Tanzimat Aydını da Düştü Aynı Yanlışa

advertisement
Ali Sirmen
Tanzimat Aydını da Düştü Aynı
Yanlışa
Nedim Şener, Ahmet Şık, Sait Çakır ve Coşkun Musluk'un,
tahliyelerinin gerekçesinin ne olduğunun sorulması şaşırtıcı
değil.
Bu tahliyelere hukuki bir gerekçe bulmanın imkanı yok.
Adamların tutuklanmalarının hukuki bir gerekçeleri yoktu ki,
bırakılmalarının olsun!
Bu durumda çoğu kişi aynı soruyu merakla soruyor:
Fransa 1881 yılında, kendi İzmir konsolosluğundan siyasi
sığınma talep eden, Hürriyet kahramanı, Kanuni Esasi'nin
kabulünün baş mimarı, Fransa'dan aldığı ilham ile Şurayı
Devlet'in (Danştay) kurucusu Mithat Paşa'yı Abdlhamid'in
kasaplarına gözünü kırpmadan teslim edivermişti.
Bugün Türkiye'de artık Bon Pour l'orient demokrasinin simgesi
olan Tayyip Erdoğan'a hoşgörü ödülünü veren Avrupa'nın
çıkarının ötesinde bir misyonu yoktur.
Doğrusu da budur.
-Neden bırakıldılar?
Hiçbir ülke bir başka ülkeye demokrasi götüremez.
Kimilerinin yanıtı hazır:
-AB sayesinde çıktılar.
Götürebileceğini düşünecek olanlara ABD'nin Irak'a götürdüğü
demokrasiyi anımsatmak isterim.
Neden bırakıldıkları doğru bir soru, AB sayesinde çıktıkları da
yanlış bir yanıttır.
Ayrıca hiçbir ülke de ithal demokrasi ile kurtulamaz, özgürlüğe
kavuşamaz.
Nitekim yanıtın yanlışlığını bu tür savların ileri sürüldüğü
günlerde, Tayyip Erdoğan'ın bir AB üyesi olan Almanya'da
Steiger hoşgörü ödülünü alması gösteriyor...
***
Tayyip Erdoğan'a hoşgörüsü ve insani değerleri ön planda
tutması veya Avrupa'nın inşası konusundaki olumlu çabaları”
dolayısıyla ödül veren Avrupa'nın, Türkiye zindanlarına çürüyen
gazetecilerin salıverilmesine katkıda bulunduğunu söylemek
nasıl mümkün olabiliyor?
Ama bizde kimileri hala ısrarla, Avrupa'nın Türkiye'de
demokrasiyi kurma ve pekiştirme işlevi olduğuna herkesi
inandırmaya çalışıyorlar.
***
Aynı yanlışa Tanzimat Aydınları da düşmüştü. Onlar da,
Avrupa'nın Osmanlı'ya hürriyet ve demokrasi getireceğini
sanıyorlar.
Avrupa'nın iki yüzünü ve bu iki yüzün çelişkisinin sonucu olan
ikiyüzlülüğünü görmemekte direniyorlardı.
Avrupa ne Osmanlı'ya hürriyet, ne de Türkiye Cumhuriyeti'ne
demokrasi getirmek yükümlülüğü altında hisseder kendini.
O kendi çıkarlarının peşindedir. Kendi kulübü içinde olanların
uyması gereken kurallar olduğunu düşünür, ama kendi
bünyesine almayı düşünmediği Türkiye için “Bon pour l'Orient”
(yalnız doğuda geçer) bir demokrasi yeter de artır bile.
Avrupa'nın Türkiye'ye demokrasi getireceği konusunda 200
yıldır süren yanılgı arabayı atın önüne koşan düşüncenin
ürünüdür.
Türkiye AB'ye girdiği için demokrasi olmayacak,
demokrasiye ulaştığı zaman Avrupa'ya üye olabilecektir.
ancak
Kaldı ki, şu anda, Avrupa, Türkiye'yi kendi birliği içinde görmek
istemiyor.
Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa Milletler camiası içinde
kabul edildiğini hükme bağlayan ve onun toprak bütünlüğünü
garanti eden 1856 Paris Antlaşması ertesinde, İstanbul “yaşasın
Avrupalı olduk!” diye bayram ederken, Avrupalılar bunları nasıl
biraz hayret, biraz küçümsemeyle ve geniş geniş gülümsemeyle
izliyor idiyse, aralık 2004 te Tayyip Erdoğan'ın üyelik
müzakereleri konusunda tarih olması üzerine aynı çığlıklarla
Ankara'da gündüz havai fişek atan Türkler'e de Avrupa yine aynı
hayret ve küçümseme ve geniş gülümsemeyle bakıyordu.
Osmanlı tarihini Osmanlı aydınının Avrupa konusundaki
aymazlığını, Türkiye AB ilişkilerini yakından gördükten sonra,
hala Avrupa'nın Türkiye'ye özgürleştirip. demokratikleştirme
misyonuna sahip olduğunu sanmak en hafif deyimiyle
aymazlıktır.
Bu kadarı da biraz ayıp olmuyor mu?
Yoksa hürriyet demokrasi anayasal düzen falan onlar için hiç
fark etmez.
http://www.mgkmedya.com
Çarşamba, Mart 21, 2012 - Sayfa 1 / 1
Download