,'' \ ...... DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIGI YAYINLARI • J\ I. DIN ŞU . . "" I. TEBLIG VE MUZAKERELERI (1-5 Kasım 1993) (ll) Türkiye Oiyanet Islam Vakfı Araştırmaları Merkezi Kütüphanesi Demirbaş No: 1-JSJb§-2., Tasnif No . 29.:,\Jo~ 1 i:)ıl'--1.-Ş ANKARA -·1995 Diyanet İşleri Başkan.I.ıgı Yayınlan .................................................. 338 İlıni Eserler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 63 Musahbjhler : Ahmet GÜNAY Yılmaz TARTAN Adil YILDIRIM AhmetTORUN Abdi! AKTAŞ Abdullah ŞAHİN H. İbrahim KARAPINAR Mehmet GÖKTEPE 95-06-y -0003-338 ISBN: 975-19-1244-x . 975-19-1249-0 © Diyanet İşleri Başkanlığı :Mustafa YEŞİLYURT ArifYEÖİN- Yusuf GÖRGÜNOÖLU Dizayn: Recep KAYA Dini Yayınlar Dairesi Başkanlıgı Derleme ve Yayın Şubesi Müdürlügü Tel: (0312) 435 52 73 -ANKARA Baskı : Semih Ofset Matbaacılık ve Ambalaj Sanayi Ticaret Ltd.Şti. Büyük Sanayi 1. Cad. No: 74- İskitler 1 ANKARA. Tel: (0312) 341 40 75 (4 Hat)- Fax: (03121 341 98 98 Dizgi L DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 52 BİLGİ VE DÜŞÜNCELERiN GELİŞİMİ Dr. Lütfi DOGAN Diyanet İşleri Eski Başkanı islamı tanıtına, o'na çağnda, İslfunı öteki dinlerden ayıran en önemli özellik, inançta, ibadetde ve insan ilişkilerinde olsun bilgiye, bilime, akla ve düşünmeye yüce bir yer ayırmasıdır. Allah'ın bildirdikleri ayetleri, buyruk ve yasakları insanın aklı anlayacaktır. Allah'ın ·yüce varlığım, bilgisinin genişliğini, insan düşünerek, gözleyerek, aniayarak inanacaktır. Mü'min, bilgisi arttıkça bilgi düzeyi yükseldikçe, Allah'ın yüceliği özüne girecek, yakınlığa erecektir. Kur'an-ı Kerim'de insanın inancında, ibadette ve hayatta her davranışında aklını kullanması, çerçeveli düşünmesi, sürekli bilgisini artırma çabası içinde olınası, bilimi özlemesi birer öğüt değil, mü'minin, müslümanın zorunluluğudur. Kur'an-ı Kerim akledilerek, onun buyruğu ve öğütü düşünülerek kavramlacaktır. "And olsun ki size öğüt veren bir kitap indirdik, akletmiyor musunuz?" (Enbiya-lO) "Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yararlı şeylerle, denize süzülen gemilerde, Allah'ın gökten indirip yeri ölümünden sonra dirilttiği, suda her türlü caniıyı orada yaymasında, rüzgarları ve yerle gök arasında emre arnade duran bulutları göndermesinde düşünen kimseler için deliller vardır." Bakara, 164 4 _N 1~ ı.>.rf. ~ 1c.dW 1_, .; 4-:J 1_, J.:U 1J')l.;.l_, J:t.; 'J ı_, u I_,.......J 1ı.:;!> ~ ı:, 1 J5 ı:,..o 4-:-9 . :. .,__, 4-J_,.o J.A.ı J:'.; "jl J...ı ~lj,. Lo ı:ı..o,. L-JI ı:ı..o illi J_;;l Lo_, '-""L:JI ~ ı:,~ i_,iJ u\.:"j J:'.;"jl_, "Wl W::! ~1 yG.......II_, clı.JI ı...lı~_, ~l.:ı Aklını kullanan, düşünen gözü önündeki bilgi ve belgeleri gözleyen insan, ancak Kerim'i, Allah'ın yüceliğini anlar. Böyle davranmayanlara, Allah soruyor: "Bunlar Kur'an-ı düşünmezler mi, yoksa kalpleri kilitli midir." Muhammed, 24 Kur'an-ı 4J wı yp J.&. i ı ı:,T....V ı ı:,_,.r.~ )U ı Aklını kullanmak ve düşünmek, sürekli bilgisini artırmak ve geliştirmek İslfun'ca yaşayışın temel ilkesidir. Bizi bu mecburiyete ileten ayetleri teker teker alıp, yorumlamaya burada zamanımız yeterli değildir. Hud 51, Enbiya 10, 67, Mü' minlin 68,80, Nur 61, Kasas 60, Bakara 164,171, Maide 58, Nisa 82, Sad 29, Muhammed 24, Ali İmran 65, 118, Enam 32, 151, A•raf 169, Yunus 16, Maide 103, Yunus 42, 100, Bakara 219,266, Ali İmran 191, Enam 50, Araf 176, 184, 185, Ra'd 3, Yunus 24, Nahl ll, Nuh 69, Sebe 46, Casiye 13, Haşr 21, Rum 8,21 ayetleri de aklı kullanmaya işaret 1. DİN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ 53 etmektedir. Ayrıca insanın düşünerek ve gözlem yaparak bazı gerçekiere varması konusunda nice ayetler bulunmaktadır. Müslümanın aklını kullanması, düşünmesi, ond~n hi~ ayrılmayarak. onu Allah'a iman~ götüren. İsl5.nıı y~ş~t~n. sürekli gelişmesini sağlayan, kapsamı zamanı rızaya ve rnekilm aşan, buyrulan ibadetleri özüne katan, onu ilahi sevgiye alan, ruhunu yücelten, nefsini arıtan bir ibadettir. Hz. Peygamberin, gönderilişinde de görevi, ayetleri belgeleri düşündürinek, bilgi ve hikmeti öğretmektir. Cuma Suresinde bu anlam şöyle bildirilir. "Kitabsız kimseler arasından, kendilerine ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Onlar dinden önce, şüphesiz apacık bir sapıklık içinde idiler." y~ı ~..J ~:r..J .ı.ı4T ~ı~~':/.)*") ı:ı;:.o':lı ~ ~ ı.S.lJı .,A ~ ~ u-Ü ~ '-"" ı.,;lS' ~)b ~ı.J Ali İnıran (164)'de aynı anlam mü'minlere bağışlanan bir nimet olarak belirtilmektedir . . Hz. Peygamberin bu öğretici niteliği hadislerde de geçmektedir. "Ben muallim- öğretmen olarak gönderildim." (İbn Mace-Mukaddime s. 17) Bizler de irşadda, dini aydınlatmada, ilk ve öncelikli yapacağımız, Kur'an-ı dinlemek, anlamak, onun yolu izlemektir. Allah'ın ayetlerini, bildirdiği ve evrende sergilediği belgelerini, yerde, gökte, sakladığı sırlarını araştıracağız, düşüneceğiz. Bilgimizi ve hikmetimizi sözleri dinleyeceğiz, geliştireceğiz. En iyisini, en doğrusunu, en yararlısım, en güzelini, en uygununu seçeceğiz. Mü'minin bu niteliği şöyle açıklanmış: "Ey Muhammed! Dinleyip de, en güzel size uyan kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola eriştirdiği onlardır. İşte onlar akıl sahipleridir." öğütlediği !"" .A:J.Jı.J ~ı ('+-.a ıJ-!.lJı .A:J.Jı......_ıl)~ J_,A.Jıl)~ ıJ-!.lJı ,~ ~ y~':Jıı).Jı (Zümer 17-18), Hep haseneyi, yararlıyı, iyiyi, yapmaya, güzel ahlakı, rahmeti, merhameti yaymaya yükümlüyüz. Kendimizi, toplumumuzu iyiye, doğruya, barışa, esenliğe değiştireceğiz. Fitneyi, bozgunu, cehaleti, hurafeyi, batılı, hak gerçek olmayanı kaldıracağız. Kötüyü, iyiye dönüştüreceğiz, değiştireceğiz. Bunu biz isteyeceğiz. Biz bu yolu seçeceğiz. Kur'an-ı Kerim bu konuda da şöyle buyuruyor: "Bir millet kendini bozroadıkça Allah onların durumlarını değiştirmez." ~~ Lo ı.J~ c.? i_,.i.ı Lo~ ':J .JJıl)l (Rad ll) buyrulur. Yani insanlar kendi durum ve tutumlarında bir değişme yapmadıkça, Allah o topluluğu değiştirmez. Önce değişim sistemi, iradesi insandan geliyor. İnsanın iradesi var. İnsan ister, durumunu iyiye veya kötüye yönlendirir. İnsan bunu yapmadıkça, iradesini kullanmadıkça, ayet-i kerimede belirtildiği üzere Allah da o insanı değiştirmez. Kur'an-ı Kerim'de, insanın hayatta, kendi yetenekleri ve nitelikleri içinde, iradesini kullanma sorumluluğunu görüyoruz. İnsan yaptıklarından sorumludur. İnsan bir işi I. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 54 yapmadan önce, düşünür, nedenleri araştınr, o işten yarar ve zararını tartar, ölçer. Bunda özgürlük iradesini kullanırda yaptığının sorumluluğunu yüklenir. "Dinde zorlama yoktur; urtık hak ilc hatıl iyice ayrılmı~tır." ~1 ~ ~)1 ~ J.i ~..1.11 e,) oi)"I'J (Bakara 256) buyrulur. Gerçek ile gerçek olmayan ortaya konmuştur. İnsan tartacak, zorlanmadan birini özgür iradesiyle seçecek, kendisi isteyecektir. düşüncesiyle bunları İslfun Dini, Kur'an-ı Kerim'de, insana her seslenişinde, onun aklına hitap eder: dini ve dünyevi yükümlülüklerde insanın aklı sorumlu olur. İslfun Dini'nin, insana bildirdiği aklına ters düşmez. İslfun bilimle sürtüşmez. Din ve bilim, kendi özel mantıkları içinde birbirini destekler. İslfun'a göre, bilim ve din, mutlu olmak isteyen insanın hayatına katılırlar. olur, güç _sağlarlar. Bilimsiz din karanlıktır, dinsiz bilim merhametsizdir, sevgisizdir, hastalıktır. İsiilm'da din ile bilim arasında uzlaşma vardır. Zıtlaşma yoktur. Aydınlık İslfun Dini, evrenseldir, insanı ayırmadan alır, hayata yönehir ve onu özel yaşantısında ve toplumda ruh, madde, yaratılışında ve aklında en yüksek düzeye yücelmesini amaçlar. Rabbı ile olan ilgisini, hayatın her alanında diğer insanlarla olan ilişkisini düzenler. Çünkü insanın tüm hayat yönlerini bir bütünlük ve birlik içinde görür ve onlara genel ilkeler getirir. Bu ilkeler doğrultusunda her hali, hayatta, Allah ve insan için giriştiği her çaba alimin düşüncesi, ilmi araştırması, çalışması ibadettir. Meşru çalışması, ne durumda olursa olsun, Allahı yüceltmedir. Bu nedenle, Peygamberimizin şu hadişlerinde bu anlam belirtiliyor: "Alimlerin kullandığı mürekkep, Allah'ın katında şehidlerin kanından hayırlıdır." . . 1~1 i~~ .ı.Lll ~ ~ . . L.LJI ~ı.~.o_, "Hikmet, mü'minin yitik hakkı vardır. " malıdır, bulduğu yerde onu · almağa kullanınağa Lf.l~IJ-4-i ~~-'~~jllı.!L..;:,~I "İlim öğrenmek, yapmak için yola giren, ondan dönünceye dek, Allah yolundadır." c::'J! ~ .ı.Lll ~ e,) J-4-i rLJI ~ e,) ~}- ~ "İlim öğrenmek her mümin erkek ve kadın için farzdır, zorunluluktur." w..- -' rl-o JS' ıP ~_) rLJI ~ Burada ilim, bilim deyimi mutlaktır, bilgi ve bilimin tüm çeşitlerini kapsar. Bilgi, İslfun'da, insanın, inancının şartı kılınmıştır. Neye inandığını anlamadan ve bilgisizce inanmak doğru değildir. Gerçek inanç, belgeye, bilgiye dayanır. İman, zorla taklid ederek olmaz. Bu anlamda İslfun, kendinden önce egemen olan, aklı dışlayan, kilise, mabed,. din adamlarından geçen körü körüne taklidi, bir inanca karşı bir I. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 55 harekettir. Çünkü müslüman inancıyla hayra, iyiye doğruya yönelecektir. Bunu kendi ruhu ve özüyle yapacaktır. Anlamadığı, özünü ruhunu katmadığı bir iman, yapıcı Plmaz. Akıl. düşünür. anlar kavrar: kişi akıl giicünii kullanır. helge ve hilgileri ölçer: Rtı nedenle. müslümanın iradesi hürdür, düşüncesi özgürdür. aklı, Bilimsel araştırma, düşüncede gelişme İslam Dini'nin desteği, dostudur. İnsan maddesi ve ruh, hayatı ve ötesini bütünü ile alan, her ikisinde de yüce erdemler düzeyine katar. İnsanın bilimsel çalışmalarını, akıl ürünlerinin sonuçlarını değerlendirmekle yetinmez, onu yüceltir. Düşünmeyi bilimsel araştırınayı ibadet sayar, Hz. Peygamberin, müslümanları ilme çağrısının sınırı, bölgesi, zamanı da yoktur. Doğuşundan ölüme kadar her mü'minin ilim isteği, öğrenmesi sürecek, araştırması bütün dünyayı; doğu ve batısını kapsayacaktır. "Beşikten mezara kadar ilim isteyin, Çin'de de olsa ilmi isteyin." İnsan, bunu nasıl yapacak, bilimsel araştırma, akıl ve düşüncesini geliştirmede müslümanın özgün iradesiyle mümkündür. Kur'an-ı Kerim'i okuyan bazı kişiler insan iradesini yok saymışlar; çankü Kur'an-ı Kerim'de belirtilen Allah'ın iradesi her şeye galipdir, öteki bütün iradeleri yok kılar. Kimileri de insan iradesinin sorumluluğu nedeniyle onu var saymışlardır. Kuşku yok ki, insan iradesi özgürlüğü çok tartışılmıştır. İslamın özüne uygun düşmeyen cebri, totalİst görüş İsHlm'a bağlanmıştır. Allah'ın ilmi ve iradesinin sonsuzluğu ve her şeye kapsamlı etkisini yorumlari:ıada, insan iradesinin özgürlüğünü yok sayar, İslam'ın öteki ilkeler ile bağdaşmayan bir görüş belirmiştir. Kur'an-ı Kerim'de Allah'ın irade ve ilmini tanıtan, insanın durumunu yansıtan bazı ayetterin ilk okunuşlarında değişik yorumlar ortaya konmuşsa da, bu iddia edilen ters anlayışlar görünüştedir. İslam'da insanın özgür iradesi temel kuraldır. İnsan kendi isteyerek yaptığı işlerden sorumludur. Yukarıda anlamını verdiğimiz bu görüşü ortaya koyan iyi bir örnektir. Bir millet bazı durumları oluşturroadıkça Allah onları değiştirmez. İnsanın işi, daha öncedir. Aynı ayetin devamında, "Allah bir milletin fenalığını dileyin ce artık onnn önüne geçilmez. Onlar için Allah'tan başka hami de bulunmaz." .JI_, ,;,.o -.;_,:ı ,;,.o~ Lo_, ..J :ı~ )U ',;._.i~ .ıJJI :ıl) 1~1_, önceden buyrulanı tanımlamaktır. Mesela bir millet durumunu muhakkak kötülüğe ereceklerdir. Hiç kimse bu sonucu engelleyemez. Evreni yaratan Allah, yasalarını da ortaya koymuştur. Bu kanunlar, belli sonuçlar doğurur. İnsanın kendi iradesiyle ortaya koyduğu değişiklik, bu genel yasa uyarınca ard arda insan hayatında diğer değişiklikleri oluşturur. (Rad 1 1) anlamı, kötülüğe doğru değiştirse, İnsanın kendi özel yetenek ve yetkileri daire içinde işlerine egem~ndir. İnsan kendisine bağışlanan güçlerini kullanılmasından sorumludur. Bunları en yüksek dereceye yüceitmekle yükümlüdür. Düşürücü istekleri, yönelişleri ve işleri ile aşağıların aşağısına düşer. İnsanın bu yücelişi veya düşüşü, yaratılışındaki kahtım veya iyi ve kötü, iyi doğası sonucu erişmez. Kendi ister, özgür iradesi ile iyi veya kötüyü seçer, iyi ve kötü işi işler, sonucuna erer. İslam Dini, ilk günahın mirasını ve buna benzer hatalarını soydan soya geçişini reddetmektedir. İslam'a göre, çocuk anasından iyi ve kötü olma niteliği içinde masum, günahsız, tertemiz doğar. Çocuğun anne ve babası çevresi, eğitimin ve toplumdan 1. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 56 kazandığı onu iyi veya kötü insan yapmaktır. İnsan davranışları ya onu hayatta başarılı kılar ya da geri bırakır. Kişiyi Ku~kusu1.. Cennetlik veya Cehennemlik kılacak da bunlardır. insan yaptığı i~ !erin sonu<; larından sorumludur. "İnsan ancak çalıştığına erişir. Onun çalışması şüphesiz görülecektir. Sonra ona karşılığı eksiksiz olarak verilecektir." En-necm 139-41 ı..>J.. ı.J_,.., ~ ı:,IJ ~ Lo ~1 ı:,W')U ~ ı:,IJ "Herkes kazancına bağlıdır." . ~ ~.v--ı.JW .....i; 1<' _:; ı::-.-5 • (Müddessir 38) ayetleri; bu anlamı belirtmektedir. Allah'ın kaderi, Allah'ın bilmesi, ilmidir. Allah'ın ilmi her şeyi kuşatmış, her yeri O'nun ilmi zamana ve mekana bağlı değildir. O daima hazırdır, vardır. Bütün tabiat olaylarını, evrende mevcut doğal kanunları ve meydana gelecek olayları ezelden biliyor. kapsamıştır. Yüce Allah, ezeli ilmiyle bütün tabiat olaylarını bildiği gibi her ferdin kendi nereye yöneldiğini de bilmektedir. Allah kişinin kendi hayatında hidayet ve delalet yoluna gireceğini ve son verecek yerini ezeli ilmiyle bilir. yaşarnında Allah, insanın gelecekte yapacağı fiilierini biliyor fakat fiilieri yapıp yapmamakta serbesttir. insanı icbar etmiyor. Kişi Ay ve güneşin tutulması konusunda astronomi bilgini ve uzmanları tesbitlerinde çok az yanılma payı alır. Ay ve güneşin tutulması, kuşkusuz gezegenlerin kendi çevresinde ve birbirinin çevresinde dönmesi sonucu meydana gelmektedir. Bu, astronomların bilgisinden ötürü ay ve güneş tutulması olmuyor. Açıkça bilim, ilmidir ancak bilginierin bilgisi, ay ve güneşin hareketini sınırlamamıştır. Allah'ın ilmini de bu olaya benzetebiliriz. İnsanın ilmi ile Allah'ın ilmi arasında bir nitelik farkı vardır. Allah'ın ilminde yaratma gücü, insanınki idrak, kavrama, anlama gücü bulunur. İnsanın ilmi eksiktir, hata ve yanılma payı olabilir. Allah'ın ilmi ezeli ve ebedidir, eksiklik, hata ve yanılma yoktur. O'nun ilmi herşeyi, her yönü ve yeri kuşatmıştır. İNSAN, duyu organlarıyla donatılmıştır. Bunları ANLAMA, KAVRAMA duyumu, isteme, görme, bilgilenmesi, aklıyla düşünmesi sağlanmış, iyi ile kötü yol açıklanmıştır. Allah Teala: "Biz onun için iki göz, dil, iki dudak var etmedik mi? Biz ona doğru ve eğri yolu göstermedik mi?" Beled 18-10 · buyuruyor. Allah, insanı özgür iradesi_ve aklı ile seçmede yetkili kılmıştır. Böylece insan kendi belirlemiş olacaktır. Allah'ın yardımı ve gözetimi her an sürmektedir. Samirniyetle çalışan ve Allah'ın yardımını isteyen her insana Allah yardım eder. geleceğini i. I. DİN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ Sayın 57 dinleyenler! Özgür irade ve seçme yetkisi. İslam'da temel kuraldır. Bunda mantığa ters düşen durum yoklur. İnsanın k~ndini, bilgisini, aklını v~ düşünc~sini ilcrl~lip geliştirmesinde bir engel yoktur. İnsan için yararlı ve gerçek olan, onun hayatını kolaylaştırıp, daha iyi _insan olma gücünü artıran her ilim, İslaml'dir. Özünde temelde yoksa da, bu yönü ile her çeşidi İslfunl bilim arasına alınmıştır. bir İslam'ın başlangıç döneminde, ilk müslümanlar bu sorumluluğu derinden duydular. Kendilerine verilen nitelikleri geliştirdiler. Karşılıştıkları her yeni ve hikmeti edinmekten çekinmediler. Hz. Peygamber aralarında iken onlara aynı tavsiyede bulunmuş, sürekli gelişmelerinin, kendilerini yenilemelerinin yolunu açmıştır. Muaz b. Cebel' i, Yemen'e dini anlatmak irşad için görevlendirdiği zaman, ona karşılaşacağı yeni sorun ve konular hakkında izleyeceği yolu sormuş, "Kur'an ve Hadis'ten sonra re)' ve aklına danışacağı" cevabını uygun görmüştür. Bu yöntemle müslümanlar bilgi ve düşüncelerini geliştirmişler; Kur'an'la bildirilen, Hz. Peygamberin sözleriyle açıklananlar doğrultusunda akıl ve düşüncelerinin, ictihatlarımn yeni ürünleri İslam'ı güçlendirmişlerdir. Aldıkları kendilerinden önce gelen kültür ve uygarlıkları İslam'ın ruhu içinde yenilemişler ve Hicri beşinci asırdaaltın çağına kavuşmuşlardır. Bu düzeye gelmelerini, İslam'ın onlara telkin ettiği bilimsel araştırma özgür düşünme sağlamıştır. Hikmet ve bilim, her çeşidi, her yönde, doğu ve batıda, hayatlarını geliştirmenin aracı olmuştur. Çin'in hikmeti, Hin'din riyazesi, İran'ın çeşitli bilgileri, Mezopotamya, Harran, İskenderiye, Mısır~ Yunan, şimdi Afrika, Roma, bilgi, hikmet, felsefe ve kültürü hep İslam düşünür ve araştırmacılarının malzemesi olmuştur. Asırlar boyu süren araştırma, tercüme, düşünme ürünleri orijinal sayısız eserlerin, serbest tartışmaların bilimsel faaliyetin alanı olmuş; tüm hikmet, bilim ve uygarlıklara açık bir İslam kültür ve uygarlığı olmuştur. İslam'ın bu yükseliş döneminde genel çizgi, bilimin her çeşidini, aklın ve düşüncenin ürünlerinin ve çeşitli ictihadların ortaya konması olmuştur. İster metinlere çok sıkı bağlı kalan nasscılar olsun, ister eshab-ı rey olsun hepsi bu yolu izliyordu. Başlangıçta Keli'imın meseleleri ve tartışmalar, bazı kesimlerce tepkiyle karşılanırken, özgür düşünceleri, kullanan Yunan felsefesinin etkisinde kalan Mutezile'ye ait olduğu söylenen kelfun ilmi, mantık ve diğerleri de benimsendi. O dönemde bu çok çeşitli düşünce ürünü, bilimsel eserlerin, görüşlerin ortaya konuşu, İslam'daki hür düşünce ve iradenin bir kanıtı değil de nedir? Özgür düşünce ve irade, İslam'ın temel öz ruhunu yansıtır. Emeviler zamanında, Şam'da bir topluluk tarafından ortaya konulan cebri, totalist goruş, kendilerine mutlak teslimiyeti yolunu açan hükümdarlarca desteklenmiştir. Uzun tartışmalar ve çalışmalar sonucu, bilindiği üzere oluşan "Mutezile" ve "Eş'ari" ekolu ayrı görüşleri temsil etseler de, insan özgürlüğü ve iradesi konusunda aynı şeyi söylediler, insanın özgürce seçme iriidesini kabul ettiler. Nass'ın dışında oluşan yeni sorun ve konuları akılları ve düşünceleri çözmeye çaba gösterdikleri gibi, nass'lara da ald! yorumlar getirdiler. Akli belgeler ve bilgiler ürettiler. Kuşkusuz Mutezile daha geniş biçimde aklı ve düşünceyi temel aldılar; yalnız hayati konular da uhrevi sorunları da aklın kurallarına bağlamaya çalıştılar. Nevbahti, Mesud!, İbn Hazm, Biriini gibi İslam düşünürleri, bilimsel araştırınayı öne alan, çalışma ürünleri ortaya koydular. I. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 58 Din bilginleri, fakihler, kanun kişileri de aynı yöntemi izleyerek genel akli kurallar vazettiler. Bunlar bize açıkça, İslam fakibierinin din kuramcılann dar ufuk ve düşünceli, iizdlikk hayat konularında katı dcği~mcz olmadıklarını gö~tcrınckıcdir. "zaman değişmesiyle, ona ilişkinhükümlerinde değişmesi l)l..o_;JI ~i~~~~ ; "Meşakkat kolaylaştırmayı gerektirir." ~ LA....!....ll ; 'bJ_,_,....aJI j,J;..:...o ~ zamrete tahammül" iWI J_,..a.JI düzeyindedir." (sakıncaları) mubah kılar" J .. ! -ll "İhtiyaç zamret J;..:.ı ~U.I ; "Genel zamret gidermek için özel ı.r'U.I .)_;.11 ~ ; "Zaruretler, mahzurat ~G.,b.ll ~ ~IJ_,.r=::JI ; Delil bulunmadığ zaman, halin eJJ zahiriyle yetinilir" J.:j.ı.JI il.ı...;l ~ JU.I._;:.~ ~ gibi kuralların temeli İslfun ... Fakihlerin, hayatın gelişmesiyle, yeni ·durum ve koşullara göre davrandıklarını görüyoruz. Büyük fakihler, müçtehidler, İmaını Şafii, gibi toplumdaki yeni gelişen hal ve şartlara göre yeni hükümler çıkarmasım hilmişlerdir, eski mezhebin yanısıra, bir de yeni mezhebi oluşturıiıuştur. Zamanla oluşan yeni olaylar karşısında hükmü insan aklı ve kavrayışına bırakmaktadır. Bu nedenle, yeni bir sorun karşısında İslam alimi kendine sorar: Böyle bir olay Hz.Peygambere sorulsa ne yapardı. Kuşkusuz, adil olduğu ve İslam'ın getirdiği eşitlik ve adalet ilkelerine ters düşmediği takdirde kabul ederdi. Fakihler bu yöntemle rey ve ictihadda bulundular. Mesela, Ebu Hanife kıyas yaptı, istihsana başvurdu. İmam Malik de el-Mesalihi Mürseleye uydu. Ancak bu fakibierin ve düşünürlerin ·yorumları, getirdikleri hükümler, bilgiler kendi ·düşüncelerini yansıtan, yani kendi ictihadlan ve reyleri idi. Kimi bazı yörelerde, başkası da başka yerlerde uygulamyordu. Mesela Ebu Cafer el-Mansur, İmaını Malik'den el-Muvattayı bütün Müslümanlara uymaya zorunlu kılmak, ilzam, eden bir eser olmasını istemişti. İmaını Malik, eserinin bütün müslümanları ilzfun, uymaya zorunlu kılan bir eser olmasını kabul etmedi ve müslümanların bütününü ilzfun eden ancak Kur'an ve sünnet olduğunu belirtti. Bir bilginin düşüncesi ötekilerini kabule zorlamadığı gibi aralarındaki düşünce çeşitleri, aynlıklan ve ilmi araştırma ürünleri itibar görüyordu. Bu toplumdaki düşüncedeki olgunluğun ve gelişimin göstergesidir. İnsan aklını aydınlatan, İslfun düşüncesini geliştiren düşünce hareketi beşyüz yılda irnrenilecek bir düzeye geldi. Müteakip beşyüz yılda, siyasal bölünmeler ve şiddetli çekişmeler sürdü. Grublaşmalar oluştu. Bundan sonra, bu bütünlüğün aynlması, siyasi, ekonomik, kültürel zaaf ve gerileme dönemi geldi. Daha önceki bilirnde düşüncede gelişim, çeşitlilik, tanınmaz oldu. Bu döneme ait bazı kitaplan okuduğumuzda bazı akll ilimleri yasaklayan hükümler ve Kur'an-ı Kerim'in sunduğu insanı yücelten değerler yerine cehalet ve taassubu körükleyen Kur'an'la ve İslfun'la ilişkisi olmayan hurafe ve batı! inançlar, akıl dışı geleneklerin egemen olduğunu görüyoruz. Bu duraklama ve gerileme, kuşkusuz, İslam düşüncesini ve bilime bakış açısını daraltmıştır. Cüz'i fer'i özellikler, İslam'ın kü111 kurallann önüne geçmiştir. Sayın Dinleyenler! Niyetim size, burda, İslam düşünce tarihi yapmak değil. Ancak, biraz İslam bilimi geliştirip, hayatlarını yükseltme ve o bütün dünyanın gurur duyduğu İslam uygarlığının 1. I. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ tarihi 59 bir nebze düşündürerek, çağımızdaki İslam'i sorumluluğumuz için, ne etmek ve yeni bir plan ve program yapmaktır. yapacağımızıtesbit İ~lüm. insanlığa. hayatta hidfıyel. mutluluk. ylikscli~ n: yücel i~ i~·in sunduğu. bilgi. bilim, düşünce ilerletip geliştirilmiştir. Çağımız, bu konuda gözle izlenmesi imkansız bir hızla gelişmiş, hayatta her konuda sorunlar arıcak bilim ve teknikle çözülür duruma gelmiştir. Bunu belirtmek üzere zamanımıza "Bilgi Çağı" diyoruz. 14 asır ötesinden, ufkunun ilk doğuşunda, okuma, öğrenme, akıl, düşünme ve bilimin yollarını açan İsliin1 güneşinin ışıklarının, bu çağda geliştirmernek O'nun insan düşünce ve bilgisinin verdiği hızı hareket ettirmemek yalnız İslam'a değil, bütün insanlığa haksızlık olmaz mı? Böyle bir dine mensub müslümanların hayatlarında gönüllerinde iman gücüne bilim ışığını tutmamak, özgür düşüncelerini ve iradelerini bu konuda çalıştırmamak büyük bir zulüm, kötülük olmaz mı? insanlığın Sebepler ne olursa olsun, müslümanı Kur'an'dan ve İslam'dan ayıran hurafe. cehalet, taassub hem kendi hayatlarını geriletmiş, hem de Kur'an-ı Kerim'in ilahi rahmetinden alem uzak kalmıştır. Kur'an ve onun tamttığı ve uzun çağlar boyu müslümanlara telkin ettiği ruhla, altın çağını içirak eden, akıl düşünce ve bilmin uygarlığını geliştiren İslam'a, yeniden aynı zindeliği sağlamak, bilgi çağında İslam'ı geliştirici İrfanını konuşturmak, Kur'an'ı, asrın idrakine söyletillekle olacaktır. Bunun için seferber olmalıyız. Bilimsel araştırınayı yaygınlaştırarak cehaleti yenmek, özgür ve özgün İslam'i düşünceyi çeşitlendirecek onu sağlayacak İslam'i düşünceyi çeşitlendirerek, onu sağlayacak hoşgörii, birbirimize tahammülü, birbirimize sevgi, göriişlerimize saygıyı güçlendirerek, İslam' ı düşüncelerde ve gönüllerde açtırmak dönemine gelmiş durumdayız. İslam bilginlerinin araştırmalarına, Kur'an'dan ve Hz. Peygamberin hadislerinden yeni çıkaracağımız nurla, aydınlıkla cehalet karanlığını, bağnazlık körlüğünü kaldıracak; insanı bir çıkınaza süriikleyen maddi, acımasız bilimi ve tekniği, bu yolla insamn yükselişine, yücelişine eş kılabiliriz. Kur'an'la, İslam'la ancak, bilim ve teknik de insanın yararına çalışacaktır. İslam alemi ve Türk müslümanlan biz, bu konudaki açığımiZI muhakkak kapamalıyız. Dini aydınlanmız irşadımızda açıklamalarımız bu doğrultuda olmalıdır. Cehalet, taassub, hurafe, akıldışı, bilgi ve belgeye dayanmayan, Kur'an'dan ve Hz. Peygamberin hadislerinden kaynaklanmayan gelenek ve davranışlar bizim değildir. Sayın Dinleyenler! Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı'nca toplanan Din Şôrası, beklenen bu atılımın, ilk açılışı olacaktır. Bundan başanlı olacağımıza kuşku duymuyorum. Çünkü Devletimiz, dini siyasetten ayıran ilkesi ve düşünce çeşitliliğine saygı gösteren yasaları ile teminat altına alınan demokratik yapısı, hangi tür olursa olsun, göriiş ve düşüncelerimizi, siyasal ve endişe olmadan veya devletin izlediği dini bir göriişü dikkate almadan ele alacak, özgürce tartışmamıza olanak sağlayacaktır. Yukanda açıklamağa çahştığım gibi Kur'anı ve İslam'ı, asrın idrakine sunmak için, en önemli konu, kanımca bilimsel araştırma ve özgür düşüncemizi geliştirmek, kara bulut gibi her alanımıza bizi engelleyen cehalet, taassup ve onlardan kaynaklanan sorunları çözmektir. Din Şurası, I. DİN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ 60 bizim için ülkemiz dönemi açılacaktır. Müslümaniarına din hayatımıza rönesans ve yeni bir aydınlanma Diyanct İ~lcri Ba~kanı iken, bu Şürayı toplamaya büyük çaba gösterdim. Tüzüğünü açıkladık, ne yazıkki gerçekleştiremedim. Bu vesile ile çok değerli toplantıyı sağlayan Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Nuri YILMAZ'a ve Din İşleri Yüksek Kurulu üyelerine ve Şurayı bilimsel görüş ve önerileriyle onurlandıran bilim adamlarına teşekkür eder, bizim ve tüm Müslümanlann, İslam'ın aydınlık yolunda, bilimsel çalişmalarında, yeni düşünce ürünlerini ortaya koymadayüce Allah başanlı kılsın. Bizleri rızasına, sevgisine alsın. Hepinizi sevgilerirole selamlanm, saygılarımı :i sunarım.