küresel finansal krizin altın spot ve future piyasalara etkisi üzerine

advertisement
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT ANABİLİM DALI
İKTİSAT BİLİM DALI
KÜRESEL FİNANSAL KRİZİN ALTIN SPOT VE
FUTURE PİYASALARA ETKİSİ ÜZERİNE BİR
UYGULAMA: TÜRKİYE ÖRNEĞİ
M. Levent YILMAZ
DOKTORA TEZİ
Danışman
Doç. Dr. Haldun SOYDAL
Konya, 2013
i
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER
ENSTİTÜSÜ
BİLİMSEL ETİK SAYFASI
Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe
ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik
davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez
yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden
yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.
M. Levent YILMAZ
ii
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER
ENSTİTÜSÜ
DOKTORA TEZİ KABUL FORMU
M. Levent YILMAZ tarafından hazırlanan Küresel Finansal Krizin Altın Spot Ve
Future Piyasalara Etkisi Üzerine Bir Uygulama: Türkiye Örneği başlıklı bu çalışma
21/05/2013 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği ile başarılı
bulunarak, jürimiz tarafından doktora tezi olarak kabul edilmiştir.
iii
ÖNSÖZ / TEŞEKKÜR
Doktora tez konumu Küresel Finansal Kriz’in etkilerinin en fazla hissedildiği
yıllarda aldım. O tarihten bu yana gelişen bütün olayları teorik, politik ve
metodolojik olarak inceledim. Gerek küresel krizin çıkışı, gerekse daha sonrasında
yaşanan gelişmeleri tarihin canlı bir şahidi olarak gözlemledim. Bu bakımdan bu tez
çalışması teorik bir incelemenin yanı sıra pratik bilgilerin de bir ürünü niteliği
taşımaktadır.
Kuşkusuz büyük krizlerin etkileri büyük olur. Tarih bizi bir kez daha haklı
çıkarttı. Tüm dünya bir kez büyük bir kriz yaşadı ve etkilendi. Ancak bu krizi
diğerlerinden ayıran en temel özellik krizin hızlı yayılması ve yarattığı domino
etkisinin yıkıcı gücüydü. Böylesi bir ortamda tarih boyunca bireylerin ve kurumların
güvenli bir liman olarak algıladıkları altın, bu kez bilinenin aksine kurtarıcı rolü
özelliğini kaybetti ve güvenli liman olmaktan çıktı. Bu yeni durumun tespiti
açısından bu tezin büyük bir önem taşıdığını düşünüyorum.
Böylesi bir tezi hazırlamam için gerekli alt yapıyı değerli hocalarım sayesinde
kazandım. Başta danışmanım Selçuk Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Haldun
SOYDAL olmak üzere akademik hayata atılmamı sağlayan Gazi Üniversitesi
öğretim üyesi Prof. Dr. Serdar ALTINOK ve tezimin analiz kısmında bana büyük
destek veren TOBB-ETÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Talha YALTA hocalarıma sonsuz
teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca tüm akademik hayatım boyunca yanımda olan ve
beni destekleyen ailem ve değerli eşime de teşekkürü bir borç bilirim.
M. Levent YILMAZ
Ankara, 2013
iv
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER
Öğrencinin
ENSTİTÜSÜ
Adı Soyadı
Ana Bilim /
Bilim Dalı
Danışmanı
Tezin Adı
M. Levent YILMAZ
Numarası
074126002002
İKTİSAT / İKTİSAT
Doç. Dr. Haldun SOYDAL
Küresel Finansal Krizin Altın Spot Ve Future Piyasalara
Etkisi Üzerine Bir Uygulama: Türkiye Örneği
ÖZET
ABD’deki mortgage piyasasında başlayan ve ardından ABD’nin tüm
bankacılık ve finans piyasasını etkisi altına alan kriz, finansal liberalizasyonun ve
küreselleşmenin etkisi ile kısa sürede tüm dünyaya yayılmıştır. Geçmişten beri kriz
anlarında güvenli bir liman olan altın da bu krizden etkilenmiş ve diğer finansal
enstrümanlar gibi dalgalanmalar yaşamıştır. Kuşkusuz bu dalgalanmalardan
Türkiye’deki spot ve future altın piyasaları da etkilenmiştir.
Bu tezde, öncelikle finansal kriz kavramı ele alınmış, ardından da küresel
finansal kriz tüm boyutları ile ele alınmaya çalışılmıştır. Daha sonra Dünya’da ve
Türkiye’deki altın piyasalarının işleyişi hakkında genel bir bilgi verilmiş ve son
olarak da küresel finansal krizin Türkiye’deki altın spot ve future piyasalarına etkisi
incelenmiştir.
Sonuçta kriz dönemlerinde altının eskisi gibi bir güvenli liman olmadığı tespit
edilmiştir. Ayrıca altının talebine etki eden diğer parametrelerle arasındaki
korelasyonu kaybettiği ve daha spekülatif hale geldiği gözlemlenmiştir.
v
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER
Öğrencinin
ENSTİTÜSÜ
Adı Soyadı
Ana Bilim /
Bilim Dalı
Danışmanı
Tezin İngilizce Adı
M. Levent YILMAZ
Numarası
074126002002
İKTİSAT / İKTİSAT
Doç. Dr. Haldun SOYDAL
An Application for the Effect of Global Financial Crisis on
Spot and Future Gold Markets: Turkey Case
SUMMARY
Financial crisis, initiated in mortgage markets in USA and affected all
banking and financial markets of USA, shortly spreaded all around the world due to
the financial liberalization and globalization. Gold, a safe haven during crisis, was
also affected from this crisis like other financial instruments. Certainly, spot and
future gold markes were affected by the float of gold in Turkey.
In this dissertation, financial crisis concept is described and then all
dimension of the financial crisis is examined. Then a general information is given
about the functions and processes about the gold markets in Turkey and the World.
Lastly, the effect of the global financial crisis on spot and future gold markets in
Turkey is examined.
Finally, it is established that gold is no more a safe haven during financial
crisis period. It is also observed that, the gold have lost it’s correlation between other
parameters and it is being more speculative.
vi
İÇİNDEKİLER
BİLİMSEL ETİK SAYFASI ....................................................................................... i
DOKTORA TEZİ KABUL FORMU ......................................................................... ii
ÖNSÖZ / TEŞEKKÜR .............................................................................................. iii
ÖZET ......................................................................................................................... iv
SUMMARY .................................................................................................................v
İÇİNDEKİLER .......................................................................................................... vi
KISALTMALAR ....................................................................................................... ix
ŞEKİLLER ................................................................................................................ xi
TABLOLAR ............................................................................................................. xii
GRAFİKLER ........................................................................................................... xiii
GİRİŞ ...........................................................................................................................1
BİRİNCİ BÖLÜM – KAVRAM OLARAK FİNANSAL KRİZ ............................4
1.1. Finansal Kriz Tanımları .................................................................................. 5
1.2. Finansal Kriz Türleri ....................................................................................... 7
1.2.1. Döviz/Para Krizleri .................................................................................. 8
1.2.2. Bankacılık Krizleri ................................................................................. 15
1.2.3. Dış Borç Krizleri .................................................................................... 17
1.2.4. Sistemik Finansal Krizler ....................................................................... 19
vii
1.2.5. İkiz Krizler ............................................................................................. 20
1.3. Finansal Krizlerin Nedenleri Ve Göstergeleri .............................................. 22
1.3.1. Sürdürülemeyen Makro Ekonomik Yapı ............................................... 23
1.3.2. Ters Seçim Ve Ahlaki Yapının Yozlaşması .......................................... 23
1.3.3. Finansal Serbestleşme ............................................................................ 24
1.3.4. Sürü Psikolojisi ...................................................................................... 25
1.4. Küreselleşmenin Finansal Krizlere Etkisi ..................................................... 29
1.5. Finansal Krizlerin Sonuçları ......................................................................... 31
1.6. Dünya’da ve Türkiye’de Yaşanan Finansal Krizlerin Kısa Tarihi ............... 33
1.6.1. Dünyada Yaşanan Finansal Krizlerin Kısa Tarihi ................................. 34
1.6.2. Türkiye’de Yaşanan Finansal Krizlerin Kısa Tarihi .............................. 39
İKİNCİ BÖLÜM – KÜRESEL FİNANSAL KRİZ ..............................................44
2.1. Kriz Öncesi Genel Dünya Ekonomik Görünümü ......................................... 45
2.2. Dünya’yı Krize Götüren Yapısal Değişimler ................................................ 46
2.2.1. Likidite Bolluğu ve Kullandırılan Özensiz Krediler .............................. 47
2.2.2. Menkul Kıymetleştirme ......................................................................... 48
2.2.3. Saydamlık Eksikliği ............................................................................... 49
2.2.4. Derecelendirme Kuruluşları ................................................................... 50
2.2.5. Düzenleyici Ve Denetleyici Kuruluşlar ................................................. 50
2.3. Küresel Finansal Krizin Ortaya Çıkışı Ve Gelişimi ...................................... 51
2.4. Küresel Finansal Krizi Karşısında Ülkelerin Aldıkları Önlemler ................. 54
2.5. Küresel Finansal Krizin Türkiye’ye Yansımaları ve Alınan Önlemler ........ 66
2.6. Küresel Finansal Krizin Sonuçları ................................................................ 76
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM – ALTIN, DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE ALTIN
PİYASALARI ....................................................................................................79
viii
3.1. Altın ve Özellikleri ........................................................................................ 79
3.2. Altının Uluslararası Para Sistemi İçindeki Yeri ve Önemi ........................... 81
3.2.1. Merkantalist Dönemde Altın .................................................................. 82
3.2.2. Altın Standardı Dönemi ......................................................................... 82
3.2.3. Dünya Savaşları Arası Dönem: Ekonomik Buhran Dönemi ................. 84
3.2.4. Bretton Woods Dönemi ......................................................................... 85
3.2.5. Bretton Woods Sonrası Dönem ............................................................. 88
3.3. Dünya’da Altın Piyasaları Ve Özellikleri ..................................................... 88
3.3.1. Dünya’da Altın Arz Ve Talebi ............................................................... 89
3.3.2. Dünya’da Altın Piyasalarının İşleyişi Ve Fiyat Oluşumu ...................... 93
3.3.3. Dünya’daki Altın Piyasaları ................................................................... 97
3.4. Türkiye’deki Altın Piyasaları Ve Özellikleri ................................................ 99
3.4.1. Türkiye’de Altın Arzı Ve Talebi ............................................................ 99
3.4.2. Türkiye’de Altın Piyasalarının İşleyişi ve Fiyat Oluşumu .................. 104
3.4.3. Türkiye’deki Altın Piyasaları ............................................................... 105
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM – KÜRESEL FİNANSAL KRİZİN TÜRKİYE ALTIN
SPOT VE FUTURE PİYASALARINA ETKİSİNİN EKONOMETRİK
MODELLER YARDIMIYLA İNCELENMESİ ..............................................111
4.1. Literatür ....................................................................................................... 111
4.2. Araştırmanın Amacı .................................................................................... 114
4.3. Araştırmada Kullanılan Yöntem ve Veri Seti ............................................. 115
4.4. Araştırmanın Bulguları ............................................................................... 117
5. SONUÇ…………………………………………………………………………141
6. KULLANILAN KAYNAKLAR ........................................................................144
ix
KISALTMALAR
ABD – Amerika Birleşik Devletleri
FED- Amerikan Merkez Bankası
IMF – Uluslararası Para Fonu
GATT - Gümrük Tarifeleri Ve Ticaret Genel Anlaşması
ERM - Avrupa Döviz Kuru Mekanizması
NAFTA – Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması
GSYİH – Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
GSMH – Gayri Safi Milli Hasıla
TEFE – Toptan Eşya Fiyatları Endeksi
TÜFE- Tüketici Fiyatları Endeksi
ASEAN - Güneydoğu Asya Milletleri Birliği
HBOS – İskoçya Merkez Bankası
FME - İzlanda Finansal Denetleme Kurumu
FDIC - ABD Tasarruf Sigorta Mevduat Fonu
BOE - İngiltere Merkez Bankası
TÜİK – Türkiye İstatistik Kurumu
TCMB – Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
İMKB – İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
VOB – Vadeli İşlemler Borsası
BDDK – Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
x
TBMM – Türkiye Büyük Millet Meclisi
COMEX - New York Altın Borsası
WGC – World Gold Council
İAB – İstanbul Altın Borsası
EVDS – Elektronik Veri Dağıtım Sistemi
TL – Türk Lirası
xi
ŞEKİLLER
Şekil 1. Finansal Kriz Türleri .................................................................................................. 8
Şekil 2. Gelişmekte Olan Ülkelerde Finansal Krizlerin İzlediği Yol .................................... 26
xii
TABLOLAR
Tablo 1. Finansal Krizler Öncesinde Bazı Makroekonomik Göstergelerdeki Değişiklikler 27
Tablo 2. Finansal Krizler Öncesinde Bazı Finansal Sektör Göstergelerindeki Değişiklikler 28
Tablo 3. Kaminsky, Lizondo ve Reinhart’ın Çalışmasına Göre Kritik Değerler .................. 29
Tablo 4. Dünya Üretimi ........................................................................................................ 46
Tablo 5. Mortgage Kredi Krizinin Likidite Krizine Dönüşüm Süreci .................................. 53
Tablo 6. Kurtarma Paketlerinin Maliyetleri .......................................................................... 66
Tablo 7. Türkiye'de Karşılıksız Çek Gelişmeleri: 2006 – 2009 ............................................ 72
Tablo 8. Türkiye’de Protestolu Senet Gelişmeleri (2007-2009) ........................................... 73
Tablo 9. Yıllara Göre Dünya’da Altın Arzı (2007-2012) ..................................................... 90
Tablo 10. Resmi Kurumların Altın Rezervleri (Mart, 2013 itibariyle) ................................. 91
Tablo 11. Yıllara Göre Dünya’da Altın Talebi (2007-2012) ................................................ 93
Tablo 12. Yıllar İtibariyle Dünya Altın Fiyatları (2006-2012) ............................................. 96
Tablo 13. Yıllar İtibariyle Madenlerin Cevher Altın Üretimi (2008-2013) ........................ 100
Tablo 14. Yıllara Göre Türkiye Altın Rezervleri ................................................................ 101
Tablo 15. Yıllar İtibariyle Türkiye Altın İthalatı (2006-2013) ........................................... 102
Tablo 16. Yıllar İtibariyle Cumhuriyet Altını Talebi (2006-2013, Adet) ........................... 103
Tablo 17. Yıllar İtibariyle Cumhuriyet Altını Talebi (2006-2012, Gram) .......................... 104
Tablo 18. Yıllar İtibariyle İstanbul Altın Borsası Altın Fiyatları ........................................ 107
Tablo 19. Yıllar İtibariyle İstanbul Altın Borsası Altın İthalatı ve İşlem Hacmi (2005-2013,
Ton) ..................................................................................................................................... 108
Tablo 20. Vadeli İşlemler Borsası’nda İşlem Gören Sözleşmeler ...................................... 109
Tablo 21. Yıllar İtibariyle Vadeli İşlemler Borsası Altın Futures İşlemleri ....................... 110
Tablo 22. Modelde Kullanılan Parametreler ....................................................................... 117
Tablo 23. Spot Altın Piyasası Talebine İlişkin Meboot Tabanlı Yüzde 90 Güven Aralığında
Parametre Tahminleri .......................................................................................................... 118
Tablo 24. Future Altın Piyasası Talebine İlişkin Meboot Tabanlı Yüzde 90 Güven Aralığında
Parametre Tahminleri .......................................................................................................... 119
xiii
GRAFİKLER
Grafik 1. Türkiye’nin Yıllar İtibariyle Büyüme Rakamları .................................................. 67
Grafik 2. Türkiye’nin Yıllar İtibariyle İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranları (%, 20072011) ..................................................................................................................................... 68
Grafik 3. Türkiye’nin Yıllar İtibariyle İşsizlik Oranları (%) ................................................ 68
Grafik 4. Yıllar İtibariyle Enflasyon Rakamları (%, 2005-2011) ......................................... 69
Grafik 5. Türkiye’nin Yıllara Göre İthalat ve İhracat Oranları (%, 2003-2013) ................... 70
Grafik 6. Yıllara Göre Türkiye’deki Sermaye Hareketleri ................................................... 71
Grafik 7. Yıllara Göre İMKB 100 Endeksi (Puan) ............................................................... 72
Grafik 8. Yıllar İtibariyle Dünya Altın Fiyatları (2006-2012) .............................................. 96
Grafik 9. Yıllara Göre Türkiye Altın Rezervleri Seyri ....................................................... 101
Grafik 10. Yıllar İtibariyle İstanbul Altın Borsası Altın Fiyatlarının Seyri ........................ 107
Grafik 11. Spot Altın Piyasasındaki Fiyatlarının Zaman Serisi (2006-2012) ..................... 120
Grafik 12. Spot Altın Piyasasındaki Talebin Zaman Serisi (2006-2012) ........................... 120
Grafik 13. Future Altın Piyasasındaki Fiyatlarının Zaman Serisi (2006-2012) .................. 122
Grafik 14. Future Altın Piyasasındaki Talebin Zaman Serisi (2006-2012) ........................ 122
Grafik 15. Türkiye’nin Yıllar İtibariyle Milli Geliri Zaman Serileri (2006-2012) ............. 123
Grafik 16. Türkiye’de Yıllar İtibariyle Risksiz Faiz Oranları (%, 2006-2012) .................. 124
Grafik 17. Yıllar İtibariyle Dolar Kuru Zaman Serisi (Dolar/TL, 2006-2012) ................... 125
Grafik 18. Yıllara Göre Petrol Fiyatlarının Zaman Serisi (2006-2012) .............................. 126
Grafik 19. Spot Altın Talep Fonksiyonu İçin Sabit Terim Tahminleri* (2006-2012) ........ 127
Grafik 20. Spot Altın Talebinin Fiyat Esnekliği* (2006-2012) .......................................... 128
Grafik 21. Spot Altın Talebinin Gelir Esnekliği* (2006-2012) .......................................... 129
Grafik 22. Spot Altın Talebinin Faiz Oranı İle Olan İlişkisi*(2006-2012) ........................ 130
Grafik 23.Spot Altın Talebinin Dolar Kuru İle Olan İlişkisi* (2006-2012) ....................... 131
xiv
Grafik 24. Spot Altın Talebinin Petrol Fiyatları İle İlişkisi* (2006-2012) ......................... 132
Grafik 25. Spot Altın Talebine Ait Zaman Eğilimi* (2006-2012) ...................................... 133
Grafik 26. Future Altın Talep Fonksiyonu İçin Sabit Terim Tahminleri* (2006-2012) ...... 134
Grafik 27. Future Altın Talebinin Fiyat Esnekliği* (2006-2012) ....................................... 135
Grafik 28. Future Altın Talebinin Gelir Esnekliği* (2006-2012) ....................................... 136
Grafik 29. Future Altın Talebinin Faiz Oranı İle Olan İlişkisi*(2006-2012) ...................... 137
Grafik 30. Future Altın Talebinin Dolar Kuru İle Olan İlişkisi* (2006-2012) ................... 138
Grafik 31. Future Altın Talebinin Petrol Fiyatları İle İlişkisi* (2006-2012) ...................... 139
Grafik 32. Future Altın Talebine Ait Zaman Eğilimi* (2006-2012) ................................... 140
1
GİRİŞ
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızlı gelişiminin en önemli sonuçlarından
birisi de küreselleşmedir. Kuşkusuz küreselleşmenin en çok etkilediği alanların
başında da hem teorisi hem de pratiği bütün dünyayı yakından ilgilendiren iktisat
bilimi gelmektedir. İktisat metodolojisinin artık vazgeçilmez bir parçası olan kriz
kavramı da küreselleşme ile beraber her zamankinden daha fazla ortak bir ilgi alanı
haline gelmiştir. Zira küreselleşmenin en büyük yan etkisi, tıpkı 2007 yılında
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) başlayan olumsuz bir ekonomik gelişmenin
diğer ülkede bambaşka ve daha büyük sonuçlar doğuruyor olabilmesidir.
2007 yılının ortalarında ABD’de konut piyasasında başlayan sürdürülebilirlik
sorunu önce ekonominin kendi iç dinamiklerini etkilemiş ardından da gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelere de sirayet ederek küresel bir boyuta ulaşmıştır. ABD’de
uzun yıllar devam eden likidite bolluğu, özellikle konut piyasasında kredibilitesi
zayıf olan kişilere geri dönüş riskli krediler verilmesine sebep olmuştur. Değerinin
çok üzerinde menkul kıymetleştirme, verilen kredilerin içeriklerinin yeterince şeffaf
olmaması, gayrimenkullerin değerlerini belirleyecek objektif kriterlerin eksikliğinin
getirdiği keyfilik ve sorumlu kuruluşların denetlemedeki özensizlikleri ile beraber
sadece dar gelirlilerin kullandığı ve subprime olarak adlandırılan ‘yüksek riskli
krediler’in boyutu 1,5 trilyon dolara ulaşmış mortgage sistemi kendi içindeki kısır
döngüsünü bile devam ettiremez hale gelmiştir. Bu durumda, ABD’de o zamana
kadar son derece düşük olan ve özellikle alt ve orta gelir gruplarının kullandığı
değişken faizli kredilerin tercih edilmesi ve son dönemde artan faiz oranları ile
beraber söz konusu kredi kullanıcılarının borçlarını ödeyemez hale gelmesi etkilidir.
Mortgage kredilerinin yapısındaki bozulma, konut fiyatlarında balon artışlar,
2007 yılı verilerine göre yaklaşık 10 trilyon dolarlık büyüklüğü ile dünyanın en
büyük piyasası konumunda olan ABD Mortgage sisteminin aksaması ve hatta
durması ile beraber başlayan finansal problemler giderek derinleşmiş, konut
kredilerinde ikincil piyasaların gelişmesi için kurulan kuruluşlar ardı ardına iflas
ederek devletin eline geçmiştir. ABD’de bankalar konut kredileri için gerekli
finansmanı
yatırım
bankalarından
ihraç
ettikleri
tahviller
ile
borçlanarak
2
sağlamaktadır. Kredilerin geri dönüşündeki bu aksama yatırım bankalarını da zora
sokmuş, ABD’nin en büyük yatırım bankası olan Lehman Brothers’ın iflası ile
beraber başlayan silsile, Merrill Lynch’in oldukça az sayılabilecek bir değerle Bank
Of Amerika’ya devredilmesi ve bu konut kredilerini sigortalayan AIG’nin de
FED’den (Amerika Merkez Bankası) çok yüksek miktarlarda kredi talep etmesi ile
devam etmiştir.
Mortgage piyasasında yaşanan tüm bu olumsuzluklar takip eden süreçte ciddi
bir likidite sorunu oluşturdu. Mortgage piyasasındaki krizin, finans, sigorta ve inşaat
sektörünü olumsuz etkilemesi, genel ekonominin de büyüme hızının azalmasına
neden oldu. ABD piyasalarında yaşanan bu krizler silsilesinin dünyayı etkilemesi ise
kaçınılması zor bir durumdu. Öden(e)meyen konut kredileri kısa bir sürede tüm
dünya ekonomilerini etkisi altına alan “Küresel Finansal Kriz”in nedeni oldu.
Nitekim 1929 Ekonomik Buhranı’ndan bu yana görülen en büyük kriz olan ve
ABD’de mortgage kredileri kökenli başlayan “Küresel Finansal Kriz”in dünya
ekonomilerine etkisi kalıcı hasarlar bırakacak düzeyde olmuştur. Pek çok ülke iflasın
eşiğine sürüklenmiş, pek çok ülkede de telafi edilemez sonuçlar doğurmuştur. Bu
ülkelerden bir tanesi de gelişmekte olan ülke statüsünde yer alan Türkiye’dir.
Türkiye ekonomisi de bu krizin etkilerine pek çok alanda maruz kalmıştır.
Türkiye’nin makroekonomik göstergeleri incelendiğinde daha net anlaşılabilinecek
olan krizin etkileri, sadece serbest piyasayı değil aynı zaman da sermaye piyasalarına
da hasar vermiştir. Her ne kadar alınan önlemlerle krizin etkileri hafifletilmeye
çalışılsa da Türkiye bu krizin etkilerini piyasalarda ve pek çok sektörde derinden
yaşamıştır.
Türkiye’de başta reel sektör ve sermaye piyasaları olmak üzere pek çok
sektör yaşanan küresel krizden olumsuz etkilenmiştir. Kriz, sadece finans ve sermaye
piyasalarını değil aynı zamanda emtia piyasalarında da kalıcı etkiler bırakmıştır.
Küresel Finansal Kriz ile beraber petrol, altın, bakır ve demir gibi pek çok emtianın
fiyat oynaklığı artmıştır.
3
Bu emtialardan en önemlilerinin başında kuşkusuz altın gelmektedir. Altın
asırlar boyunca değer saklama ve değişim aracı olarak kullanılan ve son dönemde de
teknoloji ve endüstriyel alanda kullanımı ile giderek önemli hale gelen bir emtiadır.
20. Yüzyılın ortalarına kadar başlı başına para sisteminin temelini oluşturan altın,
Bretton Woods sistemi ile beraber dolara tam konvertibl olan bir rezerv aracı
olmuştur. Bu bakımdan Küresel Finansal Kriz’in altın piyasalarına etkisi etraflıca
araştırılması gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu tez, 2007 yılı ortalarında ABD mortgage piyasasında başlayan konut
kredisi kaynaklı krizin, nasıl küresel bir kriz haline geldiğini, Türkiye’ye etkilerini ve
önemli bir emtia olan altının spot ve future piyasalarının küresel finansal krizden
nasıl etkilendiğini teorik ve ekonometrik modeller aracılığıyla tespit etmeyi
amaçlamaktadır.
Çalışmanın birinci bölümünde finansal kriz kavramı ve türleri ele alınarak,
küreselleşmenin finansal krizlere etkisi örneklerle açıklanmaya çalışılacaktır. İkinci
bölümde ise 2008 Küresel Finansal Kriz’i tüm yönleri ile ele alınacak ve krizin
dünya ekonomisine etkileri ve sonuçları ile ilgili bilgi verilecektir. Üçüncü bölümde
ise, dünya ödemeler sistemi açısından da son derece önemli bir emtia olan Altın’ın
dünya ve Türkiye ekonomisindeki yeri ve piyasa olarak işleyişi ele alınacaktır.
Çalışmanın son bölümünde ise, Küresel Finansal Kriz’in Türkiye altın spot ve
future piyasalarına etkisi ekonometrik bir model aracılığıyla analiz edilecektir.
4
1
BİRİNCİ BÖLÜM – KAVRAM OLARAK FİNANSAL KRİZ
Kriz kelimesi Yunanca bir kelime olup, ‘krisis’ kelimesine dayalı olan ve ‘krit’
kelimesi ile de bağlantılı olarak “karar, hüküm, hastalığın dönüm noktası anlamına
gelmektedir (Sözlerin Soyağacı, 2013).
Sosyal bilimlerde çoğu zaman “buhran” ve “bunalım” kelimeleri ile eş anlamlı
olarak “kriz” kelimesinin anlamı Türk Dil Kurumu tarafından “Bir ülkede veya
ülkeler arasında, toplumun veya bir kuruluşun yaşamında görülen güç dönem.”
olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2013).
Tanımı ne olursa olsun kriz, olması istenmeyen ve beklenmeyen bir
durumdur. Bu bakımdan krizlerin öngörülmesi genellikle pek mümkün olmadığından
kriz her ne alanda olursa olsun hazırlıksız yakalanılan bir durum setidir.
Kriz kavramının bu genel
geçer tanımındaki negatif algı, iktisat
metodolojisinde de kelimeye temkinli yaklaşmayı gerektirmiştir. Kapitalizmin
etkilerinin hissedilmesi ile beraber günlük ekonomi yazınını en çok meşgul eden
kavramların “ekonomik kriz” ve “finansal kriz” olmuştur.
Aktan (2004)
ekonomik krizi,
“Kriz, önceden
bilinmeyen
ya
da
öngörülemeyen bazı gelişmelerin makro düzeyde devlet; mikro düzeyde ise firmaları
ciddi olarak etkileyecek sonuçlar çıkarmasıdır. Sadece ani ve beklenmedik bir anda
ortaya çıkan olumsuz gelişmeleri kriz olarak adlandırmak doğrudur. Yoksa normal
süreç içerisinde ortaya çıkan her sorun kriz demek değildir. Kriz, bu açıdan
beklenmedik biçimde ortaya çıkan ciddi bir sorun olarak düşünülmelidir.” olarak
tanımlamaktadır (Aktan, 2004.)
Ekonomik krizler; herhangi bir mal, hizmet, üretim faktörü veya döviz
piyasasındaki fiyat ve/veya miktarlarda, kabul edilebilir bir değişme sınırının
ötesinde gerçekleşen şiddetli dalgalanmalar olarak tanımlanabilir (Kibritçioğlu, 2001,
s.174).
5
Literatürde ekonomik kriz ve finansal kriz kavramları çoğu zaman birbirlerinin
yerine kullanılsa da gerçekte birbirleri ile ilintili olmalarına rağmen farklı
kavramlardır. Ekonomik krizlerden farklı olarak finansal piyasalardaki kriz algısı
Kindleberger’in çalışmalarında 17. Yüzyıl ve öncesine dayanmaktadır. Mishkin
(2001), finansal krizi; “Finansal kriz, ters seçim ve ahlaki riziko problemlerinin
artığı finansal piyasalardaki bir bozulmadır. Finansal piyasalardaki bu bozulma,
yatırım fonlarının en üretken yatırım fırsatlarına aktarılmasını etkisizleştirmektedir.”
şeklinde tanımlamaktadır.
Çalışmanın bu bölümünde, kapitalizmin yumuşak karnı olan finansal kriz
kavramı tüm boyutları ile ele alınmıştır. Bu bölümde, finansal kriz tanımlamasının
ardından, türleri ele alınacak, nedenleri hakkında bilgi verilerek Dünya’da ve
Türkiye’de yaşanan finansal krizler hakkında bilgi verilecektir.
1.1. Finansal Kriz Tanımları
Finansal krizler kapitalist ekonomi tarihi boyunca en çok ilgi gören akademik
çalışmaların başında gelmektedir. Karl Marx ve takipçileri kapitalizmin doğasında
ekonomik kriz yaratmaya meyilli bir hal olduğunu ve sistemin sonunu da bu
özelliğinin problematiğinin hazırlayacağı iddia ederken, öte yandan liberal iktisatçılar
ekonomik krizlerin sistem için yarattığı tehlikenin boyutlarını görerek bunların nasıl
engellenebileceği ile ilgili pek çok çalışma yapılmıştır. 1929 Büyük Buhranı’nın
hemen ardından krizin çözüm yolu olarak doğmuş Keynesyen model de uzun zaman
kapitalizm ile devletçi ekonomi modelleri arasında bir denge mekanizması olarak
görev yapmıştır.
Finansal krizleri incelemeden önce iktisat yazınında finansal istikrarsızlık,
finansal düzensizlik, finansal kırılganlık ve sistematik risk kavramlarının çoğu zaman
birbirlerinin yerine kullanıldığı görülmektedir. Bu kavramlar genel olarak, finansal
piyasalarda varlık fiyat ve miktarlarında beklenilmeyen değişmelere neden olan
bozulmaların ortaya çıkma olasılığı ve tehlikesi olarak tanımlanmaktadır. Bazı
durumlarda ise bu kavramlara atfedilen anlam salt finansal piyasalar ile sınırlı
kalmamakta ve ekonominin diğer kesimlerine yansıyan tüm yıkıcı etkileri de
6
kapsamaktadır. Bu bağlamda, iktisat yazınında bu kavramlar finansal kriz kavramı
yerine de kullanılmaktadır. Finansal kriz kavramı ise, bankacılık, döviz, dış borç,
sermaye hareketleri ve ödemeler dengesi ilişkilerinden doğan ve yine aynı sonuçları
doğuran krizler olarak tanımlanabilir (Girdap, 2007: s.51).
Finansal kriz kavramı ile ilgili belli başlı literatüre yerleşmiş tanımlardan
bazıları şunlardır;
Finansal kriz, finansal piyasalarda ortaya çıkan ve doğrusal olmayan
bozulmalardır (Mishkin, 1999: s.710).
Finansal kriz, beklentilerdeki bir değişim, bazı finansal kurumların iflasından
duyulan korku, gayrimenkul ya da likit olmayan varlıkların paraya çevrilme
teşebbüsüdür (Bordo, 1987: s.9).
Finansal kriz, çok sayıda finansal kurumun borçlarının, varlıklarının piyasa
değerlerini aşırı derecede aştığı, iflaslar ve portföy kaymalarının olduğu, bazı
finansal kurumların çöktüğü, devlet müdahalesinin zorunlu olduğu bir durumdur
(Sundarrajan ve Balino, 1991: s.7).
Finansal kriz, kredi dağılımının veya ödemelerin yapılmasının mümkün
olmadığı, finansal sistemdeki büyük çöküş olarak açıklanmıştır (Davis, 1995: s.117).
Herhangi bir fiyattan ödemelerinin yapılmayacağı korkusuna dayanan, nakit
bulmak için, aşırı kamu müdahalesinin yapıldığı, bankacılık sistemindeki rezerv
sıkışıklığının ortaya çıktığı, bankaların verdiği kredileri geri çağırıp yeni kredileri
vermediği ve varlıklarını sattığı duruma finansal kriz denir (Schwartz, 1995: s.7).
Yazında oldukça fazla finansal kriz tanımı olmakla birlikte en belirgin anlamda
finansal kriz; yanlış seçim veya ahlaki tehlike sorunlarının ileri boyutlara ulaşması
nedeniyle, finansal piyasalardaki fonların ekonomik birimlere aktarılmasındaki
etkinliğin kaybedilmesi sonucu, finansal piyasalarda ortaya çıkan doğrusal olmayan
bir bozulmadır (Çetinkaya, vd., 2008: s.219).
7
Finansal sektör krizi, mali sektör krizi olarak da adlandırılmaktadır. Burada
mali sektör deyimiyle kastedilen bankalar, sigorta şirketleri, leasing, faktoring
şirketleri, yatırım fonu yönetimi şirketleri gibi kuruluşların bulunduğu sektördür. Bu
tür krizler daha çok bankacılık sektöründeki paniklere ya da dövizlere yönelişle
doruk noktası ile devletlerin veya kuruluşların borçlarını ödeyemez noktaya
gelmesine kadar ulaşmaktadır. Örneğin, bankaların yaptıkları yanlış yatırımlar
sonucunda uğradıkları zararlar sonucunda batmaları bir mali (finansal) sektör krizinin
tipik bir görünümüdür (Eğilmez, 2009: s.51).
1.2. Finansal Kriz Türleri
Her ne kadar yıkım boyutu açısından benzer sonuçlara neden olsa da, her krizin
başlangıcında, kendisine ya da çıktığı ülkeye göre değişen farklı dinamikler vardır.
Bu bakımdan her finansal krizi aynı şekilde ele almak, finansal krizin engellenmesi
ya da tahribata uğrayan sistemin restore edilmesi sürecinde rasyonel bir yaklaşım
olmayacaktır. Bu yaklaşımın bir sonucu olarak finansal krizleri farklı alt başlıklarla
analiz etmek amacı ile 1998 yılında Uluslararası Para Fonu (IMF), finansal sistemin
temel unsurları ve değişkenlerine göre finansal krizleri dört gruba ayırmıştır (IMF,
1998: s.74).
IMF’nin gruplandırmasına göre finansal krizler, Döviz/Para Krizi (Currency
Crisis), Bankacılık Krizi (Banking Crisis), Sistemik Finansal Krizler (Systemic
Financial Crisis) ve Dış Borç Krizi (Foreign Debt Crisis) olmak üzere dört grupta
incelenmektedir.
Döviz/Para Krizleri ise kendi içinde Birinci Nesil Krizler, İkinci Nesil Krizler
ve Üçüncü Nesil Krizleri olmak üzere üç gruba ayrılır.
8
Şekil 1. Finansal Kriz Türleri
Kaynak: Delice, 2003: s.63.
1.2.1. Döviz/Para Krizleri
Finansal kriz türlerinden ilki ülkedeki yabancı para hareketlerine bağlı olarak
sermaye akımlarına etki eden ve paranın ani değer kayıpları ile sonuçlanarak ülke
ekonomisi açısından bir tehdit oluşturan Döviz/Para krizleridir.
2008 yılında Nobel Ekonomi Ödülü’nü alan iktisatçı Krugman (1999: s.32),
tanım yapmanın zorluğuna dikkat çekerek, “Para krizlerinin genel olarak üzerinde
anlaşılmış bir tanımı yoktur fakat onları gördüğümüzde mutlaka tanırız.” demektedir.
Özellikle sabit döviz kuru sistemlerinde piyasa katılımcılarının taleplerini
aniden yerel para ile birimlendirilmiş aktiflerden yabancı para cinsinden aktiflere
kaydırmaları sonucu, Merkez Bankasının döviz rezervlerinin tükenmesi seklinde
ortaya çıkan krizlerdir. Bir ülke parasının üzerindeki spekülatif saldırı devalüasyonla
veya şiddetli değer kaybı ile sonuçlanırsa veya Merkez Bankası büyük miktarlarda
rezerv satmak veya faiz oranlarını önemli oranlarda yükseltmek suretiyle parayı
korumaya zorlanırsa bir döviz veya para krizi oluşur (Delice, 2003: s.57).
9
Genel bir tanımla para krizleri; ekonomik aktörlerin portföy bileşimlerini ülke
parasından yabancı para yönünde değiştirmelerine neden olan, ülke parası üzerine
yapılan spekülatif ataklardır (Chiodo, Owyang, 2002: s.7). Para krizlerinin en önemli
özelliği yayılma mekanizmasının ortaya çıkarttığı yıkıcı etkidir (Demirgüç ve
Detragiache, 1997: s.2).
Para krizlerinde genel olarak yabancı para karşısında değeri düşen yerli para,
tüm ekonomik sistemin bir anda olumsuz etkilenmesine neden olur. Bu etki ile
beraber, en başta reel sektör olmak üzere ülke ekonomisindeki tüm sektörler domino
etkisi altında kalarak yıkıcı etkilere maruz kalır.
Kibritçioğlu (2001: s.2-3), para krizlerinin belirleyicilerini beş grupta
incelemiştir;

Zayıf makroekonomik göstergeler ve hatalı iktisat politikaları,

Finansal alt yapı yetersizliği,

Ahlaki tehlike ve asimetrik bilgi,

Piyasadaki kreditörlerin ve uluslararası kuruluşların hatalı his ve
sezgileri,

Beklenmedik olay ve tesadüfler.
Genellikle reel işlemlere konu olmayan ve ekonomik sisteme kalıcı yatırım
şeklinde girmeyen büyük miktarlardaki sıcak paranın bulunduğu ekonomilerde
makroekonomik şoklarla karşılaşılması artık alışılagelmiş bir durumdur. Parasal
şokların yaşanmaması için söz konusu ülkelerde finansal ve siyasal istikrarın eş
zamanlı sağlanması, söz konusu şoklar için en bilinen önlemdir.
Tıpkı finansal krizlerin her birinin sebeplerinin bir diğerinden farklı olması
gibi, yaşanan para krizlerinin de kendi içerisinde incelenmesi üç farklı şekilde
incelenmektedir. Para krizleri, birinci nesil, ikinci nesil ve üçüncü nesil kriz
modelleri olarak incelenmektedir.
10
Para krizlerinin temel nedenleri (Yılayaz, 2011: s.19-21) tarafından; Sermaye
akımlarından aşırılık ve cari açık, sabit döviz kuru (nominal çıpa) ve yanlış makro
ekonomik politikalar olarak belirtilmiştir.
1.2.1.1. Birinci Nesil Kriz Modelleri
Birinci nesil para krizleri temeli Salant ve Henderson (1978)’e dayanmakla
birlikte,
Krugman
tarafından
1973-1982
Meksika
krizleri
ile
1978-1981
Arjantin’deki para krizlerini açıklamak amacı ile ortaya atılmıştır.
Spekülatif Atak Krizleri de denilen, Meksika ve Arjantin ‘deki finansal krizleri
açıklayabilmek adına ortaya çıkan bu geleneksel kriz modellerinin teorik temellerini
atan Krugman, Flood ve Garber’e göre finansal krizler, uygulanan makro politikalar
ve sabit kur rejimi arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanır. Bu modele göre
hükümetin verdiği bütçe açığı, iç borçlanma veya emisyon yardımıyla finanse
edilmektedir. Bu durum da yani makro politikaların para arzının artırılması yoluyla
finansmanı enflasyona, sermayenin kaçışına ve beklentilerin olumsuza dönmesine
yol açmaktadır. Bu durum da ödemeler dengesinde bir açığın oluşması sonucunu
doğurur. Sabit kur sisteminin devam ettirilmesi konusunda ısrarcı olan para otoritesi
bu kez ödemeler dengesi açığını kapatmak için rezervlerini kullanmak durumunda
kalır. Gelişmekte olan bir ülke ekonomisi açısından da bakıldığında sınırlı miktarda
rezervlere sahip olunması nedeniyle sabit kur rejimi konusunda çok fazla ısrar
edilmesi söz konusu olmayacaktır. Bu noktada para ya devalüe edilir ya da
dalgalanmaya bırakılır. Birinci nesil modele göre kriz, yanlış makroekonomik
politikaların bir sonucudur ve paranın reel olarak aşırı değerlenmesi, cari işlemler
bilânçosundaki artan açık ve rezervlerdeki ciddi azalma ile birlikte öngörülebilir
(Karaçor ve Alptekin, 2006: s.238).
Bu modele göre ortaya atılan fikirlere göre, devletlerin sabit döviz kuru sistemi
ile tutarlı olmayan maliye ve para politikaları yürütmesi ödemeler dengesi
problemlerine yol açmaktadır. Merkez bankalarının döviz kuru politikasını
sürdüremeyeceği endişesine kapılan spekülatörlerin parasal ataklara girmesi ve
genişletici maliye politikalarının etkisi ile başlayan kriz döviz kuru sisteminin
11
çökmesi ile sonuçlanır. Birinci nesil kriz modellerinde krizin kaynağı bireylerin sabit
döviz kuru rejimindeki davranışlarından daha ziyade dış kaynaklı spekülatif
hareketlerdir. Bu bakımdan bireylerin davranışlarının sisteme etkisi olmayacağı
varsayımı altında model oluşturulmuştur. Modeli ortaya atan ve değerlendiren
iktisatçıların ortak düşüncesi, hükümetin uyguladığı maliye politikaları ile Merkez
Bankası tarafından uygulanan para politikaları arasındaki tutarsızlıktan kaynaklanan
açığın spekülatörler tarafından doldurulmasıdır.
Bu modellerde hükümet bütçe açığı vermektedir ve bu açık iç borçlanma ya da
para basımı ile finanse edilmektedir. Aşırı genişletici mali politikaların para
yaratılmasıyla finanse edilmesi, enflasyona, beklentilerde olumsuzluğa ve sermaye
çıkışına neden olarak ödemeler bilançosunda bir açığa yol açar. Sabit kur sistemini
korumak isteyen hükümetler, yabancı rezervlerini kullanmak durumunda kalır ve
rezervlerde azalma görülür. Spekülatörlerin paradan kaçışı rezerv kaybını hızlandırır.
Sonuçta sınırlı rezervlere sahip merkez bankasının sabit kur sistemini sürekli olarak
koruması mümkün olamaz. Bu noktada para ya devalüe edilir ya da dalgalanmaya
bırakılır. Birinci-nesil modele göre kriz, yanlış makroekonomik politikaların bir
sonucudur ve paranın reel olarak aşırı değerlenmesi, cari işlemler bilançosundaki
artan açık ve rezervlerdeki ciddi azalma ile birlikte öngörülebilir (Erkekoğlu ve
Bilgili, 2005: s.17).
Her ne kadar 1980’li yılların sonuna kadar para krizlerini başarılı bir şekilde
açıklasa da ilerleyen yıllarda, Birinci Nesil Krizlere ilişkin pek çok eleştiri ortaya
atılmıştır.
Bunlardan bir tanesine göre; Spekülatif parasal atak sırasında döviz rezervini
yükseltmek için Merkez bankasının dışarıdan döviz alması gerektiği halde,
almamasıdır. Bir diğer eleştiri ise, bu tarz parasal krizlerde sabit döviz kuru
rejiminden dalgalı kura geçilmesi bir gereklilik olduğu varsayımı altında Merkez
bankasının geç kaldığıdır.
12
1.2.1.2. İkinci Nesil Kriz Modelleri
1990’lı yılların başından itibaren para krizlerinin açıklanmasında Birinci Nesil
Kriz modellerinin başarısız olmaya başlaması ile beraber İkinci Nesil Kriz modelleri
gündeme gelmiştir. Para krizlerinin sebebi spekülatif para hareketlerinden cari açık
ve aşırı değerli paraya kayması ile beraber yetersiz kalan Birinci Nesil Kriz
modellerinin yerini İkinci Nesil Kriz modelleri almıştır.
İkinci nesil kriz modelleri, 1992-1993 Avrupa Döviz Kuru Mekanizması
Krizi’nden sonra geliştirilmiştir. İkinci nesil modellerin çıkış noktası; para
krizlerinin, ülkenin ekonomik tutarsızlıklarından mı kaynaklandığının yoksa keyfi
olarak
mı
çıkarıldığının
ortaya
konmasıdır.
Bu
modellerde
ekonomik
büyüklüklerdeki sorunlardan kaynaklanmayan para krizleri incelenmekte ve rassal
krizler açıklanmaya çalışılmaktadır. İkinci nesil modellerde ekonomik temellerde
dikkat çekici bir değişme olmasa dahi krizin oluşabileceği öne sürülmektedir
(Krugman, 1997, s.1).
İkinci Nesil Krizler, birinci nesil krizlere göre farkı; krizin oluşma zamanının
bilinememesi, sabit döviz kurunu sürdürmek gibi bir amacının olmaması ve sabit
döviz kuru uygulamasının kalkmasının istihdam üzerinde olumsuz bir etkisinin
olmayacağıdır (Erdoğan, 2006: s.39).
İkinci nesil modellere göre kriz, tutarlı kendi kendini besleyen beklentiler, sürü
davranışı ve bulaşma nedeniyle ortaya çıkmaktadır (Tay, 2007: s.48).
Kendi kendini besleyen beklentiler yaklaşımına göre, beklentilerdeki
kötüleşme yüksek ücret ve işsizlik nedeni ile hükümetlerin parite uygulamasını terk
etmesine sebep olmaktadır. İkinci nesil kriz modellerinde beklentilerin kötüleşmesi
sebebiyle yaşanan faiz oranı artışları hükümetlerin kamu borcu ödeme maliyetlerini
artırarak pariteyi terk etmelerini teşvik etmektedir (Kaminsky vd., 1997: s.5).
Sürü psikolojisi, en iyi şekilde 1987 krizini araştıran bir çalışmada Shiller
tarafından açıklanmıştır. Shiller satılan hisse senetlerinin tek sebebini fiyatların daha
da düşeceği şeklinde piyasada var olan yaygın kanaate bağlamaktadır. Para krizleri
13
açısından bakılırsa başlangıç sebebi ne olursa olsun bir satış dalgası, sürü psikolojisi
ile çok daha büyük miktarlara ulaşabilmekte ve o paradan toplu çıkışlara yol
açabilmektedir (Yılayaz, 2011: s.25).
Bulaşma nedeniyle ortaya çıkan krizlerin en temel açıklaması dünyadaki
finansal sistemin tamamen birbirine bağlı hale gelmesidir. Özellikle küreselleşmenin
bilgi ve iletişim teknolojilerine paralel olarak hız kazanması, dünyayı hemen hemen
herkesin istediği bilgiye kolayca erilebileceği bir hale getirdi. Çoğu zaman olumlu
olarak karşılanan bu gelişme ise kriz zamanları açısından değerlendirildiğinde ise
ülke ekonomileri açısından ciddi bir risk oluşturmaktadır.
Sürü modelleri, küçük yatırımcının tüm bilgileri edinme maliyetleri üzerine
kurulmuştur. Bu modelde küçük yatırımcılardan oluşan piyasanın büyük çoğunluğu,
iyi bilgilenmiş ya da geçmişte iyi deneyimi olmuş büyük katılımcıların yatırımlarını
izlemektedir (Babic ve Zigman, 2001: s.4).
Bu
riskin
temelinde
ise
ülke
ekonomilerinin
birbirlerine
etkileme
potansiyellerinin artması vardır. Ülkeler arasındaki ekonomik bağlar ve ilişkiler
arttıkça, ülkelerin birbirlerini etkileme oranları artmaktadır. Örneğin bir ülkede
başlayan para krizi diğer bir ülkenin ekonomisini etkilemektedir. Hatırlanacağı üzere
Tayland para birimi Baht’ta yapılan devalüasyon,
komşu ülke Malezya’nın
ihracatını baskılamış zamanla ülkeyi krizi sokmuştur. Aynı şekilde, tezimizin de
konusu olduğu üzere, Birleşik Devletler’de mortgage piyasalarında başlayan kriz,
önce ABD’yi etkisi almış daha sonra da bütün dünyaya bulaşmıştır.
1.2.1.3. Üçüncü Nesil Kriz Modelleri
Üçüncü nesil para kriz modellerinde, asimetrik bilginin sonuçları olan ahlaki
tehlike ters seçim problemleri ve ülkeler arasındaki ticari ve finansal ilişkilerin
etkisinin görüldüğü yayılmacı etkiler üzerinde durulmaktadır (Topallı, 2006: s.18).
1994 yılındaki Latin Amerika ülkelerindeki ve 1997 yılında Güney Asya gelişmek
olan ülkelerinde yaşanan para ve finansal çalkantılar akademisyenlerin ve
politikacıların dikkatini çekmiştir. Özelde, bu krizler üçüncü nesil olarak bilinen ve
ahlaki tehlike ile asimetrik bilgiye odaklanmış yeni kriz modellerinin ortaya
14
atılmasına neden oldu (Cipollini ve Kapetanios, 2009, s.188). Üçüncü nesil kriz
modelleri, 1997 yılında Asya Krizi’nin baş göstermesinin ardından İkinci nesil kriz
modellerinin yetersiz kalması üzerine geliştirilmiştir. Asya Krizi’nin piyasalara
verdiği en önemli ders, krizin her zaman ekonomik göstergeler üzerinden
çıkmayabileceğidir. Çünkü Asya’da ortaya çıkan ekonomik krizlerin temelini,
politika uygulayıcılar ile büyük şirketler arasındaki etik ve kanun dışı ilişkiler
oluşturmaktadır. Bu bakımdan standart ekonomik göstergeler üzerine bina edilen
krizi modelleri Asya Krizi’ni açıklamakta yetersiz kalmıştır. Bu durum Üçüncü Nesil
Kriz modellerinin geliştirilmesinin en önemli nedenidir.
Finansal piyasaların giderek bütünleştiği günümüz dünyasında, üçüncü nesil
kriz
modelleri,
istikrarsızlıkların
herhangi
veya
bir
krizin
ülkenin
bir
finans
başka yerde
piyasasında
meydana
makroekonomik
gelen
temellerle
açıklanamayan bir krizi başlatabilmesi gerçeğinden hareket etmektedir. (Pıçak vd.,
2009).
Üçüncü nesil krizlerin incelenmesinde ele alınan konulardan bir tanesi
asimetrik bilgi sorunudur. Finansal piyasalar ekonomi için önemli bir role sahiptir.
Çünkü finansal piyasalar fonların ekonomik birimler arasında aktarımını sağlayarak
verimli yatırımların yapılmasına fırsat verir. Ancak finansal piyasaların etkin
islemesini engelleyen çeşitli nedenler vardır. Bunlardan biri asimetrik bilgi
durumudur. Asimetrik bilgi sorunu, finansal sözleşmelerde bir tarafın diğer tarafa
göre daha az bilgiye sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Diğer bir ifadeyle kredi
ilişkilerinde kredi verenlerin kredi alanlar hakkında daha az bilgiye sahip olmasını
ifade eden asimetrik bilgilenme, finansal sistemlerde ters seçim (adverse selection)
ve ahlaki tehlike (moral hazard) sorunlarına neden olmaktadır (Topallı, 2006: s.19).
Modelde ele alınan bir diğer konu da ahlaki tehlike sorunudur. Mishkin’e
(2001) göre, ahlaki tehlike problemi taraflar arasında anlaşmaya söz konusu işlem
gerçekleştikten sonra oluşan asimetrik bilgi sorunudur. Borç alan kişiler borç
verenlerin görüşü dışında istenmeyen faaliyetlerde bulunabilme ihtimali borç
verenleri ahlaki açıdan tehlikeye sokmaktadır. Yapılan faaliyetler borcun geri
15
ödenme olasılığını azaltmakta ve borç alanlar yüksek riskli yatırım yapma güdüsüyle
hareket etmektedirler.
Bunun dışında Üçüncü Nesil Krizlerde Krugman (2001); Ahlaki tehlike
kaynaklı yatırımlar, Banka hücum modellerinin açık ekonomilere uygulanması,
paranın devalüasyonunun bilançolar üzerinde yarattığı baskı olmak üzere üç temel
değişken üzerinde durmaktadır.
Asya Krizi’ni açıklamaya yönelik üçüncü nesil kriz modellerinde yayılma
etkisi (contagion effect) üzerinde durulmaktadır. Yayılma etkisinde, bir bölgede
görülen para krizinin diğer ülkelere, bölgesel ticaret ve/veya finansal ilişkilerle
(tahvil, senet, portföy kaynaklı) yayılması üzerinde durulmaktadır. Krizin bir ülkeden
bir ülkeye sıçraması ‘yayılma’ kavramı ile açıklanmaktadır. Bu kavram gelişmekte
olan piyasalardaki sermaye hareketlerinin açıklanmasında kullanılan bir argümandır
(Babic ve Zigman, 2001: s.4).
1.2.2. Bankacılık Krizleri
Bankalar ekonomik sistemlerin devamlılığı açısından kritik öneme sahip olan,
tasarruf sahiplerine tasarruflarının güvende olabileceği bir ortam sağlayan ve bunun
yanı sıra bu mevduatları da kredi talep edenlere ulaştıran bir mekanizmaya sahip
kurumlardır. Gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkenin ekonomik ve finansal
sistemi bankaları üzerinden yapılan işlemlerle sürdürülebilirliğini korumaktadır. Bu
bakımdan bankacılık sistemi ülke ekonomileri açısından önemli bir unsur olarak
karşımıza çıkmaktadır. Özellikle küreselleşmenin etkilerinin hızla hissedilmeye
başlaması, bankacılık sektörünün her zamankinden daha dikkatle izlenmesinin
gerekliliğini arttırmaktadır. Çünkü birbiri ile hızlı ve sık etkileşen ekonomilerin
birisine meydana gelebilecek bir bankacılık krizi, bir diğerinde yapısal sorunlara
belki de krizlere neden olabilir. 2008 Küresel Finansal Krizi bu durum için son
derece iyi bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Caprio ve Kligebiel (2003), 117 sistematik bankacılık krizi üzerinde
yaptıkları araştırmada bankacılık krizini, banka sermayesinin tamamen ya da büyük
ölçüde yol olması olarak tanımlamışlardır.
16
Bankacılık krizleri; genelde banka bilançolarının kötüleşmesinden ve bilanço
aktif yapılarının bozulmasından kaynaklanmaktadır. Daha net bir ifade ile geri
dönmeyen kredilerin artması, menkul değerlerin piyasalarındaki dalgalanmalar ve
reel sektörün küçülmesi nedenleriyle bankaların aktif yapılarının bozulmasıdır
(Gedikli, 2009: s.43).
Bir diğer tanıma göre bankacılık krizleri; Bankacılık krizleri; mevduat
bankalarının piyasa araçları üzerindeki yenileme kabiliyetlerini (roll over)
kaybetmeleri ya da ani fon çekilişleri nedeniyle likitide sıkıntısı ve geri ödeme
güçlüğüne düşmeleri seklinde tanımlanmaktadır (Varlık 2002: s163).
Coşkun (2001: s.46), bankaların finansal aracı olarak temel işlevlerini şu
şekilde tanımlamaktadır;

Kısa dönemli likit tasarrufları likit olmayan yükümlülüklere çevirerek
yatırımlara aracı olmak,

Tasarruf sahipleri ile borç almak isteyenler arasında fon transferi sağlamak ve
potansiyel borç alacakları seçmek,

Ekonomik birimler arasında ödeme faaliyetlerinde bulunmak.
Bankacılık sistemi bu temel işlevlerini gerçekleştirirken karşı karşıya kaldığı
bazı riskleri yönetememesi yüzünden kriz yaşamaktadır. IMF (2002) göre, bankacılık
krizleri; aktif ya da potansiyel olarak bankadan kaçışların ve banka iflaslarının
bankaların yükümlülüklerini yerine getirememelerine neden olması ya da
hükümetlerin bunu önlemek amacıyla aracılık faaliyetleri ile büyük ölçekte finansal
destek sağladığı durumlarda oluşmaktadır. Bunun dışında Caprio ve Klingebiel’e
(1996) göre, bankacılık krizleri aşağıdaki durumların her birinin ortaya çıkması ile
tanımlanır;

Bankacılık sisteminin sermayesi pratik olarak olması,

Geri dönmeyen kredilerin toplam banka kredilerine oranı %15-20’si civarına
çıkması veya aşması,
17

Bankacılık sektöründe sıkıntıların giderilmesinin maliyetinin GSYİH’nın en
az %3-5’ine ulaşması.
Bunun dışında bankacılık krizlerinin temel nedenlerinden birisi de
makroekonomik
istikrarsızlıktır.
Ülke
iç
piyasalarında
yaşanan
olumsuz
gelişmelerden öncelikle reel sektör ve hemen ardından da bankacılık sektörü
etkilenmektedir.
Ülkelerin kredi notları da bankacılık sistemleri açısından bir risk
oluşturmaktadır. Çünkü ülkelere ait kredi notları, o ülkede faaliyet gösteren
bankaların dış piyasalardan uygun koşullarda kredi bulması açısından önemlidir.
Görece olarak düşük kredi notuna sahip bir bankanın yabancı kredi bulması zorlaşır
ya da maliyeti yükselir. Bu durumda kalan bir bankacılık sisteminin kriz tehdidi
oldukça yüksektir.
Yay (2001: s.1237), bankacılık krizlerinin oluşumunun üç aşamalı bir durum
seti şeklinde gerçekleştiğini ifade etmektedir. İlk durum, bankaların başarısızlıkları
ve iflasları nedeniyle yükümlülüklerini yerine getirememeleri ve yükümlülüklerini
erteledikleri durumdur. İkinci olarak, mudilerin bankalara olan güvenlerini
kaybetmeleri nedeniyle panikleyerek mevduatlarını bir ya da daha fazla bankadan
çekmeye yöneldikleri durumdur. Üçüncü olarak, hükümetlerin bu durumu önlemek
amacıyla kurtarma ve kamulaştırma politikalarını uygulaması ve dönmeyen
kredilerin miktarında önemli artışların yaşandığı durumdur.
Bankacılık krizlerinin yaşanmasını önlemek ya da krizin en az zararla
atlatılmasını sağlamak için, güçlü bir denetim mekanizmasının oluşması ve
regülasyon sisteminin sürekli kontrol altında tutulması gerekmektedir.
1.2.3. Dış Borç Krizleri
Genellikle hükümetlerin dış borçlarının çevrilmesi ve yeni dış kredi bulma
konusunda sıkıntı yaşamaları sebebiyle dış borcun yeni ödeme planlarına bağlanması
veya yükümlülüklerin ertelenmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Borç alanların
borçlarını ödeyememesi veya borç verenlerin tahsil etme ihtimalinin düşmesini
18
düşünerek yeni krediler vermeyip, mevcut kredileri geri almaya çalıştıklarında dış
borç krizleri meydana gelmektedir. Bu krizler özel veya kamu borcundan
kaynaklanabilir.
Kamu
sektörünün
geri
ödeme
yükümlülüklerini
yerine
getiremeyeceği şeklindeki risk algılamaları özel sermaye girişlerinde şiddetli bir
düşüşe ve bir para krizine yol açabilmektedir (IMF, 2002: s.4).
Dış borç krizleri, ülkenin kamu veya özel kesime ait dış borçlarını ve/veya
borçluların
anapara
ve
faiz
ödemelerini
zamanında
ödeyememesi
olarak
tanımlanmaktadır. Borç krizleri; ticari kredi verenlere karşı dış yükümlülükler
üzerindeki anapara ya da faiz borcunun, toplam ticari kredi verenlere karşı dış
yükümlülükleri üzerindeki anapara ya da faiz borcunun, toplam ticari borç kalanına
oranının %5’i aşması ve/veya ticari kredi verenlerle borcun yeniden yapılanmaması
ve ödeme zamanının ayarlanamaması şeklinde tanımlanmaktadır (Ishıhara, 2005:
s.4).
Dış Borç krizleri, bir ülkenin kamu veya özel kesime ait dış borçlarını
ödeyememe durumu olarak ifade edilmektedir. Özellikle hükümetlerin dış
borçlarının çevrilmesi ve yeni dış kredi bulmaları konusunda sıkıntı yapmaları
nedeniyle dış borcun yeni ödeme planlarına bağlanması veya yükümlülüklerin
ertelenmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Dış borç krizleri, dış borçlarını düzenli
olarak ödemekte olan bir ülkenin borcunun anapara ve faizlerini ödeyemeyeceğini
ilan etmesi olarak da tanımlanabilir (Sachs,1998: s.244).
Dış borç krizlerinin dünya ekonomisine oluşturduğu en büyük risk bir ülkenin
dış borcunu ödeyememesi ile başlayacak olan domino etkisidir. Uluslararası
ödemeler sistemi, küreselleşmenin etkisi ile beraber eskisinden daha çok birbirine
bağlı bir hale gelmiştir. Daha önce de belirtildiği gibi, yayılma etkisi bir ülkedeki
sistematik bozulmanın kısa bir sürede bir diğerine etki etmesine neden
olabilmektedir.
Ülkelerdeki kamu ve/veya özel sektör kendi iç borçlanma kanalları yetersiz
kaldığında diğer ülkelerden borç tahsil etmek isterler. Bu borçların geri ödenmesi de
bir takvime bağlanır. Aynı şekilde borç veren ülkenin de kamu ve/veya özel sektörü
19
de buna benzer bir uygulama içerisinde olabilir. Bu bakımdan dış borç ödemeler
sisteminin devamlılığı alının borçlarının zamanında ödenmesine bağlıdır.
Dış borç krizleri, nedenleri her ne olursa olsun, yayılma etkisi diğer kriz
türlerine göre daha fazla olan krizlerdir.
1.2.4. Sistemik Finansal Krizler
Sistematik finansal krizler genel olarak, ekonomik, politik ve sosyal yaşam
yapısındaki değişkenliklerden kaynaklanır (Fernandez and Schumacher, 1997: s.25).
Sistemik finansal krizler, Marshall (1998: s.13) tarafından finansal piyasaların etkin
olarak çalışmasını engelleyerek reel ekonomi üzerinde ciddi derecede olumsuz
etkilere sahip finansal bozulmalar olarak tanımlanmaktadır.
Finansal krizler birkaç asamadan meydana gelmektedirler (Mishkin, 1996:
s.60). Finansal ve finansal olmayan bilançolarda bozulmanın olduğu başlangıç
aşamasını2 ikinci aşamada bir para krizi takip eder. Üçüncü aşama, para krizinin bir
sonucu olarak ortaya çıkan finansal ve finansal olmayan bilançoların daha ileri
bozulmasıdır. Bu aşama ekonominin yıkıcı sonuçları olan tam bir finansal krize
girme aşamasıdır (Mishkin, 2001: s.7).
Finansal ve finansal olmayan bilânçolarda bozulmanın olduğu başlangıç
aşamasının, ikinci aşamada bir para krizi takip etmektedir. Üçüncü asama ise para
krizinin bir sonucu olarak ortaya çıkan finansal ve finansal olmayan bilânçoların
daha da bozulmasıdır. Bu aşamada ekonominin yıkıcı sonuçları olan sistemik bir
finansal krize girme aşamasıdır. Genellikle gelişen piyasa ekonomilerinde, bir
spekülatif atak başladığında ve paranın değerinde bir düşüş ortaya çıktığında borç
piyasalarının kurumsal yapısı ile ulusal paranın devalüasyonu arasında karşılıklı bir
etkileşim
ortaya
çıkmakta
ve
ekonomi
sistemik
finansal
krize
doğru
sürüklenmektedir (Başyiğit, 2010: s.19).
Bireysel finansal kuruluşların yaşadıklarının aksine bütün sisteme etki eden
finansal krizler genel olarak makroekonomik dengesizliklerden doğarlar. Bu tür
dengesizlikler sistemik krizleri başlatabilmekle birlikte, bunların tekrarlanması ve
20
derinleşmesi düzenleyici unsurların olmamasından etkilenir. Bu unsurlar; asimetriler,
rijitlikler ve kısmi rezerv bankacılığının dışsallıkları; yetersiz muhasebe ve
denetleme standartları; ihtiyatlı düzenlemelerin uygulanmasındaki yetersizlik ve
problemli bankalara zamanında müdahale edilmemesidir. (Garcia, 1997: s.97).
1.2.5. İkiz Krizler
Son dönemde yaşanan krizlerin her birisi sistematik açısından daha önce
yaşanan krizlerden farklı bir şekilde meydana gelmiştir. Önceki ülke krizleri
örneklerinden farklı olarak Meksika 1994, Asya 1997, Arjantin 1982 ve 1995 ile
Venezuella 1994 Krizleri’nde para krizi ve bankacılık krizlerinin birlikte yaşandığı
görülmüştür. Bu farklı durum önceden geliştirilmiş kriz modellerine uymadığı için de
yeni bir tanımlama çalışması yapmak gerekmiştir.
Finansal krizler tarihi boyunca para krizi bankacılık krizi olarak adlandırılan
iki kriz türü ya eş zamanlı yaşanmış ya da birbirlerini tetiklemiştir. Bu iki kriz
türünün arasında bir ilişki olduğunu üzerine geliştirilen teoriler uzun süredir ortaya
atılmakla birlikte, genel geçer bir ampirik çalışma 1999 yılına kadar yapılmamıştır.
1999 yılında Kaminsky ve Reinhart yayınladıkları “The Twin Crisis: The Causes of
Banking and Balance of Payments Problems” başlıklı eserlerinde bu konudaki
boşluğu doldurarak “İkiz Kriz” kavramını literatüre kazandırmışlardır.
Bankacılık krizleri ile para krizlerinin es zamanlı olarak çıktığı ve/veya
birbirini beslediği kriz türü, ikiz krizler (twin crises) olarak tanımlanmaktadır
(Delice, 2003: s.60). Özellikle 1997-98’de Asya’da yaşanan krizin arkasından para
ve bankacılık krizlerinin ortak bazı faktör ve olgular tarafından yaratıldığını
vurgulayan ve problemlerin kaynağının banka ve finans sektörü olduğunu belirten
çok sayıda model geliştirildi. Bu modellerin büyük bir kısmında 1990’lardaki
krizlerin bütün sorumluluğu serbest sermaye akımlarına yüklenmektedir. Ancak
sermaye kontrolü uygulayan ülkelerde özellikle para krizlerinin çok daha olası
olduğunu ortaya koyan çalışmalar, bu teze dikkatli yaklaşılmasını gerektirmektedir.
Söz konusu modellere göre finansal liberalizasyonun arkasından iyi düzenlenmemiş
bir bankacılık sistemi ve mikro ekonomik bozukluklar, gizli mevduat sigortası ve
21
gizli kamu garantileri gibi unsurlar ahlaki tehlike ve aşırı borçlanma yaratarak ciddi
krizlere yol açmaktadır (Yay, 2001: s.1239).
Kaminsky ve Reinhart (1999: s.474), çalışmalarında finansal serbestleşme ve
ikiz kriz arasında güçlü bir ilişki olduğunu tespit etmişlerdir. 1970’li yıllara kadar
finansal piyasaların devlet tarafından düzenlendiği ve kontrol altında olduğu
dönemde yaşanan bankacılık krizleri ile para krizleri arasında açık bir ilişki olmadığı
bilinmektedir. Ancak finansal serbestleşmenin başladığı 1980’li yıllardan itibaren,
bankacılık krizleri ile para krizleri birbirleri ile daha ilişkili bir hale geldiği
görülmektedir.
Yine
Complementarities
Goldstein
and
The
(2003:
Twin
s.4),
Crises”
kaleme
başlıklı
aldığı
“Strategic
çalışmasında,
finansal
serbestleşmenin yaşandığı yükselen piyasaların, sanayileşmiş ülkelere ve finansal
serbestleşmenin başlamadığı gelişmekte olan ülkelere oranla ikiz krizlere daha
müsait bir ekonomik yapıda olduğunu belirtmiştir.
Yine Kaminsky ve Reinhart (1999: s.474), ikiz krizlerin nedenselliği
açıklamaya çalışırken, para krizinin bankacılık krizine yol açabildiğini ve bazı
durumlarda da bankacılık krizlerinin para krizine dönüşebileceğini ifade etmiştir.
Goldstein da (2003: s.19) ikiz krizlerin maliyetinin, tek bir bankacılık veya tek bir
para krizinin maliyetinden daha yüksek olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Kaminsky ve arkadaşları ampirik çalışmalarında gelişmekte olan ülkelerde
1970-1995 yılları arasındaki 25 yıllık süreçte meydana gelen 78 para ve 26
bankacılık krizini incelemektedir. Makalelerinde bu olayların kronolojik sıralamasını
yaparak, finansal liberalizasyon, ödemeler dengesi problemleri ve bankacılık
sisteminin
sorunları
arasındaki
nedensel
ilişki
kalıbını
ortaya
çıkarmaya
çalışmışlardır. Makroekonomik göstergelerin davranışlarının da ayrıntılı olarak
incelendiği çalışmada ‘ikiz krizler’ ile ilgili dört temel sonuca ulaşılmaktadır
(Karaçor ve Gökmenoğlu, 2011: s.56-57):

1970’li yıllarda uygulanan sıkı finansal düzenlemeler döneminde bankacılık
ve para krizleri arasında anlamlı bir bağlantı gözlemlenmemektedir. Fakat
1980’li yıllarda ortaya çıkan liberalizasyon sonucunda bu iki tür kriz
22
arasındaki bağ kuvvetli hale gelmiştir. Genel olarak para krizleri bankacılık
sisteminde yaşanan bir problemi takip etmiş olsa da, yine de aralarındaki
nedensellik tek yönlü değildir. Ekonomik kriz bazı problemler sonucunda bir
kez tetiklediği zaman, para piyasası ve bankacılık sektörünün problemleri
birbirlerini besleyip, kuvvetlendirerek bir kısır döngüye yol açmaktadır.

Her ne kadar bankacılık krizleri bir para krizi tarafından takip edilmekte olsa
da
mutlaka
bankacılık
krizinin
diğerinin
sebebi
olduğu
anlamına
gelmemektedir. Bazen ortak bir sebep bu iki kriz türünü eş zamanlı olarak
tetikleyebilmektedir. Her iki kriz türünün de sebebi resesyon ya da en azından
ekonomik aktivitenin normalin altında bir seviyeye düşmesi olabilmektedir.
Krizler dış ticaret haddindeki bozulma, ulusal paranın aşırı değerlenmesi,
kredi maliyetlerindeki artış gibi sebeplere bağlı olarak da ortaya
çıkabilmektedir.

Genellikle krizler zayıf makroekonomik temellerin sonucu olarak ortaya
çıkmaktadır. Bazı zamanlarda sağlıklı bir ekonomi de sürü davranışı,
spekülatif ataklar gibi sebeplerle krizlerin hedefi haline gelebilse de bu tür
durumlar nadir olarak görülmektedir.

İki krizlerin ekonomi de yarattığı tahribat, bankacılık ya da para krizlerinin
tek başına yarattığı tahribata oranla çok daha ağır olduğu söylenebilir.
1.3. Finansal Krizlerin Nedenleri Ve Göstergeleri
Zamanları, nedenleri ve türü her ne olursa olsun finansal krizlerin ortaya
çıkmasında gözlemlenen bazı nedenler yapılan çalışmalarla tespit edilmeye
çalışılmıştır. Özellikle küreselleşmenin finansal serbestleşmenin yayılmasına
yardımcı olması ile beraber de krizlerin birbirini takip eden ya da tetikleyen belirli bir
sistematiğe oturduğu da yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur. Bunun dışında
ülkelerin krize giden yolda bazı göstergelerinin de kriz sinyali verdiği teorisinden
yola çıkılarak yapılan çalışmalarla da, göstergelerle ilgili de sistematik oluşmasına ön
ayak olacak çalışmalar yapılmıştır. Finansal krizlerin nedenlerine ilişkin yerli ve
yabancı literatürdeki çalışmalar incelendiğinde finansal krizlerin ortaya çıkmasında
23
bazı nedenler üzerinde durularak ortak bir nedenler seti oluştuğu da iddia edilebilir.
Bu nedenler aşağıda kısaca açıklanmaya çalışılacaktır.
1.3.1. Sürdürülemeyen Makro Ekonomik Yapı
Finansal liberalizasyonla beraber gelişmekte olan ülkeler büyüme yolunda
kendi iç kaynakları yetersiz olduğu için dış kaynaklara yönelmişlerdir. Bu da yabancı
sermayeye dayalı hareketlerin bir bakıma serbest bırakılmasını gerektiren para ve
maliye politikaları gerektirmektedir. Böylesi bir sermaye hareketlerinin serbest
olduğu durumlarda piyasadaki faiz oranlarını ve döviz kurlarını eş zamanlı kontrol
etmek mümkün değildir. Bu durumlarda politika yapıcılar faiz oranlarını ya da döviz
kurlarını kontrol etme seçeneklerinden bir tanesini tercih etmek durumunda kalırlar.
Uygulamada genellikle sıcak paranın ülkeye çekilebilmesi açısından döviz kurunu
kontrol altına alarak faizi serbest bırakma politikası tercih edilmektedir. Ancak bu
uzun vadede sürdürülebilen bir sistem değildir. Eninde sonunda dövizi baskılamanın
maliyeti, sıcak paranın gelişinden elde edilen çıkarları ve faizine ödenen miktarı
domine edecektir. Bu tarz durumlarda ise, genellikle sabit döviz kuru politikasından
esnek kur ya da dalgalı kur sistemine geçilir. Yaşanan ülke örnekleri göstermektedir
ki; bu geçiş çoğu zaman kırılmalara neden olmaktadır ve kriz ile sonuçlanmaktadır.
1.3.2. Ters Seçim Ve Ahlaki Yapının Yozlaşması
Finansal sistemin en önemli unsurlarından birisi olan bankaların politika
tercihleri krizleri önlemede ya da tetiklemede son derece önemlidir. Müşteri
portföyünün iyi analiz edilemediği durumlarda bankalar verdikleri kredinin
ödenmemesi riski ile karşı karşıya gelirler. Bir bankanın müşterinin finansal
durumunu analiz etmeden, risk primini yüksek tutması ya da yüksek faiz
uygulayarak kredi vermesi de bir önlem olarak kabul edilemez. Çünkü zaten borcu
geri ödememek niyetiyle ala kötü niyetli banka müşterisi açısından faiz oranı önemli
değildir. Banka ile müşteri arasındaki bu tarz bir durum “ters seçim” olarak
adlandırılmaktadır.
24
Ters seçim, finansal işlemden önce oluşan istekli kredi müşterisinin
potansiyel kötü borçlu olduğu asimetrik bilgi problemidir ve finansal piyasalarda
arzu edilmeyen sonuçlara neden olmaktadır. Kredi alan tarafın kredi veren tarafa
ahlakim olmayan faaliyetlerde bulunarak, kredi verenin çıkarına zarar verme
tehlikesine yol açan bir asimetrik bilgi sorunudur (Dursun ve Vardarevi, 2010: s.67).
Ters seçim neticesinde geri ödenmeyen kredilerin oranı ve miktarı artar bu da
sistemin devamlılığı açısından büyük tehlike oluşturur.
Ülke içerisindeki finansal sistemin devamı ve ekonomik istikrarın sağlanması
için finans kurumlarının sürekli desteklendiği, vergilerinin ve borçlarının silindiği bir
sistem, finans kuruluşlarına zor durumlarda bir şekilde kurtarılacaklarına ilişkin üstü
kapalı bir güven vermektedir. Bu afaki güven mekanizması, finans kuruluşlarına
daha rahat hareket etmelerine ilişkin yersiz bir güdü sağlamaktadır. Krugman (2001:
s.69), ahlaki tehlikenin finansal kurumların “nasıl olsa kurtulacağım” inancından
doğduğunu ifade etmektedir. Finans kuruluşları, başlarına bir şey gelirse hükümetin
kendilerini kurtarmak zorunda olduğunu düşündüklerinden her türlü riskli
pozisyonları almaktadırlar. Açık pozisyonlar artarak yabancı yatırımcı için kriz
beklentisinin doğmasına neden olmaktadır. Ahlaki tehlike, tasarruf sahiplerinin,
bankaların devlet güvencesinde olduğu mantığı ile mevduatları izlememesi ve bu
konuda tedirginlik duymaması ile de iyice artmaktadır (Mishkin, 1996: s.56).
1.3.3. Finansal Serbestleşme
Günümüzde dünya ekonomisinin temel problem alanlarının başında ulusal ve
uluslararası finansal sisteme ilişkin düzenlemeler gelmektedir. Özellikle 1990 sonrası
dönemde sıklaşan ve derinleşen finansal kriz olgusu “finansal liberalizasyon süreci
krizlere kapı mı aralamaktadır?” sorusu etrafında yoğun bir tartışmayı gündeme
getirmiştir. Birçok ülkede genellikle ekonomide kamu kesimine kaynak aktarılması
isteği veya zorunluluğu çerçevesinde fiyatların piyasa koşulları tarafından
belirlenmesine izin verilmez. Finansal baskı olarak adlandırılan bu durum faiz
kontrolleri
ve
sermaye
hareketlerine
kısıtlamalar
indirgenebilir (Williamson ve Mahar, 1998: s.7).
şeklinde
iki
kategoriye
Ülkelerin finansal baskıdan
25
kurtulmak için uyguladıkları politikaların çoğu zaman krize neden olduğu geçmişte
yaşanan krizler incelendiğinde açıkça görülmektedir.
Williamson ve Mahar’ın (1998) 34 ülkenin finansal liberalizasyon
derecelerini incelendiği “A Survey of Financial Liberalization” çalışmasında ulaştığı
bulgulardan en önemlisi; finansal liberalizasyon sürecinin kısa dönem hariç, sürecin
parasal kontrol zayıflattığı konusunda çok az kanıt olmakla birlikte, çok sayıda
finansal kriz üretebileceğine inanmak için yeterli sebep olduğudur.
1.3.4. Sürü Psikolojisi
Bir
ülkenin
kriz
potansiyelini
ölçme
açısından
makroekonomik
göstergelerinin büyük önemi vardır. İktisadi karar mekanizmaları bu verilerden elde
ettikleri bilgiler ışığında yorumlar yaparak rasyonel bir karar verme eğilimindedir.
Bu süreçte makroekonomik verilerdeki olumsuz durumların krize neden olabilmesi
beklenilen bir sonuçtur. Ancak bazı durumlarda, makroekonomik veriler pozitif bir
görünüm sergilese bile, iktisadi karar birimleri bu verileri rasyonel olarak
yorumlayamadığından, ani davranışlar sergilerler. Böylesi bir durum davranışın
şiddetine göre, kriz ile sonuçlanabilmektedir. Ekonominin dengesinin ne yönde
olacağı noktasında net bilgiye sahip olmayan bireylerin veya kurumların sürecin
seyrinin beklentiler üzerinden takip ettiği durumlarda, krizlerin çıkması veya
spekülatif atakların meydana gelmesinin nedeni “sürü psikolojisidir”.
Bütün iktisadi birimler aynı anda aynı bilgiye sahip olmadığından, diğer
iktisadi aktörlerin davranışlarını izlerler. Örneğin bir spekülatörün, otoritelerin veya
bankaların finansal durumlarıyla veya kararlarıyla ilgili önemli bir bilgiye sahip
olduğunu varsayalım. Buna bağlı olarak portföyünde bir değişmeye giderse, diğer
yatırımcılar da bu spekülatörün kendilerinin bilmediği bir bilgiye sahip olduğunu
düşünüp, aynı eğilimi gösterirler. Belli bir süre sonra bu katlanarak devam eder
(Metinsoy, 2010: s.25). Bu durum iktisadi birimlerin sürü psikolojisi ile hareket
ettiklerinin göstergesidir.
Mishkin (2000: s.208), finansal istikrarsızlığı başlatan faktörleri, faiz
oranlarındaki artış, banka bilançolarında bozulma, borsada düşüş gibi banka dışı
26
bilançolarda negatif şoklar ve belirsizlikteki artış olarak belirtmiştir. Buraya kadar
anlatılanlar ışığında gelişmekte olan ülkelerde finansal krizlerin nasıl bir yol izlediği
aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.
Banka bilançolarında kötüleşme, faiz oranlarında artış, borsada görülen
düşüş, belirsizdeki artış ve mali dengesizlik gibi faktörler, finansal krizlerin
başlamasında ayrı ayrı etkili olduğu gibi, bu olumsuz gelişmelerden bir kısmı da eş
zamanlı olarak meydana gelerek krizin başlamasına neden olabilmektedir.
Şekil 2. Gelişmekte Olan Ülkelerde Finansal Krizlerin İzlediği Yol
Kaynak: Frederic S. Mishkin, The Economics of Money, and Banking, Financial Markets,
Addison Wesley, 6.th. ed., 2000, s. 206.
Finansal krizlerin nedenleri kadar finansal krizlerin başlamasından önce bazı
göstergeler de ilgililerin dikkatini çekmektedir. Bu göstergeler her ne kadar kötü
sonu engelleyemese de etkilerini hafifletmek adına önemli olabilmektedir. Peter
27
Pauly tarafından yapılan bir analizde birçok ülkede finansal kriz öngörücüsü olarak
ele alınabilecek makroekonomik ve finansal değişkenler Meksika ve Güneydoğu
Asya ülkeleri bağlamında incelenmiş ve aşağıdaki tablolar oluşturulmuştur (Harris,
1999’dan aktaran Delice, 2003: s.69).
Tablo 1. Finansal Krizler Öncesinde Bazı Makroekonomik Göstergelerdeki
Değişiklikler
NOT: X işareti kriz öncesinde söz konusu alanda problem yaşandığını
göstermektedir. Tablodaki numaralara karşılık gelen göstergeler şunlardır:
1. Reel döviz kuru,
2. GSYİH artış oranındaki düşüş,
3. Yüksek enflasyon oranı,
4. Faiz oranı farklılığının yüksek olması,
5. Faiz oranı farklılığındaki artış hızı,
6. Yüksek reel faiz oranı,
7. Düşük yurtiçi tasarruf oranı,
8. Büyük ticari açık,
9. Büyük cari hesap açığı,
10. Yabancı portföy yatırımının dolaysız yatırımlara oranının yüksekliği,
11. Kısa vadeli dış borcun yüksekliği,
12. ABD Doları Cinsinden (korunmamış) borcun yüksekliği,
13. Emlak alımlarının sabit yatırımlara oranının yüksekliği,
28
Tablo 2. Finansal Krizler Öncesinde Bazı Finansal Sektör Göstergelerindeki
Değişiklikler
NOT: X işareti kriz öncesinde söz konusu alanda problem yaşandığını
göstermektedir. Tablodaki numaralara karşılık gelen göstergeler şunlardır:
14. Yetersiz gözetim,
15. Raporlama ve denetleme prosedürlerinin yetersizliği,
16. Ciddi yapılmayan kredi risk değerlendirmesi,
17. Sınırlı banka rezerv yeterlilikleri,
18. Finansal sektör ve politikacılar arasındaki yakın bağ,
19. Finansal sektörün bölünmüşlüğü,
20. Yüksek oranda geri dönmeyen krediler,
21. İsteksiz yapılan hesap kapamalar/birleşmeler,
22. Yabancı finansal kurumların sisteme girişleri üzerinde kısıtlamalar,
23. Finansal araç portföylerinin gelişmemiş olması,
24. Etkin olmayan kaynak dağılımı.
Yukarıdaki tablolarda, finansal kriz yaşamış bazı ülkelerin krizlerden önceki
seçilen bazı göstergeleri incelenmiştir. Söz konusu göstergeler tam bir kesinlik
belirtmese de finansal krizlerden önce bazı makroekonomik göstergelerin, krizin
başlayacağı ile ilgili sinyaller verebildiğini anlatmak açısından önemlidir.
Yukarıdaki kapsamlı çalışmaya ek olarak Kaminsky, Lizondo ve Reinhart’ın
(1997) krizin öncü göstergeleri üzerine yaptığı çalışmaya da yer vermek faydalı
olacaktır.
29
Kaminsky, Lizondo ve Reinhart’ın yaklaşımına göre, (KLR) her bir değişken
analiz edilerek optimal eşik değerleri hesaplanır. Herhangi bir gösterge kritik değerin
üzerine çıktığında takip eden 24 aylık süre zarfında bir finansal krizin oluşabileceği
ihtimalini ifade etmektedir. Göstergelerdeki değişmeler bir yıl önceki değerleri göz
önüne alınarak hesaplanmakta ve yüzde olarak değerlendirilmektedir. Göstergelerin
herhangi birindeki değişme, kritik değeri %10 ile %20 arasında asıyorsa bu bir kriz
sinyali olarak algılanmakta ve gelecek 24 ay içerisinde bir kriz ihtimali
öngörülebilmektedir (Karaçor ve Alptekin, 2006: s.243). Bu çalışmaya göre
belirlenen kritik değerler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Tablo 3. Kaminsky, Lizondo ve Reinhart’ın Çalışmasına Göre Kritik Değerler
Gösterge
Uluslararası Döviz Rezervleri (USD)
İhracat (USD)
Dış Ticaret Haddi
Reel Döviz Kuru (%)
Aşırı Reel M1
M2 Çarpanı
Yurtiçi Kredi/GSYİH
Reel Mevduat Faiz Oranı
M2/Brüt Uluslararası Rezervler
Üretim Endeksi
Kritik Değer
%10 (-)
%10 (-)
%11 (-)
%10 (+)
%17 (+)
%17 (+)
%19 (+)
%15 (+)
%10 (+)
%10 (-)
Not: Rakamların yanında yer alan (-) ve (+) işaretleri ilgili değişkene göre artışın mı
yoksa azalışın mı dikkate alınacağını göstermektedir.
Yöntem her ne olursa olsun, krizin sinyallerini önceden tespit etmeye yönelik
çalışmaların tamamında amaç, bazı değişkenlerin hareketleri üzerinden elde edilecek
sinyaller yardımıyla krizleri önceden hissedebilmektir.
1.4. Küreselleşmenin Finansal Krizlere Etkisi
21. yüzyılın, bilim ve teknolojideki baş döndürücü gelişmeleri ve bunun
sonucunda bilişim ve iletişim teknolojilerinde kaydedilen ilerlemeler bütün ülkeleri
birbirine yaklaştırmakta ve başta mal ve finans piyasaları olmak üzere toplumsal ve
siyasal yapılanmalarda büyük bir değişimi beraberinde getirmektedir. Başka bir
ifadeyle, bu gelişmeler dünyada ekonomik, teknolojik, siyasi ve kültürel alanlarda
30
yeni bir oluşumu zorunlu kılmaktadır. Küreselleşme olarak adlandırılan bu dönüşüm
süreci, özellikle dünya ekonomisi üzerinde önemli değişikliklere neden olmaktadır.
Bilim ve teknolojide kat edilen mesafeler, Batı Avrupa ülkelerinin birlik oluşturma
süreci, Sovyet bloğunun dağılması, ABD’nin tek süper güç olarak dünyanın
ekonomik, siyasi ve sosyo-kültürel yapısında belirleyici görevler üstlenmesi gibi
başlıca nedenler küreselleşme sürecini tüm boyutlarıyla hayatımızın bir parçası
haline getirmiştir.
Küreselleşme dünyayı tek yer olarak kavrayan, yeni bir bilincin şekillenmesi
olarak ele alınılabilir. Bu doğrultuda “bir bütün olarak dünyanın somut yapılaşması”
şeklinde yani dünyanın sürekli yeniden kurulan bir çevre olduğu düşüncesinin
küresel düzeyde yayılması ekseninde tarif edilmiştir (Marshall, 1999: s.449).
Küreselleşme; uzak yerleşimleri birbirlerine,
yerel oluşumların millerce ötedeki
olaylarla biçimlendirildiği ya da bunu tam tersinin söz konusu olduğu yollarla
bağlayan dünya çapındaki toplumsal ilişkilerin yoğunlaşmasıdır (Giddens, 1994:
s.62). Küreselleşme, hemen hemen hayatın bütün alanlarını yakından ilgilendirse de
bu çalışmada sadece kavramın ekonomik ve finansal yönü konu edilecektir.
Ekonomik küreselleşme, dünya ölçeğinde karşılıklı ekonomik etkileşimlerin
yoğunlaşmasını ve yaygınlaşmasını ifade etmektedir. Muazzam sermaye ve teknoloji
akışları, mal ve hizmet ticaretini teşvik etmiştir. Çağdaş ekonomik küreselleşmenin
başlangıcı, II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru sakin bir New England kasabası
olan Bretton Woods’da toplanan bir ekonomi konferansında oluşturulan yeni bir
uluslararası ekonomik düzeninin tedrici olarak ortaya çıkmasına kadar uzanır
(Manfred, 2004: s.61-62).
Ulaşım, haberleşme ve bilişim teknolojilerindeki gelişmelere bağlı olarak
mekânsal uzaklıkların ortadan kalktığı, nihai mal, hizmet ve bilgilere daha kolay
ulaşılabilen bir dünyanın elbette pek çok açıdan eskisine göre daha iyi olduğu
söylenebilir. Fakat aynı olumlu gelişmeler, faydalı unsurların yayılımı kadar risk
ve/veya tehdit içeren unsurların da dağılımını kolaylaştırmaktadır.
31
Dünya tarihinin en büyük yıkımlarından birisi olan II. Dünya Savaşı’nın
ardından finansal liberalizasyon ve küreselleşme kavramları telaffuz edilinceye kadar
geçen sürede, uluslararası anlamdaki sermaye hareketleri sadece resmi nitelikte genel
geçer uluslararası kuruluşların desteklediği projelerin finansmanından ibaretti. Bu
ekonomik ve finansal faaliyetler ABD’nin baskın güç olduğu Dünya Bankası, IMF
ve
GATT
(Gümrük
Tarifeleri
ve
Ticaret
Genel
Anlaşması)
tarafından
yürütülmekteydi. Bu sistemin temel dayanağını ise, II. Dünya Savaşı’nın ardından
hayata geçen Bretton Woods sistemi oluşturmaktaydı. Altın standardına dayanan bu
sistem ABD’nin Vietnam Savaşı’nı finanse etmek için para arzını aşırı artırması
üzerine çökmüştür. Uluslararası bir standart sağlayarak, uluslararası finansal
güvenliği sağlamak adına kurulan sistemin çökmesi de sisteme geçen ülkeleri ciddi
zararlara uğratmıştır. Sistemin çökmesi, uygulanmakta olan sabit kur sisteminin
yerini dalgalı kur sistemine bırakmasına neden olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak
da döviz piyasaları küreselleşmeye başlamıştır. Dünya borsalarına eş zamanlı işlem
yapma yeteneği kazandıran internet teknolojisinin de gelişmesi ile beraber zaten
küreselleşme eğiliminde olan piyasalar giderek birbirleri ile entegre hale gelmiştir.
Görüldüğü üzere Dünya piyasalarını birbirine entegre eden sistemlerin
gerekliliğini artıran küreselleşmenin belirgin faydaları olmakla birlikte tıpkı Bretton
Woods Sistemi’nin çökmesinin ardından yaşananlar gibi pek çok sakıncası da
bulunmaktadır. Benzer bir şekilde 2002’de ABD’deki mortgage piyasasında başlayan
krizin önce ABD’nin tümünü ardından da bütün dünyaya “yayılarak”, etkisi altına
alması da küreselleşmenin sunduğu faydaların acı faturası olarak değerlendirilebilir.
Tüm bu bilgiler ışığında küreselleşmenin dünya finansal sistemine en olumsuz
etkisinin “yayılma etkisi” olduğunu söylemek yerinde olacaktır. 2008 Küresel
Finansal Krizi, 1997 Güneydoğu Asya Krizleri ile 1994 Meksika Krizi savımızı
güçlendiren örneklerdendir.
1.5. Finansal Krizlerin Sonuçları
Dünya ekonomi tarihi nedenleri birbirlerinden farklı olsa da sonuçlar
bakımından genellikle benzer yıkımlara yol açan pek çok krize tanık olmuştur.
32
Nedeni ne olursa olsun, finansal kriz yaşanan bir ülke veya bölgede telafisi uzun
zaman alan ciddi tahribatların meydana geldiği yapılan pek çok çalışma ile
belirtilmektedir. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişmesine paralel olarak ortaya
çıkan yayılma etkisi ile beraber, krizler artık eskisinden daha büyük maliyetli hale
gelmiştir.
Finansal krizlerin neden olduğu maliyetler esas itibariyle üç farklı yoldan
ortaya çıkmaktadır (Atik, 2005: s.84):

Krizle bağlantılı şekilde, kamu borçlarında yaşanan son derece büyük artışlar,

Üretimde meydana gelen bozulma ve kayıplar,

Gelir ve refahın, toplumsal bakımdan tartışmalı biçimde yeniden dağıtılması
ihtimali.
Finansal
krizlerin
özellikle
reel
sektördeki
etkilerinin
hissedilmeye
başlanması ile beraber, iç ve dış piyasadaki azalan talep neticesinde ilk olarak
üretimde azalmalar yaşanmaktadır. Zira kriz ortamında ekonomik birimlerin ihtiyat
saikiyle para talebinde bulundukları ve tüketim alışkanlıklarını değiştirdikleri
bilinmektedir. Azalan toplam üretim miktarına paralel olarak reel sektörde kısa ve
orta vadede işten çıkarmalar artar ve işsizlik oranında bir artış görülür. Bu durum
görece olarak toplam talebin azalmasına neden olan bir diğer tetikleme mekanizması
gibi çalışarak krizi derinleştirir. İşte bu durumlarda hükümetler, iç piyasayı
canlandırmak adına bazı önlemler almak zorunda kalabilirler.
Finansal krizlerin bir diğer önemli sonucu da iç piyasayı canlandırmak adına
vergi indirimi ve teşviklerde bulunan hükümetlerin borcunun artan bir artış grafiği
izlemesidir. Hükümetler, belirli bazı ürünler üzerindeki vergileri geçici bir süre
kaldırarak veya azaltarak bütçe gelirlerinden feragat etmekte ve iç piyasanın
işleyişine katkı sağlamak adına bazı sübvansiyonlar yapmaktadır. Bu durum, bütçe
açıklarına neden olmakta ve kamu açısından son derece maliyetli bir sonuç
yaratmaktadır.
33
Finansal krizlerin bir türü olan bankacılık krizlerinin sonuçlarından bir tanesi
de devlet garantisindeki mevduatların büyüklüğünden kaynaklanan bütçe açıklarıdır.
Bu açığın nedeni, batan veya sekteye uğrayan bankacılık sisteminin müşterilerinin
mevduatlarının belirli bir miktarının devlet garantisinde olmasıdır. İlgili mevzuata
göre batan bir bankada mevduatı olan bir müşterinin mevduatının belirli kısmının
kendisine geri ödenmesi kamu tarafından yapılmak zorundadır. Bu maliyetin yanı
sıra bankacılık sisteminin rehabilitasyonunun da ayrıca bir maliyeti olacağı açıktır.
Bir ekonomide finansal krizlerin olası sonuçları genellikle aşağıdaki gibidir;

Enflasyon artar,

Cari açıkta artış meydana gelir,

Kamu borçlarında artış meydan gelir,

Bazı finans kurumlarında iflaslar yaşanır,

Kapasite kullanım oranlarında düşüş yaşanır,

İşsizlik artar,

Döviz kurunda artışlar yaşanır,

Gelir dağılımı adaleti olumsuz etkilenir,

Negatif büyüme yaşanır,

Yabancı yatırımcıların ülkeden çıkarlar,

Borsada düşüşler yaşanır,

Faiz oranları artar,

Belirli piyasalarda telafisi zor çöküşler yaşanır,

İhracat olumsuz etkilenir,

Piyasalarda güvensizlik yaşanır,

Gayrimenkul değerlerinde düşüş yaşanır,

Bazı olumsuz sosyal sonuçlar meydana gelir.
1.6. Dünya’da ve Türkiye’de Yaşanan Finansal Krizlerin Kısa Tarihi
Buraya noktaya kadar bahsedilen finansal krizler ve türleri nedenleri ne
olursa dünya tarihi boyunca hem çeşitli dünya ülkelerinde hem de Türkiye’de pek
çok kez meydana gelmiş ve bazı değişimler geçirerek de yinelenmiştir. Bu krizlerin
34
her birinin farklı nedenleri ve krizi tetikleyen kendine has iç ve dış dinamikleri
olması itibariyle tek başlarına birer çalışma konusu olmasında rağmen, bu tezde
ulaşılmak istenen esas sonuca ait konuyu dağıtmamak adına söz konusu krizler ile
ilgili kısa bilgilere yer verilmiştir.
1.6.1. Dünyada Yaşanan Finansal Krizlerin Kısa Tarihi
Finansal liberalizasyon süreci ile beraber finansal krizlerin yaygınlaştığı ve
giderek daha da küresel bir hal aldığı bilinmektedir. Bununla beraber kapitalizmin
gelişme süreci içerisinde yaşanan en büyük kriz olan 1929 Ekonomik Burhan’ının
ardından geçen yaklaşık yarım asırlık süreç içerisinde sonuçları itibariyle büyük ve
küresel sayılabilecek bir krize rastlanmamaktadır. 1990’lı yıllarla beraber,
ekonomilerin önemli ölçüde dışa açılmış buna bağlı olarak finansal krizlerin ortaya
çıkma frekansı artmış ve yayılma etkisi de giderek güçlenmiştir.
1.6.1.1. Avrupa Döviz Kuru Mekanizması (ERM) Krizi
Gelişmekte olan ülkelerde 1990’lı yıllardan itibaren şiddetli ve sonucunda
kapsamlı restorasyon gerektiren finansal krizler yaşanmıştır. Bunlardan ilki finansal
serbestleşme sonrasında 1992-1993 yıllarında Avrupa Birliği ülkelerinde ortaya
çıkan Avrupa Döviz Kuru Mekanizması (ERM) krizidir. Bu kriz, yaygınlık açısından
uluslararası temelli ilk büyük krizdir.
ERM krizinin çıkmasından özellikle ABD faiz oranlarına göre yüksek olan
Avrupa ülkeleri faiz oranlarının yabancı sermayeyi bu istikrarlı bölgeye çekmesi,
ülke paralarının aşırı değerlenmesi ve cari açıkların artması en önemli faktördür
(Fratzscher, 2002: s.15). Bununla birlikte krizden önce Avrupa Birliği ülkelerinde
uygulanan gevşek maliye politikaları ile sıkı para politikalarının da krizi tetiklediği
bilinmektedir. Uygulanan sıkı para politikaları neticesinde yüksek tutulan faiz
oranları ile yabancı sermayenin cari açığın finanse etmesi hedeflenmişse de, bu
durum sabit sermaye yatırımlarından daha çok sıcak paranın girişine dönüşmüştür.
Bu tutarsız politika da resesyonla neticelenmiştir.
35
Bütün bu faktörlere bağlı olarak ERM Krizi, sabitlenmiş döviz kurunun, aşırı
değerli paraların, finansal liberalizasyonun, çelişkili politikaların ve uluslararası
sermaye piyasalarındaki spekülatif davranışların bir sonucu olarak oluşan bir para
krizidir (Yay vd., 2001: s.32). Krizi önlemek adına yapılan müdahalelerin sadece
döviz kuru üzerinden olması ve döviz rezervlerine duyulan güven üzerinden
yapılması da krizi önlemeye yetmemiştir.
1.6.1.2. Meksika Krizi (1994-1995)
ERM Krizini takip eden dönemde yaşanan en önemli ve karakteristik
krizlerden bir tanesi de Meksika’da baş gösteren finansal krizdir. Esasen Meksika’da
yaşanan krizin temel sebebi başlarda çekici olan sıcak paranın giderek risk haline
gelmesidir. Meksika’daki sıcak para; siyasi istikrarsızlığa bağlı olarak ülke parasının
ani değer artışı, cari açığın finanse edilemez artışı ve tasarrufların giderek artması
nedeniyle ülkeden ani çıkışı krize neden olmuştur.
Yanı sıra, bankacılık sektöründeki yaşanan sorunlar ve kamu borç yükünün
de krizin başlamasına etki ettiği bilinmektedir.
1990-1993 arası dönemde ülkeye özel yabancı sermaye girişi 72,5 milyar
dolar düzeyine çıkmıştır. 1994 yılına girildiğinde kimse bir kriz öngörmemiştir.
Aksine 1993 sonunda NAFTA’ya girişin Amerikan Kongresi’nde onaylanması ile
birlikte yabancı sermaye ile ilgili beklentiler daha fazla artmıştır. Ancak 1994’ün
sonuna doğru oluşan panik havası ile ülke döviz rezervleri 26 milyar dolardan 6
milyar dolara gerilemiştir. Bu olayı 20 Aralık 1994 tarihinde büyük bir
devalüasyonun takip etmesi ise finansal krize ortam oluşturmuştur (Dorukkaya ve
Yılmaz, 1999: s.122).
1.6.1.3. Güneydoğu Asya Finansal Krizi (1997)
Güneydoğu Asya Krizi’ni de tetikleyen mekanizma tıpkı Meksika’da olduğu
gibi paranın aşırı değerlendirmesini bertaraf etmek için Tayland para biriminin yüzde
40 oranın da devalüe edilmesidir. Tayland da yaşanan bu beklenmeyen gelişme bir
anda bölgesel bir nitelik kazanarak bölgedeki yabancı sermayenin güveninin
36
azalmasına neden oldu. Kısa sürede özellikle Güney Kore ve Endonezya’ya yayılan
ve Hong-Kong, Malezya, Filipinler ve Singapur’da kriz bölgenin yatırım
güvenliğinin yeniden sorgulanmasına neden oldu. Bölgede daha önceden yabancılar
tarafından yapılan, hisse senedi, hazine bonosu ve devlet tahvili gibi yatırım
araçlarına yapılan yatırımın bir anda elden çıkarılıp dolara çevrilmesi de krizi
derinleştirmiştir.
IMF (2002), Asya Krizi’nin kökeninde, özel sektör dengesizliğinin yattığını
belirtmektedir. Asya Krizine nedenlerinden birisi olan cari işlemler açığı ile ölçülen
dış dengesizliğin nedeni sürdürülemeyen yatırım genişlemesidir.
Asya Krizi’ni açılmaya yönelik ilk yaklaşımlar, Asya Krizi’nde bölge
ülkelerindeki yapısal ve politik bozulmalara dikkatleri çekmektedir. Güney Kore,
Endonezya, Malezya, Filipinler, Tayland, Singapur, Hong Kong, Çin ve Tayvan’da
makroekonomik dengesizliğin kaynağı yapısal faktörlerden kaynaklanmaktadır. Bu
faktörler; cari hesap açıklarında, yurt dışı borçlanmalarda, büyüme ve enflasyon
oranlarında, tasarruf ve yatırım oranlarında, bütçe açıklarında, reel döviz kurlarında,
yabancı rezerv miktarında, borç ve karlılık oranlarında, bütçe açıklarında, bankaların
aşırı borç vermelerinde, kredi genişlemelerinde, finansal kırılganlıklarda, sermaye
giriş ve çıkışlarında ve politik istikrarda görülen olumsuzluklardır (Corsetti vd.,
1998: s.1). Buna ilaveten krize, bankacılık sektörünün ani ataklarının da piyasalarda
paniğe neden olduğu ve kriz öncesinde piyasalarda gözle görünen makroekonomik
bir sıkıntı olmamasına rağmen yaşanan kötümser beklentilerin neden olduğu da
belirtilmektedir.
1.6.1.4. Rusya Finansal Krizi (1998)
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından belki de en çok etkilenen
alanlardan bir tanesi ekonomi olmuştur. Sosyalist ekonominin getirdiği hantal
yapıdan kurtulabilmek adına Rusya’da pek çok ekonomik reform yapılmaya
başlanmıştır. Her ne kadar yapılan reform uygulamaları Rusya ekonomisinin
iyileşmesinde belirli bir fayda sağlasa da bu reformlar ekonominin temelindeki
yapısal kırılganlıkları gidermeye yetmemiştir. Bu kırılganlıklar ülkenin ekonomik
37
yapısını krize meyilli hale getirirken öte yandan Güneydoğu Asya’da baş gösteren
kriz de kırılganlıkların artmasına neden olmuştur.
Yapısal reformlara rağmen Rusya, ekonomik istikrarı sağlamada ve ekonomik
dengeleri kurmada başarılı olamamıştır. Bu süreçte Rusya; GSYİH’da ve üretimde
düşüşler, sürekli ve yüksek oranlı enflasyon, mali gelirlerde görülen gerileme, uygun
kur politikalarının uygulanamaması, dış mali yardım sorunları, finansal sektör
reformunda
karşılaşılan
güçlükler,
özelleştirme
ve
işletmelerin
yeniden
yapılandırılması, hükümet harcamalarının sağlıksız durumu, reel ücretlerde yaşanan
düşüş, kişi basına doğrudan yatırımlarım seviyesinin düşük kalması gibi sorunlarla
karşılaşmıştır (Malkoç, 1998: s.5).
Her ne kadar piyasalardaki güven kayıpları ve finansal sistemin yetersizliği
de krizin nedenleri arasında yer alsa da, Rusya krizinin temel nedenli olarak bütçe
açıkları gösterilmektedir. Rusya’nın maaş ve ücretleri dahi ödeyememesine neden
olan kriz şu şekilde gelişmiştir:
1997 Kasım ayında Doğu Asya Krizi’nin başlaması ile birlikte Ruble
spekülatif atağa maruz kalmıştır. Rusya Merkez Bankası parayı savunma amacıyla
yaklaşık 6 milyar Dolar rezerv kaybına uğramıştır. Mart ayının sonlarına doğru
politik ve ekonomik durum daha kötü hale gelmiştir. ABD’deki ve Almanya’daki
yüksek faiz oranları, yatırımcıların ihtiyatlı davranmasına neden olmuş ve hükümet
üzerindeki gerilimi artırmıştır. 1998 Nisan ayında Ruble üzerine başka bir spekülatif
atak gerçekleşmiştir. Mayıs ayında Rusya Merkez Bankası başkanı Dubin’in borç
krizi konusunda hükümeti uyarması, devalüasyon kararı alınacağı yönünde
algılanmıştır. Devlet başkanının, vergi gelirlerinin amaçlanan hedeften %26 oranında
aşağıda gerçekleştiği ve hükümetin “çok fakir” olduğu açıklaması, insanlarda
Ruble’nin devalüe edileceği beklentisini artırmıştır. 19 Mayıs’ta Rusya Merkez
Bankası, ödünç oranlarını %30’dan %50’ye yükseltmiş ve Ruble’yi 1milyar ABD
Doları ile savunmuştur. 27 Mayıs’ta Rusya Merkez Bankası ödünç oranını %150’ye
artırmıştır. 1998 Mayıs’ta Rus tahvil ve hisse senedi piyasalarında %39 değer kaybı
yaşanmıştır. Faiz oranları yükselişi ilk olarak, Rusya’nın gelirler problemini artırmış
ve faiz borçlarının hızlı bir şekilde artmasına neden olmuştur. Bu ise, yatırımcılarda
38
borçların finansmanı için hükümetin devalüasyona gideceği korkusu yaratarak döviz
kuru üzerinde baskı yaratmıştır. İkinci olarak yüksek hükümet borcu, firmaların yeni
sermaye için ödünç elde etmelerini engellemiştir (Chiodo; Owyang, 2002: s.9).
Krizin etkilerinden kurtulmak için Rusya’nın aldığı önlemler yetersiz olmuş
ve 1998 yazına gelindiğinde piyasalar çökmüş ve iflas etmiştir. Elindeki tüm yabancı
rezervi kullanarak etkilerini hafifletmeye çalıştığı kriz neticesinde çaresiz kalan
Rusya Ağustos ayının ortalarında Ruble’yi devalüe etmek zorunda kalarak pes
etmiştir.
1.6.1.5. Arjantin Krizi (2001)
Arjantin ekonomisi büyük yıkıma neden olan 2001 yılında yaşadığı krizden
önceki 20 yıllık zaman dilimini başarısız olmuş istikrar programları, yapısal yüksek
enflasyon ve yoğun dolarizasyon üçgeni içinde geçirmiştir. Kamunun sürekli artan
borcu ve bir türlü dışa açılımın sağlanamaması da ülke içerisindeki kullanılabilir
kredi miktarının sürekli düşük seviyede kalmasına neden olmuştur. Tüm bu
olumsuzluklarla uğraşan Arjantin 1994 yılında Meksika’da başlayan ve Tekila
etkisiyle Latin Amerika’ya yayılan krizden en çok etkilenen ülke olmuştur.
Meksika Bankası yerine İngiltere’nin uyguladığı gibi uygulanan kur rejimi,
yani pezonun birebir dolara bağlanması ve dolar girişi olmadan pezo arz edemeyen
bir para kurulunun mevcudiyeti ile Meksika Krizi’nden etkilenmeyeceğini düşünen
Arjantin’de; uygulanan yüksek faiz oranları üretimde düşüşlere neden olmuştur.
Yabancı sermaye ülkeden çıkmaya başlamış ve ayrıca Amerikan dolarının Avrupa
paraları ve Japon yeni karşısında değer kazanması ülkenin ihracatını da sıkıntıya
sokmuştur. Bu nedenle de üretimde yaşanan düşüşün yanı sıra gelirlerde de düşüş
yaşanmıştır (Akdiş, 2000: s.63).
Bu olumsuzluklarla mücadele etmek adına Arjantin, iç talebi kamu alımları
ile artırmak gibi bir politika seçmiş ancak bunun karşılığında gerekli olan finansmanı
ise dış borç ile sağlamaya çalışmıştır. Kısa vadede ekonomik büyüme sağlayan bu
sistemin devamlılığı açısından özellikle bankalar üzerindeki denetimin ihmal edildiği
ya da bilerek yapılmadığı dönem, alınan dış borçların ödenmesinin zora girdiği ana
39
kadar devam etmiştir. Dolayısıyla 2001 yılında baş gösteren krize, yüksek kamu
açıkları ve bankacılık sistemindeki denetimsiz yapı neden olmuştur.
Kasım 2001’de başlayan finansal kriz önemli ölçüde geçmiş on yılda kamu
maliyesi ve finansal sistemde biriktirilen sorunlardan kaynaklanmaktadır. Bununla
beraber, sorunun sadece ekonomik gerekçelerden kaynaklanmamakta, sosyal ve
siyasi boyutlara da dayanmaktadır (Taylor, 1997: s.153).
1.6.2. Türkiye’de Yaşanan Finansal Krizlerin Kısa Tarihi
Bağımsızlık mücadelesi boyunca üretim imkanlarının tamamına yakının
kaybeden ve savaşların açtığı ekonomik yaralarını sarmaya çalışan Türkiye, iktisadi
hayatının ilk yıllarını devlet eliyle yapılan yatırımlarla geçirmiştir. Takip eden
dönemde yaşanan II. Dünya Savaşı’na katılmasa da, bütün dünyayı etkileyen savaşın
ekonomik olumsuz etkilerine maruz kalmış ancak yine de belirgin büyümesini
devam ettirmeyi başarmıştır. Finansal istikrar açısından son derece önemli olan
demokratikleşme ve özgürleşme süreci, ara ara askeri darbelerle kesintiye uğrasa da
Türkiye 1980’li yılların ortalarından itibaren Özal Dönemi olarak adlandırılan
dönemde uyguladığı dışa açılma politikaları ile trend olan finansal liberalizasyon
hareketlerini yakalamayı hedeflemiştir.
1980’li yıllarda Türkiye’de ekonomi politikası, içe dönük ve ithal ikameci
büyüme stratejisinden dışa dönük ve serbest piyasa mekanizmasına dayanan
sanayileşme politikasına kaymıştır.1981 yılına kadar sabit kur uygulanmış, 1988
yılından itibaren kurlar bankalar arası döviz ve efektif piyasası koşulları tarafından
belirlenmiştir. 1984 yılında döviz tasarruflarına getirilen kolaylıklar, döviz tevdiat
hesaplarında artışa neden olmuştur. 1989 yılında 32 Sayılı Kararname ile birlikte
finansal serbestleşmeye geçilmesi ve sermaye hareketleri üzerindeki kısıtlamaların
kaldırılması, ülkeye yönelik sıcak para seklindeki sermaye hareketlerine hız
kazandırmıştır. Finansal serbestleşme politikaları ve kamu kesimi borcu sonucu
yükselen faiz oranları, sermayenin spekülatif olarak reel sektörden finans sektörüne
kaymasına neden olmuştur (Kansu, 2004: s.155).
40
Ancak 1990’lı yıllarda dünya ekonomisinde yaşanan mali serbestlik,
Türkiye’nin altyapısı hazır olmayan ve zaten yüksek enflasyon ve dış borç ile
mücadele eden ekonomik sisteminde istikrarsızlıklara neden olmuştur. Bu dönemden
sonra Türkiye’de yaşanan krizler incelendiğinde, krizlerin çıkışlarının sermaye
hareketlerinin
serbestleşmesinin
ardından
olduğu
görülecektir.
Yatırımların
finansmanında yabancı sermayeyi kullanmak adına uygulanan yüksek faiz-düşük kur
politikası büyümenin dinamiği olarak görülmüştür. Uygulanan sabit kur politikasına
sadık kalmak adına sistemin yorulması da kırılganlıkları artırmıştır.
İşte böylesi bir ortamda Türkiye Nisan 1994, Kasım 2000 ve Şubat 2001
tarihlerinde son derece ciddi krizler yaşamıştır.
1.6.2.1. Nisan 1994 Krizi
Türkiye ekonomisi 5 Nisan 1994 yılında bir likidite krizi yaşamıştır. Kriz
öncesi 1991-1993 döneminde faiz dışı bütçe açığının milli gelire oranının ortalama
olarak %6.4 oranında yükselmesi, kamu borç stokunu artıran önemli bir faktör
olmuştur. 1990-1993 döneminde kamu faiz dışı bütçe açığındaki yükselme, reel iş
gücü maliyetlerindeki artış, ulusal paranın reel olarak değerlenmesi, kısa vadeli dış
yükümlülüklerdeki artış, cari açıkların artması finansal krizin oluşmasında etkili
olmuştur (Celasun, 2002: s.7). 1994 yılında cari açığın GSMH’ya oranının yüzde
3,82’ye ulaşmıştır.
Finansal liberalizasyon hareketleri ile birlikte uygulanan ekonomi politikaları
Türk parasının dolar karşısında değer kazanmasını sağlamıştır. İlk bakışta olumlu
olarak algılanabilecek bu durum sonucunda ihracat rakamları zamanla düşmüş ve
ithalat hızla artmıştır. Bu ülke içine zaten sınırlı miktarda üretilen katma değerin
dışarıya gitmesine neden olmuştur. Dış ticaret açığında ciddi artışlara neden olan bu
durum neticesinde 1993 yılı sonu itibariyle dış ticaret açığı finanse edilemez
seviyeye ulaşmıştır.
Dövizdeki aşırı dalgalanmayı sabit kur politikası ile dengelemeye çalışan
Merkez Bankası’nın işlemleri yetersiz kalınca piyasalarda istikrarsızlık baş
göstermiş, bütçe açıklarının artması ve hızlı yükselen enflasyon da finansal sistemin
41
bozulmasına neden olmuştur. Merkez Bankası’nın kur ve faiz politikasının yetersiz
kalmasının ardından döviz rezervlerinin de giderek azalması 1994 krizine neden
olmuştur.
1994 Krizi, Merkez Bankası’nın duruma zamanında müdahale edecek ölçüde
rezervinin olmaması nedeniyle yaygınlaşmış ve tüm bankacılık sektörünün yanı sıra
ekonomiyi de etkisi altına almıştır (Yıldırım, 2004: s.5).
Ankara Ticaret Odası (2005: s.2) “Krizler Tarihi Raporu”nda krizin mali
boyutları ele alınmıştır. Rapora göre 1994 krizinden sonra; cari açık 1 milyar
dolardan 6,4 milyar dolara fırlamış, dış borç stoku 12 milyar dolar artış göstermiştir.
Kısa vadeli borçlar 18,5 milyar dolara fırlamış, toplam net sermaye çıkışı 4,2 milyar
dolara varmış, faiz hadleri Hazine bonolarında yüzde 400’ü aşarken Toptan Eşya
Fiyat Endeksi (TEFE) yüzde 121, Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) yüzde 106’ya
yani üç haneli rakamlara sıçramıştır. GSMH’ de yüzde 6’ya varan bir daralma
yaşanırken, işsizlik oranları yüzde 20’ler noktasına ulaşmıştır.
1.6.2.2. Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizleri
1994 krizinin ardından uygulamaya konulan istikrar programları belirli bir
süre Türkiye’nin toparlanmasına yardımcı oldu. Ancak enerjide dışa bağımlı olan
Türkiye’de enerji fiyatlarının hızla artması ve artan iç talebe bağlı fiyat artışları ve
Türk lirasındaki değerlenme siyasi belirsizliklerle beslenince 2000 yılının Kasım
ayında Türkiye kendisini, mali piyasalarda yaşadığı likidite sıkışıklığı ve ani artan
döviz talebine bağlı olarak krizin içerisinde buldu.
Seyidoğlu (2003: s.149) krize giden süreci şu şekilde açıklamıştır. Kasım
2000 Krizi öncesi uygulanmaya başlayan istikrar programı, ilk başlarda başarılı
olmuştur. Ancak daha sonra; fiyat artışlarının devam etmesi, talep artışları, enerji
fiyatlarının yükselmesi, TL’nin aşırı değerlenmesi ile artan dış ödeme açıkları,
kamudaki reform ve özelleştirmenin yavaş yürümesi, para kurulu uygulamasına
duyulan güvensizlik, siyasal belirsizlikler yabancı mali sermayenin azalmasına neden
olmuştur. Dış sermaye girişinin yavaşlaması ile birlikte likidite artış hızı yavaşlamış
ve kısa süreli faizler yükselmiştir.
42
Uzun yıllar boyunca birikmiş ekonomik ve yapısal sorunlar ve içine girilmiş
olan borç sarmalı karşısında 1999’da IMF ile bir izleme anlaşması yapan Türkiye,
2000 yılının başından itibaren enflasyonu önleme ve ekonomik istikrar programı
başlatmıştır (Önder, 2003: 20). Döviz kurunun nominal çıpa olarak kullanıldığı bu
programın işletilebilmesi için para ve kur politikalarının yeniden gözden geçirilmesi
gerekiyordu. Türkiye’nin temel ekonomik sorununun enflasyon olduğu teşhisi ile
programı “Enflasyonla mücadele programı” adı verilmişti. Ancak bu yanlış teşhise
bağlı belirlenen fiyat artış hedeflerinin döviz kuruna endekslendiği reçete
Türkiye’nin gerçekleri ile örtüşmemiştir.
Döviz kuru fiyat makasını açarak ithalatı yükseltmiş, ihracatı azaltmıştır. Cari
açığın yükselmesi, devalüasyon söylemleri ve beklentisini gündeme getirmiştir. Öte
yandan dövizin denetlenip faizin serbest bırakılması, bankaları hızla dövizle
borçlanıp, devlete borç vermeye yani “açık pozisyon” oluşturmaya yöneltmiştir. Bu
iki olumsuz gelişmelerden ticari açık tüm dönem içinde açık pozisyon ise dönem
sonu itibariyle döviz talebi üzerinde şiddetli bir baskı yaratmıştır (Ülgen, 2006:301302). Bu baskı ciddi bir likidite krizine yol açmış, gecelik faiz oranları kasım ayında
yüzde 80’ne ardından da yüzde 200’e ulaşarak yüksek miktarda sermaye çıkışı
neticesinde Kasım 2000 krizine neden olmuştur.
2000 Kasım krizi, etkileri IMF’den alınan 7,5 milyar dolarlık ek kredi ile
hafifletildiğinden üzerinde pek fazla durulmasa da Şubat 2001’de yaşanacak olan
krizin habercisi olduğu da anlaşılamamıştır.
Türkiye’de 2001 yılı şubat ayında yaşanan kriz Kasım 2000 likidite krizinden
farklı olarak döviz krizidir. Bu krizle beraber Türkiye uzun yıllar boyunca uyguladığı
sabit kur politikasını terk etmek zorunda kalmıştır. Şubat 2001 krizi, 2000 Kasım
ayında yaşanan ve tam olarak atlatılamayan krizin devamı niteliğindedir. Kasım
krizinden sonra alınan önlemler kısa vadede işe yarasa da faizin düşürülememesi ve
enflasyonun kontrol altına alınamaması ve programda belirtilen özelleştirmelerin
hayata geçirilememesi yüzünden hükümetin piyasalar açısından güvenilirliği bitme
noktasına gelmiştir. Zaten uzun yıllardır yapısal sorunlarla boğuşan ve önceki yılın
Kasım ayında ciddi bir likidite krizi yaşamış Türkiye’de, dönemin başbakanı Bülent
43
Ecevit ve cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasında yaşanan gerilim Şubat 2001
krizinin patlamasına neden olmuştur.
Kasım Krizi’nden sonra artan risk primi nedeniyle yerli ve yabancı fonların
vadeleri kısalmış ve Ocak ayından itibaren düsen faiz oranları Şubat ayında yine en
yüksek seviyeye ulaşmıştır. Kasım Krizi’nden yaklaşık üç ay sonra Başbakan ve
Cumhurbaşkanı arasındaki siyasi gerginlik spekülatif saldırıyı başlatmış ve döviz
krizine neden olmuştur. 21 Şubat’ta bankalar arası para piyasasında gecelik faiz
%6200’e yükselerek ortalama %4018.6 seviyesinde gerçekleşmiştir. 16 Şubatta
27.94 milyar Dolar olan Merkez Bankası döviz rezervi 23 Şubat’ta 22.58 milyar
Dolar’a düşmüş ve rezerv kaybı 5.36 milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir. Merkez
Bankası 21 Şubat’ta kuru dalgalanmaya bırakmıştır (Uygur, 2001: s.23).
Krizin temelinde ekonomideki yapısal sorunların olmasına rağmen, tetik
mekanizmasının siyasi olduğu görüşünü ifade eden Karluk’a (2002: s.477) göre; kriz
sonrasında ekonomi %8.5-9 daralmış, ulusal gelir 51 milyar Dolar azalmış, kişi
başına gelir 725 Dolar gerilemiş, 1.5 milyon kişi işsiz kalmış, enflasyon %70’i aşmış,
hazinenin faiz ödemeleri %101 artmış, iç ve dış borç yükü artmıştır.
44
2
İKİNCİ BÖLÜM – KÜRESEL FİNANSAL KRİZ
2007 yılının sonralarına doğru ABD mortgage piyasasının işleyişinin
durmaya başlaması ve alınan önlemlerin yetersiz olması, subprime (kredi notu iyi
olmayan kişilerin birincil piyasa yerine faiz oranı diğerlerine göre daha yüksek bir
imkandan ipotekli konut kredisi edinmesiyle ortaya çıkan kredi türü) kredilerini
adeta krizin fünyesi haline getirmiştir. Piyasalarda uzun süre devam eden olumlu
havanın etkisi ile subprime ipoteği kullanılarak satın alınan konut hacmi artmış, bu
kredilerden doğan alacakların menkul kıymetleştirilmesi yoğunlaşmış ve ikincil
piyasalarda bu menkul kıymetlerden kaynaklanan riski çok yüksek olan enstrümanlar
ihraç edilmiştir. Ancak bu yüksek kredi ve ödeme şartları içeren sisteme devam
ettirilemez hale gelmiş ve bu subprime kredilerden doğan alacakların menkul
kıymetleştirilmesi neticesinde ihraç edilen ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin
değerlerinden ani ve yüksek düşüşler yaşanmıştır.
Menkul kıymetlerin değer düşüşleri ile beraber gerçeğin farkına varan
bankalarda gelecek pozisyonlarını sağlama almak adına birbirlerine verdikleri
borçları durdurmuş ve geri çağırmıştır. Bu piyasalardaki kullanılabilir kredi
miktarının azalmasına neden olmuştur. Mali piyasaların durmasına neden olan bu
durumun ardından her ne kadar FED piyasalara likidite sağlama çabası da piyasadaki
olumsuz beklentilerin azalmasına yardımcı olmayınca, bazı sigorta şirketleri ve
bankaların batarak iflaslarını açıklaması, uzun süredir devam eden sıkıntılı ve
sürdürülemez durumun bir mali krize dönmesine neden olmuştur.
1930’lardaki Büyük Depresyondan beri en büyük finansal kriz olarak
düşünülen Küresel Finansal kriz (Shahrokhi, 2011: s.194) ABD mortgage
piyasalarında subprime kredi kaynaklı başladı ve daha sonradan likidite krizine
dönüştü. 2008 yılında bir anda küreselleşen finansal piyasalar arasındaki sıkı bağlantı
nedeniyle, başta Avrupa olmak üzere tüm dünyaya yayıldı.
Bu bölümde, Küresel finansal kriz öncesi durum, krizin çıkışı ve nedenleri ile
krizin ardından yaşanan gelişmeler ile ilgili bilgiler verilecektir.
45
2.1. Kriz Öncesi Genel Dünya Ekonomik Görünümü
Dünya 2000’li yıllara küresel ekonomik büyümenin yavaşladığı bir yapı
içerisinde girmiştir. Özellikle ABD’nin 2001-2002 yıllarında yaşadığı resesyon
dünya ticaretinde olumsuz gelişmelere neden olmuş ve pek çok ülke bu durumdan
kötü yönde etkilenmiştir. Yaşanan bu durgunluğun ardından gelişmiş ülkeler
genişletici makroekonomik politikalar içeren önlemler almıştır. Bu önlemlere,
gelişmekte olan ülkelerin yüksek hızlı büyümeleri de eklenince dünya 2002-2004
yılları arasını yüksek büyüme rakamları ile geçirmiştir.
Yaşanan bu olumlu gelişmeler 2004 yılında ABD ekonomik büyümesinin zirve
yapmasını sağlamıştır. Ancak takip eden dönemde artan petrol fiyatları, yükselen faiz
oranları, hisse senetleri getiri oranlarının hızlı artışına uluslararası olumsuz siyasi
gelişmelerin de etkisiyle bu hızlı büyüme süreci yavaşlamaya başlamıştır.
2006 yılına gelindiğinde Dünya ekonomisi finansal piyasalarda yaşanan bazı
küçük dalgalanmalar, metal fiyatlarındaki artışlara rağmen büyümesini yüzde 5
seviyelerinde devam ettirmiştir. Merkez Bankaları tarafından devam ettirilen sıkı
para politikalarına rağmen yüzde 9,2 büyüyen dünya ticaret hacminin ciddi oranlarda
enflasyon baskısı oluşturmaya başlamış olması piyasalarda tedirgin bir ortam
oluşmasına zemin hazırlamıştır.
Aşağıdaki tabloda küresel finansal kriz öncesi döneme ilişkin dünya üretimi
gösterilmiştir.
46
Tablo 4. Dünya Üretimi
Dünya Üretimi
Gelişmiş Ülkeler
ABD
Japonya
Kanada
Euro Alanı
Gelişmekte Olan Ülkeler
Gelişmekte Olan Asya Ekonomileri
Çin
Hindistan
ASEAN-4 (2)
Latin Amerika
Brezilya
Geçiş Süreci Ülkeleri
Rusya
2004
5,3
3,3
3,9
2,7
3,3
2
7,7
8,7
10,1
7,8
5,8
6
5,7
8,4
7,2
2005
4,9
2,5
3,2
1,9
2,9
1,4
7,5
9,2
10,4
9,2
5,2
4,6
2,9
6,6
6,4
2006
5,4
3,1
3,3
2,2
2,7
2,6
7,9
9,4
10,7
9,2
5,4
5,5
3,7
7,7
6,7
(Değişim %)
2007 (1)
4,9
2,5
2,2
2,3
2,4
2,3
7,5
8,8
10
8,4
5,5
4,9
4,4
7
6,4
(1) Tahmin
(2) Endonezya, Malezya, Filipinler, Tayland ve Singapur
Kaynak: IMF, 2007: s.2.
Yukarıdaki tabloda da görüldüğü üzere, aslında 2007 yılı sonunda ABD’deki
mortgage piyasası durana kadar sürede, her ne kadar dalgalanmalar yaşansa da genel
itibariyle dünya ekonomisinde bir iyileşme sürecinin yaşandığı söylenebilir.
Ancak, ABD’nin yüksek cari ve bütçe açıklarının hızla artması, petrol ve varlık
fiyatlarındaki artışlar ile hedge fonların piyasalarda yarattığı tedirginlik dünya
ekonomisinde kırılganlığı giderek artırmıştır.
2.2. Dünya’yı Krize Götüren Yapısal Değişimler
2000’lı yılların başından itibaren özellikle Çin’in ucuz iş gücü avantajı
kullanarak üretimde yakaladığı ivme ABD reel sektöründeki kar oranlarının
düşmesine neden olmaya başlamıştır. Bununla birlikte hazine bonolarının eskisi
kadar karlı olmaması da yatırımcılar açısından yeni alanların keşfedilmesini gerekli
kılmıştır.
47
Her ne kadar ABD’de uzun yıllardır uygulamada olan ve 30 yıla kadar
vadelerle ev sahibi olabildikleri ev kredi sistemi olan mortgage sisteminin çökmesi
krizi tetiklese de, esasen kriz uzun süredir devam eden bazı sorunların birikiminin bir
sonucudur. Aşağıda bu sorunlar başlıklar halinde incelenmiştir.
2.2.1. Likidite Bolluğu ve Kullandırılan Özensiz Krediler
2000’li yılların başında yaşanan durgunluğun giderilmesi için piyasalara
sürekli likidite sağlanması neticesinde bankalar bu bol miktardaki likiditeyi
değerlendirmek adına farklı enstrümanlar yaratmaya çalışmışlardır. Bunlardan bir
tanesini de mortgage kredileri oluşturmuştur. Likidite bolluğundan dolayı bankalar
kredinin dönüş riskleri ile ilgili detayları göz ardı ederek düşük gelirli ve hatta geliri
olmayan bireylere bile kredi vermeye yönelmişlerdir.
Bu yönelmeyle birlikte ABD mortgage piyasası, yaklaşık 10 trilyon dolarlık
bir büyüklüğe ulaşarak dünyanın en büyük piyasası olmuştu. Başlangıçta mortgage
kredilerinin büyük bölümü yüksek kaliteli müşterilere (prime mortgage kredi)
veriliyordu. Zaman içinde, kredibilitesi zayıf olan kişilere de (subprime mortgage
kredi) mortgage kredisi verilmeye başlandı. 2008 ortasında subprime olarak
adlandırılan “yüksek riskli krediler”in boyutu 1,5 trilyon doları bulmuştu. ABD’de
faizler geçmişte son derece düşük olduğu için subprime kredileri kullanan alt gelir
grubundaki kişiler değişken faizli kredileri tercih etmişlerdi. Ancak ABD Merkez
Bankası’nın faiz oranlarını peş peşe artırmasına konut fiyatlarının düşmesinin eşlik
etmeye başlaması, düşük gelirli grupların kredilerini geri ödeyememe sorunlarıyla
karşılaşmasına yol açtı (Eğilmez, 2009: s.66-67).
Literatürde subprime olarak geçen ve ABD kamuoyunda NINJA (No income,
no job, no asset) krediler olarak adlandırılan bu kredilerin kolay elde edilmesi
neticesinde konut fiyatları olması gerekenin çok üzerinde oluşmaya başladı.
Piyasaların bozulmaya başlaması ile birlikte zaten geliri olmayan veya çok az olan
kredi kullanıcılarının bu kredileri ödeyememesi, kredi geri dönüşlerinde problemler
yaşanmasına neden olmuştur. Ödenmeyen krediler neticesinde bankalar ipotek
karşılığı verdiği gayrimenkullere haciz yoluyla el koymuştur.
48
Bankaların risklerini kapatmak için el koyduğu konutları satışa çıkarması da
arz fazlası oluşturunca konut fiyatlarında oluşan yüksek fiyatlar düşüşe geçti ve zaten
zor durumda olan mortgage sisteminin çöküşü hızlandı.
2.2.2. Menkul Kıymetleştirme
Menkul kıymetleştirme likit olmayan aktiflerin ihraç edilebilecek ve sermaye
piyasalarında alım satımı yapılabilecek menkul kıymete dönüştürülmesidir. Bu
kapsamdaki aktifler arasında ikametgah amaçlı ipotekler, otomobil kredileri, kredi
kartı alacakları ve kira ödemeleri yer almaktadır. Aktif menkul kıymetleştirmesi
teminatlandırılmış krediden veya aktife dayalı menkul kıymetlerden ya da üçüncü bir
kişiye satılan diğer finansal alacaklardan farklıdır. Menkul kıymetleştirmenin temel
unsuru iyi aktiflerin bir şirket ve finansal kurumun bilançosundan ayrılması ve
yatırımcılara
yüksek
kalitedeki
menkul
kıymetlere
dayanan
aktiflerin
kullandırılmasının sağlanmasıdır. Kurumlar için menkul kıymetleştirme finansmanın
yeni ve ucuz bir şeklidir. Etkin kredi programları olup da sermaye kısıtı yaşayan
finansal kuruluşlar için menkul kıymetleştirme aktiflerin bilançodan kaldırılması ve
sermayenin daha fazla kredi tahsisi için serbest bırakılması anlamına gelmektedir.
Aktif menkul kıymetleştirme alternatif bir fonlama kaynağı olabilmekte ve menkul
kıymetler işlem hacmi geniş ve yüksek kredi derecesine sahip likit ürün
olduklarından, ikincil piyasalarda aktif olarak alım satımı yapılabilmektedir.
Yatırımcılar için menkul kıymetler benzer kurumsal tahvillere göre daha fazla getiri
ve farklı yatırım araçları için çeşitlenme sağlamaktadır (Erdönmez, 2006: s.75).
ABD’de likiditenin bol olduğu 2006 yılına kadar geçen sürede menkul
kıymetleştirme büyük bir kredi kaynağı sağlamış ve bireyler de bu bol kaynaktan
olması gerekenin üzerinde bir oranda kullanımda bulunmuşlardır.
Riskin bir finansal enstrümandan diğerine kolaylıkla taşınmasına imkan
sağlayan menkul kıymetleştirmenin olumsuz tarafları göz ardı edilerek kullanılmaya
devam edilmesi neticesinde bu kredi balonu giderek büyümüştür. Mortgage kredisi
veren bir bankanın, kredi karşılığındaki alacaklarını kısmen veya tamamen menkul
kıymetleştirerek bir yatırım bankasına sattıklarında risk sistemde taşınmış
49
olmaktadır. Bu şekilde riskin sürekli taşınması ve kaynağın kendisinin de riskli
olduğu bir mekanizma mali sistemi tamamen kırılgan hale getirmiştir. Geri
ödemelerdeki aksama ise zaten kırılgan olan mali sistemin çökmesinin başlatmıştır.
FED Eski Başkanı Alan Greenspan, verdiği bir röportajda her ne kadar krizin
kredilerden kaynaklandığı düşünülse de esas sebebinin bu kredilerin paketlenerek
tekrar satılmasının krize neden olduğunu ifade etmiştir.
2.2.3. Saydamlık Eksikliği
Genele hitap veya hizmet eden bütün sistemleri güvenilirliği ve devamlılığı
açısından o sistemin kurallarının belli olması ve sürekli olarak denetlenebilir olması
gerekmektedir. Bireylerin sistemleri kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda
kullanma arzusu oldukça eski bir durumdur. Bunu önlemek veya asgariye indirmek
içinse denetim ve hesap verme mekanizmaları gerekmektedir.
Saydamlık, bu denetim mekanizmalarının sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi
için gerekli olan bilginin sistem tarafından üretilmesidir ( Toker, 2002: s.1).
Saydamlık için (Polat, 2003: s.67);

Görev, yetki ve sorumlulukların açık olarak tanımlanması,

Bilgilerin belli standartlar çerçevesinde düzenli olarak yayımlanmak
suretiyle kamuya açık ve ulaşılabilir olması,

Kaynak dağıtım ve kullanım sürecinde Bütçelerin hazırlanma,
uygulanma ve raporlanma süreçlerinin açık olması,

Denetim ve istatistiksel veri yayınlama sisteminin kalitesi ve açıklığı
açısından, bağımsız güvencelerinin olması, gerekmektedir.
Finansal araçların bu karmaşık yapısının anlaşılmasında önemli bir zorluk söz
konusudur. Sıradan yatırımcılar için her gün değişen yenileşen ve farklılaşan finansal
araçları takip etmek mümkün değildir. Hele de özellikle anlaşılmamak istendiğinde
ciddi bir saydamlık sorunu ile karşılaşılmaktadır (Alantar,2008: s.75).
50
2008 Küresel Finansal Krizi’ni başlatan mortgage piyasasında, bankaların,
mortgage kuruluşlarının ve sigorta şirketlerinin varlıkları ve değerleri bilinmediği
için kriz bu kadar derinleşmiştir.
2.2.4. Derecelendirme Kuruluşları
Dünyada kredi derecelendirme sistemi ile ilgili en büyük tartışmaların
başında kredi derecelendirme kuruluşlarının bağımsızlığı gelmektedir. Bankalar ve
mali kurumları inceleyerek onlara not veren bir kuruluşun yine söz konusu kurumlar
tarafından finanse edilmesi önemli bir sorun oluşturmaktadır.
Objektifliğin ve saydamlığın sorgulandığı bu durum neticesinde elde edile
verilerin güvenilirliği ise problemlere yol açabilmektedir. Kaldı ki, kredi
derecelendirme kuruluşlarının her zaman bütün aksak noktaları tespit etmesi de çok
mümkün görünmemektedir. Kredi notlarının tüm finansal aktörler için önemli bir
referans olduğu ve bireylerin yatırımlarını etkilediği bir ortam bu kurumlardan gelen
verilerin
yanlış
veya
taraflı
olması
piyasalar
açısından büyük
bir risk
oluşturmaktadır.
ABD mortgage krizi kaynaklı finansal dalgalanma, kuruluşların faaliyetlerini
kamuoyuna açıklama konusunda gerekli özeni göstermesi gerektiği ve bunun
yatırımcılar, derecelendirme kuruluşları, finansal araçların değerlemesini yapan
analistler gibi üçüncü taraflar acısından oldukça önemli olduğu hususunu gündeme
getirmiştir. Dalgalanmanın temelinde yatan nedenlerden biri, kamuoyuna yapılan
hatalı ya da eksik açıklamaların, yatırımcılar tarafından veri kabul edilerek, varlığın
daha menkul kıymetleştirme sürecinde iken bu hatayı giderecek daha sağlıklı yeni bir
değerlemenin yapılmamasıdır (Başyiğit, 2010: s.84-85).
2.2.5. Düzenleyici Ve Denetleyici Kuruluşlar
Tüm sistemlerde olduğu kadar finansal sistemlerin güvenilirliği ve
sürdürülebilirliği açısından denetleyici ve düzenleyici kurumların sistem içerisinde
bulunmaları ve işlerini belirli standartlarda özenle yapmaları gerekmektedir.
Denetleme mekanizmasının olmadığı durumların suiistimallere açık olacağı kesindir.
51
ABD finans piyasalarında otorite yapısının dağınık olması ve her düzenleyici
ve denetleyici otoritenin kendine has düzenleme ve uygulamayı geliştirmesi hukuki
yapının
karmaşıklaşmasına
neden
olmuştur.
Ayrıca,
uygulamada
olan
düzenlemelerin yerel ve merkezi düzenleme olarak ayrılması hukuki yapıyı daha da
kompleks bir hale getirmiştir (FED, 2005: s.62). Özellikle mortgage piyasasını
denetim altında tutmak ise çok daha zor bir durum oluşturmaktadır.
Ve son olarak kredi geri ödemelerinin toplandığı havuzdan yeniden türev
ürünlerin ihraç edildiği mortgage sisteminin kontrol altına alınamaması büyük
çöküşü başlatmıştır.
2.3. Küresel Finansal Krizin Ortaya Çıkışı Ve Gelişimi
2007 yazında başlayan ve kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan ve ABD
finansal sisteminin sadece yüzde 3’ünü oluşturan subprime mortgage kredilerinin
oluşturduğu finansal türbülansın nasıl ABD’nin tamamını ve küresel bankacılık
sistemini etkisi altın aldığı önemli bir sorudur (Eichengreen, vd., 2012: s.1299-1230).
Kriz ilk ortaya çıktığında krize neden olan faktörler olarak bankaların davranışları ve
regülasyon sisteminin çuvallaması gibi mikro faktörlere odaklanıldı. Oysa Alman
Bundesbank’ın başkanı Weber’in bakış açısına göre bu kriz bir “nedenler
kokteyli”ydi (Iley ve Lewis, 2011: s.90). Bu bölümde bu nedenler kokteyli ele
alınmaktadır.
Küresel finansal krizin ardında yoğun tüketim eğilimi ve ABD kredi
piyasalarında oluşan ve aşırı büyüyen kredi balonunun patlaması yatmaktadır. Dünya
piyasalarında 2000’li yıllarla beraber başlayan likidite bolluğu neticesinde ABD’deki
bankalar ellerindeki nakit değerleri geri dönüş risklerini göz ardı ederek kredi
piyasasına sundular. Faizlerin giderek düştüğü bu dönemde kredi geçmişleri
incelenmeden gelir durumları uygun olmayan kişilere mortgage kredileri verildi.
Subprime mortgage olarak adlandırılan bu kredilerin geri dönüşlerinde problemlerin
başlaması piyasalarda tedirginlik yarattı. Kredilerin geri ödenmesinde karşılaşılan bu
sorun neticesinde bankacılık sisteminde likidite sorunu baş gösterdi.
52
ABD’nin uyguladığı gevşek para politikasının neden olduğu enflasyonist
baskılar neticesinde FED harekete geçmek zorunda kaldı ve faizlerde artışa gitti. Bu
durum konut taleplerinde azalmaya meydana getirdiği için konut fiyatlarında belirgin
düşüşler yaşanmasına neden oldu. Piyasalarda durgunluğu neden olan bu durum
neticesinde konut kredilerinin geri dönüşünde sorunlar baş gösterdi.
Kredi sağlayan kuruluşların kredi geri ödemelerini teminat göstererek
büyüklüğü trilyon dolarla ifade edilen tahviller ihraç etmişlerdi. Bu tahvillerin
getirileri ABD hazine bonosundan elde edilen tahvillerin çok çok üzerinde olduğu
için, yüksek gelir elde etmek isteyenler bu riskli ancak yüksek gelirli tahvilleri tercih
ettiler. Ancak bu tahvillerin değeri alınan konut kredileri geri ödendiği sürece
korunabiliyordu. Konut kredilerinin geri dönüşünde problemlerin yaşanması ile
birlikte bu tahvillerin değerleri de korunamaz hale geldi.
Yaşanan tüm bu sorunlar nedeniyle bankalardaki hacizli konut sayılarında
artışlar yaşanmış, hacizli konutların bankalar tarafından piyasaya sürülmesi de konut
fiyatlarını bir kez daha aşağıya çekmiştir. Tüm bu gelişmeler; konutların net değeri,
ödenen kredilerin net değerinin altında kalması sonucu müşterilerin, evlerin
anahtarlarını zarfla geri göndermeleriyle “jungle mail” kavramını karşımıza
çıkarmıştır. Bankalar, kredi ödemelerini çeşitli mali kuruluşlara satmıştır ancak bu
şekilde zarar hızla yayılmış ve mali kuruluşların iflasına sebep olmuştur (Alantar,
23008: s.76).
Esasen kriz, 2007 yılı Eylül’ünde ABD tarihinin en büyük yatırım bankası
olan Lehman Brothers’ın iflasını açıklaması ile patlak verdi. Bu iflas 2000’li yılların
başından itibaren başlayan dalgalı ekonomik görünümün fırtınaya dönmesine sebep
oldu. Bu iflası yine pek çok yatırım bankası, sigorta şirketi ve bankanın iflası izledi.
Konut kredilerinde başlayan sorunların zaman içerisinde tüm kredi piyasasına
yayılmıştır. Bu süreçte Fed faizleri düşürmesine ve birkaç ay içerisinde Avrupa
Merkez Bankası ile birlikte 1 trilyon dolardan daha fazla para sürmesine rağmen
piyasalar durulmamıştır. Krizin etkileri yatırım bankalarında hızla görülmeye
başlanmıştır. İlk olarak önde gelen bankalardan Bear Stearns Ocak 2007’de 20
53
milyar dolar olan piyasa değerine rağmen Mart 2008’de sadece 236 milyon dolara JP
Morgan’a satılmıştır. Alıcı bulamayan Lehman Brothers’ın iflası, Merril Lynch’in
Bank of Amerika’ya satılması küresel ölçekte bankacılık sistemini olumsuz
etkilemiştir (Başyiğit, 2010: s.88).
Aşağıdaki tabloda konut piyasasında başlayan krizin nasıl bir likidite krizine
dönüştüğü gösterilmektedir.
Tablo 5. Mortgage Kredi Krizinin Likidite Krizine Dönüşüm Süreci
2007 Temmuz
2007 Ağustos
Subprime/Kredi Krizi
Likidite Krizi
*Piyasalar subprime
*İlk kredi sorunları
kredi ödemelerinin
baş göstermeye
yapılmamasıyla şoka başladı.
girdi.
*Risk iştahı azaldı.
*Subprime kredilerine
dayalı finansal ürünler *Yatırımcılar varlığa
tekrar değerlendirildi. dayalı finansman
bonosu almakta
*Yüksek profili olan
isteksiz davrandı.
yatırımcılar zarar
kaydetti.
*Kısa vadedeki
finansman talepleri
*Yatırımcılar riskten
oluştu.
kaçınmaya başladı.
*Bankalar talepleri
*Kredi riskleri yeniden karşılamak için nakit
fiyatlandı.
tutmaya başladı.
2007 Eylül
2007/Ç4 Ve Sonrası
Kredi Ve Likidite Krizi Devam Ediyor
*Likidite açığı devam *Yüksek dönem
etti.
faizleri.
*Yatırımcılar nakit
varlıklarını sattı.
*FED faizleri %0,5
puan indirdi.
*3 aylık LİBOR
oranları yükseldi.
*Bankalar hala kısa
vadeli borçlanmaya
devam etti ve dönem
faizlerini yükseltti.
*Spekülatif
davranışlar kredi
kullananları olumsuz
etkiledi.
*Yeni kredi
kullanıcıları için
koşullar sıkılaştırıldı.
*Tüketiciden
kaynaklanan riskler
azaldı.
*Avrupa Merkez
Bankası, FED ve
İngiltere Merkez
Bankası gecikmeli
olarak acil likidite
sağladı.
*Merkez bankası
yardımlarını tahmin
etmek kolaylaştı.
*Borçlanma
maliyetleri etkilendi.
Kaynak: Demir vd. 2008: s.1
2007 yılında ABD’de başlayan subprime kredi problemleri özellikle Avrupa
başta olmak üzere diğer ülkelerin de finansal sektörlerini etkiledi (Moshirian, 2011:
s. 502). Finansal liberalizasyon ve küreselleşmenin birbirine bağladığı bankacılık ve
finans sistemi ise, krizin küresel bir boyut kazanmasına neden olmuştur.
54
2.4. Küresel Finansal Krizi Karşısında Ülkelerin Aldıkları Önlemler
ABD konut piyasalarında mortgage kredileri kökenleri baş gösteren ve kısa
sürede bir likidite krizine dönüşen kriz, özellikle küreselleşmenin doğal bir sonucu
olarak dünyadaki bankacılık ve finans sektörlerinin grift bir yapıya sahip olması
nedeniyle bir anda önce gelişmiş ülkelere ardından da gelişmekte olan ülkelere
yayılarak küresel bir boyut kazandı. Böylesi bir kriz karşısından her biri farklı
ekonomik yapıya sahip olan dünya ülkeleri bazı önlemler aldı ve krizin etkilerinden
en az etkilenmek için uygulamaya çalıştılar.
Erdönmez (2009: s. 91-96), krizin başlangıcından itibaren geçen süreçte dünya
ülkeleri ve özellikle ABD tarafından alınan önlemler sırasıyla şu şekildedir;

7 Eylül Haftası
İpotekli Konut Finansmanı Kurumları Fannie Mae ve Freddie Mac’in
kontrolü Amerikan Hükümetine geçmiştir.

14 Eylül Haftası
Lehman Brothers iflas etmiştir. Merrill Lynch, 50 milyar dolara Bank of
America'ya satılmıştır.
ABD Merkez Bankası 85 milyar dolar vererek sigorta devi AIG’yi
kurtarmıştır.
İngiliz Bankası Lloyd TSB en büyük rakibi HBOS'u 18,9 milyar dolara satın
almıştır.
Rusya hükümeti finansal piyasalara ve bankalara 120 milyar dolar
verileceğini açıklamıştır. 7 Ekim’de bu miktar 50 milyar dolar artırılmıştır.
Amerikan Hazinesi tarafından Sorunlu Aktiflerin Rehabilitasyonu Programı
açıklanmıştır. Bu program kapsamında hükümetin 700 milyar dolar tutarında ipoteğe
dayalı menkul kıymet almasına imkan tanınmıştır. 4 Ekim’de ise değiştirilmiş
versiyonu yasa olarak Meclis’te kabul edilmiştir.
55

21 Eylül Haftası
Goldman Sachs ve Morgan Stanley yatırım bankacılığından mevduat
bankacılığı statüsüne geçmiştir.
İngiliz hükümeti Bradford&Bingley'e el koymuştur.

28 Eylül Haftası
Washington Mutual 328 milyar dolar aktif varlığıyla Amerikan tarihinde en
büyük banka iflası olmuştur.
Hükümetin bu bankaya el koymasını takiben bankanın varlıkları 1,9 milyar
dolara JP Morgan'a satılmıştır
Japon Nomura Lehman Brothers’ın Asya’daki varlıklarını, daha sonra ise
Avrupa’daki operasyonlarını da satın almıştır.
Fortis Bank'ın yüzde 49'u kamuya geçti.
Citigroup Wachovia’yı satın almıştır.
Likidite sıkıntısı çeken Dexia’yı kurtarmak için Belçika, Fransa ve
Lüksemburg devletleri tarafından 6,4 milyar Euro destek sağlanmasına karar
verilmiştir.
İzlanda hükümeti ülkenin üçüncü büyük bankası Glitnir Bankası’nın yüzde
75’ini almıştır.
İsveç Merkez Bankası İzlanda Bankası Kaupthing’in İsveç Birimine 700
milyon dolar kredi açacağını duyurmuştur.
İrlanda bireysel, ticari ve Interbank banka mevduatlarına sınırsız garanti
getirildiğini açıklamıştır.
Benzer önlemler Avusturya, Danimarka, Almanya, Yunanistan, İzlanda,
İtalya ve Portekiz’de açıklanmıştır.
56
İsveç, İngiltere ve Amerika’da mevduat garanti limitleri artırılmıştır. 3
Ekim’de Avrupa maliye bakanları bütün Avrupa ülkelerinde banka mevduatlarına
getirilen asgari güvencenin 50.000 Euro’ya yükseltildiğini açıklamıştır.

5 Ekim Haftası
Likidite sıkıntısı çeken Dexia’yı kurtarmak için Belçika, Fransa ve
Lüksemburg devletleri tarafından 6,4 milyar euro destek sağlanmasına karar
verilmiştir.
BNP Paribas, Fortisbank’ın 14,5 milyar Euro değerindeki hisselerini satın
almaya karar vermiştir.
Böylelikle BNP Paribas, yüzde 75 payla Fortisbank’ın en büyük hissedarı
olmuştur.
Alman Hükümeti ticari bankalar ve federal düzenleyicilerle birlikte Hypo
Real Estate için 50 milyar dolar tutarında kredi garantisi verileceğini açıklamıştır.
İzlanda’da da ülkenin ikinci büyük bankası olan Landsbanki’ye el
koyulmuştur.
İzlanda Merkez Bankası tarafından Rusya’nın, döviz rezervlerini desteklemek
için kendilerine 4 milyar euro kredi vereceği bildirilmiştir.
İzlanda hükümeti İzlanda bankası Kaupthing’e 683 milyon dolar kredi
sağlanacağını açıklamıştır.
Amerikan
Merkez
Bankası
(FED)
ticari
tahvil
piyasasına
Büyük
Depresyon’dan beri ilk kez müdahale etmiştir.
İspanya hükümeti İspanya bankalarına ait aktifleri satın almak için 40 ila 68
milyar dolar tutarında acil fon oluşturmuştur.
İngiltere hükümeti ülkenin zor durumdaki bankalarına kısa vade likidite
sağlanmak için 87,2 milyar dolar tutarında acil fon desteği açıklamıştır. İngiltere
57
hükümeti, İngiltere bankaları için açıkladığı büyük kurtarma paketi kapsamında 250
milyar sterlinlik yeni kredi ve aynı tutarda likidite karşılıkları için garanti de yer
almaktadır.
ING Bank İzlanda Bankası Kaupthing’in 2,5 milyar sterlinlik bazı
mevduatlarını Heritable Bank’ın ise 538 milyon sterline aldığını açıklamıştır.
ABD Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankası, İngiltere Merkez Bankası,
İsviçre, İsveç ve Kanada Merkez Bankaları ile koordineli faiz indirimi yaptı. Çin
Merkez Bankası da eş zamanlı olarak faiz indirimi yaptı.
İzlanda Finansal Denetleme Kurumu (FME), ülkenin en büyük bankası
Kaupthing bankasına el konulduğunu ve ülkedeki bütün mevduatların garanti altında
olduğunu bildirmiştir.
ING Grubu’nun İngiltere’deki internet bankacılığı hizmeti sunan kolun ING
Direct İzlanda’daki Kaupting Bankasından 2,5 milyar sterlin, Heritable Bankasından
ise 538 milyon sterlin değerinde mevduat satın almıştır.
Finlandiya Mali Düzenleme Kurumu, İzlanda hükümetinin el koyduğu
Kaupting bankasının Finlandiya’daki şubesini geçici olarak kapatmıştır.
İngiltere hükümeti finansal kurumlara olan güvenin yeniden tesis edilmesi
için 685 milyar dolar tutarında bir plan açıklamıştır. Plan kapsamında bankaların
açtıkları yeni kredilere 438 milyar dolar garanti getirilmiş ve 88 milyar tutarında
özsermaye sağlanması amaçlanmıştır.
Ukrayna Merkez Bankası ülkenin altıncı büyük bankası Prominvestbank’ın
kontrolünü aldığını açıklamıştır.

12 Ekim Haftası
Avrupa Hükümetleri 2,5 trilyon dolar tutarında kurtarma paketleri
açıklamıştır. Kurtarma paketleri bankacılık sektörünün yeniden sermayelendirilmesi,
Interbank ve doğrudan kredilere garanti verilmesini içermektedir.
58
İngiltere hükümeti ülkenin üç en büyük bankasına 60 milyar dolar tutarında
sermaye enjekte etmiştir.
ABD 700 milyar dolar tutarındaki kurtarma paketinin 250 milyar dolar
tutarındaki kısmının bankaların yeniden sermayelendirilmesinde kullanılacağını
açıklamıştır.
Japonya’nın en büyük bankacılık kuruluşu Mitsubishi UFJ Financial Group
(MUGF) Morgan Stanley’in yüzde 21’ini yaklaşık 9 milyar dolara aldığını
açıklamıştır.

19 Ekim Haftası
IMF İzlanda’yla iki yıl vadeli 2,1 milyar dolar tutarında ekonomik iyileşme
programı üzerinde anlamaya varılmıştır.
İsveç hükümeti bankalara ve konut sektörüne kaynak sağlayan finans
kuruluşlarına 152 milyon Euro destek vereceğini açıklamıştır.
Güney Kore hükümeti Kore bankalarının dışarıdan yabancı para cinsinden
temin ettiği yaklaşık 100 milyar dolar tutarındaki krediyi, 30 Haziran 2009'a kadar
devlet garantisi altına aldığını açıkladı. Bu arada bankalara 30 milyar dolarlık likidite
imkânı temin edileceğini ve KOBİ'ler için Kore Kalkınma Bankası'na 750 milyon
dolarlık bir kaynak aktarılacağı açıklanmıştır.
Belarus Merkez Bankası tarafından istikrarın ve ekonomik büyümenin
devamı için IMF’den kredi istendiğini açıklanmıştır.

26 Ekim Haftası
IMF tarafından bazı gelişmekte olan ülkelerin yaşadığı kısa vadeli kredi
sıkışıklığının azaltılması için likidite swap kolaylığı olarak tanımlanan bir aracın
önceden seçilmiş, iyi yönetilen ancak kredi bulmakta zorluk yaşayan üst düzeydeki
gelişmekte olan ülkelere sunulacağı açıklamıştır.
59
Meksika Merkez Bankası kredi piyasalarının sağlıklı işlemesi için 11 milyar
dolar tutarında bono alacağın belirtmiştir. Ayrıca, yatırımcıların uzun dönem
bonolardan çıkmalarını önlemek için merkez bankası 3,7 milyar dolar tutarında swap
işlemiyle sabit faizli uzun dönemli bono faizleri yerine değişken faiz imkanı
getirilmiştir.
Amerikan Merkez Bankası Brezilya, Meksika, Güney Kore ve Singapur’un
para birimlerini dolara çevirmeleri için 30’ar milyar dolar tutarında swap hattı
açmıştır.

1 Kasım Haftası
IMF’nin Ukrayna ve Macaristan ile sırasıyla 16,6 milyar dolar ve 15,7 milyar
dolar
tutarında
ekonomik
destek
programı
büyük
bankası
üzerinde
anlaşmaya
varıldığı
açıklanmıştır.
Almanya’nın
ikinci
Commerzbank
AG’nin
Alman
hükümetinden 8,2 milyar Euro (10.6 milyar dolar) sermaye yardımı alacağı
açıklanmıştır.
Brezilya’da Banco Itau Holding Financeira SA and Uniao de Bancos
Brasileiros SA birleşme kararı almıştır. Brezilya merkez bankası 24 Eylül’den bu
yana piyasalara 46,1 milyar dolardan fazla sermaye enjekte etmiştir.
Portekiz,
hükümeti
Banco
Portugues
de
Negocios’un
(BPN)
millileştirileceğini açıkladı.
Güney Kore hükümeti ekonomiyi canlandırmak için piyasalara yaklaşık 11
milyar dolar pompalayacağını açıkladı.
İtalya hükümeti bankalara sermaye sağlamak için 30 milyar Euro tutarında bir
kaynak ayırmayı planladığını açıklamıştır.
Macaristan Hükümeti, bankalara 3 milyar dolar sağlamaya hazır olduğunu
açıkladı. Bankalara sağlanacak olan 3 milyar dolar, bankaların sermaye yapılarının
60
güçlendirilmesi
ve
borçların
ödenmesinde
kullanılması
öngörülmektedir.
Macaristan’ın IMF ile yaptığı stand-by anlaşması çerçevesinde, fondan ve AB'den
25,1 milyar dolar kredi alacağını açıklanmıştır.
Avrupa Merkez Bankası İngiltere İsviçre Merkez Bankası gösterge faiz
oranlarında indirime gitmiştir.

9 Kasım 2008
Çin 586 milyar dolarlık bir ekonomik teşvik planı açıklamıştır. Bu çerçevede
2010 yılına kadar ağırlıklı olarak altyapı ve sosyal projelerde kullanılmak üzere
kamu harcaması yapılması öngörülmektedir. Çin hükümeti ayrıca orta seviyede
gevşek bir para politikası uygulanacağını ve 17,5 milyar dolarlık vergi yapılacağını
açıklamıştır.
Amerikan Merkez Bankası tarafından AIG sigorta şirketinin destekleme
planının yeniden yapılandırıldığı açıklanmıştır.
G-20 tarafından ekonomik politika koordinasyonunu güçlendirmek için
makroekonomik alanda girişimlerde bulunuldu (Catte vd., 2011: s.802).
G-20 Liderler Zirvesi sonrasında küresel büyümeyi yeniden tesis etmek ve
dünya finansal sistemleri için gerekli reformları gerçekleştirmek üzere bir aksiyon
planı üzerinde mutabakata varılmıştır.

23 Kasım Haftası
Citigroup ABD Hazine Bakanlığı, FED ve FDIC ile anlaşma sonucu 40
milyar dolar değerinde sermaye desteği almıştır.
ABD Merkez Bankası 600 milyar dolarlık ipotek finansmanı kredilerine
dayalı menkul kıymet alacağını ve 200 milyar dolar büyüklüğünde tüketici borçlarına
dayalı menkul kıymet alma imkanı sunacağını açıklamıştır. Ayrıca FED Fannie Mae,
Freddie Mac ve Federal Home Loan Banks tarafından ihraç edilen menkul
kıymetlerin de 100 milyar dolara kadar olan kısmını alacağını belirtmiştir.
61

30 Kasım Haftası
Polonya hükümeti 24 milyar Euro tutarında ekonomik istikrar ve kalkınma
paketi açıkladı.
Yeni Zelanda, İsveç Merkez Bankası İngiltere merkez bankası Avrupa
Merkez Bankası gösterge faiz oranını düşürmüştür.
Fransa hükümeti, Fransız ekonomisini teşvik için 26 milyar Euro’luk (32,9
milyar dolar) bir plan açıkladı.
İsveç Hükümeti, 1,1 milyar dolarlık ekonomik teşvik paketi açıkladı.

7 Aralık Haftası
Hindistan, ekonomiyi canlandırmak amacıyla, 4,1 milyar dolarlık teşvik
paketi açıkladı.
Brezilya’da 13 milyar doları aşan bir kurtarma paketi açıklamıştır.
AB liderleri, küresel finansal krizle birlikte durgunluğa giren Avrupa
ekonomisini canlandırmak için hazırlanan 200 milyar Euro’luk teşvik paketini
onayladı.
Japonya hükümeti 255 milyar dolarlık yeni bir teşvik planı açıkladı.

14 Aralık Haftası
İrlanda, bankalara 10 milyar Euro’ya kadar sermaye desteği sağlayacak.
Japonya'da Bakanlar Kurulu, ekonominin durgunluktan kurtulması amacıyla
54 milyar dolarlık yeni bir ekonomik paketi onayladı.

21 Aralık Haftası
İrlanda hükümeti, ülkenin üç büyük bankasına 5,5 milyar Euro (7,68 milyar
dolar) fon aktaracağını ve Anglo Irish Bank’ta ortaya çıkan kredi skandalından sonra
62
bu bankanın çoğunluk hissesini alacağını dün açıklamıştır. Hükümetin Bank of
Ireland ve Allied Irish Banks bankalarına ikişer milyar Euro yatırım yapacağını ve
karşılığında alacağı imtiyazlı hisselerle “önemli konular” hakkındaki kararlarda
yüzde 25 söz sahibi olacağını belirtmiştir.
Çin Merkez Bankası faiz indirdi.

Ocak Haftası
Şili Devlet Başkanı Michelle Bachelet, küresel ekonomik krizle savaşabilmek
için 4 milyar dolarlık teşvik planı açıkladı.
Almanya'da, hükümetin 50 milyar avroluk paket üzerinde anlaştıkları
belirtildi.

11 Ocak Haftası
İngiltere hükümeti küçük ve orta ölçekli şirketlere kredi ve sermaye yardımı
açıklamıştır. 500 milyon sterline kadar cirosu olan firmalara 10 milyar sterlin
sermaye, 20 milyar sterline kadar da kısa vadeli kredi temin edilebilecektir. 25
milyon sterline kadar cirosu olan firmalara 1,3 milyar dolara kadar banka kredisi
sağlanması için garanti sağlanacaktır.
Avrupa Merkez Bankası faiz indirdi.
ABD hazinesi Bank of Amerika’dan 20 milyar dolar değerinde imtiyazlı hisse
aldığını açıklamıştır.
Ayrıca 118 milyar dolar tutarındaki toksik varlıklarının birçoğuna garanti
getirildiği açıklanmıştır.
Danimarka, bankalar ve ipotekli konut kredisi kuruluşları için 18 milyar
dolarlık (100 milyar Danimarka kronu) kurtarma planı hazırladı.
63

18 Ocak Haftası
İngiltere,
global
kredi
krizinden
etkilenen
ekonomisinin
daha
da
yavaşlamasını önlemeye çabaları kapsamında, bankaların büyük kayıplara karşı
korunmasını ve borçlarına garanti getirilmesini amaçlayan milyarlarca sterlin
büyüklüğünde yeni bir kurtarma planı açıkladı.
Alman ipotekli konut kredisi kurumu Hypo Real Estate’in Alman
hükümetinden borçlarına ilave 12 milyar Euro garanti temin edeceği açıklanmıştır.

25 Ocak Haftası
Amerika Merkez Bankası ABD Merkez Bankası (FED), gösterge faiz oranını
yüzde 0-0,25 aralığında tutmaya karar verdi.
Fransa’nın ikinci büyük bankası Credit Agricole ile Societe Generale, varlık
yönetim şirketlerini birleştirme kararı aldı. Böylelikle Credit Agricole’un yüzde 70
paya sahip olacağı bu yeni şirketin yönettiği fonların toplamı 638 milyar (816 milyar
dolar) Euro’ya ulaşacak ve Avrupa’nın dördüncü büyük varlık yönetim şirketi
olacaktır.
Hollandalı bankacılık devi Ing Group, Hollanda hükümetinin, 27,7 milyar
Euro’luk (35,8 milyar dolar) ABD ipotekli konut kredisinden kaynaklı sorunlu
varlıkların büyük çoğunluğunu satın alacağını bildirilmiştir.
Japonya hükümeti, finansal krizden dolayı nakit bulamayan ve gelecekte
sorunlu hale gelmesi muhtemel şirketlerden hisse satın almak için 16,7 milyar dolar
büyüklüğünde bir program başlatmıştır.

1 Şubat Haftası
İsveç hükümeti tekrar kredi vermeye başlamalarını sağlamak üzere bankalara
6 milyar dolar sermaye yardımı yapılacağını bildirmiştir. Bu çerçevede hane
halklarına ve şirketlere uygun koşullarda kredi imkanı sağlanması hedeflenmektedir.
64
Japonya Merkez Bankası Japon bankalarının global finans kriz dolayısıyla
maruz kaldıkları zorlukları azaltmak amacıyla bankaların elinde bulunan hisse
senetlerini almak için 11 milyar dolar kaynak sağlayacağını açıklamıştır. Merkez
Bankası program kapsamında Nisan 2010’a kadar Japon bankalarının elinde bulunan
ve borsada işlem gören hisselerden 11 milyar dolar değerinde satın alarak bankaların
hisse senedi fiyatlarındaki değişikliklerden dolayı maruz kaldıkları risklerin
azaltılması hedeflenmektedir.
Avustralya hükümetinin, küresel krizden korunmak için 26 milyar dolarlık
teşvik paketi hazırladığı açıklanmıştır. Paketin önemli bir bölümü düşük ve orta
gelirli ailelere nakit olarak verilecek. Avustralya hükümeti, küresel krizden
korunmak için 26 milyar dolarlık (42 milyar Avustralya doları) teşvik paketi
hazırlıyor. Paketin, 28,8 milyar Avustralya dolarlık kısmının altyapı yatırımları,
okullar ve konutlar için kullanılacağı, 12,7 milyar Avustralya dolarının ise düşük ve
orta gelirlilere Mart ayında ödenecek nakit ödemeden oluştuğu belirtilmiştir.

8 Şubat 2009 Haftası
ABD Hazinesi, bankacılık sistemini kurtarmak için büyüklüğü 2 trilyon
dolara ulaşabilecek yeni bir plan açıklamıştır.
Buna göre bankaların bilançolarındaki kötü varlıkları satın almak için kamu
ve özel sektör ortaklığıyla 1 trilyon dolarlık bir fon oluşturulurken, tüketici
kredilerini canlandırmak için de 1 trilyon dolarlık bir kaynak sağlanacaktır. Planla;
ABD Tasarruf Sigorta Mevduat Fonu (FDIC), ABD Merkez Bankası (FED),
ABD Hazinesi ve özel sektörün ortaklığıyla bir yatırım fonu kurulması,
Kamu-Özel Yatırım Fonu, bankaların bilançolarındaki ipotekli konut
finansmanı kaynaklı zararlı menkul kıymetleri satın alması,
Fonun büyüklüğü başlangıçta 500 milyar dolar olacak, ancak bu rakam 1
trilyon dolara kadar çıkabilmesi,
65
FED’in tüketici kredilerinin yanı sıra küçük ölçekli şirketlere verilen ticari
kredileri desteklemek için uyguladığı 200 milyon dolarlık programın büyüklüğü 1
trilyon dolara çıkması,
İpotekli konut kredisi kullanan ev sahiplerinin konutlarına haciz gelmesini
önlemek ve tüm ekonomiyi etkileyen konut krizin bu etkisini hafifletmek için federal
kurtarma fonlarına 50 milyar dolar aktarılması öngörülmektedir.
ABD Başkanı Barack Obama’nın reel ekonomiyi canlandırmak için
hazırladığı 838 milyar dolarlık teşvik paketi Senato’dan geçmiştir. Teşvik paketi ile
milyonlarca yeni iş yaratması ve ekonomiyi tekrar rayına oturtmasının amaçlandığı
belirtilmiştir.
Avrupa Merkez Bankası faiz oranını değiştirmeyerek yüzde 2'de bırakmış,
İngiltere Merkez Bankası (BOE) ise faiz oranlarını 50 baz puan indirerek yüzde
1,5'ten yüzde 1'e düşürmüştür.
Japonya IMF’e küresel finansal krizde kredi tesis edilmesini teminen ilave
100 milyar dolar sağlamıştır.

15 Şubat 2009 Haftası
ABD’de işletmelere, birey ve ailelere, işsizlere yönelik teşvikler ile enerji
yatırımları, otoyol ve köprü inşaatları, sağlık bilim ve araştırma için kaynak
ayrılmasını öngören ve Kongre’de kabul edilen 787 milyar dolarlık paket yürürlüğe
girmiştir.
Aşağıdaki tabloda Erdönmez (2009: s.90) Şubat 2009 itibariyle krize karşı
alınan kurtarma paketlerinin maliyetleri hesaplamıştır.
66
Tablo 6. Kurtarma Paketlerinin Maliyetleri
Sermaye
Enjeksiyonu
ABD
Almanya
Fransa
İtalya
İngiltere
Avusturya
Danimarka
Yunanistan
İrlanda
Macaristan
Kore
Hollanda
Portekiz
İsveç
İspanya
Japonya
Norveç
Brezilya
Rusya
Çin
Arjantin
Garantiler
250 Milyar Dolar
70 Milyar Euro
40 Milyar Euro
412 Milyar Euro
320 Milyar Euro
50 Milyar Euro
250 Milyar Sterlin
15 Milyar Euro
85 Milyar Euro
15 Milyar Euro
450 Milyar Euro
3 Milyar Dolar
100 Milyar Dolar
200 Milyar Dolar
20 Milyar Euro
200 Milyar Dolar +
6 Milyar Dolar
30 Milyar Euro +
50 Milyar Dolar
Toplam
GSYİH'ın
Tutar
Yüzdesi
700 Milyar Dolar +
787 Milyar Dolar
10,1
492 Milyar Euro
19,8
360 Milyar Euro
19
40 Milyar Euro
2,6
400 Milyar Sterlin
28,6
100 Milyar Euro +
26 Milyar Dolar
36,9
35 Milyar Kron +
18 Milyar Dolar
2,1
28 Milyar Euro
11,2
450 Milyar Euro
235,7
3 Milyar Dolar
2,2
100 Milyar Euro
10,3
200 Milyar Euro
26,5
20 Milyar Euro
6,1
200 Milyar Dolar
206 Milyar Dolar
50,5
100 Milyar Dolar
150 Milyar Dolar
632 Milyar Dolar
57,4 Milyar Dolar
13 Milyar Dolar
86 Milyar Dolar
586 Milyar Dolar
3,7 Milyar Dolar
14,3
14,1
23,2
1
6,6
18,2
1,4
50 Milyar Dolar
2.5. Küresel Finansal Krizin Türkiye’ye Yansımaları ve Alınan Önlemler
Küresel finansal kriz, bugüne kadar yaşanan krizlerden çok farklı bir özelliğe
sahiptir. Bugüne kadarki krizler genellikle lokal olarak başlayan ve ardından çeşitli
sebeplerle genellikle orta vadede diğer ülkelere yayılan şekilde gelişmiştir. Oysa
2007 yılında sinyalleri alınan ve 2008 yılında patlak veren bu son kriz, özellikle
küreselleşmenin etkisi ile başlangıcından itibaren küresel olma özelliği taşımaktadır.
67
2008-09 küresel finansal krizinin hem gelişmiş hem de gelişmekte olan
piyasalarda ekonomik aktiviteler üzerinde dramatik etkileri olmuştur (Coulibaly vd.,
2012: s.1). Bu bakımdan tıpkı diğer dünya ekonomilerinin de etkilendiği gibi,
Türkiye ekonomisi de küresel finansal krizden belirli alanlarda etkilenmiş ve bazı
önlemler almak zorunda kalmıştır.
Türkiye gibi krizden dolaylı olarak etkilenen ülkelerde temel mantık, krizin
nedenleri ile değil, krizin neden olabileceği hasarlara odaklanmak şeklinde olmuştur.
Ekonominin en belirgin göstergelerinde birisi olan büyüme rakamları iç ve
dış talepteki düşüşler yüzünden azalan GSYİH’nın etkisi ile 2008 yılının ikinci
çeyreğinden itibaren düşüşe geçmiştir. Aşağıdaki grafikte Türkiye’nin yıllar
itibariyle büyüme rakamları gösterilmektedir.
Grafik 1. Türkiye’nin Yıllar İtibariyle Büyüme Rakamları
(%, 2001-2012)
Kaynak: TÜİK
Aynı dönemde azalan yurtiçi ve yurtdışı talebe paralel olarak Türkiye’de
imalat sanayindeki kapasite kullanım oranlarında da belirgin düşüşler yaşanmıştır.
68
Grafik 2. Türkiye’nin Yıllar İtibariyle İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranları (%,
2007-2011)
Kaynak: TCMB, (Mevsimsel Düzeltilmiş Veriler)
Azalan talep neticesinde üretimde ve kapasite kullanım oranlarında yaşanan
düşüş ve piyasalardaki durgunluğa bağlı olarak, küresel finansal kriz sonrasındaki
dönemde işsizlik oranlarında da belirgin artışlar gözlemlenmiştir.
Grafik 3. Türkiye’nin Yıllar İtibariyle İşsizlik Oranları (%)
Kaynak: TÜİK Verileri
69
2004-2007 yılların arasında ortalama %10,1 seviyelerinde olan işsizlik
küresel finansal krizin etkisiyle 2008 yılında %11’e ardından da 2009 yılında %14
seviyesine yükselmiştir.
Krizin etkilerinden bir tanesi bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi, enflasyon
rakamlarında gerçekleşmiştir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tamamında
olduğu gibi, krizi süresince enflasyon oranlarında ciddi düşüşler yaşanmıştır. Ancak
bu düşüşler olumlu bir havanın değil, azalan talebin neticesidir. Aşağıdaki grafikte
kriz öncesi ve sonrası enflasyon rakamları gösterilmektedir.
Grafik 4. Yıllar İtibariyle Enflasyon Rakamları (%, 2005-2011)
Kaynak: TCMB ve IMF verileri
Krizin etkilediği makroekonomik büyüklüklerden bir tanesi de dış ticarettir.
Krizin patlak vermesinin ardından tüm dünya ticaretinde yaşanan durgunluktan
Türkiye’de etkilenmiş ve ithalat ve ihracat rakamlarında belirgin düşüşler
yaşanmıştır.
70
Grafik 5. Türkiye’nin Yıllara Göre İthalat ve İhracat Oranları (%, 2003-2013)
(Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre Yıllıklandırılmış Yüzde Değişim)
Kaynak: TÜİK Verileri
Küresel finansal krizden Türkiye’nin en çok etkilendiği alanların başında ise
sermaye girişleri bulunmaktadır. Zira büyümesi dışarıdan gelen sıcak para girişine
bağlı bir hal almış Türkiye’de büyümenin sürdürülebilirliği yabancı sermaye ile
finanse edilmektedir. 2008 yılında etkileri hissedilen sermaye hareketlerinin seyri
2009 yılında negatife dönmüştür. Aşağıdaki grafikte ayrıntıları gösterilen sermaye
hareketleri incelendiğinde özellikle portföy yatırımlarının bittiğini ve uzun vadeli
yatırımların Türkiye’yi terk ettiği görülecektir. Doğrudan yatırımlarında azaldığı bu
dönemdeki yabancı sermaye çıkışları krizin hissedilme şiddetinin artmasına neden
olmuştur. Ekim 2008‟den başlayarak, net sermaye çıkışı yaşandığı gözlenmiştir.
2008 yılında % 191 olan bankacılık dışı özel sektörün orta ve uzun vadeli dış borç
çevirme oranı 2009 yılının ilk yedi ayında % 73‟e düşmüştür.
71
Grafik 6. Yıllara Göre Türkiye’deki Sermaye Hareketleri
(Milyar Dolar, 2001-2002)
Kaynak: TCMB Verileri
Küresel finansal krizin etkilerinin en derin ve hızlı hissedildiğin alan ise
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) olmuştur. Krizin patlak verdiği 2007
yazından itibaren etkilenen borsada sert düşüşler yaşanmıştır. 2001 yılında
uygulanmaya başlanan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ile piyasalarda oluşan
pozitif görünümün etkisi ile sürekli yükseliş içinde olan İMKB, küresel finansal
krizin ardından geçen yaklaşık 2 sene boyunca düşüş yaşadı. Aşağıdaki grafikte
süreci gözlemlemek mümkündür.
72
Grafik 7. Yıllara Göre İMKB 100 Endeksi (Puan)
Kaynak: İMKB verileri
Küresel finansal kriz, Türkiye’deki reel sektörü de derinden etkilemiştir.
Enflasyonu azaltmak için uygulanan daraltıcı para politikalarının uygulandığı bir
dönemde yaşanan bu kriz neticesinde, piyasanın devamlılığı sağlayan kıymetli
kağıtların geri dönüşlerinde de sıkıntılar yaşanmıştır. Bu dönemde karşılıksız çek ve
protestolu senet sayıları artmıştır. Aşağıdaki tablolarda karşılıksız çek ve protestolu
senet sayıları gösterilmiştir.
Tablo 7. Türkiye'de Karşılıksız Çek Gelişmeleri: 2006 – 2009
Karşılıksız Çek Sayısı (Adet)
Yıl Banka Bildirimleri Mahkeme Kararları Banka Ödeme Bildirimleri
2006
1,144,740
67,875
714,66
2007
1,324,664
75,502
829,146
2008
1,537,194
76,782
912,178
2009
1,910,650
82,934
1,116,983
Kaynak: TCMB Verileri
73
Tablo 8. Türkiye’de Protestolu Senet Gelişmeleri (2007-2009)
Protestolu Senet Sayısı (Adet)
Yıl
2007
Adet
1,470,758
TL
5,732,371,127
2008
1,608,457
7,032,748,215
2009
1,599,957
7,771,278,563
Kaynak: TCMB Bank. Ve Fin. Kurul Gen. Müd.
Açılan ve kapanan işletme sayısı reel sektörün durumu hakkında çok önemli
bir göstergesidir. 2007 yılı Ekim ayında 4126 şirket ve kooperatif kurulurken, 2008
yılının aynı ayında bu rakam 3026 adet olarak gerçekleşmiştir. Başka bir anlatımla
kurulan işyeri sayısında %26,7 oranında bir azalma meydana gelmiştir. Aynı şekilde
2007 yılı Ekim ayına göre 2008 yılı Ekiminde açılan ticaret ünvanlı işyeri sayısında
%9,4’lük bir azalma görülmüştür. Aynı döneme ait kapanan toplam işyeri sayısında
da %64,4’lük artış bulunmaktadır. Bu veriler ekonomik konjonktürde kriz nedeniyle
bir daralma olduğunu göstermektedir (Yıldırım, 2008: s.51).
Ülkelerin ekonomik ve finansal sistemlerinde bankaların çok büyük önemi
vardır. Özellikle 2001 krizinin ardından alınan sert bankacılık önlemleri Türkiye’de
bankacılık sisteminin güçlü ve dayanıklı bir yapıya kavuşmasını sağlamıştır. Bu
bakımdan Türkiye’deki bankacılık sisteminin küresel finansal krizde başarılı bir
sınav verdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Küresel finansal krizin etkisinin en aza indirilmesi için Merkez Bankası,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve hükümet tarafından üçlü
bir eylen planı hazırlanmış ve hayata geçirilmiştir. Bu önlemleri, Erdönmez (2009: s.
95-96) aşağıdaki gibi sıralamıştır.

TCMB
Merkez Bankası, uluslararası piyasalardaki belirsizlikler ortadan kalkıncaya
kadar Döviz ve Efektif Piyasaları döviz depo piyasasındaki aracılık faaliyetlerine 9
Ekim 2008 tarihinden itibaren yeniden başlanmasına karar verildiğini açıklamıştır.
74
Merkez Bankası, döviz depo piyasasında işlem limitlerini 23 Ekim 2008
tarihinden itibaren iki kat artırarak 10,8 milyar dolara yükseltmiştir.
Merkez Bankası, 21 Kasım 2008 tarihinden geçerli olmak üzere, döviz depo
piyasasında TCMB’den yapılacak borçlanmaların vadesini 1 haftadan 1 aya
çıkarmıştır.
Merkez Bankası, Bankaların zorunlu karşılık oranlarını düşürmüştür. Buna
göre; Merkez Bankası bankaların zorunlu karşılık oranlarını Türk parası
yükümlülüklerde
değiştirmeyerek
yüzde
6'da
bırakırken,
yabancı
para
yükümlülüklerinde yüzde 11’den yüzde 9'a çekmiştir. Kararın, 28 Kasım 2008
tarihinden itibaren geçerli olması öngörülmüştür. Merkez Bankası'nın bu önlemi ile
bankacılık sistemine 2,5 milyar dolarlık ek likidite sağlanması beklenmektedir.
Merkez Bankası, yaşanan küresel krizin reel sektör üzerindeki olumsuz
etkilerini azaltmak amacıyla da ihracat reeskont kredisi limitini 500 milyon dolar
artırarak 1 milyar dolara yükseltmiştir.
Ayrıca, ihracat reeskont kredisi uygulama esas ve şartları yeniden
düzenlenerek bu kredilere kullanım kolaylığı getirilmiştir. Bu amaçla, akreditifli
işlemlerde akreditif bedelinin bankamıza temlik edilmesi şartı kaldırılmıştır.
Merkez Bankası Yasası’nın 40. maddesinin (I) numaralı fıkrasının (c) bendi
uyarınca kullandırılabilecek kredilere ilişkin usul ve esasların belirlendiği Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası Likidite Desteği Kredisi Yönetmeliği, yayımlanmıştır.
Söz konusu Yönetmelik uyarınca krediler; Avans şeklinde, birer aylık vadelerle, en
fazla bir yıl süreyle, Bu tür kredilerin faizinin merkez bankalarının normal açık
piyasa işlemleri faiz oranından daha yüksek belirlenmesi temel ilkesi dikkate
alınarak, Merkez Bankası’nın Bankalararası Para Piyasası gün içi işlemleri için
belirlediği borç verme faiz oranından, Mevcut durumda, Bankalararası Para
Piyasası’nda kabul edilen teminatlar karşılığında, kredi başvurusunda bulunan
bankanın özkaynaklarının 2 katı ile sınırlı olarak kullandırılmıştır.
75

BDDK
BDDK, bankaların 2008 karlarını dağıtmayarak bünyelerinde tutmasını
istemiş ve faizlerdeki son artışların bilançoları bozmaması için yeni bir düzenleme
yapmıştır.
BDDK'nın Resmi Gazete'de 1.11.2008 tarihinde yayımlanan kararına göre
bankaların, ellerindeki menkul değerleri bir defaya mahsus olmak üzere, yeniden
sınıflandırmalarına izin verilmiştir.
BDDK tarafından Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin
Belirlenmesi ve Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında
Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik yayınlanmıştır. Yeni
düzenleme ile birlikte, halihazırda sorunsuz görünen kredilerin de beklenmeden,
yeniden yapılandırılabilmesine imkan tanınmıştır.

Hükümet
Maliye Bakanlığı reel sektöre vergi kolaylığı getirmiştir. Buna göre 1 Eylül
2008 tarihinden önce tahakkuk etmiş olan vergi borçlarının ödenmesine Aralık 2008
itibariyle başlanması ve 18 takside bölünmesi hükme bağlanmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’nde kabul edilen ve 21 Kasım 2008
tarihinde Cumhurbaşkanınca onaylanan yasayla, gerçek ve tüzel kişilerce 1 Ekim
2008 tarihi itibariyle sahip olunan para, döviz, altın, hisse senedi, tahvil ve diğer
menkul kıymetlerin Türkiye'ye getirilmesi halinde bunlardan yüzde 2 oranında bir
vergi alınarak kayda girmesi sağlanmaktadır. Aynı şekilde gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerinin yurtiçinde bulunan ancak 1 Ekim 2008 tarihine kadar defter
kayıtlarına işlenmeyen taşınır ve taşınmazlarının kayda alınması da yüzde 5'lik bir
vergi ödenmek suretiyle mümkün olacaktır. Taşınır ve taşınmaz malların Türkiye'ye
getirilmesi ya da yurtiçindekilerin kayda alınması, yasa gereğince üç ay süreyle
uygulanacaktır. Bu varlıklara tarh edilen vergiler de tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen
ayın sonuna kadar ödenebilecektir.
76
Sicil affına ilişkin “5834 sayılı 'Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile
Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında
Kanun” 28 Ocak 2009 Tarihli ve 27124 Sayılı Resmî Gazete yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Yasayla gerçek ve tüzel kişilerin, karşılıksız çek, protesto edilmiş senet,
kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin kayıtları, borçların yasanın yürürlük
tarihinden önce veya yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde ödenmesi veya
yeniden yapılandırılması halinde, borcun tamamının ödenmesini müteakiben Merkez
Bankası'nda tutulan kayıtlardan silinmesi öngörülmektedir.
2009 yılında, Türk Hükümeti, otomobil, ev gereçleri ve konutlar üzerindeki
vergilerin kaldırılması gibi finansal krizin etkilerini azaltacak bir dizi önlemler aldı
(Kantar, vd., 2012: s.2342).
Hükümetin kriz ortamında şirketleri, çalışanları ve emeklilere yönelik
uygulamaları içeren "mini önlem paket"i TBMM Genel Kurulu’ndan geçerek
yasalaştı. Yasayla; İşsizlik Fonu üzerinden uygulanan "kısa çalışma ödeneği"nde
süre 3 aydan 6 aya çıktı, ödeme miktarı da yüzde 50 artırılmıştır.
Emeklilerin aylıkların hiçbir şekilde haciz edilememesi hükmü getirildi. 49 ile dönük
uygulanan teşviklerin süresi 1 yıl uzatılmıştır. Bununla birlikte "sektörel-bölgesel
teşvik sistemi"ne de geçişin yolu açılmıştır.
2.6. Küresel Finansal Krizin Sonuçları
Küresel ekonomi II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en derin resesyonunu yaşadı
Küresel finansal piyasaların donması ve küresel ticaret akışının durması ile birlikte
gelişmiş ekonomilerdeki ciddi finansal kriz, küresel durgunluğu tetikledi (Claessens
vd., 2010: s.247). Küresel finansal krizin ardından dünya ülkeleri pek çok sorunla
karşı karşıya kaldılar. ABD başta olmak üzere pek çok gelişmiş ülke krizden çok
ciddi boyutlarda etkilendi. Krizin ardından en çok tartışılan konuların başında
kapitalizmin geleceği geliyordu. Marks’ın haklı çıktığı iddiasında olanlar, krizlerin
kapitalizmin doğal bir sonucu olduğu yönündeki görüşlerine, liberaller ise, bunun
geçici bir durum olduğu ile ilgili cevaplar verdiler.
77
Görüşler ve eleştiriler ne olursa olsun, küresel finansal kriz, bugüne kadar ki
krizlerden tamamen farklı özellikler taşımaktadır. Krizleri inceleyen tüm modellerin
yetersiz kaldığı bu krizde, yerleşik iktisat metodolojisi bu krizi tahmin edememiş,
uluslar arası kurumlar ve bankalar bile krize hazırlıksız yakalanmıştır. Oysa 1929
Buhranı’nın ardından geçen sürede kriz konusu ile ilgili pek çok iktisadi çalışma
yapılmış ve Asya Krizi örneğinin ardından bulaşma etkisine ilişkin pek çok önlem
mekanizması gündeme gelmiştir.
Bu bakımdan Küresel finansal krizin sonuçlarından ilkinin kriz ile ilgili
iktisat metodolojisinin yeniden gözden geçirilmesi gerekliliğin hasıl olmasıdır.
Krizin önceden tahmin edilememesi kadar bir diğer önemli sorun da krizin çok kısa
bir sürede tüm dünyayı etkisi altına almasıdır. Asya Krizi’nden sonra sıkça
bahsedilen “bulaşma etkisi” bile bu yayılmayı açıklamada yetersiz kalmıştır.
Sonuçlardan dikkatle incelenmesi gerekenlerden bir tanesi, küreselleşme ve
finansal liberalizasyonun ardından iç içe giren grift ekonomik ve finansal yapının ne
kadar güvenli olduğudur. Güneşli günlerde ışıltılı bir gelecek vaad eden bu küresel
sistemin, yağmurlu gün için şemsiyesi olmaması düşündürücüdür.
2007’de başlayan finansal kriz, 1930’lardaki Büyük Bunalım’dan bu yana
yaşanan en büyük finansal bozulmaya neden olmuştur (Melvin ve Taylor, 2009:
s.1243). Kriz, sadece finansal piyasalarla sınırlı kalmamış, reel ekonomik aktiviteler
üzerinde de ciddi etkileri olmuştur (Chudik ve Fratzscher, 2011: s. 325). Küresel
finansal kriz sadece ülke ekonomilerini etkilememiş, sosyal ve kültürel hayatta da
son derece yıkıcı sonuçlar doğurmuştur. Milyonlarca insan issiz kalmış ve geniş
kitleler yoksullaşmıştır (Kutlu ve Demirci, 2011: s.132). Krizin bu teorik ve
metodolojik sorunlarının yanı sıra ölçülebilen bazı sistemik sorunları da mevcuttur.
Bunlar kısaca aşağıda belirtilmiştir;

Ülkelerin büyüme rakamlarında belirgin düşüşler yaşanmıştır.

Krizle beraber tüm dünyadaki konut ve emtia fiyatlarında ciddi düşüşler
yaşanmıştır.
78

Bireylerin ihtiyat saikiyle ellerindeki parayı sisteme dahil etmemesi küresel
talebin düşmesine hatta durmasına neden olmuştur.

Bankaların pozisyonlarını korumak istemesi nedeni ile kredi arzında büyük
düşüşler yaşanmıştır.

Bankaların birbirlerine borç vermeyi durdurması üzerine ödemeler sistemi
durma noktasına gelmiş pek çok büyük banka ve sigorta şirketi ya batmış ya
da telafisi mümkün olmayan zararlara uğramıştır.

İşsizlik oranlarında büyük artışlar yaşanmıştır.

Tüm ülkelerde hissedilir düzeyde enflasyonist etkiler yaşanmıştır.

Küresel güç dengesi sorgulanmaya başlamıştır. ABD’nin ekonomik gücünün
sorgulandığı bu süreçte, güç dengesi gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan
ülkelere doğru kaymıştır. Bu süreçte Çin ve Hindistan gibi ülkeler gündeme
oturmuştur.

Bazı ülkelerde liberal ekonomik görüş bir tarafa bırakılarak piyasalara devlet
müdahalesi gerçekleştirilmiştir.

Türev araçların güvenilirliği sorgulanmaya başlamıştır.

Kamu borçlanmaları artmıştır.

Tüm dünyadaki borsalarda yaşanan büyük düşüşler ciddi zararların
oluşmasına neden olmuştur.

Petrol fiyatlarındaki büyük artışlar üretim maliyetlerini artırmıştır, karlılığı
düşürmüştür.

Kurdaki dalgalanmalar büyük zararlara neden olmuştur.

Sosyal sorunlar ortaya çıkmıştır.
79
3
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM – ALTIN, DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE ALTIN
PİYASALARI
Değerli madenler asırlar boyunca hem bir değer saklama hem de ödeme aracı
olarak kullanılmıştır. Bu değerli madenlerden en önemlilerinden bir tanesi kuşkusuz
altındır. Asırlar boyunca pek çok konuda anlaşmazlık yaşayan toplum ve ülkelerin
üzerinde anlaşmaya vardığı nadir konulardan bir tanesi, altının değerli bir maden
olduğudur. Cilalı Taş Devri’nde bu tarafa kullanımda olduğu varsayılan altın,
binyıllar boyunca pek çok savaş, doğal afet ve ekonomik dalgalanmaya maruz kalsa
da değerini muhafaza etmeyi başarmıştır. Bu durum altının dünya tarihindeki önemli
yerini tartışılmaz hale getirmiştir.
Her ne kadar altın kullanımı ülkeler ve toplumlar arasında farklılık gösterse
de altın üretiminin sınırlı olması ve üretim sürecinin zorlukları onun genel geçer bir
değerli maden olmasını sağlamaktadır.
Bir değer saklama aracı olarak kullanılan ve takı olarak da bir zenginlik
göstergesi sayılan altının teknolojik gelişmeler sonucunda güçlü kimyasal özellikleri
ile bir endüstriyel metal haline dönüşmesi, hem talebini hem de değerini artırmaya
devam etmektedir.
3.1. Altın ve Özellikleri
İngilizce’de “gold” kelimesi Anglo-Sakson dilinde sarı anlamına gelen
“geolo” kelimesinden türemiştir. Periyodik Tabloda altının kimyasal simgesi AU’dur
ve Latin dilinde “parlayan şafak” anlamına gelen “Aurum” kelimesinin kısaltmasıdır
(Rosenberger, 2007).
Altın, periyodik cetvelde simgesi “Au” olan ve atom numarası 79, atom
ağırlığı 197 olan bir metaldir.
Altın, parlak, sarı renkli, kolay şekil verilebilen, kimyasal maddelere karşı
dayanıklı, korozyona uğramayan, ısı ve elektrik iletkenliği yüksek, oksitlenmeye
80
karşı dirençli ve iyi bir yansıtıcı olma gibi özelliklere sahiptir. Özgül ağırlığı 19,3 gr/
cm3 olmakla birlikte sertliği 2,5-3 arasındadır. Yumuşak olması sebebiyle
dayanıklılığını arttırmak ve sertleştirmek için bakırla karıştırılarak kullanılır (Şener
ve Akman, 1994: s.13). Ayrıca altının erime noktası 1063 santigrat derece ve
dayanıklılığı da metre kare başına 119 kg’dır (119 kg/m2).
Altın, işlenebilirliği, üstün kimyasal özellikleri, parlak rengi ve kalıcılığı
sebebiyle altın, insanoğlunun ilk kullandığı metallerden biridir. Bunun yanı sıra
doğada az bulunması sebebiyle tüm uygarlıkların sahip olmak istediği ve zenginliğin
ölçüsü olarak gördüğü en kıymetli maden olmuştur (İş Bankası, 1992: s.1).
Literatürde kıymetli maden terimi altın, gümüş ve platin gibi, oda
sıcaklığında ve yüksek ısıda değişikliğe uğramayan ve kimyasal etkenlerden zarar
görmeyen soy metaller için kullanılır. Altın da bu kıymetli madenlerin başında
gelmektedir. Altına ait bazı özellikler onun değerini korumasında önemli rol
oynamaktadır.
Üretim hacmindeki sınırlılık ve arzının esnetilememesi altının değerini
artırırken, benzeri özelliklere sahip olmayan ve başkaca genel geçer bir rezerv
olabilecek bir madenin olmaması gibi özellikleri de altını vazgeçilmez kılmaktadır.
Nitekim Kaplan (2004: s.11), altını değerli kılan temel özellikleri şu şekilde
sıralamaktadır;

Üretim Hacminin Sınırlı Olması
Kullanım alanları coğrafi bölgelere ve toplumlara göre değişiklik gösterse de
altını altın yapan değerlerin basında sınırlı üretim hacmi gelmektedir.

İnelastik Arz Yapısı
Altın arzının, altın fiyatında meydana gelen değişikliklere kısa vadede cevap
verebilmesi oldukça güçtür. Sadece bu özelliğinden dolayı birçok madenden farklılık
göstermektedir. Altın arzı dünya borsalarındaki fiyat değişikliklerinden ancak uzun
vadede etkilenmektedir.
81

Aynı veya Benzer Özelliğe Sahip Başka Bir Madenin Olmayışı
Altının diğer bir özelliği, yerini dolduracak başka bir materyalin bugüne
kadar bulunamamış olmasıdır. Gerek fiziksel gerekse kimyasal özellikleri
incelendiğinde bu madenin, kıymetli metal grubunda yer alan gümüş ve platin gibi
diğer soy metalleri dahi geride bıraktığı göze çarpmaktadır.

Rezerv Aracı Olması
Altının diğer metaller karsısındaki bir diğer üstünlüğü, dünya ülkelerinin
birçoğu tarafından rezerv aracı olarak kullanılmasıdır. Altın standardının hüküm
sürdüğü XIX. yüzyıla kadar para olarak kullanılan altın, XX. yüzyılın ortalarında
uygulanmaya başlayan altın kambiyo sisteminde önemli bir rol üstlenmiş merkez
bankalarının tercih ettiği rezerv araçlarından biri haline gelmiştir.
Ayrıca altının en önemli özelliklerinden bir tanesi de tüm dünyada aynı
fiyattan alınıp satılabilmesi yani tüm dünyada konvertibl olmasıdır. Bu konvertibilite
altına küresel bir güç vermektedir. Bu bakımdan altın fiyat hareketlerini bölgesel
değil, küresel arz ve talebe bağlı olarak belirlenmektedir.
3.2. Altının Uluslararası Para Sistemi İçindeki Yeri ve Önemi
Tarih öncesi çağlardan beri altın, önceleri ödeme aracı daha sonraları ise
yatırım ve saklama aracı olarak kullanılarak, her dönemde önemini korumuştur.
Ağırlıkları resmi mercilerce damgalanmış külçeler halinde bir değişim aracı olarak
kullanılmaya başlana altın, halen günümüzde tüm dünya tarafından tanınan tek
değişim aracı olma özelliğini taşımaktadır. Altın, para anlamında ilk defa Çin’de
M.Ö. 1091 yılında ipeğe bir alternatif olarak kullanılmıştır (Vural, 2003: s.6).
20. yüzyıla kadar ulusal rezervler içinde önemli bir paya sahip olan altın artan
uluslararası ticaret ve gelişen finans sistemi neticesinde alternatif yatırım araçları
altının yerini alsa da, önemini ve değerini korumaktadır. Bu duruma en güzel örnek
yaşanan son küresel finansal krizde piyasalara güven vermek için bankaların
82
kasalarını medyaya açarak altın rezervlerini göstermiştir. Altının dünya ekonomi
tarihi boyunca izlediği seyri beş dönemde incelemek mümkündür.
3.2.1. Merkantalist Dönemde Altın
Avrupa’da 16. Yüzyılın başından 18. Yüzyılın sonuna kadar Avrupa’da
gündemde kalan düşünce akımı olan Merkantalizm’de refah ve zenginlik, değerli
madenlerin bolluğuna bağlanmaktadır.
Bu sistem dahilinde bir ülkenin zenginliği, altın ve gümüş mevcudu ile
ölçülmektedir. Ülkenin kendisine ait altın ve gümüş kaynakları yoksa bu kaynakların
dış ticaret yoluyla elde edilmesi gerekmektedir. Ülkeye olan altın ve gümüş girişinin,
ülkeden dışarıya olan maden çıkışını aşması temel ilkedir. Bu doğrultuda ülkenin
kıymetli maden mevcudunun attırılması amacıyla ihracatın teşviki ve ithalatın
ikamesi gibi politikalar uygulanmaktadır. Bu sistem doğrultusunda ülkeden altın ya
da gümüş çıkışı ülkenin fakirleşmesi anlamına gelmektedir (Selik, 1998: s.106).
Bu
dönemde
ülkelerin
zenginliğinin
en
önemli
göstergesi
değerli
madenlerden birisi olan altına sahip olmaktı. Ancak zaten sınırlı bir kaynak olan
altının toplumların ihtiyacını karşılayacak miktarda değildi. Bu durum altının Avrupa
ülkeleri arasında bir savaş nedeni olmasına yol açmıştır. Çünkü altın miktarda altın
ve gümüş rezervine sahip olmak ülkeleri görece olarak birbirine üstün kılacaktır.
3.2.2. Altın Standardı Dönemi
Altın, uzunca bir dönem para yerine kullanılmıştır. Ancak hem taşıma hem de
muhafazadaki zorluklardan dolayı, daha kolay bir sistem olan kağıt para sistemine
geçilmiştir. Ancak burada da sistemin güvenilirliğini sağlamak için kağıt para sistemi
altın esasına bağlanmıştır.
Altın standardı, paranın değerini sabit miktardaki altının değerine bağlayan
bir sistem olarak tanımlanabilir. Altın standardı, değeri belirli miktardaki altının
değerine göre sabitlenen tedavüldeki paraları gösterir. Tedavüldeki para genellikle
ibrazında altın için yasal olarak paraya çevrilebilir (Lewis, 2007: s.98).
83
Bu sistemin temelini sabit kur uygulaması oluşturur. Ülkeler bu sistemle
altına belirli bir sabit fiyat belirler. Sisteme göre her ülke parasının değerini rezerv
olarak tuttuğu altın stokuna göre belirli ağırlıkta saf altına olarak tanımlar. Bu şekilde
bütün ülkelerin paraları altın üzerinden birbirine bağlanmış olur.
Altın standardını uygulayan ülkelerde, tedavüldeki para miktarı altın arzına
bağlı olup, para arzının genişlemesi altın karşılığına bağlanmıştır. Ülkedeki cari
döviz kuru, altın fiyatı ile altının bir ülkeden diğerine gönderilmesi için gerekli
giderlerin toplamından büyükse, ülke dışına ödemeler dövizle değil altınla yapılır.
Ülkeden altın çıkışının söz konusu olduğu bu noktaya altın ihraç noktası denir.
Bununla birlikte, ülkedeki cari döviz kuru, altının fiyatından söz konusu giderler
düşüldükten sonra kalan tutardan küçükse, bu durumda yabancılar o ülkeye olan
ödemelerini dövizle değil altınla yaparlar. Ülkeye altın girişinin olduğu bu noktaya
altın ithal noktası denir. Döviz kurları, bu noktalar arasında çok dar bir marj içinde
serbestçe dalgalanabilecek, ancak bu sınırların dışına çıkamayacaktır. İki ülkenin
altın fiyatları oranına altın paritesi denir ve bu ülkelerden birinde altın fiyatı
değişirse, altın paritesi ve döviz kuru değişir (Baltaoğlu, 2008: s.24-25).
Ancak I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle, devam ettirilmesi zor olan bu
sisteme ara verilmek zorunda kalındı. Çünkü ülkeler savaşı finanse edebilmek için ve
ülke içindeki konvertibl kaynakları sisteme dahil edebilmek için kağıt para basımına
gittiler. Bu karşılıksız para basımı fiyatlar genel seviyesinin kontrol edilemez artışına
neden oldu ve altın standardı sistemi zaten işleyemez hale geldi.
Savaş döneminde yaşanan bu mali ve ekonomik dalgalanmalar neticesinde
ülkeler sıkıntı içerisine düştükleri için savaş sonrasında ülkeler altın standardına
yeniden dönmek istediler. Ancak savaş sonrası dönemde altın standardı sistemini
devam ettirebilmesi için dünyanın altın stoku yetersizdi. İlk önce ABD ve ardından
da
İngiltere’nin
geri
döndüğü
bu
sistem,
sistemin
gerekli
koşulların
sağlanamamasından dolayı başarılı olamamıştır. Ayrıca 1929 yılında yaşanan ve o
zamana kadar dünyanın gördüğü en büyük kriz olan Büyük Buhran’a altın standardı
sisteminde yaşanan aksaklıkların neden olduğu iddia edilmektedir.
84
3.2.3. Dünya Savaşları Arası Dönem: Ekonomik Buhran Dönemi
I.Dünya Savaşı’nın maliyeti nedeniyle karşılaşılan büyük finansman açıkları
yüksek miktarda para basımı yapılarak kapatılmaya çalışılmıştır. Zaten savaş
sırasından belirli bir ekonomi güvenliği sağlamak isteyen ülkelerde ellerinde rezerv
olarak bulundurdukları altınların ellerinden çıkmasını engellemek yani ülke dışına
altın çıkışını önlemek için altın standardından vazgeçmişlerdir. Savaş dönemindeki
yüksek finansman ihtiyacının para basılarak giderilmeye çalışılması enflasyon
rakamlarının çok yüksek miktarlara çıkmasına neden olmuştur. Artan enflasyon
rakamları ülke para birimlerinin belirli oranlardan altın standardına bağlanmasını da
oldukça zorlaştırdığından, savaş sonrası altın standardına dönme girişimleri de
başarısız olmuştur.
Böylece savaş arası altın değişim standardı sistemi 1931 yılında çöktü ve
izleyen yıl ünlü “Büyük Depresyon” gerçekleşti. 1933 yılında ise sadece beş ülkeden
oluşan (Fransa, Belçika, Hollanda, İtalya, İsviçre) ve “Altın Bloğu” olarak anılan bir
grup altın standardına bağlı bulunuyordu. Ancak 1936’da Fransız Frangı ve İsviçre
Frangı’nın devalüe edilmesiyle altın bloğu da dağıldı. Bu durum doğal olarak altın
standardını da bitirmiş oldu (Bordo, 1994: s.16).
ABD’de yaşanan büyük ekonomik krizin ardından deflasyon artışı ve
üretimdeki azalışa bağlı olarak gerçekleşen büyük işsizlik rakamları görülmüştür.
Yerli üretimi destekleyen ve ithalatı kısıp ihracat yaparak krizin etkilerden
kurtulmaya çalışan ülkelerde ciddi devalüasyonlar yapıldı. Altına standardı olmadan
basılan paraların neden olduğu enflasyon ve paraların karşılıklı değerlerini bozan
devalüasyon neticesinde altın standardının yeniden tesisi imkansız hale gelmiştir.
Savaş sürecinde her bir ülke kendi fiziki ve ekonomi güvenliklerini sağlamak
için kendi politikalarına yönelik kendilerine özgü önlemler almışlar, birbirleri ile
istişare etmedikleri için farkından olmadan birbirlerinin politikalarını işlemez hale
getirmişlerdir. Bu dönemde altın standardının yeniden tesis edilememesinin temel
nedeni ülkelerin yaşadığı istikrarsızlıklar ve bu istikrarsızlıklar neticesinde
politikalarını birbirine entegre edememeleridir.
85
Almanya, İtalya ve Japonya’ya karşı savaşta yer alan ülkeler ABD’nin New
Hampshire eyaletindeki Bretton Woods kasabasında altın standardı sisteminin
yeniden inşası bir araya geldiler.
3.2.4. Bretton Woods Dönemi
Altın standardının çökmesinin ardından uluslararası finansal sistemde uzun
bir belirsizlik ve boşluk dönemi yaşamıştır. Yaşanan büyük savaş sırasında birçok
ülke eski savaş öncesi güvenli ve istikrarlı finansal ortama dönmek istiyordu.
İkinci Dünya Savaşı sürerken, Temmuz 1944 tarihinde ABD’nin New
Hampshire eyaletine bağlı Bretton Woods kasabasında bir araya gelen 44 ülkenin
temsilcileri savaş sonrası dönemde uygulanacak uluslararası ödemeler sisteminin
temel prensiplerini belirlemiştir. Bu sistemin temelini Altın Standardı Sistemi’nde
olduğu gibi yine altın oluşturmuştur (Menase, 2009: s.12-13). Burada yapılan
konferansta Avrupa ekonomisini iyileştirecek, büyüme ve gelişmeye yardım edecek
yeni bir uluslararası parasal ve ticari sistem yaratacak bir plan tasarlandı (Balaam ve
Vereth, 2008: s.133).
Bu konferansın temel amacı yaşanan finansal sıkıntıları en az indirecek ve
tüm ekonomilerin savaş öncesi dönemde olduğu gibi büyüme oranlarını artıracak
yeni bir uluslararası ticaret ve ekonomi sistemi oluşturmaktı.
Bretton Woods Sistemi, İngiltere ile Amerika arasında bir uzlaşmanın
sonucunda şekillenmiştir. Konferansa birisi Keynes tarafından hazırlanan “İngiliz
Planı” , diğeri de Hazine Bakanı White tarafından sunulan Amerikan Planı olmak
üzere iki tasarı sunulmuştur. Keynes planında dış açıkla karşılaşan ülkelere otomatik
kredi sağlayacak bir mekanizmanın kurulması öngörülüyordu. Ayrıca bu plana göre,
uluslararası denkleşmenin yükü yalnızca açık veren ülkelerin omuzlarına
yüklenmemeli, fazla veren ülkeleri de denkleşmeye zorlamalıydı. Keynes Planı bir
uluslararası Kliring Birliği’nin kurulmasını içeriyordu (Seyidoğlu, 1999: s.543).
86
3.2.4.1. İngiliz (Keynes) Planı
Bu planda Keynes, toplantıya katılan ülkelerin merkez bankalarının,
konferansın ardından kurulacak olan bir Dünya Bankası’nın şubeleri olması fikrini
ortaya atmıştır.
Bu banka ikili dış ticaret işlemlerini sona erdirerek merkez bankaları
arasındaki alacak ve borç ilişkilerini netleştirecekti. Bu durum uluslararası ticareti
çok taraflı ödemeler sistemine dönüştürecekti. Tek bir uluslararası rezerv (banknot)
öngörülen bu planda, banknot, altın ve diğer anahtar paraların yerini alacaktı. Açık
veren ülkeler bu açığı altın veya banknottan dilediği birisini seçerek ödeyebilecekti.
Keynes altının uluslararası ödemelerde giderek azalan bir rol oynadığına inandığı
için banknotu altını ikame etmek üzere ortaya çıkarmıştır. Bu amaçla altının
konvertibilitesini tanımamıştı. Ülkeler altın vererek istedikleri kadar banknot
alabilecekleri halde, banknot karşılığı Kliring Birliğinden altın alamayacaklardı.
Ayrıca bu bankaya sınırsız miktarda altın alma yetkisi de verilmişti. Ancak bu plan
teorik çerçevesinin yetersizliğinden ziyade siyasi nedenlerle kabul görmemiştir.
Çünkü ABD, Bretton Woods’da kendi planı dışındaki herhangi bir öneriyi tartışma
konusu dahi yapmamıştır. Ayrıca ABD, II. Dünya Savaşı’ndan galip çıkan bir ülke
olarak diğer ülkelerden daha güçlü bir ekonomiye sahipti (Cılız, 2010: s.31). Ancak
Keynes’in hazırladığı plan Bretton Woods Konferansı’nda kabul görmemiştir.
3.2.4.2. Amerikan (White) Planı
ABD Hazine Bakanı Henry Morgenthaf’un baş danışmanı H.D.White ve
arkadaşlarının hazırladıkları White Planı, Bretton Woods Sistemi’nin temelini
oluşturmuştur. White Planı, istikrarlı ve sabit döviz kuru sistemi kurmayı ve döviz
kontrollerinden uzaklaşmayı amaçlamıştır. Plan’da Uluslararası Para Fonu (IMF) ve
Dünya Bankası olmak üzere iki kurumun kurulması öngörülmekteydi. Plan, ancak
dış ödemleri yapısal olarak açık veren ülkelerin kur ayarlaması yapmasına izin
vermiştir. Plan’da para birimi sabit altın paritesine dayanan “unitas” olarak
belirlenmiş ve bunun üyelerin Fon’a yatırdıkları altın değerini ifade etmek için
kullanılması öngörülmüştür. Bir unitans 10 ABD doları olarak kabul edilmiştir.
87
Keynes Planı’nın aksine, dünya para sisteminin altına dayandırılması öngörülmüştür
(Karluk, 1998: s.417). Söz konusu fon, dış ödemelerinde açığı olan üyeleri istikrarlı
ve birbirine çevrilebilen paralara sahip kılmak üzere kaynak tahsisinde bulunmayı ve
sabit bir kambiyo düzeni kurmayı amaçlıyordu (Scammel, 1961: s.128).
Uluslararası yeni bir finansal sistemin oluşması beraberinde pek çok yararı
getirdi. Takip eden uzun dönemde ekonomik dalgalanmaların azalması, finansal
piyasalara yeniden güvenin ve istikrarın gelmesi ile ülkelerin yeniden büyüme
trendine girerek üretimlerini artırması ve buna bağlı olarak da işsizlik rakamlarının
düşmeye başlaması bu yararların başlıcalarıdır. Bununla beraber sistemin
işleyişinden kaynaklanan kendine özgü bazı zayıf yönleri de vardı.
Bretton Woods Sistemi’nin en zayıf yönlerinden birini, sisteme dahil olan
ülkelerin dış rezervlerini dolar cinsinden tutması oluşturmaktadır. Buna göre ABD
haricindeki ülkelerin dolar rezervi biriktirmeleri ancak ABD’nin dış ödemeler açığı
vermesiyle mümkün olabilmektedir. Bu durum ABD dışı ülkelerde oluşan dolar
rezervlerinin, ABD’nin toplam altın stokunu aşması durumunda sistemin
devamlılığında sorunlar yaşanması anlamına gelmekteydi (İskenderoğlu, 1988: s.67).
Yaşanan pek çok sorun yüzünden, altının para ve parasal politikaların
ilerlemesindeki rolü, Bretton Woods’da öngörülen şekliyle düz para politikası uzun
vadede paranın ödeme gücünün stabilizasyonunu garanti edememiştir. Ancak para
politikası bazlı altın, enflasyonun erken teşhisinde yararlı bir gösterge olamamıştır.
Altın fiyatlarındaki kısa vadeli değişimlerin genel fiyat seviyesindeki değişimlerden
daha fazla olan kararsızlık derecesi yüzünden Temmuz 1944’den Mart 1973’e kadar
devam eden Bretton Woods legal olarak sona erdirildi (Cılız, 2010: s.39).
Sonuç itibariyle dünyada ödemeler dengesi sorunlarının artması, ABD
dolarına karşı duyulan güvenin azalması, az gelişmiş ülkelerin kalkınma sorunları ve
tüm bu sorunların mevcut sistem içinde çözülememesi, Bretton Woods Sisteminin
1973 yılında çökmesine neden olmuştur (Çörtük, 2006: s.11).
88
3.2.5. Bretton Woods Sonrası Dönem
Altın fiyatlarının gelişim süreci incelendiğinde 1976 yılında altın fiyatlarının
serbest bırakılmasının ardından oluşan altın fiyatlarının, olması gerekenden çok
yukarıda olduğu görülmektedir. Bu serbest sistem neticesinde Merkez Bankaları
ellerindeki rezervlerle ilgili daha kolay hareket imkanı bulmuşlardır. Sistemin bu
şekilde rahatlaması üzerine Bretton Woods süreci boyunca baskılanan altın
fiyatlarının da serbest kalması, altının önemli bir yatırım aracı olmasına sebep
olmuştur.
1972-1980
yılları
arasında
dünya
piyasalarındaki
faiz
oranları
istikrarsızlıkları, yüksek enflasyon ve petrol fiyatlarında yaşanan artış sonucu, altın
talebi artmış ve altın fiyatları da hızlı bir yükselişe geçmiştir. Bu dönemde, altın
fiyatlarının serbest piyasa koşullarında dalgalanmaya bırakılmasından sonra forward,
futures ve opsiyon piyasalarının da hızlı bir şekilde gelişmesinin etkisiyle altın çok
önemli bir yatırım ve spekülasyon aracı haline gelmiş, altın üreticileri ile külçe
bankalarının piyasalarda ağırlığı artmış, altın finansal piyasalarda değişik işlem
stratejilerine konu olmuş ve yatırım portföylerinde yerini almaya başlamıştır (Yanık,
2009: s.19). Bu dönemden sonraki gelişmeler altının ciddi ve yüksek gelir getirecek
bir yatırım aracı olması süreci beraberinde getirmiştir.
Altın parasal role de sahip bir emtia olarak uzun yıllar boyunca merkez
bankalarının rezervlerinde tutulmuştur. Altın öncelikle bir kredi riski olmayan
güvenli bir varlıktır. İkinci olarak ise altından ve diğer enstrümanlardan elde edilen
getiriler arasında negatif bir korelâsyon söz konusu olup, merkez bankalarının rezerv
portföylerini
altınla
çeşitlendirmeleri
portföyden
sağlanacak
getiri
riskini
azaltmaktadır. Altın reel değerini ve stabilitesini uzun vadede korumuştur (Cılız,
2010: s.64).
3.3. Dünya’da Altın Piyasaları Ve Özellikleri
Altının parasal sistemde değişim aracı olarak kullanıldığı dönemlerde altın
ticareti üzerindeki sıkı kontroller birçok ülkede altın piyasasının gelişimini
engellemiştir. Ancak, 1970'li yılların basında Bretton Woods sisteminin yıkılması ile
89
birlikte altının ekonomik düzende parasal işlevini kaybetmesi, altın ticaretine yönelik
liberalizasyon hareketlerinin yaygınlaşması uluslararası altın piyasalarının oluşumu
ve gelişimine uygun zemin hazırlamıştır (Vural, 2003: s.42).
Dünya altın borsaları içinde başlıcaları Londra Altın Borsası, Zürih Altın
Borsası, New York Altın Borsası (COMEX), Hong Kong Altın Borsası ve Tokyo
Altın Borsasıdır. Borsaların gelişiminde zaman açısından farklılık olduğu gibi, farklı
ulusal ya da bölgesel koşullarda gelişen piyasalar arasında işlevsel olarak da
farklılıklar görülmektedir. Parasal sistemde altının öneminin giderek azalması, fiziki
(spot) altın ticaretinde yoğunlaşan eski tip borsaların yanı sıra altına dayalı vadeli
alım-satımların ve opsiyon işlemlerinin yürütülmekte olduğu yeni merkezlerin
gelişmesine yol açmıştır. Londra ve Zürih Altın Piyasaları spot altın işlemlerinin
yapıldığı merkezler için tam bir örnek oluştururken, New York ve Hong Kong
piyasaları da vadeli işlemlerin yapıldığı piyasalara örnek olarak gösterilebilir (Aksu,
2008: s.7).
3.3.1. Dünya’da Altın Arz Ve Talebi
M.Ö. 4000 yılından bu yana 100 bin tonu aşkın altın çıkarıldığı, bunun
yaklaşık 40 bin tonunun resmi rezervlere ve dolaşımdaki altın paralara, 30 bin
tonunun altın mücevherata ve 26 bin tonunun ise özel yatırımlara dağıldığı hesap
edilmektedir. Çıkarılan altın miktarının yaklaşık 4 bin ton kadarının da kayıp olduğu
tahmin edilmektedir. Dünya altın arzının en önemli kaynaklarının başında şüphesiz
maden üretimi gelmektedir 18. yüzyılın başında Brezilya’da Minas Gerais
madenlerinin keşfi, 1744’den itibaren Sibirya altın madenlerinin değerlendirilmeye
başlanması ile dünya toplam altın üretimi, önceki yüzyıla göre yaklaşık iki kat
artmıştır. 1849’da Kaliforniya altın madenlerinin keşfi, 1851’de Avustralya altın
yataklarının bulunması, 1866’da ise Güney Afrika Witwatersrand madenlerinin keşfi
ile dünya altın arzı 80 bin tona ulaşmıştır. 1850 yılına kadar sadece 10 bin ton altın
elde edilmişken, daha sonraki dönemde bu rakam 80 bin tona ulaşmıştır. Bu rakam
yılda yaklaşık 600 ton altın üretildiğini göstermektedir (Cılız, 2010: s.76). Bunda,
altın çıkarma teknolojilerinin gelişmesi ve son dönemde Güney Afrika’da keşfedilen
geniş altın yatakları etkilidir.
90
3.3.1.1. Dünya’da Altın Arzı
Altını kıymetli maden kılan en önemli özelliklerinden bir tanesi dünya
üzerindeki sınırlı miktardaki rezervlerdir. Bu sınırlı miktardaki altının elde
edilmesinde çeşitli güçlükler yaşanmakla birlikte, arza da kaynaklık eden temel 3
adet kaynak bulunmaktadır.
Altın arzının 3 temel kaynağı bulunmaktadır;

Sınırlı sayıdaki ülkede bulunan maden ocağı işletmelerinde yapılan üretim,

Altın üreticilerinin hedging işlemleri sonucu piyasaya sürdüğü altın,

Elinde altın bulunduran kişi, kuruluş ve ülkeler tarafından piyasaya sürülen
kullanılmış artıklardan (hurda altından) üretilen altın.
Aşağıdaki tabloda yukarıda belirtilen kaynaklara göre piyasaya arz edilen
altın miktarı gösterilmiştir.
Tablo 9. Yıllara Göre Dünya’da Altın Arzı (2007-2012)
Altın Arzının Kaynakları
Madenden Çıkarılan Altın
Üreticinin Hedging İşlemleri
Toplam Maden Arzı
Resmi Kurumların Satışları
Hurda Altın
Toplam Altın Arzı
2007 2008
2473 2409
-444 -352
2029 2057
484
232
982 1316
3494 3605
Yıllar/Ton
2009 2010 2011
2570 2739 2836
-254 -108
11
2316 2631 2847
41
1668 1723 1669
4026 4354 4515
2012
2848
-20
2828
1626
4453
Kaynak: World Gold Council verileri kullanılarak hazırlanmıştır.
Dünyada altın arzının en önemli kaynağı madenlerden elde edilen altının
işlenmesi oluşturmaktadır. Dünya Altın Konseyi büyüklükleri değişmekle beraber
dünya üzerinde yaklaşık 400 adet altın maden ocağı olduğunu tahmin etmektedir.
Gelişen teknolojiler altın madenciliğini kolaylaştırmaktadır. Bu yüzden son yıllarda
yeni keşfedilen altın yataklarıyla beraber altın arzında madencilik sektörü yönünden
ciddi bir arz artışı görülmektedir.
Dünya altın arzının diğer bir boyutunu Merkez Bankaları gibi ulusal kurumlar
ile IMF gibi uluslararası kuruluşların rezervlerinden gerçekleştirdikleri altın satışları
91
oluşturmaktadır. Günümüzde dünyanın birçok Merkez Bankası’nın rezervlerinde
altın bulunması altın standardı döneminden kalan bir gelenektir (WGC, 2009).
Dünya altın arzının ikinci önemli kaynağı hurda altın arzıdır. Hurda altın arzı,
halkın elinde bulundurduğu basta mücevher olmak üzere hatıra para, madalyon ve
benzeri altın eşyaları nakit ihtiyacını karşılamak ya da yenisini almak üzere
değiştirmek amacıyla satmasıyla meydana gelir. Altın para veya mücevherat eşyasına
sahip olan kişiler tarafından kuyumcu ve sarraflara satılan hurda altınlar, eritildikten
sonra saflaştırılmakta ve has altın külçesi haline getirildikten sonra tekrar dünya altın
piyasalarına arz edilmektedir (Aksu, 2008: s.14). Aşağıdaki tabloda yukarıda
belirtilen kaynaklardan elde edilen altının bazı resmi kurumlardaki rezervleri
gösterilmiştir.
Tablo 10. Resmi Kurumların Altın Rezervleri (Mart, 2013 itibariyle)
Sıra
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
Ülke
ABD
Almanya
IMF
İtalya
Fransa
Çin
İsviçre
Rusya
Japonya
Hollanda
Hindistan
Avrupa MB
Tayvan
Portekiz
Türkiye
Venezüella
Suudi Arabistan
İngiltere
Lübnan
İspanya
Toplam Rezerv
Miktar(Ton) İçindeki Oran %
8133,5
75,6
3391,3
72,7
2814
2451,8
72,2
2435,4
69,2
1054,1
1,7
1040,1
10,5
969,9
9,8
765,2
3,2
612,5
59,2
557,7
9,9
502,1
33,4
423,6
5,6
382,5
90,3
370
15,9
365,8
74,6
322,9
2,6
310,3
15,6
286,8
29,3
281,6
29,1
Kaynak: World Gold Council Verileri Derlenmiştir.
92
3.3.1.2. Dünya’da Altın Talebi
Altın zor zamanların, savaşların, kaos ortamlarının ve kriz dönemlerinin
güvenli limanı olarak ortaya çıkmaktadır. Kullanım alanı çoğunlukla takı ve süs
eşyası, finansal rezerv, elektronik endüstrisi, tıp, hatıra para ve madalyon olarak
karşımıza çıkmaktadır. Özellikle kadınlarda süs eşyası olmasının yanı sıra gerekli
durumlarda aile için önemli bir yatırım aracı olarak ön plana çıkar. Yoksul kesimde
bazen başlık parası olurken kadının geleceğini bir şekilde garanti altına alır. Sosyal
statü simgesidir. Zor koşullar altında oluşturulan birikim ve tasarruflar enflasyondan
korunma ve değer koruyucu olarak görülür (Korkmaz, 2009: s.13).
Altın üretimi ve arzı zor olan bir maden olmasına rağmen birçok alanda
kullanılmaktadır.
Altının en önemli kullanım alanı hiç şüphesiz mücevherat yapımıdır. Estetik
değerinin yanı sıra yatırım aracı olarak da kullanılan altın, bu nedenden dolayı birçok
ülkede hem yatırım hem de tasarruf amacıyla alınıp satılmaktadır. Kolay sekil
değiştiren altın diğer metallerle kolayca birleşebilmekte, mübadele, yatırım ve servet
biriktirme aracı olarak tüm dünyada binlerce yıldan beri kullanılmaktadır (Sağlam,
1993: s.147). Kuyumculuk sektörü dışında altın aşağıdaki faktörler tarafından da
oldukça fazla kullanılmaktadır;

Endüstri sektörü,

Elektronik sektörü,

Dişçilik sektörü,

Madalya ve hatıra para basımı,

Resmi para basımı,

Merkez bankalarının rezerv için talebi,

Yatırım amacıyla talep,

Saklama amacıyla talep.
Yukarıdaki nedenlerle talep edilen altın miktarı aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir.
93
Tablo 11. Yıllara Göre Dünya’da Altın Talebi (2007-2012)
Altın Talebinin Kaynakları
İmalat
Mücevher
Endüstri ve Dişçilik
Yatırım
Diğer
Toplam Altın Talebi
2007
2008
2866 2621
2404 2186
462
435
685 1183
3551 3804
Yıllar/Ton
2009 2010 2011
2133 2482 2424
1760 2017 1972
373
465
452
1360 1587 1700
427
458
3493 4147 4582
2012
2336
1908
428
1534
535
4405
Kaynak: World Gold Council verilerinden derlenmiştir.
Dünya’da altın talebinde başı çeken ülke Hindistan’dır. Hindistan’ı Çin,
Ortadoğu ülkeleri ve Amerika ile Türkiye izlemektedir. Özellikle Hindistan, Türkiye
ve Orta Doğu ülkelerinde altın talebi mücevher yapımı amaçlı talep edilmekte iken
ABD ve özellikle son dönemde Çin, endüstriyel alanda kullanmak için altın talebinde
bulunmaktadır.
3.3.2. Dünya’da Altın Piyasalarının İşleyişi Ve Fiyat Oluşumu
Diğer mallarda olduğu gibi altının fiyatının oluşumu da yüksek oranda altın
arzı ve talebine bağlıdır. Ancak altın fiyatı oluşurken bu arz ve talebin yanı sıra
altının eskiden bir ödeme aracı olmasından kaynaklanan bazı değişkenler de fiyat
oluşumunda etkilidir. Uzun yıllar altın standardında olan ülke ekonomileri halen
altını güvenli bir liman olarak gördükleri için, merkez bankalarından rezerv olarak
saklamaktadır. Bu yüzden altın, fiyatının belirlenmesi basit piyasa arz ve talebine
bırakılamayacak kadar kıymetli bir madendir.
Dünya’da altının piyasasının olmadığı hiçbir nokta yoktur. Altının para olarak
kullanıldığı dönemlerde uluslararası altın ticareti üzerinde yapılan ciddi kontroller,
altın piyasalarının gelişimini engellese bile, altının el değiştirmesini engellemek
hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Basitçe bir anlatımla altına sahip olmak
isteyenlerle, elindeki altını başkaca bir değere dönüştürmek isteyen kişi ya da
kurumlar altın piyasasının oluşumunun temelidir.
94
Altın piyasası, arz ve talebe konu olan altından, altına arz – talepte bulunan
gerçek ve tüzel kişilerden ve arz – talebin karşılanmasını sağlayan kurumlardan
oluşan bir organizasyondur (İvgen, 2004: s.46). Ancak daha önce de değinildiği gibi,
arz ve talebin dışında altının fiyatını belirleyen kendine özgü bazı faktörler
bulunmaktadır. Güvenç (2006: s.12), bu faktörleri aşağıdaki gibi sıralamaktadır;

ABD Dolarının diğer para birimleri karşısındaki değeri,

Dünyadaki ekonomik büyüme,

Diğer finansal piyasalar ve para arzı,

Petrol fiyatları, diğer kıymetli maden ve emtiaların fiyatları,

Altın üretim miktarı ve altın üreticilerinin hedging ve ters hedging işlemleri,

Merkez Bankalarının altın alış ve satışları,

Jeopolitik yapı, siyasal ve ekonomik gerginlikler,

Başta mücevher olmak üzere altın talebi

Uluslararası vadeli piyasalarda kısa ve uzun pozisyon miktarları ile vade
yapıları,

Spekülatif altın işlemleri,

Altın çıkarma maliyetlerinde yaşanan enflasyon,

Global enflasyonist yapı.
Bu etkenleri de içeren altın fiyatlarının uluslararası anlanma ilk belirlenmesi
işlemi teknik olarak 1919 yılında Londra’da gerçekleştirilmiştir. “Fixing” işlemi adı
verilen bu fiyat belirleme sürecinin doğuşu aşağıda detayları ile anlatılmıştır.
İngiltere Merkez Bankasının 1919 yılında Güney Afrika madenlerini finanse
eden kuruluşlarla yaptığı bir anlaşma sonucu, Güney Afrika’nın bütün altınları rafine
edilmek üzere Londra’ya getirilecektir. O tarihlerde Güney Afrika’nın ünlü Rand
Rafinerisi henüz kurulmamıştır. Ancak, Londra’ya getirilen altınların nasıl
fiyatlanacağı sorunu ortaya çıktı. Anlaşmaya göre Güney Afrika’ya ödemeler, N.M.
Rothschild tarafından Londra Altın Piyasasındaki en iyi alım teklifi üzerinden
yapılacaktır. Anlaşma gereği ödemelerin yapılabilmesi için de Londra merkezli bir
alım-satım sisteminin kurulması gerekiyordu. Böylece 12 Eylül 1919 tarihinde altın
95
fixing işlemi doğdu. İlk günlerde Londra’daki altın brokerleri tarafından satılmak
istenen altın, Rothschild’ın altın hesabına kaydettiriliyordu. Rothschild tarafından her
sabah 11’de dünyadaki diğer piyasalar da dikkate alınarak altın için en iyi fiyat (best
sterling price of gold) belirleniyordu. İlk fixing işlemlerine zamanın en önemli altın
brokerları olan Mocatta and Goldsmid, Pixley and Abell, Sharp and Wilkins, Samuel
Montagu Co. katılıyordu. Fixing işlemi ilk birkaç gün telefonla yapıldıysa da, daha
sonra formel toplantı düzenine geçildi. İlk fixing fiyatı 995 milyem (altının saflık
derecesini ölçmek için kullanılan bir ölçü birimidir) altın için 4.18 pound/ons oldu.
İlk elli yıl Pound cinsinden fiyatlama yapıldı ancak sonraki yıllarda dolara geçildi
(Çıtak, 2006: s.131-132).
Gerçekten de yapılan pek çok literatür çalışması incelendiğinde, altın
fiyatlarının dolar kuru, petrol fiyatları ve enflasyon rakamlarından belirgin bir şekilde
etkilendiğini gösteren pek çok akademik ampirik çalışma bulunmaktadır. Bununla
birlikte bu tezin de inceleme konusu olduğu üzere, yaşanan lokal ve global ekonomik
ve finansal krizler de altın fiyatının oluşmasında etkili olabilmektedir.
Altın fiyatlarının seyri incelendiğinde, petrol fiyatları ile altın fiyatları
arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu görülmektedir. Bu pozitif yönlü ilişki faiz
oranları için geçerli değildir. Yine pek çok çalışma göstermektedir ki, reel faiz
oranlarındaki artış altın fiyatlarının düşmesine neden olmaktadır.
Çalışmalar, altın fiyatları ile ABD Dolarının diğer paralar karşısındaki değeri
arasında da ters yönlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, enflasyon
ile altın fiyatı arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Çünkü enflasyonist
ortamlarda yatırımcılar ellerindeki paraların değer kaybını önlemek için altına
yönelirler ve altın talebini artırırlar.
Gümüş gibi diğer değerli madenlerle altın fiyatı arasında pozitif yönlü bir
ilişki vardır. Bunların dışında, yaşanan politik, ekonomik ve finansal krizler,
mevsimsel bazı etkiler de altın fiyatının oluşumuna etki etmektedir. Ancak fiyatı ve
oluşumu her ne nedenle olursa olsun altın, bir değer saklama aracı olarak talebi uzun
döneme sürekli yükselen bir metaldir.
96
Bu etkenler ışığında oluşan dünya altın fiyatları yıllar itibariyle aşağıdaki
tabloda gösterilmiştir.
Tablo 12. Yıllar İtibariyle Dünya Altın Fiyatları (2006-2012)
Yıl
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
Kaynak: World Gold Council Verileri
Fiyat
(Ons/Dolar)
632,0
833,8
869,8
1.087,5
1.405,5
1.531,0
1.657,5
Ons genellikle altın, gümüş ve platin gibi kıymetli madenlerin kütlelerinin
ölçülmesi için kullanılan bir ağırlık ölçüsü birimidir. Ulusal piyasalarda 1 ons altın
31,10 gram (has) altın demektir ve dünyada altın fiyatları ons başına dolar üzerinden
hesaplanır. Yukarıdaki fiyatlar ışığında küresel finansal kriz öncesi ve sonrası
döneme ilişkin seyir aşağıdaki grafikte gösterilmiştir.
Grafik 8. Yıllar İtibariyle Dünya Altın Fiyatları (2006-2012)
Kaynak: World Gold Council verilerinden hazırlanmıştır.
97
3.3.3. Dünya’daki Altın Piyasaları
Taşıdığı stratejik önem ve uluslararası rezerv olmasından dolayı altın
piyasaları diğer piyasalardan ayrı bir şekilde yapılanmıştır. Altının para olarak
kullanıldığı ve paranın altın standardına alındığı dönemlerdeki ülke uygulamaları
altın piyasalarının gelişmesini engellemiştir. Bretton Woods’un dağılmasının
ardından yaşanan süreçte parasal özelliğini kaybeden altın üzerindeki sıkı
kontrollerin kalkması altın ticareti üzerindeki yasakların kalkmasına neden olmuştur.
Bretton Woods sisteminin dağılması ve ardından gelen finansal liberalizasyon süreci,
yaşanan teknolojik gelişmelerle beraber dünyada altına olan talebin artmasını sağladı
ve bunun sonucunda da ulusal ve uluslararası altın piyasaları oluşmaya başladı.
Oluşan bu piyasalar, literatürde tezgahüstü piyasalar, spot piyasalar ve türev
piyasalar olmak üzere üç ana başlıkta incelemektedir.
3.3.3.1. Tezgahüstü Altın Piyasaları
Altın piyasa işlemlerinin
önemli
bir kısmı
tezgahüstü piyasalarda
gerçekleştirilmektedir. Alıcı ve satıcının tamamen kendi iradeleri ile işlem yaptıkları
bu piyasalar daha esnek bir yapıya sahiptir. Bu piyasada yapılan işlemlere örnek
olarak bir kuyumcudan altın satın alınması ya da kuyumcunun bir kişiye altın satması
işlemi gösterilebilir.
Altaş (2010: s.8), tezgahüstü piyasalarda işlem yapabilmek için uyulması
gereken bazı minimum işlem hacmi ile ilgili bir şart olduğunu ve bu yüzden bu
piyasanın kurumsal yatırımcıların ve altın piyasası profesyonellerinin egemenliği
altında olduğunu belirtmektedir.
Bu piyasalarda işlemler sürekli gerçekleştirilmektedir. Yapılan işlemler belirli
yazılı kurallara göre değil, karşılıklı centilmenlik protokollerine göre gerçekleştirilir.
Bu bakımdan tezgahüstü piyasaların belirli bir organize yapısı olduğu söylenemez.
Dolayısıyla bu piyasaları belirli bir yapı altında birleştirip kontrol altına almak da
mümkün değildir. En önemli tezgahüstü piyasalar Londra ve Zürih’te bulunmaktadır.
98
Londra Altın Piyasası’nda uluslararası piyasalara da gösterge olacak fiyatları
belirlemek için günde iki seans yapılır. Londra Altın Piyasası’nda farklı olarak
Zürih’teki piyasada altın işlemleri Credit Suisse, Swiss Bank Corporation ve Union
Bank of Switzerland olman üzere üç bankanın günlük olarak belirlediği rakamlar o
günkü altın fiyatı olarak kabul edilmektedir.
3.3.3.2. Spot Altın Piyasaları
Spot piyasalar altının fiziki olarak el değiştirdiği piyasalardır. Bu piyasalara
daha çok altına fiziki olarak ihtiyaç duyan mücevher imalatçıları ile altını fiziki
olarak saklamak isteyen yatırımcılar rağbet göstermektedir.
Dünyada genelde spot altın piyasasında teslimat, alım-satım işleminin
gerçekleştiği günden sonra iki gün içinde yapılmaktadır. Teslimat tarihinde satıcı
parasını, alıcı ise altınını işlem yapılan borsanın takas merkezinden almaktadır. Spot
piyasalar dünyada ilk olarak faaliyete geçen piyasalardır (Çıtak, 1999: s.54).
Dünya’daki en önemli spot altın piyasalarının başında, Londra Altın Borsası, Zürih
Altın Borsası, New York Altın Borsası, Hong Kong Altın Borsası ve Tokyo Altın
Borsası gelmektedir.
3.3.3.3. Türev Altın Piyasaları
Forward, futures, options ve swap işlemlerini içinde bulunduran piyasalar
türev piyasaları oluşturur. Tezgahüstü ve spot piyasalardan farklı olarak türev
piyasalarda yapılan işlemler vadeli işlemlerdir. Vadeli işlemler özelliği gereği, ileride
belirlenen bir tarihte teslimatı yapılması planlanan herhangi bir malın ya da finansal
aracın cari olarak alım satımının yapılmasıdır. Bu piyasalarda esasen malın veya
finansal aracın kendisinden çok onun ileri tarihteki teslimatını kayda bağlayan
sözleşmelerin alınıp satılması ön plandadır. Vadeli işlem piyasaları, piyasada işlem
yapanlara spekülasyonlara ve risklere karşı korunma imkanı sağlamaktadır.
Bu piyasaların kurulmasındaki amaç, piyasalarda karar alma süreçlerini
olumsuz bir biçimde etkileyen fiyat riskini azaltmaktır. Vadeli işlem piyasalarının
etkin islemesi durumunda piyasada işlem yapan kuruluşlar ilgili ürüne ait arz ve
99
talebin gelecekteki olası seyri hakkında bilgi edinme sansına sahip olabilmekte ve
yapacakları alım-satımlarda sadece geçmiş fiyatları değil, gelecekteki fiyatları da
dikkate alarak değerlendirme yapabilmektedirler (Aksu, 2008: s.8). Buradaki temel
amaç, yatırımcıların ve kuyumcuların ilerideki fiyat değişiminden kaynaklanabilecek
risklerini en aza indirme istemeleri ve altın üretimi yapan madencilik şirketlerinin de
olası fiyat hareketlerine karşı üretimlerini ayarlama istemeleridir.
Vadeli işlem piyasalarının temelini oluşturan futures işlemleri borsalarda
işlem görmekte bunun sonucu olarak da, vade, sözleşme büyüklüğü, alınacak
teminatlar, fiyat adımları, işlem kriterleri, ilgili borsalar tarafından belirlenmektedir
(Erer, 2011: s.42).
3.4. Türkiye’deki Altın Piyasaları Ve Özellikleri
Altın bütün dünyada olduğu gibi eski dönemlerden beri Türkiye’de bir servet
biriktirme aracı ve ziynet eşyası olarak kullanılmaktadır. Özellikle tıpkı Hindistan’da
olduğu gibi Türkiye’de de düğünlerde oldukça önemli bir hediye olarak kullanılan
altına olan talep ülke içerisinde yeterli arz olmamasına rağmen her geçen gün artış
göstermektedir.
Türkiye altın mücevherat üretiminde Hindistan ve Çin ile birlikte dünyanın en
önemli ülkelerinden birisidir. Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti Darphanesi’nin
altın para üretiminde dünyada ilk sırada olduğunu da bilmekte fayda vardır.
Yukarıda belirtilen talep nedenlerinden dolayı Türkiye’deki altın arzı büyük
önem taşımaktadır.
3.4.1. Türkiye’de Altın Arzı Ve Talebi
Dünya örneklerinden farklı olarak Türkiye’deki altın talebinin kendine has
özellikleri bulunmaktadır. Ancak bu özelliklere bağlı olarak yüksek miktarda olan
altın talebini karşılayacak miktarda altın arzı gerçekleşmemektedir.
100
3.4.1.1. Türkiye’de Altın Arzı
Türkiye’deki
altına
olan
yoğun
ilgi
yurt
içi
kaynaklardan
karşılanamamaktadır. Dünyada altın arzının temel kaynakları olan madencilik
faaliyetleri ve resmi kurum satışları mekanizması Türkiye için geçerli olduğunu
söylemek pek mümkün değildir. Bunula birlikte hurda altınlardan kaynaklanan arz
ön plana çıkmaktadır.
Türkiye’de altın üretiminin oldukça sınırlı olduğu görülmektedir. 2006 yılı
verilerine göre Türkiye’deki toplam altın madeni arzı 6 ton düzeyindedir. Üretilen
altın, ülkemizde yer alan altın madenleri kapsamında doğrudan üretim yoluyla
çıkarıldığı gibi diğer maden üretimleri sırasında yan ürün olarak da elde
edilebilmektedir. Örneğin Kütahya’da bulunan Eti gümüş madeni ile Sarkuysan,
Etibank ve Karadeniz bakır madenlerinden yıllık olarak ortalama 500-600 kilogram
düzeyinde altın elde edilebilmektedir (Yanık, 2009: s.46).
Tablo 13. Yıllar İtibariyle Madenlerin Cevher Altın Üretimi (2008-2013)
Yıllar
2008
2009
2010
2011
2012
2013*
Kg
11.209
14.345
16.431
23.966
27.346
2.096
*Mart 2013 itibariyle.
Kaynak: İstanbul Altın Borsası verileri kullanılarak hazırlanmıştır.
Türkiye’de resmi kurum satışları da bir merkez bankası politikası olarak pek
gerçekleşmeyen bir durumdur. İhtiyatlılık gereği merkez bankası altın rezervlerini
yüksek tutmakta ve satış yapmamaktadır. Aşağıdaki tabloda Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası Altın rezervleri dolar üzerinden gösterilmiştir.
101
Tablo 14. Yıllara Göre Türkiye Altın Rezervleri
Yıllar
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
Milyon Dolar
2.373
3.123
3.229
4.121
5.264
10.090
20.414
19.832
Kaynak: TCMB, EVDS Siteminden alınan verilerle hazırlanmıştır.
Yukarıdaki veriler ışığında hazırlanan aşağıdaki grafikte Türkiye’de merkez
bankasının bir politika olarak altın rezervi tuttuğunu ve satış yapmadığını
gözlemlemek mümkündür.
Grafik 9. Yıllara Göre Türkiye Altın Rezervleri Seyri
(2006-2013, Milyon Dolar)
Kaynak: TCMB, EVDS Sisteminden alınan verilerle hazırlanmıştır.
102
3.4.1.2. Türkiye’de Altın Talebi
Türkiye dünya üzerinde altın talebi en fazla olan ülkelerden birisi olmasına
rağmen maalesef sahip olduğu kaynaklar bu talebi karşılamakta yetersizdir. Bu
bakımdan Türkiye yurtiçindeki talebi karşılamak için yurtdışından yüklü miktarda
altın ithalatı yapmaktadır.
Aşağıdaki tabloda Türkiye’nin yıllar itibariyle altın ithalatı gösterilmiştir.
Tablo 15. Yıllar İtibariyle Türkiye Altın İthalatı (2006-2013)
Yıllar
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013*
Kg
192.720
230.796
165.936
37.592
42.490
79.704
120.780
28.617
*Mart 2013 itibariyle.
Kaynak: İstanbul Altın Borsası verileri kullanılarak hazırlanmıştır.
Vural (2003: s.58-59), Türkiye’de altın talebini etkileyen faktörler sosyal,
siyasi ve ekonomik olmak üzere üç grupta toplanabileceğini belirtiyor.
Türkiye’de talep edilen altının önemli bir kısmı takı ve süs malzemesi olarak
kullanılmaktadır. Özellikle gelenek ve görenekler ışığında düzenlenen düğün
törenlerinde hediye olarak altın kullanılmaktadır. Bu, altın talebini artıran önemli bir
etken olarak karşımıza çıkmaktadır.
Osmanlı dönemine uzun yıllar para yerine kullanılan altının, savaş, afet ve
sıkıyönetim gibi hallerde değer koruması ve konvertibilitesinin yüksek olması
nedeniyle talebi de bir diğer talep sebebidir.
Yurt dışında yaşanan olumsuz gelişmelerin Türkiye gibi gelişmekte olan
ülkelerin piyasalarını olumsuz yönde etkilediği bilinmektedir. Bu bakımdan krizin
103
etkilerini en aza indirmek ve servet değerini korumak amacıyla bireylerin altın
talebinde bulunduğu da bilinmektedir.
Bireylerin yanı sıra Türkiye’de Merkez Bankası da rezervlerinde altın
bulundurmaktadır. Bununla birlikte Türkiye’de kuyumculuk sektörü oldukça
gelişmiştir. Bu sektör de imalatta kullanmak üzere altın talebinde bulunmaktadır.
Türkiye’de altın talebini artıran bir diğer unsur da “Cumhuriyet Altını”
basımı için kullanılan altındır.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında ilk altın paranın Fatih Sultan Mehmet
tarafından bastırıldığı bilinmektedir. Osmanlı Döneminde kullanılan diğer önemli iki
altın para Sultan Reşat ve Sultan Aziz tarafından bastırılan, Reşat ve Aziz olarak
bilinen altın paralardır. Cumhuriyet’in kurulmasından sonra da ilk 15–20 yıl
kullanılmaya devam eden bu paraların yerini 1951 yılında Cumhuriyet altını almıştır.
Aşağıdaki tabloda yıllar itibariyle Cumhuriyet Altını talebi adet olarak
gösterilmiştir.
Tablo 16. Yıllar İtibariyle Cumhuriyet Altını Talebi (2006-2013, Adet)
Yıllar
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013*
Ziynet Altını
14.284.031
16.837.777
14.469.236
8.770.908
9.450.179
10.684.047
10.783.800
2.840.656
Altın Sikke
2.992.871
2.107.839
2.180.136
1.148.691
1.647.130
4.616.303
1.873.228
1.053.135
Toplam
17.276.902
18.945.616
16.649.372
9.919.599
11.097.309
15.300.350
12.657.028
3.893.791
*Şubat 2013 itibariyle.
Kaynak: T.C. Hazine Müsteşarlığı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü
verileri kullanılarak hazırlanmıştır.
Yukarıdaki adetlere karşılık gelen üretim miktarları aşağıdaki tabloda gram
olarak gösterilmiştir.
104
Tablo 17. Yıllar İtibariyle Cumhuriyet Altını Talebi (2006-2012, Gram)
Yıllar
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013*
Ziynet Altını
43.820.731,80
48.703.375,90
43.027.972,40
25.670.380,50
27.797.353,80
32.098.494,10
30.759.680,90
9.439.939,20
Altın Sikke
66.083.985,50
61.896.030,00
57.829.625,00
33.678.309,20
39.025.669,00
64.241.572,50
43.199.657,80
7.330.038,20
Toplam
109.904.717,30
110.599.405,90
100.857.597,40
59.348.689,70
66.823.022,80
96.340.066,60
73.959.338,70
16.769.977,40
*Şubat 2013 itibariyle.
Kaynak: T.C. Hazine Müsteşarlığı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü
verileri kullanılarak hazırlanmıştır.
3.4.2. Türkiye’de Altın Piyasalarının İşleyişi ve Fiyat Oluşumu
Türkiye’de altın piyasalarının işleyişi dünyadaki altın piyasalarının işleyişine
paralellik göstermektedir. Özellikle küreselleşme ile beraber gelen finansal
liberalizasyon sürecine entegre olan Türkiye, dünyadaki fiyat hareketlerinden anında
ve oldukça fazla etkilenmektedir.
Zaten altın üretimi talebine oranla oldukça düşük olan Türkiye’de altın
piyasasında oluşan fiyatlar, dünya altın piyasasına bağlı olarak şekillenmektedir. Her
ne kadar tezgahüstü piyasalardaki altın fiyatlarında küçük farklılıklar olsa da genel
itibariyle dünyadaki fiyatlar Türkiye’de de uygulanmaktadır.
Bilindiği üzere altının ons fiyatı dolar üzerinden dünyanın her yerinde
aynıdır. Türkiye’de de altının dünyadaki ons fiyatına göre o günkü dolar kuruna bağlı
olarak gram fiyatı belirlenmektedir.
Bunun dışında future piyasalarda oluşan fiyatların da yurtdışı future
piyasalara entegre olduğunu iddia etmek de yanlış olmayacaktır. Ayrıca yapılan pek
çok ekonometrik çalışma göstermiştir ki, future piyasalarda oluşan fiyatlar spot
105
piyasalarda oluşan fiyatları uzun dönemde etkilemektedir. Türkiye’de de işleyişin bu
şekilde olduğu gözlemlenmektedir.
3.4.3. Türkiye’deki Altın Piyasaları
Türkiye’de dünyadaki örneklerinde olduğu gibi altın piyasaları tezgahüstü
(serbest) piyasalar, spot piyasalar ve türev piyasalar olmak üzere üç ana başlıkta
incelenmektedir.
3.4.3.1. Tezgahüstü Altın Piyasaları
Bilindiği üzere tezgahüstü piyasalar organize olmayan ve herhangi bir çatı
altında toplanmayan piyasalardır. Türkiye’de de altın alım-satım işlemlerinin önemli
bir kısmı bu kurulları yazılı olmayan piyasalara gerçekleştirilmektedir. Bu bakımdan
organize piyasalarda yapılmayan işlemlerin tezgahüstü piyasalarda yapıldığını
söylemek mümkündür.
Altına dayalı yapılan tezgahüstü işlemlerinin oluşturduğu piyasa Türkiye’de
“Serbest Altın Piyasası” olarak adlandırılmaktadır. Serbest Altın Piyasası’na ilişkin
verilerin tezgahüstü piyasaların tanımı gereği ölçülebilir nitelikte olmaması
nedeniyle bu piyasanın büyüklüğü hakkında kesin sonuçlara ulaşmak oldukça zordur.
Bununla birlikte Türkiye’de altının yaygın kabul gören bir varlık olması nedeniyle
Serbest Altın Piyasası’nın da oldukça yaygın kullanılan bir piyasa olduğunu
söylemek mümkündür (Menase, 2009: s.147).
3.4.3.2. Spot Altın Piyasaları
Türkiye’de altın piyasaları uzun yıllar tezgahüstü şekilde faaliyette bulunmuş
ve ithal edilen altından organize bir yapıdan ziyade bireysel girişimler tarafından
Türkiye’ye sokulmuştur. 1995 yılında İstanbul Altın Borsası’nın kurulması ile
birlikte Türkiye’de spot altın piyasalarına ait işlemler İstanbul Altın Borsası’nda
gerçekleştirilmeye başlanmıştır.
İstanbul Altın Borsası teşkilat yönetmeliğinde başlıca işlevini; “Teşkilatlı bir
kurum kimliğinde likidite sağlamak, kıymetli maden işlemlerinde referans fiyatı
106
belirlemek, başta altın olmak üzere kıymetli madenlere dayalı yatırım araçları
vasıtasıyla finansal ürün yelpazesini genişleterek ulusal ve uluslararası piyasalara
entegrasyonu sağlamaktır.” şeklinde tanımlamaktadır.
İstanbul Altın Borsası, Altın Piyasası’nın ve bu piyasada gerçekleşen
işlemlerin özellikleri aşağıdaki gibi belirtmektedir;

Piyasa ‘da Hazine Müsteşarlığı’nın Altın Standartları Tebliği ile belirlenen
uluslararası rafinerilerden çıkışlı 995/1000 ile 999.9/1000 saflıktaki altınlar
işlem görebilir.

İşlem gören altınlar 1gr, 10 gr, 50 gr, 100 gr, 250 gr, 500 gr, 1000gr, 12,5 kg
ile 350 ons (10, 88622 kg) ve 430 ons (13,37450 kg) arasındaki standart
külçelerden oluşur.

Piyasada TL/gr ve ABD Doları/ons cinsinden işlemler gerçekleşir.

Piyasada işlemler sabah 11.00 – 13.00 saatleri ile öğleden sonra 15.00 –
16.30 saatlerinde olmak üzere iki seansta gerçekleşir.

Piyasada TL/gr cinsinden işlemler aynı gün valörlü, ABD Doları/ons
cinsinden işlemler ise aynı gün (T+0), ertesi gün (T+1) ve iki iş günü (T+2)
valörlü olarak gerçekleştirilebilmektedir. İkinci seansta gerçekleştirilen
işlemlerin takası ertesi gün birinci seansın takası ile birlikte yapılır.

En küçük fiyat hareketi TL/gr cinsinden verilen emirlerde 100 TL, ABD
Doları/ons cinsinden verilen emirlerde ise 5 centtir.

Verilen emirlerde at limit 5 kg’dır. Bu miktarın üzerindeki emirler 1 kg ve
katları olarak değişir.

Piyasa üyelerinin satın alabilecekleri ve satabilecekleri altın miktarı Borsa
Takas Merkezi’ne teslim ettikleri altınların yirmi katı ile sınırlıdır.
Yukarıda belirtilen esaslara göre işleyen İstanbul Altın Borsası’nda oluşan
altın fiyatları ve bu fiyatların seyri aşağıdaki tablo ve grafikte ayrı ayrı gösterilmiştir.
107
Tablo 18. Yıllar İtibariyle İstanbul Altın Borsası Altın Fiyatları
(2005-2013, TL/kg)
Yıl
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
AOF* (TL)
18533,33
28843,86
28085,56
36171,78
50119,56
60076,55
96991,14
97429,67
93645,05
*Ağırlıklı Ortalama Fiyat
Kaynak: İstanbul Altın Borsası verileri kullanılarak hazırlamıştır.
Grafik 10. Yıllar İtibariyle İstanbul Altın Borsası Altın Fiyatlarının Seyri
(2005-2013, TL/kg)
Kaynak: İstanbul Altın Borsası verileri kullanılarak hazırlamıştır.
108
Spot piyasalar arz edilen altının ithal edildiği İstanbul Altın Borsası’nda
faaliyet gösteren şirketlerin yıllar itibariyle toplam altın ithalatı ve işlem hacmi
aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Tablo 19. Yıllar İtibariyle İstanbul Altın Borsası Altın İthalatı ve İşlem Hacmi (20052013, Ton)
Yıl
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013*
*Şubat 2013 itibariyle.
İthalat (Ton) İşlem Hacmi (Ton)
328.752
269.489
247.490
192.720
330.210
230.796
337.029
165.936
226.628
37.592
121.620
42.490
195.92
79.704
254.24
120.780
2.297
28.617
Kaynak: İstanbul Altın Borsası verileri kullanılarak hazırlamıştır.
3.4.3.3. Türev Altın Piyasaları
Türev piyasaların Türkiye’de uygulanmasında en çok kullanılan finansal
enstrümanlar vadeli işlemler ve futures işlemleridir.
Vadeli işlemler, belirli tutardaki standart bir malın, finansal göstergenin,
menkul kıymetin veya yabancı bir paranın işlem anında belirlenmiş olan fiyattan,
belirli bir yerde ve belirli bir tarihte satılmasını veya satın alınmasını öngören alımsatım anlaşmalarıdır. Piyasa katılımcılarının fiyat değişimleri ve diğer risklerden
korunma istekleri vadeli işlem piyasalarına duyulan ihtiyacı ortaya çıkarmıştır
(Dönmez, 2002: s.1).
Futures işlemler, Standart miktar ve kalitedeki finansal bir varlığı önceden
belirlenmiş olan bir fiyattan, ileriki bir tarihte teslim etmeye ya da almaya yönelik
yasal işlemlerdir. Futures işlemler organize borsalarda işlem görür ve standart
sözleşmelerdir. Futures sözleşmelerde alıcının almış olduğu pozisyon uzun (long)
109
pozisyon, satıcının almış olduğu pozisyon ise kısa (short) pozisyon adını almaktadır
(Aydeniz, 2008: s.132). Futures işlemleri aşağıdaki amaçlarla kullanılmaktadır;

Riskten korunma,

Spekülasyon,

Arbitraj. (Piyasalar arasındaki fiyat dengesizliklerinden yararlanarak risksiz
kar elde etme)
Altının futures işlemleri literatürde mala dayalı futures işlemleri olarak
adlandırılmaktadır. Mala dayalı futures işlemleri, belirli nitelikteki ürünlerin belirli
bir fiyattan belirli bir tarihte teslimatının yapılmasını sözleşmeye bağlayan
işlemlerdir. Türkiye’de altına dayalı futures işlemleri, Vadeli İşlemler Borsası’nda
gerçekleştirilmektedir.
2005 yılında kurulmuş Vadeli İşlemler Borsası’nda (VOB) işlem gören
sözleşmeler aşağıdaki gibidir.
Tablo 20. Vadeli İşlemler Borsası’nda İşlem Gören Sözleşmeler
Sözleşme
Açıklaması
VOB - İMKB 30
İMKB 30 Endeksine dayalı VİS
VOB - İMKB 100
İMKB 100 Endeksine dayalı VİS
VOB - DİBS 91
91 günlük Hazine Bonosu fiyatına dayalı VİS
VOB - DİBS 365
365 günlük Hazine Bonosu fiyatına dayalı VİS
VOB - G- DİBS
Gösterge DİBS'lerin fiyatına dayalı VİS
VOB – TLDolar
USD/TL paritesine dayalı VİS
VOB – TLEuro
EUR/TL paritesine dayalı VİS
VOB – Anadolu Kırmızı
Buğday
Anadolu kırmızı sert baz kalite buğdayın fiyatına dayalı VİS
VOB - Egepamuk
Ege Standart 1 baz kalite pamuğun fiyatına dayalı VİS
VOB – Altın
995/1000 saflıkta rafine edilmiş külçe altının fiyatına dayalı VİS
Kaynak: Vadeli İşlemler Borsası
2005 yılında Vadeli İşlemler Borsası kurulduk sonra 2006 Mart ayında ilk
altın futures işlemleri gerçekleştirilmiştir. O tarihten bu yana yapılan altına ilişkin
futures işlemlerine ilişkin bilgileri aşağıdaki gibidir.
110
Tablo 21. Yıllar İtibariyle Vadeli İşlemler Borsası Altın Futures İşlemleri
(2006-2013)
Yıllar
Sözleşme Adedi
2006
1.705
2007
81
2008
21.641
2009
118.347
2010
63.794.051
2011
74.077.544
2012
62.266.756
2013*
8.851
*Şubat 2013 itibariyle.
TL/Adet
İşlem Hacmi (TL)
2945
5.020.696
2802
227.018
3924
84.926.183
5017
593.852.744
6751
430.699.029.138
5916
438.248.575.051
6470
402.880.207.524
4469
39.560.535
Kaynak: Vadeli İşlemler Borsası verileri kullanılarak hazırlanmıştır.
Görüldüğü üzere altın futures sözleşmelerinin adedi yıllar itibariyle artış
göstermektedir. Bu artışa bağlı olarak da yapılan toplam işlem hacmi de her geçen yıl
artmaktadır. Bir diğer gösterge de sözleşme başına düşen işlem hacmidir. Sözleşme
başına düşen işlem hacminde de artış gözlemlenmektedir. Bu durum altın futures
piyasalarının her geçen gün kullanımın ve değerinin arttığının bir göstergesidir.
111
4
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM – KÜRESEL FİNANSAL KRİZİN TÜRKİYE
ALTIN SPOT VE FUTURE PİYASALARINA ETKİSİNİN
EKONOMETRİK MODELLER YARDIMIYLA İNCELENMESİ
Altın, arzı sınırlı olmasına rağmen bu tezin önceki bölümlerinde ele alınan
nedenlerden dolayı her dönemde talep edilen bir değer saklama ve yatırım aracıdır.
Özellikle kriz dönemlerinde güvenli bir liman olarak tercih edilen altının işlem
gördüğü piyasalar son yaşanan küresel finansal krizden de belirli alanlarda
etkilenmiştir.
4.1. Literatür
Mitchell (2000), “Dismantling the cross of gold: economic crisis and U.S.
monetary policy” başlıklı çalışmasında Euro’nun uluslararası para politikasında yeni
bir birim olabileceği tartışması ekseninde altın incelenmiş ve altının değerinin ABD
doları üzerinden belirlenmesi devam ettikçe ABD’nin küresel piyasalardaki
dalgalanmalardan etkileneceği ifade edilmiştir.
Aggarwal ve Lucey (2007), yapmış oldukları “Psychological barriers in gold
prices?” başlıklı çalışmalarında, altın fiyatlarının oluşumundaki psikolojik etmenleri
incelemiş ve bunun sonucunda da ekonomik şokların altına olan talebi artırarak altın
fiyatlarını yukarı yönlü etkilediği bulgusuna ulaşmışlardır.
Sjaastad (2008), “The price of gold and the exchange rates: Once again”, adlı
eserinde Bretton Woods sisteminin dağılmasının ardından altın fiyatlarının dolar
tarafından domine edildiğini ifade etmiş ve şoklardan etkilenen dolar kurunun altın
fiyatlarını da etkilediği tespiti ile beraber kriz dönemlerinde altın fiyatları ile dolar
kuru arasında ters orantılı bir ilişki tespit etmiştir.
Taşçı (2010), “Ekonometrik Bir Yaklaşımla Altın Piyasasının İncelenmesi”
başlıklı tez çalışmasında, Türkiye’deki altın piyasasını VAR tabanlı Johansen
eştümleşme analizine tabi tutmuş ve hata düzeltme modeli aracılığıyla yapılan
112
saptamaları sonucunda, hata düzeltme teriminin sıfır ile eksi bir arasında bir değer
alması ve istatistiksel olarak anlamlı olduğunu tespit etmiştir. Bu durum kısa
dönemde hata düzeltme mekanizmasının çalıştığını göstermektedir. Sonuç olarak
ekonomide bir şok meydana geldiğinde hata düzeltme mekanizmasının, bu şoku 6,5
ay sonra giderebildiği bulgusuna ulaşmıştır.
Arymbaev
(2010),
“Türkiye’de
Altın
Piyasasının
Yeniden
Yapılandırılmasında İstanbul Altın Borsası’nın Yeri ve Finans Sektörüne Katkıları”
başlıklı çalışmasında, Türkiye’deki altın piyasasının işleyişini incelemiş ve yapmış
olduğu çalışma sonucunda Küresel finansal krizin başlangıç yılları olan 2008-2009
yıllarında altına ve altına endeksli borsa yatırım fonu ETF’lere talebin arttığı,
yatırımcıların portföy çeşitlendirmesini sağlayacak güvenli enstrümanlardan birisi
olarak bu dönemde altına olan yatırım amaçlı talebi bir anda yükselttikleri bulgusuna
ulaşmıştır.
Zhang ve Wei (2010), “The crude oil market and the gold market: Evidence
for cointegration, causality and price discovery” başlıklı eserinde küresel finansal
krizin başlangıcına kadar 2000-2008 yılları arasındaki verileri kullanmış ve Granger
nedensellik testi yapmış ve petrol fiyatları ile altın fiyatları arasında belirgin bir
pozitif ilişki olduğunu tespit etmiştir.
Baur ve McDermott (2010), “Is gold a safe haven? International evidence”
başlıklı çalışmasında, altının küresel finansal sistemdeki yerini belirlemek amacıyla
gelişmekte olan ülke ekonomileri incelenmiş ve özellikle küresel finansal krizde
altının oldukça güvenli bir liman olduğu bulgusuna ulaşmıştır.
Joy (2010), “Gold and the US dollar: Hedge or haven?” başlıklı çalışmasında
Dinamic conditional correlations covering modeli uygulayarak dolara endeksli 16
temel kurun 23 yıllık haftalık datasını kullanmış ve sonuçta; altının kırılma
durumlarında dolara göre daha güvenli bir liman olduğu bulgusuna ulaşmışlardır.
Shafiee ve Topal (2010), “An overview of global gold market and gold price
forecasting”, başlıklı çalışmasında küresel finansal kriz boyunca diğer bütün
minerallerin fiyatları düşerken altının fiyatının yüzde 6 oranında arttığı ve bunun gibi
113
beklenmedik durumların madencilik şirketleri açısından bir risk oluşturduğu tespit
edilmiştir. Bunun üzerine altın future, hedge işlemlerine ışık tutacak şekilde
önümüzdeki 10 yılın fiyat tahminlerine ilişkin bir model geliştirilmiştir.
Toraman, Başarır ve Bayramoğlu (2011), “Determination of Factors
Affecting the Price of Gold: A Study of MGARCH Model” başlıklı eserinde, altın
fiyatlarına etki eden faktörleri tespit etmek amacıyla MGARCH modeli uygulamış ve
son finansal kriz esnasında ABD dolar kuru ile altın fiyatları arasında negatif ve
petrol fiyatları ile pozitif bir ilişki tespit etmiştir.
Erer (2011), “Altın Piyasasındaki Oynaklık ve Altın Vadeli İşlem Sözleşmesi
İle Korunma Yolu” başlıklı çalışmasında, TARCH 2.2 modeli vasıtasıyla,
piyasalardaki olası dalgalanmalarda altın vadeli işlemlerinin spot piyasalara göre
daha güvenli olduğunu tespit etmiştir.
Öner (2011), “Finansal Piyasalarda Altın Futures İşlemlerinin Yeri ve
Önemi” başlıklı çalışmasında, altın yatırımcısı açısından spot işlemlerin bazen daha
karlı olabilse de uzun vadede futures işlemlerin daha güvenli bir yol olduğunu
bulgusuna ulaşmıştır.
Anand ve Madhogaria (2012), “Is Gold a Safe-Haven? – An Econometric
Analysis” başlıklı çalışmasında, seçilen altı ülkenin spot piyasa getirileri ile altı
fiyatları arasındaki ilişkiyi Granger testi ile incelemiş ve olası şok durumlarında
altının güvenli bir yatırım aracı olduğu sonucuna ulaşmışlardır.
Newby (2012), “The suspension of the gold standart as sustaniable monetary
policy” başlıklı çalışmasında barış zamanlarında altın standardının bir devlet
politikası olarak uygulanabilir olduğunu ancak savaş zamanlarında ise politika
yapıcıların altın standardını devam ettirmek istediklerinde altının konvertibilitesinin
gerekli olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Creti, Joëts ve Mignon (2013), “On the links between stock and commodity
markets’ volatility” başlıklı çalışmasında, 2001-2011 yılları arasında seçilmiş 25
114
borsayı GARCH modeli ile incelemiş ve 2077-2008 finansal krizi boyunca altının
güvenli bir liman olduğu bulgusuna ulaşmışlardır.
Ciner, Gurdgiev ve Lucey (2013), “Hedges and safe havens: An examination
of stocks, bonds, gold, oil and exchance rates” başlıklı çalışmasında, hisse senetleri,
tahviller, altın, petrol ve döviz kuru enstrümanlarından hangisinin olası bir kriz
ortamında güvenli bir yatırım aracı olarak kullanılabileceğini araştırmış ve sonuçta
da; altının hem ABD hem de İngiltere’de diğer yatırım enstrümanlarına göre daha
güvenli bir liman olduğu bulgusuna ulaşmışlardır.
Ewing ve Malik (2013), “Volatility transmission between gold and oil futures
under structurel breaks” başlıklı çalışmasında 1993 ve 2010 yılları arasındaki günlük
veriyi kullanarak GARCH modeli uygulamış ve yapısal kırılmaların (ekonomik kriz,
şok vb.) altın ve petrol future işlemlerinde ciddi oynaklık meydana getirdiği
sonucuna ulaşmıştır.
Wang ve Chueh (2013), “Dynamic transmission effects between the interest
rate, the US dollar and gold crude oil prices” başlıklı makalesinde küresel finansal
kriz dönemini de içine alan periyottaki verileri kullanarak yaptığı Threshold errorcorrection model (TECM) analizinde; kısa dönemde altın ve petrol fiyatları arasında
birbirlerini etkileyen pozitif bir ilişki olduğunu bulmuş, faiz oranları arasında future
altın fiyatları arasındaki negatif bir ilişki olduğunu tespit etmiştir.
4.2. Araştırmanın Amacı
Tezin bu bölümü, Türkiye’de bir yatırım aracı ve bir emtia olarak alınıp
satılan altının, kriz süresince ve krizin ardından spor ve future piyasalardaki
durumunu analiz etmek amacını taşımaktadır. Daha önceki çalışmalarda kullanılan
ve altına olan talebi etkileyen faktörlerin küresel kriz süresince ve ardından gelen
süreçte altın talebini ne yönde etkilediğinin tespiti de çalışmanın amaçları
arasındadır.
115
4.3. Araştırmada Kullanılan Yöntem ve Veri Seti
Tezde Meboot (Maximum Entropy Bootstrap) veri oluşturma süreci ile
bağlanmış sabit genişlikte kayan pencereler yardımıyla aralık tahmini yöntemi
kullanılmıştır. Meboot, bir parametrenin EPDF (Ampirik Olasılık Yoğunluğu
Fonksiyonu) ile simule edilmesi veya sınama istatistiğinin tahmin edilmesi yerine,
yüksek sayıda regresyonu hesaplama için modern bilgisayarların gücünü kullanan bir
hesap yoğun tekniktir. Süreç, yetersiz bilgiler altında gereksiz dağılımsal
varsayımlardan kaçınmak için Bayes’in olasılığında kullanılan maksimum entropi
prensibini kullanan zaman serilerinin bağımsız tekrarlarının oluşturulmasını
içermektedir. Bu Shannon’un verdiği, kayıp bilgileri hesaba katarak oluşmuş azami
belirsiz kümülatif maksimum entropi yoğunluğunun f(x) yerine kütle-koruma ve
ortalama-koruma bilgisinin maksimize edilmesi ile yapılmıştır;
Bu tekdüze yoğunluk Ergodik Teorem, Doob Teoremi ve Merkezi Limit
Teoremlerinin tatmin edici özelliğine sahip olan adı geçen bağımsız tekrarları
oluşturan temellerin hemen ardından gelir. Bu şekilde yüksek miktarlardaki tekrarlar
oluşturulduğu zaman, Klasik Normal Regresyon Modeli’nin (CNRM) altında yatan
standart dağılımsal varsayımlar olmadan çeşitli parametre tahminlerinin numerik
örnekleme dağılımını oluşturmak için bir bootstrap düzeni kullanıma sokulur.
Yalta (2013) tarafından çok büyük ölçekte simülasyonla yapılan toplam 5.03
x 109 regresyon içeren 1470 testi, yukarıda belirtilen yöntemin 20 ve 24 gibi daha
küçük örneklem büyüklüklerinde asimtotik sonuçlar ile karşılaştırıldığında
azımsanamayacak iyileşmeler sağladığını göstermektedir.
Ekonometrik çalışmalarda günlük veriler kullanıldığı zaman, çeşitli
etkenlerden dolayı bazı günlere ait veriler oluşmaktadır. Bu da veri setinde pek çok
eksik verilere neden olup testlerde çıkacak sonuçları etkilemektedir. Tezde kullanılan
meboot DGP yöntemi bahsedilen eksik verilerin toplam kütle ve ortalama kütle
üzerindeki negatif etkileri ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca ve en önemlisi, veri setinin
kısıtlı olduğu durumlarda yapılan testlerde çıkan sonuçlarla yorum yapmak da
116
çalışmada yanlış sonuçların çıkmasına neden olabilmektedir. Yalta tarafından
geliştirilen kayan pencereler tekniği, bu sorunu da ortadan kaldırmaktadır. Hatta bu
tekniğin kullanılması ile kısıtlı veri seti hem daha nitelikli bilgi sağlanmakta hem de
zaman serisi içerisindeki dalgalanmalar da analizde görülebilmektedir. Sonuç olarak
bu tezde, meboot DGP modeline bağlı olarak Yalta (2013) tarafından önerilen Kayan
Pencereler Tekniği uygulanmıştır. Bu tekniğin en önemli özelliği bir datanın
defalarca işleme dahil edilerek yeniden kullanılmasıdır. Bu teknik sayesinde söz
konusu dönemdeki en küçük dalgalanmalar bile tespit edilebilmektedir. Analizler
“R” paket programında yapılmıştır.
Bu yaklaşımın üç önemli avantajı bulunmaktadır. İlki, meboot DGP
tarafından sağlanan simülasyon tabanlı güven aralığı asimptotik tahmine kıyasla daha
belirgin bir şekilde verimli ve güvenilirdir. İkincisi, meboot DGP; yapısal kırılmalar,
krizler ve dalgalanmalar gibi tahmin yürütmenin zor olduğu durağan olmayan
dönemlerde de kullanılabilir. Ve son olarak, küçük örneklemle yapılan bir Kayan
Pencere Tekniği, değişen durumlarda kullanılan parametrelerin nasıl değişim
gösterdiğini gözlemleme imkanı vermektedir. Bu durum politika yapıcılara yararlı
bir bilgi sağlamaktadır.
Tezde de Küresel Finansal Krizin altın spot ve future piyasalarına etkisini
ölçmek ve dönemsel dalgalanmalar varsa bunun nedenlerini tespit etmek amacı ile
çeşitli parametrelerden oluşan, spot ve future piyasalarındaki talebi ayrı ayrı analize
etmek için aşağıdaki iki ekonometrik model kullanılmıştır.
Modelde kullanılan parametrelere ilişkin bilgiler ve elde edildiği kaynaklar
aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Türkiye’de future piyasalarda altın işlemlerinin
01.03.2006 tarihinden itibaren başlaması nedeni ile tüm veriler bu tarihten itibaren
başlatılmış ve günlük olarak alınmış, ardından aylığa çevrilmiş ve mevsimsel
düzenlemeye tabi tutulmuştur. Kullanılan veriler 01.03.2006 ile 31.12.2012 tarihleri
arasını içermektedir. Kullanılan modelde altın talebi bağımlı değişken olarak
alınmıştır.
117
Tablo 22. Modelde Kullanılan Parametreler
Parametre
Kısaltması
QGSPOT
QGFUTR
RPGSPOT
RPGFUTR*
RGDP**
INTGOV***
EXCHUSD
Tanımı
Kaynak
Spot Piyasada Altın Miktarı
01.03.2006 – 01.01.2013 arası
(Gram)
İstanbul Altın Borsası Verileri
Future Piyasa Altın Miktarı
01.03.2006 – 01.01.2013 arası
(Gram)
Vadeli İşlemler Borsası Verileri
Reel Fiyatlarla Spot Piyasa
01.03.2006 – 01.01.2013 arası
Altın Fiyatı (TL)
İstanbul Altın Borsası Verileri
Reel Fiyatlarla Future Piyasa
01.03.2006 – 01.01.2013 arası
Altın Fiyatı (TL)
Vadeli İşlemler Borsası Verileri
Reel Fiyatlarla Milli Gelir (TL)
01.03.2006 – 01.01.2013 arasını
kapsayan TÜİK verileri
Hükümete ait Risksiz Faiz
01.03.2006 – 01.01.2013 arası
Oranı (Yüzde)
Hazine Müsteşarlığı Verileri
Dolar Kuru (USD/TL)
01.03.2006 – 01.01.2013 arası
Merkez Bankası Verileri
01.03.2006 – 01.01.2013 arası US
RPOIL
Reel Petrol Fiyatı (Fiyat/Varil)
Energy Information
Administration Verileri
CONST
Sabit Terim
B1, B3,…
Hesaba Alınmış Parametreler
e1, e2
Hata Terimi
Zaman değişkeninin etkisinden
arındırılmış
*Sözleşme vadesine en yakın tarihteki uzlaşma fiyatı kullanılmıştır.
**3 aylık açıklanan veriler aylığa çevrilmiştir.
***İç Borçlanmanın Aylık Ortalama Maliyeti kullanılmıştır.
4.4. Araştırmanın Bulguları
Araştırma kullanılan model ve analiz neticesinde Türkiye’de altın spot ve
future fiyatlarına ilişkin talep fonksiyonları Tablo 23 ve Tablo 24’te gösterilmiştir.
118
Tablo 23. Spot Altın Piyasası Talebine İlişkin Meboot Tabanlı Yüzde 90 Güven Aralığında Parametre Tahminleri
Horizon
start
end
2006M03 - 2008M02
2006M04 - 2008M03
2006M05 - 2008M04
2006M06 - 2008M05
2006M07 - 2008M06
2006M08 - 2008M07
2006M09 - 2008M08
2006M10 - 2008M09
2006M11 - 2008M10
2006M12 - 2008M11
2007M01 - 2008M12
2007M02 - 2009M01
2007M03 - 2009M02
2007M04 - 2009M03
2007M05 - 2009M04
2007M06 - 2009M05
2007M07 - 2009M06
2007M08 - 2009M07
2007M09 - 2009M08
2007M10 - 2009M09
2007M11 - 2009M10
2007M12 - 2009M11
2008M01 - 2009M12
2008M02 - 2010M01
2008M03 - 2010M02
2008M04 - 2010M03
2008M05 - 2010M04
2008M06 - 2010M05
2008M07 - 2010M06
2008M08 - 2010M07
2008M09 - 2010M08
2008M10 - 2010M09
2008M11 - 2010M10
2008M12 - 2010M11
2009M01 - 2010M12
2009M02 - 2011M01
2009M03 - 2011M02
2009M04 - 2011M03
2009M05 - 2011M04
2009M06 - 2011M05
2009M07 - 2011M06
2009M08 - 2011M07
2009M09 - 2011M08
2009M10 - 2011M09
2009M11 - 2011M10
2009M12 - 2011M11
2010M01 - 2011M12
2010M02 - 2012M01
2010M03 - 2012M02
2010M04 - 2012M03
2010M05 - 2012M04
2010M06 - 2012M05
2010M07 - 2012M06
2010M08 - 2012M07
2010M09 - 2012M08
2010M10 - 2012M09
2010M11 - 2012M10
2010M12 - 2012M11
2011M01 - 2012M12
lower
-1236,084
-903,384
-175,104
-738,376
-962,405
-826,389
-1113,185
-846,987
-1018,827
-785,897
-325,142
-417,962
164,078
306,819
309,669
313,605
295,412
186,336
224,400
193,977
184,496
147,072
132,742
141,226
98,760
-94,857
-98,412
-224,742
-421,537
-457,212
-432,019
-457,781
-428,946
-402,569
-378,905
-419,378
-454,622
-429,869
-431,155
-377,466
-316,792
-336,465
-307,029
-425,177
-405,438
-392,886
-415,156
-410,124
-352,895
-274,306
-345,818
-332,913
-263,879
-364,277
-423,440
-636,456
-801,816
-804,310
-938,536
CONST
point
180,154
256,879
847,686
251,841
167,028
204,002
-117,054
149,912
42,573
175,505
398,569
271,106
634,624
707,296
683,812
668,498
616,637
463,469
431,510
407,372
353,978
302,850
269,113
278,268
255,607
71,205
91,664
5,441
-103,757
-148,707
-147,233
-204,405
-176,848
-124,885
-77,414
-88,437
-94,765
-58,185
-40,215
-15,751
27,061
14,139
14,338
-54,770
-37,711
-18,545
-4,471
-0,623
39,162
108,262
117,806
107,684
17,762
-30,016
12,787
58,298
42,669
148,236
-68,429
upper
1585,228
1433,503
1865,482
1236,517
1301,537
1224,749
886,491
1142,262
1077,979
1133,797
1124,614
956,457
1111,539
1137,026
1065,519
1042,471
960,948
749,924
649,220
626,999
530,223
460,187
405,688
415,723
409,887
236,344
279,950
230,937
219,547
155,997
118,574
49,401
75,502
150,308
226,929
244,940
259,982
310,344
343,210
343,641
365,764
366,300
336,642
314,125
334,724
350,683
404,039
405,984
434,037
487,826
574,925
548,801
298,151
304,474
449,772
754,156
901,922
1097,077
800,572
lower
-26,955
-27,479
-25,507
-29,973
-30,655
-31,555
-33,172
-28,913
-30,207
-27,467
-21,565
-21,617
-11,008
-7,676
-8,389
-7,718
-7,157
-5,694
-3,722
-3,686
-1,637
-0,834
-0,951
-1,092
-0,361
2,776
2,194
3,354
4,338
3,787
4,766
4,747
5,077
4,936
4,516
2,922
1,842
3,462
3,881
4,864
5,393
4,369
3,660
2,743
3,502
3,836
3,508
4,375
4,322
4,247
4,033
4,259
4,239
4,463
4,614
4,590
4,866
4,954
4,899
RPGSPOT
point
-15,495
-18,558
-17,075
-20,042
-20,620
-22,148
-21,648
-18,026
-18,841
-16,336
-13,592
-13,451
-5,836
-3,113
-3,229
-2,751
-2,341
-1,856
-0,239
-0,148
1,592
2,404
2,432
2,422
2,883
5,844
5,561
6,727
8,612
9,399
9,409
9,501
9,475
9,451
9,545
8,220
7,375
9,620
9,782
10,574
10,595
9,541
8,415
6,983
7,608
7,706
7,662
8,080
8,030
7,778
7,777
7,773
6,857
7,120
7,086
7,114
7,384
7,636
7,402
upper
-4,077
-9,909
-8,487
-10,244
-10,674
-13,057
-11,106
-7,138
-7,443
-5,368
-5,577
-5,902
-0,550
1,511
2,067
2,467
2,606
2,181
3,302
3,350
4,766
5,197
5,832
5,901
6,004
9,156
8,828
10,078
13,519
15,102
14,216
14,345
14,400
14,289
15,063
13,678
13,253
15,867
16,174
16,397
16,153
15,248
13,354
11,876
11,750
11,872
11,681
11,935
11,735
11,337
11,270
11,421
9,513
9,689
9,564
9,800
9,901
10,368
9,860
lower
-80,066
-71,140
-93,520
-60,895
-64,085
-59,973
-42,591
-57,739
-54,725
-57,168
-56,827
-47,835
-56,481
-58,208
-54,117
-53,366
-49,382
-38,246
-33,270
-32,319
-27,553
-24,142
-21,284
-21,963
-21,741
-12,591
-14,952
-12,717
-12,675
-9,456
-7,232
-4,214
-5,251
-9,219
-13,640
-14,332
-14,752
-17,947
-19,391
-19,415
-20,545
-20,483
-18,576
-17,009
-18,157
-19,529
-21,919
-22,038
-23,619
-26,219
-30,787
-29,343
-16,358
-16,482
-23,997
-39,337
-47,302
-57,145
-42,142
RGDP
point
-7,385
-10,932
-39,830
-9,191
-6,002
-7,297
9,968
-6,111
0,971
-6,702
-19,300
-13,201
-31,572
-34,548
-32,971
-33,161
-30,356
-22,421
-21,355
-20,292
-18,228
-15,927
-14,295
-14,801
-13,633
-4,229
-5,338
-1,588
3,744
6,113
6,030
9,059
7,916
5,253
2,377
3,508
4,073
1,987
0,901
-0,092
-2,446
-1,618
-1,239
2,389
2,040
0,990
-0,464
-0,491
-2,620
-6,305
-6,738
-6,050
-1,247
1,412
-1,222
-3,109
-3,220
-7,772
2,732
upper
66,102
49,759
12,463
41,182
52,482
46,063
61,833
47,071
56,374
44,231
19,365
24,190
-6,702
-15,132
-14,256
-14,818
-14,333
-8,738
-11,105
-8,983
-9,383
-7,747
-7,331
-7,627
-5,286
4,196
4,537
10,987
20,638
22,432
21,505
22,525
20,999
19,689
18,860
21,356
23,701
22,359
22,261
19,172
15,932
17,173
15,948
21,903
20,834
20,869
21,557
21,208
18,522
14,094
17,987
17,266
13,405
18,675
21,636
32,444
40,880
41,101
47,705
lower
-0,269
-0,314
-0,338
-0,308
-0,512
-0,489
-0,450
-0,541
-0,598
-0,521
-0,531
-0,383
-0,380
-0,231
-0,243
-0,214
-0,198
-0,172
-0,149
-0,163
-0,096
-0,076
-0,061
-0,066
-0,085
-0,118
-0,112
-0,099
-0,108
-0,115
-0,117
-0,149
-0,158
-0,207
-0,263
-0,194
-0,283
-0,259
-0,260
-0,188
-0,034
0,016
0,018
0,068
0,050
0,051
0,075
0,007
-0,004
-0,031
-0,064
-0,088
-0,340
-0,252
-0,172
-0,184
-0,184
-0,136
-0,150
INTGOV
point
0,021
-0,039
-0,105
-0,061
-0,162
-0,147
-0,098
-0,210
-0,222
-0,194
-0,214
-0,111
-0,145
-0,019
-0,061
-0,078
-0,083
-0,088
-0,076
-0,083
-0,026
0,008
0,028
0,026
0,011
-0,040
-0,021
0,017
0,057
0,060
0,020
-0,029
-0,041
-0,059
-0,084
-0,014
-0,096
-0,075
-0,052
0,043
0,198
0,266
0,322
0,440
0,431
0,335
0,356
0,319
0,270
0,264
0,239
0,278
-0,024
-0,023
0,012
-0,023
-0,025
0,020
-0,031
upper
0,316
0,181
0,117
0,183
0,163
0,182
0,218
0,149
0,157
0,162
0,093
0,131
0,098
0,191
0,121
0,043
0,030
-0,010
-0,007
-0,012
0,058
0,090
0,116
0,115
0,104
0,041
0,067
0,112
0,213
0,213
0,154
0,100
0,090
0,083
0,085
0,168
0,101
0,112
0,150
0,208
0,431
0,513
0,640
0,820
0,816
0,623
0,629
0,626
0,576
0,566
0,576
0,681
0,272
0,189
0,173
0,132
0,132
0,156
0,078
lower
-3,529
-1,176
-4,418
0,511
-0,935
2,099
1,574
-1,963
3,316
1,020
-1,298
-5,130
-6,847
-6,627
-4,399
-3,582
-3,446
-4,186
-5,161
-6,206
-6,268
-5,990
-5,179
-4,652
-5,520
-7,267
-7,693
-8,310
-10,849
-10,214
-5,800
-3,072
-1,713
-2,243
-3,435
-4,365
-4,143
-5,381
-5,018
-4,122
-3,637
-3,118
-4,018
-3,269
-3,685
-3,625
-3,942
-3,657
-2,731
-2,925
-3,389
-3,080
-2,006
-2,151
-2,355
-2,925
-3,030
-4,025
-3,867
EXCHUSD
point
14,284
13,161
12,247
17,899
23,441
23,167
25,565
19,187
23,015
19,508
14,740
12,454
5,918
2,624
4,866
4,599
4,136
2,847
0,682
-0,750
-1,374
-0,955
-0,715
0,043
-0,751
-2,749
-3,812
-3,116
-3,314
-1,728
1,281
6,351
6,149
5,916
5,054
3,353
2,976
2,913
2,811
3,429
3,329
3,858
3,225
4,024
3,471
2,818
2,029
2,311
2,512
2,782
2,485
2,550
1,900
1,673
1,712
1,596
1,246
0,848
0,967
upper
32,708
27,780
28,781
35,291
47,547
45,291
49,555
40,291
43,110
38,472
30,475
29,887
18,715
12,078
13,881
12,547
11,947
9,810
6,380
6,206
3,893
4,272
4,478
5,011
4,144
1,346
0,983
2,044
4,160
6,463
8,528
15,736
13,919
14,446
13,514
10,453
9,944
10,815
9,704
9,858
9,397
10,905
11,893
11,672
10,665
9,302
8,390
8,282
7,804
9,044
8,471
8,688
6,251
5,994
6,160
6,383
6,274
6,616
6,474
lower
-0,645
0,119
0,491
-0,019
0,324
0,073
-0,432
4,026
4,047
2,870
1,850
0,981
1,164
0,724
1,328
1,680
1,689
1,472
1,365
1,302
1,369
1,402
1,523
1,582
1,098
-0,151
-0,222
-0,475
-1,184
-1,215
-1,032
-1,464
-1,930
-2,085
-2,505
-3,449
-3,742
-4,731
-4,800
-5,348
-5,209
-5,545
-5,502
-6,568
-6,049
-5,946
-5,834
-5,519
-5,342
-5,074
-6,115
-5,830
-3,131
-3,134
-3,106
-3,100
-2,886
-3,303
-2,533
RPOIL
point
4,245
4,420
5,533
4,797
5,502
4,870
4,812
8,504
8,069
6,197
4,738
3,917
3,433
2,783
3,219
3,516
3,482
2,827
2,582
2,256
2,274
2,433
2,564
2,683
2,344
1,105
1,028
0,889
0,628
0,869
0,653
0,375
0,039
-0,116
0,104
-0,357
-0,797
-1,643
-1,789
-2,306
-2,418
-2,507
-2,625
-3,112
-3,026
-2,842
-3,073
-2,700
-2,480
-2,476
-2,071
-2,429
-1,093
-1,260
-1,371
-1,234
-1,120
-1,594
-1,061
upper
9,597
8,753
10,232
9,722
10,762
9,759
10,026
12,973
12,118
9,695
7,877
6,901
5,819
5,183
5,277
5,360
5,288
4,275
3,897
3,418
3,302
3,496
3,620
3,807
3,585
2,303
2,393
2,298
2,440
2,941
2,357
2,100
1,971
2,045
2,639
2,215
2,077
1,203
1,171
0,594
0,382
0,506
0,163
-0,001
-0,077
0,123
-0,392
0,049
-0,025
0,621
1,050
0,779
0,712
0,561
0,424
0,533
0,609
0,087
0,413
lower
-0,319
-0,273
-0,116
-0,135
-0,163
-0,133
-0,144
-0,305
-0,194
-0,159
-0,143
-0,139
-0,230
-0,285
-0,299
-0,291
-0,257
-0,159
-0,122
-0,112
-0,062
-0,041
-0,025
-0,034
-0,064
-0,155
-0,148
-0,188
-0,243
-0,251
-0,227
-0,222
-0,223
-0,220
-0,232
-0,222
-0,246
-0,247
-0,248
-0,218
-0,206
-0,203
-0,184
-0,191
-0,212
-0,214
-0,213
-0,227
-0,193
-0,166
-0,143
-0,151
-0,094
-0,092
-0,087
-0,081
-0,094
-0,096
-0,101
TIME
point
0,113
0,042
0,108
0,087
0,078
0,129
0,107
-0,130
-0,102
-0,079
-0,046
-0,033
-0,135
-0,194
-0,179
-0,186
-0,154
-0,092
-0,057
-0,046
-0,004
0,015
0,031
0,021
-0,006
-0,092
-0,057
-0,074
-0,058
-0,098
-0,112
-0,122
-0,117
-0,111
-0,112
-0,096
-0,104
-0,101
-0,089
-0,089
-0,071
-0,066
-0,059
-0,054
-0,058
-0,059
-0,042
-0,070
-0,048
-0,047
-0,028
-0,042
-0,013
-0,024
-0,014
-0,019
-0,016
-0,023
-0,029
upper
0,470
0,330
0,345
0,294
0,328
0,371
0,341
0,033
-0,013
0,010
0,048
0,077
-0,059
-0,111
-0,098
-0,088
-0,069
-0,027
-0,001
0,010
0,046
0,070
0,083
0,077
0,066
-0,041
0,000
0,028
0,087
0,040
-0,008
-0,034
-0,010
-0,006
0,010
0,031
0,036
0,039
0,051
0,035
0,041
0,052
0,060
0,053
0,081
0,076
0,103
0,067
0,065
0,062
0,063
0,057
0,061
0,040
0,037
0,056
0,063
0,065
0,048
119
Tablo 24. Future Altın Piyasası Talebine İlişkin Meboot Tabanlı Yüzde 90 Güven Aralığında Parametre Tahminleri
Horizon
start
end
2006M03 - 2008M02
2006M04 - 2008M03
2006M05 - 2008M04
2006M06 - 2008M05
2006M07 - 2008M06
2006M08 - 2008M07
2006M09 - 2008M08
2006M10 - 2008M09
2006M11 - 2008M10
2006M12 - 2008M11
2007M01 - 2008M12
2007M02 - 2009M01
2007M03 - 2009M02
2007M04 - 2009M03
2007M05 - 2009M04
2007M06 - 2009M05
2007M07 - 2009M06
2007M08 - 2009M07
2007M09 - 2009M08
2007M10 - 2009M09
2007M11 - 2009M10
2007M12 - 2009M11
2008M01 - 2009M12
2008M02 - 2010M01
2008M03 - 2010M02
2008M04 - 2010M03
2008M05 - 2010M04
2008M06 - 2010M05
2008M07 - 2010M06
2008M08 - 2010M07
2008M09 - 2010M08
2008M10 - 2010M09
2008M11 - 2010M10
2008M12 - 2010M11
2009M01 - 2010M12
2009M02 - 2011M01
2009M03 - 2011M02
2009M04 - 2011M03
2009M05 - 2011M04
2009M06 - 2011M05
2009M07 - 2011M06
2009M08 - 2011M07
2009M09 - 2011M08
2009M10 - 2011M09
2009M11 - 2011M10
2009M12 - 2011M11
2010M01 - 2011M12
2010M02 - 2012M01
2010M03 - 2012M02
2010M04 - 2012M03
2010M05 - 2012M04
2010M06 - 2012M05
2010M07 - 2012M06
2010M08 - 2012M07
2010M09 - 2012M08
2010M10 - 2012M09
2010M11 - 2012M10
2010M12 - 2012M11
2011M01 - 2012M12
lower
-4352,791
-4267,296
-3829,996
-3597,918
-4021,402
-3627,120
-2709,275
-2528,637
-1887,316
-1347,416
-1221,891
-1346,609
-1366,350
-1310,169
-1175,845
-738,283
-750,130
-868,353
-703,152
-251,544
-215,726
-120,539
14,518
17,381
27,710
43,584
-146,452
-285,351
-158,651
-175,151
-207,194
-234,724
-172,956
-107,085
-76,236
-137,167
-79,702
-101,322
-125,884
-149,180
-233,073
-201,880
-167,776
-172,691
-196,927
-222,363
-223,285
-233,592
-310,997
-333,735
-283,908
-290,621
-272,017
-274,404
-261,190
-636,816
-825,725
-992,423
-854,553
CONST
point
-1950,340
-1879,590
-1836,124
-1821,543
-2007,924
-1650,997
-603,029
-510,644
6,786
343,470
-56,871
-369,771
-565,504
-433,596
-291,653
-129,113
-137,069
-148,628
-47,652
189,739
204,938
272,895
265,054
256,957
282,443
351,698
222,635
72,681
100,758
49,133
30,021
-23,897
22,170
112,215
143,141
117,852
188,731
191,431
161,717
137,883
108,304
100,160
116,317
70,703
46,188
11,967
10,032
25,012
-19,411
-27,439
39,096
-7,669
9,114
37,267
134,200
25,728
83,804
83,383
233,488
upper
498,876
496,288
161,473
-2,879
9,223
342,813
1522,377
1520,029
1892,156
2040,203
1141,117
631,197
226,528
419,815
594,764
492,787
457,882
541,288
579,380
633,300
618,698
662,350
526,756
499,121
538,741
658,496
585,521
428,343
358,031
275,251
264,989
188,521
216,201
332,672
366,540
371,950
460,864
466,468
444,139
420,465
448,023
403,826
402,106
317,084
300,169
247,994
246,707
283,179
265,014
278,666
385,266
286,599
303,634
359,561
539,490
686,405
1011,051
1167,912
1315,179
lower
-19,967
-15,267
-13,273
-16,094
-17,726
-14,976
-22,347
-23,219
-12,364
-7,050
-7,180
-8,602
-13,691
-10,317
-8,481
-5,487
-2,975
-0,441
-3,471
-4,191
-4,273
-5,583
-5,804
-4,558
-4,639
-6,875
-5,175
-3,654
-0,872
1,050
0,983
0,841
0,473
1,527
0,472
-0,346
1,525
0,903
0,785
-0,038
-1,622
-1,780
-1,274
-0,798
0,436
1,204
1,504
1,987
2,370
1,958
1,934
1,438
1,392
1,478
1,157
0,672
0,480
0,197
0,154
RPGSPOT
point
-5,334
-0,981
0,232
-2,639
-3,725
0,654
-5,110
-6,506
3,702
8,228
3,486
2,337
-3,762
-1,836
-0,179
1,411
4,155
8,122
5,761
2,533
2,182
0,902
-0,173
0,682
1,149
-1,134
0,398
1,369
2,471
4,470
4,649
4,235
3,764
4,921
4,219
3,454
5,445
5,627
5,445
5,360
4,556
3,019
2,596
2,602
3,259
3,592
4,018
4,538
5,190
4,614
4,651
3,815
3,884
4,127
3,775
3,271
3,384
3,247
3,432
upper
9,026
12,969
13,727
10,261
10,202
16,031
12,596
10,395
20,126
23,436
14,961
11,419
6,096
6,520
8,175
8,239
11,329
16,870
14,948
9,544
8,907
7,473
5,541
5,881
5,503
4,526
5,834
6,323
5,567
7,995
8,309
7,787
7,053
8,433
7,938
7,595
9,386
10,136
9,900
8,964
8,801
7,610
6,115
5,531
5,759
6,494
6,771
7,621
8,121
7,789
7,527
6,560
6,369
6,512
6,312
6,060
6,201
6,274
6,490
lower
-25,122
-28,133
-10,925
-0,119
-1,761
-20,456
-80,860
-79,073
-99,881
-107,280
-59,460
-32,747
-12,271
-22,951
-31,247
-26,203
-24,527
-29,430
-30,809
-32,819
-32,154
-34,139
-26,434
-25,222
-27,385
-33,618
-30,157
-22,698
-19,256
-15,442
-15,073
-11,376
-12,189
-18,487
-19,913
-20,247
-24,978
-24,993
-23,482
-22,077
-23,704
-21,191
-20,696
-16,099
-15,375
-12,388
-12,655
-14,675
-13,610
-14,491
-20,570
-14,833
-15,833
-18,634
-27,600
-35,197
-52,681
-60,227
-67,710
RGDP
point
101,823
98,672
94,688
92,500
102,797
81,323
34,326
27,215
-0,163
-18,543
3,265
20,240
28,658
21,660
14,807
5,569
5,106
2,708
-1,037
-10,640
-11,261
-14,222
-13,082
-12,714
-13,773
-17,355
-11,063
-3,991
-5,586
-3,519
-2,546
0,211
-1,926
-6,476
-8,077
-6,323
-10,453
-10,924
-9,496
-7,486
-5,281
-4,431
-5,239
-2,456
-1,231
0,194
-0,112
-0,784
0,848
2,297
-1,242
0,731
0,338
-1,491
-6,364
-0,629
-4,660
-4,401
-12,563
upper
226,569
222,438
197,870
182,938
206,148
182,782
140,539
132,373
98,496
68,544
63,295
69,030
70,610
67,587
60,262
37,137
37,251
42,402
34,377
11,408
9,939
6,063
-0,106
-0,594
-0,782
-1,548
8,059
15,053
8,139
8,426
10,010
11,349
8,355
5,103
3,675
7,557
4,202
5,645
7,076
8,103
12,993
11,748
9,849
10,235
11,033
12,143
12,221
12,600
16,901
18,066
14,558
15,273
14,147
14,923
14,099
33,758
43,136
51,786
44,497
lower
-0,950
-0,844
-0,801
-0,533
-0,524
-0,491
-0,645
-0,750
-0,947
-1,126
-1,172
-0,634
-0,868
-0,695
-0,533
-0,390
-0,249
-0,050
-0,009
-0,066
-0,086
-0,196
-0,222
-0,179
-0,167
-0,161
-0,253
-0,242
-0,130
-0,120
-0,150
-0,137
-0,176
-0,221
-0,257
-0,206
-0,228
-0,218
-0,266
-0,311
-0,484
-0,360
-0,279
-0,164
-0,222
-0,279
-0,302
-0,332
-0,363
-0,324
-0,310
-0,577
-0,616
-0,537
-0,458
-0,422
-0,384
-0,375
-0,307
INTGOV
point
-0,268
-0,263
-0,222
0,067
0,235
0,368
0,299
0,264
-0,254
-0,476
-0,494
-0,202
-0,313
-0,308
-0,180
-0,122
0,021
0,232
0,248
0,118
0,127
0,032
-0,056
-0,023
-0,003
0,010
-0,070
-0,071
-0,013
-0,001
-0,029
-0,026
-0,082
-0,117
-0,143
-0,089
-0,086
-0,087
-0,131
-0,162
-0,252
-0,134
-0,062
0,094
0,031
-0,097
-0,105
-0,112
-0,151
-0,101
-0,109
-0,357
-0,338
-0,319
-0,266
-0,221
-0,189
-0,212
-0,151
upper
0,378
0,300
0,302
0,644
0,952
1,220
1,104
1,108
0,598
0,250
0,235
0,280
0,186
0,186
0,179
0,193
0,328
0,531
0,519
0,368
0,349
0,271
0,095
0,134
0,158
0,170
0,108
0,098
0,097
0,099
0,088
0,072
0,017
-0,012
-0,018
0,054
0,057
0,072
0,017
-0,016
-0,046
0,091
0,164
0,351
0,272
0,129
0,092
0,117
0,090
0,095
0,094
-0,115
-0,047
-0,105
-0,060
-0,025
0,001
-0,005
0,000
lower
-20,527
-14,451
-12,795
-13,266
-25,263
-34,005
-49,243
-34,567
-22,004
-23,921
-16,266
-18,068
-8,760
-8,872
-10,321
-11,229
-18,308
-25,482
-17,672
-7,608
-7,649
-8,935
-10,438
-7,990
-6,623
-3,811
-3,253
-0,287
1,207
2,003
2,759
8,249
9,010
5,838
5,298
3,708
-0,338
-0,075
0,570
0,404
-1,109
-0,105
-0,049
-0,141
-0,877
-1,151
-1,647
-2,513
-2,836
-2,723
-1,773
-1,566
-1,376
-1,219
-0,519
-1,007
-0,883
-1,434
-2,082
EXCHUSD
point
11,393
14,383
17,076
20,319
14,181
9,288
-0,527
12,611
14,917
7,612
7,641
5,800
11,612
8,248
8,982
1,448
-4,399
-8,468
-5,651
3,627
3,937
4,017
0,634
2,501
2,773
5,484
6,256
8,174
7,198
8,609
12,033
17,839
16,595
13,222
11,768
9,033
5,306
6,138
5,897
5,839
5,128
5,262
5,103
4,601
3,368
2,803
2,255
1,631
1,777
1,378
2,116
1,843
2,394
2,680
3,895
4,025
3,930
3,640
3,972
upper
43,666
43,463
50,804
55,659
59,671
55,104
56,650
66,691
52,137
39,665
32,138
29,830
33,471
25,753
30,937
14,403
10,527
12,632
14,685
15,049
15,896
17,037
12,658
12,122
12,014
14,916
16,014
19,811
14,737
15,644
19,183
27,458
24,318
20,778
19,218
14,491
11,245
12,302
11,262
11,282
10,961
10,678
10,227
10,019
7,863
7,132
6,416
6,314
6,559
5,897
7,010
6,155
7,216
7,353
8,728
9,692
9,890
10,885
11,612
lower
2,687
3,547
3,990
5,377
4,126
6,540
1,752
-5,823
-5,519
-4,758
-4,129
-4,607
-4,058
-3,803
-3,039
-2,438
-4,054
-5,372
-4,312
-2,121
-2,148
-2,952
-3,179
-2,886
-2,989
-2,231
-2,726
-1,830
-0,089
0,711
1,218
1,394
0,080
-0,429
-0,705
-2,212
-3,371
-3,584
-3,668
-3,722
-3,382
-3,653
-3,671
-4,322
-3,682
-3,065
-2,858
-2,856
-3,010
-3,204
-2,600
-2,795
-2,036
-1,950
-1,896
-1,956
-1,988
-2,120
-2,317
RPOIL
point
11,232
11,889
11,954
12,671
11,261
14,446
13,363
5,647
2,213
1,541
1,350
-0,118
0,535
0,136
1,214
0,541
-0,414
-1,144
-0,838
0,362
0,344
-0,077
-0,958
-0,804
-0,547
0,390
0,032
0,505
1,569
2,439
2,854
3,020
1,942
1,552
1,271
0,137
-1,018
-1,196
-1,405
-1,580
-1,162
-1,404
-1,785
-2,288
-1,788
-1,400
-1,255
-0,913
-0,879
-1,200
-0,316
-0,796
-0,187
-0,269
-0,297
-0,240
-0,377
-0,335
-0,682
upper
19,862
20,532
20,005
20,137
18,686
22,431
24,849
17,275
10,134
8,331
6,867
4,444
5,394
4,017
5,692
4,309
2,909
2,815
2,636
3,006
2,802
2,779
1,311
1,491
2,214
3,122
2,777
2,845
3,261
4,174
4,861
5,004
3,764
3,371
3,293
2,506
1,559
1,337
0,964
0,672
1,180
0,805
0,487
-0,208
0,045
0,281
0,341
0,712
1,226
0,821
2,420
1,213
1,686
1,433
1,329
1,526
1,453
1,462
1,008
lower
-1,406
-1,227
-1,006
-0,938
-0,963
-1,026
-0,963
-0,324
0,219
0,345
0,409
0,386
0,474
0,439
0,350
0,416
0,435
0,409
0,309
0,157
0,152
0,092
0,029
0,057
0,053
0,073
-0,081
-0,146
-0,095
-0,133
-0,155
-0,139
-0,092
-0,073
-0,067
-0,066
-0,068
-0,072
-0,083
-0,092
-0,137
-0,099
-0,078
-0,077
-0,111
-0,160
-0,173
-0,192
-0,230
-0,195
-0,202
-0,151
-0,160
-0,153
-0,163
-0,188
-0,198
-0,210
-0,201
TIME
point
-0,758
-0,651
-0,538
-0,471
-0,453
-0,531
-0,517
0,224
0,397
0,461
0,526
0,502
0,615
0,593
0,514
0,552
0,573
0,569
0,474
0,304
0,301
0,248
0,155
0,155
0,183
0,232
0,113
0,059
0,036
-0,013
-0,052
-0,037
-0,009
0,015
0,021
0,032
0,041
0,044
0,038
0,053
0,040
0,031
0,039
0,023
-0,019
-0,059
-0,072
-0,094
-0,120
-0,104
-0,106
-0,067
-0,087
-0,089
-0,093
-0,116
-0,114
-0,112
-0,100
upper
0,004
0,062
0,041
0,132
0,089
0,007
0,359
0,697
0,569
0,588
0,641
0,653
0,779
0,766
0,670
0,722
0,738
0,734
0,647
0,456
0,454
0,410
0,274
0,278
0,307
0,368
0,304
0,252
0,159
0,080
0,045
0,035
0,077
0,103
0,109
0,124
0,144
0,143
0,135
0,125
0,139
0,130
0,124
0,096
0,062
0,025
0,019
-0,001
-0,040
-0,024
-0,047
-0,004
-0,018
-0,028
-0,033
-0,045
-0,028
-0,013
-0,009
120
Testlerimizde kullanılan parametrelerin zaman serilerine ait logaritmik
değerleri aşağıdaki grafiklerde gösterilmiştir.
Grafik 11. Spot Altın Piyasasındaki Fiyatlarının Zaman Serisi (2006-2012)
Grafik 12. Spot Altın Piyasasındaki Talebin Zaman Serisi (2006-2012)
Grafik 11’de gösterildiği üzere Türkiye’de spot piyasada işlem gören altın
fiyatları kriz öncesi dönemde yatay bir seyir izlerken, krizin etkilerinin hissedilmeye
başlamadığı 2007 sonu itibariyle belirgin bir yükseliş yaşanmış ve hemen ardından
121
2008 yılının ortalarından tekrar kriz öncesi seviyesine dönmüştür. Ancak krizin
etkilerinin bütün dünyaya yayılmasının ardından altın fiyatlarında 2008 yılı sonunda
başlayıp 2011 yılının ortalarına kadar devam eden sürede belirgin bir artış
yaşanmıştır. Söz konusu sürede her ne kadar bazı dalgalanmalar yaşansa da genel
eğilim artış yönünde olmuştur. 2011 sonlarında başlayan düşüş trendi ise 2013 yılına
kadar devam etmiştir.
Grafik 12 Türkiye’de altın talebine ait zaman serisini göstermektedir.
Grafikten de anlaşılacağı üzere Türkiye’de altına olan talebin dalgalı bir seyir
izlediği görülmektedir. Ancak bu noktada kriz öncesi dönemi ele almak yerinde
olacaktır. 2006 yılı sonunda çok ciddi bir düşüş yaşayan altın talebi 2007 yılının
başından itibaren çok hızlı bir artış göstermiş ve ardından bir düşüş trendine
girmiştir. Krizin 2007 yılı sonunda başlaması ve etkilerinin 2008 yılında hissedilmesi
göz önüne alındığında, 2007 yılı sonundaki bu belirgin talep düşüşünü altın
fiyatlarındaki yükselişle ilişkilendirmek mümkündür.
Yukarıdaki Grafik 11 ve 12 karşılaştırılarak 2007-2008 yılları (krizin baş
gösterdiği yıllar) detaylı bir şekilde incelendiğinde; fiyatlar yatay bir seyir izlemesine
rağmen, talebin aşırı yükselişler ve düşüşler yaşadığı görülecektir. Bu noktada kriz
dönemlerinde altına ilişkin spekülatif hareketlerin piyasa tarafından test edildiğini
söylemek yerinde olacaktır.
Burada dikkat edilmesi gereken esas nokta, kriz sonrası dönemde altının
getiriden bağımsız fiyatları yükseliyorken aynı zamanda altına olan talep de artış
göstermektedir.
Altının future piyasalardaki fiyat ve talep durumu da aşağıdaki grafiklerde
gösterilmiştir.
122
Grafik 13. Future Altın Piyasasındaki Fiyatlarının Zaman Serisi (2006-2012)
Grafik 14. Future Altın Piyasasındaki Talebin Zaman Serisi (2006-2012)
Türkiye’de altına ilişkin future piyasası işlemleri 2006 yılı Mart ayı itibariyle
başlamıştır. Tıpkı diğer dünya ülkeleri future piyasalarında olduğu gibi, Türkiye’de
altın future fiyatları başlarda spot piyasaya paralel bir şekilde bir seyir izlemiştir.
Ancak future piyasalardaki altın talebi aynı şekilde seyretmemiş özellikle 2008
123
sonrasına kadar olan dönemde çok belirgin dalgalanmalar yaşanmıştır. Burada
Türkiye’de future piyasalarının yeni faaliyete geçmesi ve altına ilişkin sözleşmelerin
yeni yapılmaya başlaması gerekçe olarak gösterilebilir. 2008 yılından itibaren ise
future piyasalardaki altına olan talebin önemsenmeyecek dalgalanmalarla beraber
sürekli bir artış gösterdiği görülmektedir.
Literatürde konu ile ilgili çalışmalarda, altının future fiyatlarının ait oldukları
sözleşmelerin vadeleri yaklaştıkça, spot fiyatlarını da aynı yönde etkilediği tespit
edilmiştir. Araştırmamızın belki de en önemli tespitlerinden bir tanesi de, Türkiye’de
de altın future fiyatlarının, spot fiyatlara etki ediyor olmasıdır.
Testlerde kullanılan bir diğer parametre de Milli Gelir rakamlarıdır.
Araştırmamızda reel gelir artış veya azalışının altın talebine olan etkisini ölçmek
amacı ile parametrelerden bir tanesi olarak Reel Milli Gelir rakamları incelenmiştir.
Grafik 15. Türkiye’nin Yıllar İtibariyle Milli Geliri Zaman Serileri (2006-2012)
Grafik 15, yıllar itibariyle Türkiye’nin mili gelir rakamlarının logaritmik
zaman serisini göstermektedir. Grafikten de görüleceği üzere 2008 yılına kadar
uygulanan büyüme politikaları ile beraber ciddi bir büyüme trendine giren Türkiye,
2008 yılı başından itibaren tüm dünya ekonomilerinde olduğu gibi ciddi bir küçülme
124
yaşamıştır. 2008 yılı sonuna kadar süren bu küçülme, 2009 yılı başı itibariyle
büyümeye dönüşmüştür.
Grafik 16. Türkiye’de Yıllar İtibariyle Risksiz Faiz Oranları (%, 2006-2012)
Grafik 16, Türkiye’de yıllar itibariyle hükümet tarafından yapılan iç
borçlanmaya ilişkin faizlere ait aylık ortalama verilerin logaritmik zaman serilerini
göstermektedir. Kriz öncesi dönemde devlet iç borcuna ait belirlenen faiz oranlarının
düşüş eğiliminde olduğu görülmektedir. Ancak 2007 yılı sonu itibariyle baş gösteren
krizin etkisi beraber, hükümet uyguladığı faiz oranlarını yükseltmek zorunda
kalmıştır. 2008 yılı sonlarına kadar devam eden bu yüksek faiz rakamları yeniden bir
düşüş trendine girmiştir. Tezde, piyasa faiz oranların yerine hükümete ait iç
borçlanma faiz oranlarının kullanılmasının nedeni, akademik literatürde “risk-free
rate” olarak geçen faiz oranının pratikte batması mümkün olmayan bir kuruluş
tarafından belirlenmesidir. Bu şekilde verilen ya da alınan bir borcun dönüşünün
riski sıfıra yakındır.
Tezin literatür kısmında da belirtildiği üzere, dünyada altın fiyatları dolar ile
ifade edilmekte ve işleme konmaktadır. Bu bakımdan Türkiye gibi döviz rezervi
olarak dolar kullanan ülkelerde dolar kuru altın fiyatı ve talebi açısından önemlidir.
Bu bakımdan uygulanan testlerde tıpkı yabancı literatürdeki çalışmalarda olduğu gibi
dolar kuru da parametre olarak kullanılmıştır.
125
Grafik 17. Yıllar İtibariyle Dolar Kuru Zaman Serisi (Dolar/TL, 2006-2012)
Özellikle 2001-2002 yıllarında ABD’de yaşanan resesyonun ardından FED,
piyasalarda yaşanan bu durgunluğu aşmak için piyasaya likidite sağlamak amacıyla
piyasaya çok yüksek miktarlarda Dolar sürdü. Dolaşımda bulunan Dolar miktarının
artması da göreceli olarak Dolar’ın değerinin bütün dünya ekonomilerinde düşmesine
neden oldu. Dolar’ın bütün dünyadaki değer kaybına bağlı olarak Türkiye’de kriz
öncesi döneme kadar TL, Dolar karşısında sürekli değer kazandı. Grafik 17’de de
görülen bu durum, krizin meydana gelmesinin ardından tersine döndü ve Dolar,
zaman içerisinde TL karşısında sürekli değer kazandı. Hatta krizin en derin noktası
olarak kabul edilen 2008 yılı sonu itibariyle TL’nin Dolar karşısında çok ciddi değer
kaybettiği görülmektedir. 2010-2011 yılları boyunca her ne kadar bazı dalgalanmalar
yaşansa da kurun yatay bir seyir izlediği görülse de, 2011 yılının başından itibaren
Dolar’ın TL karşısında sürekli değer kazandığı görülmektedir.
Literatüre yapılan ekonometrik çalışmalarda altın fiyatları ve talebi ile ilgili
yapılan çalışmaların pek çoğunda bir diğer emtia olan petrol fiyatları da göz önüne
alınmaktadır.
126
Grafik 18. Yıllara Göre Petrol Fiyatlarının Zaman Serisi (2006-2012)
Küresel kriz öncesi ve kriz ilk safhalarında dünyada petrol varil fiyatlarında
belirgin artışlar yaşanmıştır. Grafik 16’da bu fiyat artışlarının logaritmik zaman serisi
gösterilmektedir. Ancak kriz sonrasını takip eden dönemde petrol varil fiyatlarında
çok ciddi bir düşüş gözlemlenmektedir. Burada dikkat çeken nokta, bugüne kadar
literatürde yapılan çalışmalarda petrol fiyatları ile altın fiyatlarının arasında pozitif
yönlü bir ilişki olduğu ifade edilirken, Grafik 11 ve Grafik 18 beraber incelendiğinde
bu durumun kriz ortamlarında söz konusu olmadığı görülmektedir. Krizin etkilerinin
en derin hissedildiği dönemde petrol fiyatları da dip yapmaktadır. Bunu dünyanın
üretiminin düşmesi neticesinde petrole olan talebin düşmesi ile ilişkilendirmek
yerinde olacaktır. Takip eden dönemde ise, petrol fiyatlarında da yukarı yönlü bir
eğilim başlamış ve 2013 yılı başlarına kadar da devam etmiştir.
Araştırmada kullanılan parametrelerin diğer değişkenlerden bağımsız olarak
zaman serisine ilişkin grafikleri yukarıdaki gibi iken, araştırmamızın konularından
birisi olan spot altın piyasası talebinin diğer değişkenlerle olan ilişkisi aşağıda detaylı
bir şekilde incelenmiştir.
127
Grafik 19. Spot Altın Talep Fonksiyonu İçin Sabit Terim Tahminleri* (20062012)
*Açık renkli çizgiler yüzde 90 asimptotik güven aralığını göstermektedir.
Grafik 19, çalışmaya konu olan ve altın talebine etki ettiği düşünülen diğer
tüm parametrelerin, altın talebine olan ortak etkisini göstermektedir. Elde edilen
araştırma bulgularına göre, küresel krizin ortaya çıktığı 2008 yılı başından itibaren
krizin bittiğinin kabul edildiği 2011 yılına kadar geçen sürede, altına olan talep
dalgalı bir şekilde de olsa diğer parametrelerden tarafından oldukça fazla
etkilenmektedir. Krizin hemen ardından yaşanan süreçte bu etki en aza inmekle
beraber, 2008 yılı ortalarından itibaren pozitif bir şekilde artış göstermektedir. Ancak
özellikle
2011
yılından
itibaren
yaşanan
gelişmeler,
altına
ilişkin
talep
fonksiyonunda, çalışmada kullanmış olduğumuz parametrelerin etkisinin “0”
noktasına yakın seyrettiğini ve önceki yıllara oranla neredeyse yok denecek kadar az
olduğunu göstermektedir.
Şu halde, 2011 yılından itibaren altın talebinde yaşanan dalgalanmaların
sebebinin ne olduğu sorusu önem kazanmaktadır. Bu amaçla diğer bazı parametrelere
ilişkin bulguların ele alınmasında fayda görülmektedir.
128
Grafik 20. Spot Altın Talebinin Fiyat Esnekliği* (2006-2012)
*Açık renkli çizgiler yüzde 90 asimptotik güven aralığını göstermektedir.
Grafik 20’de yıllar itibariyle ile altın fiyatının talebine olan etkisi
gösterilmektedir. Küresel kriz ve sonrasındaki dönemde negatif seyreden fiyat
esnekliği, krizin ardından gelen süreçte ise pozitife dönüyor. Normal şartlar altında,
altın fiyatı artarken talebinin düşmesi beklenirken, krizden sonraki dönemde altın
fiyatları artış trendinde iken her ne kadar dalgalı olsa da altına olan talep de artıyor.
Bu noktadan hareketle altının bir emtia olarak tam olmasa da giffen malı benzeri bir
hareket içine girdiğini söylemek yerinde olacaktır.
Krizin en derin hissedildiği dönemde esnekliğin sıfır noktasına sert hareketi
her ne kadar talepte bazı dalgalanmalara neden olsa da uzun dönemde, hem altın
fiyatı artmış, hem de altına olan talep artış göstermiştir. Beklenenin aksine yaşanan
bu durum bize altın talebinin bilinen parametrelerin dışında spekülatif bir şekilde
etkilendiğini göstermektedir.
129
Grafik 21. Spot Altın Talebinin Gelir Esnekliği* (2006-2012)
*Açık renkli çizgiler yüzde 90 asimptotik güven aralığını göstermektedir.
Grafik 21 bize altın talebinin gelir değişkeni ile olan esneklik ilişkisini
göstermektedir. Krizin ilk çıktığı 2008 yılı başında gelirdeki düşüşler keskin bir
şekilde altına olan talebi etkilerken krizin etkilerinin azalmasının ardından artan gelir
artışı, altın talebini aynı oranda artırmamaktadır. Ayrıca kriz süresi boyunca gelirdeki
yüzde 1’lik bir azalmanın altın talebinde nerdeyse yüzde 40’lık bir azalmaya neden
olduğu görülmektedir. Altın talebinin gelir esnekliği özellikle 2011 yılından itibaren
“0” seviyesin yakın bir seyir izlemektedir. Yani, gelirin düşmesi ile artması altın
talebinin etkileme açısından farklı etkiler yaratmaktadır. Bu noktadan hareketle altın
talebinin gelir açısından asimetrik bir etki altında olduğunu söylemek yanlış
olmayacaktır.
Ayrıca krizden sonraki dönemde esnekliğin “0” seviyesine yakın hareketi
altın talebinin gelirden bağımsız olarak arttığının bir göstergesi karşımıza
çıkmaktadır.
130
Grafik 22. Spot Altın Talebinin Faiz Oranı Esnekliği* (2006-2012)
*Açık renkli çizgiler yüzde 90 asimptotik güven aralığını göstermektedir.
Grafik
22’de
risksiz
hükümet
faizinin
altın
talebine
olan
etkisi
gösterilmektedir. Özellikle krizin ilk çıktığı dönemde faiz oranlarında bir yükseliş
söz konusu iken, krizden çıkmak için uygulanan faizleri azaltma yöntemi
neticesinden faiz oranları zaman içerisinde bir düşüş yaşamıştır. Kriz ve hemen
sonrasındaki süreçte faizlerin yükselmesi altın talebinde negatif bir etki yaratmış,
ancak krizin etkilerinin azalması ile beraber bu negatif etki pozitife dönmüştür.
Genel itibari ile faiz oranlarının altın talebine etkisi yüzde 1’lik bir seviyede
olduğu için, altın talebinin risksiz faiz oranlarından belirgin bir şekilde etkilendiğini
söylemek mümkün görünmemektedir. Ancak, kriz dönemindeki az da olsa gösterdiği
negatif etki göz ardı edilmemelidir.
131
Grafik 23.Spot Altın Talebinin Dolar Kuru Esnekliği* (2006-2012)
*Açık renkli çizgiler yüzde 90 asimptotik güven aralığını göstermektedir.
Grafik 23’te Dolar kuru’nun altın talebine olan etkisi görülmektedir. Kriz ve
hemen sonrasındaki dönemde kurdaki artışların, altın talebine etkisi oldukça yüksek
seviyelerdedir. Yani Türk lirası (TL) değer kaybettikçe altına olan talep de artış
göstermektedir. Krizden önceki dönemde TL değer kazandıkça altına olan talep
azalırken, kriz döneminde de TL değer kazandıkça talep yine azalış yönünde
olmuştur.
Kriz döneminde altın talebinin Dolar kurundan oldukça fazla etkilendiğini
söylemek mümkündür. Bununla birlikte krizin etkilerinin azalmaya başlaması ile
beraber, dolar kurunun altın talebine olan etkisinde de bir azalma söz konusu
olmuştur.
132
Grafik 24. Spot Altın Talebinin Petrol Fiyatları İle Olan Korelasyonu* (20062012)
*Açık renkli çizgiler yüzde 90 asimptotik güven aralığını göstermektedir.
Altın ve petrol yatırım anlamında birbirlerine ikame kabul edilebilecek
emtialardır. Bu bakımdan her ikisinin de fiyat hareketleri birbirleri ile yakından
ilişkili olarak düşünülmektedir. Literatürde bugüne kadar yapılan çalışmalarda da bir
korelasyon tespit edilmiş ve petrol fiyatları ile altın fiyatları arasında pozitif bir ilişki
olduğu, yani birisi düşerken diğerinin de düştüğü ya da tersi şekilde eş zamanlı
yükseldikleri gözlemlenmiştir. Ancak her iki emtiaya ait kriz ve sonrasındaki fiyat
hareketleri bugüne kadar bilinenin aksinde bir seyir izlemiştir. Kriz öncesi dönemde
petrol fiyatları yükselirken altın fiyatları yatay bir seyir izlemiş, kriz döneminde
petrol fiyatları sert düşüş yaşarken altın fiyatları da düşük dalgalı bir yükseliş trendi
izlemiştir. Krizde petrol fiyatları aşırı bir düşüş yaşarken de altına olan talep de bir
düşüş yaşamıştır.
Krizden sonraki dönemde ise, altın ve petrol fiyatları arasındaki korelasyon
yeniden normale dönmüş eş zamanlı bir yükseliş trendi yakalanmıştır. Ancak krizden
sonraki dönemde, petrol fiyatlarının altın talebine olan pozitif etkisi negatife dönmüş,
133
dolayısıyla petrol fiyatlarındaki artış altın talebini fiyattan bağımsız olarak negatif
etkilemeye başlamıştır.
Grafik 25. Spot Altın Talebine Ait Zaman Eğilimi* (2006-2012)
*Açık renkli çizgiler yüzde 90 asimptotik güven aralığını göstermektedir.
Grafik 25, diğer parametrelerin etkisinden bağımsız olarak bize aynı dönem
içerisindeki talep eğilimini göstermektedir. Krizin etkilerinin hissedilmeye
başlamasının
ardından
altından
küçük
miktarlarda
bir
kaçısın
olduğu
gözlemlenmektedir. Bu noktada altın yatırımcılarının altından kaçması kadar düşen
dünya üretimine bağlı olarak, endüstriyel altın talebinin azalması da gözden
kaçırılmamalıdır.
Küresel Finansal Krizin Türkiye’deki spot altın piyasasına etkisi yukarıdaki
gibi iken future piyasadaki etkisi aşağıda ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Türkiye’de
future piyasalardaki altın işlemleri 2006 yılında başladığından future piyasaların
derinliğinden söz etmek ilk yıllar için mümkün olmamakla birlikte, özellikle kriz ve
krizden sonraki dönemlerdeki işlem miktarlarının ve oluşan fiyatın analiz yapmak
için yeterli düzeyde olduğu kabul edilmektedir.
134
Grafik 26. Future Altın Talep Fonksiyonu İçin Sabit Terim Tahminleri* (20062012)
*Açık renkli çizgiler yüzde 90 asimptotik güven aralığını göstermektedir.
Grafik 26, tıpkı spot piyasada olduğu gibi future piyasa için çalışmaya konu
olan ve altın talebine etki ettiği düşünülen diğer tüm parametrelerin, altın talebine
olan ortak etkisini göstermektedir. 2006 yılında başlayan future altın işlemlerine
bağlı altın talebinin kriz ve krizden hemen sonraki dönemde, çalışmaya konu olan
tüm parametrelerin yoğun etkisi altında olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Ancak
krizin etkilerinin geçmeye başladığı 2010 yılı üçünü çeyreğinden itibaren bu
durumun ortadan kalktığı ve future altın talebinin diğer değişkenlere olan
duyarlılığının belirgin bir şekilde düştüğü görülecektir. Grafik 19’dan da görüleceği
üzere krizden sonra aynı spot piyasadaki gibi işlemiştir.
Ancak burada gözden kaçmaması gereken nokta, krizinden önce diğer
parametrelerin spot piyasalara etkisi pozitif iken, future piyasalarda negatif
olduğudur. Dolayısıyla krizin spot ve future piyasalardaki algılanma biçiminin farklı
olduğunu söylemek yerinde olacaktır.
135
Grafik 27. Future Altın Talebinin Fiyat Esnekliği* (2006-2012)
*Açık renkli çizgiler yüzde 90 asimptotik güven aralığını göstermektedir.
Grafik 27, future altın piyasası için talebin fiyat esnekliğini göstermektedir.
Kriz döneminde dalgalı ama genel olarak yatay bir seyir izleyen future altın fiyatları
altına olan talebi negaitf bir şekilde etkilemiştir. Ancak krizin etkilerinin geçmeye
başladığı 2010 yılı itibariyle bu etkinin pozitif olduğu gözlemlenmektedir. Normal
şartlarda bir emtia için talebin fiyat esnekliğinin negatif olması beklenir. Ancak
future piyasalarda tıpkı spot piyasalarda olduğu gibi, altın fiyatları da arttıkça altına
olan talepte de bir artış gözlemlenmiştir.
Krizden sonraki dönemde ise future altın fiyatları artmasına rağmen, altına
olan talepte de hızlı bir yükseliş görülmektedir. Dolayısıyla altının future talebinin
altın fiyatlarından bağımsız olarak hareket ettiğini söylemek yerinde olacaktır. Bu
bakımdan çalışmamıza konu olan diğer değişkenlerin analizi önem kazanmaktadır.
136
Grafik 28. Future Altın Talebinin Gelir Esnekliği* (2006-2012)
*Açık renkli çizgiler yüzde 90 asimptotik güven aralığını göstermektedir.
Future altına ait talebin gelir esnekliği Grafik 28’de gösterilmiştir. Kriz
döneminde gelirde yaşanan büyük düşüşe rağmen future altın olan talepte dalgalı da
olsa bir artış yaşanmıştır Krizden önceki dönemde ve kriz sırasında pozitif olan bu
esneklik, krizden sonraki dönemde negatif ama “0” seviyesine çok yakın bir hale
gelmiştir.
Bu durumda future altın talebinin krizden sonraki dönemde gelire bağlı olarak
hareket ettiğini söylemek mümkün değildir. Gelir seviyesinin future altın talebine
olan etkisinin son derece sınırlı olduğu görülmektedir. Sonuçlara göre, future altın
talebinin gelir artışından etkilenme seviyesinin son derece az olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durum gelir ile future altın talebi arasında asimetrik bir etkinin olduğu anlamına
gelmektedir.
137
Grafik 29. Future Altın Talebinin Faiz Oranı Esnekliği* (2006-2012)
*Açık renkli çizgiler yüzde 90 asimptotik güven aralığını göstermektedir.
Grafik 29’da risksiz faiz oranının future altın talebine olan etkisi
görülmektedir. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre risksiz faiz oranları ile future
altı fiyatları arasındaki pozitif korelasyon krizden sonraki dönemde negatif bir hale
gelmiştir. Zira krizden önceki dönemde faiz oranları artarken, future altın fiyatları da
artış göstermekte iken, krizden sonraki dönemde faiz oranları belirgin bir şekilde
düşerken future altın fiyatları da artmıştır.
Bununla birlikte gözden kaçırılmaması gereken bir diğer husus, future
piyasaların faiz oranlarına spot piyasalardan daha az duyarlı olduğudur. Grafik 22 ile
Grafik 29 karşılaştırılarak incelendiğinde krizden sonraki dönemde altın talebine faiz
oranlarına olan duyarlılığı pozitif iken, future piyasalarda bu durum karşımıza negatif
olarak çıkmaktadır.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta ise, kriz döneminde spot ve
future piyasaların faiz oranlarına tepkisi birbirlerine benzer iken, krizden sonraki
dönemde talep esnekliklerinin zıt yönlü olmalarıdır.
138
Grafik 30. Future Altın Talebinin Dolar Kuru Esnekliği* (2006-2012)
*Açık renkli çizgiler yüzde 90 asimptotik güven aralığını göstermektedir.
Grafik 30, future altın talebinin dolar kuru esnekliğini göstermektedir. Tıpkı
spot altın piyasasında olduğu gibi future piyasadaki altın talebi de kriz öncesi ve kriz
döneminde dolar kurundan oldukça fazla etkilenmektedir. Çünkü Türkiye’de altın
fiyatları dolar kuru üzerinden TL’ye çevrilmektedir. Ancak spot piyasalardan farklı
olarak future piyasalar için bu durumun kriz dönemi için asimetrik olduğunu
belirtmek yerinde olacaktır. Kriz döneminde TL değer kazanmasına rağmen future
altın talebi daha dalgalı bir seyir izlemiştir.
Krizin etkilerinin azaldığının kabul edildiği 2011 yılından itibaren ise, future
altın talebinin faiz oranları ile korelasyonu giderek azalmıştır. Bunun sebebi olarak
altın yatırımcılarının risklerinin minimize etmek istemeleri gösterilebilir. Daha
önceki yapılan çalışmalarda belirtildiği üzere, dolar kuru ile altın fiyatları arasında
negatif bir ilişki söz konusu iken bu durum krizin ardından tersine dönmüş
görünmektedir. Zira krizden sonraki dönemde Dolar kuru artarken, future altın
fiyatlarının da arttığı gözlemlenmektedir.
139
Grafik 31. Future Altın Talebinin Petrol Fiyatları İle Korelasyonu* (2006-2012)
*Açık renkli çizgiler yüzde 90 asimptotik güven aralığını göstermektedir.
Grafik 31’de de görüldüğü üzere kriz ve krizden hemen sonraki dönemde
petrol fiyatlarının future altın fiyatlarına olan etkisi oldukça yüksek düzeydedir. Daha
önce de belirttiğimiz üzere yatırımcılar açısından birbirinin ikamesi olan iki emtianın
arasında doğrusal bir ilişki vardır. Bu bakımdan her iki emtianın da fiyat
hareketlerinin benzer olması beklenir.
Ancak tıpkı spot altın fiyatlarında olduğu gibi, future altın fiyatları da kriz
döneminde bilinenin dışına çıkarak, ters yönlü bir hareket yapmış ve petrol fiyatları
belirgin bir şekilde düşerken, future altın fiyatları yükselişine devam etmiştir.
Buradan çıkarılacak en önemli sonuç, kriz dönemlerinde iki emtia arasındaki
ilişkinin bilinenin aksine doğrusal olmayan bir ilişki içine girdiğidir.
140
Grafik 32. Future Altın Talebine Ait Zaman Eğilimi* (2006-2012)
*Açık renkli çizgiler yüzde 90 asimptotik güven aralığını göstermektedir.
Grafik 32, diğer parametrelerin etkisinden bağımsız olarak bize aynı dönem
içerisindeki future talep eğilimini göstermektedir. Grafikten de anlaşılacağı üzere
kriz döneminde altından bir kaçış yaşansa da, spot piyasalardan farklı olarak krizin
ardından gelen süreçte future altına belirgin bir talep artışı olmuştur.
Spot piyasalardaki altın talebinin azalması dünyanın düşen üretimine bağlı
iken, kriz döneminde altın yatırımcıları risklerini minimize etmek için spot piyasalar
yerine future piyasaları tercih etmişlerdir. Burada gözden kaçmaması gereken esas
nokta ise bu hareketlerin son derece küçük çağlı olduğudur.
141
5. SONUÇ
Paranın icadına kadar geçen sürede hem bir değer saklama hem de değişim
aracı olarak yüzyıllar boyunca kullanılan altın günümüzde hem merkez bankaları
hem fon şirketleri hem de bireysel yatırımcılar tarafından halen en çok tercih edilen
emtiaların başında gelmektedir. Ayrıca teknolojinin hızlı gelişimi ile günlük hayatın
vazgeçilmez teknik nitelik taşıyan elektronik ürünlerin üretiminde altının önemli bir
madde olması neticesinde talebinin artması da onu önemli kılan bir diğer etkendir.
Bu bakımdan dünyadaki altın rezervleri, piyasada dolaşımda olan altın miktarı ve
oluşan spot ve future fiyatlar büyük önem taşımaktadır.
Paranın icadının ardından da, uzunca bir süre dolaşımda kullanılan paranın
altına endeksli olması, altının önemini kaybetmemesini sağlamıştır. Tezin önceki
bölümlerinde detaylı olarak bahsedilen sebeplerin neticesinde altına dayalı parasal
sistemden vazgeçilmesi de altının önemine zarar verememiştir.
Dolayısıyla altın, tıpkı tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de önemini
korumaktadır. Bu öneminden dolayı altına ilişkin gelişmeler sadece merkez
bankalarının ve bireysel yatırımcıların değil aynı zamanda akademisyenlerin de
ilgisini oldukça fazla çekmektedir.
Bugüne kadar yapılan akademik çalışmalarda pek çok ayrı sonuç elde
edilmekle beraber, genel olarak altının;

Döviz kuru ile ters orantılı bir ilişkisi olduğu,

Petrol fiyatları ile doğru orantılı hareket ettiği,

Faiz oranlarına duyarlı olduğu ve ters orantılı bir ilişkisi olduğu,

Gelire duyarlı olduğu ve gelir arttıkça talebinin arttığı,

Future fiyatların vadesi geldiğinde spot fiyatların belirlenmesinde önemli bir
etken olduğu,

Kriz dönemlerinde yatırımcılar ve merkez bankaları için güvenli bir liman
olduğu gibi tespitler yapılmıştır.
142
Gerçekten de altının küresel finansal krize kadar geçen zaman içerisindeki
fiyat hareketleri incelendiğinde döviz kuru ile aralarında ters orantılı bir ilişki olduğu
gözlemlenmiştir. Dolayısıyla döviz kurundaki bir azalmanın takip eden dönemde
altın fiyatlarında bir yükselmeye neden olacağı beklenmektedir.
Diğer yandan ise petrol fiyatlarındaki bir artışın da eş zamanlı olarak altın
fiyatlarını da yükselteceği de yapılan çalışmalarda ortaya konulmaktadır. Tersi bir
şekilde petrol fiyatlarının düşmesinin altın fiyatlarının düşmesine neden olmaktadır.
Bir diğer önemli tespit ise altının gelire olan bağlılığıdır. Küresel finansal
krize kadar olan süreçte yapılan çalışmalarda, gelirdeki artışların altın talebini
artırdığı tespit edilmiştir.
Yapılan araştırmalardan elde edilen bir diğer önemli bulgu ise, future
fiyatlarla ile ilgilidir. Krizden önceki bulgular, daha önceden oluşan future fiyatların
sözleşme vadeleri yaklaştığında, spot altın fiyatlarının oluşmasında etken olduğu
yönündedir.
Ancak 2008 yılında başlayan ve kısa sürede etkisi bütün dünyaya yayılan
finansal kriz süresinde elde edilen veriler ve yaşanan gelişmeler bu algıların yeniden
sorgulanması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Tezde, elde edilen veriler ışığında kullanılan ekonometrik modele ait
bulgular, altının küresel kriz süresince ve krizin ardından yaşanan süreçteki
gelişmeler, daha önce elde edilen bulgulardan farklılık göstermektedir.
Özellikle son dönemde altın talebi ve fiyatları ile ilgili piyasalarda yaşanan
gelişmeler de tezde elde edilen bilgi ve bulguları destekler niteliktedir. Tezin
araştırma bölümünde;

Krizin ilk başladığı dönemde daha önceki krizlerde olduğu gibi altına bir
hücum değil, altından kaçış olmuştur.

Krizin ardından geçen sürede petrol fiyatlarında sert düşüşler yaşanırken,
altın fiyatları dalgalı olsa da yükselmeye devam etmiştir.
143

Krizin ardından, altının talebinin daha önceki bulgulardan farklı olarak döviz
kurundan çok fazla etkilenmediği ortaya çıkmıştır.

Daha önceki çalışmalarda ortaya konulan gelir ile altın arasındaki
korelasyonun da giderek düştüğü tespit edilmiştir.

Altın talebi ile faiz oranları arasındaki ilişki de eskisi kadar belirgin değildir.

Ayrıca son dönemde daha önceden oluşan future fiyatların da spot fiyatları
etkilemediği ortaya çıkmıştır.
Küresel finansal krizin ardından altının fiyat hareketleri ve buna bağlı olarak
oluşan talebin krizden önceki döneme göre artık daha farklı bir seyir izlediği
görülmektedir. Krizden sonraki dönemde göze çarpan en belirgin farklılık daha
önceki krizlerin aksine, altında kaçış yaşanmasıdır. Daha önce yaşanan krizlerin
tamamında kriz anında ve sonrasına altına olan talep artarken, 2008 Küresel Finansal
Krizi’nin ardından altında belirgin miktarlarda bir talep düşüşü gözlemlenmiştir.
Bununla birlikte bir diğer önemli farklılık spot ve future fiyatlarda
oluşmuştur. Daha önce vadesi geldiğinde future fiyatların spot altın fiyatının
oluşmasındaki etkisinin giderek azaldığı görülmektedir. Zaten son dönemde altın
fiyatında yaşanan belirgin düşüşler bu tespitimizi doğrular niteliktedir.
Krizden sonra altın piyasalarına ilişkin en belirgin farklılık ise gelir-altın
talebi ilişkisinde yaşanmaktadır. Krizden önce gelir altın talebini belirleyen en
önemli etkenler arasında iken, krizin ardından gelirler ciddi şekilde düşmüş olmasına
rağmen altın talebi yükselmeye devam etmiştir. Hatta krizin etkilerinin geçtiği
dönemde gelirlerdeki artan oranlı artışa, altın talebi yatay bir seyirle cevap vererek
daha önceden söz konusu olan ilişkinin artık olmadığını sonucu göstermiştir.
Elde edilen bulgular ve yaşanan tüm gelişmeler, altının fiyatının artık daha
spekülatif bir şekilde belirlendiği gerçeğini ortaya koymaktadır. Altının son
dönemdeki fiyat hareketleri ve talebinin izlediği seyrin nedenlerinin ne olduğu
konusunun ayrıca incelenmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte yukarıda bahsedilen bulgular altının artık eskisi kadar
güvenli olmadığı yönünde bir kanaatin oluşmasına neden olmaktadır.
144
Bu yeni durum neticesinde hem altını üretimde kullanan endüstri, hem
merkez bankaları hem de bireysel yatırımcılar kendilerini belirsizliklerin bulunduğu
bir ortamda bulmuşlardır. Küresel finansal kriz süresince spot ve altın piyasalarında
yaşanan dalgalanmalar normal olarak düşünülebilse de, krizin en büyük etkisi olarak
altına olan güvenin sorgulanmaya başlanmasını belirtilebiliriz. Elde edilen neticeler
daha önceki çalışmaların aksine altının artık eskisi gibi güvenli bir liman olduğunu
söylemek yanlış olmayacaktır.
Altın talebi ve fiyatları ile ilgili bugüne kadar yapılan çalışmalarda kullanılan
parametrelerinin eskisinden farklı olarak daha asimetrik olması, hatta oluşan nonparametrik durum bu savımızı güçlendiren en önemli göstergeler olarak ortaya
çıkmaktadır. Dolayısıyla altın talep ve fiyatına ilişkin spekülatif etkilerin ne olduğu
konusu ayrıca araştırılması gereken bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.
6. KULLANILAN KAYNAKLAR
Abbigail, C.J., ve Owyang, M.T., “A Case Study of A Currency Crisis: The Russian
Default of 1998 ‘’ The Federal Reserve Bank of St. Louis, NovemberDecember 2002.
Aggarwal, R., ve Lucey B.M., “Psychological barriers in gold prices?”, Review of
Financial Economics 16, Elsevier, 2007.
Akdiş, M., “Global Finansal Sistem: Finansal Krizler ve Türkiye”, Beta Basım,
Yayın No 983, İşletme-Ekonomi Dizisi 108, Haziran, İstanbul, 2000.
Aksu, E., “Altın Piyasasında Fiyat Oluşumu”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 2008.
Aktan, C.C., "Ekonomik Kriz" , Yeni Türkiye Dergisi, www.canaktan.org/yonetim/
krizyonetim/genel-olarak.htm2004, erişim 01.11.2009.
145
Alantar, D., “Küresel Finansal Kriz: Nedenleri ve Sonuçları Üzerinde Bir
Değerlendirme’’, Maliye Finans Yazıları, Cilt:22, Sayı:81, 2008.
Altaş, G., “Altın Piyasaları”. Sermaye Piyasasında Gündem Dergisi, 2010.
Altınok, S., “İktisada Giriş”, Genişletilmiş 5. Baskı, Dizgi Ofset, Konya, 2009.
Anand, R., Madhogaria, S., “Is Gold a ‘Safe-Haven’? - An Econometric Analysis”,
Procedia Economics and Finance 1,, Elsevier, 2012.
Arıkan, A. N., “Amerika Birleşik Devletlerindeki Mali Kriz ve Petrol Fiyatlarındaki
Değişimler”, Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı, Yayın No: 383,
2008.
Arymbaev, J., “Türkiye’de Altın Piyasasının Yeniden Yapılandırılmasında İstanbul
Altın Borsası’nın Yeri Ve Finans Sektörüne Katkıları”, Yıldız Teknik
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2010.
Atik, A.H., “Finansal Krizlerin Gölgesinde Yükselen Piyasa Ekonomileri”, Ankara:
TKBAŞ, Ankara, Şubat 2005.
ATO, “Krizler Tarihi Raporu”, ATO Raporları, Nisan, 2005.
Ay, A., “Türkiye’de Dış Ticaret ve Kur Politikaları Uygulamaları”, Çizgi Kitabevi,
Konya, Şubat 2007.
Ay, A., “Türkiye Ekonomisi / Makroekonomik Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Çizgi
Kitabevi, Konya, 2007.
Aydeniz, E.Ş., “Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nda (VOB) Dövize Dayalı Gelecek
(Futures) İşlemlerinde Baz Riski ve Riskten Korunma ( Hedging) İşlemine
Etkisi”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, Sayı No:40, Ekim, 2008.
Babic, A., ve Ante, Z., “Currency Crises: Theoretical and Empirical Overview of the
1990s”, Croatian National Bank, October 2001.
146
Balaam, D.N., ve Vereth, M., “Introduction To International Political Economy”,
Upper Saddle River, New Jersey: Pearson/Prentice Hall, 2008.
Baltaoğlu, S., “Para Sistemleri Tarihi”, Atlantis Kitabevi, İstanbul, 2008.
Başyiğit, M.Z., “2008 Küresel Finansal Krizinin Türk Bankacılık Sektörüne
Etkileri”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi,
Kocaeli, 2010.
Baur, D., McDermott, T.K., “Is gold a safe haven? International evidence”, Journal
of Banking & Finance 34, Elsevier, 2010.
Bordo, M., “Financial Crises: Lessons From History”, 5. Uluslararası Garden Finans
Konferansı, 1987’den aktaran Kindleberger C., P., “Cinnet, panik ve çöküş
mali krizler tarihi”, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2000.
Bordo, Michael., “Gold As A Commitment Mechanism Past, Present. Future”,
Research Study, Number:11, World Gold Council, 1994.
Caprio, G., Klingebiel, D., “Episodes of systemic and borderline financial crises”.
World Bank. http://econ.worldbank.org/view.php?id=23456, 2003.
Caprio, G., ve Klingebiel, D., “Bank Insolvencies: Cross Country Experience”,
Policy Research Working Paper, No.1620, World Bank, 1996.
Catte, P., Cova P., Pagano, P., ve Visco, I., “The role of macroeconomic policies in
the global crisis”, Journal of Policy Modeling 33, Elsevier, 2011.
Celasun, M., “2000 Krizi, Öncesi ve Sonrası: Makroekonomik ve Mali Bir
Değerlendirme”,
http://content.csbs.utah.edu/~ehrbar/erc2002/pdf/i053.pdf
(Erişim 07.03.2013).
Chudik, A., ve Fratzscher, M., “Identifying the global transmission of the 2007–2009
financial crisis in a GVAR model”, European EconomicReview55, Elsevier,
2011.
147
Ciner, Ç., Gurdgiev, C., Lucey, B.M., “Hedges and safe havens: An examination of
stocks, bonds, gold, oil and exchange rates”, International Review of Financial
Analysis Elsevier. http://dx.doi.org/10.1016/j.irfa.2012.12.001, 2013.
Cipollini, A., ve Kapetanios, G., “Forecasting financial crises and contagion in Asia
using dynamic factor analysis”, Journal of Empirical Finance 16, Elsevier,
2009.
Claessens, S., Köse, M. A., ve Terrones, M.E., “The global financial crisis: How
similar? How different? How costly?”, Journal of Asian Economics 21,
Elsevier, 2010.
Coulibaly, B., Sapriza, H., ve Zlate, A., “Financial frictions, trade credit, and the
2008–09 global financial crisis”, International Review of Economics and
Finance, http://dx.doi.org/10.1016/j.iref.2012.08.006, Elsevier, 2013.
Creti, A., Joéts, M., Mignon, V., “On the links between stock and commodity
markets' volatility”, Energy Economics 37, Elsevier, 2013.
Çetinkaya, M., Kabaklarlı, E. T. ve Kubar, Y. (2008). “Finansal Krizler ve G-8
Ülkelerinin Finansal Krizlerin Yayılmasındaki Etkileri”, Uluslararası Finans
Sempozyumu, İstanbul, 2008.
Çetinkaya, M., “Küresel, Ekonomik ve Finansal Kriz”, Nobel Yayın Dağıtım,
Ankara, 2011.
Çıtak, S., “Altın (24 Ayar’ın Hikayesi)”. 2. Bs., Düş Yıldızı Yayınları, Ankara, 2006.
Çıtak, S., “Dünya Altın Piyasaları, İstanbul Altın Borsası ve Risk Yönetiminde
Altın”, İMKB Dergisi, c.3, s.12, İstanbul, 1999.
Çörtük, O., “Türkiye – IMF İlişkileri ve İlişkilerin Hesap Bazında İşleyişi”,
Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Muhasebe
Genel Müdürlüğü. Ankara, 2006.
148
Davis, E. P., “Debt, Financial Fragility and Systemic Risk”, Revised And Expanded
Edition, Newyork: Oxford Unv. Press. 1995’den aktaran; Gup, B.E., “Bank
Failures in The Major Trading Countries Of The World: Causes And
Remedies”, Greenwood Publishing Group, 1998.
Delice, G., “Finansal Krizler: Teorik ve Tarihsel Bir Perspektif”, Erciyes
Üniversitesi İİBF Dergisi, Sayı:20, 2003.
Demir, F., “ABD Mortgage Krizi”, BDDK Çalışma Tebliği, Sayı 3, Ağustos, 2008.
Demirgüç-Kunt, A. ve Detragiache, E., “The Determinants of Banking Crises:
Evidence from Developing and Developed Countries”, IMF Working Papers
97/106, September 1997.
Dorukkaya, Ş., ve Yılmaz H., “Liberalizasyon Politikaları Aşırı Borçlanma
Sendromu ve Arkasından Yaşanan Finansal Krizler (Sili ve Meksika
Deneyimleri) ”, Yaklaşım Dergisi, Sayı:75, Mart 1999.
Dönmez, Ç.A., “Finansal Vadeli İşlem Piyasalarına Giriş”, Vadeli İşlemler Piyasası
Müdürlüğü, Vadeli Ürün Borsaları Sempozyum, Kasım, 2002.
Dursun, G., ve Vardareri,A.D., “Asimetrik Bilgi Çerçevesinde 2008 Küresel Finansal
Krizin İncelenmesi”, Uluslararası 7. Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi’ne
sunulan bildiri, Yalova:30-31 Ekim, 1 Kasım 2010.
Eğilmez, M. (2009) Küresel Finansal Krizi “Piyasa Sisteminin Eleştirisi” (5.Basım),
Remzi Kitapevi, Mart, İstanbul, 2009.
Eichengreen, B., Mody, A., Nedeljkovic, M., ve Sarno, L., “How the Subprime
Crisis went global: Evidence from bank credit default swap spreads”, Journal
of International Money and Finance 31, Elsevier, 2012.
Erdoğan, B., “Gelişmekte Olan Ülkelerde Finansal Krizler ve Finansal Kriz
Modelleri”. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş, 2006.
149
Erdönmez, P.A.,
“Küresel Kriz ve Ülkeler Tarafından Alınan Önlemler
Kronolojisi”, Bankacılar Dergisi, Sayı 68, 2009.
Erdönmez, P.A., “Aktif Menkul Kıymetleştirilmesi”, Bankacılar Dergisi sayı 57,
İstanbul, 2006.
Erer, D., “Altın Piyasasındaki Oynaklık ve Altın Vadeli İşlem Sözleşmesi İle
Korunma Yolu”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek
Lisans Tezi, İzmir, 2011.
Erkekoğlu, H. ve Bilgili, E., “Parasal Krizlerin Tahmin Edilmesi: Teori ve
Uygulama”, Erciyes Üniversite İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı: 24, 2005.
Ewing B., ve Malik, F., “Volatility transmission between gold and oil futures under
structural breaks”, International Review of Economics and Finance 25,
Elsevier, 2013.
Fernandez, R., ve Schumacher, L., “Does Argentina Provide a Case for Narrow
Banking?” In Preventing Banking Sector Distress and Crises in Latin America
(Ed.), Suman K. Bery and Valeriano F. Garcia, World Bank Discussion Paper,
No. 360, The World Bank, Washington D.C., 1997.
Fratzscher, M., “On Currency Crises and Contagion”, European Central Bank
Working Papers, Working Papers No:139, April 2002.
Garcia, V.F., “Roundtable Discussion: Systemic Banking Crises”, in Preventing
Banking Sector Distress and Crises in Latin America (Ed.), Suman K. Bery and
Valeriano F. Garcia, World Bank Discussion Paper, No. 360, The World Bank,
Washington D.C., 1997.
Gedikli, A., “Finansal Kriz Riskini Azaltabilecek Küresel Mali Araçlara Yönelik
Ortak Karar Alma Problemleri ve Olası Çözümler”, Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Ensitüsü Yayınlanmış Doktora Tezi, İstanbul, 2009.
150
Giancarlo, C., Pesenti, P., ve Roubini, N., “Paper Tigers? A Model of the Asian
Crisis”, NBER Working Papers, No: 6783, November 1998.
Giddens,
A., “Modernliğin Sonuçları”, (Çev. Ersin Kuşdil), Ayrıntı Yayınları,
İstanbul, 1994.
Girdap, Ö., “Sermaye Hareketlerinin Serbestleşmesi, Finansal Krizler ve Türkiye”,
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul,
2007.
Goldstein, I., “Strategic Complementarities and The Twin Crises” , May 2003,
htpp://fic.wharton.upenn.edu/fic/papers/03/Goldstein.pdf,E.T: 05.02.2013.
Güvenç, M., “Altın Piyasasında Arz-Talep ve Aktörler”, İstanbul Altın Borsası
Yayınları: 16, İstanbul, 2006.
Iley, R. A., ve Lewis, M. K., “Has the global financial crisis produced a New World
Order?”, Accounting Forum 35, Elsevier, 2011.
IMF “Financial Crises: Characteristics and Indicators of Vulnerability” in Financial
Crises: Causes And Indicators, World Economic And Finacial Surveys World
Economic Outlook, 1998.
IMF, “World Economic Outlook”, April, 2007.
IMF, “Eye of the Storm: New-Style Crises Prompt Rethink About Prevention and
Resolution Measures”, Finance and Development A Quarterly Magazine of
The IMF, Vol:39, No: 4, December 2002.
İskenderoğlu, L., “Uluslararası Para Sisteminin Sorunları ve İyileştirme Çabaları”,
TCMB Yayınları, Haziran, 1988.
İvgen, A. R., İstanbul Altın Borsası ve Finans Sektörüne Katkıları”, Marmara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2004.
151
Joy, M., “Gold and the US dollar: Hedge or haven?”, Finance Research Letters 8,
Elsevier, 2011.
Kaminsky, G., Saul, L., ve Reinhart, C.M., “Leading Indicators of Currency Crises”,
IMF Working Paper, 1997.
Kaminsky, G., ve Reinhart C., “The Twin Crisis: The Causes of Banking and
Balance of Payments Problems” The American Economic Review, 89(3).
1999.
Kansu, A., “Döviz Kuru Sistemleri Döviz Krizleri Türkiye 1994 ve 2001 Krizleri”,
Derin Yayınları, İstanbul, 2004.
Kantar, E., Keskin, M., ve Deviren, B., “Analysis of the effects of the global
financial crisis on the Turkish economy, using hierarchical methods”, Physica
A, Elsevier, 2012.
Kaplan, K., “Türkiye’de Kuyumculuk ve Altın”, İTO Yayınları, İstanbul, 2004.
Karaçor, Z., ve Alptekin, V., “Finansal Krizlerin Önceden Tahmin Yoluyla
Değerlendirilmesi: Türkiye Örneği” Yönetim Ve Ekonomi Celal Bayar
Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt:13 Sayı:2, Manisa, 2006.
Karaçor, Z., ve Gökmenoğlu, K., “Finansal Kriz Modelleri”, Küresel Ekonomik Ve
Finansal Kriz Türkiye Ekseninde Sorunlar Ve Çözüm Önerileri editörlü kitap
bölümü, Nobel yay. Ankara, 2011.
Karluk, R., “Türkiye Ekonomisi”, Betaş Yayınları, İstanbul, 2002.
Karluk, R., “Uluslararası Ekonomi”, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul, 1998.
Kibritçioğlu, A., “Türkiye’de Ekonomik Krizler ve Hükümetler, 1969-2001”, Yeni
Türkiye Dergisi, Ekonomik Kriz Özel Sayısı, Sayı 41, Eylül-Ekim 2001,
Ankara, 2001.
152
Korkmaz, H., “İstanbul Altın Borsası ve Sermaye Piyasasına Etkisi”, Kadir Has
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2009.
Krugman,
P.,
“Crises:The
Next
Generation?”,
March
2001,
http://sapir.tau.ac.il/papers/sapir-conferences/Krugmanpdf, E.T: 17.06.2005.
Krugman, P.,“Currency Crisis”, NBER Conference, 1997,
http://www.web.mit.edu/krugman/www/crises.html, (Erişim: 24.02.2013).
Kutlu, H.A., ve Demirci N.S., “Küresel Finansal Krizi (2007-?) Ortaya Çıkaran
Nedenler, Krizin Etkileri, Krizden Kısmi Çıkış Ve Mevcut Durum”, Muhasebe
ve Finansman Dergisi, İstanbul, Ekim 2011.
Lewis, N., “Gold The Once And Future Money”. USD: Wiley, 2007.
Malkoç, S., “Cumhuriyetin 75. Yılında Dünya Ekonomik Krizlerinin Türkiye’ye
Yansımaları
ve
Güncel
Bir
Örnek:
Rusya
Krizi
”
,1998,
http://www.belgeler.com/blg/7bm/cumhuriyetin-cumhuriyetin-yilinda-dnyaekonomik-krizlerinin-trkiye-ye-yansimalari-ve-gncel-bir-rnek-rusya-krizi
(Erişim 07.03.2013).
Manfred, B.S., "Küreselleşme", Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2004.
Marshall, G., “Sosyoloji Sözlüğü”, (Çev. Osman Akınhay, Derya Kömürcü), Bilim
ve Sanat Yayınları, Ankara, 1999.
Marshall, D., “Understanding the Asian Crises: Systemic Risk as Coordination
Failure”, Economic Perspectives, Federal Reserve Bank of Chicago 3Rd
Quarter, 1998.
Melvin, M., ve Taylor, P. M., “The global financial crisis: Causes, threats and
opportunities. Introduction and overview”, Journal of International Money and
Finance 28, Elsevier, 2009.
153
Menase, M., “Altın Piyasası Ve Türkiye’de Altın Fiyatlarını Etkileyen Faktörlerin
Analizi” Marmara Üniversitesi Bankacılık Ve Sigortacılık Enstitüsü Sermaye
Piyasası Ve Borsa Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2009.
Metinsoy, Y., “Küresel Finansal Kriz Ve Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Olası
Etkileri” Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek
Lisans Tezi, Afyon, 2010.
Mishkin, F., “ Understanding Financial Crises: A Developing Country Perspective”,
1996.
Mishkin, F., “Financial Policies and The Prevention of Financial Crises in Emerging
Market Countries”, NBER Working Papers, 2001, Working Papers No:8087.
Mishkin, F., “The Economics of Money, and Banking”, Financial Markets, Addison
Wesley, 6.th. ed., 2000.
Mishkin, S., “Lessons from the asia crisis”, Journal Of International Money And
Finance, 18(4), 1999.
Mitchell, D. J.B., “Dismantling the cross of gold: economic crises and U.S. monetary
policy”, North American Journal of Economics and Finance 11, 2000.
Moshirian, F., “The global financial crisis and the evolution of markets, institutions
and regulation”, Journal of Banking & Finance 35, Elsevier, 2011.
Newby, E., “The suspension of the gold standard as sustainable monetary policy”,
Journal of Economic Dynamics&Control 3, Elsevier, 2012.
Önder, İ:, “Türkiye Ekonomisi Genel Perspektifi Sorunlar, Öneriler Ve Madencilik
Sektörünün Kısa Değerlendirilmesi”, Türkiye maden mühendisleri odası
İstanbul şubesi çalışma raporu, No: 10. İstanbul, 2003.
Öner, Ö., “Finansal Piyasalarda Altın Futures İşlemlerinin Yeri ve Önemi”, Marmara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2011.
154
Pıçak, M., Yılmaz, S., Giray, Y. “Küresel Ekonomik Sistemde Finansal Krizleri
Önleme ve Yönetme Sorunları”, Mevzuat Dergisi, Yıl:11, Sayı:137, Mayıs
2009. http://www.mevzuatdergisi.com/2009/05a/03.htm
Polat, N., “Yolsuzlukların Sebeplerinin, Sosyal ve Ekonomik Boyutlarının
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Çerçevesinde Saydamlık, Hesap Verme
Sorumluluğu Ve Denetimin Etkinliği” Sayıştay Dergisi, Sayı 49, Ankara, 2003.
Rosenberger,
E.,
“The
chemical
properties
of
http://www.helium.com/items/768304-the-chemical-properties-of-gold,
gold”,
2007,
(Erişim: 19.03.2013).
Sachs, J., "Alternative Approaches to Financial Crises in Emerging Markets", Capital
Flows and Financial Crises (Ed.),Miles Kahler, Cornell University Pres, Ithaca
New York, 1998.
Sağlam, M.H., “Altın - Dünya Borsalarında Vadeli Altın İşlemleri”. 1. Bs., Scala
Yayıncılık, İstanbul, 1993.
Scammel, W.M., “International Monetary Policy”, Mac Millian Pub.,1961.
Schwartz, “ Systemic Risk and the Macroeconomy” in Kaufman, G.G. (ed) Research
in Financial Services, Greenwich, JAI press, 1995’den aktaran; Gup, B.E.,
“Bank Failures in The Major Trading Countries of The World: Causes And
Remedies, Greenwood Publishing Group”,1998.
Selik, M., “100 Soruda İktisadi Doktrinler Tarihi”, Gerçek Yayınevi,4.Baskı,
İstanbul, 1998.
Seyidoğlu, H., “Uluslararası İktisat, Teori, Uygulama ve Politika”, Kurtiş Matbaası
(13. Baskı), İstanbul, 1999.
Seyidoğlu, H., “Uluslararası Mali Krizler, IMF Politikaları, Az Gelismis Ülkeler,
Türkiye ve Dönüşüm Ekonomileri”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 4(2), 2003.
155
Shafiee, S., ve Topal, E., “An overview of global gold market and gold price
forecasting”, Resources Policy35, Elsevier, 2010.
Shahrokhi, M., “The Global Financial Crises of 2007–2010 and the future of
capitalism”, Global Finance Journal 22, Elsevier, 2011.
Sjaastad, L., A., “The price of gold and the exchange rates: Once again”, Resources
Policy 33, Elsevier, 2008.
Soydal, H., “Yeni Ekonomi, Kuantum- Nöroekonomi”, Palet Yayınları, Konya,
2010.
Sözlerin
Soyağacı,
Çağdaş
Türkçe’nin
Etimolojik
Sözlüğü,
http://www.nisanyansozluk.com/ search.asp?w=kriz (Erişim: 02 Şubat 2013)
Sundararajan, V. ve Balino, T. JT, “Banking Crises: Cases and Issues”, Washington
DC:IMF. 1991’den aktaran Gup, B.E., “ Bank Failures in The Major Trading
Countries Of The World: Causes And Remedies”, Greenwood Publishing
Group, 1998.
Şener, N., ve Akman V., “Altın- İstanbul Altın Borsası ve Dünya’daki Örnekleri”,
Dünya Yayınları, İstanbul, 1994.
Taşçı, F., İ., “Ekonometrik Bir Yaklaşımla Altın Piyasasının İncelenmesi”, Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2010.
Tay, A., “Erken Uyarı Sistemleri İle Finansal Krizlerin Analizi: Türkiye ve Geçiş
Ekonomileri Örneği”, İktisadi Araştırma Vakfı, İstanbul, 2007.
Taylor, A., “Argentina and the World Capital Market,: Saving, Investment and
International Capital Mobility in the Twentieth Century.”, NBER Working
Paper No: 6302., 1997.
The Federal Reserve System (FED), “Purposes and Functions”, 9th ed., Washington,
D.C: Board of Governors of the Federal Reserve System, 2005.
156
Toker, Murat., “Mali Saydamlık ve Türkiye Bilgi Notu”, T.C. Sayıştay Başkanlığı,
Ankara, 2002.
Topallı, N., “Finansal Krizleri Ve IMF’nin Kriz Politikaları”, Erciyes Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, 2006.
Toraman, C., Başarır, Ç., ve Bayramoğlu M.F., “Determination of Factors Affecting
the Price of Gold: A Study of MGARCH Model”, Business and Economics
Research Journal Volume 2 Number 4 2011.
Türkiye İş Bankası Genel Müdürlük İktisadi Araştırmalar Müdürlüğü, “Dünya’da
Türkiye’de Altın”, Temmuz, 1992.
Varlık, Cemil; “İkiz Krizler: Para Krizleri İle Bankacılık Krizleri Arasındaki
Bağlantılar”, Ekonomik Yaklaşım, Cilt:13, Sayı 42-43, Kıs –İlkbahar, 2002.
Vural, M., G., “Altın Piyasası ve Altın Fiyatlarını Etkileyen Faktörler”, Ankara,
2003.
Wang, Y.S., ve Chueh, Y.L., “Dynamic transmission effects between the interest
rate, the US dollar, and gold and crude oil prices”, Economic Modelling 30,
Elsevier, 2013.
Williamson, J., ve Mahar, Molly., “A survey of financial liberalization”, Princeton
university, ınternational finance section, essays in ınternational finance,
No:211, 1998.
World
Gold
Council,
“Demand
and
http://www.invest.gold.org/sites/en/why_gold/demand_and_supply/
Supply”,
erişim,
20.03.2013.
www.tdk.gov.tr Büyük Türkçe Sözlük, (erişim 22.02.2013)
Yalta, A., T., “Small sample bootstrap inference of level relationships in the presence
of autocorrelated errors: A larga scale simulation study and an application in
157
energy demand.”, TOBB University of Economics and Technology
Department of Economics Working Paper, N0: 13-01, 2013.
http://ikt.web.etu.edu.tr/RePEc/pdf/1301.pdf, Erişim 28.03.2013.
Yanık, İ., “Altın Piyasaları – Türkiye Ekonomisinde Yatırım Alternatifi Olarak Altın
Kullanımı İstanbul Altın Borsası İşlemlerinin Analizi”. İstanbul Altın Borsası
Yayınları, İstanbul, 2009.
Yay, G.G.,“1990’lı Yıllardaki Finansal Krizler ve Türkiye Krizi”, Yeni Türkiye
Dergisi, Ekonomik Kriz Özel Sayısı II, Sayı 42, Kasım -Aralık 2001.
Yay, T., Yay, G.,ve Yılmaz E., “ Küreselleşeme Sürecinde Finansal Krizler ve
Finansal Düzenlemeler’’, İstanbul: Ticaret Odası (DTO) Yayınları, Yayın No:
2001-47, 2001.
Yılayaz, N., “2008 Küresel Finansal Krizinin Türk Kamu Maliyesine Etkileri”,
Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Afyon, 2011.
Yıldırım, O., “Türk Bankacılık Sektöründe Yaşanan Finansal Krizler (1980-2002):
Nedenleri, Sonuçları ve Ekonomik Etkileri”, İktisat Dergisi, İstanbul
Üniversitesi İFMC Yayın Organı, 2004.
Yıldırım, S., “2008 Yılı Küresel Ekonomi Krizinin Dünya ve Türkiye Ekonomisine
Etkileri”, KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi 12, 2010.
Yoichiro, I., “Quantitative Analysis of Crisis: Crisis Identification and Causality” ,
World Bank Policy Research Working Paper, No: 3598, May 2005.
Zhang, Y., ve Wei, Y., “The crude oil market and the gold market: Evidence for
cointegration, causality and price discovery”, Resources Policy 35, Elsevier,
2010.
Download