T.C. TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SİYASET BİLİMLERİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI BULGARİSTAN MÜSLÜMAN-TÜRK AZINLIK SORUNLARI GÜNÜMÜZ BALKAN SİYASETİ PROJE ÇALIŞMASI Haz rlayan İsmail CİNGÖZ Danışman Dr. Erjada PROGONATİ Ankara-2013 1 ÖZET Dr. Erjada PROGONATİ *1 İsmail CİNGÖZ2 BULGARİSTAN MÜSLÜMAN-TÜRK AZINLIK SORUNLARI3 Tarihi çok eski dönemlere uzanan Balkanlar bölgesi jeopolitik yap ›s nedeniyle birçok kavmin işgali, yerleşmesi, savaşları ve güç mücadelesine sahne olmuştur. 1352 yılından itibaren Gelibolu üzerinden Balkanlara geçen Osmanlı Türkleri ile bölgeye Türk unsuru hâkim olmuş ve yaklaşık 600 yıl bölgenin adalet timsali olmuşlardı. Türklerin gelişi ile Hıristiyan bir coğrafyaya İslam ögesi de girmiş demekti. Frans›z ihtilalinin milliyetçilik ak ›m ›n › f ›rsat bilen ve zay flamakta › olan Osmanl Devleti’nin durumundan da istifade ile bölgeye hâkim olmak isteyen başta Rusya ve Patrikhanenin kışkırtmaları ile etnik olaylar başlamış, Osmanlı topraklarında ardı ardına bağımsızlık ilanları yaşanmıştı. Fakat bağımsızlığını kazanan bu devletler Osmanlının adaletine karşılık kin ve nefretle Müslüman-Türk unsuruna saldırmışlar, katliamlar, işkenceler, sürgünler ve göçlerle dolu bir yüzyıl yaşanmasına sebep olmuşlardı. Bu bölgede en fazla zulümle anılan millet Bulgarlar olarak öne çıkmıştır. 1877’den neredeyse kesintisiz diyebileceğimiz bir periyotla, 1990’lara kadar süren sistematik bir yöntemle az›nl klara, özellikle de Müslüman-Türk unsuruna saldırmıştır. Çünkü azınlık saydığı unsur içerisinde azınlığa düşme korkusunu sürekli yaşamış olan Bulgarlar, türlü tedhiş hareketi ile göçü teşvik edici politika yürütmüş 1 Turgut Özal Üniversitesi Öğretim Üyesi Turgut Özal Ünv. Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans Öğrencisi 3 Turgut Özal Ünv. Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler, Yüksek Lisans, “Günümüz Balkan Siyaseti” Dersi, Dönem Projesi Çalışması, Ankara, Aral k, 2013. 2 2 olmasına rağmen istediği sonucu alamayınca bu defa zorla asimile politikasını işleme sokmuştur. Bulgarlar ne yapt larsa Müslüman-Türk unsurunu tüketememişler ve nihayetinde uluslararas› bask lara da dayanamayarak pes etmişlerdir. Tabi burada Komünizmin sona ermesi bir kırılma noktası olmuştur. Ardından NATO ve BM üyeliği de politikalarını uluslararası normlara çekmek zorunda kalan Bulgaristan’da azınlık sorunları çözülmüş gibi görünse de halen ince politikalarla gizli bir şekilde yürütüldüğü dikkatli gözlerden kaçmamaktadır. Türkiye ile Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımız arasında var olan gönül bağlarımızın hiçbir zaman eksilmeyecek ve kesilmeyecek olduğundan hiç kimsenin şüphesi yoktur ancak planlı, sistematik ve her zamankinden daha sıkı çalışılması gerektiği hatırdan çıkartılmamalıdır. Çünkü tabiat boşluk kabul etmez. Bizim bırakacağımız boşluğu, olumsuz başka unsurlar dolduracaktır. Anahtar Sözcükler 1. Osmanl Devleti, 2. Türkiye, 3. Balkan 4. Bulgaristan, 5. Az›nl k. : 3 İÇİNDEKİLER ÖZET 1 İÇİNDEKİLER 3 GİRİŞ 5 BİRİNCİ BÖLÜM OSMANLI DÖNEMİ BALKANLAR-BULGARİSTAN-TÜRKLER 1.1. Balkanlar 6 1.2. Bulgaristan’ın Bağımsızlığı ve Sonrasındaki Savaşlar 8 1.3. Osmanl Dönemi Asimilasyon ve Yok Etme Siyaseti 10 1.4. Göçlerin Etkileri 12 İKİNCİ BÖLÜM CUMHURİYET DÖNEMİ 2.1. 1920 – 1940 Y›llar › Aras nda Göçler 14 2.2. 1945 Sonras Göçler 15 2.3. Yak n Akraba Göçü 17 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 1984 TÜRK AZINLIĞI ERİTME/ASİMİLASYON POLİTİKASI 3.1. Yeniden Canlanma (İsim Değiştirme) 1984-1985 18 3.2. 1989 Göçü 20 3.3. Geriye dönüşler ve Sebepleri 22 4 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM KOMÜNİZMİN ÇÖKÜŞÜ VE YENİ SİTEM 4.1. Demokrasiye Geçiş ve Sonrası 23 4.2. Türklerin Hak ve Özgürlük Hareketi (HÖH) 23 4.3. Bulgar Milliyetçi Partileri 24 SONUÇ Bulgaristan Türklerinin Devam Eden Sorunlar ve Öneriler 25 KAYNAKÇA 28 5 GİRİŞ Bu çalışmam ile Osmanlı Devleti’nin 1877 sonrası Balkanlarda otoritesinin zayıflaması sonrası şimdiki Bulgaristan Devleti sınırları içerisinde kalan MüslümanTürk azınlığın yaşamış olduğu zulüm ve baskıları ve yapılanlar sonrası yaşanan göçleri ortaya koymaya çalıştım. Çalışmamın birinci bölümünde kısaca Balkanlar hakkında bilgi ile Osmanlı Devletinin bölgeyi hâkimiyeti altına alması ve yaklaşık 600 yıl süren adilane yönetimine karşılık, Balkanlarda Osmanlı Devletinden bağımsızlığını kazanan devletler arasında olan Bulgaristan’ın Osmanlı Dönemini kapsayan İslam ve Türk unsurlarına karşı baskı ve zulmü sonrası yaşanan ilk göçler ve Cumhuriyete kadar olan k›sm ›n › ele ald m. İkinci bölümde Osmanlı Devleti sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti dönemi içerisinde 1920-1984 arasındaki Bulgar mezalimi, yaşanan göçleri ve bu göçlerin sonuçlar ›n › ele ald m. Üçüncü bölümde ele aldığım 1984 sonrası Bulgar politikası ile asimilasyonun artık nasıl zirveye çıktığını, dayanılmaz zulümlere uluslararası tepkilerin gelmesi ile yaşanan 1989 son göç dalgasını ve mecburiyet karşısında yapılan geri dönüşleri işledim. Dördüncü bölümde ise iflas eden Komünizm sonras › Bulgaristan’ n 1990 sonras› yeni siyasi yap ›s ›n ›k ›saca ele ald m. Sonuç bölümünde ise çözümlenmiş gibi görünen ama ince ayr ›nt larla devam ettirilen sorunlar › ve çözüm önerilerini Say n Rafet ULUTÜRK’ün Bulgaristan’da Türklerin Problemleri isimli yaz›s ndan faydalanarak özet o larak ele ald m. Çalışmamı yaparken özellikle, ders hocam Sayın Dr. Erjada PROGONATİ’nin yönlendirdiği çalışma ve araştırma metotları ile Yüksek Öğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi’nde yayınlanmış tezlerden de yararlandım. Konu çok geniş kapsamlı bir alanı kapsamakta olup özet halinde yazmaya gayret ettiğimi bilgilerinize sunar m. 6 BİRİNCİ BÖLÜM OSMANLI DÖNEMİ BALKANLAR-BULGARİSTAN-TÜRKLER 1.1. Balkanlar Köprü, kavşak, karışım, halk salatası, dağlık yer anlamlarına gelen ve Avrupa Kıtasının güneydoğusunda yer alan Balkan Yar ›madas ›, Ora Avrupa ve Akdeniz hatt üzerinde olmas nedeniyle jeostratejik bir konuma sahip bir konumdad r. Balkan ülkeleri kavramı ise bu coğrafyada bulunan; Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Hırvatistan ve Slovenya devletleri için kullan›l r. Avrupa için anlam› ise barut f ›ç ›s , düello sahasıdır (Gökyer, 2011: 1) (Şaybak, 2006: 50). Balkan tarihi Akdeniz kadar eskiye dayan r. “Balkan” kelimesi kök itibariyle Türkçe kökenli bir kelimedir. Bu nedenle son zamanlarda Bat ›l › yazarlar taraf ndan “Güneydoğu Avrupa” tan›m › ile kullan lmaya gayret gösterdikleri gözden kaçmamaktadır. Anlaşılıyor ki kelime kökünün Türkçe olması bile bazılarını rahatsız ediyor. Bu rahatsızlığın arka planı değerlendirildiğinde Türk ve Müslüman imajının bölgeden silinme gayreti olduğu bariz şekilde anlaşılmaktadır. Çünkü XIX. Yüzyıla kadar bölge için Avrupal lar bile “Avrupa Türkiye’si, Avrupa’daki Türkiye” tabirini, buna karşılık Osmanlı Devleti “Avrupa-i Osmani” ve “Rumeli-i Şahane” ismini kullanıyordu (Şaybak, 2006: 50-52). Türklerin Balkanlara yerleşmeleri iki ayrı koldan olmuştur. Önce Hazar Denizi-Karadeniz’in kuzeyinden gelen ilk Türk kavimleri, M.S. 300’lü y llardan itibaren bölgeye yerleşmeye başladılar. İlk gelen Türk kavimleri; Bulgar, Peçenek, Oğuz, Kuman (Kıpçak) ve Ogur (Utrugur, Utrugur) bilinen Türk boylar ›d r. Fakat bu Türk boylarının büyük çoğunluğu zamanla Hıristiyanlaşarak Slavlaşlar ve asimile olarak benliklerini kaybettiler (Şaybak, 2006: 58). 7 Balkanlara yerleşen diğer Türkler ise Anadolu üzerinden gelen Osmanlı Türkleridir ve konumuz dâhilinde Balkanlara geçerek yerleşen Osmanlı Türklerinin Bulgaristan ile olan etnik sorunlarını inceleyeceğiz. Osmanlı Devleti’nin ikinci Padişahı Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Süleyman Paşa 1352 yılında Gelibolu Yarımadasına ayakbastı ve bir yıl içerisinde Tekirdağ bölgesini fethetmeyi başardı. Daha sonra tahta geçen Sultan I. Murad, 1361’de Edirne’yi, 1362’de Filibe’yi, 1364’de Stara Zagora (Zağra)’yı ele geçirdi. Sonraki Padişah Yıldırım Bayezid ise 1395’de Bulgarların o zamanki başkenti Tırnova’yı fethetti ve böylece Bulgaristan tamamen Osmanlı egemenliğine dâhil oldu. Böylece beş yüz yıl sürecek Osmanlı adalet ve hoşgörü dönemi başlamış oldu (Konukman, 1990: 20). Bulgaristan’›n fethi s ›ras ›nda XI. Yüzy ldan itibaren bölgeye yerleşmiş olan ve XIV. Yüzyıldan itibaren İslamiyet’e girmeye başlamış olan Kuman (Kıpçak) Türkleri Osmanlı fethine yardımcı olmuşlardı. Onların bu yardımlarından dolayı “pomaga” yard›mc › s ›fat verildi ve bu tarihten itibaren de “Pomak Türkleri” denilmeye başland (Nevrezova, 2006: 9). Osmanlı Devleti Balkan coğrafyasına genel olarak Rumeli adı verdi ve fetihlerle birlikte nüfus yapısında denge oluşturmak amacıyla Anadolu’dan kitleler halinde Müslüman Türk nüfusunu iskân ile bölgeye yerleştirmeye başlamıştı. K sa zamanda Balkanlarda Müslüman Türk nüfusu artmış özellikle de Bulgaristan’da % 70-80’e varan oranda Türk nüfusu çoğunluk hale gelmiştir (Maral, 2010: 1). Balkan halklar nda özellikle de Ortodoks-Slav kökenliler Osmanl egemenliğini kendileri açısından siyasal, ekonomik ve kültürel yönden bask dönemi olarak nitelenerek geri kalmışlıklarının sebebi olarak görmektedirler. Bir diğer konu da bölgeye İslam’ı getirmiş ve Arnavutlar, Boşnaklar, Pomaklar ve Torbeşler kısmen veya tamamen Müslüman olmalar na sebep olmuşlardır. Bu konuları Osmanlının olumsuz unsurlar olarak görmektedirler. Türklerin Balkanlara geçtikleri tarihten bu yana bilinçaltlar nda biriktirdikleri bir nefret söz konusudur. 1683 Viyana bozgunundan itibaren gizli nefretler açığa çıkmaya başlamış isyan ve ayaklanmalar baş göstermeye başlamıştı (Şaybak, 2006: 60). 8 1.2. Bulgaristan’ın Bağımsızlığı ve Sonrasındaki Savaşlar Bulgarlar XIX. Yüzyıla kadar barış içerisinde sorunsuzca Türklerle bir arada yaşamışlar, Osmanlı kurum ve kuruluşlarının paralelinde kendileri de istedikleri kuruluşları serbestçe oluşturabilmişler, kendi dillerinde eğitim görebilmişlerdi. Hatta Bulgar gençleri daha iyi bir eğitim için özgürce İstanbul veya Rusya’ya gidebilmişlerdi (Maral, 2010: 2). 1820 yılında Rusya’da “Birleşik Slavlar Cemiyeti” kuruldu. Bu cemiyet ile Çekoslovaklar ›, Polonyal ›lar ›, Bulgarlar ›, S ›rplar ,› H rvatlar › , Slovenleri ve Karadağlıları Slav kabul eden Ruslar kendi bayrağı altında birleştirmeye çalışıyorlardı (Konukman, 1990: 22). Frans z ihtilalinin milliyetçilik fikirleri ile Ruslar n Pan-Slavist politikalar , Fener Rum Patrikhanesi’nin Bulgarları isyana teşvikleri ile birleşince 1841 yılında Rusların da desteğiyle ilk ciddi isyan gerçekleşmiş ve fırsat buldukça tekrarlanır hale gelmişti. Osmanlı Devleti’ne karşı bu isyanlar 1841’de Niş’de, 1850’de Vidin’de, 1856’de da Tırnova’da devam etmiştir. Her isyan Türk köylerinin yakılması, Müslüman ahalinin katledilmesi demekti (Maral, 2010: 2) (Orhan, 2008: 4) (Nevrezova, 2006: 9). Tarihe 93 Harbi olarak geçen, 1877-1878 Osma ›-Rus Savaşı Türkler için kelimenin tam manasıyla felaketle sonuçlanmış, savaş sonrası Rusların desteğiyle Bulgarlar Çatalca’ya kadar gelmiş, nihayetinde 3 Mart 1878’de Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması imzalanarak Tuna vilayetinde bir Bulgaristan Prensliği kurulmuştur. Bu antlaşma ile Sırbistan, Romanya ve Karadağ Osmanlı Devletinden ayrılmış ve bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi (Nevrezova, 2006: 10). Tuna cephesinde devam eden yedi ay süreli savaş sonucunda 600 binden fazla Müslüman Türk göçe zorlanmış, 350 binden fazlası ise katliam, açlık, soğuk ve salgın hastalıklarla feci şekilde hayatlarını kaybetmiştir (Maral, 2010: 2). İlk kez Anadolu’ya Türk göçü bu savaş ile başlamış oldu ve maalesef ardı kesilmez bir şekilde de devam edecekti Bulgar Prensliği kurulmadan önce Bulgaristan coğrafyasında 1876 yılında 1.120.000 Türk ve 1.130.000 Bulgar yaşamaktaydı ve işlenebilen tarıma elverişli topraklar n %70’i Türklerin elindeydi. 1877–1878 göçü sonunda Türkler Bulgaristan’›n büyük bir k ›sm nda azınlığa düşürülmüş oldu. 1886’dan 1902 yılına 9 kadar 145.356 kişi kayıtlı olarak Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmiştir (Nevrezova, 2006: 11). Osma ›-Rus Savaşı sonrası 13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Antlaşması ile Özerk Bulgaristan Prensliği kurulmuş ve sınırları içerisinde kalan Türk halkının hayat mal mülk ve diğer her türlü hakları güvence altına alınmıştı. Bu antlaşma taahhüdüne rağmen Bulgarlar sözlerinde durmamış, Türk köylerine bask›nlar, öldürme, yaralama ve y ›ld rma eylemleri artarak devam etmiştir (Maral, 2010: 3). Bulgar zulmü dayan›lmaz hal al ›nca Türkler mallar ›n › yok pahas ›na sat yor, satamayanlar olduğu gibi Bulgarlara terk ederek canlarını kurtarmaya çalışıyorlardı. O dönemde Fransa’n n Varna Viskonsolosu Henri Muttet’in, 12 Ekim 1880 tarihli raporu, Fransa’nın Rusçuk Konsolosu M. Ferret’in 16 Ağustos 1879 tarihli raporu, yine Fransa’n›n Edirne Konsolosu Laffon’un 31 Ekim 1883 tarihli raporlar Türk göçlerini ayrıntıları ile gösteren resmi belgeler olarak tarihe geçmiştir (Maral, 2010: 3-5). 5 Ekim 1908 tarihinde Özerk Bulgaristan Prensliği krallık ilan ederek bağımsızlık elde etti ve Osmanlı Devleti de 19 Nisan 1909 da bu bağımsızlığı tanıdı, daha doğrusu şartlar gereği tanımak zorunda kaldı. Bulgaristan ile bir protokol imzalayarak Türk-Müslüman topluluğun din ve mezhep özürlüğü, medeni ve siyasi haklarının Bulgar halkı ile eşit ölçüde hak sahibi olduğu ve azınlık hakları olarak teminat alt ›na al ›nd › ama Bulgarlar emperyalist bask › politikas ›n › h z kesmeden sürdürmeye devam etti (Nevrezova, 2006: 11). 1912-1913 I. Balkan Savaşı sonrası, Londra Antlaşması ile Osmanlı Devletinden toprak elde eden Balkan Müttefikleri arasında toprak paylaşımı nedeniyle çıkan anlaşmazlık neticesinde çıkan II. Balkan savaşına Osmanlı Devleti de dâhil olmuş ve Bulgaristan yenilmişti. Bu savaş sonrasında 29 Eylül 1913’te Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında İstanbul’da Dostluk ve İyi Komşuluk Antlaşması imzalanmış ve Bulgaristan’da kalan Türk-Müslüman az›nl ›k haklar bir kez daha garanti alt na alınıyordu. Bu antlaşmaya rağmen Bulgar hükümeti ve komitacıların zulümleri eksilmemiş önceki gibi devam etmiştir. Balkan Savaşı sonras Balkanlardan 200 bin Müslüman-Türk Osmanl› topraklar na göç etmek zorunda kalmıştı (Maral, 2010: 5-7). 10 Burada şunu da belirtmek gerekir ki, Balkan Savaşlarında ve sonrasında Bulgar mezalimine uğrayan yalnız Müslüman-Türkler değildi. Bulgar sınırları içerisinde kalan Rumlar ve Museviler de zulme uğramıştır. Rum kiliseleri yıkılmış veya Bulgar kilisesine çevrilmiş, para ve dayak cezalar ile Rum ve Musevi unsurların da Bulgarlaştırılmasına çalışılmıştır. Hatta Osmanlı askerleri Edirne’yi işgalden kurtardığında İslam halkının yanında Gayri Müslim halk da bunu sevinçle karşılamıştır (Orhan, 2008: 65). Balkan Savaşları Türk-Bulgar ilişkilerini bozmuştu ama I. Dünya Savaşında aynı blok içerisinde yer alarak birlikte Ruslara karşı savaşmışlardı. Osmanlı Devleti gibi Bulgarlar da bu savaştan yenik çıktılar. Osmanlı Devletinin taraf olmadığı Neuilly Barış Antlaşmasını Müttefik kuvvetlerle 27 Kas m 1919’da imzalayan Bulgaristan bu antlaşmayı “Anayasa Değerinde” olarak kabul etmek suretiyle imzalamış ve azınlık haklarını korumayı taahhüt ederek, bundan sonra yapacağı kanunlar ile resmi kararlarının azınlık hakları hilafına olamayacağını da kabul etmiştir. Türklerin I. Dünya Savaşında birlikte savaşmış olmalarının da etkisiyle bu antlaşma sayesinde 1923 yılına kadar iktidarda kalan Bulgaristan Çiftçi Partisi yönetiminde Türkler biraz olsun rahat etmişlerdi (Nevrezova, 2006: 12) (Maral, 2010: 7). 1.3. Osmanl Dönemi Asimilasyon ve Yok Etme Siyaseti 13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Antlaşması ile Özerk Bulgaristan Prensliğinin kurulmasından Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden çekildiği Türkiye Cumhuriyetinin ilanına kadar imzalanan bütün antlaşmalarda Müslüman-Türk az›nl ›k haklar ›n › içeren maddelerin yer almas ›na ve Bulgarlar n bu hakları koruyacağını taahhüt etmelerine rağmen uymayan taraf hep Bulgar tarafı olmuştur. Cumhuriyetin ilan na kadarki dönemde imzalanan ve Bulgaristan Türklerinin başta canları, malları olmak üzere sosyal ve siyasi tüm haklarını güvence altına alan antlaşmalar şunlardı: - 13 Temmuz 1878 Berlin Antlaşması; Bulgaristan’daki Türklerin “hak ve çıkarları korunacak, Bulgaristan’dan göç etmiş veya ayrılmış olsa dahi Türklerin mülklerinin korunacağı, devlet tarafından el konulmayacağı, 11 - 19 Nisan 1909 İstanbul Protokolü ve Sözleşmesi; Bulgaristan’daki Müslüman ahalinin dini hak ve örgütlenmeleri ile hukuki ve siyasi haklardan faydalanabilecekler, okullar ›n , camilerini ve mescitlerini koruyup yaşatma hakkına sahip olacaklar , - 16-29 Eylül 1913 Türkiye [Osmanl Devleti]–Bulgaristan Barış Antlaşması; Bulgaristan’da yaşayan Türkler Bulgar vatandaşı sayıldıkları fakat istedikleri zaman dört yıl içerisinde Bulgaristan’ı terk ederek Türk vatandaşlığını tercih ile taşınabilir mallar›n › satmak veya götürmek haklar na sahip olduk lar , -29 Eylül 1913 Müftülerle İlgili Sözleşme; Bulgaristan’daki müftülerle ilgili düzenlemeler, - 27 Kasım 1919 Neuily Barış Antlaşması; Bulgaristan’daki azınlık haklarının garanti alındığı, yapılacak olan anayasanın, kanunların ve resmi kararların bu kanun hilafına olamayacağı garanti altına alınmıştır. Bu antlaşmalarla her ne kadar hak ve özgürlükler güvence altına alınmış olsa da yukarıda da değinildiği gibi Bulgaristan’ın taahhütleri sadece kâğıt üzerinde kalmış, Müslüman-Türk halkına başta cana ve mala olmak üzere siyasi ve kültürel baskılar eksilmeden devam etmiştir (Vatansever, 2011: 140-141). 1920-1923 y›llar › aras ›nda Bulgaristan’da Aleksand ›r Stambol yski başkanlığındaki Çiftçi Partisi iktidara gelmiş ve milliyetçiliğe dayanmayan bir politika ile Türk azınlığın büyük çoğunluğunun çiftçi olmasını da dikkate alarak Türk azınlık haklarını koruyan siyaset yapmıştır. Türk azınlığın mecliste Milletvekili olarak say›lar ›n › da artt ran yeni hükümet (Nevrezova, 2006: 12), Anadolu’da Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğindeki Türk Hükümeti ile ilişki kurmaya çalıştı. I. Dünya Savaşında birlikte savaşmış olmak ve Yunanistan’ın ortak düşman oluşu buna zemin oluşturdu ve Türk Kurtuluş Savaşına da sempati duydu (İvgen, 2007: 33) Neuily Barış Antlaşması’nın azınlık haklar›n ›n korunmas › hakk ndaki hükümler Bulgaristan Türklerinin eğitimini olumlu etkilemiştir. Türk Öğretmen Okulunun açılması, Müftü vekili yetiştiren Medrse-i Nübvvab Okulunun Şumnu’da açılması, Müslüman Öğretmenler Kongresi’nin yapılması, Bulgaristan Muallimin-i İslamiye Cemiyeti’nin kurulması bu dönemde gerçekleşen olumlu gelimelerdir. 1921 yılında yeni Milli Eğitim Yasası ile Bulgarca zorunlu eğitimin kaldırılması sonucunda Türk Okulu sayısı 1.712’ye çıkmıştır (Nevrezova, 2006: 13). 12 1.4. Göçlerin Etkileri Bu antlaşmalara rağmen Müslüman-Türklere karşı baskı ve tedhiş hareketlerinin 500 y›ll ›k bilinçalt Türk-Müslüman nüfusa karşı kinin nedeni sadece milliyet veya din unsuru değildi. Nedenlerinden biri de Türkleri göçe zorlayarak demografik yap›n n değiştirilerek Bulgar yoğunluklu nüfus oluşturma çabalarıydı. Çünkü olayların başladığı ilk yıllarda Müslüman-Türk nüfus genel yap itibariyle çoğunluktaydı. Bir diğer neden de yukarıda belirtildiği gibi işlenebilen toprağın büyük çoğunluğu Türklerin elindeydi. Bu topraklar n Bulgarlara geçmesi için Müslüman-Türk halk›n n göç ettirilmesi gerekliydi ve giderlerken bu arazileri yok pahasına satmaları da sağlanmış oluyordu. Yukar da bahsedilen dönemlerde Müslüman-Türk ahali katliama uğramış, yüzlerce kad na tecavüze edilmiş, bebekler dahi hunharca öldürülmüştür. Halk vaftiz edilerek Hıristiyan olmaya zorlanmış, inançlarına aykırı olduğu bilinerek domuz eti yemeye zorlanmış, camiler ya yıkılmış ya da şarap deposu olarak kullanılmış, malları yağmalanmış, böylece halk açlığa terk edilmiştir. Bunları yaparak Türkleri göçe zorladılar. Bu planları için baskı zulmün her türlüsünü gerçekleştirmişlerdi. Müslüman-Türk halkın tek seçeneği göç etmekti ve göçü seçtiler (Orhan, 2008: 86). Bu gelişmeler yaşanırken Osmanlı Devleti göçü kabul etmekle-etmemek arasında ikilem yaşamıştır. Kabul etse Rumeli’de Türk ve Müslüman varlığı son bulacak, kabul etmese bu halk yok olacakt . Sonuçta askeri ve ekonomik olarak bu halkı oralarda tutamamış, Rumeli büyük oranda boşalmıştır. Gelen göçmenlere ekonomisinin gücü kadar yardımda bulunmuş, barınmaları, yiyecek, giyecek ve sağlık hizmetleri sunulmuştur. Yine imkânlar dâhilinde iş vermeye de gayret edilmiştir (Orhan, 2008: 87). Anadolu’ya yapılan göçler ile köylerde boş toprakların işlenmesi ile devlet ekonomisine katkı sağlarken, diğer taraftan ekonomik yönden ekonomisi zayıf olan devlete hayli fazla bir yük de getirmişti. Aşırı göç yerleşim yerlerinde nüfusu kalabalıklaştırmış ve kargaşalar yaşanmasına da sebep olmuştur (Bayraktar, 2007: 85). Bulgaristan’da yaşayan Türk nüfusu hiçbir dönem kesin rakamlarla belli olmamıştır. Bunun nedenleri; nüfus sayımlarının açık olmaması, azınlıkların dini bilgilerinin say›m belgelerinde bulunmamas , Türk nüfusunun özellikle az 13 gösterilmesi için özellikle gayret edilmesi gibi nedenlerle tahmini rakamlar elde edilmiştir. Aşağıda Müslüman-Türk nüfusunun yıllara göre durumu gösterilmiştir (Konukman, 1990: 39-40) Y llar Müslüman-Türk Nüfus Y llar Müslüman-Türk Nüfus 1887 602.331 1910 602.078 1892 569.728 1920 690.734 1900 539.656 1934 821.235 1905 505.439 1946 938.418 (Konukman, 1990: 39-40). Bolşevik anayasasına göre nüfusu bir milyonu aşan azınlıklara muhtariyet tanınma zorunluluğu vardı. Bulgaristan’da Komünist rejimin başlangıcından itibaren yap lan nüfus say›mlar ›nda Türklere muhtariyet verilmesini engellemek amac yla Türklerin nüfusu hiçbir zaman bir milyondan fazla gösterilmemiştir (Konukman, 1990: 40). Cumhuriyetten önce Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç eden soydaşlarımızın yıllara göre say›s : Y llar S › Y llar S › 1878 1.000.000 1898 6.640 1880 200.000 1899 7.354 1893 11.460 1900 7.417 1894 8.837 1901 9.339 1895 5.095 1902 9.714 1896 1.946 1913 440.000 1897 2.801 TOPLAM 1.710.603 Bu tablodaki 1878, 1880 ve 1913 yıllarına ait sayılar tahmini, diğerleri Bulgar istatistiklerine göredir. (Konukman, 1990: 42). 14 İKİNCİ BÖLÜM CUMHURİYET DÖNEMİ 2.1. 1920 – 1940 Y›llar › Aras nda Göçler Kurtuluş Savaşı sonranda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmas Bulgaristan Türklerinde büyük bir coşku yarattı. Türkler kendi aralarında güçlü ve örgütlü bir azınlık olmaya başladılar. 31 Ekim-3 Kas›m 1920 tarihleri aras nda Bulgaristan Türkleri Birinci Milli Kongresi Sofya’da topland › ve “okullar dini ku rumlar ve vakıflar” konuları başta olmak üzere Türk azınlık sorunları görüşülerek alınan kararlar Bulgar Hükümetine bildirildi. Ancak bu kararları Bulgar Hükümeti işleme koymad (Nevrezova, 2006: 13). 18 Ekim 1925 tarihinde Türk-Bulgar Dostluk Antlaşması ve İkamet Sözleşmesi imzalandı. Bu antlaşma ve sözleşmeler ile Bulgaristan’daki Türk azınlığın hakları güvence altına alındı ve göçler bir düzene girmiş oldu (Konukman, 1990: 42). Bu antlaşma temel antlaşma niteliğindedir. Çünkü 1919 Neuilly Antlaşması ile Lozan Barış Antlaşmasının Türk-Müslüman az›nl ›klar › haklar ›n n içeren tüm hükümlerden yararlanacakları Bulgaristan tarafından taahhüt edilmiştir (Nevrezova, 2006: 13). İkamet Sözleşmesi gereği Bulgaristan kapılarını açmış ve isteyen mallarını, hayvanla ›n› satarak, tasfiye ederek, bedellerinin yanlar nda getirerek, isteyen taşınabilir mallarını yanında getirerek Türkiye’ye göç etmiştir. 1923-1939 y›llar aras nda 198.688 Müslüman-Türk Türkiye’ye göç etmiştir (Konukman, 1990: 42) (Vatansever, 2008: 68). Bu göçlerin yıllara göre ağılımı ise şöyledir: YILLAR GÖÇMEN SAYISI 1923-1933 101.507 1934- 8.682 1935 24.968 1936 11.730 1937 13.490 1938 20.542 1939 17.769 1923-1939 TOPLAMI 198.688 15 1925 yılında her ne kadar dostluk antlaşması ve ikamet sözleşmesi imzalamış olsak da Müslüman-Türk azınlığa baskı, zulüm ve eziyetler devam etmiştir. Bu göçlerin sebepleri bundand r (Vatansever, 2008: 68). 2.2. 1945 Sonras Göçler II. Dünya Savaşı sonrasında da Bulgaristan’dan göçler devam etmiştir, ancak yurt dışına çıkış yasağı nedeniyle sayıda düşüş olmasına rağmen yıllara göre ortalama alınırsa yıllık 2.100 kişiye tekâmül etmektedir. Gelenlerin ekserisi de kaçak ve pasaportsuz sığınmacılardır. 1939- 1949 y›llar › aras nda 21.353.Müslüman-Türk Türkiye’ye gelebilmiştir (Konukman, 1990: 42) (Vatansever, 2008: 68-69). 1939-1949 dönemi y›ll k göçmen durumu: YILLAR GÖÇMEN SAYISI 1940 6.960 1941 3.803 1942 2.672 1943 1.145 1944 489 1945 631 1946 706 1947 1.763 1948 1.514 1949 1.670 1940-1949 TOPLAMI 21.353 Yukarıdaki tablo Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgeyi terk etmesinden 1989 y›l ›na kadar olan göç döneminin an az olan oranlar ›d r (Vatansever, 2008: 69). 1923 y›l ›nda Bulgaristan Çitçi Partisi iktidar bir darbe ile devrildi ve 1944 yılına kadar iktidarda kalacak faşist yöneticiler idareye geldi. Avrupa’da esen milliyetçilik fikri rüzgârına Bulgaristan da dâhil oldu. Rodna Zaştita (Anavatan Savunma) gibi faşist kuruluşlar etnik azınlığa şiddet uygulamaya giriştiler. Bulgaristan’da azınlık istemeyen oluşumlar eğitim ve yayın faaliyetlerini bu doğrultuda yoğunlaştırdılar. 1900 Türk köyünün ismi bu dönemde Bulgarca isimle 16 değiştirildi. Bu faşist duygularla II. Dünya savaşında Almanların yanında savaşa dâhil oldular (Nevrezova, 2006: 14-15). Almanya’nın yanında savaşa dâhil olan Bulgaristan’a savaş sonuna kadar Hitler faşizmi etkin oldu fakat savaş sonrası 5 Eylül 1944’e gelindiğinde Sovyet K›z l Ordusu Bulgaristan’a hâkim oldu ve kendine bağlı Halk Cumhuriyeti ilan ederek işgalini yerleşik hayata geçirdi. Bu dönemi önce olumlu karşılayan Bulgaristan Türkleri, bekledikleri gibi bir gelişme olmayacağını kısa sürede anlad lar, çünkü Sovyetler de Müslüman-Türk az nlığın asimile edilmesini düşünüyordu (Nevrezova, 2006: 16). Gelişmeler gösterdi ki yeni dönemde Türk-Müslüman az›nl ›k planl bir şekilde devlet politikasıyla sistematik olarak yok edilecekti. Bu politika ilk kez Bulgar Komünist Başbakan Georgi Dimitrov “Osmanlı İmparatorluğunun Balkanlar’da egemen olduğu nişanelerin silineceği” şeklinde açıklanmıştır. Bu aç klamadan hemen sonra Müslüman-Türklere maddi ve manevi baskılar arttırılmış, nedensiz tutuklamalar başlamıştır (Konukman, 1990: 43). Bulgar anayasa › görünüşte adil ve insancıl gibi olsa da yapılan baskılara dayanamayan Türkler, Türkiye’ye göç etmek için müracaatta bulundular. 1949 yılında NATO’ya girmeye çalışan Türkiye’yi ekonomik ve siyasi açıdan zora sokmak isteyen Bulgaristan, 1925 tarihli İkamet Sözleşmesi kapsamında, 12 Ağustos 1950 de 250 bin Türkün göçmen statüsünde al›nmas ›n ve üç ay içerisinde kabulünü isteyen bir nota verdi (Nevrezova, 2006: 27-28). Buradaki diğer bir sebep de Bulgaristan’ın bünyesinde eritemediği Türk azınlıktan kurtulmak istemesidir (Bayraktar, 2007: 84). Bulgaristan’ın anlaşma şartlarına uymaması nedeniyle Türkiye’nin s›n ›r › kapatmas na kadar geçen zamanda yani 1950-1951 aras 154 bin Türk Bulgaristan’dan göç etmiş, doğrusunu söylemek gerekirse tehcir edilmişlerdir (Üstündağlı, 2009: 108). Bu göç olay Bulgaristan’dan gelen Müslüman-Türklerin Cumhuriyet dönemi içindeki en yoğun sayısına ulaşmıştı. Fakat bu gelenlerin soydaşlarımızın taşınabilir mal, hayvan ce paralarını çıkartmalarına her zaman olduğu gibi izin vermeyen Bulgarlar, 1925 tarihli antlaşmayı hatırlatan Türkiye ile 2 Aralık 1950’de yeni bir göç anlaşması imzalamak zorunda kalmıştır. 1951 yılına kadar işleyen anlaşma, Bulgaristan’›n göçmenler aras na casus ve Çingeneleri de Türkiye’ye sokmaya 17 çalıştığını tespit eden Türkiye tarafından sınır kapatılmıştır. Yapılan araştırmada 126 Bulgar casusu ve Çingeneler Bulgaristan’a iade edilmiştir (Konukman, 1990: 43). 1 Aral›k 1956’da Bulgaristan’da nüfus say ›m › yap ›ld . Bulgar yönetimi Müslüman nüfusu az göstermek için Pomaklar› Bulgar olarak sayd . Pirin Bölgesinde yaşayan Makedonlara da yeni kimlik çıkartarak Bulgar olarak gösterdi. Bu sayıma göre 656.025 Türk, 197.865 Çingene, 5.993 Tatar şeklinde sonuç bildirilmiştir (Nevrezova, 2006: 28). Pomaklar n Bulgar olarak say›lmas bu tarihte ilk kez olmuyordu, son da olmayacakt›. 1912, 1942, 1962 ve 1971 y ›llar ›nda da Bulgar ismi almaya zorland lar ama 1913, 1945, 1964 ve 1990 y›llar nda tekrar tekrar eski Müslüman isimlerini geri almayı başardılar (Nevrezova, 2006: 31). 2.3. Yak n Akraba Göçü Bulgaristan’dan gelen ailelerin tamamı Türkiye’ye gelememiş, dolayısı ile aileler parçalanmıştı. Bu sorunun çözülmesi için 22 Mart 1968’de TürkiyeBulgaristan arasında Yakın Akraba Göç Antlaşması imzalandı. Parçalanmış yakın akraba aileleri birleştirme amacı güden antlaşma sınırlı bir kapsamda kalmış, 19691978 y›llar › aras ›nda uyguland ve 130 bin Türk Türkiye’ye geldi. Bu göç bile yine yeni aile parçalanmalarını kaçınılmaz kılmıştır (Bayraktar, 2007: 84). Göçün dar tutulmas›n n sebebi, Bulgar hükümetinin, büyük bir göç dalgas›n n özellikle tarım alanı olmak üzere Bulgar ekonomisinde işgücü kaybı olamaması için alınmış bir tedbirdi. Örneğin bu göç sözleşmesinde sosyalizmin güçlenmesinde kullanılmak istenildiğinden yükseköğrenim görenlerin göç etmelerine müsaade edilmedi. Ancak 1989’da yaşanacak göç dalgasında ise ilk onları sınır dışı edecekti (Nevrezova, 2006: 29-30). Bulgaristan’›n tedbir alarak göçü s ›n ›rl tutmak ve ekonomisine olacak olumsuzluğu engellemek istemesine rağmen bu göç Bulgar ekonomisinin mahfına sebep olmuştur (Üstündağlı, 2009: 130). Tarihsel süreç içerisinde Bulgaristan’daki Türkleri güvence alt na alan Cumhuriyet sonrası Bulgaristan’ın imzaladığı antlaşmalar aşağıda gösterilmiştir; - 1925 Türkiye-Bulgaristan Dostluk Antlaşması ve İkamet Sözleşmesi, - 10 Şubat 1947 tarihli Bulgar Barış Antlaşması, 18 - Göç Antlaşması 1968 (Yakın Akraba Göçü), - BM Mevzuatı Kapsamında İnsan Haklarıyla İlgili Çeşitli Evrensel Sözleşmeler, - İnsan Haklarıyla İlgili Çeşitli Avrupa Anlaşmaları, - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bulgaristan Emekli Aylıklarının Türkiye'de Ödenmesine İlişkin Anlaşma – 1998 (Özlem, t.y.: 1). 1950-1968 dönemi y›ll k göçmen durumu: YIL SAYI 1950 52.185 1951 102.208 1952-1960 93 1968 120.000 TOPLAM 274.486 (Konukman, 1990: 45). ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 1984 TÜRK AZINLIĞI ERİTME/ASİMİLASYON POLİTİKASI 3.1. Yeniden Canlanma (İsim Değiştirme) 1984-1985 1970’li yıllara gelindiğinde Bulgaristan’da azınlık nüfusundaki artış hükümeti telaşlandırmaya başladı. Zira Bulgar aileler ya tek çocuk sahibiydi ya da çocuksuzdu, buna karşılık azınlıklar özellikle Türk ailelerin 5-6 çocuğu vardı. Fakat her şeye rağmen azınlıkların nüfusu daha hızlı arttığı için azınlık nüfusu Bulgarları geçiyordu. Azınlık nüfusu azaltmanın yolu göçe zorlamaktı. İmzalanan ek göç protokolü ile 1969-1978 döneminde yaklaşık 130 bin Türk daha Türkiye’ye göç ettirildi. Bu hal ile 1923’ten 1980 yılına kadar 507.561 Türk göç etmiş oldu. Azınlık nüfusunun çoğunluğa geçmesinden korkan yöneticiler ve Politbüro yetkilileri 17 Temmuz 1970 yılında gizli bir “tehditle milliyet ve din değiştirme” kararı ile 1974’e kadar 220 bin 19 Pomak Türkü baskı ve şiddet ile Bulgar ismi almak zorunda b›rak ›ld ve yöneticiler kendilerince Pomak sorununu çözdüklerini ileri sürdüler (Nevrezova, 2006: 35). 1984 yılından itibaren ise önce Türk okullarını kapatmaya başlayarak ardından Türkçe konuşma yasağı, camilerde özgürce ibadet, örf-âdetlerin uygulanması da yasaklanmıştır. Müslüman mezar taşları üzerindeki yazı ve semboller bile kazınmış, isim değiştirmeyenlerin evlenmeleri, çalışmaları, seyahatleri men edilmiş, hatta ev baskınları ile geleneklere göre hazırlanmış çeyizler dahi kullanılamaz hale getirilmiştir (Konukman, 1990: 53). 1984 sonbahar nda Bulgaristan Türklerinin zorla Bulgar isimleri ile değiştirilmeye başlandığı son ve en kanlı döneminin başlangıcı olmuştur. 1985 başları da doruk noktasına çıktığı zamandır. Askerler ve yanlar nda milisler olmak üzere Türk bölgelerine girerek zorla isim değiştirmeye başladılar (Yorulmaz, 2012: 13). 28 Ocak 1985’de Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi “Yeniden Canlanma” diye bir fikirle başta Türkler olmak üzere azınlıklara Bulgar kimliği kazandırma ve çoğunluk içerisinde asimilasyon planı yaptı ve uygulamaya koydu. İki aşamalı olacak olan bu plana göre önce Rodoplar bölgesi güneydoğu kesimindeki 310 bin Türk ve Pomakların kimlikleri zorla Bulgar isimleri ile değiştirildi (Nevrezova, 2006: 37). 1985 Ocak ayı ortasında ikinci aşamasına geçen plan ülkenin Türk yaşayan bütün bölgelerine yayıldı. Todor Jivkof 18 Şubat 1985’ de “Yeniden canlanma plan başarıyla tamamlandı” aç›klamas › yapt (Nevrezova, 2006: 38). Askerler ve yanlarında milisler olmak üzere Türk bölgelerine girerek zorla isim değiştirmeye başladılar. Mart 1985’e kadar 800-2500 arasında olmak üzere karşı gelen Türk katledildi (Yorulmaz, 2012: 13). Bulgaristan isim değiştirme dayatmasından sonra bu defe da Türklerin Türkçe konuşmalarını, geleneksel kıyafetlerini giymelerini, camilerde ibadet özgürlüğünü, oruç tutmayı ve erkek çocukların sünnet olmalarını şiddetle yasakladılar. Bu şekilde yaparak Türk milli benliğini ve yok etmek amacını hedefliyorlardı. Bulgaristan’ n insanlık dışı uygulamaları, Türkiye’de endişeyle takip ediliyordu. Türk Hükümeti 1985-1987 aras nda defalarca nota verdi ve yeni bir göç müzakeresi önermesine rağmen Bulgarlarca reddedildi (Nevrezova, 2006: 38). 20 Bulgaristan’›n haks ›z uygulamalar uluslararası kamuoyunda geniş yer almaya başlamış, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, İslam Konferansı Örgütü, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, Avrupa Konseyi platformlarında protesto edilmiştir. Bu kadar uluslararası baskıya rağmen Bulgaristan baskılarına direnen binlerce soydaş Belene toplama kampında Nazi usulü işkencelere maruz kalmıştır (Konukman, 1990: 56-59). Bulgaristan’ın uygulamalarına karşı Türkiye Bulgaristan’a nota vermeye devam etti. Karşılıklı notalar 1988-1989 y›llar › aras nda da devam et ti (Nevrezova, 2006: 39). Bu arada isim değişikliğine karşı çıkan Naim Süleymanoğlu’nun uluslararası müsabaka için bulunduğu Melbourne’de Türk Büyükelçiliğine sığınması dünya kamuoyunda daha büyük bir yankı uyandırdı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Turgut Özal Türk sınırının soydaşlarımıza açık olduğunu beyan etti (Nevrezova, 2006: 39). 3.2. 1989 Göçü Bulgaristan Devlet Başkanı Todor Jivkof Türkiye ve uluslararası baskılar karşısında politikasının iflasını anlamış olacak ki, 2 Haziran 1989 günü “Pasaportlarınızı vereceğiz, Türkiye kapılarını açsın kalmak istemeyen çekip gitsin” diye açıklama yapmıştır. Sonrasında Bulgar yönetimi kendi tespit ettiği ailelerden aileleri parçalayarak, zorbal›kla, mal varl ›klar ›na el koyarak göçe zorlad lar. Bu uygulama Bulgaristan’ın ayıbı olarak tarih sahnesindeki yerini almıştır (Konukman, 1990: 60). Türkiye soydaşlarımızı zulümden kurtarabilmek amacıyla Bulgaristan’la aramızdaki vize uygulamasını geçici olarak kaldırmış ve girişlerine müsaade etmiştir. Bulgar hükümetince, soydaşlarımız turist pasaportu ile gönderilmiş ve yanlarında sınırlı eşya ve para getirmelerine izin verilmiş, altı ay içerisinde geri dönmeyenlerin mal varlıklarına el konulacağı ve emeklilik haklarının iptal edileceği açıklanmıştır. Bulgarlar Türkleri adeta kovarak göndermiştir. Türkiye Bulgaristan ile bir göç anlaşması yapabilmek ve soydaşlarımızın haklarının kazanımlarını sağlayabilmek amacıyla 22 Haziran 1989 tarihi itibariyle vizesiz girişi durdurmuş (Konukman, 1990: 60-63), fakat göçler devam etmiştir. Buradaki ayrıntı şudur; 1989-1990 21 dönemi göç nedeni etnik ve siyasal sorunlar iken 1991-2000 aras nda devam eden göçlerin nedeni ise ekonomik sorunlard r (Atasoy, 2010: 12). Bulgaristan’dan Türkiye’ye Zorunlu Göçün Başladığı Tarihten İtibaren Ayl k Veriler Halinde “Sınırdan Türkiye’ye Girişin Sayısal Verisi" GİRİŞ YAPANLAR TARİH TOPLAM GENEL TOPLAM VİZELİ VİZESİZ (KİŞİ) (KİŞİ) MAYIS / 1989 -- 1.630 1.630 1.630 HAZİRAN/1989 22 87.599 87.621 89.251 TEMMUZ/1989 79 135.297 135.316 224.567 AĞUSTOS/1989 512 87.396 87.908 312.475 EYLÜL/1989 1.859 -- 1.859 314.334 EKİM/1989 3.619 -- 3.619 317.953 KASIM/1989 4.531 -- 4.531 322.484 ARALIK/1989 4.843 -- 4.843 327.327 OCAK/1990 2.779 -- 2.779 330.106 ŞUBAT/1990 3.645 -- 3.645 333.751 MART/1990 4.595 -- 4.595 338.346 NİSAN/1990 4.360 -- 4.360 342.706 MAYIS/1990 3.254 -- 3.254 345.960 TOPLAM 34.098 311.862 345.960 345.960 (KİŞİ) (KİŞİ) (Konukman, 1990: 61). Göç olayları yaşanırken diğer yandan Türklerin evlerinde yağma ve h›rs ›zl klar hat safhaya ulaşmıştır. Türklerin 40-50 y›ll k büyük emeklerle oluşturdukları mal varlıkları yok olup gitmiş, soydaşlarımız ekonomik yönden zayıflamıştır (Atasoy, 2010: 11). 3.3. Geriye dönüşler ve Sebepleri Bulgaristan Türklerin göç etmelerine müsaade ederken aileleri parçalayarak göndermiş ve yeni bir bölünmüş aile sorunu yaratmıştı. Ayrıca altı ay içerisinde 22 Bulgar pasaportu ile geri dönmeyenlerin mal varl›klar ›na el koyacaklar ›n ve kazanılmış her türlü haklar›n › kaybedeceklerini ilan etti. Bu durumda baz aileler aile bütünlüğünü sağlamak ve türlü sosyal haklarını kaybetmemek ve de orada bırakıp geldikleri mal varl›klar ›n › kurtarabilmek amac ›yla geri dönmek zorunda kald lar. Dönüşlerinde “Bulgar rejimini ve dilini kabul ettiklerine dair” belgeler imzalamak zorunda bırakıldılar. En önemlisi de eski köylerine, evlerine ve işlerine ve mesleklerine dönmelerine izin verilmemiştir (Konukman, 1990: 70). Türkiye’den Bulgaristan’a Geriye Dönüşün Aylar İtibari İle Say sal Durumu DÖNÜŞLERİN TARİH GERİYE DÖNÜŞ AYLAR İTİBARİ YAPANLAR (KİŞİ) İLE GEN. TOP. (KİŞİ) TÜRKİYE’DE İKAMET EDEN (KİŞİ) MAYIS / 1989 -- -- 1.630 HAZİRAN/1989 40 40 89.211 TEMMUZ/1989 76 116 224.451 AĞUSTOS/1989 3.677 3.793 308.682 EYLÜL/1989 26.181 29.974 284.360 EKİM/1989 21.486 51.460 266.493 KASIM/1989 16.293 67.753 254.731 ARALIK/1989 27.688 95.441 231.886 OCAK/1990 8.292 103.733 226.373 ŞUBAT/1990 6.816 110.549 223.202 MART/1990 10.033 120.923 217.764 NİSAN/1990 7.341 127.923 214.783 MAYIS/1990 5.343 133.272 212.688 TOPLAM 133.272 133.272 212.688 (Konukman, 1990: 71). 23 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM KOMÜNİZMİN ÇÖKÜŞÜ VE YENİ SİSTEM Demokrasiye Geçiş ve Sonrası Soğuk Savaş döneminin sona ermesi, Komünizmin sona ermesi sonrasında 1990’l yıllarda Bulgaristan demokrasiye geçiş yaptı ve azınlık sorunlarını uluslararası anlaşmalarla çözmeye önem vermeye başladı. Anayasasında gerekli düzenlemeleri yapt (Nevrezova, 2006: 41). 15 Ocak 1990’da Bulgar anayasas ndan Komünizm ve sosyalizm hükümleri kaldırılarak bu yönetim şeklinden vazgeçildiğini açıkladı. Yeni seçimler yapıldı ve seçimleri kazanan Bulgar Sosyalist Partisi asimilasyon politikas ›n › k nayan aç›klamalar yapt ›. Yeni anayasa 12 Temmuz 1991 y ›l ›nda yap ›ld › ama az nl › k kavram› yer almad (Nevrezova, 2006: 43). Bulgaristan’la Türkiye arasında 1990 sonrası ilişkiler yumuşamaya başladı. Bunda etkili olan Komünizmin kald ›r ›lmas › ard ›ndan ilerleyen süreçte Bulgaristan’ n 29 Mart 2004’de NATO üyeliği ile Türkiye’nin aynı kanatta yer alıyor olmas yepyeni bir süreç doğmasına vesile olmuştur. Nihayet 1 Ocak 2007’de Avrupa Birliği üyesi olan Bulgaristan’da sosyal, siyasi ve insan hakları konularında elbette ki olumlu gelişmeler yaşanmasına dolayısı ile Müslüman-Türk halk›n n da eski s›k ›nt ›lar ›n n geçmesine yardımcı olacak yasal faktörleri devreye sokmuştur. 4.2. Türklerin Hak ve Özgürlük Hareketi (HÖH) Yeni yönetimde daha iyi örgütlenme imkân› bulan Türkler 1991 y ›l nda Türklerin Hak ve Özgürlük Hareketi (HÖH) olarak yapılanmaya giderek partileştiler. Bulgaristan Türk azınlığının ilk pos-komünist siyasi oluşumu olan Hak ve Özgürlükler Hareketi şiddet hareketlerinden kaçınarak, devletin toprak bütünlüğünü gözeten bir politika oluşturacağını daha ilk kuruluş yıllarında açıklamıştı (Nevrezova, 2006: 44-63). Hak ve Özgürlükler Hareketi 10- 17 Haziran 1990 tarihlerinde iki turlu olarak yapılan seçimlerde o dönemde 400 sandalyeli Bulgar meclisinde 23 milletvekilliği 24 kazanmıştır. 1991 seçimlerinde 24 milletvekilliği ile 27 Belediye Başkanlığı ve 653 muhtarlık da kazanmıştır. 2001 seçimlerinde 21 milletvekili çıkartmış ve 24 Temmuz’da II. Simeon Milli Hareketi ile koalisyonu hükumeti oluşturmuştur. 2009 seçimlerinde de 38 milletvekili ile meclise girmiştir (Vatansever, 2011: 144-147). 13 May s 2013 seçimlerinde 36 milletvekili ç kartarak Türklerin önemli bir unsur olduğunu ortaya çıkartmıştır (Zaman Dünya, 2013). 4.3. Bulgar Milliyetçi Partileri Bulgaristan’da yaşanan kitlesel göç iş gücü ve istihdam sorunlarını da beraberinde getirdi. Türk kökenli binlerce doktor, hemşire, öğretmen, mühendis, çiftçi, işçi ve memur ile çoğunluğu tarımla uğraşan soydaşlarımızın Türkiye’ye göç etmesi, tarım ve hayvancılığı da olumsuz etkiledi ve Bulgaristan’da derin ekonomik sorunlara sebep oldu (Atasoy, 2010: 3). Ekonominin kötüye gitmesi, rejimin çökmesi ile birleşince halk arasında kargaşa ve huzursuzlukla birlikte milliyetçilik duygularının artmasına sebep oldu. Türklerin kaybettikleri haklar ile eski isimlerinin iade edilmesi milliyetçilerin eylemlerine sebep oldu (Nevrezova, 2006: 43). Bulgaristan aşırı sağ milliyetçi görüşlere sahip Ataka Partisi fanatik duygularla öne çıkmaktadır. Örneğin çifte vatandaşlık ve Bulgarca haricinde hiçbir dil ile toplant › ve gösteri gibi etkinliklerin yasaklanmas ›n istemektedir (AJANS BG; 2012). Bulgaristan’da kurulu önemli siyasi partilerden biri olan Avrupalı Gelişimi İçin Vatandaşlar Partisi (GERB) son dönemde azınlık unsurlara karşı ılıman siyaset üretmesiyle dikkat çekmektedir. Özellikle Bulgaristan’da yaşayan Türk azınlık ve Türkiye’ye göç etmiş soydaşlarımızla ilgili olumlu projeler üretmesiyle öne ç›kmaktad ›r (Dükkanc , 2012). 25 SONUÇ Bulgaristan Türklerinin Devam Eden Sorunlar ve Öneriler Türk dünyas›n n günümüzdeki en güçlü devleti elbette ki Türkiye Cumhuriyeti’dir. Coğrafi konumu, tarihi geçmişi ve bu geçmişten gelen mirası, ekonomisi ve demokratik siyasi yap ›s › ile uygar dünyan ›n bile say ›l devletleri aras›ndad r. Türkiye bu haldeyken yak›n çevresindeki Türk dünyas içerisinde yer alan Bulgaristan Türkleri Osmanlı sonrası dayanılmaz problemlerle karşılaşmışlardır (Ulutürk. 2009: 1). Soydaşlarımızın ciddi problemleri var varken döneminde Osmanl› Devleti imkânlar ölçüsünde, daha sonra ise Türkiye Cumhuriyeti’nin de kayıtsız kalması tabi ki beklenemezdi. Geçmiş dönemde çok acılar çekmiş olan Bulgaristan Müslüman-Türk unsuru günümüzde problemleri çözülmüş gibidir. En azından yasal olarak ve devlet politikası olarak çözülmüş görünmektedir. Avrupa Birliğine girmiş olan Bulgaristan’da günümüzde çok şey değişmiştir. Fakat ince ayrıntılara baktığımızda durumun hiç de göründüğü gibi günlük gülistanlık olmadığı görülecektir. Şöyle ki; 1. Milli Kimlik Sorunu: Bulgaristan Türkleri Bulgar yasalar na göre Komünist dönemde olduğu gibi “Dilleri Bulgarca Olmayan Vatandaşlar” olarak kabul edilmektedir. Yasalara “Bulgaristan Türkleri” olarak geçirilmelidirler. 2. Dini Eğitim: Günümüzde Bulgaristan Türkleri arasında yoğun bir şekilde istekle dini eğitim başlamıştır. Ancak alt yapı yetersizliğinden dolayı Bulgaristan din adamları eğitimlerini başta Suriye olmak üzere Arap ülkelerinde yapmaktadırlar. Hâlbuki bu eğitim Türkiye’de yüksekokullar düzeyinde milli benliklerle yap›labilmelidir. Aksi halde ileride sak ncal› bir gelecek kaç ›n lmaz olabilir. 3. Din Adamları Yetersizliği: Komünist dönemde din yok sayılmış ve camilerin çoğu da yıkılmıştı. Din adamları yetişmediği için günümüzde ki önemli sorunlardan biri de cami ve din görevlisi sorunu olmuştur. Bulgaristan’da son zamanda camilerin say›s artmakta ama özellikle Suudi Arabistan’›n yard ›mlar ile Türk kültürüne uzak mimari ile yap ›lmaktad ›r. Bulgaristan’ ›n etnik yap ›s ›n , oynanan 26 siyasi oyunlar › anlayabilen ayd ›n din adamlar › Türkiye’nin katk ›lar yla yetiştirilmelidir. Ayrıca Pomak Türklerinin dini eğitimleri de unutulmamalıdır. 4. Eğitim Öğrenim Sorunu: Günümüzde Bulgaristan okullar nda Türk Eğitiminin durumu vahim durumdadır. Türk öğretmenler de Türkçe Dersi de yok denecek kadar azdır. Esasında yok değil daha doğrusu aldatmacadan ibarettir. Bulgaristan anayasas›na göre az › ›klar anadilde eğitim hakkına sahiptir. Ama şahsi müracaat ile müfredat dışı ana dil eğitimi alınabilmektedir. Okul saatleri dışında istekle veya seçmeli yabancı dil eğitimi gibi ana dil eğitimi Türk çocuklarına kendi dilleri yabanc dil gibi verilmektedir. Daha çok kullanılan Almanca, İngilizce arasında seçim yapmakta zorlanmaları ve karmaşa yaşamaları sağlanmaktadır. Ülkemizde yetiştirilecek aydın Türk gençleri sayesinde Bulgaristan Türklerinin çocuklar› da ayd ›n yetirilebilecek programlar yap ›lmal ›d r. 5. Vak›flar ve Vak ›f Mallar : Bulgaristan’daki vak›f mallar çok ama tam olarak tespiti yapılmış değildir. Türk-İslam eserlerinin tam bir envanteri çıkartılarak Türk Ulusuna kazand›r ›lmal ›d r. Bu nedenle Bulgaristan’da kurulabilecek bir dernek ile bu konu çözüme kavuşturulmalıdır. 6. İşsizlik: Bulgaristan’da istatistiklere göre işsizlik Romanlardan sonra en fazla Türklerde görülmekte ve bölgesel olarak da en fazla Türklerin yaşadığı bölgelerde yoğunluk kazanmaktadır. Türkler genellikle tarım sektöründe çalışmakta olup 1990 sonrasında tarım sektörü bir çöküş yaşamış ve bundan da elbette en fazla Türkler etkilenmiştir. 7. Bilgisizlik: Avrupa Birliği üyesi olan Bulgaristan’da yaşayan Türkler yasal mevzuatları konusunda yeterli bilgileri olmadığından özellikle tar m kesiminde çalıştıkları halde fonlardan nasıl yararlanacaklarını da bilmemektedirler. Fonlardan nas›l yararlanacaklar › konusunda bilgilendirilmeye ihtiyaçlar › vard r. 8. Pomak Türkleri Sorunu: Pomaklar çoğunlukla İslamiyeti seçmiş ve kendilerini Türk kabul eden bir topluluktur. Yukarıda da kısmen değinildiği gibi oldukça eza çekmişler ama asimile edilememişlerdir. Ama Bulgaristan ve Yunanistan’da onlara sahip çıkarak kendileri lehine asimile çalışmaları bitmemiş 27 halen devam etmekte olduğu görülmektedir. Çoğunlukla Bulgarcaya yakın dil konuşan bu unsura Türkçe eğitim ve Türklük şuurlarının gelişmesi için çalışmalara gecikilmeden başlanılmalıdır. Ayrıca son zamanlarda Arapların Pomaklara Vehabilik propagandas›n ›n da görülmesi gereken ayr bir husus olup tedbirler acilen alınmalıdır. Türkiye’ye kültür gezileri planlayarak Türklüğe tam manasıyla kazand›r ›lmalar › için Bulgaristan’a yay ›lan kurslar aç ›lmal d› r (Ulutürk, 2009: 1-8). 28 KAYNAKÇA ATASOY, Emin, (2010) Siyasi Coğrafya Işığında Bulgaristan Türklerinin 1989 Y›l ndaki Zorunlu Göçü, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Coğrafya Dergisi, Sayı: 21, Sayfa: 1-17, İstanbul, (Erişim), http://Journals.İstanbul.Edu.Tr/Tr/İndex.Php/Cografya/Article/View/10521/9758, 12.11.2013. AJANS BG; (2012) ATAKA Türkçenin yasaklanmas›n istiyor, Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği, Balkanlardan Haberler, 21 Eyl 2012, (Erişim), http://balturk.org.tr/ataka-turkcenin-yasaklanmasini-istiyor/, 18.12.2013. BAYRAKTAR, Hatice, (2007) Osmanl›’n n Balkanlardan Çekilmesi: Savaşlar, İsyanlar ve Göçler, T.C. Bal kesir Üniversitesi F.E.F. Karesi Tarih Kulübü Bülteni, 2007/1, (Erişim), http://karesitarih.balikesir.edu.tr/5_Balkanlar.pdf, 12.11.2013. DÜKKANCI, Sevda, ( 2012) GERB Partisi az›nl klara ve Türkiye’deki göçmenlere aç›l yor, Bulgaristan Radyosu 29 Eylül 2012, (Erişim), http://bnr.bg/sites/tr/Lifestyle/Politics/Pages/280912GERB-partisi-azinliklara-veTurkiyedeki-gocmenlere-aciliyor.aspx, 18.12.2013. GÖKYER, Ümran, (2011) XIX. Yüzy›l’da Avrupa Devletlerinin Balkan Politikal ›, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Yakınçağ Bilim Dal , Yüksek Lisans Tezi, YÖK Ulusal Tez Merkezi Tez No: 289574, (Erişim), https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd38a58059 8a721850580b99bf547aa9d84b271e76959bb1edfd385655b0a10615b, 16.11.2013. İVGEN, Ferhat, (2007) 1923-1960 Döneminde Türkiye’nin Balkan Politik ›, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dal , Yüksek Lisans, Eskişehir, Ocak 2007. YÖK Ulusal Tez Merkezi Tez No: 187911, (Erişim), https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd3c84c29d 723d7ac99f59b909b11369d3afcdcca139e3ae28c3e73f76d52f6368e, 16.11.2013. 29 KONUKMAN, R. Ercüment, (1990) Tarihi Belgeler Işığında Büyük Göç ve Anavatan (Nedenleri, Boyutlar›, Sonuçlar ),Ankara, Hazırlayan: Kutlay Doğan, Türk Basın Birliği Ankara Temsilcisi. MARAL, Fevziye, (2010) Bulgaristan’dan Türkiye’ye 1989 Göçü, İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, YÖK Ulusal Tez Merkezi Tez No: 264639, (Erişim), https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd3f0be111 c8ea896647b53b6a4d93979361a6c42f518c13d0a6e28ec119576fad5, 16.11.2013. NEVREZOVA, Aydzhan, (2006) Bulgar Yönetiminde Az›nl klar (1878–2004), Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Master Tezi, Ankara, YÖK Ulusal Tez Merkezi Tez No: 186826, (Erişim), https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd3c84c29d 723d7ac99746e4b546aeffafe48b7ea4d33b5bc75be56a7f742b45fda, 16.11.2013. (NOT: Tez sayfaları yazar tarafından numaralandırılmamış olup, sayfa numaraları pdf. s›ras ›na göre taraf mdan verilmiştir.) ORHAN, Sibel, (2008) Balkan Savaşları’nda Türklere Yapılan Bulgar Mezalimi, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dal , Yüksek Lisans Tezi, Hatay. YÖK Ulusal Tez Merkezi Tez No:215634, (Erişim), https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd32ee4d7d 6ed88a294dc0d3bd8efe934fea0da2424175c201e9d52d25323f13409, 16.11.2013. ÖZLEM, Kader, (t.y.) Lozan Antlaşması’nın Bulgaristan Türkleri İçin Geçerliliği Hukuksal Bir Değerlendirme, (kaderozlem@gmail.com), (Erişim), http://www.balgoc.org.tr/bilgi/kaderlozan.doc, 17.12.2013. ŞAYBAK, Arzu, 2006, Soğuk Savaş Sonrası Türkiye’nin Balkan Ülkeleriyle İlişkilerinde Güvenlik Olgusu ve Karşılıklı Çıkarlar, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Uluslararası İlişkiler Bilim Dal , Yüksek Lisans Tezi, Bursa. YÖK Ulusal Tez Merkezi Tez No: 187772, (Erişim),https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd 3c84c29d723d7ac990522e9e6fd8103bfdf6bf170dd8df5e194ec41e1739d3ff7, 16.11.2013. 30 ULUTÜRK, Rafet, (2009) Bulgaristan’da Türklerin Problemleri, TURAN-SAM, Turan Stratejik Araştırmalar Merkezi, http://www.turansam.org/makale.php?id=254, Tarih: (Erişim), 08.01.2009, 08.11.2013. (Erişim 2), http://balturk.org.tr/bulgaristanda-turklerin-problemleri/, 08.11.2013. ÜSTÜNDAĞLI, Elif, (2009) Balkan Göçmenlerinin Türkiye’de Kültürleşmeleri Sürecinde Türk Tüketim Kültürüyle Olan Etkileşimi, T.C. Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, Pazarlama Yüksek Lisans Programı, Yüksek Lisans Tezi, İzmir. YÖK Ulusal Tez Merkezi Tez No: 241367, (Erişim),https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd 370f03689c6a7893503bcc8a497b2e8b8580933a0c495adc85050515036248117, 16.11.2013. VATANSEVER, Erhan, (2008) Osmanlı İdaresinden Sonra Bulgaristan Türklerinin Sosyo-Kültürel Hay ›, Edirne, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Lisansüstü Eğitim, Öğretim Ve Sınav Yönetmeliğinin Tarih Anabilim Dalı, Genel Türk Tarihi Bilim Dal , Yüksek Lisans Tezi, Eylül, 2008, (Erişim),http://193.255.140.18/Tez/0069687/METIN.pdf, 12.11.2013. VATANSEVER, Erhan, (2011) Bulgaristan Türklerinin Haklar ve Demokrasi Döneminde Bulgaristan Türkleri (1989 ve Sonras ), Uluslararas Balkan Kongresi, 21’inci Yüzyılda Uluslararası Örgütlerin Güvenlik Yaklaşımları ve Balkanlar’ın Güvenliği, 28-29 Nisan 2011 Kocaeli – Türkiye. (Erişim), http://www.bilgesam.org/en/images/stories/makaleler/21.yuzyildayeniguvenlikanlayi slariveyaklasimlari.pdf, 12.11.2013, (Erişim-2), http://bilgesam.org/tr/images/stories/faaliyet/balkankongresikitabi.pdf, 12.11.2013. YORULMAZ, Seçil, (2012) 1984-1989 Y›llar › Aras nda Bulgaristan Türklerine Yönelik Uygulanan Asimilasyon Politikalar ve Göç Deneyimleri, T.C. Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim Dal , Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Haziran 2012, YÖK Ulusal Tez Merkezi Tez No: 326182, (Erişim), https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd3a2299a6 54f557131a332e18ad6db8cd0f1a5d54c606094c846203789fe301380, 16.11.2013. 31 ZAMAN DÜNYA, (2013) Siyasi partileri zorlu bir süreç bekliyor, 15 May s 2013, Bulgaristan'da seçim sonuçlar belli oldu, (SOFYA-AA, CİHAN) (Erişim), http://www.zaman.com.tr/dunya_bulgaristanda-secim-sonuclari-bellioldu_2090208.html, 18.12.2013.