savunma aaaaaaaa1 - CU Library

advertisement
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI
İSLAM HUKUKU KAYNAKLARINDA EVLİLİKTE DENKLİK MESELESİ VE
GÜNÜMÜZ TÜRK TOPLUMUNDAKİ YANSIMASI
Latife ÇAKIR
Danışman Prof. Dr. Nasi ASLAN
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA-2006
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne,
Bu çalışma, jürimiz tarafından Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalında
YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.
Başkan: Prof. Dr. Nasi ASLAN
Danişman
Üye: Prof. Dr. Ali Osman ATEŞ
Üye: Yrd. Doç. Dr. Asım YAPICI
ONAY
Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.
...../..../....
Prof. Dr. Nihat KÜÇÜKSAVAŞ
Enstitü Müdürü
Not:Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge,
şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.
i
ÖZET
İSLAM HUKUKU KAYNAKLARINDA EVLİLİKTE DENKLİK MESELESİ VE
GÜNÜMÜZ TÜRK TOPLUMUNDAKİ YANSIMASI
Latife ÇAKIR
Yüksek Lisans Tezi, Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı
Danışman : Prof. Dr. Nasi ASLAN
Kasım 2006, 102 sayfa
Bu araştırmada İslam Hukuku’nda yer bulan denklik, özel terimiyle “kefâet” ve
günümüz Türk toplumundaki yansımaları, yani bu toplumda eş seçiminde denkliğe
verilen önem araştırılmaya
çalışılmıştır. Çalışmada, İslam Hukuku’nda denklik
kavramının ne anlam ifade ettiği, İslam hukukçularının ve mezheplerin denkliğe
yaklaşımının yanı sıra günümüz toplumunda evlilik, eş seçimi ve aile konularına da
kuramsal olarak yer verilmiş olmakla birlikte, yapılan anket çalışmasıyla günümüz
bayanlarının denkliğe yaklaşımlarının ne yönde olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır.
Erkeğin, soy, İslam’a giriş, dindarlık, meslek, hürriyet, mal ve fizikî-ruhî
kusurlardan uzak olması gibi hususlarda evleneceği kadınla eşit veya ondan daha üstün
olması gerektiğini ifade eden “kefâet”, İslam hukukçularının çoğunluğunca kabul edilen
ve
kadının
menfaatini
koruma
amacıyla
oluşturulan
bir
unsur
olarak
değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda denkliğin olmaması halinde kadına veya velîlerine
nikahı feshetme hakkının da verilmiş olduğu görülmektedir.
Günümüz kadınının (küçük bir örneklem de olsa) denklik unsurlarına önem
verme düzeyleri ve değişen şartlarla birlikte denklik ile ilgili yeni şartlar öngörüp
öngermedikleri, denk olmamaktan ötürü eşleriyle problem yaşayıp yaşamadıkları ve
günümüzde denkliğin aranılıp aranılmaması ile ilgili düşünceleri de araştırmada tespit
edilmeye çalışılan diğer bir husustur.
Anahtar Kelimeler: İslam Hukuku, Kefâet, Denklik, Evlilik, Türk Toplumu, Kadın.
ii
ABSTRACT
THE MATTER OF PARİTY(EQUALİTY) IN MARRIAGE IN THE SOURCES
OF ISLAMIC LAW AND ITS REFLECTION ON CURRENT TURKISH
SOCIETY
Latife ÇAKIR
Master Thesis, Basic Islamıc Sciences
Supervisor: Prof. Dr. Nasi ASLAN
November 2006, 102 pages
In this research we have tried to explore the equality (parity) in marriage or
“kefaet” as a religious term which takes place in Islamıc Law and its reflection in the
current Turkish society i.e. the import ance given to choice of spouse in this society.
In the study what equality (parity) as a term means in Islamıc Law,choice of
spouse, marriage and family with the approaches of Islamic lawyers and Islamic Sects
to equality has been mentioned theoretically. Besides the approaches of women at
present day to to equality in marriage have been determined with this survey.
Kefaet which is defined as man’s being equal or in beter condition than the
woman, who he is going to marry, on various subjects such as race, entrance to Islam,
piety, profession, Independence, physical and spiritual deficiency, has been evaluated as
a fact which is formed to preserve the benefits of the women is accepted by most of the
Islamic lawyers. According to this, if there is no equality, woman has given a right to
repeal the nuptial.
The level of the importance given to the elements of equality by the women and
with the changing conditions whether they offer new conditions or not, whether they
have problems with their husbands(spouses) or not because of unequality and their ideas
about equality being seeked for or not are the questions we have been trying to find
answers for.
Key Words: Islamic Law, “Kefaet”(equality in marriage), Equality/Parity,
Marriage, Turkish Society, Woman.
iii
ÖNSÖZ
Bu çalışma İslam Hukuku kaynaklarında evlilikte eşler arası denkliği ve
günümüz Türk toplumunda denkliğin nasıl algılanıp değerlendirildiğini araştırmayı
amaçlamaktadır.
Bilindiği üzere İslam dini aile kurumunun oluşumu, sağlıklı işleyişi ve
korunmasına büyük önem vermiştir. Bu dinin temel referansları olan Kur’ân-ı Kerim ve
Hz. Peygamber’in hadislerinden elde edilen çıkarımlar bu hususu teyit edici niteliktedir.
İslam dininin aileye verdiği bu önem, hukukçularca da aynı titizlikle dikkate alınmış,
evliliğin başlangıcından sona ermesine değin sağlıklı işleyişi ve devamlılığının
sağlanması amacıyla çeşitli kriterler oluşturulmuştur. Denklik şartı da bu amaca hizmet
eden bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Değişen tanım ve içeriğine karşın günümüzde hâlâ en önemli sosyal
kurumlardan biri olma özelliğini koruyan aile, kültürel kimliğin, insanî değerlerin ve
tarihî sürekliliğin koruyucu ve aktarıcısı olması bakımından birçok araştırmaya konu
olmuştur ve taşıdığı bu önemden ötürü bundan sonra da olması beklenmektedir. Bu
araşırma da bu kapsamda değerlendirilebilir. Çünkü bu çalışma, aile çalışmaları
içerisinde belki de bir detay sayılabilecek evlilikte eşler arası denkliği hem İslam
Hukuku kaynaklarına göre hem de Müslüman Türk toplumu açısından incelemek
istemektedir. Bir kısmı teorik bir kısmı ise uygulamaya dönük olan bu çalışmanın bu
sahadaki başka çalışmalar için bir adım olacağı ümidindeyiz.
Araştırmamda, teşvik ve cesaretlendirmelerinden ötürü danışman hocam Prof.
Dr. Nasi ASLAN’a, uygulama çalışmaları noktasında yardımları ile yalnız bırakmayan
değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Asım YAPICI’ya, benimle birlikte çalışmamda emeği
geçen tüm dostlarıma teşekkürlerimi sunmak benim için onurlu bir görevdir.
iv
İÇİNDEKİLER
ÖZET.............................................................................................................................i
ABSTRACT .................................................................................................................ii
ÖNSÖZ........................................................................................................................iii
KISALTMALAR .........................................................................................................vi
TABLOLAR LİSTESİ ................................................................................................vii
GİRİŞ ...........................................................................................................................1
I. BÖLÜM
3
TEORİK ÇERÇEVE
3
1.1. İslam Hukukunda Denklik ......................................................................................3
1.1.1. Kefâetin Tanımı ...........................................................................................3
1.1.2. Kefâetin Dayanağı........................................................................................5
1.1.3. Kefâetin Hükmü...........................................................................................6
1.2. Kefâetin Kapsamı ve Mezheplerin Bu Konudaki Görüşleri...................................10
1.2.1. Hanefî Mezhebine Göre Kefâet ..................................................................11
1.2.1.1. Nesepte Denklik.............................................................................11
1.2.1.2. İslam’a Girişte Denklik ..................................................................14
1.2.1.2. Dindarlık ve İyi Ahlaka Sahip Olmada Denklik..............................14
1.2.1.3. Meslekte Denklik ...........................................................................15
1.2.1.4. Hürriyette Denklik .........................................................................16
1.2.1.5. Malda Denklik ..............................................................................17
1.2.2. Şafiî Mezhebine Göre Kefâet .....................................................................18
1.2.2.1. Nesep .............................................................................................19
1.2.2.2. Fizikî-Ruhî Sağlamlık ....................................................................19
1.2.2.3. Hürriyet..........................................................................................20
1.2.2.4. Dindarlık ve İyi Ahlak....................................................................21
1.2.2.5. Meslek ...........................................................................................21
1.2.2.6. Mal ................................................................................................21
1.2.3. Mâliki Mezhebine Göre Kefâet ..................................................................22
1.2.3.1. Dindarlık ve İyi Ahlak....................................................................22
1.2.3.2. Eşin Bir Takım Ayıplardan Fizikî ve Ruhî Durumunu İlgilendiren
Hastalık ve Kusurlardan Uzak Olması.............................................22
1.2.4. Hanbelî Mezhebine Göre Kefâet ................................................................22
1.2.4.1. Nesep .............................................................................................23
v
1.2.4.2. Dindarlık ve İyi Ahlak....................................................................23
1.2.4.3. Meslek-Sanat .................................................................................23
1.2.4.4.Hürriyet...........................................................................................24
1.2.4.5. Servet-Mal .....................................................................................24
1.2.5. Evlilikte Eşlerin Mezhep Farklılığı.............................................................24
1.3. Denklikle İlgili Diğer Tartışmalar.........................................................................26
1.3.1. Denkliğin Şart Koşulduğu Taraf.................................................................26
1.3.2. Denkliği İstemeye Hak Sahibi Olanlar........................................................26
1.3.3. Denkliğin Şart Koşulduğu Vakit.................................................................27
1.3.4. Denklik Konusunda Velinin Hukukî Durumu.............................................27
1.4. Eşler Arasında Denklik Bulunmamasının Hukukî Sonuçları .................................30
1.5. Denkliğin Hükmü İle İlgili Görüşler .....................................................................32
1.6. Modern İslam Aile Hukukunda Kefâet .................................................................36
1.7. Günümüz Türk Toplumunda Evlilik ve Aile .........................................................36
1.7.1. Evlilik ........................................................................................................36
1.7.2. Aile ............................................................................................................37
1.7.2.1. Aile Çeşitleri ..................................................................................39
1.7.2.2. Ailede Meydana Gelen Değişimler .................................................43
1.7.3. Günümüz Türk Toplumunda Evlilik Şekli ve Eş Seçme Kriterleri ..............48
1.7.3.1. Eş Seçimi İle İlgili Araştırmalar .....................................................51
II. BÖLÜM
ANKET ÇALIŞMASI ve DEĞERLENDİRİLMESİ
59
59
2.1. Araştırma ve Yöntem ...........................................................................................59
2.1.2. Veri Toplama Araçları ve Analizde Kullanılan Teknikler ...........................59
2.1.3. Evren ve Örneklem ....................................................................................60
2.2.Bulgular Ve Yorumlar ...........................................................................................61
2.2.1.Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar .........................................................62
2.2. 2. Medenî Duruma Göre Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar.....................65
2.2.3. Evlenme Şekline Göre Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar....................75
2.2.4. Aile İçi Huzursuzlukların Oluşmasında Eşlerin Denk Olup Olmaması........86
2.2.5. Evlilikte Denklik Aranılması İle İlgili Düşünceler ......................................88
SONUÇ ......................................................................................................................91
KAYNAKÇA .............................................................................................................95
ÖZGEÇMİŞ.............................................................................................................. 102
vi
KISALTMALAR
Çev.
: Çeviren
Terc.
: Tercüme eden
H.Ü.
: Hacettepe Üniversitesi
C.Ü.
: Cumhuriyet Üniversitesi
S.Ü.
: Selçuk Üniversitesi
Fak.
: Fakültesi
BAAK
: Başbakanlık Aile Araştırmaları Kurumu
Yay.
: Yayınları, yayınevi
a.g.e.
: Adı geçen eser
a.g.m.
: Adı geçen makale
DİE
: Devlet İstatistik Enstitüsü
A.Ş.
: Anonim Şirketi
ty.
: Tarih yok
by.
: Baskı yeri yok
vs.
: Vesaire
md.
: Madde
bkz
: Bakınız
h.
: Hicrî
c.
: Cilt
vii
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 1: Örneklemin Medenî Durumu
60
Tablo 2: Örneklemin Evlenme Biçimi
61
Tablo 3: Örneklemin Eş Seçerken Dikkat Ettiği Hususlar
62
Tablo 4: Maddî Durum ile Medenî Durum İlişkisi
66
Tablo 5: Yakışıklı Olma ile Medenî Durum İlişkisi
66
Tablo 6: İtibarlı Bir Mesleğe Sahip Olması ile Medenî Durum İlişkisi
67
Tablo 7: Dindarlık ile Medenî Durum İlişkisi
67
Tablo 8: Ortak Dünya Görüşüne Sahip Olmak ile Medenî Durum İlişkisi
68
Tablo 9: Eşin Ahlakî Özellikleri ile Medenî Durum İlişkisi
68
Tablo 10: Eşin Kişiliği ile Medenî Durum İlişkisi
69
Tablo 11: Eşin Entelektüel Olması ile Medenî Durum İlişkisi
69
Tablo 12: Eşin Cinsel Çekiciliği ile Medenî Durum İlişkisi
69
Tablo 13: Sıra Dışı Bir İnsan Olmak ile Medenî Durum İlişkisi
70
Tablo 14: Âşık Olmak/Olunmak ile Medenî Durum İlişkisi
70
Tablo 15: İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç ile Medenî Durum İlişkisi
71
Tablo 16: İyi Bir Baba Olacağına Olan İnanç ile Medenî Durum İlişkisi
71
Tablo 17: Soy ve Aile Yapısı ile Medenî Durum İlişkisi
72
Tablo18: Aynı Dinden Olmak ile Medenî Durum İlişkisi
72
Tablo 19: Aynı Mezhepten Olmak ile Medenî Durum İlişkisi
72
Tablo 20: Aynı Irktan Olmak ile Medenî Durum İlişkisi
73
Tablo 21: Şakacı Olmak ile Medenî Durum İlişkisi
73
Tablo 22: Ciddî ve Ağır Başlı Olmak ile Medenî Durum İlişkisi
73
Tablo 23: Ailenin Uygun Bulması ile Medenî Durum İlişkisi
74
Tablo 24: Aynı Memleketten Olmak ile Medenî Durum İlişkisi
74
Tablo 25: Eş ile Yaşam Tarzlarının Uyuşması ile Medenî Durum İlişkisi
75
Tablo 26: Maddî Durum ile Evlenme Şekli İlişkisi
75
Tablo 27: Yakışıklı Olma ile Evlenme Şekli İlişkisi
76
Tablo 28: İtibarlı Mesleğe Sahip Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi
76
Tablo 29: Eşin Dindar Olması ile Evlenme Şekli İlişkisi
77
Tablo 30: Ortak Bir Dünya Görüşüne Sahip Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi
77
Tablo 31: Eşin Ahlakî Özellikleri ile Evlenme Şekli İlişkisi
78
viii
Tablo 32: Eşin Kişiliği ile Evlenme Şekli İlişkisi
78
Tablo 33: Eşin Entelektüel Olması ile Evlenme Şekli İlişkisi
79
Tablo 34: Eşin Cinsel Çekiciliği ile Evlenme Şekli İlişkisi
79
Tablo 35: Sıra Dışı Bir İnsan Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi
80
Tablo 36: Âşık Olmak/Olunmak ile Evlenme Şekli İlişkisi
80
Tablo 37: İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç ile Evlenme Şekli İlişkisi
81
Tablo 38: İyi Bir Baba Olacağına Olan İnanç ile Evlenme Şekli İlişkisi
81
Tablo 39: Soy ve Aile Yapısı ile Evlenme Şekli İlişkisi
82
Tablo 40: Aynı Dinden Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi
82
Tablo 41: Aynı Mezhepten Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi
83
Tablo 42: Aynı Irktan Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi
83
Tablo 43: Şakacı Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi
84
Tablo 44: Ciddî ve Ağır Başlı Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi
84
Tablo 45: Ailenin Uygun Bulması ile Evlenme Şekli İlişkisi
85
Tablo 46: Aynı Memleketten Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi
85
Tablo 47: Denk Olup-Olmama Noktasında Aile içi Huzursuzluklar
86
Tablo 48: Eşinizle denk ve uyumlu olduğunuzu düşünüyor musunuz?
88
Tablo 49: Günümüz evliliklerinde denklik aranmakta mıdır?
88
Tablo 50: Sizce evlilikte belli konularda denklik aramak gerekli midir?
89
1
GİRİŞ
Bu araştırma İslam Hukuku’nda yer bulan denkliği, özel terimiyle “kefâet”i ve
günümüz Türk toplumundaki yansımalarını, yani eş seçiminde denkliğe verilen önemi
konu edinmektedir.
Kadın ve erkeğin hukukî bir zeminde hayatlarını birleştirmeleri olarak
tanımlanabilecek olan evlilik, toplumların yapısı, kültürü, dini, örf ve âdetleri gibi
özelliklerine göre farklılık göstermesine rağmen, tarih boyunca süregelen uygulamalardan
biri olma özelliğini korumuştur. Aile bağını oluşturması açısından evliliğin yerini
doldurabilecek başka bir uygulama yoktur. Eş seçme davranışının kültür ve medeniyet
tarihi boyunca şekillenerek kurumsallaşması ile oluşmuş, sosyal bir organizasyon olan aile
ise bir toplumun bütün özelliklerini potansiyel olarak bünyesinde barındırabilen tek
kurumdur.
İslam dini evlilik ve aile kurumuna özel bir önem vermiş, evlilikte kadın ve
erkeğin hakları ve sorumlulukları noktasında çeşitli müeyyideler oluşturmuştur. İslamî
değerler içerisinde İslam aile hukukunun, aile kurumunun kuruluşundan sona ermesi ve
hatta sonrası için de çeşitli detayları içermesi bu dinin gerek evlilik gerekse aile birliğine
verdiği öneme bir gösterge olarak kabul edilebilir. Kefâeti de bu detaylardan biri olarak ele
almak mümkündür.
Kur’an-ı Kerim’de evlilik birliğinin sağlam temeller üzerine kuruluşunu ve sağlıklı
işleyişini hedef alan bir dizi tedbir ve öğüt1 yer almasına rağmen kefâet konusu ile ilgili
olarak herhangi bir bulguya rastlanmamaktadır. Hadislerde ise konu hukukî bir şart ve
gereklilik olmaktan ziyade eşler arası uyumu ve ailenin devamlılığını sağlayıcı bir tavsiye
ya da sosyal realitenin bir ifadesi olarak yer bulmaktadır.
Klasik dönem İslam hukukçularınca sistematize edilen kefâet esası o dönemin
sosyal, siyasal ve aristokratik yapısından izler taşır. İslam hukukçularının kefâetle
amaçladıkları korunmaya muhtaç olan kadını ve velisini denk olmamaktan gelebilecek
olan her türlü zarardan korumaktır.
Hareket noktasını İslam Hukuku kaynaklarının oluşturduğu bu araştırmada aynı
zamanda günümüz Türk toplumunda evlilik ve aile konusuna da kuramsal olarak temas
edilmektedir.
1
Bakara 2/ 228. “ Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları
vardır.”; Nisa 4 / 18 “ Kadınlara normal ve iyi davranın. Onlarda hoşunuza gitmeyen bir şey olursa belki
bir şey hoşunuza gitmediği halde Allah onu çok hayırlı kılmıştır.”
2
Bilim ve teknolojinin hızla gelişmesi ile birlikte yaşanan sosyal değişme ve
modernleşme olgusu bireylerin yaşam tarzları, anlayışları, evlilikleri ve eş seçimlerini
etkileyen ve şekillendiren bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple çalışmamızın
ikinci kısmında “Gaziantep” ilinde bayanlar üzerinde gerçekleştirdiğimiz anket ile değişen
şartlarla birlikte evlilik, eş seçimi vb. hususlarda kadınların görüşleri elde edilmeye
çalışılmıştır. Elde edilen verilerle İslam Hukuku kaynaklarından elde ettiğimiz kefâet
esasının ne denli uyumlu olduğunu tespit etmek bu çalışmanın hem hedef hem de amacını
oluşturmaktadır.
Son olarak İslam Hukuku’nun değişmeye açık olan dinamik yönünden hareketle
günümüzün değişen şart ve imkânlarına paralel olarak, kefâet esasının da değişime açık
olabileceği düşünülmelidir.
3
I. BÖLÜM
TEORİK ÇERÇEVE
1.1. İslam Hukukunda Denklik
1.1.1. Kefâetin Tanımı
Denk olma durumu, eşitlik, müsâvât anlamlarına gelen “denklik” kavramı İslam
Hukuku’nda özel bir terim olan “kefâet” terimi ile ifade edilmektedir. Kefâet, sözlükte
“eşitlik, benzeşme, benzerlik, denklik, misil-emsal ve bir şeyin başka bir şeye nazîre
olması” gibi anlamlar taşıyan “ k.f.e ” fiilinden türemiş bir mastardır.2
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır bu kelimenin anlamı hakkında şu tespitlerde
bulunmuştur :
Kefâet kelimesi, “tekâfe’ü” şekliyle küfüv, sadece uygun, eşit, eşdeğer bir eş ve
arkadaştan ibaret değil aynı zamanda zıt eşit, rakip ve hasım mânâsına gelir ki, misil ve
nazîr bu mânâdadır. Bu yönü ile iki erkek aynı şekilde iki dişi birbirine denk olabilirse de
bir erkek ile bir kadın denk olamaz.
Her biri aynı kıymeti değil mukâbil bir kıymeti hâiz olmakla biri diğerinden uzak
ve aynı makamda olmayıp maksadın oluşması için ikisinin de değerlerde birleşmesi
mânâsındadır. Evlilikteki kefâet, bu mânâdadır. Bu yüzden nikâhta, savaşta ve daha başka
şeylerde filan filana denktir denilir.3
Kur’an-ı Kerim’e bakacak olursak bu kelime sadece bir yerde, İhlâs Sûresi’nde
geçmektedir. Buradaki “küfüv” kelimesi eş, denk mânâlarında kullanılmıştır.4
Terim anlamında ise kefâet, bir takım sıfatlarda eşler arasındaki eşitliği5, erkeğin
nesep, din, mal, hürriyet, meslek gibi yönlerden kadına denk olması veya ondan daha üstün
2
İbn-i Manzûr, Ebû’l-Fazl Cemâlüddin, Lisânü’l-Arab, Beyrut 1997, c. XII, s. 111-112; el-İsfehânî, Râgıb,
el-Müfredât fî Garîbi’l-Kur’an, Beyrut 2001, s. 438; ez- Zebîdi, Muhammed Murtazâ, Tâcü’l-Arûs Min
Cevâhiri’l-Kâmus, Lübnan 1994, c. I, s. 230; el-Cevherî, İsmâil bin Hammâd, Tâcü’l-Lügat ve Sıhahü-l
Arabiyye, Beyrut 1984, s. 69; Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi
Yay., Ankara 2001, s. 501.
3
Yazır, Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Yayınevi, İstanbul 1992, c. X, s. 113-114.
4
el- Beydâvî, el- Kadı Abdullah b. Ömer, Envârü’t-Tenzil ve Esrârü’t-Te’vîl, Beyrut 1988, c. II, s. 631; etTaberî, Ebî Câfer Muhammed b. Cerîr, Câmiu’l-Beyân an Te’vil-i Âyi’l-Kur’an, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1988,
c. XV s. 348; Yazır, a.g.e.,c.X, s.114.
5
İbn Abidîn, Muhammed Emin, Reddü’l-Muhtâr Ale’d-Durri’l-Muhtâr, çev. Ahmet Davutoğlu, Şamil
Yayınevi, İstanbul 1983, c. V, s. 422; eş-Şeyhzâde, Abdurrahman b. Muhammed, Mecme’ul-Enhûr Şerh-u
Mülteka’l-Ebhûr, Dersaadet t.y, c. I, s. 327; Ebû Zehra, Muhammed, el-Ahvalü’ş- Şahsiyye, Daru’l-Fikri’lArab, b.y. 1950, s. 136.
4
olması6, kadının ve velilerinin kocada ayıplamadıkları bir sıfatın bulunması gerektiğini,
aynı zamanda bu hal sayesinde (denklik ile) kadın ve velilerinin de kınanmadığı7, tabii ve
kemal sıfatların hepsinde nikâhta eşit olmayı ifade etmektedir.8
Evlenecek karı ile kocanın dindarlık, ailenin İslam’a giriş tarihi, iktisadi (zenginlik,
meslek) ve sosyal seviye (hürriyet, nesep) gibi bazı hususlarda birbirlerine denk olmaları
veya karının şerefçe kocasından daha aşağı mertebede bulunmasıdır. Birbirlerine denk olan
eşlere ‘küfüv’ denilir. Bu şart dini olmaktan çok sosyal yapı ile ilgilidir ve toplumların
genel kabullerini yansıtır. 9
Yukarıda verdiğimiz tanımlardan yola çıkarak; kefâet, evlenecek eşler arasında
dini, ekonomik ve sosyal bakımdan yakınlık ve denkliği10, kadının muhtelif bakımlardan
kendine denk sayılan bir erkekle evlenmesini, evlenecek eşler arasında belli hususlarda
denkliğin bulunmasını, daha çok da evlenecek eşlerden erkeğin kadına denk olmasını ifade
eden bir terimdir.11
Tanımlardan da anlaşıldığı gibi kefâet sadece kadın bakımından erkekte
aranmaktadır, yani kadının kendine denk bir erkekle evlenmesi istendiği halde erkek için
böyle bir istek söz konusu değildir.
Fıkıhçıların, erkek için denkliğin aranmaması noktasındaki düşünceleri genel
itibariyle şu şekildedir:
Erkek evlendiği kadını kendi seviyesine yükseltir. Kadın erkeğe denk olmasa bile
böyle bir evlilikten doğacak çocuklar babalarıyla aynı ortamda yaşayacaklarından
annelerinin aşağı bir sosyal çevreden olmasından zarar görmeyeceklerdir.12
Kadında denkliğin aranması noktasında öne sürülen gerekçeler ise şunlardır:
Şerefli (asil) bir kadın kendisinden daha düşük bir seviyede bulunan bir adama
kadınlık etmekten çekinir. Kadını alan kocasıdır, ailenin ismi kocaya aittir. Bu yüzden
kadının düşük seviyede olması erkeği çok fazla etkilemez. 13 Kadın ancak kendine denk
6
el-Aynî, Ebû Muhammed, el-Bidâye fî Şerhi’l-Hidâye, Beyrut 1990, c. IV, s. 617; Bilmen, Ömer Nasûhi,
Hukuk-i İslâmiyye ve Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1968, c. II, s. 65.
7
Abdulhamid, Muhammed Muhyiddin, el-Ahvâlü’ş-Şahsiyye fi’ş-Şerîati’l-İslâmiyye, Beyrut 2003, s. 95.
8
el-Cezîri, Abdurrahman, Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, çev. Mehmet Keskin, Çağrı Yay., İstanbul 1994,
c. V, s. 2112.
9
Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Ensar Neşriyat, İstanbul 2005, s. 300.
10
Döndüren, Hamdi, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yay., İstanbul t.y., s. 265; Karaman, Hayreddin, Ana
Hatlarıyla İslam Hukuku, Ensar Neşriyat, İstanbul t.y., c. II, s. 77.
11
Cin, Halil, İslam ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, Selçuk Üniversitesi Yay., Konya 1988, s. 158; Çeker
Orhan, İslam Hukukunda Akitler, İttifak Holding A.Ş. Yay., Konya 1999, s.253; Aktan, Hamza, “Kefâet”
md., TDV İslam Ansiklopedisi , c. XXV, s. 166.
12
Cin, a.g.e., s.158.
13
İbn-i Abidin, a.g.e., s. 422.
5
olan kimse ile evlendiği zaman mutlu olabilir. Çünkü sosyal mevkisi yüksek olan soylu bir
kadın hiçbir zaman bayağı bir kimsenin eşi olmak istemez,14 bu durum evlilikteki karşılıklı
sevgi bağını zayıflatacağı gibi, evliliğin devamını da güçleştirecektir.15
Burada şu hususu da belirtmemiz faydalı olacaktır: Mutsuzluk nedeni olabilecek
denk olmama durumunu yalnızca kadına yönelik düşünmek yanlış olur. Çiftlerin asgarî
müştereklerde denkliği yakalayamamaları her ikisi için de mutsuzluk nedeni olabilir.
Çünkü evlilik tek tarafı (kadını) bağlayan ve sadece onun mutluluğu için hizmet eden bir
oluşum değildir, evlilikten doyum ve arzulanan beklentilerin gerçekleşmesi her iki bireyin
menfaati için de geçerlidir.
1.1.2. Kefâetin Dayanağı
Kur’an-ı Kerim’de evlilik birliğinin sağlam temeller üzerine kuruluşunu ve sağlıklı
işleyişini hedef alan bir dizi tedbir ve öğüt16 yer alırsa da kefâet konusuyla ilgili herhangi
bir bulguya rastlanmamaktadır.
Hadislerde ise konu hukuki bir şart ve gereklilik olmaktan çok eşler arası uyumu ve
ailenin devamlılığını sağlayıcı bir tavsiye ya da sosyal realitenin bir ifadesi olarak yer
bulur. Bu hadislerden bazıları şunlardır :
1) Hz. Ömer’den gelen rivayette Hz. Peygamber (s.a.v) : “ Kadınları ancak velileri
evlendirir ve onlar ancak denkleriyle evlenirler.”17 buyurur.
2) Câbir b. Abdillah’dan gelen rivayette Hz. Peygamber (s.a.v): “Denkleri
bulunduğu zaman şan ve soy sahibi kadınları evlendirmekten kaçınmayın.” 18 buyurur.
3) Hz. Ayşe’den gelen rivayette Hz Peygamber (s.a.v) : “Neslinizi devam ettirecek
olan nutfenizi seçiniz. Denklerinizle evleniniz ve kadınlarınızı denkleriyle evlendiriniz.” 19
buyurur.
4) Hz. Ali’den gelen rivayette Hz. Peygamber “Yâ Ali dengini bulduğun zaman
bekârı evlendirmeyi geciktirmeyin.”20 buyurur.
14
el-Merginâni, el-Hidâye Şerh-i Bidâyetü’l-Mübtedî, çev. Ahmed Meylâni, Dâru’l-Erkâm, Lübnan ty., s. 24.
Acar, Halil İbrahim, İslam Hukukunda Evliliğin Sona Ermesi, Ekev Yay., Erzurum 2000, s. 194.
16
Bkz.: Bakara 2/228. “ Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde
hakları vardır.”; Nisa 4/18. “ Kadınlara normal ve iyi davranın. Onlarda hoşunuza gitmeyen bir şey
olursa… belki bir şey hoşunuza gitmediği halde Allah onu size hayırlı kılmıştır.”
17
Muvatta, Nikâh 5.
18
Ebû Dâvud, Nikâh 3; Neseî, Nikâh 11.
19
İbn-i Mâce, Nikâh 46.
20
Tirmîzi, Mevâkıt 13; Cenâiz 73; İbn-i Hanbel, I,105; Şevkâni, Neylü’l- Evtâr Şerh-u Mülteka’l-Ebhûr,
Beyrut 2000, c. V, s. 240.
15
6
5) Ebû Hureyre’den gelen rivayette Hz. Peygamber (s.a.v) : “Dininden ve
ahlâkından râzı olduğunuz kişiler size evlenme teklifi yaptığında onunla evleniniz. Eğer
böyle yapmazsanız yeryüzünde fitne ve fesat olur.”21 buyurur
1.1.3. Kefâetin Hükmü
Aile hukukunun temeli olan evlilik konusu tüm hukuk sistemlerinde çeşitli
yönleriyle derinlemesine yer tuttuğu gibi İslam Hukuku’nda da tüm detaylarıyla geniş
kapsamda irdelenen bir konu olmuştur. Bu detaylardan biri olarak kefâeti zikredebiliriz.
Hukukçular bu konuda da oldukça derinlemesine mesai yapmışlardır. Kimi kefâeti evlilik
için bir şart olarak kabul etmişken, kimi ise kefâeti bir şart olarak kabul etmemiştir.
1) Kefâetin şart olduğunu kabul edenlerin gerekçeleri:
Kefâet, gerek Hanefîlerce gerek Şafiîler ve Hanbelîlerce nikâhın lüzumunun veya
sıhhatinin bir şartıdır. Hanefîyye’den yalnız İmam Kerhî’ye (v. 340/ 950) göre nikâhta
kefâet asla şart değildir yani nikâhta kefâetin varlığı veya yokluğu aranmaz.22
“Kefâet nikâhta şarttır.” diyenler, nikâhın sıhhatinin veya lüzumunun şartı olduğu
konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bu ihtilafa göre kefâet gözetilmeden nikâh akdi, “Kefâet
sıhhatin şartıdır” diyenlerce batıl, diğerlerince gayr-ı lâzım olur. “Kefâet, nikâhta lüzumun
şartıdır.” diyenler çoğunluktadır.23 Nikâh akdi gayr-ı lâzım olunca değişik durumlara göre
fesh etme yetkisine hem kadın hem de veli sahip olur.24
Bu görüşte olanların ortaya koyduğu deliller şunlardır:
Hz. Ömer’den gelen, “Kadınları ancak velileri evlendirebilir, onlar da
denklerinden başkaları olamaz”25 “Neslinizi devam ettirin ve denk olanlar ile evlenin.”26,
“Dengi bulunan kadınların evlenmelerine mani olmayınız.”27 şeklindeki rivayetler.
Hz. Peygamber (s.a.v), Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurmuştur: “Yâ Ali, üç şeyi
geciktirme; vakti gelince namazı, hazır olunca cenazeyi ve dengi bulunan bekârı
evlendirmeyi.”28
21
Tirmizi, Nikâh 3; İbn-i Mâce, Nikâh 46 ; Şevkâni, a.g.e., c.V, s. 240.
es-Serahsî, Ebû Sehl Şemsü’l-Eimme, el-Mebsut, Dâru’l-Mârife, Beyrut 1989, c. V, s. 22-23; Zuhaylî,
Vehbe, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Risale Basın Yayın, İstanbul 1992, c. IX, s. 6741; Bilmen, Kâmus, s. 72.
23
Bilmen, Kâmus, c. II, s. 73.
24
el-Ceziri, a.g.e., c. V, s. 2112.
25
Muvatta, Nikâh 5; İbn-i Mâce, Nikâh 46.
26
İbn-i Mâce, Nikâh 46.
27
Buhâri, Nikâh 34; Tirmîzi, Zühd 53; Ebû Davud, Nikâh 3; Neseî, Nikâh 11.
28
Tirmîzi, Muvâfakat 13; Cenâiz 73; İbn-i Hanbel, I,105.
22
7
Hukukçu Kemaleddin İbn-i Hümâm (v. 861) evlilikte kefâetin lehinde olan
hadisleri geniş bir araştırma ve incelemeye tabi tutup tenkit etmiş ve kendi görüşü olarak
kefâetin gerekli olduğu fikrini savunmuştur.29
Evlikte kefâetin şart olduğunu belirten Ömer Nasûhi Bilmen, nikâhın ömür boyu
devam etmek üzere akdedildiğini, sohbet, ülfet, muaşeret, yakınlığın tesisi gibi maksatlara
hizmet etmesi gerektiğini bunun ise ancak birbirlerinin dengi olanlar arasında
gerçekleşeceğini belirtir.30
Evliliğin meşru kılınmasından maksat, ömür boyunca diğeri sebebiyle eşlerden her
birinin maslahatını, menfaatini temin etmek, düzenlemektir. Aynı zamanda evlilik
dünürlük yoluyla akrabalık tesis eder. Öyle ki uzak olan yakın olur her konuda destek olur,
dünürünü üzen şey kendini üzer, onu sevindiren şey de kendini sevindirir. Bu da ancak
karşılıklı yaklaşma ve anlaşma ile mümkün olur. Açıkça bilinen gerçek şu ki, zikredilen
vasıflarda uzaklaşma olması halinde gönüller ve ruhlar bir araya gelmez, ülfet kurulmaz,
dostluk sağlanmaz. Çünkü asil bir aileden gelen şeref sahibi bir kadın ve ailesi erkeğin
kendilerinden her yönüyle daha düşük olmasını kabullenmez ve nikâhı bozma yoluna
gidebilir. 31
Serahsî (v. 490), Mebsut’ta denkliğin gerekliliğini ilginç bir kıyaslama yoluna
giderek anlatmaktadır: Araplar arasında denklik öteden beri istenegelmiştir. Öyle ki Bedir
Savaşı’nda ortaya çıkan üç kişinin kıssasında bu durum anlaşılabilir; Utbe, Şeybe ve Velid
müşrikler adına ortaya çıkınca Müslümanlar adına onların karşısına Ensarın gençlerinden
üç kişi çıktı. Müşrikler neseplerini sordu, onlar da söyledi. Bunun üzerine müşrikler: “Biz
Kureyş’den denklerimizi isteriz” dediler. Gençler geri döndü, Peygamber de onların yerine
Hz. Hamza, Hz. Ali, Ubeyde’yi görevlendirdi. Kıssanın sonunda Serahsî şu yorumu
yapmaktadır: “Savaşta denklik isteği müşriklere reddedilmediğine göre nikâhta da
aranmalıdır. Çünkü nikâh akdi bir ömürlük yapılır.”32
Kefâetin gerekliliğini savunanlar tezlerini bazı ayetlerle de desteklemişlerdir.
“Eşleriniz sizin için sizde eşleriniz için bir elbisesiniz.”33, “Zîna eden erkek zina eden veya
müşrik olan bir kadından başkasıyla evlenemez.”34
29
İbn-i Hümâm, Kemaleddin Muhammed, Fethu’l-Kâdir, c. III, Beyrut 1995, s.285.
Bilmen, Kâmus, c. II, s. 73.
31
İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 293; Abdülhamid, a.g.e., s.95; Ferec, Seyyid Ahmed, Ehl-i Sünnet
Mezheplerinde Evlilik ve Hükümleri, Dâru’l-Vefâ, Mısır 1989, c. I, s. 111.
32
Serahsî, a.g.e., c.V, s. 23.
33
Bakara 2/183–187.
34
Nûr 24/3.
30
8
1917 tarihli Hukuk-i Aile Kararnâmesinin 45. maddesinde kefâetin varlığını kabul
eden şu madde yer almaktadır “Mal ve sanat gibi hususlarda erkeğin kadına denk olması
nikâhın lüzumunun şartıdır”.35
Sonuç olarak evlilik birliğinde tam bir uyum ve anlaşma sağlanması, eşler arasında
sosyal ve kültürel yönden büyük farklar bulunmamasına bağlıdır. Bu da kefâete taraftar
olanlara hak veren delillerden biri olarak kabul edilebilir. 36
2) Kefâetin şart olduğunu kabul etmeyenlerin gerekçeleri:
Hasan el-Basrî (v. 110/775), Süfyan es-Sevrî, (v. 161/883) Ebû’l Hasan el-Kerhî (v.
340/952) ve Cessâs (v. 370/981) gibi İslam hukukçularına göre evlenecek eşlerin
Müslüman olması, evlenme engelinin bulunmaması akdin lüzumu için yeterlidir.
Dolayısıyla kefâet nikâhın devamlılığı açısından gerekli bir şart değildir. 37 Koca kadına
ister denk olsun, ister olmasın evlilik sahih ve bağlayıcı olur.38
Bu görüşü benimseyen hukukçuların delilleri şunlardır:
“Allah katında en üstününüz takva bakımından en üstün olanınızdır.”39 ayetini delil
olarak göstermektedirler.
Hz. Peygamber (s.a.v) : “İnsanlar tarağın dişleri gibi eşittir. Hiç kimsenin kimseye
takvadan başka bir üstünlüğü yoktur.”40, “Ey insanlar dikkat ediniz! Şüphesiz Rabbiniz bir,
babanız birdir. Bir Arab’ın yabancı üzerine yabancının da Arap üzerine takvanın dışında
herhangi bir üstünlüğü yoktur.”41 buyurmuştur.
Hz. Peygamber zamanında yapılan uygulamalar da evlilikte kefâete riayet
edilmediğini göstermektedir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
Bilal-i Habeşî Ensâr’dan bir kız istemiş, denk olmadığı için kız tarafı bu isteği geri
çevirmişti. Durumdan haberdar olan Hz. Peygamber: “Ey Bilal, git onlara Allah Resûlü
size beni evlendirmenizi emrediyor de.” demiştir. Denklik olmadığı halde Resulullah
onlara Bilal’i evlendirmelerini emretmiştir. Eğer denklik muteber olsaydı emretmezdi. 42
Ebû Hind, kan almakla uğraşan azatlı bir köledir. Ebû Hind, Benî Beyâza
kabilesinden bir kız istemiş, ancak denklik bulunmadığı için kızı vermek istememişlerdi.
35
Hukuk-i Aile Kararnâmesi, md. 45, Sadeleştiren: M.Akif Aydın, İstanbul 1985
Cin, a.g.e., s. 161.
37
İbn-i Hümâm, Fethu’l- Kâdir, c. II, s. 418; el-Kâsâni, Alâuddin Ebû Bekr, Kitâbu’l-Bedâi’üs-Sanâ’i fî
Tertîbi’ş-Şerâi, Dâru’l-Mârife, Beyrut 2000, c. II, s. 317; el- Mevsilî, Abdullah b. Mahmud , el-İhtiyâr liTa’lil’il-Muhtâr, Pamuk Yay., İstanbul t.y., s. 101.
38
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 6736.
39
Hucurât 49/13.
40
İbn-i Hanbel, Müsned, 411.
41
Ebû Dâvud, Edeb 110; Tirmizî, Menâkıb 73.
42
El-Kâsâni, Bedâi’ü’s-Sanâ’î, c. II, s. 497; İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kadîr, c. II, s. 285; Bilmen, Kâmus, s. 74.
36
9
Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Ey Benî Beyâza halkı Ebû Taybe’yi evlendirin, eğer bunu
yapmaz iseniz sizin için büyük bir fitne ve fesat olur.”43 buyurmuştur. Resûlullah bu
tavrıyla kan almakla uğraşan Ebû Hind’i insanların küçümsememesi, kızlarını alıp
vermekten kaçınmaması gerektiğini göstermiştir. Eğer nikâhta denklik aransaydı, Hz.
Peygamber bu şekilde bir tavır sergilemezdi. 44
Ayrıca, evlilikte kefâetin aranmayacağını savunan bu grup, kısasla kefâeti
kıyaslama yoluna gitmişlerdir. Onlara göre kefâet aransaydı kısasta da aranırdı. Oysa
kısasta kefâet geçerli değildir. Soylu bir kimseye karşılık sıradan birisi kısas olunabilir. 45
Öne sürülen görüşlerden biri de şudur: Eğer nikâhta kefâet muteber olsaydı, erkek
tarafında arandığı gibi kadın tarafında da aranırdı. Halbuki kadın tarafında kefâetin
araştırılmadığı bilinmektedir.46
Kısacası kefâete karşı olanlar, tüm insanları Âdem’in çocukları olarak kabul edip
aralarında herhangi bir ayırım yapılmasına taraftar değillerdir. 47
Kefâetin kayda alınacak bir şart olmadığını savunan bu grup
tezlerini gerek
Hucûrat Sûresi 13. âyet ile gerekse Hz. Peygamber’in, bizzat kendi akrabalarından olan
Kureyş kadınlarını diğer Araplarla evlendirmesi, toplumda sosyal mevkisi düşük erkeklerin
istediği kadınlarla evlenebilmesi için emir ve tavsiyelerde bulunması, aracı olması gibi
sünnetten delilleri göz önüne alarak evlilikte denkliğin olmadığını bu şekilde Kur’an ve
sünnetle temellendirmişlerdir.48
Ayrıca şu hususu da belirtmek faydalı olacaktır. Hz. Peygamber döneminde eş
seçimi konusunda kadın da erkekle aynı haklara sahip olmuştur. Bu devirde kadının
istemediği bir kişiyle evlendirilmesine izin verilmediği gibi evlenmek istemediği takdirde
de evlilik yapmaya zorlanmasına müsaade edilmemiştir.49
Evlilik ve eş seçimi konusunda kadınların Hz. Peygamber döneminde kazandıkları
haklar raşid halifeler devrinde de korunmuştur.50 Denklik konusunda
Hz. Ömer’in:
“Kadınların denk olmayanlarla evlenmelerini yasaklarım” sözü ile genç kadınların çirkin
43
Ebû Davud, Nikâh 26.
Şevkâni, a.g.e., c. V, s. 240; Abdülhamid, a.g.e., s. 96.
45
Bilmen, Kâmus, c. II, s. 74; Serahsî, el- Mebsut, c. V, s. 24.
46
el-Kâsâni, Bedâi’ü’s-Sanâ’i, c. II, s.501; Bilmen, Kâmus, c. II, s.74.
47
Cin, a.g.e. , s. 160; Topaloğlu, Bekir, İslam’da Kadın, Yağmur Yay., İstanbul 1983, s. 82.
48
Abdülhamid, a.g.e., s. 97; Aktan, “Kefâet”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. XXV, s. 168.
49
Ateş, Ali Osman, Hadis Temelli Kalıp Yargılarda Kadın, Beyan Yay., İstanbul 2000, s. 30.
50
Ateş, a.g.e., s. 36.
44
10
ve kendilerine denk olmayan yaşlı erkeklerle evlendirilmesini yasakladığına dair bir
rivayet bulunmaktadır.51
Tüm bunlarla birlikte kefâeti kabul etmeyenlere şu şekilde eleştiriler getirildiğini
söylemeliyiz :
“Allah katında en değerliniz Allah’tan en çok sakınanızdır”52 âyeti ve “İnsanlar
tarağın dişleri gibi eşittirler…” hadisi dünya ile ilgili değil ahiretle alakalıdır.53
Hz. Bilal ile ilgili hadis-i şerif ile kefâetin muteber olmadığına hüküm verilemez bu
hadis, tevazûun ve kefâet talebini terk etmenin mendub olduğuna ve kefâet şartını, diyanet
hususunda aramanın daha doğru olacağına delalet eder, kefâet şartını aramamaya delalet
etmez. Bununla birlikte bu emrin Hz. Peygamber’in Hz. Bilal’i çok sevmesinden ötürü
sadece ona özel verilmiş olması da muhtemeldir. 54
Nikâh hususunda kefâeti, kısasa kıyas etmek uygun değildir. Çünkü, kısas tüm
Müslümanların can güvenliği ve nefs müdafaalarını temin etmek faydasına bağlı olarak,
hayatta olanların korunması için meşru kılınmıştır. Katil ile maktul arasında denklik
aramak bu maslahatın ortadan kalkmasına sebep olur. Bu takdirde herkes dengi olmayan
düşmanını öldürmeyi düşünür ve sonuç olarak kısastan beklenen netice elde edilmez.
Nikâh konusunda kefâeti kabul etmek ise evlenmekle elde edilmesi arzulanan maslahatın
gerçekleşmesine vesile olur.55
1.2. Kefâetin Kapsamı ve Mezheplerin Bu Konudaki Görüşleri
Kefâetin Kapsamı Konusunda Hukukçuların Genel Görüşü:
İslam hukukçularının kefâetin kapsamı üzerindeki görüşlerini şu şekilde
özetleyebiliriz:
1. Hanefî hukukçulara göre : Nesep, İslam, diyânet, sanat, hürriyet ve mal. 56
bakımlarından denklik aranır.
2. Şafiî hukukçularına göre: İslam, diyânet, nesep, hürriyet, meslek ve ayıplardan
uzak olmak.57 yönlerinden kefâet aranır.
51
Savaş, Rıza, Râşid Halifeler Devrinde Kadın, Ravza Yay., İstanbul 1996, s. 122.
Hucurât 49/13.
53
Bilmen, Kâmus, c. II, s. 73-74.
54
Bilmen, Kâmus, c. II, s. 74.
55
el-Kâsâni, Bedai’ü’s- Sanâ’i, c. II, s. 317; Bilmen, a.g.e., c. II, s. 74.
56
el-Kâsânî, Bedai’ü’s-Sanâ’i, c. II, s. 501; el- Kudûrî, Ebû’l-Hüseyin, el- Muhtasar, Eser Kitabevi, İstanbul
1967, s. 227.
57
Şirbînî, Şemsüddin Muhammed, el-Muğni’l-Muhtâc, Lübnan 1994, c. III, s.270.
52
11
3. Mâliki hukukçularına göre, mûteber olan dindir. İmam Mâlik’ten (v. 179) gelen
başka bir rivayette de; dindarlık ve ayıplardan uzak olmak kefâet için yeterli şartlardır.58
4. Hanbelî hukukçularına göre; din ve nesep bir başka rivayette de din, nesep,
hürriyet, mal, sanat, ve ayıplardan selamette olmak muteberdir.59
İslam Hukukçularından İbn Ebî Leyla’ya göre; kefâette din ve nesep muteberdir.
Süfyan es-Sevrî’ye göre de, kefâette muteber olan şartlar; din, nesep ve maldır. 60
Bunlara bakarak, hukukçuların kefâetle ilgili şartlar hususunda tam bir mutâbakat
içinde olduklarını söylememiz mümkün olmamakla birlikte, din, dindarlık ve nesep gibi
şartların çoğunluk tarafından kabul edilmiş olduğu görülmektedir.
1.2.1. Hanefî Mezhebine Göre Kefâet
Hanefî mezhebine göre: Nesep, İslam’a giriş, diyânet, sanat, hürriyet, mal olmak
üzere altı noktada denklik aranır.61 Mezhep içinde de
bunların bir kısmında ittifak
edilirken, bir kısmında ihtilaf edildiği görülmektedir.
1.2.1.1. Nesepte Denklik
Nesep: Soy, baba soyu ya da bir beldeye, kabileye veya mesleğe olan nispettir.
Kişinin soyunun baba ve dedesine dayanması olarak da tarif edilebilir. Nesep, hukuk
bakımından baba cihetinden olan karabete (yakınlığa) mahsustur.62 Bu hususta yüce Allah
şöyle buyurur: “İnsanı sudan yaratıp, onu nesep ve sıhriyet sahibi kılan( soy-sop veren)
odur.”63 Ömer Nasûhi Bilmen bu ayete şu yorumu getirir: “Yani, Allah, su ile yoğrulan bir
asli maddeden insan cinsini yaratmış, onu iki kısma ayırmıştır. Bir kısmı nesep sahibi olan
erkeklerdir ki, nesepler kendilerine nisbet olunur. Bir kısmı da müsâhareye vesile olan
kadınlardır ki, akrabalık onlar ile oluşur.”64
Nesebin önemi asaletin kaynağı olmasındandır. Şeref ve aselet birtakım özelliklerle
elde edilir. Asalet; kavim ve soyu arasında saygı kazanmış, makam ve mevki sahibi baba
ve atalardan doğmakla elde edilir. Asil sülaleden olan nesiller fazilet ve üstünlüklerini
mevcut soylarına dayandırırlar. Kişi büyük ölçüde olumlu veya olumsuz ahlakî değerlerini
58
el-Mâverdî, Ebû’l-Hasan Ali, el-Hâviyü’l-Kebîr Şerhu’l-Muhtasar, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1994, c. IX, s. 101.
İbn-i Kudâme, Muhammed Abdullah, el-Muğni ve eş-Şerhü’l-Kebîr, Beyrut 1992, c. VII, s. 378.
60
el-Mâverdî, a.g.e., c. IX, s. 101.
61
el-Kâsânî, Bedai’ü’s- Sanâ’i, c. II, s. 501; İbn-i Abidin, a.g.e., c. V, s. 426; Serahsî, el-Mebsut, c. V, s.
24; Abdülhamid, el-Ahvalü’ş- Şahsiyye, s. 97.
62
Bilmen, Kâmus, c. II, s. 65; Ebû Zehra, el-Ahvâlü’ş- Şahsiyye, s. 135.
63
Furkân 25/54.
64
Bilmen, Kâmus, c. II, s. 397.
59
12
soyundan devralmıştır. İbn-i Haldun (v. 808) Mukaddime’sinde asaletin kaynağının nesep
ve nesil olduğunu, kişinin nesebinin temiz ve şerefli olması halinde kendisinin de aynı
sıfatlara sahip olacağını dile getirmektedir.65
Bireyin sahip olduğu karakteristik özelliklerinin çoğunu ailesinden devraldığını
düşünecek olursak gerçekten nesep ve soyun önemi daha iyi kavranmış olur. Çünkü, birey
içinde yetiştiği, yetiştirildiği ailenin
ürünüdür. Toplumumuz da bu konuda oldukça
duyarlıdır. “Anasına bak, kızını al” gibi
özdeyişlerimizin olması da bu önemin bir
göstergesidir.
İslam hukukçularına göre, nesepçe aşağı mertebede bulunan bir erkek şerefli ve
asil olan bir kadına denk olamaz. Nesebi bilinen bir kadın, ancak kendisi gibi nesebi
bilinen bir erkeğe denk olur. Dolayısıyla herhangi bir kabileye mensup olan kişiler,
Arab/Kureyş, Türk, Acem olsunlar bunlar kendi aralarında bütün kolları ile birbirlerine
denktir. Esasında ulemâya göre, nesep bakımından denkliğin aranması sadece Arap ırkına
hastır. Çünkü Araplar neseplerini bir övünç sebebi olarak görmektedirler. 66
Araplar muhtelif kabileler arasında bir hiyerarşi tespit etmişlerdir. Hilafete
selahiyeti ve halifelerin Kureyş kabilesine mensup olmaları nedeni ile genel olarak Arap
ırkının içerisinde Kureyş kabilesinin ayrı bir yeri vardır. Kureyş kabilesinin dışındaki
araplar ise bu nedenle Kureyş’e denk değillerdir. Kureyş soyundan kabileler ancak kendi
aralarında denk sayılırlar. Diğer Arap kabileleri de birbirlerinin dengi kabul edilirler. Bu
sebeple Kureyş kabilesinden bir kadının herhangi bir Arap kabilesinden bir erkekle
evlenmesi uygun sayılmaz.67
Hz. Peygamber’in Arap, Kuran’ın Arapça oluşu Arap toplumuna bir takım
üstünlükler kattığından Hanefî hukukçuları, Arap ırkı içerisinde Kureyş kabilesine ayrı bir
önem vererek bu kavmin erkek ve kızlarını karşılıklı olarak birbirlerine denk görmüşlerdir.
Kureyşli bir erkek, Arab’ın bütün kızlarına denktir. Kureyş’in dışındaki bir Arap kızı da,
herhangi bir Arap kabilesinin erkeğine denktir. Fakat Arap olmayan bir erkek, Arap kızına
denk değildir.68
İmam-ı Âzam’ın bu konuda ileri sürdüğü delil şudur:
65
İbn-i Haldun, Muhammed b. Abdurrahman, Mukaddime, çev. Süleyman Uludağ, Dergah Yay., İstanbul
1988, s. 431.
66
Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 22; Kudûrî, el-Muhtasâr, s. 113; Kâsâni, Bedai’ü’s- Sanâ’î, c. II, s. 323; İbn-i
Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 419; Şeyhzâde, Mecmeu’l- Enhûr, c. I, s. 277; el-Gelibolî, Abdurrahman
b. Muhammed, Mecmeü’l Enhûr fî Şerh-i Mültekâ’l Ebhûr, Beyrut 1998, c. I, s. 489.
67
Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 22; İbn-i Hümâm, Fethu’l- Kâdir, c. III, s. 419; Âmidî, Seyfeddin Ebû’lHasan, el-İhkâm fi Usûli’l-Ahkâm, Kahire 1967, s. 622
68
Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 24; el-Kâsânî, Bedai’ü’s- Sanâ’i, c. II, s. 498.
13
“Kureyş birbirinin dengidir. Araplar ise kabile kabile birbirlerine denktirler. Mevâli
(Arap olmayan) ise birbirlerine kişiden kişiye denktir.69
Hanefî hukukçulardan Serahsî (v. 490) ile Kemaleddin İbn-i Hümâm (v. 861) bu
hadisleri geniş bir kritiğe tabi tutarak sağlıklı olmadıkları yönünde fikir belirtmişlerdir. 70
Kureyş’in genel Arap kabilesi üzerine üstünlüğü veya Arab’ın Arap olmayana karşı
üstünlüğü hususunda herhangi bir delile rastlanması bir yana deliller bunun tersini ispata
yöneliktir. İslam tüm ırk ayrımlarını ortadan kaldırarak insanları eşitlik ve takvâ prensipleri
altında toplamıştır.
Peygamberimizin tarihî veda hutbesindeki ifadesi açıktır: “Arab’ın, Arap olmayana
takvadan başka bir üstünlüğü yoktur. Hepiniz Adem’den, Adem ise topraktandır.” 71
Kur’an-ı Kerim’de ise: “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden
yarattık, ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki
Allah yanında en değerli olanınız takvaca en üstün olanınızdır.” 72 buyrulur.
Nesepte denklik konusuna farklı bir yaklaşım da şu şekildedir:
Ebû Yusuf’tan (v. 182) rivayet edilmiştir ki Arap olmayan biri ilim elde etmekten
dolayı fazileti ile şöhret bulmuşsa ya da insanlar yanında konumunu yüceltecek
meziyetlere sahipse bu kişi kendinden daha üstün soydan olan bir hanıma denk olur.73
Hanefî mezhebi de bu görüşü kabul etmektedir.
Yine Hanefî hukukçularından Kadıhân’a (v. 592/ 1196) göre, hasebi iyi olan nesebi
iyi olana denktir. Arap olmayan bir âlim, Arabın eşrafına denktir. Çünkü ilmin şerefi,
nesep ve hasepten üstündür.74
Bilgi ve kabiliyetle kazanılmış asalet doğumla kazanılmış asaletten üstündür. Bu
nedenle Arap olmayan bir alim Kureyş kabilesinden bir kadınla evlenebildiği gibi, fakir bir
âlim çok zengin bir kimsenin kızıyla evlenebilecektir. Prensibe getirilmiş olan bu istisnaya
dinî bir temel aranmış ve Kuran’ın “Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu?”75 âyetiyle
69
Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 24; el-Mevsilî, el-İhtiyâr, s. 446; el-Kâsânî, Bedai’ü’s-Sanâ’i, c. II, s. 498;
ez-Zeyleî, Fahrüddin Osman, Tebyînü’l-Hakâik Şerh-u Kenzi’d-Dekâik, Mısır h. 1313, c. II, s. 129.
70
Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 24 ; İbn-i Hümâm ,a.g.e., c. III, s. 285.
71
Ebû Dâvud, Edeb 111; Tirmizî, Menâkıb 73; İbn-i Hanbel, el-Müsned, s. 341-524.
72
Hucurât 49/13.
73
Ebû Zehra, el- Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 138; İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 285.
74
İbn-i Hümâm, a.g.e. , c. III, s. 286.
75
Zümer 39/ 11-12.
14
“Allah iman etmiş olanlarla kendilerine ilim verilmiş olanları yükseltir.”76 gibi âyetleri de
delil olarak kullanılmıştır.77
1.2.1.2. İslam’a Girişte Denklik
Literatürde hukukçularca İslam’da denklik ile ifade edilen bu şartın esasında
İslam’a giriş tarihi olarak algılanması daha doğru olacaktır. Nitekim Karaman ve Cin de
İslam’daki denklik şartını “ailelerin İslam’a giriş tarihi” olarak ele almaktadırlar.
Burada denklikten maksat kocanın Müslüman olması değildir. Bu, evliliğin sıhhati
için şarttır. Eğer gayr-ı müslim bir erkek Müslüman bir kadınla nikâh akdi yaparsa bu akit
batıldır. Denklik evliliğin sıhhat şartı değil lüzum şartıdır. İslam olmakta denklikten kasıt,
kocanın baba ve dedelerinin Müslüman olmasıdır. Baba ve dede tarafı gayri müslim olan
bir erkek, baba ve dedesi Müslüman olan bir kıza denk değildir. 78
Müslüman olmada denklik Arap olmayanlar arasında aranır. Çünkü bunlarda birini
diğerine üstün kılacak vasıf soyun Müslüman olmasıdır. Babası ve dedesi Müslüman olan
kimse ancak baba ve dedeleri Müslüman olan bir kıza denktir. Sadece babası Müslüman
olan erkek sadece babası Müslüman olan kıza denktir. Sadece kendisi Müslüman olan kişi
babası Müslüman olan kıza denk olamaz.79
Ebû Yusuf (v.182) sadece babanın Müslüman olması gerektiği ile yetinmiştir.
Sadece babası Müslüman olan erkeğe baba ve dedeleri Müslüman olan kızı denk saymıştır.
Çünkü bir kişiyi babasıyla tanıtmak yeterlidir. İmam Muhammed (v.189) ve Ebû Hanîfe’ye
(v. 150 ) göre ise denklik hem baba, hem de dedenin Müslüman olmasıyladır.80
1.2.1.2. Dindarlık ve İyi Ahlaka Sahip Olmada Denklik
Hukukçuların diliyle dindarlık ve iyi ahlaka sahip olmak “diyanet” tabirinde
ifadesini bulur. Diyanetten maksat, takva, güzel amel ve üstün ahlaktır. Bunlar en yüksek
övünç kaynağıdır. Bir kadın evleneceği erkeğin bu vasıflardan yoksun olmasından zarar
görebilir. Dolayısıyla böyle bir erkek salih bir kimsenin kızına veya bu salih kıza denk
olamaz. 81
76
Mücâdele 58/ 12.
Cin, a.g.e., s. 162.
78
Cin, a.g.e., s. 162; Döndüren, a.g.e., s. 268.
79
İbn-i Hümâm, a.g.e., c. III, s. 298; İbn-i Abidin, Reddü’l- Muhtâr, c. V, s. 428; el-Mevsilî, el-İhtiyâr, s.
446; el-Gelibolî, a.g.e., c. I, s. 489.
80
el-Merginânî, a.g.e., c. I, s. 25; Ebû Zehra, el-Ahvalü’ş- Şahsiyye, s. 138.
81
Ebû Zehra, el-Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 140; Cin, a.g.e., s. 163.
77
15
Ahlaksız ve iyilik şuurundan mahrum olan kimseye dinde fasık denir. Bir kızın
babası fasık veya babası salih kızı fasık olursa bu durumda fasık bir erkek bu kıza denk
olur. Bu konuda ittifak vardır.82
Diyanette denklik konusunda Hanefî hukukçuları arasında görüş ayrılığı
bulunmaktadır. İmam Ebû Hanîfe (v. 150) ile Ebû Yusuf (v. 182) kefâette dindarlığı şart
koşarlar. Onlara göre en büyük üstünlük dindarlıktadır ve kadın kocasının soy
düşüklüğünden ziyade kötü ahlakından zarar görür. İmam Muhammed ise dindarlığın
kefâet ile ilgisi olmadığını çünkü dindarlığın ahiret işi olduğunu, dünya ahkamı üzerinde
bir rolünün olmadığını söyler. Eğer kişi kendisiyle alay edilircesine fâsık olur ya da sarhoş
olarak çarşı pazarlara çıkar da çocuklara oyuncak olursa o zaman dikkate alınır. Çünkü
böylesi kimseleri herkes hor görür demiştir. 83
Konu ile ilgili olarak ele alınan ayetler şu şekildedir:
“Öyle ya mü’min olan kimse, yoldan çıkmış kimse gibi midir? Bunlar elbette bir
olamazlar”84
“Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenemez.
Zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu, mü’minlere
haram kılınmıştır”85
Bilindiği üzere, bireylerin ahlak anlayışları ve ahlakî duruşları hayatlarının tüm
alanlarını derinden etkileyebilecek güçtedir. Dolayısıyla evlilik gibi iki insanı da çift yönlü
etkileyebilecek bir oluşumda ahlakî tutumların yeterince bilinmesi ve bu hususta denkliğin
aranması çiftlerin menfaatine olacak, ayrıca daha sonra doğabilecek sorunların önüne
geçilmesini sağlayacaktır.
1.2.1.3. Meslekte Denklik
Meslekten kasıt, kişinin rızkını ve geçimini sağlamak için yaptığı iştir. Meslek yönü
ile kefâet kocanın mesleği ile kadının babasının mesleği arasında aranır. Düşük bir meslek
sahibi olan bir kimse, yüksek meslek sahibi olan adamın kızına denk değildir. Kısacası
koca ve kayın pederin meslekleri aşağı yukarı aynı itibarda olmalıdır.86
82
Ebû Zehra, a.g.e., s. 140
Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 25; Kâsânî, Bedâi’ü’s-Sanâ’î, c. II, s. 324; İbn-i Hümâm, a.g.e., c. III, s. 298
el- Merginâni, el-Hidâye, c. I, s. 25.
84
Secde 32/ 18.
85
Nûr 24 / 3.
86
el-Şirbînî, el-Muğni’l-Muhtâc, c. III, s. 223; el-Mevsilî, el- İhtiyâr, s. 446; Ebû Zehra, el-Ahvâlü’şŞahsiyye, s. 140; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 192; Bilmen, Kâmus, c. II, 67.
83
16
Eşler arasındaki denklikte mesleğin muteber sayılması Ebû Yusuf ve İmâm
Muhammed’in görüşüdür. İmâmeyn tarafından ileri sürülen bu görüş Hanefî mezhebinin
resmi görüşü olarak benimsenmiştir. Ebû Hanîfe’den iki görüş rivayet edilir. Birine göre
meslek asla mûteber değildir. Çünkü mesleklerin değerlerini belirleyen örftür. Bu da
zamandan zamana mekandan mekana değişir. Bir meslek bir zamanda düşük, diğer bir
zamanda ise şerefli bir meslek halini alabilir. Bir meslek memleketin birinde kıymetli
diğerinde ise kıymetsiz olabilir. Ebû Hanîfe’nin diğer görüşünde ise birbirleriyle uyan
mesleklere sahip olanlar denktir. Ancak kocanın mesleği ile kadının babasının mesleği
arasında aşırı bir fark varsa bunlar denk olamazlar. Örneğin bir doktorun kızı ile bir
temizlik işçisinin akdedeceği evlenme uygun sayılmayacaktır. 87
1.2.1.4. Hürriyette Denklik
Kölelik kavramı, bağlamında değerlendirilmesi gereken bir olgudur. İslam’ın
köleliği tamamen kaldırmadığını fakat bu kurumu ıslah yolunda bir takım girişimlerde
bulunduğunu biliyoruz. Kendi zamanlarında mevcut olan kölelik olgusundan hareketle
hukukçular bu konuyu da denklikte bir şart olarak değerlendirmişlerdir.
Hanefî hukukçularının hürriyet noktasında denkliğin aranması hususunda ittifak
halinde oldukları görülmektedir. Onlara göre; köle olan erkek aslen hür olan bir kadına
denk olamaz. Bu durum azat edilmiş olan erkek için de geçerlidir. Babası azat edilmiş
erkek baba ve dedesi hür olan kadına denk değildir. 88
Hanefî hukukçulara göre kişinin nesebi itibarı ile hür olması gerekir. Kefâetten
amaç evliliğe gelebilecek zararı bertaraf etmektir. Kölelik o toplumda başlı başına bir
kusur olduğundan ve toplumsal statü itibariyle düşük görüldüğünden kişiyi aşağılama
sebebi olarak görülebilir, bu durum da hem evliliğe hem de kadına zarar verebilir. 89
İmam Ebû Yusuf’a (v. 182) göre kişi İslam’ı kabul eder, köle iken azat olur ve
hasebin getirmiş olduğu bir takım meziyetleri taşır ise o zaman hür kadınlara karşı denk
olur.90
87
el- Mevsili, el- İhtiyar, s. 446; Ebû Zehra, el- Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 140; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 192;
Bilmen, Kâmus, c. II, s. 67.
88
el- Mevsilî, el- İhtiyâr, s. 445; Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 24; Kâsânî, Bedâi’ü’s- Sanâ’î, c. II, s. 323; İbn-i
Hümâm, Fethu’l-Kadîr, c. III, s. 300; Kudûrî, el-Muhtasâr, s. 113.
89
Serahsî, a.g.e., c. V, s. 24; Kâsânî, a.g.e., c. II, s. 323; Ebû Zehra, el- Ahvalü’ş- Şahsiyye, s. 141
90
Serahsî, a.g.e., c. V, s. 24; Şeyhzâde, Mecmeu’l-Enhûr, c.I, s. 277; el- Aynî, el- Bidâye, c. IV, s. 625.
17
Hayreddin Karaman hürriyette denkliği; baba ve dedelere doğru hür oluş şekliyle
ele almakta ve ‘kölelikten daha önce kurtulan sonra kurtulana denk değildir’ tespitinde
bulunmaktadır.91
Yine Zuhaylî de bu konuyla ilgili olarak Hanefîlerin hürriyet ile ilgili olarak sadece
kocanın hür olmasını değil aynı zamanda baba ve dedenin de aslen hür olması gerektiği
şartını aradıklarını belirtmektedir.92
1.2.1.5. Malda Denklik
Hanefî hukukçuları kefâette mâli yönü de dikkate almışlardır. Kefâette servet
kelimesine değişik anlamlar verilmiştir. Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed kelimeyi
alışılmış anlamında yani bir kimsenin sahip olduğu mal ve paranın tamamı olarak kabul
ederler. Bu konuda “İnsanlar soy ile övündüklerinden daha çok mal ile övünürler, malı bir
üstünlük kaynağı olarak görürler.”fikri gerekçe olarak gösterilmektedir. Yani erkeğin
mehir ve nafaka dışında evleneceği kadının servetine denk bir mal varlığına sahip olması
gerekir.93
Ebû Yusuf malda denklik konusunu farklı şekilde yorumlamıştır. Ona göre önemli
olan eşlerin mâli imkanlarını karşılıklı olarak tartmak değildir. Herhangi bir iş sahibi
olmayan erkek karısının bir aylık nafakasını ve bir meslek sahibi erkek karısının günlük
ihtiyacını temin edebilecek durumda ve her durumda mehr-i muacceli ödemeye muktedir
ise kadın çok zengin de olsa kefâet şartı yerine getirilmiş sayılır. Bu fikir Hanefî
mezhebinin resmi görüşü olarak kabul edilmiştir.94
Hanefîlerin, İmam Yusuf’un görüşüyle sistemleşen malda kefâet noktasındaki
görüşlerinin şu şekilde olduğu söylenebilir: Akit esnasında bir mihre ve nafakaya yetecek
malı olan koca mâli yönden kendisi veya babası çok zengin olan bir kadına denk olur.
Bunun dışında kalan zenginliğe sahip olması Allah’ın elindedir. Allah dilediğine verir
dilediğinden çeker alır. Çok mala mülke sahip olan insanların bir anda her şeylerini
kaybedip zelil oldukları bilinegelmektedir.95
91
Karaman, Hayreddin, Mukayeseli İslam Hukuku, İz Yayıncılık, İstanbul 1999, c. I, s. 311.
Zuhaylî, a.g.e., s. 192.
93
İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 300; Döndüren, a.g.e., s. 269.
94
es-Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 25; Ebû Zehra, el- Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 139; Bilmen, Kâmus, c.II, s. 67.
95
Abdülhamid, el-Ahvalü’ş- Şahsiyye, s. 103; İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtar, c. V, s. 433-434.
92
18
Ayrıca yalnız nafakayı sağlayabilen makam ve mevki sahibi kişilerin de mehir
borcunu zenginlik zamanında ödemek üzere geri bırakarak zengin bir kadınla
evlenmelerinde de denkliğin varlığı kabul edilmektedir.96
Bunun yanında bazı istisnalar da söz konusu olabilmektedir; örneğin devlet
idaresindeki yüksek dereceli bir memur veya bir alim mehri misli karşılamaya muktedir
olmasa bile, zengin bir kıza denk sayılabilir. 97
İmam Yusuf’un görüşü doğrultusunda sistematize edilen malda denklik ile ilgili
Hanefî kâidesi şu ayetle haklılığa kavuşturulmuştur: “Evlenmeye çare bulamayanlar
(mehri,nafakayı teminden aciz olanlar) Allah kendilerini fazlından zengin kılıncaya kadar
evlenmesinler.” 98
Peygamber (s.a.v)’in mal mülk gibi konulara ehemmiyet vermediğini gösteren
birçok rivayet vardır. Onlardan biri de şudur:
“Adamın biri Peygamber’e (s.a.v.) evlenmek istediğini söyler. Peygamber (s.a.v.):
Yanında ne var? diye sorar. Adam bir şey olmadığını söyler. Peygamber (s.a.v.): “Git,
demirden bir yüzük bile olsa bul, gel” der. Adam bulamaz. Sadece üzerindeki elbisesinin
olduğunu söyler. Peygamber (s.a.v.): “Bir tek elbisenle ne yapabilirsin ki onu sen giysen
kadına bir şey kalmaz. O giyse sana kalmaz ” buyurur. Belli bir zaman sonra adam
çağrılarak ezberinde Kur’an’dan ne olduğu sorulur. O da saymaya başlar. Peygamber
(s.a.v): “Kur’an’ dan ezberindekilere karşılık onu sana verdik” buyurur.99
Bunun yanı sıra Hanefî mezhebine göre; şehirli veya köylü olmak, güzellik, zeka,
kocanın birtakım kusurlardan uzak olması, eşlerin mezhep farklılıkları gibi hususlarda
denklik şartı aranmaz.
1.2.2. Şafiî Mezhebine Göre Kefâet
İmam Şafiî “ Kadınların evlenme işlerinde denk olmalarından daha önemli bir şey
bilmiyorum” diyerek konuya verdiği önemi belirtmiştir. İmam Şafiî aynı zamanda kadın
haklarının zayi olmaması için nikâhta veli şartını ileri sürerken, velilerin de kadınların
nikâhlarını kıymalarında denklik şartına riayet etmelerini ve hatta bu şartı aramalarını
istemiştir.100
96
İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 222; el-Kâsâni, Bedâi’ü’s-Sanâ’î, s. 319-320.
Şeyhzâde, Mecmeu’l-Enhûr, c.I, s. 278.
98
Nûr 24 / 33.
99
Sahih-i Buhâri Muhtasâr-ı Tecrîd-i Sarîh, çev. Abdullah Feyzi Kocaer, Hüner Yay., Konya 2003, s. 324.
100
Şafiî, Ebû Abdillah Muhammed b. İdrîs , el-Ümm, Beyrut 1993, c. V, s. 25.
97
19
Şafiî hukukçuları kefâette aranan şartlarda ihtilaf etmişlerdir. Bir kısmına göre bu
şartlar beş tane bir kısmına göre ise altı tanedir. Bu şartlar: “Nesep, ayıplardan salim
olmak, hürriyet, dindarlık ve iyi ahlak, meslek, mal ”dır. 101
1.2.2.1. Nesep
Bu konuda Şafiîler, Hanefîlerle mutabıktırlar. İnsanlar Arap ve Acemler olmak
üzere ikiye ayrılır. Her biri kendi kavmi içerisinde birbirlerine olan değerleri ve statülerine
göre denktirler. Hanefîlerden farklı olarak Şafiîler nesepte kefâeti sadece Araplar için
değil tüm Müslümanlar için ararlar. Ayrıca kadın konusunda daha katı davranan Şafiî
hukukçuları, kadının etrafta soylu olarak bilinen bir şahsa intisap etmesi halinde erkeğin de
aynı şekilde soylu bir şahsa intisap etmesini isterler.102
1.2.2.2. Fizikî-Ruhî Sağlamlık
Şafiî hukukçuları erkeğin, evliliğin devam etmesini sakıncalı kılan bir takım
hastalıklardan selamette olmasını şart koşmuşlardır. Yani, ayrılmaya sebep olan cünun,
cüzzam gibi ayıpları kocanın taşımaması gerekir. 103
Evlilik ilişkilerine zarar getiren birtakım kusur sayılan özellikler vardır ki, bunlar
karı ve kocanın her ikisinde de bulunabileceği gibi sadece taraflardan birinde de
bulunabilir. Kocada bulunduğu zaman kadın için, kadında bulunduğu zaman da koca için
evliliği feshettirme hakkı doğar. Bu ayıp sayılan kusurların bilinme zamanı önemli
değildir. Nikâh akdinden önce, sonra veya cinsel ilişkiden sonra olması hukuki neticeyi
değiştirmez. Kendisinde bu ayıplardan birisi bulunan bir kimse ister kadın ister erkek olsun
ayıpsız olana denk değildir. Çünkü nefis böyle ayıpların kendisinde bulunduğu kişiyle
birlikte olmak istemez. Böylelikle nikâhtan umulan amaç bozulur.104
Evlilik ilişkisine zarar verecek kusurlar (cüzzam, delilik, alacalı olmak cinsel
hastalıklar) her iki taraf için de evliliği feshetme sebebi olabilir. Her ikisinde bulunması
durumu değiştirmemektedir. Çünkü insan kendisinde bulunan bir hastalıktan tiksinmezken
başkasında bulunan aynı hastalıktan tiksinti duyabilir. 105
101
el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2117; Zuhaylî, a.g.e., s. 191; Bilmen, Kâmus, c. II, s. 68.
el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2117; Cin, a.g.e , s. 164.
103
en-Nevevî, Ebû Bekir Zekeriyâ, Ravzatü’t-Tâlibin, Beyrut ty., c. V, s. 424; Dimyâti, a.g.e., c. III, s. 556;
Bilmen, a.g.e., c. II, s. 68.
104
en-Nevevî, a.g.e., c. V, s. 424; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 196.
105
el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2117.
102
20
Akdin feshini gerektirmeyen ancak örfte kusur sayılma ihtimali olan kör, topal, kel
olma gibi durumlarda iki görüş vardır:106
a. Nikâh akdine tesir etmeyen kusurlarda akit devam eder.
b. Nefsin iyi görmediği ve toplum tarafından kusur sayılan bir sıfatın oluşmasında
muhayyerlik hakkı doğar.
Hanefîler ve Hanbelîlerce ayıplardan salim olmak denkliğin şartlarından değildir.
Fakat velilere değil kadına tercih, seçme hakkını tanırlar. Çünkü ayıbın zararı sadece
onunla ilgilidir. Velisi de kadının cüzzamlı, alacalı, ve deli olan birisiyle evlenmesine mani
olabilir. 107
Ayrıca baba ve velinin kusuru gerektiren bir hastalığa yakalanması çocuk için
muteber değildir. Kusurlar sadece eşlerde arandığı için, böyle bir ailenin çocuğu sağlıklı
ailenin kızına denktir.108
1.2.2.3. Hürriyet
Bu konuda da Hanefîler ile Şafiîler aynı görüşü paylaşırlar. Hür olmak denkliğin
şartlarındandır. Bir erkek sonradan hür olmuş olsa bile özgür bir kadına denk değildir.
Çünkü kölelik kişi için bir noksanlıktır. Kendi kazancında tasarruf hakkına sahip değildir
ve ona malik değildir. Çünkü hür olanlar kendilerinden mevki ve soy bakımından düşük
olanlarla akraba olmakla ayıplandıkları gibi, kölelerle akraba olmakla ayıplanırlar.109
Şafiîler, Hanefîlere aynı zamanda aslın (baba ve dede) da hür olması noktasında
katılmaktadırlar. Babalarından biri köle olan babası önce köle olup sonradan hür olan
birine denk değildir. İki babası hür olan bir babası hür olana denk değildir. Ayrıca sadece
Hanefî ve Şafiîlerin ortak görüşte oldukları bir diğer şart, aslen hür olan bir kadına,
sonradan hür olan (azad edilmiş) bir kimse denk değildir. Çünkü hür olanlar, kölelerin
akrabalığı
ile
ayıplandıkları
ayıplanabilirler.110
106
en-Nevevî, a.g.e., c. V, s. 424.
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 196.
108
en-Nevevî, a.g.e., c. V, s. 424.
109
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 192
110
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 193.
107
gibi,
sonradan
hür
olanların
akrabalığı
ile
de
21
1.2.2.4. Dindarlık ve İyi Ahlak
Dindar ve iyi ahlak sahibi olmak, Şafiîlerde de Hanefîlerdeki gibi denklik sıfatı
olarak kabul edilmiştir. Günahkâr olarak da ifade edebileceğimiz fasık bir kimse iffetli bir
kadına denk olamaz.111
“Öyle ya mümin olan, fasık kimse gibi midir ? Bunlar elbette bir olmazlar ”112, “
Zîna eden erkek, zîna eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenemez ”113 gibi
ayetler dindar ve iyi ahlaka sahip olma noktasında denkliğin gerektiğine dair delil olarak
gösterilmektedir.
Ayrıca, itikadî ve amelî durumu gizli olup fıskı zahir olmayan bir erkek iffetli bir
kadına denktir. İffet, karı kocada aranan bir şarttır. Baba ve dedelerde aranmaz.114
1.2.2.5. Meslek
Şafiî hukukçuları, kişinin rızkını temin edebileceği derecede sanat sahibi olmasını
kefâet için aranan bir özellik saymışlardır. İnsanların övünç kaynağı kazançtır. Şahsiyeti
zedeleyici ve nefsi aşağılayıcı meslekler ile uğraşanlar, kendilerinden daha iyi derecede
olan meslek sahiplerine denk değillerdir.
115
Nitekim ayette: “Allah, kiminize kiminizden
daha büyük rızık verdi.”116 buyrulur.
Toplumların farklı sosyal, coğrafik, kültürel yapılarına bağlı olarak meslek
çeşitlerinde de farklılık gözlenebilir. Maverdî’ye (v. 450) göre kazanç yollarında muteber
olan özellikler şunlardır: Kazancın meşru olmayan yollardan elde edilmemesi, kazancın
şer’an necis olan şeylerden elde edilmemesi, kazancın insanı çok fazla yoran ve fazla
sıkıntıya sokan şeylerden olmaması gerekir. Sayılan bu özelliklerdeki bir meslek grubunda
çalışan erkek, kadına denk olamaz.117
1.2.2.6. Mal
Şafiîler bu konuda Hanefîlerden farklı düşünürler. Varlıklı olmak denkliğin
özelliklerinden sayılmaz. Çünkü mal geçici bir gölgedir. Devamlı olmayan bir haldir.
Elden çıkabilecek bir şeydir. Şahsiyetli kişiler ve basiret ehli mal ile övünmezler. Şayet
111
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 192.
Secde 32/ 18.
113
Nûr 24 / 3.
114
Şirbînî, el-Muğni’l-Muhtâc, c. III, s. 271.
115
Şirbînî, a.g.e, c. III, s. 274.
116
Nahl 16 /71.
117
Mâverdî, el-Hâviyü’l -Kebîr, c. IX, s. 107.
112
22
koca evlendiği zaman karısının nafakasını teminde zorluk çekerse o zaman mal ve
zenginlik bir ölçü olabilir.118
Kefâetle ilgili olarak bazı Şafiî hukukçularının eşler arasında yaşça da denklik
aranılması gerektiği düşüncesi dikkat çekicidir. Tabiidir ki, yetmiş yaşındaki bir kimse on
altı yaşındaki bir kıza denk olmayacaktır.119
1.2.3. Mâliki Mezhebine Göre Kefâet
Mâliki mezhebi, dindarlık ve iyi ahlaka sahip olmak ve eşin birtakım hastalık ve
kusurlardan uzak olmasını denklik için yeterli görmüşlerdir.
1.2.3.1. Dindarlık ve İyi Ahlak
Dindar olan bir kadına dindar olmayan bir erkek denk olmaz.120
1.2.3.2. Eşin Bir Takım Ayıplardan Fizikî ve Ruhî Durumunu İlgilendiren Hastalık ve
Kusurlardan Uzak Olması
Belli kusurları bulunan erkek kusuru bulunmayan kadına denk olamaz. Mâlikilere
göre bunlardan başka; nesep, meslek, hürriyet, zenginlik, güzellik gibi hususlarda kefâet
aranmaz.121 Nesep, mal ve meslek itibarı ile düşük seviyede olan bir erkek zengin veya
yüksek seviyeden olan bir kadınla evlendiğinde akit sahih olur. Kefâette asıl olan dindir.122
Mâliki hukukçulara göre kocada dinî vecibelerin yerine getirilmesinde bir gevşeklik
veya kusur sayılan özelliklerden herhangi birinin bulunması durumunda kadın için
muhayyerlik hakkı doğar. Nitekim Hz. Ömer den gelen bir rivayette kadın, evlenir de
kendisinde cinnet, cüzzam gibi hastalıklar olursa kocanın bu evlilikte muhayyer olacağı
belirtilmiştir.123
1.2.4. Hanbelî Mezhebine Göre Kefâet
Hanbelîlere göre: “Nesep, dindarlık ve iyi ahlak, meslek, hürriyet, servet” olmak
üzere beş hususta kefâet aranmalıdır. Hürriyet, sanat ve zenginlik daha sonra ilave edilen
118
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 195; Ebû Zehrâ, Ahvâlü’ş-Şahsiyye, s. 141.
Ferruh, Ömer, İslam Aile Hukuku, çev. Yusuf Ziya Kavakçı, Sebil Yayınevi, İstanbul 1969, s. 109; Cin,
a.g.e., s. 165.
120
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 192.
121
Bilmen, Kâmus, c.II, s. 67.
122
el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2116.
123
el-Muvatta, Nikâh 9.
119
23
maddelerdir. Mâlikilere göre, bu maddelerin yokluğu nikâha bir zarar getirmez. Fakat
nesepte kefâet olmadığı zaman akdin feshi yoluna gidilebilir. Çünkü nesebin yokluğu
nikâh akdinin bağlayıcılığına da bir noksanlık getirir.124
1.2.4.1. Nesep
Hanbelîler, nesebin denklikte bir şart olarak aranılması hususunda Mâliki, Hanefî
ve Şafiîlerle aynı görüştedirler. Arap toplumuna göre kefâette asıl ölçü nesep olmuştur.
Yokluğu veya seviye itibariyle düşük oluşu bir kusur sayılmıştır. Nesebe verilen özellik
aynı zamanda din özelliğine de verilmiştir. Araplar kendi içinde acemler de kendi içinde
birbirlerine denktirler.125 Nesebi sahih olmayan birisi nesebi belli olan bir kıza den
değildir. Hanbelî hukukçuları böyle bir evliliğe sıcak bakmamaktadırlar. Çünkü böyle bir
evlikte kadın, kocasının nesebinin belirsizliği ile ayıplanır, velileri de tenkid edilir. 126
1.2.4.2. Dindarlık ve İyi Ahlak
Hanbelîler, dindarlık ve iyi ahlak konusunda denkliğin aranması hususunda da
Mâliki, Hanefî ve Şafiîlerle aynı görüştedirler. Fasık bir adam saliha bir kadına denk
olamaz. Bi’dat ehli olan kişi ile bir kadının evlenmesi halinde akdin feshi için hakime
başvurulabileceği gibi, Rafizi, Kaderiyye gibi bi’dat ehli olanlara kız verilemeyeceği de
söylenmiştir. Fakat bunlar aşırı değil ise evlenmek için herhangi bir sakınca yoktur.127
1.2.4.3. Meslek-Sanat
Meslek ve sanat konusunda denklik aranması hususunda Hanbelîler de Hanefîler ve
Şafiîlerle aynı görüştedirler. Küçük değerdeki sanat erbabı kıymetli sanat sahibi olanların
kızlarına denk değildir.128 Çünkü toplumda itibar görmeyen bir mesleğe sahip olmak, kişi
için birtakım sıkıntıları beraberinde getirir. Bu da kızı etkileyeceğinden o kızın ilerde
toplumda aşağılanmasına ve küçük düşürülmesine sebep olabilir.129
124
İbn-i Kudâme, Muhammed Abdullah, el-Muğnî ve eş-Şerhu’l-Kebîr, Beyrut 1992, c. VII, s. 378; Bilmen,
Kâmus, c.II, s. 68.
125
İbn-i Kudâme, a.g.e., c. VII, s. 375.
126
İbn-i Kudâme, a.g.e., c. VII, s. 379.
127
el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2119.
128
el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2119.
129
Bilmen, Kâmus, c.II, s. 67.
24
1.2.4.4.Hürriyet
“Köle, hür olana denk değildir” ilkesi Hanbelîlerce de kabul edilmiştir. Hanefî ve
Şafiîlerden farklı olarak, Hanbelîlerce sonradan hür olanların aslen hür olanla denk olduğu
kabul edilir.130
1.2.4.5. Servet-Mal
Servet ve mal hususunda Hanefîler ile Hanbelîler aynı görüştedirler. Mâli
bakımdan bir erkeğin iyi olmayışı insanların gözünde iyi karşılanmayabilir. Nafakasını ve
çocuklarının geçimini karşılayamayacak olan kocasından varlıklı kadın zarar görebilir. Bu
yüzden erkeğin mali durumunun iyi olması kadının koca evindeki durumunun, babası
evindeki durumuna göre değişmemesi gerekir. 131 Hanbelîlere göre, zenginlikten maksat,
kişinin kendi maddi imkanı ölçüsünde eşinin mehir ve nafakasını temin edecek maddi
yükümlülüğü üstlenmesidir.132
Hanefî mezhebi, nafakanın olmayışı veya darlık sebebiyle kadının ayrılmayı talep
etmesini onaylamazken diğer üç imam kadın lehine bunu onaylar; fakat kadın bunu şart
koşamaz.133
Ayrıca ayıplardan salim olma konusunda Hanbelîler, Hanefîlerle aynı görüştedirler.
Bunu denklik şartı olarak kabul etmezler. Fakat velîlere değil kadına nikâh akdini
feshettirme hakkını tanırlar. Çünkü bu hastalıklardan doğacak olan zarar, kadına
dokunacaktır, sadece onu ilgilendirir. Veli ise kadının cüzzamlı, alacalı ve mecnun birisi
ile evlenmesine mâni olabilir. Bunların dışındaki hastalıklarda ise herhangi bir engel
yoktur. 134
1.2.5. Evlilikte Eşlerin Mezhep Farklılığı
Ehli sünnet içerisinde yer alan tüm fıkhî mezheplerin evlilik hususunda birbirlerine
karşı üstünlükleri yoktur. Hanefî bir erkek Şafiî bir kıza denktir. Burada denklikten maksat
nikâhın sahih oluşudur. Dolayısıyla Hanefî erkek Şafiî bir kızla nikâh akdi yapacak olsa bu
akdin sahih oluşuna hükmedilir. Şayet kız bakire olup Şafiî olan babasının mezhebinden
ise velisinin izni olmadan nikâh akdi sahih olmaz. Çünkü Şafiî mezhebinde nikâh velinin
130
Zuhaylî, a.g.e , c. IX, s. 193.
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 195; el-Cezîri, a.g.e., c.V, s. 2119.
132
İbn-i Kudâme, el- Muğnî, c. VII s. 378.
133
Ebû Zehra, Ahvâlü’ş-Şahsiyye, s. 142.
134
İbn-i Kudâme, el-Muğnî, c. VII, s. 379; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 197.
131
25
iznine bağlıdır. Velinin mübaşereti ile nikâh akdinin yapılması halinde Hanefî mezhebine
göre nikâh akdinin sıhhatine hüküm verilir. 135 Sonuçta denklik hususunda mezhep
farklılığını bir rolü olmadığını söyleyebiliriz.
Sonuç
olarak
mezheplerin
kefâet
hususuna
ve
şartlarına
yaklaşımını
değerlendirecek olursak şu tespitlerde bulunmamız mümkündür: Hukukçular denkliğin
özelliklerinde farklı görüşler beyan etmişlerdir. Hanefîlere göre, dindarlık, İslam’a giriş,
hürriyet, soy , mal ve meslektir. Hastalıklardan uzak olmak, yaş uygunluğu, güzellik, zeka
gibi unsurları şart olarak almamışlardır. Şafiîlerde; dindarlık, hürriyet, soy, meslek,
kusurlardan uzak olmak, Hanbelîlerde; dindarlık, hürriyet, soy, zenginlik, ve meslek;
Mâlikilerde; dindarlık ve hastalıklardan uzak olmak, kefâet için gerekli olan şartlardır.
Mezhep imamlarının hepsi, dindarlık yönünde denkliğin aranması hususunda
ittifak etmişlerdir. Mâlikilerin dışındakiler hürriyet, soy ve meslekte ittifak etmişlerdir.
Mâlikiler ve Şafiîler hastalıklardan uzak olmayı da bir şart olarak almışlar, ve bunu kadın
için nikâhı feshettirmek için tercih hakkı olarak değerlendirmişlerdir. Şafiî kaynaklarından
elde edilen önemli bir bilgi de, evlenecek olanların yaş bakımından aralarında çok büyük
bir farkın olmaması, bu hususta da kefâete riayet edilmesi gerektiği yönündedir. Yine,
Hanefîler ve Hanbelîlerin zenginlik, mal hususunda ittifak halinde oldukları görülmektedir.
Ayrıca Hanefîler, usulün, ana babanın da Müslüman olması gerektiği düşüncesiyle diğer
mezheplerden ayrılmaktadır.
Bunların dışındaki, güzellik, çirkinlik, köylü şehirli olmak, farklı memleketlerden
olmak, farklı mezheplerde olmak, evliliğe mani olmayacak hastalıklara sahip olmak,
kültürlü veya cahil olmak, çok akrabaya sahip olmak veya kimsesiz olmak gibi hususlarda
denkliğin aranmayacağını görmekteyiz.
Kefâet konusunda daha katı davranan ve kefâet kriterini en geniş tutan hukukçular
Hanefîlerdir. Hanefî mezhebi kefâete oldukça önem vererek bu konuyu sistematik bir
şekilde ele alamaya çalışmıştır. Bu durum, biraz da onların kadına velisinin izni olmadan
evlenebilme yetkisi tanımalarından kaynaklanabilir. Ancak belirtmek gerekir ki Hanefîler
tarafından formüle edilen kefâet teorisi uzun bir gelişme neticesinde ortaya çıkmıştır.
Çünkü mezhepler arasında olduğu kadar aynı mezhep içinde de kefâet lehinde ve aleyhinde
farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
135
İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. V, s. 445.
26
1.3. Denklikle İlgili Diğer Tartışmalar
1.3.1. Denkliğin Şart Koşulduğu Taraf
Hukukçuların cumhuruna göre, denklik kadınlar için erkek tarafında istenir. Yani
erkeğin kadına denk olması şartı aranır. Kadının erkeğe denk olması şartı aranmaz. Bu,
erkeğin değil kadının menfaatine bir haktır. Erkek, kendinden daha aşağı olan bir kadınla
evlendiğinde ayıplanıp, kınanmaz. Ama kadın kendinden düşük biriyle evlendiği zaman
hem kendisi hem ailesi ayıplanır. Üstün erkek insanlar nazarında hanımını yüceltebilir.
Ama üstün kadın düşük bir erkeği yüceltemez. 136
Ancak iki husus vardır ki bu noktalarda da kadın tarafında denklik şartı aranabilir.
Birincisi, baba veya dededen başkasının ehliyeti bulunmayanı veya eksik ehliyetli olanı
evlendirmesi yahut bu durumdaki bir erkeği daha akit yapmadan önce bile kötü tercih
yapmasıyla tanınan baba veya dedenin evlendirmesi. Bu evliliğin sıhhati için kadının
erkeğe denk olması şarttır. Bu şart, evliliğin maslahatı için bir ihtiyattır, yoksa evlilik sahih
olmaz. İkincisi, erkeğin kendini evlendirsin diye başkasına mutlak vekalet vermesi
durumunda akdin geçerli olabilmesi için, Mâlikiler ile Ebû Yusuf ve Muhammed’e göre,
kadının kocaya denk olması şarttır.137
1.3.2. Denkliği İstemeye Hak Sahibi Olanlar
Kefâet, evlenme akdinin oluşmasında ve tamamlanmasında etken bir güç olunca bu
hakkın kime ait olacağı meselesi de, hukukçular arasında farklı görüşlerin doğmasına
zemin hazırlamıştır. İslam hukukçularının çoğunluğuna göre bu hak, kadına ve velisine
tanınmıştır. Denkliğin kadının ve velilerinin hakkı olduğunda hukukçular ittifak
etmişlerdir.138 İslam’ın kefâet bulunmamasından dolayı sadece kadına ve velisine
evlenmeyi bozma hakkını tanımasının sebebi şu olsa gerek: Erkek mutlak talak yetkisine
sahiptir. Kendine denk olmayan bir kadınla evlenmiş ve buna pişman olmuşsa söyleyeceği
iki kelime ile istemediği karısından boşanabilir. Kadın ise böyle bir yetkiyi çok istisnai
olarak ve güç bir şekilde elde edebilir. Bu nedenle kendine denk olmayan bir erkekle
evlenmiş olan bir kadına evlenmeyi feshetme yetkisinin verilmesi ihtiyaca uygun
görülmüştür.139
136
Ebû Zehra, Ahvâlü’ş-Şahsiyye, s. 142.
Zuhaylî, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, c. IX, s. 190.
138
el-Kâsâni, el-Bedâi’ü’s-Sanâ’i, c. II, s. 320; İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 424, el-Şirbînî,
Muğni’l-Muhtâc, c. III, s. 164; İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. V, s. 436.
139
Ebû Zehra, Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 144; Cin, a.g.e., s. 159.
137
27
Hanefî mezhebi iki halde erkeğe de kefâet sebebiyle evliliği feshetme hakkı
tanımıştır.
1. Cebr hakkına dayanarak mümeyyiz küçük veya mahcur oğlunu dengi olmayan
bir kadınla evlendiren baba veya büyükbaba çocuklarına karşı isabetsiz davranışlarıyla
tanınmış kimselere küçük veya mahcur evlenmeyi fesih etme hakkına sahiptir. Aynı durum
baba veya büyükbabadan başka veliler tarafından küçük veya mahcur adına akdedilen
evlenmeler için de geçerlidir.140
2. Kendisini dengi bir kadınla evlendirmesi için herhangi bir kimseyi tevkil eden
erkek, vekilin uygun olmayan bir eşle evlenme akdetmesi halinde evlenmeyi feshetme
hakkına sahip olacaktır.141 Ancak erkek tarafından ileri sürülen kefâet ile kadın tarafından
ileri sürülen kefâet arasında müeyyide bakımından fark vardır. Erkeğin kefâet itirazında
bulunduğu hallerde evlenme batıldır. Halbuki kadına ilişkin kefâet itirazı halinde evlenme
mevkuftur. Yani icazete bağlıdır. İcazet verilmezse evlenme akid tarihinden itibaren
geçersiz olur.142
1.3.3. Denkliğin Şart Koşulduğu Vakit
Erkeğin kadına denkliğinde evliliğin başlangıcı esas alınır. Kocanın sonradan
işlerinin kötüleşmesi, başlangıçta sahip olduğu imkan ve özellikleri kaybetmesi denkliği
bozmaz ve evliliği sona erdirmez. 143
Koca nikâh akdinin başlangıcında karısına denk olduğu halde sonraları denklik yok
olsa veya denkliğe zarar getiren bir olay olsa buna itibar edilmez. Mesela; akit anında
mehir ve nafakaya muktedir bir zengin iken sonraları fakir bir duruma düşse toplumda
itibar gören bir meslek grubunda iken sonraları itibar görmeyen bir mesleğe düşse, önceleri
dindar iken sonraları büyük günahlar işlese karısına denk olmadığı, denklik şartı bozuldu
diye
akdin
feshi
yoluna
gidilmez
İslam
hukukçularının
genel kanaatleri
bu
doğrultudadır.144
1.3.4. Denklik Konusunda Velinin Hukukî Durumu
Kadın dengi olmayan biriyle evlenecek olursa, velinin onların aralarını ayırma ve
gerektiğinde evlilik akdine itiraz etme hakkı vardır.
140
Kefâetin bulunmaması sebebiyle
Cin, a.g.e., s. 159; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 190.
el-Kâsâni, el-Bedâi’ü’s-Sanâ’i, c. II, s. 320.
142
Cin, a.g.e., s. 159.
143
Bilmen, Kâmus, c.II, s. 68; Ebû Zehra, a.g.e., s. 143.
144
Ebû Zehra, a.g.e., s. 188; Abdülhamid, el-Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 102.
141
28
evliliğin feshini talep etme hakkını ancak yakın veliler kullanabilirler. Denk olmayan
evliliğe yakın veli razı olduğu taktirde uzak velilerin itiraz hakkı bulunmaz. Bu konuda
ulemâ arasında ihtilaf yoktur. Aynı yakınlıkta birden fazla velinin bulunması velilerden
birinin nikâhı onaylaması durumunda diğerlerinin itiraz hakkının bulunup bulunmayacağı
konusunda ise ihtilaf edilmiştir. Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre velilerden birinin
nikâhı onaylaması diğerlerinin itiraz hakkını düşürür. Ebû Yusuf ve Züfer b. Huzeyl’e göre
nikâhı onaylamayan velilerin itiraz hakları saklı kalır. İtiraz hakkına sahip olan veliler
amca oğluna kadar uzayabilir. Diğer asabelerin ve zev’il erhâm’ın itiraz hakkı
bulunmaz. 145
Hanefî hukukçuları akıl, baliğ ve hür bir kadının velisinin hazır olmadığı bir
mecliste dengi olmayan birisi ile nikâhlanmasını geçerli saymışlardır.146
Kadın, hamile olmadıkça ya da doğum yapmadıkça veliler eğer razı değillerse karı
kocayı ayırma hakkına sahiptirler. Eğer veli kadını onun rızasıyla dengi olmayanla
evlendirirse nikâh lazım olur. Velilerin razı olmaları halinde kendiliklerinden fesih ve itiraz
haklarını düşürmüş olurlar. 147
Şafiîlere göre bir veli kızını denk olmayan biriyle evlendirirse nikâh sahih olur.
Dereceleri aşağıda olan velilere herhangi bir itiraz hakkı doğmaz. Fakat velilerin dereceleri
eşit olursa hepsinin rızası lazımdır. Bunlardan biri razı olmazsa nikâh sahih olmaz. 148
Mâlikiler erkek kadınla zifafta bulunmamış ise velilerin fesih hakkının olduğunu
söylerler. Eğer zifaf olmuşsa fesih durumu yoktur. İtiraz tüm veliler arasında müşterek bir
haktır. Velilerden biri kadını dengi olmayanla öteki velilerin iznini olmaksızın sadece
kadının rızası ile evlendirirse nikâh lazım (bağlayıcı) olmaz. Bu husus Hanefî ve Şafiîlerin
görüşlerine mutabık değildir.149
Hanbelîler, uzak velinin daha yakın velinin rızasına rağmen evliliği fesih ve itiraz
hakkına sahip olduğunu kabul ederler. Kadının rızası dahi olsa kendisine bulaşacak olan ar
sebebiyle buna hakkı vardır. Denklik kadın ve tüm veliler için bir haktır. Eğer baba kızını
dengi olmayan biriyle evlendirirse rızasıyla da olsa kızın kardeşlerinin bu evliliği feshetme
hakları vardır. Çünkü dengi olmayanla evliliğin getireceği utanç hepsi için söz konusudur.
Hanbelîlere göre denkliğin akitten sonra bozulması halinde artık evliliği feshetmek
145
Bilmen, Kâmus, c.II, s. 68; Ebû Zehra, Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 144 ; Aktan, “Kefâet”, TDV İslam
Ansiklopedisi, c. XXV, s.168.
146
es- Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 26; el-Kâsânî, el-Bedâi’ü’s-Sanaî, c. II, s. 318.
147
Zuhaylî, a.g.e, c. IX, s. 189.
148
Bilmen, Kâmus, c.II, s. 70; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189.
149
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189.
29
velilerinin değil de kadının hakkıdır. Çünkü velilerin hakkı akdin başlangıcında söz
konusudur, devamında değil. Bu görüş de diğer mezheplerin aksine olan bir görüştür. Oysa
cumhura göre denkliğe akdin başlangıcında itibar edilir. Akitten sonra bozulmasında bir
zarar yoktur. Eğer erkek akit sırasında denk olup sonra denk olmazsa akit feshedilmez. 150
Velinin açık veya gizli evlenmeye icazeti fesih hakkını düşürür. Rızayı gösteren her
fiili zımnen icazet sayılır. Örneğin veli, kadının mehrini talep için dava ederse evlenmeye
zımnen icazet vermiş sayılır. Ancak, velinin sadece susması rızanın varlığı olarak
yorumlanamaz. 151
Kefâetin olmamasından dolayı zevc ile zevcenin aralarını ayırmak için hakimin
hükmü gerekmektedir. Nikâh hakim tarafından feshedilmedikçe evlilik devam eder. Bunun
sebebi şudur: Kefâetin bulunmaması yüzünden evlenmenin feshi tüm imamlarca kabul
edilmiş değildir. Eşlerden biri kefâete taraftar olmayan imamların fikrine dayanarak
evlenmenin feshini bertaraf etmek isteyebilir. İlgililerin bu yola gitmesini önlemek için
kadının feshe karar vermesi uygun bulunmuştur.152
Derecede eşit bazı velilerin razı olması, diğerlerinin razı olmaması durumunda
hukukçuların görüşleri şu şekildedir:
Eğer yakın veliler mesela öz kardeşler gibi birden fazla olursa ve bazısı evliliğe razı
olurken bazısı olmazsa, bazılarının razı olması İmam Ebû Hanîfe ve Muhammed’e göre
ötekilerin hakkını düşürür. Çünkü bu bir tek haktır parçalanamaz; bu hakkın sebebi
akrabalık olup parçalanma kabul etmez. Yerleşmiş kaide şudur: “Parçalanamayan bir şeyin
bazısının düşürülmesi bütünün düşürülmesi
demektir.” Eğer velîlerden biri hakkını
düşürürse ötekilerin de hakkı düşer. Bu hususta bir topluluk için sabit olan kısas hakkına
kıyas edilir. Çünkü bu hak parçalanma kabul etmeyen bir haktır. Eğer bazısı affederse
ötekilerin hakkı düşer. Buna şöyle cevap verilmiştir: Kısas velîlerden her biri için tam
olarak sabit değildir. Bazısı düşerse tam olarak kısas hakkının alınması mümkün olmaz.153
Cumhûr (Mâlikî, Şafiîler, Hanbelîler, Hanefîlerden Ebû Yusuf ve Züfer), bazı eşit
veliler razı olursa ötekilerine itiraz hakkı düşmez, demişlerdir. Çünkü denklik hepsi için
sabit olan müşterek bir haktır. Ortak bir borçta ortaklardan biri hakkından vazgeçerse
bunun ötekilerin hakkını düşürmediği gibi. Hanbelîlere göreyse, velilerin eşit ya da farklı
150
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189.
Bilmen, Kâmus, c.II, s. 71; Cin, a.g.e., s. 159.
152
Bilmen, Kâmus, s. 71; Zuhaylî, a.g.e., c. IX , s. 189.
153
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189.
151
30
derecelerde olmaları arasında bir fark yoktur. Çünkü denklik onlara göre hepsinin
hakkıdır.154
Kocanın kadına denk olmaması halinde meydana gelen ayrılık talaktan
sayılmayacağından bu ayrılıkla talakın sayılarında bir eksilme meydana gelmez. 155
1.4. Eşler Arasında Denklik Bulunmamasının Hukukî Sonuçları
İslam hukukçuları, kadının dengi olmayan birisi ile evlenmesini hoş karşılamamış,
kadın ve ailesine gelme ihtimali olan bir takım kusurlardan kurtulmak için dengi olmadan
kıyılan nikâhlarda velinin feshetme hakkının olduğunu belirtmişlerdir. Denkliğin kadının
ve velilerin hakkı olduğunda fakihler ittifak etmişlerdir Eğer kadın denk olmayan birisiyle
evlenirse velilerin feshetme hakları vardır Veli de kadını denk olmayan biriyle evlendirirse
kadının feshetme hakkı vardır. Çünkü bu üzerine akit yapılan şeyde bulunan bir noksandan
kaynaklanan bir tercih hakkıdır, bu da alışverişteki muhayyerlik (seçme) hakkına
benzemektedir. Hakim akdi feshetmezse nikâh hükümleri sabit kalıp evlilik devam eder.156
Evlilikte kadının da söz sahibi olduğuna dair şu rivayeti gösterebiliriz; Abdullah İbn
Büreyde babasından rivayet etmiştir: Bir kız Rasülullah’a gelerek şunu söyledi: “Babam
kendi seviyesini yükseltmek için beni kendi kardeşinin oğlu ile evlendirdi.” Hz.
Peygamber şöyle dedi: “Karar verme hakkı kadına verilmiştir.” Bunun üzerine kız şöyle
dedi: “Babamın yaptığını şimdi kabul ettim. Ben sadece bu hususta babaların bir yetkisi
olmadığını
öğretmek istemiştim.”157 Kadın denkliğin yokluğundan dolayı feshetme
hakkını terk ederse velinin hakkı baki durur. Bunun aksi de geçerlidir.158
Denkliğin olmamasından dolayı kadının veya velisinin fesih yoluna gidebilmeleri
için bazı durumlar söz konusudur:
1. Eğer bir kadın velisinin onayı olmaksızın kendisine denk olmayan biri ile
nikâhlanırsa ve daha sonra veliler de bu işe razı olmazlarsa bu nikâh fasit olur ve velilere
bu akde itiraz etme hakkı doğar kadın için böyle bir hak yoktur. Çünkü o kefâet
konusunda, tahkik etmeyerek vazifesinde kusurlu davranmıştır.159
Serahsî (v. 490), Mebsut’ta bu konuya şöyle bir yorum getirmiştir: Bu durumda
veliye fesih hakkı tanınır. Çünkü kadın bu durumda velilerine bir ayıp eklemiştir. Veliler
154
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189-190.
Bilmen, Kâmus, c.II, s. 71; İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kadîr, c. III, s. 187.
156
Serahsî, el-Mebsut, c.V, s. 29.
157
Şevkâni, Neylü’l-Evtâr, c. V, s. 240.
158
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189; Bilmen, Kâmus, c.II, s. 69.
159
Bilmen, Kâmus, c.II, s. 69; Ebû Zehra, Ahvâlü’ş-Şahsiyye, s. 144.
155
31
dünürlük yoluyla kendilerine denk olmayan birinin kendilerine nispet edilmesiyle kınanır,
ayıplanırlar. Kendilerinden bu ayıbı gidermek için mücadele hakları vardır. 160
Kendine denk olmayan biriyle kadının bilerek ve velilerinin onayı olmadan yaptığı
nikâhın sahih olup olmadığı ihtilaflı olup bu konuda üç görüş öne sürülmüştür.
İlk görüşe göre, böyle bir akit zaten sahih değildir. Hasan b. Ziyad’ın Ebû
Hanîfe’den naklettiği bu görüşe göre velinin itirazı ile nikâh feshedilse bile kalıcı birtakım
zararların ortaya çıkmaması bakımından sahih olmadığını söylemek ihtiyata uygun
görülmüştür.161
Diğer bir görüşe göre akit sahih olur, fakat velinin akde itiraz hakkı ve akdi
bozmayı isteme hakkı vardır. Hakimin hükmü ile veliye tanınan bu hak ancak, velinin
açıkça veya delalet yoluyla razı olduğunu belirtmesiyle düşer. Çünkü akit tüm şartlarını
kapsar bir halde başlamıştır.162
Üçüncü görüşe göre itiraz ve feshi talep etme hakkı süresiz değildir. Bu hak belli
bir zamanla sınırlıdır. Kadının doğum yapmasıyla çocuğun hukukunu koruma adına artık
velilerin itiraz hakları sona erer. Zira çocuğun menfaati anne babasının birlikteliğiyle daha
iyi korunur.163
2. Erkek kendi kimliği, nitelikleri ve sosyal statüsü konusunda kadını yanıltmış ve
sonradan denklik bulunmadığı anlaşılmışsa hem kadın hem de kadının velileri mahkeme
kararı ile nikâhı feshettirme hakkına sahiptir. 164
Kadın adamın mezhebinin hakikatini öğrendikten sonra adamın kadına denk olduğu
ortaya çıkarsa, sadece kadının fesih hakkı vardı.165 Şayet erkeğin nesebi söylendiği
nesepten daha faziletli çıkmışsa kadına da velisine de akit için herhangi bir eylemde
bulunma hakkı yoktur.166 Eğer kadın nesebi hakkında erkeği aldatmışsa durumu ne
olacaktır? Bu konuda Ebû Zehra’nın fikri: “Kadın kendi nesebinin dışında bir nesebi
söylemişse adamın muhayyerlik hakkı yoktur. Çünkü kadının kandırması sebebiyle erkeğe
herhangi bir zarar gelmez. Erkek elinde tuttuğu talak yetkisiyle istediği zaman kadını
boşayabilir.”167 şeklindedir.
160
Serahsî, el-Mebsut, c.V, s. 26.
Aktan, “Kefâet”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. XXV, s.168.
162
Ebû Zehra, Ahvâlü’ş-Şahsiyye, s. 143.
163
Bilmen, Kâmus, c.II, s. 71; Ebû Zehra, a.g.e., s. 143; Cin, a.g.e., s. 165.
164
Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 28; Ebû Zehra, a.g.e., s. 144.
165
Ebû Zehra, a.g.e., s. 144.
166
Serahsî, a.g.e., c. V, s. 28.
167
Ebû Zehra, a.g.e., s. 144.
161
32
3. Kadın asabe olan velisini vekil tutsa bu veli de akit esnasında denkliği
gözetmeyerek kadını evlendirse daha sonra adamın kadına denk olmadığı anlaşılırsa bu
durumda kadının akde itiraz etme hakkı vardır. Çünkü kadın denklikteki hakkını
kullanmamıştır. Veli artık itiraz edemez çünkü o bu hakkını düşürmüştür. 168 Ancak böyle
bir koca, kadından ayrılıp sonra kadın velisiz olarak bu adamla tekrar evlenirse veliye
nikâhta itiraz hakkı doğar. Çünkü ikinci akit biraz daha farklıdır. Velinin ilk akde razı
olması ikinci akde de razı olduğu anlamına gelmez. 169
4. Kadının kendisi ve velileri denkliğin bulunmadığını bildikleri halde veya denklik
konusunu önemsemeden ve araştırmadan nikâha razı olmuşlarsa yada nikâhtan sonra
denklik bulunmadığını fark ettikleri halde nikâhı kabul ettiklerini gösteren bir tutum ve
davranış ortaya koymuşlarsa evlilik sahih ve bağlayıcı olarak gerçekleşmiş ve o kadının
veya velisinin fesih isteme hakkı düşmüş demektir.170
1.5. Denkliğin Hükmü İle İlgili Görüşler
Hanefî hukukçulara göre denklik genel olarak lüzum şartı sayılır. Ancak sonra
gelen alimlerin fetvalarına göre, denklik bazı hallerde evliliğin sıhhatinin şartı bazı hallerde
infazının şartı, bazı hallerde de lüzumunun şartıdır.
Denkliğin evliliğin sıhhatinin şartı olduğu durumlar şunlardır;
a. Akıllı ve buluğa ermiş kadın kendini denk olmayan biriyle ve fahiş bir aldanışla
evlendirir ve kendisine baba tarafından akraba olan asabeden bir veli akitten önce bu
evliliği kabullenmezse ne ilzam olur ne de buluğ sonrası rızaya bağlı olarak sahih olur.171
b. Eğer, asıl (baba ve dede) veya fer (oğul) dışında birisi ehliyeti bulunmayanı veya
ehliyeti eksik olanı yani deli erkekle deli kadını veya küçük erkekle küçük kızı denk
olmayanla evlendirirse evlilik geçersizdir. Çünkü bunların velayeti bunların maslahatına
bağlıdır, denk olmayanla evlendirmekte ise herhangi bir maslahat yoktur.172
c. Evlendiren veli, baba veya deli kadının oğlu olup daha önce onlardan kötü seçme
olayı vukû bulmamışsa erkeğin vereceği mehrinin fazlalılığı veya mehrinin azlığı ile fahiş
bir aldanışla olsa bile kadını denk olmayanla evlendirmesi bağlayıcı olur.173
168
Ebû Zehra, a.g.e., s. 144.
es-Serahsî, el- Mebsut, c. V, s. 27.
170
Aktan, “Kefâet” TDV İslam Ansiklopedisi, c. XXV, s.167; Bilmen, Kâmus, c.II, s. 69.
171
İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. V, s. 418.
172
İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. V, s. 419.
173
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 186-187.
169
33
Denkliğin evliliğin yerine getirilmesinin (infazının) şartı olduğu durumlar:
Eğer, akıllı ve baliğ olan kadın birini kendisini evlendirmesi için vekil kılar da (bu
şahıs ister veli, ister kendine yabancı biri olsun) ve o da kadını denk olmayan biriyle
evlendirirse akit kadının iznine bağlı olur. Çünkü denklik kadının ve velilerinin hakkıdır.
Eğer koca kendisine denk olmazsa kadının rızası olmadan akit gerçekleşmez. 174
Denkliğin evliliğin lüzumunun şartı olduğu durumlar:
Eğer akıllı ve baliğ olan kadın kendini denk olan biriyle evlendirirse, evlilik ilzam
edici olur. Velisinin de itiraz ve feshetme hakkı olmaz. Eğer kendini denk olmayan biri ile
evlendirirse baba tarafından akrabası (asabe) olan velinin itiraz etme hakkı olur.175
Şafiî hukukçuları denk olmayan evlilik hükümlerini üç kısımda toplarlar:
a. Kadının razı olup, velilerinin hoş karşılamadıkları haller: Bu durumda nikâh
batıldır. Velilerin haklarına riayet asıldır.
b. Velilerin razı olup da kadının istemediği evlilik: Böyle bir evlilikte kadının
hakkına riayet edilmeyeceğinden nikâhın batıl oluşuna hükmedilir.
c. Velinin ve kadının razı olduğu nikâh akdi: Dengi olmadan kıyılan nikâhın iptali
vücubu değil müstehaplık ifade eder. Velinin zorlama ile de olsa kızını evlendirmesi
muteberdir.176
Konuya iki farklı açıdan bakan Hanbelî hukukçuları denk olmayı nikâhın sıhhat
şartı olarak değerlendirip denk olmayan bir nikâh akdini batıl kabul ederken, diğer bir
görüşde de denk olmadan kıyılan nikâhların muteber olduğunu söylerler. Fakat böyle bir
nikâh akdinde hakim yolunun da açık olduğu vurgulanmıştır.177
Denk olmadan yapılan evlilik akitlerinde hakimin akde fesih kararı vermesi şu
sonuçları doğurur:
a. Fesh, cinsel ilişkiden sonra vâki olursa kadının üzerine iddet gerektiği gibi
kocanın kadına nafaka vermesi de gerekir. Çünkü kadın, nikâh ile nafakayı hak etmiş olur,
iddetse devam eder.
b. Kadın sonradan iddeti içerisinde velinin izni olmadan evlenir, hâkim de cinsel
ilişkiden önce aralarını ayırırsa kadının ikinci mehrini tamamen alabileceği gibi Ebû
Hanîfe’ye göre müstakil bir iddet beklemesi de lazımdır. 178
Burada konu ile ilgili fetvaları da vermemizin faydalı olacağını düşünüyorum.
174
İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. V, s. 436.
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 187.
176
el-Mâverdî, el-Hâviyü’l-Kebîr, c. IX, s. 108.
177
İbn-i Kudâme, el-Muğnî, c.VII, s. 377.
178
es-Serahsî, el- Mebsut, c. V, s. 27.
175
34
İbrahim Halebî’nin “Mülteka’l Ebhûr”, Gökçen Art’ın “Şeyhülislam Fetvalarında
Kadın ve Cinsellik” adlı eserlerinden ve “ Fetavâ- yı Hindiyye” den derlediğimiz fetvalar
şu şekildedir:
“Baliğa Hind, kendinin dengi olan salih Zeyd’e şahitler huzurunda nikâhla
vardıktan sonra bir müddet geçince Zeyd fâsık ve fâcir olsa Hind’in babası Amr, Zeyd
fâsık olmakla dengi değildir diye itiraz edip kıyılan bu nikâhı feshetmeye kâdir olur mu?”
El-cevap: Olmaz. (Feyziyye)
“Sadece babası Müslüman olan Zeyd, babası ve dedesi Müslüman olan Hind’e
denk olur mu?”
El-cevap: Olmaz (Feyziyye)
“Babası ve babasının babası aslen hür olan Zeyd, aslen hürre olan Hind’e denk
olur mu?”
El-cevap: Olmaz (Behce)
“Babası Müslüman olmayan kendisi Müslüman olan Zeyd, babası Müslüman olan
Hind’e denk olur mu?”
El-cevap: Olmaz (Behce)
“Zeyd salihlerden Amr’ın küçük kızı Hind’i nikâhlamak istediğinde bazı kimselerin
Zeyd salih ve dindardır demeleriyle Amr, Hind’i Zeyd’e nikâhla verdikten sonra Zeyd’in
şarap içici olduğu meydana çıksa Hind baliğa olduğundan razı olmamakla hakime
müracaat ettiğinde hakim Hind’i Zeyd’den ayırmaya kâdir olur mu?”
El-cevap: Olur (Behce)
“Âlim ve şerefli olmayan mehri muaccel ve nafakaya da iktidarı olmayan Zeyd,
şerefli ve zengin olan Hind’e denk olur mu?”
El-cevap: Olmaz
“Ülemâdan olan Zeyd’in kızı Hind’e bakkal kısmından cahil Amr denk olur mu?
El-cevap: Olmaz
“Küçük Hind’in babası Amr sefer müddetinden uzak olan başka memlekette
olduğundan küçük Hind’in babasının babası Bekir küçük Hind’i dengi Beşir’e şahitler
huzurunda nikâhlasa Amr geldiğinde benim iznim bulunmadı diye kıyılan nikâhı
feshetmeye kadir olur mu?”
El-cevap: Olmaz (Feyziyye)
35
“Küçük Hind’i yakın akrabası ana baba bir Amcası Zeyd mehri misliyle dengi
Amr’a nikâhlasa, Hind’in diğer velisi Bekir mücerred velisi olmakla razı olmayıp kıyılan
bu nikâhı feshetmeye kadir olur mu?”
El-cevap: Olmaz (Feyziyye)
“Baliğa Hind kendini yakın akrabası olan ana baba bir amcası Amr’ın izni
olmadan dengi olmayan Bekir’e nikâhlasa fakat Bekir’den çocuk doğurmasa Amr (amca)
razı olmayıp Hind’i, Bekirden hakime ayırtmaya kadir olur mu?”
El-cevap: Olur (Ali Efendi)
“Rafîzî’den olan ehl-i bid’at Müslüman Zeyd, muttakî olan Amr’ın kızı Hind’e denk
olur mu?”
El-cevap: Olmaz
“Küçük Hind’i büyük annesi Zeynep en yakın velisi ana baba bir amcası oğlu
Zeyd’in izniyle dengi olmayan Amr’la evlendirse söz konusu akid geçerli olur mu?”
El-cevap: Olmaz (Ali Efendi)
“Yetişkin Hind kendini mehri misil ile dengi olan Zeyd’le evlendirse Hind’in babası
Amr iznim bulunmadı diye söz konusu akdi feshetmeye kadir olur mu?”
El-cevap: Olmaz
“Ölmüş olan dindar Zeyd, küçük kızı Hind’i en yakın velisi ana baba bir amcası
Amr şarapçı olup günahkar olan Bekir’le evlendirse söz konusu akit geçerli olur mu?”
El-cevap: Olmaz
Kadının dengi olmayan birisi ile evlenmesi veya evlendirilmesi halinde akdi fesih
hakkı hakimindir. Hakimin verdiği karar ise boşama olmayıp fesihtir. Şayet cinsel ilişki
olmuşsa mehri müsemma, nafaka ve iddet gerekir.179
Dengi olmadan evlendirilen bir kadın, velilerinin evlilik işlemlerine razı oluncaya
kadar nefsini teslim etmeyebilir mi?
Hukukçu Ebû’l-Leys (v. 373/983) kadının böyle bir hakkının olduğunu söylemekle
beraber, hukukçuların çoğunluğuna göre böyle bir imtina hakkı olmadığına dair fetva
vermiştir.180
179
180
Fetavây-ı Hindiyye, s. 292-293.
Fetavây-ı Hindiyye, s. 293.
36
1.6. Modern İslam Aile Hukukunda Kefâet
20. yy.’da muhtelif İslam ülkelerinde gerçekleştirilen aile hukuku, kefâeti tanzim
etmekle beraber ona verilen önemi azaltmıştır. 1917 tarihli Osmanlı Hukuk-i Aile
Kararnamesi kefâetin neticelerini teferruatlı bir şekilde tespit etmesine rağmen sadece iki
hususta kefâeti gerekli bulmuştur. Kararnâmenin 45. maddesi “mal ve sanat gibi hususta
erkeğin kadına denk olması nikâhın lüzumunun şartıdır.” hükmüyle servet ve meslekte
kocanın kadına denk olması gerektiğini hükme bağlamıştır. 181 Ayrıca Hukuk-i Aile
Kararnâmesi’nde eskiye nazaran yeni bir uygulamaya gidilmiş, 17 yaşından sonrakilerin
evlenmesinde velinin iznini aramaktan vazgeçilmiş, ancak bunun yerine kocanın, baliğa
kızın dengi olup olmadığı noktasında bir itirazının bulunup bulunmadığının nikâh
öncesinde veliye sorulması esası getirilmiştir. .
1951 tarihli Ürdün kanunu 23-27. maddeleri de 1917 Osmanlı kararnamesinin
tanzim tarzını aynen kabul etmiş fakat kefâet yokluğuna sebep olan haller arasında sadece
serveti zikretmiştir. 1953 tarihli Suriye kanunun 28. maddesi ile eşler arasında kefeatin
tayinini mahalli örf ve adete bırakmıştır. 182
1959 tarihli Irak kanunu ise kefâete hiç yer vermemiştir. Mâliki mezhebinin önem
vermemesine rağmen Fas kanunu kefâetin akit anında nazara alınacağı ve yerleşmiş
adetlere göre tayin edileceği hükmünü koymuştur. Klasik İslam Hukuku’ndan farklı olarak
1951 tarihli Ürdün ve 1953 tarihli Suriye kanunları, eşler arasında yaşça da kefâet
bulunmasını öngörmüşlerdir. Ürdün kanunu eşler arasında 20 yaştan fazla bir yaş farkı
bulunması halinde evlenmeyi iki şarta tecviz etmektedir. Hâkim eşlerden yaşça küçük
olanın rızasında ve böyle bir evlenmeden elde edeceği faydadan emin olmalıdır. 183
1.7. Günümüz Türk Toplumunda Evlilik ve Aile
1.7.1. Evlilik
Evlilik aile kurumunun temelini oluşturmaktadır ve bir ailenin doğuşu ancak evlilik
yolu ile gerçekleşir denebilir. Evlilik, toplumun yapısı, kültürü, dini, örf ve âdetleri gibi
özelliklerine göre farklılıklar göstermesine rağmen tarih boyunca bütün toplumlarda
süregelen uygulamalardan biri olma özelliğini korumuştur. Evlilik aynı zamanda hukukî
181
Cin, a.g.e.,s. 166.
Hukuk-i Aile Kararnâmesi, md. 8.
183
Cin, a.g.e., s.167.
182
37
bağlayıcılığı olan bir akit, koruyuculuğu olan kadın-erkek her iki tarafa belli
yükümlülükler ve görevler getiren bir sözleşmedir.
Kur’ân-ı Kerim, erkek ve kadının yalnızlığını gidermek için onlara eşler
yaratıldığını belirtmektedir. “Size nefislerinizden, kendilerine ısınmanız için, zevceler
yaratmış olması, aranızda bir sevgi ve esirgeme yapması da O’nun ayetlerindendir. Şüphe
yok ki bunda düşünen bir topluluk için işaretler vardır.”184 Ancak ayette vurgulanan evlilik
kurumu sadece insanların cinsel ihtiyaçlarını düzenli ve meşru tarzda karşılayan bir
müessese değil aynı zamanda eşlerin birbirlerine maddi ve manevi destek olarak hayat
arkadaşlığı kurmalarına vesile olduğundan çok yönlü yarar ve hikmetler taşır. Evliliğin bir
başka önemi boyutu ise bütün canlıların tabiatlarında saklı bulunan neslin devam ettirme
güdüsünü en tabii ve makul biçimde karşılıyor olmasıdır. İslam dini evlilik kurumuna
ilişkin düzenlemeler yaparken evliliğin bu üç yönünü dikkate alarak bunun meşru şekilde
nasıl gerçekleştirileceğine dair ilkeler koymuştur. Bu suretle her türlü nikâhsız
beraberlikler ve gayr-ı meşru ilişkiler suç sayılarak bu fiili gerçekleştirenlere maddî ve
mânevî cezalar getirilirken nikâhlı evlilik teşvik edilmiştir. Gerek Kur’ân-ı Kerim’de
gerekse Hz. Peygamberin hadislerinde evliliğe teşvik eden ve evlenmenin önemi ile
bireysel ve toplumsal faydalarına dair pek çok deliller vardır.
Evlilik, bir kadınla erkeğin aile kurmak üzere kanunların uygun gördüğü şekilde bir
araya gelmesi olarak tanımlanabilir.185 Erkek ile kadın arasında yasaların tanıdığı, kamu
vicdanının doğru bulduğu bir hayat ortaklığı kurma, evlenmenin hukuki yönünü
oluşturmaktadır. Aileyi oluşturmak için gerekli akrabalık bağlarını geliştiren bir kurum
olan evlilik, kişilerin bir arada yaşamalarını ve düzenli bir sosyal hayat içinde birbirleriyle
işbirliği yapmalarını sağlamaktadır. Evlilik aynı zamanda toplumda çocuğa meşru bir
konum sağlamak için gerekli olan sosyal bir anlaşmadır. Aile birliği, sürekliliğini evlilik
kurumu ile sağlar. Bu iki kavram hakkında şöyle bir kıyaslama mümkündür: Aile bir grup
ya da örgüt, evlilik ise çocuk yapmak ve yetiştirmek için yapılmış bir kontrattır.186
1.7.2. Aile
Aile, evlilik denilen bir sözleşme ile oluşan toplumun en küçük birimidir. Aile
bütün diğer toplumsal kurumlar içinde en eski ve en temel kurumlardan birini oluşturur.
Ancak her toplumda farklı bir biçimde görülen ailenin değişmez birtakım özellikleri ve
184
Rûm 30/21.
Meydan Larouse, Meydan Yayınevi, İstanbul 1987, c. IV, s. 451.
186
Bulut, Işıl, “Türkiye’de Erken Evlenme”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 494.
185
38
fonksiyonları bulunmaktadır. Aile evrensel bir kurumdur. Bilinen her toplumun kendine
özgü bir aile biçimi vardır. Ailenin bilinen en basit tanımlarından biri; “birbirine kan bağı
ile bağlı bireylerin oluşturdukları birlik”
187
şeklindedir. Buradan hareketle aile, fertleri
arasında gerçek veya itibarî akrabalık bağı olan veya bütün sosyal ilişkilerinin odağında
kan bağı kavramı olan en küçük gruba denir. Diğer bir anlamda aile, bir toplumun bütün
özelliklerini potansiyel olarak bünyesinde barındıran kurum ve kan bağlılığı, evlilik ve
diğer yasal yollardan aralarında akrabalık ilişkisi bulunan ve çoğunlukla aynı evde yaşayan
bireylerden oluşan, bireylerin cinsel, psikolojik, toplumsal, kültürel ve ekonomik
ihtiyaçlarının karşılandığı, fertlerin topluma uyumu ve katılımlarının sağlandığı ve
düzenlendiği temel bir toplumsal birimdir.188 Yine aile için, kadın ve erkeğin birlikte
yaşamanın gereklerini toplumsallaşma sürecinde içselleştirdikleri davranış kalıplarına
uygun biçimde, yapısı toplumsal normlarca belirlenen iş bölümü temelinde oluşturdukları
bir yeniden üretim birimi şeklinde bir tanım yapılmaktadır.189 Geniş anlamda aile, içinde
insan türünün belli bir biçimde üretildiği, topluma hazırlanma sürecinin belli bir biçimde
ilk ve etkili şekilde cereyan ettiği, cinsel ilişkilerin belli bir biçimde düzenlendiği, ana,
baba ve çocuklar (aile biçimine göre başka yakınları) arasında belirli bir ölçüde içten,
sıcak, güven verici ilişkilerin kurulduğu, yine içinde bulunulan toplumsal düzene göre
ekonomik etkinliklerin az ya da çok ölçüde yer aldığı toplumsal bir kurumdur.190
Ailenin toplum içerisinde yerine getirdiği pek çok fonksiyonu vardır. Bunlardan
bazılarının zaman içerisinde değişikliğe uğramasıyla birlikte değişmeyen bir takım
işlevlerinden de söz etmek mümkündür. Bunlar, nüfusu yenileme, millî kültürü taşıma,
sosyal mirası nakletme, çocukları sosyalleştirme, biyolojik ve psikolojik tatmin
fonksiyonlarının yerine getirilmesi olarak örneklenebilir.191 Ailenin bu fonksiyonlarını
belirlerken dikkat edilmesi gereken husus bunların aile yapıları ve çeşitlerine göre zaman
içerisinde değişiklikler gösterebileceğidir. Sosyal yönden aile, yaşanılan kültürün
değerlerini ve toplumun gelenek ve göreneklerini devam ettirerek, toplumun bekâsını
güvence altına alır. Ailede bunu gerçekleştirmenin yolu, çocukların sağlam temellere sahip
187
Özkalp, Enver, Sosyolojiye Giriş, Anadolu Üniversitesi Eğitim, Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları
Vakfı Yay., Eskişehir 2000, s. 133.
188
Tezcan, Mahmut, “Toplumsal Değişme ve Aile”, Türkiye Aile Yıllığı, BAAK Yay., Ankara 1990, s. 67.
189
Tolan, Barlas, “Aile, Cinsiyet ve Cinsel Roller”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. I, s. 208.
190
Özer, İnan, “Kent Ailesi”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 667.
191
Erkal, Mustafa, Sosyoloji, Filiz Kitabevi, İstanbul 1987, s. 380.
39
olarak yetiştirilmelerinden geçer. Toplumlarda bu amaçla konmuş yasalar, dinî ve ahlakî
kurallar vardır.192
1.7.2.1. Aile Çeşitleri
Aileler çeşitli bakımlardan sınıflandırılmışlardır. Ailedeki evli çift sayısı, kuşakların
genişliği ve hanede yaşayanlar esasına göre üç temel aile tipi olduğu tespit edilmiştir:193
Çekirdek Aile: Çekirdek aile, karı koca ve evlenmemiş çocuklardan oluşan en
küçük toplumsal birimdir. Bu tür ailede üye sayısı sınırlı ve azdır. Çekirdek ailenin sadece
iki kuşaktan oluşması bu ailenin sınırlı bir gelişim eğilimine sahip olduğunu
göstermektedir. Bu tür aile yapısı daha çok sanayi ve kent toplumlarında görülmektedir.
Bugün bu ailenin sadece iki fonksiyona sahip olduğu düşünülmektedir. Bunlardan biri
üreme ve çocukların küçük yaşlarda sosyalizasyonu, ikincisi ise eşler arasında psikolojik
dengenin sağlanmasıdır. 194 Bu aile tipinin özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
Aile yardım için akrabalarına güvenemez. Akrabalar da aileden yardım beklemez.
Aile ve akrabaların birbirleri üzerindeki değer ve ahlak kontrolü çok azdır. Akrabalar
ailenin konut ve yerleşme yerlerini seçmezler. Böylelikle ailenin konut yeri akrabaların
oturduğu yerle bağımlı değildir. Bu ise akrabalarla sosyal etkileşimin derecesini azaltarak
ailenin
bağımsızlığını
destekler.
Eşler
birbirlerini
akrabalarının
haklarına
veya
menfaatlerine bağlı olmadan sadece kendi kararlarıyla seçerler. Evliliğe uyum ise yalnızca
karı koca arasında yapılır. Çekirdek ailede evlenme yaşı da geleneksel aileden farklıdır.
Evlenme yaşı, işe atılma ve eğitim hayatının uzamasına paralel olarak büyümüştür.
Doğurganlık eşlerin ihtiyaçlarına göre kendi kararlarıyla tespit edilir. Birey olarak eşlerin
duygusal dengeleri bu küçük çekirdek birimde sağlanmak zorundadır. Çünkü duygusal
dengeyi sağlayacak başka bir kaynak yoktur. Eşlerin boşanma oranı daha yüksek olup,
eşlerden biri öldüğü veya ayrıldığı takdirde yeniden evlenme olasılığı daha fazladır.
Bununla birlikte saydığımız değişimler ve üye sayısının azalmasından başka,
çekirdek ailede de geleneksel aile ilişkilerinin yoğun olarak yaşanması, kadın ve erkeğin
yapacağı işlerin toplumsal normlar ve iş bölümüne göre ayrışmış olması, geleneksel otorite
192
Topçu, “Evlilik ve Aile Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir İnceleme”, s. 12.
Yıldırım, a.g.e., s. 68; İlbars, Zafer “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı”, T.C. Başbakanlık Aile
Ansiklopedisi, c. II, s. 540.
194
Kongar, Emre, “Türkiye'de Aile: Yapısı Evrimi ve Bürokratik Örgütlerle İlişkileri”, Aile Yazıları II, s. 7273; Şahinkaya, Rezan, “Orta Anadolu Köylerinde Aile Strüktürü”, Aile Yazıları I, s. 161-162.
193
40
ilişkileri ile birlikte akrabalık ilişkilerinin de sürmesi gibi noktalarda çekirdek ailenin de
hâlâ geleneksel yapıyı koruduğu söylenebilir.195
Ataerkil Geniş Aile: Aile reisi ve karısıyla, evli oğullar, gelinler, diğer çocuklar ve
torunlardan oluşan büyük ailedir. Geniş aile genellikle köysel veya geleneksel toplumların
bir kurumudur ve ekonomik ve siyasi bir birlik olarak düşünülür. 196 Ekonomik olarak bir
bütün olan bu ailede gelir tek elde toplanır ve masraf tek elden yapılır. Üyeler toplumdaki
statülerini aileden alırlar. Soyluluk, meslekle ilgili sosyal statünün kaynağı ailedir. Aile
üyelerinin her türlü eğitiminden (meslekî, dinî) sorumludur ve üyelerini korur. Bu koruma
maddî veya manevî olabilir. Aile, üyelerine sadece dinî eğitim vermekle kalmaz. Tam bir
dinî birlik olmak üzere üyelerinin ibadetlerini de denetler.
Parçalanmış Aile: Ölüm, boşanma, ayrı yaşama gibi nedenlerle karı veya kocanın
birinin veya her ikisinin bulunmadığı ailelere parçalanmış aile denir. Dul anne veya baba
ile evlenmemiş çocuklar veya büyük anne veya büyük baba ile torunların birlikte oturması
buna örnek olarak verilebilir. Yurdumuzda özellikle başka şehirlere veya yurt dışına iş
nedeniyle yapılan göçlerle birlikte bu tür ailelerin arttığı görülmektedir. 197
Türkiye'de ailelerin büyük çoğunluğu çekirdek aileler olmakla birlikte, başlangıçta
ataerkil geniş aile olarak kurulmuştur. İlk kuruluşta ataerkil geniş aileden sonra çekirdek
aileye geçilmesinin yanı sıra ilk kuruluşta çekirdek aile olduğu halde sonradan geniş aileye
dönüşenlerin de oluşu, Türk ailesinin statik bir biçimde kalmayıp belirli evrelerde değişik
biçimler aldığını göstermektedir.198
Türk toplumunda çekirdek aile, işleyişi bakımından batıdakinden, akrabalarla
ilişkiler bakımından oldukça farklıdır. Orada akraba ilişkilerinin yok ya da son derece az
olduğunu bilmekteyiz. Oysa bizde bu ilişkiler sürdürülmektedir. Gerek aynı kentte gerek
farklı kentlerde olsun akrabalar aranır, sorulur. Önce anne baba sonra kardeşler ve diğer
uzak akrabalarla ilişkiler sürdürülür. Bayramlar, düğünler özel kutlamalar aileyi birleştirme
fonksiyonu taşır. 199
Yerleşim Yeri Esasına Göre Aile:
195
Tezcan,
“Cumhuriyetten
Günümüze
Türk
Ailesinin
Dünü,
Bugünü
Geleceği”,
http://turkoloji.cu.edu.tr/GENEL/Tezcan_aile.pdf., ( 21.08.2006)
196
Kongar, “Türkiye'de Aile: Yapısı, Evrimi ve Bürokratik Örgütlerle İlişkileri”, Aile Yazıları II; s. 71,
Kocacık, Faruk, “Sivas’ta Kentsel Aile”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 272.
197
Gökçe, Birsen, “Aile ve Aile Tipleri Üzerine Bir İnceleme”, Hacettepe Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi,
H.Ü. Yay., Ankara 1976, c. VIII, Sayı: 1–2; Kocacık, Faruk, “ Sivas’ta Kentsel Aile ”, s. 272.
198
İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 540.
199
Tezcan, “Toplumsal Değişme ve Aile”, s. 69.
41
Yerleşim yerine göre, Türkiye'de birbirinden farklı yapıya ve fonksiyona sahip dört
aile tipi bulunmaktadır:
Köy Ailesi: Ana-baba, oğullar, gelinler, torunlar ve bekâr çocukların aynı çatı
altında bulundukları bir ailedir. Köy ailesi esas olarak tarım ve hayvancılık yapan ve bunu
değişen ölçülerde de olsa kendi tüketimi için yapan bir ailedir.
200
Türk köy ailesinin
başlıca geleneksel özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Geleneksel köy ailesinde evlenecek adayların eş seçiminde son karar genellikle
babaya aittir. Özellikle kız çocuğunun kiminle evleneceğine karar veren ana babadır.
Evlenme yaşı özellikle kız çocuklar için çok küçüktür.201 Evlenmelerden önce kız ve
erkeklerin buluşup görüşmeleri, gençlerin anlaşarak evlenmeleri, katı bir çevre denetimiyle
yasaklanmış ve önlenmiştir202 Köy ailesinde hem kızlar hem de erkekler kentlerde yaşayan
akranlarına oranla daha erken evlenmekte ve daha çok çocuk sahibi olmaktadır. Gelenek
gereği kadınlar ve erkekler çok çocuğa sahip olmak istemektedirler. Bu isteği fazla iş gücü
yaratma ve ekonomik bir yardım unsuruna sahip olma arzusu da desteklemektedir.203
Köy ailesinde boşanma olaylarına çok az rastlanır. Köylerdeki aile yapısı
boşanmayı önleyici niteliktedir. Köylerde evlilik yalnız kadın ve erkeği ilgilendiren bir
olay olmayıp iki hane halkını ve akrabaları da ilgilendirmektedir. 204 Köy evliliklerinde
duygusallığa, romantizme ve nesnel geçerlik içerisinde olandan fazla beklentilere yer
verilmediğinden geçimsizlik, anlaşmazlık, uyumsuzluk ve bunun gibi nedenlerden ötürü
boşanma yok denecek kadar azdır, ya da yoktur. 205
Kasaba Ailesi: Köy ile kent arasında aracı durumunda bir merkez özelliği taşıyan
kasaba aileleri, her iki yerleşim yerinden ve onların sahip olduğu değerler sisteminden
etkilenmektedir. Kasaba aileleri genellikle ana-baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan
çekirdek aile biçiminde iseler de geniş ailelere de rastlanmaktadır. Kasaba ailesinde
evlenme yaşının kızlar için geleneksel toplumlardaki özelliğini koruduğu, özellikle
erkekler için de büyüdüğü görülmektedir.206
200
İlbars, Zafer, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 540.
Kocacık, “Sivas’ta Kentsel Aile”, s. 270.
202
Uygun, Hamza, “Kır Kesiminde Aile”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 687.
203
İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı”, s. 540.
204
Bulut, “Türkiye’de Erken Evlenme”, s. 495.
205
İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı”, s. 540.
206
Timur, a.g.e., s. 21.
201
42
Kasaba ailesinde eş seçiminde ana babanın payı ve etkisi büyüktür. Genellikle eş,
akraba ve yakın arkadaş çevresinden seçilmektedir. Ancak erkeğin kendi eşini seçtiği de
olmaktadır. Evlenmelerde hem dînî hem de medenî nikâh yapılmaktadır.207
Kasaba ailesinde boşanma çok ender görülebilir olaydır. Geleneksel değerler
hâkimdir. Kasaba ailesinde doğurganlık yüksek bir düzeyde olmakla birlikte, azalma
eğilimindedir. Sahip olunan ortalama çocuk sayısı köy ailesinden daha azdır. 208
Gecekondu Ailesi: Türkiye'de ortalama olarak her 4 kişiden biri gecekonduda
yaşamını sürdürmektedir.209 Köyden kente göçen nüfusun büyük çoğunluğu kentten farklı
nitelik gösteren kenar semtlere yerleşerek gecekondu denilen yerleşim birimlerini ve
gecekondu ailesini oluşturmuşlardır. Aile yapısı çoğunlukla çekirdek ailelerden oluşmakla
birlikte geçici geniş aile tipine de rastlanmaktadır. Evlenme yaşı, köy ve kent arası bir
özellik göstermektedir. Evlenmeler daha çok akraba ve yakın çevreden olmaktadır. 210
Gecekondularda evlenme şekilleri de farklılık göstermektedir. Birinci kuşak
ailelerin büyük bir kısmı memleketlerinden ailenin kararıyla evlenmişlerdir. Oysa göç
edilen kentte doğmuş, büyümüş, genç kuşakta durum farklıdır. Bu kuşak ya akraba ya
mahallede veya bir tanıdık toplantısında ya da çalıştığı yerde karşılaştığı kişilerle anlaşarak
evlenme eğilimindedirler.211
Kent Ailesi: Geleneksel toplumda hemen hiç farklılaşmamış bir biçimde birçok
işlevi kendinde toplayan aile kent yaşamında değişmeye yönelmektedir.212 Kent ailesini
kasaba özellikle köy ailesinden ayıran başlıca özelik iş-güç biçiminin tarım değil tarımdan
tamamen kopmuş işçi, memur, serbest meslek sahiplerinin oluşturduğu bir aile biçimi
olmasıdır. Kent ailesi uzmanlaşmış, farlılaşmış ve örgütlenmiş kurumlarla çevrili bir
teknolojinin oluşturduğu sosyal çevrede yaşamaktadır.213
Kent ailesi genellikle ana-baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan bir ailedir. Kent
ailesinde evlenme ve eş seçiminde aile baskısı etkisini yitirmektedir. Evlenme ve eş
seçiminde erkeklerin çoğunluğu, kızların da bir kısmı kişisel seçimlerini yapmakta, aileler
207
Erkul, Ali, “Kasabada Törenler ve Törenlerdeki İnsan İlişkileri”, C.Ü. Fen- Edebiyat Fak. Sosyal
Bilimler Dergisi, C.Ü. Yayınları, sayı:4, Sivas 1985, s. 216.
208
İlbars,“ Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı” s. 542.
209
Yazan, Ümit Meriç, “Şehirleşme Sürecinde Aile” T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. III, s. 963–964.
210
İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı” s. 543.
211
Alkan, Ahmet, “Şehir, Şehirleşme ve Aile” T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. III, s. 965.
212
Kocacık, “Sivas’ta Kentsel Aile”, s. 271.
213
İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı” s. 542–543.
43
de bu karara uymaktadırlar. Kentteki evlenmelerde eş tercihinin, amca-dayı çocuklarına ya
da hala-teyze çocuklarına yönelik tanınması pek düşünülmemektedir. 214
Kentleşmeye paralel olarak, eğitim düzeyinin yükselmesiyle akraba evliliklerinin
de azaldığı gözlenmiştir. Yani eğitimli çiftlerin daha az akraba evliliği yapma eğilimine
karşı, eğitimsiz çiftler daha çok akraba evliliği yapma eğilimdedirler.215
Evlenme yaşı hem kızlar hem de erkekler için daha büyüktür. Kent ailesinde ne
zaman ve ne kadar çocuk yapılacağına aileler karar vermektedir. Ortalama evlenme yaşı
büyük kentlerde erkekler için ortalama 28, kadınlar için ortalama 24’tür. Bunun nedeni
uzun süren eğitim süresi ya da iş ve meslek edinme gereğidir. Yeni evlenenler çoğunlukla
ayrı bir eve çıkmaktadırlar.216
1.7.2.2. Ailede Meydana Gelen Değişimler
Türk ailesindeki değişim incelenirken, geleneksel kır kökenli aile esas alınarak
bunun üzerinden süreklilik ve değişim boyutları incelenecektir.
Tarihin akışı içinde, toplum yapıları değiştikçe, aile yapıları da değişmiştir. Aile
yapılarının değişmesi ise, aile içinde hem erkeğin, hem kadının hem de aile içinde yer alan
çocukların ve diğer aile üyelerinin yeni roller üstlenmesini gerektirmiştir. 217
Kentleşmeye eşlik eden ve her toplumsal ilişki ve örgütlenmede karşılığını bulan
değişme sürecinin en belirgin olduğu alan aile kurumudur. Başka bir deyişle kentleşmenin
ilk ve en fazla etkisi aile üzerinde görülmektedir. Bu anlamda aile toplumsal değişmenin
konusu ve taşıyıcısıdır. Bunun nedeni, kentleşen nüfusun kaynaklandığı çevrede ailenin,
geleneksel topluluğun küçük bir örneği olması ve bütün toplumsal, ekonomik ilişkilerin
aileyle çerçevelenmesidir. Bireyin her türlü ilişkilerini kapsayan bir genişliğe sahip olan
aile, topluluğun kuruluşu ve işleyişinde biricik örgütlenme biçimi olarak belirtilmiştir.218
Şehirleşme ve sanayileşmeye bağlı olarak geleneksel Türk ailesinin, evliliklerde, eş
seçiminde ailede karı-koca eşlerin birbirlerine karşı tutum ve pozisyonlarında önemli
değişimler geçirdiği bilinen sosyal bir realitedir. Özellikle bu nokta günümüz Türk
ailesinin durumu hakkında aydınlatıcı bir öneme sahiptir.
214
İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı” s. 542–543.
Ulusoy, Mahir; Tunçbilek, Ergül, “Türkiye’de Akraba Evlilikleri ve Çocuk Ölümlerine Etkisi”, Aile
Yazıları IV, s. 515–516.
216
Gökçe, “Evlilik Kurumuna Sosyolojik Bir Yaklaşım”, H.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, H.Ü. Yay., Sayı: I,
Ankara 1978, s. 15; DİE, Evlenme İstatistikleri, Ankara 2002.
217
Kırkpınar, Leyla, Türkiye’de Toplumsal Değişme ve Kadın, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 2001, s. 29.
218
Özer, İnan, “ Kent Ailesi”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 669.
215
44
Türk toplumunun geçirdiği sosyo-ekonomik dönüşümlerden onun en küçük ve
etkili birimi olan ailenin ve bu aileyi oluşturan bireylerin etkilenmiş olması kaçınılmaz bir
gelişmedir. Nitekim sanayileşmeye paralel olarak geleneksel örüntülerin çözülmeye
başlaması ile birlikte, Türk aile yapısında başlıca belirleyicilerden biri olan kadın-erkek
rollerinde, önce çekingen giderek belirgin değişmeler gözlenmeye başlanmıştır.
Aile içi geleneksel rollerin değişmesine etki eden önemli bir öğe hem erkek hem de
kadın için artan eğitim olanaklarıdır. Eğitim yalnızca okulla sınırlı kalmamakta, kitle
iletişim araçları, sanat vb. etkinlikler de bilgi ve bilinç düzeyini yükseltmektedir.219
Özellikle televizyonunun aile hayatına girmesi değişimlere hız kazandırmıştır. Ailenin
küçülmesinde televizyonun da katkısı olmaktadır. Bu nedenle televizyon, bilgisayar gibi
araçların da günümüzde hısım-akraba ve eş dost ağının zayıflamasında etkisi olduğunu
söylemek mümkündür.220 Ayrıca bu tür araçların geleneksel değerleri yeni değerlerle
karşılaştırarak sorgulamaya yönelttiği de söylenebilir. Örneğin, görücü usulü ile evliliğe
bakış açısındaki değişimde televizyonun doğrudan etkisi olduğu söylenebilir. Genellikle
televizyon programlarında görücü usulünün yanlışlığı, ilkelliği doğrudan veya dolaylı
şekillerde işlenip vurgulandığından bu usûl insanların gözünde de bu şekilde algılanmıştır.
Bunun dışında televizyonun etkisiyle birçok yerleşik düşünce ve yargılarda değişimleri
örneklemek mümkündür.221
Aile içi geleneksel rollerin değişmesine etki eden bir diğer önemli öğe, kadının ev
dışı işlerde çalışmasıdır. Kadının iş hayatına katılmasını önemli bir adım olarak
değerlendirmek gerekir.222
Modernleşme olgusunun aileye de yansıması sonucu, kaçınılmaz olarak ev içinde
de kadın erkek rollerinde önemli farklılaşmalar görülmüştür. Belirli bir toplumda kadın ve
erkeklerin özelliklerini yansıttığı varsayılan bu beklentilere “cinsiyete ilişkin toplumsal
kalıp yargılar” denir. Buna göre erkeklerden güçlü olmaları, ailelerini geçindirmeleri
beklenirken, kadınlardan anlayış, sabır ve evi çekip çevirme gibi özellikler beklenir.
Geleneksel aile düzeninde de kadın erkek rolleri bu beklentilere göre şekillenmiştir.223
Sosyo-ekonomik gelişme ile birlikte cinsiyete dayanan hiyerarşik ilişkiler eşitlikçi yönde
değişmiştir. 224 Başka bir deyişle, kentleşme ve eğitim düzeylerinin yükselmesini içeren
219
Tolan, “Aile, Cinsiyet, ve Cinsel Roller”, s. 211.
Topçu, “Evlilik ve Aile Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir İnceleme”, s. 14.
221
Mete, Ömer Lütfü, “Televizyon ve Aile”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. I, s. 982-983.
222
Tolan, “Aile, Cinsiyet, ve Cinsel Roller”, s. 210.
223
Özer, İnan, “Kent Ailesi”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 672.
224
Kağıtçıbaşı, “ Türkiye’de Ailenin Sürekliliği ve Değişimi”, s. 155-156.
220
45
sosyo-ekonomik gelişme ailedeki hiyerarşik yapıyı zorlayıp, demokratikleştirmekte,
demokratik aile yapısı da toplumsal sosyo-ekonomik gelişmeyi desteklemektedir. Çünkü
bir taraftan eğitim almış olan kadın işgücüne katılarak ekonomik gelişmeye katkıda
bulunabilmekte, diğer taraftan da eşiyle eşit bir statüye gelmiş (ezik olmayan) bir kadın
kendine daha güvenli olarak daha başarılı çocuk yetiştirebilmektedir. Araştırmalar da
eğitilmiş, kendine güvenli annelerin çocuklarının okul başarısının daha yüksek düzeyde
olduğunu göstermektedir.225
İmamoğlu’nun araştırmasında bu değişimlerin eşler üzerindeki anlamı tespit
edilmeye çalışılmıştır. 456 evli çift üzerinde kişilerin kendileri, çocukları, aileleri ile ilgili
olarak ankete dayalı bir çalışma ile eşlerin karşılıklı olarak bu konular hakkındaki
fikirlerine ulaşılmıştır. Bu çalışmanın verilerini kısaca şu şekilde özetlememiz
mümkündür:
Aile gelirinin çoğunluğunu erkekler kazanmakta, önemli kararları daha sıklıkla
erkekler vermekte, ev işlerinin çoğunluğunu ise kadınlar yapmaktadır. Cinsiyet rollerine
ilişkin toplumsal kalıp yargılara uygun olan bu rol dağılımına dayalı evliliklerden kadınlar
eşlerine kıyasla daha az memnundurlar. Kadınlar kocalarına nazaran evliliklerini daha
olumsuz değerlendirmekte ve kocalarına nazaran kendilerini daha yalnız, mutsuz
hissetmekte, sağlıklarını daha olumsuz görmekte, yaşamın anlamı ve kalitesi hakkında
daha az memnun olduklarını ifade etmektedirler.226
Araştırmanın bulgularına göre aile yapısının ve rollerinin belirlenmesinde kadının
eğitim düzeyi önemli rol oynamaktadır. Eğitim düzeyi yükselen kadının eşini anlaşarak
seçme, ailenin ortak gelirine katkısı ve aile içi kararlara katılımı da artmaktadır. Ayrıca
bekleneceği gibi meslek sahibi kadınların büyük çoğunluğu anlaşarak evlenmiş iken,
meslek sahibi olmayanların çoğunluğu görücü usulüyle evlenmektedir. Buradan hareketle,
kadının eğitim düzeyi ve meslek sahibi olması evlilik tipinin belirlenmesinde önemli rol
oynamaktadır.227
Bahsedilen araştırmaya göre, çiftlerin %33'ü görücü usulüyle, %67'si ise anlaşarak
evlenmişlerdir. Anlaşarak evlenmiş çiftler genel evlilik kalitesi endeksine göre evliliklerini
daha olumlu olarak değerlendirmekte, evliliklerinde dostluğun, paylaşmanın iletişimin,
225
Kağıtçıbaşı, “Türkiye’de Ailenin Sürekliliği ve Değişimi” s. 157-158.
Tezcan, “Toplumsal Değişme ve Aile”, s. 72-73; İmamoğlu, “Aile İçinde Kadın- Erkek Rolleri”, s. 832833.
227
İmamoğlu, “Aile İçinde Kadın- Erkek Rolleri”, s. 832–833.
226
46
sevgi, saygı ve takdir hislerinin daha çok olduğunu ifade etmektedirler.228 Evlilikleriyle ve
eşleriyle ilgili değerlendirmeleri genellikle daha olumsuz olan görücü usulüyle evlenmiş
çiftler, anlaşarak evlenenlere kıyasla, eşleriyle evlendikleri için kendilerini daha az şanslı
görmekte, seçme şansı olsaydı tekrar aynı kişiyle evlenmeyi daha az düşünmektedirler. 229
İmamoğlu'nun araştırmasında kadınların %43'ü ev dışında tam zamanlı bir işte
çalışmaktadır. Kadının para kazanma işlevine katılmasıyla geleneksel aile düzeninin
dayandığı ayrışmış kadın-erkek rolleri yerine paylaşmaya dayalı cinsiyet rolleri anlayışına
geçilmiştir.230 Kadının ev dışında tam zamanlı çalışmasıyla, bir yandan ekonomik gücün
paylaşılması, önemli kararların ortaklaşa alınması gibi konularda aileler daha eşitlikçi bir
yönde değişmekte, diğer yandan erkek rolünün kadın rolüne paralel olarak değişmemesi
nedeniyle ev-içi, ev-dışı toplam iş yükünün çoğunluğu kadının üstünde kalmakta,
paylaşımcı rol dağılımında dengesizlik gözlenmektedir. Çalışan kadınlar ev işlerine ev
kadınlarından daha az zaman harcamakla birlikte, ev içinde ve ev dışında çalışarak
geçirdikleri toplam zaman açısından gerek erkeklerden gerekse ev kadınlarından haftada
10 ila 15 saat fazla çalışmaktadırlar. Söz konusu dengesizlikten kaynaklanan tüm
güçlüklere karşın, kadının çalıştığı ailelerde eşler sağlıklarını ve evlilik kalitesini kadının
çalışmadığı ailelere kıyasla daha olumlu değerlendirmişlerdir. 231
Önemli bir değişme de eşler arası iletişim konusunda dikkatleri çekmektedir.
Geleneksel aile düzeninde eşlerin adeta ayrı dünyalarda yaşadığı, çocukların yetişmesi,
özel duygu ve düşünceler, cinsel yaşam, sağlık sorunları, sosyal ilişkiler ve politika gibi
konularda pek görüşmedikleri anlaşılmaktadır. Daha modern yapıdaki ailelerde eşler arası
iletişim göreli olarak artmakta, eşler birbirlerinin duygu ve düşüncelerini daha çok
bilmekte, arkadaş çevresini daha çok tanımaktadır. Dolayısıyla ayrı dünyalardan ortak bir
dünyayı paylaşmaya doğru bir değişme gözlenmektedir.232
Söz konusu değişmelerin yetişkinler için olduğu kadar çocuklar için de olumlu
sonuçlar verdiği anlaşılmaktadır. Bulgular gerek eşlerin anlaşarak evlendiği, gerekse
kadının çalıştığı ailelerde anne-babanın çocuklarına daha seyrek sinirlendiğine ve daha
İmamoğlu, “Aile İçinde Kadın- Erkek Rolleri”, s. 832–833.
İmamoğlu, “Aile İçinde Kadın- Erkek Rolleri”, s. 833.
230
İmamoğlu, “Aile içinde Kadın-Erkek Rolleri”, s. 833-834; Tolan, “Aile, Cinsiyet ve Cinsel Roller”, s.
211.
231
Özer, “Kent Ailesi ”, s. 669; İlbars, “Aile ve Gelenek”, s. 542.
232
İmamoğlu, “Aile İçinde Kadın-Erkek Rolleri”, s. 835.
228
229
47
sevecen davrandığına işaret etmektedir. Geleneksel ailelerde çocuk anneye daha yakın iken
modern ailelerde anneye olduğu kadar babaya da yakınlaşmaktadır.233
Sonuç olarak, araştırma bulgularına göre kent aileleri, evliliklerin büyüklerce
ayarlandığı, kadın-erkek rollerinin toplumsal cinsiyet kalıp yargılarına göre ayrıştığı,
toplumsal yükümlülüklerin ön planda tutulduğu, eşler-arası iletişim ve paylaşımın daha az
olduğu, erkek kontrolündeki hiyerarşik düzenden; eşlerin anlaşarak evlendiği bireysel ve
toplumsal yükümlülüklerin dengelendiği, daha eşitlikçi ve paylaşımcı bir düzene doğru
değişmektedir.234
Tüm bunların yanı sıra günümüz ailesinde meydana gelen değişimlerle ilgili olarak
değinmemiz gereken diğer bir konu; modern toplum hayatında yaşanan değişimin
insanların aile ve cinsel hayatlarını, cinsel kimliklerine ait tercihlerini de etkilemiş ve
değiştirmiş olduğudur. Bu gelişme gündelik hayatta, dinlerin tüm engellemelerine rağmen
gayri meşru cinsel tavır alışların hızla çoğalmasına da neden olmaktadır. Porno yayınlar,
maddi imkânsızlıklar, kent hayatı ve paranın cazibesi altında ezilen kadın-erkek birçok
genç kolaylıkla yanlış yollara sapabilmektedir. Bu gibi problemlerle karşı karşıya olan
aileler ise yaşanılan durum konusunda oldukça şaşkın bir tavır alışa gitmektedirler.235
Günümüzde evlilik yaşında meydana gelen değişim ile ilgili olarak; (Hacettepe
Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün 2003 yılında yaptığı nüfus ve sağlık araştırması
sonuçlarına göre) son 20 yılda ilk evlenme yaşında iki yıllık bir artış olduğunu
görülmektedir. Yani geleneksel ailedeki erken yaşta aile kurma eğilimleri, son dönemlerde
modern eğitim ve öğretim süresinin uzaması ve iş imkânlarının çeşitlenmesi sonucu
insanların daha geç evlenmelerine dönüşmüştür.236 Yaş gruplarına göre evlenme oranı
incelendiğinde, kadınların yaklaşık %89’unu erkeklerin ise yaklaşık %79’unun 30
yaşından önce evlendiği gözlenmektedir. Evlenmelerin büyük bir kısmının gerçekleştiği bu
yaşlarda, kadınların 20–24, erkeklerin ise 25–29 yaş grubunda daha fazla yoğunlaştığı
görülmektedir. Diğer taraftan 20 yaşına kadar evlenenlerin oranına bakıldığında, erkeklerin
%3’ü, kadınların ise %20’sinin bu yaşa kadar evlendiği dikkati çekmektedir. Bu da
kadınların erkeklere nazaran daha erken yaşta evlendiklerini göstermektedir.237
233
Yılmaz, Ayşen, “Eşler Arasındaki Uyum: Kuramsal Yaklaşımlar ve Görgül Çalışmalar”, Aile ve Toplum
Dergisi, Eylül-Aralık 2001, Yıl: 4, c. I, sayı: 4 s. 50; İmamoğlu, a.g.m., s. 835.
234
Imamoğlu, a.g.m., s. 835.
235
Meriç, Nevin, Değişen Kadın Yaşamı, Elest Yay., s.130.
236
Sunar; Şentürk, a.g.m., s. 1–4.
237
DİE, Evlenme İstatistikleri, Ankara 2002.
48
Türkiye’de ailenin korunması ile ilgili olarak şunları söylememiz mümkündür:
Anayasamızın 41. maddesinde de belirtildiği gibi: “Aile, Türk toplumunun temelidir.
Devlet ailenin huzur ve refahı ile özellikle annenin ve çocukların korunması ve aile
planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için önlemleri alır, örgütü kurar.” Yeni
Türk Medenî Yasası’nda (1 Ocak 2002) kadın ve erkek için yasal evlenme yaşı 17, hâkim
iznine bağlı evlenme yaşı 16’ya çıkarılmıştır. Eski yasada yer alan aile reisliği ifadesi ise
kaldırılmıştır.238
Eşlerin evlilik birliğinin mutluluğunu el birliğiyle sağlayacakları, çocukların bakım,
eğitim ve gözetimine birlikte özen gösterecekleri, birbirlerine yardımcı olacakları,
oturacakları konutu birlikte seçecekleri, evlilik birliğini eşlerin birlikte yönetecekleri ve
eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarına
ilişkin yeni düzenlemeler getirilmiştir. Kadının kocasının soyadı önünde önceki soyadını
kullanabilmesine imkân tanınmıştır. Eşlerden her birinin iş ve meslek seçiminde diğerinin
iznini almak zorunda olmadığı da belirtilmiştir. Mal ayrılığı rejimi değişmiş, edinilmiş
mallara katılma rejimi getirilmiştir. Böylece boşanma ile kadınların mağduriyeti ortadan
kaldırılmıştır. Eşler, evlilik süresince edindiği malları bölüşme yoluna gideceklerdir. Evlat
edinme yaşı 30’a indirilmiştir. Evlilik devam ettiği sürece anne ve babanın velayeti birlikte
kullanacakları hükmü getirilmiştir. Yeni yasa şunu getirmiştir: “Yaşama eşit olarak
katılmak için, yaşamı eşit olarak paylaşmak gerekir.” Çağdaşlaşma süreci içerisinde
ilerleme adımlarının her iki cins tarafından da birlikte atılarak başarıya ulaşılabileceği
vurgulanmıştır.239
Yasaların eşitlikçi bir niteliğe ulaşması yeterli değildir. Toplumun bu konuda
bilinçlenmesi, bilgilendirilmesi, yasaların özümsenmesi ve yaşama geçirilmesi gerekir
1.7.3. Günümüz Türk Toplumunda Evlilik Şekli ve Eş Seçme Kriterleri
Evlenme bir kadın ile bir erkeğin hukukî zeminde hayatlarını birleştirmesidir.
Evlilik iki taraflı bir olaydır ve evlilik denince ilk akla gelen şey de doğal olarak eş
seçmedir. Bu konunun, evliliğin ömrü, kalitesi ve bu evlilikten doğacak olan çocuklar ve
hatta iki tarafın ailelerine kadar geniş bir etkileme alanı vardır. Doğru bir tercih mutluluk
sebebi iken, yanlış tercih mutsuzluğa götürücü bir etken olabilmektedir.
238
239
Türk Medenî Kanunu, Beta Basım, İstanbul 2002, s. 38-57.
Türk Medeni Kanunu, Beta Basım, İstanbul 2002, s. 38-57.
49
Eşin seçilmesi, insanlık tarihinin en eski dönemlerinden itibaren bugüne kadar
devam eden tamamen insana has bir olgudur. Çiftler tesadüfen değil, sahip oldukları belirli
bazı vasıflara göre birbirlerini seçerek evliliğe giderler. Cinselliğin, insanının tekâmülünde
ve kültürel gelişmesinde yaptığı katkıda eş seçmenin büyük rolü bulunmaktadır. O halde
cinsellik kadın ve erkek arasında bir zevk aracı olmaktan çok, çocukların kimden olması
isteğine cevap veren bir fonksiyon görmektedir. Bütün kültürlerde, evlilik için yapılan
hazırlıklar, düğün merasimleri ve bu konudaki gelenek ve görenekler, aslında birbirlerini
seçen eşlerin sahip oldukları vasıfları onaylamanın ve onlara verilen önem ve değerin
sembolik birer ifadeleridir.240
Sanayileşmenin aile ile ilgili etkilediği bir husus da, geleneksel eş seçimidir.
Akrabalık sistemine bağlı kapalı toplum dağıldığı için, akraba çevresinden veya dar
çevreden evlilik oranı düşmüştür. Eş seçiminde ailenin rolü azaldığı gibi, “görücü usulü”
diye ifade edilen gelenek de etkisini yitirmektedir. Genç kız ve erkekler evlilik kararını
anlaşarak vermektedirler. Kadın ve erkek arasındaki eşitlik gelişmiş durumdadır. 241
Eş seçiminde iki temel ilke vardır: “Benzerlik ilkesi”ne göre, sınırlı bir bireyler
grubu içerisinde yaş, ırk, din, etnik köken, toplumsal sınıf, eğitim ve kişilik benzerliklerine
dayanılarak seçim yapılır. Benzerlik (homogami) ilkesi, benzerlerin birbirini çektiği ilkesi
üzerine kurulmuştur. Buna karşılık “bütünleme ilkesi” eşlerin özellikle kişilik açısından
farklı ve tamamlayıcı özellikleri nedeniyle seçildiğini savunur. Bu ilke karşıtların birbirini
çektiği gerçeğine dayanmaktadır. Araştırmalar hangi ilkenin daha çok uygulandığını ortaya
koymamıştır. Ancak benzerlik ilkesinin daha geçerli olduğu yönünde izlenimler vardır. Bu
ilkenin daha geçerli olması, böyle bir seçimin sosyo-ekonomik sınıf, din, eğitim gibi
alanlarda daha az çatışmaya yol açması, özellikle evliliğin ilk yıllarında karşılıklı
toplumsallaşma sürecinin daha kolay olması nedeniyle olabilir. Ayrıca ana baba isteği ve
toplumsal baskı da benzerlik ilkesi doğrultusundadır. Psikolojik gelişim, cinsel çekim ve
aşk etkenleri de evliliği çağrıştırır. Karşı cinsten, aşağı yukarı aynı yaşta, fiziksel çekiciliği
olan herhangi birine karşı heyecansal uyanış aşk olarak yorumlanabilir. Evlilik kararı ise
romantik bir aşka bağlı olarak alınmaz, mutlu ya da mutsuz sonuçlara katlanmayı içeren
sevme kararına dayanılarak alınır.242 Eş seçiminde en fazla geçerli olan doktrin birbirinden
hoşlanmaya dayanan romantik doktrindir. Bu teoriye göre tüm insanlar doğuştan çift
240
Topçu, “Evlilik ve Aile Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir İnceleme”, s. 11.
Tatlıdil, “Hızlı Kentleşme Sürecinde Değişen Aile” s. 201–204.
242
Şahinkaya, Rezan, Psiko Sosyal Yönleriyle Aile, Kardeş Basımevi, Ankara 1975, s. 101; Aytaç, Serpil;
Bayram, Nuran, “ Üniversite Gençliğinin İş ve Eş Seçimindeki Etkin Kriterlerinin Analitik Hiyerarşi Süreci
İle Analizi ”, www.isguc.org
241
50
yaratılmıştır. Ancak kendi çiftlerini bulanlar gerçek mutluluğu yakalayabileceklerdir.
İkinci bir fikir ise kişinin evleneceği kişinin tamamen kaderinde var olan kişi olduğunu,
kişi ne yaparsa yapsın bu kişinin gelip kendini bulacağına inanan kaderci görüştür.243
Eş seçme üzerinde yapılan araştırmalar kimin kiminle evleneceğine dair çeşitli
faktörler öne sürmüşlerdir. Bunlar: Yakınlık, ideal bir eş kavramı, anne veya babayı
gelecekteki eş için örnek kabul etme, kişilikle ilgili gereksinimler, homogami yani kendine
benzerle evlenme eğilimi, bunun yanı sıra eş seçiminde aynı iş ve yerde olma gibi konular
da önemli yer tutar. İnsanlar çoğunlukla okul arkadaşları, iş arkadaşları, komşu çocukları
gibi kendine daha yakın olan çevreden eş tercihine gider.244
Yukarıda yer verdiğimiz faktörlere kısaca değinecek olursak;
Yakınlık: Yakınlık kavramı hem kişisel huylar anlamında yakınlığı ifade etmekte
hem de aynı çevreden olma anlamında yakınlığı ifade etmektedir. Yapılan araştırmaların
bulgusuna göre eş tercihinde bu faktörün etkisi oldukça yüksektir.245
İdeal eş: Kişi evleneceği kimsenin morfolojik ve fizyolojik karakterlerini belirtmek
suretiyle kafasında ideal bir kız veya erkek modeli tasarlar. Bazı kimseler ise kafalarında
böyle ideal bir tip çizmeseler de ideal bir eşte ne gibi özellikler aranması gerektiği
konusunda kendilerine göre bazı standartlar kurmaya başlarlar ve hiç olmazsa ne gibi
karakteristikleri olan kimselerle asla evlenmek istemediklerini saptarlar. Örneğin birçokları
aynı ırk, aynı millet, aynı din ve hatta öğrenim ve sosyal düzeyi bile aynı olmadıkça başka
bir kimse ile asla evlenemeyeceklerini belirtirler.246
Ana-babayı örnek alma: Birçok erkeğin evlendikleri kimsede kendi annelerindeki
pek çok özellikleri görmeye yöneldikleri görülmüştür. Aynı şekilde kızlarda da babalarına
benzer bir eş arama eğilimi baskın olmaktadır. Eğer kişi çocuklukta anne veya babadan
herhangi birinin karakterini beğenmemiş ve hatalı kabul etmişse o zaman bu şahıs
büyüyünce anne babasına benzer değil, onların tam aksi karakterde ve kendi kafasında
şekillendirdiği anne veya baba tipinde bir eş seçmeye yönelecektir. Anne veya babaya
benzer eş seçmede çehre, boy, vs. gibi morfolojik özelliklerden çok karakter ve mizaç
özellikleri etkili olmaktadır.247
Kişilik ile ilgili gereksinimler: Kişinin mizaç özellikleri eş seçmede önemli bir
faktördür. Bu teoriyi ileri sürenler ancak kendi karakter ve mizacına uygun kişileri eş
243
Şahinkaya, Aile İlişkileri, s. 39.
Şahinkaya, Aile İlişkileri, s. 39–40.
245
Şahinkaya, Psiko Sosyal Yönleriyle Aile, s.102.
246
Şahinkaya, Psiko Sosyal Yönleriyle Aile, s.103.
247
Şahinkaya, Psiko Sosyal Yönleriyle Aile, s.104.
244
51
olarak seçenlerin evlilik yaşamlarında daha mutlu olacaklarını söylemekte ve ortak
yönlerinin evlilikte uyumu kolaylaştırdığını öne sürmektedirler. Bunun yanı sıra kişinin
eşini tercihinde kendisinin psikolojik ihtiyaçlarına karşılık verebileceği düşüncesi de
önemli bir rol oynamaktadır. Bu psikolojik ihtiyaçlar; sevgi, güven, şefkat, ideallere saygı,
yalnızlığı giderme, her haliyle beğenme, her şartta destek, istek ve arzuları teşvik, değer
göstermek, işlerde cesaret vermek, zor durumda destek, yeteneklere hayranlık şeklinde
sıralanabilir.248
Homogami: Yapılan çeşitli araştırmalar göstermiştir ki, kişide gerçekten kendine
benzerle evlenme eğilimi ağır basmaktadır. Genellikle, yaş, boy, sağlık, zekâ, mizaç, din,
öğrenim düzeyi, sosyo-ekonomik durum, milliyet gibi konularda kişi kendine benzeri
arama gayretindedir. Eş seçiminde ırk durumu hâlâ önemlidir. Bunun yanı sıra yaş faktörü
de etkilidir. Şöyle ki; erkekler yaşları arttıkça kendinden çok daha gençlerle evlenme
eğilimindedirler. Kızlar yaşları arttıkça daha çok kendi yaşlarına yakın erkeklerle evlenme
eğilimindedirler. Yaş yönünden homogamik evlenme daha çok ilk evliliklerde ve
gençlerde geçerlidir. 249 Bunun yanında insanların büyük bir çoğunluğu kendi dinlerinden
olan kimse ile evlenme eğilimindedirler. Aynı sosyal statülerdeki kişiler arasında evlenme
oranı daha yüksektir. Aynı sosyal statüden olmayan evliliklerde çoğunlukla erkekler daha
düşük düzeyden, kadınlar ise kendilerinden daha yüksek düzeyden erkeklerle
evlenmektedirler. Diğer bir durum da medenî durumdur. İnsanlar çoğunlukla medenî
bakımdan da kendilerine benzer eşler tercih etmektedirler. Kadınlar için 30, erkekler içinse
35 yaşa kadar olan dönemde kendi medenî durumuna benzerle evlenme eğilimi daha
yüksek bulunmuştur.250
1.7.3.1. Eş Seçimi İle İlgili Araştırmalar
Ankara’da üniversite öğrencileri üzerinde Kaya tarafından gerçekleştirilen
araştırmanın bulguları şu şekildedir: Öğrenciler eş olarak seçecekleri kişilerin eğitim
düzeyleri hakkında; 365 öğrenci eş olarak seçecekleri kimsenin eğitim düzeyinin
kendileriyle aynı olmasının tercih ederken, 126 öğrenci eş olarak seçecekleri kişinin eğitim
düzeyinin kendilerinden farklı (kendilerinden düşük veya yüksek) olmasını tercih etmiştir.
103 öğrenci de eğitim düzeyinin eş seçimi tercihlerinde önemli olmadığını ifade etmiştir.
248
Hortaçsu, Nuran, “Evlilik ve Boşanma Nedenlerine Verilen Önemi Etkileyen Faktörler Olarak
Değerlendirme Yaklaşımı, Cinsiyet ve Medenî Durum”, Aile ve Toplum Dergisi, sayı: I, c. I, yıl: I, Mart
1991, s. 42.
249
Şahinkaya, Aile İlişkileri, s. 39.
250
Şahinkaya, Aile İlişkileri, s. 39–40.
52
Öğrencilerin eş olarak seçecekleri kimsenin bekâretine ilişkin tercihleri ise şu şekildedir:
323 öğrenci (172’si kız, 151’i erkek) bekâretin kendileri için önemli olduğunu belirtirken,
271 öğrenci (191’i kız, 80’i erkek) bekâretin eş seçimi tercihlerinde önemli olmadığını
belirtmişlerdir. Ekonomik durum ile ilgili tercihlere gelince, 190 öğrenci (133’ü kız, 57’si
erkek) eş olarak seçecekleri kişinin ekonomik durumunun kendilerininkiyle aynı düzeyde
olmasını tercih ederken, 244 öğrenci (84’ü kız, 160’ı erkek) ekonomik durumun eş seçimi
tercihlerinde önemli olmadığını ifade etmişlerdir. Aynı zamanda kefâetin unsurlarından
biri olan maddî durum, kızların çoğu tarafından eş ile denk olması bakımından istenen bir
unsur olmuştur. Eş tercihinde yaş ile ilgili tercihler ise: 136 öğrenci kendisiyle aynı yaşta
bir eşi tercih ederken, 169’u yaşın eş seçimi tercihlerinde önemli olmadığını ifade
etmişlerdir. Kız öğrencilerden 203 kişi, erkek öğrencilerden 11 kişi eşinin yaşının
kendinden büyük olmasını, kız öğrencilerden 6 kişi, erkek öğrencilerden ise 69 kişi eşinin
yaşının kendisinden küçük olmasını tercih etmektedirler. 276 öğrenci etnik kökenin eş
seçimi tercihleri için önemli olduğunu belirtirken, 318 öğrenci bunun eş seçimi tercilerini
etkilemeyeceğini ifade etmişlerdir. Eş olarak seçilecek kişiyi kimin seçeceğine ilişkin 574
öğrenci “ ben seçmeliyim”, 5 öğrenci “ ailem seçmeli”, 24 öğrenci “kimin seçeceği önemli
değildir” şeklinde tercih belirtmişledir. Dinî inançlar hususunda, 349 öğrenci (226’sı kız,
123’ü erkek) eş olarak seçecekleri kişinin dinî inançlarının kendisiyle aynı olmasını, 245
öğrenci (137’si kız, 108’i erkek) bunun önemli olmadığını ifade etmişlerdir. İdeolojik görüş
konusunda ise; 389 öğrenci eş olarak seçecekleri kişinin ideolojik görüşünün kendisiyle
aynı olmasını tercih ettiklerini belirtirken, 205 öğrenci eş olarak seçecekleri kişinin
ideolojik görüşünün önemli olmadığını ifade etmişlerdir. Eş olarak seçilecek kişiyle
evlilikten önce birlikte yaşama konusundaki düşünceler ise şu şekildedir: “Birlikte
yaşamalıyım” tercihinde bulunanların 27’si kız, 54’ü erkek, “birlikte yaşayabilirim”
tercihinde bulunanların 153’ü kız, 91’i erkek, “nikâhsız birlikteliği doğru bulmuyorum”
tercihinde bulunanların 183’ü kız, 86’sı erkektir. 251
Yapılan diğer bir araştırmada eş seçimindeki etkin kriterler: “Fiziksel özellik,
kişilik, sevgi, aile yapısı (ailelerin sosyo-ekonomik anlamda uyuşması), kişinin sosyokültürel düzeyi, kişinin sosyal statüsü, kişinin yaşam felsefesi ve dünya görüşü”
252
şeklinde tespit edilmiştir.
251
Kaya, Mehmet, “Cinsiyetleri Farklı Üniversite Öğrencilerinin Eş Seçimi Tercihlerine Göre Denetim
Odakları” Yüksek Lisans Tezi, H. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, , s. 41-57, Ankara 2002.
252
Aytaç; Bayram, “Üniversite Gençliğinin İş ve Eş Seçimindeki Etkin Kriterlerinin Analitik Hiyerarşi Süreci
İle Analizi”, www.isguc.org
53
Bu çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, bayanların %32' si evleneceği kişide
kişiliğin en önemli faktör olduğunu belirtmişlerdir. Sevginin %26 olasılıkla ikinci sırada
önemli bir faktör olduğu, fiziki özelliklerin ise en son sıralama içinde %0.2'lik bir yer işgal
ettiği görülmüştür.253 Aynı araştırmaya göre, erkeklerin eş seçimindeki ilk kriterlerinin
sevgi, ikinci kriterlerinin ise kişilik olduğu dikkati çekmektedir. Oysa bayanlarda ilk sırada
kişilik, ikinci sırada sevgi yer almaktadır. Yine erkeklerde evleneceği kişinin sosyal statüsü
en son sırda yer alırken, bayanlarda bu kriter beşinci sıradadır. Erkeklerde fiziksel özelliğin
altıncı sırada yer almasına karşın, bayanlar fiziksel özelliği en son sırda tercih etmişlerdir.
Yine aynı şekilde bayanlar evlenecekleri eşte aile yapılarının sosyo- ekonomik anlamda
uyuşmalarını altıncı sırada belirtmelerine karşın, erkek öğrencilerde bu kriter daha ön
sıralarda (dördüncü sırada) önemli bir kriter olarak yer almıştır. Erkeklerin kendi aile
yapılarına benzer bir eş arayışı içinde oldukları, kızların ise buna pek önem vermedikleri
söylenebilir. Bu durum, erkeklerin daha geleneksel bir yapı içinde olduğu izlenimini
vermektedir. Ayrıca şunu da belirtmekte yarar vardır ki, bireysel olarak yapılan analiz
sonucunda çoğu erkek öğrencide aile yapılarının uyuşma kriteri ilk sırada yer almaktadır.
254
Tütengil’in İstanbul Üniversitesi öğrencileri üzerinde yaptığı aile ve evlilik
araştırmasının sonuçları ise şunları göstermektedir:255
Aşağıdaki unsurlardan birini evlenmede önemli saysanız hangisini seçersiniz?
Sorusuna, önem sırasına göre verilen yanıtlar şunlardır: Karşılıklı anlaşma, eşin namuslu
olması, aşk evlenmesi, zenginlik, güzellik ve zarafet, anne babanın arzusu.
Evlenmede kadının erkekten yaşça daha büyük olmasını nasıl karşılıyorsunuz?
Sorusuna ise sakıncalı, olağan, asla doğru değil şeklinde yanıtlar verilmiştir.
Evlenmede kadının erkekten tahsilce daha yüksek olmasını nasıl karşılıyorsunuz?
Sorusuna ise, asla doğru değil, sakıncalı, olağan şeklinde yanıtlar verilmiştir.
Kadın ile erkek arasındaki eşitliğin, evlilik öncesinde ve evliliğin devamı boyunca
her alanda olmasına taraftar mısınız? Sorusuna büyük bir çoğunluk evet demiştir.
253
Aytaç; Bayram, “Üniversite Gençliğinin İş ve Eş Seçimindeki Etkin Kriterlerinin Analitik Hiyerarşi Süreci
İle Analizi”, www.isguc.org
254
Tütengil, Cavit Orhan, “Aile ve Evlilik Araştırmaları Sonuçları”, Aile Yazıları IV , s. 347-348.
54
Evlenecek bir erkekte aşağıdakilerden hangisi daha önemlidir? Sorusuna ise
sırasıyla: İş-güç sahibi olması, askerliğini yapması, evleneceği kızdan yaşça daha büyük
olması yanıtları verilmiştir.
Bir Türk erkeğinin yabancı kadınla evlenmesi konusunda ne düşünüyorsunuz
sorusuna ise, çoğunluk hoşgörü ile karşılıyorum (%50) demiş, bunu sırasıyla uygun
bulmuyorum (%23), taraftarım (%19), yasaklanmasını dilerim (%6) görüşleri takip
etmiştir.
Bir Türk kadınının yabancı bir erkekle evlenmesine ise hoşgörü ile karşılıyorum
(%41), uygun bulmuyorum (%39), taraftarım (%12), yasaklanmasını dilerim (%12)
denmiştir. Bu tür evliliğe taraftar olanların gerekçeleri şunlardır: “Önemli olan eşlerin
evlenmesidir, yabancı kadından daha iyi bir ev hanımı olur, yabancı kadınla evlenmekte
toplum bir kişi kazanır.” Karşı olanların gerekçeleri ise şöyledir: “Ailede tam anlaşma
olmaz, çocukların eğitimi güçleşir, yabancı kadınla evlenen erkek toplumdan uzaklaşır.”
Kadınlar içinse, taraftar olanlar; önemli olan eşlerin anlaşmasıdır, yabancı erkek kadını
daha iyi anlar demişler. Karşı olanlar ise, kadının zamanla kişiliğini yitireceğini ve kadının
kendi toplumundan kopabileceğini öne sürmüşlerdir.
Son olarak ailede mutluluğu doğuran nedenler nelerdir? Sorusu önem sırasına
göre: Karşılıklı sevgi, fikrî anlaşma, iktisadî dayanışma, iyi geçim, çocuklar, karşılıklı
sadakat, güven duygusu, birlikte yaşama alışkanlığı256 şeklinde sıralanmaktadır
Başka bir araştırmaya göre bazı kriterlerin evlilik ve boşanma üzerindeki etkisi şu
şekilde tespit edilmiştir: 257 (Evlilik nedeni olabilecek kriterler verilmiştir. Aynı kriterlerin
zıt anlamları boşanma nedeni olarak kullanılmaktadır.)
Kişilik ve davranış eğilimleri olarak; aileme saygılı olması, müsrif olmaması, dinî
görüşlerimizin aynı olması, bana âşık olması, dürüst olması, beni sevmesi, bana karşı açık
olması, bana saygı duyması, bana sâdık olması, içki ya da kumar gibi herhangi bir kötü
alışkanlığının olmaması, güvenilir olması, başkalarının önünde tartışmaya girmemesi gibi
faktörler evlilik için %78, boşanma için %82, yeterli gelire sahip olması, toplumda
saygınlığı olan bir mesleğe sahip olması, evlenme için %81, boşanma için %72, kısır
olmaması, çocuk istemesi, cinsel yönden iktidarsız/soğuk olmaması evlilik için %61,
boşanma için %57 etkisi olan unsurlar olarak göze çarpmaktadır. Bu araştırmalardan elde
edilen bulgulara göre: Evlilik ve boşanma nedenleri olarak ilk sırayı kişisel özellikler,
256
Tütengil, a.g.m., Aile Yazıları IV, s. 347-362.
Hortaçsu, “ Evlilik ve Boşanma Nedenlerine Verilen Önemi Etkileyen Faktörler Olarak Değerlendirme
Yaklaşımı, Cinsiyet ve Medenî Durum”, s. 45.
257
55
cinsellik ve üretkenlik ile maddî gelir düzeyi izlemiştir. Kadın ve erkekler cinsellik ve
üretkenlik konularına aynı derecede önem verirken, kişisel ve davranışsal eğilimleri
kadınlar erkeklere oranla daha önemli bulmuşlardır. Her üç neden de boşanmadan çok
evlilik için daha önemli olarak değerlendirilmekle birlikte, maddî durumun evlilik için
önemli neden olabileceğini, fakat boşanma için temel neden olamayacağını göstermektedir.
Başka deyişle kişi para için evlenebilir, fakat eşi servetini kaybettiği için boşanma isteme
olasılığı daha düşüktür.258
Diğer bir araştırma İstanbul “Beşiktaş İlçesi”nde evlenmeye hazırlanan çiftler
arasında evlenme sebeplerini araştırmaya yönelik olarak yapılmıştır.259 Bu araştırmanın
bulgularına göre: Evliliğe iten nedenler önem sırasına göre: “Aile ve çocuk sahibi olmak,
sevgi-aşk, yalnızlıktan kurtulma, hayat arkadaşı edinmek, ekonomik sebepler, aile rızası”
şeklinde sıralanmıştır. İdeal bir eşin özellikleri ise önem verilme sırasına göre: “Saygılı
olması, anlayışlı olması, merhametli olması, güzel/zarif olması şeklinde sıralanmıştır. İdeal
eş olmada zenginliğin önemli bir faktör olmadığı da çıkan sonuçlar arasındadır. Ankete
katılan 285 denekten 268'i evliliklerinde ailelerinin rızası olduğunu, ailesinin rızasını
alarak evlenenlerden %92' si ise sevgi ve aşkın çok önemli olduğunu belirmişlerdir. Sevgi
ve aşkın çok önemli olduğunu düşünen, 260 kişiden 225'i eşler arasında çıkan problemleri;
karşılıklı konuşma, karşılıklı anlayış, uzman kişilerin yardımı, yakınların yardımıyla çözme
yoluna gideceklerini belirtmişlerdir. Sonuçlara göre; evlenme yaşı, 21–24 ile 25–28 yaş
gruplarında yoğunlaşmıştır. Bu, ülkemizde evlilik yaşının yükselmekte olduğunu
göstermektedir. Bunun başlıca sebeplerinden biri, deneklerin eğitim seviyelerinin yüksek
olmasıdır. Evlilik yaşının yükselmesinin diğer bir sebebi de ekonomik durumdur.
Deneklerin %60’ından fazlasının ekonomik durumu iyi veya çok iyidir. Bu sonuçlar
gençlerin genellikle ekonomik yeterliliğe sahip olduktan sonra evlenme eğiliminde
olduğunu göstermektedir. Çalışmadığı halde evlenmeyi düşünenler de vardır. Bu kesimi
genelde bayanlar oluşturmaktadır. Bu durum ülkemizde hâlâ geleneklerin etkisinin
sürdüğünü düşündürmektedir. Yine evlilik yaşının yükselmesine bağlı olarak evlilik kararı
konusunda gecikenlerin eş seçiminde zorlandıkları da ortaya çıkmıştır.
Evlenecek kişiler üzerinde aile etkisinin giderek azaldığı gözlenmektedir, ama Türk
ailesi geçiş dönemi özelliği taşıdığı için halen evlilik konusunda aileler belli oranda
gençleri etkilemektedirler.
258
Hortaçsu, “Evlilik ve Boşanma Nedenlerine Verilen Önemi Etkileyen Faktörler Olarak Değerlendirme
Yaklaşımı, Cinsiyet ve Medenî Durum”, s. 47.
259
İbrahimoğlu, Davut, Evlilikte Doğru Seçim Ailede Mutluluk, Hayat Yay., İstanbul 2004, s. 175-243.
56
Evlenmenin sebepleri arasında, neslin devamının ön plana çıkması Türk ailesinin
temel karakterini oluşturmaktadır. Deneklerin evlilik kararı vermelerinde aile ve çocuk
sahibi olma isteğinin büyük etkisi vardır. Bunun yanı sıra sevgi ve aşk faktörü de oldukça
önemlidir. Sevgi, saygı ve güven Türk ailesinde ilişkileri etkileyen temel motifler
arasındadır.
Diğer bir araştırma Rize'de Akdoğan tarafından yapılmış olup, insanların eş
seçimindeki önceliklerini göstermesi açısından bizler için oldukça anlamlıdır. Örneklemi
oluşturan denek sayısı 502'dir. Buna göre; eş seçiminde aradığınız en önemli özellik nedir?
Sorusuna, %64,7' si ahlak ve dindarlığı, %18,7 'si soy ve aile yapısını, %1,8’i bir meslek
sahibi olmasını, %1,4 'ü güzelliğini, %0.4'ü zenginliğini en önemli unsur olarak tercih
etmişlerdir. Çoğu kefaet unsuru olan bu hususlara bakacak olursak, kefaette diyanet ile
ifadesini bulan ahlâk ve dindarlık hususu günümüz insanı için de oldukça önem gören bir
unsurdur. Yine nesep yani soy, önemsenen diğer bir husustur. Meslek sahibi olmak,
zenginlik, güzellik gibi kefâetin unsurlarından olan diğer hususlara önem verme düzeyi ise
oldukça düşük görünmektedir.
Evlenirken adayda aranan en önemli özellik ile cinsiyet arasındaki ilişki
incelendiğinde, kadınlardan hiçbiri zenginliği ilk şart olarak görmezken, erkeklerden
sadece %0,6 bu yönde kanaat belirtmişlerdir. Güzellik konusunda kadınların oranı, %0,6
iken erkeklerde %1,9’dur. Ahlak ve dindarlığı tercih edenler kadınlarda %64,4, erkeklerde
%66,5 oranında oldukça yüksektir. Meslek sahibi olması kadınlarda %4,4, erkeklerde
%0,3, soy ve aile yapısı kadınlarda %21,1, erkeklerde %17,4' tür. Oranlardan da görüleceği
gibi özellikle bayanların daha fazla önem gösterdikleri hususlar; eşin meslek sahibi olması,
soy-aile yapısı ve dindarlık olmuştur. Aynı zamanda kefâetin unsurlarından olan bu
hususların araştırmada yer alan bayan denekler için de önemsenen unsurlar olduğu
görülmektedir.
Araştırmada belirtilen özelliklerin dışında deneklere başka tercihlerinin bulunup
bulunmadığı sorulduğunda, %10,9’u güvenilir bir insan olmasını, %10,9’u insanlık
yönünün iyi olmasını, %8,6' sı dinî ve ideolojik birliği, %4,4’ü de dinî ve ahlakî eğitimini
en önemli özellik olarak tercih etmişlerdir.
Medenî durum açısından bulgular değerlendirildiğinde, sadece bekârlarda %1,1
olmak üzere, eş seçiminde zenginliğin önemli bir özellik olmadığı tespit edilmiştir. Aynı
şekilde güzelliğin de bekârlarda %2,2, evlilerde %1 oranında önemli bir faktör olmadığı
görülmektedir. En önemli unsurun, bekârlarda %62,3, evlilerde %69, dullarda %62,5
57
olarak ahlak ve dindarlık olduğu, onu bekârlarda %19,1, evlilerde %17,8, dullarda %12,5
boşanmışlarda %33,3 oranlarıyla soy ve aile yapısının takip ettiği görülmektedir. Bir
meslek sahibi olmasını tercih bekârlarda %1,6 evlilerde %1,3 dullarda %5.25 oranındadır.
Eğitim düzeyi ile eş seçiminde aranan en önemli özellik ilişkisine bakıldığında,
okur yazar olmayan, ilkokul ve ortaokul mezunlarında zenginliği tercih eden bulunmazken,
lise mezunlarının oranı %0,5, üniversite mezunlarınınki ise %0,8’dir. Yine okur-yazar
olmayan ve ortaokul mezunları güzelliği ilk şart olarak görmezken, ilkokul mezunlarında
bu oran, %1,8 lise mezunlarında%2, üniversite mezunlarında %0,8' dir. Cinsiyet ve medenî
durum gibi diğer değişkenlerde olduğu gibi eğitim düzeyi açısından da ahlak ve dindarlığı
ile soy ve aile yapısını tercih oranı diğer özeliklerden daha yüksek görünmektedir. Öyle ki
okur-yazar olmayanlarda bu iki özelliğin toplam oranı %71,4, üniversite mezunlarında
%79,2 olarak tespit edilmiştir.260
Yapıcı tarafından gerçekleştirilen, üniversite öğrencilerinin dinî yargılarının tespit
edildiği diğer bir araştırmada da konumuzla ilgili bulgulara rastlamak mümkündür.
Bunlara değinecek olursak: Dinlere yönelik olarak yöneltilen, “Yahudi bir kişiyle
rahatlıkla evlenirim” diyenlerin oranı, %15, evlenmem diyenlerin oranı ise, %84,5’tir.
Yine, “kız kardeşimin bir Yahudi ile evlenmesini onaylarım” diyenlerin oranı, %11,7, bunu
onaylamayanların oranı, %88,3’tür.261 Hıristiyanlarla ilgili olarak, “Hıristiyan bir kişiyle
rahatlıkla evlenirim” diyenlerin oranı, %30,2 iken, “evlenmem” diyenlerin oranı, %69,8’
dir. “kız kardeşimin bir Hıristiyan ile evlenmesini onaylarım” diyenlerin oranı, %22,3
iken, “onaylamam” diyenlerin oranı, %77,7’dir.262 Oranlardan da anlaşılacağı üzere,
dinlere yönelik olarak evlenme eğilimlerinde, Yahudilere nazaran Hırıstiyanlara karşı daha
olumlu bir tavır alıştan söz etmek mümkündür.
Mezhepsel farklara yönelik olarak Sünnî gençlerin bu konudaki düşünceleri ise şu
şekildedir: “Alevî bir kişiyle rahatlıkla evlenirim” diyenlerin oranı, %28.5 iken
“evlenmem” diyenlerin oranı, %71.5’tir. Yine, “kız kardeşimin bir Alevî ile evlenmesini
onaylarım” diyenlerin oranı, %23,6 iken bunu “onaylamam” diyenlerin oranı, %76,4
olarak görülmektedir.263 Aynı konuda Alevî gençlerde, Sünni biriyle rahatlıkla
evlenebileceğini ifade edenlerin oranı, %93,5 iken, kız kardeşinin bir Sünnî ile evlenmesini
260
Akdoğan, Ali, Geleneksel Toplumdan Modern Topluma Geçişte Dini Hayat, Rağbet Yay. İstanbul 2002, s.
164-168.
261
Yapıcı, Asım, Din Kimlik ve Önyargı, Karahan Yay., Adana 2004, s. 233.
262
Yapıcı, a.g.e., s. 240.
263
Yapıcı, a.g.e., s. 270.
58
onaylayabileceğini söyleyenlerin oranı, %92,5’tir.264 Yine bu oranlardan da anlaşılacağı
üzere, Sünnî gençlere nazaran Alevî gençlerin diğer mezheb mensupları ile evlenmeye
yaklaşımı daha olumludur. Araştırmanın verilerinden de görüleceği gibi özellikle Sünnî
gençlerin evleneceği eş ile ilgili olarak mezhepsel denkliği arama noktasında daha duyarlı
oldukları görülmektedir.
264
Yapıcı, a.g.e., s. 279.
59
II. BÖLÜM
ANKET ÇALIŞMASI ve DEĞERLENDİRİLMESİ
2.1. Araştırma ve Yöntem
2.1.1. Problem ve Amaç
İslam Hukuku’nda evlilikte denklik ve günümüz Türk toplumundaki yansımalarını
konu edinen bu çalışmamızın temel amacı, İslam Hukuku’nda hukukçuların çoğunca
evlilik için bir gereklilik olarak kabul edilen denkliğin özel terimiyle “kefâet” in günümüz
insanı için ne anlam ifade ettiğini tespit etmek, ve şayet varsa, değişen zaman ve şartlarla
birlikte meydana gelen değişimleri tespite çalışmaktır. Günümüzde kadın ve erkeğin
konumlarında meydana gelen önemli değişimlerin gerek evlilik gerekse denklik
hususlarındaki anlayış ve uygulamaları da değiştireceği fikrinden yola çıkan bu çalışma
Müslüman Türk toplumunda denklik düşüncesinin aldığı şekli araştırmak istemektedir.
Araştırmada cevap aranan sorular:
1. İslam hukukçularınca denklikte ölçüt olarak kabul edilen hususlar günümüz
insanı için de önemli midir?
2. Günümüz insanının denklik anlayışında değişim yaşanmış mıdır?
3. Denklik konusunda geçmişte İslam hukukçuları tarafından belirtilen hususlardan
başka günümüzde denklik için yeni şartlar oluşmuş mudur?
4. Denklik bağlamında bayanlar eş seçiminde özellikle hangi unsurları ne kadar
önemsemektedir?
5. Denk olmamaktan ötürü bayanlar eşleriyle problem yaşamakta mıdırlar?
6. Araştırmada yer alan bayanlar eşleriyle denk olduklarını düşünmekte midirler?
7. Günümüz evliliklerinde “denklik” şartı aranılmalı mıdır?
2.1.2. Veri Toplama Araçları ve Analizde Kullanılan Teknikler
Veri toplama amacıyla hazırlanan anket formunun ilk kısmında yaş, medenî durum,
meslek, eşin mesleği, eşin öğrenim durumu, evlilik süresi, evlenme şekli gibi kişisel,
demografik bilgileri içeren sorular yer almaktadır. Bunu takip eden kısımda ise eş
seçiminde etkili olan özelliklerin önem düzeyini belirleyen sorular yer almaktadır. Bu
sorular, evli ve dullar için önceden eşlerini seçerken sahip olduğu düşünceleri ölçme
amacı taşırken, bekarlar içinse şu anda bir eş seçme durumunda olmaları halinde neleri ön
60
plana alacaklarını ölçmeyi amaçlayan sorulardır. Anket formunda yer alan diğer bir soru
grubu ise evli ve dullara yönelik olup, eşlerle belirtilen problemleri yaşama sıklığını
ölçmeyi tespit için hazırlanmıştır. Anket formunun son kısmına yerleştirilen, “eşinizle denk
olduğunuzu ve birçok noktada uyumlu olduğunuzu düşünüyor musunuz?”, “sizce günümüz
evliliklerinde denklik aranmakta mıdır?” ve “sizce evlilikte belli konularda denklik aramak
gerekli
midir?”
şeklindeki sorular
ise,
çalışmada
hedeflenen amacı doğrudan
gerçekleştirmeye yöneliktir. Bu sorulara verilen yanıtlar günümüz insanının evlilikte
denklik hakkındaki düşüncelerini elde etmemize önemli katkı sağlayacaktır.
2.1.3. Evren ve Örneklem
Araştırmanın evreni, Gaziantep ilinde değişik meslek gruplarından olan evli, bekar
ve boşanmış kadınlardır. Uygulama, 2006 yılı, Eylül- Ekim aylarında Gaziantep şehrinde
kolay ulaşılabilir basit tesadüfî yöntemle seçilen 300 kadın üzerinde gerçekleştirilmiştir.
Bunların medenî duruma göre dağılımı şu şekildedir:
Tablo1: Örneklemin Medenî Durumu
N
%
Evli
158
52.7
Bekar
128
42.7
Boşanmış
14
4.7
Toplam
300
100.0
Tablo 1’de görüldüğü gibi, evli kadınlardan 158 ( %52.7), bekar kadınlardan 128
(%42.7), dul kadınlardan ise 14 (%4.7) kişi araştırmamıza katılmıştır. Tabloda görüldüğü
gibi araştırmamıza katılan evli bayan sayısı, bekar ve dullardan daha fazladır. Dulların
diğer gruplara nazaran toplumda az rastlanır olması, az sayıda dul deneğe ulaşmamıza
sebep olmuştur.
Örneklemin yaş aralığı 16-55 olup, yaş ortalaması 27. 37’dır. (ss: 7.05)
Örneklemin %19.3’ü (n: 58) ev hanımı; %12.0’ı (n: 36) öğrenci, %68.7’si (n: 206)
farklı sektörlerde çalışmaktadır. Oranlardan anlaşılacağı üzere ulaştığımız deneklerin
birçoğu çalışır durumda olan bayanlardır. Araştırmayı gerçekleştirirken, özellikle çalışan
bayanlara daha fazla ulaşmak istemiştik. Bu isteğimizdeki amaç, değişen şartlarla birlikte
özellikle sosyal konumuna bağlı olarak önemli değişimler geçiren Türk kadınlarının
(küçük bir örneklem de olsa) evlilik ve denklik hususlarında değişime uğrayan görüşlerini
tespit etmek olmuştur.
61
Araştırmaya katılan kadınların eşlerinin meslekleri açısından dağılımı ise şu
şekildedir: %29.7’si (n: 51) öğretmen; %15.1’i (n: 26) memur; %8.7’si (n: 15) işçi;
%18.0’ı (n: 31) serbest meslek olup, bunların dışında kalanlar %28.5 (n: 49) farklı
meslekleri icra etmektedirler. Araştırmamızdaki ilginç bir bulgu da, genelde eşler arasında
mevcut olan mesleksel yakınlık olmuştur. Araştırmamızda, özellikle kendisi öğretmen olan
deneklerin büyük çoğunluğunun eşi de öğretmendir.
Tablo 2: Örneklemin Evlenme Biçimi
N
%
Görücü usulüyle
57
33,1
Tanışarak/anlaşarak
115
66,9
Toplam
172
100,0
Tablo 2’de görüldüğü gibi, evli ve dul olanlardan araştırmaya katılan deneklerden,
57 kişi ( %33.1) görücü usulüyle, 115 kişi ( %66.9) kişi ise tanışarak evlenmiştir.
2.2.Bulgular Ve Yorumlar
Araştırmamıza katılan bayanların denklik için önemli buldukları unsurlar, eşleriyle
denk olup olmama noktasında yaşadıkları problemler ve günümüzde eşler arasında
denkliğin aranılıp aranılmaması ile ilgili olarak aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.
62
2.2.1.Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar
Toplam
Önemsiz
önemli
Biraz
Önemli
Eş seçiminde benim için;
Önemli
No
Çok
Tablo 3: Örneklemin Eş Seçerken Dikkat Ettiği Hususlar
n
%
n
%
n
%
n
%
n
%
1
Eşimin maddî durumu (zenginliği)
20
6.7
99
33.8
112
33.0
69
22.0
300
100.0
2
Eşimin yakışıklı olması
22
7.4
98
32.9
113
37.9
65
21.8
298
100.0
3
Eşimin itibarlı bir mesleğe sahip olması
36
12.1
161
54
65
221
35
11.7
298
100.0
4
Eşimin dindar olması
84
281
114
38.1
60
20.1
44
13.7
299
100.0
5
Eşimle ortak bir dünya görüşüne sahip
179
59.7
97
32.3
20
6.7
4
1.3
300
100.0
olmamız
6
Eşimin ahlakî özellikleri
233
77.7
63
21.0
4
1.3
-
-
300
100.0
7
Eşimin kişiliği
230
76.9
58
19.4
8
2.7
3
1.0
299
100.0
8
Eşimin entelektüel olması
62
20.9
68
22.9
71
23.9
66
22.2
297
100.0
9
Eşimin cinsel çekiciliği
33
11.3
110
37.5
92
31.4
58
19.8
293
100.0
10
Eşimin sıra dışı bir insan olması
37
12.6
75
25.6
82
28.0
99
33.8
293
100.0
11
Eşime âşık olmam- onun bana âşık
188
62.9
77
25.8
23
7.7
11
3.7
299
100.0
olması
12
Eşimin iyi bir eş olacağına olan inancım
208
69.3
84
28.0
6
2.9
2
0.7
300
100.0
13
Eşimin iyi bir baba olacağına olan
220
73.3
67
22.3
9
3.0
4
1.3
300
100.0
inancım
14
Eşimin soy ve aile yapısı
126
42.4
106
35.7
43
14.5
22
7.4
297
100.0
15
Eşimle aynı dinden olmak
165
55.0
67
22.3
33
11.0
35
11.7
300
100.0
16
Eşimle aynı mezhepten olmak
94
31.6
79
26.6
49
16.5
75
25.3
297
100.0
17
Eşimle aynı ırktan olmak
83
28.0
71
24.0
52
17.6
90
30.4
296
100.0
18
Eşimin şakacı olması
38
12.8
100
33.8
106
35.8
52
17.6
296
100.0
19
Eşimin ciddi ve ağır başlı olması
86
29.0
132
44.4
68
22.9
11
3.7
297
100.0
20
Ailemin uygun bulması
123
41.1
115
38.5
43
14.4
18
6.0
299
100.0
21
Eşimle aynı memleketten olmamız
18
6.0
28
9.4
38
12.8
214
71.8
298
100.0
22
Eşimle yaşam tarzlarımızın uyuşması
160
53.7
106
35.6
21
7.0
11
3.7
298
100.0
Tablo 3’de de görüldüğü gibi maddî durum unsuru eş tercihinde, 20 kişi (%6.7) için
çok önemli, 99 kişi (%33.8 ) için önemli, 112 (%33) kişi için biraz önemli, 69 kişi (%22)
içinse önemsiz olarak değerlendirilmiştir. Buradan hareketle maddî durum denekler için
çok önemli bir unsur olmamakla birlikte, önemsiz de değildir. Bu unsuru biraz önemli
olarak görenlerin oranı diğerlerine nazaran daha yüksektir. Akdoğan’ın eş seçiminde
aranan en önemli özellikleri tespitinde de maddî durum unsuru en az önem verilen unsur
63
olarak ortaya çıkmaktadır.265 Diğer çalışmalardan elde edilen bulgular da maddî durumun
eş seçiminde öncelikli bir öneme sahip olmadığı yönündedir.266 Kefâetin unsurlarından biri
olan maddî durumda denklik örneklemimizde yer alan bayanlar için de çok önemli bulunan
bir unsur olarak yer bulmamıştır.
Yakışıklı olma unsuru, 22 kişi (%7.4) için çok önemli olarak değerlendirilirken, 98
kişi (%32.9) için önemli, 113 kişi (%37.9) için biraz önemli, 65 kişi (%21.8) için ise
önemsiz olarak değerlendirilmektedir. Oranlardan da anlaşılacağı üzere çoğunluk bu
unsuru biraz önemli olarak değerlendirmiştir.
Eşin itibarlı bir mesleğe sahip olması, 36 kişi (%12.1) için çok önemli, 161 kişi
(%54) için önemli, 65 kişi (%22.1) için biraz önemli, 35 kişi (%11.7) için ise önemsiz
olarak değerlendirilmiştir. Buna göre bu unsurun büyük bir çoğunlukça önemli olarak
değerlendirildiği söylenebilir. Aynı zamanda kefâetin unsurlarından olan eşin mesleği,
günümüz bayanları için de önemsenen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Eşin dindar olması unsuru ise 84 kişi (%28.1) için çok önemli, 114 kişi (%38.1) kişi
için önemli, 60 kişi (%20.1) için biraz önemli, 44 kişi (%13.7) için ise önemsiz olarak
değerlendirilmiştir. Buna göre eşin dindar olması denekler için önemli görülen bir unsurdur
denebilir. Eşin dindar olması kefaetin tüm mezheplerce kabul edilen unsurlarından
birisidir. İslam dininde eşin maddî bakımdan birtakım üstün sıfatlara sahip olmasından
ziyade dindarlık vasfının önemsenmesi istenmiştir. Oranlardan da görüleceği gibi günümüz
bayanları için de aynı unsur oldukça önemsenmektedir.
Ortak bir dünya görüşüne sahip olma unsuru, 179 kişi (%59.7) için çok önemli, 97
kişi (%32.3) için önemli, 20 kişi (%6.7) için biraz önemli, 4 kişi (%1.3) için ise önemsiz
olarak değerlendirilmiştir. Buna göre denekler için eşleri ile ortak bir dünya görüşüne sahip
olmak çok önemli görülen unsurlardan biridir.
Eşin ahlakî özellikleri ise 233 kişi (%77.7) için çok önemli, 63 kişi (%21.0) için
önemli, 4 kişi (%1.3) için ise biraz önemlidir. Denekler arasında eşin ahlakî özelliklerinin
önemli olmadığını belirten çıkmamıştır. Kefâetin unsurlarından biri olarak “diyânet” tabiri
ile ifadelendirilen bu unsurun oranlardan da görüleceği gibi deneklerin çoğunluğunca çok
önemli
olarak
değerlendirildiği
görülmektedir.
Akdoğan’ın
yaptığı
araştırmanın
bulgularında da eşin ahlak ve dindarlığı tercih sebebi olarak ilk sırada yer almaktadır. 267
265
Akdoğan, a.g.e., s. 164.
Bkz.: Kaya, “Eş Seçimi Tercihlerine Göre Denetim Odakları”, s. 41-57.
267
Akdoğan, a.g.e., s. 164.
266
64
Kişilik unsurunu, 230 kişi (%76.9) çok önemli, 58 kişi (%19.4) önemli, 8 kişi
(%2.7) biraz önemli, 3 kişi (%1) ise önemsiz olarak değerlendirmiştir. Oranlardan da
açıkça görüldüğü gibi eşin kişiliği denekler için oldukça önemli görülen bir unsurdur.
Eşin entelektüel olması tercihini 62 kişi (%20.9) çok önemli, 68 kişi (%22.9)
önemli, 71 kişi (%23.9) biraz önemli, 66 kişi (%22.2) ise önemsiz olarak değerlendirmiştir.
Eşin entelektüel olmasına yönelik tercihler hemen hemen yakın oranları gösterse de
araştırma sırasında yaptığımız mülakatlardan da elde ettiğimiz görüş, bayanların bu unsura
çok fazla önem vermedikleri yönünde olmuştur.
Cinsel çekicilik tercihi, 33 kişi (%11.3) için çok önemli, 110 kişi (%37.5) için
önemli, 92 kişi (%31.4) için biraz önemli, 58 kişi (%19.8) için önemsiz olarak
değerlendirilmiştir. Oranlardan da görüleceği gibi cinsel çekicilik tercihi çoğunluk
tarafından önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Bunun yanında bu unsur ile ilgili
olarak dikkatimizi çeken bir nokta, özellikle ev hanımlarının çoğunun bu unsur hakkında
fikir belirtmeye karşı mesafeli bir duruş sergilemeleri olmuştur.
Sıra dışı olmak tercihi, 37 kişi (%12.6) için çok önemli, 75 kişi (%25.6) için önemli,
82 kişi (%28) için biraz önemli, 99 kişi (%33.8) için ise önemsizdir.
Âşık olmak/olunmak tercihi ise, 188 kişi (%62.9) için çok önemli, 77 kişi (%25.8)
için önemli, 23 kişi (%7.7) için biraz önemli, 11 kişi (%3.7) için ise önemsiz olarak
değerlendirilmiştir.
Oranlardan
da
görüleceği
gibi âşık
olmak/olunmak
unsuru
araştırmamıza katılan deneklerin çoğu için önemli görülen bir unsur olmuştur.
İyi bir eş olacağına olan inanç unsuru ile ilgili olarak 208 kişi (%69.3) çok önemli,
84 kişi (%28) önemli, 6 kişi (%2.9) biraz önemli, 2 kişi (%0.7) ise önemsiz
değerlendirmesinde bulunmuştur
İyi bir baba olacağına olan inanç ile ilgili olarak 220 kişi (%73.3) çok önemli, 67
kişi (%22.3) önemli, 9 kişi (%3) biraz önemli, 4 kişi (%1.3) önemsiz değerlendirmesinde
bulunmuşlardır.
Soy ve aile yapısı tercihi, 126 kişi (%42.4) çok önemli, 106 kişi (%35.7) için
önemli, 43 kişi (%14.5) için biraz önemli, 22 kişi (%7.4) için ise önemsiz olarak
değerlendirilmiştir. Aynı zamanda kefâetin unsurlarından biri olan soy (nesep) unsuru
oranlardan da görüleceği gibi araştırmamıza katılan deneklerin çoğunca önemli görülen
bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Yine Akdoğan’ın gerçekleştirdiği araştırmada soy ve
aile yapısı unsuru eş tercihinde ikinci sırada yer alan önemli bir unsur olarak
değerlendirilmiştir.
65
Aynı dinden olmak tercihi 165 kişi (%55) çok önemli, 67 kişi (%22.3) önemli, 33
kişi (%11) için biraz önemli, 35 kişi (%11.7) için ise önemsiz olarak değerlendirilmiştir.
Aynı dinden olmak unsuru oranlardan da görüleceği gibi, araştırmaya katılan deneklerin
çoğu için önemli bulunan bir özellik olmuştur.
Aynı mezhepten olmak unsuru 94 kişi (%31.6) için çok önemli, 79 kişi (%26.6) için
önemli, 49 kişi (%16.5) için biraz önemli, 75 kişi (%25.3) önemsiz olarak
değerlendirilmiştir.
Aynı ırktan olmak tercihini 83 kişi (%28) çok önemli, 71 kişi (%24) önemli, 52 kişi
(%17.6) biraz önemli, 90 kişi (%30.4) önemsiz olarak değerlendirmiştir. Oranlardan da
görüleceği gibi, aynı ırktan olma unsuru denekler için önemsiz bir unsur olarak
değerlendirilebilir. Kefâetin unsurlarından biri olan nesep, aynı ırktan olma unsurunu
içermektedir. Kefâete göre Arap bir kız Arap olmayan birine denk değildir. Oysa
oranlardan da görüldüğü gibi aynı ırktan olma unsuru günümüz bayanları için çok fazla
önem görmeyen bir unsur olmuştur.
Şakacı olmak unsuru, 38 kişi (%12.8) için çok önemli, 100 kişi (%33.8) için önemli,
106 kişi (%35.8) için biraz önemli, 52 kişi (%17.6) için önemsiz olarak değerlendirilmiştir.
Ciddi ve ağırbaşlı olmak unsuru için, 86 kişi (%29) çok önemli, 132 kişi (%44.4)
önemli, 68 kişi (%22.9) biraz önemli, 11 kişi (%3.7) önemsiz değerlendirmesinde
bulunmuşlardır.
Ailenin uygun bulması unsurunu, 123 kişi (%41.1) çok önemli, 115 kişi (%38.5)
önemli, 43 kişi (%14.4) biraz önemli, 18 kişi (%6) önemsiz olarak değerlendirmişlerdir.
Aynı memleketten olma unsurunu 18 kişi (%6) çok önemli, 28 kişi (%9.4) önemli,
38 kişi (%12.8) biraz önemli, 214 kişi (%71.8) önemsiz olarak değerlendirmişlerdir.
Eş ile yaşam tarzlarının uyuşması ile ilgili olarak, 160 kişi (%53.7) çok önemli, 106
kişi (%35.6) önemli, 21 kişi (%7) biraz önemli, 11 kişi (%3.7) önemsiz değerlendirmesinde
bulunmuşlardır.
2.2. 2. Medenî Duruma Göre Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar
Eş
seçiminde
dikkat
edilen
hususlar
medenî
duruma
göre
farklılık
gösterebilmektedir. Aşağıda vereceğimiz tablolarla bu farklılıklar tespit edilmeye
çalışılmıştır.
66
Maddî durum ile medenî durum arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Tablo 4. Maddi Durum-Medenî Durum İlişkisi
50
59
40
9
158
Bekar
17
50
52
9
128
Dul
2
3
7
2
14
Toplam
69
112
99
20
300
önemli
Çok
önemli
Biraz
Toplam
Önemsiz
Evli
Önemli
Medenî Hal
Maddi Durum (Zenginlik)
Tablo 4’de görüleceği gibi, bekâr ve dul denekler için maddî durum evlilere
nazaran daha önemli bulunan bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca yaptığımız
mülakatlarda da “parasız mutluluğun olmayacaği” nı belirten günümüz gençleri için maddî
durum oldukça önemsenen bir unsur olmuştur.
Yakışıklı olma unsuru ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Tablo 5. Yakışıklı Olma-Medenî Durum İlişkisi
58
6
157
Bekar
31
45
36
15
127
Dul
4
5
4
1
14
Toplam
65
113
98
22
298
Çok
Biraz
Toplam
63
önemli
30
Önemli
Önemsiz
Evli
önemli
Medenî Hal
Yakışıklı Olma
Tablo 5’de de görüldüğü gibi yakışıklı olma unsurunu çok önemli olarak
değerlendirenlerin çoğu bekâr deneklerdir.
67
İtibarlı bir mesleğe sahip olma ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda
olduğu gibidir:
Tablo 6. İtibarlı Bir Mesleğe Sahip Olma-Medenî Durum İlişkisi
12
158
Bekar
8
29
65
24
126
Dul
-
3
11
-
14
Toplam
35
66
161
36
298
Çok
Toplam
85
önemli
34
Önemli
27
önemli
Önemsiz
Evli
Biraz
Medenî Hal
İtibarlı Mesleğe Sahip Olma
Tablo 6’da görüldüğü gibi kefâetin unsurlarından biri olan eşin itîbarlı bir mesleğe
sahip olması unsuru bekâr ve dul deneklerde evlilere nazaran daha fazla önemsenmektedir.
Bu bulgumuz Akdoğan’ın tespit ettiği verilerle de uyuşmaktadır. 268
Eşin dindar olması ile medenî durum ilişkisi aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:
Tablo 7. Dindarlık-Medenî Durum İlişkisi
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
Medenî hâl
Dindarlık
Evli
28
28
62
40
158
Bekâr
10
31
46
40
127
Dul
3
1
6
4
14
Toplam
41
60
114
84
299
Tablo 7’de görüldüğü gibi evli, bekâr ve dul denekler için eşin dindar olması
önemli görülen bir tercih unsurudur. Kefaetin unsurlarından biri olan dindarlık her üç grup
için de önemli bulunan bir özellik olmuştur.
268
Akdoğan, ag.e., s. 166-167.
68
Ortak dünya görüşüne sahip olmak ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki
tabloda olduğu gibidir:
Tablo 8. Ortak Dünya Görüşüne Sahip Olmak -Medenî Durum İlişkisi
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
Ortak Dünya Görüşü
Evli
2
12
56
88
158
Bekâr
2
5
36
85
128
Dul
-
3
5
6
14
Toplam
4
20
97
179
300
Tablo 8’de de görüldüğü gibi evli, bekâr ve dul denekler için ortak bir dünya
görüşüne sahip olma unsuru oldukça önemli bulunmuştur.
Eşin ahlakî özellikleri ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Tablo 9. Eşin Ahlakî Özellikleri-Medenî Durum İlişkisi
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
Eşin Ahlakî Özellikleri
Evli
-
2
39
117
158
Bekâr
-
2
21
105
128
Dul
-
-
3
11
14
Toplam
-
4
63
233
300
Tablo 9’da görüldüğü gibi, eşin ahlakî özellikleri evli, dul ve bekâr her üç grup
bayan için de eş tercihi sebebi olarak önemli görülen bir unsurdur. Aynı zamanda kefaetin
unsurlarından biri olan ahlakî durum medenî hale göre de farklılık yaratmayarak önemli
görülen bir unsur olarak yer almıştır.
69
Eşin kişiliği ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:
Toplam
önemli
Çok
i
Öneml
önemli
Biraz
Önems
iz
Eşin Kişiliği
durum
Medenî
Tablo 10. Eşin Kişiliği -Medenî Durum İlişkisi
Evli
2
4
38
114
158
Bekâr
Dul
1
3
3
1
8
15
5
58
108
8
230
127
14
299
Toplam
Tablo 10’da da görüldüğü gibi evli, bekâr ve dul her üç grup bayan için de eş
tercihinde kişilik önemli bir unsurdur.
Eşin entelektüel olması ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Tablo 11. Eşin Entelektüel Olması-Medenî Durum İlişkisi
Evli
Bekâr
Dul
Toplam
35
28
3
66
38
31
2
71
55
40
3
98
29
27
6
62
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
Eşin Entelektüel Olması
157
126
14
297
Tablo 11’de de görüldüğü gibi evli, dul ve bekâr her üç grubun eşin entelektüel
olması unsuruna önem verme düzeyleri yakındır.
Eşin cinsel çekiciliği ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Tablo 12. Eşin Cinsel Çekiciliği-Medenî Durum İlişkisi
Evli
Bekâr
Dul
Toplam
37
19
2
58
42
46
4
92
61
44
5
110
14
17
2
33
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
Eşin Cinsel Çekiciliği
154
126
13
293
Tablo 12’ye göre cinsel çekicilik unsurunu çok önemli bulan bekâr deneklerin oranı
diğerlerine nazaran daha fazladır. Yine de bu unsurun evli, bekar ve dul her üç grup için
de önemsenen bir tercih olduğunu söylemek hata olmayacaktır.
70
Sıra dışı bir insan olmak ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tablodaki
gibidir:
Tablo 13. Sıra Dışı Bir İnsan Olmak -Medenî Durum İlişkisi
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
Sıra Dışı Bir Insan Olmak
Evli
55
41
39
19
154
Bekâr
40
37
31
17
125
Dul
4
4
5
1
14
Toplam
99
82
75
37
293
Tablo 13’de de görüldüğü gibi sıra dışı bir insan olmak unsuru evli, bekar ve dul
bayanlardaki dağılımı yakın olup, çok önemli görülen bir unsur olarak yer almamıştır.
Âşık olmak/olunmak ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Tablo 14. Âşık Olmak/Olunmak-Medenî Durum İlişkisi
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
Âşık Olmak/Olunmak
Evli
7
14
45
92
158
Bekâr
4
8
29
86
127
1
3
10
14
23
77
188
299
Dul
Toplam
11
Tablo 14’de de görüldüğü gibi evli, bekâr ve dul her üç grup için de âşık
olmak/olunmak önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir.
71
İyi bir eş olacağına olan inanç unsuru ile medenî durum aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Tablo 15. İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç- Medenî Durum İlişkisi
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç
Evli
1
3
56
98
158
Bekâr
1
1
26
100
128
2
2
10
14
6
84
208
300
Dul
Toplam
2
Tablo 15’e göre evli, bekar ve dul her üç grup deneğin büyük çoğunluğu iyi bir eş
olacağına olan inanç unsurunun önemli olduğunu düşünmektedirler.
İyi bir baba olacağına olan inanç unsuru ile medenî durum aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Tablo 16. İyi Bir Baba Olacağına Olan İnanç- Medenî Durum İlişkisi
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
İyi Bir Baba Olacağina Olan İnanç
Evli
2
5
43
108
158
Bekâr
1
3
23
101
128
Dul
1
1
1
11
14
Toplam
4
9
67
220
300
Tablo 16’da görüldüğü gibi evli, bekar ve dul her üç grup için de iyi bir baba
olacağına olan inanç unsurunun önemli olarak değerlendirildiğini söylememiz
mümkündür.
72
Soy ve aile yapısı ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:
Tablo 17. Soy ve Aile Yapısı-Medenî Durum İlişkisi
Evli
Bekâr
18
3
Dul
Toplam
1
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
Soy ve Aile Yapısı
25
18
61
40
52
66
156
127
22
5
43
8
106
14
126
Tablo 17’de görüldüğü gibi soy ve aile yapısı evli, bekâr ve dul her üç grup için de
önemli bir unsurdur.
Aynı dinden olmak ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:
Tablo18 Aynı Dinden Olmak-.Medenî Durum İlişkisi
Evli
Bekâr
Dul
Toplam
20
12
3
35
22
9
2
33
37
29
1
67
79
78
8
165
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
Aynı Dinden Olmak
158
128
14
300
Tablo 18’de de görüldüğü üzere evli, bekar ve dul her üç grup içinde aynı dinden
olmak unsuru önemli bir unsurdur.
Aynı mezhepten olmak ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:
Tablo 19. Aynı Mezhepten Olmak-Medenî Durum İlişkisi
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
Aynı Mezhepten Olmak
Evli
48
22
41
47
158
Bekâr
Dul
24
3
24
3
35
3
42
5
125
14
Toplam
75
49
79
94
297
Tablo 19’da da görüldüğü gibi evli, bekar ve dul her üç grubun da aynı mezhepten
olmak unsuruna verdiği önem yakın olup, önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir.
73
Aynı ırktan olmak ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:
Tablo 20. Aynı Irktan Olmak-Medenî Durum İlişkisi
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
Aynı ırktan olmak
Evli
57
30
30
40
157
Bekâr
28
17
40
40
125
Dul
5
5
1
3
14
Toplam
90
52
71
83
296
Tablo 20’de olduğu gibi, evli, bekar ve dul her üç grubun içinden evli denekler
diğerlerine nazaran ırk unsuruna daha az önem vermektedirler.
Şakacı olmak ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:
Tablo 21. Şakacı Olmak-Medenî Durum İlişkisi
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
Şakacı Olmak
Evli
27
61
53
17
158
Bekâr
22
43
41
19
125
Dul
3
2
6
2
13
Toplam
52
106
100
38
296
Tablo 21’e göre şakacı olmak unsuruna çok önemli diyenlerin oranı evli, bekar ve
dul her üç grup için de düşük olup, çoğunlukça biraz önemli şeklinde değerlendirilmiştir.
Ciddi ve ağır başlı olmak ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Tablo 22. Ciddî ve Ağır Başlı Olmak-Medenî Durum İlişkisi
Toplam
40
25
3
68
73
56
3
132
37
42
7
86
Toplam
önemli
Çok
Önemli
6
4
1
11
önemli
Önemsiz
Evli
Bekâr
Dul
Biraz
durum
Medenî
Ciddi ve Ağır Başlı Olmak
156
127
14
297
Tablo 22’ye göre, evli, bekâr ve dul her üç grup için de ciddi ve ağır başlı olmak
unsuru önemli bulunmuştur.
74
Ailenin uygun bulması ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:
Tablo 23. Ailenin Uygun Bulması-Medenî Durum İlişkisi
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
Ailenin Uygun Bulması
Evli
11
28
62
57
158
Bekâr
6
13
44
64
127
Dul
1
2
9
2
14
18
43
115
123
Toplam
Tablo 23’e göre evli, bekâr ve dul her üç grup için de ailenin uygun bulması unsuru
önemli bulunmuştur.
Aynı memleketten olma unsuru ile medenî durum aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:
Tablo 24. Aynı Memleketten Olmak-Medenî Durum İlişkisi
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
Aynı Memleketten Olmak
Evli
114
17
14
13
158
Bekâr
90
18
13
5
126
Dul
10
3
1
Toplam
214
38
28
14
18
298
Tablo 24’e göre evli, bekâr ve dul her üç grup için de aynı memleketten olma
unsurunun önemsiz olduğu görülmektedir.
75
Eş ile yaşam tarzlarının uyuşması unsuru ile medenî durum arasındaki ilişki
aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:
Tablo 25. Eş İle Yaşam Tarzlarının Uyuşması-Medenî Durum İlişkisi
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
durum
Medenî
Eş İle Yaşam Tarzlarının Uyuşması
Evli
8
11
61
78
158
Bekâr
2
8
41
75
126
Dul
1
2
4
7
14
Toplam
11
21
106
160
298
Tablo 25’de görüldüğü gibi eş ile yaşam tarzlarının uyuşması unsuru her üç grup
için de oldukça önemli olarak değerlendirilmiştir.
2.2.3. Evlenme Şekline Göre Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar
Görücü usûlü, tanışarak, anlaşarak vs. gibi evlenme şekillerine göre eş tercihinde
etkili olacak unsurların değişebileceği fikrinden hareketle aşağıdaki tablolar hazırlanmıştır.
Maddî durum ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Maddi Durum
Önemsiz
Evlenme şekli
Tablo 26. Maddî Durum-Evlenme Şekli İlişkisi
Görücü Usulü
10
21
20
6
57
Tanışarak
42
40
28
5
115
Toplam
52
61
48
11
172
Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi, tanışarak evlenenlerde maddî durum daha az
önemsenmektedir denebilir. Gerek tanışarak, gerekse görücü usulü ile evlenenlerde maddî
durumu çok önemli bulanların oranı oldukça düşüktür.
76
Yakışıklı olma unsuru ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Tablo 27. Yakışıklı Olma-Evlenme Şekli İlişkisi
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
şekli
Evlenme
Yakışıklı Olma
12
19
21
5
57
Tanışarak
22
49
40
2
113
Toplam
34
68
61
170
usulü
Tablo 27’de görüldüğü üzere görücü usûlü ile evlenen denekler için yakışıklı olma
unsuru daha önemli bulunmuştur, denebilir. Gerek yaptığımız mülakatlar gerekse diğer
araştırma verileri göstermektedir ki, görücü usulü ile evlenen bayanların çoğunu genelde
eğitim durumu daha düşük olan bayanlar oluşturmaktadır. Akdoğan’ın eğitim durumu ile
yakışıklı/güzel olma unsurunun ilgisini tespitinde; okur-yazar olmayan ve ortaokul
mezunları eş tercihinde güzelliği ilk şart olarak görmezken, güzelliği/yakışıklılığı tercih
sebebi olarak değerlendirenlerin oranı ilkokul mezunlarında, %1.8, lise mezunlarında %2,
üniversite mezunlarında %0.8 şeklinde olmuştur.269
İtibarlı mesleğe sahip olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda
olduğu gibidir:
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
İtîbarlı mesleğe sahip olmak
Önemsiz
Evlenme şekli
Tablo 28. İtibarlı Mesleğe Sahip Olmak-Evlenme Şekli İlişkisi
9
11
32
5
57
Tanışarak
18
27
62
7
114
Toplam
27
38
94
12
171
usulü
Tablo 28’de görüldüğü gibi gerek tanışarak gerekse görücü usûlü ile evlenen
bayanlarda itibarlı mesleğe sahip olmak önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Devlet
269
Akdoğan, a.g.e., s. 164-168
77
İstatistik Enstitüsü’nce yapılan istatistik verileri de özellikle bayanların meslekî açıdan
kendileriyle aynı veya daha yüksek kişileri evlilik için tercih ettiklerini göstermektedir.270
Eşin dindar olması ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Tablo 29. Eşin Dindar Olması-Evlenme Şekli İlişkisi
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
Evlenme şekli
Dindarlık
3
5
25
24
57
Tanışarak
28
24
43
20
115
Toplam
31
29
68
44
172
usulü
Tablo 29’da olduğu gibi görücü usûlü ile evlenen denekler, tanışarak evlenenlere
nazaran eşin dindar olmasına daha çok önem vermektedir. Bu grubun yaşamında din
unsurunun daha ağır basmasının da tercihin bu doğrultuda olmasında etkili olduğunu
söylemek mümkündür. Eşin dindar olmasının önemsiz olduğunu düşünenlerin büyük
çoğunluğunun tanışarak evlenenlerden olması ise yoruma açık bir konudur.
Ortak bir dünya görüşüne sahip olmak unsuru ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise
aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Ortak Dünya Görüşü
Önemsiz
Evlenme şekli
Tablo 30. Ortak Bir Dünya Görüşüne Sahip Olmak-Evlenme Şekli İlişkisi
6
22
29
57
2
9
39
65
115
2
15
61
94
172
usulü
-
Tanışarak
Toplam
Tablo 30’da görüldüğü gibi gerek görücü usûlü ile gerekse tanışarak evlenen her iki
grup için de ortak bir dünya görüşüne sahip olmak unsuru oldukça önemlidir.
270
DİE, Evlenme İstatistikleri, Ankara 2002.
78
Eşin ahlakî özellikleri ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
Biraz
önemli
Eşin Ahlakî Özellikleri
Önemsiz
Evlenme şekli
Tablo 31. Eşin Ahlakî Özellikleri-Evlenme Şekli İlişkisi
-
-
15
42
57
Tanışarak
-
2
27
86
115
Toplam
-
2
42
128
172
usulü
Tablo 31’e göre görücü usûlü ve tanışarak evlenen her iki grup için de eşin ahlakî
özelliklerinin önem düzeyi oldukça yüksektir. Bu unsura önemsiz diyenlerin hiç olmaması
da dikkat çekicidir.
Eşin kişiliği ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Eşin Kişiliği
Önemsiz
Evlenme şekli
Tablo 32. Eşin Kişiliği-Evlenme Şekli İlişkisi
2
18
35
57
-
3
24
88
115
2
5
42
123
172
usulü
2
Tanışarak
Toplam
Tablo 32’de de görüldüğü üzere eşin kişiliği unsuru görücü usulü ve tanışarak
evlenen her iki grup için de oldukça önemli bir unsurdur.
79
Eşin entelektüel olması ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir.
Tablo 33. Eşin Entelektüel Olması-Evlenme Şekli İlişkisi
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
Evlenme şekli
Eşin Entelektüel Olması
13
13
11
56
19
26
45
24
114
38
39
58
35
170
usulü
19
Tanışarak
Toplam
Tablo 33’de görüldüğü gibi görücü usûlü ve tanışarak evlenen her iki grupta da eşin
entelektüel olması unsuruna önemsiz diyenlerin eşit oranda olması dikkat çekicidir. Her iki
grupta da bu unsuru çok önemli görenlerin oranı daha düşüktür. Bayanların bu unsur ile
ilgili olarak bu yöndeki tercihleri içinde bulunduğumuz bilgi çağında oldukça ilginç bir
veri olarak okunabilir.
Eşin cinsel çekiciliği ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Eşin Cinsel Çekiciliği
Önemsiz
Evlenme şekli
Tablo 34. Eşin Cinsel Çekiciliği-Evlenme Şekli İlişkisi
20
17
4
56
24
27
49
11
111
39
47
66
15
167
usulü
15
Tanışarak
Toplam
Tablo 34’de görüldüğü gibi görücü usûlü ve tanışarak evlenen her iki grup denek
için de cinsel çekicilik unsurunun hemen hemen aynı düzeyde önem derecesine sahip
olduğu söylenebilir. Ayrıca, araştırmamız esnasında bu unsuru cevaplama noktasında
görücü usulü ile evlenen bayanların diğerlerine nazaran daha çekimser tavırlar
sergiledikleri gözlenmiştir.
80
Sıra dışı bir insan olma unsuru ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda
olduğu gibidir:
Tablo 35. Sıra Dışı Bir Insan Olmak-Evlenme Şekli İlişkisi
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
Evlenme şekli
Sıra dışı bir insan olma unsuru
22
14
14
6
56
Tanışarak
36
31
29
15
111
Toplam
58
45
43
21
167
usulü
Tablo 35’de görüldüğü gibi görücü usûlü ile evlenenlerden bu unsura çok önemli
diyenlerin oranı oldukça düşüktür. Sıra dışı bir insan olma tercihinin denekler için çok
istenen bir unsur olmadığı söylenebilir.
Âşık olmak/olunmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda
olduğu gibidir:
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Âşık Olmak/Olunmak
Önemsiz
Evlenme şekli
Tablo 36. Âşık Olmak/Olunmak-Evlenme Şekli İlişkisi
8
15
29
57
1
8
33
73
115
6
16
48
102
172
usulü
5
Tanışarak
Toplam
Tablo 36’ya göre tanışarak evlenenlerde âşık olmak/olunmak unsurunun daha
önemli olduğu görülmektedir. Ayrıca, araştırmamızda yaptığımız mülakatlardan hareketle
tanışarak evlenen deneklerin birçoğu evlilik kararında âşık olma
olduğunu ifade etmiştir.
tecrübesinin etkili
81
İyi bir eş olacağına olan inanç ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki
tabloda olduğu gibidir:
Görücü
usulü
1
5
Tanışarak
Toplam
1
5
Toplam
önemli
Çok
Önemli
Biraz
önemli
İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç
Önemsiz
Evlenme şekli
Tablo 37. İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç-Evlenme Şekli İlişkisi
20
31
57
38
77
115
58
108
172
Tablo 37’ye göre görücü usûlü ve tanışarak evlenen her iki grup için de iyi bir eş
olacağına olan inanç unsuru oldukça önemlidir.
İyi bir baba olacağına olan inanç ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki
tabloda olduğu gibidir:
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
İyi Bir Baba Olacağına Olan İnanç
Önemsiz
Evlenme şekli
Tablo 38. İyi Bir Baba Olacağına Olan İnanç-Evlenme Şekli İlişkisi
3
13
40
57
2
3
31
79
115
3
6
44
119
172
usulü
1
Tanışarak
Toplam
Tablo 38’de görüldüğü gibi gerek görücü usulü ile gerekse tanışarak evlenen her iki
grup için de iyi bir baba olacağına olan inanç unsurunun önem düzeyinin yakın olduğunu
söylememiz mümkündür.
82
Soy ve aile yapısı ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Tablo 39. Soy ve Aile Yapısı-Evlenme Şekli İlişkisi
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
Evlenme şekli
Soy ve Aile Yapısı
1
4
23
27
55
Tanışarak
17
21
43
34
115
Toplam
18
25
66
61
170
usulü
Tablo 39’a göre anlaşarak evlenenlerden soy ve aile yapısı unsuruna önemsiz ve
biraz önemli diyenlerin fazla, görücü usulünde ise az olması, görücü usulü ile evliliklerde
ailenin etkin rol oynadığı fikrini doğrulamaktadır.
Aynı dinden olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Aynı Dinden Olmak
Önemsiz
Evlenme şekli
Tablo 40. Aynı Dinden Olmak-Evlenme Şekli İlişkisi
3
1
13
40
57
Tanışarak
18
23
24
50
115
Toplam
21
24
37
90
172
usulü
Tablo 40’da görüldüğü üzere görücü usulüyle evlenenlerde aynı dinden olmak
unsurunun daha önemli olduğu söylenebilir. Tanışarak evlenenlerde aynı dinden olmanın
önemsiz olduğunu düşünenlerin diğer gruba nazaran daha çok olması dikkat çekicidir.
83
Aynı mezhepten olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda
olduğu gibidir:
Tablo 41. Aynı Mezhepten Olmak -Evlenme Şekli İlişkisi
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
Evlenme şekli
Aynı Mezhepten Olmak
8
6
20
23
57
Tanışarak
41
17
25
31
114
Toplam
49
23
45
54
171
usulü
Tablo 41’de görüldüğü gibi görücü usulüyle evlenenlerde aynı mezhepten olmak
unsurunu önemsiz bulanların sayısı oldukça azdır. Tanışarak evlenenlerde bu unsura
önemsiz diyenlerin oranı daha fazladır.
Aynı ırktan olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Aynı Irktan Olmak
Önemsiz
Evlenme şekli
Tablo 42. Aynı Irktan Olmak -Evlenme Şekli İlişkisi
9
9
16
22
56
Tanışarak
51
26
15
22
114
Toplam
60
35
31
44
170
usulü
Tablo 42’ye göre tanışarak evlenenler için aynı ırktan olmak daha az önemliyken,
görücü usulü ile evlenenlerde bu unsur daha önemlidir.
84
Şakacı olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu
gibidir:
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
Biraz
önemli
Şakacı Olmak
Önemsiz
Evlenme şekli
Tablo 43. Şakacı Olmak -Evlenme Şekli İlişkisi
14
19
14
9
56
Tanışarak
16
45
45
8
114
Toplam
30
64
59
17
170
usulü
Tablo 43’de görüldüğü gibi gerek görücü usulü ile gerekse tanışarak evlenen her iki
grup için de şakacı olmak unsurunu çok önemli görenlerin sayısı oldukça düşüktür.
Çalışmamızda edindiğimiz gözlemlerle bu unsura önem verenlerin özellikle çalışan
bayanlar olduğunu söyleyebiliriz.
Ciddî ve ağır başlı olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda
olduğu gibidir:
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Ciddî ve Ağır Başlı Olmak
Önemsiz
Evlenme şekli
Tablo 44. Ciddî ve Ağır Başlı Olmak -Evlenme Şekli İlişkisi
5
9
24
19
57
Tanışarak
2
34
52
25
113
Toplam
7
43
76
44
170
usulü
Tablo 44’e göre, görücü usûlü ile evlenenlerde ciddî ve ağır başlı olmak unsurunun
daha önemli olduğu görülmektedir.
85
Ailenin uygun bulması ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda
olduğu gibidir:
Tablo 45. Ailenin Uygun Bulması-Evlenme Şekli İlişkisi
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Önemsiz
Evlenme şekli
Ailenin Uygun Bulunması
2
5
24
26
57
Tanışarak
9
23
46
37
115
Toplam
11
28
70
63
usulü
172
Tablo 45’de görüldüğü gibi, görücü usûlü ve tanışarak evlenen her iki grup için de
ailenin uygun bulması unsuru önemli olmakla birlikte görücü usulü ile evlenenler için bu
unsurun önem düzeyinin daha fazla olduğu söylenebilir.
Aynı memleketten olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda
olduğu gibidir.
Görücü
Toplam
önemli
Çok
Önemli
önemli
Biraz
Aynı Memleketten Olmak
Önemsiz
Evlenme şekli
Tablo 46. Aynı Memleketten Olmak-Evlenme Şekli İlişkisi
36
10
6
5
57
Tanışarak
86
10
10
8
114
Toplam
122
20
16
13
171
usulü
Tablo 46’da görüldüğü gibi gerek görücü usulü gerekse tanışarak evlenen her iki
grupta da aynı memleketten olma unsuru önem görmeyen bir husustur.
86
2.2.4. Aile İçi Huzursuzlukların Oluşmasında Eşlerin Denk Olup Olmaması
Eşlerin denk olup olmamaktan veya ne gibi hususlarda daha çok problem
yaşadıklarını tespit amacına yönelik olarak hazırlanan sorularla ilgili elde edilen bulgular
şu şekildedir:
Tablo 47. Denk Olup-Olmama Noktasında Aile içi Huzursuzluklar
Her zaman
Sık sık
N
%
n
%
N
%
n
%
n
%
Maddi sıkıntılar
6
3.7
11
6.7
89
54.3
58
35.4
164
100.0
2
Kişilik çatışmaları
14
8.4
29
17.5
86
51.8
37
21.3
166
100.0
3
Ailelerle ilişkili konular
14
8.5
22
13.3
83
50.3
46
27.9
165
100.0
4
Sevgi ve ilgi yoksunluğu
11
6.7
17
10.3
66
40.0
71
43.0
165
100.0
5
Çocuklarla ilgili konular
8
5.0
22
13.7
51
31.7
80
49.7
161
100.0
6
Her haline tahammül edememek
10
6.1
14
8.5
84
51.2
56
34.1
161
100.0
7
Ailevi sorumlulukları üstlenmemesi
8
4.9
10
6.2
49
30.2
95
58.6
162
100.0
8
Farklı
10
6.2
15
9.3
50
31.1
86
53.4
161
100.0
4
2.4
5
3.0
30
18.3
125
76.2
164
100.0
10
6.1
8
4.9
31
18.9
115
70.1
164
100.0
4
2.4
9
5.5
42
25.6
109
66.5
164
100.0
8
4.8
5
3.0
18
10.9
134
81.2
165
100.0
olmamasından
5
3.0
5
3.0
19
11.5
136
82.4
165
100.0
olmasından
1
0.
3
1.8
18
11.0
142
86.6
164
100.0
noktasında
3
1.8
7
4.3
30
18.3
124
75.6
164
100.0
No
Eş ile yaşanan problemin nedenleri
1
kültürlerden
gelmekten
Bazen
Hiç
Toplam
kaynaklanan iletişim bozukluğu
9
Gelir düzeyinin denk olmamasından
kaynaklanan çatışmalar
10
Sosyal statünün denk olmamasından
kaynaklanan çatışmalar
11
Aile ve soyun denk olmamasından
kaynaklanan çatışmalar
12
Eğitim düzeyinin denk olmamasından
kaynaklanan çatışmalar
13
Kariyerin
denk
kaynaklanan çatışmalar
14
İnançların
farklı
kaynaklanan çatışmalar
15
İbadetleri
uygulama
yaşanan çatışmalar
Tablo 47’ye göre, maddî sıkıntılardan kaynaklanan problemler büyük çoğunlukça
(%54.3) bazen yaşamakta, %35.4’lük bir oran ise maddî sıkıntılarla ilgili hiç sorun
yaşamamaktadır. Bunun yanında araştırmada yer alan deneklerin %6.7’si maddî
sıkıntılardan dolayı sık sık sorun yaşarken, %3.7’lik bir oran ise her zaman sorun
yaşamaktadır.
Kişilik çatışmaları ile ilgili olarak, deneklerin büyük çoğunluğu (%51.8) bazen
problem yaşamakta, %21.3 bu konuda hiç problem yaşamamakta, %17.5 kişilik
çatışmalarından dolayı sık sık, %8.4’lük bir oran ise her zaman problem yaşamaktadır.
87
Ailelerle ilgili konularda, deneklerin büyük çoğunluğu (%50.3) bazen sorun
yaşamakta, %27.9 bu konuda hiç problem yaşamamakta, %13.3 sık sık, %8.5’lik bir oran
ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır.
Sevgi ve ilgi yoksunluğundan dolayı, deneklerin büyük çoğunluğu (%43)
hiç
problem yaşamamakta, %40 bazen, %10.3 sık sık, %6.7’lik bir oran ise bu hususta her
zaman problem yaşamaktadır.
Çocuklarla ilgili konularda deneklerin büyük çoğunluğu (%49.7) hiç problem
yaşamamakta, %31.7 bazen, %13.7 sık sık, %5’lik bir oran ise bu hususta her zaman
problem yaşamaktadır.
Her haline tahammül edememekten deneklerin %51.2’si bazen problem yaşamakta,
%34.1 hiç sorun yaşamazken, %8.5 sık sık, %6.1’lik bir oran ise bu hususta her zaman
problem yaşamaktadır.
Ailevî sorumlulukları eşin üstlenmemesi noktasında, deneklerin %58.6’sı hiç
problem yaşamamakta, %30.2 bazen, %6.2 sık sık, %4.9’ luk bir oran ise bu hususta her
zaman problem yaşamaktadır.
Eşlerin farklı kültürlerden gelmesinden kaynaklanan iletişim bozukluğundan dolayı
deneklerin %53.4’ü hiç problem yaşamamakta, %31.1 bazen, %9.3 sık sık, %6.2’lik bir
oran ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır.
Eşlerin gelir düzeylerinin denk olmamasından ötürü deneklerin %76.2’si hiç
problem yaşamamakta, %18.3 bazen, %3 sık sık, %2.4’lük bir oran ise bu hususta her
zaman problem yaşamaktadır.
Eşlerin sosyal statüsünün denk olmamasından ötürü deneklerin %70.1’i hiç
problem yaşamamakta, %18.9 bazen, %4.9 sık sık, %6.1’lik bir oran ise bu hususta her
zaman problem yaşamaktadır.
Aile ve soyun denk olmamasından ötürü deneklerin %66.5’i hiç problem
yaşamamakta, %25.6 bazen, %5.5 sık sık, %2.4’lük bir oran ise bu hususta her zaman
problem yaşamaktadır.
Eşlerin eğitim düzeylerinin denk olmamasından ötürü deneklerin %81.2’si hiç
problem yaşamamakta, %10.9 bazen, %3 sık sık, %4.8’lik bir oran ise bu hususta her
zaman problem yaşamaktadır.
Eşlerin kariyerlerinin denk olmamasından ötürü deneklerin %82.4’ü hiç problem
yaşamamakta, %11.5 bazen, %3 sık sık yine %3’lük bir oran ise bu hususta her zaman
problem yaşamaktadır.
88
Eşlerin inançlarının farklı olmasından ötürü deneklerin %86.6’sı hiç problem
yaşamamakta, %11 bazen, %1.8 sık sık, %0.6’lık bir oran ise bu hususta her zaman
problem yaşamaktadır.
Eşler arasında ibadetleri uygulama noktasında ise deneklerin %75.6’sı hiç problem
yaşamamakta, %18.3 bazen, %4.3 sık sık, %1.8’lik bir oran ise bu hususta her zaman
problem yaşamaktadır.
2.2.5. Evlilikte Denklik Aranılması İle İlgili Düşünceler
Evli bayanların evlendikten sonra eşleriyle denk olup olmadıkları ile ilgili
düşüncelerini tespit amacıyla yönelttiğimiz sorunun verileri aşağıda olduğu gibidir:
Tablo 48. Eşinizle denk ve uyumlu olduğunuzu düşünüyor musunuz?
n
%
Evet
125
73.5
Hayır
35
20.6
Kısmen
10
5.9
Toplam
170
100
Tablo 48’de de görüldüğü üzere deneklerin büyük çoğunluğu eşleriyle denk ve
uyumlu olduklarını düşünmektedirler. Örneklem içerisinde çalışan bayanların daha fazla
olması, eşlerini kendi istekleriyle seçmeleri gibi faktörlerin de bu oranda payının olduğu
düşünülebilir.
Tablo 49. Günümüz evliliklerinde denklik aranmakta mıdır?
n
%
Evet
161
56.5
Hayır
113
39.6
Fikrim yok
11
3.9
Toplam
285
100.0
Araştırmamız için son derece önemli olan bu soruya çoğunluk: “Günümüz
evliliklerinde
denklik
aranmaktadır”
derken,
diğer
bir
grup
ise
bu
soruyu
“aranmamaktadır” şeklinde yanıtlamıştır. Bu gruba neden aranmamaktadır? Şeklinde
yönelttiğimiz soruya ise yanıt: “Artık insanların çoğu parayı veya bazıları sadece aşkı
önemsemekte başka şeylere adırmamaktadırlar.” şeklinde olmuştur.
89
Tablo 50. Sizce evlilikte belli konularda denklik aramak gerekli midir?
n
%
Evet
245
86.3
Hayır
36
12.7
Fikrim yok
3
1.1
Toplam
284
100.0
Araştırmamız için önemli olan sorulardan birisi de bu olmuştur. Tablo 50’de
görüldüğü üzere büyük bir çoğunluk bu soruya “denklik aranmalıdır” şeklinde yanıt
vermişlerdir.
Gerçekleştirdiğimiz
bu
uygulama
çalışmasından
elde
ettiğimiz
veriler
göstermektedir ki, bayanların büyük bir çoğunluğu denkliği önemli bulmakta ve aranılması
gerektiğini düşünmektedirler. Özellikle yüksek öğrenim görmüş meslek sahibi bayanlar bu
konuda daha da duyarlıdır. Örneğin örneklemimiz içerisinde yer alan öğretmenlerin büyük
bir çoğunluğu yine kendileri gibi öğretmen olan bir eş tercihinde bulunmuşlardır. Daha
genç, tecrübesiz ve çoğunlukla öğrencilerin oluşturduğu diğer bir grup ise sevmenin/âşık
olmanın yeterli olacağını, denkliğin şart olmadığını ifade etmektedirler.
Özellikle, ahlakî özellikler, kişilik, iyi bir eş olacağına olan inanç, iyi bir baba
olacağına olan inanç, ortak bir dünya görüşüne sahip olmak, âşık olmak ve olunmak, eşin
dindar olması, aynı dinden olmak, ailenin uygun bulması, yaşam tarzlarının uyuşması
noktaları denekler arasında en çok önemli bulunan unsurlar olarak değerlendirilmiştir.
İtibarlı bir mesleğe sahip olmak, maddî durum, yakışıklı olmak, cinsel çekicilik, soy ve aile
yapısı, aynı dinden olmak, eşin dindar olması gibi unsurlar küçük farklılıklar göstermesine
rağmen çoğunluk tarafından yine önemli kabul edilmiştir. Aynı ırktan olmak, aynı
mezhepten olmak, şakacı olmak, aynı memleketten olmak, entelektüel olmak çok da önem
görmeyen unsurlar olarak değerlendirilebilir.
Eşler arasında denk olmamaktan kaynaklanan problemlerin olup olmadığını tespit
amacı güttüğümüz diğer tabloda eşlerin bu hususlardan ötürü problem yaşama sıklığı
oldukça düşüktür. Hatta çoğu, kültürlerin, gelir düzeylerinin, sosyal statünün, aile ve
soyun, eğitim düzeyinin, kariyerin, inançların vs. denk olmamasından ötürü hiç problem
yaşamamaktadır. Buna gerekçe olarak örneklemimizin büyük bir kısmını çalışan
bayanların oluşturması ve eş tercihinde kendi kararlarıyla hareket etmeleri gösterilebilir.
Yaptığımız mülakatlardan elde ettiğimiz bilgilerle, bu konularda sık sık veya her zaman
problem yaşayan denekler ya boşanmıştır veya boşanma aşamasındadır diyebiliriz.
90
Elde ettiğimiz verilere göre, evli olanların büyük bir çoğunluğu eşleriyle denk ve
uyumlu olduklarını düşünmektedir. Denk olmadıklarını düşünenler aynı zamanda değişik
konularada sık sık problem yaşayan gruptan olmuştur. Yine yaptığımız mülakatlarda niçin
denk olmadıklarını sorduğumuzda, sosyal, kültürel, görgü, anlayış, iyi bir aileden gelme,
daha zeki olma gibi hususlarda bayanlar kendilerini eşlerine nazaran daha önde bulmakta
ve bu yüzden denk olmadıklarını düşünmektedirler.
Elde ettiğimiz veriler göstermektedir ki, büyük bir çoğunluk günümüz evliliklerinde
denkliğin arandığını düşünmektedir. Zıt görüşte olan diğer grup ise, günümüzde önemli
olan şeyin bazen sadece maddiyat, bazen de hiç bir şey düşünmeksizin sadece sevmek
olduğunu ve bu yüzden denklik durumunun çok dikkate alınmadığını savunmaktadır.
Öte yandan yine büyük bir çoğunluk evliliğin daha uzun ve mutlu bir şekilde
devam etmesi için denkliğin muhakkak aranılması gerektiğini düşünmektedir.
Sonuç olarak araştırmaya katılan deneklerin büyük bir kısmı rasyonalist bir tablo
çizerek eş seçiminde akıl-mantık çizgisinde hareket etmektedir. Azınlıkta kalan diğer grup
ise bu tercihte duygusal faktörleri daha önemli bulmaktadır. Bir diğer grup ise, akıl,
duygu tartışmasının boşuna olduğunu çünkü evliliğin ve eşin kadere kısmete bağlı şeyler
olduğunu düşünmektedir.
91
SONUÇ
İslam Hukuku’nda evlilikte denklik ve bu denklik anlayışının günümüz Türk
toplumundaki durumunu ele aldığımız bu çalışmada, bir yandan İslam Hukuku’nda
denkliği incelerken, diğer yandan da bu hususun günümüz toplumunda ne anlam ifade
ettiğini sorgulamaya çalıştık.
İslam Hukuku literatüründe “kefâet” olarak adlandırılan denklik kavramı, Kur’an-ı
Kerim’de yer almamakta, hadislerde ise hukukî bir şart ve gereklilik olmaktan çok eşler
arası uyumu ve ailenin devamlılığını sağlayıcı bir tavsiye veya sosyal realitenin bir ifadesi
olarak yer bulmaktaysa da özellikle bazı klasik dönem İslam hukukçularınca evlilik için bir
şart olarak ele alınmıştır. Evlenecek eşler arasında kefâet şartının aranması İslam
hukukçularının çoğunluğunca kabul edilmiştir. Azınlıkta kalan diğer bir grup ise, aynı
dinin mensubu olarak tüm Müslümanların eşit olduğundan hareketle denkliği evliliğin ne
sıhhatinin (geçerliliğinin) ne de lüzumunun (bağlayıcılığının) şartı olarak görmüşler, erkek
kadına ister denk olsun ister olmasın evliliğin sahih ve bağlayıcı olduğunu savunmuşlardır.
İslam hukukçularının çoğunluğunca kabul edilen görüş: Denkliğin nikâhın
lüzumunun şartı yani bulunmadığı takdirde evlenme akdinin feshini gerektiren bir şart
olduğudur.
İslam hukukçuları evlilikte kefâetin aranan bir özellik olduğunu kabul etmekle
beraber
bunun
ölçüsünde
yani
hangi
noktalarda
aranması
gerektiğinde
farklı
düşünmüşlerdir. Kefâet konusunda en katı davranan ve kefâet kriterlerini en geniş tutan
fakihler Hanefîler olmuştur. Bu durumun biraz da onların kadına velisinin izni olmaksızın
evlenebilme yetkisi tanımalarından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Hanefî mezhebinde
erkeğin altı noktada evleneceği kadına denk olması gerekir. Bunlar: Soy, ailenin
Müslüman oluşu, hürriyet, meslek, dindarlık ve zenginliktir. Şafiîler buna bedensel ve
zihinsel özürlü olmamakla, yaş farkını eklemişler, Hanbelîler, Hanefîlerle hemen hemen
aynı görüşü paylaşmışlar, Mâlikiler ise diğer tüm şartları eşitlik ilkesine aykırı olarak
reddetmiş sadece dindarlık ve bedenen sağlıklı olmayı yeterli görmüşlerdir.
Bu şartlar hakkında genel olarak şöyle bir yorum yapmak mümkündür: Nesep
konusunda Arapların geleneksel bakış açıları ve ayırımları doktrinde de korunmuştur.
Kölelik zaman ve mekana bağlı olgular olarak o dönemin şartlarında değerlendirilebilecek
niteliktir. Diğer şartlar hakkında (meslek, zenginlik, dindarlık, bedenen özürlerden muaf
olmak, Müslüman olmada kıdem) gerek günümüzdeki insanların tercihlerine bakarak
92
gerekse aklî çıkarımlarda bulunarak hukukçuların insanların menfaatini sağlayacak
tedbirleri düşünmeleri adına doğru tespitte bulunduklarını söylemek mümkündür.
Hukukçuların kendi zamanlarındaki sosyal gruplaşmayı ve aristokratik yapılanmayı
da göz önüne alarak hem evlilikte uyumu sağlamak, hem de ilgili şahısların zarar
görmesini önlemek amacıyla oluşturdukları bu kefaet şartına bağlı olarak evlenecek
erkeğin kadına denk olmaması halinde kadına veya velilerine nikâhı feshetme hakkını
tanıdıkları görülmektedir.
Bunun yanı sıra ortak görüşe göre velinin fesih isteme hakkı kadın hamile ise veya
çocuk dünyaya getirmişse son bulur. Denklikte evliliğin başlangıcı esastır. Kocanın iyi
olan, takdire değer özelliklerini sonradan kaybetmesi fesih hakkını doğurmaz. Kefâet
yokluğundan dolayı evlenmenin feshi, ancak hâkimin kararı ile mümkün olmaktadır.
Evlenecek eşler arasında erkeğin belli noktalarda kadına denk veya ondan üstün
olması gerektiğini ifade eden kefâet kavramıyla özellikle amaçlanan kadının ve ailesinin
menfaatinin korunması, onlara gelecek zararın önlenmesinin yanı sıra boşanmada erkeğe
nazaran daha az söz sahibi olan kadının kendini koruması için kendisine ve ailesine bir
alternatif sunulmasıdır.
Hızla gelişen dünyada bireylerin değişen teknoloji, yaşam biçimi ve değer
yargılarıyla birlikte evlilik, aile, eş seçimi konularına yaklaşımları ve bakış açıları da
değişmektedir. Bu çalışmada sorgulamaya çalıştığımız asırlar öncesinde evlilik için bir şart
olarak sunulan “kefâet”in günümüzde hâlâ anlayış bazında da olsa geçerliliğini koruyup
korumadığı olmuştur.
Modernleşme gerçeği özellikle kadınları farklı bakış açılarından değerlendirmeyi
bir bakıma zorunlu kılmaktadır. Kadın günümüzde en az erkek kadar her alanda söz sahibi
olabilmektedir. Buna paralel olarak kadınların yaşam standartları, bakış açıları, tercihleri
önemli ölçüde değişmiştir. Özellikle kadının çalışma hayatına girmesi ve eğitim görmesi
ile başlayan bu süreç evlilik biçimlerini, kurulacak ailelerin yapısını, eşlerin iletişim
biçimlerini, görev paylaşımlarındaki değişimlere kadar geniş bir sahayı etkilemiştir.
Modernizmin her alandaki farklı getirileri ile iç içe yaşadığımız dünyada her ne
kadar batıya dönük bir değişimin yoğun propagandası insanları çok yönlü etkilese de
günümüz Türkiye’sinde kadının hâlâ evi yönetme, çekip çevirme, baba-çocuk ilişkilerinde
aracı olma gibi konumlarında çok büyük bir değişimin yaşanmadığı da söylenebilir.
93
Yine de günümüz kadınının birçok yönüyle geçmişin kadını olmadığı realitesinden
hareketle, “kefâet” şartları doğrultusunda kadınların eş seçiminde denklik kavramına
yaklaşımlarıyla ilgili olarak şu sonuçlara ulaşılmıştır:
Nesepte, soy ve aile yapısında denklik, araştırmamıza katılan deneklerin %42.4’ü
için çok önemli, %35.7’si için önemli, %14.5’i için biraz önemli, %7.4’ü içinse önemsiz
olarak değerlendirilmiştir. Elde edilen bu veriler de göstermektedir ki, kefaetin şartlarından
biri olan soy ve aile yapısı günümüz kadını için de hâlâ önemli görülen bir unsurdur.
Dindarlıkta denklik hususu ise deneklerin %28.1’i için çok önemli, %38.1’i için
önemli, % 20.1’i için biraz önemli, %13.7’si içinse önemsizdir. Oranlardan da görüleceği
gibi, dindarlık noktasında da kadınlar eşlerinin kendilerine denk olmasını istemekte ve bu
unsuru önemli bulmaktadırlar. Kefaetin şartlarından biri olan dindarlık günümüz
kadınlarınca da hâlâ önemsenen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
İyi ahlakta denklik hususu araştırmada yer alan deneklerin
%77.7’si için çok
önemli, %212’i için önemli, %1.3’ü içinse biraz önemlidir. Bu unsura önemsiz diyen
çıkmamıştır. Oranlardan da görüleceği gibi büyük bir çoğunluk iyi ahlak bakımından denk
olmayı istemekte, tercihte de bu unsuru önemli bulmaktadır. İyi ahlakta denklik aramak
kefaetin şartlarından biri olarak günümüz kadınları için de eşte olması istenen bir özelliktir.
İtibarlı bir mesleğe sahip olmada denklik ise deneklerin % 12.1’i için çok önemli,
%54’ü için önemli, %22.1’i için biraz önemli, %11.7’si içinse önemsizdir. Oranlardan da
görüleceği üzere itibarlı bir mesleğe sahip olmak bayanlar tarafından önemli bir unsur
olarak değerlendirilmiştir. Kefaetin şartlarından olan eşin itibarlı bir mesleğe sahip olması
unsuru günümüz bayanları için de eş tercihinde önemli bir husustur.
Malda, maddî durumda (zenginlikte) denklik unsuru ise deneklerin %6.7’si için çok
önemli, %33.8’i için önemli, %33’ü için biraz önemli, %22’si için önemsiz olarak
değerlendirilmiştir. Bu değerler de göstermektedir ki, maddi durum bayanlar için çok
önemli bir unsur olmasa da tamamen önemsiz bir unsur olarak da değerlendirilmemiştir.
Görüleceği gibi İslam hukukçularınca kefâetin şartlarından olan yukarıdaki unsurlar
günümüz kadınları için de oldukça önemli bulunmuştur.
Bunların dışında günümüzde kefaet ile ilgili olarak yeni şartların oluşup
oluşmadığını tespit etmeye yönelik olarak araştırmamızda incelediğimiz, ortak dünya
görüşüne sahip olmak, kişilik, âşık olmak/olunmak, iyi bir eş/baba olacağına olan inanç,
aynı dinden olmak, ailenin uygun bulması, yaşam tazlarının uyuşması gibi hususlar da
günümüzde önemsenen diğer unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, aynı
94
mezhepten, aynı ırktan, aynı memleketten olmak, eşin yakışıklı olması, entelektüel olması,
cinsel çekiciliği, sıra dışı bir insan olması gibi unsurlar ise çok fazla önemsenen unsurlar
olamamıştır.
Belli bir örneklem üzerinde gerçekleştirilen çalışmamızda, bayanların çoğunluğu
mutlu ve huzurlu bir aile birlikteliği için, evlilikte belli hususlarda denkliğin aranılması
gerektiğini düşünmektedirler.
Bu bilgilerden hareketle, araştırma sahamızdaki kadınların zihinlerinde evlilikte
denklik arama düşüncesinin mevcut olduğunu söylememiz mümkündür. Türk toplumunda
denklik ile ilgili olarak çok sayıda özdeyiş ve atasözlerinin var olması da bu zihniyetin bir
göstergesi olarak kabul edilebilir.
Son olarak, İslam Hukuku çerçevesinde denklik kavramının, İslam’ın büyük
değerler atfettiği aile kurumunu korumak adına alınmış bir tedbirler bütünü olduğunu ve
yine de son kararın tarafların hür iradesine dönük olduğunu unutmamak gerekir.
95
KAYNAKÇA
ABDÜLHAMİD, Muhammed Muhyiddin, (2003), el-Ahvalü’ş Şahsiyye fi’ş-Şerîiati’lİslâmiyye, Beyrut.
ACAR, Halil İbrahim, (2000), İslam Hukukunda Evliliğin Sona Ermesi, Ekev Yayınları,
Erzurum.
AHMED, b. Hanbel, (1992), Müsned, Çağrı Yayınları, İstanbul.
AKDOĞAN, Ali, (2002), Geleneksel Toplumdan Modern Topluma Geçişte Dini Hayat,
Rağbet Yayınları, İstanbul.
AKTAN, Hamza, (2002), T.D.V. İslam Ansiklopedisi, “Kefâet” mad., c. XXV, s.166-169,
İstanbul.
AKYÜZ, Hüseyin, (1990), “Ailenin Yapısı ve Fonksiyonları” Türk Yurdu Dergisi, c. X,
Sayı: 40, Aralık.
ALKAN, Ahmet, (1991), “Şehir, Şehirleşme ve Aile” Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K.
Başkanlığı Yayınları, Ankara.
ÂMİDÎ, Seyfüddîn Ebû’l-Hasan, (1967), el-İhkâm fî Usûli’l-Ahkâm, Kahire.
ART, Gökçen, (1996), Şeyhü’l-İslam Fetvalarında Kadın ve Cinsellik, Ceylan Matbaası,
İstanbul.
ATEŞ, Ali Osman (2000), Hadis Temelli Kalıp Yargılarda Kadın, Beyan Yayınları,
İstanbul.
AYDIN, Mehmet Akif, (1996), İslam ve Osmanlı Hukuku Araştırmaları, İz Yayıncılık,
İstanbul.
el-AYNÎ, Ebû Muhammed, (1990), el-Bidâye fî Şerhi’l-Hidâye, Beyrut.
AYTAÇ Serpil- BAYRAM Nuran, “Üniversite Gençliğinin İş ve Eş Seçimindeki Etkin
Kriterlerinin
Analitik
Hiyerarşi
Süreci
İle
Analizi”
,http//
www.isguc.org/isvees.htm., ( 21.08.2006).
el-BEYDÂVÎ, (1988), el- Kâdî Abdullâh b. Ömer, Envârü’t-Tenzîl ve Esrârü’t-Te’vil,
Beyrut.
BİLMEN, Ömer Nasuhi, (1968), Hukuk-i İslâmiyye ve İstılahat-ı Fıkhiyye Kâmûsu,
Bilmen Yayınevi, İstanbul.
96
BİLMEN, Ömer Nasuhi, (1991), Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Meali Âlisi ve Tefsiri, Akçağ
Basım Yayın, Ankara.
BUHÂRÎ, Ebû Abdillâh Muhammed b. İsmâil, (1992), el-Câmiu’s-Sahîh, Çağrı Yayınları,
İstanbul.
BULUT, Işıl, (1991), “Türkiye’de Erken Evlenme”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K.
Başkanlığı Yayınları, Ankara.
el-CEVHERÎ, İsmâil b. Hammâd, (1984), Tâcü’l-Lügah ve Sıhahü’l-Arabiyye, Beyrut,.
el- CEZÎRÎ, Abdurrahman, (1994), Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, (Terc: Mehmet
Keskin), Çağrı Yayınları, İstanbul.
CİN, Halil-AKGÜNDÜZ, Ahmet, (1996), Türk Hukuk Tarihi,, Cihan Matbaası, İstanbul.
CİN, Halil, (1988), İslam ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, S.Ü. Yayınları, Konya.
ÇAĞATAY, Tahir, (1990), “Modern Aile ve Sosyal Problemleri”, Aile Yazıları 2
(Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem),
B.A.A.K. Başkanlığı
Yayınları, Ankara.
ÇANTAY, Hasan Basri, (1985), Kur’an-ı Hâkim ve Meal-i Kerim, Milsan Basın, İstanbul.
ÇEKER, Orhan, (1999), İslam Hukukunda Akitler, İttifak Holding Yayınları, Konya.
DEVELLİOĞLU, Ferit, (2001), Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi
Yayınları, Ankara.
DİE, (2002), EVLENME İSTATİSTİKLERİ, Ankara.
el-DİMYÂTÎ, Ebû Bekr Osmân, (1995), Hâşiye İâne et-Tâlibîn, Beyrut.
DÖNDÜREN, Hamdi, (ty), Delilleriyle Aile ve İlmihali, Erkam Yayıncılık, İstanbul.
EBÛ ZEHRA, (1957), Muhammed, Ahvâlu’ş-Şahsiyye, Daru’l-Fikri’l-Arabi,.
ERDOĞAN, Mehmet, (2005), Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Ensar Neşriyat, İstanbul.
ERGÜN, Mustafa, (1991) “Sanayileşme ve Ailenin Görevlerinde Meydana Gelen
Değişmeler”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları,
Ankara.
ERKAL, Mustafa, (1987), Sosyoloji, Filiz Kitabevi, İstanbul.
ERKUL, Ali, (1985), “Kasabada Törenler Ve Törenlerdeki İnsan İlişkileri”, C.Ü. FenEdebiyat Fak. Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 4, C.Ü. Yayınları, Sivas.
97
ESED, Muhammed, (1999), Kur’an Mesajı, İşaret Yayınları, İstanbul.
FEREC, Seyyid Ahmed, (1989), Ehl-i Sünnet Mezheplerinde Evlilik ve Hükümleri,
Dâru’l-Vefâ, Mısır.
FERRUH, Ömer, (1969), İslam Aile Hukuku (Terc. Yusuf Ziya Kavakçı), Sebil Yayınevi,
İstanbul.
el-GELİBOLÎ, Abdurrahman b. Muhammed b. Süleyman, (1998), Mecmeu’l-Enhûr fî
Şerh-i Multeka’l-Ebhûr, Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut.
GÖKÇE, Birsen, (1976), “Aile ve Aile Tipleri Üzerine Bir İnceleme” Hacettepe Sosyal ve
Beşeri Bilimler Dergisi, c. VIII., Sayı 1-2, H.Ü. Yayınları, Ankara.
___________, (1978), “Evlilik Kurumuna Sosyolojik Bir Yaklaşım”, H.Ü. Sosyal Bilimler
Dergisi Sayı:1, H.Ü. Yayınları, Ankara.
el-HALEBÎ, İbrahim, (1968), Mültekâ’l-Ebhur (Terc: Mustafa Uysal), Dizerkonca
Matbaası, İstanbul.
HORTAÇSU, Nuran, (1 Mart 1991), “Evlilik ve Boşanma Nedenlerine Verilen Önemi
Etkileyen Faktörler Olarak Değerlendirme Yaklaşımı, Cinsiyet ve
Medenî Durum”, Aile ve Toplum Dergisi, Sayı: 1, c. I,
HUKUKU AİLE KARARNÂMESİ, (1985), (Sadeleştiren: M.Akif Aydın), İstanbul,.
İBN ÂBİDÎN, Muhammed Emîn, (1983), Reddü’l-Muhtâr Ale’d-Durri’l-Muhtâr (Terc.
Ahmet Davutoğlu), Şamil Yayınevi, İstanbul.
İBN HALDÛN, Muhammed b. Abdurrahmân, (1988), Mukaddime (Terc. Süleyman
Uludağ), Dergah Yayınları, İstanbul.
İBN HÜMÂM, Kemalüddîn Muhammed, (1995), Şerh-u Fethu’l-Kadîr, Dâru’l-Kutubi’lİlmiyye, Beyrut.
İBN KUDÂME, Muhammed Abdullâh, (1992), el-Muğnî ve eş-Şerhü’l-Kebîr, Beyrut.
İBN MANZÛR, Ebû’l-Fazl Cemâlüddin, (1997), Lisânu’l-Arab, Beyrut.
İBRAHİMOĞLU, Davut, (2004), Evlilikte Doğru Seçim Ailede Mutluluk, Hayat
Yayınları, İstanbul.
İLBARS, Zafer, (1991) “Aile ve Gelenek”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı
Yayınları, Ankara.
98
İMAMOĞLU, E. Olcay, (1991), “Değişen Dünyada Değişen Aile İçi Roller” Değişen
Dünyada Birey, Aile, Toplum Semineri, İstanbul.
___________, (1991) “Aile İçinde Kadın-Erkek Rolleri”, Türk Aile Ansiklopedisi,
B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara.
el-İSFEHÂNÎ, er-Râgıb, (2001), el-Müfredât, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut.
KAĞITÇIBAŞI, Çiğdem, (1990) “Türkiye’de Ailenin Sürekliliği ve Değişimi”, I. Aile
Şûrası, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara.
KARAMAN, Hayreddin, (1993), İslam’da Kadın ve Aile, Ensar Neşriyat, İstanbul.
__________, (1999), Mukayeseli İslam Hukuku, c.I, İz Yayıncılık, İstanbul.
__________, Hayreddin, (ty.), Ana Hatlarıyla İslam Hukuku, c. I, Ensar Neşriyat, İstanbul.
__________, Hayreddin, (ty.), Ana Hatlarıyla İslam Hukuku,c. II, Ensar Neşriyat, İstanbul.
el-KÂSÂNİ, Alâuddîn Ebî Bekr, (2000), Bedâi’ü’s-Sanâ’î, Daru’l-Mârife, Beyrut.
KAYA, Mehmet, (2002), “Cinsiyetleri Farklı Üniversite Öğrencilerinin Eş Seçimi
Tercihlerine Göre Denetim Odakları” Yüksek Lisans Tezi, H. Ü. Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara.
KIRAY, Mübeccel, (1984), “Büyük Kent ve Değişen Aile”, Türkiye’de Ailenin Değişimi,
Toplumbilimsel İncelemeler, Türk Sosyal Bilimler Derneği Yayınları,
Ankara.
KIRKPINAR, Leyla, (2001), Türkiye’de Toplumsal Değişme ve Kadın, Kültür Bakanlığı
Yayınları, Ankara.
KOCACIK, Faruk, (1991), “Sivas’ta Kentsel Aile”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K.
Başkanlığı Yayınları, Ankara.
KOMİSYON, (2000), Fetavâ, El-Hindiyye, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut.
KONGAR, Emre, (1990), “Türkiye'de Aile: Yapısı Evrimi ve Bürokratik Örgütlerle
İlişkileri”, Aile Yazıları 2 (Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem)
B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara.
el- KUDÛRÎ, Ebû’l-Hasen, (1967), el-Muhtasâr, Eser Kitabevi, İstanbul.
MÂLİK b. Enes, (1992), el-Muvatta, Çağrı Yayınları, İstanbul.
el-MÂVERDÎ, Ebû’l-Hasan Ali, (1994), el-Hâviyü’l-Kebir Şerhu’l-Muhtasâr el-Müzenî,
Daru’l- Fikr, Beyrut.
99
el-MERGİNÂNÎ, (1990), el-Hidaye Şerh-i Bidayetü’l Mubtedi, Daru’l-Erkâm, Lübnan ty.
(Çev: Ahmed Meylâni, İstanbul.
MERİÇ, Nevin, (2004), Değişen Kadın Yaşamı, Elest Yayınları, İstanbul.
METE, Ömer Lütfü, (1991), “Televizyon ve Aile”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K.
Başkanlığı Yayınları, Ankara.
MEYDAN LAROUSE, (1987), Meydan Yayınevi, c. IV, İstanbul.
el-MEVSÎLÎ, Abdullah b. Mahmud, (ty.), el-İhtiyâr li-Ta’lil’il-Muhtâr, Pamuk Yayınları,
İstanbul.
MÜSLİM, Ebû’l Hüseyin b. el-Haccâc, (1992), el-Câmiıs’s-Sahîh, Çağrı Yayınları,
İstanbul.
en-NEVEVÎ, Zekeriyyâ Yahyâ b. Şeref, (ty.), Ravzatü’t-Tâlibîn, Beyrut.
NİRUN, Nihat, (1994), Sistematik Sosyoloji Yönünden Aile ve Kültür, Atatürk Kültür
Merkezi Yayınları, Sayı: 73, Ankara.
ÖZER, İnan, (1991), “Kent Ailesi”, Türk Aile Ansiklopedisi,
B.A.A.K. Başkanlığı
Yayınları, Ankara.
ÖZKALP, Enver, (2000), Sosyolojiye Giriş, Anadolu Üniversitesi Eğitim, Sağlık ve
Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfı Yayınları, Eskişehir.
ÖZTÜRK, Yaşar Nuri, (1999), Kur’an-ı Kerim Meâli, Seçil Ofset, İstanbul.
SAVAŞ, Rıza, (1996), Raşid Halifeler Devrinde Kadın, Ravza Yayınları, İstanbul.
es-SERAHSÎ, Ebû Sehl Şemsü’l-Eimme, (1989), el-Mebsut, Daru’l-Mârife, Beyrut.
SUNAR, Lütfü- ŞENTÜRK, Murat “Kadın Erkek Aile Sorunlarını Birlikte Çözmeli”,
Kadın Çalışmaları Dergisi, s. 1-4, http://www. bianet.org//php?DosyaX.,
(10.08.2006).
ŞAFİÎ, Ebû Abdillah Muhammed b. İdrîs , (1993), el-Ümm, Beyrut.
ŞAHİNKAYA, Rezan, (1990), “Orta Anadolu Köylerinde Aile Strüktürü”, Aile Yazıları 1
(Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem), B.A.A.K. Başkanlığı
Yayınları, Ankara.
------------------, (1981), Aile İlişkileri, Kardeş Matbaası, Ankara.
-----------------, (1975), Psiko Sosyal Yönleriyle Aile, Kardeş Basımevi, Ankara.
100
ŞEVKÂNÎ, Muhammed b. Ali, (2000), Neylü’l-Evtâr Şerh-u Mülteka’l-Ahbâr, Daru’lFikr, Lübnan.
ŞEYHZÂDE, Abdurrahman b. Muhammed, (ty.), Mecme’ul-Enhûr Şerh-u Mülteka’lEbhûr, Dersaadet.
ŞİRBÎNÎ, Şemseddin Muhammed el-Hatib, (1994), el-Muğni’l-Muhtâc ilâ Ma’rifet-i
Meâniyi’l-Elfâz-ı Minhâc, Lübnan.
TABERÎ, Ebû Câfer Muhammed b. Cerîr, (1988), Câmiu’l Beyân an Te’vil’il-Kur’an,
Beyrut.
TATLIDİL, Ercan, (1990), “Hızlı Kentleşme Sürecinde Değişen Aile” I. Aile Şûrası,
B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara.
TEZCAN, Mahmut, (1990), “Çocuk Eğitiminde Ailenin Rolüne Sosyolojik Bir Bakış”, Aile
Yazıları 1 (Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem) B.A.A.K.
Başkanlığı Yayınları, Ankara.
_______; (1990), “Toplumsal Değişme ve Aile”,
Türkiye Aile Yıllığı, B.A.A.K.
Başkanlığı Yayınları, Ankara.
________ “Cumhuriyetten Günümüze Türk Ailesinin Dünü, Bugünü, Geleceği”
,http://turkoloji.cu.edu.tr/GENEL/Tezcan_aile.pdf., ( 21.08.2006)
TİMUR, Serim, (1972), Türkiye’de Aile Yapısı, Hacaettepe Üniversitesi Yayınları,
Ankara.
TİRMİZÎ, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ, (1992), el-Câmîü’s-Sahîh, Çağrı Yayınları,
İstanbul.
TÜRKDOĞAN, Orhan (1991), “Türkiye’de Sanayileşme Kentleşme Süreci ve Aile
Üzerindeki Etkileri” Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı
Yayınları, Ankara.
TÜRK MEDENİ KANUNU, (2002), Beta Basım, İstanbul.
TOLAN, Barlas, (1991), “Aile, Cinsiyet ve Cinsel Roller” Türk Aile Ansiklopedisi,
B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara.
TOPALOĞLU, (1983), Bekir, İslam’da Kadın, Yağmur Yayınları, İstanbul.
TOPÇU, Sedat, (Aralık 1990), “Evlilik ve Aile Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir İnceleme”,
Türk Yurdu Dergisi, c. X, Sayı: 40,.
101
ULUSOY, Mâhir- TUNÇBİLEK, Ergül, (1991), “Türkiye’de Akraba Evlilikleri ve Çocuk
Ölümlerine Etkisi”, Aile Yazıları 4, (Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet
Çiğdem) B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara.
UYGUN, Hamza, (1991), “Kır Kesiminde Aile”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K.
Başkanlığı Yayınları, Ankara.
VERGİN, Nur, (1990), “Toplumsal Değişme ve Türkiye’de Aile” Aile Yazıları 2
(Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem), B.A.A.K. Başkanlığı
Yayınları, Ankara.
YAMAN, Ahmet, (2002), İslam Aile Hukuku, Yediveren Kitap, Konya.
YAPICI, Asım, (2004), Din Kimlik ve Önyargı, Karahan Yayınları, Adana.
YASA, İbrahim, “Gecekondu Ailesi: Geçiş Halinde Birer Aile Tipolojisi” Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, c. XXIII.
YAZAN, Ümit Meriç, (1991), “Şehirleşme Sürecinde Aile” Türk Aile Ansiklopedisi,
B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara.
YAZIR, Muhammed Hamdi, (1992), Hak Dini Kur’an Dili, Azim Yayınevi, İstanbul.
YILDIRIM, Neşide, (1995), Türk Aile Sistemi İçinde Edirne Ailesinin Sosyal Yapı ve
Özellikleri, Türk Kütüphaneler Derneği Edirne Şubesi Yayınları, Edirne.
YILMAZ, Ayşen, (Eylül-Aralık 2001), “Eşler Arasındaki Uyum: Kuramsal Yaklaşımlar
ve Görgül Çalışmalar” Aile ve Toplum Dergisi, , yıl: 4, c. I, sayı: 4.
ez-ZEBÎDÎ, Muhammed Murtazâ el- Hüseynî, (1994), Tâcü’l-Arûs Min Cevâhiri’l-Kâmus,
Beyrut.
ez-ZEBÎDÎ, 2003), Sahih-i Buhari Muhtasar-ı Tecrid-i Sarîh, (Çev. Abdullah Feyzi
Kocaer), Hüner Yayınları, Konya.
ez -ZEYLEÎ, Fahreddin Osman, (h. 1313), Tebyînü’l-Hakâik Şerh-u Kenzi’d-Dekâik,
Mısır.
ZUHAYLÎ, Vehbe, (1992), İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, (Çev. Komisyon), Risale Yayınları,
İstanbul.
102
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler
Adı-Soyadı
: Latife Çakır
Doğum Yeri-Yılı
: Ankara-15.03.1982
Medenî Durum
: Bekar
Adresi
: Oğuzeli İmam Hatip Lisesi
Oğuzeli/GAZİANTEP
: latifecakir@yahoo.com
Eğitim Durumu
Y. Lisans
: Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam
Bilimleri Anabilim Dalı - Adana
Lisans
: Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi - Adana
Lise
: Konya Merkez İmam Hatip Lisesi - Konya
Ortaokul
: Konya Merkez İmam Hatip Lisesi Ortaokulu - Konya
İş Durumu
2005- …
: Oğuzeli İmam Hatip Lisesi Meslek Dersleri Öğretmeni
Değerli Arkadaşlar,
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne bağlı olarak gerçekleştireceğimiz
“Evlilikte Denklik ve Günümüz Türk Toplumundaki Yansımaları” adlı tezimizde kullanmak için
aşağıdaki anketi hazırladık. Cevaplarınızın içtenliğine güveniyoruz.
Katkılarınız için teşekkürler.
1. Medeni durumunuz :
(a) Evli
(b) Bekar
(c) Boşanmış
2. Yaşınız:……………….
3. Mesleğiniz: ………………………………………………..
4. Eşinizin mezuniyet durumu:………………………………
5. Eşinizin mesleği :…… ……………………………………
6. Evlilik süreniz: ……………………………………………
7. Eşinizle evlenme şekliniz……………………………………………….......................
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
Eşimin maddi durumu ( zenginlik)
Eşimin yakışıklı olması
Eşimin itibarlı bir mesleğe sahip olması
Eşimin dindar olması
Eşimle ortak bir dünya görüşüne sahip olmamız
Eşimin ahlaki özellikleri
Eşimin kişiliği
Eşimin entelektüel olması
Eşimin cinsel çekiciliği
Eşimin sıra dışı bir insan olması
Aşık olmam-onun bana aşık olması
İyi bir eş olacağına olan inancım
İyi bir baba olacağına olan inancım
Eşimin soy ve aile yapısı
Eşimle aynı dinden olmak
Eşimle aynı mezhepten olmak
Eşimle aynı ırktan olmak
Eşimin şakacı olması
Eşimin ciddi ve ağır başlı olması
Ailemin uygun bulması
Eşimle aynı memleketten olmamız
Eşimle yaşam tarzlarımızın uyuşması
önemsiz
biraz
önemli
Eşimi seçerken benim için…/ Eş seçiminde benim
için…
önemli
Aşağıdaki her bir maddeden size uygun gelen şıkları X ile işaretleyiniz.
çok
önemli
8.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
hiç
bazen
sık sık
her
zaman
9. Eşinizle aşağıdaki konularda hangi sıklıkta problem yaşamaktasınız?
Maddi sıkıntılar
Kişilik çatışmaları
Ailelerle ilgili konular
Sevgi ve ilgi yokluğu
Çocuklarla ilgili konular
Her haline tahammül edememek
Ailevi sorumlulukları üstlenmemesi
Farklı kültürlerden gelmekten kaynaklanan iletişim
bozukluğu
Gelir düzeyinin denk olmamasından kaynaklanan
çatışmalar
Sosyal statünün denk olmamasından kaynaklanan
çatışmalar
Aile ve soyun denk olmamasından kaynaklanan çatışmalar
Eğitim düzeyinin denk olmamasından kaynaklanan
çatışmalar
Kariyerin denk olmamasından kaynaklanan çatışmalar
İnançların farklı olmasından kaynaklanan çatışmalar
İbadetleri uygulama noktasında yaşanan çatışmalar
10. Eşinizle denk olduğunuzu ve birçok noktada uyumlu olduğunuzu düşünüyor
musunuz?........................................................................................................................................
11. Sizce günümüz evliliklerinde denklik aranmakta mıdır?..........................................................
12. Sizce evlilikte belli konularda denklik aramak gerekli midir? Niçin?.....................................
……………………………………………………………………………………………………
Download