BASKENT 3.indd - baskent gazetesi

advertisement
BAŞKE
i
S
G YE
Ni
G
G
A
NT
haber
ZETE
BASKENT
HAFTALIK EKONOMİK AKTÜEL SİYASİ GAZETE
www.yenibaskentgazetesi.com
‘EY ALMANYA, ÖNCE
KENDİ TARİHİNE BAK’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarihindeki kara lekeye bakmadan Türkiye’yi yargılamaya kalkan Almanya’ya
çok sert konuştu. Sözde Ermeni soykırımı tasarısının Alman parlamentosundan geçmesinin kabul edilemez olduğunu
vurgulayan Erdoğan, “Ey Almanya, siz, sözde Ermeni soykırımı oylaması yapacak, varsa belki de en son ülkesiniz” dedi.
C M Y B
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, Sebahattin Zaim Üniversitesi
2015- 2016 Akademik Yılı Mezuniyet
Töreninde yaptığı konuşmasında önce
mezun olan öğrencileri kutladı, sonra
da Almanya’nın sözde soykırım kararını çok sert sözlerle eleştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına insanlar gibi devletlerin de geride
bıraktıkları ile anılacağını söyleyerek
başladı. Almanya Parlamentosunda
sözde ermeni soykırımını iddialarına
ilişkin geçen yasa tasarısına tepki
gösteren Erdoğan, “Ey Almanya, bak
yine söylüyorum; önce holokostun
hesabını vereceksin. Namibya’da 100
bini aşkın Namibyalıyı nasıl yok ettiniz,
nasıl öldürdünüz onun da hesabını
vereceksin. Siz, Türkiye’ye veya Türklere parlamentosunda kalkıp da sözde
Ermeni soykırımı oylaması yapacak,
varsa belki de en son ülkesiniz. Kaldı ki
bizim tarihimizde bu noktada zaten bir
derdimiz yok, bir sıkıntımız yok. Bizim
tarihimiz, katliamlar tarihi değildir.
Bizim tarihimiz, merhamet tarihidir,
şefkat tarihidir. Aramızdaki fark budur” şeklinde konuştu.
Erdoğan konuşmasının devamında,
Avrupa ülkelerinin tarihinin kanla,
katliamla bezeli olduğunu hatırlatarak, “Bugün bize insan hakları dersi
vermeye kalkan ülkelerin hepsinin de
kıtadaki tarihi kan, gözyaşı soykırım
ve katliamla bezelidir. 16. yüzyılda kıtanın köleleştirilmesi 19 yüzyılda zirve
yapmıştır. 1890’da Afrika topraklarının
yüzde 90’ı bir elin parmaklarını geçemeyen Avrupa ülkelerinin işgali altındaydı. Uygarlık taşıma iddiasıyla kıtanın
tüm kaynaklarını yıllarca sömürdüler
yağmaladılar. Bunları yaparken çok
ciddi soykırımlar yaptılar. Bugün batı
dünyasındaki ihtişamın perdesini
kaldırdığınızda altında milyonlarca Afrikalının dramı gözyaşı olduğunu göreceksiniz. Berlin’in, Paris’in, Brüksel’in
şık kaldırımlarının altında Afrikalıların
canı, kanı, emeği ve alın teri vardır.
Bu dönemi aklamak için kullandıkları
uygarlaşma, modernleşme gibi cilalı
kavramların hiç biri yapılan katliamları örtmeye yetmez“ dedi.
FRANSA VE AVRUPA KAYNIYOR
MEDYA SUSUYOR
“Ruanda katliamının arkasında
Fransa var. Fransa’da emniyetinin
yaptıklarını ekranlardan izliyoruz. Ama
açın Fransız televizyonlarını göremezsiniz. Günlerdir Fransa, Avrupa
kaynıyor. Böylede bir dezenformasyon
var. Gelişmeler endişe verici. Endişe
duyuyorum. Gezi’de 12 ağacın sökülüp
taşınmasından endişe duyanlar oluyordu. Avrupalı dost görünenler telefonla
konuştuğumuzda ‘endişe duyuyoruz’
diyorlardı. Siz kızları erkekleri yerlerde
süründürüyorsunuz, tekme tokat. Endişe duyuyoruz. Afrika’da sömürgeciliğin
modern şekilde devam ettiğini görüyoruz. Afrika’nın paylaşılması konusunda
1884’te Berlin’de konferans toplanıyor,
bugün aynı Berlin kendi tarihindeki
bu kara lekeye aldırmadan ülkemizi
Ermenilere karşı soykırım yapmakla
itham eden Almanya parlamentosuna
ev sahipliği yapıyor. Avrupalıların
kendi tarihlerine bakmadan bizi asılsız
iftiraların muhatabı yapmaları kara
mizah örneğidir.”
“ERMENİ DÜŞMANI OLSAK GERİ
GÖNDERİRİZ”
Türkiye’de yaklaşık 100 bin Ermeni bulunduğuna değinen Erdoğan,
şöyle devam etti: “Bunun yarısı vatandaşımız, yarısı ise vatandaş değil.
Aynen Suriye’den Irak’tan gelenleri
nasıl misafir ettiysek Ermenistan’dan
gelenleri biz aynen şu anda misafir
olarak ülkemizde ağırlıyoruz. Bu kadar
yaklaşımı müşfik olan Türkiye’ye karşı
bu adamların yaklaşımının acaba affedilebilir bir yanı var mı? Biz çok daha
farklı yaklaşabilirdik. Eğer biz Ermeni
düşmanı bir ülke olsak, bu gelenlerin
hepsini Ermenistan’a geri gönderirdik.
Utanamadan sıkılmadan terbiyesizce
güya Ermenilere ait kiliseleri yıkmışız
diye konuşuyorlar. Elinize, dilinize
dursun. Tam aksine, Ermeni vakfiyelerindeki kiliseleri kendilerine teslim
ediyoruz. Varlıkları varsa kendilerine
teslim ediyoruz. Arşivlerimizde milyonu aşmış belge var bunlar incelenmiştir. Eğer kendinize güveniyorsanız,
onurunuz varsa, ilminiz varsa, çıkarın
hukukçularınızı, tarihçilerinizi, arkeologlarınızı gönderin. Kimleri göndereceksiniz, hangi ülkeden gelecekse gelsin
incelesinler, araştırsınlar. Orada eğer
söylediğiniz gibi bir şey çıkıyorsa biz
herkesle yüzleşmeye hazırız. Ama bunu
yapamadılar. Çünkü bu bir cibilliyet
meselesidir.”
“BU UCUZ NUMARALARA BOYUN
EĞMEYECEĞİZ”
Alman Meclisinin sözde Ermeni
iddialarına ilişkin kararını değerlendiren Erdoğan, şunları kaydetti: “Son
zamanlar da bazıları Berlin’e gidiyorlar
geliyorlar. Kimlerle neyi konuşuyorlar.
Efendim parlamentodan bu karar çıktı
ama; ‘bu bizim Türkiye ile münasebeti-
mizi etkilemez diyorlar’. Sevsinler sizi
nasıl etkilemez. Eğer, Tayyip Erdoğan
karakteri nedir diye sorarsanız, zaten
siz bana not verdiniz, onu dünya alem
biliyor. Ben onun gereğini yapmaya devam edeceğim. Çünkü bu millet bugüne
kadar alnı öne eğik dolaşmadı. Biz her
zaman dik durduk dikleşmedik. Yine
dik duracağız dikleşmeyeceğiz. Eğer siz
yaptıklarınıza, insanlık dışı suçlarınıza
ortak arıyorsanız, o ortak biz değiliz. O
ortağı gidin başka yerde bulun. Bilimsel
araştırmalar ve akademik çalışmalar
değil, siyasetle, parlamentolar eliyle
kirli emellerinizi gerçekleştirmeye
çalışıyorsanız, bunu yapamazsınız. Bir
kulaktan girer, öbür kulaktan çıkar.
Yaptığınızın zaten uluslararası hukukta
da en ufak bir kıymeti harbiyesi yok.
Biz bu ülkelerin kendi cürümlerini
hafifletmek için başvurdukları bu
kurnazlıklara, bu ucuz numaralara asla
boyun eğmeyeceğiz. Bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan
şüphemiz olsun. Biz rahatız. Dedim ya,
arşivler ortada. Amaç üzüm yemekse,
meseleyi çözmekse, biz buradayız. Ancak bu konuyu her başınız sıkıştığında,
Türkiye’ye dövmek için bir sopa olarak
kullanacaksanız, kusura bakmayın,
buna izin vermeyiz.”
Yeni Türkiye’nin mezunları
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da mezun olduğu Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 2015-2016
yılı mezunlarını Milli Eğitim Bakanı
İsmet Yılmaz’ın katıldığı törenle verdi. Bakan Yılmaz, öğrencileri ‘fikri ve
vicdanı hür mezunlar’ olarak tanımlayarak Peyami Safa’nın konuşmasından
bir metin okudu.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz,
Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi’nde düzenlenen Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 2015-2016
Akademik Yılı Mezuniyet Törenindeki
konuşmasına, mezun olan gençlere
hayatlarında başarılar diyerek başladı.
Dikilen fidanların meyve verdiği gün
olduğunu vurgulayan Yılmaz, İsmet
Yılmaz, eğitimde son 14 yılda hayata geçirilen projeler hakkında bilgi vererek,
“Bugünden itibaren yeni bir döneme
başlıyorsunuz. Eğitim ve öğretim bizzat
bir amaç değil, bir araç, bir hazırlık dönemidir. Öğrencilik sorumluluğundan
kurtuldunuz. Sizi bundan sonra hayatın
sorumlulukları bekliyor. İnanırsanız
üstünsünüz. Kendinize güvenirseniz,
başarırsınız.” ifadesini kullandı.
MEZUNİYET GURURU
Törende konuşan bir diğer isim
Önemli kurumlara eleman yetiştiren
okul oldu” dedi. Ayrıca dünyanın birçok yerinden gelen öğrencilerin okullarında eğitim aldığını anımsatan Arat,
yurt dışına en fazla öğrenci gönderen
fakültelerinin İlahiyat olduğu bilgisini
verdi.
ARTIK ESKİSİ GİBİ DEĞİL
Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Mehmet Emin Arat da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üniversitesinden mezunlar vermenin gururunu
yaşadıklarını dile getirdi. Mezun olacak
öğrencilerin de yıllar sonra bu gururu
yaşamasını temenni eden Arat, “İlahiyat fakültemiz gerek ülkemizde gerekse
uluslararası düzeyde ülkemizin adını
duyuran çalışmalara adını yazdırdı.
Prof. Dr. Arat, toplumun nitelikli
ilahiyatçılara ihtiyacının olduğunu
dile getirerek, “Çünkü bu dünyanın bir
kısmı her gün İslamofobik söylemlerle
İslam ve Müslümanlara antipatik bakar
hale getiriliyor. Egoizmi benimseyen
nesiller hedefleniyor. İnsani ve manevi
değerleri yeni nesillere sizler öğreteceksiniz.” dedi.
İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Ali Köse ise günün öğrenciler için çok
önemli olduğunu belirterek, öğrencilerin milletin ve Ümmetin hizmetine başlayacaklarını söyledi. Buradan mezun
olmanın önemine vurgu yapan Köse,
öğrencilerin velilerine teşekkür etti.
Fakültenin geçmişi hakkında bilgiler
veren, başörtüsünün yasak olduğu dönemde yaşadıklarını anlatan Köse, “Artık hem bugünümüzle hem de 53 yıldır
mezun ettiğimiz öğrencilerimizle gurur
duyuyoruz.” ifadesini kullandı.
10 Haziran 2016 Cuma
3
HODRİ MEYDAN
Ali PALA
hodrimeydan06@hotmail.com
Üst aklın projeleri
Batı ABD’nin, doğu
Rusya’nın mı?
Son gizli anlaşmalar ve hazırlanan planlar
bu mudur? Bugüne kadar ABD dünyayı hep ben
yönetirim sanıyordu; fakat son zamanlarda gücünü
az da olsa kaybetmeye başladı. Ona dur diyecek
Türkiye gibi ülkelerin güçlenmesiyle fena halde
rahatsız oldu. Artık dünyayı tek başına yönetemeyeceğini anlayınca önce Avrupa Birliği’ni zayıflatmak için AB’nin en güçlü ortağı olan İngiltere’yi
AB’den koparma planlarını uygulamaya koydu.
İngiltere AB’den çıkmak için çeşitli bahaneler
uydurdu. İngiltere’nin AB’nin para birimi olan
avroya girmemesi AB’den kopmaya başladığının
ilk işaretleriydi. Çünkü, İngiltere ABD’siz, ABD
de İngiltere’siz yapamayacağını iyi biliyordu. Yine
ABD, sadece İngiltere ile dünyayı yönetemeyeceğini anlayınca batıda desteğini aldığı İngiltere’nin
yanına Ortadoğu’da da İsrail’i alarak bu kez Ortadoğu bölgesinde güç odağı olmak istedi. Ancak
Türkiye, bir anda beklenmedik şekilde güçlendi
ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ‘Dünya
beşten büyüktür’ çıkışı yapınca da ABD önce
Ortadoğu’da kaos yaratıp Ortadoğu’yu karıştırdı.
Sonra da sıra Türkiye’ye gelmiş oldu.
ABD’nin karşısında duracak iki ülke vardı.
Birincisi İran, diğeri ise Türkiye’ydi. ABD daha
önce şeytan üçgeni olarak nitelendirdiği İran’ın
Cumhurbaşkanı Ahmedinejat’ı koltuğundan
indirdi. Yerine getirdiği yeni cumhurbaşkanıyla da
beklenmedik şekilde iyi ilişkiler kurdu ve şeytan üçgeni dediği İranla bu sefer de müttefik oldu; ama
Ordaoğu’da söz sahibi olabilmesi için İsrail de,
İran da yetmedi. Türkiye’yi bir şekilde karıştırması
gerekiyordu. Başta kendi kurduğu PKK/DEAŞ/
PYD gibi terör örgütleriyle Türkiye’yi sıkıştırmak
istedi. Bu da tutmayınca Suriye’ye asker gönderme planı devreye sokuldu. Bu sefer karşılaştığı
sorun daha büyüktü. ABD’nin Suriye konusundaki
bu çıkışında Rusya ve Çin ‘Dur bakalım sen kimsin?’ deyince ABD tıs diye söndü; hemen askerlerini geri çekti. Aslında bu şeytani bir plandı. Önce
gözden çıkardığı ve AB’yi bitirmek için beraber
yürüdüğü İngiltere’yi devreye sokarak Fransa’nın
elinde çok önemli bir koz olan sözde Ermeni
soykırımı yasasını parlamentosundan geçirerek
kabul ettirdi. Çünkü bu yasa Fransa’nın karıştırılmasının anahtarı olarak görülüyordu. Fransa, bu
yasadan sonra kısmen eylemlere ve iç karışıklıklara sahne olmaya başladı. ABD’nin en büyük
hedefi AB ülkelerinde İngiltere ile iki güç olarak
ortak hareket etmekti. Ancak Almanya başbakanı
Merkel dik durarak Ortadoğu’da söz sahibi olmak
istiyordu ve Merkel ABD’nin bütün bu oyunlarını
Türkiye’nin bozduğunu ABD’nin eliyle kurulan
tüm terör örgütlerinin sonunun geldiğini görmüştü. Sanki batıdan kopar gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin Hükümetiyle ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la
yakınlaşmaya başladı. Çünkü Almanya Başbakanı
Merkel, Türkiye’nin ne kadar güçlü olduğuna
şahit olmuştu. Merkel’in Türkiye’ye yaklaştığını
gören ABD bir anda Rusya’ya yeşil ışık yakmaya
başladı ve Suriye’den korkarak geri çekilen ABD,
bu kez de Rusya ile gizli bir anlaşma yaptı. Bu
gizli anlaşmayla dünyayı batıda ABD ve İngiltere
ile Ortadoğu’da İsrail, Doğu ve Asya’da da Rusya,
Ermenistan kısmen de Çin ile yönetmek istedikleri
senaryoları hazırladıklarına inanıyorum. ABD’nin
patron, yöneticinin ise Rusya olduğu bu anlaşmada zaten ekonomik olarak zor durumda olan
Rusya için uygulayıcı ülke olması yönünde karar
alındığını düşünüyorum. ABD bu aşamadan sonra
derhal Rusya’nın Suriye’ye DEAŞ bahanesiyle
girmesini; ancak DEAŞ yerine Türkiye’ye gözdağı
vermesini istedi. Rusya ve ABD Özgür Suriye
güçlerini ve Bayır Bucak Türkmenlerini vurmaya
başlayarak Türkiye’ye hata yaptırıp bir şekilde
savaşa sokmayı amaçladı. AK Parti Hükümeti ve
Erdoğan yerinde ve mantıklı kararlar alarak oyuna
gelmedi. Türkiye bu tuzağa düşmeyince de kuyuyu
kazanlar kuyuya kendileri düşmüş oldu. Çünkü
Rusya, Suriye’ye girince ABD’nin talimatıyla
İran’da Suriye’ye girdi. Böylece İslam dünyasının değil Hristiyan dünyasının saflarında yerini
aldı. Rusya, İran’ı da yanına alınca her konuda
Türkiye’yi dize getireceğini sanmıştı. Türkiye’ye
gözdağı için Rus uçakları angajman kurallarını ihlal
ederek hava sahamızda uçurmaya başladı. Türkiye
defalarca uyardı; fakat Rus uçağı NATO tarafından düşürülmek zorunda kaldı. Erdoğan’da uçak
düşürme olayını Türkiye olarak üstlenince İran’ın
etrafını bir korku sardı. Çünkü Türkiye İsrail’e özür
diletebiliyor; Rus uçağını düşürebiliyor ve Erdoğan
tüm İslam ülkelerini etrafında toplayabiliyordu.
Bugün Türkiye’nin Ortadoğu’da tek güç haline
geldiğini gören İran bir anda çark ederek Rusya’nın ve ABD’nin yörüngesinden ayrılmaya karar
veriyor ve Suriye’den çekiliyor. Son zamanlarda
İran bir şekilde Türkiye’ye yanaşabilme hesaplarıyla ‘İngiltere küçük şeytan, ABD büyük şeytandır’
demeye başladı. Yani Türkiye’ye yeşil ışık yakmak
zorunda kaldı. Bunu gören ABD de Erdoğan’a ve
Türkiye’ye gücü yetmeyince şimdi de 2 buçuk milyon civarında Türk’ün yaşadığı Almanya’yı Fransa’da olduğu gibi karıştırmaya karar verdi. Sözde
Ermeni soykırımı tasarısını Alman parlamentosundan geçirmeyi başardı. Alman parlamentosunda
bulunan sözde Türk parlamenterler de evet oyu
kullandılar. İşte bu Merkel’i bitirmenin planlandığı
oyunda sözde Türk parlamenterler hangi baskıyı
gördü ya da hangi ödülü aldılar da evet oyu kullandılar? Şimdi sıra Almanya’yı da karıştırıp zaten
karışmış olan Avrupa’yı zora sokarak birliği tamamen İngiltere’ye bağlamaya geldi. Bundan sonra
Avrupa Birliği’nin yerini ‘İngiltere Birliği’ alacak
ve Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere Krallığı ve
Rusya üçlüsünün dünyayı yönetmesi sağlanacak.
Ancak ABD’nin de İngiltere’nin de Rusya’nın da
karşısına öyle güçlü bir Türk-İslam birleşik ülkeleri
çıkacak ki ABD, Rusya ve İngiltere’de şaşıracak.
Bunun adımları ise Türkiye’de başkanlık sisteminin
oluşması ile atılacaktır.
Download