetleri halkça meçhul oldu¤u içün, bizzat harekât› deruhde etmekten müctenib ve bir sahib-i zuhurun ortaya at›lmas›na müterakkib idi. Tiranl› Refik Bey’in hizmetkâr› Hac› Kamil bütün manas›yla vahfleti flahs›nda tecessüm ettirmifl, terbiye-i ictimaiyeye düflman ve hissiyat-› kavmiyeden bigâne oldu¤unu göstermifl bir t›marhane kaçk›n› idi. Herkesçe bunun cinnet ve cinayeti malum idi. Bunu saklamadan ve çekinmeden baflbu¤lu¤a kabul etmifl, pîfl ü pesende koflturmufllard›r. Binaenaleyh, Prens zu Wied, heyet-i hükûmetle beraber ortadan kayboldu¤u anda, Draç havalisinde müctemi olan kavâfil-i bu¤ât kasabaya girmifl, saray-› hükümdar› ve bütün devâir-i hükûmeti yed-i zabtlar›na alm›fllard›r. Bunlar belli bafll› bir hükûmet teflkiline lüzum görmemifl, rüesân›n her biri tak›m›yla birer tarafa da¤›l›b, tarik-i istilalar›na tesadüf eden yerleri yak›b y›km›fllard›r. 254 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Hac› Kamil, Faz›l Pafla Topdanî’nin (187) Tiran’daki hanesinden i¤tisâb eyledi¤i bir liva üniformas›n› lâbis ve pek maskara bir heyete mülâbis olarak meydana ç›kt›¤› gün, Tiran ve Kavaya ile fiebak ahalisi hâh u nâhâh kendisine arz-› biat ve tebaiyet etmifltir. Esad Pafla’n›n, Fuad Bey’in hanelerini ihrak bi’n-nâr ve bir tak›m erbâb-› namusun hanümân›n› tarümar eder iken, çoluk çocuk davullar çalarak ›zhar-› fladmânî eylemifl idi. Bu meczub-› câmi‘u’l-‘uyûb› alk›fllayanlar, hal-i ¤afly ü cinnetini keramete makrun sayanlar›n hadd u pâyân› yok idi. Binlerce kütahbînler bunun Mehdi-i zaman oldu¤una kanaat getirmifl, baflta meflayih ve ulema olarak, herkes her türlü zillet ve rezaletine katlanm›fllard›r. Havariyyunundan madud olan Tiran Müftüsü Musa Kaz›m Berat’a ve Mustafa Ndroki Avlonya havalisine rûberâh-› azimet olmufllard›r. Berat’ta Mekteb-i Mülkiye’den mezun ve erbâb-› hamiyetten madud Hayreddin Efendi Kratari, Tabur katibi Ergirili Baki Efendi’yi ve Beratl› Doktor Kayana’y› ve Kloslu ‹smail A¤a’y› salb ü idam ettiklerinde, koca Berat halk› bir avuç celladlara karfl› serfüru-bürde-i itaat olduklar› flöyle dursun, bu manzara-i vahfl[et]i kemal-i sükunetle seyr ü temafla ettiler. Aziz Pafla’n›n hanümân›n› tezlil ettikleri gün, kimse a¤z›n› açma¤a cesaret etmemifl, yüzlerce lütf u didegân› faciay[a] lâkaydâne bir nazarla bakm›flt›r. Hac› Demirler, fieyh Kerimler gibi ziyy-i ulemada bulunan güruh ise bunlara iltihak etmifl, ekseriyetle ahali bu zebanilere peyrev olmaktan bile çekinmemifltir. Sukut-› ahlâka ve terbiye-i ictimaiyeden mahrumiyete delalet eden bu hâlet ve zillet esâfil-nâm›n bir kat daha gulüv u gulûlüne illet olmufl, cerâd-› münteflire gibi bunlar her tarafa da¤›lm›flt›r. Avlonya gönüllüleri Berat’ta münhezim ve Avlonya’ya müteveccihen âzim olduktan sonra, Mustafa Ndroki’nin ve Osman Bali’nin idaresi alt›nda üç-dört yüz kifliden mürekkeb bir müfreze-i menhuse Viyosa Deresine gelib dayand›lar. Avlonya’da halk iki f›rkaya münkas›m idi: Bir tak›m› mukabele ve mücadele etmek, ve di¤er taraf sulhen Avlonya’ya gelmelerine muvafakat eylemek isterdi. Birçok kîl ü kalden sonra, sulh ciHat›rat 255 hetini iltizam edenler galebe çald›. Ergirili Behcet Efendi fiabati, Kamil Bey Risili, Ali Efendi Bekir, Avlonyal› ‹brahim Efendi Abdullah, Kocollu Abdurrahman fiaflka, Avlonyal› Hüseyin Efendi Hac›[’dan] mürekkeb bir heyet erbâb-› k›yam rüesâs›yla görüflmek ve flurût-› münasibe ile bilâ-harb Avlonya’ya girmek üzere tevkil olundu. Halbuki bu s›rada Draç’da ve muhasarada bulunan Hükümdar[’›n] heyet-i hükûmetle beraber Draç’› terk ettikleri haberi vârid olmufl, halk›n ye’s u heyecan›n› ve sanâdîd-i eflk›ya ile bir an evvel uyuflmalar› lüzumunu taz‘îf eylemifltir (3 Eylül 1914). Heyet-i mezkure ile baflbu¤lar aras›nda Çakran köyünde mün‘akid mukavele, evvela Arnavut bayra¤› emâkin-i resmiyeden tenzil edilmeyib haliyle b›rak›lmak ve saniyen ahalinin ellerinde cebhane ve eslihalar› almamak ve salisen yaln›z befl yüz (188) kifli müsaferet tarikiyle Avlonya’ya gelib iki gün sonra gitmek ve rabian Draç’a ahaliden mükellefiyet-i askeriye bahanesiyle kimse sevk olunmamak ve hamisen Avlonya halk›ndan ve Avlonya’da sâkin yabanc›lardan kimse tecziye edilmemek gibi esasât› flamil idi. Mustafa Ndroki ile Osman Bali evvel o¤lum Ekrem’i istemifllerse de, Ekrem müdafaa taraftar› oldu¤u içün Draç’dan avdet eder etmez bir gemiye binmifl idi. Gemi hareket etmek üzere iken Avlonya liman›na lengerendâz olan bir ‹talya z›rhl›s›n›n kapudan› gelib, hemen gemi ile hareket etmesini suret-i katiada beyan ve flayed teahhür ederse muamele-i fledidede bulunacaklar›n› ihtar ve ityan etmifllerdir. Müteakiben on neferle bir zâbit gemiye gelib evvela Ekrem’in evrak›n› zabt ettiler ve saniyen kendisini göz hapsine ald›lar. Avusturya vis-konsolosu43 Ekrem’i görmek üzere gemiye yanaflm›fl oldu¤u halde, efrâd-› merkume mülakata müsaadeden imtina eylediler. Birkaç saat sonra bir torpid gemiyi arkas›na rabt ve Brindizi’ye îsâl etmifl, Ekrem’i iki polisin taht-› nezaretinde olarak Brindizi’de b›rakm›flt›r. Halbuki bunun sebeb-i hakikisi, ihtilalciler Ekrem’e teklif-i riyaset etmeleri ihtimalinden mütevellid bir telafl idi. Bu da, erbâb-› ihtilali ‹talyanlar hükm ü nüfuzu alt›nda tutmak ve 256 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 saniyen Avlonya’y› istila s›ras›nda kimse kendilerine bir mefl¤ale ç›karma¤a meydan b›rakmamak istediklerine dâll idi. Avlonya’da anarfli kemal-i fliddetle hükümfermâ idi. Kimse kimseyi dinlemez, nüfuz-› hükûmet yürümezdi. Mustafa Ndroki, Osman Efendi Hac›’n›n önünde ve melei’n-nasda en evvel livâ-y› millîyi hark u telvis etmifl, halka verdi¤i teminata mu¤ayir olarak icra-y› a¤râza bafllam›flt›r. Bu cüret-i küstahânenin avaze-i tahsîni dest-küfla-y› tazarru‘ olan halk›n iddia-y› muvaffakiyetcuyâneleriyle beraber onlarca a‘lâ-i ‘illiyyîne ve hakikatte esfel-i sâfilîne îsâl ediliyor, Hac› Kamil’in nam›na resm-i biat icra olunuyordu. Mustafa Ndroki Osman Efendi Hac›’y› Avlonya mutasarr›fl›¤› makam›na ik‘âd ve kemal-i tantana ile Osman Efendi’nin bâlâ-y› bâm›nda küflad eyledikten sonra Tiran’a avdet ediyordu (189). O günden itibaren feci bir inhitat aras›nda idare-i milliyeye hâtime çekiliyor, hükûmet esâfil-i ferman-fermâ-y› rezâil oluyor, devre-i fetret ve musibet yeniden bafll›yordu. Halbuki Ergiri’de, Görice ile havalisinde Yunanl›lar yerlefliyor, S›rpl›lar hudud boyunda birçok istihzarât ile mevcudiyet-i mülkiye ve milliyemizi tehdid ediyordu. Bu havene-i hâine bundan asla müteezzî olmad›ktan baflka, Yunanl›lar›n müzaheretine bile istinad eyliyor, onlar›n âmâl-i mefsedetkârânelerini tervicden çekinmiyordu. Denilebilir ki, bu güruh-› mekruh Arnavutluk’un tamamiyet ve selametini ihlal etmek, pek küçük ve zay›f bir muhit içinde hükm ü hükûmet sürmek istiyorlard›. Art›k hiçbir yerde hukuk-› milliyemizi s›yanet edebilecek kuvvet, erbâb-› hamiyete ümid verecek bir merkez ve hükûmet kalmam›flt›. Zalâm-› zulm aras›nda her taraf bunal›yor ve kimse çaresâz olma¤a muktedir olam›yordu. fiâyân-› teessüftür ki, halk›m›z bu harekât-› muavveceyi tertib ve tervic eden eflhâs-› mülevveseye karfl› lakayd görünüyor, bilmeyerek ve anlamayarak muzâhir oluyordu. Zaten çok kere görülmüfl ki, evlad-› vatan cevher-i millîsini, maye-i f›trîsini din nam›na ref‘ ü ismâ olunan yaygaralar aras›nda veya itiyadât-› kadîmelerinin muhafazas› yolunda kaybetmifl, bir tak›m edânîHat›rat 257 nin âmâl-i hasîsas›na alet olmufllard›r. Halbuki âhâd-› nas böyle hengâmelerde meftur olduklar› celadet ve hamiyeti ›zhar etse ve böyle bir alay serserinin hubb-i câh u celali ve temin-i mevki-i ikbali içün îkâ etmekten gayr-i hâlî kald›klar› tesvîlâta firifte olmasa, ne birkaç defa tekrar etmifl isyanlar olur ve ne de memleketimiz böyle bir derd-i ihtiyac içinde kal›rd›. Bu sebebden dolay›, halk›m›z› istila eden bu illet-i müzmineyi tedavi etmek ve zay›f ve mühlik görülen flu damar›n› kesmek zaman› gelmifl oldu¤u gibi, memleketin asayiflini ihlal edenlere her daim yâr u yaver olan menfaatperestân›n esâmî-i mefl’ûmelerini enzâr-› umumiyeye koymak laz›m gelir, san›r›m! Esad Pafla’n›n Hükûmeti Prens zu Wied’in azimetini müteakib Esad Pafla ‹talya’dan Atina’ya ve sonra Selanik’e geçti. Orada S›rpl›larla bir itilaf cihetini bulmak üzere* S›rp hükümdar›yla heyet-i hükûmetin bulunduklar› Nifl kasabas›na gitti. Bunlar evvelemirde hüsn-i kabul göstermemifl ise de, muahharan Pafla’n›n teklifât-› mesrudesine atf-› nazar itibar›yla temin-i münasebete lüzum gördükleri içün, Debre’ye gitmesine ve kuvve-i askeriye cem ve tertib etmesine muvafakat etmifllerdir. Esad Pafla Debre’de Mat ve Debre halk›ndan olmak üzere dört bin alt› yüz nefer bafl›bozuk toplad› ve yine S›rpl›lar›n her türlü müzaheretiyle bunlar›n bilcümle malzemelerini ikmal ve tensik ettikten sonra 22 Eylülde bafllar›na geçerek Tiran’a ve oradan Draç’a rûberâh-› azimet oldu. S›rpl›larla Pafla’n›n akd etmifl oldu¤u itilaf›n müstenid olmas› laz›m gelen flerâit ve müsaadât suret-i sahihada malum de¤il ise de, o zamana göre bir devlet-i ecnebiye bilâ-sebeb bir hareket-i askeriyeyi icraya ruh* Esad Pafla’n›n tûl müddet Hâriciye Naz›r› s›fat›yla nezdinde bulunmufl olan Terka Efendi’nin beyanat-› hususiyesine göre, Esad Pafla A¤ustosun 18’inde Napoli’den hareket ve Korfu’ya muvasalat eyledi; Korfu’da pek k›sa bir müddet ikametten sonra Atina’ya [geçti]. 258 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 sat-› cevelan vermek ihtimali olmad›¤›na bak›l›rsa, Arnavutluk’ta halen ve âtiyen bir menfaat-i maddiye temin etmifl olduklar›na hükm etmekte tereddüt olunamaz! Pafla egerçi Tiran’da ve Draç’da bir mukavemete u¤ramam›fl ve kemal-i suhuletle Teflrinievvelin 15’inde Draç’da tesis-i hükûmet edebilmiflse de, kendisinin avdetini ‹talya devleti teshîl ve toplayabildi¤i efrâd›n idaresini S›rpl›lar tehyie ve temin ettikleri halkça mütevatir oldu¤u içün, müfti-i mâcin Musa Kaz›m’›n riyaset etti¤i parti kendisini baridâne kabul etmifl idi. Bunlar Prens Burhaneddin Efendi’yi davet ve serîr-i hükümdarîye iclasa müsâraat etmek isterlerdi. Bir k›s›m halk dahi, Arnavutluk’un duçar oldu¤u fetreti nazar-› insafa alarak, Avrupa düvel-i muazzamas› taraf›ndan intihab olunan Prens zu Wied’in avdeti selamet-i vataniyeyi istikmal edebilece¤ine kâil idi. Osman Bali ve Ömer fiayak gibi baflbu¤lar Esad Pafla’n›n samimî taraftarlar› olduklar› içün, ondan baflka kimsenin hükm u nüfuzuna râm olma¤a hâhiflger de¤il idi. Musa Kaz›m bu keflmekefle karfl› ilk önce Esad Pafla’dan ürkmüfl ise de, refte refte cesaretini artt›rarak halk aras›nda tohum-› nifak atma¤a bafllam›fl ve bu suretle Tiran ahalisi isyan fikrini beslemeye ve her tarafta Pafla’n›n aleyhinde olmak üzere birçok kîl ü kâller dönmeye bafllam›fl idi. Musa Kaz›m birkaç gün sonra bir kat daha tevsî‘-i daire-i isyan edebilmek ve Pafla’n›n da pençe-i taarruzundan masun kalmak üzere Tiran’a gidib halka nasâyih-i müsalemetkârânede bulunma¤a lüzum gösterdi. Esad Pafla öteden beri bu misillu ilkaâta firifte olmaz, bedbînâne veya dûr-endiflâne vazgeçmez iken, bu kere Müftü’nün giriftâr-› dâm-› ihtiyali oldu ve Tiran’a gitmesine ruhsat verdi. Müftü Tiran’a var›r varmaz taraftarlar›n›n bafl›na geçti ve Esad Pafla’ya karfl› fiayak ile sâir nevâhi halk›n› k›yama davet eyledi. Kruya’da Esad Pafla’n›n Debrelilerden müteflekkil bir müfreze-i askeriyesi oldu¤u içün, yaln›z Kruyalular bir müddet sadakatlerini ve itaatlerini muhafazaya mecbur oldu. Fakat etrafta bulunan halk fevc fevc isyan etmeye ve Draç’›n üzerine yürümeye bafllad›. Esad Pafla ayn›yla Prens zu Wied’in muhât oldu¤u müflkilat ve muhatarat ile Hat›rat 259 Draç’da mahsur kald›. Pafla bir müddet müdafaa ile u¤raflm›fl, muhacimlerle uyuflma¤a yol aram›fl ise de, etrafta nüfuz ve kuvvetinin sukut etmifl oldu¤unu gören husamâs› pek fliddetli davranm›fl, Pafla’ya nefes alacak imkan ve meydan b›rakmam›fl idi. Draç iskelesinde ihzâr edebildi¤i bir küçük vapura râkiben fiingin iskelesine ç›kub Kruya’ya gitmeye muztar olmufltur. Kruyalular bu kere galeyan-› umumîden tehâflî etmekle, Pafla’n›n arzu eyledi¤i müzaheret ve mutava‘attan imtina eylediler ve müflarünileyhe katiyen harbe ifltirak etmeyeceklerini söylediler. Pafla yine bahren Draç’a avdet eylemifl ve do¤rudan do¤ruya S›rpl›lar›n muavenet ve müdahalelerini aram›flt›r. S›rp hükûmeti zaten Pafla ile akdeyledi¤i mukavele üzerine bu istihzar ve dehalete muntaz›r idi. Elbasan tarikiyle iki alay asker ve miktar-› kafi top gönderdiler. Elbasan’da bir müfreze-i askeriye b›rakt›ktan sonra, Tiran’a müteveccihen mezkur alaylar yürüdüler. Kâffe Kërraba’da Pafla’n›n aleyhinde i‘lâm-› k›yam edenlerle birkaç saat musademe ettiler. Bu kuvve-i ecnebiyeye karfl› ebnâ-y› cinsimiz f›trat-› zekiyyelerine has›l olan bir cesaret ve flecaatle mukabele etmifl, pek çok âsâr-› fedakârî göstermifllerse de, bafllar›nda millet ve hükûmet nam›na hareket edenler olmad›¤› ve bir alay evbâfl›n hay u huy-› ihtiraslar› alt›nda bulunduklar› içün S›rpl›lara ma¤lub olmufl; S›rp askeri Tiran üzerine yürümüfltür. Tiran ahalisi k›smen mukavemet etmek istedi. Fakat tevâlî-i mezâhimden bîtâb ve bîzâr olan bir k›s›m ahalinin gösterdikleri ye’s u fütûra binaen S›rpl›lar bilâharb Tiran’a girdi. Tiran’da zâhiren Esad Pafla nam›na icra-y› hükûmet ve faaliyete bafllam›fl ve fakat devâir-i resmiye üzerine S›rp bayra¤›n› küflad etmifl olduklar› gibi, birkaç gün sonra S›rp hükûmetinin idaresi taht›nda bulunduklar›n› halka tefhim ile, her türlü harekât-› muhalefetkârâneden ictinab etmeleri lüzumunu anlam›fllard›r. Meazâlik, S›rpl›lar orada Esad Pafla’n›n hüküm ve nüfuzunu idameye hizmet etmifl ve Pafla bunlar›n izafeten müzaheretleriyle veya bâr-› istilaya duçar olmaktan mütehaflfli olan eflhâs›n mutava‘at›yla Draç ve Berat ile Avlonya livâlar›nda ve k›smen Elbasan ve Mat cihetlerinde tesis-i hükûmet etmeye mu260 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 vaffak olmufltur. Görice ve Ergiri sancaklar›n›n k›sm-› küllîsi Epirotlar›n elinde idi. ‹flkodra henüz mahallî bir komisyonun zîr-i idaresinde idi. Malisiya ve Mirdita cihetleri beyne’l-havfi ve’r-recâ bir hal-i infirâdda kalm›fl idi. Esad Pafla evvel be evvel Mirdita ile Katyela ve Poga cihetlerine sevk-i ketîbe eylemifl ve ahalinin fliddetli bir mukavemetine u¤ram›flt›r. Her iki taraf birçok telefât vermifltir. Fakat S›rpl›lar imdad›na yetiflüb cibâl-i mezku[r]e halk›n› taht-› itaata koymufltur. Pafla derhal ahalinin eslihas›n› toplama¤a emirler vermifl ve istikrar-› nüfuzuna çal›flm›flt›r. fiu kadar ki, kendisine itaat etmifl ve istiklal-i millîyi muhafazaya çal›flan ‹flkodra üzerine Karada¤ Kral› General Vefloviç kumandas›yla f›rka-i askeriye göndermifl, 1915 senesinin Temmuzunda ‹flkodra kasabas›n› zabt u istila eylemifltir. Egerçi Harb-i Umumînin netâyic-i elimesinden olarak ‹flkodra’n›n sukut etmesi tabiî idi. Fakat o güne kadar devletlerin damân-› müfltereki taht›nda bulunan bîtaraf bir k›ta üzerine Karada¤ hükûmeti harekât-› askeriye icras›na cüret edüb etmeyece¤i meselesi cây-i bahs u tereddüt idi. Binaenaleyh, zâhiren Esad Pafla buna sebeb oldu¤unu zann u tahmin etmek mümkündür. Her ne hal ise, bir taraftan Karada¤l›lar›n ‹flkodra’y› zabt eylemelerinden (190) ve di¤er yandan S›rpl›lar dahi keyfe mâ yeflâ Elbasan ve Tiran zîr-i pây-› nuhustlar›na alm›fl olduklar›ndan, halk endifle ve yeis içinde bunalm›fl ve Esad Pafla dahi istedi¤i gibi serbestçe tesis-i hükûmete imkan bulmufltur. Pafla’n›n ilk ifli, Musa Kaz›m ile Hac› Kamil’i hayyen ve meyyiten elde etmek üzere emirler vermesi idi. Musa Kaz›m Tiran’da ihtifa etmifl, bir müddet ötede beride bar›nabilmifl ise de, bilahare Tiran kazas›na muzaf Batora karyesinde bulunan bir dostunun hanesine iltica etmifl idi. Köylü Esad Pafla’dan havf ü ihtiraz ederek ihbar-› keyfiyet ve Pafla flikâr-› dilâzâr›n› derdest eylemeye kesb-i muvaffakiyet eylemifltir! Musa Kaz›m Esad Pafla’n›n aleyhinde bulunanlar›n en cerî ve cesuru idi. Harb nutkuyla ahaliyi kald›racak, sebükma¤zân› kand›racak bir iktidar› hâiz idi. Fakat Esad Pafla’ya husumeti Hat›rat 261 nisbetinde Arnavutluk’a dahi nefreti var idi. Riyakârâne evzâ›yla milleti imha ve diyanet perdesi alt›nda tâbiiyet-i Osmaniyyeyi ifa etmek, kâffe-i hukuk-› meflrûumuzu kökünden koparmak isterdi. Bunun ve bunun gibilerin ifnâs› memleketin husul-i refah› nam›na bir büyük hizmet idi. Esad Pafla a¤râz-› flahsiyesinin tervici maksad›yla yapmayub da bir fikr-i hâlis-i vatanperverîye tâbi olsayd›, keffe-i hasenât›nda kayd olma¤a lay›k bir hareket say›l›rd›. Fakat flahs›nca cüzî ve küllî tehlikeler sayd›¤› adamlar› bilâ-tefrik ortadan kald›rmak istedi¤i içün, buna ve hempâlar›na reva gördü¤ü fliddete karfl› Pafla[’n›n] ma¤lub-› garez ve heva oldu¤unda flübhe yoktur. Müftü siyasetgâha götürülürken Esad Pafla’ya hitaben, -“Yapt›¤›n ifle bir fley diyemem; sen de benim elime geçmifl olsayd›n, böylece asacakt›m” demifl idi. Refik-i müdhifli Hac› Kamil idi. Esad Pafla’n›n baflbu¤lar›ndan Osman Bali’nin yedi bî-rahm›na bir ormanda sakl› iken düflmüfl ve o da Tiran’da44 as›lm›flt›r. Esad Pafla husemâs›n› birer birer yakalad›kça öldürüyor ve istikrar-› nüfuzuna hasr-› mesai ediyordu. Bu s›rada Libohoval› Avukat Necati Efendi, Draç mutasarr›f› idi. Mirdital›larla uzlaflmak, Lefl havalisini teskine çal›flmak üzere kendisini o tarafa göndermifl idi. Necati Efendi Esad Pafla’ya itaat etti¤ine piflman ve ondan da h›râsân idi. ‹flkodra’da bulunan Hasan Bey’e gayet mahremane bir mektub tesyîriyle, Esad Pafla’n›n îkâ etti¤i mezâlim ve mehâliki ber-tafsil yazm›fl, müflarünileyhin aleyhinde müttefikan hareket eylemesini istemifl idi! Bizzat Esad Pafla’n›n hikaye etti¤ine göre, bir süvariye teslim olunan bu mektub-› mektûmu mürselün-ileyhi olan Hasan Bey’e götürece¤ine Esad Pafla’ya îsâl etmifl ve bu suretle Pafla münderecât›na vâk›f ve ve mektuba sahib olmufl idi (191). Esad Pafla vakit kaybetmeksizin Necati Efendi’yi Draç’a istedi. Halinden haberdar olmayan mîr-i mumaileyh kalkm›fl Draç’a gelib Pafla’n›n huzuruna ç›km›fl ve kemal-i nezaketle Pafla kabul eylemiflti. Esna-y› mükâlemede bir lisan-› leyyin ile, 262 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 -“Hükûmet aleyhinde harekât-› isyaniyede bulunmak isteyenler hakk›nda kanunen ne yap›lur?” sualini irad etti. Necati Efendi hedef-i maksad›n› bilmedi¤i içün, -“Tabiî idam olunur” cevab›n› verdi. Müteakiben kendisinden ne içün hoflnud olmad›¤›n› sordu. Necati Efendi hürmet ve emniyet ile merbutiyetini iddia eyledi. Pafla mütebessimâne olarak cebinden mektubu ç›kar›b irâe etti. Necati Efendi bafl›na gelecek felaketin fark›na vararak giryan ü lerzân dâmen-i ukûbuna sar›ld› ve bu mektubu sâika-i cinnetle yazm›fl oldu¤u[nu] temine çal›flt›. Esad Pafla asla âsâr-› nefret ve i¤birar göstermeksizin, Berat’a, Ergiri’ye gitmek üzere muhtar oldu¤unu beyan eyledi. Necati Efendi kemal-i flükran ile Berat’a gitmesi müsaadesini arad›. Befl-alt› ehremene terfîkan sevk olundu. Bunlar Draç hâricine ç›kt›klar›nda Necati Efendi’nin âh u zâr›na ve hal-i masumiyetine ac›yarak sebilini tahliye ettiler ve Draç’a avdetle Pafla’y› gördüler. Pafla bunlar›n bafl›nda bulunmufl olan flah›stan Necati’yi ne yapt›klar›n› sordu. Berat’a gitmek üzere Kavaya yoluna kadar sevk etmifl olduklar›n› söyler söylemez, verdi¤i talimata (!!) mu¤ayir ber-hareket olduklar›ndan dolay› atefle gelerek hemen bulub iflini itmâm etmedikleri takdirde cümlesini öldürece¤ini söyledi ve Necati Efendi’nin üzerinde tafl›d›¤› 500 altunu kendilerine bahfl eyledi¤ini dahi ilave eyledi. Bunlar Necati Efendi’y[e] Kavaya kasabas›na karib bir yerde yetifltiler; Pafla’n›n emrine tebaan ve paras›na da tama‘an üzerine hücum ettiler. Hevl-i can ile biçare fluraya buraya koflar. Ve nihayet bir çitten at›larak eline aya¤›na sar›ld›lar. Her uzvunu çeke çeke ve gayet feci olarak pare pare ettiler. Pafla’ya gelib hünerlerinin müjdesini deliliyle beraber verdiler!! (Bu feciay› Pafla’n›n a¤z›ndan iflitti¤im gibi yazd›m). Esad Pafla’n›n ö¤rendi¤i nazariyeye göre, bu misillu cinayetler, fezahatler lazime-i siyaset ve mukteza-y› hikmet-i hükûmet idi!! Meazâlik, kendisinin iltizam eyledi¤i fliddet ne kadar flâyân-› nefret ise, peyk-i müzaheret gibi etraf›nda toplanan erbâb-› nüfuzun gösterdikleri mutâvaat dahi o dereceye câlib-i hayret idi. Ayr› ayr› her birinin hâiz oldu¤u vak‘ u itibar ile Hat›rat 263 Esad Pafla’y› i‘tisâfât-› me’lûfesinden tamam›yla men etmese bile, tadile muktedir idi. Nas›l ki Berat halk›ndan birçok masumînin tevkif ve tecziyesini, Berat mutasarr›fl›¤›n› deruhde etmifl olan Sami Bey Viryon[i]’ye teklif etti¤i zaman, müflarünileyh cesurâne ve mütecellidâne red ile cevab vermifl, emrini geri alma¤a mecbur edüb bunlar› kurtarm›flt›r. Esad Pafla S›rp askerine, S›rp akçesine güvenerek Arnavutluk’a girdi¤i içün, aleyhinde bulunanlar›n lehindekilerden kat kat fazla oldu¤unu bilirdi. Bundan dolay› endifleden hâlî de¤il idi. “Hâin olan hâif olur” kavl-i meflhurunca, kendisi küçük bir muhalefete u¤ramaktan ihtiraz eder, yan›ndakiler ne kadar tabasbus etseler yine onlar› tatmine gayret ederdi. Hiss-i hamiyetle muttas›f olan vatanperverler zaten ve zamanen kendisinden tebaud etmek, her vesile ile halk› ondan tebrîde çal›flmak laz›m idi. Bu lüzumu bizzat takdir ve halk nazar›nda mevki-i manevîsini tahmin etti¤i içün, yan›nda bulunanlar›n fedakârl›k ettiklerine kâni idi. Cenova’da kendisini gördü¤üm zaman, mezâlim-i vâk›as› ve salb etti¤i baz› zevât hakk›ndaki hükm ü karar› üzerine vukubulan sualime karfl›, bir âh-› sert çekerek ›zhar› nedamet ettikten sonra, baz› eflhâsa baya¤› alet-i i¤râz oldu¤unu bile itiraftan çekinmemifl, azim bir ye’s ü teessür göstermiflti. Zaman›n nevâib ü garâibine nazar-› ibretle bak›lmal› ki, Aziz Pafla Viryoni her türlü taaddiyattan müctenib ve kemal-i mülayemetle muttas›f oldu¤u, adeta kimsenin rencide edilmesine raz› olmad›¤› halde, cereyan-› umumîye tâbi olmaktan, Esad Pafla’n›n baflvekaletini kabul etmekten kurtulamam›fl ve hatta rivayet sahih ise, baz› maslubînin evrak-› tahkikiyesi alt›nda yazd›¤› telhislerde, “Arz-› atebe-i ulyâ k›l›nur, ferman” ibaresini ilave edecek derecede âsâr-› za‘f u hirâs göstermifl idi. Halbuki bu cümle ve cemile yaln›z padiflahlara mahsus ve maruz olmakta istimal olundu¤unu biliyordu. Bu müdârâd›r ki, Esad Pafla’n›n ru‘ûnet ü savletini ve gurur-› bâ¤iyânesini artt›rm›fl, her istedi¤ini yapma¤a kâdir oldu¤una kanaat getirmifl idi. Esad Pafla hükmü alt›n[d]a bulunan yerleri idare edebilmek içün bir usul-i muttaride aramazd›. Her türlü ihtimale 264 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 karfl› ‹smail Bey’in Avlonya’da nüfuzunu k›rmak maksad›n› ketm etmemekle beraber, taraftarlar›n› elde edinmek ve bu suretle râk›mu’l-hurûfa bir müddetten beri peyda eyledi¤i husumeti ›zhar etmek istemifl, eviddâm›z› pek fena ürkütmüfl idi. Avlonya’da vâki emlak ü emvâlimizin zabt u müsaderesine emirler vermifl, o¤lum Ekrem’in, bu abd-i acizin Arnavutluk’a duhulümüzü bi-eyyi vechin kân mümânaat edilmesi lâbüd oldu¤unu tamimen yazm›fl idi. Avlonya mutasarr›fl›¤›nda Osman Efendi Hac›’y› ibka ettikten sonra, idare müdiriyetine Fir Kaymakam› Ali Efendi Arslani ve livâ muhasebecili¤ine Kanineli Said Kemal Efendi’yi, polis komiserli¤ine ‹smoftineli fierif A¤a A¤uli, mahkeme riyasetine Ergirili Aziz Efendi Peflkoyi’yi (192), müddeî-i umumîli¤e Avlonyal› Hakk› Mahmud Bey’i, müstant›kl›¤a Kanineli Gani Efendi Tafli ve mahkeme azal›¤[›na] da Hüsnü Efendi Cindi’yi ve Mehmed Efendi Razma ile Kozesli Ahmed Efendi Aliko’yu ve rusumat müdiriyetine Trakasl› Mustafa Efendi’yi tayin eylemifltir (193). Esad Pafla bu icraat› müteakib Avlonya’n›n temfliyet-i umuru ve taraftarlar›n›n teksîri içün ayr›ca bir heyet-i idare tayin ederek bunda Velçeli Ali Efendi Bekir, Kanineli Elmas Efendi Caferi, Avlonyal› ‹brahim Efendi Abdullahi, Trebeloval› Abdurrahman A¤a fiaflka’y›, Trakasl› Alim A¤a Mehmed’i, Ergirili Avukat Behcet Efendi’yi ve Kamil Bey Risili’yi memur etmifltir. Müteahhiren Elmas ve Behçet efendiler nezdine komiser olarak gittikleri içün yerlerine Kanineli ‹brahim Efendi Cindi ve Karabunarl› Ahmed A¤a Durmifli[’yi] intihab eylemifltir. Muhalif ve muvaf›k olarak meydana getirdi¤i bu halita-i idareden sonra Kanineli Zihni Efendi Hamzara’y›, Mahmud Efendi Müftü’yü ve sâir bir tak›m zevât-› masumeyi taraftar›m›z olmalar› bahanesiyle öteye beriye nefy etmifltir. Bu s›rada birader-i büzürgvâr›m Ferid Pafla San Remo’da vefat eylemiflti. ‹talya hükûmeti cenazeyi Avlonya’ya nakle muvafakat ve delalet göstermiflti. Halbuki Esad Pafla cenazenin îsâline ve evladlar›n›n Avlonya’ya gelmelerine mani olmufl idi. Hat›rat 265 Birçok müflkilat ve temenniyâttan sonra, yaln›z üç gün kalmak ve taht-› tarassudda bulundurulmak flart›yla biraderzâdelerimin cenazeyi getirmelerine müsaade etmifl; üç günün ink›zâs›nda, on befl sene hizmetimizde bulunmufl olan fierif A¤a Emin’in a¤z›yla hemen Avlonya’y› terk etmeleri lâbüd oldu¤unu tebli¤ ettirmiflti!! ‹nsaniyet ve adaletle kâbil-i telif olmayan bu muamele-i bâride hayret-i umumiyeyi dâi olmak ile beraber kimse flakk-› flefe etmemifl, evâmir-i vârideyi harfiyen icra ve infaz içün memurîn birbirine müsabakat eylemifl idi. [Esad Pafla] Draç’da Musa Kaz›m’›n dest-i bî-emân›ndan masun kalan saray-› hükümdarîyi bas›yor, milletin, memleketin namus ve haysiyetine vedia olmak üzere Prens zu Wied’in Draç’da terk eyledi¤i eflya-y› semîne ve hasîseyi tamam›yla gasb u gâret ediyor; biat ve mutâvaata ahd u peyman edenler bile buna karfl› itirazda bulunmuyor, avam-› nâs ile beraberlerinde Pafla’n›n cüret ve hareketlerini alk›fllayordu. Meazâlik, menfaati u¤urunda Esad Pafla tedâbir-i lâzime ittihaz›ndan geri durmuyordu! Viyana’da bulundu¤um s›rada ve sevâhilimiz abluka alt›na al›nmazdan evvelce Feyoma’ya göndermifl oldu¤u yapa¤› ve deri yüklü iki sefineyi Avusturya hükûmeti müsadere etmifl ve bu eflyay› satma¤a memur olan Co Morteka’y› dahi derdest ederek Viyana civar›nda vâki bir merkez-i üserâda tevkif eylemifl idi. Co Murteka masumiyetinden ve hal-i mevkufiyetinden bahis ile yazd›¤› bir mektub üzerine, Hâriciye Nezareti’ne gidib habsi esbab›n› istîzâh ve tahliyesini rica etmifl idim. Dosyas›n› buldular. Esad Pafla’n›n adam› oldu¤unu ve pek tehlikeli bir flah›s idü¤ü[nü] beyan ile, ihlâ-y› sebili flöyle dursun, münasebette bulunmamakl›¤›m lüzumunu cevaben alm›fl idim. Bir eyyâm sonra bu adam Viyana’ya gelib beni ziyaret eyledi ve hakk›ndaki delaletimden dolay› flükranelerde bulundu. Halbuki bana verilen cevab menfi idi. Nefsü’l-emrde delaletim müsmir olamad›¤› içün halâs›na bir çare bulamam›flt›m. Tahkik-i keyfiyet eyledi¤imde, Esad Pafla ‹mparator’un yevm-i mahsusunda olan A¤ustosun 19’unda Avusturya niflan›n› hâ266 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 mil ve ferik üniformas›n› lâbis olarak li-ecli’t-tehniye Avusturya konsolosunu ziyaret etti¤i içün Konsolos Mösyö Lahanç bervech-i mutad teflekküre gelmifl, Esad Pafla Viyana’da mahpus bulunan adam› k›rk sekiz saat zarf›nda tahliye olundu¤u haberi gelmezse (!!) daire-i hükûmetten sa¤ u salim ç›kmas› mümkünsüz olaca¤›n› kemal-i nezaketle ve fart-› mülayemetle söylemifl, Mösyö Lahanç dahi Pafla’n›n müsaadesiyle bu kara haberi flifre bir telgrafname ile Ballplatz’a bildirmiflti. Saat-i muayyenede Pafla’n›n adam› tahliye olundu¤u[nu] ve arzusu vechile Zürih’e gitmesine ve Feyoma’da mevkuf bulunan gemilerin hamuleleriyle beraber avdetlerine müsaade olundu¤unu anlad›m. Esad Pafla, Aziz Pafla’n›n taht-› riyasetinde olarak bir Heyet-i Nuzzar ile ve on befl kifliden mürekkeb bir Meclis-i Ayan ile (Mustafa Ndroki reis-i sanî idi) tedvir-i çarh-i idare etmifl ve Avusturya ordular›n›n Draç’a gittiklerinden bir gece evvel Draç’dan müfarakat etmifl idi. Bu müddet zarf›nda ‹ngiltere, Fransa, ‹talya, S›rp ve Yunan devletleri, hükûmetini tasdik ve kabul etmifl, Draç’da bulunmufl olan süferâ Esad Pafla’n›n nam›na itimadnamelerini tecdid ederek son gününe kadar Draç’da kalm›fllard›r!! ‹¤tisâbât Draç’da ve Prens zu Wied’in ikametgâh›nda vukubulan i¤tisâbât üzerine (194) resmen sefaretimizden aran›lan ve Waldenburg’dan al›n›b Viyana’da ‹talya Sefaretine tevdi k›l›nan bir defterin elimizde kalan müfredata nazaran eflya-y› ma¤sûbenin k›ymet-i mecmûas› ikimilyon marktan, yani 125.000 altundan dûn de¤ildir. Bunlardan Esad Pafla’n›n al›b el-hâletü hâzihi hareminin elinde kalm›fl oldu¤unu tahmin etti¤im k›sma gelince: K›rk sekiz kiflilik simden mamul sofra tak›m›, Altun kaplamal› yirmi dört kiflilik çerez tak›m›, Simden yirmi dört kiflilik çay tak›m›, Hat›rat 267 Zer ü simden mamul gayet k›ymetli bir dikifl tak›m›, Simden mamul kaz fleklinde ve bisküvi vaz‘›na mahsus dört adet vazo, Ahcâr-› semeniye ile murassa zer ü simden mamul yirmi kadar vuhûfl ve tuyûr heykelleri, Murassa iki adet büyük b›çak (195), Saksonya mamulat›ndan büyük bir grup (196), Saksonya ve Sevr mamulat›yla müzeyyen sekiz adet pandül ve onlar gibi sekiz çift flamdan, Alt› parça sim ü zerle müveflflah esliha-i atika (197), Yirmi befl parça esliha-i cedide, K›rk parça büyük-küçük tunçtan mefru¤ u mamul heyâkil, Dört-befl yüz parça ketenden peçete ve sofra örtüleri, Üç yüz kadar ketenden yast›k ve çarflaf ile yatak örtüleri, On kadar ifllemeli, yüklü ve ipekli yatak örtüleri, ‹fllemeli Avrupakârî antika yirmi adet masa örtüleri, Romanyakârî birçok örtülerle yast›klar, ‹ki adet k›ymetdar valide flal›, ‹ki binden ziyade porselen sofra tabaklar›, Enva‘ meflrubata mahsus evâni-i nefise ve züccaciye, Simden ve y›ld›zl› tunçtan ve Sevr mamülat›ndan olan müzeyyen çekmeceler, Saks[›] ve sâire mamülat›ndan yirmi kadar enfes flukufedân, Pek k›ymetli olarak yirmi kadar minyatür, Elli kadar k›ymetdar levhalar, K›rk kadar bavul ve sand›k, Birçok elbise-i zatiye ve nisaiye. Esad Pafla’n›n ald›¤› bu eflya-y› nefisenin birço¤unu haremi Napoli’ye gelib birkaç gün ârâm etti¤i s›rada beraberce getirmifl ve guya caddesinde vâki Marg›liçli bir antikac›y› davetle birer birer k›ymet takdir ederek ‹sviçre’ye geçirmiflti. Muahharan han›m ‹stanbul’a geldi¤inde bu sand›klar›n bir k›sm›n› hanesinde h›fz ve bir k›s›m eflyay› Prens’in arma ve nam›yla müveflflah olduklar› halde verdi¤i müdebdeb ziyafetlerde istimal eylemifl idi. Esad Pafla Cenova’da bulundu¤u müddetçe bütün bu nevâdiri teflhirden hazer etmezdi ve her soranlara Prens zu Wied’in haks›z olarak kendisini tenkil ve 40.000 altun kadar ›zrar etti¤i268 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ne mukabil ald›¤›na beyandan çekinmezdi! Vefat›nda han›m›n ikametgâh›nda mesdûd kalan sand›klar› damad› Hakk› Bey verese-i ga[ibe] nam›na kassâma temhîr ettirmifl ise de, han›m taraf ve takribîni bulub açm›fl ve cümlesine sahib ç›km›flt›r! Tafl›mas› güç ve a¤›r eflyan›n ve hal›lar›n k›sm-› küllîsini Esad Pafla Korfu’da ve bir hane derununda vaz‘ edüb, el-yevm hükûmet-i mahalliyenin taht-› nezaretinde olarak orada mevcud ve mahfuzdur (198). Levâyih-i nefiseden ve i¤tisâb olunan karakalemle alt› aded stampa, Prens zu Wied’in aile-i asliyesinin metrukat-› kadîmesinden idi. Ve bunlar 90.000 mark k›ymetinde idi. Esad Pafla böyle ka¤›t parçalar›ndan ve bunlar›n k›ymetlerinden anlamad›¤› içün, bunlar› ve tarihî iki adet tüfengi Mösyö Aliotti’ye hizmetine mükafat olarak verildi¤in[i] iflittim. Döfl[e]meye ait ve stil üzerine yap›l›b pek k›ymetli say›lan ba[n]yolar, aynalar ve dolaplarla camekânlar, sandalye ve kanepeler flunun bunun eline düflüb heder olmufltur. Gayet cins bir binek at›n› Esad Pafla Karada¤ Kral›’na hediyeten göndermifl ve eyer ve araba tak›mlar›n›, otomobilini ve arabalar›n›, bargirlerini kendisi al›koymufl idi. Bunlardan mâadâ, matbahda ve kavlarda ve saray›n cihât-› muhtelifesinde 200.000 frankl›k meflrubat-› mütenevvia ve eflya-y› sâire var idi. Harb-i Umumî Harb-i Umumî bafllam›fl idi. Herkes endifle-i akibetle bir keflmekefl-i efkâra dalm›flt›. Hayretli ve muzlim günlerde yaflama¤a mahkum idik. Arnavutluk[’un] bafltan bafla müdhifl bir harbin sahas› olmak ihtimali var idi. Sekene-i memleket bir fetret ü felakete maruz idi. Payitaht›n muhasaras› esnas›nda halk›n ve hükûmetin göstermifl olduklar› acz ü tereddüd Prens zu Wied’in a‘mak-› ruhuna tesir etmek ile da¤dâr idi. Arnavutluk’ta sükûn u huzur devresinin kariben avdet edebilece¤inden ve Harb-i Umumînin tevlid edece¤i mesâibden masûn kalaca¤›ndan nevmîd idi. [Prens] Draç’dan hareketle li-ecli’l-ikâme Hat›rat 269 Lugano’ya gelir gelmez, râk›mü’l-hurûfa bir telgrafname ile flehr-i mezkur[a] azimetimi emr eyledi. Hasbe’l-usûl hem veda etmek hem de yolda duçar-› müflkilat olmamak içün, süferâya mahsus bir seyahat varakas› almak üzere Hâriciye Nezareti’ne gittim. Kont Berchtold ziyaretimden haberdar olur olmaz yan›na davet etti. Almanya ordular›n›n muzafferiyât› tevâli etti¤inden ve Prens zu Wied Almanya ordusu ümerâs›ndan olub, fleref-i zaferden hissedar oldu¤u takdirde âtiyen kendisi müstefid olaca¤›ndan bahisle, hizmet-i askeriyeye rücu etmesi[nin] münasib olaca¤›n› anlatt› ve suret-i hususiyede bu mütalaay› Prens’e arz etmekli¤imi ihtar eyledi. Lugano’ya vusulümle beraber Hükümdar’›n ne suretle Draç’› terk etmifl oldu¤unu anlad›¤›m gibi, Kont Berchtold’un vasâya-y› mahsusas›n› hiçbir mütalaa beyan etmeksizin arza müsâraat eyledim (199). Müflarünileyh o s›rada bîtaraf bir memlekette kalmak arzusunda idi. Binaenaleyh, hizmet-i askeriyeye girib de harbe ifltirak etmek istemezdi. Fakat biraz sonra Almanya ordular›n›n Rusya ve Fransa üzerine kazand›klar› muvaffakiyat tevâli ettikçe fikr ü azminden nükûl etti. Viyana’ya avdetimden birkaç hafta sonra Almanya’ya gidib bir vazife-i askeriyenin bafl›nda bulunmak istedi. Müflarünileyhin bundaki maksad-› aslîsi, S›rbistan’da ve Arnavutluk’un etraf u civar›nda Avusturya ordular›n›n icra etmekte olduklar› harekât-› askeriyede Arnavutluk hükümdar› s›fat›yla bir k›ta-i askeriyenin bafl›nda bulunmak üzere Avusturya’n›n muvafakat›n› istihsale mün‘at›f idi. Bu suretle hem kendisinin mevki-i bülendini muhafaza edebilecek ve hem de Arnavutlar›n üzerinde icra-y› nüfuz ile daimî bir temasta bulunacakt›. Bu sureti bir kat daha tervic edebilmek içün, seryaveri Ekrem Bey’i ve refakatinde bulunmufl olan Avusturyal› Mösyö Buhir [Bucher?]’i Viyana’ya göndermifl; birlikte olarak Hâriciye Nezareti’ne müracaat etmekli¤imizi emreylemifl idi. Halbuki Hâriciye Nezareti, Avusturya ordular›n›n harekât-› umumiyelerinin do¤rudan do¤ruya Erkân-› Harbiye-i Umumiye’ye merbut olub, ecnebî bir zat›n nam›na veya onun kumandas› alt›nda hareket etmek 270 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ihtimali olamayaca¤›n› ve ancak Almanya devleti bir k›ta-i askeriyeyi Prens zu Wied’in kumandas›yla sevk eyledi¤i takdirde memnunen buna müzaheret edilece¤ini beyan eyledi (200). Prens buna muvaffak olamam›fl ve Avusturya ordular› S›rbistan hududunda ma¤lub ve galib olarak harekâta devam eylemifltir. Bu müzakerât›n cereyan› s›ras›nda ‹talya hükûmeti bir hadisei âdiyeyi vesile tutarak Avlonya’ya asker ç›karm›fl, flehri ve havalisini idaresi alt›na alm›fl idi. Romanya Kral› ve Avusturya’n›n pek samimi dostu olan fiarl dahi bu esnada vefat eylemifl idi. Her iki devlete karfl› Avusturya’n›n göstermifl oldu¤u müsaadât-› mahsusa Harb-i Âlemflumule girmelerini men edememifl, evvelen ‹talya ve müteakiben Romanya devleti ifltirak etmifl oldu¤u içün, Prens zu Wied’in mevkii tamam›yla de¤iflmifl, s›rf Avusturya’n›n veya bi’n-nisbe Almanya’n›n temin-i emn ü itimad›ndan baflka bir ümid ve melce’ kalmam›flt›. Binaenaleyh, ister istemez Almanya hizmet-i askeriyesine rücu‘ etmekte muztar idi. Bu vazife-i askeriyesini deruhde ettikten sonra, bir aral›k ikinci defa olarak Viyana’ya mütenekkiren geldi (201). O günlerde Avusturya ordular› ‹flkodra’y› ve bi’t-tedric Tiran’› ve Draç’› zabt eylemifl (202, 203), Bulgaristan Kral› dahi Viyana’ya gelmifl ve Arnavutluk üzerine müzakerât-› mühimme cereyan etmeye bafllam›flt›. Malumat-› sahiha ve mevsukama göre, Bulgarlar evvelce S›rplar›n Arnavutluk’ta zabt u istila ettikleri bilcümle havaliyi mülklerine ilhak etmek istedikleri gibi, Karada¤’a geçen yerleri dahi arayorlard›. Viyana’da bu metâlib-i mufritay› tadil etmek üzere Harbiye Nezareti u¤rafl›yor, P[r]izren’e kadar Bulgarlar›n gelmesi ve ‹pek ile Yakova’n›n ve havalisinin Arnavutluk’a takarrur ediyor [olmas›] ve bu suretle Avusturya ve Almanya’n›n bol keseden Yunanistan’a vaat etmifl olduklar› Ergiri ve Görice’ye mukabil, havali-i mezkure ile telafi-i mâ-fât edilmek isteniliyordu. O s›rada Baron Burian45 Hâriciye naz›r› idi. Bu zat Arnavutluk’un tevessü‘üne de¤il, hatta muhafaza-i mevcudiyet etmesine bile muhalif ve muar›z idi. ‹stanbul’da ve Sofya’da geçirdi¤i eyyâm ile guya fiark’›n ahvâl-i umumiyesine kesb-i vukuf etmifl Hat›rat 271 olmas›yla müfltehir idi. Halbuki k›r›k dökük baz› Türkçe tabirat-› âmiyâneyi ezberlemekten baflka bir meziyeti yok idi. Balkanlar’da sâkin olan akvâm›n âmâl ü ahvâlini bilmez ve alelhusus Avusturya’ya bunlardan hangisinin yâr u yaver olaca¤›n› hiç anlamazd›. Tedâbir-i siyasiyece bir mekteb-i ibtidaî muallimi derecesinde nüfuz-› nazara malik ve cesaret-i medeniyeden bütün bütün bî-nasib idi. Mevki-i iktidara gelmesiyle Avusturya siyaseti mihverini de¤ifltirmifl, Burian’›n nazar›nda Arnavutluk bir emr-i mevhum gibi kalm›fl idi. Baflta Marflal Konrad oldu¤u halde, heyet-i askeriye Arnavutluk’un emr-i muhafazas›n› ve suret-i tevessü‘ünü iltizam ediyordu. Prens zu Wied iki kere Burian’› ziyaret etmek istemifl ise de, birincisinde Bulgar Kral› Viyana’da bulundu¤u ve Arnavutluk hududu hakk›nda müzakerât cereyan etti¤i içün bir su-i tefsire mahal kalmamas› bahanesiyle kabulden istinkaf etmifl ve ikincisinde baflka bir günde ta‘lik-i mülakat edilmesi mazeretiyle cevab vermiflti. Daire-i askeriyenin ›srar ve talebiyle Arnavutluk’un tarz-› idaresine dair mütalaat-› zatiyemi Hâriciye Nezareti sual eylemifl ve bu babda taraf›mdan bir layiha tanzim olunarak nezarete tevdi k›l›nm›fl idi. Layiha-i mezkure, mebsut olan usul-i idare-i memleketin ahvâl-i dâhiliye ve mülkiyesine karfl› istiklal-› millîmizin muhafazas› ve Prens zu Wied’in nam›na icra-y› hükm ü hükûmet edilmesi esas›na müstenid idi. Nezarete kable’l-i‘tâ, Himburg fiatosu’nda bulunan hükümdar-› müflarünileyhe arz u takdim ve kendi kalemiyle tercümenin baz› cihetlerini tashih etmek ile yeniden tebyiz ettirerek nezarete teslim eyledim. O gün nezaret nam›na beyan-› flükran edilmifl ise de, ertesi gün alessabah erkân-› nezaretten Mösyö Rappaport telefonla bizi davet eyledi. Mülakat eder etmez layihan›n idareye ait olan aksâm› flâyân-› kabul ise de, Avusturya devletinin kuvâ-y› askeriyesi taraf›ndan idare edilmesi tabiî olan bir k›ta-i müstevliye üzerinde bir hükümdar-› ecnebînin (!!) nam›na icra-y› hükûmet edilmesi mümkünsüz oldu¤undan bu cihetin tayy ü tadili nezaretçe matlub oldu¤unu anlatt›. Halbuki arad›klar› layihay› kemal-i itina ile yaz›b vermekteki maksad-› aslî o ciheti temin272 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 den ibaret oldu¤u ve bizce Avusturya ordular› dahi istiklal-i millîmizi muhafaza flart›yla ve taahhüdüyle memleketimize sellemehu’s-selam girdikleri içün buna muvafakat etmekte mazur oldu¤umu söyledim. Mösyö Rappaport derhal laz›m gelenlere malumat vermekle, müsteflar-› nezaret makam›nda olub o s›rada azim bir hükm ü nüfuza malik olan Kont Forgach46 beni yan›na davet eyledi. F›kra-i mezkurenin tayyi lâbüd oldu¤unu beyan ile beraber, -“Avusturya ordular› Prens zu Wied’e jandarma hizmeti ifa edemez” dedi. -“Bence tervic ü kabul edilmesi matlub olan idare[nin] mutlak istiklalimizi temin ü ihtiva etmesi lâbüd olub, bu fikr ü emele mu¤ayir bir tarz›n tervicine mecburiyetim yoktur” dedim. Forgach heyecanl› bir tav›r ile, -“Avusturya Hâriciye Nezareti’nin arflivlerinde böyle bir varakan›n bulunmas› ve nezaretin buna nazar-› i¤maz u müsamaha ile bakmas› mümkünsüzdür. Binaenaleyh bunu al›b tadil etmekli¤im elzemdir” cevab›n› verdi ve gayet a¤›r bir tav›r ile ka¤›d› bana uzatt›. Naz›r Burian’›n Arnavutluk üzerine besledi¤i fikr-i menhusu ve makusu tamam›yla bildi¤im ve bu ›srar[›n] dahi onun siyasetinden ileri geldi¤ini anlad›¤›m içün, Forgach’›n inad ü temerrüdüne karfl› sükuttan ve daha a¤›r bir tecavüze maruz kalmamak içün varakay› almaktan gayr› çare olmad›¤›n› gördüm. Ve bir daha buna dair bahs ü münazarada bulunmak istemedim. Ertesi günü Prens zu Wied’i gördü¤ümde, layihan›n mecmu‘-› muhteviyat› tensib edilmifl ve yaln›z bir f›kras›na iliflilmifl oldu¤unu söyler söylemez, iliflilen f›kray› anlayarak müteessir oldu. O günden itibaren Avusturyal›lar›n istiklal-› millîmize nihayet vermek ve Arnavutluk’ta bulundukça bizi mahkumen idare etmek istediklerini anlad›m. Ahvâl-i âtiye bu hakikati bize pek ac› göstermifl, Avusturyal›lar›n bi-eyyi vechin kân istiklalimizden bahs etmeyi bile zâid görmüfl ve meazâlik Arnavutluk’ta bu muamele-i ahd-flikenâneye karfl› kimse lüzumu derecesinde ehemmiyet vermemifltir!! Hat›rat 273 Muhakeme Âlemin bunca vukuat-› mühimmesi s›ras›nda Prens zu Wied’in eyyâm-› saltanat› ehemmiyetten ari bir hadise-i adiyeden madud olabilirse de, o eyyâm sabahü’l-hayr-i istiklalimizin dem-i inflirak› ve ayn› zamanda savâik-i isyaniyenin mebde-i infilak› olmak itibariyle, tarih-i millîmizin en mutena sahaifini iflgale ve muhakemât-› dûrâdûr ile ta‘mik-i ahvâle lüzum vard›r, san›r›m (204). Prens’in Prusya hizmet-i askeriyesine rücu etmesinden dolay› hukuk-› mülkdârîsi[nin] haleldâr ve Arnavutluk[’un] dûçar-› mazâr oldu¤u iddia edenler vard›r. Bunlar›n fikrince müflarünileyh bîtaraf bir memlekette kalma¤a devam ve orada suret-i zâhirede bir heyet-i hükûmet teflkiline k›yam etseydi, kendisi hâlen ve âtiyen hakk-› saltanat›n› muhafaza etmifl ve Arnavutluk tamamiyet-i mülkiyesini s›yanet edebilecek bir vaziyette kalm›fl olacakt›. ‹talya beylik vapuruyla seyahatine müsaade olunmas›ndan ve ‹talya topra¤›nda mazhar-› tekrîmât oldu¤undan bahisle teflekkürü havi Ancona’dan Prens’in ‹talya Kral›’na çekti¤i bir telgrafnameye, [Kral’›n] dost bir hükümdara yaz›lacak bir tarz-› nazikane ile Venedik’e vusulünde cevab vermifl oldu¤unu dahi delil tutmaktad›rlar!! ‹tikad›mca bu iddia vâhîdir. Zira Prens zu Wied’in ›skât› ve Esad Pafla’n›n takviye-i nüfuzu içün Aliotti ile Kastoldi’nin icra etmifl olduklar› entrikalardan sonra, Prens’in hal ü istikbalde ‹talya’ya istinad etmesinde imkan kalmam›fl idi. Cihât-flumul olan Harb-i Umumî esnas›nda Almanlara karfl› gösterilen nefret-i âmme ise her tahmin ü tasavvurun fevkinde idi. Prens zu Wied[’in] dahi ondan reha kalmas› muhal-ender-muhal idi. Birbirini vely ü teâkub eden vukuat gösteriyor ki, muharibler[in] Arnavutluk’u bîtaraf bir memleket olarak tanamalar› ve mesâib-i harbiyeden masun tutmalar› mümkünsüzdü. ‹talya daha harbe girmezden ve Prens Almanya hizmet-i askeriyesini kabul etmezden evvel, Londra Konferans›n›n mukarrerât-› sâb›kas›na bedel Londra Muahede-i Hafiyesinin muhteviyat-› mefl’umesi ikame etmifl, 274 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 hükûmetin siyaset-i âtiyesine zemin-i âher haz›rlam›flt›r. Bu vaziyeti ne Kral’›n çekti¤i telgrafnamedeki tabirat-› nezaket-âyât ve ne de Prens’in hizmet-i askeriyeye girib girmemesi meselesi tebdil edebilirdi. ‹talya Esad Pafla’ya yarayabilecek bir hükûmet-i ‹slâmiye ile ve küçük bir Arnavutluk’la iktifa ediyor, Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiyesini, hukuk-› hükümdarîsini art›k nazar-› itibara alm›yordu. Londra Muahedesinde “Hükûmet-i ‹slâmiye” nam›yla yad ettikleri bir k›ta-i mümtazenin re’sikâr›nda Protestan ve Alman bir prensin vücudunu ve hakk-› hükûmetini ne kendisi ve ne de müttefikleri tanayabilirdi. Avusturya devletine gelince, bey‘u men yezîd suretinde Arnavutluk’un eczâ-y› asliye ve kavmiyesini ‹talya’ya, Yunana ve Bulgarlara terk etmekten hazer etmemifl, Londra Konferans›nda kabul etti¤i hudud u mevcudiyeti en evvel fesh ü neshe mecbur olmufl idi! Malumdur ki, 16 May›s 1915 tarihiyle ‹talya’ya verdi¤i son notada, hudutça tashihata ve hâriçte her türlü müsaadata müheyya oldu¤unu bildirdi¤i gibi, ‹talya devleti bîtaraf kal›rsa Avlonya üzerinde hakimiyetini dahi tanad›¤› ve Arnavutluk’tan suret-i katiada kat‘-› taalluk (dezentrese)47 etti¤ini bildiriyordu. Avusturya rekabet-i siyasiyesi art›k ortadan kalkm›fl, herfleyin flekl-i aslîsi de¤iflmifl idi. ‹talya devleti Adriyatik havzas›n›n muvazenesini ve kendisinin hakimiyet-i bahriyesini temin etmek üzere Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiyesini s›yanet, yani dûr-endiflâne hareket edece¤i yerde zay›f ve ünsiyette sakîm ü sehîf bir reye (Baron Sonino’ya) tebaiyetle, dem-i vabestesinde bulunan S›rbistan ile ve henüz hal ü hareketi ve ne tarafa meyl ü ra¤beti taayyün etmeyen Yunanistan ile, Arnavutluk’u paylaflma¤a karar vermifl idi. Bu seyyienin ‹talya’ya kaça mal oldu¤unu veya ne kazand›¤›n› bilemezsem de, yâd-› hazîni ilelebed Arnavutlar›n kulûbunda payidar oldu¤unu kimse ketme lüzum görmez san›r›m! (205) Düvel-i müttefikan›n davet-i ittifakcuyânelerine icabet ve aheng-i cenk ile memleketini duçar-› felaket eden Karada¤ Kral› Avrupa’n›n ma‘deletine, ‹talya’n›n meveddet ü samimiyeHat›rat 275 tine istinad etmifl, son dakikaya kadar ‹talya’dan fekk-i rab›ta-i münasebet etmemifl oldu¤u halde, kendisi tac ü taht›ndan ve ahalisi her türlü hukuk-› hürriyet ü idareden mahrum kalm›fl, müttefikler nazar›nda nîk nam›n› bile kaybeylemifltir! Arnavutluk Hükümdar› dahi Draç’dan gider iken bilcümle esâs-› beytiyesini, eflya-y› semeniyesini Kontrol Heyetinin, yani Avrupa düvel-i muazzama mümessillerinin yed-i emanetinde vedia b›rakm›fl iken, göz göze gasb olunmufl ve bunlardan bir k›sm› Brindizi gümrü¤ünden imrar oldu¤u s›rada tutulmufl, kimse ibraz-› ma‘deletle redd ü iadeye himmet ü delalet eylememifltir! ‹talya Kral›’na müracaat›n neticesi olarak Esad Pafla’n›n elinden Mösyö Aliotti’nin gûya kurtar›b da Almanya’ya götürdü¤ü yedi-sekiz sandu¤un içinden yaln›z destelerle papye48 flifonlar ve matbahda boflanm›fl teneke kutular ç›km›fl, bilcümle eflya-y› k›ymetdar iki gâretgerin dest-i bî-eman›nda kalm›flt›r! Bu derece hak-flikenâne ve dürüstâne bir muameleye hedef olan bir hükümdar ecânibin nigah-› re’feti sayesinde tac u taht›n› muhafaza edebilece¤ini düflünmekli¤imiz bile hata oldu¤una kanaat-› kâmilem vard›r. ‹talyanlar›n Harb-i Umumîye ifltirak veya adem-i ifltiraki gibi bir hayat ü memat meselesi karfl›s›nda bulunduklar› hengâmda baz› ricâl-i Osmaniyyenin ‹talya hükûmetinin mukarrerât-› müstakbele-i karibesi hakk›nda ne derece bîhaber olduklar›na dair bir fikir peyda edilebilmesi içün âtideki bir mükalemeyi burada tesbit eyliyorum: ‹talya’n›n Harb-i Umumîye ifltirakinden birkaç gün mukaddem bir maslahat-› hususiyem içün Roma’ya gitmifl idim. Grand Otel’in dehlizlerine girer girmez, karfl›ma Selanik Mebusu Karasu Efendi ile Mebus Midhat Bey ç›kt›lar. Karasu Efendi’ye, -“Hayrola, yollar›n kapanaca¤› bir s›rada burada ne gezersiniz?” der demez, iki mebus bizi bir kenarda istîzâh ederek, ‹talya düvel-i mü’telifenin grubuyla harbe girib girmeyece¤indeki int›baat u istitla‘at›m› sual eylediler. Ben de cevaben, -“‹talya harbe haz›rlanmam›fl oldu¤u içün, bir seneden ziyade vakit kazanm›fl ve iyi-fena tehiyyât›n› istikmal eylemifltir. 276 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Müstemlekât›n› ve dâhildeki galeyan› ve alelhusus kömürden bed’ ile en küçük mevadd-› ibtidaiyesini hâriçten celbe mecburiyeti ve harb limanlar›nda bugüne kadar bir guna haz›rl›kta bulunmam›fl olmas› keyfiyeti nazar-› dikkate al›n›rsa, ‹tilaf grubuyla harbe girmeye karar vermifl oldu¤una flübhem yoktur” dedim. Karasu Efendi itminan-› tam ile, -“Monfler, bir saat evvel ‹talya’n›n fikr ü arzusu harbe ifltirak etmek idi. Fakat verdi¤imiz teminat ve ald›¤›m›z malumat üzerine, ‹talya art›k harbden vazgeçmifl, külliyen bîtaraf kalma¤a karar vermifltir. Bunun aksine hareket edecek olan bir hükümdar ve bir heyet-i hükûmet as›l›r. Masonlar›n en büyük reisi ve mahfel-i kebiri ‹talya’n›n harbe girmeyece¤ini dedikten sonra, ‹talya’da bir kuvvet yoktur ki ‹talya’y› harbe teflrik eylesün” dedi! Bu teminata ra¤men ‹talya harbe girmifl, Masonizm kuvveti de bir müddet sonra mahv olmufltur. Devlet-i Osmaniyye nam›na roller çevirmeye memur olan Karasu ise mütareke eyyâm›nda Roma’ya gelib Palas Oteli’ne onyedimilyon ‹talya liras›na müflteri ç›km›fl ve bu suretle nam u flan kazanmak istemifl ve bir hayal-i bât›l gibi, Devlet-i Osmaniyye’nin tahminat› tersine dönmüfltür. ‹talya ‹stilas› Ergiri ve Görice sancaklar›n› istila eden eflk›ya-y› Yunaniye, önlerine rastgelen sa¤ir ü kebir, inas u zükur bilcümle ehl-i ‹slâm’› öldürüyor, alabildikleri eflya-y› menkuleyi nehb ü gâretten sonra her taraf› atefller içinde b›rak›yorlard›. Ahali-i ‹slâmiye her türlü esbab-› mukavemetten mücerred olduklar› halde, kimi hükm-i kadere serdade-i itaat ve kimi mehd-i istiklal-› millî olmas› itibariyle taarruzdan masun oldu¤unu tahmin eyledikleri Avlonya’ya ilticaya müsâraat ediyordu. Bu suretle, çoluk çocuktan mürekkeb binlerce kafileler Avlonya’ya geliyor, kasaban›n dâhil ve civar› günden güne pek Hat›rat 277 feci bir manzara ile meydan-› haflr ü neflri and›r›yordu. Aç ve bî-ilaç enva mehâlike ve fliddet-i burudete maruz ve muhtac kalan bu felaketzedeler zeytin a¤açlar›n›n alt›nda ve çitten yap›lm›fl barakalar içinde bar›nma¤a çal›fl›yor, yüzlerce masumîn[e] bu mesâkin-i sahîfe medfen oluyordu. Draç hükûmeti muhâsamât-› dâhiliye ile ve temin-i mevcudiyeti ile u¤raflt›¤› içün, imdad etmeyi hat›ra bile getirmedi¤i gibi, Avlonyal›lar›n ›zhar eyledikleri muavenet-i fedakârâne dahi muhacirînin sefaletine karfl› çaresâz olam›yordu. Muhacirîn-i merkumenin hergün ref‘ u ismâ eyledikleri sadâ-y› infial ve enîn-i melâl Avlonyal›lar› son derecede ürkütmüfl, hududu tehdit eden Yunanîlerin etrafa saçt›klar› ahbar-› muvahhifle herkesi ra‘fledâr-› dehflet etmifl idi. Ruesâ-y› ruhanîden bir cemm-i ¤afir evvela Avusturya konsolosuna müracaatla Yunanl›lardan s›yanete delalet etmesini rica etmifl ve fakat konsolos ‹talya ile bir mesele hudûsüne sebebiyet vermemek içün bunlar› tak›m›yla ‹talya konsolosuna sevke mecburiyet görmüfl idi. ‹talya konsolosu alelkaide devletine malumat i‘tâ edece¤i cevab›yla bunlar› savm›fl, bir guna ümid-i halâs u necat vermemiflti. fiayiat-› vâk›aya göre, ‹talya konsolosu müracaat eden bu zevâta tahriren davet ü niyazlar›n› icra etmelerini teklif etmifl ve onlar da birçok münakafla ve münazaradan sonra Temenniyat-› Umumiye nam›yla ve kendi imzalar›yla bir varaka vermifller imifl. Ahali bafltan bafla ye’s ü hüsran içinde kalm›fl iken, 1914 senesi Kanun›evvelinin 25’inde ‹talya devleti evvela iki beylik vapurunun mürettebat›ndan üç yüz nefer ve sonra Colonel Moska kumandas›yla bir alay “bersalyer”[i] Avlonya’ya ç›kard›. Konsolosla kumandan taraf›ndan vukubulan ilana göre, bu tertibat ‹talya tebaas›yla mahmilerini s›yanet etmek ve mültecileri îvâ ve iafle eylemek gibi pek adî bir maksada müstenid idi. Halbuki tebaa denilen üç-befl arabac› ve kundurac›n›n muhafaza-i hayat› içün bu ihracata lüzum olmad›¤› derkâr idi. Onlar› hemen al›b bir vapura irkab etmek mümkün idi. Mahmi nam›yla yad etmek istedikleri Avukat Ergirili Yorgi Çako Efendi, hayat›n› hiçe sayan ve ‹talyanlara birkaç gün evvel yanaflan 278 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 bir ser-i azade idi. Bunun himayesini vesile-i iflgal saymakda imkan tasavvur olunmad›¤› gibi, kendisi dahi böyle bir müracatta bulundu¤u farz olunsa bile, her fleye muhtemil bir merdi deryadilin s›yanet-i nefsi içün bir memleketin zabt›n› tervic ü tesri‘ eden bir hak ve kanun yoktur (206). Mültecilere gelince, bunlar›n mübtela olduklar› ilel-i mütenevvia ve mesâib-i fledide üzerine, hasbe’l-insaniye her türlü muavenetin icras› sevab olmakla beraber, koca bir devlet nam›na bunlara tevzi olunan bir miktar edviye ve birkaç parça elbise-i hasîse vesile-i istila olamazd›. ‹talya asker ç›kard›¤›n›n ertesi günü, Sazan Adas›nda vaki San Nikola sahilinde bir batarya top tayin etmifl ve 14 Teflrinievvel 1914’de Sazan’› zabt eden Yunanîleri hemen aday› terk etmelerine davet etmifl olmas› üzerine, ada ‹talya devleti nam›na istila olunmufl, adan›n müteflekkil oldu¤u iki tepeden birine “Viktor Emanuel” ve di¤erine “Elena” tepesi ünvan› verilmifl, ihtifalât-› diniye ve askeriye ile livâ-y› muzafferiyetleri çekilmifltir. ‹talya muharrirîn-i siyasiyesinden Amade Tocani’nin ifflaat›na inan›lmak laz›m gelirse, ‹talya’y› Arnavutluk’a ayak atmas›na, Avlonya’y› zabt etmesine sevk ü icbar eden hâlet Arnavutluk’ta hükümfermâ olan fetret idi. S›rpl›lar›n, Karada¤l›lar›n ve Yunanl›lar›n müddeayât›na nihayet vermek içün bu sevkiyat-› askeriyeye lüzum görmüfl ve hatta Londra mukavele-i mahude ve menhusesinin Arnavutluk’a ait mevadd›[n›] kabule bile muztar kalm›fl imifl.* Muharririn bu babdaki maksad› ‹talya’y› tebriye ve Arnavutluk’u himaye etmeyi, yoksa ‹talya menâfi-i hususiyesini temine mecbur oldu¤unu göstermek midir, anlafl›lam›yor. Zira Londra Muahedesiyle Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiyesi ortadan kalkm›fl, ‹talya kendi eliyle ayn› düflmanlara taksim ü tevzi etmifl oldu¤u gibi, feyz u hayat› olamayan ve ne zaman ol* Avlonya’n›n istila olunup olunmamas› keyfiyeti[nin] “Kotsi du Korn”da müzakere s›ras›nda Baflvekil-i sab›k Mösyö Giolitti pek fliddetli bir lisan ile istila aleyhinde bulundu¤u ve ‹talya’da bilcümle erbab-› ukûl bu fikr-i savab›n lehinde kald›¤› muahharan neflr olunan vesaikten anlafl›lm›flt›r. Hat›rat 279 sa bir menfaat-i münferideye mukabil taviz suretiyle terki tabiî olan bir k›ta-i müfreze halinde b›rakm›fl idi. Bu suretle, ‹talya Arnavutluk üzerinde ne Avlonya’y› istila etmek ile ve ne de Londra Muahedesiyle bir guna hüsn-i niyet göstermemifl, o hengâmelerde Arnavutluk’u kurtarmaktan vazgeçmiflti. Bilakis Avlonya’y› kendi hesab›na zabt etmekle istatükoyu bozmufl, Arnavutluk’a hatime çekmek istemifl idi! Kabil-i inkar de¤ildir ki, Arnavutluk teflekkül etti¤i günden itibaren ‹talya memurîn-i siyasiyesi bin türlü tezvirat ile her hükûmeti berbat, üç-befl muhterisi alet-i fesad ettikleri içün, Arnavutluk’ta takib ve tatbik etmek istedikleri siyaset bi’t-tab‘ zabt u istilaya müncer bir keyfiyet olaca¤› belli idi! Sahibsiz bir memleket gibi Avlonya’ya sellemehü’s-selâm ç›kan asker yerleflür yerleflmez ‹talya hükûmeti nam›na zabta karar verdiklerini ilan etmifl, zay›f bir kavme karfl› bî-muhâbâ kiflver-küflâl›k icras›yla ‹talya millet-i necibesini bâr-› flinâr alt›nda ezmifllerdir! ‹hracat-› askeriye içün hükûmet-i müflarünileyhan›n bir lisan-› resmî ile dermeyan eyledi¤i esbab-› selaseyi hodbehod gayr-› kâfi gördü¤ü içün, muteberân-› kazâdan yetmifl kiflinin imzas›yla mümzâ ve karaya asker ç›kar›lmas›n› müsted‘î bir varakan›n ellerinde mevcut oldu¤undan dahi bahse lüzum görmüfllerdir. ‹ddia-y› vâk›aya göre, galebe-i havf ü hayretle konsolataya müracaat eden eflhâs temenniyât-› mebsutalar›n› tahriren i‘tâya davet olunduklar› s›rada, bu varakay› imza ve i‘tâya cüretyâb olduklar› ve Roma’n›n emriyle ondan sonra asker karaya ç›kt›¤› anlafl›l›yor. Bunun s›hhati oldu¤una malumat-› yakîniyem veya kanaat-i tâmme-i vicdaniyem yoktur. Ümid ederim ki, halk›m›z böyle bir flenî‘adan pak u münezzehtir. Fakat hal ve âtîde, eyâdî-i husamâda bir vesika-i mutebere suretinde telakki edilmesi muhtemel olan böyle bir varakpârenin mahiyeti hakk›nda tahkikat-› amîka ve resmiye icras›na lüzum-› kat‘î oldu¤una eminim. Zira memleket flunun bunun hiss ü hiras›na veya arzu ve iltimas›na tâbi de¤ildir. ‹hanet perde-i mesturiyette kalmamas› laz›md›r. Bu yetmifl kifli meyan›nda bugün 280 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 vatanperverli¤i hassaten zat›na hasr etmek isteyenler de vard›r, denilebilir. Bu suretle memleketi düflmanlara teslim gibi bir h›yanetten sonra gösterilen mücahedelerin hükm ü kuvveti zail olur. “Beyler memleketi sat›yorlar” denilmiflti; bu beylerden kimsenin imzas› olmad›¤›na yakînim vard›r. Binaenaleyh, hainleri meydana ç›karmak ve enzâr-› umumiyenin pîfl-i muhakemesinde koymak iktiza eder. ‹talyanlar› memleketten ç›karma¤a gayret edenlerin nam› hürmetle yad olundu¤u s›rada, memleketi zabt› vesile verenlerin de ismi tel‘în edilmelidir. Sahaif-i tarihiyemizde bunlar birer birer bilinmelidir. Meazâlik, bu imza ve r›za meselesi ‹talya devlet-i muazzamas› gibi, hukuk-› milele riayetkâr olmas› laz›m gelen bir hükûmet içün ciddî bir hakk u hüccet olamaz. Birkaç havene-i hâinenin taleb ve daveti, bir milletin hukuk-› sarîhas›n› ihlal edemez! Kald› ki, ‹talya devleti Harb-i Umumîye ifltirak etmek içün düvel-i selaseden Avlonya’y› ›vaz-› harb olarak istemifl ve 1915 senesi Teflrinievvelinde akdolunan Londra Muahede-i Hafiyesi ise ‹talya devletinin bu maksad›n› tamam›yla temin etmifl, öteden beri Avlonya’y› taht› istilas›na almak üzere custcû-y› f›rsattan gayr-› hâlî kald›¤›[n›] göstermiflti (207). ‹talyanlar Avlonya ile havalisinde ne istiklal-› millîyi temin edebilecek bir idare-i sâlime tesis etmifller ve ne de düsturu’lamel tutmak istedikleri kavanin-i Osmaniyye’yi bihakk›n tatbik edebilmifllerdir. Karmakar›fl›k ve fakat pek bulafl›k bir tarzda idare-i umur ederek gitmifllerdir! 1917 senesinde ve 3 Haziranda Ergiri’de Kumandan-› Umumî General Giacinto Ferrero ‹talya Kral› haflmetlu Üçüncü Viktor Emanuel hazretlerinin nam›na ilan eyledi¤i beyanat-› resmiye ile Arnavutluk’un muhafaza-i istiklalini tekeffül etmifl ve Arnavutlara her türlü hukuk-› idareyi ve serbestî-i hareketi temine karar verdi¤ini ahaliye anlatm›fl ise de, Marki San Guiliano’nun Roma’daki ahlâf›, Arnavutlar› istiklale gayr-› lay›k görmüfl idi! Müflarünileyh büyük bir vukuf u ihata ile büyük bir fikr u nazara malik idi. Arnavutlar›n emr-i istiklali ‹talya devleti içün laz›m-› gayr-› muHat›rat 281 far›k oldu¤una kani idi. Caizdir ki, bu ictihad-› siyasîsi Avusturya’n›n tefevvuk-› nüfuzunu istirkabdan ve Avlonya’n›n istilas› dahi o rekabete mani olmak gibi bir tedbirden ileri gelsin! Fakat halefleri herhalde Arnavutluk’un hakk-› hayata bile müsta‘id olmad›¤›n› hükmediyordu. Avusturya’ya bi’se’l-halef olarak ortaya ç›kan akvâm-› selase mecmûas›n›n teflkilat-› mülkiyesi henüz mukarrer de¤il iken, onlar›n inkiflaf u tevessü‘lerine ve Arnavutluk üzerinde iddia-y› hukuk etmelerine meydan veriyordu. Kendileri lüzum hissettikçe bir palaspâre-i sefalet gibi parça parça ay›rd›klar› Arnavutluk’u hakk-› sükut olarak bunlara bahfl eder, gördükleri bütün müflkilata karfl› mezat mal› gibi aza-y› hayat›m›z› tazminat makam›nda düflmanlar›m›z›n pîfl-i ifltihas›na atard›. Sonra yine piflman olur, Arnavutlara mu‘în u zâhir görünürlerdi (208). Fikr-i flahsîye ve ilca-y› zamana tâbi tutulan bu siyaset-i müzebzebe ‹talya gibi bir millet-i necibenin mahsul-i re’y u talebi de¤il idi. ‹talya matbuat› ve ‹talya efkâr-› münevver ashab›n›n temenniyat› Adriyatik’te muvazene-i siyasiyeyi muhafaza hikmetine ve her milletin s›yanet-i hakk-› hürriyetine müstenid olan bir ictihada hâdim idi. Milletimizi mahkum-› zeval etmek isteyen kütahbînler, karl› havada avlamak hevesinde bulunanlar idi. Bunlar›n reva gördükleri muamelat-› bârideye karfl› hakk›n tecelli etmesi tabiî idi. Baflta jandarma yüzbafl›l›¤›ndan munkalib Kastoldi (209) oldu¤u halde, alelumum memurîn-i mülkiye memleketimizi bafltan bafla bir müsta‘mere-i vahfliye gibi keyfe mâ yeflâ’ idare etmek istiyor, halk› umumiyetle hor u hakir görüyorlard›. Arnavutluk’ta efkâr-› umumiyenin mevcudiyetine kimse kail olmuyor, Arnavutlar› min külli’l-vücûh hürriyete bile lay›k görmüyorlard›. Memleketlerinde hükümfermâ olan desâtir-i medeniyeyi bunlar tatbike de¤il, hat›rlar›na bile getirmiyorlard›. Kendileri tamam›yla mesuliyetten vareste idi. Mesuliyet korkusu girmedi¤i yerlerde ise adalet münselibdir. Memurîn-i mülkiye kanuna tâbi olmay›b fikr ü insaflar›na göre hüküm sürüyorlard›. Suretâ kavanin-i Osmaniyye mer‘iyyü’l-icra idi. Halbuki bir ‹talyal› hakimin re’y-i hodu bütün ka282 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 vaid ü nizamat›n fevkinde idi. Onun verdi¤i karar kabil-i istinaf u temyiz de¤il idi. Bir livâda sakin olan nüfus-› masumenin ›rz›, can›, mal› hep onun hükmüne mufavvaz ve musahhar idi. Onun karar› lâ-yete¤ayyer tutulur, kimseye velev ki ‹talya mehâkiminde dahi hakk-› istinaf u temyiz verilmiyordu. Afrika çöllerinde câ-y› kabul bulmayan bu istibdad-› bîdâd, Arnavutlar›n izzet-i nefs-i millîlerini ne derece rencide etti¤ini kimse hesab etmiyordu (210). Hükûmet-i mülkiye ve devâir-i belediye (211) vesayet-i mutlaka taht›nda idi. Hiçbir memur ‹talya komiserlerinden emir almad›kça ifa-y› vazifeye mezun de¤il idi. ‹stihdam olunan memurlar yaln›z kendilerine verilen evâmiri harfiyen icra ile mükellef idi. Bunlar ahalinin hukukunu de¤il, hatta izzet-i nefslerini dahi s›yanete muktedir de¤il idi. Kullan›lan birçok hafiyeler can yakmakta, hanüman y›kmakta maharet peyda etmifllerdi. Bunlar efrâd-› milleti birbiriyle at›flt›rub tutuflturma¤a ve bu vesile ile ‹talyanlara sermaye-i tecessüs haz›rlama¤a sâî idi. ‹talyanlar esasât[t]a de¤il, en adî muamelatta dahi, zevâhir ü füruatta bile memleketin tarz-› idaresinde halk›n tafl›d›¤› bir ruh-› millîden bigâne ve bihaber olduklar›n› gösteriyor, hep kuvâ-y› bîgeran-› askerîlerine ma¤rur ve müstenid olarak yerlileri rencide etmeye devam ediyorlard›. Ahali ve hükûmet aras›nda emn ü itimad yok idi. Meftun-› adalet ü hürriyet olan ‹talyanlara dahi pek a¤›r gelen bu hâlât u muamelat üzerine, onlar da bu memurlara karfl› ›zhar-› nefret ediyorlard›. Bunlar samimi görüfltükleri zevâta teessürlerini söyler, baya¤› halk›n ihtisasât-› milliyesini bir kat daha inkiflafa davet ile flikayâta meydan vermek, efkâr-› umumiyeyi bu vadiye sevk eylemek isterlerdi. Onlar›n muhakeme-i muhikkas›na göre, ‹talya’n›n Arnavutluk’ta bir yâd-› mâzisi, bir menfaat-i maddiyesi olmad›¤›ndan, ahalinin hissiyât-› milliyesine, efkâr-› hamiyetkârânesine kimsenin dokunmaya hakk› yok idi. Heyeti askeriye, son eyyâm-› muhasara müstesna olmak flart›yla, alelumum halk› rencide etmekten hazer eder, hiss-i millîyi fezâyihten de¤il, en k›ymetdar fezâilden addeylerdi. Fakat idare-i Hat›rat 283 mülkiyeye karfl› pek ziyade bigâne kalmas› onlar›n tezyid-i savletlerine sebebiyet veriyordu. Zahirde bunlara kumandan-› umumînin bir hakk-› nezareti var idi. Fakat hakikatte Dâhiliye ve Hâriciye Nezareti’ne mensub u merbut olduklar› içün, istinadgâhlar› pek kavi ve flükr ü flikayetleri müsmir idi! Yüzbafl› Kastoldi’nin idare etti¤i bu çetenin ta¤lit-i ezhân ve tecrid-i hamiyetmendân içün ihzar eyledi¤i esbab pâyans›z idi. Roma’ya gönderdikleri raporlarla her istediklerini yapma¤a kâdir, ahvâl-i umumiyeyi, hissiyât-› milliyeyi arzular› vechile tasvir ü tefsire mahir idiler. Bunlar›n bu suretle hükümfermâ olan teferrüd ü tahakkümleri halk üzerinde büyük bir kin ü nefreti dâî oluyor, umumiyetle ahalinin vedad u itimad›n› selb ediyordu. Binaenaleyh Arnavutlar›n yegâne ümidleri milletin hamiyet ü flecaatine münhas›r kal›yordu. S›rpl›lar Avusturya ordular›n›n galebe-i katias›yla S›rp askeri kâmilen münhezim ve periflan olmufl idi. Avusturyal›lar bunlar› takib ettikçe efrâd top ve tüfenklerini yollarda b›rakarak ve açl›k canlar›na tak etmifl olarak Arnavutluk hududuna sürüklenüb geliyorlard›. ‹ltica edecek baflka yerleri, imdadlar›na gelecek bir kuvvetleri yok idi. Balkan Harbinde vahfliyane ve bî-rahmane öldürdükleri binlerce Arnavutun hayal-i intikamlar›na u¤ramakla umumu lerzedâr-› dehflet oluyor, keyfe mâ yeflâ’ hududu aflub da Arnavutluk’a girebilmeye cesaret edemiyorlard›! K›fl›n fliddeti, her türlü levâz›m u erzak›n f›kdan› ise bafltan bafla bu belazedeleri hayatlar›ndan nevmîd etmifl, kraldan bed’ ile son neferine var›ncaya, kimsede ümid-i halâs kalmam›fl idi. Böyle bir hengâme-i belada Esad Pafla’ya müracaat ve onun flahsî nüfuzundan istizhâra müsâraat eylediler. Cenova’da iken Esad Pafla’ya buna dair vukubulan bir sualime karfl› vermifl oldu¤u cevaba göre, S›rpl›lar yollar› tamir vesilesiyle kendisine 30.000 altun gönderdikleri ve böylece hakk-› mururlar›n› temin ettik284 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 leri sahih olub, S›rpl›lar›n hal-i izmihlallerini tahmin edemedi¤ini ve binaenaleyh Arnavutluk hududuna girmekten bunlar› men‘e muktedir olamayaca¤›n› bildi¤i içün, verilen paray› kabul etmekte tereddüt etmemifl ve S›rpl›lar›n emniyet-i mal ü canlar› içün her türlü vesâile tevessül ile rüesâ-y› cibali ikna ederek S›rpl›lar› taarruzlar›ndan vikaye edebilmifltir (212). S›rpl›lar Arnavutluk cibal flahikas›n› pek çok metâib-i elîme ile geçmifl, Draç’a gelmifllerdi. Oradan bir k›sm› Avlonya’ya ve bir k›sm› Korfu’ya sevk ü îsâl edilerek muahharan tahaflflüd eden ve harbin hitam›na kadar S›rp Ordusu nam›yla Bulgarlarla çarp›flan kuvâ-y› askeriyeyi teflkil eylemifllerdi. Bu kuvvet, müttefiklerine karfl› S›rpl›lar›n varl›¤›n› göstermifl, S›rp hükûmetinin muhafaza-i mevcudiyetine yard›m etmifl idi. S›rp Veliahd› ve Naib-i Saltanat› Aleksander, bir resm-i kabul s›ras›nda Esad Pafla’n›n bu hizmet-i meflkuresini (!!) ilelebed S›rplar›n derhat›r etmeye mecbur olduklar›n› beyan ile, müflarünileyhe ibraz-› minnet ü mahmedet etmifl ve Pafla dahi Paris Konferans›nda verdi¤i muht›rada dahi bu mesai-i memduhas›n› yad ederek, kendisi içün haz›rlad›klar› o Küçük Arnavutluk’un tac ü taht›n› mükafâten arama¤a vesile tutmufl idi. Egerçi konferansta müflarünileyh bir mevki-i kabul bulmam›fl ve sözüne kimse kulak vermemifl ise de, S›rpl›lar kendisini hami ve mahmi suretinde tanam›fl ve itikad›mca Esad Pafla’n›n Arnavutluk’a yapt›¤› en büyük fenal›k bu halden istifade edememesi olmufl idi. Esad Pafla[’n›n] S›rpl›lara müzaheretle egerçi Arnavutluk’u müttefiklerin kitle-i müttehidesine idhal etmekle Arnavutluk’un âtîsini temin edebilmifl oldu¤u iddia olunabilirse de, müflarünileyh bunu flahs›na ait âmâl-i vahiyeye ve 30.000 altuna mukabil ihtiyar etmifl, Arnavutluk’un menafi-i maddiyesini kat‘an nazar-› teemmüle almam›fl; tabir-i esahh ile Arnavutluk’un yaln›z idame-i nam›na hizmet edebilmifltir. P[r]izren’i, Yakova’y›, ‹pek’i ve Ohri ile Debre’yi Arnavutluk’a ilhâken Kral Petro’nun elinden bir muahede ile rabt etseydi, hem Arnavutluk’a karfl› hüsn-i niyetini ve hem de hakikî bir teflebbüsle vatan›na merbutiyetini isbat Hat›rat 285 etmifl olurdu. Esad Pafla bunu düflünmemifl ve hatta düflünmeye bile lüzum görmemifl oldu¤u gibi, hemsâz-› hükûmeti olan zevât›n sükutu dahi o menfaate ifltirakten ziyade mevki u memuriyetlerini muhafaza etmek istem[e]lerinden ileri gelmifl idi. Bu suretle cümlesi vatanlar›na borçlu olduklar› bir vazife-i mukaddeseyi bu f›rsattan bilistifade ârâ etmemifl ve vatan nam›na bir fley arama¤a lüzum bile görmemifllerdi. Her biri hasîs bir maksad-› zâtîye hizmet etmifl ve bundan dolay› tarih-i millîmizin bi-hakk›n levm ü teflnî‘ine ve efrâd-› milletin ta‘n u nefretine hedef olmufllard›r. Kral Petro bir kilimin içinde ve dört soldat›n49 omzunda titreye titreye Esad Pafla’n›n evine iltica etmifl, yirmi gün kadar mihmân-› hâss› olmufl idi. S›rpl›lar içün bu yerler ellerinden ç›km›fl, kendilerini kurtarmaktan gayr› kimsede bir gaye ve ümniye kalmam›fl idi. Fidye-i necat suretinde bu yerleri terk etmekte hiçbir S›rpl› tereddüd etmez, hükûmet Esad Pafla’n›n her teklifini kabul etmekten çekinmezdi. O zaman Draç’da Fransa ve ‹talya ile S›rp mümessilleri bulunuyordu. Böyle bir vesika nakfl-ber-âb kabilinden say›lsa bile, bu süferân›n gözü önünde akd u kabul edilmesi itibariyle, Arnavutluk içün bir hakk-› meflruu tazammun eder, Londra Muahedesinin alâ kadri’l-imkân ›skat-› muhteviyat›na vesile olurdu. Esad Pafla Londra Muahedesinin tahdid etti¤i hududu bilirdi. Böyle küçük bir Arnavutluk’un dahi tûl müddet hakk-› hayata malik olamayaca¤›n› anlard›. Fakat flahs›na has olarak bir malikane sayd›¤› içün, o yerlerin idaresini kolay görür, kendi haya[t›]nca kafi ve münasib bulurdu. Bu babda Cenova’da îrad etti¤im bir suale cevaben demifl idi ki, S›rpl›lar›n bu raddede periflan olduklar›n› tahmin etmemifl idim. Hal-i sûzinâklerini gördükten ve her türlü metalibimizi kabule mecbur u muztar olacaklar›n› anlad›ktan sonra tahvil-i lisan u muamele etmeyi ve üzerlerine zebukeflâne davranma¤› nefsimce girân görmüfltüm. Meazalik, ‹talya sefiri Baron Aliotti’nin i¤falât›na kap›lm›fl oldu¤umu dahi ketm edemem. O adam bana S›rpl›lara edilecek müzaheretle Arnavutluk’a ‹tilaf Devletleri aras›nda büyük bir mevki kazan- 286 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 d›raca¤›m› söyler ve aksi olarak bunlar en küçük bir taarruza u¤rarsa, Arnavutluk’un mahv olabilece¤ini iddia eylerdi. Bu hissiyat u beyanat› kendim muhakeme edebilecek bir hal ü mevkide de¤il idim. Zira her taraf›m ‹tilaf Devletlerinin memurîn-i siyasiyesiyle muhat idi. Bana hakây›k› kemâ hiye hakkuha izah edecek, Avrupa’n›n ve alelhusus Avusturya ile S›rbistan’›n bulunduklar› vaziyeti anlatacak yan›mda muktedir adamlar yok idi. Hepinize (!!) müracaat ettim. Ayr› ayr› birçok zevât-› muktedirenin Draç’a gelib birlikte çal›flmakl›¤›m›z› rica ve teklif eyledim. fiahin Bey Dino’dan gayr› davetime icabet eden olmad›. Her nas›l olsa, bu hal-i vebalden derece derece hepinizi mesul görüyorum (213). Esad Pafla’n›n bu ifadât›nda flemme-i hakikat var ise de hulus-› niyet yoktur, san›r›m. Zira müflarünileyh[in] bütün muamelat›n› menfaat-i flahsiyesiyle telif etmifl oldu¤u malum idi. Bunu isbat içün müflarünileyhin 16 Nisan 1919 tarihiyle ve Arnavutluk Reis-i Hükûmeti imzas›yla Paris Konferans›na tevdi eyledi¤i muht›ra-i malumede, ol zaman aras› aç›lm›fl olan ‹talya’n›n hakk-› himayesinden flikayet etmifl ve S›rpl›lara, Yunanîlere bahfl olunan müsaadât-› vâsiaya karfl› flakk-i flefe etmeyib, kemal-i ihtiyat ile idare-i maslahat etmek istemiflti. Hatta bu müsaadât› 1913 senesinde kabul olunan hududa makîs tutmufl, nev‘an-mâ meflruiyetine bile kail oldu¤unu göstermifl idi!! Esad Pafla ast›¤›, kesti¤i veya vesait-i müteaddide ile elde edindi¤i adamlar sayesinde idaresinde kalm›fl olan Tiran, Kavaya ile Draç ve fiayak havalisini bir zaman eline avucuna alm›fl ve bu aral›k Arnavutluk[’un] kendisinden ibaret oldu¤unu isbata çal›flm›flt›r. fiâyân-› teessüftür ki, Harb-i Umumî zaman›nda idare-i umura ve muamelat-› siyasiyeye vak›f olan dâniflverân ve dûrbinân Esad Pafla’n›n dedi¤i gibi ortadan kaybolub, kimi memâlik-i garbiyeye gitmek mecburiyetinde bulunmufl ve bir k›sm› da Esad Pafla’n›n pençe-i gadrinden kurtulmak üzere bir tarafa savuflub saklanma¤a ve kendisine iltica edenler hâh u nâhâh beraberce her zillet ve rezaleti irtikaba katlanm›fl olduklar› içün, Arnavutluk hakikatte müflarünileyhten ibaret kalm›fl idi. Hat›rat 287 Yedi-sekiz ay akdem Osmanl› hükûmetine iltihak etmek, babalar›na, yani zat-› hazret-i padiflahîye kavuflmak isteyen Musa Kaz›m ile Mustafa Ndroki ve hempâlar›na karfl›, Esad Pafla devlet-i müflarünileyhaya ve do¤rudan do¤ruya makam-› emced-i Hilafet’e resmen ilan-› harb etti¤i halde (214) kimse i¤raz u itirazda bulunmam›fl, kimse a¤z›n› açma¤a cesaret etmemifltir! Bu suretle Esad Pafla ‹ngiltere, Fransa ve ‹talya’n›n (215) müttefiki olmufl, harbin devam› müddetince on befl bin asker silah alt›nda bulundurmak flart›yla, birincisinden flehrî 60.000 ‹ngiliz liras› ve ikincisinden 150.000 frank ve üçüncüsünden 500.000 lireta istîfa etmek üzere mevâid-i resmiye alm›fl idi. Fakat Avusturyal›lar Draç havalisini istiladan birkaç saat evvelce, Esad Pafla ahmâl ü eskâliyle bir ‹talyan vapuruna binerek Draç’dan ferceyâb-› firar olmufl, ordu nam›yla yad etti¤i bir-iki yüz merdi müflteri gibi evvelen Korfu’da ve sonra Selanik’te toplam›fl ise de, Balkan cihetlerinde vukubulan musâdemâtta, iddias› gibi ehemmiyetli bir rol oynamam›flt›. Paris Konferans›nda S›rp ve Yunan delegelerine ve baz› Frans›z ricâline istinaden Arnavutluk’u temsil etmek, Arnavutluk tac ü taht› üzerine iddia eyledi¤i hukuk-› vâhiyeye vücud vermek istemifl ise de, kimse bunu ›s¤â etmemifl, hiçbir heyet-i resmiye huzurunda bir s›fat-› mümtaze ile kabul olunmam›flt› (216, 217). Avusturya ‹stilas› Avusturya zimamdâran-› siyaseti Balkan Harbinden evvel Bulgarlardan mu¤ber ve S›rpl›lara son derece dilgîr idi. Bulgarlar›n az çok bir kûflmâle u¤ramalar›n› ve S›rpl›lar›n külliyen ma¤lub ve periflan olmalar›n› ez can u dil arzu ediyorlard›. Devlet-i Osmaniyye’nin kuvve-i askeriyesini bu maksad›n husulü içün kafi görüyor ve düvel-i erbaay› nas›l olsa ezebilece¤ine kani oluyorlard›! Avusturya bir at›flta iki vurmak hevesinde ve hiçbir fedakârl›k ihtiyar›na lüzum görmeksizin, Balkanlar’da tefevvuk-› nüfuz ile hâkim-i küll olmak hülyas›nda idi. 288 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Evdeki hesab ise çarfluya uymad›!! Devlet-i Osmaniyye[’nin] Arnavutlar› silahlar›ndan tecrid ve Jön Türkler[in] idare-i zalimaneleriyle devletten tenfir ü tebrid ettiklerini; [Osmanl›lar›n] ahvâl-i dâhiliye ve maliyesinin bir milyon düflmana galebe de¤il, mukabele edebilecek ordular sevk u ihzara müsaid olmad›¤›n› düflünmemifllerdi. Ricâl-i merkume flu gafletleriyle ve bir malumat-› sathiyeye müstenid olan hayalâta tebaatleriyle hakikati meçhule feda ve Arnavutluk’u göz göre [göre] müttefiklere terk ü ihda etmifl, devletleri içün bir mehlike haz›rlam›fllard›r. Halbuki Avusturya devleti müttefiklere küçük bir müdahale ve itirazda bulunmufl olsayd›, ya harbi ve belki ittifaklar›n› men‘ ü tehir eder veyahud hâl ü âtîde Arnavutluk’un hudud-› mülkiye ve mevcudiyet-i milliyesini muhafaza flart›yla bîtaraf kalmak üzere düvel-i erbaan›n muvafakatlar›n› istihsal eylerdi. Avusturya Rumeli’de mevcudiyet-i Osmaniyye[’nin] yaln›z Arnavutluk’un bekas›yla kaim olabilece¤ini düflünmemifl, bunca senelerden beri Rumeli’de muhafazas›yla u¤raflt›klar› “statüko”yu en evvel kendileri bozub, çorab sökü¤ü gibi (218) her fleyin hal-i aslîsinden ç›kma[s›n]a sebeb olmufllard›. Bu suretle Arnavutluk’un inkisam u sukutuyla Devlet-i Osmaniyye’nin nokta-i zevalini ve bi’n-nisbe Avusturya’n›n dahi mebde-i izmihlalini haz›rlam›fllard›r. Arnavutluk iki Islav hükûmetinin birleflmesine, Islav unsurunun ötede beride Avusturya’n›n aleyhinde perverde eyledikleri âmâl-i harîsânenin inkiflaf ü tevessü‘üne mani idi. Arnavutluk’un mevcudiyeti Devlet-i Osmaniyye’den ziyade Avusturya’n›n menâfiine hâdim ve ona laz›m idi. Avusturya Balkan Harbini men etmemifl, men etmek istememifl, ciddî bir faaliyetle dahi harbi göze almakla, Arnavutluk’u kurtarma¤a mecbur oldu¤unu teyakkun edememifltir! S›rpl›lar der ceng-i evvel Makedonya’n›n cenubunu ve Arnavutluk’un k›sm-› küllîsini istila ettikten ve Islav âleminde kazand›klar› mevki-i bülend ile alelumum temayülât-› milliyeyi celbe muvaffak olduktan sonra [Avusturyal›lar›n] ak›llar› bafl›na gelmifl, S›rpl›lara bir kat daha tefldid-i husumetle bir harbe Hat›rat 289 giriflmek ve bu suretle mazideki hatalar›n› tashih etmek istemiflti. Fakat bu hakikati pek geç idrak ettikleri ve Avrupa efkâr-› umumiyesi S›rpl›lara müteveccih oldu¤u içün, onlara açt›klar› ebvab-› muhasaman›n önünde Rusya ve Fransa ile ‹ngiltere’yi bulmufllard›. Halbuki Balkan Harbinden sonra evvelki hal ü mevkiye rücu etmek imkan› yok idi. Devlet-i Osmaniyye Arnavutluk ile alaka-i maddiyesini kesmifl ve Arnavutluk dahi cirmi nisbetinde bir mevcudiyet gösterebilecek bir flekle girmiflti. Fazla olarak Islav unsuruna mensub birçok akvâm-› tâbian›n hayat-› milliyesi tamam›yla uyanm›fl, Avusturyal›lar›n aleyhinde vukubulan ilkaât u mevâide ba¤lanm›fllard›. Mareflal Konrad evvel ü âhir bu akvâm-› tâbian›n galeyan-› milliyet ü hamiyetlerinden ürkerek, Macaristan gibi umum Islavlar›n dahi serbestî-i idareleri ve üç hükûmetten mürekkeb olmak üzere imparatorlu¤un tarz-› idaresi[nin] tertib ü tanzimi fikrinde bulunmufl ve bir aral›k veliahd-› maktul ile beraber pek çok ricâl-i siyasiye ve askeriye re’y-i mezkuru tervic etmeye karar vermifl ise de, ifl bafl›nda bulunanlar ‹mparator’a arz u kabulden ve Macarlar›n tamam›yla buna muhalif olduklar›ndan tehâflî ettikleri içün, Avusturya’n›n zîr-i tâbiiyetinde bulunan Islavlar›n dûr-endîfl ricâl-i muktediresi Habsburglardan bizzarur[e] kat‘-› ümid eylemifl ve ister istemez Karagorgeviçlerin cenah-› hamiyetine s›¤›narak vahdet-i mülkiye ve hürriyet-i milliyelerinin husulüne dâmen-dermiyan olmufllard›r. Bosna Saray’da, Prag’da ve sâir bilad-› cesimede gösterilen tezahürat hep bu meyelan-› umumiyenin neticesi oldu¤u gibi, Rusya ordular›na karfl› sevk olunan ketâib-i muhtelife meyan›nda bulunan Prag Alay›[n›n] ilk müsademede bayraklar›yla, zabitân›yla Ruslara iltihak etmeleri dahi onun tesiri idi. Bu suretle Islavlar›n Avusturya’ya karfl› metanet-i hâlisalar› zeval bulmufl ve Avusturya ve Macar heyet-i askeriyesinin dahi bunlar hakk›nda itimadlar› kalmam›flt›r. Kitle-i askeriye bafltan bafla ikiye ayr›lm›fl ve Avusturya’n›n zevalpezîr olaca¤› fikri ta‘ammüm eylemifltir. Erkan-› Harbiye Dairesi Islavlar› Rusya cebhesinden ald›r›b ‹talya’ya ve Arnavutluk’a sevke mecbur ol290 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 du¤u gibi, emn ü itimattan berî kalan Islav efrâd› dahi âmâl-i milliyelerini ve buna mani olanlar hakk›nda husumet-i sahihalar›n› her yerde göstermeye bafllam›fllard›r. Binaenaleyh, Arnavutluk’a gelen Islav zâbitân›yla efrâd› umumiyetle Arnavutlar› Islav aleyhinde bulunan bir unsur s›fat›yla telakki etmifl, hafî ve celî Arnavutlar› tazyike gayret eylemifllerdir. Bu hal ü hareketlerini ve maksad-› aslîlerini ketm içün Avusturyal›lara karfl› olan Arnavutlar›n tesbit-i idareden aciz ve her türlü fesadâta müstaid olduklar›n› vesile tutmufl ve sâniyen, Avusturya’ya has›m olan akvâma alet-i setr ü tecessüs olabilmeleri ihtimalinden bahs etmifllerdir. Bu efkâr-› sahîfenin ilk kurbanlar› ahali-i ‹slâmiye idi. Bu cihetle, tak›m tak›m ehl-i ‹slâm duçar-› bela-y› i¤tinam oluyordu. Avusturya iflgal-i askeriyesi baflkumandan› Tm.Lm.P. Trollmann50 bu tesirat ve ilkaattan azade kalmam›fl oldu¤u içün, bervech-i âtî 18 Kanun›sanî 1917 tarihiyle Avusturya devleti nam›na bir beyanname neflr eylemifltir: Memleketinizi feth u istila maksad›yla gelmiyoruz. Hasm›m›z olan ve as›rlardan beri Arnavutlar›n dahi düflman-› cân› say›lan S›rpl›lar› takib ü tenkil mecburiyetiyle Arnavutluk hududunu geçiyoruz. Avusturya hükûmeti Arnavutlar›n vahdet-i milliye ve mevcudiyet-i mülkiyesini51 muhafaza etmek üzere her zaman ›zhar-› sa‘y-› feravan eylemifltir. Halbuki vürûdumuzdan akdem hasm-› müflterekimiz bilâsebeb mülkünüzü istila etmifl, âmâl-i milliyenizin imhas›na çal›flm›flt›r. Husamâ-y› müflterekimize her tarafdar olanlar, flübhe yoktur ki kendilerini satm›fl, do¤rudan do¤ruya vatan›n›za h›yanet eylemifl bir ekall-i kalîldir. Fedakâr ve hamiyetfliâr olan bütün Arnavut kavm-i necibini millete memlekete bir samimiyet-i kamile ile merbut oldu¤unu isbat edecek ve vatan›n› kurtarmak isteyen bizlere karfl› ümidvâr-› selamet olacaklard›r. Avusturya ordular›[n›n] her halde nâcî-i hürriyetiniz oldu¤unu ve pek halis bir hiss-i meveddetle geldiklerini bilen binlerce Arnavutlar bizim ile beraber bulunacak ve biz de aleddevam dininize, lisan›n›za, milliyetinizle hukukunuza ve an‘anât-› kavmiyenize riayet-i kamilede bulunaca¤›m›z› anlayacaklard›r! Memleketinizde bulunaca¤›m›z müddetçe mal›n›z, can›n›z, ›rz ve namusunuzu ez-her-cihet vikaye etmek üzere kanunlar tanzim ile beraber, bir idare-i adile temin ve harbden dolay› yap›lmas› zarurî olan Hat›rat 291 her türlü zarar u ziyanlar›n›z› bi’t-tamam tazmin edece¤imizden emin olunuz. Bu teminata ve bundan sonra terbiye-i medeniyenizi istikmal edecek olan kâffe-i icraata itimat ediniz (219). Ve bu suretle bugüne kadar me’lûf oldu¤unuz bir itiyad ile irtikab etti¤iniz tavr-› burudeti terk ü men‘ ile kendinizi idare edebilecek bir hakk u istidad› ihrâza çal›fl›n›z. Bu hakk› tamam›yla kazand›¤›n›za ve mevki-i tatbike vaz‘ edebilece¤inize kanaat ve her türlü esasât-› idareyi kendiniz derk ü tedvir edece¤inize emniyet has›l ettikten sonra, Avusturya hükûmeti kaffe-i hukukunuzu redd ü iade etmekle beraber, daima himaye ve müzaheretini dirî¤ etmeyece¤inden mutmain olunuz. Bütün Avusturya ordular›n›n kumandan-› âlîsi[nin] ayn› zamanda Arnavutlar›n hukuk-› mülkiye ve menâfi-i kavmiyelerinin en büyük hamisi oldu¤una Arnavutlar›n kani olmalar›n› arzu eyledi¤ini ve Avusturya hükûmetinin ve kuvâ-y› askeriyesinin Arnavutluk’u muhafaza ile istiklal ü istikbalini ve makâs›d-› milliyesini zâmin ve min külli’l-vücûh bu esbâb› ihzâra hahiflgîr oldu¤unu biliniz. Kendi hayat› ictimaiye ve menfaat-i kavmiyeniz Avusturya’n›n flan u zaferine merbut ve herhalde gayr-i münfekk oldu¤una katiyen emniyet ediniz. Bu beyanname ile bir taraftan irâe-i rûy-i istimalet ve telkin-i lâzime-i mutavaat olunuyordu ve di¤er yandan Arnavutlar›n idare-i hükûmet hususunda henüz nâ-puhte olduklar›n› tasrih ve isbat-› rüfld ü sedad ettikten sonra icra-y› vesayetten fera¤at olaca¤› tavzih olunuyordu (220). Halbuki akîb-i istilada bu teminat› mütenak›z ve Arnavutlar›n her türlü hukuk-› kavmiyelerini muar›z olarak, Islav unsuruna mensub efrâd u ümerâ Arnavutlar› bî-rahmâne olarak rencide etmifl, sebebli sebebsiz mal ve canlar›n› tehdit etmekten halî kalmam›flt›r!! Ordu ‹flkodra[’ya] girer girmez ‹slâm ve H›ristiyan evlerini iflgal ettiler. Efkâr-› umumiye bundan dolay› heyecana geldi ve onun üzerine askerin iflgal edebilece¤i mesâkîni aralar›nda tahsis ü tefrik etmek üzere Plaka? Cami-i flerifinde ictima eyledi. Heyet-i askeriye buna baflka manalar verüb cami-i flerifi asâkir-i külliye ile ihata etmifl ve hemen dokuz yüz kifli[yi] taht-› tevkife alm›flt›r. Bu fliddet kafi görülmeyerek, örfî ve siyasî bahaneleriyle tevkifata ibtidar eylemifl, ötekine berikine ve alelhusus 292 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ehl-i ‹slâm’a birçok cezalar tertib eylemifllerdir. ‹flkodra eflrâf›ndan Sülçe Bey’in bulduklar› zinete dair kâr-› kadîm eslihay› zabt u müsadere etmifl, bütün buyût u mesâkinde vaki evâni-i nuhâsiyeyi, eflya-y› madeniyeyi belediye vas›tas›yla toplatm›fllard›r. Suretâ bak›rlar›n beher k›yesine 2-3 kron takdir etmifllerse de, o zamandaki k›ymet-i hakikiyelerine nisbeten beflte birini vermifllerdir. fiu ahbâr tahdîfl-i ezhân› mucib oluyor; Esad Pafla’n›n, S›rpl›larla ‹talyanlar›n efkâr-› umumiyede takviye-i nüfuz u tahakkümlerine vesile veriyordu. Hâriciye Nezareti’ne müracaatla tadil-i fliddet edilmesini rica ettim. Nezaret mezâlim-i vak›ay› nev‘an-mâ itiraf etmek ile beraber idare-i askeriyeye karfl› müdahale edemeyeceklerini beyan eylediler. Halbuki idare-i askeriye dedikleri heyetin k›sm-› küllîsi Islav unsuruna mensub ve Arnavutlara düflman idi. Birkaç gün sonra egerçi mevkufîni tahliye etmifllerse de, halk›n evinde ve elinde bulunan meskûkât› ve madene müteall›k evanîyi zabt u müsadereye devam ediyor; a¤nam u mevâflîlerini, erzak-› mevcudelerini yok pahas›na cebren ve müsadereten almak gibi tedabir ittihaz olunuyordu. Birkaç gün zarf›nda bir tak›m erbâb-› ihtikâr ‹flkodra ve havalisinden 40-50 krona mübayaa eyledikleri binlerce koyunlar› Viyana’ya kadar getirib 400 ve hatta 450 krona satt›klar›ndan dolay› flikayât›m› tekrar eyledim. Ve payitaht›n bu misillu sevkiyata ihtiyac› varsa erbâb-› ihtikâra de¤il, ashab-› mala vesait-i nakliye i‘tâs›yla ve teshilat-› lâzime iraesiyle celbi daha kolay ve ez-her-cihet daha muvaf›k-› nasfet olaca¤›n› anlatt›m. Fakat bu s›rada ‹flkodra ve havalisinde cebren asker toplama¤a teflebbüs olundu¤u[nu] da haber ald›m. Derhal tekrîr-i müracaatla bu halin îrâs edebilece¤i su-i tesir ile Esad Pafla’n›n müstefid ve Arnavutluk[’un] serâpâ mutazarr›r olaca¤›n› beyan ile nazar-› itibarlar›n› davete çal›flt›m. Arnavutluk’un muhafaza-i hukuku maksad›yla halk›n hizmet-i askeriyede bulunma¤a mecbur olduklar› cevab›yla iskât olunmakl›¤›m arzu olunmufl ise de, istiklal-› millî ilan olunHat›rat 293 mad›kça ve Arnavutluk bir hükûmet-i müttefika suretinde telakki ve kabul edilmedikçe Belçika ve Karada¤ gibi memalik-i müstevliyede tatbik olunmayan bir usulün Arnavutluk’ta icra edilmesi hukuk-› milele mu¤ayir ve Arnavutlar›n fleref ü haysiyetlerine münafî oldu¤unu beyan eyledim. Bu müzakerât üzerine Arnavutlardan muhtac-› iane olanlardan maafll› olarak gönüllü cem edilmesi mümkün ve bu suret[in] siyasetlerine muvaf›k olaca¤›n› söyledim. ‹flkodra hükûmet-i askeriyesi buna muvafakat etmifl ise de, etmek tevziat›n› efrâd›n hizmet-i askeriyeyi kabul etmelerine mevkuf tutmalar›n› ve bu ise binlerce avâil-i muhtace erkeklerinin hâh ü nâhâh askere al›nmalar›n› intac etmekle, itirazda bulundum (221). Bu flikayât u teessürâttan müteezzî olan Hâriciye Nezareti nihayet hükûmeti askeriyeyi refte refte tadil-i fliddete icbar etmifl ve bu suretle bir emrivaki karfl›s›nda bulundurmak istedikleri bir istibdad-› askeriyeyi terke lüzum görülerek flükran-› umumîyi istihsale karar vermifllerdir. Umur-› fler‘iyeyi Debreli Vehbi Efendi’nin riyaseti taht›nda Libohoval› Veysel ve Göriceli Haf›z Ali Efendi’den mürekkeb bir heyetin yed-i emanetine tevdi eylemifl, umur-› adliyeyi Nepraviflteli Mazhar Efendi’ye ve onun vefat› vuku bulmakla Ergirili Avni Efendi Dayola’ya ve mesâlih-i maliyeyi Feyzi Bey Alizoti ve maarif-i umumiyenin emr-i teftifl ü idaresi ‹flkodral› Luigi Guragoki’ye tefviz etmifllerdir. Profesör Pekmezi’nin riyaseti taht›nda teflekkül eden bir Encümen-i Dânifl dahi Pedro Fiflta, ‹flkodral› Miyeda, Elbasanl› Aleksander Covani [Giovanni], Pedro Amrosi’den mürekkeb olmak üzere, Arnavutçada henüz mukabili olmayan ve muamelat-› resmiyede ve ahvâl-i medeniyede istimali lâbüd olan kelimât›n mürâdifini bulma¤a ve lisan üzerine ta‘mîkât-› fenniye icras›yla ihlâs›na ve usul-i kitabeti ve hurufât-› milliyeyi ber-suret-i katiada tayin ü tevhide memur edilmifl idi. Arnavutluk’ta vâki birçok bilad ü mevâki‘[in], mazinin bir su-i itiyad›na u¤rayarak ecnebî bir flive ile veya ecnebî bir nam ile yad olundu¤unu ve bunlar›n bir hat›ra-i maziyeyi ihtar etti294 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ¤i içün mazarrat› dâî oldu¤unu idrak eden erbâb-› ukûl (222?), derhal Avlonya’y› Vlorë, Draç’› Durres ve Skutari’yi fikodra’ya tahvil ve bu suretle yad edilmesi lüzumu emr u ta‘mim olunmufl idi (223). Bu mehâsin-i idare s›ras›nda, zikr u senâya flayan olmak üzere, fiingin ve Draç iskelelerine M›s›r bu¤day›yla yüklü iki vapur göndermifl, zahireyi halka da¤›tm›fl, açl›k beliyesini tehvîn eylemifl olduklar› gibi, S›rpl›lar›n geçtikleri yerlerde b›rakt›klar› tifüs ve kolera hastal›klar›n› dahi def‘ ü izale etmeye muvaffak olmufllard›r. Avusturyal› mütefennin zâbitân›n idaresinde bulunan polis ve jandarma teflkilat›n› dahi ›slah etmifl, idare-i umumiyesi orduya mensub olmak üzere teflkil ü tertib eyledikleri yerli taburlar›n›n ekser-i zâbitân›n› yerlilerden intihab eylemifl, taburlarda imam ve papas istihdam›na emirler vermifllerdi. Tiran’›, Draç’›, ‹flkodra’y› telefonla rabt etmifl, mülhakât› dahi hem merkeze ve hem de flehirlere ba¤lam›fllard›. Yollar› muntazam bir suretle infla ve tamir etmifl, emr-i muhabereyi her tarafta temin edebilmifllerdi. Bu suretle ceste ceste hâs›l olan bir itimad-› umumî üzerine, 1917 senesi evâhirine do¤ru, ‹flkodra Kumandan› General Trollmann’›n refakatiyle bir heyet-i mahsusa Arnavutluk’tan Viyana’ya gelmifl, bizzat ‹mparator’a ve hükûmete arz-› teflekkürat etmek üzere intihab edilmifl idi. Heyet umumiyetle vâcibü’r-riâye zevâttan mürekkeb idi. Hasbe’s-sefare bunlarla temasta bulunmak istedim ise de, Hâriciye Nezareti merasim-i ihtiramkârâne ile bunlar› bir nevi nezaret alt›nda bulundurdu¤u içün, General Trollmann maiyeti suret-i katiada kimse ile görüflmelerine imkan b›rakm›yorlar ve mevki ü s›fat›m›zla bir rab›ta-i mahsusalar›na bulunmalar›na meydan vermiyorlard›. [Beni] Arnavutluk eflrâf›ndan olarak ve s›fat-› sefaretten tecerrüd ederek, bunlarla beraber ‹mparator’un huzurunda ve kâffe-i merasimde haz›r bulundurmak istiyorlard›. Bunu kemal-i fliddetle reddetti¤im gibi, kendim sefir s›fat›yla ve gelenler Arnavut tebaas› suretiyle merasim-i mezkurede ifltirak edeHat›rat 295 bilece¤imi beyandan çekinmedim. Bu cevab›m ve haz›r bulunmaktan ictinab›m Viyana’ya gelen zevât-› muhteremeye bir tefevvuk dâiyesinden ileri gelmiyordu. Heyetin efrâd› ayr› ayr› bence flâyân-› tebcil idi. Fakat hükûmetin tevdi eyledi¤i bir s›fat› muhafaza etmek ve millî bir prensipten vazgeçmek istememekli¤im tabiî idi. S›fat-› sefaret istiklal-i millîye alamet idi. fiahs›mca ondan tecerrüd etmek milletimin istiklalini feda eylemek demek idi. Esasen Viyana’da hâiz oldu¤um mevki-i mahsus üzerine, ‹flkodra’n›n ve Draç’›n zabt› s›ras›nda teflekkül eden bir hükûmet-i mahalliyenin re’sikâr›na getirilmekli¤im matlub idi. Bundan maddeten temin edece¤im menâfi‘ az de¤ildi. Fakat fevâid-i hususiyeden ziyade, s›fat-› resmiyemi, yani alamet-i istiklaliye-i milliyemi nez‘ etmeyi emanete ihanet saym›fl, zarureti her türlü menfaate tercih eylemifl idim (223, mükerrer). Bu düflünceler, caizdir ki avamfirib ve âlâyiflperver olanlarca ehemmiyetsiz say›ls›n. fiu kadar ki, hiss-i millî ve fikr-i medenînin hadd-i kemale vâs›l oldu¤u bir anda, bunun ne dereceye kadar flâyân-› takdir bir k›ymet-i maneviyeyi hâiz oldu¤u tahmin olunur ümidindeyim. Avusturyal›lar›n tarz-› idareleri iki flekle münkasimdir: Biri, do¤rudan do¤ruya Islavlar›n menâfi-i milliyelerini temin maksad›yla an kasdin icra eyledikleri taaddiyât u i‘tisâfât› ve di¤eri, Avusturyal›lar›n cidden memleketi müstefid edecek, halk›n teveccüh ü itimad›n› kazanacak bir sureti mütezamm›n idi. Islavlar›n o mezalimini ve ondan has›l olan nefret-i âmmeyi pek ac› bir tecrübeden sonra anlam›fl, ›slah-› ahvâle ve temin-i adalete lüzum göstermifllerdi. Binaenaleyh, Viyana’ya îsâl eyledikleri heyet-i mahsusa mutaddan ziyade merasim-i ihtiramkârâneye mazhar olmufl; baya¤› büyük, sefaretten yüksek bir fleref ü imtiyaz ile istikbal olunmufl idi! ‹mparator ve imparatoriçe en muhteflem elbiselerini lâbis olduklar› halde Hoffburg Saray›’nda kabul etmifl, imparatoriçe cümlesine elini öptürmüfl, imparator ayr› ayr› cümlenin hat›r›n› sorub kemal-i iltifat ile musahabet-i mahsusada bulunmufl idi. Müteakiben biraderi Arflidük Maks dahi (224) res296 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 men bunlar› huzuruna kabul etmifl ve kendisi grupta dahil oldu¤u halde foto¤raflar›n ald›rm›flt›. Geceli gündüzlü namlar›na ziyafetler, flereflerine resm-i kabuller tertib olunmufl, her yerde gezdirilmifl ve Avusturya’n›n azamet ü flevketini irae eden bütün safhalar gösterilmifl idi. Fakat kendileriyle beraber gelen General Trollmann bunlar›n arkas›n› b›rakmayub, kâffe-i merasim-i mahsusada haz›r bulunmak mecbur[iyetinde] oldu¤u bahanesiyle daimî bir takayyüd ü tecerrüdde bulundurmufltu. ‹mparator’un heyete hitaben irad eyledi¤i nutk-› resmiyede, Viyana’ya geldiklerinden dolay› beyan-› hoflnudî ve teflekkür ettikten sonra, Arnavutlar idare-i hükûmete tamam›yla kesb-i istidad ve ›zhar-› reflad etmedikçe Avusturya himaye-i âdilânesinden vazgeçmeyib, bir idare-i mümtaze ile Arnavutlar› tarik-i feyz ü terakkîye sevke çal›flaca¤›n› ve bu himayenin tayin-i müddeti zamana ve istidad-› millîye vâbeste oldu¤unu beyan etmifl, bu suretle, Arnavutlar›n istiklali bir hâlet-i mev‘ûd[e]ye rücû ederek, kimse bundan dolay› eser-i telafl ü teessür göstermemiflti!! Mütareke ve Konferans 3 Eylül 1914’de Prens zu Wied’in Draç’dan infikak›n› müteakib Arnavutluk vahdet-i mülkiyesini kaybetmifl alt› nevi idareye safha-i fecia olmufl idi: Esad Pafla Vasatî Arnavutluk’ta hükûmet sürüyordu. ‹flkodra ve havalisi Müslümanlardan ve Katoliklerden mürekkeb bir heyet-i ayan taraf›ndan idare olunuyordu. Prenk Doda Pafla baflta oldu¤u halde Mirdital›lar teflkilat-› atikalar›n› muhafazaya çal›fl›yorlard›. Malisörler itiyadât-› kadîmelerine rücu ile kimseye serfüru etmek istemiyordu! Cenubî Arnavutluk’u Yunanl›lar iflgal etmifl ve Avlonya[’y›], Hac› Kamil’in ve Esad Pafla’n›n mansûbu olan Osman Efendi’nin mutasarr›fl›¤› hengâm›nda, ‹talya devleti karaya asker ihraç ederek istila eylemifl idi. Amiral Patrici Sazan Adas›nda vâki San Nikola Körfezinde Hat›rat 297 bir bahriye bölü¤ü ve bir batarya top ç›karm›fl ve birkaç gün sonra Seranda’ya bin iki yüz Yunan askeri vâs›l olmufl idi. Ergiri ve Permedi kazalar›n›n Yunan askeri taraf›ndan iflgal olundu¤u s›rada Mösyö Venizelos Meclis-i Mebusan’da verdi¤i izahatta, vaziyet-i hâz›ra-i beynelmilel devam eyledikçe bi’l-icab cenubî Epir[’in] Yunanistan’›n iflgal-i askerîsi taht›nda kalaca¤›n› beyan etmifl idi. Bu suretle Arnavutluk bafltan bafla bir devre-i fetret ü felakete u¤ram›fl ve bu hal-i hâil suver-i muhtelifede ve Harb-i Umumî esnas›nda devam eylemifl idi. Mütareke ilan olunur olunmaz, ‹talya askeri düvel-i müttefika nam›na Arnavutluk’un k›sm-› küllîsini iflgal etmifl ve bunun hâricinde kalan ve harb zaman›nda Frans›zlar taraf›ndan idare edilen Görice havalisiyle flimalde hatt-› mütareke olarak fiark Kuvâ-y› Umumiyesi Baflkumandan› General Franchet d’Esperet’nin tahdid eyledi¤i m›nt›ka-i askeriye hafif bir tadil ile S›rpl›lar›n taht-› iflgalinde b›rak›lm›flt› (225). Bunun neticesi olarak S›rpl›lar Yunan nehrini takib ederek bir taraftan ‹flkodra Gölüne müntehî oluyordu. ‹flkodra sevâhilini geçtikten sonra Liceni Hotit sahilinden bed’ ile Arnavutluk arazisinde müttehid olub Eleçiko Da¤›na mülaki oluyordu. Okoli karyesinin ve daha ötesine kadar flimalî flarkîye do¤ru devam ediyordu. Arnavutluk hududunun 175 rak›ml› tepeye vâs›l olub Drina Nehrinin üzerinde Spas köyünün afla¤›s›na kadar cenuba teveccüh eyliyordu. Ba‘dehu Duesti’ye kadar Karadrin’i takib ile Kokavia’ya kadar Zeta Deresine var›yordu. Bali Sultan Tekkesi’yle Blaze Geçidinin biraz flark›ndan ve silsile-i cibalin zirvelerinden geçerek Perivali Da¤›yla Koflazeza’dan murur ile 2312 rak›ml› Arnavutluk hududuna kesb-i iltisak ediyordu. Ba‘dehu hudud[u] takib ederek Lin’e ç›kub küçük bir flibh-i cezîre gibi o vadileri iflgal ediyordu. Biraz daha flark cihetlerinden ve Ohri Gölünden bafllayarak yüksek olan tepelere müntehî oluyordu. Bu noktadan itibaren Yunanistan iflgal-i askerîsi bafllayordu ve hududu kat‘ eden Görice yolunu buluyordu. Bu hat Bihliflte kurbuna kadar imtidad edüb, bundan Kapeflbestanek (226) Deresinden geçiyordu. Ondan Devul mecras›n› Se298 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 na’ya kadar takib ile cenuba dönerek hudutta mülaki oluyordu. Kospika ve Konspol kurbunda dahi Yunanîler hududu tecavüz ediyordu. Vaziyet-i Siyasiye 1918 senesinde akd olunan mütareke-i umumiye ile Cihan Cengine nihayet veriliyor, esasât-› sulhiyeyi tayin etmek üzere Paris’te toplan›l›yordu. Bu esasât[›n] Avrupa muvazene-i umumiyesini alt üst edece¤i görülüyordu. Galib ve ma¤lubun harita-i mevcudiyetleri üzerine büyük büyük tahavvülât ü ink›labât›n vuku‘u muhakkak say›l›yordu. Balkan devletlerinin hudud u enhâs› bütün bütün de¤iflece¤inde, vaziyet-i mülkiye ve siyasiyelerince azim bir tebeddül vuku bulaca¤›nda kimse flübhe etmiyordu. S›rpl›lar›n esna-y› harbde gösterdikleri sebat ü gayretleri ve Mösyö Venizelos’un ihtirasât-› gayr-i mahdudesiyle Yunanîlerin harbe müflâreketleri, ‹tilaf Devletlerinin bunlar hakk›nda vâsi bir mikyasta müzaheret ü teveccühlerini temin etmifl, mütarekeyi müteakib bunlara tahdid olunan hudud dahi bu semahatin derecesini göstermiflti. Her iki devlet hem-hudud olduklar› k›taat üzerine büyük ümidler besliyor. Büyük S›rbistan, Büyük Yunanistan içün as›rlardan beri hayal içinde beslenilen âmâl mevki-i zuhura geliyordu. Avusturya ile ‹talya aras›nda Arnavutluk’a faide-bahfl olan rekabet-i siyasiye kalmam›fl idi. Avrupa düvel-i gâlibesince Arnavutlar›n bir mevki-i resmîsi yok idi; muhafaza-i mevcudiyetleri meselesi bile kâl ü kaleme al›nm›yordu. Mösyö Wilson’un bütün âlem-i medeniyete karfl› koymak istedi¤i millî prensiplere istinaden, Arnavutlar› bulunduklar› girdab-› felaketten ç›karmak ve o prensiplerin hakk›m›zda tatbikini aramak içün meydanda ne bir hükûmetimiz var idi ve ne de flunun bunun taht-› istilas›nda kalan memleketimizde mevcut erbâb-› hamiyet nam›na ref‘-i sada-y› istimdada cesaret edebiliyordu. Hat›rat 299 Avrupa’n›n bilad ü sevad›nda da¤›lm›fl olanlar›n bir noktada ictima› ve toplu olarak kabinelere müracaatla Arnavutluk’un temsili imkan hâricinde idi. Herkes düçar-› veleh ü hayret ve âmâl-i milliye mütevârî-i perde-i meyusiyet idi! Ne tarafa bak›lsa bir düflman görülüyor, ne yap›lmak istenilse manialara tesadüf olunuyordu. Cenova’da bulunmufl olan Göriceli Doktor Adamidi 1913/1914 senesinde tahtît edilen Arnavutluk’ta ve sâir havali-i müstevliyede Arnavutlar›n hukuk-› sarihas›n› edille-i tarihiyeye, meâsir-i milliyeye müstenid olarak isbat› mütezamm›n Mösyö Wilson’a bir k›ta layiha göndermifl idi. Müflarünileyhin katib-i hususîsi bunun kemal-i ehemmiyetle nazar-› dikkate al›nd›¤›n› cevaben yazm›fl idi. Fakat buna mukabil maziden ve milliyet nokta-i nazar[›n]dan bahisle, elsine-i müteaddidede birçok Yunan erbâb-› ulûmu neflr ü tertib eyledikleri levâyih ü resâil ile Shkumbini Deresine kadar imtidad eden k›tay› hakk-› meflrular› gibi iddia etmifl, Avrupa efkâr-› umumiyesini ve hele hey’ât-› düvelin eâz›m-› erkân›n› ta¤lit u i¤fale muvaffak olmufllard›. S›rpl›lar dahi yine Mösyö Wilson’un prensiplerine istinaden hudutlar›n› Mat Deresine tevsîe yol bulmufl, S›rbistan’da kalan yüzbinlerce hemcinsimizi ortadan kald›rmak, seslerini duyurmamak içün insafs›zca ve merhametsizce katliama bafllam›fllard›. Londra Muahede-i Hafiyyesi bunlara Arnavutluk üzerinde hukuk-› kesîre bahfl eyledi¤i gibi, malikane fleklinde b›rak›lan bir küçük Arnavutluk’a sahib ç›kan Esad Pafla dahi hem bu karara karfl› flikayette bulunmuyor ve hem de esasât-› milliyenin tespiti s›ras›nda Arnavutluk nam›na kimsenin söz söylemesine meydan vermek istemiyordu. Esad Pafla ‹tilaf Devletlerinin müttefiki ve Arnavutlar›n yegâne mümessili tan›[n›]larak, Fransa hükûmeti Arnavutluk nam›na Paris’te baflka bir heyetin gelmesine raz› görünmüyordu (227). Fazla olarak Frans›zlar Görice’de rekz etmifl olduklar› livâ-y› millîmizi indirmifl, ez-her-cihet hakk›m›zda bir i¤birar-› küllî göstermifllerdi. Daha sonra Frans›z müfrezeleri[nin] Görice’den bütün bütün çekildi¤i ve ‹flkodra’n›n hâlî b›rak›ld›¤› dahi iflitilmiflti. 300 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Yunan, S›rp ordular› sermest-i rehîn-i zafer olduklar› halde alabildiklerine yürümek istiyorlard› (228). Bu yerler içün hiçbir ümid-i halâs yok idi. Umumiyetle mülkümüz bir büyük tehdit alt›nda adeta muzmahil olmak tehlikesinde bulunuyordu. Hakikati itiraf etmek laz›m gelirse, 1913-1914’de kurulan bina-y› istiklalimiz esas›ndan y›k›lm›fl, ortada bir tabir-i co¤rafîden baflka bir fley kalmam›fl idi. Hukuk-› milel bir bâziçe-i düvel olmufl, büyük devletler âtiyen menfaat bekledikleri küçük devletlere zahîr olmak istedikleri tahakkuk eylemifl idi (229). ‹flte böyle bir inhidâm-› tâm hengâm›nda ‹talya’dan gayr› istimdat edecek yerimiz kalmam›flt›! ‹sviçre’de bulunan Arnavutlardan birço¤umuz Cenova’da topland›k. Arnavutluk’ta müttefiklerin askeri taraf›ndan tahliye edilecek yerleri S›rpl›larla Yunanl›lar zabt u istila etmezden evvel, Arnavutluk nam›na iflgal etmek üzere Roma’ya arz-› ricaya ve konsolatan›n delaleti niyaz olunarak, ‹ngiltere, Fransa ile Amerika ve Japonya düvel-i muazzamas›n›n ma‘deletini istid‘âya karar verdik. Ekseriyetle kabul olunan müsveddede, her türlü hukuk-› sariham›z› dermeyan ediyorduk ve Ergiri’de General Ferrero’nun ‹talya Kral› nam›na Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiyesini temin etmek flart›yla vukubulan beyanat-› aleniyesini ve Hâriciye Naz›r› Baron Sonnino’nun ‹talya parlamentosunda istiklalimizi müeyyid olan izahat› ve alelhusus 1913 senesinde Londra’da mün‘akid muahedenin tahtît eyledi¤i hudud u hukukumuzun muhafaza edilmesi esasât› üzerine temenniyat›m›z› inba eyliyorduk. Göriceli Pandali Çali ile Klisoral› Mehmed Bey müracaat›m›z lüzumunu ve tahliye olunan yerlerin zabt› keyfiyetini kabul eyledikleri halde, Sonnino’nun beyanat› mebsutesini, ‹talya’n›n bir nevi himayesini müfl‘ir oldu¤unu beyan ile imzadan istinkaf etmifl ve Doktor Turtulli dahi kendisini intizar etmeksizin müzakereye flürû olundu¤undan flikayetle imzas›n› koymak istememiflti!! Zoti Çali ile Mehmed Bey’in itiraz› haks›z de¤il idi. Sonnino bir kere parlamentoda Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiyesinden bahisle hukuk-› sariham›z› tesbit etmifl ve bir kere Hat›rat 301 “Adriyatik havzas›n›n temin-i emr-i muvazenesi içün karfl› yakada (!!) ‹talya menâfiinin s›yaneti lâbüd” oldu¤unu dermeyan eylemifl idi. Binaenaleyh, çekilecek telgrafnamede bu cihetten bahis olundu¤u takdirde, ikinci surete nev‘an-mâ r›zam›z›n munzam oldu¤unu itiraf etmek demek olaca¤›ndan, flâyân-› teemmül idi.* Muahharan bu reyi Fraflarl› Midhat Bey dahi teyid ü kabul etmifl ve hatta telgrafnameye vaz‘-› imza edenlerin baya¤› ihanetini ima edecek baz› beyanat ile ihtilaf-› efkâr› tefldid eylemifl ise de, tarihe mal olan bu telgrafnamenin (230) meal-i hakikîsi ve mazmun-› sarihi istiklal-› millîmizi ve tamamiyet-i mülkiyemizi kâfil olub, ihanet ü h›yanet ve bir guna su-i niyet gibi flâibelerden berî idi. ‹talya’n›n her türlü nokta-i nazar›na muhalif bir telgrafnamenin konselatada pifl-i nigâh-› itibara al›nmayaca¤› ve hele böyle bir telgrafnameyi düvel-i sâireye tebli¤e vesatat etmeyece¤i bedihî idi. Binaenaleyh, birçok müzakerelerden ve tereddüdlerden sonra bunun böylece kabul u imza edilmesine mecburiyet-i katia var idi. 12 Teflrinievvel 1918 tarihiyle çekilen bu telgrafnamemiz fi’l-vâki‘ ümidimiz vechile nazar-› itibara al›nd› ve Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiyesini muhafaza hususunda ‹talya’n›n her türlü müzaherette bulunaca¤› bilvas›ta cümlemize tebli¤ ü tebflir olundu. Yunanistan’›n, S›rbistan’›n ileri hareketine mani olabilecek tebli¤at-› lâzime ve teflebbüsât-› siyasiye ifa olundu¤u anlafl›ld›. O s›rada Arnavutluk’ta idare-i milliyeyi deruhde edecek bir hükûmet olmad›¤› gibi, hâriçte dahi Arnavutluk’un mevcudiyetini gösterecek mümessillerimiz yok idi. Bu müracaat›m›z üzerine ‹talya devleti hem Arnavutluk idare-i dâhiliyesine vücut verecek ve hem de Frans›zlar›n iddias› vechile, Arnavutluk[’un] Esad Pafla’dan ibaret olmad›¤›n› göstermek içün Draç’da bir heyet-i hükûmet teflkiline ve o heyetten müfrez ve müntehab Paris’te bir delegasyonun gitmesine muvafakat eyleyecekti. Lozan’da bulunan Turhan Pafla ve Montrö’de kalan * Meclis Mebusan’da Sonnino hazretleri aç›kl›yordu ki: ‹talya’n›n, Arnavutluk konusunda [bir iste¤i yok. Bu ibare ‹talyanca asl›ndan çevrilmifltir -editör-]. 302 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Doktor Turtulli Bey Roma’ya telgrafla davet olundular. Turtulli Bey münferiden ça¤r›ld›¤›na zâhib olarak evvela azimete muvafakat etmifl ise de, bilahare Turhan Pafla’n›n dahi celb edildi¤ini anlar anlamaz hareketten imtina eyledi! Meazâlik, daha sonra müflarünileyhimâ Roma’da birleflmifl ve Mehmed Bey Koniçe ve Midhat Bey Fraflari dahi Roma’ya getirilmifltir (231). Bunlardan Turhan Pafla Roma’da kalarak di¤erleri bi-ecma‘ihim Draç’a müteveccihen hareket ettiler. Draç’da Elbasan, Draç ve Berat ile Görice ve Ergiri’den alenen intihab u i‘zâm olunan ve Avlonya’da suret-i hafiyede gönderilüb isbat-› vücud eden zevâttan mürekkeb bir fiura-y› Millî teflekkül etmifl ve ekseriyet-i ârâ ile Draç’da bir heyet-i hükûmet (232) teflkil ve Paris Mu’temer-i Umumîsinde Arnavutluk’u temsil edecek bir delegasyon tayin olunmufltur (233). ‹talya nam›na Draç’da bulunmufl olan ricâl-i mülkiye ve askeriye bu heyet-i hükûmete “Ahâlinin Vekilleri” nam›n› vermek iste[me]mifl ise de, Müfid Bey buna flediden itiraz etmifl ve “Draç Hükûmet-i Muvakkatesi” nam›yla nuzzâr›n s›fat u memuriyetleri tavsif ü tansîf edilmifl idi (234). fiübhe yoktur ki, Draç hükûmeti ‹talya’n›n tesir-i nüfuzuyla ve inz›mam-› müsaadesiyle teflekkül etmifl oldu¤u içün, onun tahakkümü taht›nda bulunmas› tabiî oldu¤u gibi, Paris’te bulunmufl olan delegasyonun maaflât ve muhassasât› dahi ‹talya’n›n iane-i nakdiyesiyle tesviye olunurdu. Zaten ‹talya devleti Avlonya varidat-› umumiyesini cibayet etti¤i gibi, Ergiri sanca¤›n›n bilcümle mürettebat› ‹talya taraf›ndan ahz ü istihsal olunuyordu. ‹flkodra’da enternasyonal hükûmeti olmak üzere teflekkül eden bir heyet varidat› tahsil ediyor ve Görice’de Frans›zlar›n tesis ettikleri bir idare-i mahalliye ve milliye teklifât-› umumiyeyi al›yordu. Draç ile Elbasan ve Berat varidat› Draç hükûmetine kal›yordu. Delegasyon nam›na Paris’te 24 fiubat 1919 tarihiyle verilen bir layiha Turhan Pafla taraf›ndan imza olunmufl ve Arnavutluk’un hukuk-› umumiye ve tamamiyet-i mülkiyesini temin edebilecek bir suretle yaz›lm›fl idi. Delegasyon azas› Hat›rat 303 meyan›nda has›l olan ihtilafât-› flahsiye flâyân-› teessür safhalar geçirmemifl ve azan›n tesanüdü nazar-› itibare al›n›b da, her biri ayr› ayr› fikr ü mesle¤e düflmemifl olsalard› daha nâfiz ü nâfi‘ neticeler istihsal olunabilirdi. Mamafih, bu mesai-i flahsiyeden ziyade zaman u zemin memleketimizin husul-i istiklaline yard›m etmifl ve hüdayî nâbit tarz›nda birçok meâsir-i mebrure görülmüfltür. Mücahedât-› Milliye ‹talya heyet-i askeriyesi halk›n ellerinde bulunmufl olan eslihay› toplad›ktan ve bin kifli[yi] tutub birer birer öteye beriye nefy ü icla ettikten sonra, herkesi bir nazar-› istihkar ile görmeye bafllad›. Millette eser-i hayat kalmad›¤›na, ye’s ü hacretle bütün âmâl-i milliyenin mahv oldu¤una kanaat getirdi. Halk nazarlar›nda feyz ü istiklalden mahrum, cebr u zulme mahkum olduklar›na kail oldu. ‹yd-i millîde, yani 28 Teflrinisanîde bile her sene oldu¤u gibi ahali taraf›ndan tertib olunan flenlikler kemal-i fliddetle men olunmufl, livâ-y› millî halk›n eyâdî-i taazzumundan al›narak bir köpe¤in kuyru¤una ba¤lanm›fl, ekserisi yerli hizmet[li]lerden mürekkeb ü müretteb bir alay-› vekâhat ile sokaklarda dolaflt›r›lm›flt›r. ‹zzetinefs-i millîyi tahrifl eden bu maskaral›klarla bu nazarlar refte refte ahalinin izdiyad-› galeyan u nefretine bâdî oluyordu. Hakir ü zelil gördükleri bu ahali esbab-› müdafaadan hâlî olduklar› halde bu hakaret ü zilletin tesir-i cangüzarânesinden dilhûn ve sevda-y› hürriyetle kalbleri meflhun idi. Vatanlar›n› kurtarabilmekten ziyade vatanlar› u¤runda ölmek istiyorlard›. Ve böyle bir azm ü ictihad ile erbâb-› gayret geceleri toplan›yor, yekdi¤eriyle dertlefliyor; ne yolda hareket edebileceklerini düflünüyorlard›. Ahvâl-i malumedendir ki, bir milletin istirdad-› hukuka kalk›flmas› içün büyük ink›lablara, ehemmiyetli hadiselere lüzum yoktur! Bazen en adî bir bahane, en küçük bir vesile halk›n hiss-i hürriyetcuyânesini tehyîc ve bir k›yam-› millîyi tehyie ve tervîce sebeb olur! 304 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ‹ki Arnavut savaflç› 1918 senesinde Draç’da teflekkül eden hükûmet-i muvakkate, hakimiyet-i milliyeyi tespit edebilecek bir mahiyet[te] görülmüyordu. Bu heyetin mükellef oldu¤u vazaif-i umumiye bir kanuna merbut de¤il idi. Halkça ‹talya’n›n meflîme-i tahakkümünden sâk›t olmufl bir cenîn-i siyaset veya ismi var, cismi yok bir heyula-y› hükûmet gibi telakki olunuyordu. Bu zehâb-› umumî haks›z ve sebebsiz olmad›¤› gibi, ‹talya’n›n Arnavutluk’a karfl› tuttu¤u tavr-› siyasetinde dahi bir itt›râd u sebat yok idi; her gün bir cereyana tâbi idi. Arnavutluk Hat›rat 305 delegasyonuna memur baz› zevât› Paris’e götürmek üzere Frans›zlarla u¤rafl›yor; heyeti mahfel-i âlîde Arnavutluk nam›na kabul ettirmek, bütün âmâl-i milliyeyi tervîc edebilmek içün Baron Sonnino kemal-i ciddiyetle çal›fl›yordu. Sonra birdenbire heyeti Arnavutluk’un ve Arnavutlar›n mümessili saymaktan ziyade, ‹talya’n›n bir bâziçe-i siyaseti menzilesine indirmek istiyordu. Heyetin etraf›n› alan Colonel Kastoldi ile rüfekâs›, heyetin ref‘ ü istima‘ etmek istedi¤i sada-y› hakcuyâneyi nefh etti¤i safir-i siyasetten ç›kmamak, tahdit eyledikleri daire-i fikr ü emel dahilinde icra-y› faaliyete mecbur tutmak hevesinde bulunuyordu. Bununla beraber, heyet metalib-i milliyemizi bast u ilan etti¤i gün, bütün alem-i medeniyete ve iflbu memurlar›n yüzüne karfl› Avlonya’n›n istilas› meselesini fliddetle protesto ettikleri halde, kimse bir fley demeye cesaret edemiyordu. Doktor Turtulli ‹talya aleyhinde bulundu¤unu göstermek içün S›rbistan Baflvekili Mösyö Pasiç ile hodbehod görüflüyor, ona da serfurû ediliyordu. ‹stanbul’dan gelen zevât (235) ‹talya siyasetine alenen salâ-hân, memurîn-i mahudeden rûgerdan iken, yine bunlara tekâpû olunuyordu. Draç heyeti bazen öyle bir girdab-› azab içinde idi ki, muamelat-› dâhiliyede serbest olmalar› flöyle dursun, hürriyet-i flahsiyelerine bile malik de¤il idi (236). En büyük amirden bed’ ile bir karabinyer52 neferine kadar, bunlara ayr› ayr› tahakküm etmek istiyorlard›. Sonra ba¤teten erkan-› askeriye vü mülkiyesine bunlar münferiden ve müctemian meydan okur, istiklal-i re’y ü idareden bahisle her arzular›na [karfl›] dururken tesir-i nüfuza muktedir olam›yor ve bu tu¤yan-› hareketi bir nazar-› bî-kaydî ile görüyorlard›. Has›l›, dâhilen ve hâricen ‹talyanlar›n gösterdikleri etvâr ü efkâr günü gününe uymuyordu!! Draç’da vuku bulan ve her iki heyetin intihab›yla hitam bulan ictimada Avlonya’dan kimsenin bulunmamas›na gayret etmifllerdi. Bununla beraber, Avlonya nam›na intihab olunan Kaz›m Efendi Koçuli, ‹spiro Koleka, Kaz›m Efendi Kokofl ile Ömer Efendi Raz›ma ve Kanineli Mükerrem A¤a Hamzaray hafiyen Draç’a gidebilmifllerdi. Bunlar› ictimada bulundurmamak, her 306 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 türlü müzakerattan hâriç b›rakmak üzere son derecede itina etmifl olduklar› içün, Avlonya livâs›n› havali-i sâirede[n] tecrid etmek istediklerini alenen göstermifllerdi. Draç hükûmet-i muvakkatesi, üzerlerine konulan bu bask›y› ortadan kald›rmak, milletin temenniyât›, memleketin ihtiyacât› üzerine ebvab-› düvele müracaat edebilmek üzere yol arad›. ‹talya’n›n tehdid-i askerîsinden hâriç ve hür bir dairede kalmak emelinde bulundu. Buna binaen, Dâhiliye Naz›r› Müfid Bey Maliye Naz›r› Feyzi Bey’i Roma’ya murahhas olarak göndermeye karar verdi. Müzakerât-› dûradûrdan sonra, ‹talya devleti Marki dö Duraço’yu [de Durazzo] ve Colonel Viçenso’yu [Vincenzo] bunlarla mükâlemeye memur eyledi. Bu s›rada, yani 1919 Eylülde, ‹talya’da Mösyö Nitti Hâriciye Naz›r› idi. Tittoni Paris’te Nitti muhalifleriyle bo¤az bo¤aza u¤raflmakta idi. ‹talya k›tas› bafltan bafla bir buhran-› giran içinde bulunuyordu! Sosyalistler hükûmeti ele almak içün zimamdârân-› devletin bütün ef‘âl ü harekât›n› bir tavr-› bî-aman ile tenkid ediyor, halka tehdidâmiz nümayifller yapt›r›yor, dehfletli grevler tertib ediyordu. Hükûmet en küçük bir gaileden, bir komünist ink›lab›ndan titriyordu! Binaenaleyh, hâriçte emn ü itimad ve dahilde sükun u sebat laz›m idi. ‹talya ile Mukavelenin Mahiyeti Konsulatada bir taraftan Arnavutluk murahhaslar›yla mükâlemâta devam olundu¤u halde, di¤er yandan Tittoni Venizelos’a Himara sahilini bafltan bafla peflkefl çekiyor idi. Ergiri sanca¤›n›n k›sm-› küllîsini Yunana terk ediyordu. Görülüyordu ki, ‹talya devleti Arnavutluk hükûmetini ve beka-y› mevcudiyetini art›k nazar-› itibara almaktan ziyade, her türlü keflmekefle kendi hesab›nca bir nihayet vermek istiyordu. Korfu Adas›yla Arnavutluk sahili aras›ndaki bo¤az bîtaraf bir m›nt›ka suretinde her türlü tehdidâttan azade bir halde kal›rsa, ‹talya Adriyatik havzas›n›n muvazenesini ve kendi menâfi‘ini temin etmifl olacakt›. Arnavutluk’ta Avlonya’n›n idare-i mülkiyesi ‹talyal› bir komiseHat›rat 307 rin vesatat›yla do¤rudan do¤ruya ‹talya askerî kumandan›n›n taht-› murakabesinde kalmak flart›yla, iflgal etti¤i havalinin idare-i dahilîsi[ni] hükûmet-i muvakkateye terk eyledi¤i takdirde dahi Arnavutlar› irzâ ve iskât eylemifl olaca¤›n› tahmin ediyordu. Halbuki Müfid ve Feyzi beyler Avlonya umur-› mülkiyesinin dahi sâir cihetlerde câri olacak usul ile do¤rudan do¤ruya hükûmet-i muvakkateye merbut olmas›n› ve idare-i askeriyeye taalluk edecek ifller içün ‹talyal› bir komiserin tavassut edebilmesini flart-› gayr-i münfek olarak ortaya koymufllard›. Bunlar›n maksad›, hükûmet bir flekl-i meflruiyete munkalib ve ‹talya iflgal-i askerîsi yaln›z Avlonya’ya munhas›r olursa, serbestî-i hareketle dahilen ve hâricen efkâr-› umumiyeyi ‹talya aleyhinde ihzar u i¤râya ve bu suretle vahdet-i milliye ve idare-i dâhiliyeyi temine meydan bulmalar› ümidine müstenid idi. Avlonya yirmi-otuz bin kiflinin zîr-i pâ-y› istilas›nda bulundukça ‹talya ordular›na, ‹talya donanmas›na karfl› duracak bir kuvvet tasavvur edemezlerdi. Binaenaleyh, kemal-i ihtiyat ile Avlonya hakk›nda kabul edebilecekleri o flart› ve mukavelenin ahkam-› sâiresini çaresiz bulmufllard›. Her iki taraf nokta-i nazarlar›nda ›srar ettikleri içün, re’y-i münferitleri alt›nda imza vaz‘›yla 1910 senesinin 11 A¤ustosunda müzakerâta hitam vermifllerdi. ‹talyanlar, tatbiki içün Avlonya’da bulunan Kumandan-› Umumî General Piacentini’ye tebli¤ eylediler. Müflarünileyhimâ [müflarünileyh?] dahi Draç’da ve Paris’teki arkadafllar›n›n pîfl-i enzâr-› tetebbu‘lar›na vaz‘ u îsâl ettiler. Bu s›rada yedi senelik bir i¤tirab u ›zd›rabdan sonra Arnavutluk’a u¤rayarak ‹stanbul’a geçmek üzere üzere ‹sviçre’den Roma’ya gelmifl idim. Müflarünileyh Feyzi Bey ve Arnavutluk hükûmetinin Roma’da mümessili Ekrem Bey beraber olduklar› halde Hâriciye Nezareti’ne u¤ram›fl idim. Mukavele-i mezkure mevzu-i bahis oldu. Suret-i hususiyede mütalaam soruldu. Münderecât›ndan tamam›yla kesb-i ittila‘ ettikten sonra, 308 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 -“Draç hükûmeti henüz meflru bir mahiyeti hâiz de¤ildir. Bütün Arnavutlar› temsile salahiyeti yoktur. ‹talya devlet-i muazzamas› cebr ü tazyik alt›nda bulunan bir heyetle böyle bir mukavele akd eylemekten faide göremez. Avlonya’n›n her ne suretle olursa olsun, idare-i umumiyeden istisna ve tefrik olmas› meselesi ‹talya hükûmetinin ilan etmifl oldu¤u istiklal-i millîmizin esas›na muhalif ve perverde etmesi laz›m gelen fikri müsâlemete mu¤ayirdir! Bunun îrâs edebilece¤i su-i tesiri pek vahim görüyorum” cevab›n› verdim. Bu cevab›m fliddetli olmak ile beraber, muhatab›m›n fikri mukavelename aleyhinde oldu¤unu ve itiraz›m› muvâf›k-› hakikat gördü¤ünü anlad›m.* Esasen ‹talya’da sosyalistlerle beraber alelumum efkâr-› münevvere ashab›, Arnavutlar›n temin edilmifl olan hakk-› istiklallerine dokunmak ve bir idare-i askeriye ile Arnavutlar›n izzetinefs-i millîlerini rahnedâr etmek istemezlerdi. Bunlar›n fikrince, idare-i askeriye muhafaza-i inz›bat etse bile, halk›n refah u eman›n› kazanamaz, bu cihetle menâat-› mevkiiye ve flecaat-i f›triyelerine istinad eden Arnavutlar›n muhiti idare-i askeriyeye ve batfl u fliddete mütehammil olmad›¤› içün, Arnavutluk’ta konsolatan›n takib eyledi¤i politika muvâf›k-› hal ü mahal de¤il idi. Avlonya’ya vürûdumda Roma’da cereyan etmifl olan müzakerât-› siyasiyenin mahiyet-i sahihas›ndan kimsenin malumat› yok idi. Fakat ez-her-cihet halk hal-i galeyanda ve Draç hükûmet-i muvakkatesinin sukutu temennisinde idi. Avlonyal› ‹brahim, Abdullah ve Ömer Efendi Raz›ma efendilerle sâir birçok zevât müctemian nezdime gelib, ahvâl-i umumiye ve mahalliye üzerine malumat u mütalaat›m› sordular. Roma müzakerât›n› izah ve bunun mevki-i tatbike vaz‘ olunmazdan evvel bir * fiayan-› ibret olmak üzere zikr ü kayda lüzum görürüm ki, bu s›rada erkân-› nezaretten biri, “Alt› aydan beri Baflvekilin pîfl-i enzâr›na koydu¤umuz evrak› (yani Arnavutluk’a ait dosyay›) mütalaa etmeye ancak flimdi vakit bulabilmifltir. Binaenaleyh, kemal-› teennî ile harekete mecburuz” demifl, bu suretle a¤z›ndan bir do¤ru söz kaç›rm›flt›r!! Hat›rat 309 cemaat-i milliye teflkiliyle muamelat-› nâs›n bununla hall ü fasl edilmesi ve ‹talya idare-i mülkiye ve adliyesi aleyhinde bulundu¤umuzun ›zhar olunmas› lâbüd oldu¤unu beyan eyledim. -“‹talya’daki intihabat-› cedide neticesi, sosyalistlere pek müsaid oldu¤undan, er geç Arnavutluk’ta ‹talya’n›n imperyalizm fikrinden vazgeçmeye ve memleketimizi tahliye etmeye mecbur u muztar olacakt›r. Hal-i haz›rda ahalinin niyyât u temenniyat›na ve tehyie olunmak istenilen bir k›yama gelince, bunu bütün mevcudiyetimle takdis ederim. Fakat bu yafl›mda ön ayak olub da neticesi meflkuk olan bir emre karfl› binlerce efrâd-› masumeyi i¤râ etmeye ve her türlü tehlikeyi gözüme al›b da memleketi y›kub yakma¤a cesaretim yoktur. ‹ctihad u ikdâm›n›z›n muvaffakiyetle hitam bulmas›n› dua ile iktifa ederim” dedim.* fiu kadar ki, Avlonya’y› ‹talya devleti do¤rudan do¤ruya idaresi alt›nda tutmak azminde bulundu¤u maddesi a¤›zdan a¤›za flâyi olur olmaz, halk üzerinde -biliyorum ki- bir tesir-i elim has›l etmifl, mâder vatandan iftirak etmek üzere tak›m tak›m ahali ahd-i misâka flitâbân olmufl idi. Arnavutluk’ta ‹talya’n›n bir kar›fl yer almas›na raz› olmayub her çe bâd âbâd hürriyet-i milliye ve vahdet-i mülkiyenin muhafazas› yolunda her fedakârl›¤a katlanmak arzusu var idi. General Piacentini’yi gördü¤ümde, iflbu müzakerat s›ras›nda fikr ü mütalaas› sorulmaks›z›n Roma’da cereyan etmifl ise de, bi-eyyi vechin kân tatbikine imkan olmad›¤›n› yazm›fl ve ›srar olundu¤u takdirde istifas›n›n kabulünü rica etmifl oldu¤unu anlatm›flt›. Roma Piacentini’nin istifas›n› kabul etmemifl ise de, idare-i mülkiyenin hemen hükûmet-i muvakkateye devr ü terk olunmamas›n› dahi emretmemiflti. Bu tereddüd ü teehhür Draç hükûmetinin emr ü itimad›n› kald›rd› ve idare-i askeriye ile aralar›nda pek büyük bir münâfereti mucib oldu. Piacentini bunu * Bu babdaki mütalaa-i hakîrânem tamam›yla hakikate iktiran etmifl ve birkaç gün sonra intihabât›n neticesi görülmüfl[tür]. 310 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 izale etmek ve zab›ta-i mülkiyenin temin-i devam› lüzumunu anlatmak üzere Ergiri’de bulunan Müfid Bey ile sâir eflrâf ile görüflmek içün Ergiri’ye gitti. Fakat Müfid Bey’in ve bi’n-nisbe umumun hakaretengîz muamele-i fledidesine maruz kalm›fl ve idare-i mülkiye tamam›yla Arnavutluk hükûmet-i muvakkatesine terk olunmad›kça itilafa imkan olamayaca¤› cevab-› katîsini alarak General Avlonya’ya avdet etmifl idi. Henüz Avlonya’dan gitmemifl idim. Müflarünileyh Ergiri’den gelir gelmez nezdime geldi. Arnavutlara karfl› perverde etti¤i ihlas u teveccühden ve Arnavutluk’un hukuk-› mülkiyesini muhafaza maksad›yla Tittoni’nin Venizelos ile yapt›¤› itilaf›n ‹talya menâfiini temin edemeyece¤ine dair Roma’ya yazd›¤› telgraflardan bahseyledi ve Müfid Bey ile aralar›ndaki su-i tefehhümü anlatt›. Yunanl›lar›n istihzarât-› askeriyesini ve Ergiri H›ristiyanlar›n›n ahali-i ‹slâmiyeden mütehâfli olub istimdad ü müracaat etmifl olmalar›n› serriflte ittihaz ederek, teskin-i ezhân içün muvakkaten Ergiri zab›tas›n›n Arnavutluk hizmetine girmek flart›yla ‹talyal› bir zâbitin idaresi alt›nda bulundurma¤a muvafakat etmek üzere Müfid Bey’e tavassutumu rica etti. Avlonya’n›n idare-i mülkiyesi bir hal-i istisna ve infirâdda kald›kça Arnavutluk’ta ne yap›lsa huzur-› umumînin temini mümkünsüz oldu¤unu beyan ile, Roma’da cereyan etmifl olan müzakerât›n ke-en-lem-yekün hükmünde tutulmas›yla, Avlonya dahil oldu¤u halde bütün Arnavutluk’un bir idare-i milliyeye tâbi tutulmas› lâbüd oldu¤unu anlatt›m. Ve bunun Romaca kabulü delaletinde bulunursa mea’l-memnuniye ben de her türlü muhalasatla arzusuna mümâflât edece¤imi söyledim. Esasen müflarünileyh Roma Mukavelenamesinin tatbiki aleyhinde idi. Bu cihetle, mesai-i mahsusas›n› tekid edece¤ini ve zaten ve zamanen Arnavutluk’un hakimiyet-i milliye ve tamamiyet-i mülkiyesini haleldâr etmemek içün idare-i dâhiliyesini tamam›yla Arnavutluk hükûmet-i muvakkatesine terk etmek ve Tittoni’nin hodbehod Yunanîlerle yapt›¤› itilaf›n ›skat-› ahkâm›yla onlar›n Arnavutluk’a karfl› vukuu melhuz olan tecâvüzât›n› men edebilmesi içün yaln›z üç mevkide askerini cem‘ ü tahflid eylemek Hat›rat 311 üzere Roma’ya mükerreren ve müeyyeden beyan-› mütalaata ibtidar eyledi¤ini temin etmekle Ergiri ve Libohova’ya gittim. Ergiri’de efkâr-› umumiye son derecede endiflenâk idi. H›ristiyanlar bir büyük havf ü dehfletle hükûmete ve ahali-i ‹slâmiyeye karfl› itimads›zl›k gösteriyordu. 1913 senesindeki hâdisât ve H›ristiyanlar›n öteden beri besledikleri temâyülât, kulûb-› vatanperverânede pek derin tesirât b›rakm›fl idi. Ümid-i halâs ve hiss-i intikam ile bir taraf düflmanlar›n gelib kendilerini kurtarabilmelerinden ümidvâr ve di¤er taraf dahi yak›b y›kmak ve vurub kesmek ile vatanlar›n› müdafaa gayretinde paydar idi. Ergiri’den Libohova’ya gitti¤im gün Paris’te bulunan Süleyman Selim Bey’den biraderi Nam›k Bey’e 28 Kanun›evvel 1919 tarihiyle bir uzun mektub gelmifl ve Ergiri ile havalisinin Yunanistan’a terk olunmak üzere karar verildi¤i malum olmufl idi. Avlonya’dan Ergiri’ye gelen birçok eflrâf ahali-i ‹slâmiyesiyle görüfltükten sonra herkesi bir ye’s ü teessür kaplad›. ‹talya hükûmetinin müzaheret-i katias›na ve General Piacentini’nin delaletine ihtiyac-› azim var idi. Müflarünileyhin dermeyan eyledi¤i flart ile muvakkaten zab›tan›n bir ‹talyal› zâbitin idaresinde bulundurulmas› ve bu suretle ezhâna biraz sükunet gelmesi çaresiz idi. Fakat Ergiri eflrâf›yla Müfid Bey katiyen buna yanaflmam›fl, bütün mehâlike katlanarak vatanlar›n› velev ki elleriyle yak›b y›kmak mecburiyet-i elimesinde dahi kalsalar yine müdafaaya karar vermifllerdi. Ergiri’den Delvina’ya u¤rayarak Avlonya’ya avdet ettim ve kemal-i tehalük ile cevab›m› intizar eden Piacentini’ye Ergiri halk›n›n ye’s ü fütûrunu ve idare-i mülkiyede katiyen ‹talya’n›n vaz‘-› yed-i müdahale etmesine dahi raz› olmad›klar›n› anlatt›m. General Arnavutlar›n telafl u i¤birardan mutahass›l tesirât› tahmin etmifl idi. Ve bütün havali-i müstevliyenin idare-i mülkiyesini[n] Arnavut hükûmet-i muvakkatesine terk edilmesine kani olmufl idi!! Ekser ümerâ-y› askeriye dahi ‹talya’n›n emr-i müdahalesine muhalif ve Arnavutlar›n takib etmek istedikleri 312 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 gaye-i milliyeye vâk›f idi. Görülüyordu ki, konsulata ile ordunun aras›nda gerek Roma müzakerat-› malumesinden ve gerek Tittoni ile Venizelos’un akd ettikleri itilaftan dolay› büyük bir z›ddiyet var idi. Binaenaleyh, Roma müzakerât›n›n ihtiva etti¤i ‹talya nokta-i nazar›n› Draç hükûmetine kabul ettirmekten meyus kalan Hâriciye Nezareti generalin fikr ü emeline mu¤ayir olarak öteden beri efkâr-› umumiyece arzu olunan bir kongrenin tutulmas›na müsamaha suretini göstermifl ve o kuvvetle meflruan hükûmet-i muvakkateyi ›skat etmeyi düflünmüfl idi. Yaln›z, toplanacak mebuslar›n k›sm-› küllîsini elde etmek ve ‹talya’ya karfl› mümâflâtkârâne bir kabine teflkiline çal›flmak üzere Hâriciye Nezareti’nde Arnavutluk flubesi müdürü Colonel Vincenso’yu general-konsoloslu¤u payesiyle Arnavutluk hükûmetinin nezdine komiser tayin eyledi. Fakat evdeki hesab çarfl›da uymad›. Loflna Kongresi: Ba‘sü Ba‘de’l-Mevt 53 Devresi Draç hükûmeti efkâr-› umumiye nazar›nda ‹talya’n›n tesir-i nüfuzuyla teflekkül etmifl, onun tahakkümü taht›nda kalm›fl oldu¤u içün, eflhâstan ziyade flekl-i hükûmetin tebdili ve milleti temsil edebilecek, icra-y› hükme muktedir olacak bir heyetin vücuda gelmesi matlub idi. Bu gaye-i milliyeyi istikmal etmek isteyen erbâb-› hamiyet eksik de¤ildi. 1919 senesi Eylülünde, baflta Hasan Bey Prifltina, Eflref Bey Fraflari ile Abdül Bey Upi olduklar› halde, âmâl-i milliyeyi tayin ve temin edebilmek ve Draç hükûmetine kaim olacak bir heyet vücuda getirmek üzere münasib bir mahalde bir ictima›n akdi lüzumunu ortaya koymufl, Matl› Ahmed Beyefendi Zog, Elbasanl› Akif Pafla ile Tiranl› Abdi Bey Topdanî gibi müte[ne]ffizân› bu fikr ü emele imâle ve teflrik etmeye muvaffak olmufllard›. Hasan Bey Dâhiliye Naz›r› Vekili Sami Bey Viryoni’ye dahi müracaat ve matlub-› umumî olan kongrenin in‘ikâd› içün hükûmetin delalet ü muavenetini rica eyledi (237). Hat›rat 313 Soldan itibaren: 1. General De Veer, 2. ‹brahim Biçakçu on yafl›nda iken (1944’te Arnavutluk baflbakan› olacakt›r), 3. Elbasanl› Akif Pafla Biçakçu (‹brahim Biçakçu’nun babas›), 4. Elbasanl› Ali Agâh Bey Sami Bey kongrenin toplanmas›na mani olamayaca¤›n› beyan ile beraber, katî bir cevab verebilmek üzere rüfekas›yla müzakere etmeye mecbur oldu¤unu söyledi. Bunun üzerine Hasan Bey kongrenin mukaddemât›n› haz›rlamak içün Tiran’a gidib daire-i belediyede bir ictima akdiyle bu fikr ü emelini ortaya koymak istedi. Fakat hükûmet Draç mutasarr›f› Receb Bey fiala’y› Tiran’a i‘zam ederek ictima› men etmifl ve yaln›z devâir-i belediye rüesâs›ndan mürekkeb bir komisyonun toplanmas›na müsaade edece¤ini beyan eylemifltir. Halbuki rüesâ-y› merkûme intihab ile de¤il tayin ile müstahdem olduklar› içün, efkâr-› milliyeyi temsil edemeyeceklerinden bahisle buna kimse mümâflât etmemifltir. Hükûmet muhitin icabât›n›, efkâr-› umumiyenin temenniyât›n› tahminde gaflet ediyordu. Görülüyordu ki, hükûmet[in] emr-i mümânaatta gösterdi¤i ikdam ü tehalük nisbetinde halk›n arzusu[nun] tezâuf etti¤ine dikkat etmiyordu. Esad Pafla taraftarlar› paflalar›n› bi-eyyi vechin kân mevki-i iktidara getirmekten baflka bir fley düflünmüyor, bu yolda her fedakârl›¤› ihtiyardan çekinmiyorlard›. 314 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ‹talya heyet-i askeriyesiyle uzlaflma¤a, Esad Pafla’y› ‹talyanlarla bar›flt›rma¤a yol bulmufllard›. Ve bu suretle, maksadlar›n› cebren istihsal etmekten ise, bir ictima-› millînin sevk-i tabiîsiyle Pafla’n›n avdet edebilece¤ine kanaat getirmifllerdi. Kongre bunlar içün lâz›m-› gayr-i mufar›k idi ve kongreyi arzu edenler de bunlara istinad ediyorlard›. Yaln›z nasyonalistlerin erkân›yla aralar›nda cereyan eden müzakerât [ile] kendilerine tamam›yla itminan bahfl olam›yordu ve Esad Pafla’n›n aleyhindeki cereyan dahi bunlar› meyus eyliyordu. Hükûmet-i muvakkate bu ahvâl-i muhakkakaya karfl› müfrit bir nîkbînlikle muhakemât ve mukarrerât›n› yürütüyordu. Kongrenin suret-i ictima›[n›], muhalif flah›slar taraf›ndan tertib olunmufl bir flebeke-i ihtiyal ü siyaset ve kendilerini ›skâta alet olmak üzere telakki ediyor, ‹talya’n›n müzaheretiyle bunu men edebileceklerini ümid eyliyordu. Halbuki Roma Mukavelenamesinin tatbik-i ahkam›na raz› olmayan General Piacentini ile Reis Vekili Müfid Bey’in aras› aç›k idi. Heyet-i mülkiye ile de her zaman münakafla ve mu‘ârazadan gayr-i hâlî idi. Bunlar umumiyetle hükûmet-i muvakkateyi ›skat etmek, kendilerine mâil bir hükûmet vücuda getirmeye hâhiflger idiler. Colonel Vinçenci [Vincenso] Roma’dan Avlonya’ya u¤ray›b General Piacentini’yi gördükten sonra, bu abd-i râk›mu’l-hurufu dahi ziyaret etmifl idi. Esna-y› musâhabede Loflna Kongresinin ictima›yla bir kitle-i umumiyenin ârâ-y› müttehidesinden mütevellid bir heyeti tesbit etmeye raz› olduklar›n› ketm etmemifl idi. Ve hatta Müfid Bey’le rüfekâs›n› kendi nokta-i nazarlar›na celb ü imâle etmekten ise, icra-y› hükm ü nüfuza kâdir olan Esad Pafla ile uzlaflma¤› tercih ettiklerini dahi ima etmekten çekinmemiflti. Bu hissiyat u beyanat› o gün Ergiri’den Avlonya’ya gelen Müfid Bey’e anlatt›¤›m halde, müflarünileyh yine Loflna’daki cemaat-› milliye erkan›yla telif-i beyn etmesinde mütereddid idi! Halbuki hükûmet min külli’l-vücûh i‘mâl-i nüfuzdan ve isti‘mâl-i kuvvetten aciz idi. Ayan beyan belli idi ki, Esadistler ald›klar› talimata istinaden ve herkesi bir emrivaki karfl›s›nda Hat›rat 315 bulundurmak fikrine istinaden Kruya’da bir nümayifl icras›yla pazar› sedde ve jandarma ve polis heyetlerini ve bilcümle memurîn-i hükûmeti terk-i vazâife icbar eylemifllerdi. Esadistlerin bafl›nda ve kuvâ-y› maddiyelerini teflkil edenler meyan›nda Osman Bali Nel Hoca ve fiayakl› Bayram Gözeli bulunuyordu. Mihver-i idare fiayak beyleriyle Topdanî beylerinden bir ikisinin elinde oldu¤u rivayet olunuyordu. Bunlar her tarafta ilka-y› ru‘b u hirâs edebildikleri içün, Kruya havalisinde külliyen ve cihât-› sâirede k›smen hükûmet-i muvakkatenin hükm ü nüfuzu sâk›t olmufl idi. Draç ile ‹flkodra yolunda vaki Krin Geçidi tamam›yla kapanm›fl, eflk›ya tarz›nda her yerde birçok usât zuhur eylemifl idi. Erkan-› hükûmetten Mustafa Efendi Kruya, toplayabildi¤i bafl›bozuklarla Kruya’n›n üzerine gidib, onun cesareti ve hükûmet-i merkeziyenin sebat›yla egerçi asilerin bafl›nda bulunan Mane Sinan derdest edilerek baz› rüfekâs›yla beraber bilmuhakeme idam olunmufl ve Esad Pafla’n›n avdeti Arnavutluk içün bir bela-y› mübrem oldu¤u halka tefhim ü telkin edilmifl ise de, flerâre-i isyan birden bire feveran ederek Kaflyela ve Mirdita bayrakdarlar› dahi usâta iltihak etmifl, cemiyet-i isyaniye bütün fliddetiyle etraf› titretmifl idi. Hükûmet gerek Esad Pafla taraftarlar›n›n harekât›n› ve gerekse Loflna ictima› temenniyât›n› mevcudiyet-i milliyenin bâis-i zevali oldu¤unu ilana çal›flm›fl ve her çe bâd âbâd Esadistleri tenkîle karar vermek istemifl ise de, ‹talyanlar birden bire ortaya at›larak bir hareket-i fledideye de¤il, adî bir teflebbüs-i mümanaatkâraneye [dahi] müsaade edemeyeceklerini heyete anlatm›fllard›r. Hükûmet-i muvakkate istila olunan bir yerde ictimaât›n memnu ve mevcudiyet-i milliye içün pek vahim oldu¤unu bir taraftan ilan etti ve di¤er yandan Loflna’ya karib Ardeniça Manast›r›’na civar Kolonya köyüne iki yüz elli kifliden mürekkeb bir milis müfrezesi gönderdi. Halbuki efrâd-› merkume[nin] en küçük bir hareketin vuku‘u dakikas›nda öbür tarafa geçmeleri muhtemel ve Loflna’da toplanm›fl olanlara karfl› bunlar›n 316 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 îkâ‘-› hirâs etmeyecekleri malum idi. Yaln›z Loflna’da bulunmufl olan bir müfreze kumandan› kongrenin ictima›n› ‹talya’n›n aleyhinde bir mukaddeme-i isyaniye ve men‘-i akdini bir lâzime-i siyasiye oldu¤unu keflf ü ifl‘âr eylemifl ve Karabinyerler kumandan› Yüzbafl› Meloni dahi bu fikr ü mütalaay› teyid ü tasdik eylemifl oldu¤u içün, heyet-i askeriye içinde birinci defa olarak telafl ü endifle gösterilmifl idi. fiu kadar ki, Draç kumandan› General Raymondi, Topdanzade Abdi ve Hâmid beylerden ald›¤› teminata itimad ederek, kongrenin behemehal ‹talya lehinde hitam bulaca¤›nda kanaat göstermifl idi. Bu kanaat, flübhe yok ki, yaln›z o iki zat›n verdi¤i teminat ile husul bulmuyordu. ‹talyanlar memleketin vaziyet-i dâhiliyesinden gafil ve hissiyat-› milliye ve efkâr-› umumiyenin galeyanda bulunmas› ihtimaline gayr-i kâil idi. Binaenaleyh, gerek Draç kumandan› General Raymondi ve gerek Loflna’ya gönderilen di¤er bir general, kanaat-› kâmile ile merkez-i umumînin hâlâ bîtaraf kalmas›na gayret ediyordu. Bu s›rada Loflna Kongresinin en büyük mürettib ve mürevviclerinden olan ve Draç mutasarr›fl›¤› vekaletinde bulunan Abdül Bey Upi[’nin], Draç kasabas›nda polis karakoluyla bir mektebin aras›nda vâki yoldan akflamdan sonra geçerken, nagehan at›lan üç kurflun ile gîleten telef olmas› herkese büyük bir telafl vermifl idi (238). Bir halde ki, Abdi Bey Topdanî Osman Bali’ye ve maiyetine güvenerek Loflna’ya gitmeye mecbur olmufl (239), Elbasanl› fievket Bey Virlaçi Draç heyet-i hükûmeti Loflna’ya gelib ef‘âl ü âmâli üzerine kongreye izahat vermedikçe Loflna’ya gidemeyece¤ini anlatm›flt›r (240). Meazâlik, birçok zevât yine Loflna’ya gidiyor, birbirini teflvik ü teflcî‘ ediyordu. Avlonya her yerden ziyade ve hükûmet-i muvakkatenin tesir-i nüfuzundan azade olarak ‹talya’n›n tazyîki alt›nda bulundu¤u halde Avlonya’y› kongreye temsil etmek üzere Kaz›m Efendi Koçuli, ‹spiro Koleka ile Mükerrem A¤a Hamzaray Loflna’da isbat-› vücud eyledi (241). Bunlar›n bu suretle Loflna’ya gitmeleri Loflna’da bulunan ‹talya generalinin teessür ü intibah›n› dâî oldu. Colonel VinHat›rat 317 çensi [Vincenso] dahi ümidi vechile kongrenin ‹talya menâfiine de¤il Arnavutlar›n kesb-i cüret etmelerine ve ‹talya aleyhinde bulunmalar›na hâdim olaca¤›n› derk ederek hastal›¤›n› bahane addiyle Draç’dan Roma’ya avdet etmifl ve fakat bu s›rada bir nümayifl-i askerî icras›na da lüzum göstermifltir. Kumandan-› Umumî General Piacentini ise evvelce verdi¤i karar› tebdilden ve müctemi‘în üzerine sevkiyat-› askeriyeden imtinâ eylemifldir! Piacentini Arnavutlar›n ya dava-y› istiklalcuyânelerini muhik buluyordu veyahud Arnavutluk’un umur-› dâhiliyesine müdahale etti¤i takdirde sosyalistlerin hükûmete ve kendisine hücum edeceklerini tahmin etmek ile vaziyeti pek hatarnâk görüyordu. Ala külli’t-takdîreyn, müflarünileyh Loflna Kongresini da¤›tma¤a emir vermemifl, bîtaraf bir halde ordunun durmas›na sebeb olmufltur (242). Bu eyyâm-› ehemmiyet-encâm aras›nda hükûmet-i muvakkate erkân›ndan Dâhiliye Naz›r› ve Reis Vekili Müfid Bey Libohova, Ergiri’de âvângüzâr oluyordu. Sami Bey Viryoni Berat’ta kal›yordu. Draç’da hükûmet nam›na yaln›z Maliye Naz›r› Feyzi Bey Alizoti ve Adliye Naz›r› Poga Efendi bulunuyordu. Büyük bir tereddüdden sonra Müfid Bey bu ahvâl-i müflkileye çaresâz-› selamet olmak üzere Libohova’da fekk-i t›nâb-› ikamet ve Avlonya’ya u¤rayarak Draç’a avdet eyledi. Draç’da laz›m gelenlerle müzakereden sonra Avlonya’ya geldi. Avlonyal› Osman Efendi Hac› ve ‹spiro Efendi Koleka ile bi’l-müflâfehe Loflna Kongresinin ciddiyetini anlamak ve ona göre bir karar-› kat‘î vermek üzere her ikisinin Loflna’ya gitmelerini rica eyledi. Ve bunlar›n avdetine kadar Fir’de intizar etmek üzere oraya gitti. ‹ki yüz elli nefere bâli¤ olan milis müfrezesi Ardanista’n›n civar›nda bulunduklar›ndan ve nasyonalistler ise bunlara karfl› her fedakârl›¤› gözlerine ald›klar›ndan, Loflna’da toplanm›fl olanlarla hükûmet-i muvakkate aras›nda itilaf kap›s› kapanm›fl idi. Osman ve Koleka efendiler Loflna’da bulunan zubbât-› askeriyeden vesâireden der-ceng-i evvel pek fena muamelelerde maruz kalm›fl ve her ikisi hemen tevkif veya iade olunmak istenilmifl idi. Bin türlü müflkilat ile naib-i hükûmet makam›nda 318 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 bulunan Akif Pafla’y› ve ekseriyet-i ârâ ile baflvekalete intihab olunub vâs›l olmayan Süleyman Selim Bey’e vekalet eden Eflref Bey Fraflari’yi gördüler. Müfid ve Sami beylerin kendileriyle anlaflmak istediklerini söylediler. Akif Pafla badî-i emrde ‹meflta’ya gidib, ‹mefltal› Adem Bey’in hanesinde müflarünileyhimâ ile görüflmeye muvafakat eylemifl ise de, Eflref Bey hükûmet-i sâk›ta ricâliyle mülakata mani olmufl ve zevât-› sâire dahi buna de¤il, hatta mumaileyhimân›n Loflna’da kalmalar›na bile raz› ve kâil olmay›b, hemen avdet etmelerini istemifltir. Osman ve Koleka efendiler Fir’e geldiler. Sami Bey’i görüb maceray› anlatt›lar. Her üçü Avlonya’ya gelmifl, Müfid Bey’in yine Ergiri’ye gitti¤ini anlam›fllard›r. Tekrar birlikte Ergiri’ye gittiler, Müfid Bey’i Avlonya’ya gelmeye ikna ettiler. Fakat Müfid ve Sami beyler idare-i hükûmetten keff-i yed etmekten imtina ettikleri içün, Loflna ricâli Draç’da kalan heyet-i hükûmetin bakiyesini tehdide bafllad›lar. Feyzi Bey, Hasan Efendi Sino’yu Avlonya’ya gönderib Ahmed Bey Zog’un bir kuvve-i kâfiye ile Draç’a takarrub etmekte oldu¤unu bildirmifl ve arkadafllar›ndan talimat aram›flt›r. Halbuki ‹talyanlar hükûmet-i muvakkateyi sevkiyat-› askeriyeden men‘ü tahzir etmifl, en do¤rusu elini aya¤›n› ba¤lam›fl iken, Ahmed Bey Zog’a ruhsat-› cevelan vermiflti. Hükûmet-i muvakkate bu tecavüze karfl› koyacak kuvveti olmad›ktan baflka, zemin ü zaman dahi buna art›k imkan b›rakmam›fl idi. ‹ster istemez icma-› ümmet ve selamet-i memleketi nazar-› itibare alma¤a ve zimâm-› idareyi Loflna ricâline b›rakma¤a mecbur idi. Bu suretle kongre 20 Kanun›sanî 1920 tarihinden itibaren suret-i resmiyede ictimaa bafllam›fl ve müzakerât-› aleniyeye devam eylemifltir. Kongre ilk müzakerede Draç hükûmet-i muvakkatesini ›skât eyledi ve sonra ortaya konulan Kanun-› Esasî’yi kabul ederek hükûmetin bünyan-› meflru‘unu koydu. Elbasanl› Akif Pafla (243), Göriceli Doktor Turtulli Bey, Tiranl› Abdi Bey Topdanî, ‹flkodral› Mösyö Pomçi’den mürekkeb bir heyet-i niyabet ve Delvinal› Süleyman Selim Bey’in (244) riyaseti taht›nda olarak bir heyet-i hükûmet teflkil etmifl, her livâ nam›na dörder azadan ibaret bir de Heyet-i Ayan intihab eylemifltir (245). Hat›rat 319 Bu kanunun tarz-› tertib ü tedvini, ibtidaî ve ihtiyacât-› umumiyemizi temine ve bir idare-i mülkiyenin kâffe-i fluubât›n› ihata ederek tamam›yla tanzime gayr-› kafi idi. Fakat Prens zu Wied’in r›hletinden sonra o güne kadar emvâc-› istila aras›nda bir mecmua-i enkaz olarak müteflettit ü müteferrik kalan nevâhî-i milliyemizin camia-i istiklaliyesini ve bir millet-i hâkimenin hâiz olmas› laz›m gelen hakk-› hakimiyetini alâ kadri’l-imkân ihtiva ve ihzar etmesi itibariyle flâyân-› takdir idi. Arnavutluk bu kanun ile hakk-› hayat›n› kazan›yor, hükûmet mehmâ-emken bir kuvvet ve ahali emniyet buluyordu. Alelhusus müdahale-i ecnebiyeden azade olarak bir kanun yapabilecek bir f›rsat› intihaz etti¤ine flahit oldu¤u içün pek ziyade mucib-i memnuniyet oluyordu. Heyet-i hükûmet her türlü müdahaleden kurtuldu¤unu göstermek içün Tiran’a nakl-i mekan eyledi. Fakat Tiran’da dahi her tarafta meydan okuyabilecek, her müflkile galebe edecek bir kuvveti hâiz de¤il idi. ‹talya’n›n kuvve-i iflgaliyesi nam›na Draç’da bulunan Colonel Vinçençi [Vincenzo’nun] Loflna mukarrerât›ndan hoflnud olmad›¤› malum idi. O cihetten hükûmet-i cedideye karfl› bir eser-i itimad ü teveccüh ibraz› ihtimali yok idi. Binaenaleyh, müsaid bir f›rsat›n intihaz›na ve ahvâlin inkiflaf›n› intizara mecburiyet var idi. Mütareke kabîlinden olarak, Esadistlerle itilaf tarikini arama¤a hükûmet lüzum görmüfl idi. ‹ki taraftan müntehab bir heyetin Paris’e gitmesi[ni] ve Esad Pafla ile müzakerâta giriflmesini teklif eylemifltir. Pafla’n›n taraftarlar› bunu memnunen kabul etmekle, Fuad Bey Topdanî ve Ömer Bey fiayako ile Kolonyal› Bayram Feyzi Bey ve Mösyö Kolaçi Paris’e müteveccihen hareket etmifltir. On befl gün sonra bunlar avdet ederek, her türlü flerâit ile Pafla[’n›n] kabul-i riyaset-i hükûmete haz›r oldu¤u cevab›n› getirdi. Halbuki ‹talyanlar da Pafla’y› elde edinmek üzere teflebbüsât ü müzakerâtta bulunduklar› ve Pafla’y› bir emrivaki gibi Draç’a getirmek istedikleri gizliden gizliye haber al›nm›fl idi. 320 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Bayram Curri (1862-1925) Pafla ‹talyanlarla birleflerek mevki-i iktidara geldi¤i takdirde kimseye f›rsat-› kelam ü meram vermeyece¤i malum olub, flahsî ve umumî muhatarât› dâî olan bu haberler azim bir endifleyi mucib oluyordu. Hükûmet her çe bâd âbâd Esadistlerle fekk-i mukavele ederek toplayabildi¤i bir kuvvet ile onlara hücum etmeye karar verdi. Fakat evvel-be-evvel Kruya’da müteheyyî-i hareket olan befl yüz kifliyi bîtaraf bir vaziyette tutmak üzere, Kruyal› Mustafa Efendi’yi Kruya’ya gönderdi. Mustafa Efendi buna muvaffak olduktan sonra Bayram Bey Curri mevcut maiyetiyle Osman Bali’nin üzerine yürüdü ve onu kâmilen periflan ederek, Rogojina taraflar›nda tahaflflüd eden Esadistleri dahi bozdu. Oradan fiayak’a gelib küçük bir musademe ile fiayak beylerini derdest eyledi ve Draç[’a] da bir müfreze gönderib Hâmid Bey Topdanî’yi taht-› tevkife ald›. Bayram Bey Preza’ya gelib Preza ve Hammalle’de tahassun etmifl olan Nel Hoca’n›n askeriyle iki-üç gün çarp›flt›ktan sonra harekât u musâdemâta hitam verdi. Hat›rat 321 Ac› Bir Hakikat Havass-› vükelâca tahakkuk etmifl idi ki, bu gaile ve haileler muvakkaten mündefi‘ olsa dahi, âtiyen tevâli edecek ve esasl› bir tedbir ittihaz olunmad›kça memleketi kemiren flîrpençenin tesirât-› elimesi berdevam olacakt›r! Fakat bu tedavinin mesuliyet-i azimesini kimse münferiden üzerine almak istemezdi. Ricâl-i hükûmet aras›nda mezâyâ ve secâyâca bir fark-› azim oldu¤u gibi, içlerinde Esad Pafla’n›n teyzezadeleri, pek yak›n akrabas› da bulunuyordu. Bunlar›n fikr ü emelleri meçhul ve beynlerinde emn ü itimad mefkud idi! Her biri vukuat›n cereyan›na tâbi veya yekdi¤erinin tasavvurât u teflebbüsat›na mani olmalar› ihtimali var idi. Binaenaleyh, verilecek karar› müttefiken kabulden sonra icra edilmesi lüzumu derkâr idi. Nuzzârdan üç zat aralar›nda bu suretle karar verildikten sonra onlar›n davetiyle rejanlar, bilcümle naz›rlar haz›r olduklar› halde, keyfiyet ve mukteza-y› maslahat arîz ü amîk düflünülmüfl, Esad Pafla’n›n izale-i vücudu içün hasm u h›s›m› ittifak eylemifltir (246)!! Bu karar›n fluyu‘undan evvel maksad›n itmâm›, bir vas›ta-i icraiyenin elde edinmesine mütevakk›f idi. Bu vas›ta[n›n] meflru veya memnu olmas› meselesi onlarca mevzuibahis olamazd›. fiâyiâta inan›lmak laz›m gelirse, Kolonyal› Bayram Feyzi Bey’le Klisoral› Ali Celal Bey hükûmete bu babda rehnümâl›k etmifl, Libohoval› Avni Rüstem’i ikna ve i¤râ ederek, o vazife-i müflkileyi deruhde ettirmeye muvaffak olmufllard›r! Avni Rüstem fikrinde müfrit ve ahdinde mürtebit idi. Hükûmet bu iki zat›n verdikleri teminat üzerine ona keflf-i râz etmifl, eline bir diplomat paflaportuyla miktar-› kafi harc›rah verib Paris’e sevk eylemifltir! Avni Rüstem Esad Pafla’y› flahsen pek iyi tanamazd›. Esad Pafla’n›n katibine müracaatla, Pafla’dan iane-i nakdiye taleb etmek mecburiyetinde bulundu¤un[u] söylemifl, o suretle Pafla’y› teflhise muvaffak olmufl ve iki gün 322 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Avni Rüstem (1895-1924) sonra Continental Oteli’nin kap›s› önünde iki revolver kurflunuyla müflarünileyhi yerlere sermifltir (13 Haziran 1920). Avni Rüstem derhal halk›n hücum u tecavüzüne u¤rad›. Polisler yetiflti, muhacimlerin elinden yaral› bereli olarak kurtard›, karakola götürdü. Alt› ay kadar istintak ve muhakeme ile geçirdikten sonra Fransa mahkemesi bu katili tebriye ve tahliye karar›yla kurtard›! Bunun böylece halâs› içün “Vatra” cemiyet-i malumesi nakden pek çok fedakârl›klar ihtiyar eyledi¤i gibi, Fraflarl› Midhat Bey dahi Avni’nin lehinde ve Pafla’n›n aleyhinde gayet ateflli bir lisan ile eda-y› flehadet etmifl, emr-i tahliyesinde büyük bir gayret göstermifltir! Hat›rat 323 Esad Pafla’n›n flahsiyeti pek az akrabas›nca ve pek çok eviddâs›nca k›ymetli idi! Bunlar netâyic-i siyasiyeden kat‘-› nazarla vefat›n› bir z›yâ‘-› elîm saym›flt›. Fakat mukarrerât-› mün‘akidesini Arnavutluk’un vaziyet-i hâz›ras›na karfl› mühlik görenler, müflarünileyhin vücudunu pek ziyade muhataral› bulur, baya¤› sa¤ kald›kça veya hiç olmazsa dava-y› hükûmet ve riyasetten fera¤ etmedikçe Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiye ve mevcudiyet-i müstakbelesini muhafaza edebilmesini muhal görürdü! Kabil-i inkar de¤ildi ki, Esad Pafla Londra Muahede-i Mahsusas›n›n tahtît ü kabul eyledi¤i bir küçük Arnavutluk’u idaresi taht›nda bulundurmak içün S›rpl›larla, Yunanl›larla uyuflmufl, o mukavele-i mefl’ûmenin ahkam-› münderecesine serfurû etmifl idi! Son günlerde ‹talyanlarla dahi uzlaflt›¤› flayias›n› ve alelhusus bu flayia ‹talyanlar›n Avlonya ve havalisi üzerine idame etmek istedikleri hakk-› istilalar›n› takviye ve kabul mahiyetini ihtiva etti¤ini herkes duymufl idi. Bu hükûmetler ise, mukarrerât-› vâk›an›n kesb-i meflruiyet etmesi içün Esad Pafla’n›n temin-i riyaset etmesini ve bu suretle hakk-› i¤tisâblar›n› bir emrivaki karfl›s›nda göstermelerini arzu ediyordu! Menafi-i devlet ve mukteza-y› maslahat› düflünerek Esad Pafla[’n›n] bizzat kendisini ›skat etmek icab ederdi. Fakat h›rs u hevâs›na ma¤luben Paris’e giden heyet-i meb‘ûseye karfl› bunu reddetmifl, mus›rrâne olarak ser-i kârda kalaca¤›n› anlatm›fl idi!! Kaziye-i muhkeme suretinde tecelli eden hakây›k-› tarihiyedendir ki, büyük vakalar ihdas edenler ekseriya o vakalar›n tevlid eyledikleri mehâlik ve avâmilden tahlis-i nefs edemezler. Esad Pafla Arnavutluk’un mevcudiyeti üzerine pek çok oyunlar oynam›fl, pek çok da can yakm›fl oldu¤u içün, efkâr-› umumiye, aleyhinde olarak ber-heyecan idi. Bu tehyîcin neticesi olmak üzere bir Avni Rüstem ç›km›fl, kendisini nâ-ma¤lub sayan Pafla’y› Avrupa’n›n en medenî, en kalabal›kl› bir mevkiinde ani olarak yerlere sermifltir! Avni Rüstem bu cüreti menfaat-i flahsiyesi içün irtikab etmedi. S›rf tan›d›¤› bir hayalin ulviyetine meftun olmufl, kendi324 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 sinden beklenilmeyen bir cesaretle bu emr-i müflkili itmâm eylemifltir. Efkâr-› umumiye ve belki muhakeme-i tarihiyece Avni vatan› u¤runda feda-y› nefsi göze alm›fl bir mücahid say›labilir. Fakat flâyân-› ibrettir ki, o da iki kurflun ile terk-i hayat etmifl, “Beflfliri’l-kâtil bi’l-katl”54 s›rr›na mazhar olmufltur. ‹nsan daima fezâil ü fevâz›l› nisbetince akibetyâb olur. S›rr-› kader mukteza-y› fiil-i befler say›l›r. Her mücrim eza-y› manevîsini çeker ve yine ceza-y› zahirîsine de er geç erer. Bu cezan›n ân-› zuhuru gayr-i muayyendir. ‹mhal olunur, fakat ihmal mutasavver de¤ildir. Behreyâb-› kemal olan merdân Hüda’dan çaflni-i sebh-i meraret ve hedef-i teber-i nefret olmamak içün her zaman a‘mâl ü ef‘âlini ve hatta meydan-› husule gelmeyen âmâlini akl-› selim ve mizan-› müstakîm ile ölçer, bu suretle tarik-i hakk› bulur ve tevfik-i ‹lâhî her yerde ve her vakitte kendilerinin melce’ ü penâh› olur. “Men amile sâlihan fe-li-nefsihi ve men esâe fe-aleyhâ”.55 ‹stihlâs-› Vatan Avlonya sanca¤› nam›na Loflna’ya giden ve bilcümle müzakerâtta haz›r bulunmufl olan zevât muahharan hükûmetin Tiran’da teflekkül etmifl olmas› üzerine, oraya gitmifl, rüfekâ-y› sâireleriyle beraber muamelat-› resmiyede ifltirake bafllam›fllard›. May›s›n 20’sinde Avlonya’dan Tiran’a azimet eden Osman Efendi Hac› ve Kaz›m Efendi Kokofl ile Velçeli Ali Efendi Bekir Avlonya’da bir k›yam›n vukuunda hükûmetin ne gibi müzaherette bulunabilece¤ini suale memur idi. O s›rada Esad Pafla taraftarlar› hükûmet-i cedide aleyhinde harekât-› fledideye bafllam›fl, üç-befl yüz kifli Tiran’›n etraf›n› ihata etmifl idi. Hükûmet henüz kesb-i kuvvet etmemifl, halka nüfuz u vaziyetini tanatmam›fl oldu¤u içün, Avlonya’ya ›zhar-› muavenetten ve hatta muhafaza-i mevcudiyetten aciz idi. Hat›rat 325 ‹talya memurîn-i siyasiyesi Esad Pafla’n›n taraftarlar›na zahîr ve hükûmete karfl› bunlar›n îkâ edebildikleri tazyîkât-› fledide hadd u i‘sâdan vefîrdi (247). Bu sebebden dolay› hükûmet bir guna muavenette bulunamayaca¤› cevab›n› vermek mecburiyetinde bulunmufl idi. Fakat Avlonyal›lar›n flu iyâb u zehâb›ndan endiflenâk olan ‹talyanlar, Avlonya’da birçok zevât›n tevkifine karar vermifl, halka bir fliddet göstermek istemifllerdi. Ekrem Bey Vlora buna kesb-i vukuf eder etmez, Mülkiye Komiseri Kont Capialbi’nin ve rüfekâs›n›n muaraza ve muhalefetlerine ra¤men, General Piacentini’yi görüb bir münasebetle bu tevkifât u tehdidât›n önünü alma¤a muvaffak olmufl idi. Fakat Avlonyal› Bekir A¤a Sulu, Kanineli Mükerrem A¤a Hamzaray ve Hamza Efendi ‹sa derdest edilmelerinden tehafli etmekle fiafliça cihetlerine ferceyâb-› firar olmakla, Avlonyal› Hasan ve Mustafa A¤a fiara ile Katolik rahibi Don Marko tutulub bir beylik vapuru derununda tevkif edilmifllerdi (248). fiafliça’ya gidenler Alim A¤a Mehmed’e (Trakasl›) haber îsâliyle birlefltikten sonra, Razimeli Ömer Efendi ve Alim A¤a imzalar›yla bütün muteberân-› kurâya haberler göndermifl, May›s›n 26’s›nda Trakas Da¤›nda vâki Barçala mevkiinde ictimâ etmelerini tebli¤ eylemifllerdir. May›s›n 29’uncu günü dört yüz kifli topland›. Orada ref‘-i a‘lâm-› k›yam etmek üzere cümlesi yeniden akd-i misak-› ittifak eylemifl, aralar›nda on iki zat› idare-i umur eylemek üzere intihab eylemifl ve bu meclis-i millînin emr ü karar›na tevfik-i hatt-› hareket etmeye herkesi mecbur tuttuktan sonra, komisyon Binbafl› Lepeniçeli Ahmed A¤a’y› harekât-› askeriyeyi idareye memur etmifltir. Müctemi‘în Barçala’da bir gün meks ü ârâm ederek Kozes Da¤›nda (Beuna) tekrar akd-i ictima etmek üzere da¤›lm›fl ve heyet-i müntahabe otuz kifli ile beraber orada kalm›fllard›r (249). Bunlar henüz mahall-i ictimaa gelmeyen baz› zevâta (250) haber îsâliyle, Beuna’da toplanmak üzere Gomtica’ya gelmeleri[nin] münasib olaca¤›n› bildirdi. 326 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Haziran›n 4’ünde Beuna’da toplananlar sekiz yüz kifli idi. Bunlardan iki yüzü silahs›z ve kusurlu esliha-i mütenevvia ile mücehhez idi! Komisyon General Piacentini’ye ‹talyanca olarak bir mektub tastîr ü tesyîr ile, idare-i mülkiye yirmi dört saat zarf›nda kendilerine terk ü tevdi edilmedi¤i takdirde hareket-i harbiyeye mübâfleret edeceklerini bildiriyorlard›!* General buna cevab vermemifl ve yirmi dört saat inkizâ etmifl olmakla Kuta (251), Konem (252), Logora (253), Drafloviçe (254), Tepedelen (255) mevaki-i askeriyesine hücum vuku‘ bulmufl idi. Neye u¤rad›klar›n› bilmeyen efrâd-› askeriye müdhifl bir telafl ile kimi bir tarafa mecbur-› firar ve kimi desti esarete giriftar olmufl, ordunun kuvâ-y› maneviyesi kökünden kuruyarak, mehâbet-efzâ-y› enzâr olan o heyula-y› iktidar mütevârî-i perde-i istitâr olmufl idi. Bu mevâki sukut ettikten sonra komisyonla beraber kuvây› müctemia-i milliye Drafloviçe karyesine geldi. Drafloviçe Drafloviçe denilen köyce¤iz, fuyuzât-› kudretle mâli olan manzara-i bedias›yla de¤il, muvaffakiyât-› milliyemizin mehd-i zuhuru olmas›yla nazar›m›zda bir tecelligâh-› meymenet, ezeli bir Kabe-i hürriyetimizdir. Bu nâm-› hayr-encâm, tarih-i millîmizin izz u flehameti ve sernâme-i ferr ü celadetidir. Orada cereyan eden vakalar istiklal-i millîmizi i‘dâd ve bizi hakikî esfel-i raiyetten evc-i a‘lâ-y› hürriyete ›s‘âd etmifl, milletin berat› emân› orada al›nm›flt›r. Bunun yâd ü flâd›yla Arnavutlar daima kesb-i mübâhât edecek, o küçük feza-y› feyzâfeyzden geçtikçe teflayüd-i mefharetle lisan ü cenanlar› lebrîz-i flevk ü iftihar olacakt›r. * Müsellah denilen efrâd›n cephanesi yoklama olundukta, azamî olarak üçten befl fiflenge sahip olanlar var idi. Hat›rat 327 Bir müddet üzerinde tafl›d›¤› bargiran-› a¤yâr›n ¤ubâr u flinâr›yla ve Haziran›n teeyyüs-i ateflbâr›yla bu mevsimde hazaret her dem bahar›ndan mahrum idi. Eflcâr-› zeyâtînin z›ll-i kasvet-nümudundan gayr› bar›nacak ve s›¤›nacak bir sayeban› yok idi. Hâr bir güneflin haflîn ü âteflîn efli‘a-i suzinâkiyle her taraf kavrulmufl, fioflica Deresinin âb-› tâb› bile fliddet-i hararetten içilmez bir hale gelmifl idi. Komisyon ‹talyanlar›n infla edib de terke mecbur olduklar› bir bina-y› cesîmin içinde toplanm›fl, efrâd-› müctemia levendâne ve serbülendâne etraf› tarassuda koyulmufltu. Komisyon tekrar Piacentini’ye haber îsâliyle, yirmi dört saat zarf›nda idare-i mülkiye Müdafaa-i Milliye Komisyonu’na terk ü tevdi olunmad›¤› takdirde Avlonya’ya hücum edeceklerini ve bunun mesuliyet-i maddiye ve maneviyesi General’e ait olaca¤›n› bildiriyorlard›! General ke’l-evvel buna cevab vermemifl oldu¤undan, Avlonya’ya karfl› tehditkârâne bir nümayifl olmak üzere Kafakoçi üzerine taarruza karar verildi. Fakat Lepeniçeli Ahmed A¤a buna cesaret edemedi¤inden dolay› kumandanl›ktan istifa etmifl, komisyonun intihab›yla bir gün evvel askere iltihak eden Kaz›m Efendi Koçuli yerine geçmifltir (256). Bu s›rada, kasaba ahali-i müslimesi[nin] arkalar›ndan tüfenk atm›fl oldu¤unu bahane ederek, ‹talyanlar befl yüz kifli toplay›b Sazan’a teb‘îd ü iclâ eylediler. Egerçi esna-y› musâdemâtta bir iki tüfenk at›ld›¤› malum olmufl ise de, bir memleket halk›n›n bu suretle tecziyesi kavâid-i insaniyet ve medeniyete münâfî idi. Alelhusus bunlar hakk›nda gösterdikleri fliddet her tahmin ve tasavvurun fevkinde idi. Belediye Reisi Ali Efendi iskele bafl›nda ve birçok zevât-› masume muhadderât-› müslime huzurunda darb u tahkir olundu¤u gibi, buyût-i müslimeye bîmuhâbâ efrâd-› askeriye girib yaln›z emvâl-i müslimîni nehb ü gâret (257) eylemifllerdi. Sonra ehl-i ‹slâm’a ait dükkanlar›n kap›lar›n› kepenklerini k›r›b kâffe-i eflyay› alm›fllard›. Sazan’a sevk edilen zevât› bi-ecma‘ihim aç b›rakt›ktan, envâ iflkencelere tâb[i?] ettikten sonra beylik vapurlar›n anbarlar›na istif ederek Sazan’a götürmüfllerdi. Sazan’da verdikleri müteaffin bir 328 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 dilim peksimattan gayr› yiyecek tevzi etmiyorlard›. ‹talyal› bir tak›m sat›c›lar›n taht-› ihtikar›nda tutulan dâd u fliddete, bir parça ekme¤i ve bir sigaray› 10 franka satmak gibi insafs›z ahvâle maruz kald›lar. Herkesin üzerinde bulunan nukûdu ve eflya-y› semeniyeyi bir vesile ile çarparak tahammülgüzar bir sefaletle hayatlar›ndan bîzâr ettiler. Bir halde ki, bunlar tahliye olunub da Avlonya’ya geldikleri zaman ölüm derecesinde hasta-i nâtuvân idiler!!* Bu fecayi ve mezâlimi icra edenlerin tahkik-i ahvâli ‹talya erbâb-› fazilet ü insaniyetine ait olmak ile beraber, bunu icad ü icab eden hal[in] arzu-y› istiklal oldu¤unda flübhe yoktur. Halbuki ‹talya mehd-i medeniyet ve maflrik-i hürriyet say›ld›¤› içün, vatanlar› u¤runda îsâr-› nakdîne-i hayat eden bir fie-i kalîleye karfl› hükûmetin gösterdi¤i fliddet efrâd-› askeriyeye bile îrâs-› keder ü nefret ediyordu!! On befl bin kifliden dûn olmayan ordu içinde harbi arzu edenler ekall-i kalîl idi! Avlonya Körfezinde lenger-endâz-› mehâbet olan otuz k›ta süfün-i cesîme-i harbiye gece gündüz att›klar› mermilerle etrafa velvele veriyor, k›rk kadar tayyare cerâd-› münteflire gibi havada tayeran ederek düzahî atefller at›yordu. Meazâlik, bu savâik-i irti‘âb mücahidîni dehfletyâb edemiyor, ‹talyanlar›n tertib eyledikleri harekât-› askeriye kimsenin azm ü sebat›na fütur vermiyordu! Haziran›n 6’s›nda küçük küçük müfrezelere inkisam eden fedailer ‹talya mevâki‘-i askeriyesine hücum etti. Atefl-i harb ü cidâl[in] en ziyade alev-rîz-i iflti‘âl oldu¤u yerler Kafakoçi ve Baflçardak, Gorukadrit, Mesovon ve Petrova cihetleri idi (258). * fiayan-› kayd u dikkattir ki, gerek Sazan’a sürülen zevât meyan›nda ve gerek Drafloviçe’de toplanm›fl olan efrâd aras›nda kaza dahilinde sakin on bin kadar nüfus-› Hristiyaniyeden Hristo Karbokari, Profesör Yani Meniga ve Luka Karafil (Mekteb muallimi) ve Zoti Harilakolaa’dan mâadâ kimse yok idi. Ve kasabada ‹talyanlar›n icra eyledikleri garet, yaln›z sekene-i müslimeye mahsus ve ‹talyanlara rehberlik ve piflval›k hizmetinde bulunanlar Hristiyan vatandafllar›m›zdan ibaret idi! Hat›rat 329 ‹talyanlar her tarafta periflan u girizan olmufl, ordunun intizam-› umumîsi tamam›yla bozulmufl idi. Sahilde ve kasaba kenar›nda tahkim ettikleri hutût-› müdafaaya tak›m›yla çekildi. Erbâb-› k›yam dahi tak›m tak›m Kiflbazta, Çaparat, Relisili, Lahakton s›rtlar›nda ahz-i mevki eyledi. Bunun intikam›n› almak, halka bir havf ü dehflet vermek maksad›yla ‹talyanlar Avlonya’da vâki Osman Efendi Hac›’n›n kona¤›n› ve Kaz›m Efendi Kokofl ile biraderlerinin mutasarr›f olduklar› haneyi ve So¤uksu’da Koleka Efendi’nin evini atefle verdiler. Kanine ve Trakas köylerini top mermileriyle ve el bombalar›yla yakt›lar, y›kt›lar. Üç yüz haneyi müfltemil olan ve mamur u abadan görülen Kanine karyesinde ancak otuz hane kalm›fl, cevâmi‘ u tekâyâ bu atefl-i taaddîden kurtulmam›fl, Trakas’ta Alim A¤a’n›n hanesi ve köyün buyût-i sâiresi birçok mermilere hedef olmufltur. Bu fecâyi-i elîme îkâ olundu¤u s›rada Arnavutlar bütün kuvvetleriyle ‹talyanlara hücum etmeye devam ediyor, kimse muvaffakiyet-i nihâyîden ümidini kesmiyordu. Müzakerât-› Sulhiye Bunun üzerine ‹talya hükûmeti Baron Aliotti’yi mükalemeye memur etmifl, evvela erbâb-› k›yam›n rüesâs›yla ve sonra Tiran hükûmetiyle müzâkerâta giriflmifltir. Aliotti bâlâpervâzâne bir tav›rla Sazan Adas›n› Kanine Kalesi’yle (!!) Porto Nova’y› ve So¤uksu cihetlerini baze naval56 olabilecek bir k›ta-i araziyi arad›! fiediden bu metâlib reddedildi ve Alim ve Mükerrem a¤alar Tiran’a giderek cereyan-› halden hükûmeti haberdar ettikten sonra, yeniden harekât-› harbiyeye devam olunmas›na karar verildi. Halbuki Bari’den, Taranto [Toronto]’dan, Trieste ile sâir limanlardan Avlonya’ya sevk olunmak istenilen efrâd-› askeriye azimetinden imtinâ ve bunun içün muhalefet-i fiiliye ibraz ü îkâ etmifl, sevkiyat-› askeriye aleyhinde Ankona’da binlerce halk hükûmete karfl› durarak Avlonya’y› hemen terk etmek ve Arnavutluk’tan külliyen ç›kmak üzere hükûmeti icbar suretinde nü330 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 mayifller icra eylemifl, ‹talya’n›n emsar-› umumiyesinde bu misillû harekât-› isyaniye ile sosyalistler hükûmeti titretmifl olduklar› gibi, erbâb-› k›yam›n ellerinde bulunan bin bu kadar esirin hayat› tehlikede bulundu¤una dair sosyalistler taraf›ndan iflâa olunan haberler ‹talya’da efkâr-› umumiye üzerinde büyük bir tesir b›rakm›fl, Tiran’a giden Aliotti (259) Roma’ya celb olunmufl, yerine Hâriciye Nezareti’nin eâz›m-› erkân›ndan ve ihtiyatkâr ricâlinden Kont Mançoni [Manzoni] mezuniyet-i fevkalade ile Tiran’a gönderilmifl idi (260). Müzakerât›n kesb-i ink›tâ etmekte oldu¤undan haberdar olan erbâb-› k›yam, ikinci defa olarak Haziran›n 11’inde bütün mevaki‘-i askeriyeye ve bi’t-tahsis Avlonya kasabas›na hücum etmifl, ‹talya istihkâmât›n›n k›sm-› küllîsini zabt eylemifl ise de, Avlonya’da kalan aceze-i nisvâna ve emâkin ü emvâle baflkaca bir zarar gelmemek içün kasabaya girmekten sarf›nazar etmifllerdi. Haziran›n 11’inde ve gece saat (alaturka) üçte bafllayan harb, on iki saatten ziyade devam etmek flart›yla ertesi gün vakt-i zevale kadar sürdü. Vapurlar›n att›klar› müdhifl gülleler ve tayyarelerin saçt›klar› bombalar Arnavutlar›n harekât›na mani olmak ile beraber (261) saff-› harbde bulunan dört bin kadar ‹talya askerinin mukavemeti dahi pek zay›f idi (262). Arnavutlar Risili’de üç ve Trevellazer’de iki büyük top ahz ü i¤tinam eyledikleri gibi, bir tayyare Cuherina ve di¤eri Keflbarza ve üçüncüsü fiafliça’da vâki fiunud mevkiinde ve dördüncüsü Drafloviçe üzerinde kurflun isabet ederek adamlar›yla beraber esir düflmüfllerdir. Kota’da al›nan toplardan iki adedi[ni] Mülaz›m Aziz Efendi Çami ile Virmikli Abdurrahman Efendi, fiafliça’n›n bir taraf›nda tabya ederek vapurlar üzerine atefl atm›fl ve iddialar›na inan›lmak laz›m gelirse, bir posta vapurunun bacas›n› al›b iskele bafl›nda bulunan kaptan› dahi telef eylemifllerdi! Panaya’da befl yüz ve Kota’da alt› yüz sand›k cebhane al›narak ikmal-i noksan edilmifl, mevâki-i müteaddidede al›nan ‹talya tüfekleHat›rat 331 riyle bütün efrâd-› milliye teslih edilmifl ve her tarafta kazan›lan muzafferiyetlerle ‹talyanlar havf ü telafla düflmüfllerdir. Buna binaen Kont Mançoni, Aliotti’nin serdetmifl oldu¤u tekâlîf-i flâkkadan sarf›nazarla ‹talya askerinin Avlonya’dan bir ay zarf›nda çekilmesi ve ‹talya esirlerinin hemen teslim olunmas› ve hasârât-› vâk›an›n tazmin edilmesi esasât›yla 2 A¤ustos 1920’de müzakerâta hitam verilmifl ve bu suretle ‹talya hükûmetinin re’s-i kâr›nda bulunan Mösyö Culyetti [Guliotti] bir gaile teflkil eden devr-i istilaya hâtime çekerek, siyaset-i müsâlemetperverâne ile memleketine hizmet eylemifltir! Müflarünileyh Kont Mançoni’ye verdi¤i talimat üzere 15 Temmuz 1920[’de] Senato’da vukubulan istîzâhâta karfl› verdi¤i cevabda Arnavutluk üzerinde ‹talya’n›n hakk-› himayesinden bahsolunmufl idi: Arnavutluk ise daima istiklalini muhafaza etmek sevdas›ndad›r. Bizim himayemizi suret-i katiada arzu etmedi¤i gibi, bizim de bir hakk-› himayeyi cebren kabul ettirmeye salahiyetimiz yoktur. Biz herhalde Arnavutluk’un istiklal-i tâmm›n› temine çal›flmakl›¤›m›z laz›md›r. Zira Arnavutluk’un istiklali Adriyatik havzas›n›n muvazene-i siyasiyesini muhafaza edebilmek içün en büyük damânlardan biridir. Adriyatik karfl›yakas›nda dost bir devletin mevcudiyeti bizim menafiimizin temin ü istikmaline hâdimdir, demifl idi. Bu ifflaat-› aleniye ile ‹talya Baflvekili sulhun takarrurundan, muahedenin akdinden bir ay evvel gaye-i maksad›n› temhîd ediyor ve Arnavutluk’ta ‹talyanlar›n muhafaza-i mevki etmek içün her türlü fedakârl›¤› ihtiyardan ictinab eylediklerini gösteriyordu. Hakây›k-› tarihiye s›ras›nda flâyân-› kayd ü tezyildir ki, bu ifflaat ü izahat ‹talya mehâfil-i siyasiyesinde cereyan ederken, Drafloviçe Komisyonu müttefiken ve reis-i hükûmet Süleyman Selim Bey’e hitaben bir mektub yaz›b gönderiyordu! Ve cebhane ve erzak tedârükünce günden güne tezayüd eden müflkilat efrâd-› milliyenin kuvve-i maneviyelerini k›rmakta ve muharebenin devam›na imkan b›rakmamakta oldu¤undan bahisle, 332 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 her ne suretle olursa olsun her ne fedakârl›k ediliyorsa edilsin, bir an akdem akd-i musalaha edilmesi elzem oldu¤unu bildiriyordu. Mektubun münderecât› bafltan bafla ye’s-âlûd idi. Harbe devam etmek ihtimali olmad›¤›n› bildiriyor, her fedakârl›¤a karfl› sulhün akdi lâbüd oldu¤unu gösteriyordu. Tiran hükûmeti bu hâlet ü mecburiyete mukabil bir guna müzaheret-i maddiye ibraz edemez, sulhten baflka çare-i halâs bulamazd›. Halbuki sulhün hemen akdini aramak, kuvâ-y› milliyenin acz-i küllîsini anlatmak ve ‹talyanlar›n matma‘-› nazar› olan Kanine Kalesi, Porto Nova mevkii ve base navalle olmak içün So¤uksu cihetleri üzerine tecdid-i mutâlebeye bir kap› açmak demek idi. ‹talya hükûmeti bir devr-i teshîrin neticei elîmesi olarak fuzulen zabt eyledi¤i Avlonya’y› flimdi ahden taht-› tahakkümüne alma¤a yol bulacak ve belki bu hal Ergiri ve Görice sancaklar›n›n ve fiimalî Arnavutluk’ta baz› aksâm›n Yunanl›larla S›rpl›lar taraf›ndan zabt edilmelerine vesile-i imtisal olacakt›. Binaenaleyh, hükûmetin gösterece¤i en küçük bir ye’s ü telafl en büyük felaketi intac edebilirdi! Delvinal› Süleyman Selim Bey’in riyaseti taht›nda bulunan heyet-i hükûmet bu babda her tedbirin fevkinde olarak, evvela bu acz ü ye’si Kont Mançoni’ye hissettirmemifl ve saniyen sulhün akdinde merdâne ve halisâne davranarak ›zhar-› hamiyet eylemifltir. Sulhün üssü’l-esas›, bilâ-flart u kayd ‹talyanlar Arnavutluk hududundan kâmilen ç›kmak ve Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiyesini ve hakk-› istiklalini tanamaktan ibaret idi. Yaln›z mükalemât-› sulhiyeyi deruhde edenlerin zühulü ve muamelât-› siyasiyede adem-i vukûflar› [sebebiyle, bunlar] muahedenin tarz-› tahririnde hata etmifl, büyük bir yanl›fll›¤a sebebiyet vermifllerdir! ‹talya askeri Avlonya’y› bir ay zarf›nda terk etmeye mecbur ve askerin Sazan Adas›na nakledilmesi meflrut idi!! ‹talyanlar bu ibarenin tazammun etti¤i mana-y› aslîye de¤il, tarz-› tahririne istinad ederek Sazan Adas›n›n bu suretle kendilerine terk edilmifl oldu¤unu iddia ve sonuna kadar bunda sebat eylemifllerdir! Hat›rat 333 Bir de hasârât-› vâk›aya mukabil ‹talya devleti Arnavutlara tazminat-› kâfiye vermeye mecbur tutulmufl idi. Hasârâttan maksad, flübhe yok ki, k›yam-› hâz›rda ‹talyanlar›n bi’l-iltizâm yak›b y›kt›klar› evleri, çal›b çarpt›klar› fleylerin k›ymeti [olmas›] laz›m gelirdi. Halbuki ‹talya siyasiyyûnu bunu Harb-i Umumî’de vukua gelen zararlara hassaten teflmil etmifl, maksûdun bihâ olan hasârât›n tazminat›ndan kendilerini vâreste tutmufllard›r! Harb-i Umumî zararlar›n› ise, ‹talyanlar devr-i istilalar›nda istedikleri gibi tesbit etmifl, kemiyet ü keyfiyetini ve tediyât suretini keyiflerince takyîd etmifl olduklar› içün, evvel ve âhir îkâ ettikleri hasârât bedelini ceffe’l-kalem vermekten mücânebet eylemifllerdir (263)! fierâit-i tahliyeyi müzakereye memur olan ve ‹talya Baflkumandan› taraf›ndan intihab olunan heyetiyle beraber Arnavutluk nam›na memur olanlar ‹spiro Koleka Efendi, Ali Bey Klisora, Aziz Efendi Çami, Doktor Sezai Efendi ile Göriceli Ferid Bey, Elbasanl› Kas›m Sidifl, Libohoval› ‹smail ve Draçl› Mühendis Paftali Efendi idi (264). Bunlar flerâit-i müzakereyi ve m›nt›kalar›n hududunu tahdit ederek, ceste ceste ‹talyanlar Avlonya topra¤›ndan çekilmifl ve nihayet muayyen olan zamanda kâmilen memleketi tahliye ederek k›smen Sazan Adas›na nakledilmifllerdir (265). Bunun üzerine evvela cemiyet-i milliye azas› ve müteakiben üç bin kifliden mürekkeb olan Arnavutluk ordusu kasabaya girmifl, Elbasan ve Görice askerî muzikalar› terennümsâz-› flevk ü mesâr, bilcümle ahali mesrur u bahtiyar olarak emr-i harbe hitam vermifllerdir. 334 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 3. K›s›m j Süreyya Bey’in Notlar› Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 335 336 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 1. 1913 senesinde Londra’da mün‘akid muahedede münderic flerâite göre, Arnavutluk murahhas›yla beraber düvel-i sittenin intihab edecekleri birer azadan mürekkeb Kontrol Heyeti bugün hamden lillah Arnavutluk’ta mevcud de¤ildir. 2. Bu suretle dâhilen ve hâricen toplanacak âsâr-› millîyi vaz‘ u teflhir etmek üzere hükûmet asrî bir müzehâne inflas›na teflebbüs etmelidir. Malum-› âlemdir ki, memleketimiz kurûn-› ûlâda bafltan bafla bir cihan-› medeniyet idi. Birçok yerlerimiz edvâr-› mâziyenin bakâyâ-y› nefîsesiyle mâlâmâldir. Tarihimizin en mühim bir me’haz›n› teflkil etmesi tabiî olan bu bedâyi‘-i atîka içün fennî taharriyât ve hafriyat icra edilmelidir. Vaktiyle bu mevâki-i müfltehirede bulunan âsâr hedef-i dest-i hasar olmufl, hatta tafl ihrac› kasd›yla Poyani’de, fitulas’ta, Draç’da azim tahribat yap›lm›flt›r. Hükûmetimiz evvel be evvel Avrupa’dan muktedir mütefennin bir sahib-i vukufu celb etmelidir ve onun idaresi taht›nda olarak bir müzehâne tesis eylemelidir. Müzehâneler her milletin mir’ât-› feyz ü ikbali ve rehber-i hal ü istikbalidir. Nefâyisin feyz ü nazar› ruha g›da ve bir millete bâis-i fleref ü i‘tilâd›r. Bu babda ihtiyar olunacak masraf ne kadar çok olsa, yine fedakârl›ktan çekinmemelidir. Bugün gözümüzde kem-pâye sayd›¤›m›z k›r›k dökük parçalar›n bile bir k›ymet-i tarihiyeleri vard›r. Bunlar› cem‘ u tasnif etmek laz›md›r. Ecânibin eline geçmekten ve bunlar›n tefrikine arz-› iftikar etmekten sak›nmal›d›r. Do¤rudan do¤ruya milletin ve memleketin mal› olan bu nefâyis-i kadîmeyi muhafaza edebilmek üzere hemen bir kanun-› mahsus tanzim ü tedvin olunmal›d›r. Yâd-› mazisi olmayan milletler mahkûm-› zevaldir. Hat›rat-› kadîmeyi ihya ederek medeniyet-i hâz›raya takarrub etmek laz›md›r. Bütün milletlerin mefahiri âsâr-› kadîmesiyle sabittir. Bu hakikati herkes idrak etmek ve ona göre eskilerin nigehbân› olmak iktiza eder. Hal böyle iken, kemal-i teessüfle iflittim ki, hükûmetimiz âsâr-› atîka taharrîSüreyya Bey’in Notlar› 337 si ve hafriyat-› fenniye icras› içün ecnebî bir zata imtiyaz vermifltir (Sene 1923). Bu babda her ne türlü flerâit-i makbule ve makule dermeyan olundu¤unu farz etsem bile, böyle bir imtiyaz› milletin hazâin-i servetine tecavüz suretinde ve pek büyük bir kadir[nâ]flinasl›k tarz›nda kabul etmekte tereddüt etmem. Vaktiyle hükûmet-i Osmaniyye Mösyö Schlieman nam›nda bir Almana tev’em olarak bulaca¤› âsâr›n birini almak ve di¤erleri içün hakk-› neflri müteharrîye ait olmak üzere bir imtiyaz vermifl idi. Schlieman buldu¤u âsâr-› nâdire ile Atina Müzehânesi’ni imla ve tezyin etmifl, azim bir servet kazanm›fl idi. Hükûmet-i Osmaniyye ise, k›ymet-i tarihiye ve meziyet-i s›naiyesi olmayan y›¤›nlarca sikk[e] paralar alm›flt›r. Esasen, âsâr-› kadîmede müflabehet-i tâmmesi olan tev’em heykeller yoktur. ‹mtiyaz alanlar›n maksad› istifade-i zatiyelerine müsteniddir. Böyle flerâit ile hazâin-i millet fluna buna kayd›r›l›yor ve bu nefâyisin hârice sevk olunmas›na meydan veriliyorsa, enzâr-› ecânibi celb edebilecek nefayis ü sanayimiz yoktur. Âsâr-› kadîmemizi ziyaret maksad›yla ecânibin iyâb u zehâb›n› teksir ü temin etmek laz›md›r. Onlar› da elden ç›kar›rsak maarifimizi ne kadar nâ-ehillere tevdi etti¤imizi göstermifl, emn ü terakki yollar›n› seddetmifl oldu¤umuzu kendi kendimize itiraf etmifl oluruz. 3. Bizde âsâr-› eslâfa hürmet ve bunlar› cem‘e gayret etmek zaman› henüz hulul etmemifltir, san›r›m. Senelerden beri keflmekefl-i cihandan destkefl-i fera¤at ve ¤unude-i hâk-i ma¤firet olan binlerce müslimînin remad-› izâm› kabirlerden kald›r›lm›fl, luhûd u kubûr mahv u [n]âbud edilmifl, seng-i nâm-âverleri akraban›n eyâdî-i hubb u tekrîmlerine verilmek istenilmemifltir. Bu miyanede biraderim Neflet Pafla’n›n binlerce altun sarf›yla infla ettikleri cami-i flerifin haziresinde bulunan ve yine binlerce altun ile yap›l›b derununda veled-i münferidi ve harem-i muhteremi yatan türbe-i mübarekeyi dahi Avlonya Prefesi57 bulunmufl olan Bayram Feyzi Efendi hedm etmek istemifl idi. Halbuki birader-i felaketzedemin Kabe-i hirman u emân› ve ma‘kes-i âh u figan› olan bu buk‘a-i flerife güç bin bela ile tahrib ü ifnâdan kurtar›lm›flt›r. Bununla beraber, merâkid-i müslimîn her yerde hedef-i ezfâr-› mütearr›zîn olurken kimse ref‘-i flikayet etmemifl, kimse âsâr-› eslâfa vukubulan taarruza karfl› a¤›z açmam›flt›r. fiahid-i hakikat olmak üzere Frans›z Hafri338 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 yat Müdürü Profesör Le Lüen Rey’in Arnavutluk’ta toplad›¤› mezartafllar›yla sâir âsâr›n foto¤raf koleksiyonuna müracaat buyrulmas›n› ihtar ile iktifa eyleriz. 4. Avrupa kütübhanelerinde gördü¤üm ve mevcudiyetinden haberdar oldu¤um âsâr›n esâmisiyle tafsilat-› lâzimesi zeyl-i kitab›mda bir numara ile mukayyed bend-i mahsusta derc ü tezyîl olunmufltur. Sahife… 5. 13 A¤ustos 1912 senesinden 1913 senesi Teflrinisanîsine kadar s›rf Arnavutluk’a ait olmak üzere Viyana Arflivlerinde yedi yüz elli dosya mevcuttur ki, her biri mesâil-i müstakilleye mahsus ve birçok evrak-› mühimmeyi flamildir. 6. Arnavutluk tac ü taht›n›n veraseti cinnetine mübtela olanlardan ‹spanyal› müteveffa Aladro Kastriyoti s›rf Arnavutluk’tan bâhis olarak iki bin kadar mücelledât-› tarihiye vesâire cem etmifl idi. Bunlar›n katalo¤u mal›na varis olan ve el-yevm Paris’te bulunan zevât›n ellerinde kalm›flt›r. Celb ve istinsah› ve imkan varsa kitablar›n ahz veya mübayaas› içün hükûmet ya bir memur-› mahsusu göndermek veyahud Paris’te bulunan heyet-i sefarete yazmak laz›md›r, san›r›m. 7. Korfu Kütübhane-i fiehrîsi meyan›nda Tepedelenli Ali Pafla’ya ait olan evrak› bizzat tetebbu ve birço¤unun suretlerini istinsah eyledim. Bunlar›n mecmu‘unu tedkik etmek, tarihimize taalluk edenlerin kopyelerini almak herhalde elzemdir, itikad›nday›m. 8. Osmanl›lar bir millet de¤il, bir milliyet de¤il, fakat bir sürü husemâ-y› akvâm›n ortas›nda çad›r kurmufl askerler, fatihlerdir. Osmanl›lar bir devlet de¤il, bir ordu teflkil ederler ki, o da ancak fütuhat olunca ifle yarar; sükuna mecbur olur olmaz inhilale yüz tutar!! (Müverrihîn-i Garb’in hülasa-i muhakemât›). 9. Bizansl›lar dahi Ortodokslu¤u kabul etmeyenleri her türlü imtiyazât-› resmiyeden mahrum b›rakt›klar› gibi, ayn› suretle Osmanl›lar din-i ‹slâm’a girmeyenleri müsaadât-› askeriyeden müstesna tutmufllard›r. 10. Arazide hakk-› istimlak› müfessir olan bend-i mahsus, zeyl-i kitabda 2 numara ile münderiçtir. Sahife… 11. Mehmed-i Sâni’nin bir berat›, patri¤i Rum cemaatinin yahud milletinin bir reis-i cismanîsi tayin ediyordu. Bu cemaat ise sade Rumlardan de¤il, S›rp, Bulgar, Arnavut bütün Ortodokslardan mürekkeb idi (Müverrih Ankelar). Süreyya Bey’in Notlar› 339 12. Müellifîn-i hukuktan Reno diyor ki: “Osmanl›lar ma¤lublar› milliyet ve kavmiyetlerine temsîl etmeye hiç cehd eylemediler; galib ile ma¤lubun aralar›na bir fâs›la-i katiyet vaz‘ ettiler. Bu fas›laya ilâ-nihâye idame eylediler!!“ 13. Rumlar din ü lisanca ve âdât u edebiyatça millet-i hakimeden ayr› olduklar› cihetle, Memâlik-i Osmaniyyede kendilerine mahsus bir âlemde yaflarlard› (Tarih-i Cevdet, Cilt 11). 13 (Mükerrer). Ali Pafla Hâlet Efendi’ye bermutad birçok hediyeler yollard›. Fakat bunlara kanaat getirmeyen bu dahiye-i vehba? bervech-i maktu senevî bin kese istemifl. Ali Pafla vergi tarz›nda aran›lan bu paray› vermekten imtina eylemifltir (Asr-› Hâz›r Tarihi’nden). 15. Ali Pafla Devlet-i Aliyye’nin Rumeli’de idame-i hükm ü kuvvet edebilece¤inden kat‘-› ümid etmifl, herhalde azim bir ink›lab›n vukubulaca¤›na kâni olmufl idi. Korfu Ceziresi ‹ngiltere zir-i idaresine geçti¤i günden itibaren valilerle muhabere-i dâimede bulunuyordu. Bu babda teati etmifl oldu¤u mekâtîb ü vesâik Korfu Kütübhane-i Ayan›’nda mevcut olub, istinsah eyledi¤im rumiyyü’l-ibare muharrerât›n münderecât›na göre, Ali Pafla ez-her-cihet ‹ngiltere’nin müzaheretini temine çal›flm›fl ve bu suretle Rumeli’de Devlet-i Osmaniyye’yi istihlaf edebilece¤ini ümid eylemifl idi. Fakat Grekler daha tetik davranarak ‹ngiltere’yi elde etmifl, Ali Pafla’dan tebrîd ü teb‘îde muvaffak olmufllard›. 16. Bu muhakemât-› tarihiye ezmine-i sâlifeye ait olub son senelerde Görice halk›ndan ve “Vatra” Cemiyet-i hayriyesine merbut vatandafllar›m›zdan birço¤unun ibraz etmifl olduklar› âsâr-› hamiyet, daima lisan-› flükran ile umumumuzun vird-i zebân-› muhalasat› olan mefâhir-i milliyeden ve bunlar ayr› ayr› milletin takdir ü tebcîline mecbur oldu¤u vatanperver ricâlden maduddur. 17. ‹flkodral› Mustafa Pafla Hadisesi üzerine S›rp Baflknezi Milofl’un Bab›ali’ye yazd›¤› mektubunda, Arnavut, Boflnak taraflar›na bir bayrak gösterilecek olursa mukteza-y› cebanetleri üzere (!!) cümlesinin periflan olacaklar›n› ima etmifl ve Rusya Sefareti bafltercüman› Frenkiyan’› ‹flkodral›n›n kesr-i sevreti içün devleti tedâbîr-i fledide ittihaz›na sevk ü i¤râ eylemifl idi. ‹ngiltere Sefareti bafltercüman› fiaber dahi bir tavr-› hay›rhâhâne ile Arnavutlar›n lây›k› vechile tedib ü terbiyeleri irade buyruldu¤u 340 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 halde, S›rp Baflknezi Milofl Devlet-i Aliyye’nin sad›k bendesi (!!) ve S›rp milleti muti‘ u fermanberi oldu¤undan, Mustafa Pafla aleyhinde icra-y› memuriyeti mütalaas›n› ihtar ve bu babda Rusya sefiriyle müzakerâta sevk-i ibtidar eylemifl idi. Halbuki Mustafa Pafla devlete karfl› esdak ve her türlü emn ü itimada elyak iken, Rumeli valili¤i inz›mam›yla mesned-i sadarette bulunan Mehmed Reflid Pafla Rumeli’de icra eyledi¤i taaddiyat-› tahammülfersâ ile bütün ayan› ve Mustafa Pafla’y› tenfîr etmifl, yaln›z onun aleyhinde olmak üzere bunlar k›yam u flikayete mecbur olmufl idi. Bu flikayet ise S›rpl›lar› üzerine taslît edecek derecede su-i telakki edilmifl ve böylece gitgide S›rpl›lar›n arad›klar› olmufltur (Tarih-i Lutfî). 18. 1242 senesinde neflr olunan bir ‹htisab A¤al›¤› Kanunu’nda deniyor ki: Arnavut taifesinden ehâd ü esâfil makulelerinin ‹stanbul’da tekessür ü tavattunu mücaz de¤ilse de, flimdiki halde mevcut olan Arnavutlar külliyen tard u def‘ olunmayub, Yedikule hâricinde olan salhanelerde bulunan Arnavutlar Kasabbafl› A¤a taraf›ndan defter[e] al›narak tezayüd bulmamas›na ve ekmekçi ve simitçi ve paçac› dükkanlar›nda ve imaretlerde olan Arnavutlar dahi olduklar› f›r›n ve dükkanlar› mehma-emken idareye elverecek miktardan ziyade bulunmamas›na ve bunlarda dahi silaha müteall›k hafi ve celi bir fley bulunmamas›na kemal-i dikkat olunmas› (Tarih-i Osmanî Encümeni Mecmuas›). 19. Tepedelen’in hazinesinde bugünkü k›ymetle otuzmilyon franka bali¤ olmak üzere otuzmilyon kurufl bulmufllard›r. Servet-i sahihas›n›n k›sm-› mütebâkîsi eyâdî-i gâretkerâna düflmüfl, heba olub gitmifltir. Halbuki ibtida-y› muhasaradan nihayetine kadar Yanya ordusu içün Reflid Pafla’ya doksanmilyon kurufl, yani bugünkü para ile dörtmilyon lira gönderilmifl idi. […] 20. O esnada Rumeli valisi her kim olursa olsun Arnavutluk’la u¤raflma¤› vesile-i imtidad ü ikbal edenlerden Zekeriya Pafla Rumeli valisi olur olmaz bu Arnavutluk gailesini ortaya sürerek Bab›ali’nin gözünü büyütmeye bafllad›¤› s›rada, bir kuvve-i mükemmelenin sevki lâbüd oldu¤una dair gönderdi¤i kâime üzerine Sultan Mahmud, “Bu Arnavutluk halk›n›n egerçi kuvve-i cebriye ile taht-› nizama idhalleri farz mesabesinde ise de, henüz s›ralar› gelmedi” demifl idi (Tarih-i Lutfî). Sevkiyat-› askeriye icras›na dair arz oluSüreyya Bey’in Notlar› 341 nan bir kâimeye cevaben di¤er bir hatt-› hümayunda, “Kald› ki, bu Arnavutluk hüsn-i tedbir ile bir yolu bulunub da s›ras›na girmesi benim dahi emelimdir. Ancak fettan adamlar oldu¤undan flu aral›k gaile ihdâs›na sebeb olmasun deyu a¤›rca davrand›¤›m buna mebni idi.” (Tarih-i Lutfî). 21. Bu s›rada Toskal›k cihetlerinde Tanzimat’›n tatbiki aleyhinde olarak Koçlu Koleka’n›n baflbu¤lu¤unda bir cemiyet-i milliye-i ihtilaliye tertib olunmufl ve bunlar baz› yerlerde k›taat-› askeriye-i Osmaniyye ile musâdemâtta bulunmufl ise de, ekall-i kalîl olduklar› ve as›l mürettibleri say›lanlardan Avlonyal› pederim Mustafa Pafla ile ammim Selim Pafla ve Mahmud ve Muhammed beylerle Elbasanl› Dervifl ve Hasan beyler, Delvinal› Abdül Bey Koka, Delvinal› Süleyman A¤a Kalapozi, Tahir ve Halim A¤a Çapari, Çelo Piçari ve Visvasyari Rapo ve Hamid A¤a Hekali, fiaban A¤a fiitani, fiaban A¤a Koyzeli, Tahir Abbaszadeler Haris ve Osman a¤alarla ahiretli¤i mühtedi Süleyman A¤a, Tafil A¤a Bozi ve Prevezeli Ahmed A¤a Dino ve Filatl› Alizot A¤a ve Mar¤›liçli Tahir A¤a Çapari58 gibi müteneffizân-› eflrâf tutulub bahren ‹stanbul’a ve oradan Konya’ya nefy ü iclâ ve dört yüz kadar efrâd-› Arnavudiye Manast›r tarikiyle ‹stanbul’da ‹plikhane’de tevkif olunduklar› içün, cemiyetleri da¤›t›lm›fl ve Tanzimat Arnavutluk’ta pek fena bir tarzda mevki-i tatbike konulmufltur. Zevât-› müflar ü mumaileyhim üç sene kadar nefiyde kald›ktan sonra Yanya valili¤in[e] tayin olunan Tepedelenli ‹smail Rahmi Pafla’n›n delaletiyle afv olunmufltur (1264 Hicrî-1858 Miladî). 22. 1840 senesinden sonra Avusturya Sefareti Katolik rüesâ-y› ruhanîsine ait evâmir-i âliyeyi Bab›ali’den bizzat istihsal ve îsâl ederdi. 1890 senesine do¤ru Bab›ali’nin bir takririne istinaden, Osmanl› tebas›ndan olan Latin ruhban›n›n muhakemelerinde Avusturya konsoloslar›n›n himayesi kabul olunmufl ve resmen kiliselerin ve müessesât-› mezhebiyenin himayesi salahiyeti dahi Avusturya’ya bahfl olundu¤u iddia edilmifl idi. 23. 1878 sene-i miladiyesinde ve Yunan lehine olarak hududun tashihi Berlince takarrur eyledi¤i bir s›rada, Ortodoks Arnavutlardan olub Korfu’da mikn[et]dâr olan Kiriçiler, Lekarlar ve Stefanolar Delvina beylerinden birini ve Koç ve Golem köyleri serâmedân›ndan daha iki kifliyi bi’l-i¤fal onlar›n müsamahalar›n› temin ettik342 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ten sonra, Yunan hükûmetinin muavenât-› mütenevvi‘as›yla dört-befl yüz kiflilik bir eflk›ya çetesini Korfu’dan bizim yakaya imrar ile Serandoz civar›nda vaki Likoris köyünü ve kalesini zabt eylemeye cüret eylemifllerdi. Bunlar›n maksad› Serandoz’u merkez-i harekât ittihaz edib bütün Ergiri ve Yanya H›ristiyanlar›n› k›yam u isyana davet etmek ve Yunan lehine tashih-i hudud meselesinde Bab›ali’yi bir emrivaki karfl›s›nda bulundurmak idi. Filhakika, eflk›ya-y› müstevliyeye dâhildeki H›ristiyanlardan da birkaç yüz kifli iltihak etmifl ve etrafa iflâa edilen velveledâr bir tak›m ahbâr birden bire efkâr-› âmmeyi buland›rm›fl, emr-i müdafaay› baya¤› iflkâl eylemifl idi. Pederim merhum Mustafa Pafla bir-iki gün zarf›nda Avlonya kazas›ndan birkaç yüz kifli toplam›fl, bunlar›n sevk ü iafleleri masraf›n› kise-i fütüvvetinden i‘tâ ederek biraderim Neflet Pafla’n›n sergerdeli¤iyle Serandoz’a sevk ü i‘zâm eylemifl idi. Neflet Pafla reh-i rast›nda bulunub Serandoz vukuat›n›n tevsîline intizaren k›yama kesb-i istidad eden Himara kazas› ahalisini teskin ü tatmin maksad›yla evvela orada sevk-i semend-i nusret etmifl ve ahali-i mezkureye icra eyledi¤i nasihat ve ibraz eyledi¤i kuvvet üzerine oralarda asayiflin ke’l-evvel devam›na hizmet ve ondan sonra müflarünileyh Serandoz cihetlerine azimet ile o havalinin de levs-i eflk›yadan tathirine gayret eylemifltir. 24. 1275 senesinden 1315 senesine kadar yaln›z Yanya vilayeti halk›ndan olub ricâl-i devlet s›ras›na terfi olunan yüz on dört zat›n tercüme-i halleriyle baz› mülahazât-› tarihiyeyi câmi eserim zeyl-i kitab›mda münderiçtir. 25. Yaln›z 15. maddesinde baz› ›slahattan bahsolunmaktad›r. 26. Tarihte pek büyük flöhret alan ve Balkan Harbinin mâbihi’l-istinad› say›lan 21. maddesi Avrupa-y› Osmanî’nin teflkilat-› hususiyesini flamildir. Buna binaen 1880 senesi 23 A¤ustosunda ‹stanbul’da teflekkül eden ve düvel-i sitte murahhaslar›yla hükûmet-i Osmaniyyenin iki vekilinden mürekkeb olan heyet-i muhtelitan›n tanzim eyledi¤i layiha ve nizamname ile Rumeli vilayât-› Osmaniyyesinin ›slahat› tayin ü kabul olunmufl ise de, hiçbir vakit mevki-i tatbike vaz‘ olunmam›flt›r. Muahharan Balkan Harbinin ilan›ndan birkaç gün evvel Avusturya’n›n ihtar› üzerine Bab›ali tadil-i efkâr maksad›yla bu layihan›n kabulüne muvafakat eylemifl idi. Fakat Süreyya Bey’in Notlar› 343 Balkan hükûmetleri bunu dahi gayr-› kafi görmüfl ve ‹stanbul’da ‹ttihadc›lar taraf›ndan tertib olunan bir nümayifl-i cenkcû üzerine devletçe buna da imkan-› kabul kalmam›flt›r. 27. 1879 senesine do¤ru Tahdid-i Hudud-› Yunaniye Komisyonu Preveze’ye gelmifl, orada umum Toskal›k eflrâf›ndan mürekkeb bir cemiyet toplanm›fl idi. Avlonyal› Mustafa Pafla, Prevezeli Abidin ve biraderi Veysel paflalar, Beratl› Viryoni Ömer ve Mehmed Ali paflalar, Delvinal› Mehmed Ali Pafla Selim, Fraflarl› Abdül Bey, Koniçeli Kaz›m Bey, Ergirili fievki Efendi müctemi‘în meyan›nda idiler. 28. 1878 senesi 17 Haziran›nda P[r]izren’de ilk ictima-› millî vukubulmufl idi. 1878 senesi Eylülünün alt›s›nda S›rp ve Karada¤ hududlar›[n›] tahdide memur Müflir Mehmed Ali Pafla Yakova’da idam olunmufl idi. Mehmed Ali Pafla Macar nam›yla maruf ise de, aslen ve neslen Berlinli bir Yahudinin o¤lu idi. 18 yafl›nda iken ‹stanbul’a gelmifl, zekavet ü taraveti nisbetinde birçok hâmiler bulmufl ve bu suretle ordulara kumanda edecek bir mevki-i âli’l-âle gelmifltir!! 29. Bu s›rada bu abd-i râk›mu’l-hurûf Avlonya’da vaki Mesapelik nam mevkide bir cemiyet-i milliye teflkil etmek ve muhafaza-i vatana karar vermek üzere Delvina, Marg›liç, Aydonat, Filat, Ergiri, Kurvelefl, Preveze, Permedi, ‹skrabar, Tepelen, Berat, Timoriçe eflrâf›na haberler îsâliyle ve mektublar îsâliyle cümlesini davet etmifl idim. Prevezeli Veysel Pafla Dino ile bütün Çaml›k eflrâf› derhal icabet etmifl ve toplan›lacak efrâd-› vatana tevzi olunmak üzere Yanya’da, Preveze’de mevcut on iki bin Henri Martini tüfengini zabt etmeyi deruhde eylemifllerse de, Ergiri ve Berat eflrâf›ndan iki zat Yanya Valisi Mustafa As›m[’›n] tebli¤at-› müessire ve taltifat-› mev‘ûdesine aldanarak ictima-› millîyi men‘e k›yam etmifl olduklar›ndan dolay›, cemiyet egerçi mün‘akid olmam›fl ise de, bu nida-y› millî her zaman tesirât-› mucizekârîsini irâeden hâlî kalmam›flt›r! 30. 1880 senesinde ve 3 Temmuzda pederim Mustafa Pafla merhumun riyaseti taht›nda olarak ‹flkodra’ya vâs›l olan Hudud Komisyonu baflkitabetinde bulundum. O zaman Cibal-i Hamse’nin ve alelhusus Matoz, Hot, Gruda da¤lar›n›n Karada¤’a verilmesi ‹flkodra’n›n istikbalini tamam›yla tehdid edece¤inden bahisle, bu da¤lar›n mübadelesinden behemehal fera¤at olunmas› lâbüd oldu¤u bildirilmifl; birçok muhabereden sonra Bab›ali buna muvafakat etmifl olmas› üzerine Karada¤ Prensi Nikola ile bi’l-muhabere, ‹fl344 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 kodra civar›nda vaki Morik ve Kraynanik[’in] bir taraf› Karada¤l›ya b›rak›lmak ve bu suretle emr-i mübadeleye hitam verilmek üzere kararlaflt›r›lm›fl idi. Fakat Rusya Sefareti ifle müdahale ederek, bu yerlere bedel Ülgün’ün terk ü teslimi 14 A¤ustos 1880 tarihli bir k›ta telgrafname ile Bab›ali komisyona ve vilayete emretmifl ve ona da heyetçe kat‘an muvafakat olunmay›b, Necibpaflazade ‹zzet Pafla valilikten azl ve heyet tekdîr olunmufl idi. Bunun üzerine heyet ifa-y› memuriyetten imtina etmifl ve bi’l-isti’zan avdetimize müsaade edilmifl olmakla, A¤ustosun 18’inde erkan-› harbiye livalar›ndan Veli R›za Pafla ‹flkodra’ya memur olmufl idi. Bunun vürûdundan evvelce valili¤e tayin olunmufl olan Mirliva Osman Pafla derhal Ülgün’ü iki tabur askerle iflgale karar verdi¤i gece, ‹flkodra hamiyetmendân› ve bâhusus ulemadan Maarif müdürü Davud Efendi ile Müftü Efendi ve Hodo Pafla’n›n biraderi ‹brahim Bey gibi müteneffizân› keyfiyetten bizzat haberdar eylemifl idim. Bu suretle teravih namaz›n› eda etmelerini müteakib alt› yüz kifli Ülgün’e sevk ve taburlar›n vusulünden evvel Ülgün kasabas›yla havalisi iflgal olunmufl idi. Veli Pafla geldi¤i zaman Ülgün’ü zabt ve Da¤l›’ya tesliminden ›zhar-› acz etmek ile sekiz tabur ile Lofçal› Dervifl Pafla ‹flkodra’da memur olmufl idi. Müflarünileyh dahi müddet-i medide eda-y› hizmet-i mefl‘ûme edememifl, ancak Ülgün’ün piflgâh›nda düvel-i sitte donanmalar›n›n nümayifl-i bahriyesiyle Teflrinisanînin 23’ünde kasaba ve havalisinin emr-i mübadelesi hitam bulmufl idi. fiübhe yok ki, netice itibariyle bu hâdisât Arnavutlar›n lehinde de¤il idi. Fakat Avrupa enzâr-› âmmesinde mevcudiyet-i milliyemizi isbata en çok hizmet eylemifl idi. A¤utosun 23’ünde Bab›ali memuriyetimize nihayet vermifl ve pederimle Dersaadet’e gidilmeyib Avlonya’da tevakkuf edilmifl ise de, Dervifl Pafla istiklal-i millî fikrini uyand›rm›fl olduklar›ndan bahisle, gösterdi¤i lüzuma binaen pederimi birçok zevât-› muhtereme ile zecren Çanakkale’de üç buçuk sene ikamete mecbur etmifl ve müflarünileyhi bu suretle nazar-› devletten ›skat eylemifl idi. Pederimle nefyolunan zevât Beratl› Kahramanpaflazade Ömer Pafla, Yanyal› Ahmedpaflazade Mustafa Pafla, Yanyal› Mustafa Pafla Coço, Koniçeli Nureddina¤azade Kaz›m Bey. Yanya Valisi Mustafa As›m Pafla’n›n Biga mutasarr›fl›¤›na [ve pederime] tebli¤ eyledi¤i emrin sureti: Süreyya Bey’in Notlar› 345 Avlonya hanedan›ndan saadetlu Mustafa Pafla hazretleriyle Preveze mutasarr›f› izzetlu Kaz›m Bey’in ve Yanyal› Ahmedpaflazade izzetlu Mustafa Bey’le Beratl› Kahramanpaflazade izzetlu Ömer Bey’in oralarca (!!) istihdam buyrulacaklar›ndan Çanakkale’ye i¤rablar› hususunun mukteza-y› irade-i seniyyeden oldu¤u Dâhiliye Nezaret-i celilesinden flerefsâd›r olan 29 Nisan 1297 tarihli telgrafnamede irade buyrulmufl ve zevât-› müflar ü mumaileyhim bermuceb-i irade-i seniyye o tarafa azimet etmifl olmakla, beyan-› hal siyak›nda. Vali-yi Vilayet-i Yanya Mustafa As›m Saadetlu Mustafa Pafla hazretlerine fiifahen dahi tebli¤ ve ifade k›l›nd›¤› vechile, oralarca memuriyetlerde istihdam buyrulmak üzere Çanakkale’ye azimetiniz mukteza-y› irade-i seniyyeden oldu¤u Dâhiliye Nezaret-i celilesinden flerefsâd›r olan 29 Nisan 1297 tarihli telgrafnamede irade ve ifl‘ar buyrulmufl olmakla, suret-i hal malum-› sâmîleri olmak ve hemen Çanakkale’ye azimetle flerefsudur edecek emr u ferman-› hazret-i padiflahîye de¤in orada tevakkuf u ârâm buyrulmak üzere terkîmi tezkire-i acizîye ibtidar k›l›nd›, ol babda. 17 May›s 1297. Vilayet-i Yanya Valisi Mustafa As›m Pederim Mustafa Pafla ile rüfekâ-y› kiram›n›n afv u ›tlaklar›na dair olan telgrafname: Avlonyal› Mustafa Pafla hazretlerine, Afvlar›yla vatana avdet-i aliyyeleri hakk›nda müsaade-i seniyye-i padiflahî flimdi fleref-taalluk eyledi¤i arz u tebflir eylerim. 29 A¤ustos 1300. Katib-i fiehriyarî R›za. 31. Bu karara göre akvâm-› gayrimüslime aras›nda ekseriyeti teflkil eden Ortodokslar, Rum tabiriyle kuyûd-› resmiyeye geçmeye bafllanm›fl ve Arnavut denilmemek içün Rum nam›yla yad olunmalar›na devletçe müsaade edilmifltir. 1913 senesinde ve Londra Konferans›nda Mösyö Venizelos iflte bu kuyûd-› resmiyeye istinad ederek gaye-i milliyesini tervice yol bulmufltur!! 32. Avusturya devleti garib bir siyasete tâbi olarak açt›¤› mekteblerde ‹talyanca tedrisat ile senelerce ‹talya’ya propaganda ediyordu. Bu flefaat-› siyasiyeyi en evvel râk›mü’l-hurûf Ballplatz’da Mekâtib-i fiarkiye Müdiriyeti’nde bulunmufl olan Aleksander Baron Musoli346 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ni’ye ihtar etmifl ve ‹talyancaya bedel Arnavutça tedris içün her tarafa emirler verilmifl ise de, bu ihtar ve karar pek geç kalm›fl idi. 33. Mekteb-i Mülkiye’de ikmal-i tahsil etmekte olan Nüzhet Bey Viryon[i], hanesinde Arnavutça kitablar bulundu¤undan dolay› pederi Hasan Bey’le beraber bir sene hapisten sonra Sivas’a nefy olunmufl ve Hasan Bey menfâs›nda vefat etmifltir. Kanine eflrâf›ndan Abbas A¤a Hamzaray ile biraderi Reflid ve Vehbi efendiler hanelerinde saklad›klar› Arnavutça elifbâlar tutularak üçü birden Yanya Kalesi’nde ve en büyük caniler tarz›nda tevkif olunmufl, üç seneden sonra biraderim Ferid Pafla merhumun zaman-› sadaretinde ›tlak›na yol bulunmufl idi. Biçare Abbas A¤a merhum kale derununda hastalanarak, bir müddet sonra bu hastal›k vefat›na sebeb olmufltur. 34. Bu s›rada Ergiri’de Pogon nahiyesinde Nivani karyesinde bir Arnavut mektebinin küflad›na ve Latin hurûfuyla tedrisata müsaade olundu¤una dair Mihail Haristo Efendi fiura-y› Devlet’in karar›yla bir emr-i âlî istihsal etmifl ve mektebi açm›fl ise de, Rumlar bir azim telafl ile buna mani olmak üzere birçok fedakârl›klar ihtiyar ederek Yanya Valisi Ahmed H›fz› Pafla’y› tavsît ü taslît etmifl ve mektebi sedde muvaffak olmufllard›r. 35. Kosova ahalisi halk›ndan Arif Hikmet nam biri S›rpl›lara istinad ederek bu Latin hurûfunun kabulü ‹slâmiyet’in zevâli demek oldu¤unu iddia ile halk›n hissiyat-› taassubkârânesini ol kadar tehyic etmifl, o derece fliddetli propagandalar yapm›fl ki, Prens zu Wied’in zaman›nda zuhur eden k›yam›n esbab-› müfleddidesinden biri de bu adam olmufl idi. 35 [Mükerrer]. Rumeli vilâyât›n›n 1318 senesi varidat›yla masarif-i mahalliyesi: Vilâyât Vâridât Muhassasât-› Jandarma Mülkiye ve Adliye vesâiresi Cebhane ve Mücrimîn Sevki Masraf› ‹flkodra 38.815 21.344 11.347 4.636 Yanya 268.476 26.961 15.629 9.231 Manast›r 488.262 52.026 25.270 19.687 Kosova 514.478 68.853 48.582 14.602 Süreyya Bey’in Notlar› 347 36. Bir kere Yanya Valisi Tatar Osman Pafla’ya Serandoz yolunun inflas›ndan ve tamirinden bahs etmifl idim. Cevaben, “Bu yollar› tamir edelim de Avusturya’n›n kolay kolay gelmelerini mi temin edelim?” demifl idi. F›karât-› tarihiyeden olarak menkuldür ki, Rusya sefir-i fevkaladesi Prens Mençikof Sultan Mecid’e “Turuk u me‘âbir düflmanlar›n›z›n hücumuna teshîle yarar” demesi üzerine, Sultan-› müflarünileyh tarz-› istihzada “Öyledir, yollar yapt›raca¤›ma Çin devleti gibi bir sur-i azim ile memâlikimi ihata etmek arzusunday›m” demifl idi. 37. fiu sat›rlar› yazd›¤›m 1922 senesi Teflrinisanîsinde hükûmetimizin bütçesinde neflr-i maarife mahsus olan miktar 2.500.460 altun frankt›r. Görice’de bir lise, Elbasan’da bir Darülmuallimîn, ‹flkodra’da bir Jimnas [Gymnasium?] vard›r. Zükûra mahsus ‹nâsa mahsus Rüfldi 10 2 Ecole premiér elémentaire (5 s›n›f üzerine) 22 4 472 22 Kurâda mekâtib-i s›byaniye Cem‘an 538 mekteb derununda 17.491 zükûr ve 5.198 inâs talebe ve 720 muallim ile 94 muallime vard›r. Meazâlik, memleketin ihtiyac›na göre bunlar da gayr-› kafi oldu¤u gibi ebniyenin darl›¤›, muallimlerin intihab ü istihdamlar›nca ehliyet ve intizam aran›lmamas›, kütüb ü resâilin tedârük ü îsâlinde teehhürât-› azime vukuu ve esasen sunûfun tedrisat-› tâliyesine devam ve irtikâ içün laz›m gelen kütüb ü resâilin noksân› büyük büyük flikayetlere bâdî olmakta, mekteblerde intizar olunan fevâid akîm kalmaktad›r. 38. Arnavutlar Latince elifbâs›n›n kabulü mecburiyetinde bulunduklar›n› ve bunun dine ve muamelat-› resmiyeye taalluku olmay›b, s›rf millî ve lisanî bir ihtiyac›n izalesi maksad›n› mutazamm›n oldu¤unu beyan s›ras›nda edille-i nakliye ile hurûfât-› Arabiyenin mukaddes say›lmas› veya hurûfât-› Arabiyeden gayr› harflerin beyne’l-‹slâm istimaline mesâ¤-› fler‘î olamamas› meselelerinin s›rf in348 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 dî ve hayalî oldu¤unu, neflr etti¤im birçok makalelerimle isbat ve s›n›f-› ulemay› iskâta muvaffak olmufl idim. Buna karfl› ‹pek mebusu Haf›z ‹brahim Efendi ile Kosoval› Arif Hikmet ve defterdar mazullerinden fievket ve eski muhasebecilerden P[r]izrenli Bedri beyler gibi ‹ttihadiyyûna merbut Arnavutlar bu ihtiyac-› millîyi redd ü inkar ederek vadi-i tabasbuskârîye sapm›fl, dehfletli yaygaralarla kah küfrümüze kah ihanetimize hüküm ile, enzâr-› enâmda bizi dinsiz göstermeye çal›flm›fllard›r. Tanin ceride-i habîsesi bu neflriyata mir’ât-› fluhûd olmufl, Protestanl›¤›m›z› ilana kadar varm›fl idi. Halbuki bir müddet sonra Türklerin feyz ü terakkiden mahrum olmalar›, hep istimal eyledikleri hurûfât-› Arabiyenin seyyiesinden ve bunlar›n ez-her-cihet tedris ü talime adem-i kabiliyetlerinden ileri geldi¤ini ve tarik-i teceddüdü açmak içün mutlaka o hurufât›n terkiyle Latin harflerinin kabulünden gayr› çare olmad›¤›n› beyan etmifl, hamden sümme hamden bize azv olunan kabahat, ayn-› fazilet suretinde tecelli eylemifltir! 39. 1900 senesinde ‹stanbul’da Avusturya sefiri bulunmufl olan Kont Kaliç vesatat›yla bu tebli¤at ifa olunmufl idi. 1902 senesinde Hâriciye Naz›r› bulunmufl olan Kont Golokowski taraf›ndan bu tebli¤at tertib olunmufl idi. 40. Müflarünileyhin fikr ü iddias›nca Arnavutluk’un muhafaza-i beka ve mevcudiyeti münhas›ran Devlet-i Aliyye’nin sayesinde oldu¤u içün, Arnavutlar bi-eyyi vechin kân hiss-i millîden, kendi lisanlar›n› talim ü taallümden mahrumiyetleri halinde halîta-i Osmaniyye aras›nda kaybolmakta mahzur yok idi (Said Pafla Hat›rat›, cilt 1, sahife 415). Avusturya sefiri Baron dö Kaliç Arnavutlar›n okuyub yazmalar› içün Latin hurûfunun kabul edilmesini ve o hurûfla kitablar bas›lmas›n› ihtar ve ›srar etmesine mukabil, Said Pafla “Arnavut elifbâs›n›n Latin hurûfuyla olmas›n› hükûmet-i metbûam›n menfaatine katiyen muhalif görülmekte oldu¤u” cevab›n› vermifl idi (Hât›rât, cilt 2, sahife 219). 41. fiâyân-› hayrettir ki, Arnavutlara karfl› gösterilen fliddet öyle bir lüzum-› mübreme isnad ediliyordu ki, Reflid Akif Pafla gibi Arnavutluk’un en asil zadegân› ve ‹stanbul’da bulunan Arnavutlar›n k›sm-› küllîsi bile bu tecrîm ve tecziyenin hakka makrun oldu¤una kanaat getirmifllerdir. Bunlar›n nazar›nda Baflkimci nam-› müSüreyya Bey’in Notlar› 349 zeyyifânesiyle tavsif olunan milletperverân adeta asi, ba¤i, din ü devlet düflman› say›l›yordu! 42. Adil Efendi Prifltineli Hoca Kadri Efendi ile Mekteb-i Hukuk’ta ikmal-i tahsil etmifl, birlikte flehadetname alm›fl idi. Eser-i hâme-i acizanem olan Fitretü’l-‹slâm’› tebyiz etti¤im s›rada, hüsn-i hatt›[n›] sena ile nezdime îsâl ederek hakk›[n]da müzaheretimi temenni eylemifl idi. Ol zaman Adil Efendi ‹stanbul Dâhiliye Gümrü¤ü’nde 170 kurufl maafl ile Muayene katibi idi. Bunu def‘aten 550 kurufl maafl ile ‹stanbul Yolcu Salonu müdürü tayin ve ceste ceste maafl›n› 950 kurufla ibla¤ eyledim ve bir müddet sonra 2200 kurufl maaflla Selanik Muhasebe baflkitabetiyle Selanik’e gönderdim. Daha sonra Selanik Ecnebiye Gümrü¤ü müdürü intihab ettim. Bir eyyâm güzar›ndan sonra ‹skenderun nezaretine intihab eyledim. Fakat mazbata-i intihabiyede Ba¤dad nezaretine intihab eyledi¤imiz Hasan Efendi nam›nda bir zat› ‹ntihab-› Memurîn Komisyonu kabul etmemekle Rusumatça yap›lan tertib geri gönderilmifl ve Meflrutiyet’in ilan›n› müteakib Galata Ecnebiye nezaretinden Cemal Bey’in azline ve Selanik Naz›r› Behçet Bey’in tayinine dair tanzim olunan mazbata üzerine Adil Efendi’yi de Selanik nezaretine intihab eyledim. Bu suretle bu zat gümrükçe müzaheret-i münferidânemle kesb-i terakki etmifl oldu¤u halde, muahharan Dâhiliye Nezareti’ne gelerek Arnavutlara gösterdi¤i huflunet ve ru‘ûnetten dolay› kendisiyle kat‘-› ülfet ü münasebet eyledim. Ehl-i ‹slâm’›n ellerinden mea-cebhane on iki bin silah›n al›nmas› ve Katolik Arnavutlar› Karada¤l›lara mütemâyil iken bunlar›n teslimi maddelerini Meclis-i Mebusan’da kendisinden sual etti¤imde, ehl-i ‹slâm’dan emniyetleri olmad›¤›n› ve Katolikleri tatmin maksad›yla esliha vermeye lüzum gördüklerini bilâhicab itirafa flitâb etmifl, âtiyen zuhur eden bunca felaketleri derpifl etmeye bile lüzum görmemifltir. Muvakkaten ‹stanbul’da bulundu¤um bir s›rada Hâriciye Nezareti’nde bulunmufl olan Said Halim Pafla bu Hac› Adil Efendi’den bahsederken, -“Bafl›m›za siz bela ettiniz” demifl ve taraf-› acizanemden, -“Bunu gümrükçü olmak üzere ileri sürdük, atabek-i devlet siz yapt›n›zsa ben mesul de¤ilim” cevab›n› alm›fl idi. 43. “Tarih vukuat›n tekrar›ndan ibarettir” diyenler ne kadar hakl›d›rlar! Vaktiyle Rumeli Valisi Hurflid Pafla Rum k›yam›n›n ald›¤› va350 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ziyet ve ehemmiyete ve edilen istimdada karfl› Rum reayas›n›n ednâ mertebe su-i hareketleri zuhura gelirse her bir tafla bir adam bedel olarak berk-i hât›f gibi asâkir-i bîflomar gönderece¤ini yazm›fl, Mora Ceziresi Rumlar›n› sille-i tokat ile serfurû eder eski reaya zannetmifl iken, Trapliça’da usât›n eline düflen haremini kurtarmak içün ‹ngiltere konsolosunun flefaatine, delaletine muhtac kalm›fl, Rumlara 2400 kese altun fidye-i necat vermeye mecbur olmufl idi. Bu suretle kar›s›n› onlar›n ellerinden kurtarabilmifl ise de, ne Mora’y› ve ne de yüz bin Müslüman› Rumlar›n pençe-i zulm ü helakinden istihlas edebilmifltir. ‹flte bütün Rumeli’yi atefl-i cidal içinde b›rakan kütahbînler yaln›z mevkilerini kurtarma¤a, kendilerini tebriye etmeye çal›flm›fl, ibâdullah›n selametini nazar-› mülahazaya bile alma¤a lüzum görmemifllerdir! Muahharan hiçbir lüzum olmad›¤› halde girdikleri Harb-i Umumîdeki ihanet ve su-i hareketlerinden dolay› efrâd-› milletin pençe-i mücâzât›ndan tahlis-i nefs etmekten baflka bir fley düflünmemifl ve bununla beraber Talat, Mahmud fievket, Enver, Cemal, Said Halim paflalar gibi sanâdîd-i ‹ttihad caniler gibi öldürülmüfl, sokaklarda teslim-i ruh eylemifllerdir!! 44. ‹brahim Efendi Talat Bey’in (Pafla) yâr-› vefadâr› ve bilcümle mehâfil ü mecaliste Cemiyet’in mürevvic-i efkâr› idi. Ali Efendi s›rf hiss-i taassubla Baflkimciler denilen milliyetperverlerin fliddetle aleyhlerinde idi. Hele Latin hurûfunu kabul etmek, nazar›nda din ü imandan müntezî‘ olmak demek idi. Muhakeme-i fikriyeden mahrum, acz ü meskenetle maruf bir suhte-i iz‘ân-flikeste idi. 45. Muharrirîn-i siyasiye-i Osmaniyye’den Lütfi Simavi Bey Saray’da Gördüklerim nam›yla neflr eyledi¤i eserde diyor ki: “Devlet-i Osmaniyye’nin metin bir karakolu addolunan Arnavutlar›n canlar›ndan ziyade sevdikleri silahlar› topland›. Akilâne bir siyasetle hîn-i hâcette düflmanlara karfl› istimal olunacak o silahlar, izzetinefs ve sürat-i infiali malum olan Arnavutlardan zevcelerinin, analar›n›n ve k›zlar›n›n muvacehesinde dayakla ve hakaretle al›nd›. Gerek Müslüman gerek bir müddet sonra isyan eden Malisiya Katolik Arnavutlar›n›n ›slah-› hal, terakki ve teâlîsi içün hükûmet hiçbir fley yapmad›¤› halde, ka¤›t üzerinde meflrutiyet gelmesini yazmakla olmufl bitmifl gibi onlar› tekâlif-i gûnâgûna maruz k›lmak kadar mecnunâne bir siyaset tasavvur olunamaz!! Süreyya Bey’in Notlar› 351 46. P[r]izren Belediye Reisi Hac› R›fat A¤a Baflkimci nam›yla yad olunan, hurûfât-› milliye tarafdar› oldu¤undan dolay› duçar-› habs ü eza ve on sene kürek cezas›yla mahkum olmufl idi. 11 A¤ustos 1910’da fievket Turgut Pafla Tiran’a vâs›l olmufl idi. Tiran’da idare-i örfiye ilan›na hacet olmad›¤›n› halka karfl› söyledi¤i ve asayifl-i halden, mutâvaat-› âmmeden de beyan-› flükran eyledi¤i halde, ‹ttihad ve Terakki Kulübü’nde mukayyed bulunan Musa Kaz›m gibi baz› esâfilin tavsiyesi üzerine iki saat sonra kasabay› kordon alt›na alm›fl, halk›n flehirden ç›kmas›n› emreylemifltir. Hurûf-› milliyeye tarafdar olduklar› bahanesiyle Kulübün verdi¤i listede esâmisi münderic yirmi dört zat› hemen tevkif etmifl, mavzer dipçikleriyle ve falakalarla alâ melei’n-nâs darb u tahkir eylemifltir. Debre’de Yüzbafl› Osman Efendi (Manast›rl›) nam›nda bir zâbit Hasan Blatiçe nam›nda bir genci silah mutalebesiyle terzîl ettikten sonra, kafir hurûfunu bir daha kâle almamak üzere yemin ver[dir]mifltir!! Baflkim Kulübü Reisi R›za Bey sekiz saat ayakta tutulmak flart›yla ta‘zîb ü tecziye edildikten sonra, Baflkim Kulübü’nü ‹ttihad ve Terakki Kulübü’ne devr ü terk etmekle namusunu ve hayat›n› kurtarm›flt›r! Baflkim Kulübü’ne girdikleri saat “‹talyanca ve Nemçece hurûf ile okumak m› istiyorsunuz?” diye kime rastgelmifllerse kamç›lam›fl, Tütüncü Aziz Efendi’ye Haccacâne59 iflkenceler yapm›fl, feryad ü figan› duyulmamak içün muzika çald›rm›fllard›r!! Elbasanl› fieyhmahmudefendizade ‹brahim Efendi Fakekoki Baflkimci olmas›ndan dolay› o derece darb edilmifltir ki, iki ay yüzükoyun yatmak zorunda kalm›flt›r. Her yerde hurûf-› milliye taraftarlar› bahanesiyle yüzlerce erbâb-› namus tezlîl olunmufl, binlerce masumîn enva iflkencelerle tecziye ve tecrim k›l›nm›flt›r! Bunlar›n yegâne cürmü Arnavut olmalar›ndan, hiss-i milliyetle hurûf-› milliyeyi kabul ettiklerinden ibaret idi. Yirminci asr-› medenîde bir milletin imha-y› hiss-i millîsine kalk›flmak ve bunun içün ac›kl› cerîme ve iflkenceler tertib ü icad etmek bir hükûmeti esas›ndan y›kan esbabdan oldu¤una ve iflkence gören bir kavimden ise s›dk u ihlas beklenilmeyece¤ine flübhe yoktur. 23 A¤ustos 1328 senesinde her yerden tevârüd eden birçok muharrerâttan hülasa edilen bu cinâyât üzerine tafsilat aran›l›rsa, Viyana’da Carl Tromm Matbaas›’nda o¤lum Ekrem’in bast›rm›fl oldu¤u Die Wahr[h]eit über das Vorgehen der Jungtürken in Albanien nam kitab›na müracaat etmesini ihtar ederim. Eser-i mezkur tarih-i 352 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 millîmize me’haz-i sahih olabilecek bir mahiyeti hâiz ve pek ziyade nazar-› dikkati calibdir! (Wien, 1911, von E[krem].B[ey].V[lora].) 47. [1]325, 9 Teflrinisanî tarihinde Ergiri Mebusu Müfid Beyefendi vermifl oldu¤u takririnde, “Balkanlar’›n Slav devletleri akd-i ittifak etmifl olub, bunun husulü halinde fiark’ta muvazene-i kuvân›n muhtel olmas› muhtemel olmakla, devletimizin ihtimal-i mezkura karfl› flimdiden ittihaz-› tedâbir etmifl olub olmad›¤›n›n Hâriciye Naz›r›ndan istîzâh edilmesini” teklif ediyordu. Birçok münakaflâttan sonra istîzâh›n kabulü takarrur (!!) etmifl ve onun üzerine 14 Teflrinisanî [1]325 ictima›nda izahat-› lâzime vermek üzere Hâriciye Naz›r› R›fat Pafla mecliste isbat-› vücut eylemifl olub, verdi¤i izahat[ta] -“Balkan ittihad› birçok defalar mevzu-i bahis oldu¤u gibi bu s›rada dahi bu bahis tekrar etmifl ise de, vatan›n hal ü istikbaline temas edilecek karib ü ba‘îd her tarafta müteyakk›zâne ve müdebbirâne hareket etmekte olan hükûmet nazar›nda bu rivayât› müeyyid emarât-› sahiha mefkuddur. Tabir-i amiyâne ile fol yok, yumurta yok. Mevhuma karfl› ittihaz-› tedabire hâcet olmad›¤› ise bedîhîdir” demifl idi!! Müfid Bey buna karfl›, -“S›rbistan Hâriciye Naz›r› Milanoviç Avrupa’da seyahatle Balkan ittifak› aras›nda bir münasebet var m› ve Yenipazar sanca¤›na dair Milanoviç’in devletler nezdinde teflebbüsatta bulundu¤u sahih mi?” sualleriyle izahat-› vâk›aya adem-i itimad beyan etti¤i halde, koca Osmanl› Parlamentosu müttefikan “Bunlar baflka mesele” (!!) sadalar›yla Müfid Bey’in avaze-i istimdad›na nihayet vermifl ve Hâriciye Naz›r› dahi tekrar ittifak›n karib ü ba‘îd vukuu ihtimali olmad›¤›n› ve hükûmet[in] bu babda her türlü tedâbir-i mâniaya teflebbüs etti¤ini temin eylemifl idi. Yine ayn› bahis ve müzakere cereyan etti¤i s›rada, Hâriciye Naz›r› bulunmufl olan As›m Bey devletin meslek-i siyasetindeki ›tt›râd-› tâmm› kendi iman› kadar metin ü kavi oldu¤unu beyan etmifl ve bu adam›n ne kadar imans›z ve iz‘ans›z oldu¤unu herkes bildi¤i halde, ortaya koydu¤u mukayese-i garibeyi alk›fllarla kabul eylemifltir! Bu As›m Bey bir zaman sonra Tahran sefiri olmufl, Harb-i Umumî bafllar bafllamaz Ruslar›n müfrezeleri Tahran’› sarm›fl oldu¤unu bildi¤i halde, Tahran’dan suhulet ü emniyetle gidemeyece¤ini Süreyya Bey’in Notlar› 353 tahmin ile, av bahanesiyle Tahran’›n etraf u eknâf›nda gefltügüzar ederek Ruslar›n eline kendisini teslim etmifl, sebükma¤z, serserimeflreb bir merd-i bî-mezhebdir. R›fat Pafla’ya gelince, Rus olan refikas›n›n nâkil-i sadas› oldu¤unu bilenler, siyasetteki mebâhiste onun telkinat›na tercüman oldu¤unu hükmederler. fiâyân-› ibrettir ki, R›fat Pafla “fol yok, yumurta yok” dedi¤i ve ittifak›n vukuunu muhal sayd›¤› halde, iki sene sonra S›rp ve Bulgar ittifak›ndan haberdar olmufl, Paris’ten Bab›ali’ye malumat vermifltir! Bu müddet zarf›nda ise, müttefikler aralar›nda teyid-i vedd ü musâfâta ve ikmal-i tedârükâta vakit bulmufltur. Halbuki Müfid Bey ittifak›n vücudundan bahis ve istîzâh etti¤i zaman, Devlet-i Osmaniyye muahharan gösterdi¤i cüretin bir k›sm›n› bunlara irâe etse veyahud birini ay›rmak üzere bir suret-i itilaf arasa idi, Rumeli elden ç›kmam›fl, Osmanl› hükûmeti bu elîm ak›bete duçar olmam›fl olurdu! Bu s›rada Meclis-i Mebusan’da teflekkül eden bir f›rka-i muhalife hemen hemen ekseriyet derecesini bulmakta idi. Hergün bir vesile ile ‹ttihad ve Terakki tarafdarân›na taarruzat ve hükûmete fliddetli fliddetli intikâdât yap›yordu. Sadrazam Said Pafla vadi-i tezvire saparak istinad etmek istedi¤i bir madde ile meclisi fesh eder etmez, bunu herkes Meflrutiyet’e bir ikinci darbe suretinde telakki etmifl idi. Ol vakte kadar zîr-i tâbiiyet-i Osmaniyye’de yaflayan akvâm gibi Arnavutlar dahi idare-i meflrutadan hâlâ ümidvar-› selamet olmak istiyorlard›. ‹stiklale de¤il, henüz muhtariyete bile nefsülemirde istidad göstermeyen halk›m›za karfl› idare-i meflrutay› tutmak, ondan bir hüsn-i idare ümid ü intizar etmek zarurî idi. Binaenaleyh, bu ümidi temine medâr olmak üzere evvelen intihabât›n bir suret-i sâlimede icras› ve cemiyetin men-i müdâhalât› laz›m idi. Müzakerât-› vâk›a s›ras›nda cümlemizce bu cihet mevzu-i bahis olmufl ise de, buna imkan-› kabul görülmemifl idi. 48. Cemiyet-i fâsidenin muhaliflerinden olan birader-i büzürgvâr›m Ferid Pafla merhum, cümlemizin re’y ü karar›yla süferâdan iki zat›n mütalaas›n› istifsâr etmek üzere tavsît edilmifl ve lede’l-icab hukuk-› men¤ubemizin istirdad› ve bir idare-i muvakkate teflkili takdirinde müzaheretleri sureti temin edilmek istenilmifltir. 49. Kosova’n›n zimamdârân-› memleketi taraf›ndan bize gönderilib bir vesika-i tarihiye olmak üzere derc-i sahife-i beyana lüzum gördü¤üm beyanname, bu babdaki makâs›d u flikayât› câmi‘dir. 354 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Beyanname Arnavutlar›n istihsal-i meflrutiyette yapt›klar› hizmet, gösterdikleri sadakat bütün âlem-i medeniyetin ve bilhassa efkâr-› umumiye-i Osmaniyye’nin malumudur. Arnavutlar Hilafete, Osmanl›l›¤a bir habl-i metin ile ilelebed merbut kalacaklard›r. Hiçbir kuvvet Arnavutlar›n bu babdaki hissiyat›n› zerre kadar düçar-› tezellül edemez, edemeyecektir. Arnavutlar›n livâ-y› ihtilali kald›rmalar› yaln›z Arnavutluk mukadderat›n› derpifl ettiklerinden de¤il, Osmanl›l›¤› dahi düfltü¤ü varta-i hevlnâkten kurtarmak maksad›na binaen oldu¤una efkâr-› umumiye-i Osmaniyye flübhe etmemelidir. Arnavutlar Jön Türk hükûmetinin takib etti¤i ve bütün âlem-i medeniyetin nefret ü lanetini müstevcib oldu¤u siyaset-i sakîmenin er geç hâk-i pâk-› vatan› pâ-y› a‘dâ ile çi¤netece¤inden, befl-on Narodnikin u¤runa alt› yüz senelik koskocaman Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun ink›raz›na do¤ru bir sürat-› berkiye ile yuvarland›¤›n› gördüklerinden, mant›¤›n hükümran olmad›¤› yerlerde mant›k ile istihsal-i hukukun kâbil olamayaca¤›na kani olduklar›ndan ve ihtiyacat-› mahalliye ile mütenasib bir tak›m kavanîne fliddet-i lüzumlar›ndan dolay› silahlar›na müracaata mecbur kalm›fllard›r. Hükûmet-i hâz›ran›n Kanun-› Esasî’nin ahkam-› münifesini ayaklar› alt›na alarak milletin en mukaddes bir hakk› olan intihab-› meb‘ûsâna müdahale etmesi, bu babda hat›r ve hayale gelmedik birçok gayr-› kanunî icraatta bulunmas› ve elyevm mevcut mebuslar›n k›sm-› küllîsinin milletin bir misal-i müflahhas› de¤il, hükûmetin gayr-› meflru evâmirini infaz etmek vazifesiyle mükellef bir hükûmet-i memurînden baflka bir mahiyeti hâiz olmad›klar› da vâk›f-› hakây›k-› ahvâl olanlarca malumdur. Dört seneden beri meflrutiyet-i mübeccelemize karfl› hükûmet-i hâz›ran›n vukubulan taarruzu hukuk-› sariha-i milliyete bir darbe, irtica‘a do¤ru bir hatve telakki etti¤imizden ve hükûmetin öteden beri her hususta takib etti¤i siyaset-i sakîmesinin er geç bu zavall› memleketin ink›raza do¤ru sürükleyece¤ini gördü¤ümüzden nâfli, umum Osmanl›l›¤›n muhafaza-i hukuku nam›na, hakikî bir meflrutiyetin temini maksad›na binaen vukubulan meflru hareketimizin baflka suretle telakki edilmemesini rica eder, beyanat›m›z›n hilaf› olarak vukubulan neflriyat u iflâât› kemal-i fliddetle reddeyleriz. Süreyya Bey’in Notlar› 355 P[r]izrenli fieyhzâde Musa, Prifltineli Ebubekir, Vulçitrenli Zeynullah, Yakoval› Ahmed Hamdi Murteza, P[r]izrenli Yahya, Yakoval› Bayram Curri, Vulçitrenli Hasan, Yakoval› R›za, Prifltineli Sami, Vulçitrenli Muharrem Hasan, Vulçitrenli Haf›z Ramazan ve Vulçitrenli R›fat, P[r]izrenli Aziz, Prifltineli Ahmed Adem, Boletinli ‹sa, P[r]izrenli fiânî… 50. Meclis-i Mebusan’da Said Pafla irad eyledi¤i bir nutk-› beli¤ ile devletin siyaset-i dâhiliye ve hâriciyesini izah ettikten sonra tayin-i esâmi ile itimad reyi aram›fl idi. Halbuki meclisin azas› milletin intihab›yla de¤il, baya¤› Cemiyet’in emr ü tayiniyle toplanm›fl eflhâstan ibaret oldu¤u içün 194 muvaf›ka karfl› ancak 36 muhalif var idi. O gün muhalefette arkadafllar›m olanlardan ise yaln›z dört-befl zat isbat-› vücud etmifl idi. Binaenaleyh, reyler toplanaca¤› s›rada Said Pafla ile heyet-i vükelâ müctemi‘an meclisten ç›km›fl idi. fieyhülislam Libohoval› merhum Nesib Efendi Sadrazam ile beraber oldu¤u halde yan›mdan geçtikde latife ve taltif suretiyle itimad reyi verece¤im ümidinde bulundu¤unu beyan ettikde, her ikisine hitaben, - “Memleketimi al kanlara garkeden bir kabineye tabiîdir ki, k›rm›z› ka¤›ttan baflka bir fley veremem” demifltim. Muahharan bir ekseriyet-i mutlaka ile itimad reyi alan heyet huzurunda sadr-› müflarünileyh bizi davet ile, - “Kendilerinden diri¤ etti¤im reyime mukabil millet 190 rey ile vusuk u itimad›n› göstermifl” demesi üzerine, üç-befl dakika evvel bize tevdi olunan, Arnavutluk’un cihât-› muhtelifesinden gelen telgraflar›n mealine kesb-i ›tt›la etmifl oldu¤unu bildi¤im içün, - “Her nas›l olsa yine istifa eder, çekilir ve bu suretle isbat-› hamiyet buyurursunuz. Zira burada toplananlar itimad reyine dahi Prifltine’de, Üsküb’de vesâir havalide müctemi yüzbinlerce efrâd-› millet suret-i katiada sukutunuzu istiyor” demekli¤im üzerine, Said Pafla ac› bir iflmizaz ile infialini göstermifl ve fi’l-hakika o gece istifas›n› verib çekilmifltir. 51. Hasan Bey ‹stanbul’dan Arnavutluk’a azimet ve gördü¤ü lüzum üzerine Prifltine halk› vesâir havali ahalisini ref‘-i sada-y› flikayete davet etmifl ve binâen alâ zâlik masârif-i mübremesine medâr olmak üzere ‹stanbul’da hafiyen iane cem‘ine teflebbüs k›l›nm›fl idi. Râk›mu’l-hurûf def‘aten 200 Osmanl› altunu ve biraderim Sadr-› 356 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 esbak Ferid Pafla, Aziz Pafla, Müfid Bey, Esad Pafla yüzer lira vermifl idiler. Muahharan Hasan Beyefendi’den ald›¤›m malumattan anlad›m ki, Esad Pafla deruhde eyledi¤i 100 altunu tekrar istirdad edib göndermemifl idi!! 52. Metâlib-i milliye 12 maddeden ibaret idi: 1. Kavanîn-i Osmaniyye’nin hükümfermâ olmayan yerlere, yani cibal halk›yla sâireye mahsus olarak mevcut ve mer‘î olan nizamat-› mahalliyenin tasdik ve kabulü, 2. Zaman-› sulhta Arnavut askerinin Rumeli’de istihdam ve talimi, 3. Afv-› umumî ilan› ve kimsenin silah›na dokunulmay›b ashab›n›n eline terk olunmas›, 4. Arnavutluk’ta lisan-› mahallîye aflina olmayan bilcümle memurînin istihdam olunmamas›, 5. Kosova ve Manast›r ve Yanya idadî mekteblerinin sultanîye tahvili ve ziraat mektebleri[nin] elviye merkezlerinde müceddeden küflad›, 6. Varidât-› vakfiyenin hüsn-i idare ve cibayetiyle mekatib-i ilmiyenin temin-i devam› ve yeniden bu misillu mekteblerin tesis ve küflad›, 7. Hususî mektebler aç›lmas›na mümanaat olunmamas› ve mekâtib-i ibtidaiye ve rüfldiyede lisan-› mahallî tahsiline müsaade-i resmiye i‘tâs›, 8. Turuk u meâbirin ve flimendüfer hutûtunun bir an evvel inflas›, 9. Nevâhi teflkilat›n›n hemen tensik ve icras›, 10. Âdât-› ‹slâmiye ve an‘anât-› kavmiyenin hüsn-i muhafazas›na itina olunmas›, 11. Yanm›fl y›k›lm›fl olan büyûtun yeniden inflas› suretinin temin edilmesi, 12. Meclis-i Mebusan’›n da¤›t›lmas›yla intihabat-› cedidenin müdahalesiz icras› maddesinin taht-› temine al›nmas›. Esliha-i cedide-i kâfiyenin Arnavutluk’u teflkil eden vilayat-› erbaan›n merâkiz-i münasibesinde iddihâr› ve lede’l-icab ahaliye tevzî‘ u tevdî‘i sureti on üçüncü metalib-i milliye olmak üzere ortaya konulmufl ise de, ‹stanbul’da bu cihet meskût b›rak›lm›flt›r. 53. Heyet-i Tahkikiye evvela Reflid Akif Pafla’n›n riyaseti taht›nda olarak teflekkül etmifl ve müflarünileyh bu memuriyeti kabul eylemifl Süreyya Bey’in Notlar› 357 iken, bilahare Cemiyet’ten havfen sarf-› nazar eylemifl idi. Buna binaen yaln›z Kolonyal› âyandan Süleyman Pafla ile Prifltineli Ali Danifl Bey Arnavutluk’a gittiler. Manast›rl› Müflir ‹brahim Pafla Arnavutluk’a daha evvel gitmifl idi. 54. Arnavutlar› bi-eyyi vechin kân kahr u tenkil etmek üzere Giritli ‹smail Faz›l Pafla seksen kadar tabur askerle memur olmufl idi. Fakat bu askerden bir k›sm› Arnavutlara karfl› istimal-i silah etmek istememifl ve bir k›sm› da Arnavutlar›n taraf›na geçmifl oldu¤unu müflarünileyh der-i devlete arz etmesi üzerine, en evvel Mahmud fievket Pafla büyük bir telafla duçar olarak Harbiye Nezareti’nden istifas›n› vermifl ve bu suretle Said Pafla kabinesi sukut eylemifl idi!! 55. fieyhülislam Hüseyin Hüsnü imzas›yla ve 22 Mart 1326 tarihiyle Tiran Müftüsüne yaz›lan tahriratta “Arnavut lisan›na Latin hurûfunun adem-i kabulüyle Arnavutluk mekâtibinde hurûf-› mezkure ile icra-y› tedrisat olunursa külliyen men‘i hakk›nda Maarif Nezareti’nden vasâyâ-y› lâzimede bulunuldu¤u beyan›yla flukka-i cevabiye tahrir olundu” ibareleri münderiç idi. Bunun üzerine Meclis-i Mebusan’a Draç’dan, Tiran’dan flikayetnameler vârid olmufl ise de, kimse kulak asmam›fl, bu manialara karfl› durmam›fl idi. Tiran Müftüsü maslub Musa Kaz›m bu vesile ile erbâb-› taassubun galeyan›n› ihzar ü tehyîc etmeye yol bulmufl, her taraf bu mesele ile meflgul olma¤a bafllam›flt›r. Bu abd-i aciz kemal-i cesaretle hurûf-› milliyenin muvaf›k-› diyanet oldu¤unu delâil-i nakliye ile bi‘l-isbat tedrisata devam olunmas›n› iltizam etmifl ve hurûf-› milliyemizin aleyhinde en evvel fetva veren fleyhülislam› makam›ndan ›skâta muvaffak olmufl idim. 56. F›r›nc›lar›n yevmiye verdikleri muayyenât-› askeriyeden miktar-› mevcudu bilirdi. Yanya’da ne askerî f›r›n› var idi ve ne de ‹slâm’dan f›r›nc› bulunurdu. 57. fiâyân-› hayrettir ki, Osmanl› ricâl-i askeriye ve mülkiyesi umumiyetle Balkan hükûmetlerinin kuvâ-y› askeriyelerini (!!) üç yüz bin raddesinde tahmin eder, bunun fevkinde bir yekun gösterenlere hain-i vatan nazar›yla bakarlard›. Bir gün Meclis-i Mebusan’da dördüncü flubede idik. Mahmud fievket Pafla ile Talat Bey gelmifllerdi. Pafla-y› müflarünileyh Balkan ittifak›ndan bahsolundu¤u s›rada kemal-i ciddiyetle, 358 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Prifltineli Ali Danifl - “Bunlar›n ordular›nda hiçbir k›ymet-i askeriye yoktur. Her hale karfl› Devlet-i Aliyye bunlar› tedibe muktedirdir” dedi. Onun üzerine, - “Öyle olmas›n› temenni etmekle beraber, Hak Teala hazretleri[nin] bu tecrübeye meydan vermemesine dua edelim” dedim. “Çünkü malumat-› sahihama göre, Bulgarlar›n tensikat-› cedidesi dört yüz yirmi dört bin askeri pek mükemmel olmak üzere bir hafta zarf›nda amade-i cenk edebilecek bir mahiyettedir. Di¤er üç devletin de kuvâ-y› mecmûalar› bundan dûn de¤ildir. Halbuki Rusya devletiyle bunca senelerden beri etti¤imiz muharebât-› müteaddide s›ras›nda hiçbir vakit Rusya bu miktar› dolduracak kadar asker sevk etmemifl ve devlet dahi hiçbir muharebede galebe-i katia ihraz›na muvaffak olamam›flt›r” dedi¤im anda flubede k›yamet koptu! Baya¤› bir Bulgar casusu görmüfl kadar herkes bana ac› ac› bakt›. Talat Pafla ise tecavüz-i hadd-i edeb ederek do¤Süreyya Bey’in Notlar› 359 rudan do¤ruya hamiyetsizli¤ime hükmetti¤ini söyledi. Onun üzerine, - “Bir sene akdem damad›m Libohoval› Ekrem Bey[’in] ecnebî devletlerinin bir atafle-militerlerinden alabilmifl oldu¤u bir layihan›n suret-i mütercemesi Harbiye Nezareti’nin Erkan-› Harbiye dosyalar›ndad›r. Bulgar ordular›n›n tensikat› tafsilat›yla gösterilmifl, dört yüz yirmi dört bin askerin mensub olduklar› k›taat ve nakliye vesâir tertibat› izah olunmufltur. Öyle bir vesika-i resmiye ve sahiha söz ile de¤il, hatta ceng ü cidal ile dahi redd ü cerh edilemez” cevab›n› verdim. Vesika-i mebsutay› bulub meclise getirmek ve ne kadar bedbin oldu¤um isbat edilmek içün darg›n darg›n söze hitam vermifllerdir. Vesikay› onlar getirmemifl ise de, her zaman isbat-› müdde‘a edilmek içün nezdimde mahfuz kalm›fl ve netâyic-i harbiye ve sevkiyat-› askeriye mea’t-teessüf tasdik-i keyfiyet eylemifltir. Almanya ümerâs›ndan olub hizmet-i askeriyede bulunmufl olan General Imerhof [Immhoff?] Pafla ruzname-i askerîsinde diyor ki: “Bulgaristan’›n harekete getirebilece¤i asâkir yüz otuzdan (!) yüz otuz befl bin (!!) ve S›rbistan askeri yüz seksen bin ve Yunanistan ordusu ancak yetmifl veya yetmifl befl bin raddesindedir.” 58. Bu Muhtar Bey bir aral›k biraderim Sadr-› esbak Ferid Pafla merhumun mühürdarl›¤›nda bulunmufl ve hiffet-i etvâr ve su-i miflvâr›ndan dolay› Ferid Pafla kendisini yan›ndan def‘ eylemifl idi. Muahharan ‹ttihadc›lara çatarak irtika ve paye-i sefarete kadar i‘tila etmifl ise de, vakahat-› müfritas› ‹ttihadc›lar›n nezdinde malum ve bir aral›k Bern’de mübadele-i üserâ içün ‹ngilizlerle müzakerâta memur olarak baz› guna suistimalât› mervi olmufl idi. Meazalik, akrabaya karfl› fart-› müdaras› olmakla, sülme-i nimetten mahrum b›rak›lmam›fl üzere, Bern’de sefaretle ve ibka-y› nam-› fazahatle eyyâm-güzar olmakta bulunmufltur! 59. Mektub hülasas›. [Süreyya Bey bu notun alt›na sonradan tamamlamak üzere yar›m sayfa boflluk b›rakm›fl -haz.-]. 60. Harbin vücûbunu ve mukaddesiyetini ilan eden yaygarac›lar zevk ü sefahetle eyyâm-güzar olmufl, harbin enva mezâhimiyle harab u türab olan ve ‹stanbul’a bi’l-mecburiye iltica eden bedbahtân› iflkencelerle geldikleri yerlere iade etmekten çekinmemifllerdir. Tanin ceride-i mefl’umesi “Rumeli canm›zd›r, son damla kan›m›z› feda et360 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 medikçe b›rakmay›z” dedi¤i halde, muahharan “Devlet-i Osmaniyye’nin bafl›nda bir bela idi. z›yâ‘›, selamet-i devlet nam›na mahz-› isabet” oldu¤unu beyandan utanmam›fl, biçare Rumeli halk›n› enva f›karayat ile âlude-dâmen göstermekten hazer etmemifl idi. 61. Pederim merhum Mustafa Pafla’ya, müflarünileyh Muhtar Pafla Erzurum vadilerinden yazd›¤› bir mektub el’ân nezdimde mahfuz olub, müflkilat-› azime-i harbiyeyi ta‘dâd ve ma¤lubiyetinden dolay› ye’s-i küllîsini irad ederek bütün kabahatleri Kürtlere atf ü isnad etmektedir. 62. Bab-› Seraskerî Bulgarlar›n iki yüz [bin], S›rpl›lar›n yüz bin, Yunanl›lar›n yüz elli bin, Karada¤l›lar›n otuz bin asker ç›karabilece¤ini tahmin ediyordu!! 63. Dâhiliye Naz›r› Ali Dânifl Bey ifflaat u hikayat› s›ras›nda ol zaman demifl idi ki: - “‹ngiltere hükûmeti e¤er Bulgarlar› bir hafta daha oyalayamaz da bugün-yar›n ilan-› harb ederlerse, bilâ-mukavemet Çatalca ve ‹stanbul’a geleceklerdir” diye Bab›ali’ye tebli¤atta bulunmufl ve halbuki bu ifflaat-› mühimmeden daha sonra birkaç gün geçmifl ve yine laz›m gelen tedârükât›n ikmal edilmesi de¤il, baya¤› nazar-› itibara al›nmas› içün zaman kafi olmad›¤› tahakkuk etmifltir. 64. Gazi Ahmed Muhtar Pafla kabinesinin muvafakat›yla ‹ttihad ve Terakki F›rkasu Sultanahmed Meydan›’nda büyük bir miting tertib ederek tezahürat-› vatanperverânede bulunmufltur!! (Lütfi Simavi Bey). 65. Müflarünileyh Mahmud Muhtar Pafla Bahriye Nezareti’ni deruhde eyledi¤i gün ‹stanbul’da vâki Cercle d’Orient’a gelmifl idi. Doktor Cemil Pafla, ayandan Dilber Efendi ve ricâlden Yanko Bey’le ben haz›r oldu¤umuz halde Mahmud Pafla bahriye ahvâlinden bahisle, - “Mevcut donanmam›zdan bir hay›r yoktur. Kariben Avusturya ve ‹talya donanmalar›na muadil bir kuvve-i bahriyeyi ihzar edebilece¤imizden eminim” demifl idi!! - “Halbuki böyle bir kuvvetin tedârükü evvela ikimilyar franka, büyük havuzlar inflas›na, mürettebat-› kâfiye yetifltirmeye ve saniyen senevî yirmimilyon liraya karib tahsisata tevakkuf eder” cevab›n› vermifl idim! Süreyya Bey’in Notlar› 361 Sermest-i câm-› ikbal olan müflarünileyh her fleyi tertib ü ikmal edebilece¤ini öyle bir tavr u kanaat ile dermeyan etti ki, kendisini baya¤› memleketin hiçbir haline vâk›f olmayan bir Amerikânî zanneylemifl idim!! 66. Hüseyin Hilmi Pafla desisekâr bir ruha mâlik, sakîm ü müstakîm her tarîke sâlik, son derecede hodpesend ve nüfuz-› nazardan mahrum bir merd-i pür-gezenddir!.. F›rsat u f›trattan istifade etmeyi bilir, müraiyâne etvar ile muhatab›n› iknaa çal›fl›r, faaliyeti füruata münhas›r, daima fenal›¤a mâil ü kâdir, hayrat ü hasenattan müctenib, muvaffakiyetten bî-nasib, yüzü gülmez, ahdi tutmaz, bu¤zu çok, vefas› yok bir adamd›r.. Harb-i Umumî s›ras›nda iflgal eyledi¤i Viyana sefaretinden bilistifade Avusturyal›lardan ald›¤› 180 vagonu kilosu 2 kron 40 santim fiyatla mübayaa etti¤i flekerle imla etmifl, ‹stanbul’a göndermifl ve bu 1.800.000 kilo flekerden tamam yar›m milyon Lira raddesinde bir istifade temin eylemifl idi!! Fakat bu açgözlü adal›[n›n] bununla kanaat etmeyib tekrar fleker göndermeye teflebbüs ü ›srar etmifl olmas› üzerine Ballplatz ‹stanbul Sefareti vas›tasyla Bab›ali’den istimzac etmeye mecbur olmufl, Hüseyin Hilmi bundan haberdar olur olmaz Devlet-i Osmaniyye’yi sulh-i münferide sevk ü i¤râ edece¤ini ima ile Avusturya Hâriciye Nezareti’ni tehdit etmifl, bu suretle sükut u tahammüle ve is‘âf-› matluba icbar etmifltir! Muharrirîn-i siyasiyeden Baflmabeynci Lütfi Simavi Bey’in ahîren neflr eyledi¤i bir eserinde müflarünileyh hakk›nda diyor ki: “Hüseyin Hilmi Pafla mebuslar›n adeta esiri idi. Yaz› ile ve teferruat ile lüzumundan fazla iflti¤al ederdi. Türkçede kalemi kuvvetli ise de, tahsili noksan idi. Umur-› dâhiliyede sahib-i tecrübe olmak ile beraber kabine reisi olarak sefine-i devleti idare edecek evsâf u iktidar› hâiz de¤il idi!” Kamil Pafla’ya muar›z oldu¤unu ifliten Said Pafla,“Kifli haddini bilmek gerektir. Hüseyin Hilmi Pafla Kamil Pafla’ya muar›z ve müsavi de¤il, hatta mühürdar› bile olamaz” demifl, bunun mizan-› ehliyetini tayin eylemifltir!! 67. Yüzlerce zevât›n hat›rniflan› olsa gerektir ki, memurîn-i Osmaniyye haz›r olduklar› halde verdi¤im bu izahatta pek sarih bir lisan ile harbin müstevcib olaca¤› felaketleri ve her türlü avâk›b› keflfederek anlatt›m. Ve bu harb hengâm›nda her fleyden akdem vatan›362 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 m›z› düflünmek laz›m geldi¤ini söyledim. Osmanl› ordular› periflan olmazdan evvel vatan-› hususîmizin selamet-i âtiyesini düflünmeye mecbur oldu¤umuzu telkin eyledim. 68. Hat›rniflan›md›r ki, ‹stanbul’da Kamil Pafla’n›n sukutundan sonra Gazi Muhtar Pafla’ya rastgeldim. Müflarünileyh huzzâr ile beraber harbin netâyic-i elîmesinden bahis ve kendisinin istifas›na sebeb olanlara ve heyet-i hâz›raya ta‘n ediyordu. Yan›na yanaflt›m. Kendisine harbden on gün evvel Rumeli’nin vaziyetine, halk›n hâlet-i ruhiyesine ve tertibat nam›na hiçbir fleyin mevcut olmad›¤›na dair yazd›¤›m malumat-› sahihay› nazar-› dikkate almad›¤›ndan ve harbi bizzat ilan etti¤inden flikayet ettim. - “Baban›n ruhaniyetine hürmeten bana o mektubdan bahs etme ve bunu kimseye açma. Benim içün bir da¤-› derun olarak aram›zda mektubu[n] kals›n kimse bilmesin” dedi. Ve filhakika mektub-› mebhusede flu nevâk›s› ayn›yla ve tamam›yla yazm›fl oldu¤um gibi, Rumeli’deki kuvâ-y› Osmaniyyeyi ve müttefiklerin taahhüd etmifl olduklar› askerin miktar›n› ve nereden tecavüz edebileceklerini pek vâz›h bir lisan ile anlatm›flt›m. Türkiya’da mesuliyet kelimesinin câ-y› tatbiki aran›lsayd›, bunca noksanlar›, Rumeli’nin ahvâl-i umumiyesini görmeyib harbi ilan eden o koca gazinin ne suretle mahkum ve müttehem tutulaca¤›n› görür idik. Fakat ne kendi ve ne de rüfekâs› böyle bir sual ü itâba sezâ görülmüfl; devletin zevalini ihzar ettikleri halde, ayr› ayr› her biri demi vâpesîlerine kadar devletin en büyük adamlar›ndan, en halis hay›rhahlar›ndan say›lm›flt›r!! “Kat›rc›o¤lu” Muhtar Pafla’n›n iddias›na göre, mesned-i sadaret k›rk seneden beri hakk-› sarihi iken mahrum tutulmufl ve bundan dolay› devlet büyük zararlar görmüfltür!! Halbuki bu hakk-› mu¤tesab›, bu meziyet-i mevhumeyi ihraz ve ibraz edebilmek içün en evvel ‹ttihadc›lar›n harbi[ye] reisi s›fat›yla râk›mü’l hurûfa iltica etmifl, Sultan Reflad’›n gafletinden istifade eylemifl, müteakiben ‹ttihadc›lar› hoflnud etmek içün dört devlete ilan-› harb etmekten çekinmemifltir. Refakatinde bulunmufl olan ümerây› keyfe mâ yeflâ’ tahkir eder, e‘âz›m› tenkit eylerdi. Son derecede hodpesend ve fevkalade mütekebbir idi. Herkesten infisal etmifl, Korfu’da ‹stanbul vapuruna binmek içün Avlonya’dan geçmifl idi. Tesadüfi olarak ben de Korfu’ya gidiyorSüreyya Bey’in Notlar› 363 dum. Vapurda görüfltük. Maiyetinde bulunanlar›n hiçbiri Rumca bilmedi¤i içün muavenetimizi istemifl idi. En a‘lâ bir otele götürdüm. Beraberinde Erkan-› Harbiye Miralay› Akif Bey, Binbafl› R›za Bey ve akrabas›ndan yaveri Binbafl› Osman Bey var idi. ‹lk gün bu beyler taâm sofras›nda bulunmay›b yiyeceklerini hâriçte tedârük eyledikleri içün, otel sahibi yan›ma gelib kemal-i teessürle haber verdi. Ertesi gün bunlar› kand›r›b tabldota geldiler. Bunlar›n sofrada oturduklar›n› görür görmez Pafla’n›n çehresi bozuldu. Taâm›n sonunu beklemeksizin kalkt›. Bunlar›n da k›yam›n› emretti. Fumoirda öyle bir fliddetli ve müstekreh tav›rla bunlara karfl› kulland›¤› müstehcenât [aras›nda] “edebsiz” tabiri en munis bir sebb ü destnam say›l›yordu. Üçü de bu hakaretleri yuttu. Ahmed Muhtar Pafla dört sene sonra Üçüncü Ordu Müfliri ve Manast›r Valisi bulunuyordu. Rak›mü’l-hurûf da Görice Tahrirat Müdürü ve bir eyyâm Görice Mutasarr›f Vekili idi. Merkez-i vilayetçe yap›lan müzayede ile emaneten idare olunan aflardan bilcümle bu¤daylar› bir Avusturyal› alm›fl idi. Bunlar›n bir k›sm› teslim olunmufl, küsurunu teslim etmek üzere Görice’ye gönderilmifl idi. Halbuki Görice zehâir-i öflriyesini taahhüdçülere vermifl idi. Bundan dolay› Avusturyal› ald›¤› zehâirin bedelini vermiyor, zehâirin bakiyesini arayordu. Bunun fark› ise 60.000 liray› geçiyordu. Buna dair bir hafta zarf›nda vilayetin verdi¤i emirler üzerine, Avusturyal› zab›taca kah tevkif olunuyor ve kah sal›veriliyordu. En nihayet herif vilayeti protesto etmifl, 60.000 lira zarar istemifl, Muhtar Pafla protestoyu bize göndermifl ve hatt-› destiyle bizi müttehem tutmufl idi. Protestonun arkas›nda ve Pafla’n›n yaz›s› alt›nda yap›lan bilcümle muamelat vilayetin evâmirine müstenid ve binaenaleyh, protestonun bir hükm-i kanunîsi var ise âmire ait olmakla, evrak tak›m›yla iade olunur. Muhtar Pafla bu cevab üzerine bizi telgraf bafl›na davet etmifl, ist›ntak edercesine hiddetli fliddetli k›v›rma¤a bafllam›fl idi. Derhal birbirini mütenâk›z verdi¤i emirlerin suretlerini telgrafla verdim. Tahkikata lüzum gördü. ‹flin içyüzünü anlad›. Kemal-i mülâyemetle bizden çare arad›. “Bunun çaresi, hazinenin zarar›n› tazmin etmek, Avusturyal›y› susturmakt›[r]” cevab›yla muhavereye nihayet verdim. Avusturyal› ald›¤› zehairin bedeli olan 30.000 küsur liray› al›b gitmifl ve müflir-i flehîr-i müflarünileyh dahi daha evvel 364 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 vakitten beri hasretkefl-i sadaret ve nâlezen-i flikayet iken, devletin ruhu makam›nda olan Manast›r Vilayetini, Üçüncü Ordusu Müfliriyeti[ni] kendisi içün pek küçük görmüfl idi. Binaenaleyh, muamelât ile u¤raflma¤› zül sayard›. Raif Bey nam›nda pek mürtekib mektubcuya huzurunda mührünü verir, evrak› temhir eder, okumaz [ve] dahi bakmazd›. Devr-i Hamidî’de Baflmabeynci Hac› Ali Pafla’n›n odas›nda rastgeldikçe aram›zda cereyan eden muhabereyi hakaret sayarak flikayet ederdi. Nihayet bir gün, - “Mührünü âherin eline teslim eden böylece kazaya u¤rar” dedim. 69. Zâbitân kadrolar› ne lafzen ve ne de cismen mevcud de¤il idi. Teflkilat-› askeriyeden bahsolundu¤u halde hakikatte hiçbir fley yok idi. Hatta ekseriyetle eskiden beri noksan say›lan bir inz›bat ve intizamdan bile eser kalmam›fl oldu¤u görülüyordu. Ekser yerlerde tasfiye-i rüteb-i askeriye ile mâfevkte bulunan zâbitân ve ümerâ mâdûnlar›n›n emri alt›na girmifl, birinciler eski mevkilerine su‘ûd etmek, ikinciler tefevvuklar›n› muhafaza eylemek hevesine düflmüfl olduklar› içün, kim kime emredebilece¤i meçhul kalm›fl idi. 70. Yedi adet mekkâre semeri!! 71. Hasan Tahsin Pafla Leskovik kazas›nda vâki Mesara köyünde mütemeyyiz bir aileye mensub idi. Merhum-› müflarünileyh ¤îleten ve ihaneten Selanik’i Rumlara teslim etmek ile hükûmet-i Osmaniyye nazar›nda maznun idi. Bu maznuniyetin en büyük sebebi Arnavut olmas› idi. Yoksa ma¤lub olmufl, nice k›lâ‘ u bikâ‘› düflmanlara bî-muhâbâ teslim etmifl Türk kumandanlar›n›n seyyiât-› azimeleri alenen tahakkuk eylemifl iken, bunlar›n hiçbirine itâb u sual bile teveccüh etmemifl idi. Halbuki Hasan Tahsin Pafla kumandas› taht›nda bin bela ile toplam›fl oldu¤u yirmi befl bin kadar bafl›bozuk biçimindeki ordusunun nevâk›s-› lâ-tuhsâs›ndan gayr› mektebli ve Arnavutun gayr› ümerâ kendisinin emrine itaat etmediklerinden ve etraf›n› seksen bin Yunan, yirmi-otuz bin de Bulgar askeri sarm›fl oldu¤undan Selanik’in sukutu tabiî ve kendisinin ez-her-cihet masumiyeti bedihî idi. Hasan Tahsin Pafla’n›n maiyetinde bulunmufl olan kumandanlar (Vefal› Galib Pafla’dan gayr›) zabt u rabta kâdir ve emr ü nehye muktedir olmayan ve bir f›rkay› yaln›z nizam-› harbde de¤il, flekSüreyya Bey’in Notlar› 365 len bile görmemifl, o tarihe kadar bir nefere bile kumanda etmemifl kimselerden ibaret idiler. Bir f›rkay› ilk defa hal-i ictimada ve kendi kumandas› alt›nda gören ve top seslerini eyyâm-› resmiye ve mer‘iyede iflitmifl olan bu zevât tarraka-i ceng ü cidale karfl› pusulay› flafl›rm›fllard›. F›rkalar›n› düflman ile hal-i harbde b›rakarak, cebhane yetifltirmek bahanesiyle top güllelerinin de¤il, seslerinin bile vâs›l olamad›¤› mesafelere kadar geriye kaçm›fl kumandanlar eksik de¤il idi. Kumandas›z ve kumandans›z kalan f›rkalar ise cebel borusu gibi da¤›lm›fl, Selanik mahallât›n› doldurmufl idi!! Hasan Tahsin Pafla Selanik’e kaçan efrâd u zâbitâna en büyük fliddet-i kanuniyeyi tatbik etmek suretiyle hatt-› harbe iadelerini Selanik Merkez Kumandan› fiefik Pafla’ya emrediyor ve hatta flu cevab› al›yordu: - “Zabitan› kerhane ve meyhanelerden, efrâd› han ve camilerden toplay›b saff-› harbe gönderebilmek imkan› maddeten gayr-› mevcud oldu¤u maruzdur.” Di¤er taraftan umum f›rka kumandanlar›na Vardar’›n sa¤ sahilinde müdafaa tertibat› alarak düflman›n dereyi ubûr etmesine mani olmalar› hakk›nda verdi¤i emre cevaben ald›¤› raporlarda, f›rka mevcutlar›n›n ancak bir-iki bölük derekesine indi¤inden ve bu mevcudun dahi ilk top atefli karfl›s›nda da¤›laca¤›ndan muharebeye devam kudretinin zail oldu¤unu bildiriyordu. Hasan Tahsin Pafla’n›n kumandas› alt›na girmek üzere Cumaibâlâ’da emir alan Mirliva Ali Nadir Pafla kendisinin erkan-› harbiyeden neflet etmesine ra¤men alaydan yetiflme Hasan Tahsin Pafla’n›n maiyetine verilmesini baflkumandanl›k vekaletine karfl› protesto (!!) ederek hareketi ta‘vîk ediyordu. ‹flârât u ifltifl‘ârât ile geçen dört günlük bir zaman ise, Yunanl›lara en büyük hizmeti ifa etti¤ini hesaba katm›yordu. Pek güçlükle harekete koyulan Ali Nadir Pafla büyük a¤›rl›klar›n› ve hafif ü kesif cebhane kollar›n› Strumca üzerinden sevk ediyor ve kolordusunu Karasne Bo¤az›n› takiben Hac›beyle ve oradan flimendüferle Selanik’e götürüyordu. Karasne köprüsü ve Struma üzerindeki di¤er köprüyü ve onun yan›nda kurulan köprüyü ve hatta Demirhisar Tüneli’ni tahrib etmeksizin, Bulgarlara rehgüzer-i zafer olmak üzere terk ile yoluna devam eyliyordu. Kolordu hatt-› harbe geldi¤i vakit büyük a¤›rl›klar›ndan ve cebhane kollar›ndan haber yok idi! ‹flte, cebhanesiz ve mühimmats›z gelen 366 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 bu kolordunun da Hasan Tahsin Pafla’ya hayr› olmam›fl, bilakis herkesin kuvve-i maneviyesini harcam›fl idi. Maiyet kumandanlar›n›n bütün bu cinayetleri müflarünileyhin omzuna yüklendi ve bilhassa f›rka kumandanlar› aras›nda ‹ttihad ve Terakki merkez-i umumîsinin gözbebe¤i mesabesinde bulunan fatih, ahz-› asker reis-i malumu, Erkan-› Harbiye Miralay› ‹smail Hakk› Bey’in ilkâât ü telkinât› bîçare Hasan Tahsin Pafla’y› müttehem vaziyette b›rakt›. Dört-befl ‹ttihadc› f›rka kumandan›n› kurtarmak içün ihtiyar bir Arnavut kumandan›n› feda etmek isteyenler egerçi maksadlar›na bâli¤an mâ bela¤ vusul bulmufllarsa da, Rumeli k›tas› bunlar›n ve bu gibilerin ihanetiyle bir Kerbela-y› musibete dönmüfl, Devlet-i Osmaniyye’nin oralardaki hakk-› hükûmetine hâtime vermifllerdir. Hasan Tahsin Pafla bî-günah idi. Bütün cinayetler, ihanetler onu müttehem tutmak isteyenlere râci‘ ve bir hakikat-› bârize aran›l›rsa, mesuliyet tedârüksüz olarak dört devlete karfl› harbi ilan edenlerle seferberlik plan›n› haz›rlamayan ve her türlü vezaifinde ihmal eden Erkan-› Harbiye-i Umumiyeye ait idi. Hasan Tahsin Pafla yaln›z uhdesinden gelemeyece¤i bir vazifeyi kabul etti¤inden ve kabulden sonra da maiyetine emr ü hüküm edemedi¤i halde kumandanl›¤a devam eyledi¤inden dolay› mesul olabilir! Bulgar Ordusu Kumandan› General Teodorof Selanik’in zabt› hakk›nda yazd›¤› raporda, “Selanik’ten 17 kilometre mesafede Yunanîler düflmanla, yani Osmanl› ordusuyla, ziyy-i flerâit dahilinde müzakerâta giriflmifllerdi. Düflman bizim silah›m›z›n kuvvetiyle Yunanîlerin dermeyan ettikleri müsaid flerâiti görerek müttefiklere teslim oldu” diyor. O halde Hasan Tahsin Pafla’n›n kabahati Bulgarlara teslim olub da her fleyi kaybetmek istememesinden ibaret kal›yor! Yunanîler flerâit-i mukavelenin a¤›rl›¤›n› sonradan anlam›fl ve onun üzerine bin türlü tezvirat ile nakz-› ahd etmifllerdir ki, Hasan Tahsin Pafla’n›n bunda dahl ü hatas› yok idi. Hasan Pafla’y› itham eden maiyeti, ümerâs› bütün kin ve garezlerini dökerek Pafla’y› ‹stanbul’a gitmekten men etmifllerdir! Yunan Umum Kumandanl›¤›’ndan alay kumandanlar›na tebli¤ olunan bir emirde, “Osmanl› ordusu meyan›nda bulunan Rum efrâd›n›n ifadelerinden anlafl›l›yor ki, düflman askeri aras›nda büyük Süreyya Bey’in Notlar› 367 bir inz›bats›zl›k vard›r. Zâbitân›n bir k›sm› hareketsiz kalmamak istedikleri halde, k›sm-› di¤eri bunlar›n aleyhinde bulunmakta ve taarruz etmemekte katiyen karar vermektedir” diyordu. ‹sviçre’de birçok zaman Tahsin Pafla ile beraber bulunmufl idim. Azim bir muzayaka içinde bulundu¤unu görmüfl idim. Bu müfterayât› düflüne düflüne ve derd-i ihtiyac› kemal-i dehfletle çeke çeke tecennün etmifl, âh u enîn içinde ruh-› masumunu teslim eylemifltir. 72. Halk›n galeyan-› efkâr›n› ve hükûmetin acz-i mutlak›n› gösteren vesâikten bir numune olmak üzere, âtîdeki telgrafnameyi derc ediyorum. Yanya 33266/100, Kurvelefl’te Himara Kaymakaml›¤›’na, Saat Yedi fieb. Kurvelefl ahalisi imzas›yla al›nan bir k›ta telgrafnamede silah ve cebhane verilmedi¤inden ve ahalinin eyâdî-i eflk›yadan tahaffuzu düflünülmedi¤inden flikayet ediliyor (!). Ahalinin kahramanl›¤› ve flecaat ü sebat› cihetiyle, bu gibi feryadlar›n menba-› celadet olan Kurvelefl’ten yükselece¤ine ihtimal verilemez. Esliha ve cebhane bahsine gelince, merkez-i livâya üç defada gönderilen eslihadan ora ahalisine de tevzi edildi¤i flübhesizdir. Mamafih, bu kere de oraya tevzi edilmek üzere mea-cebhane iki yüz elli Martin[i] Ergiri’ye sevk edilmekte oldu¤unu Himara’ya karfl› Delvina ve Avlonya’dan mühimce kuvvetler sevk edildi¤ini ahaliye tefhim ediniz. 12 Teflrinisanî 1328. Yanya Vali Vekili Nevzad. Bu telgrafnamede gönderilece¤i beyan olunan iki yüz Martini Kurvelefl’e gelmemifl, gelse de bir ifle yaramayaca¤› ve cebhaneleri bozulmufl oldu¤u sabit ve evvelce gönderildi¤i bildirilen esliha da efrâd-› müctemia-i askeriyenin ancak yüzde onunu teslihe kifayet etmedi¤i malum idi. Nevzad Efendi idare-i askeriyeden alaca¤› malumat-› sahihaya göre halk› tatmin etmesi laz›m gelirken, hissiyât ve itt›lâât›na kap›larak, ahaliye cevab vermifl ve Kurvelefllileri son dakikaya kadar silahs›z b›rakm›flt›r. Bu suretle menba-› hamaset dedi¤i o k›ta-i mübareke bir avuç silahl› Himaral›lara zebun kalm›fl, bafltan bafla yan›b y›k›lm›flt›r!! 73. fiu harb-i mefl’um esnas›nda Arnavutluk’ta cereyan etmifl vukuat› elîmenin hadd u pâyân› yoktur. Arnavutlar bir azm-i dinî ile her türlü âsâr-› hamiyet ü gayreti göstermifl iken, idare-i askeriye ve 368 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 mülkiyenin nevâk›s› gayr-› mahdud idi. Bu sebebden dolay› felaket mukarrer idi. ‹stanbul’un kap›s› mesabesinde bulunan Lüleburgaz’da harb etmifl olan Abuk Pafla Ordusu dört gün yaln›z erzak de¤il, cebhane bile alamam›fl idi. Bu kolordunun üç f›rkas›n›n birinde beher top bafl›na ancak elli at›m cebhane var idi. Üç çeyrek muharebeden sonra tabya edilmifl olan alt› bataryan›n befli tamam›yla sükute mecbur olmufl, endaht edecek mermisi kalmam›fl idi. Halbuki bu noksan di¤er f›rkalarda ve ordularda daha mühlik ü muvahhafl bir halde idi (Maten [Le Matin] Baflmuharriri ‹stefan Lozan). 74. Merhum ‹sa A¤a Boletin bana bir gün diyordu ki, “Metroviça’ya gelmezden iki gün evvel, ilan-› harb edildi¤ini iflittim. Halbuki bu livâda iki günden beri S›rp askeriyle Kosoval›lar harbediyorlard›. Yan›mda üç bin adam tecemmu etmifl idi. Bunlardan ancak yüz elli neferi müsellah idi. Ve bu silahlar› bin türlü müflkilat ile Osmanl› depolar›ndan alabilmifltik. Kosoval›lar mütehayyir, müteessir birbirinin yüzüne bak›yor, ne yapacaklar›n› bilmiyorlard›!!” 75. Kumanova hezimetini Türkler Arnavutlar›n ihanetine hamlediyorlar ve bunlar› hamiyetsizlikle, sadakatsizlikle jengdâr-i flenaat etmek istiyorlar. Halbuki Kumanova Facias› 23-24 Teflrinievvelde vukua geliyordu. K›rkkilise hadise-i elimesi bundan iki gün evvel oluyordu (21 Teflrinievvel). Orada Arnavut askeri yok idi. M›s›rl› Prens Aziz Pafla’n›n bir hatas› iki Türk alay›n›n gafletle birbirine karfl› leylen silah istimal etmelerine, bir orduyu yerinden oynatma¤a sebeb oldu. Feci bir kargaflal›kla birbirini çi¤ne[ye]n askerler, kumandanlar çil yavrusu gibi da¤›lm›fl, trenler bile birbirine girmifl, itaatten, intizamdan zerreten-mâ eser kalmam›fl, azim bir korku ile binlerce efrâd Tekfurda¤›’na can atm›fl idi. Mahmud Muhtar Pafla ruzname-i harbinde itiraf ediyor ki, “Ric‘atin manzara-i fecia ve elimesini tasvir etmek, ancak bir Zola’n›n (!!) kalemine muhtaçt›r.” Bu ric‘at-i kahkariyenin hiçbir ma¤lubiyet neticesi olmad›¤› ve hiçbir düflman›n (!!) taht-› tazyik u takibinde vukubulmad›¤› düflünülünce, büsbütün müteellim ve nâ-ümid olmamak kabil de¤ildir! Yine müflarünileyh ruznamesinde diyor ki, “Tarih-i askerîde bu mikyasta bilâmucib bir ric‘ate, bir firara tesadüf edilemez. Bulgarlar bilâmuharebe pek büyük bir muzafferiyet kazanm›fllard›r. Türkler de hiçbir tazyik görmeksizin, yaln›z ya¤Süreyya Bey’in Notlar› 369 mur ve çamur âr›zas›yla malzeme-i harbiyelerinin belki sülüsünü terk etmifller ve flu suretle duçar-› hezimet olmufllard›r.” Bulgarlar K›rkkilise’ye geldikleri zaman Türk askeri[nin] henüz orada bulundu¤unu zannederek, pifldârlar› bile top-tüfenk menziline yanaflma¤a cesaret edemiyorlard›. Kad›nlar, çocuklar ellerinde çiçeklerle istikbale ç›kt›klar› anda Türk ordusunun firar›n› anlam›fllard›r. Lüleburgaz’da yine Arnavut askeri mevcut de¤ildi. Yüz yirmi bin Bulgar askerine mukabil yüz yetmifl bin Türk askeri var idi. 48 saat musademeden sonra Teflrinievvelin 31’inde fiark Ordular› Baflkumandan› Laz Abdullah Pafla* askerin kademe nizam›nda a¤›r a¤›r ric‘at eylemesine dair verdi¤i bir emir üzerine o koca ordu müdhifl bir hezimete u¤rad›. Efrâd tüfeklerini atarak bir seylabe-i befler gibi Çatalca’ya döküldü. Maten [Le Matin] Baflmuharriri ve Harb muhbiri ‹stefan Lozan bu hezimeti tarif ederek diyor ki: “Topçular toplar›n›, cebhane sand›klar›n› terk ediyorlar, mekkareciler mekkarelerini b›rak›yorlar veyahut biraz et yemek içün kendi hayvanlar›n› öldürüyorlar, piyadeler tüfenklerini at›yorlard›. Bununla beraber hiçbir tecavüz eseri görülmüyordu. Bulgarlar nefesleri kesilmifl bîtab bir halde idi. Bu yorgun orduyu takib edemiyorlard›.” Yine ayn› muhbir, “Osmanl› ordusu her tarafa da¤›lm›fl ve meazâlik bu kitle-i askeriye ordu mu idi, ne idi, bilmiyorum? Bu insan bargir, ester, top, çad›r, araba, denk y›¤›n› bir pazar m›d›r, bir ordugâh m›d›r? Bir kârbanlar mecma‘› yahud müstamereler kervan› m›d›r? Anlayam›yorum” diyordu. Asker aç kal›yor, mühimmat gönderilmiyor. Türklük mani-i töhmet ve bâdî-i mesuliyet say›l›yordu. Ayn› mahiyette bulunan, ayn› ahvâl ü ehvâle maruz olan Kumanova ahalisi Arnavut olmalar› itibariyle efrâd[›n] adem-i sebat›na azv ediliyor. Rumeli’nin mahv›na amil-i mutlak olan cahil ü râcil ve pek ziyade cebîn ve vehham kumandanlar, siyasîler birer dahi-i zaman ve merd-i kârdân say›larak mesânid-i muallaya irtikâ eyliyor. Halbuki bir milletin izzetinefsi, hiss-i hamiyeti yaln›z bir dalalet-i fikriye veya esbab-› vâhiye ve muhayyele ile rencide ediliyor. Her iki cihetin menâfi-i müstakbelesi daima nazar-› dik* Abdullah Pafla müflir oldu¤u gün Y›ld›z’da ve Gazi Osman Pafla merhumun odas›nda idim. Gazi Pafla bunun hakk›ndaki tevcihât› duyar duymaz, müflir yapanlar utanmam›fl (!!) ise… [devam› yok]. 370 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 katten dûr tutularak Arnavutlara atf etmedik iftiralar, yapmad›k fenal›klar b›rakm›yorlard›. Kimse hakikat-› vukuat› tedkik ve muhakeme etmeksizin, kec-bînâne mütalaalar yürütüyorlard›. Arnavutlar›n an’anât-› mâziyelerinde, secâyâ-y› f›triyelerinde korku yoktur. Her ne zaman bir hezimete u¤ram›fllarsa ya bir kumandan›n seyyiât u hatîat›na kurban olmufllar veyahud ekall-i kalîl olduklar› içün terk-i mevki’e mecbur kalm›fllard›r. Arnavutlar S›rpl›lardan ne ümid ederlerdi ki, bu ihaneti irtikab etsinler? Dimâ-› müslimîni heder etmek, Arnavutlar› mahv eylemek üzere ilan-› harb ettiklerini herkes biliyordu. Arnavutlar ne onlara istinad edebilirdi ve ne de harb esnas›nda temayülât-› milliyelerine ma¤lub olub da düflman-› müfltereklerine f›rsat-› zafer verirdi. Osmanl›lar›n 500 senelik sahâif-i mefâhirinde görülüyor ki, Türklerin velvele-i kûs-› satveti eriflmeden Arnavutlar›n kavâfil-i necdeti her yerde yetiflir, bir hal-i askeriye ve siyasiyesi en buhranl› hengâmelerde devlete meded-res oluyordu! 76. Muharrirîn-i askeriyeden Major finib eserinden hülasa edilmifltir. 77. Türklerin vakâyi-i harbiyeye karfl› ne derecede lakayd olduklar›n› ve o dalaldeki hâlet-i ruhiyelerini anlatmak, tarihe bir sahife-i ibretnümâ ilave etmek içün, f›kra-i âtiyeyi kaydetmekten kendimi alam›yorum: ‹stanbul’da bulunuyordum. Manast›r’›n sukutuna dair ‹ngiltere sefaretine gidib Sefir-i Kebir Marki Garoni’yi gördüm. Bu haberi müeyyid bir telgrafname al›b almad›klar›n› sordum. Sukutun sahih oldu¤unu birçok tafsilat ile beraber söyledi. O akflam ehibbâdan bir zat›n evinde topland›k; herkes flen ü flat›r idi, ben meyus u muzdarib bulunuyordum. ‹stifsâr-› hat›r edenlere derd-i derunumu açmak istemedim. O bizim ülfete gelen Mabeyn-i Hümayun Baflkatibi Ali Fuad Bey’in yüzüne bakt›m. Vechinde merâret de¤il, bilakis beflâflet meflhud idi. Müflarünileyh kah Fuad Pafla Aflç›’n›n vaktiyle piflirdi¤i güzel yemeklerden, kah Hüsrev Pafla ile Reflid Pafla maceralar›ndan bahisler açarak meclise bâis-i flevk ü flatâret oluyordu! Saatlerce devam eden bu musahabet bana kelâl verdi. Ali Fuad Bey’i muhatab tutarak, - “Bu sathiyyât-› bînihaye a‘lâ amma, vukuat-› harbiye pek fenad›r” dedim ve bilmünasebe Manast›r hadisesini açt›m. Fuad Bey, birkaç saat evvel sadrazam›n verdi¤i malumat ve saraya gelen birçok telgrafnamelerdeki beyanat üzerine bunun do¤ru olmad›¤›n› ve bilakis iyi haberler al›nd›¤›n› anlatt› ve Süreyya Bey’in Notlar› 371 -“Bi’t-tab‘ hadise yaland›r” dedi. Bunun üzerine herkes “Yaland›r, yaland›r” avazeleriyle o bî ser ü bûn sohbetlerine devam ettiler. Anlad›m ki, helva sohbetlerine, dolma hikayelerine halel gelmemek, flevk ü flâdîlerine nihayet vermemek içün lakayd görünmeyi itiyad eden bu ricâl-i devletle münazara olmaz ve bunlar hiçbir felaketten müteessir kalmaz. 78. Avlonya’ya gelir gelmez, Avusturya’n›n nokta-i nazar›n› anlamak içün o¤lum Ekrem’i Viyana’ya yollad›m, onun yazd›¤› rapor aynen münderiçtir. 79. Tiran eflrâf›na çekti¤im telgrafname üzerine müdafaa-i milliye heyetinde ifltirak etmek içün baz› zevât icabet ve hareket ettiklerini yazm›fllard›. 80. Gazi Muhtar Pafla’ya gönderdi¤im mektubun ayn›yla, terdîfen ilave eyledi¤im malumat-› sâireyi ve Arnavutluk’un ahvâl-i umumîsini nât›k bir layiha-i mufassala idi. 81. 14 A¤ustos 1912 tarihiyle Kont Berchtold’un Bab›ali’ye bilvas›ta tebli¤ eyledi¤i notada, Rumeli’nin idaresince adem-i merkeziyet usulünün kabulüyle bir hüsn-i idarenin tesis edilmesini tavsiye ediyor, düvel-i erbaaya da teennî ve itidal ile hareket etmeleri içün düvel-i sâire-i muazzaman›n delalet ü muvafakat›n› arayordu. Fakat bu tebli¤at›n tarafeynce bir semeresi görülmemifl; Avusturya’n›n ümidi Devlet-i Osmaniyye’nin muvaffakiyet-i askeriyesine kalm›fl idi. 82. Avusturya devleti S›rpl›lar›n ve az çok Bulgarlar›n bir sille-i tedibe u¤ramalar›n› isterdi. Von der Goltz Pafla ile rüfekâs› Osmanl› ordusunun tensikat›, esliha ve mühimmat› bu silleyi bâli¤an mâ bela¤ vermeye kâdir oldu¤una kani idi. Avusturya atefle-militeri General Bambonkofski Almanlardan ald›¤› bu malumata istinad ile has›l etti¤i kanaati Ballplatz erkan›na telkin etmifl, onlar da mutmain olmufl idi. Hakây›k-› malumedendir ki, Balkan Harbini men etmek üzere düvel-i muazzamadan hiçbiri ciddî bir gayret ü delalette bulunmam›fl, her biri ayr› ayr› makâs›d-› müstakbele-i siyasiyesine rabt-› ümid ile iktifa eylemifl idi. Zahirde bunlar ihtilâtât u ihtilâfâttan mütehaflfli ve en do¤rusu bir harb-i umumînin vukuundan endiflenâk idi. Fazla olarak Avusturya ricâl-i siyasiye ve askeriyesi o zehâb-› bât›l ile hükûmet-i Osmaniyye’nin lehinde olarak harbin 372 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 neticepezîr-i muvaffakiyet olaca¤›ndan da emin idi. Bu suretle S›rpl›lara ve Bulgarlara irhâ-y› inân-› siyaset etmifl, onlar› harekât-› askeriyelerinde dahi serbest b›rakm›flt›r. Zaten Avusturya, Devlet-i Osmaniyye’nin ahvâl-i dâhiliyesi katiyen kesb-i salah etmedikçe ve kuvve-i kâhire ile muhafaza-i sü¤ûr u hududa muktedir olabilece¤inden emin olmad›kça Yenipazar sanca¤›n› terk etmemek, iki Slav hükûmetinin birleflmesine meydan vermemek laz›m gelirdi. Bu hatay› irtikab ettikten sonra Balkan flibh-i ceziresinin istatikosunu s›yaneten harbi men etmek içün hükumât-› erbaaya karfl› azimkârâne imal-i nüfuz edecekti. Avusturya’n›n flu teflebbüs-i müsâlemetkarânesi üzerine hükûmât-› erbaa harbe de¤il birbiriyle ittifaka bile cesaretyâb olamaz, Rumeli Devlet-i Osmaniyye’nin elinden ç›kmaz, S›rpl›lar›n Harb-i Umumîyi intac eden fliddet-i ihtiraslar›na ve ahz-› intikam fikirlerine mahal kalmazd›. Avusturya devlet-i muazzamas› bu hata-y› fâhiflinin netice-i elimesini görmüfl ve Arnavutluk Fransa ve ‹ngiltere’nin ve bâhusus Rusya’n›n mümânaat›na ra¤men Avusturya’n›n ve onu takiben ‹talya’n›n müzaheretiyle teflekkül eylemifl ise de, birçok ecza-y› asliyesini düflmanlar›n›n zîr-i pâ-y› istilas›na b›rakmak gibi bir musibet-i feciaya u¤ram›fl; tabir-i evzah ile, flekli nâk›s olarak alem-i fluhuda gelmifltir! 83. ‹flbu tüfenklerin ahzi ve teflkilat-› kavmiyenin icras› lüzumunu, hükûmet-i muvakkateyi yaln›z ilan etti¤inden dolay› hâiz-i mübâhat olma¤a hak kazanan ‹smail Kemal Bey’e o¤lum Ekrem evvel ü âhir arz eylemifl ise de, ›s¤â etmedi¤inden ve kendi kendine Viyana’ya buna dair bir fley yazma¤a cesaret edemedi¤inden, Kanun›evvelin evâhirine do¤ru Miralay fi›payh rüfekas›yla yedi zâbit Avlonya’ya geldiler, evimize misafir oldular. O s›rada S›rpl›lar Ohri’yi geçib Elbasan’a iniyordu. Osmanl› askeri dahi periflan bir halde Berat havalisinde bulunuyordu. Avusturya zâbitleri meccanen verilen eslihan›n bir an evvel al›nmas› ve di¤er zâbitân›n da celb edilmelerini mus›rrâne taleb ediyordu. Fakat ‹smail Bey vesâtatimizle gelecek böyle bir muavenet-i külliye velev Arnavutluk’un saadet-i mutlakas›n› istikmal etse dahi, ondan istinkaf etmesi tabiî idi. Libohoval› Müfid, Yakoval› R›za Beylerle ‹sa A¤a Boletin vesâir rüesây› [o¤lum] Ekrem hanemize davet ve hikaye-i keyfiyet eyledi. ‹smail Bey bu ictimadan haberdar olur olmaz, bin Süreyya Bey’in Notlar› 373 türlü vesile ile izale-i tesirât›na çal›flm›fl ve zâbitân› davet ederek biraz intizarda bulunmalar›n› ihtar eylemifltir. Halbuki bu intizar ilâ yevmi’t-tenâd sürmüfl ve bir türlü eslihay› ve zâbitân› celbe muvafakat etmemifltir. Bu esliha ve zâbitân elde edilmifl ve bunlar ile Osmanl› ordusunda bulunub da arz-› hizmete flitâbân olan Arnavut zâbitleri tensikat-› mümkine-i askeriyeye memur edilmifl, temin-i asayifl onlar›n uhde-i hamiyetlerine tevdi edilmifl olsayd›, Avusturya’n›n müzaheret-i fiiliyesini görüb ‹talya devleti dahi tereddütsüzce Arnavutluk’un temin-i hudud ve vücudu yolunda ayn› siyaset ve hareketi ihtiyar, maddî ve manevî bir kuvvete istinat eden Arnavutluk Londra Konferans›nda bir baflka suretle tecelli eyleyecek ve belki ‹talya devleti âtiyen bir vesile-i müdahale bulamay›b, memleketimizi asude b›rakma¤a mecbur olacakt›! Hele Esad Pafla’n›n baziçeleriyle kolay kolay rehin-i indirâs olmaz, Arnavutluk bir tak›m erbâb-› cehl ü taassubun ayaklar› alt›nda çi¤nenmezdi. Harb-i Umumî s›ras›nda mevcudiyet-i müstakillesini muhafazaya muktedir olur, Balkanlar’da S›rpl›lar gibi ma¤lub bir milletin karfl›s›nda tamam›yla hukuk-› kavmiye ve metâlib-i mülkiyesini is‘âf u kabul ettirecek bir vaziyette bulunurdu. On befl bin tüfenk ise ilâ yevminâ hâzâ bad-i hava olarak elimizde kal›rd›. Fakat ‹smail Kemal Bey etraf›n› el’ân bir flirzimenin ilkaât›na ve kendi hissiyat›na tebean on dört ay zarf›nda Avlonya’da bile asayifli muhafazaya muvaffak olamam›fl, Londra Konferans›nda cereyan eden müzakerâta tamam›yla bigâne kalarak hukuk-› kavmiyemizi kemâ hiye hakkuhâ temin edecek ciddî bir tedbir ittihaz edememifltir! 84. ‹flbu konferans bütün tafsilat›yla bilcümle Viyana gazetelerine sermaye-i makâl olmufl idi. Hükûmet-i Osmaniyye bütün kudret ü satvetiyle henüz Avlonya’da kaim idi. Kendim Avlonya’da idim, ailemin efrâd-› umumiyesi ‹stanbul’da bulunuyordu. Binaenaleyh, omuzlar›na bir tüfenk alm›fl olanlar yaln›z kendi flah›slar›n› hedef-i taarruz ettikleri halde hamiyet ve gayreti kendilerine hasrediyorlar; halbuki, mal›m›z›, can›m›z›, ailemizi vatan›m›z›n temin-i mevcudiyetine karfl› feda suretinde ihtiyar olunan bu cesaret[in] nazar-› itibardan sâk›t olmamas› ve hiç olmazsa Arnavutluk içün sa‘y ü himmet edilmedi¤i yolundaki safsatalara nihayet verilmesi ümidini muhafaza ile bahtiyar olurum! 374 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 85. Bizi ataletle itham eden hilafgîrân, ‹smail Bey’in daire-i mahremiyetinden sonra Esad Pafla’n›n hükûmetinde ve daha sonra erbâb-› k›yam›n nezdinde ahz-› mevki etmifl olduklar› halde, bizler ‹talya’n›n pençe-i kahr›nda zebun olarak, onlar ‹talya bayra¤›n›n sâyesi alt›nda mesut olduklar›n› ilan ediyorlard›. 86. Adam-› mahsusla Tiran eflrâf-› kiram›na gönderdi¤im mektub: Vatan›m›z›n mehâlik-i hâz›ras›n› izaha hacet görmedi¤im gibi, cümlemizin yekdil ve yekcihet olarak muhafaza-i asayifle ve ›zhar-› kabiliyet-i idareye sa‘y etmekteki farizam›z› temhîde lüzum hissetmem. Bendeniz alâ kadri’l-imkân Arnavutluk’un muhafaza-i mevcudiyetine çal›flt›¤›m gibi, bu babda cümlenizle müttehiden ifa-y› hizmet etmek üzere oraya da gelece¤im. fiimdiki halde Avrupa’n›n bizden arad›¤› müttehiden toplanmak, taassubdan vazgeçmek, asayifli muhafaza etmek ve ibretbîn olmaktan ibarettir! Allah içün vatan›m›z›n ink›sama u¤rad›¤› flu hengâme-i felakette bu dakikalar› herkese telkine itina ederek enzâr-› dikkati celbetmek laz›m gelir. Saltanat-› seniyye-i Osmaniyye ile irtibat›m›z› idame etmek istersek de, en evvel mevcudiyet-i milliyemizi muhafaza eylemek, memleketimizi mukasemeden kurtarmak elzemdir. Bu da evvel-emirde ittihad ile bir yerde toplanmak ve Avrupa’ya ref‘-i avaze-i istimdad u flikayet eylemekle mümkün olabilir. Elbasan eflrâf-› kiram›na yazd›¤›m arizay› görüb o suretle de tevsî-i malumata tenezzül buyurmalar›n› rica eylerim. Bugün her birimize terettüb eden vazifeyi derk ederek her türlü ihtirasâttan tecerrüd etmek, vatana hizmet eylemek laz›md›r. Kimse kimseye arz-› malumat etmesinden dolay› itham etmemek, do¤ru yolu aramak ehemdir, efendilerim hazerât›. 2 Teflrinisanî 1328, Avlonyal› Süreyya. Elbasan Eflrâf-› Kirâm›ndan Akif Pafla ve fievket ve Hasan Beyler Hazretleriyle Bilcümle Ulema ve Ayan-› Kirâm›na, Efendilerim Hazerât›! Vatan›m›z›n duçar oldu¤u mehalik-i azime ne kadar büyük ise, vatan›m›z› kurtarmak üzere cümlemize terettüb eden vazife-i mukaddese dahi ol kadar azimdir. Bugün saltanat-› seniyye-i OsSüreyya Bey’in Notlar› 375 maniyye ve hilafet-i mukaddese-i ‹slâmiye meatteessüf Rumeli’nin aksâm-› umumiyesinden fekk-i irtibat etmifltir. Biz[im] buna karfl› mevcudiyet-i milliyemizi ve hakimiyet-i siyasiyemizi muhafaza etmek üzere elbirli¤iyle çal›flmakl›¤›m›z laz›m gelir. Hayalât-› bât›la ve birçok hissiyat-› taassubkârâneden tecrid-i nefs ile medeniyet-i hâz›ran›n ve bütün alem-i siyasetin taleb eyledi¤i bir istidat ü kabiliyeti ›zhar ile kendimizi bir idare-i meflrûta-i müstakilleye lay›k ü müstaid oldu¤umuzu ispat etmek iktiza eder. Saltanat-› seniyye-i Osmaniyye’nin rab›ta-i hakimiyetini bimennihî teâlâ idameye muktedir olursak, onun himaye-i mukaddesesiyle temin-i idare-i muhtâre etmek ve maâzallah o rab›tan›n fekki halinde kendimizi kurtarmak icab eyler. Efendilerim! Cümlenize hafî de¤ildir ki, saltanat-› seniyye-i Osmaniyye’nin rab›ta-i hakimiyetini idame etmek ne bizim elimizde ve hatta ne de devletin yed-i kudretindedir. Bu hakimiyet art›k Avrupa’n›n muavenetiyle müstakar olaca¤›ndan onlara karfl› bir medeniyet-i salime ve kabiliyet-i idare ispat etmek bizce bir farizad›r. Bendeniz alâ kadri’l-imkân her tarafta bir mevcudiyet-i milliye göstermeye çal›flt›¤›m gibi, Avrupa’n›n nazar-› teveccühünü kazanma¤a sarf-› yâra-y› iktidar eylerim. fiimdi bizce yap›lacak bir fley var ise, o da umum eflrâf u muteberân›n mezheb ü mesleke bakmaks›z›n ictima› ve saniyen bunlar, yekâvâz-› flikayet olarak Avrupa’ya ref‘-i sadâ istima[l] ile [bunlar›n]maksad›m›z› takib etmesi[ni temin] gibi mevadd-› siyasiyeden ibarettir. fiimdiki halde Avrupa’n›n takdir ü teveccühünü kazanmak içün elden geldi¤i kadar inz›bat u asayifli muhafaza etmek ve bir hükûmet-i muvakkate teflkil eylemek laz›md›r. Avrupa bugün bizden ittihad ve bir idare-i haseneye istidat arayor ve asayifli temin suretini bekliyor. Sonra Hakk’›n inayetiyle her fley yoluna girer. Hamiyet ve k›yaset-i sâmiyeleri bu dekâiki keflfe muktedir olmakla, hülasa-i ist›tlâât›m olarak flu maruzat›m› pîfl-i enzâr-› dikkatinize arz eder, cümlenize ta‘zimât-› kâmile ile takdim-i uhuvvet u hürmet eylerim, efendilerim hazerât›. 2 Teflrinisanî 1328, Avlonyal› Süreyya. 87. Kumanova ve K›rkkilise hezimet ü felaketleri vukubulmufl, Osmanl› ordular›n›n vaziyet-i askerîsi pek periflan olmufl idi! 88. Ergiri’den ve Tiran’dan murahhaslar intihab u i‘zâm etmek üzere bulunduklar›na dair cevablar ald›¤›m gibi, Permedi kazas› nam›376 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 na abd-i râk›mu’l-hurûfu murahhas intihab eylediklerini bir k›ta telgrafname ile birçok eflrâf u muteberân taraf›ndan beyan buyrulmufltur. Elbasan’dan bu s›rada o¤lum Ekrem’e gelen bir mektub bervech-i zîr aynen tezyîl olunur: Elbasan, 27 Teflrîn-i evvel 1912 fierefli vatansever(imiz) Ekrem Bey Vlora, (Hâlen) Orada bulundu¤unuz ve bugünkü ifllerin Türkiye devletinde Arnavut milletinin hangi tav›rda bulunaca¤› konusunu müzakere etmek üzere bir Arnavutlar Toplant›s› tertib etmeye u¤rafl verdi¤iniz malumumuzdur. Yazm›fl oldu¤unuz yaz›n›za ra¤men Elbasan’a henüz cevab verilmemifl iken toplant›ya kat›lmaya haz›r›z, yeter ki ifl yap›ls›n ve de toplant› mutlaka yap›lmal›d›r. Beyefendinizin; Arnavutluk’un haklar›n› muhafaza edecek bu esere tüm varl›¤›n›z› ve ruhunuzu adayaca¤›n›z› çokça ümid ediyoruz. Karanl›kta (belirsizlikte) bulundu¤umuzdan; ifllere nas›l bakt›¤›n›z ve yurd içinde ve d›fl›nda ne tür faaliyetler yürüttü¤ünüz konusunda uzun uzad›ya bize yazman›z› özellikle rica ediyoruz. Bunu getiren ile; ‹talyanca, Frans›zca, Yunanca ve ‹ngilizce, eski ve yeni olsun birkaç gazete göndermenizi rica ediyoruz, çünkü savafl›n bafllamas›ndan itibaren, yani Manast›r Postas›’n›n tatil edilmesiyle, gözümüz gazete görmemifltir. Sahib oldu¤umuz haberlere göre düflmanlar›m›z, Manast›r ve Debre’ye yaklaflmak üzeredirler. Vefal› kalarak: (Lef Nosi D.V.) (G.M. Cilka D.V.)* Avlonya’da Süreyya Bey Hazretlerine, Avlonya’da ictima›na lüzum gösterilen ve tensib buyrulan cemiyet-i milliyede zat-› sâmilerinin Permedi nam›na intihab olundu¤unuzu arz ederim. Hilmi Mehmed Klisora, Veli Klisora (daha birçok imzalar). * [Mütercimin notu: ‹mza yerine geçen D.V. fleklindeki k›saltmalar›n Arnavutça okunuflu ‘Dora Vetë’, Türkçe anlam› ‘Tâ Kendisi”, ‹ngilizce anlam› ise ‘His Very Self ’ fleklindedir. Arnavutça metni tercüme eden Dr. Mithat Hoxha’ya müteflekkiriz -Editör-]. Süreyya Bey’in Notlar› 377 89. ‹flkodra saha-i harbiyesinin ald›¤› flekl ü suret büyük bir tehlike içinde oldu¤unu gösteriyordu. ‹stimdâd› mutazamm›n Vali Hasan R›za Pafla ile me‘an Esad Pafla’n›n bize çektikleri telgraflar sarahaten bulunduklar› muhataray› izah ediyordu: Avlonya’da Süreyya Beyefendi Hazretlerine, Karada¤l›lar Boyana’y› geçtiler. Tekmil Malisörler beraberdir. Rakka’ya kadar umum Müslüman köyleri yanm›flt›r. Harb oldukça fliddetli bafllad›. Belki bugün ‹flkodra-Silmiye yolu kapan›r. Buray›, devlet ve milletin namusunu kurtaracak tarafdar-› memleket, oldu¤u kadar fazla kuvvet cem‘ ile ‹flkodra’y› kurtarma¤a yetiflmeniz laz›md›r. 29 Eylül 1328, Vali ve Kumandan Vekili R›za, Kuvve-i Müttehide Kumandan› Esad. Avlonya’da Süreyya Bey Hazretlerine, Karada¤l›lar umum Malisörlerle birlikte ‹flkodra’y› muhasara ettiler. Tekmil ‹slâm köylerini yakt›lar. Devlet ve millet namusu içün, ancak sizi[n] yekvücud u müttehid olarak bir kuvve-i azime ile dakika fevt etmeyerek buraya yetiflmen[iz]le kurtar›lacakt›r. Tevfik Cenab-› Hak’tand›r. Vali ve Kumandan Vekili R›za, Kuvve-i Müttehide Kumandan› Esad. Halbuki Müfid Bey’den gelen telgrafname de Seranda içün istimdad› mutazamm›n idi. Avlonya’da Süreyya Beyefendi Hazretlerine, an Libohova. Yunana ilan-› harb edilmifl olmakla Seranda’da mülakat kâbil olamayaca¤›ndan, burada emirname-i sâmilerini beklerim ve ora gönüllülerinin Seranda sahilinin muhafazas›na gönderilmelerini istirham eylerim, ferman. Müfid. 90. Amerika’da New England eyaletinde mukim Arnavut H›ristiyanlar› Boston’da bir müsamere akdederek ‹stanbul’da do¤rudan do¤ruya Zat-› fiahane’ye çektikleri bir telgrafnamede hissiyat-› samime-i sadakatkâranelerini ve Arnavutluk’un hükûmet-i seniyye ile yekvücud olmalar› lüzumunu tavsiye eylediklerini yazm›fl, bu mukarrerât›n Arnavutluk’ta neflr edilmesini rica eylemifl olduklar›n› Washington Sefareti Hâriciye Nezareti’ne bildirmiflti (20 Eylül 1328). 378 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 91. Vali ahalinin ‹flkodra’dan ç›kmalar›n› evvelce men etmifl idi. Muahharan harekât-› askeriyeye göre azimet etmek isteyenlere müsaade vermifl idi. Bu suretle Barbolofl’ta toplanm›fl olan yüzlerce çoluk çocu¤un aras›nda, esbsüvâr genç sar›fl›n sakall› bir Katolik papas›n›n halka karfl› ileri hareketin pek muhataral› oldu¤unu ba¤›ra ba¤›ra anlatmakta oldu¤unu gördük. Râkib oldu¤um araba Avusturya postas›n› ve Avusturya bayra¤›n› hâmil idi. Yan›mda Viyanal› genç bir Avusturya muhabiri var idi. Her ikimiz bayra¤a i¤tiraren yolumuza devam etmek isterdik. Fakat arabac› arabadan inib halk aras›na kar›flt›ktan sonra yan›ma geldi. Kim oldu¤umu bilmeyen Podgoriçeli Yusuf nam›nda olan bu arabac›, Malisörler yolculara geçit vermek ihtimali olmad›¤›n› ve valinin rütbesi fevkinde bir zat› tarassud ile esir etmek istediklerini söyledi. Bâdî-i emirde sözüne ehemmiyet vermek istemedim ise de, Barbolofl’taki hanc› dahi ayn› ifadeyi teyid etmesi üzerine avdete mecbur oldum. Fi’l-hakika Viyanal› muhbir geçerken tevkif ve esir edildi¤ini ve Süreyya Bey oldu¤u zann›yla pek çok zahmetler çekti¤ini iki gün sonra nezdime gelen Avusturya General-konsolosu Mösyö Bader hikaye etmifl idi. Tahakkuk ediyordu ki, Malisörlerin ve bi’l-münasebe Karada¤l›lar›n ‹flkodra dahilinde her fleyi günü gününe haber verenleri var idi. 92. Bunun sa¤ cihetine isabet eden Kakarik köyü kâmilen yan›yordu. Arabam› o cihete sevk ederek müslim Malisörlerin hane-be-hane köyü yakmakta olduklar›n› ve içlerinde bulduklar› eflya ve mefruflat› öteye beriye att›klar›n› gördüm. Bir Malisörden niçin evlerini yakt›klar›n› sordum. Cevaben, -“Katolikler evlerimizi yakt›, mevâflîmizi al›b gitti, biz de mukabeleten intikam›m›z› al›yoruz” dedi! Bir zamanlar bu iki mezheb Arnavutlar kardefl gibi geçiniyordu. Kâffe-i harekât u muamelatta muhafaza-i vedâd ü muâhât ediyordu. Müslimle gayrimüslimler isimlerinden belli oluyor ve hatta yekdi¤eri[ne] k›z al›b veriyordu! Son zamanlarda ‹ttihadc›lar›n ekdikleri tohum-› nifak ve hâriçten gelen baz› Katolik papaslar›n›n ilka eyledikleri maye-i taassub u flikak bu netice-i elimeyi intac etmifl; iki s›n›f hemflehrî meyan›nda sönmez tükenmez bir atefl-i kin ve âz b›rakm›flt›r! 93. Mir-i mumaileyh bir aral›k jandarma kumandanl›¤›na tayin olunmufl ve sonra tekaüd edilmifltir. Süreyya Bey’in Notlar› 379 94. General Yankoviç ordusundan Birinci fioma F›rkas› Lefl ile civar›n› iflgal etmifl, ‹kinci Drina F›rkas› ‹flkodra’n›n muhasaras›nda bulunmufltur. 95. Osmanl› ordular› S›rp hududunda, Üsküb ve Manast›r’da bozula bozula Debre, ‹starova, Elbasan ile havalisine dökülmüfl; pek feci bir sefalet ile Müzakiye ovalar›na gelebilmifl idi. Askerin üzerlerinde kalan palasparelerden, omuzlar›nda kalan silahtan gayr› bir fley yok idi. Cümlesinin kuvve-i maneviyeleri muhtel ve umumiyetle hükm-i kadere mütevekkil idi. Tarih-i kainatta emsali görülmeyen bir teslimiyet ve itaatla avâk›b-› elimelerine müterakkib idiler. Açl›ktan, sefaletten yollarda pek dilhirâs olarak terk-i hayat ediyorlard›. Fakat kimsenin mal›na, can›na taarruz etmiyorlard›. Bu ittikâlar› zaaf u hirâstan de¤il, mukteza-y› diyanetlerinden idi. ‹slâm’›n flerefi ve devletin hukuku içün harb etmifller; kendilerinin art›k alakalar› kalmayan bir k›tay› kurtarmak üzere can ü cihanlar›n› feda eylemifllerdi. Halbuki yirmi binden ziyade efrâd-› masume enva mihen ü meflâkk›n ve en do¤rusu fliddet-i cû’un kurban› olmufl, kimse bunlar›n imdad›na yetiflmek istememifltir. Açl›kla bunlardan yollarda ölenlerin harharas›, bunlar› soymak içün üzerlerine üflüflenlerin yaygaras› insan› veleh ve teessürle a¤lat›yordu. Enîn-i ihtizâ ile nam-› ilahîyi bile anacak kadar kendilerinde kuvvet bulam›yorlard›. Müzakiye ovalar› bir Kerbela meydan›n› and›racak derecede menâz›r-› cangüzar ile mâli idi. Ordunun erkan›, devletin e‘âz›m› bu musibet-i müdhifleden dolay› Hakk’›n ve halk›n nazar›nda mesuldür. Ellerine emanetullah olarak bu mücahidîn-i muhteremeyi alan bir sürü paflalar,* ‹stanbul’dan telgrafname ile havale getirmeye, halktan para ile olsun zehâir tedârük etmeye muktedir idiler. Askerin iaflesi yevmiye k›rk paral›k ekmek verilmesi içün devlet aciz de¤il idi. ‹flkodra’dan ç›kan orduyu nakl etmek, Türk askerini böyle sefilâne can vermekten kurtarmak üzere ‹talya ve Avusturya’n›n müzaheret ü muvafakat›n› istihsal edib de abluka alt›nda bulunan * Garp Ordusu Kumandan-› Umumîsi Müflir-i mefl’umü’l-k›dem Sadr-› esbak Ali R›za Pafla Arnavutlar›n cellad-› bî-eman› Cavid Pafla, Galib Pafla, Zeki Pafla ve Arnavutluk hizmetine girip sonra Ferid Pafla Kabinesi’nde Bahriye Naz›r› olan Kara Said Pafla bu zevât meyan›nda idiler. Bu Ali R›za Pafla’n›n muamelat-› siyasiyedeki…[devam› yok]. 380 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Draç’a vapurlar göndertmek gibi acizane olarak yapt›¤›m hizmet mâdâme’l-hayat bana sermaye-i mefharet ü tesliyet olsa gerektir. 96. Bu livâ-y› garrâ 1905 senesinden beri evimizde ve Ekrem’in yed-i emanetinde mahfuz iken, her nas›lsa o s›rada ortadan kaybolub gitmifltir.60 ‹lk defa 1908 senesinde ve ikametgâh›m›zda Ekrem’in vaz‘-› sahne-i ibret etti¤i Pirus dram›nda ç›kar›lm›fl, bütün erkan-› hükûmet-i Osmaniyye mevcut iken, alk›fllarla sahneye revnakbahfl-› iclal olmufl ve birinci defa olarak Arnavutluk’ta bir numayifl-i millî icras›na sebeb tutulmufl idi. 97. Avlonya ile Himara hududunda vaki Lo¤ora kâffesindeki kuvâ-y› mütehaflflide Trakasl› Alim A¤a Behçet kumandas›nda olarak Himaral› H›ristiyanlar ve Girid jandarmalar› ile gayet ateflli ve kanl› bir musademe vaki oldu. ‹flbu musademede Trakasl› Mustafa Bararoka ile Dukatl› Selim A¤a düflmana karfl› epey telefât verdikten sonra kendileri zümre-i flühedâya at›ld›lar. Bu hengâmda Dukat karyesi ahalisinde Sadako nam›nda bir hatun dahi erkekler aras›na girerek büyük fedakârl›klar yaparak muhariblere ziyade-i muavenette bulunmufl ve hatta kendisi erkekler kadar düflmana karfl› silah endaht etmifl oldu¤u kemal-i mefharetle zikri flayand›r. 98. O¤lum Ekrem Beyefendi! Arnavutluk Kongresi Perflembe günü in‘ikad etti. Arnavutluk’un istiklali ittifak-› ârâ ile ilan olundu. Hükûmet-i muvakkate teflkil edilerek riyaset uhde-i senâverîye tevdi olundu. Düvel-i muazzama ve Balkan hükûmetlerine beyanname tebli¤ k›l›nd›. ‹stiklalimiz karîn-i tasdik olub taht-› istilada bulunan yerlerimizin istirdad›na devletlerce karar verilinceye kadar Arnavut topra¤›nda bulunan Yunan vesâir Balkan hükûmetlerinin askerine karfl› icra-y› husumetten müctenib olub tedafüî bir vaziyette bulunmas› kongrenin mukarrerât›ndan bulundu¤undan, bu cihet Kurvelefl[’de], Lo¤ora’da, Kide’de bulunan asâkir kumandanlar›na vas›ta-i mahsusa ile haber verilmifl iken, Cemil Bey’e gelen telgrafnamenizde musâdemât›n fliddetle bafllad›¤› yaz›lm›fl ve bu suret teflebbüsât u tasavvurât-› siyasiyeyi ihlal etmek mahzuru meydanda bulunmas›na mebni flâyân-› teessüf görülmüfltür. O cihetteki Arnavut askerine Arnavut bayra¤› rekz ettirilerek, ba‘demâ taarruz vuku bulmay›nca silah istimal olunmamas› ve her halde hal-i tedafüîde kalmas› lüzumu askere bir lisan-› münasible tefhiSüreyya Bey’in Notlar› 381 mi ve zat›n›z›n Avlonya nam›na kongre murahhasl›¤›na intihab olunmas›na binaen kongrede dirayet ü malumat›n›zdan istifade etmek emeliyle sürat-i avdetleri mütemennâd›r, o¤lum. 28 Teflrinisanî 1328. Arnavutluk Hükûmet-i Muvakkate Reisi ‹smail Kemal 99. Arnavutluk’un tayin-i hududu s›ras›nda Fransa’n›n celb-i müzahereti maksad›yla Mösyö Poincaré’e61 çekilmesi lüzum görülen bir telgrafnamenin suret-i tastîrini heyet-i vükelas›yla müzakere ederken yan›na varmaktan ictinab etmeyen bir alay ümmîler bahse kar›flm›fl, ‹smail Kemal Bey kat‘an eser-i teessür ü infial göstermeyib onlar›n türrehât-› bî-mealini dinleye dinleye telgrafnameyi tertib ü tastîr etmifl idi. 100. ‹smail Bey Avlonya’da bir eyyâm Hasan A¤a fiara’n›n ve sonra Cemil Bey Vlora’n›n hanesinde kalm›fl ve en sonunda iskelede vaki karantinahaneyi mesken tutmufl idi. Daima bir sedir üzerinde oturur, orada yatar, orada yeme¤ini yer ve herkesi kabul ederdi. Avam-pesendâne bir hayat› tercih etti¤ini göstermek içün icbar-› nefs eylerdi. Meazâlik bu hal-i sefalet-ifltimâli ecânibin ikrâh›n› mucib olurdu. 101. Tarih-i millîmize fliddet-i taalluku hasebiyle bu evrak›n muhakemesi esnas›nda, gerek flahidler taraf›ndan dermeyan olunan ifâdât ve gerekse ol babda yürütülen muhakemât› mutazamm›n olub baz› zevât›n nezdinde kalan evrak›n taharrîsi ve hakk u bât›l›n ortaya vaz’› içün evrak›n tarihe mâl edilmesi laz›md›r, san›r›m. 102. 26 Haziran tarihiyle bu abd-i acize Dersaadet’te gönderdi¤i mektubunda, “Serseri ve haydut biçiminde baz› eflhâs da¤a ç›km›fl, bir tak›m metâlib-i garîbe (!) [ile] saltanat› tehdit etmekte bulunmufl olduklar›n› iflitiyordum. Befl tabur askerle bana mezuniyet ve memuriyet verilirse, cümlesini mahv u periflan etmeye haz›r›m” diyordu. Bu mektub Meflrutiyet’in ilan›ndan iki gün akdem elime vâs›l olmufl, nezdimde h›fz ile ser-i mû kimseye iffla olunmam›fl idi. Meflrutiyet’i müteakib toplanm›fl olan Meclis-i Mebusan tasfiye-i rüteb-i askeriyeye karar vermifl ve Esad Pafla ümmî olduktan baflka askerlik dahi etmedi¤i içün rütbesinin ref‘i tabiî görülmüfl idi. Fakat umur-› askeriye flubesine memur Tafll›ca Mebusu Kaymakam Vasfi Bey[’e] yol harc› ve muahharan Harb-i Umumîde gayr-› meflru kazançlarla yapt›¤› Bulgur Palas’la bir kat da382 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ha ifltihar eden ‹zmid Mebusu Kola¤as› Habib Efendi’ye dü¤ün hediyesi nam›yla verdi¤i 500 altun sayesinde lival›¤› muhafazaya muvaffak olmufl idi!! 103. Müflarünileyhin ruhaniyetine hürmeten bana tevdi etti¤i bir s›rr› ilana lüzum görmem. Fakat bu merd-i âlî-himmetin kemalât-› zatiye ve meziyyât-› askeriyesinden gayr› Arnavutlar›n da son derecede hay›rhâh› oldu¤unu beyana mecburum. Eslâf›ndan hiçbiri bunun idaresine varmam›fl, hiçbiri onun b›rakt›¤› âsâr-› nâfiay›, istihkâmât-› münifeyi yapma¤› hat›r›na bile getirmemifltir. Diyorlar ki, vakti müsaid olub da Tarabofl istihkamât›n› itmam etmek isteseydi, âsâr›n›n mükemmeliyetine göre ‹flkodra gayr-› kabil-i teshir idi. Nâehil ellerin idaresinde bile her yerden ziyade mukavemet edebilmesi bu müddeâya delildir. Rumeli’nin ak›bet-i fecias›ndan sonra R›za Pafla’n›n ‹flkodra’y› cansiperane bir gayretle müdafaa ve maiyetindeki askere metanet-i fevkalade telkin etmesi, bunlar›n dahi son dakikaya kadar muhafaza-i sebat u itaat etmelerine sebeb olmas› unutulmaz hamasetlerden maduddur. Her gün istihkamat› dolafl›r, her noksan› bizzat görür, efrâd› teflcî‘ ü taltif eder, erzak u mühimmat›n tevziinde dahi ara s›ra kendisi takayyüdatta bulunurdu. Arnavutlar nam-› vacibü’lihtiram›na ilelebed dua-han olsa gerektir. Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsi’a. 104. Karada¤ Kral›’n›n en büyük eviddâ-y› iktisadiyesinden olan Viyanal› Baron Raycer’in vekili s›fat›yla bu adam Balkan Muharebesini müteakib Paris’te büyük bir mikyasta borsa oyunu oynam›fl, Harb-i Umumî s›ras›nda ‹sviçre’de vâki Lozan’da, Zürih’te Almanya casusu s›fat›yla takibat-› fledideye u¤ram›fl, Paris’te cereyan eden Bolo Pafla’n›n ve Hüber’in muhakemat›nda nam u mal› sermaye-i kîl ü kâl olmufl idi. Derler ki, Karada¤ Kral›’n›n müttefiklerinden befl gün evvel ilan-› harb etmifl olmas› heb bu iki zat›n telkinat›ndan ileri gelmifltir!! Betlehem ‹flkodra’ya R›za Pafla’n›n katlinden üç gün evvel gelmifl ve laz›m gelenleri görüb yine sürülmüfltür!! 105. ‹flkodra meselesi suret-i katiada hallolundu¤unu müteakib ve 1913 senesi A¤ustosunda birinci rütbeden Fransuva Jozef [Franz Josef] niflan›yla Avusturya devleti bizi taltif ve ‹flkodra hakk›nda gösterdi¤im müessir gayreti takdir etmifl ise de, as›l mükafat-› Süreyya Bey’in Notlar› 383 hakikiyem vatan›ma olan hizmet-i halisânemin makrûn-› kabul ü muvaffakiyet olmas›ndan ibarettir. ‹flkodra’n›n ehemmiyet-i mevkiiyyesini, mahiyet-i mülkiyesini ifflaat› hükûmetimiz dahi nazar-› dikkate alarak, devletimizin makarr-› hükûmeti ittihaz etmekle mâdâme’l-âlem Arnavutluk’un eczâ-y› sâiresiyle beraber mamur u abadan olur. 106. Hükûmetin mürevvic-i efkâr› olan ve nîm-resmî say›lan Fremden-Blatt gazetesi 11 fiubat 1913 tarihli nüshas›nda ‹flkodra Karada¤l›lar taraf›ndan zabt olunsa bile, Avusturya hükûmeti flehr-i mezkurun Karada¤’a terk olunmas›na muvafakat göstermek ihtimali olmad›¤›n› yazm›fl ve Avusturya ‹talya’n›n bu babdaki nokta-i nazar›na vâk›f olan Karada¤’›n beyhude sefk-i dimâya meydan vermemesi enseb olaca¤›n› beyan eylemifl idi. Neue Freie Presse gazetesinin siyasî muharriri Doktor Münz cenablar› gerek ‹flkodra’n›n Arnavutluk’a kalmas› maddesinde ve gerek Arnavutluk’un suret-i tesisiyle muhafaza-i hukuku emrinde yazd›¤› makalelerle ve alelhusus S›rpl›lar›n Arnavutlara karfl› göstermifl olduklar› vahflet ve cinayetleri bütün alem-i medeniyete ilan etmesiyle, Arnavutlara karfl› ibraz eyledi¤i fart-› teveccüh ü meveddetten dolay› nam-› vacibü’l-ihtiram›n› burada minnet ve flükran ile yad etmeyi bir vecibe-i mahsusa sayar›m. 107. Ferdinand Fransuva Dük de Montpensier Fransa Kral› Lui Filip’in hafidi Kont dü Pari’nin [Comte de Paris] ikinci mahdumu olub 1884 senesinde dünyaya gelmifltir. ‹spanya bahriyesinde zâbit ve ikimilyon frank kadar varidat-› seneviyeye sahibdir! 108. Cekri Kiga Romanya’da prenslik etmifl ve hanedan› Romanya’da kalm›flt›r. Alber Kiga bu aileye mensub olmak üzere bir aral›k Arnavutluk tac ü taht›n›n hevesiyle her tarafa bafl urmufltur. Meazâlik, tedkik-i hakikat ü mahiyet edilirse görülür ki, bu adam flahsî bir maksad› takib etmekle beraber, hükümet-i Osmaniyye hükümran oldu¤u eyyâmda cibal ahalisine gidib ziyaret ve birçok fedakârl›klarla bunlara millî ve kavmî duygular›n› ilham u telkine gayret etti¤i ve alelhusus Romanya’da bulunan Arnavutlarla her zaman temasta bulunub iyilikten baflka, kimseye bir fenal›k etmedi¤i içün, nam›n› hay›r ile yad etmekte tereddüt etmem. 109. Karada¤ Kral› Malisörleri elde etmek üzere imtiyazat-› kavmiyelerini, istiklal-i dâhiliyelerini tanayaca¤›n› mea’l-kasem temin ve 384 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 taahhüd etmifl idi. S›rp kuvâ-y› askeriyesinin geldi¤ini ve Osmanl› ordular›n›n her tarafta bozuldu¤unu görür görmez taahhüdât›n› redd ü inkar etmifl, Malisörleri pek fena bir surette mu¤ber ve müteneffir etmifl idi. Bu hâlât ü hâdisâttan istifade etmek üzere Bab›ali’ye teklifatta bulunduksa da, hayal içinde baziçe-sâz-› iclâl olan Bab›ali ricâli her zaman oldu¤u gibi bilerek Arnavutlara kemlik etmekten hâlî kalmam›flt›r. 110. Bu zat muahharan Diyarbekir’e vali olub Ermeni k›talleri aras›nda göstermifl oldu¤u fliddet-i fevkaladeden dolay› ‹ngilizler bunu nefy ü terhîb eylemifltir. 111. Karada¤ Kral› bir müddetten beri Malisör rüesâs›yla münasebet-i vedadiye tesisine çal›fl›yordu. Osmanl› ordular› ikide birde Malisörleri ve bütün Arnavutlar› rencide ettikçe, bunu vesile edinerek bu münasebât› temine sa‘y ediyordu. Harbin ilan›yla beraber Malisörlere istedikleri imtiyazat› verece¤ini temin etmek üzere rüesâ-y› cibali davet etmifl, bir ayin-i mahsus tertibiyle yeminler ederek taahhüdatta bulunmufl idi. Muahharan S›rp askeri imdad›na geldi¤ini ve Osmanl› ordular›n›n bozuldu¤unu görür görmez tebdil-i efkâr ve her türlü mevâidi inkar ü nisyan etmifl, rüesâ-y› merkumeyi pek ziyade dilgîr ve kendisine muavenet ettiklerinden dolay› pefliman eylemifl idi!! 112. 16 Nisan 1913 senesi tarihiyle Londra Mukavelesinin akdinden evvelce ‹talya ve Avusturya devletleri aras›nda Arnavutluk’un suret-i tesisince yap›lan bir itilafnamede Arnavutluk’un bir hükûmet-i müstakille olmas›na ve fakat zat-› padiflahînin tâbiiyet-i maneviyesi alt›nda (!!) bulunmas›na karar vermifllerdi. Öyle tahmin ediyorum ki, Avusturya Sefareti bu esasa mebni olarak Karabeneli Bekir Efendi ile maiyetinin Avlonya’ya azimetlerine yol vermifl ve bu suretle Londra müzakerat› suretinde düvel-i sâireyi dahi bir emrivaki karfl›s›nda bulundurmak istemifl, ‹smail Kemal Bey buna evvel ve âhir peyda-y› vukûf ve irae-i reviyy ü muvafakat etmiflti. 113. Muahharan iflittim ki, ‹smail Kemal Bey Avlonya’da ilan-› istiklal etti¤ini müteakib, Kamil Pafla kendisini telgrafhanede makine bafl›na davet etmifl idi. Kamil Pafla, - “Aram›zdaki müzakerata göre Arnavutluk içün muhtariyet-i idare ilan edecek idiniz. Halbuki Avrupa gazetelerinde görüyoruz ki, istiklal bayra¤›n› keflide ettiniz! Bu ise verdi¤iniz söze muhaliftir” dedi. ‹smail Bey, Süreyya Bey’in Notlar› 385 - “‹ktiza-y› siyasetle buna mecburiyet görülmüfltür” cevab›n› verdi. Yine Kamil Pafla, - “Arnavutluk içün bir büyük felakete sebebiyet veriyorsunuz. Buna teessüf olunur” dedi. ‹smail Bey, - “Hal ve zaman bunu icab ediyor” cevab›n› veribs her ikisi darg›n olarak makine bafl›ndan ayr›lm›flt›r! 114. Rumeli’nin musibet-i fecias›n› ihzar eden Balkan hükümdarlar› birer ak›bet-i elimeye duçar olarak terk-i hayat etmifl, hiçbiri kâmrân olamam›flt›r. Yunan Kral› I. Jorj muharebenin hitam› s›ras›nda Selanik’te bir Rumun kurflunuyla telef olmufl.62 Veliaht Kostantin iki defa tac ü taht›ndan mahrum edildikten sonra Palermo’da nâlezen-i ye’s ü teessür oldu¤u halde, âlem-i mücazâta gitmifl.63 Birinci defas›nda kendisini istihlaf eden ikinci o¤lu Aleksander bir maymunun dendân-› zehr-âluduyla ölmüfl.64 Büyük o¤lunun o¤lu II. Jorj hal‘ u def ’ edilmifl.65 Karada¤ Kral› Nikola ailece tac ü taht›ndan, hakk-› saltanat›ndan dûr olarak diyar-› ecnebiyede terk-i hayat etmifl,66 o¤lu Mirko Viyana’da Löwen Hastahanesi’nde ve hal-i esarette dünyadan göçmüfl. S›rp Kral› Petro Arnavutluk’un flevâhik-i cibaline iltica ettikleri günlerde ald›¤› hastal›¤›n tesiriyle senelerce yatm›fl,67 mülkü naib-i saltanat elinde kalm›fl, ötede beride ifnâ-y› ömür eylemifltir. Garibdir ki, Mirko Viyana’da ve hastahanede yatar iken, Arnavut Sefiri s›fat›yla beni bir adam›yla üç defa yan›na davet etmifl idi. Ballplatz’dan gidib gitmemekli¤imi istizâna mecburiyet gördüm. Kemal-i fliddetle men etmifl ve bir aral›k arkamda iki hafiye koflturularak ziyaretime imkan b›rakmam›fllard›r. 115. 1912, 22 Teflrinievvelde S›rpl›lar Buyanovaç’da ilk defa olarak harbe bafllam›fllard›r. 1912, 24 Teflrinievvelde Üsküb’e dâhil oluyorlar! 1912, 17 Teflrinisanîde Birinci S›rp Ordusu ve bir Bulgar f›rkas› Üsküb’den geçmeden Manast›r’a gidiyorlar. 1912, 22 Teflrinisanîde Debre’yi S›rpl›lar al›yorlar. 1912, 28 Teflrinisanîde Elbasan’› zabt ediyorlar. 1912, 3 Teflrinisanîde Yunanîler Preveze’yi istila eyliyor. 1912, 16 Teflrinisanîde Yanya-Loros yolu üzerinde vaki befl peykar istihkamat›n› Yunanl›lar al›yorlar. 386 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 1912, 4 Teflrinisanîde Yunanl›lar bahren Avlonya’y› bombarde ediyorlar ve ertesi günü Sazan Adas›n› al›yorlar. 1912, 19 Teflrinisanîde Görice’yi istila ediyorlar. 1912, 28 Teflrinisanîde Avlonya’da Arnavutluk istiklal bayra¤› Cemil Bey’in selaml›¤›nda ‹smail Kemal Bey eliyle küflad olunuyor. 1912, 9 Kanun›evvelde Draç’da Arnavutluk bayra¤› keflide ediliyor. 1912, 25 Kanun›evvelde Avusturya devleti befl kolordusunu silah alt›na al›yor. 1912, 21 Kanun›evvelde Londra Konferans› birinci defa olarak Sir Edward Grey’in taht-› riyasetinde akd-i ictima ediyor. 1912, 27 Kanun›evvelde Konferans ikinci ictima›nda Arnavutluk’un kavmiyet esas› üzerine istiklali kabul olunuyor. 1913, 23 Nisanda Avusturya baflta olarak, Karada¤’a ‹flkodra’y› terk ü tahliye etmek üzere devletler taraf›ndan teklif vuku buluyor. 1913, 15 May›sta Karada¤ bayra¤› ‹flkodra k›lâ‘ u istihkamat›ndan indiriliyor ve düvel-i sitte sancaklar› rekz ü küflad olunuyor. 1913, 16 Teflrinievvelde Avusturya ve Macaristan delegasyon meclisi berriye ve bahriye içün yüzseksenmilyon kron tahsisat-› munzamme kabul ediyor. Halbuki Balkan Harbinde bîtarafl›¤›n› muhafaza edece¤ini ilan etmekle beraber, bir müsâlemet-i sahihan›n idamesi muvazene-i umumiyenin muhafazas› içün teslimat ü techizata lüzum gösteriyor. 116. Tanin ceride-i habîsesi Protestan oldu¤umuza dair bir f›kra-i kâzibe ile ta¤lît-i ezhân etmek istemifl ise de, el-minnetü [li]llah siyasiyâttaki hürriyet-i fikriyemi, cesaret-i medeniyemi muhafazadan geri kalmamakla beraber, dünya ve mâfîhâdan e‘azz u akdes sayd›¤›m akide-i salime-i ‹slâmiyemi o alçaklardan a‘lâ s›yanet etmeyi bilir, din ü iman›mla mâdâme’l-hayat iftihar edebilirim. 117. fiâyân-› hayrettir ki, Bab›ali koca Rumeli k›ta-i mübarekesini ve orada sakin bilcümle akvâm-› müslimenin hukukunu feda etmeye katlanm›fl iken, Selanik’te vaki ve ‹ttihad ve Terakki Cemiyeti’ne ait emlaki zay‘ etmeyi bir türlü hamiyetine yedirememifl, o sâik ile boykotlara ve enva tehditlere tevessül ile Yunanîleri bîzâr etmifl ve ak›betü’l-emr emlak-› mezbureyi kurtarmak ile memnun u mübahî olmufltur! Süreyya Bey’in Notlar› 387 118. Draç’a vâs›l oldu¤um Pazar günü (Nisan 26), sekiz-dokuz bin kifli raddesinde tahmin olunan S›rp ordusu fiayak’tan, Kavaya’dan çekilib Draç’da müheyyâ-y› hareket idi. On k›ta nakliye vapuru bütün ahmâl ü eskâliyle bu askeri al›b Draç’dan gidece¤i s›rada vapurumuz Draç liman›na vâs›l oluyor, nakliyeleri bizi selamlayarak önümüzden geçiyordu. 119. Esad Pafla ‹flkodra’dan ç›kt›¤› s›rada mal sand›¤›nda mevcut 10.000 lira raddesinde ve tabur sand›klar›yla mîrîye ait olub merâkiz-i resmiyede bulunmufl olan yirmi ve küsur bin liray› beraberce al›b götürmüfl oldu¤u içün, Osmanl› askerinin keyfiyet-i iaflesiyle Türkiya’ya temin-i avdeti müflarünileyhin himmet ü semâhatine vâbeste kalm›fl oldu¤unu hep Türk zâbitleri bilirdi!! 120. Ahmed Bey Zog Mevki ü nüfu[z] babadan evlada intikal etmek flart›yla, iki-üç yüz seneden beri Mat’la havalisinde temerküz eden bir hanedan›n fer‘-i güzîni olan Ahmed Bey’i on sekiz yafl›nda ve bir on befl kadar Mat’la havalisi âyân›n[›n] bafl›nda olarak ilk defa Tiran’da gördüm. Gayetle nazik ve mütevazi görünüyor, ince ve uzun boyuyla sar›fl›n saçl› Avusturyal› bir zâdegâna benziyordu. Esad Pafla’n›n Avlonya’ya girib hükûmet-i müstakilleye itaat etmesi üzerine müzakere ve mübahaseye bafllad›m. ‹tiraf ederim ki, sinni itibariyle mebâhis-i kavmiye ve müzakerât-› siyasiyede tecrübe ve vukûfu noksan oldu¤unu tahmin ederek muhâtaba ve mücâvebede pederâne bir tav›r almak istedim. Fakat yavafl yavafl tahminimde yan›ld›¤›m› anlad›m. Ahmed Bey’in desâseti ve zekâveti nice pîrân u destbân› mat edecek, nice mesâil-i mu‘d›lay› istedi¤i gibi halledebilecek bir mertebe-i kemalde idi. Sözü tatl› ve gayetle katî ve kuvvetli idi. Muhterizâne ve inceden ince müstehziyâne olarak Esad Pafla’n›n s›yanet-i hayat› içün Avlonya’ya gitmemesinde ›srar ediyor ve bu miyanede Mat ile havalisinin ehemmiyet-i mahsusas›n› serriflte ederek teflkilat-› cedidenin âtîye terk ve oralarda bir hal-i infirâd›n lâbüd oldu¤unu söylüyordu. fiübhe yok ki, Ahmed Bey’in böyle bir sebeb-i mevhûmu öne sürmek istemesi ilk defa Avlonya’ya gitti¤inde görmüfl oldu¤u suret-i idarenin hatarnâk ve esass›z oldu¤unu anlamas› üzerine Avlonya’da temdid-i ikamet etmeyib ve Esad Pafla’ya alet olmak 388 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 istemedi¤inden ileri gelmifltir. Herhalde nokta-i emeli, Arnavutluk’u temsil eden bir heyetin bafl›nda bulunmak istemeyib ve hükm ü nüfuzu taht›nda bulunan Mat havalisini her ikisinin zîr-i idaresinde b›rakma¤a arzu etmiyordu. ‹smail Kemal Bey o güne kadar Mat’ta teflkilata lüzum olub olmad›¤›n› hayalinden geçirmedi¤i halde, ceffe’l-kalem bu teklifi reddediyor ve Esad Pafla teklifte mündemiç olan gayeyi düflünmeksizin, ala’l-amyâ kabul-i tebli¤de vesâtat eyliyordu. Nihayet Esad Pafla muvaf›k cevab almadan Avlonya’ya gitmifl, ‹smail Kemal Bey’ le birkaç gün içün uzlaflm›fl idi. Fakat genç ve ehemmiyetsiz tanatmak istedi¤i Ahmed Bey’i hükûmeti ve mevcudiyeti içün pek büyük bir tehlike teflkil etti¤ini anlam›fl, Tiran’a avdet eder etmez müflarünileyhin kesr-i nüfuzu maksad›yla her türlü hiyel ü teflebbüsâta müsâraat eylemifltir. Prens zu Wied’in vürûdunu müteakib her yerden Draç’a gelen eflrâf u âyân gibi, Ahmed Bey dahi berâ-y› tehnîb68 Draç’a gelmifl idi. Prens’i gördükten sonra Harbiye ve Dâhiliye Naz›r› Esad Pafla’y› da ziyaret etmifl idi. Ahmed Bey Pafla’n›n yan›ndan ç›kar ç›kmaz Esad Pafla düflüne düflüne odada gezinmeye bafllad›. O¤lum Ekrem ve katibi Stavro Stavrizi Efendi haz›r olduklar› halde, bu s›rada Esad Pafla’n›n dermeyan etmifl oldu¤u sözlerden anlafl›ld›¤›na göre, Ahmed Bey’i kendisi içün tehlikeli buluyor ve birgün meydan bulursa herkese teveffuk u tahakküm edece¤ini iflrâb ediyordu! Avusturyal›lar Arnavutluk’a geldikleri zaman Ahmed Bey’in mevki-i mümtâz›n› tanam›fl, Colonel rütbesiyle kendisini takrîb etmek istemifl ve buna binaen ‹talyanlar›n su-i nazarlar›na u¤ram›fl idi. Onlar›n tesir-i nüfuzuyla teflekkül eden Draç hükûmetinde Ahmed Bey mevki almam›fl, tarafeyn bir hal-i tarassutta bulunmufl idi. Bu heyula-y› hükûmeti y›kmak ve millî bir heyet teflkil etmek üzere Loflna’da tecemmu‘ eden fiura-y› Ümmet’in mukarrerât›na zemin ü zamana göre en ziyade sahib-i nüfuz say›lan sâldîde eflrâf, Zo¤o¤lunu alet-i âmâl edinebilecekleri zu‘muyla Dâhiliye Nezareti’ne sevk ü intihab etmifl; Ahmed Bey fetanet ü zekaveti sayesinde hepsine üst gelmifl, bunlar› ve daha birço¤unu hâh ü nâhâh âmâl ü ef‘âline alet-i tervic ittihaz eylemifl, harekât-› Süreyya Bey’in Notlar› 389 umumiyesi enzâr-› millette pirayedâr-› hüsn-i kabul olmufltur. Esad Pafla’ya gelince, Arnavutluk’a gelmek üzere Paris’te müteheyyî-i hareket oldu¤u bir s›rada hedefdâne-i kaza ve rehrev-i semt-i fena olmufltur. Ahmed Bey besîm ü beflûfl olmak ile beraber çok gülmez, çok söylemez, mizah› sevmez, ciddiyetten ayr›lmaz, oyundan hazzetmez, içki kullanmaz. Daima mütefekkir, küçük büyük her hadiseye karfl› mütebass›r, sevdi¤ine ve sevmedi¤ine vefakâr, cesaretâver ve faaliyete perestiflkâr. ‹flten usanmaz, muhataradan y›lmaz. Herkesin mahiyetince idare-i kelamda mahareti, her fleyde nüfuz-› nazar› vard›r. ‹flinde kayd u bendden azade ve âmâl ü ef ’âlinde sebat› fevkaladedir. Müflarünileyhin husemâs› veya en do¤rusu rukebâs›, kendisi[nin] fledîdü’l-idare oldu¤unu iddia ediyor ve Ahmed Bey’in bu meylini bir hükûmet-i meflruta içün pek muhataral› görüyor. Hakku’l-insaf itiraf etmeli ki, idare-i Osmaniyyeyi, istila-y› ecânibi müteakib Arnavutluk’un tilal ü cibalinde ve bilcümle halk›m›z aras›nda bütün kavânîn-i medeniyeyi hakk›yla tatbik etmek imkan› yoktur. Alelhusus, bir racül-i hükûmet herkesin metâm›‘›na karfl› herkesi hoflnud etmekte ihtimal bulunamaz. Avamfirîb, zay›f bir hükûmet Arnavutluk’ta ifl göremez. ‹cra-y› hükm ü nüfuz edebilecek, asayifli temin eyleyecek bir hükûmet-i kaviyye ancak ahkam-› kanuniyeyi tatbikte fliddet göstermeye mecburdur. Ahmed Bey mevki-i iktidarda bulundukça bu lüzum-› mübremi kabulde muztar kalm›fl, nüfuz-› hükûmeti takviye etmeyi aksâ-y› emel saym›fl, pek çok tarafdar kazanm›fl ve pek az erbâb-› h›rs u hasedi memnun edebilmifltir. Ahmed Bey’in istikbalini keflf etmek güçtür. Yaln›z bir hakikat var ki, [o da] müflarünileyh[in] “Yüksel ki, yerin bu yer de¤ildir” teranesiyle demsâz oldu¤udur. Maksad›na vusul içün dem-i f›rsat› fevt etmez, imhal ü ihmal etmeyi bilmez. fiâyân-› kayd u dikkattir ki, Loflna ictima›na karar verildi¤i zaman Draç hükûmeti bu ictima›n aleyhinde ve ‹talya’n›n kuvvetine dayanmakta idi. Esadistler millî bir hükûmete de¤il, Esad Pafla gibi ümmî bir muhterisin keyf ü hevâs›na uygun bir emârete tarafdar idi. Halk›n temâyülât-› sahihas› bütün bütün meçhul ve bu suretle vaziyet-i umumiye calib-i endifle ve fütûr idi. 390 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Ezici ve k›r›c› olmak flart›yla müheyyâ-y› hareket olan bu üç kuvvete karfl› Loflna’da toplanm›fl olanlar›n yegâne istinad› Ahmed Bey’in flahs› ve flahs›na merbut olan üç-befl yüz kifliden mürekkeb kuvveti idi. Ahmed Bey her türlü mehâliki istihkâr ederek Loflna ictima›na zahîr olmufl, onun merdâne sebat› sayesinde Loflna mukarrerât› millî bir tarz-› mübeccel ile mevki-i icra ve kabule konulmufltur. Bundan dolay› Arnavutluk kendisine medyûn-› flükran olsa gerektir. Ahmed zekas›yla hal ve istikbalin mahiyetini takdir etmifl, daima birinci olma¤› gaye saym›fl, her türlü nüfuz u iktidar›n› ve muhit-i idareyi menfaatine göre tanzim etmifl, büyük küçük f›rsatlardan istifade etmeyi bilmifltir. 121. Esad Pafla’n›n yegâne flart-› itilaf olmak üzere ortaya koydu¤u madde Mat havalisinin idare-i mülkiyeden istisna ve mümkün olmad›¤› takdirde, hiç olmazsa yirmi gün bunun tehir edilmesi keyfiyeti idi. Bu babda müsaade olunmas› içün Avlonya hükûmetine mültezimâne ifl‘âr olunmufl ve zîrdeki telgrafname cevaben al›nm›flt›r! Tiran’da Süreyya Bey, Aziz Pafla, Abdi Bey hazerât›na Havali-i mezkurede derhal teflkilat icras›na zaten teflebbüs edilemeyecektir. Binaenaleyh, bu cihetin teminiyle itilaf husulüne lutf u gayret buyrulmas› müsterhamd›r. 15 Haziran 1329, Dâhiliye Naz›r› Müfid. Bundan bir gün sonra, yani 16 Haziran 1329’da Avlonya’ya vâs›l olan ‹smail Bey do¤rudan do¤ruya Esad Pafla’ya çekti¤i telgrafnamede, Hüsn-i niyet-i devletlerinden emin oldu¤umdan, o yolda teminata hacet görmem. Ancak Arnavutluk’un mukâsemesini arzu edenler yaln›z aram›za tefrika düflürüb idare-i milliyemizin akîm kald›¤›n› temenni ederler ve bunun içün her fleye teflebbüs eylerler. Zat-› sâmileri bu kadar muvaffakiyet ü muzafferiyetten sonra, tamam-› selamet-i vatana sa‘y edece¤iniz bir zamanda bir tak›m erbâb-› a¤râz flahs›n›z› bir mânia ve vaziyet ve hareketinizi bir alamet-i teflettüt olmak üzere göstermeye yeltendiler. E¤er bu su-i flâyiâta hatime çekmek ve Arnavutlar idare-i müstakilleye salih olmad›klar›na dair olan davalar›n› bat›l göstermek isterseniz, yirSüreyya Bey’in Notlar› 391 mi gün de¤il (!!) bir dakika bile teflebbüsât-› ›slahiyenin tehirini ne tecvîz ve ne de taleb buyurursunuz (!!)” diyordu. Hiçbir suretle o havalinin idare-i mülkiyeden hâriç b›rak›lmas›n› kabul etmek istemiyordu. Halbuki ‹smail Bey Arnavutluk’un bilcümle havalisinde de¤il, nefs-i Avlonya kasabas›nda bile ›slahata benzer hiçbir teflebbüste bulunmad›¤› ve Mat gibi hücra ve idaresi bir kuvvete muhtac olan bir yerin idare-i mülkiyesini deruhde etmeyece¤ini ve etmek arzusunda bile bulunmad›¤› derkâr idi. Olsa olsa bu ›srar›yla Esad Pafla’n›n itilaf›n› reddetmek ve kendisinin gaye-i emeli olan kanton usulüne tevfiken Gegal›k ile Toskal›k’›n ayr›lmas›yla vahdet-i idarenin husulüne mani olmak gibi bir fikr-i garibe mail oldu¤una hükmolunabilirdi! Binaenaleyh, Esad Pafla ‹smail Bey’e verdi¤i cevabda teflkilat-› mebsutan›n behemehal yirmi gün kadar teminini vaad ü temin edilmezse Avlonya’ya gelmekte ve teflrik-i mesai etmekte mazur oldu¤unu gösteriyordu! Bu suretle Aziz Pafla ve Abdi Bey’le müfltereken keflide etti¤imiz bir telgrafnamede teflkilat›n yirmi gün kadar tehiri ve bu müddet zarf›nda halihaz›r›n ibkâs› içün cevab-› katî verilmesi lâbüd idü¤ü beyan olunmufl ve ‹smail Bey yirmi [gün] ve hatta yirmi senede bile teflkilat-› idariye yapamayaca¤›ndan emin oldu¤u halde, fikrinde sebat etmifl idi. Meazâlik, Esad Pafla’n›n tadil-i fikrine gayret edilmifl, bir guna vaad al›nmaks›z›n Avlonya’ya gelmeye ikna olunmufltur. 121 (Mükerrer). Esad Pafla’n›n arad›¤› bu idi. Bir s›fat-› resmiye tak›narak icra-y› nüfuz etmek, Avlonya hükûmetinin bu suretle vak‘ u itibar›n› kesr ile istedi¤i gibi hükm ü hükûmet sürmek idi. ‹smail Bey Esad’›n bu maksad›n› temin etmifl ve halbuki Pafla’y› hükmüne râm etmek veya bilmuhakeme ceza vermek elinde iken, serbest b›rakm›flt›r. 122. Hat›r›mdad›r ki, bir gün eflrâftan Malik A¤a merhum yan›ma geldi ve ne içün kanton usulüne muhalif oldu¤umu sordu. Malik A¤a ümmî olmak ile beraber, pek ziyade zeki ve gayetle hay›rhâh idi. Sualindeki halisiyet üzerine, bu fikri kim[in] ilka ve telkin etti¤ini sual eyledim. Bana dedi ki, -“‹smail Bey’in yan›ndan geliyorum. Müflarünileyh, Avlonya’n›n varidat-› miriyesi 60.000 liray› tecavüz ediyor. Halbuki ‹flkodra ve Mat ile Debre havalisinin bütün geliri 20.000 liray› bâli¤ ol392 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 muyor. Binaenaleyh, param›z› Gegalara (!!) yedirmekten ise, 60.000 lira ile her sene kazam›z› imara çal›flmak ve kendi kendimizi idare etmek evlâ oldu¤unu söylüyor.” 123. Bu gîrûdâr ibtila s›ras›nda pek feci ve fecaati nisbetinde hazin ü flenî bir vaka-i müellime oldu! Resneli Kola¤as› Niyazi Bey münhezim olmufl olan Osmanl› ordusuyla Fir’e gelmifl idi. Bu arslan yürekli kahraman hasta ve bî-derman idi. ‹stanbul’a gitmek, bafl›n›n çaresini kendi sefa ve devas›n› aramak üzere Avlonya’dan geçmeye mecbur idi. K›vrana k›vrana iskeleye indirildi. Y›¤›nlarla istif edilen peksimet çuvallar›n›n arkas›na dayanarak âh u enîn ile vapurun vürûduna muntaz›r oldu. Arkas›ndan nâmerdane at›lan iki kurflun bu merd-i âlî-himmetin hayat›na hâtime verdi. Kurflunlar› ç›kan [s›kan] eller ‹sa A¤a Boletin’in biraderzadesi Yunus Boletin ile rüfekâs›ndan Bayram idi. Niyazi Bey Resne Da¤lar›’na ç›kt›¤› zaman, yaln›z Devlet-i Osmaniyye’yi de¤il, bir Arnavut hissiyle vatan›n›, vatandafllar›n› dahi zulümden, zeval-i izmihlalden kurtarmak sevdas›nda idi. Arnavutluk o hengâmede devletten ziyade tehlikede idi. Bu hamiyetli ve pek k›ymetli Arnavut galeyan-› hamiyetle da¤a ç›km›fl, bir avuç arkadafl›yla Sultan Abdülhamid’e ve onun satvet ü kudretine karfl› durmufl, büyük bir hamaset ü flecaat göstermiflti. H›rs-› câhtan azade ve meflrebi pek sade idi. Arkadafllar› alelumum sermest-i rehîk-i ikbal olmufl iken, kendisi da¤a kola¤as› ç›km›fl, bunca muvaffakiyetler ve ulviyetlerle beraber yine kola¤as› olarak terk-i hayat eylemifltir. Halbuki Niyazi Bey’in mevkii ol kadar yüksek idi ki, en büyük rütbe ve mevkide bulunan ‹ttihadc›lar elini ete¤ini öpmek ile iftihar ederlerdi. Hükûmet-i muvakkate buna karfl› lâkayd davranm›fl, en adî bir adam›n hakk› olan himaye-i kanuniyeden bile mahrum tutulmufl ve beyhude yerde telef edildi¤i halde, cânîye kimse bir fley dememifl; zavall› Niyazi Bey sakl› sakl› defîn-i hâk-i gufrân olmufltur (Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsi‘a[ten]). 124. Müflarünileyh mahrem-i râz edindi¤i yarân›n›n ilkaat›na kap›larak en ziyade ürktü¤ü adam bu abd-i aciz idi. Halbuki ben rakib-i hükûmet ve talib-i riyaset de¤il idim. Teflekkül eden hükûmetlerin hiçbirine dahil olma¤a ve bir vazife-i resmiye deruhde etmeye cesaret etmemifl, iktidar›m› gayr-› kâfi görmüfl idim. Bu Süreyya Bey’in Notlar› 393 Resneli Niyazi Bey suretle beni rakib görmemesini ve herhalde beni Arnavutluk’un en halis bir hâdimi olarak tanamas›n› rica eylemifl idim. 125. Muvaffakiyât-› istiklalcuyânesi abd-i acizin cümle-i müstahzarât›ndan oldu¤unu takdir ü ikrar azmiyle çekti¤i telgrafname: Süreyya Beyefendi’ye, ‹ltifat ve inayet-i devletlerine teflekkür ederim. ‹smail Kemal. 126. Kontrol azas› 1913 senesi Temmuzunda Avlonya’ya muvâsalat ve Arnavutluk hükûmeti nam›na azal›¤a intihab olunan Libohoval› Müfid Bey ile beraber ifa-y› vazifeye mübafleret etmifllerdi. Fakat ne ‹smail Bey bunlara bir guna müzaherette bulunmufl ve ne de bunlar ‹smail Bey’e ›zhar-› emniyet eylemifllerdir. ‹smail Bey idare-i mülkiyeyi teftifl ü murâkabeden azade tutmak ve alelhusus umur-› maliyeyi bir kayd u nazara u¤ratma394 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 mak isterdi. Halbuki Heyet-i Murakabe bu hale karfl› lâkayd göründü¤ü halde, ‹smail Bey’den emn u itimad›n› kald›rm›fl; tarafeyn birbirine muhâs›m kesilmifl ve bu suretle her fley 盤›r›ndan ç›km›flt›r! 127. Napoli’de Otel Royal’de Süreyya Bey’e, 24 A¤ustos 1329, 149 Numara. 19 A¤ustos 1914 [22 A¤ustos 1913]69 tarihli tahrirat›n›za cevapt›r. On befl gün zarf›nda umur u hususât›n›z› ba‘de’t-tesviye avdet etmek üzere Dersaadet’e azimetinize müsaade ve keyfiyet polis müdiriyetine tebli¤ olunmufl olmakla, azimette muhtar bulundu¤unuzu beyan eylerim, efendim. ‹stanbul Muhaf›z› Miralay Ahmed Cemal [Telgraf›n orijinali sondaki Ekler k›sm›nda yer almaktad›r.] 128. Kap›ya girdi¤im dakikada, yetmifl yafl›nda oldu¤unu tahmin etti¤im sakall› ve keten? elbiseli bir bîçarenin yerlerde bîtâb olarak sürüklendi¤ini ve bir az su aray›b dâr-› hâna feryad etti¤ini görüb, dehfletyâb oldum. O s›rada Arnavutlar ‹stanbul’dan sürülüyor, pek elim bir suretle birçok halk ta‘zîb olunuyordu. Sürülenler meyan›nda biraderim Neflet Pafla ile damad›m Ayet Bey vesâir birçok akraba ve eviddâm›z vard›. 129. Fi’l-hakika, ol günlerde Viyana’dan, Bükrefl’ten ve Atina’dan gelen ajanslar bu abd-i acizin baflvekaletle kabineyi teflkile memur oldu¤umu yaz›yor, ‹stanbul’daki mevki-i vaziyetimi pek ziyade iflkâl ediyordu! 130. 25 Kanun›evvel 1329 tarihiyle Esad Pafla’n›n yazd›¤› bir mektubda, “Avlonya’da vukua gelen Bekir meselesi hakikaten mucib-i hayrettir. ‹smail Bey müsebbib-i hakiki oldu¤una Kontrol Heyeti hâlâ flübhe ediyorsa, heyhât” cümleleri münderiçtir. Esad Pafla her zaman bu meselede iddia-y› beraat ediyor, vukuat dahi böyle gösteriyordu! 132.70 Almanya Sefiri Baron Wangenheim bize verdi¤i teminat-› muhâsenetkârâneyi flu suretle eda etmifl oldu¤undan, zikr-i cemili berâverde-i zeban-› flükran etmekten vazgeçmem. 133. ‹smail Kemal Bey taraf›ndan intihab ve istihdam olunan zabtiye efrâd›n›n kumandan› Trakasl› Alim A¤a Mehmed’in vukuattan pek çok zaman sonra verdi¤i malumata göre, mir-i müflarüniSüreyya Bey’in Notlar› 395 leyh Hollandal› zâbitin kumanda etti¤i jandarmalar›n iskeleye gelib etraf› sarm›fl olduklar›n› görür görmez pek çok telafl göstermifl ve Alim A¤a’n›n maiyetinde ne kadar adam oldu¤unu sormufl idi. Alim A¤a, yüz kadar zabtiye[nin] emrine müheyyâ oldu¤unu söylemifl, bunlar›n hemen celb edilmesini emreylemifl ise de, mir-i müflarünileyh muahharan her ne maksada mebni ise, bundan feragat ederek mahzun u meftur oldu¤u halde yaln›zca kalm›flt›r. Öyle hissolunur ki, ‹smail Bey bâdî-i emirde taht-› tevkife al›nmaktan korkmufl ve bir tedbir-i ihtiyatî olmak üzere kendi zabtiyelerini celb etmek istemifl idi! 134. ‹htimaldir ki, Almanya sefirinin bu babda müracaat› üzerine Avusturya hükûmeti tebdil-i niyet ve men-i harekete karar vermifl olsun! ‹stanbul’da Avusturya sefir-i kebiri bulunan Kont Pallavicini devletin Arnavutluk’a ait siyasetini takibe mecbur olmak ile beraber kendisi bu siyaseti fliddetle tenkit ediyordu ve Arnavutlar›n teflkil-i hükûmet ve muhafaza-i mevcudiyet edemeyeceklerini beyan ile, Arnavutlara karfl› bir hoflnudsuzluk ve emniyetsizlik gösteriyordu. Binaenaleyh, Arnavutluk’u himaye-i Osmaniyye’ye koymak fikrini en ziyade tervic edenlerden biri oldu¤una ve hep bu teflebbüsât u sevkiyat› teshil ü tervic edenlerin bafl›nda bulundu¤una kâniyim. 135. Bu tertibat› Bekir Efendi zaten bana tamam›yla ‹stanbul’da iffla etmifl, ona binaen bütün tafsilat›yla sefarete ve Prens’e malumat-› sahiha verilmifl idi. 136. Sual-i vâk›a cevaben Prens zu Wied’e yazd›m ki: “‹flkodra el-hâletü hâzihi düvel-i sittenin idaresinde bulundu¤unu ve havalisi ise bu idareden istisna edildi¤i halde Mirdita’da, Malisiya’da henüz hükûmet-i merkeziyenin hükm ü tesiri mahsus olmad›¤› içün, vahdet-i idareyi temine medâr olmak ve ‹flkodra kasabas› idare-i ecnebiyeden kurtulmak üzere oras› payitaht olmas› elzemdir.” 137. Arnavutluk tac ü taht›na suret-i sahihada namzed gösterilen üç zat meyan›nda Dük D’Urach ikinci ve ‹sveç Kral›’n›n ikinci mahdumu Prens fiarl üçüncü olarak say›l›rd›. Malumat-› sahiha ve ist›tla‘ât-› vâk›ama göre, Avusturya Veliahd› Arflidük Ferdinand’›n hemfliresini almak flart›yla Dük D’Urach’›n Arnavutluk 396 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 taht›na ›s‘âd›na Veliahd-› müflarünileyh pek ziyade arzu göstermifl ve Almanya ‹mparatoru’nun bu hususta müzaheretini istemifl idi. Binaenaleyh, Arflidüfles’in validesi Marya Tereze’nin [Maria Theresa] inz›mam-› malumat›yla bir aral›k Dük D’Urach Viyana’ya gelmifl ve flehr-i mezkurda bulunmufl olan Arnavut rüesâs›yla görüflmüfl idi. Faz›l Pafla Topdanî ve Dervifl Efendi Hima ile sâir baz› zevâttan mürekkeb bir cemaat Dük D’Urach’› ikna ederek Kataro’ya birlikte al›b götürmüfllerdir. Maksatlar› Kataro’dan Arnavutluk’a an-cemaatin geçib, Dük D’Urach’›n hükümdarl›¤›n› ilan etmek ve Avrupa’y› bir emrivaki karfl›s›nda bulundurmaktan ibaret idi. Dük D’Urach bu yolda birçok zahmetler ve masraflar ihtiyar eyledi¤i halde, böyle bir teflebbüs-i cesurâne Arnavutluk’un muhalefetine ve ‹talya hükûmetinin itiraz›na maruz kalaca¤›n› derk ü teyakkun etmifl ve Kataro’dan Viyana’ya avdet eylemifl idi. Viyana’da A[r]flidüfles Marya Tereze’nin tavsît eyledi¤i Mösyö Sibers [Siebert] nam›nda bir zat teflebbüsatta ve Arnavutlarla münasebatta bulunmufl ise de, ‹talya devleti Katolik mezhebinden bulunan bir prensin Arnavutluk’a hükümdar olmas›n› hiçbir vechile istemezdi. Bu muhalefet-i katiay› tahmin etmek istemifl Belvedere tak›m›yla Ballplatz ricâli aras›na, yani en do¤rusu Veliaht Arflidük Ferdinand ile Kont Berchtold meyan›na bundan dolay› pek bariz bir burudet girmiflti. ‹kinci defa olarak Dük D’Urach Viyana’ya götürülmüfl ve Mösyö Sibers’in hanesinde mütenekkiren iki gün kalm›fl idi. O s›rada kendisiyle mülakat›m›z› tertib eden Mösyö Sibers bizi al›b Viyana hâricinde bulunan hanesine götürmüfl, müflarünileyh ile görüfltürmüfltü. ‹tirafa mecburum ki, müflarünileyhin liyakat u faziletine ve alelhusus Arnavutluk’un ahvâl-i âmmesi hakk›nda peyda eyledi¤i vukuf u malumata hayran kald›m, kendisinin mezhebine ‹talya’n›n i‘râz u itiraz eyledi¤ini bildi¤i halde takib-i maksattan vazgeçmek istememifl ve hatta Protestan olma¤a bile raz› oldu¤unu ‹talya Hâriciye Nezareti’ne bilvas›ta bildirmifl ise de, ‹talya hükûmeti bu teminata kanaat getirmemifl ve Veliaht’›n icbâr›yla Hâriciye Nezareti’nin Roma’ya tekrar eyledi¤i müracaat dahi tesir-i matlubu icra etmemifltir. Müteveffa-y› müflarünileyh Dük D’Urach alt› evlat babas› ve o zaman senevî 200.000 mark raddesinde varidat sahibi idi. Nâil-i Süreyya Bey’in Notlar› 397 emel olmak üzere sarf olunan paralar hep Veliahd-› müflarünileyhin hazine-i hassas›ndan tediye olundu¤una kâniyim. Birkaç gün sonra Viyana’dan Roma’ya geldim. Marki dö San Guiliano ile mülaki oldu¤umda, lalettayin Katolik olmamak flart›yla Arnavutlar herkesi prensli¤e intihab ederlerse, ‹talya devleti[nin] muhalefet etmeyece¤ini beyan eylemifl ve ‹sveçli Prens fiarl’›n dahi namzedli¤inden resmen fera¤at eyledi¤ini söylemifl idi. Bu vesile ile ben ‹ngiltere hanedan-› hükümranîsine mensub bir prensin intihab› münasib olaca¤›n› arz etti¤imde, - “Londra’da dört-befl sene bulundum, bilcümle efrâd-› hanedan› tanad›m. Arnavutluk’un idaresini deruhde edebilecek muktedir bir zat›n onlar meyan›nda bulunaca¤›n› tahmin etmem” cevab›n› vermifl idi. Bu suretle Prens zu Wied’in namzedli¤i rekabetten azade kalm›fl ve Romanya hanedan-› hükümranîsi nam›na Viyana’ya gelen Romanya veliaht›n›n büyük biraderi fiarl dü Hohenzoller’in [Karl von Hohenzollern] tavassutu üzerine Avusturya devleti taraf›ndan müflarünileyh düvel-i sâireye teklif olunarak mazhar-› hüsn-i kabul olmufl idi. 138. Murakabe Komisyonu ‹smail Kemal Bey’e terk-i umur ile Arnavutluk hâricine ç›kt›¤› s›rada, kayd-› hayat flart›yla mahiyâne 50 napolyon maafl tahsis eylemifl, ancak memleketten dilgîr olarak ç›k›b giden mir-i müflarünileyh bu maafl› bidayeten kabul etmemek istemifl ise de, bilahare duçar oldu¤u muzayaka-i fledideden dolay› maafl-› muhassas istid‘â etmekle, Arnavutluk hükûmeti kral›n memleketten azimeti gününe de¤in ‹smail Bey’e 50 napolyonu muntazaman i‘tâ eylemifl idi. Kral›n azimetinden sonra memleket, malum oldu¤u üzere, bir müddet-i kalîle eflk›ya ve usât›n ellerine geçmifl, onu müteakib Esad Pafla Arnavutluk’a gelib hükûmeti zabt etmifl idi. ‹talya henüz harbe ifltirak etmedi¤i bir zamanda ‹smail Bey ‹talya’da bulundu¤u içün, Esad Pafla’n›n ›srar› ve Baron Aliotti’nin ifl‘âr› üzerine ‹talya memâlikinden ihraç edilerek Viyana’ya gelmifl idi. Viyana’da ‹smail Bey hürmet ü müzaheret gördü¤ü halde, ‹talya sefirinin talebiyle veya ona vesile-i flikayet vermemek maksad›yla Viyana’dan azimeti tesrî olunmufl ve Harb-i Umumînin devam› müddetince müflarünileyh Paris’te kal›b pek çok zaruret ü zahmetler çekmiflti. Harbin nihayetlerine do¤ru, Ame398 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 rika’daki Arnavutlar›n bir f›rkas› taraf›ndan davet edilmekle dünya-y› cedîde geçmek üzere ‹spanya’ya vard›¤›nda menzil-i maksuduna gidebilmesini yine ‹talya devleti iflkâl etmifl ve müflarünileyh âk›betü’l-emr Roma hükûmeti taraf›ndan dermeyan olunan daveti kabule ve ‹talya’ya tekrar gitmeye muztar kalm›flt›r. 139. Esad Pafla reis-i heyet, Görice sanca¤› nam›na Doktor Turtulli ve Abdül Efendi Upi, Draç sanca¤› nam›na Ekrem Bey Vlora ve Miltisazi fialvari, Ergiri sanca¤› nam›na Ekrem Bey Libohova, Berat sanca¤› nam›na ‹lyas Bey Viryoni ve Co Murtaka, Tiran ile havalisi nam›na Sami Bey Viryoni, Elbasan sanca¤› nam›na fievket Bey Verlaci ve Lef Nosi, Avlonya sanca¤› nam›na Doktor Apaminondo Koleka ile Yusuf Hamzaray Efendiler, Poka ve havalisi nam›na Hüseyin Bey Viryoni ile Hasan Bey Prifltina, ‹flkodra sanca¤› nam›na Torti Çoba. 140. Esad Pafla’n›n Prens’e suret-i sadakat gösterece¤ini müeyyiden bir vesika 3 numaral› ve … sahifede zeylen münderiçtir. 141. Bu vesile ile Prens zu Wied’in Arnavutluk murahhaslar›na hitaben irad eyledi¤i nutuk hatt-› destiyle yaz›lm›fl bir surette aynen dercedilmifltir: [Kitapta bu metnin nutku bulunmamaktad›r.] 142. En evvel Prens zu Wied baflvekaleti biraderim Ferid Pafla merhuma teklif etmifl ve müflarünileyh hastal›¤›ndan bahis ile i‘tizar eylemifl idi. 143. Prens’in muvasalat›yla beraber ahaliye neflr eyledi¤i beyannamenin ayn› olmak üzere bervech-i zîr derc-i sahife olunur: Arnavutlar›n Kral› Ekselanslar› Taraf›ndan Ça¤r› Arnavutlar! Bugün talihimizin tecellisi sona eriyor ve hür ve ba¤›ms›z Arnavutluk yeni tarihine girmek üzeredir. Vatan›m›z›n kaderi bundan böyle Kral’›n eline, Hükümetin insaf›na ve vatanseverlerin faziletlerine b›rak›lm›flt›r. Önümüzdeki yolumuz uzun ve engellerle ekilmifl vaziyette, fakat eski tarihinin ünlü miraslar›na sahib bir millete hiçbir engel afl›lmaz de¤ildir, hele sizin gibi kendi terakkisi için çal›flmaya metin bir iradeye sahib bir millete. Bizim ve neslimizin görevi daima; tüm gücümüzle milletimizin bahtiyarl›¤›n› aramak olacakt›r. Süreyya Bey’in Notlar› 399 ‹flte bu duygularla esinlenmifl olarak bizler, sizin ellerinizden Arnavutluk’un tac›n› kabul ettik. Arnavutlar! Bu tahta ç›kma zaman›m›zda istisnas›z olarak sizlerden; Kral›n›z›n etraf›nda birleflmifl olarak millî emel ve hedeflerimizi gerçeklefltirmeye kendileriyle iflbirli¤i beklemekteyiz. Birinci Wilhelm [Arnavutça metni tercüme eden Dr. Mithat Hoxha’ya müteflekkiriz -editör-]. 145.71 Belgrad sefaretine Tiranl› Faz›l Pafla Topdanî ve Sofya sefaretine Koniçeli Mehmed Bey tayin olunmufl ve Faz›l Pafla Belgrad’a gitmek üzere Viyana’ya geldi¤i günlerde Harb-i Umumî ilan edilmifl idi. Mehmed Bey dahi Kontrol Heyetinde bulunmufl olan Fraflarl› Mehdi Bey’in yerine memur olmufl idi. 146. Saray heyeti bervech-i âtî teflekkül etti: Baflmabeynci Sami Bey Viryoni, Seryaver Ekrem Bey Libohova, Emir Zâbiti Vasapaflazade Selim Bey, Saray Naz›r› Almanyal› von Trona, Katib-i Hususî ‹ngiliz Yüzbafl›s› Armstrong,72 Dam Dönor73 Almanyal› von Witmann, Madam von Pfuel, Ekrem Bey Libohova’n›n haremi Fazilet Han›m. Muahharan erbâb-› k›yam›n galeyan› s›ras›nda Hristo Meksi Müflavir-i Has ünvan›yla saraya intisab eylemifl idi. Zat-› âlî-i hükümdarîye senevî 500.000 frank tahsisat i‘tâs› Meclis-i Hass-› Vükelâca taht-› karara al›nm›fl ve bilcümle naz›rlara 70’er ve Turhan Pafla’ya 120 altun maafl tahsis olunmufltur. Halbuki vüs‘at ü nüfusça ol zaman Arnavutluk’tan pek de fark› olmayan Karada¤ hükûmeti yaln›z dört naz›rdan ibaret olan Heyet-i Vükelâs›n›n mecmu’una 100 altun maafl bile vermedi¤i nazar-› dikkate al›n›rsa, bu maaflât›n tahsisi emrindeki semâhat flâyân-› tenkit olsa gerektir! 147. Alelhusus Kontrol Heyetinin tanzim ü telfik eyledi¤i Nizamname-i Esasiye’de Harbiye Nezareti nam›yla Arnavutluk’ta bir idarenin mevcudiyeti yok idi. Londra Konferans›n›n mukarrerât›na tevfikan, yaln›z bir kuvve-i zâb›ta olacak ve bu kuvvet Hollandal› zâbitân›n kumandas› alt›nda bulunacakt›. 148. Kontrol Heyeti Avusturya nam›na evvela Konsül-General Mösyö Petroviç ve sonra Konsül-General Mösyö Kral, ‹talya nam›na ev400 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 vela Mösyö Leoni ve sonra Konsül-General Mösyö Gali, Fransa nam›na Konsül Mösyö Krajewski, ‹ngiltere nam›na Maslahatgüzar Mösyö Lembi [Harry Harling Lamb], Rusya nam›na Maslahatgüzar Mösyö Petrayev, Almanya nam›na evvela Konsül-General Mösyö Winckel, ba‘dehu Nadolni, Arnavutluk nam›na evvela Müfid Bey, sonra Mehdi Beyefendi ve daha sonra Mehmed Bey Koniçe. 149. Avusturya ve ‹talya’dan sonra di¤er devletler dahi birer birer sefirlerini göndermeye bafllad›lar: Fransa sefiri Vikont dö Kontini, Romanya sefiri Mösyö Yorgala, Almanya maslahatgüzar› Mösyö von Loçbus, S›rp sefiri Mösyö Gabriyeloviç, ‹ngiltere maslahatgüzar› delege Mösyö Lamb, Rusya maslahatgüzar› Mösyö Petrayev (delege), Yunan sefiri sab›k Korfu Prefesi Mösyö Kostantin Vartas, Bulgar sefiri Mösyö Pavlof. 150. Zat-› Hükümdarînin Katibi ünvan›yla Avusturya devleti nam›na Mösyö Buchberger sarayda bulunuyordu. 151. Mirdita’da bin kadar (!!) etfâlin talim ü iafle ve idarelerini tanzim etmek üzere bir mektebin küflad›n› tensib eden Maarif Naz›r› masarif-i umumiyesini, muallimlerin suret-i intihab u tedârükünü ve tedris edilecek kütüb ü resaîlin nas›l ihzâr ü tertib edileceklerini, halk›n kabiliyetini ve ne raddeye kadar buna muvafakat edecekleri maddesini mülahaza etmeksizin binas›n›n hemen inflas› içün Avusturyal›larla pazarl›¤a giriflti¤ini gördük. Halbuki yaln›z bu mektebin temin-i idaresi içün birbuçukmilyon franka ihtiyac oldu¤unu kimse düflünmez, varidat-› hükûmeti kimse mukayese etmeye bile lüzum görmezdi. 152. Bend-i Mahsus, 1 Mart 1923. ‹stitrad tarikiyle izaha mecburum ki, bugün dahi maarifimizin tarz-› neflr ü taliminde bir ›tt›rad u intizam yoktur. Egerçi birçok mektebler aç›lm›fl, birçok talebe Avrupa’ya gitmifl ve gönderilmifl ise de, mekteblerde tedris olunan kütüb ü resâil el’ân noksan oldu¤u gibi, Avrupa’ya giden talebe dahi bulunduklar› yerlerde bir teftifl ü murakabe alt›nda de¤ildir. Fikr-i kâs›rânemce, maarif-i kavmiyemizde en ziyade nazar-› dikkate al›nacak mesele tedrisât-› tâliyedir. Tahsil-i âlîye sevk olunacak flakirdân›n tahsil-i ibtidaîyi ve bir ecnebî lisan›yla beraber tahsil-i tâlîyi ikmal etmesi lâbüddür. fiakirdân› tahsil-i âlî ve Süreyya Bey’in Notlar› 401 tâlîye sevk etmek içün tahsil-i ibtidaîlerini ikmal etmeleri lâbüddür. Bu rab›ta temin olmad›kça ihtiyar edilecek fedakârl›ktan bir faide yoktur. Halbuki gerek ibtidaî ve gerek tâlî tahsil içün mevcud mektebler ihtiyac-› hâz›ram›za kâfi de¤ildir. Hele muallimlerin k›sm› küllîsi[nin] ne tahsil-i ibtidaîyi ve ne de tahsil-i tâlîyi ikmal ettirecek iktidarlar› yoktur. Mekatib-i ibtidaiye ve tâliyede görülen muallimlerin birço¤u baya¤› bir mektebin mubass›rl›¤›n› veya bevvâbl›¤›n› bile idareden acizdir. Bunlar›n intihab u istihdamlar›nda tutulan usulü lay›k›yla anlayamazsam da, gördü¤üm âsâra göre adam kay›rmaktan ibaret oldu¤una kâilim. Kimseye ta‘rîz etmeyi düflünmeksizin diyebilirm ki, tahsilin derecât-› muhtelifesini temin içün, teflkilat-› cedîdeye ve alelhusus asrî bir Darülmuallimîn tesisine ihtiyac›m›z vard›r. Mekâtib-i ibtidaiyeden yetiflen flakirdân içün henüz vücudu olmayan tedrisat-› tâliye mekteblerini açmal›, mekâtib-i ibtidaiyeden daha a‘lâ, daha kesretli flakirdân yetifltikçe, mekâtib-i tâliye tezyîd olunmal›d›r. Bu mektebleri ecnebî mütehass›slar›n idare-i münferide ve mutlakas›na tevdi eylemeli ve bu suretle terakkiyât-› medeniyeden istifade edebilece¤imize ümidvar olmal›y›z. Mekteblerde okunacak kütüb ü resâili tefrik ve müelliflerine câizeler ve mükafatlar tahsis etmelidir. Evkaf-› mahalliyeyi bir idare-i salime alt›na alarak, mekteblerin ihtiyacât-› mübremesini ikmal içün varidât-› vakfiyeden bir hisse-i azime ifraz olunmal›d›r. Evkaf› çok olan Avlonya’da, Berat’ta, Tiran’da, Draç’da birer lise küflad› içün hükûmetin tahsis edebilece¤i mebâli¤e mahall-i mezkure evkaf varidât›n›n k›smen ilavesiyle maksad›n teminine çal›flmal›y›z. Evkaf-› mezkurenin k›sm-› küllîsi maarif ü mekâtibe meflrût ve binaenaleyh, mâ-vuzi‘a-leh’ine masruf oldu¤u içün, kimsenin tereddüd ü flikayetine mahal yoktur. Zaten ve zamanen mekâtibin temin-i idaresinden, ebnâ-y› vatan›n selamet-i âtiyesinden akdes ne olabilir ki, bu evkaf bu surete hasr olunmay›b da flunun bunun yed-i gasb u ibzâr›na terk olunma¤› caiz görülebilsin? ‹htiyacât-› ilmiyemiz içün sarf olunacak paralar bizce pek ziyade k›ymetli ve ehemmiyetlidir. Bütün milletin gaye-i mühimmesi, istikbalimizin ümidi, flübbân-› vatan›n müktesebât-› ilmiye ve fenniyelerine muallakt›r. 402 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Bunda ne kadar fedakârl›k ihtiyar olunursa, o derece husul-i maksada hizmet edilmifl olur. Yoksa kâselîsân-› evkaf›n imla-y› batn-› flerifi içün o kadar varidât› terk ü hibe edersek yaln›z hükûmetin verece¤i tahsisat ihtiyacat›m›za kafi olamaz ve efrâd-› millet bu derd-i elîm-i bedavet ü cehaletten kurtulamaz. Milleti üç-befl imam›n bereket ve duas› ihya etmez; millet yaln›z mekteblerle ve âsâr-› medeniyeyi elde edinmekle daim ve mesud olur. Ükelâ-y› suhtun ref‘ edece¤i dualar›n zaman› geçmifltir; flimdi mekteblerin ›slah›, medâris-i ilmiye ve âsâr-› nâfiam›z›n istikmali gibi ifllerle herkes teva¤¤ul etmelidir. Hükûmetimizi nâ-ehiller eline b›rakmamak, kaht-› ricâl beliyesine bir deva-y› acil bulmak içün elsine-i ecnebiye ile beraber tedrisât-› tâliyeyi ikmale lüzum vard›r. Müdevvenât-› medeniye ve tabirât-› fenniye ve ilmiyeden mahrum olan lisan›m›z› ›slah edinceye kadar fünûn-› âliyeyi elsine-i ecnebiye ile tahsile mecburuz. Avrupa’ya gönderilecek ve gidecek talebe behemehal bir lisan-› ecnebî tahsiline muhtaçt›r. Bunlar› mebâdî-i tahsillerinden itibaren ihzar etmedikçe muntaz›r oldu¤umuz faide has›l olamaz. Bu talebe, gidecekleri mekâtibde mecburiyyü’t-tahsil olan lisan-› aslîye evvelce kesb-i vukuf etmifl olmal›d›r. Dâhil olacaklar› mekâtibin lisan›n› önce ö¤renmezlerse, elifbâdan bafllama¤a muztar olurlar. Böyle sinleri geçmifl talebe, dört-befl yafl›ndaki s›byan aras›na kar›flt›¤› anda, ya gayret-i nefsleri mecruh olur veya hüzn ü teessürlerinin sâika-i tabiyesiyle bir rah-› nâ-refteye süluka muztar kal›r. Hükûmetin tahsisat›yla giden talebeye gelince, bunlar keyfe mâ yeflâ’ intihab olunduklar› içün rakiblerine karfl› haks›zl›k yap›ld›ktan baflka, tahsil-i ibtidaîleri ve tâlîleri noksan olan bu talebe hiçbir lisan-› ecnebî ile mütekellim de¤ildir. Bu cihetle kendilerinden beklenen menfaat heba olub gider. Halbuki bi’l-imtihan evleviyet ve ehliyetleri sabit olanlardan intihab ve bir [lisan-›] ecnebî tahsiline sevk ü icbar olunsalar, zeka ve irfanlar›n›n mükafat-› sahihas›n› ve hükûmet müzaheretini görüb müstefid olurlar. Alelumum Avrupa mekteblerine giden talebenin bir murakabe-i ciddiye ile tahsilleri ve etvâr u terbiyeleri takib edilmekteki muhassenât› izaha bile lüzum görmem. Süreyya Bey’in Notlar› 403 Milletin gaye-i mühimmesi ve istikbalimizin ümid-i münferidesi olan bu talebenin muhafaza-i edeb ü terbiyeleri ve temin-i tahsil ü talimleri emrinde ne kadar ihtimam olunsa yeri vard›r. Arnavutlar irtica beliyesinden kurtulmak, bir nokta-i kemale do¤ru yükselmek içün ilmî ve edebî, ictimaî ve s›naî iflti¤alâta vakf-› vücud etmeye, yani secâyâ-y› bedaveti mezâyâ-y› medeniyete kalbeylemeye muhtaçt›r. Binaenaleyh, pek büyük tetkikat ve müzakerâta, pek mühim mesai ile azim bir vukuf ve malumata muhtac olan bu meseleye karar vermek üzere, fazl u irfan ile temeyyüz eden mebusândan ve ilm ü kemal ile temeyyüz eylemifl zevâttan mürekkeb bir Encümen-i Dânifl’in tesisi ve öyle herkesin custcû-y› menfaat ü hevesi[nden], devam-› nezaretle makamlar›n› baziçe-i siyaset ittihaz eden nuzzâr›n re’y-i hodundan bu mesâilin kurtar›lmas› zaman› gelmifltir, san›r›m. Hükûmete ait olan bu vezâif-i mühimmeyi alâ kadri’l-imkân enzâr-› dikkate koyduktan sonra, fluras›n› dahi izaha mecburum ki, bizde tenevvür etmek isteyen gençlerimiz hep devlet memuriyetiyle bekâm olma¤› emel ediyorlar. Vâk›a, cahil bir tak›m eflhâs›n ellerinden mihver-i idareyi kurtarma¤› ve seviye-i fikriyesi yüksek olan flübbân-› vatan›n uhde-i irfan›na tevdi etmeyi hepimiz temenni ederiz. Fakat muh[i]timizin memurdan ziyade müteflebbis erbâb-› iktidara ihtiyac-› küllîsi vard›r. Ehliyetli memur görmeyi mütehalikâne arzu etmek ile beraber, muhtac oldu¤umuz birçok müessesât-› s›nâiye ve iktisadiyenin bafl›nda dahi muktedir ve münevver gençlerimizin bulunmas›n› fliddetle dileriz. Herhalde emrâz-› kavmiye ve ictimaiyemizin mahiyetini anlama¤a, bir tak›m hayalât u hurafâta iman getirib de vadi-i h›zlâna gitmeye zaman›m›z müsaid de¤ildir. Bunu efrâd-› ümmete suret-i vâz›hada anlatmak, âtiyen tenevvür edecek gençlerimize ait bir vazife-i mühimmedir. Bizim necat u selametimiz, servet ü saadetimiz, velhas›l her türlü sefalet-i hâz›ram›zdan halâs›m›z, hep yetiflecek gençlerimizin irfan›na ba¤l›d›r. Terakkiyât-› medeniyede mahall-i tatbik arama¤a mecbur olan bizler, mütefennin talebemizi yaln›z memuriyetlerde ve iki-üçyüz frank›n arkas›nda görmek hevesinde de¤iliz. Bütün servet-i milliyeyi hüsn-i idareleri alt›na alabilecek müessesât›n bafl›nda bu talebeyi görmeyi arzu ederiz. 404 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 153. Okumas› yazmas› olmayan ve hiçbir idarede tecrübesi sebk etmeyen eflhâs› küçük büyük her türlü menâsibe ehil görmek, lüzumlu lüzumsuz memuriyetler ihdas etmek usulünü en evvel ‹smail Kemal Bey icad etmifl, kendisini istihlaf eden heyetler de bu bid‘ate devam eylemifllerdir. Halbuki henüz kavânîn ü kavâide merbut ve müktesebât-› ilmiye ve evsaf-› sâiresi mazbut olmayan memurîn ço¤ald›kça, çarh-› idarenin mihverinden ç›kmas› ve memleketin feyz ü terakkisi yollar›n›n kesilmesi tabiîdir. Muahharan hükûmetimiz meflrutî bir flekilde tesis edib, mebusân-› kiram dahi buna bir çare düflünmek, ehliyetli memurlar›n hukuk-› müktesebelerini bir kaide-i muttaride taht›na almak laz›m gelir iken, hevesdâr-› nezaret olanlar nâz›m-› manzume-i devlet olduklar›na kanaat getirerek, hiçbir nezarette kendilerinin iddia ettikleri kemalât u meziyyât› göstermemifl, mütehass›slar celbiyle umuru erbâb-› liyakata tevdi ve idare-i devleti ciddî bir kanuna rabt etmek istememifllerdir! Halbuki memurînin hâiz olmalar› lâbüd olan evsâf[›] tayin etmedikçe, tarz-› intihablar› bir karar-› katîye merbut olmad›kça nezaretlere hâriçten yanaflma suretiyle gelen ve getirilenlerin arkas› kesilemez ve kimse hakk-› müktesebinden hal ü âtîde emin olamaz. Memurlar nâz›rlara de¤il, nezaretlere mâl olmak ve feyz ü terakkilerini yaln›z kendilerinin meziyet ü hizmetinden beklemek laz›m gelir, san›r›m. 154. Bunlar›n suret-i celbi ve fiyatlar›n›n tayin-i kemmiyeti pek ziyade flâyân-› tetkiktir. Evrak-› müsebbetesini hükûmet-i hâz›ra meydana ç›karma¤a himmet ederse, bir devlet-i muazzamay› temsil edenlerin mahiyet-i sahihas›n› meydana koymufl, bir numune-i ibret gösterilmifl olur, san›r›m. 155. Evrak-› mevcudede mevâdd-› seb‘a nam› verilen müsaadât-› mahsusa ve matlubeden üçü jandarmalar›n tensikat›na, memurîn-i müstahdemîn meyan›nda H›ristiyanlar›n kabulüne dair fleyler vard›r. Halbuki Arnavutluk hükûmeti esasen din ü mezhebi de¤il, memurînin ehliyet ü kifayetini arama¤a karar verdi¤i içün, mevadd-› mezkureyi zikre bile lüzum yok idi. Bu mukarrerât›n zîrinde Arnavutluk murahhas› s›fat›yla Mehdi Beyefendi’nin imzas› vard›r. Aynen zeyl-i kitabda … sahifede münderiçtir. 156. Askerin cem‘ini taahhüd edenler flâyân-› hayret bir ifrat› iltizam ve kabul etmifllerdir (Müellif Naboci, Cild 2). Maamafih, bu taSüreyya Bey’in Notlar› 405 ahhüdât›n masârif-i ibtidâiyeleri nâm›yla 74.000 altun ân-› vâhidde tevzi olundu¤u cihetle, maksad›n neden ibaret oldu¤u tezahür etmifl idi. Memleketi sertâbepâ mehlike-i azimeye ilka edenler hakk›nda bugün dahi heyet-i milliye-i umumiyemizi temsil eden mebuslar bu hesab ü kitab› arama¤a ve herkesin nikâb›n› kald›rma¤a mecburdur, san›r›m! 157. Nuzzâr haftada bir gün s›ras›yla hükümdar› görür, icraat-› vâk›a ve mütalaat-› mahsusalar›n› arz eylerdi. Esad Pafla her Cumartesi kabul olunuyordu. 15974. Muahharan vuku bulan ist›tlâât-› sahihama göre, Yunanîlere karfl› sevk olunacak askere muktezi zâbitân kadrosunu Avusturya ve ‹talya’dan gelecek zâbitân ile ikmal etmek fikr ü ümidi var idi. Fakat bu iki hükûmetin aras›nda bedihî olarak görülen bir rekabet, her tahmin ü hesab›n fevkinde oldu¤u içün, noksan›n ikmal olunaca¤› farz olunsa bile Avusturya ve ‹talya zâbit[i]nin bir muvafakat-› sahiha ile yekvücut olarak Arnavutluk’ta hizmet eylemeleri gayr-› mümkün idi. 160. Aslen Tiranl› bu adam, rivayet-i sahihaya göre, Yunanîlerin vas›tai fesad u muhaberesi idi. Ayda bir-iki defa Korfu’ya gider gelirdi. 161. 1.440.000 frank›n suret-i sarf›na ve kimlere ne miktar verildi¤ine dair evrak u hesabât›n elyevm mevcud ve lede’t-taharrî meydana ç›kmak ihtimali meflhud oldu¤unu iddia edenler vard›r!! 162. Esad Pafla Vasatî [Arnavutluk] Hükûmeti riyasetinden istifa etti¤i s›rada bana yazm›fl oldu¤u bir mektuba müsteniden, müflarünileyhin emlak u arazisi senevî 80.000 kron icare ile bir Avusturya bankas› taraf›ndan istîcâr olunursa, kendisi[nin] Arnavutluk’u terk ile hâriçte imrâr-› hayat edece¤ini Kont Berchtold’a bilvas›ta telgrafla bildirmifl idim. Müflarünileyh cevabnamesinde, “Avusturya devleti Esad Pafla’ya haraçgüzâr olamaz” demifl idi. 163. Viyana’da bulundu¤um s›rada bizzat Filip Efendi Noga’dan mesmû‘um olmufltur ki, bu 50.000 altunu Romanya Kraliçesi ve hükümdar›n teyzesi Kraliçe Elizabeth vermifl ve bu babda Esad Pafla ile teati-i müzâkerât eden Hristo Meksi’ye yüz ve mumaileyh Filip Efendi’ye yüzellibin frank, Esad Pafla ald›¤› paradan tevzi‘ ü i‘tâya muvafakat eylemifltir!! 164. Muharebe-i Âlem-flumulün mebâdîsinde Löwental süvari mülaz›m› rütbesiyle askere gitmifl, Lemburg civar›ndaki mevkiye 406 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 sevk olunmufl idi. O s›rada fliddetli bir Draç ›stmas›yla hastahanede yatt›. Fakat ailesinden iftirak âlâm›na munzam olan fledâid-i seferiyeden dolay› bîhâb u bîhuzur oldu¤unu gören tabib, teskin-i a‘sâb› maksad›yla afyon ruhu vermeye mecbur oldu. Yazd›¤› reçeteye afyonun miktar›n› s›f›r bir [01] suretinde yazmas› laz›m iken, eser-i zühûl olarak bir ve s›f›r [10], yani on tarz›nda tahrir etmifl. Eczac› bu hata-y› fâhifli gördü¤ü halde, hâricen istimal olunabilece¤i ihtimaliyle ilac› tertib ve vaz’ eyledi¤i fliflenin üzerine “Hâriçten istimal olunacakt›r” cümlesini tespit ederek, ilac› gönderdi. Zavall› Baron, hekimin tavsiye-i sâb›kas› üzerine deva yerine içti¤i mayi’le ilelebed hâbgâh-› fenaya yatm›fl, pek ziyade k›skand›¤› genç haremini rakibinin dest-i h›rs› ve tahassürüne b›rakm›flt›r! 165. Esad Pafla’n›n hanesine hücum edilmesi hususunu en ziyade teflvik ve Kral ile Kraliçe’yi i¤fal ü teflvîk edenler [aras›nda], Tiranl› Murad Bey Topdanî’nin ismi zikr olunuyordu. Avusturya Sefareti memurlar›ndan olub Kral[’a] ve Kraliçe’y[e] Arnavutça tedris eden Profesör Pekmezi dahi Esad Pafla aleyhinde müflarünileyhimây› tebrîde muvaffak olanlardan say›l›yordu. Hücumun vukû‘u gecesinde, bunlar[›n] birkaç defa saraya gidib geldikleri görülmüfl ve bu iki zat nasyonalistlerin hevesine ve Avusturya Sefareti’nin merzîsine tercüman olmufl olduklar› rivayeti kesb-i kuvvet eylemifl idi. Murad Bey Harb-i Umumî s›ras›nda Avusturya ordusuna iltihak ve hizmet etmifl ve bu s›fatla Avusturya ordusu Tiran’da iken gelib sekte-i kalbiye ile attan düflüb vefat etmifltir. 166. Bu babda tahkikât-› lâzime icras› iktiza etmek ile bir komisyon teflekkül etmifl ve Arnavutluk hükûmeti nam›na Umur-› Dâhiliye Müdürü Feyzi Bey Alizoti ve Baflvekalet Müsteflar› Ekrem Bey Vlora ve erkândan Luici Guragoki, ‹talya hükûmeti nam›na Sefaret Baflkatibi Marki dö Duraço ile Sefaret Ateflemiliteri Erkan-› Harb yüzbafl›lar›ndan Kont Andreoli ve Konsolato Tercüman› Daniska memur olmufllard›. Yap›lan tahkikatta Morikyo ile Kinigos’un eflk›ya ile teati-i iflârât ettiklerini müeyyid delâile destres olunamad›¤›ndan, bunlar›n tevkifi haks›z ve sefarete beyan-› teessüf olunmas› çaresiz görülerek ifle netice verilmifl idi! 167. Aliotti’nin me’luf oldu¤u bir meslek-i menfaatcuyâneye göre, Esad Pafla’n›n takviye-i mevkii ve Prens zu Wied’in izale-i hükûSüreyya Bey’in Notlar› 407 meti içün göstermifl oldu¤u tehâlük devletin arzusundan belki de fazla oldu¤u hükmedilirse de, bu vukuat› müteakib Avlonya’ya ‹talya asker ihraç etmifl oldu¤unu gördükten sonra flahsî ve hususî bir ihtirastan ziyade, cebrî ve siyasî bir maksad› takib eylemifl oldu¤unda tereddüt edilemez. 168. K›fllan›n piflgâh›nda müctemi münevverlerin bafl›nda Libohoval› Ayet Bey var idi. Esad Pafla’n›n hanesini muhasaraya giden müfreze ile beraber bulunmufl ve kap›y› dak[keden] ve eve duhul eden kendisi idi. Esad Pafla Ayet Bey’i görür görmez, - “Bu ne haldir?” diye sordu. Mir-i mumaileyh, - “Hükümdar›n emriyle sizi al›b memleket hâricine sevke memur olduk”lar›n› söyledi. “Etraf tamam›yla sar›lm›fl ve toplar›n istimaline emirler verilmifltir. Kendinizi beyhude yerde heder etmekte ve fazla telafl gösterib de silaha sar›lmakta mana yoktur. Tesliminizi çaresiz görüyorum” dedi ve onun üzerine ‹talya Sefareti’nden adamlar arad›. Ayet Bey hükûmetin infaz-› iradesine hâlisâne çal›flt›¤› derecede bir hadisenin vukuuna meydan vermemeye ve ez-her-cihet memleketin temin-i sükununa gayret eylemifltir. Esad Pafla bundan dolay› Ayet Bey’e büyük bir kin ü garaz ba¤lam›fl, son gününe kadar âsâr-› i¤birâr›n› göstermekten hâlî kalmam›flt›r! 169. Prens zu Wied’in Arnavutluk taht›na cülusunu mu‘lin yaz›lmas› kaideden olan mekâtib her hükümdara gönderildi¤i s›rada, gayet tazimkârâne tabirât ve vedad-âmiz beyanat ile Sultan Mehmed-i Hâmis’e dahi bir mektub yaz›lm›fl idi. Her hükûmetin hükümdar›, hatta aksâ-y› flarkta Japonya ‹mparatoru beyan-› tebrikât ve tesis-i münasebât etti¤i halde, ‹stanbul’dan hiçbir cevab gelmemifltir ve yaln›z bir tak›m propagandac›lar ‹flkodra’ya ve öteye beriye da¤›larak halk›m›z› idlâle çal›flm›flt›r! 170. Almanya Dâhiliye Nezareti’nden bir memur gelib, gönderilecek eflhâs›n asker fleklinde i‘zâm›na müsaade olunmayaca¤›n› ve amele tarz›nda giderlerse bir fley denilemeyece¤ini tebli¤ eyledi! 171. Malumdur ki, Arnavutluk hükûmeti bu iki devletin kefalet-i munzammesiyle onmilyon frank istikraz eylemifl idi. ‹talya ve Viyana bankalar›ndaki mevcut, bu paran›n bakiyesi idi. Hükûmet[in] bunlar›n tediyesince ne derece mecbur oldu¤unu bilemezsem de, hat›r›mda kald›¤›na göre Avusturya bankalar› hîn-i 408 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 hesapta tediyat› krona ve ‹talyanlar liretaya tahvil eylemifllerdi. Binaenaleyh, hükûmetimiz bu borcu vermekte mecbur ise, kronan›n ve liretan›n bugünkü te[ne]zzülünden istifade ederek hesab›n› kesmesi münasibdir, san›r›m. Bir de Draç Hükûmet Kona¤›’n›n saraya tahvili s›ras›nda inflaat u mefruflattan Viyana’da bir flirketin ikimilyon kron aras›nda? bir matlubu oldu¤unu, sefarete birçok müracaatlar›ndan biliyorum. Bu hesab›n nazar-› dikkatten dûr tutulmamas› ve evrak›n buldurulmas›yla cümlesinin tetkiki becâ oldu¤una kâilim! 172. O¤lum Ekrem Viyana seyahat› ve Avusturya ricâli mülakat› üzerine yazd›¤› muht›rada diyor ki: Baron Chlumecky ile Erkan-› Harbiye Reis-i Umumîsi Baron Konrad ile yemekte idik. Müflarünileyh Türkiya hakk›ndaki teveccüh-i hay›rhâhânesini ›zhar etti¤i s›rada, Balkan hükûmetlerine karfl› ma¤lub olmak ihtimali olmad›¤›n› dahi serdediyordu. Müflarünileyhin fikrince, - “‹talya Trablusgarb’› iflgale tasaddî etti¤i anda, Balkanlar’da statükonun muhafazas› esas›yla yap›lan uhûd u mevâsîke istinaden, ‹talya’y› son derece tazyik etmesi ve bu suretle kâffe-i mesâil-i muallakay› ve alelhusus Arnavutluk’a ait olan bütün tasavvurât-› siyasiyesini hall ü fasl etmesi laz›m idi. Arnavutluk’un en büyük düflman› ‹talya oldu¤unu bildi¤i içün, halen ve âtiyen ‹talya’n›n ihtirasât u metâmi‘ine nihayet vermesi ve hal ü zamandan bilistifade kendisinin nokta-i nazar›nca Adriyatik’te nüfuz u tefevvukunu temin eylemesi iktiza ederdi. Halbuki o f›rsat› fevt ettikten sonra, elyevm Balkan hükûmetlerinin açt›klar› ebvâb-› muhâsamaya Avusturya müdahaleye kalk›flsa, karfl›s›nda Rusya’y› bulaca¤›nda ve bir harb-i umumîye vesile verece¤inde flübhe yoktur (!)” dedi. Ekrem, - “Harb-i Umumî’nin sadamât›ndan Avusturya ne kadar mütezelzil ve mutazarr›r olmak ihtimali varsa, hükumât-› erbaan›n mübâfleret eyledikleri muharebenin netâyicinden de ol kadar hatarnâk bir mevkide kal›r. Türkiya Rumeli’den fekk-i rab›ta etti¤i anda, di¤er bir devletin dahi bu tarrâka-i izmihlal [ile] sahife-i hestîden silinmesi pek tabiî görülür” cevab›n› verdi. Süreyya Bey’in Notlar› 409 Konrad bir iflmizaz u teessürle bu kehanete mukabil - “ O devlet Avusturya devleti olsa gerektir!” dedi ve Arnavutlar›n ittihad-› millîsine delalet ü müsâraat etmekli¤imize ihtiyac-› azim oldu¤u ve Avusturya devleti her türlü müzahereti ibrâza âmâde olub, Arnavutluk’un teflkil-i hükûmet ve temin-i mevcudiyetine sâî olaca¤›n› söyledi. Müflarünileyhin Türkiya hakk›nda gösterdi¤i nikbinlikte Kont Berchtold ile beraber bütün Avusturya ricâl-i siyasiyesi (Muamelat-› fiarkiye Müdürü Mösyö Rappaport’tan mâadâ) ve hatta Avusturya efkâr-› umumiyesi dahi müflterek idi. Onlarca Türkiya ihrâz-› kemal-i zafer ve hükûmât-› erbaay› esas›ndan zîr ü zeber edece¤ine kâni idiler. fiu kadar ki, harbin mukaddemât› bu ümidin hilaf›nda oldu¤u görüldükten sonra, Kont Berchtold, - “Bu harb Arnavutluk içün bir felakettir. Zira Arnavutlar henüz haz›rlanmam›fl ve düflmanlar›na mukabele edecek kuvvet ve istiklale kabiliyet peyda etmemifltir. Bu harb Arnavutlar içün on sene sonra olmal› idi. Arnavutlar hukuku-› kavmiyelerini tamam›yla kaybetmese bile, k›smen zayiata u¤rayacaklard›r. Bunun içün bir irade-i milliye teflekkül etmeye muvaffak olurlarsa, Avusturya kendilerine yar u yaver olacakt›r” diyordu. Ve bunun üzerine, “Avlonya’da bir cemiyet-i kavmiyenin celb ü davet olunmas› laz›md›r. Bu mevcudiyet-i milliyeyi bir an evvel ibraza muvaffak olmazsak ve düvel-i muazzaman›n enzâr-› dikkatini celb u davet edecek bir mehâbet ü liyakat göstermezsek, Arnavutlar sahife-i alemden mahv u nâbûd olurlar” fikr ü emelini dermeyan ediyordu. ‹flte bu vasâyâ-y› malume üzerine, abd-i râk›mu’l-hurûf Avlonya’da bir cemiyet-i milliye teflkiline müsâraat ve bilcümle erbâb-› basiret ü kudreti davet ederek, bina-i istiklal-i millîmizin ilk temel tafl›n› koymufl olmakla müftehir ve yaln›z esbab-› mâniadan dolay› ikmal-i maslahata ve ref‘-i livâ-y› hürriyete muvaffak olamad›¤›m içün mâdâme’l-hayat müteessirim. Mevlâ-y› Müte‘âl bu binay› masûnü’l-indirâs, mâdâme’l-âlem pâyidâr ve kâffe-i efrâd-› milliyemizi cem‘ ü tevhid ile bir câmia-i sahiha-i milliye teflkiliyle cümlemizi bahtiyar buyursun. 17475. Aile-i hükümdârîye ait ve 5000 napolyon ile birçok zî-k›ymet mücevherat› muhtevî olan bir çanta bu s›rada ortadan nihan ol410 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 mufltur! Pek çok taharriyât u tahkikat icra olunmufl ise de izi bulunamam›fl, jandarma müstehâsesinin bunda dahi parma¤› oldu¤u zebân-zed-i s›¤âr u kibâr olmufltur. Meazâlik, Allahu a‘lemu bi’s-savâb.76 175. Devlet-i Osmaniyye’den müntekil bir hakk-› ahdi ile Avusturya’n›n Katolikleri himaye iddias›nda bulundu¤unu ‹talya hükûmeti biliyordu. Bu sebebden dolay› onlar da mütekâbilen ehl-i ‹slâm’› okflamak, her türlü vesâil ile bunlara temin-i meveddet etmek isterdi. Heyet-i sefaret Esad Pafla’y› kendilerince halis ü muhlis ve Avusturyal›lara karfl› muhas›m u muar›z sayd›klar› içün, unsur-› müslimin mihveri olmak üzere ellerine alma¤a lüzum görmüfl, Avusturya’n›n mültezimi s›fat›yla belledikleri Prens zu Wied’in aleyhinde sevk ü i¤râya çal›flm›fllard›r. Esad Pafla’n›n tenkili meselesini ayn› suretle ehl-i ‹slâm’a bir tecavüz ve Avusturyal›lardan müretteb olmak üzere ortaya sürmüfl vesâit-i müteaddide ile avam u hevâmm›n ikna‘›na gayret eylemifllerdir. Esad Pafla’n›n ifline el veren bu rekabet ve siyaset, alelhusus Müslimlerle Katoliklerin hakk-› himayesi gibi bir keyfiyeti temin maksad›na alet olaca¤›n› tahmin etmifl, Frans›zlar›n ve bi’n-nisbe S›rpl›lar›n kuca¤›na düflünceye kadar bu tarikten ayr›lmam›flt›r! 176. Hükümdar vapura râkib olur olmaz, herkes telafl ü endifleye düflmüfl, sefarethanelere mensub ve memur olanlar da iskeleye ko[fl]mufl idi. Yaln›z k›fllan›n üzerinde vaki bir tepecikte tabya olunan toplardan hal-i faaliyette bulunan ikisi o¤lum Ekrem Bey’in taht-› idaresinde bulunuyor, kemal-i fliddetle usâta karfl› istimal olunuyordu. Avusturya sefaret heyeti ve Ekrem’in akraba ve eviddâs› terk-i mevki ile vapurlardan birine iltica etmesini ihtar ettikleri halde, Ekrem ›s¤â etmemifl, mevkiini ve toplar›n suret-i idaresini b›rakmam›flt›r. Avusturya ‹mparatoru’nun, huzuruna kabulüm s›ras›nda, - “Ekrem Bey’in vatan›na karfl› icra eyledi¤i fedakârâne hizmetten dolay› beyan-› takdirat u tebrikat eylerim” demesi bu vakay› ihtar ve ima maksad›n› mutazamm›n idi. 177. Topçu Miralay› Morikiyo ‹talyal› Albanezdir. Debre ve havalisine fukarâ-y› ahaliye elbise ve edviye ve h›yâm ve et‘›me tevzi‘ etmek üzere Esad Pafla’n›n Draç’da kurdu¤u hükûmet zaman›nda ‹talya devleti göndermifl idi. Daha evvelce San Martino Skiro’yu SaSüreyya Bey’in Notlar› 411 lîb-i Ahmer [K›z›l Haç] nam›na Vasatî Arnavutluk’ta sevk ve memur eylemifl idi. Halk hakikaten ianeye muhtac ve her türlü esbab-› maifletten mahrum, aç ve bî-ilaç idi. Bunlar birçok muhtacîne ianeler îsâl ü tevzi eylemifllerse de, Arnavutlar ‹talyanlar›n serbest olarak memleketleri dahilinde geflt ü güzar etmelerini hofl görmezdi. Bundan dolay› Prens zu Wied’in hükûmeti tesis eder etmez, bunlar› flahsen her muhataradan kurtarmak ve ezhân-› umumiyeyi teskin ile cevelanlar›na nihayet vermek laz›m idi. Bu mümânaat cidden bir hüsn-i niyete ve siyasî bir mecburiyete müstenid oldu¤u halde, jandarma yüzbafl›s› Kastoldi ile Baron Aliotti, bu muameleyi ‹talya’ya karfl› nümayifl-i bedhâhâne tarz›nda telakki etmifl, Prens zu Wied’in aleyhinde bulunmak üzere esbab-› müfleddededen addeylemifllerdir. Miralay Morikiyo sefarethanede kalm›fl ve evvel ve âhir beyan olundu¤u vechile mekik gibi usât aras›na gidib gelmifltir. Muahharan bunlara iflaretler etti¤i meselesiyle itham olunarak, Hollandal› bir zâbitin refakat›yla sevk olunan jandarmalar taraf›ndan tevkif olunmufl ve art›k Kastoldi ile Aliotti küplere binmifltir. Miralay sefarethanede bulundukça, bir memur-› siyasî oldu¤una flübhe olmad›¤› evâmiri infaz ve icraya mecbur idi. Bu suretle usâta rehnümâ-y› flekavet olabilmesinde ihtimal var idi. Meazâlik, nas›l olsa sefaret en küçük vesâile atf-› ehemmiyet ederek mutlaka Prens zu Wied’in hükûmetine hâtime çekmeyi ve Arnavutluk’ta baflka bir siyaset takib etmeyi isterdi. Alelhusus Kastoldi[’nin] jandarma yüzbafl›l›¤›ndan sefarete kadar irtika etmesi, hep bu misillu cüz’iyyât› lüzumundan ziyade i‘zam edebilmesinden ileri gelmifl; entrikalarla terakkisini aram›flt›r. 178. Ergirili Rasim Efendi Hoca’n›n verdi¤i malumata göre, Akif Pafla Dâhiliye Naz›r› olur olmaz Rusumat Kolcusu Hac› Kortofl’u bir münasebetle gulâta göndermifl, onlarla bir mükâleme kap›s› açmak ve bu suretle bunlar› telif ü teskin etmek istemifl ise de, meczub u hayyâl ve mürettib-i ihtilal olan rüesâ-y› bed-faal müzakerata yanaflmaktan ibâ eylemifltir. 179. Viyana’da idim. Thomson’un haber-i irtihali vâs›l olur olmaz, taziyet içün Hollanda Sefaretine gittim. Sefir kim bilir ne suretle ald›¤› bir malumata ibtinâen Thomson’u Esad Pafla’n›n bir fedai412 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 si[nin] arkadan vurmufl oldu¤unu beyan ile katmerli teessüfler göstermifl idi. Halbuki Miralay arkadan de¤il, merdâne ve dilîrâne olarak gö¤sünden vurulmufl idi. Tashih-i fikrine çal›flt›m ise de, fart-› eleminden dolay› bir türlü kanaatyâb olamam›fl ve Esad Pafla’ya karfl› son derecede nefret beslemifl idi. Vazifesi u¤urunda ve Arnavutluk’un hizmetinde olarak terk-i hayat etmifl olan bu kahraman yürekli Thomson’un ailesine medyûn-› flükran olmas› laz›m gelen hükûmetimize müretteb olan bir vecibe-i hakflinâsâneyi edaya davet maksad›yla bu f›kray› derce lüzum gördüm. 180. Kuvâ-y› imdadiyenin tertibat-› harbiyesini Ergirili Besim Efendi Koka nam›nda bir binbafl› tertib etmifl idi. Birçok hâz›rînin rivayet-i sahihalar›na göre, bu adam›n ehliyet-i askeriyesi noksan ve f›traten cebân idi. Yan›nda bulunmufl olan iki cebel topunun cebhanesi kafi derecede iken, telafl›ndan bunlar› isti‘male bile emir vermemifl ve askerin bafl›nda bulunanlar her ne kadar kendisine müracaatla bunlardan istifade olunmas›n› teklif eylemifl ise de, bir türlü ikna edememifllerdir!! 181. Bu gönüllüler meyan›nda on dört yafl›nda bulunmufl olan o¤lum Safa dahi dâhil idi. Muhabbet-i vataniye ile cûfl u hurûfla gelen bu çocu¤u ne validesinin ibrâm u bükâs› ve ne de dostlar›m›z›n ›srar u ricas› hareketinden al›koymufl idi. Omuzuna ald›¤› bir tüfenk ile kofla kofla Sina tarikiyle Berat’a vâs›l olub hemflehrilerine iltihak etmifl ve yine arkadafllar›yla beraber Avlonya’ya avdet eylemifltir. 182. ‹smail Kemal Bey Yunanîlerle çarp›flmak ve hiç olmazsa buna sebebiyet vermek istemezdi. Efvâh-› umumiyede deverân eden rivayâta göre, Yunanîlerle uzlaflm›fl ve onlar›n tahattîlerinden emin olmufl idi. Fakat bu halin s›hhati varsa, zehâb› yanl›fl idi. Yunanlular kendileriyle bir itilaf akd etmifl veya bir guna tecavüz[d]e bulunamayacaklar›n› temin etmifl olduklar› farz olunsa bile, Arnavutluk’un cenub cihetlerini tamam›yla hâk ile yeksân etmifl, hiçbir vaad u ahitlerini tutmam›fllard›. Yunan Kral› I. Jorj [Georgios]’un Selanik’te bir suret-i feciada terk-i hayat etmesi77 üzerine Kral Kostantin ve Reis-i Vükelâ Mösyö Venizelos’a çekti¤i iki k›ta telgrafnamenin bir-iki tabiri, itilaf› müeyyid oldu¤u rivayetini tevlîd etmifl ve ol zaman birçok güftugûya sebebiyet vermifl idi. Tarih-i millîmize mal olmak maksad›yla müflarünileyhin çekti¤i mezkur telgrafnamelerin asl› mahfuz ve suretleri zeyl-i kitabda 5 numara taht›nda mukayyed ü mesturdur. Sahife… Süreyya Bey’in Notlar› 413 183. Bu hârik-i hâilin mahv u nâbûd eyledi¤i âsâr-› nâdire meyan›nda ve fieyh Hasan Tekkesi’nde vaki kütübhanede, ceddim Avlonyal› merhum ‹brahim Pafla’n›n terk ü vakf etmifl oldu¤u kütüb-i kemtere ve mutebere ve tekke derûnunda birçok elviye-i semeniye var idi. 184. Muhacirîn-i merkumeye muavenet eden ve Arnavutlar›n lehinde birçok neflriyat-› hay›rhâhâne ile Avrupa’n›n meyl ü teveccühünü ve nazar-› insaf u dikkatini celbe muvaffak olan Münihli Barones Goden’in nam-› vâcibü’l-ihtirâm›n› flurac›kta zikr ü yâd etmeyi bir vazife-i kadirflinasâne sayar›m. Mumaileyhâ fart-› cûfliflle 1300 altun toplam›fl, bizzat muhacirîne tevzi etmifl ve hastagâna bakm›flt›r. Avlonya’ya vürûd etti¤i gün, Prens zu Wied dahi muhacirlere 1000 altun ihsan eylemifltir. Taraf›m›zdan da üç yüz kâse bu¤day ile bir miktar para verilmifltir. Fakat ‹talyanlar Avlonya’y› istila eder etmez, husemâm›z gerek taraf›m›zdan ve gerekse Barones Goden’den verilen bu ianeleri, Avusturyal›lardan al›nm›fl ve ‹talyanlar›n aleyhinde bulundurmak [üzere] muhacirîne verilmifl bir iane oldu¤unu azv u iftira ve ‹talyal›lar› aleyhimizde bir kat daha tahrik ü i¤vâ etmifl, tefldid-i cezam›za yol bulmufllard›r!! 78 186 . Prenk Doda Pafla Prenk Doda Pafla Mirdital›lar›n rükn-i rekîni, asîl ve kadîm bir ailenin fer’-i güzînidir. Da¤îlere has olan kamet-i bülend ve lehçe-i dilpesend ile her yerde kendisini tanat›r, fetanet-i fikriyesiyle bulundu¤u mevkiyi flenlendirir, zat›n› lay›k› vechile sayd›r›rd›. Edebiyat-› garbiye ve muafleret-i medeniyeye oldukça vâk›f ve ahvâl-i alemi müdrik ü arif idi. Müdaheneyi sevmez, kimseye itimad etmezdi. Ciddiyâttan ziyade flathiyât› sever, Türkçe ve Frans›zca ve ‹talyancay› okur, söylerdi. Daima flen ü flat›r ve bahs ü münazaraya kâdir idi. Ekseriya latife tarz›nda irad etti¤i nükteler ol kadar müessir idi ki, bin türlü tenkidât ve tafsilat o manay› ifham etmeye kafi de¤il idi. ‹smail Kemal Bey ile aras› hofl oldu¤u gibi, Esad Pafla’ya dahi muar›z görünmezdi. Fakat her ikisini sevmez, Arnavutluk içün muz›r gördü¤ünü ketm etmezdi. Prens zu Wied’in sofras›nda üçü hâz›r iken, Prens’e hitaben söyledi¤i baz› flathiyât meyan›nda, - “Arnavutluk’u ›slah ve idare etmek azminde isek, f›rsattan bilistifade üçümüzün (yani ‹smail Kemal Bey’le Esad Pafla’n›n ve 414 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 kendisinin) vücudunu kald›r. Çünkü üçümüzden kang›m›z sa¤ kalsa, sana ve Arnavutluk’a rahat vermez” demifl idi. Müflarünileyhimâ bu latifeden hoflnud olmad›klar› halde sükûta mecbur olmufllard›. Fransa muharrirlerinden Jak Burkark ahîren neflr etti¤i bir eserinde diyor ki, Prenk Doda Pafla kavi bir vücuda malik ve keskin bir zekaya sahib, Urufl rahibinin nüfuzuna ma¤lub ve büyük bir rol çevirmekten aciz idi! ‹smail Kemal servet-i flahsiyeden muarrâ olmakla beraber, zahirde bir nüfuzu hâiz, muktedir bir diplomat, irfan u kemali zahir ve Avrupa siyasetine pek ziyade vâk›f ve bir idare-i garbiye tesisine ra¤›b idi. Fakat ‹stanbul’da ald›¤› itiyâdât-› seyyienin taht-› tesirinde idi. Esad Pafla’ya gelince, bünyesi sa¤lam ve gösteriflli ve faal ve gayetle zeki idi. fiu kadar ki, malumat-› garbiyece cahil, israf ve sefahate mâil, sahib-i servet ve harîs-i flöhret, fezâyihe düflkün, rahm u insaf› olmayan bir feodal idi. ‹flkodra muhasaras› ve onun Karada¤l›lara terk ü teslimi meselesi kendisine Arnavutluk’ta birçok husemâ peyda ettirmifl idi. Meslek-i siyasîde gayetle mülevven ve Harb-i Umumîde itilaf grubuna dahil idi. Bununla beraber, memleketin teflettüt ü inkisâm›na r›za vermifl ve yaln›z Vasatî Arnavutluk idaresini kendi flahs›nda cem‘ ü temine hasr-› nazar etmifl ve Londra Muahedesiyle ve Tittoni ile Venizelos aras›nda mün‘akid mukavele ile bu k›tay› zîr-i hükmünde tutmakla iktifa etmifltir. Prenk Pafla Kastamonu’da menfiyyen bulunmufl, birçok sene âlâm-› gurbet çekmifltir. Fakat hiçbir vakit mezâhim-i hayattan flikayet etmemifltir. Devlet-i Osmaniyye’den nâil oldu¤u merâtibi kendisine fleref sayar, bafl›nda daima k›rm›z› fesini muhafaza ederdi. ‹flkodra’da ve Harb-i Umumî s›ras›nda ziyaretine giden bir Avusturyal› miralay ile bir Macar binbafl›s› k›yafet-i Osmaniyyesine iliflmek istemifl idi. O da bi’l-münasebe harbin safahat-› müstakbelesinden bahis açm›fl ve Binbafl›’ya hitaben, - “Macarlar›n ne maksatla harbe ifltirak ettiklerini anlayamam! Almanyal›lar kazan›rlarsa Avusturyal›lar Macarlar› ezecek ve Almanlar ma¤lub olurlarsa Macarlar mevcudiyet-i milliye ve mülkiyelerini muhafazadan aciz kalacakt›r” demifl idi. Süreyya Bey’in Notlar› 415 Memleketimizin hüsn-i istikbalinden ve mezâhib-i selâse ricâlinin tevhid-i âmâlinden emin de¤il idi. Bu sebebden dolay› Arnavutluk’ta bir memuriyet-i mühimme kabul etmekten mütereddid ve h›rs u ikbalden mütebâid idi. Ba’de’l-mütareke vatandafllar›n›n dane-i ihanetiyle ¤îleten terk-i hayat eden müflarünileyh, egerçi Arnavutluk’a de¤erli bir hizmette bulunmam›fl ise de, fikr ü emeli hayra mâil, âkil ve kamil bir hay›rhâh-› bî-muadil idi. Kastamonu’dan halâs›na ve ‹stanbul’a geldi¤i zaman maaflât-› müterâkimesini tesviye etmeye delaletimden dolay› abd-i acize minnettar, sevdi¤ine cidden fedakâr, Arnavut yürekli bir merd-i vefa-fliar idi. 187. Faz›l Pafla Topdanî Faz›l Pafla bir flecere-i asîlenin a¤sân›ndan, bu zamanede Arnavutluk’un erkân›ndand›r. Mekteb-i Harbiye’de yirmi seneden ziyade edebiyat muallimli¤i etmifl, Divan-› Harb-i Askerî’de senelerce müddeî-i umumî muavinli¤inde bulunmufltur. Bu hengâmelerde nefyolunan talebe devr-i Meflrutiyet’te avdet etmifl olmalar›yla beraber kendisine taarruzda bulunmufl, meratib ü menakibinden tecridine flahit olmufllard›r. Arnavutluk’ta sitân-› lisan›yla rahmdar olanlar çok idi. Fakat Esad Pafla’dan gayr› say›l› bir hasm-i eleddi?79 yok idi. ‹ki kere mebus olmak istedi. ‹kisinde dahi Esad Pafla muar›z ç›kt›. Fart-› fetanetiyle ve kemal-i talâkatiyle beraber, etvâr›nda ›tt›rads›z idi. Mehâfil-i ehibbâda kah müfrit bir mülayemetle latifegû idi ve kah bilâ-sebeb arbedecû idi. Muzayakas›ndan bahis ile daima melûl ve taharrî-i esbab-› yasa‘la79 meflgul görünüyordu. Bu suretle ekseriya izzetinefsini haleldar eder, birçok zillet ü meflakkat çekerdi. Dakâik-i siyasiyeyi müdrik ve aleddevam baziçe-i evraka münhemik idi. fiathiyat› ciddiyata tercih eder, âmâl ü akvâlini daima o vadide takib eylerdi. Faz›l Pafla Viyana’da idi. Birçok Arnavut gurbetzedelerle Viyana’da vaki Vayserhan80 nam›nda bir otelin taamhanesinde her gece ictima ederlerdi. Mutad› vechile Faz›l Pafla her fleyden aç›kça bahseder, her türlü hadisattan bir tavr-› lâkaydî ile bir hisse-i flahsiye ifraz etmek istiyordu. Dük D’Urach’›n intihab›ndan meyus olanlar meyan›nda Faz›l Pafla da mevcud idi ve yine ikinci bir namzedi arayanlar aras›nda idi. Romanya Sefareti Ataflemiliteri 416 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Le Major [Binbafl›] George Eremie, Faz›l Pafla ve rüfekâs›yla ekseriya birleflir, o da bunlar›n sohbetlerine kar›fl›rd›. Arnavutluk tac ü taht› henüz münhal idi.81 Faz›l Pafla mumaileyhe bir cemile göstermek üzere, Arnavutluk hükümdarl›¤› içün bir Romanya prensinin intihab› takarrur ederse, Arnavutlar[›n] kemal-i flevk ü flâdi ile bunu kabul edeceklerini söyledi. Ataflemiliter bu bahsi dikkatle dinledi ve lâ ve neam bir cevab vermedi. Viyana’da Romanya Sefareti Baflkatibi olub Romanya Baflvekili Karl’›n mahdumu Mösyö Aleksander Jan Karp’e kîl ü kâli hikaye etmifl olmal› ki, o da ertesi gün ataflemiliter ile beraber otelin restoran›na geldi ve Arnavutlar›n sohbetine kar›flt›. Faz›l Pafla yine Arnavutluk hükümdarl›¤› meselesini mevzuibahis etmifl, bir Romanya prensinin intihab› arzusunu göstermifltir. Mösyö Karp Faz›l Pafla’y› ve yan›ndaki zevât› birer birer istizah etmifl ve cümlesinin onunla [hemfikir] olub olmad›¤›n› sormufltur. Cevab-› muvaf›k ald›ktan sonra, Mösyö Karp veda etmifltir, gitmifltir. Bir-iki defa Faz›l Pafla ile görüfltükten ve bu bahis üzerine istedi¤i izahat› ald›ktan sonra, Mösyö Karp hülasa-i mükâlemât› bilvas›ta Bükrefl saray-› hükümdarîsine arz eylemifl ve ald›¤› emir üzerine Arnavutlarla daha ciddî bir suretle müzakerâta giriflmifltir. Birçok defa teati olunan mükalemât›n neticesinde, sinn-i rüfld ü bülu¤a ermifl Veliahd Prens Ferdinand’dan gayr› Romanya hanedan-› hükümranîsi meyan›nda sezavar-› tac ü taht bir prens olmad›¤›ndan ve Romanya devleti Balkanlar’›n en mühim ve mutena bir mevkiinde bulunan Arnavutluk k›tas› üzerinde tesis-i münasebât etmek arzusunda bulundu¤undan, Kraliçe Elizabeth’in ye¤eni olub müflarünileyha taraf›ndan intihab› iltizam olunan Prens zu Wied’in namzetli¤i ortaya ç›kar›lm›fl ve Romanya’da Avusturya sefiri olub pek büyük bir nüfuza malik olan Kont Cernin’e evvela kraliçenin ve sonra hükûmetin bu temennisi dermeyan olunarak, müflarünileyhin dahi buna muvafakat› munzam olmakla, keyfiyet Viyana’ya bildirilmifl idi. Fakat bu müzakerât-› siyasiyeye bir taraftan devam olundu¤u s›rada, Kraliçe Elizabeth’in talimat›yla ataflemiliterle Mösyö Karp Faz›l Pafla’y› ve baz› yârân›n› al›b Sinaia’da vaki Kasr-› S›fuya’ya82 gelmifllerdir. Sarayda Kral fiarl’›n huzuruna ç›kt›lar ve o gece flereflerine verilen bir ziyafetle saray erkan› bunlar hakk›nda birçok ihtiSüreyya Bey’in Notlar› 417 ramatta bulundular. Ba‘de’t-ta‘am suret-i hususiyede Mirliva Faz›l Pafla Kral’›n huzuruna kabul olundular. Ve bu suretle Prens zu Wied’in namzet olarak Avusturya’ya teklif olunmas›na karar verdiler. Fakat Faz›l Pafla saraydan ayr›ld›¤› ve Viyana’ya müteheyyî-i azimet oldu¤u bir saatte kendisiyle arkadafllar› nam›na 40.000 frank harc›rah istemifl ve Kral fiarl ise bu pazarl›¤a yanaflmaktan ictinab etmifl. Kraliçe Elizabeth derhal taleb-i vakiden haberdar edilmifl ve bu heyet-i vârideye Viyana’da verilen 25.000 franka zamimeten daha ol kadar para verilmesine emr ü i‘tâ eylemifltir. Bükrefl’ten Kont Cernin‘in ifl‘ârât› ve Viyana Sefiri Mösyö Mavrokordato’nun tebli¤at› üzerine Ballplatz Prens zu Wied’in namzedli¤ini kabul etmifl ve birkaç gün sonra Romanya Veliahd› Prens Ferdinand’›n büyük biraderi Wilhelm de Hohenzollern’den Viyana’ya muvasalat ve ikmal-i maslahat eylemekle Ballplatz Prens zu Wied’i Arnavutluk taht›na namzed olarak Londra Konferans›na teklif etmifltir. O s›rada Viyana’da Krayh otelinde idim. Bir gün otelin kap›s›n› ihata eden camekanda bulunuyordum. Saat befl raddelerinde saray-› imparatorî arabalar›ndan biri otel kap›s›n›n önünde tevakkuf eyledi. Dikkatle bakt›m; ‹mparator’un çehre-i herem-residesini tanad›m. Arabadan genç bir yaver ç›kt› ve bir ziyaret varakas›n› otelin kap›c›s›na verib, araba otelden ayr›ld›. Kap›c›ya sordum. Otelde misafir olan Prens Wilhelm du Hohenzollern’e bizzat ‹mparator hazretlerinin kart b›rakm›fl oldu¤u cevab›n› ald›m. Akflam saray-› hükümdarîde verilen ziyafette bulunmak üzere, Prens elbise-i resmiyesini lâbis olarak önümden geçti. Ertesi sabah Hâriciye Nezareti erkan›ndan Mösyö Rappaport’a mülaki oldu¤umda, isim tayin etmeksizin kariben Arnavutluk Prensi’ne takdim olunaca¤› söyledi. Halbuki o gün veliaht›n üveyi validesi Arflidüfles Marya Tereza beni ö¤leyin yeme¤e davet etmifl ve yine Dük D’Urach’›n intihab›ndan bahis ile Stuttgart’a gidib görüflmekli¤imi rica eylemifl idi. Bu davet ü niyetten ne suretle haberdar oldu¤unu bilemedi¤im Kont Berchtold akflam üstü beni telefonla ça¤›rm›fl ve Stuttgart’a azimetten fera¤atimi temenni etmek ile beraber, müdahale-i vâk›as›ndan Arflidüfles’e malumat vermemekli¤imi hassaten ihtar u temenni eyledi. Arflidüfles’in hat›r›na mürâât›m halinde flahsî bir hiss-i hürmete 418 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ma¤lub olaca¤›m› ve Hâriciye Naz›r›n›n infaz-› emeli ise, memleketçe calib-i fevâid olaca¤›n› düflünerek Stuttgart’a gitmekten sarf-› nazar eyledim. Üç gün sonra müflarünileyha tekrar beni davet eyledi ve adem-i hareketin müstenid oldu¤u mecburiyete âgâh oldu¤unu anlatt›. Viyana’ya gelen ve mütenekkiren Mösyö Siemens’in hanesinde misafir bulunan Dük D’Urach ile görüflmekli¤imi rica etmek ile gidib müflarünileyhi gördüm. Faz›l Pafla bihakk›n nüktedan ve sahib-i zeka ve irfan idi. Her cümlenin mana-y› hakikîsini anlar, cevab-› savab›n› haz›rlard›. ‹talya henüz Harb-i Âlemflumule ifltirak etmezden birkaç gün evvel ‹smail Kemal Bey ‹talya’dan ç›kar›lm›fl, Viyana’ya gelmifl idi. Bi’t-tab‘, Faz›l Pafla ile yârân› müflarünileyhin daire-i ülfetinde yer tutmufltu. Ballplatz ‹talya’ya bir sermaye-i flikayet vermemek zu‘muyla ‹smail Kemal Bey’in Viyana’da temdid-i ikametine raz› de¤il idi. Bir gün Kont Berchtold beni istedi ve bir münasebetle ‹smail Bey’in tesrî‘-i azimeti yolunda bir çare taharrîsini rica eyledi. Müflarünileyhe karfl› borçlu oldu¤um bir hürmeti nakisedar etmemek içün bu tavassuttan istinkaf etmek istedim ise de, Kont teklifinde ›srar etti. O gün ‹smail Bey otele gelib beni ziyaret ve Faz›l Pafla dahi kendisine refakat eyledi. Havaî bir musâhabeden sonra ‹smail Bey kalkt›. Veda edece¤i s›rada ne vakit hareket edece¤ini mütecâhilâne bir tav›r ile sual eder etmez, Faz›l Pafla sualimin nüktesini anlad›. “Vay bizi kovuyorlar” diye flemâtet-engiz ve müflatemet-hayyiz naralarla ‹smail Bey’e de dehflet verdi. Müflarünileyh biraz telafl etmekle beraber biraz sonra beni görmek arzusunda oldu¤unu söyledi. Viyana’daki hesaplar›n› tesviye etmek ve Fransa’ya gidebilmek üzere 30.000 krona muhtac oldu¤unu beyan ile delaletimi arad›. Matlubu o gün is‘af olunarak, ertesi günü müflarünileyh hareket eyledi. Faz›l Pafla bu hal ve sualin kendisine taalluku olmad›¤›n› bildi¤i halde, f›rsattan bilistifade Mösyö Rappaport’a yazd›¤› fliddetli bir tehditname üzerine, o da külliyetli bir harc›rah alarak ‹sviçre’ye rehberâh-› azimet oldu. Oralarda mütenevvi idbar u ikbal devreleri aras›nda eyyâmgüzâr iken, 1917 senesinde sekte-i kalbiye ile Trefua’da? terk-i hayat eyledi. ‹leride Arnavutluk’a naklolunmak üzere tabutu umuma ait mezaristan›n bir mahall-i münasibinde b›rak›ld›. Fakat ald›¤›m Süreyya Bey’in Notlar› 419 malumata göre biraderi Fuad Bey cenazeyi vakt ü zaman›yla alabilmeye muvaffak olamad›¤›ndan sanduk ortadan nihan ve müflarünileyhin ruh-› berfütûhu mütevârî-i cây-› gufran olub gitti (Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsi’aten). 188. Uyuflmak cihetini iltizam edenler bu h[t]âife-i bâ¤iyeyi binlerce fedaiden mürekkeb bir ordu fleklinde tasvir ü i‘zâm etmifllerdi! 189. Osman Efendi Hac› h›rs-› ifltihar ile her hadiseye piflva, temyiz-i nik ve beden-i bîperva, baht› kavi, hilye-i irfandan tehî, etvâr-› avamfirîbânesiyle köylü makulesi adamlar› ikna ve itmâa muktedir bir adamd›r. ‹tiyad›na ma¤lub olarak kabul eyledi¤i bu vazifeden dolay› kendisini tenkit edenler vard›r. Fakat hakku’l-insaf muhakeme olunursa ve her hal keffe-i tedkikten geçirilirse, bunun mevki-i mutasarr›fîyi iflgal etmesi memlekete az çok faidesi olmufl ve fenal›k yaln›z flahsî olarak eflk›yaya tebaiyet zilletini kabul etmesi noktas›na inhisar etmifl olur, san›r›m! 190. Karada¤l›lar Avusturyal›lar›n ‹flkodra’ya pây-endaz-› istila olduklar› günden bir gün evvel fiingin’e inmifl ve fakat ‹flkodra’da zalimane bir idare ile pek fena hat›ralar b›rakm›fllard›r. Esad Pafla’n›n ihtar u ›srar›yla ‹flkodra’da bulunmufl olan Elbasanl› Akif Pafla’y›, Ergirili Feyzi Bey Alizoti ve daha on befl kadar zevât› Podgoriçe’ye nefy ü iclâ etmifl, bunlara hassaten pek çok eziyetler çektirmifllerdir. Avusturyal›lar Podgoriçe’ye girer iken kral›n emriyle silah tafl›ma¤a mezun olan bu menfîler meyan›nda bulunan ‹sa A¤a Boletin ile rüfekâs›n›n silahlar›n› Karada¤l›lar cebren alma¤a k›yam etmifllerdi. Bu biçareler[in] zaman ve mekan itibariyle pek tehlikeli gördükleri bu teklif-i anîfe itaat etmediklerini vesile sayarak, Karada¤l›lar alçakças›na bunlar›n üzerine atefl etmifl; düflman-› canlar› olan Avusturyal›lar› unutub bu zavall›lar›n hayat›na kasdeylemifllerdir. ‹sa A¤a Boletin pek çok hadisatta isbat-› hamiyet ve ›zhar-› lâzime-i kavmiyet etmifl, alelhusus ‹smail Kemal Bey Avlonya’da alem-i millîyi küflad eyledi¤i gün bunun ve rüfekâs›n›n besaletine güvenmifl, kahraman yürekli ciddî bir vatanperver idi. Sahîfe-i mefâhirimizde nik nâm› yad olunma¤a lay›k ve gufrân-› ilahîye müstehak bir vefa-fliar idi. (Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsi‘aten). 191. Suret-i mahsusada vukubulan tahkikat›ma göre, Hasan Bey bu mektubu al›r almaz mündericat›ndan bahisle ifli Prifltineli Hoca 420 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Prifltineli Hoca Kadri Kadri Efendi’ye açm›fl ve o da tarz-› ifl‘âr› anlamak ve ona göre rey vermek üzere mektubu aynen görmeye lüzum göstermifl idi. Hasan Bey mektubu cebinden ç›kard›, verdi. Kadri Efendi bir tarassuta mahal kalmamak fikriyle mektubu cebine koydu. Bunun üzerine biraderi bu mektubu hafiyyen afl›rm›fl, Esad Pafla’ya göndermifltir!! Kadri Efendi bunu anlad›¤› anda biraderine lanethân olmufl, bâr-i flinar ile ezilib kalm›fl idi. Kadri evimde dört seneden ziyade eyyâmgüzâr olmufl idi. Ahlâk-› fâz›lânesine ve f›trat-› zekiyesine flahidim. Medrese tahsilini ikmal ve Hukuk Mektebi’nden birinci derece diploma istihsal etmeye muvaffak olmufl erbâb-› irfan u kemalden idi. ‹stanbul’da bulundu¤u s›rada zavall› verem-i azme mübtela idi. ‹stanbul’un meflâhir-i et›bbâs›n› defaatle toplad›m, muayene ettirdim. Bir kere ameliyat yapt›rd›m ise de, flifayâb olamad›¤›ndan müttefikan et›bbâ aya¤›n›n kesilmesine lüzum göstermifllerdi. R›zas›n› ald›ktan sonra en mahir operatörler eliyle bu ameliyat-› elîme yapt›r›lm›fl, hayat› kurtar›lm›flt›. Müflarünileyh bundan müteezzî idi. Fakat faaliyet-i dima¤iyesini, tefekkürat-› ilmiyesini katiyen nakisedar etmemekle müteselli idi. Bir müddet sonra telif etmifl oldu¤um Fitret-i ‹slâm [Fitretü’l‹slâm]’› Fatih’te bulunan talebe-i uluma istinsah ettirmekle Süreyya Bey’in Notlar› 421 müttehem tutulmufl; kendisi Tokat’a iclâ ve kitab›m müsadere olunmufl idi. Y›ld›z Saray›’na müracaatla bizzat padiflaha yazd›¤›m bir arizada, kitab›n mesuliyeti münhas›ran bana ait ve bir tak›m zevât-› masumenin cezadîde olmalar› adalete mu¤ayir oldu¤unu arz etmekli¤im üzerine Hoca Kadri Efendi’ye 150 lira ihsan ve karîben mazhar-› afv olaca¤› bana tebli¤ ü beyan k›l›nm›fl idi. Fakat Rumeli Kazaskeri Mahmud Kamil Efendi nam›nda bir yoz “Kitab› yazan da, okuyan da kafirdir” diye fetvas›n› Hünkâr’a gönderdi¤i içün Hoca’n›n afv› tehir olunmufl idi. Buna binaen Reji merkez-i idaresine evvelen 1500 ve sonra 2000 kurufl maaflla [T]okat Reji Müdiriyetine dava vekili tayin ettirdim. Devr-i Meflrutiyet’te ayn› maaflla Samsun’a nakl olunmufl, refah-› hal ile geçinmifl iken Arnavutluk’a avdete hevesnâk olmufl idi. Muharebe-i Umumiye s›ras›nda ‹flkodra’da pek elîm bir zaruret çekmifl ve dava vekaletiyle kifaf-› nefse çal›flm›fl idi. Bilahare Debre mebuslu¤uyla âlem-i siyasete girmifl, iki kere Adliye Nezareti’ni ihraz etmifl, fezâil ü kemalat›yla müflârün bi’lbenân olmufl idi. 1924 senesinde hastal›¤› nüksederek rahmet-i Rahman’a kavuflmufl, ailesini derd-i ihtiyac içinde ve hükûmetimizin zîr-i himayesinde b›rakm›flt›r. Ulum-› flettada yekta, takrir ve inflada bîhemta idi. ‹çtihad-› siyasiyesinde ifratperver, havali-i müstevliye üzerinde bast-› yed-i satvet etmekli¤imize mus›r idi. Hoca’n›n nazariyesince Kosova istirdad olunmad›kça Arnavutluk’un yaflamas› mümkünsüz idi. Ya Kosova’y› almal› veyahut bu yolda yok olmal›. Bu sebebden dolay› muhafazakârân›n itirazat u flikayat›na maruz ve onlar nazar›nda fikr ü mesle¤inde mütelevvin olmakla medhul idi (Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsi’aten). 192. Tafsilat-› mütemmime ile bu babda Avusturya konsolosunun yazd›¤› mektub-› mahsus zeyl-i kitabda 1 rakam›yla mündericdir! Avlonya mutasarr›fl›¤›nda bulunmufl olan Osman Efendi’nin ahîren vukubulan ifflaat›na göre, Esad Pafla[’n›n] vusul ü duhulünü telgrafla men eyledi¤i eflhâs meyan›nda o¤lum Ekrem ve büyük kerimem ile râk›mul-hurûf dahil idi! Ekrem[’in], leylen hanesine at›lm›fl olan toplar›n bafl›nda bulunmufl oldu¤unu her hakikate [muhalif] olarak zu‘m etti¤i içün [Esad Pafla’n›n] hedef-i husumeti oldu¤unu biliyordum. Fakat k›z›m›n neden dolay› bu 422 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 cezaya seza görüldü¤ünü anlayamam›flt›m. Muahharan sordum ve anlad›m ki, Pafla Draç’dan matruden Napoli’ye geldi¤i s›rada, ilmü’l-keffe az çok vukufu bulunan kerimeme bir gün elini uzatm›fl, bafl›na gelecek vakalar› sormufl idi. K›z›m birçok ratb u yabis fleyler söyledikten sonra tevakkuf eyledi ve sözünü kesti. Pafla ›srar ile ne gördü¤ünü sordu. K›z da büyük büyük ikballere mazhariyetinden sonra iki kurflun ile telef olaca¤›n› söylemifl; azim bir telehhüf ile Pafla elini çekmifl idi. Bu fal-› fler, anlafl›lan Pafla’ya pek ziyade su-i tesir etmifl; k›za garez ba¤lam›fl, o emri vermifl idi. Meazâlik, ibretbahfl-› ukûldür ki, Paris’te Continental Oteli’nin kap›s›nda iki kurflun ile vurulmufl, kehanet hakikat suretinde tecelli etmifl, cerâ mâ cerâ ve ceffe’l-kalem83 s›rr› hüveyda olmufltur. 193. Bu icraat 8 Kanun›evvel 1914’de cereyan ediyordu. Kâbil-i inkar de¤ildir ki, Esad Pafla memurlar tayin eyledi¤i zaman milletin saadetini, memleketin selametini temin edebilecek zekalar ashab›n› aramazd›! Kendisine hassaten hizmet edecek, her türlü mezalimine alet olacak adamlar intihab eylerdi. Halbuki bu zevât-› müntahabenin ekserisi Pafla’n›n aleyhinde hayk›ranlardan iken, ser-i kârda bulunmak hevesine ve birkaç kuruflluk ulufenin cazibe-i dilgirine dayanamam›fl, hükûmet-i milliyeyi deviren kuvây› ecnebiye ile teflkil-i hükm ü nüfuz eden bir mütegallibin hizmetkâr› olmaktan çekinmemifllerdir. Bellidir ki, tefessüh etmifl bir muhit içinde milleti taht-› inhisarlar›na almak daiyesinde bulunan bu zevât daima tali‘in cereyan›na teslim-i nefs ü emel etmifl ve her yapt›klar›n› mahz-› hamiyet saym›fllard›r! Tereddiyat-› ahlâka bir numune-i ibret olmak üzere bast u temhide lüzum gördüm ki, bu fiero Emin A¤a niâm-› nâmütenahi ile senelerce evlerimizde bulunmufl, bu sayede servet ü yesar›n› kat kat artt›rm›fl iken, evvela usâta sonra Esad Pafla’ya ve daha sonra ‹talyan polisi heyetine yanaflarak bizleri, dostlar›m›z› müteellim edecek flikayetler ve iftiralar tertibiyle kimimizin iclâs›na, kimimizin tevkif u ezas›na sebeb-i müstakil olmufl idi. O¤lu A¤o’yu sekiz-on yafl›nda iken o¤lum Ekrem maarif-i umumiyesini deruhde etmek flart›yla Viyana’ya göndermifl, evvelen Albani[s]ches Convict84 ve sonra Kremsmünster Ziraat Mektebi’ne koymufl, adam etmeye çal›flm›fl iken, babas›na peyrev olan bu genç dahi vadi-i h›sâma saparak malen ve kemalen kendilerine Süreyya Bey’in Notlar› 423 edilen bunca iyiliklere küfran-› nimet ile mukabele etmifllerdir. “Velâ yelidü minhüm illâ fâciran keffâra”85 sözü bunlar hakk›nda tecelli eylemifltir!! 194. Hayret ve nefret edilecek bir fley var ise, o da Esad Pafla’n›n bu i¤tisâbâta cüreti de¤il, kendisine ve harekât-› flekavetkârânesine muin ü müflterik olmakta olan ‹talyan sefiri Baron Aliotti’nin hükûmetini ikna ile koca bir Hâriciye Nezareti’ni ve naz›r›n› vas›ta-i zulm u i¤tisâb edebilmifltir. Bunun delili zîrde muharr[er] [‹talyanca] telgrafnamelerin suretidir: Roma 20/1/1915 No. 1338:58:8:25. Müfid Bey Libohova, via Caracciolo 11, Napoli. 300. E¤er 570 .000 frank tutar›ndaki mebla¤ al›nmazsa, bu ay›n 21’inde Esad Pafla’n›n, Prens Wied’in mobilyas›n›n kendisine ait oldu¤unu düflünece¤ini kardefliniz Ekrem Bey hazretlerine söylemenizi rica ediyorum. Esad Pafla’dan yeniden bir uzatma alabilmemiz mümkün görünmüyor. ‹mza: Sonnino* Müfid Bey’in Cevab›: Napoli 21/1/1915 No. 3181:78:7:15 D›fliflleri Bakan› Sonnino Hazretlerine-Roma Hazretlerinizin telgraf› al›nd›. Kardeflim Prens Yaveri Binbafl› Ekrem Libohova flu anda Neu Wied’de Ekselans’la beraber. Önümüzdeki yirmi dört saat telgrafla bile olsa Ekselans Prens’le yaz›flamayaca¤›m. Telgrafta sözü edilen Esad Pafla’n›n taleb etti¤i tazminat›n ondan al›nabilece¤ini kabul edebilir. ‹mza: Müfid Libohova 195. Korfu’da mahkeme taraf›ndan aç›l›b muhteviyat› sat›lan alt› sand›k eflya meyan›nda bir adet zer ü sim ile müzeyyen küçük b›çak taraf›m›zdan mübayaa olunmufl, el’ân yan›mda kalm›flt›r. 196. Bu b›çaklar› 57.000 Osmanl› altunuyla ve 1.700.000 dinarl›k tahvilat ile beraber Dersaadet’te vaki Credit Lyonnaise bankas›nda * ‹talyanca metinlerin çevirisini yapan Dr. Ahmet Michelangelo Guida’ya müteflekkirim -editör-. 424 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 mahfuz idi. Fransa Sefaretinin himem-i âdilânesiyle Esad Pafla’n›n katlini müteakib verese nam›na bunlar üzerine mühür konulmufl ise de, verese vaktinde dava etmediklerinden ve damad› Hakk› Bey’in arad›¤› vekaletname dahi gönderilmedi¤inden Esad Pafla’n›n haremi taraf›ndan vukubulan ›srara ve nam›na mukayyed olduklar›n› ispat etmifl oldu¤una binaen bir müddet sonra kasa aç›l›b eflya ve nükûd han›m›n eline geçmifltir! 197. Cenova’da Esad Pafla muhamminler celbiyle bunun ve sâir baz› eflyan›n k›ymetini tahkik ettikte, 15.000 franktan dûn olmad›¤› cevab›n› vermifl ve sâir eflyaya dahi tahmininden pek ziyade bir k›ymet takdir etmifl olduklar› içün pek ziyade memnun u münbasit olmufl ve bu eflyan›n mecmû‘u han›m taraf›ndan al›nm›flt›r. 198. Korfu’da 1925 senesinin flehr-i fiubat›nda mevcut olan eflya k›rk sekiz sanduktan ibaret idi. Eflyan›n mevzu olduklar› hane kiras›n›, avukat harc›n› vermek üzere mahkeme-i mahalliyenin karar›yla alt› sanduk eflya Prens zu Wied’in mal› nam u ünvan›yla sat›lm›flt›r. Di¤er parçalar› alelusul ahz ü kabz etmek üzere yine mahkemenin bir ilam›yla Avukat Mösyö Kasizakisi taraf›ndan bilcümle vereseye haber verilmifl ve verese-i merkume dahi onlar› almak laz›m gelen teflebbüsatta bulunmufltur. Sat›lm›fl olan eflya meyan›nda gümüflten mamul on iki büyük tabak dahi var idi. Bunlar[›n] 48.000 drahmiye sat›lm›fl ve di¤er eflya[n›n] dahi yok pahas›na verilmifl oldu¤unu gördüm. Hükûmet vereseyi irzâ tarikiyle veya kendilerinin necabet-i f›triye ve semahat-› zatiyeleri iktizas›nca teberru suretiyle bu eflya bi’t-tamam sahib-i âlîsine devr olunsa muvaf›k-› adalet ve mukteza-y› fliyem-i millet bir hareket olmufl olur, san›r›m. Zira satanlar ve alanlar nezdinde bunlar›n kime ait olduklar› malum ve hükûmetle beraber bir hanedan-› asâletin buna sükut etmesi maddesi mefl’um oldu¤u içün, Korfu’da ve mele-i nâsta vaz‘-› mevki-i mezad edilmemelerinin çaresi taharri olunmas› münasib oldu¤una kâilim. 199. Bu vasâyâda mündemiç olan fikir ve maksad zü’l-vecheyn olmak ihtimali var idi. Avusturya[’n›n] ‹talya’n›n her türlü flübhelerini izale etmek ve hükûmet-i müflarünileyhân›n husul-i emn ü itimad›[n›] kazanmak içün Prens zu Wied’in hükümdar[l›¤]›na nihayet vermek istemesi muhtemel idi. Ve bunu do¤rudan do¤ruya teklif etmekten ise kavl-i leyyin ile ikmal-i maksada yol var Süreyya Bey’in Notlar› 425 idi. Veyahud bir hüsn-i niyete tebe‘an Prens zu Wied’in Avusturya ordular›n›n biriyle irtibat etmesini isterdi! 200. Almanya ‹mparatoru ‹kinci Wilhelm ba‘de’l-hal‘ neflr etmifl oldu¤u hat›ratta Prens zu Wied hakk›nda müteveccih olmad›ktan baflka, Arnavutluk’a gelmesini[e] muhalif oldu¤unu gösteriyor. Arnavutluk gibi idaresi müflkil bir k›tan›n re’sikâr›nda bulunabilecek meziyet ü liyakatten mahrum oldu¤unu iddia ediyor. Hatta bu bârgirân› kabulden ictinab eylemesi kendisince daha münasib olaca¤› bir lisan-› gayr-› resmî ile hükûmeti taraf›ndan ihtar olundu¤unu beyandan sonra adem-i ›s¤âs›[n›n], s›rf Prenses Sophie’nin ›srar u tehalükünden ileri geldi¤ini de söylüyor!! Almanya ‹mparatoru’nun bu babdaki hat›rat› aynen tercüme olunmufl, zeylde vesâik k›sm›nda ... numara ile mukayyeddir. 201. ‹ki hanedan aras›nda karabet ve münasebete binaen nam-› hükümdarîye Bükrefl’e gidib merasim-i tedfiniyede bulunmakl›¤›m› emretmekle, Bükrefl’e gittim. Alelusul vazife-i mevdûam› bi’l-îfa Viyana’ya avdet ettim. 202. Bu s›rada Viyana’da vâki ikamet etti¤im Otel Imperyal’in flehniflininde merkuz olan Arnavut bayra¤›n› selamlamak ve Arnavutlar›n lehinde bir nümayiflte bulunmak üzere yirmi binden ziyade halk gelmifl, birçok nutuklar irad ve Arnavutlarla temenni-i müvâlât› mutazamm›n arzular ibraz olunmufl; taraf›m›zdan da alelkaide alenen beyan-› flükre mecburiyet görülmüfl idi! 203. Vaka-i âtiyeyi bir hat›ra-i tarihiye olmak üzere yaz›yorum! Harb-i Umumînin ve S›rbistan’a verilen son ültimatomun ilan›ndan on gün evvel, Üsküb mebus-› sâb›k› Hoca Said Efendi liecli’t-tedavi Viyana’ya gelmifl idi. Kendisini gören et›bbâ birkaç gün içün Simmering’e gidib tebdil-i hava etmesini tavsiye etmifl ve o da oraya gitmifl idi. Simmering’den bana yazd›¤› dört sahifelik bir mektubda yavafl yavafl kesb-i ifakat etti¤ini beyandan sonra sahne-i âlemdeki hadisattan ve alelhusus Avusturya ile S›rpl›lar aras›nda has›l olan burûdetten bahis ile benden havadis[i] soruyor, Avusturya S›rb’a ilan-› harb etti¤i takdirde, Arnavutlar›n intikam›n› alm›fl, S›rpl›lar›n müstahak olduklar› bir ceza-y› fledidi vermifl olaca¤›n› beyan ediyordu. Mektubun mündericat› serâpâ Avusturyal›lar›n lehinde ve S›rpl›lar›n fliddetle aleyhinde idi. Bir-iki kere okuduktan sonra cebime koydum. 426 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Aradan bir hafta geçmifl, Harb-i Umumî bafllam›fl idi. Otel Imperyal’›n sofas›nda oturuyordum. Pek fena giyinmifl bir adam kap›c›dan beni soruyordu. Hapishane gardiyan› oldu¤unu söyleyen bu adam, kap›c› refakat ederek yan›ma getirdikte, ihtiyat ve teenni ile cebinden bir ka¤›t ç›kar›b elime verdi. Hoca Said Efendi casuslara mahsus hapishanede bir haftadan beri mevkuf oldu¤unu yaz›yor, ani olarak çare-i halâs› arayordu. Casuslara tatbik olunan muamele-i fledide meçhulüm de¤il idi. Binaenaleyh, kemal-i hevl ü heyecan ile derhal Ballplatz’a kofltum. Said Efendi’nin sebeb-i tevkifini sordum. Müracaat etti¤im zat[›n] Hâriciye’nin tevkiften haberdar olmad›¤›n› beyan ile beni savmak istedi¤ini anlad›m ise de, iflin ehemmiyetini bildi¤im içün, mutlak daire-i âidesinden sual etmelerine ›srar eyledim. Telefonla sordular. Al›nan ve bize tebli¤ olunan cevab pek müdhifl idi!! Said Efendi ziyy-i ulemada bir mebus-› Osmanî oldu¤u halde S›rp pasaportuyla Viyana’ya geldi¤i ve su-i zann› calib baz› eflhâs ile görüfltü¤ü içün hakk›nda muamele-i lazimenin hemen icras› mukarrer oldu¤unu söylediler!! Kendisi vaktiyle Avusturya86 Parlamentosu’nda mebus bulunmufl ise de, ba‘de’lharb Üsküblü oldu¤u içün S›rp paflaportundan gayr› bir vesika ile seyahat edemeyece¤ini anlad›ktan sonra Simmering’den yazd›¤› mektub zarf› derununda ve postahanenin mührü üzerinde oldu¤u halde cebimden ç›kar›b kendilerine verdim. Mektubun tercümesi vakte muhtac idi. Bunlar[›n] nas›l olsa bizi bir cevab-› kat‘î vermeden savmak istedikleri belli idi. Bu cihetçe Said Efendi’nin masumiyeti tahakkuk etmedikçe ve öyle kurfluna dizilmek gibi bir muhatara bertaraf olmad›kça nezaretten ç›kamayaca¤›m› ve tercümenin hitam›n› bekleyece¤imi söyledim. Ve o s›rada Avlonya Konsoloslu¤unda bulunmufl olan Mösyö Rodnan’a rast gelib ifli anlat›r anlatmaz takib-i maslahata müsâraat edece¤ini ve nezaretten cevab-› kat‘î almad›kça gitmemekli¤imi ihtar eyledi. Onun tavsiyesiyle terâcim-i ahvâl biçiminde nezaretin daire-i mahsusas›nda mevcud olan bir mecmua-i azimeye atf-› nazar olunmas›n› rica eyledim. Bu kamusü’l-esâmîde Arnavutluk’ta temeyyüz etmifl, az çok nam ü flan kazanm›fl ne kadar adam varsa, elifbâ tertibiyle isimleri münderic idi. Said Efendi’nin nam›n› buldular. Su-i zann› Süreyya Bey’in Notlar› 427 dâ-› bir kayd› olmad›ktan baflka Avusturya’ya hay›rhâh say›lan s›n›f-› mahsus meyan›nda oldu¤unu gördüler. O vakte göre tercüme hitam buldu¤u içün, birçok müzakerattan sonra Harbiye Nezareti’ne telefonla tehir-i mücazat olunmas›n› bildirdiler ve derhal laz›m gelen kuyud u izahat› da yazd›lar. Bu suretle Said Efendi her gün arsenal denilen mevkide kurfluna dizilenler meyan›nda bulunmaktan kurtulub, arzusu üzerine ‹stanbul’a gitmek üzere pasaport verdiler. Ve bize de halâs ve tahliyesini bildirdiler!! 204. 2 Mart 1916 tarihinde Viyana’ya gelen Prens zu Wied Krayh otelinde “Baron Branberg” nam-› müstear›n› tafl›yordu. Sonra geldikte teyzesinin Viyana civar›nda ve Himburg’da bulunan flatosunda ihtiyar-› ikamet edib Viyana’ya ahyânen gelirdi ve giderdi. Yazd›¤› bir mektub … numara ile … sahifede münderiçtir. 205. Harbden ve mütarekeden sonra ‹talya Baflvekili Mösyö Guliotti parlamentoda harbin aleyhinde bulunmas› esbab›n› tadad s›ras›nda Balkanlar’daki sevkiyat ü harekat›n ‹talya’ya yedimilyarsekizyüz bu kadar milyon lirete mal oldu¤unu iffla eylemifl idi. Arnavutluk’ta telef olan efrad-› askeriyenin ›zâm›n› toplamak üzere ‹talya hükûmeti ahîren bir heyet-i mahsusa memur etmifl ve bunlar ötede beride medfun befl bin kadar nefer ve zabitin kemiklerini toplay›b Avlonya sahilinde yapt›klar› muntazam u muhteflem bir mezarl›¤a defneylemifllerdir. Daha iki bin bu kadar telefat varsa da, mevki ve medfenlerini bulamam›fllard›r. Is›tmalardan [s›tmadan] ve ald›klar› yaralardan ‹talya’da vefat edenlerin miktar›n› bir Allah bilir!! 206. Yorgi Çako’nun himayesi keyfiyeti[nin] ‹talya’n›n Avlonya’y› istila etmesine sebebiyet vermifl oldu¤unu iddia edenler vard›r. Meselenin ehemmiyet-i azimesi itibariyle Çako’nun flahsiyeti ve bu iddian›n mahiyeti üzerine ta‘mik-i tahkikata ve beyan-› mütalaata lüzum vard›r, san›r›m. Çako Balkan Harbinin hitam›na kadar ‹stanbul’da Anadolu fiimendüfer fiirketi’nin hukuk müflaviri idi. ‹ttihadc›lar difllilerinden Arif Bey’in yerine getirilmesi matlub oldu¤u içün, Çako Arnavutlarla kesret-i ihtilattan müttehem tutularak ‹stanbul’dan ç›kar›ld›, do¤ruca Napoli’ye geldi ve Esad Pafla’ya yanaflmak arzusuyla bizden tavsiye bile arad›. Muahharan bundan nâdim ve Avlonya’ya âzim oldu. Mu428 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 vasalat› ‹smail Bey’in devr-i inhitat›na ve ekser rüfekâs› taraf›ndan terk edildi¤i bir zamana tesadüf etmekle, Aziz Pafla’n›n istifas› üzerine Çako Maliye nezaretiyle kabineye girdi. Fakat öteden beri her ikisi birbirine z›dd u muhalif olduklar› içün Çako ‹smail Bey’e ›s›namad›¤› gibi, müflarünileyh dahi ona i¤birar›n› göstermekten geri durmad›. Bu suretle Çako f›rsattan bilistifade Hollandal› General De Veer’in riyaseti taht›nda olarak ‹smail Bey’in aleyhinde teflekkül eden bir heyet-i tahkikiye huzurunda pek yaman bir lisan ile müflarünileyhin itham› yolunda eda-y› flehadet etmifl, senelerden beri besledi¤i kin ü garaz› ortaya koy[mufl]tu! fiu kadar ki Çako öyle kuru bir flehadetle huzur u sükun peyda etmedi¤i içün nasyonalist maskesiyle ortal›¤› velveledar eden gençler güruhuna iltihak ederek rehnüma-y› avam ve piflva-y› ehl-i k›yam olmak hevesine kalk›flm›flt›r. Evvela misafir oldu¤u hanemizi terk etmifl ve ‹talyal› Luici Bakali’nin fakirhanesine nakl-i buriya-y› ikamete lüzum görmüfl ve sonra k›rk seneden beri tan›d›¤› beylerin oca¤›na incir dikmek ve bey nam›yla kimseyi yaflatmamak üzere kâzibâne bir azm u rezm ile bayrak kald›rm›fl, müdhifl bir jakobin, belal› bir hatîb-i laf-zen kesilmiflti! Bu s›rada ‹talya konsolosunun teklif eyledi¤i mütercimli¤i memnunen kabule muvafakat ve konsolatoya kesb-i merbutiyet eyledi. Bir gün Ortodoks kilisesinden geçerken bir silah sesi iflitildi. Çako kendisine suikast edildi¤ini iddia etmek istedi. Halbuki Avlonyal›lardan kimi katiyen revolver at›lmad›¤›n› ve kimi Çako’nun pek akrab› gibi yan›nda koflan Velçeli Ali Efendi Bekir’le bir-iki arkadafl› taraf›ndan an-kasdin pistol endaht edildi¤ini söylemifl ve meazâlik kimse bu hadiseye bir büyük ehemmiyet atf etmemifl idi. ‹talyanlar Avlonya’ya ç›kt›ktan sonra Çako’nun lehinde ve aleyhinde bulunanlar bilittifak kendisini istilan›n bâdi-i azlemi olmak üzere ortaya sürmüfl, efkâr-› umumiyeyi iknaa çal›flm›fllard›. Malumdur ki, bir devlet-i medeniye ve meflrutan›n siyaset-i hâriciyesi, idare-i dâhiliyesi öyle bir tak›m avar›z-› âdiye ve esbab-› vâhiyeye istinad edemez. Murakabe-i daime taht›nda bulunan hükûmetlerin de‘âim-i esasiyesi muktezas›nca hâriçte icra edece¤i bir hareketin esbab-› mucibesi üzerine hesab vermeye, efSüreyya Bey’in Notlar› 429 kâr-› umumiye nazar›nda karar›n› meflru göstermeye mecburdur. Çako’nun k›ymet ü ehemmiyeti ne kadar büyük farz olunsa, bir devlet-i muazzama içün bir k›ta-i ecnebiyenin istilas›na sebeb teflkil edemez. ‹talya çoktan beri Avlonya’y› hükm ü nüfuzu alt›nda bulundurma¤› aksa-y› emel saym›fl, yaln›z Avusturya’n›n rekabet ü mehabeti buna mani olmufl idi. Avusturya mehlike-i harbiyeye ve Galiçya’da Rusya ordular›n›n sadamât-› canflikâf›na duçar olduktan sonra hâil zâil ve ‹talya gaye-i mühimmesine nâil oldu. Her türlü tedârükât-› iflgaliyeyi istikmal ve muvafakat-i düveliyeyi istihsal ederek Avlonya’ya askerini ç›kard›. Çako’ya gelince, umur-› tabiiyedendir ki, her isâet ve bahusus vatana ihanet gibi bir cinayet bir menfaat mukabilinde irtikab olunabilir. Çako akîb-i istilada nas›l ki duçar-› zaruret idi ise, ‹talya taraf›ndan iclâ ve ba‘de’l-mütareke ihlâ olunduktan sonra dahi enva sefaletlerde eyyamgüzar olmufl, Atina’da, Yanya’da dostlar›n›n ianesiyle ve en do¤rusu flunun bunun sadakas›yla geçinmifltir. Arnavutluk’a rücû edib de bir aral›k Kavaya’da mecbur-› ârâm oldu¤u ve ‹skrapar [Skrapar]’a cezaen sürülmek istenildi¤i zaman baya¤› açl›ktan kuvve-i mümeyyizesini kaybetmifl gibi idi. Çako[’nun] bütün fezâyihin mecma‘› oldu¤unu farz etsek, yine kimse bunun diremperest oldu¤unu söyleyemez. Hele setr-i servet ve an-kasdin iltizam-› sefalet edebilen ihtiyatkârândan olmad›¤›na kimse flübhe etmez. Çako Atina Darülfünûnu’nda ikmal-i tahsil etmifl, birçok tetebbuat-› ilmiye ile tevsî‘-i malumat eylemifltir. Elsine-i flettâya aflina, gavamiz-i hukukiyede sahib-i yed-i tul[â]d›r. Ne zevk-i ikbal ile sermest-i gurur u sürur ve ne de telhî-i eyyam ile mahzun u mefturdur. Fikri itikadat-› diniyeden ve sohbeti bir netice-i müsmireye iktiran edebilmekten berîdir. Meflrebinde mübâlât ve kalbinde müvâlât yoktur. Bir günlük dostuna ne kadar halis ise, k›rk senelik bir sevdi¤ine de ol kadar mürtebittir! Suret-i mutlakada iyili¤i ferâmufl ve yaln›z zevk-i intikam kendisini bîhofl eder. Bugüne kadar ilm ü irfan›ndan kimse müstefid olmad›¤› gibi, memleket dahi faide-mend olmam›fl, televvün-i mizac ve adem-i imtizac ile flöhretyâb olmufltur!! 207. ‹talya devleti 1883 senesinden beri merkezî devletleriyle müttefik olmufl idi. Fakat hiçbir vakit ‹ngiltere ve Fransa’y› tebrîd etmek istememifl, daima bir rab›ta-i muhadenetle münasebât-› 430 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 kadîmesini muhafazaya çal›flm›flt›. Bu suretle düvel-i merkeziye daima ‹talya’n›n ittifakta berdeva olaca¤›ndan emin de¤il idi. ‹tilaf devletleri er geç ‹talya’n›n daire-i ittifaklar›na girece¤inden ümidvar idi. Zira Avusturya’n›n beka-y› mevcudiyetine ve idame-i flevketine yard›m edebilmek ihtimali olmad›¤›na hep kani idiler! Di¤er yandan Avusturya Veliahd› Fransuva Ferdinand ile Baron Konrad gibi e‘âz›m-› ricâl dahi ‹talya’n›n ittifak ve mukârenetinden emin de¤il idi. Ve bunun içün ‹talya’ya karfl› olan hudud bir ehemmiyet-i fevkalade ile tahkim olunmufl, gayr-› kabil-i teshir bir hale konulmufl idi. Harb-i Umumî bafllar bafllamaz ve ‹talya ‹tilaf grubuna mütemayil oldu¤unu ifham flart›yla bîtaraf kalaca¤›n› ilan eder etmez, ‹talya’n›n en büyük düflman› say›lan müflarünileyh Baron Konrad vehamet-i ak›beti derpifl ederek devlet-i müflarünileyhâya karfl› her türlü fedakârl›k ihtiyar›yla hemen irzâ ve iskât› lâbüd oldu¤unu ve ‹talya düflmanlara iltihak etti¤i anda Avusturya’n›n zeval ü izmihlaline muhakkak nazar›yla bak›lmak laz›m geldi¤ini beyan eylemiflti. Baflta Kont Berchtold ile Kont Teppa olduklar› halde ekser ricâl-i siyasiye bu hakikati idrak ü itiraf etmemifl veyahut hükümdar-› sâlhurdenin perverde eyledi¤i husumet-i intikamcuyâneyi tadile ve ‹talya’n›n metâlibini tamam›yla kabulüne ikna edebilmek cesaretini gösterememifllerdi. Bu suretle ‹talya’n›n dermeyan eyledi¤i metâlibin esasat-› asliyesini de¤il, furûat› âdiyesini müzakereye devam etmifl ve ‹talya’ya istihzarat-› askeriyesini istikmal f›rsat›n› vermifllerdi. Baron Konrad bu hal-i bîkarardan müteessiren hudut bafl›nda bulunan istihkamat-› menîan›n bir kat daha tezyid-i kuvvetiyle beraber üz yüz bin kiflilik bir ordu ile hemen harekat-› tecavüzkârâneye müsâraat olunmas› içün ›srarda bulunmufl ve buna da muvaffak olamay›b netayic-i malume meydan-› zuhura gelmifltir! Hat›rniflan›md›r ki, ‹talya harbe ifltirak etmezden yirmi gün evvel bir maslahat-› hususiyem içün Odin kasabas›na gelmifl idim. Odin’in flark cihetlerine, yani Avusturya’ya karfl› birçok istihkamat-› turâbiye ve hududiye yap›lmakta oldu¤unu görmüfl idim. Viyana’ya avdetimde ve Kont Berchtold’u gördü¤ümde müflahedat›m› söylemifl idim. Müflarünileyh gayetle metinâne ve sakinâne olarak dinledi¤i ifadat›ma cevaben, Süreyya Bey’in Notlar› 431 - “‹talya ne kadar haz›rlansa, harbe girmekten ihtiraz ve tehâflî etmeye mecburdur” dedi. O gün en aziz dostum olan General Konrad’a bilvas›ta bu müflahedat›m› ve Kont’un cevab›n› îsâl etmifl idim. Ne yolda telakki etti¤ini bilemezsem de, Konrad herhalde ‹talya ile uzlaflmak tarafdar› oldu¤unu ve buna imkan bulunamazsa her çe bâd âbâd büyük bir kuvvetle ‹talya’y› ezmeye ve dahildeki sosyalistlere vesile-i tariz ü taarruz vermeye mâil bulundu¤unu yakinen biliyordum. Draç’dan geldikten ve ‹mparator taraf›ndan kabul olundu¤umdan sonra, alelade büyük küçük süferây› ziyaret etmifltim. Fransa sefiri pek müdekkikâne olarak Arnavutluk’a ait safahat-› siyasiyeyi açt› ve ahvâlin ne suretle cereyan etti¤ini sordu. Avusturya ve ‹talya’n›n Draç saray-› hükümdarîsinde ve her türlü muamelatta gösterdikleri muhâsede ve istirkab›n su-i tesiriyle Arnavutluk’ta bir hükûmet-i sahiha-i miliyenin teflekkül etmesi müflkil oldu¤unu beyan ile beraber, bu iki hükûmetin hiçbir yerde ve meselede ciddî bir suretle ittifak ü itilaf etmelerine imkan olmad›¤›n› söyledim. Bu bahis üzerine sefir yerinden k›yam ile yan›ma geldi ve baya¤› bir müstant›k gibi bu bahsi tekrar istizah etmekle kanaat etmeyib, ertesi gün iade-i ziyaret s›ras›nda dahi bu babda tafsilat aram›fl ve Japonya sefiri dahi ayn› bahs ü münazara ile haylice müteva¤¤il oldu¤u görülmüfl idi. 208. 1913 senesinde ‹talya devleti alâ külli hâl bir Arnavutluk’un ihyas›na ve bu milletin kesb-i feyz eylemesine tarafdar idi. 1914 senesinde Draç’da bulunmufl olan mümessillerinin hevas›na uyarak hükûmet-i meflruam›z› ›skâta gayret etmifl ve bafl›m›za Esad Pafla’n›n belas›n› ç›karm›flt›r. 1915 senesinde Londra Muahede-i Hafiyesiyle Arnavutluk’un mukasemesine muvafakat göstermifltir! 1916 senesi Kanun›evvelinde Frans›z Miralay› ‹flkovan [Descoin] Görice’de Arnavut bayra¤›yla ve Arnavut meskukât›yla bir hükûmet-i muvakkate ilan etmifl ve 1917 senesi Mart›n›n üçüncü gününde Avusturyal›lar[›n] Arnavutluk’ta bir muhtariyet-i idare vaad eylemifl olmas› üzerine, Orlando Kabinesi re’sikârda iken General Ferrero 1917 senesi Haziran›nda ve Ergiri kalesindeKral hazretlerinin nam›na Arnavutluk’un istiklaliyle tamamiyet-i mülkiyesi ni ilan etmifl idi. 432 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 1918 senesi evâhirinde Muharebe-i Âlemflumulün hitam›yla beraber Draç’da bir hükûmet-i muvakkatenin ictima›na ve nev’anmâ bir muhtariyet-i idare ile bu hükûmetin icra-y› faaliyetine müsaade eylemifl idi. 1920 senesinde ve 20 Kanun›sanîde bu hükûmeti ›skât eden Loflna ictima›na karfl› destbeste-i hayret olmufl ve sonra birden bire bu ictima› men etmek istemifl ise de, meyelan-› umumîye ve galeyan-› millîye mukabeleden vazgeçmifl idi. 1920 senesi Kanun›sanîsinde ve Paris Konferans›nda Arnavutluk’un hayat ve memat› üzerine bahisler cereyan edece¤i ümid ü intizar olundu¤u bir zamanda Mösyö Tittoni ile Mösyö Venizelos Cenubî Arnavutluk’un Yunanistan’a terk edildi¤ini müeyyid u musadd›k bir mukaveleye imzazen-i r›za ve muvafakat olmufl idi!! 209. Furtunato Kastoldi Bulundu¤u muhite aidiyeti tabiî olan terceme-i halinden bahs etmek emelinde de¤ilim. fiahsiyat üzerine ›tnâb-› makâl etmek de istemem. Fakat zat u s›fat› memleketimize dair hadisata masdar ve birçok taaddiyat u seyyiat›n zuhuruna rehber olmas› itibariyle, tarih-i millîmizin safahat u vukuat› s›ras›nda yâd-› elîm ile tahzîr-i hâmeden vazgeçemem. Devr-i Hamidî’de jandarmalar›n tensikat› içün Makedonya’ya gelen ‹talya zâbitân› meyan›nda yüzbafl› idi. O mekteb-i edebde (!!) sebk eden memuriyeti sayesinde devrin bütün mezâyâ ve hafâyâs›n› kendisi derk ü telkin etti¤ini kendisi iddia etmektedir! ‹sbat-› ehliyet ve idame-i memuriyeti içün pîfl-i azminde vücudpezîr olan mesâile lüzumundan ziyade fazla bahfl-› ehemmiyet ve her türlü âmâl ü evhâm›na göre tayin-i mahiyet etmekte mahareti oldu¤u da rivayet olunmaktad›r. Prens zu Wied’in hükümdarl›¤› tahakkuk etti¤ini müteakib Avusturya ve ‹talya hükûmetleri aras›nda verilen karar üzerine, Prens’in nezdine birer müflavir-i has terfiki laz›m gelmifl, bu suretle Prens daha Berlin’de iken ‹talya devleti taraf›ndan Prens’in etraf›n› alma¤a memur olmufl idi. Prens’e ilham etti¤i ârâ-y› mahsusay› tayin ve tahminden acizim. Yaln›z Prens zu Wied ile beraber gelir gelmez ‹talya ve Avusturya sefaretleri Arnavutluk’u ma‘raz-› mübareze saymalar›na, Prens’in bir an evvel Draç’› terk etmesine sebebiyet verenlerin bafl›nda oldu¤unu kimse unutmaSüreyya Bey’in Notlar› 433 d›¤›na kâniim. Alelhusus mürtecilerin pençe-i kin ü taassublar›ndan kurtulmak üzere Arnavutluk’tan ‹talya’ya iltica mecburiyetinde bulunmufl olan birçok erbâb-› hamiyetin sefaletine, gidecek yerleri olmad›¤›na bakmayarak, bunlar› ‹talya’dan tard etmesi maddesi ‹talya’da cârî olan kavanin-i medeniye ve kavaid-i insaniyetkârâne ile kâbil-i tevfik olmad›¤› içün bu babda gösterdi¤i kudret el-hak kendisine mucib-i fleref ü mefharet olsa gerektir, san›r›m. Bunlar hakk›nda celb-i merhametine çal›flan bir zata, -“‹talya aleyhinde nümayifller yapan bu nasyonalistlerin gidecek yerleri olmad›¤›n› ben de biliyorum. Fakat kendileri bir melce bulamazsa denize bo¤ulsunlar” cevab›yla fart-› ma‘deletini isbat etti¤ini derhât›r edenleri biliyorum. Esad Pafla’y› cenah-› himayetinde tutan Baron Aliotti’ye min külli’l-vücûh yar u yaver ve hele Prens’in i¤tisâb-› emvali s›ras›nda ez-her-cihet müflarünileyhe rehber-i zafer olmufl idi! ‹talya’dan tard etti¤i nasyonalistleri Arnavutluk’ta dahi rahat b›rakmam›fl, Esad Pafla’n›n idame-i hükûmeti maksad›yla vuhuflân›n› tak›m tak›m habs ü tevkif ettirmifl idi! Arnavutluk’ta tensib etti¤i idareyi ve miras-› zihn-i idraki olmak üzere ‹talya memurîn-i mülkiyesine b›rakt›¤› kavaid-i mahsusay› yegân yegân flerh ü beyan etmekten ise baz› misallerini zikr etmekle iktifa eylerim. ‹flgal-i askeriyeyi müteakib Avlonya’da en mühim tedbiri, tarafdar[a]n›m nam›yla birçok erbâb-› hamiyet ü haysiyeti derdest etmesi idi. Bunlara atf olunan kusur sade idi. ‹talya aleyhinde bir komplot tertib etmek istediklerini ortaya koymak kafi idi. Bunlar içün tayin olunacak ceza dahi yirmi sene kalebendlikten veya harb esnas›nda kurfluna dizilmekten az de¤il idi! Roma’dan gelen muhakk›k avukat Cerao ve hükûmet-i askeriyeden memur Mösyö Cervasoti böyle bir komplotun külliyen vücudu olmad›¤›na bütün delail-i bâhiresiyle hükm etmifl, bilcümle mevkufînin beraatlar›na suret-i katiada hükm ü karar vermifllerse de, Halim ve Kamil beylerle Mahmud ve Hüdayi efendileri ve sâir bir tak›m zevât› kendisinin dest-i kahhârânesinden kurtarma¤a kimse muktedir olamam›flt›r. Bunlar senelerce ‹talya’da sualsiz sebebsiz son derecede elîm bir muzayaka ile tutulmufl, Avlonya’da gösterdi¤i bu fliddetle herkesi ürkütmeye de¤il, bilakis tenfire hizmet etmifltir!! Mülkiye Komiseri nam›yla Avlonya’da hayli zaman bulunmufl idi. Bu müddet zarf›nda bütün mekâtib-i milliyeyi ve Avlonya’da 434 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 mevcut yedi cami-i fleriften dördünü kapatm›fl idi. Kaziye-i muhkeme suretinde kabul etti¤i nazariyece, Arnavutlar[›n] efkâr-› umumiyeden ârî ve her türlü cebr ü fliddete müstahak olmalar› maddesi idi. Kendisince en büyük cürm ü musibet davay› milliyet idi. Daima re’y-i münferide tâbi idi. Daire-i belediyeyi, idare-i mülkiyeyi bir vesayet alt›nda koymufl idi. Kendisine muti‘ u mütehallik olanlar› okflar ve fakat re’y-i hoduna zerre-i mâ karfl› duranlar› bir anda çarpard›. Avlonya batakl›klar›n› teybîs ü tathîre verilen karar› efkâr-› umumiyenin galeyan›ndan dolay› tasdikten imtina eden ve o güne kadar kendisinin eviddâ-y› hâlisas›ndan say›lan yerli prefe Osman Efendi’yi alenen darb u tahkirden, azl ü tenkilden çekinmemifltir! O¤lum Ekrem ile bana Draç’dan beri kecbînâne bir nazar› var idi. ‹talya Sefaretinin takibat›na, Prens zu Wied’in nezdinde su-i telakkiyât›na hedef olmufl idik. Ekrem ile hemfliresi mürtecilerin eyyam-› tahakkümlerinde ve Esad Pafla’n›n esna-y› hükûmetinde Korfu’ya iltica eylemifllerdi. S›rpl›lar›n ve bi’n-nisbe Esad Pafla’n›n Korfu’ya vürûdu s›ras›nda ‹sviçre’ye geçmek mecburiyetinde bulunmufllard›. ‹talya’n›n Atina Sefaretine müracaat ve istihsal-i mezuniyet ettikten sonra Roma’ya u¤ram›fllard›. ‹talya hükümdar-› zîflân› nam›na verilen bu müsaade-i resmiyeyi bir flebeke-i i¤fal sayma¤a, keyfe mâ yeflâ’ bunlar› tutturub nefy ü ta¤rîb etmeye yol bulmufl idi. Üç buçuk sene âlâm-› gurbet çekti¤i halde, üserâ-y› harbiye ihlâ olunduktan, mütareke eyyam›ndan sonra dahi o¤lum Ekrem kurtulamam›fl, Bern sefiri Marki Karluçi [Karl Luigi?]’nin delaletiyle tahliye olunmufltur. Kerimem fliddet-i teessüründen ‹sviçre’ye ölüm derecesinde hasta gelmifl, o¤lum Ekrem üç buçuk sene mütemadiyen Sardinya Adas›nda yerden yere sürüklene sürüklene ihtilattan memnu ve her türlü huzurdan mahrum olarak geçirdi¤i bir hayat-› telh-kâm ile enva‘ mihen ü emrâza mübtela olmufl idi. Viyana’da bulundu¤um içün bana müflt-zen-i taarruz olam›yordu. Evlad u iyalimin muhaberesinden, harçl›k celbinden mahrumiyet elemiyle bizar oluyordum. Kendisi ‹sviçre’de bulunan Arnavutlar› aras›ra yoklama¤a geliyordu. Biraderim ile k›z›m› görmek üzere ben de Viyana’dan Lozan’a vâs›l olmufl idim. Otelde bir gün tesadüfen gördü¤ümde, Süreyya Bey’in Notlar› 435 yan›ma takarrub ederek ve bir münasebet getirerek, ‹talya’ya gelirsem çekti¤im muzayakadan kurtulaca¤›m›, ailemin takibattan halâs olacaklar›n› söylemifl idi. Her üçümüz birlikte bulunmak mecburiyetinde oldu¤umuz içün, ‹talya’n›n dâhildeki emsâr›ndan birinde ikamet etmek ve Avlonya’daki varidat›m›zdan veya istikraz suretiyle bir bankadan flehrî 1500 frank alabilmek flart›yla muvafakat›m› söylemifl idim. Merkum Ekrem’e bir hüsn-i delalette bulunmam›flt›r. Fakat bu cevab›m› ‹talya hükûmetinden iane istemifl oldu¤um suretinde iflâa etmifl, beni lekedar-› flenâat etmek istemifl idi. ‹talya memurîn-i siyasiyesinden biri bunu bana haber verdi¤i zaman can bafl›ma s›çram›fl ve bu suretle âlâm-› kalbiyemi ›zt›rabât-› maddiyemi tefldid etmifl, beni dahi ukubet-i canh›râfl›ndan hissedar-› elem eylemifl idi. Meazâlik, bütün bu muamelat ile beraber, Arnavutlar kendisine mâ dâme’l-âlem flükürgüzar ve minnetdar olma¤a mecburdurlar! Zira bela-y› istilay› esbab-› mevhumeye ibnâ [binâ?] ederek bafl›m›za sarm›fl oldu¤u gibi, berat-› halâs u necat›m›z› dahi kurmufl oldu¤u idare-i müstebidde ve mudhikenin tesir-i tahammülsûzuyla tanzim ü ikmal eylemifltir!! Halka îras eyledi¤i ye’is ü nefret ve fikr-i husumetle bir devlet-i fahmiye, bir kuvve-i azimeye karfl› bir avuç bahad›rân-› ümmet her çe bâd âbad diyerek hücuma ve mevcudiyet-i mülkiye ve hayat-› milliyelerini kurtarma¤a cesaretyâb olmufllard›r. Kendisi taleb-i sulh u silm içün ‹talya’dan gelen ve flu fie-i nâciye ve kâlile ile müzakerata giriflmifl, kafileye piflrev olmufl idi!! Mevâdd-› sulhiyenin tadad›na lüzum görmeksizin, netice itibariyle muahede memleketimizi bafltan bafla bir silsile-i istiladan kurtarm›fl, Mösyö Kastoldi[’nin] dahi bunca seyyiât› hasenat yerine geçerek, jandarma yüzbafl›l›¤›ndan sefarete kadar suud etmifl oldu¤unu yâd ile iktifa eylerim. Bununla beraber Kastoldi, hükûmetinin nezdinde kazand›¤› bu fleref-i mahsus ile kanaat etmek istemiyordu. Arnavutlar nazar›nda dahi hatîât u seyyiât›ndan tebrie-i nefs etmeye ve bu vesile ile Draç sefaretini yakalama¤a çal›fl›yordu. Reis-i hükûmet Delvinal› Süleyman Fehmi Beyefendi’ye gelmifl, netice-i hâs›la[n›n] o¤lum Ekrem’in Kumandan-› Umumî Piacentini’ye verdi¤i nasâyihin semeresi oldu¤unu haber vermifl idi! Ekrem’in üç buçuk sene münhas›ran 436 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 kendisinin delaletiyle, siayetiyle Sardinya Adas›nda kald›¤›n›, halis ve namuslu Arnavut oldu¤unu unutuyordu. Vatan› tahlis edebilmek üzere verebilece¤i nasihat[›n] elbette vatan›n menfaati hesab›na ait olmas› tabiî olmak ile Ekrem’e bâdî-i töhmet de¤il, sermaye-i mefharet oldu¤unu düflünmüyordu! Velhas›l, Kastoldi bu müddet zarf›nda dahi meslek-i cedid-i siyasîsinden ziyade jandarma hizmetinde iken peyda eyledi¤i itiyada meyl ü rükûn ediyordu. Müflarünileyh Süleyman Beyefendi’den ald›¤› malumat-› flifahiye üzerine, Ekrem Kastoldi’ye namuslu bir adam gibi bir mektub yazarak izahat aram›fl ve cevab vermemifl olmas› üzerine cereyan-› hali ol zaman Hâriciye Nezareti’nde bulunan Kont Sforca’ya bildirmifl ve fakat müflarünileyh dahi Kastoldi’nin süllem-i ikbalini y›kamam›flt›r!! 210. Belediye riyasetine Ali Efendi Arslan[’›] ve azal›¤a Kaz›m Efendi Kokofl’u ‹talyanlar nasb u istihdam etmifllerdi. 211. Bu mahkeme-i nâflenîdenin aza-y› sâmiti Kanineli ‹brahim Efendi Cündi, Avlonyal› Hakk› Bey ve Avlonyal› Yusuf Efendi Gezi idi. Avlonya prefeli¤ine Osman Efendi Hac›’y› tûl müddet istihdam etmifl, sonra aralar› aç›larak evvela Leskovikli Fehim Bey’e teklif etmifl ise de, adem-i kabulünden dolay› devâir-i hükûmette müstahdem Kanineli Said Efendi Kemal prefe olmufl ve bu memuriyeti son gününe kadar muhafaza edib ‹talyanlar›n pek ziyade hürmet ü itimad›n› kazanm›fl idi. 212. Esad Pafla’n›n bu vekâyi‘e dair verdi¤i izahat s›ras›nda bana demifl idi ki, S›rpl›lar yollarda ve Arnavutluk da¤lar›nda bütün ahmâl ü eskâlini b›rakm›fl geliyorlard›. O hengâmelerde Kral Petro’nun akrabas›ndan olub ismini derhât›r edemedi¤im bir prensesin çantas›yla eflyas›n› hâmil bir bargir yollarda kalm›fl idi. Prenses bizzat bana müracaat ile bu çantan›n buldurulmas›na delalet etmekli¤imi rica eylemifl idi. Ben de derhal birçok bayraktarlara haber îsâliyle çantan›n behemehal bulunmas›n› ihtar ettim. 25.000 altun de¤erinde olan bu mahfaza-i giran-k›ymet bulunmufl ve bana getirilmifl idi. Ben de elim ile prensese teslim ettim. Prenses kemal-i flevk ü mesâr›ndan 1000 dinar mûs›l›na vermek istemifl ise de, buna mani oldum ve cebimden malisöre bir revolverle 20 altun verdim. El-uhdetü ala’r-râvî.87 Süreyya Bey’in Notlar› 437 213. Selanik’te bulunduklar› s›rada fiahin Bey Dino Pafla’n›n bir hevesi hevâperestânesine manialar ihdas etmek istemesiyle siayet olunmufl, Pafla taraf›ndan idama mahkum olmufl; güç bin bela ile ‹talya konsolosu elinden kurtar›b Midilli’ye nefy ü teb‘îd ile iktifa etmifl idi. Midilli’de Yunanîler biçareyi katil gibi bir kem nazarla bakm›fl, pek çok sefalet çektirmifl ve nihayet ‹talyanlar›n tavsîtiyle ‹talya’ya can atma¤a, hayat›n› kurtarma¤a muvaffak olmufl idi!! 214. ‹stanbul’da makam-› fetvan›n fetvas›yla Esad Pafla mahkum-› idam olmufl ve irade-i seniyye-i padiflahîye iktiran ederek iflbu karar ilan olunmufl olmas› üzerine Esad Pafla dahi mukabelede bulunmufl idi. 215. Bu s›rada Esad Pafla’ya hidemât-› meflkuresine binaen ‹talya San Moris ve Lazar niflan›n›n büyük kordonunu vermifl ve Fransa hükûmeti nam›na Mösyö Burian (Hâriciye Naz›r›) dahi Lejyon Donör niflan›n› sinesine talik eylemifl idi. S›rp Kral› Petro hükûmdara has olan Karayorgoviç niflan›n› eliyle müflarünileyhe tevcih ü ita etmifl idi. Esad Pafla’ya verilmesi takarrur etmifl olan mebâli¤in miktar› kendi ifade-i flifahiyesi üzerine yaz›lm›flt›r. Hatta rivayet-i hususiyesine göre, ‹ngiltere sefirinden ald›¤› 60.000 liradan 30.000 ‹ngiliz altununu ald›¤› gün haremine hediye etmifl ve her zaman han›m›n sand›¤›nda mahfuz kalm›flt›r! Lord Balfour Avam Kamaras›nda vukubulan bir istizaha cevab olmak üzere bu tediyat› iffla etmifl ve fakat Esad Pafla gibi bir haydut ile ‹ngiltere’nin ittifaka devam etmesi mucib-i flübhe oldu¤unu beyan ile, bir kere verilen 60.000 liradan baflka para tediye edilmedi¤ini dahi itiraf eylemifltir. Hakikat-› hale gelince, Esad Pafla deruhde eyledi¤i on befl bin askerin vücuduna delalet edecek bir eser görülmedi¤i içün, sefaret vazifesini deruhde eden Mösyö Lembi [Lamb]’nin ifl‘ar›yla bu keyfiyet tahakkuk etmifl ve bir daha verilmesine lüzum görülmemifltir. Fransa hükûmeti Esad Pafla’n›n katlolundu¤u güne kadar tediyâta devam etmifltir. Doktor Adamidi’nin ifade-i flifahiyesine ve muahharan Esad Pafla’n›n Hâriciye Naz›r› ünvan›yla istihdam e[tt]i¤i Zoti Mihail Terka’n›n teyiden beyan›na göre, Esad Pafla[’n›n] Fransa hükûmetinden flehrî 142.000 frank ald›¤› Adamidi[’nin] bizzat Cenova’da ve Credit Lyon bankas›nda bilmü438 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 nasebe icra eyledi¤i tahkikatta anlafl›lm›flt›. ‹talya’ya gelince, Draç’da sefir bulunmufl olan Baron Aliotti’nin uydurdu¤u pazarl›kla Esad Pafla flehrî 500.000 liret alm›fl ve bu me’hûzât alt› ay kadar devam etmifl idi. Avusturya askeri iflgalden sonra Pafla Korfu’da, Selanik’te bulundu¤u s›rada tamam›yla Frans›zlara ve bi’n-nisbe S›rpl›lara mail ü müncezib olarak ‹talyanlarla pek fena bozuflmufl idi. Fransa’da Pafla’y› Mösyö Burian pek ziyade tutuyordu. Müflarünileyh Selanik Kumandan-› Umumîsi General Saral’a verdi¤i emir üzerine Esad Pafla’n›n Selanik’e vürûdunda bir hükümdar gibi istikbal olunmufl ve o eyyamda hükümdarâne orada imrar-› hayat eylemifl idi. Burian’› istihlaf eden kabinelerden ve alelhusus General Franchet d’Esperet’den ol kadar yüz bulamam›fl, eski mevki ve nüfuzunu kaybetmifl ise de, ‹talya ile aras› aç›ld›¤› ve S›rpl›lar kendisine karfl› muhafaza-i vedad ettikleri içün Pafla ve haremi Selanik’ten Paris’e gelib gittikçe mazhar› hürmet olmufl, sanduklar› muayene edilmeksizin hududu geçerek bu suretle imrar eyledi¤i tahvilat-› nakdiye ve platin gibi eflya-y› semeniyeden külliyetli istifadeler eylemifl idi!! 216. Draç’a iltica etmifl olan S›rpl›lar›n Draç’da sarf u tahvile mecbur olduklar› üç-dörtmilyon dinar›n yüzbini elli-altm›fl kurufla Esad Pafla mübayaa etmifl; bu suretle ikimilyona karîb frank kazanm›flt›. Kendisinin ifflaat›na inan›lmak laz›m gelirse, S›rpl›lara mübadeleten verdi¤i paray› Baron Aliotti tesviye eylemifl ve münasafeten bu al›flverifli yapma¤a karar verilmifl iken, kendisi muahharan Aliotti’ye bir fley vermedi¤inden dolay› aralar› aç›lm›fl; Aliotti[’nin] Esad Pafla’y› ‹talya’dan geçti¤i anda taht-› tevkife almak üzere bir emir ›stâr›na sebeb olmufl idi!! Yine müflarünileyhin beyanat›na göre, Baron Aliotti’nin bu dad u fliddete ve flikayet ü azara dair yazd›¤› bir mektubu Cenova ve Paris’te birçok zevâta irâe etmifl, bu suretle Aliotti’den ahz-› intikam etmek istemifl ise de, Pafla’n›n ifflaat-› vâk›as›n› kemal-i ihtiyat ile kayd ve yaln›z tarihin muhakemesine terk ile iktifa ederim. 217. ‹bret 1920 senesi Haziran›n›n 13. gününde Esad Pafla Paris’te vâki Continental Oteli’nin kap›s›ndan ç›karken Libohoval› Avni Rüstem nam›nda bir fedai eliyle ve iki kurflun ile ani olarak terk-i hayat eylemifltir. Selanik’te peyda eyledi¤i bir itiyad ile içkiye mübSüreyya Bey’in Notlar› 439 tela olmufl, leyl ü nehar alem-i sefahate dalm›fl idi. fiathiyat-› siyasiyeden art›k keff-i nefs etmek ve eyyam-› ahîresinde dildade oldu¤u bir Frans›z dilberinin feyz ü aflk›yla bekâm olmak istemifl ise de, eceli mani-i emeli olmufl, hakl› haks›z yüklendi¤i a‘mâl ü eskâliyle alem-i fenâya [bekâya] gitmifltir. Herkes[in] ameliyle haflr ü neflir olmak laz›m geldi¤ine iman edenler, Pafla’n›n bu vukuat-› fecias›na daima ihtimal verir ve hatta kendisi dahi her vakit müteyakk›z bulunurdu. Caizdir ki, bu ufûl-i nagehanisi hayretten ziyade calib-i ibret ve milletin serikâr›nda bulunanlar›n enzâr-› intibah›n› gere¤i gibi açma¤a illet olsun. Fakat pek feci ve fecaati nisbetinde elim ü fleni‘ olan bir garîbe vard›r ki, senelerce perestifl eyledi¤i haremi, katlinden dört gün sonra Paris’e muvasalat›nda Esad Pafla’n›n felaketi üzerine, “Buna güleyim mi, a¤layay›m m›?” diye ›zhar-› bîgânegî etmifl, kocas›n›n cenazesini bile görmek istememifl oldu¤u halde, bin türlü zillet ü rezaletle Pafla’n›n onmilyon frank›na, ibla¤ eyledi¤i nukûdât-› metrûkesini ve Prens zu Wied’in ikametgâh›ndan ald›¤› k›rk iki sanduk evâni-i semeniye ve eflya-y› nefîseyi yed-i gasb u tasarrufuna alarak benât-› meflruas›n› miras-› [p]ederden mahrum b›rakm›flt›r. Bununla beraber, Esad Pafla’n›n morgda kalan meyyitini kald›rmak üzere üç-dört frank vermekten de ibâ etmifl ve hakikatli olan Stavro Efendi’nin akçesiyle Pafla’n›n cenazesi ortadan kald›r›lm›flt›r! Bu han›m Üsküdar’da vaki Toptafl›’nda sakin Mustafa Efendi nam›nda bir binbafl›n›n kerimesidir. Esad Pafla bir yerde görmüfl, be¤enmifl ve cihaz›n› en adî bez parçalar›na var›nca kendi mübayaa ettikten sonra taht-› nikah›na alm›fl ve vefat›na kadar bilcümle ailesini geçindirmifl, han›ma 100.000 lira k›ymetinde mücevherat ve akarat ve birçok da nukûdât bahfleylemifl idi. S›hhatine veya adem-i s›hhatine kâil olmamak flart›yla, bir rivayete göre han›m bunlara ve bütün metrukata kanaat etmeyib Pafla’n›n katlini mütakib Belgrad’a azimetle, kayd-› hayat olarak flehrî 125 altun maafl alma¤a muvaffak olmufl ve fazla olarak 25.000 frank da ihsana müstehak görülmüfl imifl! (Pafla’n›n Hâriciye Naz›r› s›fat›yla beraberinde bulundurdu¤u Terka Efendi’nin ifade-i flifahiyesine müstenid olan bu hakây›k› muahharan icra eyledi¤im tahkikat ile bir kat daha teyid ederek bu suretle pifl-i enzâra koydum). 440 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Zavall› Esad Pafla bir keflmekefl-i bî-direnk, bir ceng-i pür-âvenk, her türlü mukaddesat› çi¤neyerek ve her türlü ar u flinar› düfl-i bîhofluna alarak kazand›¤› paras›yla flimdi kimlerin flad ü hürrem oldu¤unu gelse de görse, bulundu¤u tengnay-› ›zd›rabdan ziyade ruhu azab çeker, dünyada nîk nâmdan gayr› hiçbir saadetin paydar olamad›¤›na iman eylerdi. Han›m›n bir gözü flehla-nige idi. Cenova’da yaln›zca bulundu¤u eyyamda bu ar›za-i tabiiyeyi izale kaygusuna düflmüfl, gözüne ameliyat yapt›rm›fl idi. Pafla Paris’den avdetinde hareminin dide-i remed-didesini görmüfl, alamet-i fleamet saym›fl ve - “Eyvah, tali‘imin çeflm-i saadeti bozuldu. Bundan sonra felaketim mukarrerdir” avazesiyle han›m›n› azarlam›fl idi. fiâyân-› taaccübdür ki, bir müddet geçtikte dedi¤i gibi felaket çökmüfl ve “El-belâü müvekkelün bi’l-mant›k”88 s›rr› zahir olmufltur!! Esad Pafla’n›n evrak-› resmiyesi ba‘de’l-katl Fransa hükûmetinin hazine-i evrak›nda ve bir çuval derununda h›fzolunmufltur. Tarih-i millîmize fliddet-i taalluku itibar›yla flu vesâikin bir zaman-› münasibde elde edinmesi f›rsat›n› hükûmetimiz kaybetmemek maksad›yla flurac›kta temhid-i hakây›ka lüzum gördüm. Ahîran Belgrad’da münteflir cerâid-i yevmiyenin ifl‘ârat›na göre, Belgrad’›n en maruf ve en zengin S›rp tacirlerinden dört zat hükûmete müracaatla, Esad Pafla’n›n S›rp kavmine ibraz eyledi¤i hidemat-› fevkaladesine karfl› bir niflane-i flükran olmak üzere Paris’ten Belgrad’a nakl-i izâm›na ve bir ihtifal-i azim ile Belgrad’›n münasib bir mahallinde defnine müsaade istemifl ve flayet Arnavutluk hükûmeti ileride bunlar› almak arzusunu gösterirse verilebilece¤inin tebli¤ini rica etmifl, hükûmet-i mahalliye Arnavutluk hükûmetinin cevab›n› almad›kça bir fley diyemeyece¤ini bunlara anlatm›flt›r!! 218. Bosna ve Hersek’in ilhak› ve Yenipazar’›n Devlet-i Osmaniyye’ye terki s›ras›nda bilmünasebe Viyana Hâriciye Nezareti’ne verdi¤im muht›rada Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiyesi tespit olunmad›kça ve suret-i sahihada bir vahdet-i idare alt›nda al›nmad›kça Yenipazar’›n tahliyesi muvaf›k-› ihtiyat olmad›¤›n› ve o k›tan›n böyle âvan-› teheyyüçte zay›f ellerle muhafazas› halinde iki Islav hükûmetinin enzâr-› ihtiras›n› cazib ve Arnavutluk’un vaziyetince azim bir tehlikeyi câlib olaca¤›n› beyan ile beraber Süreyya Bey’in Notlar› 441 S›rpl›larla Karada¤l›lar›n birleflmesine meydan vermemek içün Arnavutluk’un bir an evvel temin-i hukuku ve tayin-i hududu lâbüd oldu¤unu izah etmifl idim. Fakat Bosna ve Hersek’in ilhâk› neflesiyle sermest-i gurur olan Baron Ährenthal bu mülahazat-› sahihay› nazar-› dikkate almam›fl, Balkan ittifak›n›n husulüne en büyük bir vesile vermifl idi. Muahharan Viyana’ya geldi¤imde, bu keflf ü istihrac› erkan-› nezaret takdirlerle derhât›r etmifl ve fakat ifl iflten geçmiflti!! 219. Bu beyannamenin flu yolda mündericat ve teminat›n› esas tutarak Avusturya ordular›n›n memleketimizde icra eyledikleri hasarât-i azimenin zarar u ziyan›n› aramak üzere hükûmetimiz[in] cemiyet-i beynelmilele müracaat ve her türlü esbaba tevessül ederek hukukumuzu muhafaza etmesi[ni] 1923 senesinde ihtar eyledim ise de, bu ihtar›m›z anlafl›lan nazar-› im‘âna al›nma¤a lay›k görülmemifl, mesele böylece kalm›flt›r. 220. Hükûmet-i mülkiyenin Prens zu Wied nam›na icra-y› ahkam etmesi münasib olaca¤›na dair olan layiham› reddeden heyet elbette halk› dahi lay›k-› istiklal ü hürriyet görmez. Bereket versin ki, Harb-i Umumînin neticesi memleketimizi bu idarelerden ve flu suizanlardan kurtar›b istiklalimizi temin eylemifltir. 221. Kosova cihetlerinde halk› asker almak üzere pek ziyade zorlad›lar. Bunlar S›rpl›lardan müteneffir olduklar› içün memnunen silah-› mukavemete sar›lmak, hakk u istiklalleri u¤runda can vermeye haz›r idi. Fakat encâm› düflünerek ve S›rpl›lar[›n] yeniden avdet edebileceklerini derpifl ederek tereddüd ü itiraz ediyordu. Bu muh›k tereddüd halka karfl› flu fliddetli muamelat u i‘tisafata sebeb olmufl, baya¤› Avusturya heyet-i askeriyesinin reva gördü¤ü mezalim ile S›rpl›lara Islavlara hizmet istediklerini göstermifl idi! Berat’ta zürrâ‘›n çift öküzlerini alma¤a k›yam olundu¤undan dolay› arz›hal ve taleb-i ma‘delet etmek üzere Avusturya kumandan›na müracaat eden yüzlerce halka karfl› mumaileyh[in] bu musadereyi pek muhik ve tabiî bulmas› üzerine, zürrâ‘ bir a¤›zdan arazileri muattal ve çoluk çocuklar› aç kalaca¤›n› beyan ettiklerinde, -“Ne olursa olsun, hayvanat al›nacakt›r. Ahali aç kal›rsa birbirini yesinler” cevab›yla bunlar› savm›fl ve hakikaten her türlü taaddiyat ve musadarât ile kumandan bu fliddeti tetvîc ve tekmîl eylemifltir!! 442 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 222. Mat nam›na Ahmed Bey Zog, Yusuf A¤a Elez, Berat nam›na Sami Bey Viryon[i], Müftü Mehmed Efendi Hasbi, Kahraman Bey Viryon[i], Zimitri Lavda, Ahmed Bey Resul, Emin Bey Vukopola, Tiran nam›na Celal Bey Topdanî, Musa Efendi Hac›, Elbasan nam›na Ohrili ‹rfan Bey, Lef Nosi, Debre nam›na Hasan Bey Prifltina, Hüsnü Bey Çori, Kastrat nam›na Bayrakdar Keles ve fiala Bayrakdar› Abdi Kula, Lefl nam›na Mane Bey, ‹flkodra nam›na Musa Efendi Yuka, Kul Evika, Akçahisar nam›na Muharrem Efendi Pengili, Draç nam›na ‹zzeddin Efendi Beflir, Kavaya nam›na fiehzüvar Bey Altuni, Elbasanl› Kaz›m Bey, Mirdita nam›na Makro Koni ve biraderi Toç Koni. 223. Islav kelimat›yla mütearif olan Çernovda, Nevosela, Amuniçe, fiofliçe, fiafliçe, Lepeniçe gibi isimleri lisan-› millîmize tahvil etmeye lüzum-› kat‘î vard›r. Bilad u kurâ ve enhâr›n bu misillu isimlerden tathiri içün hükûmetçe ve belediyelerce hemen bir teflebbüsün icras› ve vukuat-› maziyenin bekaya-y› seyyiesinden memleketimizin tecridiyle her yerin isimleri ayr› ayr› tetkik olunarak isimlerinin tebdili lâbüd oldu¤unu itikad ve bu itikad ile icraat-› resmiyeye intizar eylerim. 223 (Mükerrer). Zaruretim pek tabiî idi. Zira Jön Türkler ‹stanbul’daki emlak›mdan bir pul, bir akça göndermeye müsaade etmedikleri gibi, ‹talyanlar dahi Avlonya’dan Viyana’ya mektub ve para irsaline ez-her-cihet mümanaat etmifllerdi! 224. Arflidük Maksi [Maximilian] Arflidük Otto’nun ikinci o¤lu ve ‹mparator Birinci fiarl’›n öz biraderidir. Esna-y› harbde Arnavutluk’a gelmifl, merasim-i fevkalade ile istikbal olunmufl idi. Arnavutluk’un mümtaz bir eyalet suretinde Avusturya’ya merbut kald›¤› takdirde kendisi bu hükûmet-i tâbian›n hükümdar› olmak üzere namzed idi!! 225. Tan [Le Temps] gazetesinin 3 A¤ustos 1913 tarihindeki nüshas›nda B.S. imzas›yla yaz›lan bir makalede Arnavutlar içün “gayr-› mevcut bir kavim” oldu¤u deniliyordu. 226. Frans›zlar muahharan bu mevâkii terk etmifl olduklar›ndan, ihtilafat› men içün Yunanîlerle Arnavutlar aras›nda Görice M›nt›kas› nam›yla bir itilaf akdeylemifllerdi ve bu da 15 May›s 1920 Kapifltiça (Kapshtica) ‹tilafnamesi diye maruf olmufl idi. 227. Frans›z muharrirlerinden Jak Bukar’›n ahîren neflr eyledi¤i bir eserde diyor ki: Süreyya Bey’in Notlar› 443 Fransa Arnavutluk’u müttefiklerine karfl› feda etmifl oldu¤undan dolay› Arnavutlar nazar›nda müttehem say›l›yor. Bunun ne dereceye kadar do¤ru oldu¤unu hükm etmek içün, bir zaman sonra neflr ü ifflas› tabiî olan vesâik-i tarihiyeyi görmek laz›m gelir. Meazalik, zevahire göre hükmolunmak icab ederse, Arnavutlar pek de haks›z de¤ildir. 228. 5 Kanun›evvel 1914 senesinde harbe ifltirak etmek flart›yla Yunanistan’a Cenubî Arnavutluk teklif olunmufl idi. Bu teklif Londra Mukavele-i ma‘hûdesi müzakerat›ndan daha evvel vuku bulmufl idi. 17 Kanun›evvel 1917’de Süvitlerin [‹sveçlilerin] ifflaat› üzerine Nova Europa gazetesinde bu hakikat ilan olunmufl idi. 229. “Tarih bir tekerrürden ibarettir” diyenlerin sözü mahz-› hakikattir. Berlin Muahedesinin müzakerat› esnas›nda Prens Bismarck, “Arnavut kavmi yoktur” diye ba¤›rm›fl oldu¤u gibi, Muharebe-i Umumiye s›ras›nda Almanya devleti Arnavutluk’u Yunanistan’a, Bulgaristan’a parça parça ilhak etmeye çal›flm›fl ve Frans›z hükûmeti yine Berlin Muahedesi müzakere olunurken yaln›z Mirdita Katoliklerinin hakk-› himayesinden bahisle iktifa eylemifl idi. Harb-i Umumîde dahi ayn› siyasete tebe‘an Arnavutluk üzerinde S›rpl›lara, Yunanl›lara bol bol ümidler vermifl, en küçük bir menfaat ve emeline mukabil bütün Arnavutluk’u feda etmekten çekinmemifl idi!! 230. Telgrafname zeyl-i kitabda aynen ve harfiyen ... numara taht›nda mukayyettir. Sahife… 231. Bu abd-i râk›mu’l-hurûf Lozan’da, Cenova’da bu müzakerat›n bafl›nda idim. ‹talya’n›n tesir-i nüfuzuyla teflekkül eden bu heyetler meyan›nda bulunmakl›¤›m flöyle dursun, Fransa’ya geçmek veya Draç’da bir Arnavut s›fat›yla haz›r bulunmak üzere paflaport arad›¤›m halde verilmemifl, azimetime katiyen müsaade olunmam›flt›r. Mütarekeden bir sene sonra ancak ‹talya’ya gitmekli¤ime ruhsat verilmifl ve Roma’da yaln›z dört gün ikamet edebilmeye müsaade al›nm›flt›r. Roma’da temdid-i ikametime çare bulamad›¤›m gibi, Avlonya’ya gitmekli¤ime müsaade edilemeyece¤ini de anlad›m (20 A¤ustos 1919). Tekrar ‹sviçre’ye döndüm. Muahharan Bern sefiri Marki Lucioli Roma’ya azimetime izin alm›fl ve bu suretle Kanun›sanîye do¤ru Roma’ya ve birçok müflkilattan sonra Avlonya’ya gitmeye muvaffakiyet has›l 444 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 olmufltur. Halbuki bîtaraf ve milliyetperver olduklar›n› iddia eden birçok zevât bilâ-müflkil ‹talya’dan mazhar-› müsaadât olmufl ve hatta harc›rahlar›n› dahi istihsal ederek cepleri dolu olarak Arnavutluk’a, istedikleri yerlere gidib gelmifllerdir! 232. Draç heyeti: Turhan Pafla Reis-i hükûmet, Prenk Doda Pafla Reis-i sanî, Mehdi Bey Fraflari Dâhiliye naz›r›, Mehmed Bey Koniçe Hâriciye naz›r›, Feyzi Bey Alizoti Maliye naz›r›, Poga Efendi Maliye naz›r›, Mustafa Efendi Kruya Posta ve Telgraf naz›r›, Luici Guragoki Maarif naz›r›, Müfid Bey Meclis-i Vükela’ya memur. 233. Delegasyon Heyeti: Reis Turhan Pafla, Monsenyör Bumchi, Midhat Bey Fraflari, Doktor Turtulli Bey, Luici Guragoki ve Mehmed Koniçe. Bilahare aralar›nda has›l olan tezad-› efkâra binaen delegasyon heyeti tebeddülata u¤ram›fl ve Monsenyör Bumchi reis-i heyet olmufl, Hâriciye Nezareti uhdesinde olmak üzere Mehdi Bey Fraflari, Guragoki, Mustafa Efendi Kruya, Lef Nosi, Pader Fiflta ile heyet teflekkül etmifltir. Bu tebeddülat s›ras›nda Müfid Bey dahi Mehdi Bey’in yerine Dâhiliye nezaretine geçmifltir. As›l cây› dikkat olan nokta-i mühimme bu intihabât ve tebeddülât kendi kendine husul bulmay›b bir taraf›n veya bir kimsenin tesir-i nüfuzuyla icra olundu¤u meselesidir ki, bu tayin mahiyetini alakadârân halleder, san›r›m. 234. Müfid Bey Libohova’ya yazd›¤›m bir mektuba cevaben ald›¤›m tahrirat flâyân-› dikkat ve ehemmiyet tafsilat› câmi bulunmakla zeyl-i kitabda … sahifede münderiçtir. 235. Ergirili Timurpaflazade Halil Pafla Alizoti, Delvinal› Selimbeyzade Süleyman Bey ve Debreli Fuad ‹smail Bey ile terzi esnaf›ndan ve pek ciddî milliyetperverândan fiânî Efendi bu heyeti teflkil ediyordu. Heyet ‹stanbul’daki Arnavutlar nam›na Paris’te isbat-› vücud etmek üzere gelmifl ve getirilmifl iken, kendilerini Arnavutluk’un yegâne mümessili s›fat›yla tanatma¤a çal›flm›fl ve bu suretle Draç hükûmet-i muvakkatesinin gönderdi¤i delegasyonu pek müflkil bir mevkide b›rakm›flt›r! 236. Maliye Naz›r› Feyzi Bey baz› umur içün Avlonya’ya gitmek üzere Draç iskelesinden vapura binece¤i s›rada ‹talya karabinyerleri taraf›ndan men olunmufl ve kendisinin hâiz oldu¤u s›fat-› resmiye kat‘an nazar-› itibara al›nmaks›z›n muamelat-› dürüfltâneye maruz kalm›fl idi! Süreyya Bey’in Notlar› 445 446 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Haz›rlayan›n Notlar› 1 [Ar. “Senin Yüce Ad›nla” -haz.-]. 2 [Müellif 14. notu atlam›flt›r -haz.-]. 3 [Kenûd=Nankör; Anûd=‹natç›; Ar-nebûd=Utanmas› olmayan; Bed-anûd= Kötü inad› olan -haz.-]. 4 [Gegal›k kabile ba¤lar›n›n güçlü oldu¤u Kuzey Arnavutluk, Toskal›k daha medenî olan Güney Arnavutluk için kullan›l›r -haz.-]. 5 [Selanik, Manast›r ve Kosova Aral›k 1902’den itibaren alt› y›l boyunca Rumeli Vilâyât› Umum Müfettifli Hüseyin Hilmi Pafla’n›n valileri aflan yetkesi alt›nda yönetilmifl, 29 vilayet aras›nda yer alan bu üçüne vilâyât-› selâse (üç vilayet) denilmifltir -haz.-]. 6 [Kosova Valisi Ali Mazhar Bey (A¤ustos 1909-Kas›m 1910) ve Mazhar Bey (Kas›m 1911-A¤ustos 1912) -haz.-]. 7 [Eski ad› Ludwig Carl Friedrich Détroit (1827-1878); 1877-78 Osmanl› Rus Harbinde serdar-› ekrem (Temmuz-Eylül 1908) -haz.-]. 8 [Mahmud Muhtar Pafla’n›n eserinin ad› Ruzname-i Hürriyet de¤il, Ruzname-i Harb’dir -haz.-]. 9 [Bu anlafl›lmaz cümlenin yan›nda yazar› belirsiz bir derkenar vard›r: “Anlayamad›m, tebyizde hata olacak!” Cümle belki flöyle olabilir: “Hat›rniflan›md›r ki, Kamil Pafla’n›n sukutundan sonra Viyana sefaretine bafllam›fl olan Hüseyin Hilmi Pafla’y› Viyana’da görmüfltüm.” Hüseyin Hilmi Pafla Ekim 1912-May›s 1919 tarihleri aras›nda Viyana sefiri idi -haz.-]. 10 [Nikolle Don Kacori (1862-1917): Arnavut milliyetçisi Katolik din adam› -haz.-]. 11 [Alfred Rappaport, (1895-1909 aras›nda ‹flkodra, Prizren, Ba¤dat, Üsküb gibi Osmanl› kentlerinde konsolosluklarda çal›flt›. 1909’dan itibaren Avusturya Hâriciye Nezareti’nde Arnavutluk Masas› flefi -haz.-]. 12 [Graf Leopold Berchtold von und zu Ungarschitz (1863-1942). Avusturya’n›n Rusya sefiri (1906-1911), sonra Hâriciye naz›r› (1912-1915) -haz.-]. 13 [Friedrich Graf Szápáry, Ekim 1913-A¤ustos 1914 tarihlerinde Avusturya’n›n Rusya sefiri -haz.-]. Süreyya Bey’in Notlar› 447 14 [Albert Graf Nemes, Eylül 1916-Kas›m 1918 tarihlerinde Avusturya’n›n Württemberg’deki elçisi -haz.-]. 15 [Franz Freiherr Konrad von Hötzendorf (1852-1925). ‹talya ve S›rbistan’a karfl› savafl yanl›s› kanad›n bafl›n› çeken Avusturya Genelkurmay Baflkan› (1906-1916). Galiçya’y› Ruslara karfl› kaybetmifl, sonra tekrar alm›flt›r. ‹talya’ya karfl› da baflar›s›z olarak nam›n› yitirmifltir. Hat›rat›n›n beflinci cildini yazarken ölmüfltür (Aus Meiner Dienstzeit, Viyana 1921-5) -haz.-]. 16 [Avusturya’n›n silahç›l›¤›yla meflhur Steyr flehrinde 1864’te kurulan Steyr Mannlicher flirketi bugün hâlâ faal bir silah üreticisidir. Yüzy›l bafl›nda üretilmeye bafllanan Mannlicher-Schönauer tüfe¤inin, 1905’te ç›kan Mannlicher tabancas›n›n ve 1912’de ç›kan Steyr tabancas›n›n silah tarihinde önemli bir yeri vard›r (http://www.steyr-mannlicher.com) -haz.-]. 17 [Leopold von Chlumecky. En yak›n›nda bulunarak dan›flmanl›¤›n› yapt›¤› ve öldürülüflü I. Dünya Savafl›na yol açan Veliaht Franz Ferdinand hakk›nda hat›rat türünde bir kitab› vard›r (Erzherzog Franz Ferdinand’s Wirken und Wollen, Berlin 1929) -haz.-]. 18 [Arthur Freiherr Bolfras von Ahnenburg (1838-1922). Kayzer Franz Josef ’in en mühim askerî dan›flman›. Askeriyedeki bütün yüksek atamalar› ‹mparator’a arz etmek gibi önemli sorumluluklar› vard› -haz.-]. 19 [Sophie von Hohenberg (1868-1914). Efli Arflidük Franz Ferdinand’la beraber suikasta kurban gitmesi I. Dünya Savafl›na yol açm›flt› -haz.-]. 20 [Ar. “Allah onu engin bir rahmetle ba¤›fllas›n” -haz.-]. 21 [Danilo Aleksander Petroviç (1871 Çetine-1939 Viyana), Karada¤ Kral› I. Nikola’n›n büyük o¤lu -haz.-]. 22 [Alois Freiherr von Ährenthal, Romanya’da (1895-1899) ve Rusya’da (1899-1906) sefaretten sonra 24 Ekim 1906’da Avusturya Hâriciye naz›r› olmufl, aylar süren hastal›ktan sonra 17 fiubat 1912’de ölünceye kadar bu makamda kalm›flt›r. Onun döneminde Avusturya çekingenli¤i b›rakm›fl, faal bir büyük güç politikas› izlemeye bafllam›flt›r -haz-]. 23 [Metinde isim için boflluk b›rak›lm›fl -haz-]. 24 [Karl Freiherr von Macchio, Avusturya’n›n Karada¤ sefiri (fiubat 1899-Kas›m 1903), Yunanistan sefiri (Kas›m 1903-Kas›m 1908) ve ‹talya fevkalade sefiri (A¤ustos 1914-May›s 1915) olmufltur -haz.-]. 25 [Ferdinand François Bourbon Orléans-Montpensier -haz.-]. 26 [Ar. Hain korkakt›r -haz.-]. 27 [Ballplatz Viyana’da bir meydan›n ad› olan Ballhausplatz’›n k›salt›lm›fl›d›r. Baflbakanl›k ve ‹çiflleri Bakanl›¤› gibi önemli devlet kurumlar› burada bulundu¤undan, ‹ngiltere’deki Downing Street ya da Fransa’daki Quai d’Orsay gibi Avusturya’daki siyasal güç merkezini ifade eden bir synecdoche terimdir -haz.-]. 28 [“gönderdi¤i” olmal› -haz.-]. 29 [Antonio Marquis di San Guiliano (1852-1914), Londra sefaretinden sonra Mart 1910’dan itibaren ölünceye kadar ‹talya Hâriciye naz›r› -haz.-]. 448 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 30 [‹ng. International Commission of Control in Albania: 15 Ekim 1913’te kurulub 7 Mart 1914’e kadar varl›¤›n› sürdüren uluslararas› denetim komisyonu. Metnin devam›nda Beynelmilel Kontrol Heyeti, Heyet-i Murakabe, Murakabe Komisyonu gibi çeflitli adlar alt›nda geçecek, müessese ve azalar hakk›nda ayr›nt›l› bilgiler verilecektir. Cümlede kastedilen ‹talyan aza Alessandro Leoni’dir -haz.-]. 31 [Süreyya Bey Wilhelm zu Wied’in ad›ndaki edat› hep Frans›zca okunufluyla (yani “dö”) yazm›flt›r -haz.-]. 32 [Graf Johannes von Pallavicini: Avusturya-Macaristan ‹mparatorlu¤u’nun ‹stanbul sefiri, 1906-1918 -haz.-]. 33 [Heinrich Ritter von Löwenthal, Avusturya-Macaristan ‹mparatorlu¤u’nun Arnavutluk sefiri, 25.2.1914-15.8.1915 -haz.-]. 34 [Ekim 1915’te ölen büyükelçi Baron Hans Freiherr von Wangenheim’›n mezar› ‹stanbul Tarabya’daki Alman Askerî Mezarl›¤›’ndad›r -haz.-]. 35 [Paul Pierre Cambon (1843-1924), Fransa’n›n ‹ngiltere sefiri (1898-1920) haz.-]. 36 [Arnavutluk taht›na aday gösterilenlerden Wilhelm von Urach of Württemberg’in (1864-1928) babas› Dük Wilhem von Urach, annesi Monako Prensesi Florestine’dir. 1918’de II. Mindaugas ünvan›yla Litvanya Kral› seçilmifl, fakat gidib taç giymeden, görevi üstlenmeden, birkaç ay sonra çekilmifltir. Rapallo/‹talya’da ölmüfl, Ludwigsburg/Almanya’da defnedilmifltir -haz.-]. 37 [Alm. “Rittmeister zum 3. Garde-Ulanen-Regiment in Potsdam” -haz.-]. 38 [Prefekt: Lat. praefectustan gelen, Romal›larda bir memuriyet ünvan›. Frans›zcada merkezî otoritenin taflra idaresindeki temsilcisi, yani vali ve kaymakam anlam›nda kulan›lan bir terim -haz.-]. 39 [Baron Carlos Aliotti, Arnavutluk’ta ‹talyan sefiri olmadan önce ülkesinin Viyana, Paris ve Washington sefaretlerinde çeflitli hâriciye görevlerinde bulunmufltur -haz.-]. 40 [Colonel Lodewijk Willem John Karel Thomson (1869-1914), Açe ve Güney Afrika gibi Hollanda’n›n sömürgelerinde görev yapt›ktan sonra Balkan Savafllar›n› izlemek üzere görevlendirildi. Son olarak Arnavutluk’taki Hollanda bar›fl gücünün (Mission Néerlandaise en Albanie) bafl›nda Draç’› savunurken flehri kuflatan asiler taraf›ndan vuruldu. Vuruldu¤u Draç’da, gömüldü¤ü Groningen’de ve Lahey’de ad›na an›tlar dikilmifltir -haz.-]. 41 [Alm. Yacht: Yat -haz.-]. 42 [Do¤rusu, ekall-i kalil = az›n da az› -haz.-]. 43 [Konsolos yard›mc›s› -haz.-]. 44 [Üstündeki notta “Draç’da” diye düzeltilmifltir -haz.-]. 45 [Baron Stephan Burián von Rajecz (1851-1922) Avusturya Hâriciye naz›r› (13.1.1915-22.12.1916 ve 16.4.-24.10.1918) olmadan önce Moskova baflSüreyya Bey’in Notlar› 449 konsolosu (1882-86), Sofya sefiri (1887-95), Atina sefiri (1897-1903), 19031912 aras›nda Bosna-Hersek valili¤i inz›mam›yla müflterek Maliye bakan›. Bosna-Hersek’in Avusturya taraf›ndan ilhak edilmesinin mimar›d›r -haz.-]. 46 [Johann Graf Forgách (1870-1935); Avusturya Hâriciye müsteflar› (Zweiter Sektionschef, 1913-1917) olmadan önce Brezilya (1905-1907), S›rbistan (1907-1911), Saksonya (Haz.1911-Ekim 1913) sefiri -haz.-]. 47 [Fr. disentressé=ilgiyi kesmek, ilgilenmemek -haz.-] 48 [Fr. Papier = Ka¤›t -haz.-]. 49 [Alm. Soldat: Asker -haz.-]. 50 [Ignaz Freiherr Trollmann von Lovcenberg (1860-1919), Eylül 1917’de Osmanl› Devleti’nin Alt›n Liyakat Madalyas› ile taltif edilmifltir -haz.-]. 51 [Tamlamalarda ö¤eler yer de¤ifltirmifl. Do¤rusu, daha önce kullan›ld›¤› gibi, “vahdet-i mülkiye ve mevcudiyet-i milliyesi” olmal›d›r -haz.-]. 52 [‹talyan jandarmas› -haz.-]. 53[Ar. Ölümden sonra dirilifl -haz.-]. 54 [Ar. “Katili öldürülmekle müjdele!” -haz.-]. 55 [“Kim bir iyilik yaparsa kendisi için yapm›fl olur ve kim bir kötülük yaparsa kendi aleyhine ifllenmifl olur.” Kur’an-› Kerîm, Fussilet, 41/46 -haz.-]. 56 [Fr. Base navalle: Askerî deniz üssü -haz.-]. 57 [Fr. Prefect: Vali, mutasarr›f -haz.-]. 58 Tekrar edilmifltir. 59 [‹slâm tarihinde zulmüyle meflhur Haccac-› Zalim gibi -haz.-]. 60 [“Ortadan kaybolub gitmifltir” ibaresinin alt›nda silinmifl olarak flu cümlecik vard›r: “sermaye-i gera-y› kader olmak üzere elimizdedir.” -haz.-]. 61 [R. Poincaré (1860-1934), 1913-1920’de Fransa devlet baflkan› -haz.-]. 62 [Yunanistan Kral› I. Georgios, Danimarkal› bir asilzade olarak 1945’te Kopenhag’da do¤mufl; 1863’ten itibaren 18 Mart 1913’te suikasta u¤ray›ncaya kadar elli y›l tahtta kalm›flt›r -haz.-]. 63 [I. Georgios’un o¤lu I. Konstantin (1868 Atina-1923 Palermo) 1913-1917 ve 1920-1922 y›llar›nda iki defa kral olmufltur. ‹kinci defa tahttan indirilmesinin sebebi Anadolu’daki muharebelerde al›nan ma¤lubiyetlerdir -haz.-]. 64 [I. Konstantin’in o¤lu I. Aleksandros 12 Haziran 1917’de tahta ç›k›b 25 Ekim 1920’de 27 yafl›ndayken ölmüfltür. Bat› Trakya’daki Dedea¤aç’a onun onuruna 1919’da Alexandroupolis ad› verilmifltir -haz.-]. 65 [I. Konstantin’in büyük o¤lu II. Georgios 1922-1924 ve 1935-1947 y›llar›nda Yunanistan kral› olmufltur. Bu iki devre aras›nda Venizelos’un önderli¤inde kraliyet la¤v edilmifl ve cumhuriyet rejimi kurulmufltur. II. Georgios 1941-1944 aras›nda iflgale u¤rayan Yunanistan’dan kaçmak zorunda kalm›fl ve 1946 sonunda ülkeye dönebilmifl, fakat alt› ay sonra ölmüfltür -haz.-]. 66 [I. Nikola Petroviç (1841-1921) önce prens ünvan›yla 1860-1910 y›llar›nda, sonra Karada¤’›n yegâne kral› olarak 1910-1918 aras›nda hüküm sürmüfl- 450 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 tür. I. Dünya Savafl›n›n sonunda Karada¤ S›rbistan’a dâhil edildi ve Kral Nikola Fransa’da sürgünde öldü, ‹talya’da San Remo’da topra¤a verildi. Kemikleri 1989’da Karada¤’›n eski baflkenti Çetine’ye nakledildi -haz.-]. 67 [I. Petro Karacorceviç (1844-1921), 1903’ten itibaren, son üç y›l› Yugoslavya Kral› ünvan›yla olmak üzere, ölümüne kadar 18 y›l S›rplar›n kral› olmufltur. I. Dünya Savafl›nda Avusturya ülkesini iflgal etti¤inde Korfu’ya kaçm›fl, ölünceye kadar hastal›kla bo¤uflmufltur -haz.-]. 68 [“Tehniyet” (=tebrik) olmal› -haz.-]. 69 [Kitab›n sonunda yer alan telgraf metninin orijinalinde tarih 22 A¤ustos 1913 fleklindedir. -haz.-]. 70 [Müellif 131.notu atlam›flt›r, -haz.-]. 71 [Müellif 144. notu atlam›flt›r -haz.-]. 72 [Prens zu Wied’in s›rkatibi Yüzbafl› Duncan Heaton-Armstrong’un alt› ay süren bu hükümdarl›k dönemi hakk›ndaki hat›ralar› neflredilmifltir: The Six Month Kingdom: Albania 1914 (London, I.B.Tauris, 2005) –haz.-]. 73 [Dame d’honneur=nedime -haz.-]. 74 [Müellif 158. notu atlam›flt›r -haz.-]. 75 [Müellif 173. notu atlam›flt›r -haz.-]. 76 [Ar. “Do¤rusunu en iyi bilen Allah’t›r!” -haz.-]. 77 [I. Georgios’un 18 Mart 1913’te suikaste kurban gitmesi -haz.-]. 78 [Müellif 185. notu atlam›flt›r -haz.-]. 79 [Hasm-› eleddi=‹natç› düflman›, -haz.-]. 80 [Muhtemelen, Alm. Weisser Hahn=Beyaz Horoz -haz.-]. 81 [Metinde flöyle: “Arnavutluk henüz tac ü taht›n› henüz münhal idi” -haz.-]. 82 [“Kasr-› Pelefl” olmal›d›r -haz.-]. 83 [Ar. “Olanlar oldu ve kalem sustu” -haz.-]. 84 [Albanerkonvikt: 1908’de Avusturya’n›n Viyana’da sadece Arnavut ö¤renciler için kurdu¤u bu okulda, 1918’e kadar etkili Arnavutlar›n tavsiyeleriyle Avusturya konsoloslar›n›n seçti¤i 80 ö¤renci okutuldu. Bu faaliyeti emperyalizm ba¤lam›nda inceleyen bir kaynak için bkz. Kurt Gostentschnigg, “Albanerkonvikt und Albanerkomitee: Instrumente des Handels- und Verkehrspolitik Österreich-Ungarns gegenüber Albanien im Dienste des informellen Imperialismus”, Südost-Forschungen, Band 65/66, 2006/2007, München, s. 313-337 -haz.-]. 85 [Ar. “Onlar ancak günahkâr ve nankör (insanlar) do¤ururlar (ve yetifltirirler).” Kur’an’daki bir ayete (Nur 71/27) telmihte bulunulmakta ise de ayette “minhum” kelimesi geçmemektedir -haz.-]. 86 [“Osmanl›” olmal›d›r -haz.-]. 87 [Ar. “Sorumluluk rivayet edene aittir” -haz-.]. 88 [Ar. “Bela konuflmaya tevkil edilmifltir” yani bir bela hakk›nda konuflmak o belay› getirir -haz.-]. Süreyya Bey’in Notlar› 451 452 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 j Ekler Resim 1 Ekler 453 Resim 2 454 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Hat›rat Ekler 455 Hat›rat örnek 456 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ‹stanbul’daki Frans›z elçisinden Poincare’ye rapor 1 Ekler 457 ‹stanbul’daki Frans›z elçisinden Poincare’ye rapor 2 ‹stanbul muhaf›z› Cemal Bey’den Süreyya Bey’e telgraf 458 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 ‹talya kral›n›n Süreyya Bey’e verdi¤i niflan Ekler 459 Süreyya Bey’e mecidi niflan› verilmesine dair belge Süreyya Bey’e mecidi niflan› verilmesine dair berat 460 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Lugatçe abîd-i servet: servete tapan a¤sân: dallar ahbar-› muvahhifle: dehflet verici haberler akdem: önce âk›betü’l-emr: iflin sonu akvâm-› tâbia: ba¤l› kavimler a‘lâ-i ‘illiyyîn: yücelerin en yücesi alâ kadr-i ukûlihim: ak›llar› nispetinde alâ külli hâl: her halükârda alâ kile’t-takdîreyn: her iki takdirde de alakadârân: ilgililer alâ kadri’l-imkan: imkanlar elverdi¤ince alâ melei’n-nâs: insanlar›n önünde âlât-› harbiye: savafl aletleri alâ vechi’t-tahmîn: tahmin üzere ala’l-amyâ: gözü kapal› olarak, kökrü körüne ala’l-farz› ve’t-takdîr: farz ve takdir edilse, farazâ âlâyifl-i gûnâgûn: rengarenk gösterifl aleddevam: sürekli olarak alelâde: adet oldu¤u üzere alelekser: ço¤unlukla alelhusus: özellikle alelkaide: kaideye uyarak, kaide gere¤i alelumum: genel olarak alelusul: usulünce alessabah: sabahleyin alekî-sîret: sülük gibi âli’l-âl: fevkalade a‘mâk-› hafâyâ: gizli derinlikler an‘anât-› ‹slâmiye: ‹slam ananeleri ân-› vâhid: bir anda an-kasdin: kas›tl› olarak asâr-› beytiye: ev eflyalar› âsâr-› müfltehire: ünlü eserler âsâr-› sâlife: geçmifl as›rlar âsâr›n esâmisi: eserlerin isimleri atefl-i kin ve âz: kin ve açgözlülük atefli avdetîler: dönmeler azim bir tebeddül: büyük bir de¤iflme ba‘dehû: ondan sonra ba‘de’l-hal‘: tahttan indirildikten sonra ba‘de’l-infisal: ayr›ld›ktan sonra ba‘de’l-muhabere: haberlefltikten sonra ba‘de’l-mütareke: silah b›rakt›ktan sonra ba‘de’l-vefat: öldükten sonra ba‘de-mâ: bundan sonra ba‘de’t-tahkîk: araflt›rd›ktan sonra ba‘de’t-tesviye: düzelttikten sonra ba‘de’t-ta‘am: yemekten sonra bakâyâ-y› nefîse: nefis kal›nt›lar bâli¤an mâ-bela¤: fazlas›yla, olabildi¤ince bâr-› flinâr: u¤ursuzluk yükü bâziçe-i düvel: devletlerin oyun bahçesi bey‘u men yezîd: aç›k art›rma, müzayede ile sat›fl beyne’l-ahali: ahali aras›nda beyne’l-havfi ve’r-recâ: korku ile ümit aras›nda beyne’l-müslimîn: müslümanlar aras›nda bi-ecma‘ihim: hepsi beraber, topluca bi-esrihim: her fleyiyle, a¤›rl›klar›yla bi-eyyi vechin kân: hangi flekilde olursa, mutlaka bihakk›n: hakk›yla bilâ-harb: savaflmadan Lugatçe 461 bilâ-hayâ: utanmadan bilâ-hicab: utanmadan bilâ-ifâte-i vakt: vakit geçirmeden bilâ-mûcib: gereksiz yere bilâ-müflkil: zorlanmadan bilâ-sebeb: sebepsizce bilâ-tefrik: ay›rt etmeksizin bi’l-beyan: aç›klayarak bi’l-ictima‘: toplanarak bi’l-ittifak: ittifakla bi’l-mecburiye: mecburen bi’l-mürûr: giderek bi’l-müflâfehe: sözleflerek bi-mennihî teâlâ: Allah’›n lutfuyla bî-muhâba: pervas›zca binâen alâ-zâlik: buna dayanarak bi’n-netice: sonuçta bi’n-nisbe: nisbeten birader-i büzürgvâr: a¤abey bi’r-r›za: r›za göstererek bi’se’l-halef: kötü ard›l bî ser ü bûn: ipe sapa gelmez bi’t-tamam: tamam›yla bi’t-telakki: karfl›lamak, kabul etmek bi’t-tesadüf: karfl›laflarak, tesadüf ederek buhayre-i hûn-âlûd: kana bulanm›fl göl buyût u mesâkin: evler câmi‘u’l-‘uyûb:: bütün] ay›plar›: kendisinde] toplayan/bar›nd›ran cebân: korkak cebîn: korkak ceffe’l-kalem: düflünmeden yaz›vermek/hükmetmek cemm-i ¤afîr: kalabal›k cemaat cerâd-› münteflire: çekirge sürüsü custcû-y› hakikat: hakikati aramak çar köfle-i alem: dünyan›n dört bir taraf› çerh-sâz-› uyûn: gözlerin çark›n› oynatan 462 dâiren-mâ-dâr: tamamen dârü’l-fecâyi‘: fecaatler evi dârü’l-harekât: harekat yeri defîn-i hâk-i gufrân: ma¤firet topra¤›na defnedilmifl dem-i inflirak: parlama zaman› dendân-› azû-âzâr: inciten az› diflleri dendân-› zehr-âlud: zehirli difller der-ceng-i evvel: ilk çarp›flma desâtîr-i esasiye: anayasalar devr-i intibah: uyan›fl ça¤›m›z dîde-i im‘ândan geçirmek: iyice gözden geçirmek dilgîr: gücenmifl dûr: uzak dûrbinân: uzak görüfllüler durûb-› emsal: atasözleri dünya ve mâfîhâ: dünya ve içindekiler dürüfltî: kabal›k düsturu’l-amel: eylemlerin dayand›¤› kaide düvel-i erbaa: dört devlet edevât-› zer‘iye: tar›m araçlar› edvâr-› gîrûdâr: kargafla devirleri edvâr-› mâziye: geçmifl devirler efkâr-› sahîfe: zay›f fikirler ehl-i kurâ: köylüler ehl-i salîb: haçl›lar ekall-i kalîl: ekallü’l-kalîl]: az›n da az› el-hâletü hâzihi: flu durumda el-minnetü: li]llah: minnet Allah’ad›r. el-uhdetü ale’r-râvî: sorumluluk sözü aktaran›n boynuna emanetullah: Allah’›n emaneti enmûzec-i ümem ü milel: milletler ve ümmetler numunesi enzâr-› ecânib: ecnebîlerin dikkatleri erbab-› ibtisâr: basiret sahipleri erike-i Ferâ‘ine: Firavunlar›n taht› esâs-› beytiye: ev eflyas› esâtîr ve hurâfât: efsaneler ve hurafeler esbab-› vâhiye ve muhayyele: bofl ve hayal mahsulü sebepler Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 esbsüvâr: atl› esfel-i sâfilîn: afla¤›lar›n en afla¤›s› eflhâs-› mülevvese: kirli kimseler eflna‘: daha kötü eflya-y› semeniye: k›ymetli eflyalar evâni-i nuhâsiye: bak›r kaplar eyâdî-i gâretkerân: ya¤mac›lar›n ellleri eyyâm-güzâr olmak: günlerini geçirmek fi’l-hakika: gerçekte fi’l-vâki’: asl›nda füyuz-› medeniye: uygarl›k nimetleri gayr-› kabil-i teshir: zaptedilemez ¤îleten: hile ile habl-i metin: sa¤lam bir halat hâifü’z-zamîr: içten içe korkak hâil zâil oldu: engel ortadan kalkt› hakây›k: hakikatler hakku’l-insaf: insaf hakk›: için hal-i hevl-nâk: dehfletli hal hal-i ihtizar: can çekiflme hali hamden lillah: Allah’a hamdolsun hamden sümme hamden: hamd pefline hamdolsun hâmisen: beflinci olarak hande-rîz-i istihza: istihza ile gülüp duran hasbe’l-insaniye: insanl›k gere¤i hasbe’l-usul: usul gere¤i hasbe’l-verâse: veraset gere¤i hasbe’s-sefare: elçilik gere¤i hasbeten-lillah: s›rf Allah için hasta-i nâtuvân: dermans›z hasta hata-âlûd: yanl›fla bulanm›fl hatîb-i laf-zen: laf çakan bir hatip havfen: korkarak hayyen ve meyyiten: ölü ve diri hedef-i ezfâr-› mütearr›zîn: sald›rganlar›n t›rnaklar›na hedefi hey’ât-› düvelin eâz›m-› erkân›: devlet heyetlerinin en büyük adamlar›/bakanlar› heyet-i ma‘tûhe: bunaklar heyeti Heyet-i Nuzzâr: Bakanlar Kurulu h›yâm: çad›rlar hukuk-› men¤ube: yutulmufl haklar hukuk-› milel: milletler hukuku husamâ: has›mlar hutût-› hadîde: demiryollar› hükûmet-i avam›n mehâsini: demokrasinin güzellikleri hükûmet-i memurîn: memurlar hükümeti ihnâk: bo¤mak ihrak bi’n-nâr: ateflle yakmak ihtirasât-› gayr-› mahdude: s›n›rs›z ihtiraslar ilâ yevmi’t-tenâd: kaç›fl: mahfler] gününe kadar ilâ yevminâ hâzâ: bu günümüze kadar ilânihâye: nihayete kadar ilelebed: sonsuza kadar ilka-y› ru‘b u hirâs: korku salma ilmü’l-kef: el/avuç okuma ilmi inde’l-hâce: gerekti¤inde isâet: kötülük istîfa etmek: almak istihdaf: hedeflemek istihkamat-› turâbiye: topraktan istihkâmlar itiyâdat-› seyyie: kötü al›flkanl›klar ‘iyd-i adhâ: Kurban Bayram› jeng dâr-i flenaat: kötülükle kirletmek kabâil: kabileler kable’l-feth: fetihten önce kable’l-i‘tâ: vermeden önce kable’l-isti’zan: izin almadan önce kable’t-tatbik: uygulamadan önce kadirnâflinasl›k: de¤er bilmezlik kamusü’l-esâmî: isimler sözlü¤ü Lugatçe 463 kanun-› tekâmül: ilerleme yasas› karîbu’z-zuhûr: olmas› yak›n karîbü’l-vuku‘: olmas› yak›n kâselîsân-› evkaf: vak›flar›n parazitleri kavâfil-i bu¤ât: isyanc› kafileler kavânîn-i mer‘iye: yürürlükteki kanunlar kec-bînâne: garazkâr ke-en-lem-yekün: hiç olmam›fl gibi ke’l-evvel: önceki gibi kemâ fi’s-sâb›k: geçmiflte oldu¤u gibi kemâ hiye hakkuha: hakk›yla kemâ-yenba¤î: gerekti¤i gibi kesr-i sevret: gücünü k›rmak ketm: saklamak keyfe mâ yeflâ’: nas›l dilerse keyfiyet-i irâka: kan dökme biçimi kezâlik: bunun gibi, ayn› flekilde k›lâ‘ u bikâ‘: kaleler ve topraklar kiflver-küfla: fatih kurûn-› ûlâ: ilkça¤lar kurûn-› vustâ: ortaça¤lar kûflifl: çal›flma kûflmâle u¤rama: kulaklar›n bükülmesi kuvâ-y› müctemia-i milliye: toplanan milli kuvvetler küll-i ¤ayr-i mütecezzî: bölünmez bütün lâbüd: gerekli lâ-tuhsâ: say›s›z lâ ve neam: hay›r ve evet lâ-yenkat›‘: kesilmez lâ-yete¤ayyer: de¤iflmez lede’l-hâce: gerekti¤inde, ihtiyaç halinde lede’t-taharrî: araflt›rma üzerine lekîta: sokakta bulunmufl yeni do¤an çocuk lemhatü’l-basar: göz aç›p kapamak; pek az bir zaman lerzifl ü sûzifl: titreme ve yanma li-ecli’l-i’tilaf: anlaflmak amac›yla li-ecli’l-ikâme: oturmak/kalmak amac›yla 464 li-ecli’l-mülâka: buluflmak amac›yla li-ecli’l-vedâ: veda amac›yla li-ecli’t-tedavi: tedavi amac›yla li-ecli’t-tehniye: tebrik amac›yla luhûd ve kubûr: lahitler ve kabirler lücce-i irfan: irfan denizi mâ-biha’l-istinad: dayanak mâ-bihi’l-istinad: dayanak mâ-bihi’l-k›vâm: temel, öz mâdâme’l-âlem: dünya var oldukça mâdâme’l-hayat: hayat sürdükçe mâdûnlar: astlar maksûdun bihâ: kastedilen masûnü’l-indirâs: y›k›lmaktan korunmufl mâ-vuzi‘a-leh: konulufl sebebi meahâzâ: bununla beraber mea’l-kasem: yeminle mea’l-memnuniye: memnuniyetle mea’t-teessüf: teessüfle mea-rüfekâ: dostlarla meazâlik: bununla beraber mebde-i infilak: patlaman›n bafllad›¤› zaman mebhûsun-‘anhâ: kendisinden bahsedilen mecburiyyü’t-tahsil: ö¤renilmesi zorunlu meçhulü’l-ahvâl: halleri bilinmeyen mefkud: yok mehmâ-imkan: imkan ölçüsünde mekâtib: mektuplar mele-i nâs: insanlar›n gözü önünde memurîn-i müft-hârân: belefl yiyen memurlar menâfi-i müstakbele: gelecekteki ç›karlar menâfiine hâdim: menfaatlerine hizmet eden menba-› sünûhât: akla gelenlerin kayna¤› mer‘iyyü’l-icra: uygulamada geçerli Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 merâtib-i âliye ve menâs›b-› refîa: yüksek mevkiler mesâil-i mu’d›la: karmafl›k meseleler mesâkin-i sahîfe: zay›f meskenler mesânid-i muallaya irtikâ eylemek: yüksek makamlara yükselmek mefl’ûmü’l-k›dem ve meflkûkü’l-h›dem: memuriyet rütbesinin ilerlemesi kötü ve hizmetleri flüpheli görülen mevadd-› ibtidaiye: hammaddeler mevâid-i resmiye: resmî vaatler mevâki-i müteaddide: çeflitli mevkiler mevkufîn: tutuklular mezâhib-i selâse: üç mezhep mezâyâ ve secâyâca: meziyet ve tabiat itibariyle miknetdâr: güçlü min külli’l-vücûh: her bak›mdan min-haysü’l-mecmu‘: toplam olarak muamelat-› dürüfltâne: kaba muameleler muavenât-› mütenevvi‘a: çeflitli yard›mlar muhafaza-i sü¤ûr u hudud: s›n›rlar› koruma muhakkaku’l-vukû‘: gerçekleflmesi muhakkak muhâsamât-› dahiliye: iç çat›flmalar muhâsede: hasetleflme muhaflfliyâne: korkutucu mukaddime-i güzîn: seçkin girifl mukarrerât-› müttehaze: al›nan kararlar mumaileyh: ima/iflaret edilen mutlaku’l-‘inân: mutlak gerçek muvaf›k-› nasfet: hakkaniyete uygun müctemiîn: toplananlar müddeâyât-› gayr-› muhikka: haks›z iddialar müddehar: biriktirilmifl müfthârân: belefl yiyiciler mühinâne: hor görücü mümkinü’t-tahsil: tahsili mümkün münevverü’l-fikr: ayd›n fikirli münkesirü’l-mehât›r: hat›r› k›r›lm›fl müntekal: intikal eden mürselün-ileyh: kendisine gönderilen müflârü’l-benân: parmakla gösterilen müflarünileyh: iflaret edilen mütehavvelü’l-âmâl: emelleri dönüflken mütekarribü’l-vürûd: gelmesi yaklaflan müttefekun-aleyh: üzerinde ittifak edilen nâfizü’l-ahkâm: hükümleri etkili olan nâfizü’l-emr: yapt›¤› etkili olan nahvet: böbürlenme nâ-puhte: piflmemifl nefsü’l-emr: iflin özü nefy ü iclâ: sürme ve uzaklaflt›rma neflâyid-i milliye: millî destanlar nev‘an-mâ: herhangi bir flekilde n›sfü’l-leyl: geceyar›s› nihayetü’n-nihaye: en sonunda pesmânde-i kûfle-i nisyan: unutufl köflesindeki kal›nt› pister-i gaflet: gaflet yata¤› râbian: dördüncü olarak ratb ü yâbis: yafl ve kuru rehb u hiras: korkma rezm: cenk ric‘at-i kahkarîye: geri çekilme rumiyyü’l-ibare: Yunanca yaz›lm›fl rumuz-› felsefiye: felsefi semboller ru‘ûneti: bencillik rüesâ-y› merhûne: rehin reisler sabahü’l-hayr: hay›rl› sabah sakaf: dam salâ-han-› mehabet: büyüklük taslayarak meydan okuyan sâlisen: üçüncü olarak sanâdîd-i Hristiyaniyye: H›ristiyan reisleri sâniyen: ikinci olarak Lugatçe 465 savâik-i irti‘âb: korku y›ld›r›mlar› savâik-i isyaniye: isyan y›ld›r›mlar› seffak ü bîbak: kan dökücü ve korkusuz sellemehü’s-selam: beklenmeden, törensiz serhaddâta: s›n›r boylar›na ser-i mû: k›l ucu kadar serî‘ü’l-cereyan: h›zla olan serriflte-i ta‘rîz: laf dokundurma tutama¤› serteser: bafltan bafla sevâb›k-› ahvâl: geçmifl haller suhûlet: kolayl›k sukût etmek: düflmek sûrah-› tahassun: içine s›¤›n›an delik süfün-i harbiye: savafl gemileri süllem-i ikbal: ikbal merdiven süllem-i tereffu‘u münhedim olmak: yükselifl merdiveni y›k›lmak flahid-i zûr: yalanc› flahit fledd-i rahl etme: semer ba¤lama, gitme flakk-i flefe-i flikayet etmemek: flikayet için a¤z›n› açmamak fledîdü’l-idare: sert yöneten fledîdü’l-meâl: sert mealde flehla-nige: flafl› bakan fleyhü’l-ahrâr: hürriyet taraftarlar›n›n önderi flibh-i cezire: yar›mada tahdîd: s›n›rland›rma tahflîdât-› serî‘a: h›zla asker toplama tahtît: planlanlamak tarafeynce: iki taraf için tavr-› nevâziflkarâne: okflay›c› bir tav›r tebâüd etmek: uzaklaflmak tedâbîr-i fledide ittihaz›: fliddetli tedbirler alma 466 temeddün: medenîleflme temsîl etme: benzetme temfliyet-i umûr: ifllerini yürütme tereddiyât-› ›rsiye: kal›tsal soysuzlaflma teslih etme: silahland›rma tetvic: taçland›rmak tev’em: ikiz tis‘în: doksan usât: asiler üdebâ: edebiyatç›lar üssü’l-esas: dayand›¤› esas üssü’l-harekât: harekat üssü üstühân-pâre: kemik parças› vâcibü’l-imtinâ‘: sak›n›lmas› gereken vâcibü’l-i‘tina: özen gerektiren vâcibü’l-ihtiram: hürmet gerektiren vâcibü’r-ri‘âye: uyulmas› gereken vâridât-› vakfiye: vak›f gelirleri vaz‘-› esas-› râsih: sa¤lam temel atmak vehham: kuruntulu verem-i azm: kemik verem vesayet-i merdum-firîb: insan› aldatan vasilik] vird-i zebân: dildeki dua vukuat-› câriye: günlük olaylar vulât-› mansûbe: tayin edilmifl valiler yevmü’l-arasât: mahfler günü zalâm-› zulm: zulüm karanl›klar› zaruret-i tahammül-fersâ: tahammülü zor zaruret zevi’l-ihtiram: hürmet gösterilen zîr-i pâ-y› istila: istila ayaklar›n›n alt› zubbât-› askeriye: subaylar zü’l-vecheyn: ikiyüzlü züll-i suâl: dilenme zilleti] Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Dizin Abbas A¤a Hamzaray 209, 347 Abdi Bey Topdanî, Tiranl› 126, 136, 161, 233, 313, 317, 319, 392 Abdi Kula, fiala Bayrakdar› 443 Abdül Bey Koka, Delvinal› 342 Abdul Bey Opi 199 Abdül Bey Upi 313, 317 Abdülhamid, II. 22, 27, 60 Abdülhamid-i Sanî, Sultan 93 Abdurrahman Efendi fiafliça, Virmikli 331 Abidin Pafla Dino, Prevezel› 344 Adamidi, Doktor 233, 300, 438 Adamizi, Doktor 188, 193 Adem Bey, ‹mefltal› 319 Adil Bey, Dâhiliye Naz›r› 49, 72 Ahmed Adem, Prifltineli 356 Ahmed A¤a Dino, Prevezeli 342 Ahmed A¤a, Lepeniçeli Binbafl› 242, 326, 328 Ahmed Bey Resul 443 Ahmed Bey Zog 9, 55, 248, 319, 388, 443 Ahmed Hamdi Murteza, Yakoval› 356 [Ahmed] H›fz› Pafla, Yanya Valisi 35, 38, 40-45, 347 [Ahmed] Muhtar Pafla 108, 112, 113, 116, 117, 122, 143, 361, 363, 364, 372 Ährenthal, Baron Alois von 148, 442, 448 Akif Bey, Erkan-› Harbiye Miralay› 364 Akif Pafla, Elbasanl› 177, 233, 313, 314, 319, 375, 412, 420 Aleksandros, I. 450 Ali Celal Bey, Klisoral› 322 Ali Danifl Bey, Prifltineli 358, 359 Ali Efendi Bekir, Velçeli 242, 256, 265, 325, 429 Ali Mazhar Bey 447 Ali Pafla, Tepedelenli 22, 26, 86, 87, 88, 339, 340 Ali R›za Pafla 380 Alim A¤a Mehmed, Trakasl› 265, 326, 330, 381, 395, 396 Aliotti, Baron 189, 218, 219, 222, 227232, 269, 274, 276, 286, 330-332, 398, 407, 412, 424, 434, 439, 449 Alizot A¤a, Filatl› 342 Andreoli, Kont 407 Âram Efendi 142 Arif Hikmet Pafla 142 Arif Hikmet, Kosoval› 65, 347, 349 Avni Rüstem, Libohoval› 322-324, 439 Ayet Bey, Libohoval› 56, 395, 408 Aziz Efendi Çami, Mülaz›m 331, 334 Aziz Pafla 51, 107, 132, 161, 188, 203, 204, 239, 240, 248, 255, 264, 267, 357, 369, 391, 392, 429 Aziz, Prizrenli 356 Balfour, Lord 438 Bayram Bey Curri, Yakoval› 321, 356 Bayram Bey Preza 321 Bayram Feyzi Bey, Kolonyal› 320, 322 Bayram Feyzi Efendi (ayn› kifli???) 338 Bayram Gözeli, fiayakl› 316 Bedri Bey, Prizrenli 65, 349 Bekir A¤a Sulu, Avlonyal› 326 Bekir Efendi, Karabeneli 9, 167, 168, 169, 171-175, 385, 396 Berchtold, Kont Leopold von 126, 127, 146-149, 155, 158, 168, 170, 173, 221, 270, 372, 397, 406, 410, 418, 419, 431, 447 Dizin 467 Besim Efendi Koka, Ergirili 413 Bismarck 444 Bolfras von Ahnenburg, Baron Arthur 128, 129, 448 Bolo Pafla 383 Buchberger 194, 401 Bumchi 445 Burian, Fransa Hariciye Naz›r› 271273, 438, 439 Cavid Pafla 99, 100, 380 Celal Bey Topdanî 443 Cemaleddin Efendi, fieyhülislam 108 Cemil Pafla 361 Chlumecky, Baron Leopold von 128, 146, 409, 448 Çako, Yorgi 163, 278, 428-430 Çapari, Kont. Bkz. Szapary 127 Çelo Piçari 342 Danilo, Prens Aleksander Petroviç 146, 448 Davud Efendi, ‹flkodra Maarif Müdürü 345 de Veer, Hollandal› General 131, 177, 189, 190, 196, 197, 245, 247, 314, 429 Delvinal› Mehmed Ali Pafla (Delvine diye de geçiyor??) 26, 344 Dervifl Bey, Elbasanl› 342 Dervifl Hima 62, 177 Dervifl Pafla, Lofçal› 91, 345 Dervifl Pafla, Müflir 28, 38, 39, 42, 100 d’Esperet, General Franchet, fiark Kuvâ-y› Umumiyesi Baflkumandan› 298, 439 Détroit, Ludwig Carl Friedrich 447 Dilber Efendi 361 Doda Pafla, Prenk Bib/Prenk Doda 53, 161, 188, 246-250, 297, 414, 415, 445 Dolfini 156 Don Kacori, Nikolle 126, 136, 447 Don Marko 326 468 D’Urach, Dük 184, 396, 397, 416, 418, 419 Ebubekir, Prifltineli 356 Ekrem Bey Vlora 70-73, 136, 188, 326, 377, 399, 407 Ekrem Bey, Libohoval› 56 Elizabeth, Kraliçe 184, 406, 417, 418 Emin Bey Vukopola 443 Eremie, Romanya Sefareti Ataflemiliteri(kelimenin farkli yazimlar var!!) Binbafl› George 416, 417 Esad Bey, Fuadpaflazade 112 Esad Pafla (hangi esad??) 51, 53, 107, 108, 133, 134, 141, 143-146, 155, 156, 158-167, 170, 171, 182-189, 191, 193, 194, 197, 198, 202, 203, 205-222, 225, 227, 231, 232, 255, 258-269, 274-276, 284-288, 293, 297, 300, 302, 314-316, 320, 322, 324-326, 357, 374, 375, 378, 382, 388-392, 395, 398, 399, 406-408, 411-416, 420-425, 428, 432, 434, 435, 437-441 Esad Pafla Topdanî 142, 197, 215 Esad Pafla, Yanyal› 120, 122 Espromilo, Binbafl› 136 Eflref Bey Fraflari 313, 319 Façenti, ‹talyan Konsolos 166, 167 Faz›l Pafla Topdanî 9, 22, 177, 205, 255, 397, 400, 416-419 Fazilet 56, 65, 86, 329, 349, 399, 400 Fehim Bey, Leskovikli 437 Ferdinand Fransuva, Dük de 384, 431 Ferdinand, Arflidük 128, 129, 396, 397 Ferid Pafla, Avlonyal› 19, 21, 22, 42, 49, 56, 115, 265, 347, 354, 357, 360, 380, 399 Ferrero, General 281, 301, 432 Feyzi Bey Alizoti 131, 294, 318, 407, 420, 445 Fiflta, Pader 445 Fiflta, Pedro 294 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Filip Efendi Noga 177, 183, 190, 233, 406 Franz Ferdinand 448 Franz Josef, ‹mparator 383, 448 Frenkiyan, Rusya Sefareti Bafltercüman› 340 Fuad Bey Topdanî 220, 320 Fuad ‹smail Bey, Debreli 445 Gabriyeloviç, S›rp Sefiri 401 Gali, ‹talyan Baflkonsolos 230, 401 Galib Pafla 207, 365, 380 Georgios, I. 450, 451 Georgios, II. 450 Golokowski, Avusturya Hariciye Naz›r› 349 Guliotti, ‹talya Baflvekili 332, 428 Guragoki, Luigi (Luici diye de geçiyor) 136-138, 163, 214, 294, 407, 445 Hac› Ali Efendi, Elbasanl› 102 Haf›z ‹brahim Efendi, ‹pek Mebusu 65, 102, 103, 349 Haf›z Ramazan, Vulçitrenli 356 Hakk› 101, 104 Hakk› Bey, Avlonyal› 437 Hakk› Bey, Esad Pafla'n›n damad› 269, 425 Hakk› Mahmud Bey, Avlonyal› 265 Hakk› Pafla, Sadrazam ‹brahim 99, 101 Hâlet Efendi 340 Halil Bey, Kraniyal› 142 Halil Pafla Alizoti, Ergirili Timurpaflazade 102, 153, 445 Halilî Cemil Bey 112 Halim A¤a Çapari 342 Hamid A¤a Hekali 342 Hâmid Bey Topdanî 317, 321 Hanbaver [Hahnbauer?] 155 Hasan Bey, Prifltineli 51, 106, 107, 188, 313, 314, 399, 443 Hasan Bey (hangi???) 105, 163, 203, 262, 342, 347, 356, 357, 375, 420, 421 Hasan Efendi Sino 319 Hasan Pafla (hangi???) 157, 367 Hasan R›za Pafla 133, 143, 378 Hasan, Avlonyal› 326 Hasan, Vulçitrenli 356 Heaton-Armstrong, Duncan 72, 400, 451 Hilmi Mehmed Klisora 377 Hoca Kadri Efendi 9, 10, 60, 350, 420422 Hodo Pafla 345 Hohenberg, Düfles Sophie von 130, 448 Hristo Meksi 183, 400, 406 Hurflid Pafla 350 Hüseyin Hilmi Pafla 96, 115-117, 124, 223, 362, 447 Hüsnü Bey Çori 443 Immhof Pafla, Alman General 144, 145, 159 ‹brahim Efendi Fakekoki, Elbasanl› fieyhmahmudefendizade-fendizade 352 ‹brahim Pafla, Avlonyal› 70, 256, 265, 309 ‹brahim Pafla (hangi???) 109, 358, 414 ‹rfan Bey, Ohrili 443 ‹sa Boletin 163, 164, 166, 215, 236, 237, 356, 369, 393, 420 ‹smail Kemal Bey 9, 22, 23, 49, 51, 53, 54, 66, 107, 130, 135-142, 144, 150, 151, 159-161, 163, 165, 167, 172, 174, 177-180, 182, 184, 185, 210, 242, 246, 251, 252, 373, 374, 382, 385, 387, 389, 395, 398, 405, 413, 414, 419, 420 ‹smail Rahmi Pafla, Tepedelenli 342 ‹spiro Koleka 306, 317, 318, 334 ‹zzeddin Efendi Beflir 443 ‹zzet Pafla, Necibpaflazade 345 ‹zzet Pafla (hangi???) 174 Kahraman Bey, Viryoni 443 Dizin 469 Kaliç, Kont, Avusturya Sefiri 349 Kamil Pafla 51, 115, 117, 151, 152, 174, 362, 363, 385, 386, 447 Karasu, Emanuel 142, 276, 277 Karl von Hohenzollern 398 Kasizakisi 425 Kastoldi, Furtunato 194, 274, 282, 284, 306, 412, 433, 436, 437 Kaz›m Bey, Koniçeli 344, 345 Kaz›m Efendi Koçuli 306, 317, 328 Kaz›m Efendi Kokofl 306, 325, 330, 437 Keles, Bayrakdar 443 Kerim A¤a, Hamalbafl› 110 Kiga, Alber 150, 384 Kiga, Cekri 384 Koni, Makro 443 Koni, Toç 443 Konrad von Hötzendorf, Baron Franz 448 Konstantin, I. 450 Kul Evika 443 Lamb, Harry Harling 190, 401 Le Lüen Rey, Frans›z Hafriyat Müdürü Profesör 339 Lef Nosi 136, 177, 377, 399, 443, 445 Leoni, ‹talyan Konsolos 190, 401, 449 Loçbus, Alman Maslahatgüzar 401 Lozan, ‹stefan 369, 370 Löwenthal, Baron 168, 189, 208, 215, 216, 218, 228, 232, 449 Lui Filip, Fransa Kral› 384 Macchio, Baron Karl von 149, 156, 448 Mahmud fievket Pafla 99, 154, 358 Mahmud Muhtar Pafla 114, 115, 361, 369, 447 Mahmud-› Sânî, Sultan 88 Mane Bey 443 Maria Theresa, Arflidüfles 397 Marki Karluçi [Karl Luigi?], ‹talya Bern sefiri 71, 435 Mavrokordato 418 Maximilian, Arflidük 443 Mazhar (Di¤er kosova valisi mii???) 99, 447 470 Mazhar, Nepraviflteli 171, 294 Mehdi Bey Fraflari 201, 400, 401, 405, 445 Mehmed Ali Pafla, Beratl› 91, 344 Mehmed Ali Pafla, Müflir Macar 100, 344 Mehmed Bey Koniçe 177, 303, 401, 445 Mehmed Bey, Klisoral› 301 Mehmed Efendi Hasbi, Müftü 443 Mehmed Pafla Dralla, Kalkandelenli 136, 226, 227 Mehmed Reflid Pafla 341 Mehmed-i Hâmis, Sultan 408 Mehmed-i Sâni, Sultan 339 Mençikof, Prens 348 Midhat Bey, Fraflarl› 136, 138, 233, 302, 303, 323, 445 Midhat Pafla 21, 22, 141 Mihail Haristo Efendi 347 Milofl, S›rp Baflknezi 340, 341 Montpensier, Dük de 149, 150, 384 Morikiyo, Topçu Miralay› 411, 412 Muharrem Efendi Pengili 443 Muharrem Hasan, Vulçitrenli 356 Muhtar Bey, Bern sefiri 112, 360 Murad Bey Topdanî 216, 407 Murad-› Evvel, Sultan 83, 100, 101 Murad-› Râbi‘, Sultan 88 Musa Efendi Yuka 443 Musa Kaz›m Efendi 64, 109, 220, 255, 259, 261, 266, 288, 352, 358 Musa, Prizrenli fieyhzâde 356 Musolini, Baron Alexander 346 Mustafa As›m Pafla, Yanya Valisi 24, 344-346 Mustafa A¤a fiara 326 Mustafa Efendi Kruya 126, 220, 316, 321, 445 Mustafa Efendi, Binbafl› 440 Mustafa Pafla Coço 345 Mustafa Pafla, Avlonyal› 20, 21, 24, 26, 342-344, 346, 361 Mustafa Pafla, Yanyal› Ahmedpaflazade 345 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920 Mustafa Pafla, ‹flkodral› 340, 341 Müfid Bey Libohova 51, 105, 107, 132, 136, 190, 318, 373, 378, 394, 424, 445 Mükerrem A¤a Hamzaray, Kanineli 306, 317, 326, 330 Nam›k Bey 21, 26, 40-42, 312 Naz›m Pafla 108 Nemes, Kont Albert 127, 149, 448 Neflet Bey Viryoni 244 Neflet Pafla 21, 29, 32, 33, 36, 37, 41, 43, 44, 46-48, 54, 338, 343, 395 Nevzad Efendi, Kad› 122, 368 Nikola, I. 386, 448, 450 Niyazi Bey, Resneli 393, 394 Nüzhet Bey Viryoni 347 Osman Bali Nel Hocap 255, 256, 259, 262, 316, 317, 321 Osman Efendi Hac›, Avlonyal› 257, 265, 297, 318, 325, 330, 420, 422, 435, 437 Osman Pafla, Mirliva ‹flkodra Valisi 345 Osman Pafla, Yanya Valisi Tatar 142, 348 Otto, Arflidük 443 Ömer Bey fiayako 320 Ömer Bey?? 346 Ömer Efendi Raz›ma 306, 309, 326 Ömer Pafla Viryoni, Beratl› 166, 167, 207, 344, 345 Ömer fiayak (fiayako ile ayn› kifli mi????) 259 Pallavicini, Kont 145, 168, 169, 396, 449 Pandali Çali, Göriceli 301 Pavlof, Bulgar Sefiri 401 Pekmezi 177, 216, 294, 407 Petrayev, Rus Maslahatgüzar 190, 212, 401 Petro, I. 451 Petro, Kral 285, 286, 437 Pfuel, Madam von 400 Philips, ‹ngiliz Miralay 165, 249-251 Piacentini, General 55, 308, 310, 312, 315, 318, 326-328, 436 Poga Efendi 136, 233, 318, 445 Pomçi, ‹flkodral› Mösyö 319 Rappaport 126, 127, 148, 149, 272, 273, 410, 418, 419, 447 Rasim Efendi Hoca, Ergirili 412 Receb Bey fiala 314 Reflid Akif Pafla 102, 108, 349, 357 R›fat A¤a, Prizren Belediye Reisi Hac› 352 R›za Bey, Yakoval› 356, 373 R›za Pafla 33, 38, 378, 383 Riedl, Avusturya Nafia Müsteflar› 128, 129 Rudnay 156 Rüfldî Pafla, Müflir 100 Said Pafla, 51, 56, 96, 104, 108, 349, 354, 356, 358, 362 Said Pafla, Kara 380 Sami Bey Viryoni 49, 137, 252, 264, 313, 314, 318, 319, 399, 400, 443 Saral, General 439 Schlieman 338 Selim Pafla, Avlonyal› 22, 34, 70, 342 Selim-i Evvel, Sultan 88 Siebert 397 Sonnino, Hâriciye Naz›r› Baron 54, 301, 302, 306, 424 Stavro Efendi 389, 440 Süleyman A¤a Kalapozi, Delvinal› 342 Süleyman A¤a, mühtedi 342 Süleyman Fehmi, Delvinal› 436 Süleyman Pafla, Kolonyal› 358 Süleyman Selim/Selimbeyzade Süleyman Bey 312, 319, 332, 333, 445 Szápáry, Kont Friedrich 149, 447 fiaban A¤a Koyzeli 342 fiaban A¤a fiitani 342 fiahin Bey 108, 287, 438 Dizin 471 fiakir Bey 118, 119 fiânî Efendi 445 fiarl, ‹sveçli Prens 396, 398 fiehzüvar Bey Altuni 443 fievket Turgut Pafla 99, 352 fievki Efendi, Ergirili 344 fi›payh, Miralay. Bkz. Speich 128, 373 Tahir Abbaszadeler Tahir Abbaszadeler (Haris ve Osman A¤a) 342 Tafil A¤a Bozi 342 Tahir A¤a Çapari, Mar¤›liçli 342 Talat Pafla 359 Teppa, Kont 431 Thomson 190, 199, 215, 228, 234, 235, 412, 413, 449 Turhan Pafla 9, 56, 186-190, 194-198, 202, 204, 205, 207, 208, 224, 231233, 249, 250, 252, 302, 303, 400, 445 Turtulli, Göriceli Doktor 188, 202, 233, 301, 303, 306, 319, 399, 445 Vartas, Kostantin 200, 201, 212, 401 Vasa Pafla YOKKK!!! 11 Vasapaflazade Selim Bey 252, 400 Vehbi Efendi, Debre Müftüsü 136, 294, 347 Vehib Bey 122 Veli Klisora 377 Veli R›za Pafla 345 Venizelos 52, 72, 110-112, 298, 299, 307, 311, 313, 346, 413, 415, 433, 450 472 Veysel Pafla Dino, Prevezeli 344 Vincenso, ‹talya Hariciye Nezareti Arnavutluk fiubesi Müdürü Kolonel 307, 313, 315, 317, 318, 320 Visvasyari Rapo 342 Wied, Prens Wilhelm de / zu 10, 11, 23, 53, 54, 72, 168, 169, 173, 178, 181, 184-187, 211, 215, 220, 227, 250, 252, 254, 258, 259, 266-274, 297, 320, 347, 389, 396, 398, 399, 407, 408, 411, 412, 414, 417, 418, 424426, 428, 433, 435, 440, 442, 449, 451 Winckel, Alman Baflkonsolos¤ 172, 190, 401 Witmann, Dam Dönor, Almanyal› von 400 Yahya, Prizrenli 356 Yar, Kont 128 Yorgala, Romanya sefiri 401 Yunus Boletin 393 Yusuf A¤a Elez 443 Yusuf Efendi Gezi, Avlonyal› 437 Zekeriya Pafla 341 Zeki Bey, Laz 112 Zeki Pafla 380 Zeynullah, Vulçitrenli 356 Zoti Mihail Terka 438 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920