More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri

advertisement
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
I) GENEL VE TEKNİK İLETİŞİM
İLETİŞİM KAVRAMI
İletişim ; duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına
aktarılmasıdır. İletişim sözcüğü, dilimizde komünikasyon, haberleşme veya bildirişim
sözcükleriyle de tanımlanmaktadır.
İnsanlar başkalarıyla bir arada olabilmek, onları etkileyebilmek, kendilerini anlatabilmek
ve insanları anlayabilmek için iletişim kurmak zorundadırlar. İletişimin gerçekleşmesi için
iki sistem gereklidir. Bunlar, iki insan, iki hayvan, iki makine ya da bir insan ile bir hayvan,
bir insan ile bir makine olabilir. Nitelikleri ne olursa olsun iki sistem arasındaki bilgi, duygu
ya da düşünce alış verişini “iletişim” olarak kabul ederiz.
Burada alışveriş sözünden de anlaşılacağı gibi iletişim iki yönlüdür. İnsanlar arasındaki
bütün konuşmaları iletişim olarak kabul edemeyiz. Bunlar karşılıklı ve alışveriş şeklinde
olduğu zaman iletişimdir. Örneğin, ana babalar çocuklarına, amirler memurlarına sadece
bazı emirler verip, onların bu emirler karşısındaki tepkileriyle ilgilenmezlerse, bu
tavırlarını iletişim olarak değil, tek yönlü bilgi iletimi olarak değerlendirmek mümkündür.
Bu bilgi iletileri bazen iletişime dönüşür. Örneğin, bir evin penceresindeki “satılık” ilanını
yalnız okuyup geçersek, bu uyarıcı bizim için sadece bir bilgi iletimidir. Oysa ev sahibiyle
telefonla ya da yüz yüze konuşmamız durumunda ise iletişim ortaya çıkar.
İletişim Süreci
İletişim, bir süreçte gerçekleşir: Bilgi, duygu ya da düşünce akımının gerçekleştirildiği ve
davranışta değişiklik yaratan bu sürece “İLETİŞİM SÜRECİ” denir.
İletişim sürecinin beş temel öğesi vardır:
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 1
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Kaynak
İletişim süreci içerisindeki kişilerden, iletişimi başlatan kişiye verici kişi denir. Verici,
herhangi bir durumda diğer insanlara düşünce ve duygularını aktarma girişiminde bulunan
kişidir. Bu nedenle "verici" kendi duygu ve yaşantılarını alıcı durumunda olanların bütün
duyularına ulaşabilecek biçime getirmeye çalışır. Vericinin, yoğun ve etkin bir iletişim
kurabilmesi alıcının mümkün olduğu kadar çok duyusuna ulaşabilmesiyle mümkündür.
Örneğin, yüz yüze iletişimde sözlü mesajlara, göz ilişkisi ve dokunma eşlik edebilir. Bir
öğretmenin ders anlatırken, dikkati dağılan öğrencisinin omzunu tutması onun derse olan
ilgisini arttırır. Genel iletişimlerde, yazılı malzemenin verilmesi, slayt ve film gibi görsel
malzemenin kullanılması farklı duyulara ulaşılması sebebiyle anlatımı zenginleştirir.
Vericinin, aktardığı duygu ve düşüncelerde o olay öncesindeki ihtiyaç ve beklentilerinin geçmiş yaşantılarının - rolü çok önemlidir. Vericinin iletişim odağı olan duruma ilişkin
algılar, onun sözlü ve sözsüz mesajlarının hem içeriğini, hem duygusal tonunu belirler.
Kişi algıları doğrultusunda yaptığı değerlendirmeleri aktarma noktasına geldiğinde
“kaynak kişi" olarak iletişimi başlatır. Bütün iletişimlerde anlamın kodlandığı bir mesaj,
bunu gönderen bir verici ve mesajın kodunu açan bir veya birkaç alıcı vardır. Örneğin anaMore Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 2
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
baba ve çocuk ilişkisinde iletişim iki kişi arasında kurulurken, bir sanat toplantısında veya
bir konferansta çok sayıda alıcı bulunur. Verici ve onun gönderdiği mesajlar aynı olduğu
halde, her alıcını kod çözme süreci kendisine özgüdür. Bu sebeple herkes toplantıdan farklı
bir izlenim ve yorumla çıkar.
Kişiler arası iletişimde kaynağın tutumları, yetenekleri, sosyal rolleri, sosyal statüsü, benlik
kavramı, karşısındakine ilişkin algıları, konuya ilişkin bilgi düzeyi gibi faktörler mesajın
oluşturulma ve iletilme süreci üzerinde belirleyici rol oynamaktadır. Aynı biçimde bu
faktörler mesajın alınıp yorumlanmasını da belirlemektedir
Alıcı (Hedef)
Mesajın ulaşması istenen kişi, kurum ya da topluluklardır. Alıcıdan, kaynağın kodladığı
anlamı, alıp çözmesi ve değerlendirmesi beklenir. Anlam bakımından etkin olan üç temel
faktör vardır. İlişkinin biçimi, ilişkinin bağlamı ve ilişkinin amaçları. Bunlar iletişimde yer
alan kişilere ve iletişimin yapıldığı ortama bağlı olan faktörlerdir.
 İlişkinin Biçimi : Anlamı kodlama konusunda iletişim içindeki kişilerin temsil
ettiği statü, roller ve durum önemli bir işleve sahiptir. Örneğin insan kızgınlığını,
sevgilisine, eşine, çocuğuna, amirine ya da arkadaşına çok farklı biçimde aktarır.
 İlişkinin Bağlamı : Yer, zaman, yaş gibi faktörler de anlam kodunu etkileyen diğer
özelliklerdir. Aynı şekilde iletişim yeri ve zamanı, kodu hem oluşturmamızda hem
de açmamızda etkilidir. Örneğim; bir anne çocuklarına olan kızgınlığını
misafirlerin yanındayken veya yalnızken birbirinden oldukça farklı biçimde ortaya
koyar.
 İletişimin Amaçları: Olumlu iletişimde ve iletişimin etkin bir biçimde
sürdürülmesinde ilişkinin amacı çok önemli rol oynar. Verici kişi ile alıcı kişinin
amaç ve ilgileri anlamın kodlanmasını belirleyen temel bir özelliktir. Verici kişi
için amaçlar; sorun çözmek, anlatmak, işbirliği, disiplin altına almak, etkilemek,
bilgi vermek, ikna etmek, farklı görüşleri açmak, değiştirmek, yön vermek, karşı
koymak, örgütlemek, denetlemek, paylaşmak, haddini bildirmek ve aşağılamak
olabilir. Alıcı kişi için amaçlar : anlamak, tartışmak, değerlendirmek, öğrenmek,
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 3
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
işbirliği, paylaşma vb. olabilir. İşte bütün bu noktalardaki amaçların olumlu olması,
yapıcı bir iletişim, olumsuz olması ise yıkıcı bir iletişimin ortaya çıkmasına sebep
olur.
Mesaj (İleti-Haber)
Bir yaşantıya ait duygu ve düşüncenin kodlanarak sözlü, sözsüz veya yazılı bir anlatımla
alıcı kişiye ulaşmasını sağlayan sembollere mesaj denir. Mesaj, bir vericiden çıkan duygu
ve düşüncelerin, alıcının duyu organlarınca algılanmasına yöneliktir. Mesaj, alıcıya ait ne
kadar çok duyu organına ulaşırsa, anlatım o ölçüde olur. Bu sebeple, görme, işitme,
dokunma ve hatta koku ile ilgili faktörlerin iletişimde yer alması mesajı güçlendirir.
Böylece mesajı alacak kişideki bütün alıcılara ulaşma ve onları besleme imkanı oluşur.
Grafik anlatım, yazıda kullanılan; sözlü anlatım, konuşmada kullanılan sembollerle; sözsüz
anlatım da bedenimizle oluşturduğumuz işaretlerle ifade edilir. Beden dilimiz, jestler,
mimikler, oturuş, duruş gibi çeşitli tavırlarla kendini ortaya koyar. İnsanlar arası iletişimde
bireyin durumuna ilişkin değerlendirmelerini taşıyan bu aracılara sözsüz mesajlar denir.
Sözsüz mesajlarla taşınan bu anlatım biçimine de sözsüz iletişim denir.
Kanal
Kaynağın mesajını alıcıya ilettiği araç ve yoldur. Kullanılan kanala göre beş duyu organı
gibi doğal araçlar ya da kitle iletişim araçlarıyla iletişimden söz edilebilir. Önemli olan
istenilen etkiyi yaratacak kanal veya kanalları tespit etmektir.
Geri Bildirim (Yansıma-Feed Back)
Bütün iletişimlerde kaynağın en çok üzerinde durduğu konudur. Alıcının mesajı çözüp
değerlendirmesinden sonra yeni bir mesaj kodlaması ve geri bildirim yapması önemlidir.
Kaynaktan gelen mesajın alıcı tarafından nasıl anlaşıldığı ancak geribildirim
mekanizmasıyla öğrenilir. Mesajın alıcıda yarattığı etki ve alıcının iletişime katılarak aldığı
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 4
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
yer de ancak geri bildirimde ortaya çıkar. Alıcı tarafından geri bildirim verilmemesi
iletişimi engeller. En hızlı geribildirimler ise yüz yüze iletişimde olur.
 Doğru ve sağlıklı bir iletişim için geri bildirimde yer alması gereken özellikler
şunlardır:
 Vericiyi tam olarak dinlemek ve anlamaya hazır olmak
 Kelimelerin içeriğine ve aktarılmak istenen duygulara açık olmak
 Kelimelerin sözlük anlamları dışında "vericide" ne anlama geldiklerini tanımayı
istemek
 Kodu açılan mesaj ile kodlanan mesajın anlam bütünlüğünü kontrol etmek
 Ana konuyu kaçırmamak. Özetlemeler yapmak
 İletişimi önyargı ve dirençle kesmemek
 Vericinin duygularını anlayabilmek, farklı insanların bakış açılarından bakmayı
başarabilmek
 Üzerinde fikir birliği olmayan noktalardan önce, anlaşılan noktaları açıklığa
kavuşturmak
 Üzerinde fikir birliği olmayan konuların ele alınışında kelimeleri ve bedeni kontrol
etmek. Duygusal gerginliğin bedene ve ses tonuna yansımasını önlemek
 Karar anında bile iletişimi kapatmadan doğru dinlemek ve sağlıklı geri bildirimleri
sürdürmek çabasından vazgeçmemek
İLETİŞİMİN ÖZELLİKLERİ
İletişimin temel özellikleri şunlardır:
 İletişimde ilk izlenim (başlangıç) önemlidir. Karşı karşıya gelen iki kişi arasındaki
ilk izlenimin oluşmasında, karşılaşılan kişinin beden dilinden, kullandığı
kelimelere ve kişinin taşıdığı bütün aksesuarlardan içinde bulunduğu fizik ortam
nesnelerine kadar birçok faktör etkilidir. İşte bütün bu faktörler, algılayan kişi
tarafından kendi özellikleri, norm ve değerleri doğrultusunda YORUMLANIR ve
karşıdaki kişi hakkında bir KARAR ve ETİKET oluşturur. ”Duruşundan hiç
hoşlanmadım.”, “Bakışını sevmedim.”, “Bir görüşte kanım ısındı.”, “İlk görüşte
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 5
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
sevdim.” gibi değerlendirmeler, o kişiyle gelişecek iletişimin temelini oluşturur. İlk
algılarımızın oluşturduğu bu yargı, iletişim biçimimizde ve o kişiye yüklediğimiz
değerde önemli rol oynar.
 İletişimin temel özelliği, anlayarak kavramaktır. Kendimizden farklı bir dünyayı
TANIMAYA açık olabildiğimiz ölçüde, karşımızdaki insanın dünyasını
KAVRAYABİLİR ve bir PAYLAŞIMA geçebiliriz. Önemli olan karşımızdakini
değer ve davranışlarıyla ANLAMAYA hazır olmaktır.
 İletişim kişiye değil kişiyle yapılır. İletişim ÇİFT TARAFLI bir süreçtir.
Taraflardan biri aktif olduğu halde diğeri olaya katılmazsa iletişim kopar. Kişilerin
aynı ortamda bir arada olmaları iletişim içinde oldukları anlamına gelmez. İletişim
süreci her iki tarafın da iletişimde AKTİF rol almalarıyla sürer.
 İletişim bir bütündür. İletişim biçiminin ÖZELLİKLERİ ve iletişim SÜRECİ,
iletişimin birbirinden ayrılmayan parçalarıdır. İletişimi yalnızca sözler ya da sadece
eller, gözler vb. tek bir kesit alarak değerlendiremeyiz. Sözlü iletişim içeriğinin,
sözsüz iletişim işaretlerinin, bulunulan ortamın, kullanılan kaynakların hepsini
bütün halinde ele almak gerekir.
İLETİŞİM TÜRLERİ
Sözlü,Sözsüz ve Yazılı İletişm olarak üçe ayrılır.
Sözsüz (Beden Dilinde ) İletişim
Sözsüz (Beden Dilinde) İletişim Kavramı
Sosyal psikologların uzun yıllar sürdürdükleri çok sayıda araştırmanın sonucuna göre
insanların birbirleriyle yüz yüze kurdukları ilişkilerde sözsüz mesajların etkisi % 90
oranındadır. Sözsüz mesajlar, jestler, göz ve baş hareketleri, beden duruşu, yüz ifadeleri,
mesafe, temas gibi beden dili ögeleriyle ifade edilir. Bu mesajlar, düşmanlık, sıkıntı,
güven, saldırganlık, hoşlanma vb. gerçek duygu ve tavırları yansıtmak konusunda,
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 6
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
söylenen kelimelerden çok daha önemli rol oynarlar. Sözle ifade edilmeyen bu mesajlar
özellikle diğer insanlar üzerinde yaratılan ilk izlenim sırasında çok önemlidir. Dünyada
tekrarlanamayacak tek şey İLK İZLENİMDİR. İnsanlar üzerinde yarattığımız ilk izlenim
30 saniye içinde oluşur. Bu süreyi bilinçli olarak kullanmak karşımızdakiler üzerinde
istediğimiz izlenimin doğmasına imkan vermektedir.
Beden dilini incelemek insanlar arası ilişkilerde sözsüz iletişimle ilgili algı ve anlayışları
artıracaktır. Böylece birey yüz yüze kurduğu ilişkilerde söze dökülmeyen ipuçlarından yola
çıkarak, kendisini ve çevresi ile ilişkilerini tanıyacak ve geliştirecektir. Bu da kişiye, yüz
yüze ilişkilerde daha başarılı ve diğer insanlara karşı daha hoşgörülü olma imkanı
verecektir.
İnsanlar konuşarak anlaşmayı geliştirmeden önce, beden dilleriyle anlaşırlardı. Beden dili
insanların ilk anlaşma aracı ve ilk dili olmuştur. Bedenlerinin dili aracılığıyla insanlar
duygularını, düşüncelerini, isteklerini, ihtiyaçlarını ve ruhsal zenginliklerini başka
insanlarla paylaşmışlardır.
Yüz kaslarının anlatım amaçlı kullanımı “MİMİKLERİ”; baş, el, kol, ayak, bacak ve
bedenin kullanımı da “JESTLERİ” oluşturur.
Sözsüz İletişimin Özellikleri
 Sözsüz İletişim Etkilidir : Duygu ve ilişkiyle ilgili en etkili mesajlar, sözsüz
mesajlardır.
 Sözsüz İletişim Duyguları Belirtir : Düşünceler sözlü iletişimle duygular sözsüz
iletişimle en rahat ifade edilir.
 Sözsüz İletişim Çift Anlamlıdır : Çoğu kez, kişinin sözlü ve sözsüz mesajları,
farklı anlamları vurgular. Sinirli olan kişinin yüz ifadesi, sesinin tonu ve bedeni,
kızgınlık dolu mesajlar gönderdiği halde, sözleri bu kızgınlığı saklamaya
çalışabilir. Bir konuşma, görüşme ve tartışmada kişi gerginliğini saklamaya
çalışabilir, birinin kendi hakkında üzülmesini istemediği anlar olur, yada kendini
düşündüğünden daha cazip göstermek isteyebilir. Bu çelişkileri kendinde ve
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 7
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
başkalarında yakalamasını öğrenen kişi, insan ilişkilerinde daha güçlü bir duruma
geçmeye başlar
 Sözsüz İletişim Belirsizdir : Sözsüz iletişim, bireyin duygularını daha iyi
yansıtabildiği halde, değişik yorumlara açık olduğundan hemen bir sonuca varmak
doğru değildir.
Sözsüz İletişim Grupları
İnsanlar konuşma ve yazı olmaksızın birbirlerine birtakım mesajlar iletirler. Bu iletişimde
insanların ne söyledikleri değil, ne yaptıkları ön plana çıkar.
Sözsüz iletişim kendi içinde dört gruba ayrılır:
 Yüz ve Beden (Jest ve mimikler):Yüzümüzle yaptığımız hareketler mimimkleri, el
kol hareketlerimiz ise jestlerdir. Yüzümüzdeki ifade, el ve beden hareketlerimiz,
bedenimizin duruşu ve göz temasımız, sözsüz iletişimde önemli yer tutar. Yüz ve
beden ifadeleri istemli ya da istemsiz yapılır. Başı "evet-hayır" anlamında sallamak,
kaşları kaldırarak "hayır", dudakları büzerek "belki" demek ya da omuzları
kaldırarak umursamazlık belirtmek İSTEMLİ hareketlere örnektir. Bu tür ifadeler
sözlü dil olmamakla beraber, sözlü anlatımda kullanılan ifadelerle eş anlam taşıyan
ifadelerdir. Bu nedenle istemli ifadeler, diller gibi kültürden kültüre farklılık
gösterebilir. Örneğin, ülkemizde başı önden arkaya kaldırmak “hayır” anlamını
taşır. Batı ülkelerinde ise, “hayır” demek isteyenler başlarını iki yana sallarlar.
İSTEMSİZ yüz ve beden ifadelerine ise "duygusal ifade" denilmektedir. İnsanların
yüzlerinde aniden korku ya da hayret ifadesi belirmesi duygusal yüz ifadelerine
örnek olarak verilebilir. Çeşitli kültürler arasında yapılan araştırmalardan elde
edilen sonuçlara göre 6 temel duygu ifadesini aktaran yüz anlatımlarının bütün
kültürlerde ortak olduğunu göstermektedir. Bunlar mutluluk, korku, öfke, hayret,
üzüntü ve tiksintidir.
 Bedensel Temas: Sözsüz iletişim yollarından birisi de bedensel temastır. Farklı
bedensel temaslar kurarak karşımızdakine çeşitli MESAJLAR vermeye çalışırız.
Örneğin, birisinin elini öpüp başımıza koyduğumuzda onun bizden büyük, üstün
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 8
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
olduğunu kabul ettiğimizi gösteririz. El sıkıştığımızda karşımızdakini kendimize en
azından bir ölçüde eşit kabul ettiğimizi gösteririz. Karşımızdakinin dostluğunun
bizim için özel bir önemi olduğunu göstermek istediğimizde, elini avuçlarımızın
arasına alarak sıkarız. Bir başka dostluk gösterme şekli karşımızdakinin koluna,
omzuna dokunmak, yakasındaki görünmeyen tozları silkelemektir.
 Mekan Kullanımı: İnsanlar kendi çevrelerinde oluşturdukları BOŞ MEKANLAR
yoluyla da İLETİŞİMDE bulunurlar. Başka insanlara olan uzaklığımızı
ayarlayarak, onlara uzak ya da yakın durarak birtakım mesajlar iletiriz. Diğer
insanlarla aramıza koyduğumuz uzaklık, onlara karşı olan duygularımızla ilgilidir.
Sevdiğimiz insanlara yakın durmayı tercih ederken, daha az sevdiklerimizle
aramızda biraz daha mesafe bulunmasına dikkat eder, hiç tanımadığımız insanlara
ise daha uzak dururuz. İki arkadaş için ”aralarından su sızmıyor” denildiğinde
yakınlık ve samimiyet dereceleri vurgulanmak istenmektedir. Sevmediğimiz biri
yanımıza yaklaştığında rahatsız olur ve “amma da burnumun dibine girdi” deriz.
Konuşurken bir arkadaşımızın ona koyduğumuz mesafeden daha uzak ya da yakın
durması bizi rahatsız edebilir. Konuşma dilindeki “araları açıldı” sözü bu durumu
güzel ifade etmektedir. Tanımadığımız biri bize bir adres sorduğunda, pek çoğumuz
en az bir adım uzaklaşmak isteriz. Bu davranışımızla o kişiye “seni tanımıyorum,
bu kadar fazla yaklaşma” mesajını vermiş oluruz. Kişisel mekanların (mesafelerin)
kullanılışı bakımından KÜLTÜRLER ARASINDA bir takım farklılıklar bulunur.
Batı ve kuzey toplumlarında mesafeler daha uzak (kişisel mekanlar daha büyük),
doğu, güney ve Akdeniz toplumlarında ise daha yakındır (kişisel mekanlar daha
küçüktür). Yani bizimde içinde bulunduğumuz Akdeniz, doğu ve güneyin insanları
batılılara oranla birbirlerine yakın durmayı, daha fazla bedensel temasta bulunmayı
tercih ederler. Mekanların kullanılış şekli, dostluğun bir göstergesi olabileceği gibi
statümüzün de göstergesi olmaktadır. Genelde önde olmak, yüksekte oturmak,
sağda oturmak yüksek statü anlamına gelir.
Kişilerarası Mesafenin İletişim Sürecindeki Yeri
İnsanlar, içinde bulundukları mekanı gelişigüzel kullanmazlar. Birbirlerine olan duygulara
göre, konuşurken, aralarındaki uzaklık artar yada azalır.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 9
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Mesafe, öneminin farkında olanlar tarafından kontrol edilebilir bir iletişim öğesidir. Bu
nedenle hem yüz yüze ikili ilişkilerde, hem de geniş mekan içinde bir toplulukla kurulan
ilişkilerde mesafeyi bilinçli olarak kullanmak büyük yarar sağlar. Kişinin diğer insanlarla
arasına koyduğu uzaklık, onlara karşı olan duyguları ile ilgilidir.
İnsanlar birbirleriyle ilişkilerini temel olarak dört bölgede düzenlerler.
Mahrem Alan (Cilt teması-3 0, 35 cm. mesafe)
Her insanın bir psikolojik korunma sınırı vardır. Buna mahrem alan denir. 0-25 cm.
yakınlık içine sadece özel duygusal ilişkimiz olan insanları alırız. Bunlar aile bireyleri,
eşimiz-sevgilimiz ve çok az sayıdaki yakın arkadaşlarımızdır. Bu kimselerin dışında
herhangi bir kişinin bu mesafeyi aşması bizde rahatsızlık yaratır. Asansörde, toplu taşıma
araçlarında hissettiğimiz sıkıntı, huzursuzluk duyguları mahrem alanımızın içine
tanımadığımız kişilerin girmiş olmalarından kaynaklanmaktadır
Kişisel Alan (40-80 cm.)
Birbirlerini tanıyan ve rahat konuşan iki insan, bu mesafede kendilerini en rahat hissederler.
Kendimizi yakın hissetmediğimiz insanların girmesine izin vereceğimiz en yakın alan
kişisel alandır. Sosyal ortamlarda, işyerinde birbirini tanıyan ve arkadaş kabul eden
insanlar birbirleriyle bu mesafe içinde ilişkidedirler.
Sosyal Alan (80 cm.-2 m.)
İşlerin rahatça konuşulduğu, resmi ilişkilerin sürdürüldüğü bölge bu çemberdir.
Tanıdıklarımızla, işyerindeki arkadaşlarımızla, evimize gelen tamirci, kapıcı gibi
kimselerle kurduğumuz ilişkilerde 1 m.-2,5 m. arasında bir mesafede durmaya çalışırız.
Genel Alan : (2 metre...)
İki metreden başlayarak uzayan kişisel alan genel, topluma açık, tanımadığımız kişiler
içindir.Otobüs durakları, havaalanları, tren istasyonları, lokanta, pastane vb. topluma açık
yerlerde birbirlerini hiç tanımayan insanların korumaya özen gösterdikleri mesafedir. Ne
var ki zorunlu koşullar nedeniyle okullarımızda öğretmenler, genellikle böyle bir mesafe
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 10
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
kullanmak zorunda kalırlar. Aradaki mesafe on metreyi geçtiği zaman, karşılıklı etkileşim
ve iletişim daha da zorlaşır
 Araçlar: Kişiler arası iletişimde mesaj iletmek için başvurduğumuz yollardan birisi
de birtakım araçlar kullanmaktır. Rozetler ya da takılar takarak, kokular sürerek
belirli kıyafetlere bürünerek çevremize çeşitli mesajlar iletebiliriz. Bu tür araçlar
çeşitli anlamlar iletir ve kişiler arası iletişimde insanların birbirlerine nasıl
davranacaklarını önemli ölçüde belirler. Araç ve mekan kullanımı yoluyla statü
belirtmek de mümkündür. Genelde insanların statüleri yükseldikçe masaları da
büyür. Masanın büyüklüğü, sahibinin güç düzeyini gösterdiği gibi, o kişiye ne
kadar yaklaşabileceğimizi de belirler.
Çevrede Olumlu İzlenim Yaratacak Beden Dili Özellikleri
 Göz İlişkisi: İnsanların yüzüne bakanlar, bakmayanlardan daha çok hoşa gider.
İnsanlarla Onları Rahatsız Etmeyecek Ölçüde, Ancak Mümkün Olduğu Kadar
Çok Göz İlişkisi Kurun.
 Yüz İfadesi: Canlı olun. Mümkün olduğu kadar Sıcak Ve Dostça Tebessüm Edin
ve gülün. Yüzünüz çevrenize olan ilginizi yansıtsın. Donuk ve ifadesiz
gözükmekten kaçının.
 Baş Hareketleri: Karşınızdaki konuşurken sık sık başınızı hafifçe aşağı yukarı
hareket ettirerek Onu Dinlediğinizi Ve Anladığınızı Hissettirin. Söylenenleri kabul
edip etmemeniz önemli değildir, sizinle konuşana "ANLAŞILDIM" duygusu
yaşatın. Başınızı hafif dik tutun.
 Jestler: Çok aşırıya kaçmadan, jestlerinizi kullanın. Ellerinizi cebinizde tutmaktan
ve kollarınızı kavuşturmaktan, ellerinizle ağzınızı örtmekten kaçının. Açık Ve
Anlaşılır Jestleri tercih edin.
 Postür (Beden Duruşu): Ayaktaysanız, DİK durun. Oturuyorsanız sandalye ve
koltuğunuzu tam olarak doldurun ve arkanıza yaslanın. Birisiyle konuşurken ve
birisi doğrudan sizinle konuşurken öne eğilin ve ilginizi gösterin.
 Yakınlık: İnsanlara daima onları rahatsız etmeyecek, mümkün olan EN YAKIN
mesafede durmaya gayret edin.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 11
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
 Yöneliş: Daima konuştuğunuz veya sizinle konuşan insana dönük durun. İkiden
fazla insanla bir grup oluşturuyorsanız, sizin için önemli olanların dışındakilere
merkezinizi kapatmayın. Mümkün Olduğu Kadar Çok Kişiye Merkezinizi Açık
Tutun.
 Bedensel Temas: İnsanları tedirgin etmeden, Mümkün Olan Her Durumda
Bedensel Teması kullanın. Özellikle sizden gençlerle, aynı cinsiyetten olanlarla,
sizden daha alt statüde olanlarla bedensel temas kurmak için her fırsatı
değerlendirin. Ancak eğitim-öğretim ortamları için bu uygun değildir.
 Dış Görünüş: Grup Normlarına, Toplumsal Rol Ve Statünüze Uygun Giyinin.
Giyiminize mümkün olduğunca renk katın. Kadınlar erkeklerden daha çok renk
kullanabilir. Saç ve el bakımınıza özen gösterin. Kendinize gösterdiğiniz özen,
kendinize verdiğiniz değerin ifadesidir. Günlük tıraşını olmamış bir erkek, bıraktığı
olumsuz izlenimle ilgili başka bir neden aramamalıdır.
Sözsüz İletişimde Renklerin Önemi
Renklerin iletişimde toplumsal, kültürel ve siyasal anlamları farklıdır. Renklerin kullanımı
kültürden kültüre,dönemden döneme, inançtan inanca değişir.
Renkler ve psikolojik etkileri:
Mavi: Derin duyguların ifadesidir. Sevgiye, duyguya, güzelliğe yöneliktir.Güven ve
sadakat içerir. Mavi güveni simgeler sakinleştiricidir.
Mavide asaletin, ciddiyetin varlığı aranır. İnsanların konsantre olmaları ve kendileri ile baş
başa kalmaları gereken ortamlarda mavi rengin kullanılması önerilir. Sakinleştirici bir
renktir.
Kırmızı: Kırmız en uç renklerden biri sayılmaktadır. Dışa dönüktür, lider renktir, gücü
kuvveti simgeler, agresif ve saldırgan bir renktir. Duygusal tepkilerin anlatılması çok
güçlüdür. Yaşam enerjisidir, sevgş ve nefreti içerir. Tehlikeyi ve tedbirli olmayı içerir.
Dinamik bir renktir. Sıcak bir renktir, neşe, canlılık ve iştah telkin eder. Gıda şirketleri bu
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 12
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
yüzden genelde kırmızıyı tercih ederler ( Ülker – Cola gibi) Saltanatın ve iktidarın rengi
olarak kabul edildiğinden asilzadelerin, generallerin, padişahların rengi olmuştur.
Sarı: Sarı en parlak temel renktir. Güneşin parlaklığının ve sıcaklığının simgesi
sayılmıştur. Açıklık ve berraklıktır, canlılık ve iyimserlik içerir. Neşeli ve sempatiktir. Sarı
en genel anlamda umutlu olmaktır. Sarıda önemli olan, girişimden, devam eden işten,
kişisel olarak zevk almaktır.
Yeşil: Yeşil enerji yüklüdür. Genel olarak iyimserdir. Durgundur, üstünlük ve özgüven
duygusu verir. Dakiklik, tamlık ve mantık doğtruluğu yeşilin tamamlayıcılarıdır. Yeşil
düzenliliktir, otoritedir.
Turuncu: Turuncu dışa dönüktür, iyimser bir renktir, sıcakkanlılığın, girişkenliğin,
iyimserliğin ve coşkunun rengidir.
Mor: büyülü bir renktir. Çekicidir, duyarlılığın rengidir. Soğukkanlılık, tokgözlülük, ve
aldırmazlık morun özelliklerindendir. Ezilmişlerin, incinmişlerin kırılmışların iç
dünyalarını ifade etmekte kullanılır. Korku, terör, stres, şok gibi durumlarda özellikle tercih
edilir.
Siyah: İnsanların belleğinde en olumsuz izlenimler bırakan renk sayılmaktadır. Mutsuz bir
sonu çağrıştırır.Karanlıkta yalnızca siyah vardır. Karamsarlık ve kötümserlik siyahım
özelliklerindendir. Matem rengidir. Giysilerdeki siyah yalnızca matemi içermez ayrıca
ağırbaşlılığı, resmiliği simgeler. Siyah gerilimdir, enerji ve güç deposudur. Karşı koyuş ve
reddediştir.
Kahverengi: Kahverengi algılamayı temsil eder. Yoksunluğun, yoksulluğun rengi
sayılmaktadır.
Gri: Gri sis rengidir. Ölçülü olmayı, iddiasız olmayı ifade etmektedir. İlgi çekmekten
kaçınan insanların rengidir. Gri meraklı ve araştırıcı olmayan kişiliğe uyar. Cansız bir
sükunettir. Bitkinlik, tükenme ve özel stres durumlarında gri, bir gereksinim haline gelir.
Gri yanında yer aldığı renklerin belirginliğini arttırır.
Beyaz: Beyaz en üst düzeydeki açıklıktır. Tertemiz bir başlangıç ve iyilik dolu gelişme
beyazla simgelenir. Beyaz onaylayıcıdır, umut dağıtır, işbirliğine yatkındır. Saflığı, açıklığı
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 13
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
ve doğruluğu ile her zaman dürüstlüğün simgesidir. Masumiyeti simgeler, ferahlığı
yayar.Aydınlık, genişlik ve büyüklük içerir. Soyludur, barışçıl ve adildir.
Yazılı İletişim
Yazı, insanın ve toplumların geçirdiği toplumsal ve kültürel evrim sürecinin sonucudur.
Yazı, merkezi bürokrasi ve taşra örgütleri arasında toplumsal yaşamın temel ilkelerinin,
siyasi otorite tarafından eş güdümlenmesi olanağı sağlamıştır.
Yazılı iletişim; mektuplar, memorandumlar, raporlar, özetler, makaleler, tutanaklar, basın
bildirileri, basılı notlar ve bilgisayar ağı gibi elektronik ortamda gönderilen çeşitli yazılı
mesajları içerir. Bunların yanında araştırma raporları, özel raporlar, muhasebe raporları,
gelişme raporları, geçici raporlar, mektuplar, telgraflar, bültenler, yıllık raporlar gibi
malzemelerden oluşmaktadır. Yazılı iletişim, sözlü iletişime göre, alıcının onu okuması
yorumlaması ve cevaplandırması nedeniyle, gecikmeli olarak kurulur. Yazma belli bir
zaman alsa bile sözlü iletişimde var olan bir çok problem yazılı iletişimde yoktur.
Yazılı iletişim yöneticiler tarafından çok tercih edilmemektedir, çünkü yazılı iletişimde
otorite zayıftır. Yazılı iletişim zor ve zaman kullanımı bakımından sözlü iletişime göre bazı
dezavantajları vardır. Bunun yanında göndericinin mesajını yeniden gözden geçirip kontrol
etmesi, bilgileri toplaması ve özümsemesi gibi avantajları vardır. Yazılı iletişim ayrıntıların
önemli olduğu durumlarda tercih edilir. Yazılı iletişim araçları mektup, rapor, tutanak,
dilekçe, özgeçmiş vs. dir.
Sözlü İletişim
Sözlü iletişim konuşma dili olarak da adlandırılır. Sözlü iletişim; yüzyüze görüşmeler,
toplantılardaki konuşmalar, sözlü brifingler, halka hitaplar, sözlü sunumlar, telefonla
yapılan görüşmeler, eğitim kursları, konferanslar, resmi konuşmalar gibi çeşitli biçimlerde
kurulur.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 14
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Gönderici ve alıcı arasındaki konuşmanın her türü sözlü iletişimdir. Sözlü iletişim, yüzyüze
interaktif biçimde olabileceği gibi, radyo, televizyon ve telefonla da olabilir. Sözlü iletişin
birincil iletişim biçimidir. İletişimde sözlü iletişim “ dil ve dil ötesi” olmak üzere ikiye
ayrılır. Dil ile iletişimde kişiler, ürettikleri bilgileri birbirine iletirler. Dil ötesi iletişim ise
sesin niteliği ile ilgilidir; ses tonu, sesin hızı, şiddeti, hangi kelimelerin vurgulandığı ,
duraklamalar vb. özellikler dil – ötesi iletişim sayılır.
Dil ile iletişimde kişilerin “ ne söyledikleri”, dil – ötesi iletişimde “nasıl söyledikleri”
önemlidir. Karşımızdakilerin söylediklerinin kapsamı kadar, ses tonundaki canlılık da bizi
ilgilendirir.
Sözlü iletişimin bir çok avantajı vardır; verilen haberin anlaşılma derecesi denetlenebilir,
soru sorulabilir, verilen cevaplar kontrol edilebilir ve anlaşılmayan konu varsa, açıklık
getirilebilir. Eş zamanlı olarak geri bildirimde bulunulabilir. Sözlü iletişimde, söylenen bir
kelimenin yazıya oranla yanlış anlaşılma ihtimali yüksektir. Sözlü mesajların unutulma ve
değişikliğe uğrama yönü de vardır.
Etkili bir Konuşmada Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler











Konuşma için bir amaç seçiniz.
Ne söyleyeceğinizi hazırlayınız ve planlayınız.
Endişelerinizi, coşku ve göz iletişimi ile yok ediniz.
Sözcükleri değil düşüncelerinizi düşününüz.
Sesinizin yüksekliğini ayarlayarak otorite kurunuz ve günlük konuşmadan daha
ağır bir tonda konuşunuz.
Ayrıntılara girmeyiniz. Vurgulamak istediğiniz noktaları netleştiriniz.
Dinleyicilere tepegöz, saydam, not vb. bakabilecekleri malzemeler sağlayınız
Bütün rahatsız edici tavırlardan kurtulunuz.
Gösterişten kaçınınız.
Dinleyiciye dinleme dışında yapabileceği bir şeyler sununuz.
Somut ve sınırlı olunuz. Ana noktaları örnek ve gözlemlerle güçlendiriniz.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 15
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
İLETİŞİM ŞEKİLLERİ
İletişim beş grupta toplanabilir: Kişi içi iletişim, kişiler arası (yüzyüze iletişim), Grup
iletişimi, örgüt iletişimi ve kitle iletişimi.
Kişi-İçi İletişim
Bir insanın düşünmesini, duygulanmasını, kişisel ihtiyaçlarının farkına varmasını, iç
gözlem yapmasını, rüya görerek kendi içinden mesaj almasını ya da kendine sorular
sorarak bunlara cevaplar üretmesini bir iç iletişim sayabiliriz. İnsanlar, KENDİ
İÇLERİNDE bir takım MESAJLAR ÜRETEREK ve bunları YORUMLAYARAK kişi-içi
iletişimde bulunmaktadırlar. Hem kaynak hem de alıcı kişinin kendisidir.
Kişinin dışarı çıkarken yağmur yağacağını düşünerek yanına şemsiye almasını buna örnek
olarak verebiliriz.
Kişilerarası İletişim: Yüzyüze İletişim
Yüzyüze iletişim, KAYNAK ve ALICININ AYNI ANDA, AYNI MEKANDA kurdukları
iletişim türüdür. Kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu KARŞILIKLI iletişimdir.
Bu tür iletişimde kişiler, bilgi/sembol üreterek, bunları birbirlerine AKTARARAK ve
YORUMLAYARAK iletişimi sürdürürler.
İnsan ilişkilerinde EN ETKİLİ İLETİŞİM YÖNTEMİ yüzyüze iletişimdir. Zaman ve
imkanlar elverdiği sürece insanlarla kişisel ve yüzyüze temaslar kurulmalı, uzaktan ve
dolaylı ilişkiden mümkün olduğunca kaçınılmalıdır.
Yapılan bir araştırmaya göre bir iletişimin kişiler arası iletişim sayılabilmesi için 3 şart
aranır:
 Yüz yüze olması
 Katılımcılar arasında bir mesaj alışverişinin olması
 Söz konusu iletişim sözlü veya sözsüz nitelikte olmasıdır.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 16
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Yüzyüze iletişim JEST ve MİMİKLERLE güçlenir. Araya herhangi bir aracı girmeksizin
olayların tüm açıklığıyla görülmesini ve yanlış olan bir davranışın yerinde ve zamanında
düzeltilmesini sağlar. Bugün olayların büyük bir çoğunluğunun dedikodular sonucu ortaya
çıktığı varsayılırsa; bu kuralın insan hayatında da ne derece önem kazandığı kendiliğinden
anlaşılır.
Yüzyüze İletişimin Öğeleri
Yüzyüze iletişimin kolayca kurulması ve verilmek istenen mesajların hedefe ulaşması için
yüzyüze iletişim öğeleri tamamlanmalıdır. Bu öğeler;




Konuşma konusu,
Konuşmacının özellikleri;
Dinleyicinin bilgi düzeyi,
Dinleyicinin psikolojik yapısıdır.
Konuşma konusunun dinleyiciler için ÖNEMLİ VE İLGİ ÇEKİCİ bir konu olması,
konuşmacının YETENEKLİ oluşu, dinleyici kitlesinin DİNÇ, DİKKATLİ VE İLETİŞİME
HAZIR bulunması, dinleyicilerin EĞİTİM VE KÜLTÜR DÜZEYİNİN İLETİŞİME
UYGUN bulunması yüzyüze ilişkiyi mükemmelleştiren öğelerdir. Başarılı bir iletişim
olması için bu öğelerdeki eksiklikleri giderici çalışmalar yapılmalı ve ondan sonra yüzyüze
iletişim kurulmalıdır.
Yüzyüze İletişimi Engelleyen ve Kolaylaştıran Davranışlar
Yüzyüze iletişimde, insanlara karşı olan tutum ve davranışlarımız, onlarla kuracağımız
ilişkinin niteliğini ve geleceğini belirler. İnsanlardan aldığımız karşılık, onlara karşı
takındığımız tavır ve tutumlarla ilgilidir. İnsan ilişkilerini engelleyen ya da kolaylaştıran
bazı davranışlar şunlardır:
 Elleri kenetlemek, kolları kavuşturmak, bacak bacak üstüne atmak ve geriye doğru
yaslanarak oturmak ilişkiyi olumsuz yönde etkilemektedir. Bunların aksine
KOLLARI KAVUŞTURMADAN, BACAK BACAK ÜSTÜNE ATMADAN
OTURMAK ve ELLERİ AÇARAK ÖNE DOĞRU EĞİLMEK ise açık bir insan
olduğumuz izlenimini yaratır ve ilişkilerimizi kolaylaştırır.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 17
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
 Karşımızdaki kişinin yüzüne bakmadan ve gözleri kaçırarak konuşmak o kişide
kendisine değer verilmediği duygusunu doğurur ve ilişkiyi zorlaştırır.
KARŞIMIZDAKİNİN YÜZÜNE BAKMAK ve mümkün olduğu kadar GÖZ
TEMASI KURMAK ise ilişkiyi olumlu yönde etkilemektedir.
 İletişim halinde olduğumuz kişinin adını öğrenmemek, adı yerine ona “siz”,
“beyefendi”, “hanımefendi” gibi kişisel olmayan ifadelerle seslenmek ilişkiyi
olumsuz etkiler. Oysa konuştuğumuz kişinin adını ilişkinin başında öğrenir ve
kullanırsak karşımızdaki bize karşı yakınlık hisseder. Bütün dünyada ve bütün
dillerde insanlar için en güzel kelime KENDİ İSMİDİR.
 İnsanların en başta gelen amaçlarından biri “ANLAŞILMAK” tır. Karşımızdakini
ifadesiz bir şekilde dinlersek onu anlayıp anlamadığımızı, düşüncelerini paylaşıp
paylaşmadığımızı anlayamaz ve bundan rahatsız olur. Oysa, karşımızdaki kişi
konuşurken “EVET”, “ANLIYORUM” vb. gibi sözleri yapmacık olmayan bir ses
tonu ile söyler ya da başımızı sallayarak onu dinlediğimizi belirtirsek, ona
“ANLAŞILDIM” duygusu yaşatmış ve ilişkimizi de geliştirmiş oluruz.
 Karşımızdaki kişiyi eleştirmek ve yargılamak, “açık sözlülük” sloganı altında
hatalarını yüzlerine sert bir ifadeyle söylemek ve onlardan değişmelerini beklemek
ilişkiyi olumsuz yönde etkiler. İnsanları olduğu gibi kabul etmek, yargılayıcı ve
sürekli hata arayıcı olmamak, eleştiri yapılacaksa bile önce OLUMLU
YÖNLERDEN başlayıp, İNSANI DEĞİL DAVRANIŞLARINI ELEŞTİRMEK
ise daha olumlu ilişkiler geliştirmemizi sağlayacaktır.
 Karşımızdakinin fikirlerine önem vermek, onu konuşmaya teşvik etmek de
önemlidir. Konuştuğumuz kişi ne kadar KONUŞMA FIRSATI bulursa,
söylenenleri o kadar ilgi ile dinler.
 Olaylara sadece kendi açımızdan değil, karşımızdakinin bakış açısıyla da
bakabilmek (EMPATİ KURMAK) gerekir. Böylece onun psikolojisini tahmin
ederek, tepkisini daha objektif değerlendirebilir ve olumlu bir ilişki geliştirebiliriz.
 Ayrıca bir sorunun cevabını bilmediğimizde bunu açıklıkla dile getirirsek, bir hata
yapınca bunu içtenlikle kabul edersek, insanları anladığımızı ve önem verdiğimizi
hissettirirsek insanlarla olumlu ilişkiler geliştirme bakımından önemli adımlar
atmış oluruz.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 18
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Kendini Tanıma
Kendini tanıma; bedenimizin,düşüncelerimizin, duygularımızın, birbirleriyle ilgili
ilişkilerini kurabilme, kendimizdeki duygusal,düşünsel,davranışsal süreçlerle ilgili anlayış
geliştirme olarak tanımlanır.
Ses tonumuzun ve davranışlarımızın, yani iletişimde mesajlarımızın %90’ının kontrolünü
elimizde tutabilmemiz ancak kendimizi tanımamızla olasıdır.
Kendini tanıyan kimse, çevresindekilerden nasıl etkilendiğini ve çevresindekileri nasıl
etkilediğini bilir. Bu bilgilere dayalı olarak kendi iletişimini yönetebilme olanağına sahip
olur.Kendini tanıyan kişi; sorunlar karşısında kullanabileceği başetme yöntemine hızla
karar verebileceğinden sorun çözmede başarılı olacak, kendi kapasitesini tanıyabildiğinden
kendini gerçekleştirme gereksinimini karşılayabilecektir.
Kendini tanıma birbiri ile bağlantılı dört temel boyutta gerçekleşir:
1.Psikolojik boyut; İnsanın duygularını,
Güdüleyici faktörleri,
Ne tür streslerden etkilendiğini,
Benlik kavramını-kişiliğini tanımasıdır.
2.Fiziksel boyut; İnsanın fiziksel durumunu,
Fiziksel potansiyelini,
Beden imgesini tanımasıdır.
3.Çevresel boyut; İnsanın sosyal çevresindeki ilişkilerinin ve iletişimin farkında olmasıdır.
4.Felsefi boyut; İnsanın, “Yaşam ve ölüm’e verdiği anlamın, insana ilişkin, kendine ilişkin
değerlerin, inanışların farkında olma anlamındadır.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 19
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Kendimizle ilgili görüşlerimizin temelleri Freud’a göre 0-1 yaş döneminde atılmaktadır.
Dört-beş yaşına geldiğimizde kendimizle ilgili tutarlı bir görüşe sahip olduğumuz belirtilir.
Anne-baba ile ilişkimizin sahip olduğumuz görüşü şekillendirici etkisi oldukça kalıcıdır.
Anne, babası ile ilişkinin izleri, yetişkin insanın kendi dünyasını algılama biçimini yaşam
boyu etkileyebilir. Ebeveynlerimiz yaşamımızdaki diğer insanlar hakkında nasıl
düşünmemiz gerektiğini bize öğretir. Bu nedenle yeni ilişkiler ve yeni çevrede bulunma
kendimizle ilgili görüşümüzün sürekli biçimlenmesine neden olabilir. O halde psikolojikçevresel ve felsefi boyutta kişisel özelliklerimiz, iletişim süreci içinde sürekli gelişir.
Benliğimizdeki değişim ve gelişimi kendimizi tanıdığımız ölçüde kontrol edebiliriz, bu
kontrol ben idealimize ulaşma olasılığını yükseltir. Ben idealine ulaşarak benlik saygımızın
artışını sağlayabiliriz.
Çocukluk yaşantılarımızdaki koşullanmalardan etkilenen benlik bilincimiz bize bazı
sınırlamalar getirebilir. İdealize ettiğimiz benliği belirleyebilir. Örneğin çocukluk
dönemlerinden bu yana kendini “çekingen” tanıyan birey bu tanıma uymak için farkında
olmadan elinden geleni yapar. Benlik bilincimizin oluşturduğu sınırlamaların farkına
varma, olumsuz yönlerimizle yüzleşebilme, davranışlarımızın anlamını büyük ölçüde fark
edebilme, bizi etkileyen fiziksel, felsefi, çevresel, psişik etkileri bilme kendini tanıma
olarak adlandırılabilir.
Bu tanımlamalar gözden geçirildiğinde hiçbir insanın kendini tam olarak tanıyamayacağı
ancak tanımak için çaba sarfedileceği söylenebilir.
Kendini iyi tanıyan-iyi ilişkiler kurabilen insanlar açık insanlardır. Açık insanlar, olduğu
gibi görünen-göründüğü gibi olan insanlardır. Açık olma, tüm düşünce ve sırlarımızı ortaya
dökmek değil, içinde bulunduğumuz zaman diliminde o andaki etkileşimimizle, ilgili
duygu-düşüncelerimizi açıkça ortaya koymaktır. İnsanların açık iletişim kurabilmeleri
kendilerini tanımalarına bağlıdır.
Kendimizi tanımada ilk adım; başkalarının verdiği geribildirimlere açık olmamız,
kendimizi ifade edebilmemiz, iyi bir dinleyici olmamız, ilettiklerimizin yarattığı etkiyi
farketmemizdir.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 20
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Duygularımızı tanımamız davranışlarımızı tanımamızdan daha güçtür. Duygularımızı
tanıyabilmek için;
 Seçebildiğimiz duyguları isimlendirmemiz gereklidir.
 Seçebildiğimiz duyguları birileri ile paylaşmamız,en azından yazmamız gereklidir.
 Duygularımızı dinleyebilecek birini bularak,duygularımızın anlaşıldığını
hissetmemiz gereklidir.
 Zaman zaman onaylanmayacak duygularımızın varolabileceğini kabullenmemiz
gereklidir.İletişimin ve yaşanan duygunun kaydedilmesidir.
 Bir insanın davranışından etkilenerek yaşadığımız duyguyu açıklama denemeleri
yapmamız gereklidir.Bunu yapabildiğimizde yaşadığımız duyguları inceleme
çabamız artacaktır.
Kendimizi tanıyabilmeyi amaçladığımızda aşağıdakileri yapmamız uygun olacaktır;
 İnsan ilişkileri, insan davranışları ve doğası konusunda bilgi edinmeye çalışmalıyız.
 Kullandığımız savunma mekanizmalarını olumlu-olumsuz olarak irdelemeliyiz.
 Kendimizin ve başkalarının davranışlarını açık görüşle soruşturan bir bakış
geliştirmeliyiz.
 Kendimizi ve çevremizi dikkatle gözlemeli, yaşantıdan anlam çıkarmayı
öğrenmeliyiz.
 Çeşitli sorunlara gösterdiğimiz tepkiler, duygu- davranış ve tutumlarımızla
yüzleşmede bilinçli ve dürüst davranmalıyız.
 Çeşitli durumlar karşısında anlayış- sezgi-gözlem ve duygularımızı araştırıpinceleyip-değerlendirmeliyiz.
 İnsan davranışları ve insan ilişkileri alanında bilgiyle donanık kişilerle gözlem ve
yaşantılarımızı tartışmalıyız.
Kendimizi tanıyabilme de ön koşul; “olumsuz-beğenmediğimiz” yönlerimizle yüzleşmeye
hazır olabilmemizdir.Olumsuz yönlerimizi inkar etmemiz değişmeye hazır olmadığımızın
belirtisidir.böyle bir durumda enerjimizin büyük bir kısmı benliğin savunulması ile
tükenebilir.Değişim güçtür.özellikle kendimizi görüşümüzün,dolayısıyla ilişki tarzımızın
değişmesi durumunda çevremiz bizi eski durumumuza döndürmek için
çabalayabilir.Çevrenin direnci de kişinin kendini tanıyıp değiştirme çabasını
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 21
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
güçleştirir.Çünkü insanların mevcut sosyal benliği, kabul-saygı-sevgi-ait olma gibi
gereksinimlerinin karşılanmasının belirleyicisidir ve değişim bu gereksinimlerin
karşılanmasını tehdit altına sokabilir.Ayrıca davranış örüntülerimiz yani belli durumlar
karşısında göstereceğimiz tepkiler çocukluğumuzdan bu yana öğretilmiş birikimlerdir.bu
nedenle de davranışları değiştirmek güçtür, ancak imkansız değildir.İnsanlar yaşamları
boyunca aldıkları farklı uyaranlarla sürekli öğrenir, yavaş da olsa değişirler.Ancak bu
değişimin planlı yönlendirilmesi için öncelikle değişmeye niyetli olma ve kararlı olma ve
değişimin farkında olma önemlidir.Kendini tanıma ve iletişimdeki önemi ile ilgili verilen
bilgiler bir süre sonra bu bilgileri edinenlerin davranışlarında izler bırakabilir.Ancak
“değişme isteğini yaratacak bir neden” olmadığı sürece kişi kendini tanımaya
çabalamayacak, benlik kavramının değişimini kontrol altına alma isteği yaşamayacaktır.
Grup İletişimi
Grup, ortak amaç ve hedefi olan insanların, hedeflerine ulaşmak için etkileşimli,
birbirlerinin farkından olan ve kendilerini bir grup olarak gören insan topluluğudur.
Gruplar, resmi-resmi olmayan, birincil – ikincil veya referans grubu olabilir. Kişilerarası
iletişimin en önemli yanını, küçük grup iletişimi oluşturur. Grup davranışlarının temel
amacı, insanlar arasındaki etkileşimi sağlamaktır. Grup iletişiminde grubun büyüklüğü
grup iletişimi etkilemektedir.
Gruplarda iletişim merkezi ve merkezi olmayan şekilde ortaya çıkar. Merkezi iletişimde
tek kişi, ağın nesrinde olursa olsun mesajı gönderme ve almada anahtar bir rol oynar.
Küçük gruplarda üç veya daha fazla insan, iletişim sürecinde doğrudan ve etkileşimli (
interaktif) olarak iletişim kurar. Gruplar iletişimlerini yüz yüze kurabilecekleri gibi,
iletişim teknolojilerinden yararlanarak da kurabilirler. Grup iletişiminin etkinliğini
arttırmak için takip edilecek bazı kurallar şu şekilde sıralanamaktadır:
 Grup üyesi, iletişimde sözleri ağzında gevelerse, söylenen şey önemli olsa bile,
söyleyiş biçiminden dolayı etkisiz kalır.
 Açıklamaları ifade ediş biçimi, tüm grubu içine alacak biçimde olmalıdır. Birey
kendini vurgulamamalıdır.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 22
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
 Grup üyeleri düşünceleri organize ederken, bunu grubun diğer üyeleriyle birlikte
etkileşimli olarak yapmalıdır.
 Grup üyesinin düşünce ve görüşleriyle ilgili olarak söyledikleri, bir ihtiyaçla
bağlantılı olmalıdır.
 Belli bir zamanda söylenenler, sadece belli bir konu ile ilgili olmalıdır. Böylece
grup söylenenleri daha iyi hazmedecektir.
 Söylenenlerin grup üyeleri tarafından anlaşıldığından emin olmak için, konuşma
özlü ve üyelerin anlayacağı dille yapılmalıdır
Örgütsel İletişim
Örgütlerin yaşamında iletişim hayati bir rol oynar. İletişim sayesinde örgütler ve örgüt
üyesi bireyler her türlü bilginin aktarılması, faaliyetlerin koordine edilmesi, nüfus
kullanmak, inanç değer ve sembolleri yetiştirmek gibi faaliyetleri gerçekleştirebilirler.
İletişim bir örgütün sinir sistemi olarak kabul edilir ve örgütü bir arada tutan bir çeşit
yapıştırıcı olarak da düşünülür.
Geleneksel olarak örgütün yedi unsuru olduğu kabul edilmektedir. Bu unsurlar kaynak,
mesaj, dönüşüm, kanal, alıcı, geri besleme ve süzgeçleme etkileridir. Bu model iletişim
sürecini oldukça basit bir şekilde açıklamaktadır. Gerçek süreç ise daha karmaşıktır.
İletişim sürecinde mesajı alanın mesajı yorumlaması önemli bir aşamadır. Mesajın doğru
anlaşılması mesajı alanın mesajın konusuna vakıf olmasına bağlıdır. Örneğin, bilgisayar
kullanmasını bilmeyen bir memur, amirinin “sayfayı indir ve bir örneğini yazdır” şeklinde
vereceği bir görevi kelimelerin özel anlamlarını bilmediği için anlamayacaktır. Örgütlerde
temelde iki farklı iletişim sisteminin varlığından söz edebiliriz. Bunlar biçimsel ve biçimsel
olmayan iletişim sistemleridir. Her ikisi de hiyerarşik sistemde mesaj iletiminde ve geri
bildirim almada kullanılabilir.
Yukarıdan Aşağı İletişim: Yukarıdan aşağı doğru iletişim; üstlerden astlara doğru
talimatların taşınmasında kullanılır. Yukarıdan aşağıya doğru iletişimin beş temel amacı:
belli iş talimatlarını vermek, işin anlaşılmasını ve diğer organizasyonel görevlerle ilişkisini
beraberinde getirmek,uygulama ve süreç hakkında bilgi sağlamak,astlara onların
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 23
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
performansı için geri bildirim sağlamak,örgütün amaçlarıyla ilgili çalışanların sırrı
saklaması gerektiği bir görev anlayışı sağlamak. Aşağı doğru iletişim,hiyerarşik düzeyler
arasındaki faaliyetleri koordine ederek irtibatın sağlanmasına da yardımcı olur.
Aşağıdan Yukarıya Doğru İletişim: Yukarıya doğru iletişim; astlara kendi üstlerine bilgi
taşımak için bir rotadır. Bazı araştırma sonuçlarına göre; bu tip iletişimde mesajlar, üst
yönetim tarafından yeterince dikkate alınmamaktadır. Bundan dolayı da bu iletişim
kanalını göz ardı edilmesi söz konusu.
Yatay Ve Çapraz İletişim: Yatay iletişim, hiyerarşik sistemde aynı düzeyde olan
departmanlar ya da kişiler arasında gerçekleşir. Bu tarz bilgi alışverişi, etkinliklerin
koordinasyonu açısından yararlıdır. Örneğin; bir imalatçı şirketin daha üst kademesinde
pazarlama, üretim ve finans başkan yardımcıları ortak hedefe ulaşmak için işbirliği yaparlar
ve faaliyetleri koordine ederler.Bu tip iletişim aynı zamanda hat ve departman idari
birimleri arasında da söz konusudur.Çünkü; belli bir işlevin yerine getirilmesi için teknik
bilgilerin iletilmesi gereklidir.
Biçimsel Olmayan Kanallar
Biçimsel olmayan iletişim mevcut yapı içinde sadece belli bir bölümü temsil ettiğinden,
iletişimin çoğu biçimsel olmayan iletişim kanallarını tanımlamada kullanılan en yaygın
terim olan söylentidir.
Söylenti
Her ne kadar söylenti deyişi, uyduruk bilgi anlamı veriyorsa da bu yolla son derece geçerli
bilgi edinmek mümkündür. Herhangi birinin ortaya attığı yarı doğru haberlerin şirket içinde
dolaşmasından dolayı böyle bir izlenim mevcuttur. Biçimsel olmayan bir kanal
doğruluğunu gerçekten belirlemek mümkün değildir. Ancak söylenti, resmi kanallara bilgi
sağlamak açısından da son derece etkilidir. Yalnızca bilgi sağlamaz, aynı zamanda
insanların hayal gücünü ve yorumunu da harekete geçirir. Örneğin;bir erkek şef, gelecek
dönemde daha iyi üretim performansına sahip bayan şefler arasında kendisinin terfi şansını
görmez ise, yönetimin bayan şeflerin üzerinde durduğu ve onların terfi ettirileceği
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 24
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
söylentisini başlata bilir.Bu hikaye erkek şefe iki nedenden dolayı
yararlıdır:Birincisi;yönetim,geriye dönerek erkek şefleri de gözönüne alarak, o gözetimciyi
de terfi ettirebilir. Çünkü hala bazı şirketler sadece cinsiyet ayrımına dayanan ve bayanların
geçersiz terfi iddialarından ve haksızlıklarından kendilerini korumak durumunda
hissettiklerinden bir stres altındadırlar. İkincisi, eğer erkek şef terfi etmez ise ayrım
yapıldığını ileri sürerek, ortalığı karıştırmak için de yüzü olur.Her ne kadar yöneticiler,
biçimsel olmayan iletişim kanallarının yerine önlemek zorunda iseler de yukarıdaki
nedenlerden dolayı, şirket üyeleri arasında biçimsel olmayan iletişim kanallarının önemini
görmek kolaylaşır.
Biçimsel Olmayan İletişim Kanalları Ve Yöneticiler
Yöneticiler organizasyonun amaçlarına yardımcı olmak için biçimsel olmayan
organizasyonların kullanılmasına da teşebbüs etmelidirler. Resmi olmayan iletişim
kanallarının kullanılmasındaki en önemli yararlardan biri de söylentinin yayılımını çok
hızlı bir şekilde sağlamasıdır. Bir diğer yarar, bu yollarla resmi kanallar için de veri
sağlamak mümkündür. Ve son olarak diğer bir yarar da bu yöntemlerin önceden tahmin
edilebilir yapısıdır. Bunu Davis şöyle açıklamaktadır.




İnsanlar genellikle en son haberler ve gelişmeler hakkında konuşurlar.
İnsanlar işlerini etkileyen faktörlerden söz ederler.
İnsanlar tanıdıkları kimselerden bahsederler.
Yerleşim olarak birbirlerine yakın ve temas halinde olan çalışanların aynı söylenti
hattında olmaları doğaldır.
Her ne kadar biçimsel olmayan iletişim kanalları, yöneticiler tarafından kontrol edilmese
de yönetime bakış açısı sağlamak açısından yönetim tarafından kullanılabilir. Başarı,
biçimsel organizasyonun biçimsel olmayan organizasyon ile uyumuna bağlıdır. Yönetim
biçimsel olmayan iletişim kanallarının organizasyonun vazgeçilmez bir parçası olduğunu
göz önünde bulundurmalı ve bunları biçimsel amaçlarına ulaşmak için kullanmalıdır.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 25
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Kitle İletişimi
Mesajın kitle iletişim araçları tarafından GENİŞ HALK KİTLELERİNE iletilmesi ve
bunlar tarafından yorumlanması sürecidir. Kitle iletişiminin özellikleri:
 Kitle iletişimi göreli olarak büyük, türdeş olmayan ve kim olduğu belli olmayan
izleyicilere yöneliktir.
 İletiler açıkça iletilir, genellikle izleyicilerin çoğunluğuna aynı anda ulaşacak
şekilde ayarlanır ve geçicidir.
 İletişimci çok fazla masraflı olabilecek karmaşık bir örgüt olma ya da karmaşık bir
örgüt içinde faaliyet gösterme eğilimindedir.
Kitle iletişiminin işlevleri:
-Haber ve bilgi sağlama, -Toplumsallaştırma , -Güdüleme, -Tartışma ortamı hazırlama, Eğitim, -Kültürün gelişmesine katkı, -Eğlendirme, -Bütünleştirme.
Kitle iletişim araçları ise Televizyon, gazete, radyo, dergi, internet şeklinde sayılabilir.
İLETİŞİMİ ENGELLEYEN BİREYSEL VE ÇEVRESEL KOŞULLAR
letişimin gerçekleşebilmesi için, iletilenlerin anlaşılması önemlidir. Aktif dinlemeyi ya da
etkin iletebilmeyi engelleyen pek çok neden olabilir.
Çevresel engeller;
 Gürültülü bir ortam, Mahremiyeti olmayan bir ortam
 Ayaküstü –mesafeli vb. rahat olmayan bir ortam
 Uyaranların fazla olduğu bir ortam
Bireysel engeller;
 İletenlerin her insanın
anlamlandırılması.
kendi
öznel
yaşantılarıyla
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
bağlantılı
olarak
Sayfa 26
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri













Dinleyenin gergin, kaygılı, (ağrı vb.) sıkıntılı olması
Kelimelerin anlamlandırılmasındaki farklılıklar
Algılama farklılıkları
İletişim kurmada isteksizlik
İletişim sırasında farklı şeyler düşünüp planlama
Duymak istenen şeyleri işitmeye eğilimli olma
Anlatılanla sözsüz iletenlerin tutarsızlığı
Bilgimize ters düşen bilginin önemsenmemesi
İletileninin ileten kişiye göre (Örneğin: dost, düşman
değerlendirilmesi.
Lehçe- vurgulama farklılıkları, tıbbi terminoloji kullanımı
Düşünce ve duyguların dolaylı anlatımı
Duyguların yoğunluğu ya da duygusal uzaklık
Duyu organlarındaki bozukluklar
oluşuna
göre)
İletişimde bireysel ve çevresel engelleri aşabilmek, iletilenlerin anlaşılmasını sağlamak
için;




Geri bildirim alma ve / veya verme
Yüzyüze iletişimi sağlamaya çalışma
Sembolik anlamlara duyarlı olma
Doğrudan – basit ifadelerle –açık iletişim kurma yarar sağlar.
İletişimi Engelleyen Durumlar
Ortak Yaşantının Olmaması (Sosyo-Kültürel Fark)
İletişimin etkili olabilmesi için kaynak ve alıcının geçmiş yaşantılarında ortak yönleri
olması gerekir.Aynı ya da benzer sosyo kültürel ortamda yaşamış insanlar arasında
kurulacak iletişim daha sağlıklı olur.Zira alıcı, mesajları kaynağın amacına uygun olarak
yorumlar.Aynı kültürde olan insanlar, aynı sosyal değer ve inançları paylaştıklarından
birbirleriyle iletişimde güçlük çekmezler.Yani bu insanların ortak yaşantı alanları fazladır.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 27
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Dile Ait Engeller
Aynı dili konuşan iki insan, birbirlerinin anlamayacağı sözcükler kullanırlarsa aralarında
bir iletişim kuramazlar.Kaynak alıcısını iyi tanır, yani sosyo-kültürel durumunu bilirse
gönderdiği mesajda kullandığı sözcüklere dikkat eder, alıcısının anlayamayacağı teknik
terimleri onun anlayacağı şekilde açıklayarak gönderir.
Anlamların Karıştırılması
Dilin iyi kullanılmaması, değişik objelerin aynı isimlendirilmesi anlam karışıklığına yol
açtığından iletişimi engeller.
Sembol İle Sembolize Edilen Şey Arasındaki Uyuşmazlık
Kelimeler, varlıkları ve kavramları temsil eden birer sembol olduklarından, temsil ettikleri
nesne ve kavramlara uygun olmalıdır. Eğer uygunsuz olursa iletişim engellenir.
Algının Sınırlı Oluşu
Çevredeki eşyaları, olup biten olayları herkes aynı hızda, aynı şekilde algılayamaz, bu
nedenle gönderilen mesajların doğru anlaşılıp anlaşılmadığı kontrol edilmeden ikincisi
gönderilmemelidir. Aksi halde istenilen iletişim sağlanamaz.
Sözcüklere Boğulma
Herhangi bir konuda sağlık eğitimi yaparken görsel araçlardan yararlanmadan, aynı ses
tonunda kelimeleri sık sık aynı biçimde kullanırsanız konuyu sözcüklere boğduğunuzdan
amacınıza ulaşmanız zorlaşır.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 28
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Kompleksli Oluş
Bazı kişiler, henüz konunun ne olduğu açıklanmadığı halde, o konuda her şeyi bildiğini
iddia eder. Bu çeşit bir tutum ve davranış anlaşmazlıklara neden olduğundan iletişim
güçleşir. Bu tip insanlar sağlıklı bir iletişim kuramadıkları gibi olumlu tartışma da
yapamadıklarından sürekli gergin olurlar. Toplumda fazla sevilmezler.
Savunucu Tutum
İletişimde en başta gelen bozuk temellerden biri, savunuculuktur. Savunuculuk, bireyin
benlik bilincini koruma gereksiniminden kaynaklanır. Birey, “benlik bilinci”nin tehlikede
olduğunu hissederse “benliğini” korumak için savunucu bir tutum içine girer. Savunucu
durumdaki kişi ön yargılıdır, karşıdakinin kendisine ya tepeden baktığını sanır, ya da
karşıdaki tarafından alay konusu olmaktan korkar. Karşıdakini nasıl alt edeceğine,
tartışmayı nasıl kazanacağına nasıl baskın çıkacağına, karşısındaki sözlü saldırıda
bulunursa nasıl karşı koyacağına zihnini yorar. İletişimdeki savunuculuk kendini sadece
sözlü iletişimde değil, beden hareketlerinde, yüz ifadelerinde ve sesin tonunda da gösterir.
Bize haksızlık yapıldığında veya benliğimize bir saldırı olduğunda kendimizi savunmamız
gerekebilir. Ancak bu saldırılar görevimizle ilgiliyse hizmet verdiğimiz kişilerin haklarını
ilgilendiren bir yönü vardır. Güçlü ve olgun kişiler duruma karşısındaki kişilerin
penceresinden bakabilirler. Kendine güvenleri yeterli değilse savunmaya geçeceklerdir.
Yapılan araştırmalar, savunma özelliği arttıkça, iletişimdeki verimin düştüğünü, savunma
azaldıkça, mesajın anlamına ve yapısına daha da dikkat edilebildiğini ortaya koymuştur.
İletişimi Engelleyen Yaklaşımlar
Ögüt Vermek, Çözüm Getirmek, Yönlendirmek
Gerek çocuğumuzla, gerekse arkadaşlarımızla konuşurken iletişimi kesen bazı mesajlar
vardır;
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 29
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
"Şöyle yap, böyle yapma..."
"Bu şekilde hareket etmemelisin..."
"Buna üzüleceğine, oturup dersini çalışsan daha iyi olur..."
"Yoruluyorum diye yakınacağına geceleri erken yat..."
"Kavga edeceğinize güzel güzel oynayın, arkadaşlar kavga etmez..."
"Paylaşmayı bilmezsen, yalnız kalırsın tabi..."
"Bu kadar düzensiz çalışırsan, islerini tabi yetiştiremezsin..."
gibi cümleler, konuşan kişide direnç, isyan yaratabilir, konuşan kişiyi savunmaya itebilir.
Genellikle öğüt, ahlak dersi vermek, direk önerilerde bulunmak, size sorununu açan kişide
baskı veya suçluluk duyguları uyandırarak, iletişimin kesilmesine veya yön değiştirmesine
neden olabilir.
Yargılamak, Eleştirmek, Ad Takmak
"Sen zaten hep kolaya kaçarsın..."
"Bebek gibi davranıyorsun..."
"Geri zekalı ne olacak..."
"Şikayetten başka bir şey bilmezsin zaten..."
"Sulu göz...bir arkadaşınla oynamasını bile bilmiyorsun..."
"Hiçbir fedakarlığa katlanmak istemiyorsun..."
Genellikle yargılama ve eleştirme tepkileri ile karşılaşan kişiler, kendilerini anlaşılmamış,
itilmiş, haksızlığa uğramış, daha çaresiz hissederler.Bunun sonucunda iletişimi keser ya da
öfkeyle karşılık verebilirler. Özellikle çocuğunuzla iletişiminizde bu yöntemi sik
kullanıyorsanız, "o" sizin yargı ve eleştirilerinizi ve sık kullandığınız isimlendirmeleri
(yaşına göre) gerçek olarak algılayabilir. Bu, kendilik algısı üzerinde olumsuz etkiler
bırakır, kendine güveni sarsıldığı gibi, başarısı üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 30
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Soru Sormak, Araştırmak, İncelemek
"Neden?...Sen ona ne yaptın?...O sana ne dedi?..."
"Çocuk neden hastalandı?...İyi giydirmedin mi?..."
"Neden uyuyamadın?...Ağır mı yedin?...Kahve de içtin mi?..."
"Neden doğru düzgün oynamayı beceremiyorsun?..."
Genellikle soru, inceleme, nedenini arama gibi yaklaşımların içinde önyargı, eleştiri veya
zorunlu çözüm bulunur, ayrıca konuşma sorulara cevap vermeye takılarak, yön değiştirip
asıl konudan uzaklaşabilir. Sorularla yürüyen iletişimde, genellikle soru soranın nereye
varmak istediği konuşan kişi tarafından anlaşılamadığından, konuşan endişeye kapılabilir
veya savunmaya geçebilir.
Teşhis, Tanı Koymak, Tahlil Etmek
"Aslında sen öyle demek istemiyorsun..."
"Ben senin aslında neden öyle yaptığını biliyorum..."
"Aslında senin derdin başka..."
"Anlaşılan bir süre sana yardımcı olmamı isteyeceksin..."
"Bunları beni üzmek için anlatıyorsun anlaşılan..."
Bu tür yaklaşımlarda, dinleyen kişi sanki konuşanın niyetini, söylemek istediklerini çok iyi
biliyormuş, onun kafasının içindekileri okuyormuş gibi bir tavır içine girdiğinden,
konuşanı savunmaya ittiği gibi, sinirlenmesine, sabırsızlanmasına veya öfkeli cevaplar
vermesine neden olabilir. Konuşan kişi kendini kıstırılmış, yanlış anlaşılmış, yanlış
yorumlanmış gibi hissedebileceği için büyük olasılıkla iletişimi keser. Psikoloji hobiniz
olabilir ama teropatik yöntemler arasında kullanılabilen bu tür iletişimin kurallarını tam
bilmeden, günlük ilişkilerinize aktarmaya kalkmanız, sizinle konuşmayı güçleştirebilir.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 31
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Teselli Etmek, Konuyu Değiştirmek
"Aldırma, boşver..."
"Düzelir canim, bunu dert etme..."
"Üzülme..."
"Başka şeyden konuşalım..."
"Olur böyle şeyler, geçer..."
"Bir kahve iç düzelirsin..."
"Boşver canim arkadaşlar arasında olur böyle şeyler..."
"Aman sen de herşeyi ciddiye alıyorsun, yak bir sigara..."
Aslında teselli etmek çok güzel ve yararlıdır, ancak önemli olan teselliyi kişiyi
duyduğumuzu belirttikten sonra verebilmektir. Söyledikleri duyulmadan, teselli
ediliyormuş hissini yasayan kişi, kendini anlaşılmamış, dinlenilmemiş, söyledikleri saçma
sapan gibi algılanmamış hissedebilir. Önemsenmemiş veya tam olarak dinlenilmemiş
olmaktan dolayı kızgınlık duyabilir. Genellikle, dinlemeden verilen teselli mesajları,
konuşan kişide sorununun küçümsendiği duygusunu yaratabilir.
İşitme-Dinleme Süreci
İşitme ile dinleme birbirleriyle ilişkili, ancak birbirlerinden ayrı eylemlerdir. İşitme
fizyolojik, dinleme ise psikolojik bir süreçtir.
Fizyolojik olarak, işitme; ses dalgalarının dış kulaktan kulak zarına iletildiği, orta kulakta
mekanik titreşimlere; iç kulakta da beyine giden sinir akımlarına dönüştüğü bir süreçtir.
Dinleme adı verilen psikolojik süreç, bireyin, seslerin ve konuşma örüntülerinin farkında
olmasıyla ve onlara dikkatini vermesiyle başlar. Belli işitsel işaretleri tanıması ve
hatırlamasıyla sürer ve anlamlandırmasıyla son bulur.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 32
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
İşitme-dinleme süreci aynı zamanda iletişim-öğrenme sürecidir. Görsel iletişim ve
öğrenmede olduğu gibi, mesaj bir kaynak tarafından kodlanır ve bu kod bir alıcı tarafından
açılır. Kodlanan mesajın niteliği, kaynağın mesajı açık ve mantıklı bir biçimde ifade etme
yeteneğinden etkilenir. Kodu açılan mesajın niteliği ise alıcının mesajı anlamlandırma
yeteneğinden etkilenir. Mesaj, yetersiz işitme mekanizmaları gibi fiziksel sorunlardan
etkilenebilir. İşitsel uyaranların çokluğundan da etkilenebilir. Bireyin, istemediği sesleri
dışarıda bırakma, ihtiyaç duyduklarını süzüp alma gibi önemli bir yeteneği vardır.
Mesaj, alıcının dinleme becerilerinden ya da alıcının bu becerilere sahip olmayışından da
etkilenir. Alıcı, verilen bir dizi sese (mesaja) yönelmeli ve tüm dikkatini, ilgisini onun
üzerinde toplamalıdır. Alıcının düşüncesi mesaj alınırken, alınmakta olan mesajın önünde
gitmeli ve alıcı bu zaman farkını da bilginin organizasyonunda ve o bilgiyi kendisine mal
etmede kullanabilmeli ki bir anlam çıkartabilsin.
İşitme-dinleme sürecinin her aşamasındaki belli engeller, algılanan anlamı azaltıcı
süzgeçler gibi iş görürler. İşitsel (sözel) iletişimde bozukluklar, sürecin, kodla”ma, işitme,
dinleme ve kodu açma gibi aşamalarında olabilir.
Mesajın tam olarak kodlanması, kaynağın mesajı organize etme ve sunma becerisine
bağlıdır. Örneğin, mesajda kullanılan sözcüklerin alıcının sözcük dağarcığında bulunması
gerekir. Kuşkusuz ki mesaj alıcının yaşantı alanında bulunan bir biçimde sunulmalıdır.
İşitme süreci konuşmacının çok yüksek ya da çok alçak sesle konuşmasından ve alıcının
işitme güçlüğünden ya da işitsel yorgunluğundan etkilenir. İletişim, dinleyicinin dikkatini
konuşanlara vermemesi ya da işitsel çözümleme becerisinin yokluğu nedenleriyle azalır.
Alıcının, gönderilen mesajı kendisine mal etme ve anlamlandırmadaki deneyimsel
yetersizlikleri de iletişimin yetersizliğine yol açacaktır.
Yukarıda belirtilenlerin yanı sıra dinlemeyi engelleyen kimi faktörler de konuşan ile
dinleyen arasındaki iletişimin yetersizliğine neden olmaktadır.




İyi dinlemeyi engelleyen faktörler:
Konuyu ilginç bulmamak.
Konuşanda ille de kusur bulmaya çalışmak.
Konuşmadaki bazı noktalara aşırı duyarlılık göstermek.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 33
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
 Sahte dikkat
 Düşünce hızından gereğince yararlanmamak.
Dinleme Şekilleri
 Görünüşte dinleme: En yaygın dinleme olan şeklidir.Kişi dış görünüşüyle dinler
gibidir.Ama aklı kendi sorunlarındadır.
 Seçerek dinleme: Konuşanın sözlerinden yalnız kendisini ilgilendiren, ilgilerini
çekecek bir sözcük ya da konu çıkıncaya kadar görünüşte dinleyici olurlar.
 Yüzeysel dinleme: Yüzeysel dinleyenler, sözcüklerin altında yatan anlama
ulaşmazlar.
 Tuzak kurucu dinleme: Bu dinleyiciler, konuşanı sessizce dinlerler,dinledikleri
bilgilerden yararlanarak karşıdakini zor duruma sokacak fırsat ararlar.
 Saplanmış dinleme: Bazı kişilere ne söylenirse söylensin, öfkelenecek ya da
hüzünlenecek bir şeyler bulurlar.Bazı kişiler de her söylenende gülünecek bir şeyler
bulurlar.
 Savunucu dinleme: Savunucu dinleyiciler, işittikleri her sözü kendilerine karşı bir
saldırı sayarlar ve hemen savunucu duruma girerler.
Dinlemeye Engel Olan İnsan Tipleri
Dinlemeyen tip: Kaynak mesajı gönderen ise, karşısındakinin fikrine önem vermediği için
etkili olamaz.Mesajı alan ise, kulağı söylenenlere kapalı olacağından söylenenlere kapalı
olacağından söylenenleri anlamaz.
Dinlemeye engel olan tipler: Karşısındakinin duygu ve düşüncesine saygı göstermeyen
tiptir.Bu tip, kaynak ise, kibirli ve kendini üstün görme çabası iletişimi etkisiz kılar.Alıcı
ise, kaynağın ilettiği mesajlara karşı duygularını gizlemez, söz ya da davranışlarıyla
kaynağa sataşır.
Baştan savmacı tip: Bu tip, eğer bir eğitimci ise öğreteceği konu ile ilgili hazırlıkları
baştan savma yapar, iyi hazırlanmadığı için öğretmede başarılı olamaz.Eğer öğrenci ise,
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 34
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
anlatılanları dikkatli dinlemez, not almaz, öğrenmede başkalarının gayretinden
yararlanmaya çalışır ve başarılı olamaz.
Olumsuz tip: Her ortaya atılan fikrin tersini savunmaktan hoşlanır.
Sabırsız tip: İster kaynak, ister alıcı olsun, karşısındakinin anlatmasını bitirmeden sözünü
keser, ya da ne söylemek istediğinin anlaşıldığını söyleyerek yanıt verir.
Kızgın tip: Sabırsız ve duyguların esiridirler.Kendi duygularına uygun olmayan mesaj ve
sembollere karşı kızgınlıklarını çeşitli hareketlerle belli ederler.
Niçin Dinlemiyoruz?
Her şeyden önce, günün büyük bir zamanı dinlemekle geçer. Evde, işyerinde, toplantıda,
radyoda, televizyonda o kadar çok konuşma vardır ki; bütün bunlara dikkat verilecek olsa,
sinir sistemi yorulur. Sinir sistemi kendini korumak için dikkati her zaman yoğun bir odak
noktasında tutamaz. İnsan, o anda içinde bulunduğu fizyolojik ve psikolojik gereksinmeler
çerçevesinde anlamlı olan noktalara dikkati toplar.
Bir başka neden de, dakikada 600 kelimelik bir konuşma hızını rahatlıkla anlayabilecek bir
sinir sistemine sahip olduğumuz halde normal konuşma hızının dakikada ancak 100 ile 140
kelime arasında olmasıdır. Bu demektir ki, her dakika en azından 460 kelimelik zihin boş
kalır. Bu zamanı insan kafasında var olan malzemeyle doldurur. Bir başka deyişle, kendisi
için önemli olan sorunlara döner ve onlarla ilgilenir. İşte kendini iyi bir dinleyici olarak
eğiten kimseler bu boş zamanı konuşanın neyi ve niçin demek istediğini düşünerek
kullanırlar, kendi sorunlarına dönmezler.
Bazen karşımızdaki insanı dikkatlice dinlediğimiz halde onu yeterince anlayamadığımızı
fark ederiz. Çoğu zaman bir insanı dinlemek onu anladığımız anlamına gelmez. Gerek
duygusal, gerekse düşünsel olarak bir insanı anlayabilmemiz için onunla eşduyum içine
girmemiz gerekir. Sözlü ve sözsüz mesajlarına dikkat ederek, doğru anlayıp
anlamadığımızı test edebilmek içinde geri bildirimlerde bulunmamız gerekir.
Dört temel dinleme becerisi var.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 35
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Pasif dinleme (Sessizlik)
Sürekli konuşan sizseniz karşınızdakinin kendini ifade etmesi, bir duygusunu veya
düşüncesini anlatması zordur. Pasif dinleme (sessizlik) ilişkide bulunulan kişiye
görünmeyen güçlü mesajlar iletir:




Duygularını duymak istiyorum
Duygularını kabul ediyorum
Benimle paylaşmak istediğin konuda vereceğin karara güveniyorum
Bu senin sorumluluğun, sorumlu sensin vb.
Ancak sessizlik tek başına yeterli değildir.
Anladığını, kabul ettiğini gösteren tepkiler
Sessizlikle karşımızdakine "gerçekten" tüm dikkatimizi verdiğimizi kanıtlayamayız. Pasif
dinleme (sessizlik) araya aşağıda sayacağımız basit onaylar sıkıştırıldığında daha etkili
hale gelir. Bunun için karşımızdakinin söz ve duygularını anladığımızı gösteren sözlü ve
sözsüz işaretler kullanmak yararlı olur. Gerçek dinlemenin ilk koşullarından biri de kişiyi
bedenen dinler duruma geçmektir.
Bedensel dinleme ve dikkat işaretleri: Konuşan kişinin gözlerine bakmak. Konuşan kişiye
doğru eğilmek, dokunmak, başı aşağı yukarı doğru sallamak, gülümsemek... Özellikle bir
çocukla konuşulduğunda, ya çocuğun hizasına gelecek şekilde çömelmek, oturmak veya
çocuğu kendi boyumuza göre yükseltmek, kucağa almak, yüzüne bakmak.
Sözlü işaretler: "Hı hı.." , "Hmm..", "Oh!", "Ya", "Evet", "Anlıyorum", "İlginç", "Öyle
mi?" gibi sözlü işaretler dinleyicinin sözleri takip ettiğini daha açık bir şekilde belirler.
Bütün bu tutumlar, yani bedensel yakınlık ve bedensel dikkat, konuşanın yüzüne bakarak
dinlemek, sessizlik ve dinlediğimizi belirten takip işaretleri, konuşan kişinin veya çocuğun
bir sorunu olduğunda çok yardımcıdırlar. Ancak bazı sorunlar çok yoğun duygularla
birlikte yaşanır. Sorun sahibi, sorunundan dolayı kızgınlık, öfke, üzüntü, dışlanma, endişe,
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 36
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
kaygı, merak gibi güçlü duygular içinde bulunabilir. Özellikle çocuklar duygularını sözle
ifade etmekte güçlük çeker ve bunları dolaylı bir şekilde dile getirmeye çalışırlar.
Yetişkinlerin dünyasında da özellikle kızgınlık, öfke, kıskançlık, kaygı gibi olumsuz
duygular direkt olarak ifade edilmez, bunları dile getirmek veya duymak çoğunlukla ayıp,
güçsüzlük olarak değerlendirilir. "Sana çok kızıyorum" diyeceğimize", "Sen zaten hep beni
üzmek istersin" deyiveririz.
Kapı Aralayıcılar Ve Konuşmaya Davet









Senin için yapabileceğim bir şey var mı?
O konuda konuşmak ister misin?
Günün nasıl geçti, anlatmak ister misin?
Düşüncelerin ilgimi çekiyor.
Duygularını merak ediyorum.
Benimle paylaşmak ister misin?
Seni üzen şeyi benimle konuşmanın sana yararı olur mu?
Bu konuda bir şeyler söyleyecek gibisin.
Bu senin için önemli gibi görünüyor...
Bu tür tepkiler karşımızdaki kişiyi duygularını dile getirmeye, paylaşmaya yüreklendirir.
Özellikle çocuklar sorun ve duygularını dile getirmekte zorlanırlar ve yüreklendirilmek
isterler. Böyle bir durumda tepkilerin açık uçlu olmasına dikkat edilmelidir. Sorun (ya da
duygu) anlatmak için kapı aralanıyor ama paylaşıp paylaşmama konusunda karşıdaki kişi
özgür bırakılıyor. Anne-babaların çocuklarıyla ilişkilerinde sık yaptığı bir yanlış; paylaşma
özgürlüğünü bırakmazlar, hatta "anneyle arkadaş olunmalı, aileyle paylaşmak gerekir, bana
her şeyi anlatmalısın" gibi yargılarla ve baskılamalarla yaklaşırlar çocuklarına. Oysa doğru
yaklaşılırsa ve çocuk iletişim engelleri ile karşılaşmayacağından emin olursa, yani
güveniyorsa duygusunu paylaşacaktır. Sorununu bizimle konuşmak istemiyorsa bunun
nedeni şimdiye kadarki ilişkide iletişim engellerinin yer almasıdır. Değerli olduğu,
sayıldığı, önemli olduğu, kabul edildiği, ilgilenildiği hissettirilen kişi kendini
karşısındakine yakın hisseder ve güvenir, kendine ve karşısındakine karşı olumlu, iyi
duygular besler. Çocuklar da yetişkinlerden farklı değildir, aynı duygulara sahiptirler.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 37
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Onlara sözlü bir çağrı yapın, sonra da yollarından çekilin. Bu işlem sırasında ya kendinizle
ya da onlarla ilgili bir şeyler öğrenebilirsiniz.
Aktif (Katılımlı) Dinleme
Kapı aralayıcılar karşımızdaki insanı konuşmaya davet eder ama sadece kapıyı aralar. Bu
kapıyı nasıl açık tutacağımızı öğrenmemiz gerekir. Bunun en iyi yolu aktif ya da katılımlı
dinleme dediğimiz yöntemdir. Katılımlı dinleme, dinleyen kişinin duyduklarını tekrar
etmesi, özümlemesi veya yansıtmasıdır. Yani dinleyenin kendi yorumunu, mesajını
katmadan yalnızca duyduğunu geri ileterek söyleneni işittiğini ve karşısındakini doğru
anladığını gösteren bir söz söylemesidir.
 Kısaca tekrar edebiliriz veya kendi kelimelerimizle özümleyebiliriz.
 Konuşan kişinin duygularını dile getirebiliriz.
Bize gönderilen mesajın her zaman açık olmadığını, kodlanmış olabileceğini ve
yapacağımız çözümlemenin bir varsayım olduğunu unutmamak gerekir. Karşımızdakinin
içinden geçeni tam olarak anlayamama, yanlış çözümleme yapma olasılığına karşı kesin
bir dil kullanmaktan kaçınmalıyız. Çünkü bu yanlışlığı sıkça yapıyorsak eğer, karşımızdaki
kişi anlaşılmadığını hissedecek, iletişim kesilecek, giderek bize güveni azalacak ve
kızgınlık, öfke gibi olumsuz duygular gelişecektir.
Aktif Dinlemenin Üstünlüğü Nerede?
Diğer dinleme davranışlarına oranla aktif dinlemenin daha yararlı oluşunun nedenleri üç
noktada toplanabilir :
 Her şeyden önce, doğru yolu gösterme zorunluluğu duymaksızın, karşınızdakini
gerçekten anlamak amacıyla, bütün dikkatinizle dinlemeniz, ona büyük bir huzur
ve güven sağlar. Bu huzur ve güven ortamı içinde, kafasındakini olduğu gibi ortaya
koymaktan çekinmez. Konuşan kendini rahatsız eden her şeyi rahatlıkla ortaya
koyabilecek duruma gelince, kendi sorunlarına daha bir iç rahatlığıyla bakabilir. Ve
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 38
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
o ana dek fark etmediği değişik yönler görebilir. Aktif dinlemeyi sürdüren dinleyici
ise, konuşanın sorunlarına hemen bir çözüm bulmakla yükümlü olmadığı için,
konuşanı daha rahatlıkla anlamaya çalışır.
 Aktif dinlemenin ikinci üstün yanı, örtük anlamları ortaya çıkarmak için iyi bir
olanak sağlamasıdır. İnsanlar sorunlarını, düşüncelerini ve duygularını çoğunlukla
simgesel bir biçimde ortaya koyarlar.
 Aktif dinlemenin üçüncü üstün yanı, karşınızdaki kişiyi daha iyi tanımanıza olanak
vermesidir.
Aktif dinleme ne zaman kullanılır?
Aktif dinleme karşımızdakini konuşmaya başlatmak için en iyi yol değildir. Başlangıç için
basit kapı aralayıcılar ve çağrılar daha çok işe yarar. Karşımızdaki çocuk ya da yetişkin,
çağrıyı kabul edip konuşmaya başlayınca duygularını anladığımızı ve kabul ettiğimizi
bildirmek için aktif, katılımlı dinleme uygundur.
Aktif dinleme için gereken tavırlar:
 Karşınızdaki kişinin söylediğini duymak istemelisiniz. Bu zaman ayırmak anlamına
gelir. Zaman yoksa bunu 'uygun bir dille' söylemelisiniz.
 O andaki soruna yardımcı olmayı gerçekten istemelisiniz.
 Duygular ve düşünceler ne olursa olsun, sizinkinden ne denli farklı olursa olsun
gerçekten "kabul edebilmelisiniz".
 Karşınızdakinin (yetişkin ya da çocuk) çözüm bulma yeteneğine güvenmelisiniz.
Bu güveni onun kendi sorunlarını çözdüğünü gördükçe kazanırsınız. (Bu, o kişinin
sorununu üstlenmemek, çözüm, öneri veya emir vermemek anlamına geliyor.)
 Duygular sürekli değil geçicidir. Olumsuz şeylerin dile gelmesinden
korkmamalısınız. (Çocuklarda korku, kıskançlık, üzüntü gibi duyguları
algıladığımız zaman, kabul etmekten ve isimlendirmekten korkarız, çünkü kabul
eder veya isimlendirirsek bunların kalıcı olacağını düşünürüz. Çocuğun o anda
korkuyor olması mutlaka "korkak" olduğu, ya da o anda kıskanıyor olması
"kıskanç" olacağı anlamına gelmez)
 Karşınızdakinin sizden ayrı bir 'birey' olduğunu unutmamalısınız.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 39
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
 Dinlediğiniz kişiyi duyabilmek, onu gerçekten anlayıp kabul edebilmek için en
azından bir süre kendi düşünce ve duygularınızı askıya alabilmelisiniz (EMPATİ)
Aktif dinleme, gerçekten de gönderilen iletiyle tam olarak ilgilenebilmek için kendi
düşünce ve duygularınızı askıya almayı, yani empati kurmayı gerektirir. Bu kolay bir işlem
değildir. Karşımızdakinin duygularını ve durumunu gerçekten anlayabilmek için onun
yerine geçmek, kendini onun yerine koymak gerekir. Yani olaylara ve duruma karşı tarafın
gözüyle, algılarıyla bakabilmek. Bu zordur, çünkü karşımızdaki insanın kendi görüş
açısıyla ne düşünüp ne hissettiğini doğru olarak anlamak, dünyayı onun gözüyle görmek,
o an için onun yerinde olmak için gösterdiğimiz çaba kendi tavır ve görüşlerimizin de
değişme riskini getirir. Başka bir deyişle insanlar gerçekten anladıkları zaman değişirler.
Karşımızdakinin "yaşadıklarına açık olma"nın, kendi yaşadıklarımızı bir kez daha
yorumlamamızı gündeme getirme ihtimali vardır ve bu korkutucu olabilir.
Neyin doğru, neyin yanlış olduğu konusunda değişmez ve çok güçlü düşünceleri olan
kişiler başkalarıyla ilişkilerinde sıkıntı çekecektir. Çünkü bir kimse kendi değer ve
inançlarından, bunların doğruluğundan ne denli eminse onları başkalarına kabul ettirmeye
de o denli eğilimlidir demektir. Ve bunun da iletişim sorunlarına yol açması kaçınılmazdır.
Empatik Yaklaşım (Koşulsuz Kabul Ve Saygı)
Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve
düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Anlaşılanların, empati kurulan kişiye yansıtılması
da empatinin zorunlu bir aşamasıdır.Empatiyi, karşımızdaki kişinin duygu ve
düşüncelerinin anlaşılması, kişinin kabul edilmesi ve bunun kişiye yansıtılması olarak
tanımlayabiliriz.
Empati kurmak için öncelikle karşımızdaki kişinin bizim gibi bir varlığı, bizden farklı
değer yargıları ve inançları olduğunu bilmek ve bunu kabul etmek gerekir. Bu kabulden
hareketle, etkileşimde bulunduğumuz kişinin haklı/haksız, iyi/kötü biçiminde
yargılanmaması, sadece onun durumunun anlaşılabilmesi için çaba gösterilmesi gerekir.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 40
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Empati kurma sürecinin ilk adımı etkin dinlemedir. Empati kurulacak kişi mümkün ve
gerekli okadar çok kanaldan dinlenmeli, düşünceleri, tutumları ve duyguları anlaşılmaya
çalışılmalıdır. Etkin dinleme yapabilmek empati kurmayı önemli ölçüde kolaylaştırır ama
empati kurmak için tek başına yeterli değildir. Empati kurmak için, özellikle tutum ve
duyguların anlaşılmasına odaklanılmalıdır. Böylece kişinin kendi bakış açısını ve
duygularını anlamak mümkün olabilir. Kişinin tutum ve duygularının yanlış anlaşılması
empati kurmayı engelleyecektir.
Empati kurulan kişinin bakış açısı ve duyguları doğru anlaşıldıktan sonra, bir an için (kısa
bir süre onun bakış açısı ve duygu durumuna girilmeli (empati kuran kişi kendini empati
kuracağı kişinin yerine koymalı); durum onun gözleriyle görülmelidir. Kendini kişinin
yerine koyma süresi, durumu anlamak için yeterli ama kısa olmalıdır. Bu sürenin sonunda
empati kuranın kendi bakış açısına ve kendi duygu durumuna dönmesi gerekir.
Son aşamada, empati kurulan kişiye, duygularının ve bakış açısının anlaşıldığı yolunda
bir geribildirim verilmelidir. Empati kurulan kişinin, anlaşıldığını, anlaması ve kabul
etmesi için ona zaman tanınmalı ve ona karşı içten olunmalıdır.
Empati kurma çoğu zaman empati kurulan kişiye yardımcı olma sürecinin bir parçasıdır.
Yardımcı olma sürecinde karşımızdaki kişinin anlaşılması kadar, ona güven verilmesi de
önemlidir. İş ilişkileri açısından bakıldığında empati kurmak, sadece empati kurulan kişiye
yardımcı olmayı sağlamaz, kişinin ortama katkısını da artırabilir.
Günlük yaşam içinde, çoğu zaman, tam bir empati kurmak mümkün değilse bile,
empatik yaklaşımı sıklıkla kullanmak mümkündür. Empatik yaklaşım, gün içinde
etkileşimde bulunduğumuz kişilerle empati kurmaya, onların bakış açısı ve duygularını
anlamaya çalışmaktır.Empatik yaklaşımda bulunmak ve doğru kullanabilmek için
empatinin öğrenilmesi ve empatik yaklaşımının benimsenmesi gerekir.
Empati kurma becerimizi geliştirmek mümkündür.Bir empati eğitim programına katılmak,
etkin dinleme becerimizi geliştirmek,dünya görüşümüz içinde “bütün insanların farklı
kişilikleri vardır, benden farklı değer yargıları ve inançları olabilir ve bütün insanlar
değerlidir.”biçiminde yargılara yer vermek empatik yaklaşım geliştirmemizi
kolaylaştıracaktır.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 41
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
İLETİŞİM ÇATIŞMALARI
Çatışma sözlük anlamıyla savaş, çatışma, mücadele, kavga, dövüş, uyuşmazlık,
anlaşmazlık, fikir ayrılığı gibi yoğun ve uzun bir mücadele süresini içeren anlamlar taşır.
Kelimeye bu kadar çok anlamın yüklenmesi dünyadaki her bireyin bakış açısının dünya
görüşünün, ihtiyaçlarının ve hedeflerinin farklı olması nedeniyle kaçınılmaz olarak çatışma
yaşamasıdır. Ancak çatışma sürecinin olumsuz etkilerini en aza indirgemek mümkündür.
Bir dizi yöntemin bilinmesi ve uygulanması çatışmaların olumsuz sonuçlarını ortadan
kaldırmak için yeterlidir.
Hepimizde var olan, ancak varlığının farkında olamadığımız ya da farkında olduğumuz
ancak kullanmadığımız bazı temel becerilerimizi geliştirerek, bazı yöntemleri uygulayarak
çatışmaları işbirliklerine, olumsuz sonuçlarını ise kazanımlara dönüştürebiliriz.
İletişim çatışmaları şöyle sıralanabilir:
Aktif çatışma: Burada düşünülen şu olmaktadır: “Kötü adam ne söylerse kötüdür.” Karşı
karşıya gelinen kişilerin birbirilerinden hoşlanmamaları, birbirilerine kızmaları durumunda
aktif çatışma ortaya çıkar.
Pasif çatışma: Küsler diyaloğu olarak ta anılır. Burada insanlar herhangi bir sebepten ötürü
örneğin, çekindikleri için veya kötü oldukları için ilişki kurmaktan çekinirler. Yani birlikte
yaşayan insanların birbirleriyle iletişim kurmamaları bir tür çatışmadır.
Varoluş çatışması: Ben sandım ki! Bir insan karşısındakinin sözlerini yanlış anlarsa ya da
onun sözleriyle ilgisi olmayan bir mesaj verirse bu duruma varoluş çatışması adı verilir.
Tümden reddetme: Eğer bir kişi kendisine yöneltilen mesajı tümüyle reddeder,tamamen
aksi görüş sunarsa tümden reddetme çatışması sergilenmiş olur.
Ön yargılı çatışma: ya da ben kararımı çoktan verdim: Bu tür çatışmada kişiler belli bir
konuda tartışmaya başlamadan önce o konuda bir önyargı, bir peşin hüküm edinmişlerdir.
Tartışma sırasında ısrarla önyargılarını savunurlar.Tartışma onların başlangıçta sabit olan
fikirlerini herhangi bir şekilde etkilemez.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 42
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Yoğunluk çatışması: ya da Haklısın ama: İki kişinin görüşleri arasında kısmen uyuşma
olması halinde yoğunluk çatışması oluşur.
Kısmi algılama çatışması: ya da Bunuda mı demiştin: Eğer bir kişi karşısındaki kaynaktan
kendisine gönderilen mesajlardan ancak bir kısmını algılar diğerlerini algılamazsa bu
durumda kısmi algılama çatışması ortaya çıkar.
Alı koyma çatışması: ya da Anlatamadım galiba: Bu çatışmada kişi karşısındaki
kaynaktan kendisine gönderilen mesajı tam olarak anlar fakat, üçüncü kişiye tam doğru
olarak iletemez. Aktarmayı eksik ya da çarpıtarak gerçekleştirir.
Kişilerarası İletişim Çatışmalarının Nedenleri
Bilişsel: Gördüklerimizi, işittiklerimizi, zihnimizde bunlara verdiğimiz anlamları,
unuttuklarımızı, hatırladıklarımızı, kendimiz ve çevremize ilişkin getirdiğimiz kalıp ve
düşünceler, şemalar kuracağımız iletişimleri büyük ölçüde etkiler.
Algı: Algı duyu organlarının beynimize ulaşan verilerinin örgütlenmesi, yorumlanması,
anlamlandırılması sürecine verilen addır. Algıda oluşacak bir bozukluk iletişim
çatışmalarında önemli bir rol oynamaktadır.
Duygu: Vücut da gözlenen değişikliklerle tanımlanır. Bireyin içinde bulunduğu duygu
durumuna göre iletişimi sağlıklı kurabilir ya da kuramaz. Çünkü duyguları kişiyi olaylara
karşı nasıl bakacağını büyük ölçüde belirlemektedir.
Bilinç dışı: İnsanların bilinç dışlarında bulunan duygular, çatışmalar, bunlar görünürdeki
kişi davranışlarını duygularını düşüncelerini yönlendirir.
İhtiyaçlar: İnsanlarla kurulan ilişkilerin ve yaratacağımız çalışmaların niteliğini belirleyen
ihtiyaçlarımızdır.
İletişim becerisi: İnsanlar iletişim sırasında yaptıkları hataları gösterir, nasıl iletişim
kurması konusunda bilgi verirsek, iletişim çatışmalarına girme olasılığını önleriz. Uygun
eğitim verilmesi halinde kişiler karşılarındaki insanların duygusal durumlarını, içerisinde
bulundukları durumları daha iyi anlayabilmektedirler.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 43
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Kişisel faktörler: Cinsiyet, fiziksel görünüm, tutumlar. Burada iletişime geçilen insanların
bulundukları konum büyük önem taşımaktadır. Örneğin görme engelli bir insanla
konuşurken ya da bir şey tanıtırken insanlar bu insanlarla herhangi bir göz teması olmadığı
için seslerini yükselterek konuşmakta, görme engelli kişinin sağından solundan
çekiştirmektedir.
Kültürel faktörler: Kurallar, dil, din. İçinde yaşanılan toplumun ortaya koyduğu kurallar
büyük iletişim çatışmalarına yol açmaktadır.
Roller: Grup içinde belli bir pozisyonda bulunan kişilerden beklenen davranışlara rol adı
verilir. Mesleki ve sosyal roller olarak ikiye ayrılır.
Sosyal ve fiziksel çevre: Farklı ortamlarda olayları farklı algılar farklı tepkilerde
bulunuruz.
Mesajın niteliği: Kişiler, kendilerine ulaşan bir mesajın kapsamına karşı olduklarında sırf
bu büzden mesaj gönderenle çatışmaya başlayabilirler. Mesajla, mesaj getiren kişiyi
birbiriyle karıştırmamalıyız.
Çatışma ve Sürtüşmelerde Nasıl Tepkiler Veriyoruz ?
İletişimde ve ilişki sürecinde ortaya çıkan sorunların çözümleme yollarını ikiye ayırmak
mümkün: Birincisi, sorunun çözümlenmesine katkı sağlamayan, ilişkiyi zedeleyen,
karşılıklı güveni ortadan kaldıran Yıkıcı Tartışma.
İkincisi ise; ilişkinin daha üst bir boyutta yaşanmasını olanaklı kılan ve karşılıklı güveni
pekiştiren Yapıcı Tartışma.
İki kişi aralarında ortaya çıkan bir sorunu yapıcı bir tutum’la ele alır ve tartışırlarsa,
aralarındaki ilişki bir gelişme fırsatı kazanmış olur. Çocukluktan beri öğrenilen ve ortaya
çıkan bir sorunu tartışmak için kullanılan yıkıcı tutum’sa, iki kişinin birbirinden
uzaklaşmasına, ilişkilerinin zayıflayıp kopmasına yol açar.
Günlük yaşantımızda karşılaştığımız çatışmalarda yapıcı tartışılması gerektiğini ne çok
vurgularız. Ancak bunu nasıl yapacağımız sorulsa genel saygı ve hoşgörü sözlerinin
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 44
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
dışında çok azımız açıklama getirebiliriz. Yapıcı tartışma ve nasıl gerçekleştirebileceğimizi
irdelemeden önce yıkıcı tartışmanın ne şekilde gerçekleştiğini anlamamızın önemli
olduğunu düşünüyorum.
Yıkıcı Tartışmada Gösterilen Temel Davranış Modelleri
Bura da, genellikle yetişirken öğretilen, çocukluktan beri çevrede görülen, kırgınlık ve
kızgınlık belirten davranış biçimleri şöyle sıralanabilir:
Kaçınmak: Bazı kişiler herhangi bir kimseyle çatışmaya girmemek için bilinçli ya da
bilinçsiz, çeşitli kaçma davranışlarında bulunurlar. Kendilerine sorulduğunda canlarının bir
şeye sıkıldığını söylemezler. Kaçınılmaz bir biçimde çatışma çıkmışsa, ya orayı terk
ederler, ya uyumak isterler, ya da sanki çok önemli bir uğraşları varmış gibi, sadece
yaptıkları işle ilgilenirler. Başka bir deyişle, ellerinden geleni yaparak çatışma durumuyla
karşılaşmaktan kaçarlar. Bu davranış içinde olan bir insana hitap etmek güçtür. Çünkü
karşımızda söylenecek söze muhatap olarak bizi dinleyecek, etkileşimde bulunacak bir kişi
yoktur.
Hasıraltı Etmek: Hasıraltı eden kimse, sadece tartışmaya girmekten kaçınmakla kalmaz,
sanki tartışacak bir konu yokmuş, kendisiyle diğeri arasında bir sürtüşme söz konusu
değilmiş gibi davranır. Bu tutum karşındakinde hem kızgınlık hem de suçluluk duygusu
uyandırır. Aralarında bir sorun olduğunu, bu konuda konuşmak ve bir şeyler yapmak
istediğini hisseden kişi, sorunların karşıdaki tarafından hasıraltı edildiğini görünce, “Ben
niçin bu kadar geçimsizim? Bütün sorunları ben mi yaratıyorum ki, o hiçbir şeyin farkında
değil!” gibi duyguya kapılarak kendini suçlu hisseder. Öte yandan, bu suçluluk duygusu
ile birlikte, kişi “Gerçekte, benim onun yanında değerim yok. Değerim olsaydı, benim ne
demek istediğimi hemen görür ve beraberce bu soruna eğilmek isterdi!” Biçiminde bir
düşüncede geliştirebilir. Bu düşünce kırgınlık duygusunu da beraberinde getirir.
Suçlu Hissettirmek: Bir insan karşısındakine açıktan açığa ve doğrudan kızgınlık ya da
kırgınlığını söyleyemiyor, fakat imalı yollarla karşıdaki kişinin kendini mutsuz ettiğini
ifade ediyorsa kullandığı teknik "suçlu hissettirme" yöntemidir. Bu tutum, "karşıdakini
suçlu hissettirerek istediğini yaptır" şeklinde özetlenebilir.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 45
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Bu tip insanlarda, diğer insanları kullanma eğilimi bulunur.Bir sorunu çözmek için,fikir ve
duygularını açık seçik doğrudan ifade edecek yerde, yaptırmak istedikleri şeyleri
başkalarını suçlu hissettirerek gerçekleştirmeyi yeğlerler.
Konuyu Değiştirmek: Çatışma olasılığı belirdiği anda konuyu değiştirmek, sık kullanılan
yöntemlerden biridir. Bu tür eğilimi olan iki kişinin gerçek anlamda bir ilişki
geliştirebilmeleri zordur. Çatışma ve sürtüşmeden kaçtıkları için sürekli “kibar insan”
maskelerini takarlar ve bu maskelerin altında yatan gerçek kişilikleriyle hiçbir zaman ilişki
kuramazlar. Böyle bir ilişki içinde olan kişilerin ilişkisine "beraber olma oyunu" olarak
bakmak daha doğrudur.
Eleştirmek: Bizi sinirlendiren bir sorunu konuşacağımız yerde kızgınlığımızı,
karşımızdaki kişinin başka davranışlarını eleştirerek dile getiririz. Böyle durumlarda
karşımızdaki bizim gerçekten neye kızdığımızı pek anlayamaz. Yalnız kendisini kırmak,
hırpalamak istediğimizin farkındadır. Ortada bir düşmanlık duygusu vardır, ne var ki, bu
düşmanlığın nereden kaynaklandığı ise pek belirgin değildir.
Akıl Okuyuculuk: Karşısındakini dinleyecek ve onun söylediklerini ifade ettiği biçimde
anlayacak yerde, o kimsenin kişiliğini çözümleyerek, onun gerçekte ne demek istediğini
kendisine öğretir biçimde anlatarak kendi bilgiçliğini ve üstünlüğünü belirtmeye çalışır.
Tuzak Kurmak: Bazı kişiler karşılarındakinden bir davranış yapmasını isterler. Karşıdaki
bu davranışı yapınca, sanki önceden isteyen kendileri değilmiş gibi, bu davranışı yapana
yüklenirler. Örneğin; "haydi gel seninle tam dürüst olalım, içimizden geçtiği gibi
konuşalım, aklımızdan geçenleri birbirimizden saklamayalım" derler. Fakat karşıdaki bu
isteğe uyarak kendi içinde n geçenleri dürüstçe paylaşmaya başlayınca, hemen surat
asmaya, kinayeli laflar söylemeye başlarlar.
İma Etmek: Bazı insanlar kızdıklarını hiçbir zaman açığa vurarak belirtmezler, ancak ima
yoluyla bazı ipuçları verirler.
Bardağı Taşırmak: “Bardağı taşıran son damla” ifadesi, bazı kişilerin davranış türleri için
kullanılabilir. Karşısındakine kırılan, kızan kişi bu kızgınlığını o anda belli etmez. Fakat
bu tür olumsuz duyguları depo etmeye başlar. Karşısındaki ne zaman onu kızdıracak ya da
üzecek bir şey yapsa, kızgınlıklar depolanmaya devam eder. Bir gün,önemsiz bir
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 46
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
olay,önceden birikmiş olan tüm kızgınlık ve kırgınlıkları harekete geçirir.İşte o anda
kişi,içine attığı bütün sorunları ortaya koyar.Fakat o anda karşıdaki sadece bardağı taşıran
o ufacık olayın farkındadır.Bu kadar büyük patlamayı anlayamaz,kendisine büyük
haksızlık yapıldığını düşünür.Böyle bir düşüncenin etkisiyle her iki taraf birbirine saldırıya
geçer ve sorunu çözmek yerine, birbirlerini kırmak asıl amaç olur.
Tedirgin Etmek: Öyle kimseler vardır ki, kızgınlıklarını, kırgınlıklarını açıkça ifade
etmek yerine, karşısındakinin tedirgin olacağı davranışlarda bulunarak bu yolla kendi
duygularını ifade eder.
Şakaya Boğmak: Bazı kişiler kendilerine ciddi bir duygu yöneltildiğinde, işi hemen
şakaya dökmek ve bu yolla ciddi duygulardan kurtulmak isterler. Bir an için, uzun süre
“şakacı biriyle” birlikte yaşadığınızı düşünelim. Mutlaka işitilmek, mutlaka anlaşılmak ve
sizi rahatsız eden sorununuzla uğraşmak istediğiniz durumlarda, karşınızdaki kişi şakalar
yapmakta ve bu davranışıyla sizin sorununuzu, dolayısıyla sizi, ciddiye almadığını ortaya
koymaktadır.”Şakaya boğucu tip” ler yakın ve samimi ilişkiler geliştirmekte zorluk
çekerler.
Yaraya Dokunmak: Herkesin, psikolojik anlamda, son derece duyarlı olduğu, "yaralı"
yerleri vardır. Buralara dokunduğunuz zaman karşınızdakiyle ilişkinizin bozulma olasılığı
yükselir. İnsanın duyarlı oldukları bu “yaralı” yerleri görünüşleriyle, zihinsel güç ve
yetenekleriyle, geçmişte yapmış oldukları davranışlarıyla ya da kişiliklerinin belirli bir
yanıyla ilgili olabilir. Kişinin bu noktalarını ancak ona yakın kimseler bilebilir. Bu yakın
kimseler kızgınlıklarını, kişiyi bu duyarlı noktalarından yakalayarak belirtiyor ve öç
alıyorlarsa, bu hastalıklı bir ilişkidir.
Değişmeye İzin Vermemek: Değişmeye izin vermeyenler, bir kişiyle kurdukları ilişkinin
hep böyle kalmasını isterler. Yıllar önce kendi aralarında konuştukları, anlaştıkları bir
konuda en ufak bir düşünce ve duygu değişikliğine tahammül edemeyenlerdir.
Yoksun Bırakmak: Karşısındakine kızdığı yada kırıldığı zaman bazı kimseler bu
duygularını olduğu gibi belli edecek yerde, karşısındakinin ihtiyacı olan bir şeyi ona
vermeyerek ondan öç alma yoluna giderler.( ilgi, sevgi, para vs.)Bu davranış biçimi iki kişi
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 47
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
arasındaki sorunu çözmek yerine, daha derin yaralar açar ve daha başka sorunlar ortaya
çıkarır.
Yardımı Esirgeme: Adından da belli olduğu gibi kişiyi cezalandırma biçiminde
kızgınlığın yada kırgınlığın belirtilmesidir.
Yapıcı Tartışma Ve Aşamaları
Yapıcı tartışmanın aşamalarına geçmeden önce şunu belirtmekte yarar vardır: Karşılıklı iyi
niyet ve güven ortamı içinde, eşit söz hakkı olan insanlar arasında gerçekleştirilebilen bu
tartışma türü günlük yaşamda her zaman ve her yerde uygulanamaz. Çünkü üzerinde
düşünmek ve hazırlık yapmak için zaman gerekir. Yapıcı tartışma kişinin, yaşamındaki
"önemli kişi"lerle olan ilişkileri aksadığı zaman uygulanacak bir yöntemdir. Ayrıca sizin
için önemli bir kişiye karşı duyduğunuz kızma, kırılma, rahatsız olma gibi duygularınızı,
onunla paylaşarak birbirinizi daha iyi anlama, birbirinizi daha gerçekçi biçimde tanıma
amacıyla kullanılır.
Birbirine karşı duydukları kızgınlığı, kırgınlığı ve rahatsızlığı belirtmeyen kimseler,
genellikle iki nedenden ötürü bunu yapamazlar.
 Kaybetme korkusu: Kişi, kırgınlık ve kızgınlık gibi olumsuz duygularını
karşısındakine belirttiği zaman, kendisi için önemli olan bu kimseyi
kaybedeceğinden korkar.
 Kötü insan olma korkusu: Bu korkunun temelinde şöyle bir inanç yatar: İyi ve
olgun bir insan kızmaz ve kırılmaz. Kızan ve kırılan insan kötü ve zayıf bir insandır.
Bu korkuları temel alan bir anlayış tarzı kızma, darılma gibi olumsuz duyguları,
sanki bunlar gerçek yaşamın bir parçası değilmiş gibi insan ilişkilerinden çıkarır;
bu duyguların bir yana itilmesine, bastırılmasına ve yadsınmasına, inkar edilmesine
yol açar. Oysa olumsuz duygular da, olumlu duygular gibi yaşamın ayrılmaz bir
parçasıdır. Yaşamlarının gerçek bir parçasını birbirinden saklayan, birbirleriyle bu
yanlarını paylaşmayan iki insan yakın bir ilişki kuramaz. Bu nedenle, olumsuz
duyguları yapıcı bir tartışma içinde paylaşabilmek, yakın ilişkinin doğması için
gereklidir.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 48
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Yapıcı Tartışmanın Aşamaları
Sorun Hakkında Düşünmek: Önce ilişkide sorun olan şeyin tanımlanması gerekir. Bu
konudaki duygu ve düşüncelerin net olarak ifade edilebilmesi, sorunun çözümü için
önemlidir.
Tartışma Zamanının Saptanması: Tartışmayı yapacağınız kişiyle ortak, ikinize de uygun
olan bir zamanın seçilmesi gerekir.
Birinci aşamada belirtilen işlemi yaparak, sizi gerçekten neyin rahatsız ettiğini açık seçik
anladıktan sonra, ilgili kişiyle uygun olan bir zaman seçmeyi denemeli, bu zaman
ayarlamasını yaparken, “Beni rahatsız eden bir konu var, bu konuda seninle konuşmak
istiyorum. Bana ayırabileceğin uygun bir zamanın var mı?” şeklinde sorarak durumu
karşınızdakine açabilirsiniz.
Sorununuzun İfadesi: Bu aşama önemlidir. Sizi rahatsız eden duyguyu açık seçik ve yalın
olarak ifade edemiyorsanız, karşınızdaki büyük bir olasılıkla sizi anlayamaz. Sizi rahatsız
eden birçok nokta varsa, tartışmayı yapıcı bir biçimde devam ettirebilmek için, izin için
önemli olan yalnızca bir sorunu ele alın. İfadeniz iki yönü içermelidir:
 Sizi rahatsız eden davranışın bir tanımı,
 Bu davranışın sizde uyandırdığı en belirgin duygu.
”Beni rahatsız eden şey benimle alay etmendir ve sen bunu yapınca sana kırıldığımı
hissediyorum.” Buna örnektir.
Böyle yapmakla karşınızdakine açılmış ve duygularınızı olduğu gibi paylaşmış
oluyorsunuz. Kızgınlık içinde davranan insanlar, genellikle, ne hissettiklerini söylemeden,
karşıdakini suçlamaya yönelirler. Karşıdaki suçlandığını hissedince savunucu bir tutum
içine girer ve sizi dinlememeye başlar. Aklı, size nasıl karşı koyacağıyla meşgul olmaya
başlar.
Bu aşamada karşılaşılan önemli bir engel, dil aracılığıyla aşılabilir. Karşıdakinde
“suçlanma!” izlenimi yaratmamak için, ben dili kullanılır. Ben dili, kişinin kendini rahatsız
eden davranışın tanımını yapan ve bu davranışın kendisinde nasıl bir duygu uyandırdığını
ifade eden söyleyiş biçimine verilen addır.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 49
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Sen dili, “Sen ne kadar kaba bir insansın,” “Sende hiç terbiye yok mu?” gibi ifadelerle
karşıdakini yargılamaya ve suçlamaya yönelen bir dildir.
Ben dili ile sen dili arasındaki en önemli fark şudur: Ben dili, konuşan kişinin kendi iç
dünyasındaki duyguları ifade eder ve bu duyguların ötesinde herhangi bir suçlama ve
yargılamaya gitmez. Sen dilindeyse suçlama ve yargılama ağırlık taşır.
Anlaşılıp Anlaşılmadığınızı Denetleme: Sizi rahatsız eden davranışı tanımlayıp, bu
durumda kendinizi nasıl hissettiğinizi ifade ettikten sonra, karşınızdakinin sizin
sorununuzu nasıl anladığını tekrar etmesini sağlayın. Burada iki evre sözkonusudur:
Sizi işiten kişi sizin söylediğinizi şöyle tekrar edebilir:
A : “Ben konuşurken sürekli sözümü kesiyorsun. Sözümü kesmen beni kızdırıyor!”
B : “Sen konuşurken sürekli sözünü kesiyorum. Sözünü kesmem seni sinirlendiriyor.”
B, A’nın sözünü aynen tekrar ettikten sonra şöyle der:
“Yani senin konuşmanı bitirmene hiç fırsat vermiyorum; hep ben söze başlıyorum. Ve bu
davranışımdan rahatsız oluyorsun, öfkeleniyorsun.”
İnsanlar birbirlerine kızgın olduğu zaman, yanlış algılamalar kolaylıkla işin içine girer; bu
yanlış algılamaları ortadan kaldırdıktan sonra, yapıcı bir tartışma temeli kurulabilir.
İstediğinizin Ne Olduğunu Düşünme ve Alıştırma Yapma: Sizin için sorun olan
davranışın ortadan kaldırılması ve yerine yenisinin getirilmesi söz konusu olduğundan,
karşınızdakinden ne istediğinizi net olarak ifade etmelisiniz. Bu isteğinizin karşınızdaki
insan için ne anlama gelebileceği hakkında duyarlı olmaya çalışmalısınız.
Demek ki, bu aşamada iki evre var:
 Kendi yönünüzden ne istediğinizin farkında olmak ve bu isteğinizi açık,seçik bir
biçimde söyleyebilecek duruma gelmek,
 Bu isteğinizin karşınızdakinin yaşamı ve kişiliği içinde ne anlama gelebileceği
hakkında bir duyarlılık kazanmak; bir başka deyişle, sizin istediğiniz değişikliğin
karşınızdakine ne ifade ettiğinin iyice farkına varmaktır.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 50
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Şimdi sıra, bu isteğin karşınızdakine yalın ve açık seçik bir biçimde, sadece üzerinde
tartışılmak istenen soruna dönük olarak ve yine yalnızca o sorunu belirterek ifade
edilmesine gelmiştir.
Daha önce verilen örneğe devam edersek:
A : “Ben konuşurken sözümü kesmeni istemiyorum. Konuşmana başlamadan önce bana,
“sözün bitti mi?” diye sormanı istiyorum,
İsteğinizin Anlaşıldığını
tekrarlamasını sağlayın.
Denetlemelisiniz:
Karşınızdakinden
ne
istediğinizi
Sorunuzu Sorma: Artık bu noktada karşınızdaki sizi neyin kızdırdığını ve bunu
değiştirmesi için ne istediğinizi biliyor. Artık size sorunuzu sorma kalmıştır. Sorunuz
kısaca, “İstediğimi yapacak mısın?” olabilir.
Cevaba Karar Verme: Sizin sorunuz üzerine, artık o cevap vermek durumundadır. Nasıl
bir cevap vereceğine karar vermeden önce, karşınızdakinin bir zaman süresine
gereksinmesi olabilir.
Soruya Cevap Verme: Burada asıl amaç; Her ikinizin de kabul edeceği ve rahatsız
olmayacağı bir çözüm bulmaktır. Bir anlaşma noktası bulamıyorsanız, etkileşime bir süre
ara vermek yararlı olur.
Verilen Kararın Uygulanırlığını Gözden Geçirmek için Bir araya Gelmek: Verilen
kararın uygulanması sırasında yaşananların paylaşımı.
Kızgınlık ve engelleme duygusu, farkında olunan ya a olunmayan çatışmalardan
kaynaklanır. Sadece kısa süreli gerginlikleri değil, uzun süreli çatışmaları çözmekte,
yaşamın önemli bir parçasıdır. ‚
Çatışma değişik nedenlerden yaşanabilir ve çözümüne iki temel tutum içinde yaklaşılabilir:
 "Ben kazanacağım, o kaybedecek" yaklaşımı,
 "Her ikimizin de sonuçtan memnun olması gerekir" yani "Kaybeden Yok"
yaklaşımı.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 51
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Herhangi bir çatışmada eğer yaklaşımımız "Ya Kazan Ya da Kaybet" ise iki kişiden biri
mutlaka sonuçtan hoşnut olmayacaktır. Böyle bir tutum içinde en güçlü olan, en çok ısrar
eden, en hileli davranan üste çıkar. Bu durumda "kazanan", büyük bir olasılıkla,
karşısındakinin saygısını, güvenini ve iyi niyetini "kaybeder". Bu tutumla karşısındakini
kaybetme pahasına tartışmanın kazanılması söz konusudur.
"Kaybeden Yok" yönteminde ise tartışmanın sonucunda alınan kararlardan her iki tarafında
memnun olması söz konusudur. Genellikle kaybeden yok yöntemi şu aşamaları içerir:
 Çatışmayı Tanıma: İlişki içinde sizce sorun olan şeyi ifade edin. Mümkün
olduğunca ben dili kullanarak çözüme ulaşma tutumu içinde olduğunuzu belirtin.
 Birçok Çözüm Yolu Ortaya Koyun: Aklınıza gelen çözüm yolları iyi yada kötü,
mümkün yada değil gibi süzgeçlerden geçirmeden ortaya koyun.
 Çözüm Yollarını Değerlendirin: Bu aşamada her çözüm yolu değerlendirilerek
karşılıklı herkesi ne derece tatmin ettiği tartışılır. Bu evrede kişilerin karşılıklı
dürüstçe düşüncelerini ifade etmeleri önemlidir.
 En İyi Çözümde Anlaşın: Seçenekler arasından iki tarafı da en çok tatmin eden
çözümde anlaşılır. Bu çözümün ne anlama geldiği her iki tarafça ifade edilir. Bu
çözümü denemeye koyma arzusu her iki tarafça belirtildikten sonra, sıra bundan
sonraki aşamaya gelir.
 Çözümü Uygulamaya Koyun: Bu evrede çözümün ayrıntıları konuşulabilir. Çözüm
bir planlamayı gerektiriyorsa, bu planı yapmanın zamanıdır. Önemli olan plan
yapıldığı zaman bu planın her iki taraf tarafından aynı biçimde anlaşılmasıdır.
 Çözümü Gözden Geçirme: Bir çözümün gerçekten uygulanabilir ya da
uygulanamaz olduğunu denemeden anlamak zordur. Çözümü bir süre
uygulandıktan sonra, gözden geçirmek üzere bir araya gelmekte büyük yarar vardır.
Böyle bir gözden geçirmeden sonra, çözüm tarzında bazı değişiklikler önerilebilir.
Hatta öyle bir durum olabilir ki, çözümü her ikinizde tatmin edici bulmayıp, sorunu
yeniden gözden geçirmek gereğini duyabilirsiniz. Önemli olan, sorunun altında
ezilmek yerine, her ikinizi de hoşnut edecek bir çözüme ulaşıncaya kadar yaratıcı
bir biçimde sorunla uğraşmaktır.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 52
uzem@moreenstitu.com
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri
Kısaca, yaşamımızın tüm alanlarında insanlarla yakın yada uzak ilişkiler içindeyiz. Birlikte
olan, etkileşimde bulunan insanların aralarında çatışmalar ya da sürtüşmelerin çıkması
doğaldır. Doğal olmayan bu çatışmaların ilişkiyi bozması ve yıpratmasıdır.
İlişkilerimizdeki sorunların farkında olur ve bu sorunları gerçekçi bir biçimde kabul
ederek; gerekli çözüm yolları için çaba harcarsak bunları aşarak daha verimli ilişkiler
yaşayabiliriz.
İletişim bozukluklarına yol açan engeller şöyle sıralanabilir:







Kişilerden kaynaklanan engeller
Dil güçlüklerinden kaynaklanan engeller
Dinleme yetersizliğinden doğan engeller
İfade açıklığının bulunmamasından kaynaklanan engeller
Geribildirim eksikliğinden doğan engeller
Teknik engeller
Kişilik uyumunun tam olmamasından kaynaklanan engeller
Bu engelleri genel bir yaklaşımla,
 Kişisel engeller
 Fiziksel engeller
 Anlamsal engeller
şeklinde sınıflandırmak da olasıdır.
Üç tür gürültü vardır:
 Fiziksel gürültü (çocuk ağlaması)
 Nörofizyolojik gürültü (alıcının iyi duyamaması-işitme eksikliği.)
 Psikolojik gürültü
Genellendiğinde iletişimsizlik kişilerin kafalarında, inanç1arında, tutumlarında, değer
yargılarında, önyargılarında yatar. İyi dinleyici olmamak ya da dinlemesini bilmemekten
de iletişimsizlik doğar. Kaynak ile hedef kitle, değişik yaş ve kültür gruplarından, değişik
toplumsal, ekonomik sınıflardan geliyorlarsa iletişimsizlik ortaya çıkar.
More Enstitü Uzaktan Öğretim Hiz. www.uzemmoreenstitu.com
Sayfa 53
uzem@moreenstitu.com
Download