e Ermeni asıllı azınlıkların yaşadığı ülkelerde si­ yasi iktidarlar, bu tarih sahtekârlığının aleti ol­ maktan kendilerini kurtarmalıdırlar BİTSİN ARİS’te, 19 Şubat 1985’ te diğer bir safhasına giri­ lecek olan Orly Davası’nda, sanıkların cinayetlerini hatalı gösterecek şekilde tarihi kurca­ layacakları ve sözde 1915 Erme­ ni Katliamı iddialarına sarılacak­ ları şüphesizdir. Dünyada, belki bu iddia ka­ dar doğruları az, yalanı çok bir tarih sahtekârlığının bir başka örneği daha yoktur. Olmayan bir şeyi tekrar ede ede, yüz yıldan beri gerçeklerin dışında bir tarih rüklemektir ve sonuçları için gü­ yaratan Ermenilcr, toplumlarızel bir misaldir. nın huzuru için bu sahtekârlığa artık son vermelidir. BAZI AYDINLARIMIZ Ermeni asıllı azınlıkların ya­ Maalesef, bazı aydınlarımız şadığı ülkelerde de siyasi iktidar­ dahi bu jenosit iddiasının etkisi al­ lar ve partiler, oy sağlama peşin­ tında kalabilmekte ve Türk Dcvde bu tarih sahtekârlığının aleti leti’nin Ermenilerle konuşması olmaktan kendilerini kurtarmalı­ gibi, dışarıda zaten aranmakta dırlar. olan bir çözümü içerde de tavsi­ Ama, ne yazıktır ki, ABD ye edebilmektedir. Kongresi’nde yeni haşlayan 99’ Milletlerarası bir sorun, sade­ uncu Kongre çalışmalarında as­ ce devletlerarası görüşmeler yo­ gari 10 yıldan beri yapıldığı gi­ lu ile çözüme bağlanır. bi, bu iddia tekrar görüşülecek Bir devletin teröristlerle eşit ve 24 Nisan 1985 tarihinin, (İn­ haklarla müzakere yaptığı görül­ sanın İnsana Zulmü Günü) ola­ memiştir. rak tescili için çalışacaklar ve Devlet, canilerle görüşmez, Türkler, yine 2()’nci yüzyılın ilk kaldı ki, bir Ermeni sorunu var­ jenositini yapanlar olarak göste­ sa, bu mesele, 1918 Mayıs’ında rilecektir. kurulmuş olan Ermeni Devleti’yFransa'da da aynı siyasi oyun le Türkiye Büyük Millet Meclisi herhalde devam edecektir. Hükümeti arasında 1920 yılında Bunun önemli bir sebebi, ta­ (Gümrü Antlaşması) ile halledil­ rih bilmemek ve Hıristiyan Müs­ miştir. lim ayırımıdır. Ermenistan, Bolşevikler tara­ Milletlerarası terör senaryo­ fından ilhak edildikten sonra, ları içinde Türkiye’nin payı, Er­ 1921 yılında Sovyetler Birliği’yle meni terörüdür. (Moskova Antlaşması) ve Sovyet Bu terörün hareket noktası­ Sosyalist Ermeni Cumhuriyeti ile de (Kars Antlaşması) yapılarak, nı da, 1915’tc İttihat ve Terakki Hiikümeti'nin ve özellikle Dahi­ toprak ve sınır meseleleri kesin­ liye Nazırı Talât Paşa'nın emir­ likle kapanmıştır. leriyle birbuçuk milyon ErmeniJENOSİT NEDİR? nin katli iddiası teşkil eder ve ba­ Jenosit, bir devletin, bir ırkı, zı ahvalde, toprak iddiaları ile de bir azınlığı, bir zümreyi, kasti ve birleşir. planlı olarak yok etmesi demek­ Bu jenosit iddiası, başarılı bir tir. Yok etmeye, yok edilenin bü­ propagandanın ürünüdür. tün kültür mirası da dahildir. Tarih, gün, propaganda ile o Aksi halde, bugün Türkiye’ kadar karıştırılmıştır ki, Batı de 500 yılı aşkın bir patrikhane, dünyası, sadece Ermeni tarihçi­ 32 Grigoryan (0 Katolik, 2 Pro­ leri, Ermeni kilisesi ve Hıristiyan­ testan Ermeni kilisesi, 22 ilk ve lık açısından Ermeni sempati­ orta tedrisat okulu, biri 150 yıl­ zanları tarafından yayınlanan, lık 2 hastane, biri 75 yılı aşmış kitap, makale, broşürlerden Er­ iki günlük gazete, 18 sosyal ve meni katliamı iddiasını tek taraflı kültürel dernek, 2 spor kulübü, öğrenmiştir. zengin kadrolu bir folklor gru­ KGB’nin Yanlış Haber Yay­ bu olamazdı. ma (Disinformation) Dairesi’nin İkinci Dünya Savaşı sonra­ yapmakta oîuttğo işler de bunun sında Birleşmiş Milletler tarafın­ gibi yanılgıları yaratma ve kö­ dan 11 Aralık 1946 tarihinde it­ ie Milletlerarası terör senaryoları içinde Türkiye’ nin payı Ermeni terörüdür. Bu jenosit iddiası ba­ şarılı bir propagandanın ürünüdür a YALANLAR f 7-6/Ö r ­ SEZAİ ORKUNT Emekli Tümamiral Sezai Orkunt, 1918 yılında İstanbul' da doğdu. 1932’de Deniz Kuvvetleri'ne katıldı, çeşitli iç ve dış görevlerde bulundu. 196fde VVashlngton’da NA­ TO Askeri Komitesl'nde Türk Askeri Temsil Heyeti Baş­ kanlığı yaptı ve sonra sırasıyla Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı, Donanma K. Yardımcılığı ve Deniz Eğitim Kolordu K .’lığı görevlerinde bulundu. 1967’de emekli­ ye ayrıldı,. (Türk - Amerikan Askeri İlişkileri) adlı bir ki­ tabı yayınlandı. 1969’da İstanbul milletvekili oldu. tifakla kabul edilen bir tasan ile jenosit, suç olarak kabul edilmiş ve 9 Aralık lŞ)48’de (Jenosit Su­ çunun Önlenmesi ve Cezalandı­ rılmasına Dair Milletlerarası Konvansiyon), % üye tarafından imzalanmış ve 12 Ocak 1951 ta­ rihinde yürürlüğe girmiştir. Bu konvansiyon, milletler­ arası bir antlaşma hükmünde ol­ mayıp, sadece bir teamül getir­ mektedir. ABD Kongresi, bu konvan­ siyonu kendi onay hukuku açı­ sından bugüne kadar tasdik etmemiştir. Konvansiyonun ikinci mad­ desi. jenositi, bir zümrenin, bir azınlığın, bir ırkın veya dini bir grubun kısmen veya tamamen yok edilmesi maksadına matuf bir fiil olarak tanımlamakta ve üçüncü maddesiyle de, bu fiilin cezalandırılması gereğini kabul etmektedir. Ermeniler, bu kon­ vansiyonu da Türkiye aleyhine kullanma gayreti içindedirler. OsmanlI Devleti, Ermeni ko­ mitacılarının faaliyetlerine ve bunların körükledikleri isyanla­ ra, işledikleri cinayetlere. Birin­ ci Dünya Savaşı içindeki isyan ve düşmanla işbirliği gibi, ihanete varan hareketlere rağmen, kat­ liamı düşünmemiştir. Böyle bir olay hiçbir zaman olmamıştır. Devlet, barış zama­ nında, asileri (tedip) ve (tevkif) ederek, meşru hakkını kullanmış tır. Ne zaman bir Ermeni ayak­ lanması olmuş ve devlet bunu bastırmış ve bazı çeteciler, asiler ölmüş ise, Ermeni propaganda­ sı bunu yurt dışına, (Türklerin Ermenileri katli) şeklinde duyur­ muş, Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmayı hedef alan zamanın İn­ giliz ve Fransız hükümetleri de bu propagandayı Osmanlı Devle­ ti aleyhine alabildiğine büyüt­ müşlerdir. Devlet, l ’inci Dünya Savaşı’nda isyan eden, Ruslarla işbir­ liği yapan ve ordu gerisinde çete harekâtına girişen Ermenilerin ihanete varan bu hareketini durduramayınca, onları savaş alanı dışında kalan bölgelere göçe ta­ bi tutmuştur. Çatışmalar olmuş, insanlar ölmüştür. Bu da, dışarıya katliam ola­ rak intikal ettirilmiştir. Elbette ki, göç sırasında birçok kişi Öl­ müş, iç savaşın acımasız şartlan içinde insanlar birbirini boğazla­ mış, yüzbinlcrce insan telef ol­ muştur. Bu savaşta, Doğu illeri iş­ gal edilen Türkiye’nin bu böl­ gelerinde yaşayan üç milyona ya­ kın Türk ve Müslüman nüfus Anadolu içlerine hicret etmiş, çar ordulanndaki Ermeni birlikler ve yurt içindeki Ermeni çeteler ta­ rafından, ana karnındaki bebe­ ğe kadar binlercesi katledilmiştir. Türkler bunun hesabını kimden soracaktır? Devlet aleyüine eyleme giren hainlerin idam edilmeleri veya çatışma sırasında öldürülmeleri jenosit değildir. Tehcir sırasın­ da, yorgunluk, açlık, sâri hasta­ lık ve eşkıya baskınları ile hayat­ larını kaybedenlere de jenosit de­ nemez. Kinle birbirlerine giren insanların zayiatı jenosit anlamı­ na gelmez. Nitekim, Türkler, 1890’dan 1920’ye kadar, tarihle­ rine (Ermeni Mezalimi) olarak geçen olayları unutmaya çalış­ maktadır. , geler bugüne kadar otantik bir kaynak gibi ileri sürülmüş, Tür­ kiye de buna karşı ciddi bir giri­ şimde bulunmamıştır. Aram Andonyon’un belgele­ ri, (Hitler’in Hatıraları) kadar sahtedir. Geç de olsa, Türk Ta­ rih Kurumu'nun 1983 yılında, (Ermenilerce Talât Paşa'ya Atfe­ dilen Telgrafların Gerçek Yüzü) adlı eseri, bu belge sahtekârlığı­ na ciddi bir cevaptır. İstanbul'un 1918’de mütte­ fiklerce işgali sırasında Osmanlı Hükümeti aleyhine ileri sürülen Uç savaş suçundan biri olan, Er­ meni jenositi iddiası, ne Osmanlı Devlet Arşivi’nde ne de diğer devlet arşivlerinde belgelenememiştir. Zira, böyle bir olay yok­ tur. Dünyanın hiçbir ülkesinde bir hükümetin maksatlı ve plan­ lı olarak bir ırkı imha etmesi gizli kalmamıştır ve kalamaz. Jcnositin yapıldığı iddia edi­ len yıllarda Anadolu’da yaban­ cı devletlerin misyoner teşekkül­ lerinin bulunduğu hatırlanacak olursa, böyle bir hareketin gizli kalamayacağı daha açık olarak anlaşılır. BU DURUMDA NE YAPILMALIDIR? Bunun cevabı, tarihi araştır­ maların sıklaştırılmasında, Os­ manlI Devleti arşivlerinin 1890 ile 1918 arasındaki arşivlerinin yerli ve yabancı tarih araştırmacıları­ na açılmasında yatar. Prof. Stanford Shau ve eşinin 1976 yılında neşrettikleri iki ciltlik, Osmanlı tarihinde jenosit olmadığı, iç sa­ vaş şartlarının verdirdiği zayia­ tın olduğu kayıtlıdır. Bu konuya eğilen diğer Ame­ rikalı araştırmacıların da vardık­ ları sonuç aynıdır. Bu itibarla, bu dönemin arşiv tasnifleri bugüne kadar ihmal ettiğimiz, bina, kad­ ro ve araç temini ile süratle ta­ mamlanmalıdır. Jenosit iddiasının esasını, Üç yıldan beri, Osmanlı sada­ 1920’de, Paris Barış Konferan­ ret ve dış işleri arşivleri, kıymet­ sın ı etkilemeye çalışan Erme­ li zevatın oluşturduğu küçük bir ni Delegasyonu’nun bir mensubu kadro ile tasnif edilmektedir. Bu olarak gösterilen Aram Andon- yeterli değildir. Devlet, bu konu­ yon adlı bir Ermeni’nin (Naim yu çok ciodi bir yaklaşımla ele al­ Bey’in Hatıraları) isimli kitabın­ maktadır. Arişvler açılmazsa, da, Talât Paşa’ya atfedilen telg­ şüphe yaratır. Osmanlı tarihinde raflar tenkil eder. bu konuda utanılacak bir olay Bu kitaptaki iddialarla, bel- yoktur. Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi