2 Türk Psikiyatri Dergisi 2 - Turkish Journal of Psychiatry

advertisement
2 Türk
Psikiyatri Dergisi 2
Turkish Journal of Psychiatry
Mektup
ICD 11. BÖLÜM RUHSAL BOZUKLUKLAR:
WPA (DÜNYA PSİKİYATRİ BİRLİĞI) ÜYELERİ
İÇİN GÜNCELLEME
Sayın Yayın Yönetmeni,
Klinik Tanımlamalar ve Tanı Kılavuzlarının taslağı, kısa
bir süre önce Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından
Hastalıkların ve Bağlantılı Sağlık Sorunlarının Uluslararası
Sınıflandırılmasının (International Classification of Diseases
and Related Health Problems / ICD-11) 11. gözden geçirmesi için üretilmiştir (Reed ve ark. 2016a). Taslak bu haliyle beş
gruba ayırdığı ruhsal bozuklukları kapsamaktadır: şizofreni ve
diğer birincil psikotik bozukluklar, duygudurum bozuklukları, anksiyete ve korkuyla ilişkili bozukluklar, stres nedenli
bozukluklar ile beslenme ve yeme bozuklukları. Diğer bütün
ruhsal bozukluk grupları, genel bir tanım ve grup içindeki bazı
bozukluklarla ilgili açıklamalar ICD-11 beta platformunda
bulunabilir (Luciano, 2015).
Bu materyaller çalışmanın son hali olarak ele alınmamalıdır.
DSÖ alandan gelen yorum ve önerilere son derece açıktır
(First ve ark. 2015, Reed ve ark. 2016a). Bu yorum ve önerileri toplamak için Küresel Klinik Uygulamaları Ağı’na (Global
Clinical Practice Network) üye olan herkesin erişebildiği GCP.
Network adı altında bir internet platformu oluşturulmuştur.
Bu ağa ruhsal ve davranışsal bozuklukları olan insanlara ülkelerinde yasal olarak hizmet verme yetkisi bulunan tüm ruh
sağlığı veya temel sağlık hizmeti çalışanları katılabilmektedir.
Günümüzde, ağ 150 ülkeden 12,600’den fazla ruh sağlığı ve
temel sağlık hizmeti çalışanını kapsamaktadır ve bu sayının
yarısından fazlasını psikiyatri hekimleri oluşturmaktadır (dokuz dil seçeneğinden herhangi birini seçerek kaydolmak için
bkz: http://gcp.network).
ICD-11’in Dünya Sağlık Kurulu tarafından Mayıs 2018’de
onaylanacak son biçimi; nörogelişimsel bozukluklar,
şizofreni ve diğer birincil psikotik bozukluklar, duygudurum bozuklukları, anksiyete ve korku ile ilişkili bozukluklar,
142
obsesif-kompulsif ve ilişkili bozukluklar, özellikle stresle bağlantılı bozukluklar, disosiyatif bozukluklar, bedensel endişe
bozuklukları (bodily distress disorders), beslenme ve yeme
bozuklukları, boşaltım bozuklukları, madde kullanımına bağlı bozukluklar, dürtü kontrol bozuklukları, yıkıcı davranış ve
dissosyal bozukluklar, kişilik bozuklukları, parafilik bozukluklar, yapma bozukluklar, nörobilişsel bozukluklar, başka
yerde sınıflandırılan hastalık veya bozuklukların neden olduğu ruhsal ve davranış bozuklukları gruplarından oluşacaktır.
Uyku-uyanma bozuklukları ve cinsel sağlıkla ilgili durumları
sınıflandırmanın diğer bölümlerinde yer alacaktır (yani ruhsal
ve davranışsal bozukluklar bölümünde ele alınmayacaktır).
Bu karar, ICD-10’da eleştirilen, “organik” ve “organik olmayan” uyku bozuklukları (sırasıyla, sinir sistemi hastalıkları ve
ruhsal ve davranışsal hastalıklar bölümlerinde yer alan) ve
“organik” ve “organik olmayan” cinsel işlev bozuklukları (sırasıyla, genitoüriner sistem hastalıkları ve ruhsal ve davranışsal
bozukluklar bölümlerinde yer alan) ayrımlarının üstesinden
gelmek için verilmiştir.
Önerilen ICD-11 tanı yönergesi cinsel işlev bozukluklarını
dört alt-gruba ayırır: cinsel istek ve uyarılma bozuklukları,
doyum (orgazm) bozuklukları, boşalma (ejakülasyon) bozuklukları ve diğer belirlenmiş cinsel bozukluklar. ICD-10’daki
cinsel kimlik bozuklukları, ICD-11’de “cinsiyet uyumsuzluğu” (gender incongruence) olarak yeniden yapılandırılmış ve
cinsel sağlıkla ilgili yeni bölüme taşınması önerilmiştir. ICD10’da yer alan cinsel yönelim ile ilgili kategorilerin ise ICD11’den kaldırılması tavsiye edilmiştir (Cochran ve ark. 2014,
Chou ve ark. 2015, Drescher 2015, Reed ve ark. 2016b).
ICD-11 yukarıda bahsedilen gruplandırmalara dahil tüm bozukluklar hakkında aşağıdaki alanlarda bilgiler yer alacaktır
(First ve ark. 2015): a) kısa bir tanım; b) içerdikleri ve içermedikleri terimler listesi; c) temel (gerekli) özelliklerin tanımlaması; d) bozukluk ve ilgili bazı “normal” durumları ayırmak
için gerekli bir yönerge (“normalle sınır”); e) tanımı yapılan
bozukluklardan ayrılması gereken bozuklukların bir listesi
ve ayırıcı tanı ile ilgili yönerge (ayırıcı tanı); f ) belirlenmiş
niteleyici özellikler ve alt-türler; g) bozukluğun tipik seyri
hakkında klinik bilgi (“seyir özellikleri”); h) “ilgili klinik görünümler”; i) kültürle ilişkili özellikler; j) gelişimsel özellikler
(çocukluk, ergenlik, ileri yaş dahil farklı gelişimsel aşamalarda
hastalığın nasıl kendini gösterebileceği gibi); l) cinsiyetle ilişkili özellikler,
Makalenin bundan sonraki kısmında, ICD-11 Klinik
Tanımlamalar ve Tanı Kılavuzlarının şu anki taslağının içeriğine ilişkin bazı bilgiler verilecektir. Ancak eldeki materyallerden yararlanarak yazılmış olan bu bilgilerin, devam eden
çalışmalara bağlı olarak gözden geçirmeye açık olduğu unutulmamalıdır (Sampogna, 2015).
ICD-11’de yer alan “Şizofreni ve diğer birincil psikotik bozukluklar” gruplandırmasında, şizofreni tanısı koymak için sıralanan yedi belirtiden ikisinin bulunması ve bu belirtiler arasında
sanrı, varsanı, düşünce dağınıklığı ya da etkilenme, edilginlik
yaşantılarından en az birinin yer alması gereklidir. ICD-10’da
tarif edilen şizofreni alttipleri zaman içinde çok sık değişiklik
gösterdikleri ve tanı ya da tedavi açısından önemli bir fark yaratmadıkları için ICD-11’den çıkarılmıştır. Hastalığın dönemsellik özelliklerini belirtmek için seyir nitelikleri (ilk hastalık
dönemi, birden fazla hastalık dönemi, sürekli) ve o sıradaki
belirti durumunu tanımlayan özellikler (belirtili, kısmen düzelme, tamamen düzelme) eklenmiştir. Klinisyenin belirtilerin
ağırlığını ayrıntılı bir şekilde tarif edebilmesi için; artı (pozitif )
belirtiler, eksi (negatif ) belirtiler, depresif duygudurum, manik
duygudurum, psikomotor belirtiler ve bilişsel belirtiler başlıklı
altı ayrı belirti niteliği sağlanmıştır. Şizoaffektif bozukluğun
tanımı büyük ölçüde aynı kalmıştır; şizofreni ve duygudurum
dönemi (manik, depresif veya karma) ölçütlerinin eşzamanlı
olarak karşılanmasını gerektirmektedir. DSM-5’ten farklı olarak bu tanının konulmasında psikotik ve duygudurum bileşenlerinin görece süreleri dikkate alınmamaktadır (Gaebel,
2012). “Diğer bozuklarla ve normallikle sınır” bölümünde,
genel toplumda görülen şizofreni ve diğer psikotik-benzeri belirtilerin ayırıcı tanısı tanımlanmıştır (van Os ve Reininghaus
2016, Lawrie 2016, Parnas 2016, Tandon 2016). DSM-5
Bölüm III’te yer alan “hafiflemiş psikoz sendromu” (attenuated psychosis syndrome) ICD-11 taslağında yer almamaktadır (Fusar-Poli ve ark. 2015 ve 2016, Schimmelmann ve ark.
2015 ve Yung ve Lin 2016).
İki uçlu bozukluk II, ICD-11 duygudurum gruplandırmasında ayrı bir tanı ögesi olarak tanınmıştır (ICD-10’da ise
“başka iki uçlu duygudurum bozuklukları” arasında bahsedilmiştir). DSM-5’de olduğu gibi aktivite artışı ve öznel enerji
artışı hissi mani tanısını koymak için zorunlu koşul olmuştur.
Antidepresan kullanımı sırasında ortaya çıkan ve tedavinin
fizyolojik etkilerinin ötesinde süren manik veya hipomanik
sendromların mani/hipomani dönemi tanısı için yeterli olduğu kabul edilmiştir. DSM-5’in aksine, karma dönem kategorisi ICD-11’den çıkartılmamış, kalıcı ve belirgin mani ve
depresyon belirtilerinin en az iki hafta süren tek bir hastalık
döneminde bir arada olması olarak tanımlanmıştır. Belirtiler
aynı anda görülebileceği gibi günden güne ya da gün içinde
çok hızlı bir şekilde değişerek, birbirini izleyebilir. Depresyon
belirtilerinin egemen olduğu karma dönemlerde, karşıt kutuba ilişkin yaygın görülen belirtiler arasında sinirlilik, düşüncelerin yoğunlaşması ve hızlanması, konuşmada artış ile psikomotor ajitasyonun bulunduğu belirtilmiştir (Maj, 2013).
DSM-5 ile olan bu ayrışma, DSM-5’in “karma özellikli major
depresyon” tanımının literatürdeki karma depresyonun özünü
kavrayamadığını gösteren yeni ampirik kanıtlarla desteklenmektedir (Perlis ve ark. 2014, Miller ve ark. 2016). ICD-11
taslağında, kişinin sevdiği birinin kaybına dini ve kültürel bağlamına uygun olarak verdiği yas tepkisinin depresif belirtiler
içerebileceği ama bunun depresyon dönemi tanısını koymak
için yeterli olmadığı belirtilir. Bununla birlikte depresyon döneminin normal yas sürecinin üzerine gelişebileceği de kabul
edilmektedir (Bolton ve ark. 2016). Ayrıca yas döneminde
depresyonun varlığına işaret eden özelliklere ilişkin bir kılavuz
oluşturulmuştur. ICD-11, yıkıcı duygudurum düzensizliği
bozukluğunun yeni bir kategori olarak tantılmasında DSM5’i takip etmeyecektir; bunun yerine karşıt olma-karşı gelme
bozukluğu kategorisine “süregen sinirlilik ve öfke” adı altında
bir belirteç olarak eklenmiştir (Lochman ve ark. 2015).
ICD-11 taslağında, obsesif-kompulsif ve ilişkili bozukluklar
ile özellikle stresle bağlantılı bozukluklar, bunaltı ve korku
nedenli bozukluklardan ayrılırken, çocuklarda görülen iki bozukluk, ayrılma anksiyetesi bozukluğu ve seçici konuşmazlık
ikinci kategoriye alınmıştır (Kogan ve ark. 2016, Stein ve ark.
2016). ICD-11 taslağına göre ayrılma anksiyetesi bozukluğu
tanısı sadece çocuklara değil yetişkinlere de konulabilmektedir
(Silove ve ark. 2016). Yaygın anksiyete bozukluğu bir dışlama
ölçütü olmaktan çıkarılmış ve günlük yaşamın farklı alanlarına ilişkin kötü bir şey olacağı ile ilgili genel bir duyarlılık ya
da endişe gibi belirgin anksiyete belirtilerinin temel nitelikleri
daha ayrıntılı bir biçimde tanımlanmıştır . ICD-11 taslağı kas
gerginliği ve aşırı otonomik aktivite gibi yaygın duyarlılık ya
da endişeye eşlik eden ilave belirtileri de kapsamaktadır. ICD11 taslağında artık agorafobi tanısındaki panik bozukluğu
olan ve olmayan ayrımı yer almamaktadır. Agorafobi ve panik
bozukluğu tanısı bir arada ya da ayrı ayrı konulabilmektedir.
ICD-10’da geçen sosyal fobi tanısının yerini sosyal anksiyete
bozukluğu almıştır ve bozuklukla, yaşa uygun normal korkuları ayırabilmek amacıyla bir yönerge sağlanmıştır.
Özellikle stresle bağlantılı bozuklukların yeni gruplandırması stresli veya travmatik bir veya birden fazla olay ya da
olumsuz yaşantı ile karşı karşıya kalmayla doğrudan ilişkili
bozuklukları kapsar. Bu gruplandırma travma sonrası stres
bozukluğu, karmaşık travma sonrası stres bozukluğu, uzamış
yas bozukluğu, uyum bozukluğu ve özellikle stresle ilişkili
başka bozuklukları içerir. Akut stres tepkisi ruhsal bozukluk
olarak sayılmamakla birlikte, ICD-11’de klinikte karşılaşılan
143
hastalık ya da bozukluk olmayan durumlar arasında geçmektedir. ICD-10 ve DSM-5’de bulunmayan karmaşık travma
sonrası stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğunun
üç ana özelliğini taşır (yani; travma nedeni olayı tekrar yaşama hissi, travmayı tekrar yaşama hissine neden olabilecek
hatırlatıcı şeylerden kasıtlı olarak kaçınma, ve sürekli yüksek
bir tehdit algısı hissetme). Bu üç ana özelliğe duygu düzenlemesinde ağır ve kalıcı bozukluklar; kendini yetersiz, yenilmiş
ve değersiz hissettiren kalıcı inançlar ve ilişkileri sürdürmekte
ve başkalarına yakın hissetmede yaşanan sürekli zorluklar da
eşlik eder. Uzamış yas bozukluğu ICD-10’da bulunmamaktadır ve DSM-5 bölüm III’de yer alan “süregen karmaşık yas
bozukluğu” kategorisine denk gelmektedir. Bu tabloda kişinin gösterdiği yas tepkisi kültürünün sosyal ve dini normlarını açıkça aşacak kadar uzun süreli, yaygın ve belirgin sosyal
engel yaratacak şiddette olur (Cloitre ve ark. 2013, Maercker
ve ark. 2013, Bryant 2014, Maciejewski ve ark. 2016, Keeley
ve ark. 2016).
yol açar. Böylece tıbbi olarak açıklanabilen ve açıklanamayan
somatik yakınmaların arasındaki farktan kurtulmak mümkün
olmuştur ve ICD-10’da geçen somotaform bozuklukların fiziksel veya tıbbi özelliklerin yokluğu ile tanımlanması eleştirisine sıkıntı ve aşırı düşünme/davranış gibi niteleyici özelliklerin görülmesi gerektiği belirtilerek cevap verilmiştir (Gureje
ve Reed 2016).
Başka sağlık sorunlarından kaynaklanmayan ya da gelişimsel ve
kültürel ögelere uygun olmayan anormal yeme veya beslenme
bozukluklarını kapsayan yeme ve beslenme bozukluklarının
gruplandırılmasına kaçınıcı-kısıtlayıcı yemek yeme bozukluğu
kategorisi eklenmiştir. Bozukluğun niteleyici özellikleri yemek
yemekten kaçınma veya kısıtlı yemek yeme, kişinin beslenme
ve enerji gereksinimlerini karşılamayan yetersiz miktarda veya
çeşitlilikte yemek yemesi yüzünden kilo kaybına (veya kilo
almada başarısızlığa) ya da başka sağlık sorunlarına neden olması, kişinin kilo veya beden şekli ile aşırı uğraşlarının olmaması ve belirgin bir beden imge bozukluğu görülmemesidir.
Anoreksiya nevroza kategorisinde kişinin normalden ne ölçüde
zayıf olduğunun bedensel komplikasyonlarla ve büyük ölçüde
artan ölüm riski ile ilişkilendirmesi nedeniyle beden kitle indeksine göre “önemli ölçüde düşük beden ağırlığı” ve “tehlikeli
derecede düşük beden ağırlığı” tanımları sağlanmıştır. Bulimia
nervosa ve aşırı yeme bozukluğunda geçen aşırı yeme tanımının, kişinin yemek yeme konusunda kontrolünü kaybetmesi,
fark edilir bir şekilde her zamankinden fazla ya da farklı yemesi
ve yemeğin tipini ya da miktarını değiştiremediği bir yemek
yeme dönemi olarak yapılması önerilmiştir. Dolayısıyla, tanı
koymak için aşırı yeme döneminde nesnel olarak fazla yemek
yeterli değildir; kontrol kaybına bağlı yemenin öznel olarak da
fazla olması ya da anormal gıdalar tüketilmesi gereklidir (AlAdawi ve ark. 2013).
ICD-11 beta platformunda, kişilik bozuklukları kişinin kendisini, başkalarını ve dünyayı görüş ve yorumlayışında biliş, duygusal deneyim, duygusal ifade ve davranış açısından
uyumsuz örüntülere yol açan görece kalıcı ve süregen rahatsızlık olarak tanımlanır. Bu uyumsuz davranış modelleri,
değişime görece dirençli olup, özellikle kişilerarası ilişkilerde
kendini gösteren ciddi psikososyal işlev bozukluklarına yol
açarlar. DSM-5 ve ICD-10’a göre en önemli değişiklik, farklı kişilik bozuklukluları kategorilerinin bırakılmış olması ve
aynı zamanda birincil sınıflandırmanın tek bir şiddet boyutu üzerinden yapılmasıdır. Kategori sisteminin yerini halen
gözden geçirilmekte olan monotetik alan özellikleri (mesafeli,
dissosyal, kontrolsüz, sıkıntılı, anankastik) almıştır (Tyrer ve
ark. 2011, Kim ve ark. 2014, Tyrer ve ark. 2015, Kim ve ark.
2015).
ICD-11 taslağındaki bedensel endişe bozukluğu (bodily distress disorder) kişiye sıkıntı veren bedensel belirtiler ve bu belirtilerin üzerine çok düşülmesine bağlı olarak sağlık hizmetlerine çok sık başvurma şeklinde tanımlanır. Eğer belirtilere
neden olan tıbbi bir durum varsa, belirtinin üzerine düşme
düzeyi tıbbi durumun doğası ve ilerleyişine oranla açıkça aşırıdır. Belirtilerin üzerine aşırı düşmek uygun klinik müdahale
ve yeterli güvence verilmesiyle yatıştırılamaz. Bedensel belirtiler ve ilişkili sıkıntılar süreklidir ve önemli ölçüde işlev kaybına
144
Dürtü kontrol bozuklukları ICD-11 beta platformu tarafından kişiye kısa sürede zevk veren fakat uzun sürede zararlı olan
davranışları gerçekleştirme dürtü, güdü ve arzusuna karşı koymada tekrarlayan başarısızlık olarak tanımlanmıştır. Davranış
örüntüsü şiddetli sıkıntıya yol açar ya da kişisel, ailesel, sosyal, eğitimsel, mesleki veya hayatın diğer önemli alanlarında
bozulmaya neden olur. ICD-11’de patolojik kumarbazlık,
DSM-5’deki gibi bağımlılık bozukluklarının yanında yer almayıp, dürtü kontrol bozuklukları gruplandırmasının içine
alınacaktır (Grant ve ark. 2014, Mann ve ark. 2016).
ICD-11 taslağında yer alan çeşitli ruhsal bozuklukların klinik
tanımlamaları ve tanı kılavuzunu değerlendirmek için internet tabanlı ve klinik tabanlı saha çalışmaları halen sürdürülmektedir (Evans ve ark. 2015, Keelet ve ark. 2016). ICD-11
gözden geçirmesine uygun klinik karar verme mekanizmasını olgu örneği yöntemini kullanarak inceleyen internet tabanlı saha çalışmaları Küresel Klinik Uygulama Ağı (Global
Clinical Practice Network) aracılığı ile gerçekleştirilmektedir.
Klinik tabanlı saha çalışmaları önerilen ICD-11 yönergelerinin güvenirlik ve yararlılığını sınıflandırmanın uygulanacağı
klinik ortamlarda değerlendirmeyi amaçlamaktadır ve bu uygulama DSÖ Uluslararası Saha Çalışma Merkezleri Ağı tarafından gerçekleştirmektedir.
Daha önceki ICD gözden geçirmelerinde olduğu gibi DSMIII ve sonraki gözden geçirmelerinde de birincil önceliğin klinik yarar olduğu vurgulanmıştır (First ve ark. 2015). Bu konuda başka bakış açıları da bulunmakla birlikte (Bolton 2016,
Ghaemi 2016, Wakefield 2016) tanı dizgeleri için klinik
yarara sıklıkla en yüksek önem sırasında yer verilir (Frances
2016, Jablensky 2016). ICD-11 için yapılan klinik fayda çalışmaları, aslında, bir psikiyatrik tanı dizgesinin ilk sistematik
değerlendirmesidir.
ICD-11 taslağında, çeşitli ruhsal hastalıkların temel (gerekli)
özellikleri tanımlanırken DSM-III ve sonraki gözden geçirmelerinin aksine, belirti süresi ve sayısı gibi belirli eşiklerin
verilmesinden kaçınılmıştır. Bunun yerine, tanı kılavuzunun,
psikiyatristlerin günlük klinik çalışmaları sırasındaki tanı
koyuş tarzlarına yani, esnek bir klinik yargılamaya uygun olmasına çalışılmıştır (First ve ark. 2015, Parnas 2015).
ICD gözden geçirme sürecinde ve Amerikan Ulusal Ruhsal
Sağlık Enstitüsü (National Institute of Mental Health/
NIMH) tarafından başlatılan Araştırma Alanı Kriterleri
(RDoC) projesi arasında diyalog kurulması söz konusudur.
Gerçekten de, iki projenin ana amaçları (yani; ICD için psikiyatrik tanının klinik yararlılığını geliştirmek, Araştırma Alanı
Kriterleri (RDoC) projesi için ise psikopatolojinin etyopatogenetik temellerini yenilikçi bir şekilde araştırmak) birbirini
tamamlayıcı olarak görülebilir ve psikiyatristlerin günlük
çalışmalarında, özellikle psikoz alanında, karşılaştıkları klinik
görüngüler ve RDoC yapılandırması arasındaki açığı kapatmak için bir çok şey yapılabilir (Frangou ve ark. 2016, Maj
2016, Sanislow 2016).
Kaynaklar
Al-Adawi S, Bax B, Bryant-Waugh R, ve ark. (2013) Revision of ICD: status
update on feeding and eating disorders. Adv Eating Disord 1:10-20.
Fusar-Poli P, Borgwardt S, Bechdolf A ve ark. (2016) The psychosis high-risk
state: a comprehensive state-of-the-art review. JAMA Psychiatry 70:107-20.
Fusar-Poli P, Cappucciati M, Rutigliano G ve ark. (2015) At risk or not at risk?
A meta-analysis of the prognostic accuracy of psychometric interviews for
psychosis prediction. World Psychiatry 14:322-32.
Gaebel W (2012) Status of psychotic disorders in ICD-11. Schizophr Bull
38:895-8.
Ghaemi SN (2016) Utility without validity is useless. World Psychiatry 15:35-6.
Glaesmer H, Romppel M, Brähler E ve ark. (2015) Adjustment disorder
as proposed for ICD-11: dimensionality and symptom differentiation.
Psychiatry Res 229:940-8.
Grant JE, Atmaca M, Fineberg NA ve ark. (2014) Impulse control disorders and
“behavioural addictions”. World Psychiatry 13:125-7.
Gureje O, Reed GM (2016) Bodily distress disorder in ICD-11: problems and
prospects. World Psychiatry 15:291-2.
Jablensky A (2016) Psychiatric classifications: validity and utility. World
Psychiatry 15:26-31.
Keeley JW, Reed GM, Roberts MC ve ark. (2016) Developing a science of
clinical utility in diagnostic classification systems: field study strategies for
ICD-11 mental and behavioural disorders. Am Psychol 71:3-16.
Keeley JW, Reed GM, Roberts MC ve ark. (2016) Disorders specifically
associated with stress: a case-controlled field study for ICD-11 Mental and
Behavioural Disorders. Int J Clin Health Psychol 16:109-27.
Kim YR, Blashfield R, Tyrer P ve ark. (2014) Field trial of a putative research
algorithm for diagnosing ICD-11 personality disorders in psychiatric
patients: 1. Severity of personality disturbance. Personal Ment Health 8:6778.
Kim YR, Tyrer P, Lee HS ve ark. (2015) Preliminary field trial of a putative
research algorithm for diagnosing ICD-11 personality disorders in
psychiatric patients: 2. Proposed trait domains. Personal Ment Health
9:298-307.
Kogan CS, Stein DJ, Maj M ve ark. (2016) The classification of anxiety and fearrelated disorders in the ICD-11. Depress Anxiety 33:1141-54.
Bolton D (2016) We need science to be useful too. World Psychiatry 15:37-8.
Lawrie SM (2016) Whether “psychosis” is best conceptualized as a continuum
or in categories is an empirical, practical and political question. World
Psychiatry 15:125-6.
Bolton JM, Au W, Chateau D ve ark. (2016) Bereavement after sibling death: a
population-based longitudinal case-control study. World Psychiatry 15:5966.
Lochman JE, Evans SC, Burke JD ve ark. (2015) An empirically based alternative
to DSM-5’s disruptive mood dysregulation disorder for ICD-11. World
Psychiatry 14:30-3.
Bryant RA (2014) Prolonged grief: where to after Diagnostic and Statistical
Manual of Mental Disorders, 5th edition? Curr Opin Psychiatry 27:21-6.
Luciano M (2015) The ICD-11 beta draft is available online. World Psychiatry
14:375-6.
Chou D, Cottler S, Khosla R ve ark. (2015) Sexual health in the International
Classification of Diseases (ICD): implications for measurement and beyond.
Reprod Health Matters 23:185-92.
Cloitre M, Garvert DW, Brewin CR ve ark. (2013) Evidence for proposed
ICD-11 PTSD and complex PTSD: a latent profile analysis. Eur J
Psychotraumatol 4. Downloaded from http://www.ejpt.net/index.php/ejpt/
article/view/20706 on 11th January 2017.
Cochran SD, Drescher J, Kismödi E ve ark. (2014) Proposed declassification of
disease categories related to sexual orientation in the International Statistical
Classification of Diseases and Related Health Problems (ICD-11). Bull
World Health Organ 92:672-9.
Drescher J (2015) Queer diagnoses revisited: the past and future of homosexuality
and gender diagnoses in DSM and ICD. Int Rev Psychiatry 27:386-95.
Evans SC, Roberts MC, Keeley JW ve ark. (2015) Vignette methodologies for
studying clinicians’s decision-making: validity, utility, and application in
ICD-11 field studies. Int J Clin Health Psychol 15:160-70.
First MB, Reed GM, Hyman SE ve ark. (2015) The development of the ICD-11
Clinical Descriptions and Diagnostic Guidelines for Mental and Behavioural
Disorders. World Psychiatry 14:82-90.
Maciejewski PK, Maercker A, Boelen PA ve ark. (2016) “Prolonged grief disorder”
and “persistent complex bereavement disorder”, but not “complicated
grief ”, are one and the same diagnostic entity: an analysis of data from the
Yale Bereavement Study. World Psychiatry 15:266-75.
Maercker A, Brewin CR, Bryant RA ve ark. (2013) Proposals for mental
disorders specifically associated with stress in the International Classification
of Diseases-11. Lancet 381:1683-5.
Maj M (2013) Mood disorders in ICD-11 and DSM-5. A brief overview. Die
Psychiatrie 10:24-9.
Maj M (2013) Narrowing the gap between ICD/DSM and RDoC constructs:
possible steps and caveats. World Psychiatry 15:193-4.
Mann K, Fauth-Bühler M, Higuchi S ve ark. Pathological gambling: a behavioral
addiction. World Psychiatry 15:297-8.
Miller S, Suppes T, Mintz J ve ark. (2016) Mixed depression in bipolar disorder:
prevalence rate and clinical correlates during naturalistic follow-up in the
Stanley Bipolar Network. Am J Psychiatry 173:1015-23.
Parnas J (2015) Differential diagnosis and current polythetic classification.
World Psychiatry 14:284-7.
Frances A (2016) A report card on the utility of psychiatric diagnosis. World
Psychiatry 15:32-3.
Parnas J, Henriksen MG (2016) Epistemological error and the illusion of
phenomenological continuity. World Psychiatry 15:126-7.
Frangou S, Schwarz E, Meyer-Lindenberg A ve ark. (2016) Identifying
multimodal signatures associated with symptom clusters: the example of the
IMAGEMEND project. World Psychiatry 15:179-80.
Perlis RH, Cusin C, Fava M (2014) Proposed DSM-5 mixed features are
associated with greater likelihood of remission in out-patients with major
depressive disorder. Psychol Med 44:1361-7.
145
Reed GM, First MB, Medina-Mora ME ve ark. (2016a) Draft diagnostic
guidelines for ICD-11 mental and behavioural disorders available for review
and comment. World Psychiatry 15:112-3.
Reed GM, Drescher J, Krueger RB ve ark. (2016b) Disorders related to sexuality
and gender identity in the ICD-11: revising the ICD-10 classification based
on current scientific evidence, best clinical practices, and human rights
considerations. World Psychiatry 15:205-21.
Sampogna G (2015) ICD-11 symposia at the World Congress of Psychiatry.
World Psychiatry 14:110-2.
Sanislow CA (2016) Updating the Research Domain Criteria. World Psychiatry
15:222-3.
Schimmelmann BG, Michel C, Martz-Irngartinger A ve ark. (2015) Age matters
in the prevalence and clinical significance of ultra-high-risk for psychosis
symptoms and criteria in the general population: findings from the BEAR
and BEARS-Kid studies. World Psychiatry 14:189-97.
Silove D, Manicavasagar V, Pini S (2016) Can separation anxiety disorder escape
its attachment to childhood? World Psychiatry 15:113-5.
Stein DJ, Kogan CS, Atmaca M ve ark. (2016) The classification of obsessivecompulsive disorders in the ICD-11. J Affect Disord 190:663-74.
Tandon R (2016) Conceptualizing psychotic disorders: don’t throw the baby out
146
with the bathwater. World Psychiatry 15:133-4.
Tyrer P, Crawford M, Mulder R ve ark. (2011) Reclassifying personality disorders.
Lancet 377:1814-5.
Tyrer P, Reed GM, Crawford MJ (2015) Classification, assessment, prevalence
and effect of personality disorder. Lancet 385:717-26.
van Os J, Reininghaus U (2016) Psychosis as a transdiagnostic and extended
phenotype in the general population. World Psychiatry 15:118-24.
Wakefield JC (2016) Against utility. World Psychiatry 15:33-4.
Yung AR, Lin A (2016) Psychotic experiences and their significance. World
Psychiatry 15:130-1.
Dr. Mario Luciano,
e-posta: mario.luciano@unina2.it WHO Collaborating Center for Research and Training in Mental
Health, University of Naples SUN, Naples, İtalya
Download