i T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER

advertisement
T.C.
ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER
ANABĠLĠM DALI
AVRUPA BĠRLĠĞĠ’NĠN
ETNĠK SORUNLAR POLĠTĠKALARI
VE TERÖRĠZMLE MÜCADELE
DOKTORA TEZĠ
Fırat YALDIZ
Ankara-2012
i
T.C.
ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER
ANABĠLĠM DALI
AVRUPA BĠRLĠĞĠ’NĠN
ETNĠK SORUNLAR POLĠTĠKALARI
VE TERÖRĠZMLE MÜCADELE
DOKTORA TEZĠ
Fırat YALDIZ
Tez DanıĢmanı
Prof. Dr. Sertaç H. BAġEREN
Ankara-2012
ii
i
ii
iii
ĠÇĠNDEKĠLER
ĠÇĠNDEKĠLER ........................................................................................................... i
KISALTMALAR ...................................................................................................... iii
GĠRĠġ .......................................................................................................................... 1
I. BÖLÜM
AB’de ETNĠK SORUNLAR
1.1. Kavramsal çerçeve ve AB‟nin Temel BakıĢı ........................................................ 8
1.2. AB Bünyesindeki Avrupa Merkezli Etnik Sorunlar ........................................... 20
1.2.1. Terör Boyutuna Varmayan Etnik Sorunlar .......................................... 20
1.2.1.1. Genel Durum ......................................................................... 20
1.2.1.2. Örnek: Macar Sorunu ............................................................ 21
1.2.2.1. Genel Durum ......................................................................... 28
1.2.2.2. Örnek: Bask Sorunu ve ETA ................................................. 30
1.3. AB Bünyesindeki Avrupa DıĢı Etnik Sorunlar ................................................... 41
1.3.1. Terör Boyutuna Varmayan Etnik Sorunlar .......................................... 42
1.3.1. 1. Genel Durum ........................................................................ 42
1.3.2. Terör Boyutuna Varan Etnik Sorunlar ve Etnik Terör Örgütleri ......... 53
1.3.2.1. Genel Durum ......................................................................... 53
1.3.2.2. Örnek: Kürt Sorunu ve PKK ................................................. 55
II. BÖLÜM
AVRUPA’DA TERÖR OLGUSU ve AB’nin
TERÖRĠZMLE MÜCADELE YAPISI
2.1. Avrupa‟da Terör .................................................................................................. 75
2.1.1. 1789 ve sonrası ..................................................................................... 76
2.1.2. AB‟nin Terörizmle Mücadelesi ............................................................ 84
2.1.2.1. 11 Eylül Öncesi ..................................................................... 84
i
2.1.2.2. 11 Eylül Sonrası .................................................................... 89
2.2. AB‟nin Terörizmle Mücadele Kurumları............................................................ 95
2.2.1. TREVI Grupları .................................................................................... 96
2.2.2. EUROJUST .......................................................................................... 99
2.2.3. EUROPOL ......................................................................................... 100
III. BÖLÜM
AB’nin ĠNSAN HAKLARI POLĠTĠKALARI ve
TERÖRĠZMLE MÜCADELE
3.1. KüreselleĢme, ulus-devlet ve demokrasi iliĢkisinin etnik politikalara etkisi .... 117
3.2. AB‟nin Ġnsan Hakları Politikası ........................................................................ 133
3.2.1.AB‟nin Azınlık Politikası .................................................................... 136
3.2.1.1. AB Komisyonu .................................................................... 141
3.2.1.2. AB Konseyi ......................................................................... 145
3.2.1.3. AB Parlamentosu ................................................................. 159
3.2.2. AB‟nin Avrupa Kimliği Politikası ..................................................... 161
3.3. Lizbon AnlaĢması.............................................................................................. 167
3.4. AB‟nin Ġnsan Hakları Politikasının Terörizmle Mücadeleye Etkisi ................. 171
SONUÇ .................................................................................................................... 174
KAYNAKÇA .......................................................................................................... 182
ÖZET....................................................................................................................... 200
ABSTRACT ............................................................................................................ 201
ii
KISALTMALAR
AB
Avrupa Birliği
AET
Avrupa Ekonomik Topluluğu
AGĠT
Avrupa Güvenlik ve ĠĢbirliği TeĢkilatı
AĠHM
Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi
AĠHS
Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi
AK
Avrupa Konseyi
BM
BirleĢmiĢ Milletler
CAV
Comité d‟Action Viticole
CCC
Communist Combatant Cells
CEPOL
European Police College
EBLUL
European Bureau for Lesser-Used Languages
EDU
The Europol Drugs Unit
ELA
Epanastatikos Laikos Agonas
ENFOPOL
Enforcement Police
ERNK
Eniya Rizgariya Netewa Kurdistan
ETA
Euskadi ta Askatasuna
EUROMOSAIC
The production and reproduction of the minority language
groups in the European Union
EUROPOL
European Police Office
EUSTAT
Euskal Estatistika Erakundea
FLNC
Front de Liberation Nationale de la Corse
FNAR
Fraction Nationaliste Armée
iii
GAL
Grupos Antiterroristas de Liberación
GRAPO
Grupos de Resistencia Antifascista Primero de Octubre
IRA
Irish Republican Army
KOMKAR
Kürdistan ĠĢçi Dernekleri Konfederasyonu
LTTE
Liberation Tigers of Tamil Eelam
MERCATOR
European Research Centre on Multilingualism and Language
Learning
NATO
North Atlantic Treaty Organization
PKDW
Parlamana Kurdistane Li Derveyi Welat
PKK
Partiya Karkerên Kurdistan
PNV
Partido Nacionalista Vasco
PP
Partido Popular
PSOE
Partido Socialista Obrero Espanol
SITCEN
The Joint Situation Centre
TESAT
Terrorism Situation and Trend Report
TKSP
Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi
TREVI
Terrorism, Radicalism, Extremism, Violence International
TWP
Working Party on Terrorism
UAYK
Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiserliği
UNODC
United Nations Office on Drugs and Crime
USAD
Uluslararası Sürekli Adalet Divanı
iv
GĠRĠġ
Özellikle milliyetçilik ideolojisinin geliĢmesinin ardından, etnik kimliğin
önemi artmıĢ, küreselleĢme süreci de milliyetçiliğin yayılmasına ve ilginç bir Ģekilde
milliyetçiliğin küreselleĢmeye karĢı kullanılmasına yol açmıĢtır.Çok daha eski
dönemlerde de var olmakla birlikte, özellikle 20. yy.da Avrupa‟dan Balkanlar‟a,
Latin Amerika‟dan Asya‟ya, Afrika‟dan Ortadoğu‟ya kadar dünyanın birçok
bölgesinde çeĢitli etnik sorunlar ortaya çıkmıĢtır. Bu sorunların bazıları siyasi
çekiĢme (Macar sorunu), bazıları terörizm, bazıları iç savaĢ (Yugoslavya) ve bazıları
da soykırımla (Yahudi soykırımı) sonuçlanmıĢtır. Bazı etnik sorunlar ise
sonuçlanmamıĢ ve halen devam etmektedir. Dünya geneline göz atıldığında ise
görülmektedir ki, etnik sorunların tamamı olmasa da büyük bir çoğunluğu (Bask
sorunu, Tamil Sorunu, Kuzey Ġrlanda Sorunu, Korsika Sorunu, Kürt Sorunu, vb.)
“terörizm” boyutuna varmaktadır.
Bu noktadan hareketle, sadece etnik terörizmden değil, dini motifli terörizm
ve sol kanat terörizmi de kapsayacak Ģekilde genel olarak “terörizm”den bahsetmek
uygun olacaktır. Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra “terörizm” uluslararası
kamuoyunun gündemini sıklıkla meĢgul etmiĢ, son dönemlerde meydana gelen
saldırılar ise terörizmin uluslararası sisteme yönelik ciddi bir tehdit olduğunu ortaya
koymuĢtur.
Önceki dönemlerde daha çok polis, asker ve istihbarat örgütleri gibi güvenlik
kuvvetlerinin
görevi
olarak
görülen
terörle
mücadele
konusu,
11
Eylül
sonrasındaakademisyenlerin, hukukçuların, sivil toplum örgütlerinin, hükümetlerin
ve baĢta BirleĢmiĢ Milletler (BM), Kuzey Atlantik AntlaĢması Örgütü (NATO) ve
Avrupa Birliği (AB) olmak üzere uluslararası örgütlerin gündeminde daha sık yer
almaya baĢlamıĢtır.
11 Eylül saldırıları küresel bir güç olma iddiasında olan AB‟nin de terörizme
bakıĢ açısını etkilemiĢtir. Terörizmi diğer ağır suç türleri ile birlikte Avrupa Polis
Bürosu‟nun (Europol) görev alanı içerisinde değerlendiren AB‟nin, ne kurumsal
yapısında ne de üye ülkelerin çoğunda etkin terörizmle mücadele düzenlemeleri
bulunmamaktaydı. 11 Eylül‟ün ardından ise AB, terörizme karĢı vizyon ve strateji
arayıĢlarına girmiĢ ve küresel terörizmle mücadele politikaları geliĢtirmeye
çalıĢmıĢtır. Bu çalıĢmalar kapsamında, AB‟nin coğrafi sınırları içerisinde yüzlerce
yıldır çeĢitli boyutlarda devam etmekte olan etnik sorunlara karĢı yaklaĢımı tekrar
gündeme gelmiĢtir. Bu tür sorunlara azınlık hakları ve insan hakları açısından bakan
AB, terörizm boyutuna varan etnik sorunlara yönelik politikalarını da gözden
geçirmek zorunda kalmıĢtır.
Bu geliĢmelerin etki alanını anlayabilmek için, öncelikle AB‟de terörizmin
boyutlarına ve terörist eylemlerin ve örgütlerin sınıflandırılmasına göz atmakta yarar
görülmektedir. AB‟nin terörizmle mücadelede en önemli kurumlarından biri olan
EUROPOL‟un ilk olarak 2007‟de yayınladığı ve yıllık olarak yayınlamaya devam
ettiği “AB – Terörizm Durum ve Eğilim Raporu”nda (Terrorism Situation and Trend
Report / TE-SAT), AB genelindeki terörist faaliyetler dört farklı baĢlıkta
2
sınıflandırılmaktadır: (i) Ġslamcı Terörizm1 (Islamist Terrorism), (ii) Etnik-Milliyetçi
ve Ayrılıkçı Terörizm (Ethno-nationalist and Separatist Terrorism), (iii) Sol Kanat
ve AnarĢist Terörizm (Left-Wing and Anarchist Terrorism) ve (iv) Sağ Kanat
Terörizm
(Right-Wing
Terrorism).
Etnik-Milliyetçi
ve
Ayrılıkçı
Terörizm
bölümünde, AB bünyesindeki etnik terör örgütleri olarak ETA (Euskadi ta
Askatasuna),IRA (Irish Republican Army), FLNC (Front de Liberation Nationale de
la Corse) ve Resistencia Galegaörgütleribelirtilmektedir. Ayrıca PKK ve LTTE
(Liberation Tigers of Tamil Eelam) örgütlerinin de AB içerisinde faaliyet
gösterdikleri açıklanmaktadır. Bu kapsamda, AB‟nin etnik sorunlar politikalarının
terörizmle mücadeleye etkisinin, uluslararası açıdan da önem taĢıdığı görülmektedir.
ÇalıĢmanın konusu, AB‟nin etnik sorunlar politikalarının terörizmle
mücadeleye etkisidir. Bu amaçla, AB‟nin kurumsal yapısı ve terörizmle mücadele
mevzuatı incelenecek, AB bünyesindeki etnik sorunlar, bu sorunlara yönelik AB
politikaları ve bu politikaların terörizmle mücadeleye etkisi araĢtırılacak ve AB‟nin
insan hakları politikaları genelinde azınlık ve kimlik politikaları analiz edilecektir.
Tezimizde bu konunun seçilmiĢ olmasının birkaç nedeni bulunmaktadır:
Ġlk olarak, “terörizm” konusunun dünya genelinde çok güncel bir konu
olmasına
rağmen,
etnik
terörizmin
derinlemesine
incelenmediği,
yüzeysel
yaklaĢımların ötesine geçen akademik analizlerin yapılmadığıgörülmüĢtür. Sınırlı
1
Bu çalıĢmanın yazarı, terörizm kavramının herhangi bir din ile yanyana anılmasını (ve dolayısıyla
Ġslamcı Terörizm kavramını) reddetmektedir. Ancak çalıĢmada ise, TE-SAT Raporlarındaki kavramlar
orijinal haliyle kullanılmıĢtır.
3
yayın yapılan bu alanda, terörizm boyutuna varmıĢ etnik sorunların kendi tarihsel
bağlamında,
kültürel,
ekonomik,
politik
süreç
de
göz
önüne
alınarak
değerlendirilmesi gerektiğine inanılmaktadır. Bu çalıĢmanın, etnik sorunlar ve
terörizmle mücadele konularındaki tartıĢmalara katkı sağlaması ve araĢtırmadan elde
edilecek bulguların bilimsel kaynak oluĢturması arzulanmaktadır.
Ġkinci olarak, Europol TE-SAT raporlarına göre AB‟nin günümüzdeki en
önemli terör sorunu “Etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörizm” iken, Ġslamcı terörizmin
büyük bir tehlike olarak sunulmasının,2 gerçeğin inkâr edilmesi ve saptırılması
olduğuna inanılmaktadır.3
Üçüncü olarak, yukarıda kısaca bahsedilen analizleri yapabilmek için, önemli
birkaç soruya cevap aranmaktadır: (i) Bir politik Ģiddet hareketi olarak baĢlayan
terörizmin, Avrupa tarihinde ve Avrupa coğrafyasındaki yeri nedir? (ii) Avrupa‟da
yüzlerce yıldır devam eden ve terörizm boyutuna varmıĢ etnik sorunlar nelerdir ve
nasıl ortaya çıkmıĢtır? (iii) AB etnik sorunlarla ve etnik terörizmle ilgili kurumsal bir
yaklaĢım belirleyebilmiĢ midir? (iv) OluĢturulmaya çalıĢılan “Avrupa kimliği”, alt
kimliklerin önemini azaltarak, etnik sorunları ortadan kaldırabilecek midir? (v)
KüreselleĢme sürecinin etkisiyle varlığı, yapısı ve anlamı tartıĢılmaya baĢlanan ulusdevletin etnik gruplarla iliĢkisi AB içerisinde nasıl dönüĢecektir?
2
Avrupa‟daki Ġslamcı terörizm tehdidiyle ilgili tartıĢmalar için bkz.: “Islamic terrorism in Europe”,
http://www.economist.com/node/3379357, 07.03.2012 ; David Miller-Unspun, “The statistical
invisibility of Islamist 'terrorism' in Europe”, http://www.spinwatch.org/blogs-mainmenu-29/davidmiller-unspun-mainmenu-31/4236-the-statistical-invisibility-of-islamist-terrorism-in-europe,
07.03.2012 ; Kristin Baker ve diğerleri, “Combating Islamist Terrorism in Europe”,
http://www.unc.edu/depts/diplomat/item/2007/1012/bake/bakeretal_islameurope.html, 07.03.2012.
3
Nitekim ikinci bölümde ayrıntılı olarak incelenecek olan TE-SAT Raporlarından da görüleceği
üzere, AB‟de meydana gelen terörist eylemlerin çok büyük bir bölümü etnik terörizmle iliĢkilidir.
4
Bu çalıĢmanın hipotezi, AB‟nin etnik sorunlar bağlamında terörizmle
mücadeleyi polisiye tedbirler, sosyo-ekonomik tedbirler ve kültürel tedbirler olmak
üzere üç temelde Ģekillendirdiği ve özellikle kültürel tedbirler konusunda önemli bir
değiĢim/dönüĢüm içinde olduğudur. Bu dönüĢüm özetle, grup hakkı - bireysel hak
tartıĢmaları bağlamında AB‟nin bireysel hak yaklaĢımını tercih etmesinde
görülmektedir. Üstelik BirleĢmiĢ Milletler (BM), Avrupa Güvenlik ve ĠĢbirliği
TeĢkilatı (AGĠT) ve Avrupa Konseyi (AK) gibi uluslararası örgütler tarafından
hazırlanan uluslararası hukuk belgelerinden de görüleceği üzere, mevcut azınlık
hakları korunmakta; ancak yeni azınlıkların oluĢmaması için de bireysel haklara
önem verilmektedir. Bireyi “birey” olduğu için değil, bir grubun üyesi olduğu için
hak sahibi olarak gören grup hakkı yaklaĢımının, sadece terörizmle mücadele
bağlamında değil, ulus-devletin yapısı ve ulus-devlet ve demokrasi iliĢkisi
bağlamında da sorunlu olduğu gözlenmektedir. Dolayısıyla AB politikalarındaki,
bireysel hak yaklaĢımına iliĢkin geliĢmelerin, ulus-devletin geleceği ve demokrasinin
niteliği bağlamında özel bir önem taĢıdığı ve çalıĢma içerisinde ayrıntılı bir Ģekilde
tartıĢılacak olan küreselleĢme ve ulus-devlet iliĢkisini de olumlu açıdan etkileyeceği
değerlendirilmektedir.Bu çalıĢmada ulus-devletin dönemsel geliĢmelere paralel
olarak yeniden örgütlenerek varlığını devam ettireceği öngörülmektedir.
ÇalıĢmanın birinci bölümünde, AB‟nin etnik sorunlara yaklaĢımı ve
terörizmle mücadele politikaları incelenecektir. Bu bağlamda öncelikle AB‟nin etnik
yapısı açıklanacaktır. Avrupa‟da meydana gelen siyasi geliĢmeler ve iki büyük dünya
savaĢı neticesinde değiĢen sınırlara bağlı olarak ortaya çıkan etnik sorunlar
5
kategorize edilmeye çalıĢılacak, AB politikaları seçilecek örnek sorunlar üzerinden
tartıĢılacaktır. Bu tartıĢmaların tezin bütünüyle uyumlu olabilmesi amacıyla, etnisite
ve bu terim bağlamında kullanılacak olan etnisite, etnik grup, etnik sorun, ulus,
ulusçuluk, azınlık, kimlik, bireysel hak ve grup hakkı kavramlarına iliĢkin
tanımlamalara yer verilecektir.
Avrupa‟daki etnik sorunların önemli bir kısmının terörizm boyutuna varmıĢ
olması, terörizmle mücadele konusunun da çalıĢma kapsamına alınmasını
gerektirmektedir. Dolayısıyla ikinci bölümde, Avrupa‟da ve AB‟de terörizm
olgusunun yeri ve rolü, 1789 sonrası politik geliĢmelere paralel olarak incelenecektir.
18. yy.da politik bir Ģiddet hareketi olarak değerlendirilebilecek terörizmin, 20.yy.da
AB‟nin kurumsallaĢma çabaları ile iliĢkisi irdelenecek ve AB‟nin terörizmle
mücadele amacıyla aldığı tedbirler, yasal düzenlemeler ve kurumsal yapılanmaların
21. yy.da -özellikle 11 Eylül‟den sonra- nasıl hızlandığı ve güçlendiği tartıĢılacaktır.
Bu amaçla AB‟nin genel olarak terörle mücadele politikaları, bu alanda kurulan
kurumlar, bu kurumların çalıĢmaları ve ilgili AB mevzuatı incelenecektir.
AB‟nin etnik sorunlara ve terörizmle mücadeleye yönelik kurumsal ve
kuramsal yapılanmasına ek olarak, devam etmekte olan politik geliĢmeler ve
akademik tartıĢmalar bağlamında, insan hakları kavramı önemli bir yer iĢgal
etmektedir. AB‟nin insan hakları politikaları, demokrasi kuramı bağlamında ve
küreselleĢme ve ulus-devlet iliĢkisi ıĢığında, üçüncü bölümde tartıĢılacaktır. Bu
tartıĢma ve geliĢmelerin, demokrasiye ve etnik sorunlara yönelik politikalara
yansımaları araĢtırılacaktır. Bu amaçla, AB kurumlarının (Konsey, Komisyon ve
6
Parlamento) çalıĢmaları ayrı ayrı incelenecek ve AB‟nin kurumsal yaklaĢımı
irdelenecektir. Ayrıca AB politikalarını dolaylı olarak etkileyen insan hakları, azınlık
hakları, bireysel haklar ve grup haklarına iliĢkin geliĢmeler açıklanacaktır.
7
I. BÖLÜM
AB’de ETNĠK SORUNLAR
1.1. Kavramsal çerçeve ve AB’nin Temel BakıĢı
Avrupa, birçok farklı etnik grubun çağlar boyunca bir arada yaĢadığı bir
coğrafya olmuĢtur. Yine bu coğrafyada meydana gelen siyasi geliĢmeler, bu gruplar
arasında bazen çatıĢmalarla/ayrıĢmalarla bazen de birleĢmelerle sonuçlanmıĢtır. 1648
Westphalia AntlaĢması ile Avrupa‟da tohumu atılan ve 1789 Fransız Ġhtilali ile hız
kazanan ulus-devletin ortaya çıkıĢ süreci, iki dünya savaĢı ile devam etmiĢ ve ulusdevlet uluslararası sistemin en önemli aktörü haline gelmiĢtir.4 Nitekim AB‟nin de
aĢağıda tartıĢılacağı üzere, kurumsal olarak ulus-devletlerin egemenlik hakkına saygı
gösterdiği ve AB sınırları içerisindeki etnik sorunları, temelde ulus-devletlerin
sorumluluk alanı olarak yorumladığı gözlemlenmektedir.
1989‟dan itibaren ise Soğuk SavaĢ‟ın bitmesi, SSCB ve Yugoslavya‟nın
dağılması ile Avrupa siyasi haritası değiĢmiĢ ve bu süreçte ĢaĢırtıcı birtakım
geliĢmeler olmuĢtur:
Ġlk olarak özellikle Doğu Avrupa‟da milliyetçiliğin yeniden doğuĢu ve
bağımsızlık mücadelesi, askeri çatıĢmalara ve hatta etnik temizliğe varan iç savaĢlara
dönüĢmüĢtür. Ġkinci olarak ise, bağımsızlık mücadelesi vererek kurulmuĢ bu ulus-
4
Jennifer Jackson Preece, Ulusal Azınlıklar ve Avrupa Ulus-Devlet Sistemi (çev.: AyĢegül Demir),
Ġstanbul, DonkiĢot Yay., 2001, s.42.
8
devletler AB‟ye üyelik için gönüllü aday olmuĢtur.5 Yani ilginç ve diyalektik bir
Ģekilde yeni kurulmuĢ ulus-devletler, etnik ve politik olarak teklik/birlik fikrinden
çok uzak olan Avrupa Birliği ile egemenlik paylaĢımını kendi iradeleriyle talep
etmiĢlerdir.6 Üçüncü olarak ise aynı dönemlerde Batı Avrupa‟daki ulus-devletlerin
AB ile bütünleĢme süreçleri yavaĢlamaya baĢlamıĢ, Soğuk SavaĢ öncesinde Doğu –
Batı Blokları arasındaki kutuplaĢma temelinde ilerleyen siyasi birlik bu dönemde
eksen değiĢtirmiĢtir. Nitekim tehdidin ortadan kalkmasıyla beraber Avrupa‟nın
güvenlik algılaması ve yapılanması da değiĢmiĢ, üye ülkelerin pozisyonları ve ilgi
alanları da yeniden Ģekillenmeye baĢlamıĢtır. Dördüncü olarak, bu süreç sadece
Avrupa‟daki ulus-devletleri değil, NATO, AGĠT gibi Soğuk SavaĢ dönemine ait
kaygılarla kurulmuĢ olan örgütlerin de kuruluĢ ve iĢleyiĢ amaçlarının sorgulanmasına
ve yeniden değerlendirilmesine sebep olmuĢtur. BeĢinci olarak, sadece ulus-üstü
entegrasyon değil, ulusal entegrasyon da Ġspanya, Fransa, Ġngiltere gibi ülkelerin
siyasi gündeminin merkezine oturmuĢtur. Bu ülkelerdeki etnik-milliyetçi hareketler,
bölgesel özerklik ve hatta ayrılıkçılık talepleriyle seslerini daha da yükseltmeye
baĢlamıĢtır.
Dolayısıyla devam etmekte olan küreselleĢme sürecine ek olarak bu dönemde
ulus-üstücülük (supranationalism) ve alt-milliyetçilik (subnationalism) akımları da
ulus-devlet ile çatıĢmaya baĢlamıĢ, ulus-devletin meĢruiyeti ve geleceği tartıĢılır hale
gelmiĢtir. Ulus-devletin gücünü ve önemini korumak amacıyla ortaya atılan bazı
5
Polonya, Slovakya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan 2004‟te AB üyesi olmuĢtur.
Hırvatistan 2003‟te, Makedonya ise 2005‟te AB‟ye aday olmuĢtur. Hırvatistan‟ın 1 Temmuz 2013‟te
tam üye olmasına karar verilmiĢtir.
6
George Handlery, “How to Solve Ethnic Minority Problems in Central and Eastern Europe”, The
Brussels Journal, 01.11.2005.
9
fikirler ise yabancı düĢmanlığı ve azınlık gruplarına baskı boyutuna varan yeni tür bir
milliyetçilik akımına sebep olmuĢtur. Bunun sonucu olarak ise, ulus-devletin
vatandaĢlarının kültürel kimliğini, fiziki güvenliğini ve ekonomik refahını koruyup
koruyamayacağı sorulmaya baĢlamıĢtır.7 Bu tartıĢmalara iliĢkin olarak bu çalıĢmada
kabul edilen cevap ise, ulus-devletin varlığını devam ettireceğidir. Ancak ulus-devlet
bu geliĢmeler ıĢığında yeniden örgütlenecek ve iĢlevi dönemsel geliĢmelere paralel
olarak değiĢecek/dönüĢecektir.8
Özellikle Avrupa coğrafyasındaki politik geliĢmelere paralel olarak daha da
önem kazanan kavram ve kuramlara iliĢkin tartıĢmaların ardından, etnisite, etnik
kimlik, etnik grup, ulus, ulusçuluk, azınlık, kimlik gibi konular yeniden tanımlanmıĢ
ve insan hakları kavramı bu yeni geliĢmeleri de içine alacak Ģekilde geniĢletilmiĢtir.
Cordell‟in tanımlamasına göre etnisite, bir insan grubuna, ortak bir kiĢilik ve bağlılık
duygusu veren, kendilerine özel olan ve kendilerini diğerinden ayıran, ortak bir tarih,
dil, din, kültür ve bir ülke üzerinde egemenlik isteği gibi özelliklerdir.9Narrol etnik
grubu, “biyolojik olarak kendi varlığını sürdürebilen (biyolojik); açık bir Ģekilde
ortak bazı temel kültürel değerlere sahip olan (kültürel); karĢılıklı etkileĢim ve
iletiĢimin olduğu bir alan yaratan (etkileĢim); kendisi ve diğer etnik gruplara ait
7
Roland Axtmann, Liberal Democracy into the Twenty-First Century: Globalization, Integration and
the Nation-State, Manchester, Manchester University Press, 1996, s.1-2.
8
Aynı yapıt, s.97.
9
Karl Cordell, “Introduction: Aims and objectives”, Ethnicity and Democratisation in the New
Europe, (ed.Karl Cordell), New York, Routledge, 1999, s.4-5.
10
bireyler tarafından bir etnik gruba aidiyetle tanımlanan insanlardan oluĢan toplumsal
kategoriler” olarak10 nitelemektedir.11
Young etnik gruplara ait unsurları, dil, toprak, politik birlik veya kültürel
değerler/semboller olarak açıklamaktadır.12 Ancak unutulmamalıdır ki, etnik gruplar
her zaman homojen yapılar olmadıkları gibi, kendi içerisinde de dilsel veya kültürel
açıdan farklılık gösterebilir. Nitekim bu çalıĢmada yer verilen etnik grupların birçoğu
da(Basklar, Kuzey Ġrlandalılar, Korsikalılar, Kürtler)dilsel veya kültürel açıdan kendi
içerisinde değiĢik boyutlarda farklılıklar göstermektedir.
Etnik grup kavramı temelinde çalıĢmanın içeriği açısından tanımlanması
gereken bir diğer önemli kavram da “etnik sorun” kavramıdır. KurubaĢ, etnik sorunu
Ģöyle tanımlamaktadır:13
Kendilerini ve ötekilerini ortak köken, tarih, dil, kültür gibi etnik niteliklerle
tanımlayan gruplar arasında, rekabetten savaşa kadar uzanabilen
sosyopolitik anlaşmazlık ve cepheleşmelerdir. Bu sorunlar ülkedeki etnik
gruplar arasında olabileceği gibi, devlet ile bir etnik grup arasında da
olabilir. Etnik sorunlar bir yönüyle yasal, kültürel veya ekonomik ayrımcılık
ya da ulusal kimliğin baskın etnik grubun soyuna/kültürüne dayandırılma
çabalarının, öteki yönüyle de etnik grubun fiziksel varlığını koruma, kültürel
kimliğini ifade etme, geliştirme veya belli bir toprak üzerinde özerk yönetim
kurma veya ayrılma taleplerinin bir uzantısı olarak doğabilir. Bu haliyle
etnik sorunlar etnik kimliğin tanınmasına, bu kimliğe ilişkin hakların yasal
statüye kavuşturulmasına, etnik grubun iktidarı bir biçimde paylaşmasına ve
10
Raqul Narrol, “Ethnic Unit Classification”, Current Anthropology, 5, No.4, 1964‟ten aktaran: Tuğçe
Poyraz, Etnik Sosyoloji Açısından Kosova Türkleri: Prizren ve Mamuşa Örneği, YayımlanmamıĢ
Doktora Tezi, Ankara, Hacettepe Üniversitesi, 2007, s.29.
11
Bu çalıĢmada etnik grup kavramı, “toplumsal karakterleri (özellikle dil ve/veya kültür unsurları) ile
diğerlerinden ayrılan gruplar” olarak kullanılacaktır
12
Crawford Young, “The Rising Tide of Cultural Pluralism”,The Dialectics of Cultural Pluralism:
Concept and Reality, Wisconsin, The University of Wisconsin Press, 1993, s.18.
13
Erol KurubaĢ, “Etnik Sorun – DıĢ Politika Bağlamında Kürt Sorununun Türk DıĢ Politikasına
Etkileri”, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, C.8, No.1, 2009, s.42.
11
sosyoekonomik
fonksiyonudur.
şartlarının
düzeltilmesine
ilişkin
sorunların
bir
ÇalıĢmamızın içeriği açısından, ulus ve ulusçuluk kavramları da büyük önem
taĢımaktadır. Yıldız, milliyetçiliğin temeli olan millet kelimesinin oldukça güçlü bir
dini kökeni olduğunu ve „bir söz/inanç etrafında bir araya gelen insan topluluğu‟
anlamına geldiğini, dolayısıyla günümüzde “ulus” yerine “millet” kavramının
kullanılmasının yanlıĢ olduğunu belirtmektedir.14 Bu bağlamda ulus (millet) “tarih,
kültür ve ortak köken gibi bağlar temelinde bir insan cemaatine bağlılık duyan
insanların meydana getirdiği bir topluluk”, ulusçuluk (milliyetçilik) ise “ulusu temel
bağlılık nesnesi olarak gören ve merkezinde ulusun yer aldığı kültürel, sosyal, siyasi
ve ahlaki bir perspektif öneren siyasi bir öğreti” olarak tanımlanmaktadır.15Bu
çalıĢmada ise, millet ve milliyetçilik kavramları, genel kullanıma uygun bir Ģekilde
ulus ve ulusçuluk kavramlarıyla eĢanlamlı olarak kullanılacaktır. Cordell etnisiteve
ulus arasındaki farkı açıklarken, toprak esasına (jus soli) dayalı ulus kavramının
bireylerin orijinleriyle ve kim olduklarıyla ilgilenmeyerek, vatandaĢlık kavramını ön
plana çıkarttığını, dolayısıyla bu yaklaĢıma göre ulusdaĢın vatandaĢ anlamına
geldiğini belirtmektedir. Ancak kültürel öğeler vurgusu nedeniyle kan bağına (jus
sanguinis) dayalı ulus kavramı, etnisite ile büyük ölçüde benzerlik taĢımaktadır.16
Ulus-devlet yapısının ortaya çıkardığı türdeĢ toplumsal yapının dıĢında kalan
bireyler/grupların konumu, sosyal ve yasal anlamda “azınlık” kavramına ayrı bir
önem kazandırmıĢtır. Bu siyasi sürecin de bir sonucu olarak, uluslararası hukukta ilk
14
Ahmet Yıldız, Ulus Devletin Bunalımı, Ġstanbul, EtkileĢim Yay., 2010, s.15-18.
Aynı yapıt, s.19.
16
Cordell, s.5.
15
12
azınlık tanımı 1. Dünya SavaĢının ardından Uluslararası Sürekli Adalet Divanı
(USAD) tarafından ilgili antlaĢmaların yorumu amacıyla yapılmıĢtır. Buna göre
azınlık kavramı “bir devlete yerleĢmiĢ bulunan ve nüfusu ayrı bir ırk, dil ya da
dinden oluĢan toplumsal gruplar”ı belirtmektedir.17 Ancak uluslararası hukuki
metinlerde, azınlık kavramına iliĢkin net bir tanımlama sağlanamamıĢtır. Nitekim
BirleĢmiĢ Milletler (BM) Ulusal veya Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup
KiĢilerin Haklarına ĠliĢkin Bildiride (1992)18 herhangi bir azınlık tanımı yer
almamaktadır. Yine 01.02.1995 tarihli Avrupa Konseyi (AK) Ulusal Azınlıkların
Korunması Çerçeve SözleĢmesinde de19 azınlık tanımı yapılamamıĢtır. Dolayısıyla
uluslararası hukukta, USAD tarafından belirli bir dönemde ve belirli anlaĢmaların
yorumu amacıyla yapılan tanımların dıĢında herhangi bir azınlık tanımı
bulunmamaktadır.20
Uluslararası
hukuk
açısından,
böyle
bir
genel
tanım
bulunmamakla beraber, azınlık rejiminin geçerli olabilmesi için somut duruma iliĢkin
özel bir düzenleme veya özel düzenlemeyi de kavrayan genel bir düzenlemenin kabul
edilmesi gereklidir. Dolayısıyla, bir grubun azınlık sayılabilmesi için, o gruba azınlık
statüsü veren özel bir hukuki düzenleme gereklidir. Ancak literatürde azınlık
kavramının, bahsedilen bu yasal gereklilikten bağımsız olarak “sayısal olarak bir
devletin nüfusunun geri kalanına göre az olan, egemen olmayan konumda bulunan,
üyeleri etnik, dinsel veya dilsel açıdan nüfusun geri kalanından ayrılan özellikler
17
USAD‟ın Arnavutluk‟taki Yunan Azınlık Okulları konusundaki 06.04.1935 tarih ve 26 numaralı
danıĢma görüĢünün tam metni için bkz.: “Perrmanent Court of International Justice, 34th Ordinary
Session, Minority Schools in Albania, Advisory Opinion”
http://www.worldcourts.com/pcij/eng/decisions/1935.04.06_albania.htm, 03.08.2011.
18
Bildirinin tam metni için bkz.: http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/209-213.pdf,
03.08.2011.
19
SözleĢmenin Türkçe tam metni için bkz.:
http://www.coe.int/t/dghl/monitoring/minorities/1_AtGlance/PDF_Text_FCNM_tr.pdf, 03.08.2011.
Türkiye, Fransa, Monaco ve Andora söz konusu sözleĢmeyi imzalamamıĢtır.
20
Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Ankara,Turhan Kitabevi, 2005, s.206-207.
13
taĢıyan ve kültürlerini, geleneklerini, dinlerini ya da dillerini korumak amacıyla üstü
örtülü
bir
dayanıĢma
duygusu
gösteren
bir
grup”
olarak
tanımlandığı21
görülmektedir. Bu çalıĢmada da “azınlık” kavramı hukuki anlamıyla değil,
bahsedilen sosyal anlamıyla kullanılmaktadır.
ÇalıĢmanın bütünlüğü açısından değinilmesi gereken bir diğer önemli kavram
da “kimlik”tir. Kimlik, sosyal psikoloji kaynaklı bir kavram olmasına rağmen,
sosyoloji, sosyal antropoloji ve uluslararası iliĢkiler gibi birçok sosyal bilim alanında
kullanılmaktadır.22 Bu disiplinler,
birey, grup veya ulus gibi olguların/yapıların
karakteristik özellikleri ve “öteki”den nasıl ayrıldığını tanımlayan bu kavramın farklı
yönleriyle ilgilenmektedir. Nitekim kimliğin kaynakları cinsiyet, meslek, sosyal
sınıf, ulus, din veya devlet olabilir.23Kimlik kavramının anlamına geçmeden önce
belirtilmesi gereken bir diğer önemli nokta da, bireylerin, farklı bağlamlarda geçiĢ
yapabilecekleri çoklu kimliklere sahip olabilecekleridir. Ġç içe geçen MatruĢka
bebekleri gibi, etnik kimlik ulusal kimliğin içinde, ulusal kimlik de ulus-üstü
kimliğin (Avrupalı gibi) içinde olabilir. Bu ayrıntıların ıĢığında, kimliği özdeĢlik24
veya insanların kim oldukları ve diğerleriyle nasıl iliĢkilendirildiklerini belirleyen
kavram25 Ģeklinde tanımlamak mümkündür. Kimliği oluĢturan unsurlar ise, nesnel ve
öznel olmak üzere ikiye ayrılabilir. Kimliği özümseyen bireylerin paylaĢtıkları maddi
21
Francesco Capotorti, Study on the rights of persons belonging to ethnic, religous and linguistic
minorities, New York, United Nations, 1991, s.96.
22
James
D.
Fearon,
What
is
identity
(as
we
now
use
the
word)?,
http://www.stanford.edu/~jfearon/papers/iden1v2.pdf, 13.12.2011.
23
Selcen Öner, Construction of European Identity within the European Union, YayımlanmamıĢ
Doktora Tezi, Ġstanbul, Marmara Üniversitesi, 2008, s.8-11.
24
Talha Övet, “Avrupa „Öteki‟si”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, sayı:11, 2007, s.94.
25
Michael Hogg ve Dominic Abrams, Social Identifications: A Social Psychology of Intergroup
Relations and Group Processes, Londra, Routledge, 1988, s.1-2.
14
ve manevi özellikleri içeren nesnel unsurlar, din, dil, tarih, ülke ve gelenekler
olabilir. Aynı kimliğe sahip bireylerin, bu ortak paylaĢım noktalarının bilincinde
olmaları da, öznel unsurdur.26 Kimlik, kiĢisel özelliklere ve aile bağına dayanan
kiĢisel kimlik; ırk, cinsiyet, sınıf gibi sosyal gruplara aidiyeti tanımlayan sosyal
kimlik; politik bir gruba veya yapıya aidiyeti tanımlayan politik kimlik olmak üzere
üç temel kategoride temellendirilebilmektedir.27
ÇalıĢmanın kavramsal altyapısının güçlendirilmesi amacıyla tartıĢılacak olan
son iki kavram da “grup hakkı”28 ve “bireysel hak” kavramlarıdır. Bireylerin
kullandıkları hakları tanımlayan bireysel hak kavramı, herhangi bir gruba aidiyetle
ilgilenmemekte, bireylerin birey oldukları için kullanabildikleri hak olarak karĢımıza
çıkmaktadır. Grup hakkını ise, grup üyelerinin ayrı ayrı olarak değil, sadece grup
olarak kullanılabildiği hak olarak tanımlamak mümkündür.29 Bu hakkın nasıl
kullanıldığı, teorik anlamda önem taĢımaktadır: Eğer bir hak -bir topluluğu
sosyolojik açıdan grup olarak tanımlayacak karakteristik özelliklerle ilgili olsa bilebireyler tarafından ayrı ayrı kullanılabiliyorsa, bu haklar grup hakkı olarak
yorumlanmamaktadır. Bir hak, eğer sadece grup tarafından ve grup olarak
26
F. H. Burak Erdenir, Avrupa Kimliği, Pan-milliyetçilikten Post-milliyetçiliğe, Ankara, Ümit Yay.,
2006, s.45-46.
27
Michael Bruter, Citizens of Europe? The Emergence of a Mass European Identity, New York,
Palgrave Macmillan Pub., 2005, s.20. Güvenç kimliği bireysel kimlik, kiĢisel kimlik ve ulusal/kültürel
kimlik Ģeklinde sınıflandırmaktadır. Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, Kültür Tarihinin Kaynakları,
Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1993, s. 3-4.
28
Literatürde, bu hakları tanımlamak amacıyla kullanılan kavramlara iliĢkin terminolojik bir
birliktelik bulunmamaktadır. Grup hakkları (group rights), kolektif haklar (collective rights), ayırt
edici grup hakkları (group-differentiated rights), topluluk hakkları (community rights) ve hatta azınlık
hakları (minority rights) ve kültürel haklar (cultural rights) kavramları da kullanılabilmektedir. Bu
çalıĢmada ise, grup hakkı kavramı tercih edilmiĢtir. Kavramsal tartıĢmalar için bkz.:Dwight G.
Newman, “Collective Rights”, Philosophical Books, Vol. 48, No. 3, Temmuz 2007, s.225-231.
29
Peter Jones, “Group Rights”, The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Winter 2008 Edition),
(ed.Edward N. Zalta), http://plato.stanford.edu/archives/win2008/entries/rights-group/,12.03.2012.
15
kullanılıyorsa, grup hakkıdır; yani belli bir grubun üyelerine atfedilen, diğerlerine ait
olmayan haktır.30 Miller, “grup hakkı” kavramı bağlamında, “grup” (group) ve
“kiĢiler kategorisi” (category of persons) ayrımı yapmakta ve bir insan topluluğunu
grup yapan temel unsurların, genellikle baskı ve/veya ayrımcılık olduğunu
belirtmektedir.31 Ġnsan topluluğunu, (21 yaĢından küçük veya kızıl saçlı gibi) belli bir
tanıma uyan tüm insanları kapsayan bir anlamda kullanırken, grup kavramını ise,
ortak karakteristik özelliklerinin doğası gereği kendilerinin ayrı bir grup olduklarını
düĢünen insanlardan oluĢan birliktelik Ģeklinde tanımlamaktadır.32 Dolayısıyla
üyelerin, bir gruba ait olduklarının ve kendilerinin de bu grubun üyesi olduklarının
bilincinde olmaları, bir topluluğun grup olabilmesinin temel koĢulu olarak
belirtilmektedir.
Bu bağlamda, 65 yaĢının üzerindeki insanların emeklilik hakkı gibi haklar,
grup hakkı olarak algılanmamalıdır. Grup hakkına örnek olarak, kendi kaderini tayin
hakkı (self-determination), apartheid33 sonrası dönemde Güney Afrika‟da, siyahi
vatandaĢların maruz kaldıkları eĢitsizliğin ortadan kaldırılması ve sosyo-ekonomik
olarak desteklenmesi (iĢ bulma, eğitim, vb.) amacıyla baĢlatılan çalıĢmalar
gösterilebilir.34
30
Peter Jones, “Group Rights and Group Oppression”, The journal of Political Philosophy, Vol.7,
No.4, 1999, s.353.
31
David Miller, “Group Rights, Human Rights and Citizenship”, European Journal of Philosophy,
10-2, 2002, s.178-179.
32
Aynı yapıt, s.178.
33
Güney Afrika Cumhuriyeti'nde 1948 - 1994 yılları arasında uygulanan apartheid dönemi ile ilgili
olarak bkz.: P. Eric Louw, The rise, fall and legacy of the apartheid, Westport, Praeger Pub., 2004.
34
Olajide O. Akanji, “Group Rights and Conflicts in Africa: A Critical Reflection on Ife-Modakeke,
Nigeria”, International Journal on Minority and Group Rights, 16, 2009, s.31–51.
16
Kavramlar üzerinden tartıĢmaların giderek arttığı Soğuk SavaĢ sonrası
dönemde ve devamında ise AB, hem coğrafi hem siyasi hem de ekonomik açıdan
geliĢmeye devam etmiĢtir. AB geniĢledikçe ve üye ülke sayısı arttıkça, Birliğin siyasi
sınırları içerisindeki etnik grupların sayısı da artmıĢtır. Ancak tarihi sürecin doğal bir
sonucu olarak, AB sınırları içerisinde yaĢayan etnik grupların sayısı, üye ülke
sayısından çok daha fazladır. Paul ve Pfeil araĢtırmalarında 87 Avrupalı halkın
bulunduğunu, bunların 33‟nün egemen bir devlette çoğunluk, 54‟ünün ise azınlık
olduğunu belirtmektedir.35 Avrupalı olmayan fakat Avrupa‟da yaĢayan göçmenler
de eklendiğinde AB coğrafyasında yaĢayan etnik grupların sayısı 200‟ü
bulmaktadır.36
Bu büyük etnik çeĢitlilik içerisinde, AB üyesi ülkelerde çeĢitli etnik sorunlar
yaĢanmaktadır. Bu sorunların bazıları, yüzlerce yıl öncesine uzanırken bazılarının da
20. yüzyıl sonlarında küreselleĢme süreciyle bağlantılı olarak ortaya çıktığı
görülmektedir. Siyasi sınırların etnik sınırlarla örtüĢmediği AB‟de bu sorunların bir
kısmı demokrasi içerisinde, insan ve azınlık hakları bağlamında ele alınmıĢ
(Romanya‟da Macarlar, Bulgaristan‟da Türkler)
bir kısmı da siyasi/politik
mücadeleye ve hatta etnik-milliyetçi ayrılıkçı terörizme (Ġspanya‟da Basklar,
Fransa‟da Korsikalılar, BirleĢik Krallık‟ta Kuzey Ġrlandalılar) dönüĢmüĢtür.
35
Christoph Paul ve Beate Sibylle Pfeil, National Minorities in Europe, 2004,
http://www.enotes.com/topic/Ethnic_groups_in_Europe, 24.10.2009.
36
Kabaca bir hesapla 27 AB üyesi ülkede yaklaĢık 200 farklı etnik grubun yaĢadığını
söyleyebiliriz.Paul ve Pfeil verilerine göre AB üyesi her bir ülkede yaĢayan etnik gruplar
toplandığında 232 rakamına ulaĢılmaktadır. Ancak bu gruplar içerisinde tekrar edilen gruplar (mesela
Almanlar hem Almanya‟da hem Avusturya‟da hem de Danimarka‟da yaĢayan bir etnik grup olarak 3
kez gösterilmiĢtir) bulunmaktadır. Ayrıca bazı göçmen gruplar da (mesela Türkler) birden fazla kere
sayılmıĢtır.
17
AB‟nin üye ülkelerdeki etnik sorunlara yaklaĢımı ve kimlikler üzerindeki
etkisi ise konumuz açısından son derece önemlidir. Aktoprak, neoliberalizmin AB
içerisinde yarattığı sosyo-ekonomik dönüĢüm bağlamında ele aldığı AB‟nin merkez
ve çevredeki ulusal kimlikler üzerindeki etkilerini, egemenliğin dönüĢümü ve
bölgeselciliğin geliĢmesi ve dolaylı yönetime yöneliĢ olarak belirtmektedir.37 Bu
yaklaĢım, AB‟nin kendi sınırları içerisindeki etnik sorunlara yaklaĢımını da ortaya
koymaktadır.
Avrupa‟da egemenliğin dönüĢümü, özellikle Avrupa Tek Senedi (1985) ile
hızlanmıĢ ve AB bölgesel, siyasal ve ekonomik entegrasyonun temel aktörü haline
gelmiĢtir. Bu durum ise, Avrupa‟daki kimlikler için devlet dıĢı ve devlet üstü bir
ekonomik ve siyasi alan yaratmıĢ, dolayısıyla devletlerin iĢlevini değiĢtirirken,
egemenliğin AB lehine dönüĢmesine de sebep olmuĢtur. Nitekim devletin egemenlik
alanının temel unsurlarından olan eğitim, sağlık, tarım, güvenlik, gibi birçok ülkesel
politika AB müktesebatına uyumlu hale getirilmiĢ ve devletlerin bu alanlardaki
yetkilerinin bir kısmı AB‟ye devredilmiĢtir. AB kurumları da (Avrupa Adalet Divanı,
Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu gibi) bu süreçte üye ülkeler üzerinde bir
baskı aracı olmuĢtur.38
Egemenliğin dönüĢümü ile bağlantılı olarak geliĢen bölgeselcilik ve dolaylı
yönetime yöneliĢ de, AB‟nin ulusal kimlikler üzerindeki bir diğer önemli etki
unsurudur. Neoliberalizmin etkisiyle ulus-devlet sınırlarının önemini kaybetmesi ile
37
Elçin Aktoprak, Devletler ve Ulusları, Ankara,Tan Kitabevi Yay., 2010, s.71
Michael Keating, “The minority nations of Spain and European Integration: A new framework for
autonomy?”,Spanish Cultural Studies, Vol.1(1), 2000, s.50‟den aktaran, Aktoprak, s.72.
38
18
birlikte bölgeler de küresel ekonomik pazarla eklemlenmeye baĢlamıĢtır. Bu durum,
bölgelerin ekonomik alanda önemini arttırırken idari statülerinin de bölgeler lehine
yeniden değerlendirilmesine ve geliĢmesine yol açmıĢtır. Dolayısıyla ulus-devletin
ekonomik alanda sarsılan en güçlü özne rolü,39 idari alanda da sarsılmıĢ ve bölgeler
devletin sıkı denetiminin dıĢına çıkarak küresel ekonomiyle doğrudan iliĢkiye
geçebilir hale gelmiĢtir.40 AB‟nin bu noktada somut olarak hayata geçirdiği bazı
uygulamaları Ģöyle sıralamak mümkündür:
1-
AB tarafından geliĢtirilen bölgesel politikalar, bağlayıcılığı olan
ulusüstü politikalar olması sebebiyle üye devletlerin de bölgesel politikalarını
belirlemekte ve desteklemektedir.41
2-
AB tarafından desteklenen bölgesel projeler ve yatırımlar neticesinde,
AB ve üye devletler genelinde siyaset bölgeselleĢmekte, bölgesel ve ülkesel
politikalar ise AvrupalılaĢmaktadır.42
3-
AB tarafından yukarıda da belirtilen egemenliğin değiĢimi süreci
kapsamında devletlerin iĢlevi dönüĢürken, baĢta AB adaylık süreci olmak üzere AB
entegrasyon süreci “üst-kimlikleri” de yeniden Ģekillendirmekte, dönüĢümü
etkilemekte ve desteklemektedir.43
39
Ekonomik ve Sosyal AraĢtırma Konseyi (ESRC), küresel ekonomik geliĢmeler bağlamında, ulusdevletin hala güçlü ve önemli bir aktör olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıntılı bir değerlendirme için
bkz.: ESRC Project Team, “Globalizing Regional Development: A Global Production Networks
Perspective”, GPN Working Paper, ESRC Research Project R000238535, May 2003,
http://www.sed.manchester.ac.uk/geography/research/gpn/gpnwp3.pdf, 31.08.2009.
40
Aktoprak, s.72-73.
41
AB‟nin bölgesel politikaları ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: “Regional Policy: Bridging the
prosperity gap”, http://europa.eu/pol/reg/index_en.htm, 14.09.2009.
42
Michael Keating, a.g.e., s.51‟den aktaran, Aktoprak, s.74.
43
Ulrich Sedelmeier, EU Enlargement, Identity and the Analysis of European Foreign Policy: Identity
Formation Through Policy Practice, European University Institute, 2003, s.10-11. ÇalıĢmanın tam
metni için bkz.: http://cadmus.eui.eu/bitstream/handle/1814/1855/03_13.pdf?sequence=1, 06.09.2011.
19
Bu bilgiler ıĢığında AB bünyesindeki etnik sorunlar ve AB‟nin etnik
terörizmle mücadele yaklaĢımlarının “AB bünyesindeki Avrupa merkezli etnik
sorunlar” ve “AB bünyesindeki Avrupa coğrafyası dıĢından kaynaklanan etnik
sorunlar” Ģeklinde incelenmesi gereklidir. AB bünyesindeki etnik sorunların daha
genel bir bakıĢ açısıyla değerlendirilebilmesi amacıyla, ilk olarak, Avrupa merkezli
etnik sorunlar, terörizm boyutuna varmayan (Macar) ve terörizm boyutuna varan
(Bask) Ģeklinde incelenecektir. Ġkinci olarak, AB bünyesindeki Avrupa dıĢı etnik
sorunlar da yine terörizm boyutuna varmayan (Türk) ve terörizm boyutuna varan
(Kürt) Ģeklinde incelenecektir. Bu bölümlerde, etnik sorunların tarihsel kökenlerine
özetle değinilecek, kronolojik bir incelemeden kaçınılacak, konumuzla ilgili olan
tarihi sürecin ve siyasi geliĢmelerin izi gerektiğinde zaman atlamaları yapılarak
sürülecektir.
1.2. AB Bünyesindeki Avrupa Merkezli Etnik Sorunlar
1.2.1. Terör Boyutuna Varmayan Etnik Sorunlar
1.2.1.1. Genel Durum
Bu çalıĢmada yapılan sınıflandırma açısından özel olarak incelenen AB
bünyesindeki Avrupa merkezli etnik grupların büyük çoğunluğunun terörizm
boyutuna varmadığı tespit edilmiĢtir. BirleĢik Krallık‟ta yaĢayan Ġskoçlar, Galliler,
Ġspanya‟da Katalanlar ve birçok farklı ülkede yaĢayan Macarlarbu gruplar arasında
sayılabilir.
20
Konumuz açısından, yukarıda sayılan gruplar ayrı ayrı incelenmeyecek, en
geniĢ ve dağınık etnik gruplardan biri olan ve terör boyutuna varmayan Macar
sorunu örnek sorun olarak ele alınacaktır.
1.2.1.2. Örnek: Macar Sorunu
Macarlar, günümüzde Avrupa‟daki en büyük etnik azınlık grubudur. Avrupa
genelindeki yaklaĢık 13 milyon olan Macar nüfusunun 10 milyonu Macaristan‟da, 3
milyonu ise Romanya, Slovakya, Slovenya, Sırbistan, Hırvatistan, Avusturya ve
Ukrayna olmak üzere 7 farklı ülkede yaĢamaktadır. Macaristan‟la birlikte toplam 8
farklı
ülkede
yaĢayan
Macarların
bu
dağınıklığı,
tarihsel
sebeplerden
kaynaklanmaktadır.44
Özellikle 1. Dünya SavaĢı ve savaĢın ardından imzalanan Trianon AntlaĢması
(1920) Macarların bugünkü dağınıklığının temel sebeplerinden biridir. 1. Dünya
SavaĢı‟nın ardından Avusturya – Macaristan Ġmparatorluğu dağılmıĢ ve Trianon
AntlaĢması ile Macaristan “anayurt” olarak kabul edilen Karpat Havzası‟ndaki
topraklarının önemli bir bölümünü kaybetmiĢtir. Dolayısıyla Trianon ile çizilen yeni
sınırlar neticesinde, Macar halkının önemli bir bölümü, baĢka ülkelerin vatandaĢı
olmuĢtur.45
44
Macarların, Avrupa‟daki varlığı ve dağılımına iliĢkin tarihsel süreç için bkz.: Karoly Kocsis ve
Eszter Kocsis-Hodosi, Hungarian Minorities in the Carpathian Basin, Toronto, Matthias Corvinus
Pub., 1995.
45
4 Haziran 1920 tarihine Ġtilaf Devletleri ile Macaristan arasında, Fransa-Versay‟da bulunan Trianon
Sarayında imzalanan ve savaĢı resmen sona erdiren Trianon AntlaĢması ile Macaristan, topraklarının
2/3‟sini kaybetmiĢtir. Ayrıntılı bilgi için bkz.: “Treaty of Trianon”, Encyclopedia Britannica,
21
Bu sürecin ardından, özellikle iki savaĢ arası dönemde, “yeni kurulmuĢ
komĢu ulus-devletler, Macar azınlıklar ve güçlü Avrupa devletleri” ile olmak üzere 3
farklı aktörle iliĢki kurmak zorunda kalan Macaristan‟ın dıĢ politikasında “Macar
azınlıklar” konusu belirleyici ve önemli bir rol oynamaya baĢlamıĢtır.
Bu dönemde Macar azınlıklara ev sahipliği yapan komĢu ulus-devletler,
uluslaĢma süreçlerinde milliyetçi ve hatta bazen ultra-milliyetçi politikalar izlemiĢtir.
Bu politikaların etkisiyle, Macar azınlıklardan ırkçılık ve asimilasyon iddiaları ve
Ģikâyetler
yükselmeye
baĢlamıĢtır.
Bu
dönemde
Macaristan
da,
Trianon
AntlaĢmasının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini dile getirmeye baĢlamıĢtır.46
Ġçinde bulunduğu Ģartlar göz önüne alındığında bu yaklaĢımın, Macaristan‟ın
tek seçeneği olduğu değerlendirilebilir. Macaristan‟ın toprak ve nüfus kaybını
kabullenmesi halinde, Macar azınlık önemli anayurt desteğinden yoksun kalacak ve
durumlarına razı olarak asimilasyona boyun eğmek zorunda kalacaklardı. Yine eğer
Macar azınlıklar yeni devletlerini ve yeni durumlarını kabul ederek, bu devletlere
tartıĢmasız sadakat duysalardı, Macaristan revizyonist politikaları açısından büyük
bir güçten mahrum kalacaktı. Ancak bu iki ihtimal de gerçekleĢmemiĢ ve Macar
azınlıklar anayurtla bağlarını koparmamıĢ, Macaristan da irredentist ve revizyonist
politikalarını devam ettirmiĢtir. Bu politikaların etkisiyle Macaristan‟da ve Macar
azınlık arasında hissedilen devamlı ve Ģiddetli hınç/kin duygusu, iki savaĢ arası
http://www.britannica.com/EBchecked/topic/604658/Treaty-of-Trianon, 25.03.2010.
46
Eva S. Balogh, “Hungarian Foreign Policy, 1918 – 1945”,
http://www.hungarian-history.hu/lib/bors/bors07.htm, 21.03.2010.
22
dönemi derinden etkilemiĢtir. Macaristan‟ın muhafazakâr rejimine de meĢruiyet
kazandıran irredentist politikalar, bölgesel iliĢkileri etkilemiĢtir. Bu dönemde
uluslaĢma sürecinde olan ev sahibi devletler de, azınlıkları huzur bozucu ve milli
birliğe zara veren unsurlar olarak görmüĢ ve asimilasyon politikalarını devam
ettirmiĢlerdir. Bunun neticesinde ise, bu devletlerin sadece Macar azınlıklar ile değil,
anayurt Macaristan‟la olan iliĢkileri de sık sık gerilmiĢtir. Dolayısıyla bu sorunun
aktörleri arasında barıĢçıl bir uzlaĢma sağlanamamıĢtır.
2. Dünya SavaĢı‟na giden süreçte Macaristan, Hitler‟in teritoryal ve
hegemonik amaçlarını kendi revizyonist politikalarına yakın bularak, Almanya ile
yakınlaĢmıĢ ve Kasım 1938‟de kısmen baĢarıya ulaĢarak Slovakya‟dan 12.000
km2‟lik bir toprak parçası, ayrıca Ruthenia bölgesinin bir kısmını47 ve bu topraklarda
yaĢayan (752.000‟i Macar) toplam 869.000 kiĢiyi kendi sınırlarına katmıĢtır. Mart
1939‟da ise Almanya‟nın yayılmacı politikalarının da etkisiyle, Ruthenia‟nın diğer
bölümlerini de iĢgal etmiĢ, Ağustos 1940‟da Romanya‟ya Trianon AntlaĢması ile
verilen toprakların yaklaĢık %40‟ını ele geçirmiĢtir.48
2. Dünya SavaĢı‟na 26 Haziran 1941 tarihinde katılan Macaristan,
Almanya‟nın savaĢı kaybetmesi üzerine 1945 yılında Rus ordusu tarafından iĢgal
edilmiĢtir. SavaĢın ardından 10 ġubat 1947 tarihinde imzalanan Paris AntlaĢması ile
Macaristan sınırları yeniden belirlenmiĢ ve Macaristan kazandığı bu toprakları
47
Macaristan, Mart 1939‟da Almanya‟nın yayılmacı politikalarının da etkisiyle, Ruthenia‟nın diğer
bölümlerini de iĢgal etmiĢtir. Christopher L. Zugger, The forgotten: Catholics of the Soviet Empire
from Lenin through Stalin, New York, Syracuse University Press, 2001, s.377-379.
48
AntlaĢma metni için bkz.: “Award relating to the Territory ceded by Romania to Hungary, Decision
of 30 August 1940”, Reports of International Arbitral Awards,
http://untreaty.un.org/cod/riaa/cases/vol_XXVIII/407-412.pdf, 22.03.2010.
23
yeniden kaybetmiĢtir.49 20 Ağustos 1949 tarihinde yürürlüğe giren yeni Anayasa ile
Macaristan, Komünist Sovyet Blok içerisinde yer almıĢtır.
Komünist dönemde Macaristan, Macar azınlık konusunda genel olarak sessiz
kalmak zorunda kalmıĢtır. Bunda komünist ideolojinin milliyetçiliği ve etnik
düĢmanlığı, Sovyetler Birliği‟ne sadakat ve sosyalist evrenselcilik tarafından ortadan
kaldırılması gereken, burjuva geçmiĢe ait bir hastalık olarak görmesinin büyük önemi
olduğu değerlendirilmektedir.50
Doğu Bloğunun yıkılmasının ardından, 23 Ekim 1989 tarihinde yapılan
Anayasa değiĢikliği ile parlamenter demokrasiye geçen Macaristan, azınlık konusunu
dıĢ politika önceliklerinin en üstüne koymuĢ ve bu dönemde demokratikleĢme ve
insan hakları alanlarında önemli geliĢmeler sağlamıĢtır. Uluslararası sistemle
eklemlenme süreci de nispeten kısa sürmüĢ ve Macaristan 1999 yılında NATO‟ya,
2004 yılında da AB‟ye üye olmuĢtur.
Macar sorununun bu çalıĢma açısından önem arz eden yönlerini Ģöyle
sıralamak mümkündür:
YaklaĢık 13 milyon olan Macar nüfusunun, 3 milyonu AB‟ye üye ve aday
olan 7 farklı ülkede yaĢamakta olup, Macar sorununun tam anlamıyla bir Avrupa ve
49
“Treaty of Peace with Hungary”, http://www.austlii.edu.au/au/other/dfat/treaties/1948/2.html,
20.03.2010.
50
Pierre
Kende,
“Communist
Hungary
and
the
Hungarian
Minorities”,
http://www.hungarianhistory.com/lib/bors/bors28.htm, 24.04.2012.
24
hatta AB sorunu olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim bu sorunun tarafı olan
devletlerin tamamı, farklı Ģekillerde de (üye/aday/baĢvuru yapmıĢ) olsa AB ile
iliĢkilidir.
Macaristan, Macar diasporasıyla iliĢkilerini sürdürmek ve haklarını korumak
için genel olarak “azınlık hakları” konusunda -dönemsel ve coğrafi açıdan- öncü bir
ülke olmuĢtur. Komünist dönem hariç, dıĢ politikasında azınlık konusunu sürekli
gündemde tutmuĢ ve bu konuyla ilgili çalıĢmalara, tartıĢmalara aktif katılım
sağlamıĢtır. Yine, azınlık hakları konusundaki uluslararası belgelerin hemen hemen
tamamını imzalamıĢ ve yürürlüğe geçirmiĢtir.51
Macaristan, 1993 tarihli Etnik ve Ulusal Azınlık Hakları Yasasına52 göre, (i)
en az yüzyıldır Macaristan Cumhuriyetinde yaĢayan, (ii) ülke nüfusu içerisinde belli
bir sayısal çokluğa sahip olan, (iii) üyeleri Macar vatandaĢı olan, (iv) toplumun
genelinden dil, kültür ve gelenekleriyle ayrılan, (v) tüm bu özelliklerini ve tarihsel
varlıklarını korumak ve ifade etmek amacıyla dayanıĢma duygusuna sahip insan
toplulukları devletin kurucu unsurları olarak kabul edilen etnik ve ulusal
azınlıklardır.53 Bu yasa, Bulgar, Ukraynalı, Roma, Hırvat, Polonyalı, Alman, Ermeni,
Romen, Ruthenyalı, Sırp, Slovak, Sloven ve Yunan etnik gruplarını, Macaristan‟ın
51
Macaristan, BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması SözleĢmesini 1952‟de ve BM
Her Türlü Irk Ayrımcılığının Yasaklanması Hakkında Uluslararası AnlaĢmayı 1966‟da, AK Bölgesel
ve Azınlık Dilleri Avrupa ġartı‟nı 1992‟de ve AK Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve
SözleĢmesini 1995‟te kabul etmiĢtir. Ayrıca AGĠT Kopenhag Belgesi (1990), BM Ulusal veya Etnik,
Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup Bireylerin Hakları Bildirgesi (1992) gibi metinlerin hazırlık
aĢamalarına da destek vermiĢtir.
52
Yasanın tam metni (Ġngilizce) için bkz:
http://www.cilevics.eu/minelres/NationalLegislation/Hungary/Hungary_Minorities_English.htm,
12.03.2012.
53
1993 tarih ve LXXVII sayılı Etnik ve Ulusal Azınlık Hakları Yasası, 1. Bölüm, M.1/(1-2).
25
ulusal veya etnik yerli azınlıkları olarak tanımlamaktadır.54Azınlık olarak kabul
edilen bu 13 grubun, geniĢ bir kültürel otonomiye sahip; kültür ve eğitim konularında
yetkili ve azınlık üyeleri tarafından doğrudan seçilen Azınlık Özyönetimleri
(Minority Self-Governments) kurma hakları vardır. Ayrıca yasa ile asimilasyon ve
ayrımcılık yasaklarının yanı sıra, devlete azınlık dili eğitimi (8 ve daha fazla sayıda
çocuk için), azınlıkların kültürel faaliyetlerinin desteklenmesi, azınlıkların yerleĢik
olduğu yerlerdeki yerel yönetimlerin resmi belgelerini ve sokak isimlerini iki dilli
olarak hazırlaması gibi55grup hakkı olarak değerlendirilebilecek yükümlülükler de
getirilmektedir. Bu yasal ve kuramsal çerçeve bağlamında, Macaristan dıĢarıdaki
Macarların hakkını savunurken, içerideki azınlıkları da göz önünde bulundurmak
zorunda kalmıĢ ve içerideki azınlıklara destek verirken, dıĢarıdaki Macarlar için de
hak istemiĢtir.56
Macaristan‟ın, AB, AK ve AGĠT gibi uluslararası örgütlere adaylığı ve
sonrasında üyeliği, bu kuruluĢların Macar azınlığa yaklaĢımını da etkilemiĢtir. Süreç,
1993‟te AGĠT bünyesinde Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiserliği‟nin (UAYK)
kurulması
ve
Romanya
ve
Slovakya‟nın
AK‟ye
adaylık
baĢvurusunda
bulunmalarıyla baĢlamıĢtır. UAYK ve AK 1993‟ten itibaren Romanya ve
Slovakya‟da yaĢayan Macar azınlık konusunu gündeme getirirken, AB 1997‟deki
geniĢleme sürecinden sonra bu konuyla yakından ilgilenmeye baĢlamıĢtır.57
54
1993 tarih ve LXXVII sayılı Etnik ve Ulusal Azınlık Hakları Yasası, 9. Bölüm, M.61
“The National and ethnic minorities in Hungary”, http://www.mfa.gov.hu/NR/rdonlyres/9F2D180E538E-4363-AA5E-3D103B522E3B/0/etniang.pdf, 26.10.2011.
56
Baskın Oran, Türkiyeli Kürtler Üzerine Yazılar, Ġstanbul, ĠletiĢim Yay., 2010, s.177-180.
57
AK, AB ve AGĠT‟in Romanya ve Slovakya‟da yaĢayan Macar Azınlık konusuyla ilgili
politikalarına iliĢkin ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Jakob Skovgaard, “Towards a European
Norm? The Framing of the Hungarian Minorities in Romania and Slovakia by the Council of Europe,
55
26
Macaristan, Macar azınlıkları koruyabilmek için revizyonist ve irredentist
politikalarla ve kendi baĢına verdiği mücadelede baĢarılı olamamıĢ ve bu mücadeleyi
ulusüstü/uluslararası seviyeye taĢıyarak politika değiĢikliğine gitmiĢtir. Özellikle
azınlık sorunlarına ve azınlık haklarına büyük önem veren AB, Macaristan‟ın
politikalarını yüksek sesle dile getirebildiği önemli bir mücadele alanı olmuĢtur. AB
ve NATO azınlık sorunlarının çözüme kavuĢturulmasının, adaylık için bir ön Ģart
olduğunu açıkça belirtmiĢ ve bu durum sadece Macaristan‟a komĢu devletlerin
adaylıklarına iliĢkin kararları değil, aynı zamanda Macar azınlıklara ev sahipliği
yapan devletlerin Macar azınlıklara yaklaĢımını da olumlu yönde etkileyen güçlü bir
unsur olmuĢtur. Böylesine bir baskı, özellikle Romanya ve Slovakya‟nın iç
politikalarına pozitif katkı sağlamıĢtır.58
Macar azınlık grupları, bulundukları ülkelerde siyasi parti, sivil toplum
örgütü, dernek, eğitim merkezi, basın-yayın organları gibi yapılanmalarla demokratik
hayata büyük ve önemli katkılar yapmıĢtır. Diğer ülkelerde azınlık statüsünde
yaĢayan Macarların, grup hakkı boyutuna varan haklara sahiplerdir.
Macar sorunu ile ilgili incelememiz neticesinde, hem Macaristan‟daki
azınlıkların,59 hem de diğer ülkelerdeki Macar azınlıkların60azınlık statüsüne ve grup
The EU and the OSCE”, EUI Working Papers, SPS 2007/07, http://cadmus.eui.eu/handle/1814/6858,
05.04.2011.
58
Bernet Kovrig, “Partitioned Nation: Hungarian Minorities in Central Europe”, The New European
Diasporas (ed.Michael Mandelbaum), New York, Council on Foreign Relations Press, 1996, s. 73.
59
Macaristan‟da azınlık hakları ile ilgili olarak bkz.: “Minority Rights Group International: Hungary
Overview”, http://www.minorityrights.org/?lid=5804, 12.03.2012.
27
haklarına sahip oldukları görülmektedir. Ancak Macar sorununa taraf ülkelerin
-özellikle AB üyelikleri bağlamında- ayrımcılığın önlenmesi, ırkçılıkla mücadele,
eĢit haklar gibi alanlarda geliĢen yasal ve toplumsal sürecin bir parçası olarak, grup
hakkı yaklaĢımından bireysel haklara doğru dönüĢeceği öngörülmektedir. Bunun
pratik yansımasının ise, grup haklarının geri alınması Ģeklinde değil, yeni geliĢmelere
paralel olarak bireysel hak yaklaĢımının daha ön plana çıkartılması Ģeklinde olacağı
değerlendirilmektedir.
1.2.2. Terör Boyutuna Varan Etnik Sorunlar ve Etnik Terör Örgütleri
1.2.2.1. Genel Durum
AB coğrafyasında faaliyet yürüten terör örgütlerinin ve meydana gelen terör
eylemlerinin
büyük
çoğunluğu
etnik-milliyetçi-ayrılıkçı
terörizmle
iliĢkilidir.61K.Ġrlanda ve BirleĢik Krallık‟ta faaliyet yürüten IRA, Fransa - Korsika‟da
faaliyet yürüten FLNC, Ġspanya - Galiçya‟da faaliyet yürüten Resistencia Galega ve
Ġspanya - Bask bölgesinde faaliyet yürüten ETA,Europol tarafından etnik-milliyetçiayrılıkçı terör örgütleri olarak kabul edilmektedir.
1919 yılında kurulan IRA terör örgütü, Kuzey Ġrlanda‟nın BirleĢik Krallık‟tan
bağımsızlığını kazanarak BirleĢik Ġrlanda‟nın kurulmasını savunmaktadır. Günümüze
kadar Kuzey Ġrlanda, Ġngiltere ve Avrupa kıtasının birçok yerinde gerçekleĢtirilen
60
Romanya, Slovakya, Slovenya, Sırbistan, Hırvatistan, Avusturya ve Ukrayna‟daki azınlık haklarına
iliĢkin ayrıntılı bilgi için bkz.: “Minority Rights Group International: Countries in Europe”,
http://www.minorityrights.org/318/europe-overview/countries-in-europe.html, 12.03.2012.
61
Bu konu 2. Bölümde ayrıntılı olarak incelenecektir.
28
terörist eylemler neticesinde yaklaĢık 1.100 güvenlik görevlisi ve 650 sivil hayatını
kaybetmiĢtir.62 IRA 2005 yılında ateĢkes ilan etmiĢ ve mücadelelerini politik alanda
sürdüreceğini açıklamıĢtır.63 Fakat IRA‟dan ayrılan bir grup (Real IRA), 07 Mart
2009 tarihinde 2 Ġngiliz askerini öldürerek,64 barıĢ sürecinin kolay olmayacağını
göstermiĢtir. IRA‟nın devamı olarak eylem yapan gruplarca, son olarak 2010 yılında
dahi toplam 40 terörist saldırı gerçekleĢtirilmiĢ ve bu saldırılarla bağlantılı 57 kiĢi
yakalanmıĢtır.65
FLNC terör örgütü, Korsika Adasının Fransa‟dan ayrılarak bağımsızlığını
elde etmesini hedeflemekte olan bir örgüttür. Ġlk olarak 4 Mayıs 1976 tarihinde
eĢzamanlı 21 bombalı saldırı yapan örgüt, bir gün sonra (5 Mayıs 1976) yayınladığı
bir manifesto ile kuruluĢunu ilan etmiĢtir.66 FLNC örgütü, bombalama, silahlı saldırı,
soygun, iĢkence gibi terör eylemlerine günümüzde de devam etmektedir. Son olarak
22 Temmuz 2009 tarihinde Korsika‟nın kuzeyinde bulunan Vescovato kasabasındaki
Polis Binasına bomba yüklü bir araçla saldırı eylemini üstlenmiĢtir.67 Ayrıca 2010
62
Kathryn Gregory, “Provisional Irish Republican Army (IRA)”,
http://www.cfr.org/terrorist-organizations/provisional-irish-republican-army-ira-aka-pira-provosglaigh-na-hireann-uk-separatists/p9240, 16.03.2010.
63
IRA açıklamasının tam metni için bkz.: “IRA Statement on End to Armed Campaign”,
http://www.nytimes.com/2005/07/28/international/europe/28wire-itext.html, 23.10.2007.
64
07 Mart 2009 günü saat 21.40 civarında, Belfast‟ın yaklaĢık 25 km. kuzeyinde bulunan Antrim
askeri üssünde görevli iki asker, pizza sipariĢlerini teslim aldıkları sırada, Real IRA üyesi teröristlerin
uzun namlulu silahlarla açtıkları ateĢ ile öldürülmüĢtür. “Real IRA claims murder of soldiers in
Northern Ireland”, The Guardian, 08.03.2009.
65
“TE-SAT 2011”, https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/te-sat2011.pdf, s.22.
66
Michael M. Harrison, “France and International Terrorism: Problem and Response”, The deadly sin
of terrorism (ed.David A. Charters), Connecticut, Greenwood Publishing, 1994, s.103-136, ayrıca
Robert Ramsay, The Corsican Time-Bomb, Washington, Manchster University Press, 1983.
67
“TE-SAT 2010”, https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2010_0.pdf
s.29.
29
yılında da toplam 83 saldırı gerçekleĢtirilmiĢ ve bu saldırılarla bağlantılı 42 kiĢi
yakalanmıĢtır.68
Temmuz 2005‟te ortaya çıkan Resistencia Galega örgütü ise, Ġspanya‟nın
Galiçya bölgesinin kendi kaderini tayin hakkı ilkesi çerçevesinde Ġspanya‟dan
bağımsızlığını kazanarak, sosyalist bir devlet kurulmasını amaçlamaktadır. Bu
amaçlar doğrultusunda Ģiddete ve terör eylemlerine baĢvuran örgüt, genellikle
bankaları, siyasi partileri ve güvenlik güçlerini hedef almaktadır. Galiçya bölgesinde
2009 yılında 9, 2010 yılında ise 19 terörist eylem gerçekleĢtirilmiĢtir. Europol
raporlarında bu saldırıların bir kısmının Resistencia Galega örgütü tarafından bir
kısmının da örgütün ayrılıkçılık çağrısına cevap veren kiĢiler veya küçük gruplar
tarafından gerçekleĢtirildiği belirtilmektedir.69
1.2.2.2. Örnek: Bask Sorunu ve ETA
Bask sorunu, Avrupa‟da en çok bilinen ve gündemde en çok yer alan etnik
sorundur. Ġspanya‟nın kuzeyi ve Fransa‟nın güneybatısında bulunan Bask bölgesi,
dördü Ġspanya‟da (Vizcaya, Gipuzkoa, Alava, Navarra), üçü Fransa‟da (Labourd,
Soule, Basse Navarra) bulunan yedi bölgeden oluĢmaktadır.70 Bask Ġstatistik
Enstitüsünün (EUSTAT) 31.12.2008 tarihli verilerine göre Bask bölgesinde
68
“TE-SAT 2011”, s.22.
“TE-SAT 2011”, s.22.
70
Bask ülkesi ve tarihi ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: Cameron Watson, Modern Basque History,
Eighteenth Century to the Present, Nevada, Center for Basque Studies, 2003, s.13.
69
30
2.162.944 kiĢi yaĢamaktadır.71 Bask bölgesinde, Hint-Avrupa dilleri Avrupa‟ya
yayılmadan önce konuĢulan dillerden geriye kalan tek dil olduğu iddia edilen Baskça
konuĢulmaktadır. 9. yüzyılda kurulan (ve sonradan Navara Krallığı adını alan)
Pamplona Krallığı, bilinen ilk Bask devletidir. 11. yüzyıldan itibaren Navara
Krallığı‟nın bazı bölgeleri Kastilya Krallığı ile, diğer bölgeleri ise Fransa ile
birleĢmiĢtir.72 19. yüzyılda ise, Fransız Ġhtilali‟nin ardından ortaya çıkan ve Avrupa
Romantizminden etkilenmiĢ milliyetçilik rüzgârının da etkisiyle, Bask milliyetçiliği
doğmuĢ ve Bask bölgelerinde “kendi kaderini belirleme hakkı” talep edilmeye
baĢlanmıĢtır. Bağımsız bir Bask ulus-devleti kurma mücadelesi günümüzde de
devam etmektedir.
Bask milliyetçiliğinin nihai hedefi, sadece Ġspanya sınırları içerisindeki Bask
Ülkesinin bağımsızlığını kazanmak değil, Fransa topraklarında kalan Bask
bölgelerinin de dâhil olduğu Büyük ve Bağımsız Bask Ülkesi‟nin kurulmasıdır.73
Tarihi süreç içerisinde, özerklik – bağımsızlık ikilemi de Bask milliyetçiliği
açısından önemli bir tartıĢma ve hatta ayrıĢma konusu olmuĢ, bu tartıĢma Bask siyasi
hayatını da derinden etkilemiĢtir. Bask milliyetçiliğinin en önemli ismi olan Sabino
Arana74 tarafından bağımsız Bask ülkesi hedefiyle 1895‟te kurulan PNV (Partido
71
“Population by province and sex”, EUSTAT,
http://en.eustat.es/elementos/ele0003200/ti_Population_by_province_and_sex_31-XII2008/tbl0003278_i.html, 05.04.2009.
72
16. yüzyıla gelindiğinde gönüllü olarak Kastilya Krallığı ile birleĢmiĢ olan üç batı bölgesi (Araba,
Bizkai ve Gipuzkoa) Navara‟nın Kastilya Krallığına entegre olmasında önemli bir rol oynamıĢtır.
Ortaçağdaki geliĢmelere iliĢkin ayrıntılı bilgi için bkz.: Roger Colins, Early Mediaval Spain, New
York, St. Martin‟s Press, 1995.
73
Aktoprak, s.338.
74
Bask milliyetçiliğinin kurucusu olarak da kabul edilen Sabino Arana (1865 – 1903), Bask
milliyetçiliğini altı temel ilke üzerine kurmuĢtur: (1) Din, (2) Baskların birliği, (3) Irkçılık, (4) Dil, (5)
Ayrılıkçı hareketin Ģiddet içermemesi ve (6) Hedefe ulaĢmak için parlamenter yolların kullanılması.
Aynı yapıt, s.352.
31
Nacionalista Vasco – Bask Milliyetçi Partisi), 1903‟te özerkliği bağımsızlık yolunda
bir ara istasyon olarak benimsemiĢtir.75
1936 – 1939 yılları arasında yaĢanan Ġç SavaĢ Döneminin ardından
Ġspanya‟da Franco Dönemi baĢlamıĢ ve bu dönem Bask milliyetçiliği açısından ağır
bir baskı ortamının doğmasına sebep olmuĢtur. Ancak bu baskı ortamı Bask
milliyetçiliğini sınırlandıramamıĢ, tam aksine -özellikle Bask dili üzerinden- Bask
kimliğinin yeniden inĢasını sağlamıĢtır. Yine baskıcı Franco rejiminin etkisiyle, 1952
yılında Deusto Üniversitesinde (Bilbao) Bask dilini direniĢin simgesi olarak kabul
eden bir grup öğrenci tarafından çıkarılan EKIN dergisi, ilerleyen süreçte Bask
milliyetçiliğinin en önemli aktörlerinden biri olacak ETA‟nın temelini oluĢturacaktır.
O döneme kadar Bask milliyetçiliğinin tek temsilcisi olarak görülen PNV, EKIN‟i
kendi kontrolü altına alabilmek amacıyla 1957‟de kendi gençlik kolu EGI ve EKIN
dergisi ekibinin birleĢmesini sağlar, ancak EKIN ekibi 1959‟da PNV‟den ayrılır. 31
Temmuz 1959 tarihinde ise ETA kurulur76 ve bu tarihten itibaren PNV Bask
milliyetçiliğinin tek temsilcisi olma özelliğini kaybederek, bu sıfatını ETA ile
paylaĢmak zorunda kalacaktır.
Ġspanyol partileriyle kurulacak iliĢkinin içeriği, Ģiddetin rolü, sınıf
mücadelesinin ulusal mücadeledeki yeri ve etkisi gibi birçok tartıĢma neticesinde
75
Bu pragmatist yaklaĢım neticesinde (ve Arana‟nın 25 Kasım 1903‟te ölmesinin ardından) özerklik
yanlılarının PNV içindeki etkisi artmıĢ, bağımsızlık-özerklik tartıĢmaları, bağımsızlık yanlılarının
1921‟de PNV‟den ayrılarak yeni bir parti kurmalarına sebep olmuĢtur. Robert P. Clark, The Basques,
The Franco Years and Beyond, Nevada, University of Nevada Press, 1979, s. 51.
76
Paddy Woodworth, Dirty War, Clean Hands: ETA, The GAL and Spanish Democracy, Cork, Cork
University Press, 2001, s.33 ve devamı. Ayrıca James E. Jacob, Hills of Conflict: Basque Nationalism
in France, University of Nevada Press, 1994, s.28 ve devamı.
32
defalarca bölünen ETA, 1974‟te ETA-M (askeri kanat) ve ETA-PM (politik-askeri
kanat) olmak üzere iki kanata ayrılmıĢtır. ETA-PM‟nin de kendisini 1982 yılında
feshetmesi üzerine, ETA-M günümüze kadar ETA olarak adlandırılacaktır.77
ETA, ilk silahlı eylemini 1961‟de Franco yanlısı Ġç SavaĢ gazilerini taĢıyan
bir trene saldırarak gerçekleĢtirmiĢ ve baĢarısızlıkla sonuçlanan bu eylemin ardından
pek çok ETA üyesi yakalanarak iĢkenceye maruz kalmıĢtır. Bu dönemin ardından
ETA eylemlerini arttırmıĢ ve günümüze kadar yaklaĢık 850 kiĢinin ölümüne sebep
olan yüzlerce terörist saldırı düzenlemiĢtir.78 ETA, Avrupa Birliği tarafından 27
Aralık 2001 tarih ve 2001/931/CFSP sayılı kararı ile “Terör Örgütleri Listesi”ne
alınmıĢtır.79 Son olarak 26.01.2009 tarih ve 2009/67/CFSP sayılı karar ile
güncellenmiĢ olan söz konusu listede de ETA, 13. sırada yer almaktadır.80
Franco‟nun 1975 yılında ölümünün ardından, Ġspanya‟da demokrasiye
geçilmiĢ ve 1978 Anayasası ile Bask bölgesine özerklik statüsü verilmiĢtir. Gernika
Statüsü olarak da bilinen Bask Özerklik Statüsü Aralık 1979‟da yürürlüğe girmiĢtir.81
Bu statüyle, Bask halkının bir milliyetin ifadesi olduğu ve bu halkın Ġspanyol devleti
77
Robert B. Asprey, War in the Shadows, Vol.2, Lincoln, iUniverse Press, 2002, s.1146.
“Basque Fatherland and Liberty: ETA”, http://www.cfr.org/france/basque-fatherland-liberty-etaspain-separatists-euskadi-ta-askatasuna/p9271, 08.06.2010.
79
Kararın tam metni için bkz.:
http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2001:344:0093:0096:EN:PDF,
07.04.2010.
80
Karada, K.a.s., Xaki, Ekin, Jarrai-Haika-Segi, Gestoras proamnistía, Askatasuna, Batasuna (Herri
Batasuna veya Euskal Herritarrok) isimli örgütlerin de ETA‟nın bir parçası olduğu belirtilmektedir.
Kararının tam metni için bkz.:
http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2009:023:0037:0042:EN:PDF
07.04.2010.
81
Gernika Statüsünün Ġngilizce tam metni için bkz.:
http://www.basques.euskadi.net/t32448/en/contenidos/informacion/estatuto_guernica/en_455/adjuntos
/estatu_i.pdf., 09.04.2010.
78
33
içerisinde Anayasa ve Statü çerçevesinde özerk bir topluluk olarak örgütlendiği 82 ve
Baskçanın Ġspanyolca gibi Bask‟ın resmi dili olduğu83 kabul edilerek, Bask bölgesine
eğitimden balıkçılığa, turizmden kültüre, ekolojiden sosyal yardım hizmetlerine
kadar çok geniĢ bir yelpazede yetkiler tanınmaktadır.
1978 Anayasası ve Gernika Statüsünün kabulünden günümüze kadar, Bask
ülkesinde ılımlı milliyetçiler (PNV) ve radikal milliyetçiler (ETA) bölgesel
politikalarda söz sahibi iki temel unsur olmuĢtur.84 Her iki taraf arasındaki temel
farklılık amaçta (Bağımsız BirleĢik Bask) değil, bu amaca ulaĢmak için kullanılacak
araçta (Ģiddet)dır. Bu farklı yaklaĢım, her iki tarafı da karĢılıklı olarak etkilemiĢ,
PNV‟nin anayasal mücadele tercihi ETA‟yı siyasi seçeneği de kabul etmeye
zorlamıĢ, ETA‟nın radikal söylemi de milliyetçilerin desteğini kaybetmek istemeyen
PNV‟nin bağımsız milliyetçi söylemi terk etmesini engellemiĢtir. Bu süreçte etnik
terörizm temelli Ģiddet azalmamıĢ, tersine artmıĢtır. Ancak bu dönemde Ģiddete
destek azalırken, tepki bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde artmıĢtır. Yine bu
dönemde, Ġspanya hükümetinin himayesinde 1983 yılında ETA‟ya karĢı kurulan
karĢı-terör örgütü GAL‟in85 (Grupos Antiterroristas de Liberación) faaliyetleri de
Ģiddetin sadece Ġspanya‟daki değil, Fransa‟daki (Bask bölgeleri) boyutunu da
arttırmıĢtır.
82
Gernika Statüsü Madde-1.
Gernika Statüsü Madde-6.
84
PNV ve ETA‟nın dıĢında, EA (Eusko Alkartasuna) ve Herri Batasuna da öne çıkan diğer siyasi
partilerdir.
85
PSOE hükümetinin GAL‟den haberdar olduğu ve GAL‟in devlet himayesinde kurulduğu 1990‟lı
yıllarda ortaya çıkmıĢ, bu konuyla ilgili davalar açılmıĢtır.Woodworth, s.8.
83
34
Yukarıda açıklanan ve boyutları gittikçe geniĢleyen Ģiddete bir son
verebilmek amacıyla 1986‟da ETA ve Ġspanyol hükümeti arasında, Cezayir‟de
baĢlayan barıĢ görüĢmeleri 1989‟da baĢarısızlıkla sonuçlanmıĢtır.
1988‟te Herri Batasuna86 hariç, tüm Bask siyasi partileri ve Ġspanyol merkez
partileri arasında Ajuria Enea Paktı imzalanmıĢtır. Bu pakt uyarınca, Bask sorununun
barıĢçıl yöntemlerle ve siyasi temsilciler aracılığıyla çözülmesi öngörülmektedir.87
Ġspanyol merkezi hükümeti, paktın ortaya koyduğu genel havadan da destek alarak
terörle mücadele operasyonlarını hızlandırmıĢtır. Ancak ilerleyen süreçte iki önemli
geliĢme meydana gelir. Ġlk olarak Ajuria Enea Paktı‟nın imzalandığı dönemde
iktidarda olan sol eğilimli PSOE (Partido Socialista Obrero Espanol - Ġspanyol
Sosyalist ĠĢçi Partisi) hükümetinin yerine 1996‟da iktidara gelen PP (Partido Popular
- Halk Partisi) hükümeti terörle mücadelede sert yöntemlere baĢvurur.88Ġkinci olarak
ise 1997‟de Bask hükümetinin sunduğu yeni özerklik statüsünün, Ġspanyol siyasi
kurumları tarafından reddedilmesi ve terör yanlısı olmakla suçlanması Ajuria Enea
Paktı ile ortaya çıkan olumlu havayı ortadan kaldırmıĢ ve Bask sorununun değilse
bile en azından etnik terörün çözümüne doğru giden süreci kesintiye uğratmıĢtır.
86
Herri Batasuna partisi, 2003 yılında Ġspanyol Yüksek Mahkemesi tarafından, ETA ile organik bağı
bulunduğu, değiĢik tarihlerde gerçekleĢtirilen terör eylemlerini kınamaktan kaçındığı, parti
sözcüsünün “yasal olan ya da olmayan her yoldan mücadelemizi sürdüreceğiz” gibi beyanları,
terörizmi destekleyen afiĢler asmaları ve halkı devlete karĢı mücadele etmeye tahrik etmeleri gibi
gerekçelerle kapatılmıĢ ve bu karar Ġspanyol Anayasa Mahkemesi tarafından da onaylanmıĢtır.
Partinin bu karara karĢı AĠHM‟e yaptığı baĢvurusu ise, AĠHM 5.Dairesi‟nin 30 Haziran 2009‟da
verdiği kararla reddedilmiĢtir. Rıza Türmen, “AĠHM‟nin Herri Batasuna Kararı ve Türkiye”, Milliyet,
3 Temmuz 2009.
87
Akın Özçer, Çoğul İspanya, Anayasal Sistemi ve Ayrılıkçı Terörle Mücadele Yöntemi, Ankara, Ġmge
Yay., 2006, s. 93.
88
Ġspanya‟nın terörle mücadele yötemlerine iliĢkin önemli bir analiz için bkz.: Alejandra GomezCespedes, “NCTB Counterterrorism Strategies in Spain”,
http://www.wodc.nl/images/Werkdocument%204%20Spain_tcm44-59197.pdf, 07.06.2010.
35
1998‟de tüm Bask milliyetçi partileri arasında imzalanan Lizarra AntlaĢması da89
Ġspanyol merkez siyasi çevrelerince, Ġspanya ve Bask arasında iĢbirliği niyetini
ortaya koyan Ajuria Enea Paktı‟nın sona ermesi olarak yorumlanmıĢtır.
PP, 2000 yılında PSOE‟yle imzaladığı Terörizme KarĢı Özgürlükler
AntlaĢması ve ReĢit Olmayan KiĢilere Yönelik Sorumluluk Yasası‟nda, 2001 yılında
ise Ceza Yasası‟nda yapılan değiĢiklikler ve 2002‟de yılında kabul edilen Siyasi
Partiler Yasası ile sert terörle mücadele uygulamalarının yasal alt yapısını da
hazırlamıĢtır. Uluslararası ortamda 11 Eylül saldırıları neticesinde oluĢan hava,
Ġspanya‟daki bu uygulamaların meĢru görülmesini sağlamıĢtır.
2004 Genel Seçimlerinin ardından iktidara gelen PSOE lideri ve BaĢbakan
Zapatero, Bask Ülkesi BaĢkanı Ibarretxe‟yle yaptığı görüĢmede, Bask sorununun
çözümü için -silah bırakmak Ģartıyla ETA da dâhil olmak üzere- ilgili tüm tarafların
katılacağı bir müzakere sürecinin baĢlamasını önermiĢtir. Nitekim Ġspanya Yasama
Meclisi (Cortes) de, Mayıs 2005‟te hükümete silah bıraktığı takdirde ETA‟yla
müzakere yapma izni vermiĢtir.90
Ġspanyol hükümetinin ETA‟yla müzakere konusu 25 Ekim 2006 tarihinde
Avrupa Parlamentosunda tartıĢılmıĢ91 ve 311‟e karĢı 321 oyla, Ġspanya hükümeti ile
89
Francisco Letamendia, “Multiple Identities and Self Government in Basque Country”, Mastering
Globalization: New sub-states’ governance and strategies (ed.G.Lachapelle and S.Paquin), New
York, Routledge Press, 2005, s.173-176. Lizarra AntlaĢması ile ilgil ayrıntılı bir değerlendirme için
bkz.: Aktoprak, s.390-393.
90
“The Spanish government is preparing to talk to the Basque terrorists”, The Economist, 19.05.2005.
91
“AB‟de ETA toplantısı”, BBC Türkçe,
http://www.bbc.co.uk/turkish/europe/story/2006/10/061025_spain_eta.shtml, 10.07.2008.
36
ETA arasında barıĢ görüĢmeleri yapılmasına destek veren bir karar kabul edilmiĢtir.92
AB‟nin bu konuda Ġspanya‟ya destek vermiĢ olması, konumuz açısından önemli bir
veridir.
ETA ise, Mart 2006‟da kalıcı ateĢkes ilan ederek sürecin baĢlayabilmesi için
gerekli olan ön Ģartı yerine getirmiĢtir. Bunun üzerine, Zapatero hükümeti ETA ile
doğrudan görüĢmelerin baĢlayacağını ilan ederek, bilinmeyen bir Avrupa ülkesinde
görüĢmeleri baĢlatmıĢtır. Ancak ETA‟nın 30 Aralık 2006‟da Madrid‟de bir
havaalanında yaptığı bombalı saldırı üzerine görüĢmeler kesilmiĢtir.93
ETA‟nın yoğun olarak faaliyet yürüttüğü Bask bölgesinde Ģiddet artık genel
bir kabul ve destek görmemektedir. ETA sadece siyasi ve toplumsal açıdan değil AB
baĢta
olmak
üzere-
uluslararası
açıdan
da
Ģiddete
son
vermeye
zorlanmıĢtır.Nitekim bu baskıların da etkisiyle, ETA 20 Ekim 2011 tarihinde silahlı
faaliyetlerini tamamen sona erdirdiğini ilan etmiĢtir.94Ancak unutulmamalıdır ki,
ETA ve etnik terörizm kan kaybetmekte olmasına rağmen, Bask milliyetçiliği ve
bağımsızlık talebi azalmamaktadır. 2011 yılında yapılan seçimlerin sonuçları da, bu
iddiamızı güçlendirir niteliktedir:
92
Oturumda merkez solu oluĢturan Sosyalistler, Liberaller, Komünistler ve YeĢiller karar tasarısı
lehinde oy kullanmıĢtır. “ETA‟yla müzakereye AB desteği”, BBC Türkçe,
http://www.bbc.co.uk/turkish/europe/story/2006/10/061025_eta_vote.shtml, 28.10.2007.
93
Paul Mitchell, “ETA ceasefire collapses as Zapatero government seeks unity with Popular Party”,
http://www.wsws.org/articles/2007/jul2007/spai-j10.shtml, 10.07.2008.
94
ETA
açıklamasının
tam
metni
için
bkz.:
“Basque
ceasefire
statement”,
http://www.guardian.co.uk/world/2011/oct/20/basque-ceasefire-statement-full-text?newsfeed=true,
21.10.2011.
37
22 Mayıs 2011‟de yapılan yerel seçimlerde, Bask bölgesinde PNV birinci, sol
partilerin koalisyonu Bildu95 ise ikinci parti olmuĢtur.96 ETA‟nın 20 Ekim 2011‟de
silah bıraktığını açıklamasının ardından yapılan ilk seçim olan 20 Kasım 2011 tarihli
Ġspanya genel seçiminde merkez sağ PP % 44,6 oyla, iktidarı sosyalist PSOE‟den
devralmıĢ,97 seçim sonuçları Bask bölgesinde de önemli sonuçlar doğurmuĢtur. Bask
bölgesinin bağımsızlığı söylemiyle seçime giren sol koalisyon Amaiur, tarihi bir
zafer elde ederek 350 üyeli ulusal mecliste 7 milletvekili,PNV ise 5 milletvekili ile
temsil edilme hakkı elde etmiĢtir.98Ancak bu noktada belirtilmelidir ki, Bask
bölgesinde milliyetçi sağ eğilimin sol partilere doğru kayması 2011 seçimlerinden
daha önce baĢlamıĢtır. 2009 seçimlerinde, Bask Ülkesi Özerk Topluluğu
BaĢkanlığına (lehendekari) ilk defa bir sosyalist gelmiĢ ve PNV ile yapılan anlaĢma
doğrultusunda Bask Sosyalist Partisi [Socialist Party of Euskadi - Euskadiko Ezkerra
(PSE-EE)] Genel Sekreteri Patxi Lopez, BaĢkanlığı PNV‟li Juan José Ibarretxe‟den
devralmıĢtır.99 2011 seçimlerinde de sol partilerin güçlenmesinde, barıĢın sağlanması
ve ETA‟nın silah bırakması konusundaki çabalarının etkili olduğu ve bu geliĢmenin
Bask politikasını da etkileyeceği değerlendirilmektedir. 100Nitekim özerk bölgelere
daha fazla güç verilmesine karĢı çıkan PP lideri Marino Rajoy, seçim sonrası yaptığı
95
Bildu, Sortu partisinin seçimlere girmesine Ġspanyol Anayasa Mahkemesince izin verilmemesi
üzerine kurulmuĢ olan ve sol partilerden oluĢan bir koalisyon partisidir. “Bildu”,
http://en.wikipedia.org/wiki/Bildu, 28.03.2012.
96
“Basque
separatists
make
breakthrough
in
Spanish
elections”,
http://www.guardian.co.uk/world/2011/may/23/basque-separatists-breakthrough-spanish-elections,
20.06.2011.
97
“Spain election: Rajoy‟s Popular Party declares victory”, http://www.bbc.co.uk/news/world-europe15809062, 22.11.2011.
98
“November 20, 2011 General Election Results - Spain Totals”,
http://electionresources.org/es/congress.php?election=2011, 20.12.2011.
99
“Patxi López to be the new Lehendakari in the Basque region”,
http://www.typicallyspanish.com/news/publish/article_20648.shtml#ixzz1h52bGU8n, 20.12.2011.
100
“Basque peace dividend in Madrid”, http://www.euronews.net/2011/11/21/basque-peace-dividendin-madrid/, 20.12.2011.
38
bir açıklamada “yönetimde kesinlikle hizipçilik yapmayacağını, sadece iĢsizlik, borç
ve ekonomik durgunlukla mücadele edeceğini” söyleyerek101 özerk partilere olumlu
bir mesaj vermiĢtir.
Sonuç olarak, Bask sorununun Ģekillenmesinde AB‟nin dolaylı fakat güçlü bir
etkisi olduğu görülmektedir. Ġlk olarak, AB politikaları, Ġspanya‟da Bask ulusal
kimliğinin oluĢumuna olumlu katkı sağlamıĢtır. Ġspanya‟nın ve Bask bölgesinin tarihi
ve ekonomik yapısına ek olarak AB üyeliği de, ekonomik yapının geliĢmesi ve
bölgelerin siyasi ve ekonomik rolünün artması neticesinde idari yapılanmayı
etkilemiĢtir. Bu geliĢmeler neticesinde, Bask bölgesinin merkezle olan bağları
gevĢemiĢ ve özerklik statüsü ve bölgesel yönetim politikaları ile ulus inĢa süreci
hızlanmıĢtır. Bu sürecin temel araçları olan dil, eğitim, basın-yayın organları, siyasi
partiler gibi unsurlar, Bask kimliğinin oluĢmasında değilse bile güçlenmesinde çok
büyük bir rol oynamıĢtır.
Ġkinci olarak, çoğunluğu bağımsız bir Bask Devleti kurmak isteyen Bask
milliyetçileri Ġspanya‟dan (ve Fransa‟dan) ayrılmak istemelerine rağmen AB‟den
ayrılmak istememektedirler. Bask milliyetçiliğinin en önemli temsilcisi olan PNV
dahi, 70‟li yıllarda parti programında Avrupa Topluluğu ile bölgesel entegrasyon
hedefini belirtmiĢtir.102 Yine Bask Ülkesi Özerk Topluluğu Eski BaĢkanı Ibarretxe
tarafından 2002 yılında Bask Parlamentosu‟na sunulan özerklik planında “Bask
101
“Catalan, Basque parties win votes but lose punch in Spain”,
http://www.reuters.com/article/2011/11/21/us-spain-election-regions-idUSTRE7AK15H20111121,
20.12.2011.
102
PNV‟nin yapılanması ve politikasına iliĢkin genel bir değerlendirme için bkz.: Jose M. Magone,
Contemporary Spanish Politics, New York, Routledge Press, 2009, s.170-172.
39
bölgelerinin
AB
kurumlarında
kendisini
doğrudan
temsil
edebilmesi”
önerilmektedir.103
Üçüncü olarak Ġspanya, etnik terörizmle mücadelesinde AB ölçütlerine uyum
sağlamaya özen göstermiĢ ve AB tarafından desteklenmeye ihtiyaç duymuĢtur.
ETA‟ya karĢı devlet desteği ile kurulan GAL örgütünün eylemlerinin, Ġspanya‟nın
AB üyeliğinin hemen ardından kesilmesi ve bu yapılanmayla ilgili yasal sürecin
baĢlaması da bu bağlamda değerlendirilebilir. Ajuria Enea Paktı ile ortaya çıkan
iĢbirliği sürecini baltaladığı iddiasıyla eleĢtirilen Lizarra AntlaĢması neticesinde
Ġspanyol hükümeti (PP) tarafından 2000 yılından itibaren yoğunlaĢtırılan terörle
mücadele sürecinde de AB ile iliĢkilere özel bir önem verilmiĢtir.104
Dördüncü olarak, AB, Bask ulusal kimliğinin oluĢmasına hem bölgesel ve
ekonomik politikalarla hem de Ġspanya devleti üzerindeki kurumsal baskısıyla katkı
sağlarken, Ġspanya‟nın terörizmle mücadelesini de güçlü bir Ģekilde desteklemiĢtir.
ETA‟nın 2001 yılında AB Komisyonu tarafından AB Terör Örgütleri Listesine
alınması ve AP‟nin 2006 yılında Ġspanyol hükümetini ETA ile müzakere konusunda
destekleyen bir karar alması bu kapsamda değerlendirilebilecek önemli geliĢmelerdir.
BeĢinci ve son olarak ise, terörizm boyutuna varmıĢ bir etnik sorun olarak
incelenen Bask sorununa yönelik olarak, Ġspanya Devleti tarafından özerklik statüsü
103
Eniko Horvath, Mandating identity: Citizenship, Kinship Laws and Plural Nationality in the
European Union, The Netherlands, Kluwer Law International BV, 2008, s.198-207.
104
Michael Woolslayer, “Spain‟s Struggle with Terrorism”, Monitor: Journal of International Studies,
Volum:13, N.1, Fall2007, s.68.
40
ve bölgesel yönetim gibi grup hakkı boyutuna da varan haklar verilerek, terörizm
neredeyse sonlandırılmıĢtır. Ancak terörizm konusundaki bu olumlu geliĢmelere
rağmen, ayrılıkçılık düĢüncesi ve bağımsızlık talebi azalmamıĢ; aksine daha da
artmıĢtır.
1.3. AB Bünyesindeki Avrupa DıĢı Etnik Sorunlar
AB coğrafyasında önceki bölümlerde anlatılan yerel etnik sorunların dıĢında,
AB coğrafyasının dıĢından kaynaklanan ancak AB bünyesinde yaĢanmakta olan
birçok etnik sorun bulunmaktadır. Bu sorunların bazıları 15. yüzyıldan itibaren
meydana gelen geliĢmelerle (köle ticareti / Afrikalılar), bazıları 20. yüzyıl baĢından
itibaren yaĢanan dünya savaĢlarıyla (1. Dünya SavaĢı / Ermeniler), bazıları ise
1960‟lı yıllardan itibaren ekonomik (iĢçi, göç) veya siyasi sebeplerle (Kürt sorunu)
ortaya çıkmıĢtır. Bu etnik gruplar, Avrupa‟da geliĢen milliyetçilik akımlarından
büyük ölçüde etkilenmiĢlerdir. Yine Avrupa‟da yoğun olarak tartıĢılan insan hakları,
azınlık hakları, etnisite gibi kavramların da etkisiyle kimlik bilinçleri güçlenmiĢtir.
Bu etnik sorunları da kendi içerisinde “terörizm boyutuna varan” ve “terörizm
boyutuna varmayanlar” Ģeklinde ayırmak mümkündür.
41
1.3.1. Terör Boyutuna Varmayan Etnik Sorunlar
1.3.1. 1. Genel Durum
AB bünyesindeki terör boyutuna varmayan Avrupa dıĢı etnik sorunlara iliĢkin
tarihi süreç çok daha öncelere dayanmasına rağmen, konumuz açısından 1945 sonrası
temel alınacaktır. 2. Dünya SavaĢı‟nın ardından Avrupa‟da sadece siyasi sınırlar ve
etnik yapı değil, bazı etnik grupların yapısı da değiĢmiĢtir. Örneğin, 2. Dünya
SavaĢı‟nın ardından 1948 yılında Ġsrail‟in kurulmasından sonra105 Avrupa‟da
yaĢayan Yahudiler, vatansız bir halktan Avrupa coğrafyası dıĢında devletleri bulunan
bir etnik grup halini almıĢtır.
1. Dünya SavaĢı‟nın ardından Avusturya – Macaristan Ġmparatorluğu ve
Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun yıkılması ile birlikte ulus-devlet, Avrupa‟nın tek meĢru
politik örgütü haline dönüĢmeye baĢlamıĢ, 2. Dünya SavaĢı‟nın ardından temellerine
(ve sınırlarına) oturabilmiĢ, Yugoslavya ve SSCB‟nin dağılması ile de devam
etmiĢtir. Özellikle insan hakları, azınlıklar ve etnik kimlik gibi konumuz açısından
önem taĢıyan kavramlar da, bu süreçte akademik, siyasi ve yasal olarak geliĢmeye
baĢlamıĢtır.
Avrupa‟daki etnik yapıyı d0erinden etkileyen göçmenler ve sığınmacılar da,
2. Dünya SavaĢı‟nın ardından Avrupa‟ya 3 temel dalga halinde akın etmeye
baĢlamıĢlardır. SavaĢ döneminde baĢlayan ve barıĢın ilk yıllarına kadar devam eden
105
Ġsrail devletinin kuruluĢ süreciyle ilgil ayrıntılı bilgi için bkz.: Ahron Bregman, A History of Israel,
New York, P.Macmillan Press, 2003.
42
birinci dalga, temel olarak Avrupa coğrafyası içerisinde yer değiĢikliklerine sebep
olmuĢtur. Bu dalga özellikle Nazilerin kontrolü altında olan bölgeleri etkilemiĢ,
savaĢ döneminde Nazi iĢgali ile birlikte on milyonlarca insan Alman (savaĢ)
ekonomisine ve kamp sistemine hizmet etmek (veya totaliter Stalin rejiminden
kaçmak) amacıyla yer değiĢtirmiĢ ve savaĢın ardından çizilen yeni sınırlar
neticesinde azınlık durumuna düĢmüĢtür.
Ġkinci dalga ise, savaĢın ardından yeniden toparlanmaya çalıĢan Avrupa
ekonomisine katkıda bulunacak olan iĢçi göçü ile 1970‟lere kadar devam etmiĢtir.
Avrupa‟nın
eski
kolonilerinin
yanı
sıra,
Türkiye
ve
Ġtalya
gibi
farklı
ülkelerden/bölgelerden göçen iĢçiler, bu dönemde özellikle Batı Avrupa‟ya
yerleĢmiĢtir.106
1970‟lerin ortalarından itibaren baĢlayan üçüncü dalga ise, göç ve iltica
olgularının değiĢimine sebep olmuĢtur. Batı Avrupa devletlerinin göçmenlere
kapılarını kapatmaya baĢlaması, Soğuk SavaĢ döneminin politik ve sosyal sıkıntıları
sebebiyle Batı Avrupa‟ya göç etmek isteyen insanların sayısında büyük bir artıĢ
olması, Batı Avrupa‟ya göç veren Akdeniz ülkelerine Doğu Avrupa ve Kuzey
Afrika‟dan göçlerin artmaya baĢlaması ve Sovyet Bloku‟nun çökmesinin ardından bu
sürecin daha da hızlanması, AB sürecinde iç sınırların ortadan kalkması ve “ĠĢçi
Transferi AnlaĢmaları”na gerek kalmadan Ġtalya, Ġspanya, Yunanistan, Portekiz gibi
106
Anna Triandafyllidou ve diğerleri, “Introduction”, European Immigration: a source book(ed.
A.Triandafyllidou ve R.Gropas), New York, Ashgate Pub., 2007, ss.1-18.
43
ülke vatandaĢlarının kuzey ve/veya Batı Avrupa‟ya gidebiliyor olması, bu süreci
etkileyen önemli geliĢmelerdir.
Bu geliĢmelerin sonucu olarak da, Avrupa‟nın etnik yapısı değiĢmiĢ ve
Avrupa dıĢından birçok etnik grup Avrupa‟da yerleĢik bir hayata geçmiĢtir.
Günümüzde, AB coğrafyasında yaĢayan Avrupa dıĢı baĢlıca etnik gruplar arasında
Türkler, Romanlar (Çingeneler), Afrikalılar, Ermeniler ve Yahudiler sayılabilir. Bu
çalıĢmanın içeriği açısından, temel bir öneme sahip olmadığı için bu gruplardan
bazılarına kısaca değinilecek, içlerinden sadece bir tanesi (Türkler) örnek olarak
incelenecektir.
Romanların Hindistan bölgesinden Avrupa‟ya Ortaçağ‟da (12. yüzyılda)
geldikleri belirtilmektedir. Genel olarak eğitimsiz ve iĢsiz olmaları sebebiyle suç
iĢleme oranlarının yüksek olduğu iddia edilen Romanlar, bir dönem Nazilerin ve
Avrupa genelinde yabancı düĢmanlığının hedefi haline gelmiĢtir. BirleĢik Krallıktan
Polonya‟ya, Fransa‟dan Bulgaristan‟a kadar AB coğrafyasının genelinde yaĢayan
Romanlar, özellikle Romanya, Macaristan ve Ġspanya‟da kalabalık bir nüfusa
sahiptir.107
Ermeniler‟in Avrupa‟ya göçü 17. yüzyıl ve 20. yüzyılda olmak üzere iki
dalga halinde gerçekleĢmiĢtir. 17. yüzyılda meydana gelen birinci dalgada Avrupa‟ya
-özellikle Fransa‟ya- giden Ermeniler, genel olarak ticaret için gelen tüccar
107
Romanlarla ilgili olarak bkz.:Hristo Kyuchukov ve Ian F. Hancock, A History of the Romani
People,Pennsylvania, Boyds Mills Press, 2005.
44
sınıfındandı. 1. Dünya SavaĢı‟nın ardından baĢlayan ikinci dalga sırasında Avrupa‟ya
göç eden Ermenilerin büyük bir çoğunluğu ise, kırsal bölgelerden gelen çiftçilerden
oluĢmaktaydı. Ataerkil ve aile temelli bir ekonomik yapıya dayalı Ermeni toplumu,
Avrupa‟ya gelmeleriyle birlikte çözülmeye ve fabrika temelli bir kent proletaryasına
dönüĢmeye baĢlamıĢtır. Bu süreçte, Ermeni kiliseleri, diasporadaki siyasi partiler,
gençlik kulüpleri ve milliyetçi örgütler etrafında bir Ermeni kimliği oluĢturulmaya
baĢlamıĢtır.108
Avrupa‟da hem AB coğrafyası içinde hem de dıĢında, hem tarihi azınlık hem
de göçmen statüsünde yaĢayan Türkler, aĢağıda ayrıntılı olarak incelenecektir.
1.3.1. 2. Örnek: Türk Sorunu
Özellikle 14. yüzyıldan itibaren Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Balkanlar‟a
yayılmasıyla birlikte, Balkanlar‟da ve Avrupa‟da Türk nüfus artmaya baĢlamıĢ, 1.
Dünya SavaĢı‟nın ardından Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun yıkılmasından sonra ise bu
coğrafyada yaĢayan Türkler diğer devletlerin içerisinde yaĢamaya devam etmiĢlerdir.
BaĢta Yunanistan, Bulgaristan, Makedonyave Kosova olmak üzere Avrupa
coğrafyasında yüzyıllardır yaĢamakta olan Türklere, 20. yüzyılda iĢçi ve/veya
göçmen olarak gidenlerin de eklenmesiyle günümüzde Avrupa‟da yaklaĢık 5 milyon
Türkün yaĢadığını söylemek mümkündür. Bulundukları ülkelere uyum sorunu
108
Ermeni diasporasının oluĢumu ve geliĢimi ile ilgi olarak bkz.: Denise Aghanian, The Armenian
Diaspora: Cohesion and fructure, Manchester, University Press of America, 2007 ; The Armenian
People from Ancient to Modern Times(ed.R.G. Hovannisian), New York, St. Martin Press, 1997 ;
Maral Dikran Boyadjian, The Armenian Diaspora: Ethnicity and Psychological Wellbeing, VDM
Verlag, 2009. Ayrıca Sedat Laçiner, Ermeni Sorunu, Diaspora ve Türk Dış Politikası, Ankara, USAK
Yay., 2008.
45
yaĢamıĢ olmakla beraber, 2. ve 3. kuĢak Türklerin yaĢadıkları ülkelerin vatandaĢı
oldukları, dillerini öğrendikleri, toplumsal, akademik, siyasi ve ekonomik hayata
katıldıkları görülmektedir.109
ÇalıĢmamızın konusu açısından belirtilmesi gereken önemli bir konu, Avrupa
coğrafyasındaki Türklerin farklı ülkelerde ve farklı biçimlerde yaĢıyor olduklarıdır.
Genel olarak Balkanlar‟da, özel olarak ise Makedonya ve Kosova‟da yaĢayan
Türkler, Avrupa‟da fakat AB dıĢında ve azınlık statüsünde; Almanya, Fransa,
Avusturya, Hollanda gibi AB üyesi ülkelerde yaĢayan Türkler göçmen veya vatandaĢ
olarak; Bulgaristan ve daha çok Yunanistan‟daki Türkler ise AB içinde ve azınlık
olarak yaĢamaktadırlar. ÇalıĢmamızın içeriği açısından, Türklerin tarihi azınlık
olarak yaĢadığı Yunanistan‟ın Batı Trakya bölgesindeki durumları üzerinde
odaklanmak uygun olacaktır.110
Batı Trakya, 1364‟den 1913 yılına kadar 549 yıl Osmanlı egemenliğinde
kalmıĢtır. Balkan SavaĢı ile önce Bulgaristan‟a geçen bölge, 1. Dünya SavaĢının
ardından Müttefik Devletler ve Yunanistan arasında yapılan Sevr AntlaĢması
(Yunanistan Sevr‟i) ile tamamen Yunanistan sınırları içinde yer almıĢtır. Ancak
Türkiye, Batı Trakya‟daki Müslüman Türk azınlığının -kendi iradesiyle ve özel
antlaĢmalarla- yurtdıĢında bırakılan tek azınlık olması ve garantörlük olmasa da
109
M.Murat Erdoğan, “Türkiye – AB ĠliĢkilerinin DeğiĢen Temel Dinamiği: Avrupalı Türk
Göçmenler ve „KazanılmıĢ Avrupalılığa‟ Katkı”, Yurtdışındaki Türkler: 50. Yılında Göç ve Uyum
(ed.M.Erdoğan), Ankara, Orion Kitabevi, 2009, s.185 – 197.
110
Yunanistan‟da Türk varlığına ve Türklerin azınlık durumuna iliĢkin tarihsel süreçle ilgili ayrıntılı
bir değerlendirme için bkz.: Baskın Oran, Türk-Yunan İlişkilerinde Batı Trakya Sorunu, Ankara, Bilgi
yay., 1991, s.27 – 36.
46
sorumluluk seviyesinde sürekli ilgi alanında kalması nedeniyle, Batı Trakya‟daki
Türk sorununa taraf olmuĢtur.111
Yunanistan, büyük oranda türdeĢ olmakla birlikte, ülkede Türkler,
Makedonlar, Arnavutlar, Ulahlar ve Yahudiler yaĢamaktadır. Bu gruplar içerisindeki
en büyük etnik topluluğuise Türkler oluĢturmaktadır.112
Batı Trakya Türkleri, tarihsel süreçte yaĢadıkları topraklar için savaĢmıĢ,
özellikle 03 Mart 1878‟de imzalanan Ayastefanos AntlaĢmasından sonra da113Bulgar
ve Yunan iĢgaline karĢı mücadele etmiĢ ve çeĢitli Ģekillerde bağımsızlıklarını ilan
etmiĢ, kendi devletlerini kurmuĢlardır.Batı Trakya Türklerinin ulusal mücadeleleri 4
safhada incelenebilir:114
1- Rodop Türkleri Devleti (4 Mart 1878 – 5 Nisan 1886),
2- Batı Trakya Türk Cumhuriyeti (31 Ağustos – 25 Ekim 1913),
3- Batı Trakya Cunta Hükümeti (30 Temmuz 1915 – 27 Eylül 1917),
4- Batı Trakya Ulusal Hükümeti (25 Mayıs 1920 – 24 Temmuz 1923).
Batı Trakya, 1923 Lozan BarıĢ AntlaĢmasının ardından da Yunanistan
sınırlarında kalmıĢtır. Türk heyeti tarafından Lozan Konferansında, Batı Trakya‟da
111
Yasemin Görüm, Avrupa Konseyi, AGİT ve AB’de Azınlık Hakları ve Batı Trakya Sorunu,
YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul, Ġstanbul Üniversitesi, 2006, s. 251 – 252.
112
Yunanistan‟da yaĢayan topluluklar/azınlıklarla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: M. Murat Hatipoğlu,
Yunanistan’da Etnik Gruplar ve Azınlıklar, Ankara, SAEMK Yay., 1999, s. 20-163.
113
1877 – 1878 Osmanlı – Rus SavaĢının ardından imzalanan Ayastefanos AntlaĢması ile Osmanlı
devletine bağlı, özerk ve sınırları çok geniĢ bir Bulgaristan Prensliği kurulması kabul edilmiĢ ve Batı
Trakya, Bulgaristan‟a verilmiĢtir. Ayrıntılı bilgi için bkz.: Oral Sander, Siyasi Tarih: İlk Çağlardan
1918’e, Ankara, Ġmge Kitabevi Yay., 2006, s.313-315.
114
Turgay Cin, “Batı Trakya Türklerinin Hukuki Statüsü, Sorunları ve Avrupa Birliği”, Dokuz Eylül
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, cilt:11, Sayı:1, 2009, s.147 – 179.
47
en az 129.120Müslüman TürkünyaĢadığı belirtilmiĢtir.115 Bugün ise bu sayının
150.000 civarında olduğu belirtilmektedir.116Ancak Yunanistan‟ın Müslüman(Türk)
azınlıkla ilgili hukuki sorumlulukları, Lozan‟dan çok daha öncelere dayanmaktadır.
Nitekim Yunanistan, Londra Protokolü (1830) baĢta olmak üzere, Ġstanbul
AntlaĢması (2 Temmuz 1881), Atina BarıĢ AntlaĢması (14 Kasım 1913), ve
Yunanistan‟daki Azınlıkların Korunmasına Dair Sevr AntlaĢmasını (10 Ağustos
1920) imzalamıĢ, Yunanistan Meclisinde onaylamıĢ ve iç hukukunda gerekli yasal
düzenlemeleri yapmıĢtır.117
Batı Trakya Türklerinin yukarıda bahsedilen uluslararası antlaĢmalara ek
olarak, güncel uluslararası hukukta yer alan azınlık haklarına iliĢkin düzenlemelerden
de kaynaklanan haklarını (i) idari, (ii)hukuki, (iii) eğitim-öğretim baĢlıklarında
toplamak mümkündür. Yunanistan, Batı Trakya Türklerinin idari özerklik ve eğitimöğretim özerkliğini uzun süreden beri engellemekte olup, hukuki özerkliklerini de
(grup
hakkı),
tezimiz
açısından
önem
taĢıyan
bir
Ģekilde
engellemeye
çalıĢmaktadır.118 Ancak tarihsel süreç içerisinde azınlık statüsünü uluslararası hukuka
uygun bir Ģekilde elde etmiĢ (Batı Trakya Türkleri gibi) grupların bu ayrıcalıklı grup
haklarının ellerinden alınmasının, hukuki ve siyasi açıdan doğru olmayacağı
değerlendirilmektedir.
115
Ertuğrul Çızman, Batı Trakya Türk Azınlığı, Hukuki Statüsü Çerçevesinde Eğitim Haklarının
İhlali, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Ufuk Üniversitesi, 2009, s.6.
116
Fatma Tunç YaĢar, Batı Trakya: Meriç’in öbür yakası, Ġstanbul, Ġlke Yay., 2005, s.13.
117
Cin, s.150.
118
Cin, s.152.
48
Azınlık hakları konusundaki bu olumsuz yaklaĢımın, Yunanistan‟ın komĢu
ülkelerle sorunlu dıĢ politikasından kaynaklandığı düĢünülmektedir. Özellikle
ülkenin 2. Dünya SavaĢı sırasında iĢgal edilmesi ve savaĢ sonrasında 1946 – 1949
yılları arasında yaĢanan iç savaĢ119 nedeniyle ülke bütünlüğünün tehlikeye girmesi,
sınır bölgelerinde yaĢayan azınlık gruplarının toprak bütünlüğü ve ulusal kimlik
açısından bir tehdit olarak görülmesini tetiklemiĢtir.Yunanistan‟da Komünistler ve
Milliyetçi güçler arasındaki iç savaĢ sırasında, kuzeydeki üç komĢu ülkede de
(Arnavutluk, Yugoslavya ve Bulgaristan) komünist yönetimlerin iĢbaĢında olması,
dengeleri daha da hassaslaĢtırmıĢtır.
Bu döneme iliĢkin ilginç bir durum da, Yunanistan‟daki azınlıkların 2. Dünya
SavaĢı ve Yunan Ġç SavaĢı dönemindeki tutumlarıyla ilgilidir: Müslüman Türk
azınlığın erkekleri, Mussolini iĢgaline karĢı Yunan ordusu saflarında çarpıĢmıĢ, fakat
bu baĢarılı direniĢin ardından tekrar köĢelerine çekilmiĢlerdir. Bulgar iĢgali
döneminde de çok büyük zorluklar yaĢamıĢ olan Müslüman Türk azınlığı neredeyse
hiç direniĢ göstermemiĢ, bu dönem boyunca ve sonrasında herhangi bir örgütlü
direniĢ içerisine girmemiĢtir. Ġlginç bir Ģekilde Batı Trakya Türkleri içerisinden iç
savaĢın tarafları olan komünistlere veya milliyetçi birliklere katılım da son derece
düĢük olmuĢtur. Fakat bu dönemde Yunanistan‟daki diğer azınlıkların120 (Arnavutlar
ve Makedonlar) tutumu farklıdır. Kuzeybatı Yunanistan‟daki Epirus bölgesinde
yaĢayan (Çamerya) Arnavutları, Mussolini iĢgalini desteklemiĢ ve Ġtilaf Devletleri ile
119
Yunan Ġç SavaĢı ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.:The Greek Civil War: Essays on a Conflict of
Exceptionalism and Silences, (Ed. P.Carabott ve T.D.Sfikas), Hampshire, Ashgate Pub., 2004.
120
Yunanistan, sadece Batı Trakya Müslüman Türklerini azınlık olarak görmektedir. Ancak
Makedonlar ve Arnavutlar da, yasal olarak güvence altına alınmasa da, sayı, dil, din, ortak bilinç gibi
nitelikleriyle azınlık tanımına uymaktadır.
49
iĢbirliği yapmıĢtır.Makedonlar ise, iĢgalin ardından Yugoslavya‟nın da desteği ile
ayrılıkçı hareketler ve çabalar içinde olmuĢtur.121
Yine siyasi tarih boyutuyla incelendiğinde, Batı TrakyaTürklerinin en önemli
sorununungrup haklarının verilmemesi değil, temel insan haklarının çiğnenmesi
olduğu görülmektedir. Yunanistan, Türk asıllı Müslüman Helenleri sosyal, siyasal,
ekonomik ve hukuksal haklarından mahrum etmiĢ, bu insanları baĢka ülkelere göç
etmeye zorlayarak, göç etmeyenleri ise asimile etmeye çalıĢarak mağdur
etmiĢtir/etmektedir. Ancak Yunanistan – Türkiye iliĢkilerinin iyi olduğu dönemlerde
bu baskı kısmen azalmıĢtır. Nitekim 1950‟li yıllarda Türkiye ile iliĢkilerin
normalleĢmesiyle birlikte Türk – Yunan Kültür AntlaĢması (1951) imzalanmıĢ,
Gümülcine‟de ilk Türk lisesi açılmıĢ (1952) ve okul/dernek isimlerinde Müslüman
yerine Türk kelimesinin kullanılmasına izin veren bir kanun kabul edilmiĢtir (1954).
Ancak Kıbrıs, Adalar, deniz sınırları gibi sorunlar nedeniyle iki ülke arasındaki
iliĢkilerin gerilmesi, Batı Trakya Türklerini de olumsuz etkilemiĢtir. Nitekim bu
süreçte Türkçe‟nin kamusal alanda kullanımına bir takım kısıtlamalar getirilmiĢtir:
1984 yılında Türk okullarında, Türkçe okunan derslerden de Yunanca sınav
zorunluluğu getirilmiĢ, daha önce okul isimlerinden çıkarılan “Türk” kelimesi,
dernek isimlerinden de çıkarılmıĢtır. Kasım 1984‟te Ġskeçe Türk Birliği, Gümülcine
Türk Gençler Birliği veBatı Trakya Türk Öğretmenler Birliği mahkeme kararı ile
121
Kevin Featherstone, The last Ottomans: the Muslim minority of Greece,1941-1949, New York,
P.Macmillan Press, 2011, s. 2-5.
50
kapatılmıĢ ve 20 Kasım 1987‟de Yunanistan Yargıtay‟ıkapatma kararını onamıĢ,122
ilerleyen süreçte yapılan baĢvurularda da bu kararını tekrarlamıĢtır.123
Yunanistan 1981 yılında AB üyesi olmuĢ ve AB üyeliğinin verdiği güven
duygusu ve demokratikleĢme çabalarının da etkisiyle -özellikle 1990‟lardaazınlıklara yönelik inkâr ve asimilasyon politikaları yerine azınlıkların tanınması ve
korunmasına yönelik adımlar atmaya baĢlamıĢtır. Bu olumlu değiĢimde uluslararası
toplumun artan eleĢtirilerinin de büyük etkisi vardır. Nitekim bu sürecin devamında
Türk azınlığın etnik kimliği tanınmıĢ, Türkçe eğitim ve yayın hakkı124 verilmiĢtir.
Batı Trakya Türk azınlığının kısmen elde edebildiği haklarına iliĢkin olarak
vurgulanması gereken en önemli bir nokta, azınlık statüsüne iliĢkindir. Azınlık
statüsünü uluslararası hukuka uygun antlaĢmalarla elde etmiĢ olan Batı Trakya Türk
azınlığının nitelikleri, azınlık kavramına iliĢkin hem hukuki hem de sosyolojik125
tanımlamalara uymaktadır. Nitekim Batı Trakya Türklerinin, Yunan toplumundan
farklı etnik, dilsel ve dinsel özellikleri vardır. Ayrıca sayısal açıdan da azınlık
oluĢturabilecek durumdadır ve ortak bir kimliğe sahip olma, grup kimliğini
122
Görüm, s.67-68.
Ġskeçe Türk Birliği, 2005 yılında AĠHM‟ye baĢvurmuĢ ve AĠHM 27.03.2008 tarihli kararı ile
Yunanistan‟ın Türk azınlığına ait dernekleri kapatmasının, AĠHS –M.11‟de belirtilen örgütlenme
hakkının ihlali olduğuna karar vermiĢtir. AĠHM‟nin bu karar üzerine Ġskeçe Türk Birliği, Ġskeçe
Asliye Hukuk Mahkemesine ve Rodop Temyiz Mahkemesine iki ayrı baĢvuru yapmıĢ, bu
baĢvuruların reddedilmesi üzerine ise, Yunanistan Yargıtayına baĢvurmuĢtur. Ancak Yargıtay, AĠHM
kararına rağmen, Ġskeçe Türk Birliği‟nin baĢvurusunu Mart 2012‟de reddetmiĢtir. “Türk‟e geçit yok.”,
http://www.hurriyet.com.tr/planet/20051578.asp, 04.03.2012.
124
1997 yılında Yunan Devlet Radyosu Türkçe yayın yapmaya baĢlamıĢ ve Türkçe yayın yapan özel
radyolara da izin verilmiĢtir. “Yunan radyosunda Türkçe program”, Milliyet, 30.11.1997.
125
Azınlık kavramına iliĢkin tanımlarlar ilgili olarak bkz.: Bu çalıĢmada 1. Bölüm.
123
51
koruyarak toplumsal hayata çoğunlukla eĢit seviyede katılma isteği gibi, azınlık
kavramının özelliklerine uygun bir yapıdadır.126
Dolayısıyla Batı Trakya Türklerinin günümüzde de devam eden sorunlarının
çözümü için, “azınlık” statüsüne ve azınlık haklarına özel bir önem verilmesi
gerektiği düĢünülmektedir. Görüm, Batı Trakya Türklerinin günümüzdeki en temel
sorunlarını7 baĢlık altında toplamaktadır:127
1- Etnik kimliğin reddi,
2- Vakıf ve dini kurumların kontrolü,
3- Müftülük sorunu,
4- Eğitim sorunu,
5- Ekonomik sorunlar,
6- VatandaĢlıktan zorla çıkartma,
7- Siyasi baskılar, ifade özgürlüklerinin sınırlandırılması.
Batı Trakya Türklerinin, yukarıda belirtilen niteliklerine uygun bir Ģekilde
sorunlarına çözüm bulabilmeleri için yapılacak çalıĢmalar özel bir önem
taĢımaktadır. Nitekim AB üyesi bir ülkede yaĢayan, sosyolojik ve uluslararası
hukuka göre azınlık statüsü olan ve grup haklarına sahip bir etnik azınlık grubunun
durumuna iliĢkin, araĢtırmalar, davalar, akademik çalıĢmalar literatüre önemli bir
katkı yapabilecektir.
126
127
Görüm, s. 255.
Aynı yapıt, s. 155 – 181.
52
1.3.2. Terör Boyutuna Varan Etnik Sorunlar ve Etnik Terör Örgütleri
1.3.2.1. Genel Durum
AB dıĢından kaynaklanan etnik sorunları ve terörist örgütlerle ilgili genel bir
tespit açısından, TE-SAT 2011 raporu128 önemli ve güncel bir kaynaktır. Bu raporda,
AB‟de faaliyet gösteren etnik-milliyetçi terör örgütleri arasında FARC (Kolombiya
Devrimci Silahlı Güçleri - Fuerzas Armadas Revolucionarias de Colombia), LTTE
(Tamil Eelam KurtuluĢ Kaplanları - Liberation Tigers of Tamil Eelam) ve PKK
örgütleri de sayılmaktadır.
Marksist-Leninist bir terör örgütü olan ve 1960‟lı yıllarda Kolombiya
Komünist Partisi'nin askerî kanadı olarak kurulan FARC, günümüzde etnikmilliyetçi ayrılıkçı bir terör örgütünden çok, sıklıkla adam kaçırma/rehine alma
eylemleri yapan büyük bir uyuĢturucu çetesine benzemektedir.129
LTTE, 1976 yılında Velupillai Prabhakaran tarafından kurulmuĢ bir örgüttür.
Sri Lanka‟da yaĢayan iki büyük etnik grup olan “Sinhaliler” (%74) ve “Tamiller”
(%18)
arasındaki gerilim nedeniyle ve Sri Lanka‟nın kuzeydoğu bölgelerinde
bağımsız bir Tamil devleti kurmak amacıyla örgütlenen LTTE, ilk eylemini 23
Temmuz 1983‟te Sri Lanka ordusuna yönelik bir saldırı ile baĢlatmıĢtır. LTTE,
128
TE-SAT 2011, https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/te-sat2011.pdf,
25.10.2011.
129
FARC örgütü ile ilgili ayrıntılı ve güncel bir inceleme için bkz.: Garry Leech, The Farc: The
Longest Insurgency, Londra, Zed Books, 2011.
53
1991‟de Hindistan BaĢbakanı Rajiv Gandhi‟nin ve 1993‟te Sri Lanka Devlet BaĢkanı
Ranasinghe Premadasa‟nın öldürülmesi gibi etkili eylemler gerçekleĢtirmiĢtir.130
Karaağaçlı, Sinhaliler ve Tamiller arasındaki etnik ayrılığı körükleyerek,
Tamillerin ayrılıkçı bir örgüte yönelmesine neden olan uygulamaları Ģöyle
belirtmektedir:131
1- Sinhalilerin hâkim durumda olduğu Sri Lanka devletinin, Tamillere karĢı
ayrımcı politikaları ve özellikle baĢkent Kolombo‟da yaĢayan Tamillerin
dıĢlanmaları,
2- Sri Lanka devletinin, genelde Sinhalilerin dini olan Budizmin
yaygınlaĢtırılması amacıyla yasal düzenlemeler ve uygulamalar yapması,
3- Birçok Tamilin geçim kaynağı olan çay ve kahve bahçelerinde
çalıĢmalarının engellenmesi,
4- Tamil bölgelerinde, Sinhaliler için yerleĢim birimleri yapımının teĢvik
edilmesi,
5- Tamillere karĢı silahlı saldırıların artması.
Sri Lanka Devlet BaĢkanı Mahinda Rajapaksa, 16 Mayıs 2009‟da LTTE terör
örgütünün etkisiz hale getirildiğini ilan etmiĢ ve LTTE terör örgütü de mağlubiyeti
kabul etmiĢtir.132 Örgüt lideri Velupillai Prabhakaran ise, 18 Mayıs 2009 tarihinde
130
Sri Lanka‟da Tamil milliyetçiliği ve LTTE terörü ile ilgil tarihsel süreç bağlamında ayrıntılı bir
inceleme için bkz.: A. Jeyaratnam Wilson, Sri Lankan Tamil Nationalism: Its Origins and
development in the 19th and 20th centuries, Vancouver, UBC Press, 2000.
131
Abbas Karaağaçlı, “Sri Lanka ve Etnik ÇatıĢma”, http://www.turansam.org/makale.php?id=1729,
13.04.2011.
132
“Tamil Kaplanları ateĢkes ilan etti.”, Milliyet, 18.05.2009.
54
ölü olarak ele geçirilmiĢtir.133 Ancak tüm bu geliĢmelere rağmen, LTTE terör
örgütünün dağıldığını, faaliyetlerine son verdiğini söylemek mümkün değildir.
Nitekim Ocak 2010‟da Ġtalya‟daki Hindistan Büyükelçiliğine bombalı mektup
gönderilmesi eylemini LTTE üstlenmiĢ ve 2010 yılında toplam (27) LTTE üyesi AB
genelinde (Almanya, Fransa, Hollanda) yakalanmıĢtır.134TE-SAT 2011‟de de,
“LTTE‟nin terörist aktivitelerine finansman sağlamak için uyuĢturucu ve insan
kaçaklığı yaptığı” belirtilmektedir.135
1.3.2.2. Örnek: Kürt Sorunu ve PKK
ÇalıĢmamızın bu bölümünde, Kürt Sorunu ve PKK terör örgütünün oluĢumu,
yerel dinamikleri ve geliĢimi incelenmeyecektir. Bu bölümde daha çok Kürt sorunun
Avrupa‟ya nasıl taĢındığı, Kürt diasporasının nasıl oluĢtuğu ve PKK terör örgütünün
Avrupa‟daki faaliyetleri üzerinde durulacaktır.
Kürtler, tarihsel olarak Türkiye, Irak, Ġran ve Suriye‟de yoğun olarak
yaĢamakla birlikte, dil ve mezhep temelinde farklılıkları da bünyesinde
barındırmaktadır. 20. yüzyılın etkin Kürt milliyetçileri de, bu farklılıkları ortaya
koymaktadır: ġeyh Said Zaza ve Sünni, Nuri Dersimi Zaza ve Alevi, Bedirhaniler ise
Kurmanç ve Sunnidir. Ancak bu farklılıklara rağmen, Kürt hareketlerinin hemen
hemen tamamı, Kürtlüğü “ortak bir harita (Kürdistan), ortak bir kurucu efsane
(Demirci Kava), ortak bir milli gün (Nevruz), ortak bir milli marĢ (Ey Rekib) ve
133
“Sri Lanka leader hails victory”, http://news.bbc.co.uk/2/hi/8056752.stm, 25.05.2009.
TE-SAT 2011, s.22.
135
Aynı rapor, s.22.
134
55
ortak bir tarih” olarak algılamaktadır.136 Bu durumun Kürtler arasında ortak bir bilinç
ve birlik sağladığı ve Avrupa‟daki Kürtleri de etkilediği düĢünülmektedir.
Kürtler, Osmanlı ve Safevi orduları arasında yapılan Çaldıran Meydan
Muharebesi (1514) ile Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun egemenliğine girmiĢlerdir.
SavaĢın ardından Yavuz Sultan Selim ve Ġdris-i Bitlisi arasında imzalan ve 23 yerel
Kürt beyliğinin özerkliğini esas alan anlaĢma ile Kürtler, yüzlerce yıl sürecek
Osmanlı egemenliği ve Osmanlılık kimliği altına girmiĢ oldular.137 Ancak, Kürtlerin
yoğun olarak yaĢadığı coğrafya üzerindeki Osmanlı - Safevi mücadelesi özellikle 18.
yüzyılın sonlarında daha da arttı. Bu mücadeleye, 19. yüzyılda Ġngilizler, Ruslar,
Amerikalılar, Fransızlar, Almanlar ve hatta Ġsveçliler de katılmıĢlardı.
19. yüzyılda Kürtler, özellikle Osmanlı Devletinde baĢlatılan reform çabaları
neticesinde ortaya çıkan sosyal ve ekonomik uygulamalardan dolayı, feodal Kürt
Beyleri önderliğinde ayaklandılar. Tanzimat sonrasında daha da belirginleĢen yeni
Osmanlı politikası doğrultusunda, merkezi idarenin Kürt bölgelerinde ve ayrıcalıklı
bir statüye sahip tüm diğer bölgelerde hâkim kılınması amacıyla yapılan
merkezileĢtirme çabaları ve reform uygulamaları sebebiyle, Kürtlerin yüzlerce yıldır
alıĢık olduğu sosyal, kültürel ve ekonomik yaĢam değiĢime uğramak zorunda kalıyor,
bu durum da ayaklanmalara neden oluyordu.138
136
Hamit Bozarslan, “Kürt Milliyetçiliği ve Kürt Hareketi (1898-2000), Milliyetçilik (ed.Tanıl Bora
ve Murat Gültekingil), Ġstanbul, ĠletiĢim Yayınları, 2002, s. 843.
137
Erol KurubaĢ, Kürt Sorununun Uluslararası Boyutu ve Türkiye, C.1., Ankara, Nobel Yay., 2004,
s.1.
138
1842 - Bedirhan Bey ayaklanması, 1855 - Yezdan ġer ayaklanması, 1878 - ġeyh Ubeydullah
ayaklanması, bu ayaklanmaların baĢlıcalarıdır. Ayrıntılı bilgi için bkz.: “Kemalist Rejim ve Kürt
56
Ayaklanmalar sırasında Kürtler zaman zaman yabancı ülkelerle iliĢki
kurmuĢ,139 destek istemiĢ ve bu süreç Kürtlerin fikirsel anlamda dıĢarıyla iliĢki
kurmasını sağlamıĢtır. Kürt milliyetçiliğinin ilk iĢaretlerini de taĢıyan bu dönemde
oluĢmaya baĢlayan Bağımsız Kürdistan fikri de, dönemin Osmanlı topraklarının
dıĢına taĢmakta ve dıĢarı ile iliĢkilendirilmektedir.140
Osmanlı‟nın son dönemlerinde -özellikle II. Abdülhamit yönetimine karĢıbirçok Osmanlı aydını -özellikle Jön Türkler- hem yurtiçinde hem de yurtdıĢında
muhalefet yürütmekteydiler. Bunların arasında bulunan Kürt aydınları da, diğerleri
gibi etnik kimlikleriyle değil Osmanlı kimliğiyle hareket etmekteydiler. Ancak
ilerleyen süreçte Osmanlı kimliği yavaĢ yavaĢ Kürt kimliğine dönüĢmüĢ ve bunda da
Türk milliyetçilerinin/Jön Türklerin büyük etkisi olmuĢtur.141
9 Nisan 1898 tarihinde, ilk Kürtçe gazete olan “Kürdistan”, Miktad Mithat
Bedirhan tarafından Kahire‟de142 yayımlanmaya baĢlamıĢ ve ilk yayımında 2000 adet
basılmıĢtır. Önce Kurmançi, daha sonradan ise hem Türkçe hem de Kurmançi olarak
1912 yılına kadar yayımlanan Kürdistan gazetesi, Cenevre, Londra ve Folkestone‟da
Ayaklanmaları”, Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, Cilt:6, Ġstanbul, ĠletiĢim Yay.,
1988, s.1898-1914.
139
ġeyh Ubeydullah ayaklanması sırasında, Ġngilizlerle iliĢki kurulmuĢ olması, bu konuya örnek olarak
gösterilebilir. Halfin, 19. Yüzyılda Kürdistan Üzerine Mücadeleler, Ġstanbul, Komal Yay., 1992, s.86.
140
ġeyh Ubeydullah, bir Ġngiliz diplomatına, “Osmanlı ve İran Kürdistanlarının tek bir memleket
oluşturduğunu ve Kürtlerin de her millet gibi kendi geleceklerini belirlemesi gerektiğini”
söylemekteydi. Bozarslan, s.844-845.
141
Türk milliyetçiliğinin Kürt milliyetçiliğine etkisi ile ilgili olarak bkz.: Mesut Yeğen, “Türk
Milliyetçiliği ve Kürt Sorunu”, Milliyetçilik (ed.Tanıl Bora ve Murat Gültekingil), Ġstanbul, ĠletiĢim
Yayınları, 2002, s.880-892.
142
Mısır o dönemde Kürtler açısından Avrupa‟dan sonra ikinci bir merkez konumundadır. Ġlerleyen
yıllarda, birçok Kürt, isteyerek veya sürgün edilerek Kahire‟ye gitmiĢ/gönderilmiĢti. Bilinen ilk Kürt
örgüt olan ve 1904 yılında Ġstanbul‟da kurulan Kürdistan Azmi Kavi Cemiyeti‟nin kurucularından
olan Ahmet Ramiz, 1904‟te Kahire‟ye kaçmıĢ ve orada Kürt kültürü üzerine çalıĢmalarda
bulunmuĢtur. KurubaĢ, C.1., s.96.
57
(Ġngiltere) toplam 31 sayı çıkarılmıĢ143 ve Avrupa‟daki yayımları sırasında
Avrupalılardan da yardım görmüĢtür. Yasak olmasına rağmen Suriye yoluyla
Osmanlı topraklarına da girebilen Kürdistan, genel olarak II. Abdülhamit karĢıtı ve
Ġttihat ve Terakki yandaĢı bir yayın politikası izliyor ve Mem-u Zin‟den parçalar
yayınlıyor, Kürt çocuklarının AĢiret okullarına144 gönderilmesini teĢvik ediyor ve
Kürtlerle Ermeniler arasında bir ittifak yapılması çağrısında bulunuyordu.145
Yayınlarında Kürt milliyetçiliği yapmayan Kürdistan gazetesi, Kürt milliyetçiliğini
doğurmamıĢ ancak uygun ortamın hazırlanmasına katkıda bulunmuĢ ve Kürtler
arasında aydın sayılabilecek bir kitlenin doğmasını sağlamıĢtır.146
Kürt milliyetçiliğinin ilk yazılı mirası ve ilk Kürt gazetesi olarak
nitelendirilebilecek Kürdistan gazetesini, özellikle Avrupa‟da yoğunlaĢacak olan
Kürt diasporasının baĢlangıç noktası olarak görmek mümkündür. Kürtler açısından
bir ilk sayılabilecek olan Kürdistan’ın diasporada yayımlanması, diasporanın Kürt
milliyetçiliğine etkisinin ne kadar derin ve güçlü olduğunu göstermektedir. Bu
noktadan hareketle Kürt diasporasının Kürt milliyetçiliğinden önce doğmuĢ olması
önemli bir ayrıntıdır.
1908 yılında II. MeĢrutiyetin ilanıyla birlikte toplumun genelinde olduğu gibi,
Kürtler tarafından da birçok siyasi ve kültürel cemiyetler kurulmuĢtu. Kurulan bu
143
Ali Haydar Koç, “Ġlk Kürt Gazetesi: Kürdistan”, Dema Nu,
http://www.demanu.com.tr/arsiv/04_05_2005_99sy/niv_14_alihaydar.htm, 23 Mart 2006
144
AĢiret okulları ile ilgili olarak bkz.: Rohat Alakom, Eski İstanbul Kürtleri, Ġstanbul, Avesta Yay.,
1998, s.45-48.
145
Bozarslan, s.845.
146
Baskın Oran, “Kürt Milliyetçiliğinin Diyalektiği”, Milliyetçilik (ed.Tanıl Bora ve Murat
Gültekingil), Ġstanbul, ĠletiĢim Yayınları, 2002, s.874.
58
cemiyetlerin birçoğu da, düzenli gazete/dergi/mecmua çıkartmıĢlardı. Kürt diasporası
açısından yayın faaliyetlerinin önem kazandığı bu dönem, Kürt milliyetçiliği
açısından da önemlidir. Ancak bu dönem, Kürt milliyetçiliğinin doğduğu değil, ana
rahmine düĢtüğü dönem olarak tanımlanabilir. DıĢarıyla iliĢkiler yeni yeni kurulmuĢ
ve dıĢarısı cazip bir merkez haline gelmiĢtir. Osmanlı‟nın yıkılıĢ dönemine rastlayan
bu süreçte, Batı dünyasının uluslararası sistemde olduğu gibi Osmanlı üzerinde de
etkin bir konumda olması ve iç politikayı etkileyen bir yanı bulunması sebebiyle,
Batıyla iliĢkilere önem verilmiĢtir.
Özellikle I. Dünya SavaĢının ardından Kürt diasporası tarafından dıĢarıda
birçok dergi ve gazete yayımlanmıĢtır.147 Bu yayınların Kürt milliyetçiliği açısından
birçok önemli geliĢmeye sebep olduğu düĢünülmektedir:
1-
Kürtlük bilincinin oluĢmasını etkilemiĢtir.
2-
Kürt Tarih Yazımına katkı sağlamıĢtır.
3-
Yazılı eserler vasıtasıyla gelecek kuĢaklara yazılı miras bırakılmasını
sağlamıĢtır.
4-
Ġnsanları okumaya, yazmaya, düĢünmeye ve tartıĢmaya alıĢtırmıĢtır.
5-
Kürt hareketinin siyasileĢmesini sağlamıĢtır.
6-
Kürtlerin uluslararası sistemle tanıĢmasını sağlamıĢtır. Bu tanıĢma,
özellikle Batı dünyasıyla olmuĢ ve dolayısıyla iĢbirliğini geliĢtirmiĢtir. Aynı
zamanda, Batı‟nın üst yapısı da Kürtleri etkilemiĢ ve Kürtlerin “insan hakları, self-
147
“102 yıldan bu yana Kürt Basın Tarihi”, http://www.ozgurpolitika.org/2000/04/20/hab62.html, 21
Mart 2006.
59
determinasyon” gibi Batı‟ya ait değerlerle tanıĢmasını ve bu değerleri hedef olarak
seçmesini sağlamıĢtır.
Hoybun ve Faaliyetleri
ġeyh Sait isyanın ardından 1927 yılında, Ortadoğu‟daki çeĢitli ülkelere kaçan
ve Kürt diasporasının oluĢum sürecine büyük katkı sağlayan Kürt milliyetçileri
tarafından kurulan Hoybun Örgütü, “Türkiye Kürdistanı’nı bağımsız bir devlet
haline
getirmek
amacıyla
kurtarma”yı148
amaçlamaktaydı.
Örgütün
genel
programında ise Ģu ifadeler yer almaktaydı149:
“İran’a, Irak ve Suriye’deki Arap halkına ve onların himayecileri olan İngiltere ve
Fransa’ya karşı dostça bir tutum takınarak o yerlerdeki büyük Kürt bölgelerinin
barış ve refahını güvence altına almak, sonra da aynı kaderi paylaşan Ermeni
ulusuyla dostluk kurarak Türkiye’ye karşı işbirliği yapmak, Ermenistan ve
Kürdistan’ın Bağımsızlıklarının, toprak bütünlüklerinin karşılıklı olarak kabul
edilmesini ilke olarak benimsemek”
Hoybun örgütünün, Suriye‟nin yanı sıra Kahire ve Paris‟te ve hatta ABD‟de
(Detroit ve Philadelphia) Ģubeler açması ve buralarda çalıĢmalar yürütmesi, konumuz
açısından önemli bir ayrıntıdır. Bu örgüt tarafından baĢlatılan Ağrı Ġsyanının Türkiye
Cumhuriyeti tarafından 1930 yılında ağır bir Ģekilde bastırılmasının ardından Kürtçe
148
“Quelques Extratis des Resolutions Vatees par le l Congreb Kurde”den aktaran Garo Sasuni, Kürt
Ulusal Hareketleri ve 15. yy.dan Günümüze Ermeni-Kürt İlişkileri, Ġstanbul, Med Yay., 1992, s.201.
149
KurubaĢ, C.1, s.174.
60
olarak çıkarılan Havar, Ronahi ve Roji Nu dergilerinin bir süre sonra Latin
alfabesiyle basılmaya baĢlanması150 ve “The Massacres of Kurds in Turkey”, “The
Case of Kurdistan Against Turkey” gibi Ġngilizce raporlar hazırlanması,151 Kürt
milliyetçi hareketinin bu dönemde de dıĢarıyla (özellikle Avrupa‟yla) iliĢkilerini
gösteren önemli unsurlardır.
Askeri Darbelerin Kürt Diasporasına Etkisi
27 Mayıs 1960
27 Mayıs 1960 tarihinde yapılan askeri darbenin Kürt milliyetçiliği açısından
birbirine farklı iki zıt süreci baĢlattığı değerlendirilmektedir: Askeri iktidar, Kürt
hareketine karĢı sert bir tutum sergilerken, 1961 Anayasası‟nın getirdiği özgürlük
ortamı Doğu sorununun belli ölçüde tartıĢılmasını ve Kürt aydınlarının Kürtlük
bilinci için daha rahat çalıĢmasını sağlamıĢtır. Ayrıca bu dönemde yoğunlaĢan göç
dalgası neticesinde doğudan batıya gelen gençler, okumak, çalıĢmak, siyasetle
uğraĢmak, tanıĢmak ve birlikte hareket etmek imkânı bulmuĢtur.152 Bu ortam, Kürt
milliyetçiliği açısından ideolojinin geliĢmesiyle sonuçlanmıĢtır.
Bunun yanı sıra, Kürt hareketinin bu dönemde tam anlamıyla bir özerklik
kazanmadığını, sembolleri ve sosyal söylemleri yönüyle kendisini besleyen iki
150
Bozarslan, s.850.
Sasuni, s.174.
152
Bunlar arasında Musa Anter, Faik Bucak, Sait Elçi, Sait Kızıltoprak gibi Kürt hareketinin hem
teorik hem de pratik alanda geliĢmesinde etkili olan isimler de vardı.
151
61
olguya sıkı sıkı bağlı kaldığı görülmektedir.Bu olgulardan birincisi, Kürt lideri
Barzani‟nin 1961 yılında Irak‟ta baĢlattığı isyandır. Bu isyan, Türkiye, Suriye ve
Ġran‟daki Kürtler arasında da yoğun bir ilgi görmüĢ ve özellikle Türkiye Kürtlerinin
kendilerini kolaylıkla özdeĢleĢtirebileceği bir hareket haline gelmiĢtir. Ġkincisi ise,
Türkiye‟deki sol hareketlerdir. 60‟lı yılların sonlarına doğru Kürt hareketi, sola
doğru kaymıĢtır. Sol söylem sayesinde Kürt hareketi, kendisini ezilen bir milletin
temsilcisi
olarak
algılamıĢ,
kaderini
proletarya
ve
köylülüğün
kaderiyle
birleĢtirmiĢtir. Marksist/Leninist söylemin Kürt meselesine gösterdiği bu ilgi, Kürt
aydınlarının yoğun olarak sol hareketlerin –özellikle Türkiye ĠĢçi Partisi (TĠP) ve
Dev-Genç- içinde yer almalarını açıklamaktadır. Sol söylem, hem Kürt sorununa
milletler üstü bir meĢruiyet kazandırmakta hem de Kürt sorunu ile toplumsal sorunlar
arasında bir bağ kurulmasını sağlamaktaydı. Böylece Kürt milliyetçiliği, milliyetçilik
ötesi bir nitelik kazanarak, kendisini iĢçi-köylü hareketinin ve emperyalizme karĢı
savaĢan halkların bir parçası olarak görmekteydi.153
Askeri darbenin ardından, diasporayı ikisi dolaylı biri doğrudan etkileyen,
dıĢarıyla bağlantılı üç önemli geliĢme yaĢanmıĢtır. Bunlardan birincisi, “Irak
Kürdistan Demokrat Partisi”nin bir uzantısı olarak 1965 yılında Türkiye‟de “Türkiye
Kürdistan Demokrat Partisi” (TKDP) kurulmasıdır.154 Ġkincisi ise, Avrupa Kürt
Talebe Cemiyeti‟nin Ġstanbul ġubesinin 1962 yılında kurulmasıdır. Cemiyet
üyelerinin 1963 yılında tutuklanması üzerine, Avrupa Kürt Talebe Cemiyeti‟nin
Türkiye‟de örgütlenme çalıĢmaları baĢarısız olmuĢtur. Buna rağmen, hemen her yıl
153
Ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Ġsmail BeĢikçi, Devletlerarası Sömürge Kürdistan, Ġstanbul,
Alan Yay., 1990, s.99-103.
154
Hıdır GöktaĢ, Kürtler-2, Mehabad’dan 12 Eylül’e, Ġstanbul, Alan Yay., 1991, s.98.
62
bir Avrupa kentinde kongre düzenleyen cemiyet, aldığı kararlarda Türkiye‟deki
Kürtlere de atıfta bulunmuĢtur. Cemiyetin, Batı Berlin‟de 1969 yılında toplanan
kongresine Türkiye‟den 18 delege katılmıĢtır. Bunların, Avrupa‟da okumakta olan
Türkiyeli Kürt öğrenciler olduğu belirtilmektedir.155 Üçüncüsü ise; 1960‟larda
Türkiye‟den birçok kiĢinin öğrenci veya iĢçi statüsünde Avrupa‟ya gitmiĢ
olmasıdır.156 Ġlerleyen yıllarda da devam eden bu gidiĢlerin, diasporayı etkilediği
kuĢkusuzdur.
12 Mart 1971
12 Mart 1971 tarihinde yapılan askeri müdahale/muhtıradan, Kürt hareketi
zayıflayarak çıkmıĢ ve ciddi bir bölünme yaĢamıĢtır. Ancak 15 Mayıs 1974 tarihli
Genel Af sonrasında, Kürt hareketi tekrar toparlanmaya baĢlamıĢtır. 70‟li yıllarda
göç veya okumak amacıyla Türkiye‟nin büyük illerine giden Kürt gençleri, Kürt
milliyetçiliğinin ideolojik boyutuna katkıda bulunmuĢlar ve bu birikimlerini
Kürtlerin yaĢadıkları bölgelere taĢıyarak Kürtlük bilincinin kitleselleĢmesini ve
ideolojinin duyguyla birleĢmesi neticesinde de güçlü bir milliyetçi hareketin
doğmasını sağlamıĢlardır.
155
Faik Bulut, Devletin Gözüyle Türkiye’deki Kürt İsyanları, Ġstanbul, Yön Yay., 1991, s.307.
Erol KurubaĢ, Kürt Sorununun Uluslararası Boyutu ve Türkiye, C.2., Ankara, Nobel Yay., 2004,
s.85.
156
63
Kürt hareketi açısından, bu dönemde dıĢarıda meydana gelen en önemli
geliĢme 1975 yılında Barzani‟nin mücadeleyi durdurma kararı almasıdır. Bu geliĢme
Türkiye‟deki Kürt hareketi açısından Ģu sonuçları doğurmuĢtur:157
1kalkmasına
Türkiye‟deki Kürt hareketinin dayanacağı tek referansın ortadan
sebep
olmuĢtur.
Dolayısıyla,
Türkiye‟deki
Kürt
hareketinin
özerkleĢmesini hızlandırmıĢtır.
2-
Kürt hareketin ana direği olan Barzani hareketinin beklenmeyen sonu
sebebiyle, Türkiye‟deki Kürt hareketi kendisini sınır aĢan bir mücadelenin son
halkası olarak görmüĢ ve Ortadoğu‟daki Kürt hareketinin önderi olmayı
hedeflemiĢtir. Bunda, Kürdistan‟ın Türkiye, Irak, Ġran veya Suriye‟nin bir parçası
olarak değil, bu ülkeler tarafından parçalanmıĢ bir sömürge olarak görülmesinin
büyük etkisi vardır.
3-
Genel olarak Batı‟ya, özel olarak ABD, Ġsrail ve Ġran‟a dayanan
Barzani hareketinin baĢarısız olması, bu dönemde zaten sola kaymıĢ olan Kürt
hareketin sol çizgide daha da radikalleĢmesine sebep olmuĢtur.
Bu dönemde, diaspora açısından meydana gelen önemli bir geliĢme ise;
1960‟larda baĢlayan Avrupa‟ya iĢçi/öğrenci gönderilmesi sürecinin 1970‟li yıllarda
da devam etmesi ve gönderilen iĢçi sayısında -Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)
ile yapılan anlaĢmalar çerçevesinde- önemli bir artıĢ olmasıdır. 1950 – 1980 yılları
157
Bozarslan, s. 857.
64
arasında iĢ bulmak için Türkiye‟den yurtdıĢına çıkan Kürtlerin sayısının, bir
milyondan daha fazla olduğu belirtilmektedir.158
12 Eylül 1980
12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri darbe, Kürt hareketini de etkilemiĢ ve
özellikle askeri rejimden kaçan Kürt milliyetçilerinin dıĢarıya –özellikle Avrupa‟ya–
kaçmaları sebebiyle Kürt hareketinin son derece büyük bir ivme kazanmasına sebep
olmuĢtur. Darbe neticesinde Türkiye‟de büyük ölçüde ortadan kaldırılan Kürt
hareketi, yurtdıĢında yeni bir yaĢam alanı bulmuĢ ve bundan sonra Kürt milliyetçileri
değiĢik adlar altında dünyanın dört bir tarafında örgütlenmeye ve Kürt milliyetçiliği
açısından son derece önemli faaliyetlerde bulunmaya baĢlamıĢlardır.159
Kemal Burkay liderliğindeki Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi (TKSP), 12
Eylül darbesinin ardından Burkay‟ın yurtdıĢına kaçması160 ile yurtdıĢında
faaliyetlerine ve yayınlarına devam etmiĢ, Riya Azadi isimli yayını Ġsveç‟te basılarak
gizlice Türkiye‟ye sokulmuĢtur. TKSP, 12 Eylül‟ün ardından Türkiye‟deki
etkinliğinin azalması üzerine Türkiye‟den Avrupa‟ya giden iĢçiler arasında
çalıĢmaya önem vermiĢ ve etkinliklerini Batı Almanya‟da kurulan Kürdistan ĠĢçi
158
KurubaĢ, C.2, s.85.
Aynı yapıt, s.1.
160
Burkay, 30.07.2011 tarihinde, 31 yıldır yaĢadığı Ġsveç‟ten Türkiye‟ye dönmüĢtür. “Kemal Burkay
döndü”, http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/edebiyat/2011/07/30/kemal-burkay-dondu, 01.08.2011.
159
65
Dernekleri Konfederasyonu (KOMKAR) ve Fransa‟da kurulan Kürt ĠĢçi ve Öğrenci
Birliği bünyesinde devam ettirmiĢtir.161
12 Eylül‟ün ardından, Kürt örgütleri tarafından yayınlanmakta olan baĢka
dergi ve gazeteler de Türkiye‟den kaçarak faaliyetlerine Avrupa‟da devam etmiĢtir.
PKK‟nın illegal yayın organı olan ve bazı sayılarında Kürtçe yazılar olmakla birlikte
genellikle Türkçe yayınlanan Peşeng Be Soreş, Ġsveç‟te yayınlanmaya devam etmiĢ
ve 70‟i aĢkın sayısı çıkmıĢtır. Van‟da Türkçe yayınlanan Jina Nu dergisi ise 6.
sayısını Ġsveç‟te yayınlanmıĢtır. Ġlk üç sayısı Ġzmir‟de basılan Tirej dergisinin 4.
sayısı 12 Eylül‟den sonra Ġsveç-Stockholm‟de yayınlanmıĢtır. Tekoşin dergisinin 7.
ve 8. sayıları ise yine Ġsveç-Stockholm‟de yayınlanmıĢtır.162
12 Eylül‟ün ardından faaliyetlerine yurtdıĢında devam eden bir diğer Kürt
örgütü ise Kawa‟dır. Örgütün iki ayrı kolundan olan mensupları, Ġsveç ve
Avusturya‟da Kawa ve Denge Kawa adlı iki ayrı dergi ile faaliyetlerini devam
ettirdiler.163
YurtdıĢına kaçıĢların ve yurtdıĢında devam ettirilen yayın faaliyetlerinin,
diasporayı etkilediği ve güçlenmesine katkı sağladığı düĢünülmektedir. Ayrıca 12
Eylül, PKK açısından da son derece etkili olmuĢtur.
161
“Kürt Sosyalist Hareketi”, Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, Cilt:6, Ġstanbul,
ĠletiĢim Yay., 1988, s.2314-2316.
162
Sosyalizm ve…, s.2307.
163
Sosyalizm ve…, s.2322.
66
PKK
OluĢum süreci 70‟li yılların baĢlarına kadar uzanan, ancak 27 Kasım 1978
tarihinde Diyarbakır‟da yapılan toplantıyla partileĢen PKK (Partiya Karkeren
Kürdistan - Kürdistan ĠĢçi Partisi)164 Kürt milliyetçi hareketi açısından en önemli
olgudur. PKK, aynı zamanda Kürt sorununun uluslararasılaĢması ve Kürt hareketinin
dıĢarıyla güçlü bir bağ kurmasında çok önemli bir aktördür.
PKK, kuruluĢunun henüz ilk yıllarda yurtdıĢına açılmıĢ, Kürt diasporasıyla,
bölge devletleriyle ve çeĢitli örgütlerle temaslar kurmuĢ ve yurtdıĢından önemli
siyasal ve ekonomik destekler sağlamıĢtır. PKK, Ortadoğu‟yu askeri örgütlenme,
Avrupa‟yı ise siyasi örgütlenme alanı olarak seçmiĢ ve bu doğrultuda hareket
etmiĢtir.165 Bu açıdan, PKK‟nın varlığını yurtdıĢına açılmasına borçlu olduğu
söylenebilir. Bu durumun farkında olan Abdullah Öcalan, PKK‟nın yurtdıĢı
örgütlenmesine büyük önem vermiĢ ve bu konudaki düĢüncülerini “Avrupa’nın
partimizin duyduğu sıkıntıları atlatmasında, bundan sonra daha çok güven, destek ve
kaynak bulduğu bir alan haline getirilmesi zorunludur.” sözleriyle dile getirmiĢtir.166
PKK‟nın örgütlenme açısından Avrupa‟ya özel önem vermesi, Kürt
diasporası ile PKK arasında güçlü bir iliĢki kurulmasıyla sonuçlanmıĢtır. Nitekim
PKK, askeri müdahale sonrasında Avrupa‟ya taĢınmıĢ diğer Marksist/Leninist
164
PKK ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: Nihat Ali Özcan, PKK, Ankara, Asam Yay., 1999.
PKK‟nın Avrupadaki faaliyetleri ile ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Necati Yıldırım,
Türk Dış Politikasında Terör Boyutuyla Güneydoğu Sorunu, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
Ankara, Gazi Üniversitesi, 2004, s.106-131.
166
Abdullah Öcalan, Seçme Yazılar, C.2, Mel-Sa Yay., 1992, s.310.
165
67
hareketlerle bir araya gelerek, Haziran 1982‟de FaĢizme KarĢı BirleĢik Demokratik
Cepheyi kurmuĢtur.167
PKK‟ya göre, Avrupa‟daki Kürt nüfusu üç gruba ayrılmaktadır: Birinci grup,
1980 öncesinde yasal iĢçi statüsünde Avrupa‟ya gidenler; ikinci grup, 1979-1990
arasında çeĢitli yollarla Avrupa‟ya gidenler; üçüncü grup ise, 1990 sonrasında
Avrupa‟ya gidenlerdir. Avrupa‟daki bu üç Kürt grubunun toplam nüfusunun yaklaĢık
bir milyon olduğu tahmin edilmektedir. Bu kalabalık nüfus aynı zamanda ellerinde
çok büyük bir ekonomik güç bulundurmaktadır ve bu güç değerlendirilebilirse
PKK‟nın finansmanında, örgütlenmesinde ve diplomatik sahada büyük imkânlar
sunacaktır.168
Ayrıca PKK, Avrupa‟daki faaliyetlerini daha iyi organize edebilmek ve tek
merkezden yönetebilmek amacıyla, Avrupa coğrafyasını eyaletlere/bölgelere
ayırmıĢtır. Bu eyalet/bölgeler Ģunlardır: Almanya – Orta Eyaleti, Almanya – Güney
Eyaleti, Almanya – Bavyera Eyaleti, Almanya – Kuzey Eyaleti, Almanya –
Kuzeybatı Eyaleti, Fransa Eyaleti, Ġsviçre Eyaleti, Avusturya Eyaleti, Benelüks
Eyaleti, Ġskandinavya Eyaleti, Ġngiltere Bölgesi, Avusturya ve Kanada Bölgesi,
Yunanistan ve Balkanlar Bölgesi, Türkiye Bölgesi.169
Yukarıda da açıklandığı üzere, PKK‟nın Türkiye dıĢında ve özellikle
Avrupa‟daki yapılanması, eleman temini, finansman gibi örgütsel faaliyetlerin
167
Özcan, s.290.
5. Kongreye Sunulan Eyalet Raporu, ġam, 1995, s.688-690.
169
Özcan, s.295-308.
168
68
devamı açısından son derece önemlidir. Nitekim PKK terör örgütü lideri Abdullah
Öcalan‟ın Suriye, Yunanistan, Rusya ve Ġtalya‟dan sonra gittiği Kenya‟da 16 ġubat
1999 tarihinde yakalanması170 sonrasında yaĢanan geliĢmeler, PKK‟nın Kürt
diasporası üzerindeki etkisini göstermektedir. Öcalan‟ın yakalanmasının ardından
Almanya, Belçika, Hollanda, Ġngiltere, Fransa ve Rusya baĢta olmak üzere birçok
ülkede PKK‟lılar ve Kürdistan Yezidiler Birliği, Kürdistan Ġslami Hareketi,
Kürdistan Aleviler Birliği, Kürt-Alman Dostluk ve DayanıĢma Derneği, Kürdistan
Öğrenciler Birliği ve Avrupa Kültür Dernekleri Konfederasyonugibi diaspora
örgütleri çeĢitli gösteriler yapmıĢ ve bu gösterilere Rusya Liberal Partisi, Rusya
Komünist Partisi, Moskova Ermenileri Derneği, Almanya YeĢiller Partisi, Almanya
Birlik 90 Partisi, Norveç Hıristiyan Halk Partisi, Avrupa Parlamentosu ve daha
birçok siyasi örgüte mensup yetkililer zaman zaman katılmıĢtır.171
Europol – TESAT raporlarına göre ise, PKK terör örgütü AB coğrafyasında
aktif faaliyet yürüten etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı bir terör örgütüdür. Örgüt
Avrupa‟da, uyuĢturucu kaçakçılığı, insan kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, terörizmin
finansmanı, Türklere ait iĢyeri ve ibadethanelerin kundaklanması, kara para aklama
ve vergi adı altında zorla para toplama gibi faaliyet yürütmektedir. 172 Europol‟un
yanı sıra BM UyuĢturucu ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Ofisi (UNODC) de, son
olarak 2011 yılında yayımlanan raporunda PKK terör örgütünün Afganistan‟da
170
Öcalan‟ın yakalanıĢ süreci ile ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Tuncay Özkan,
Operasyon, Ġstanbul, Doğan Yay., 2000.
171
Bkz: Özgür Politika, 17 ġubat 1999 ve sonraki sayıları.
172
TESAT Raporları için bkz.: Bu çalıĢmada 2. Bölüm. Ayrıca: “Annual publications”,
https://www.europol.europa.eu/latest_publications/2, 12.03.2012.
69
üretilen
uyuĢturucunun
Avrupa‟ya
taĢınmasında
önemli
bir
rol
aldığını
belirtilmektedir.173
Kürt diasporasının iletiĢim teknolojisi alanında meydana gelen geliĢmeleri ve
yenilikleri yakından takip etmeleri ve profesyonelce kullanmaları, Avrupa‟daki
etkinliklerini arttırmıĢtır. Uydu yayınları, televizyon, radyo, internet gibi iletiĢim
imkânlarını kullanan Kürtler, özellikle Avrupa‟da bu olanaklardan geniĢ ölçüde
yararlanmıĢlardır. Üstelik bu iletiĢim sadece Kürt milliyetçilerinin diğer Kürtlere
“Kürtlük bilinci”ni aĢılamasıyla kalmamıĢ, “Kürt sorunu”nun Türkiye ve dünya
kamuoyuna taĢınmasına sebep olmuĢtur.
Kürt sorununun uluslararası bir sorun haline dönüĢmesi, Kürtlerin
1960‟lardan itibaren Avrupa‟ya gitmelerinden sonra önemli bir ivme kazanmıĢtır.
Ayrıca, PKK‟nın Avrupa‟daki örgütlenmesini tamamlamasının ardından da örgüt,
Türkiye‟deki iĢsiz bazı Kürtleri Avrupa‟ya kaçırarak örgüte katılmasını sağlamıĢtır.
PKK bu dönemde Avrupa‟daki Kürt nüfusunu arttırmak ve örgüte eleman sağlamak
için organize bir suç olan “insan kaçakçılığı” faaliyetlerinde de bulunmuĢtur.174 Bu
sürecin sonunda, Avrupa‟nın birçok ülkesinde büyük bir Kürt nüfusu oluĢmuĢtur.
Avrupa‟daki Kürt nüfusunun (yaklaĢık olarak) 500.000‟i Almanya‟da,
100.000‟i Fransa‟da, 70.000‟i Hollanda‟da, 60.000‟i Ġsviçre‟de, 50.000‟i Belçika‟da,
173
“The Global Afghan Opium Trade: A Threat Assessment-2011”,
http://www.unodc.org/documents/data-and-analysis/Studies/Global_Afghan_Opium_Trade_2011web.pdf, 14.032012.
174
PKK‟nın insan kaçakçılığı faaliyetleri ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: Metin Dalman, Ġsmail
Tabak, Avrupa’da İnsan Ticareti ve PKK, Ġstanbul, Türk Alman Basın Ajansı, 1995.
70
50.000‟i
Avusturya‟da,
25.000‟i
Ġsveç‟te,
20.000‟i
Ġngiltere‟de,
20.000‟i
Yunanistan‟da, 8.000‟i Danimarka‟da, 4.000‟i Norveç‟te, 3.000‟i Ġtalya‟da, 2.000‟i
Finlandiya‟da ve küçük bir kısmı da Romanya‟da yaĢamaktadır. Ayrıca Kanada‟da
6.000, ABD‟de 15.000 ve Avustralya‟da da birkaç bin civarında Kürt yaĢamaktadır.
Eski SSCB topraklarında da 250.000 civarında Kürtün yaĢadığı sanılmaktadır. Ġran,
Irak ve Suriye‟den gelen yaklaĢık 200.000 Kürt, Ġsrail ve Lübnan‟da yaĢamaktadır. 175
Avrupa‟da yaĢayan Kürtler, birçok farklı çatı altında örgütlenmiĢtir. DEP‟in
1995 yılında kapatılmasının ardından düzenlenen PKK‟nın 5. Kongresinde alınan
kararlar doğrultusunda, 12-16 Nisan 1995 tarihleri arasında Hollanda‟nın Den Haag
kentinde 400 kiĢinin katılımıyla bir toplantı yapılmıĢ ve bu toplantı neticesinde
PKDW (Parlamana Kurdistane Li Derveyi Welat - Sürgünde Kürdistan
Parlamentosu) kurulmuĢtur. Kuzey Kürdistan‟da ve sürgünde yaĢayan Kürtleri temsil
ettiğini ileri süren PKDW, 6‟sı eski DEP milletvekili, 12‟si ERNK(Eniya Rizgariya
Netewa Kurdistan - Kürdistan Ulusal KurtuluĢ Cephesi) üyesi ve diğerleri tanınmıĢ
Kürt ileri gelenleri olmak üzere toplam 65 kiĢiden oluĢmuĢtur. PKDW, çeĢitli
ülkelerde yapılan toplantılara ve uluslararası konferanslara Kürt sorunu ile ilgili
raporlar göndermiĢ ve bu konuyla ilgili olarak özellikle AP ve AGĠT nezdinde
giriĢimlerde bulunmuĢtur. PKDW, Genel Kurul toplantılarını Viyana‟da (31
Temmuz – 02 Ağustos 1995), Moskova‟da (30 Ekim – 01 Kasım 1995),
Kopenhag‟da (12 – 14 Mart 1996), Roma‟da (15-17 Temmuz 1996 ve 29 Eylül – 01
175
KurubaĢ, C.2, s.86.
71
Ekim 1998), Oslo‟da (18-20 Kasım 1996), Brüksel‟de (10-12 Nisan 1997, 11-12
Nisan 1999, 19 Haziran 1999 ve 26 Eylül 1999) düzenlemiĢtir.176
24 Mayıs 1999‟da, Türkiye, Suriye, Irak ve Ġran‟dan gelen 82 Kürt örgütü, 16
parti üyesi ve bağımsız temsilcilerden oluĢan 175 delege Hollanda-Amsterdam‟da
“Kürdistan Ulusal Kongresi”ni (KNK) ilan ettiler. KNK, bir süre PWDK ile paralel
çalıĢmalar yürüttükten sonra, 26 Eylül 1999‟da yapılan PWDK‟nın 11. Kongresinde
daha önceden öngörüldüğü gibi kendisini feshetmesi üzerine PWDK‟nın yerini
aldı.177 PKK‟nın yönlendirmesi ve etkisiyle kurulan bu örgütler sayesinde PKK,
Avrupa‟da meĢru bir zemin kazanmıĢ ve tüm Kürt gruplarını bünyesinde toplayarak
Kürtlerin tek temsilcisi olarak hareket edebilme fırsatına yakalamıĢtır.
Bu siyasi Kürt örgütlerinin yanı sıra, Kürtler tarafından Avrupa‟da birçok
kültürel örgüt de kurulmuĢtur. Bu örgütler arasında; Paris, Brüksel, Berlin,
Washington, Moskova ve Stockholm‟de açılan Kürt Enstitüleri, Kürt Bilim ve Sanat
Akademisi, Ġsveç Kürt Yazarlar Derneği, Londra Kürt Kültür Merkezi, Kürt Kültür
ve ÇalıĢmaları Vakfı, Kurd-PEN, Kürt Yayıncılık Merkezi, Kürt Ġnsan Hakları
Projesi (KHRP) bulunmaktadır.178 Bu kuruluĢlar, kültürel faaliyetlerinin yanı sıra,
internet siteleri aracılığıyla çeĢitli yayınlar yapmakta ve bu çalıĢmalar sayesinde Kürt
sorununa
iliĢkin
geliĢmeleri
dünya
kamuoyuna
duyurarak
Kürt
sorunun
uluslararasılaĢmasına katkı sağlamaktadır.
176
Aynı yapıt, s.195-197.
“PKK meclisini feshetti.”,Milliyet, 28 Eylül 1999.
178
Aynı yapıt, s.203-208.
177
72
II. BÖLÜM
AVRUPA’DA TERÖR OLGUSU
ve
AB’nin TERÖRĠZMLE MÜCADELE YAPISI
AB, 27 üye devletten oluĢan bir kurumdur. Son olarak Lizbon AnlaĢması ile
Maastricht‟te yapılan düzenlemeye179 göre,AB‟nin kurumları Ģunlardır: 1- Avrupa
Parlamentosu (the European Parliament)180, 2- AB Zirvesi (the European Council)181,
3- AB Konseyi (the Council)182, 4- Avrupa Komisyonu (the European
Commission)183, 5- Avrupa Birliği Adalet Divanı (the Court of Justice of the
European Union)184, 6- Avrupa Merkez Bankası (the European Central Bank)185, 7SayıĢtay (the court of Auditors)186, 8- Diğer kurum ve ajanslar (Ekonomik ve Sosyal
Komite187,
Bölgeler
Komitesi188,
Avrupa
Yatırım
Bankası189,
Avrupa
Ombudsmanı190).
AB üyesi ülkeler 50 yıldan fazla bir süredir, adalet ve içiĢlerinde iĢbirliği
yapmak amacıyla ikili, bölgesel veya küresel giriĢimlerde bulunmaktadırlar. Ancak
özellikle terörizmle mücadele acısından yaĢanan geliĢmelerin bu tarihi süreç
179
Maastricht AnlaĢması (AB AnlaĢması), m.13.
Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.europarl.europa.eu/news/en/headlines/, 14.03.2012.
181
Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.european-council.europa.eu/the-institution.aspx?lang=en,
14.03.2012.
182
Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.consilium.europa.eu/homepage?lang=en,14.03.2012.
183
Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://ec.europa.eu/index_en.htm, 14.03.2012.
184
Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://curia.europa.eu/jcms/jcms/j_6/, 14.03.2012.
185
Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.ecb.europa.eu/home/html/index.en.html, 14.03.2012.
186
Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://eca.europa.eu/portal/page/portal/eca_main_pages/home, 14.03.2012.
187
Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.eesc.europa.eu/?i=portal.en.home, 14.03.2012.
188
Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.cor.europa.eu/pages/HomeTemplate.aspx, 14.03.2012.
189
Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.eib.europa.eu/?lang=en, 14.03.2012.
190
Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.ombudsman.europa.eu/home/en/default.htm, 14.03.2012.
180
73
içerisinde oldukça yeni olduğunu söylemek mümkündür. Bu geliĢmelerde Avrupa
Ekonomik Topluluğu (daha sonradan Avrupa Topluluğu)‟nu kuran Roma
AntlaĢması‟nın191 en önemli hedeflerinden biri olan kiĢilerin serbest dolaĢımı
ilkesinin hayata geçirilmesi çalıĢmalarının büyük payı olduğu düĢünülmektedir.
ġöyle ki; 1960‟lı yıllarda serbest dolaĢım ilkesi ağırlıklı olarak ekonomik temelli,
dolayısıyla isçilerle ilgiliydi, ancak 1970‟li yıllarda bu özgürlük alanının herkesi
kapsayacak Ģekilde geniĢletilmesi amacıyla birlikte, sınır aĢan suçlar (organize
suçlar, uyuĢturucu trafiği, terörizm, vb.) ile mücadele konusunda bir takım yeni
sorunlar ortaya çıkmıĢtır. Bu durumun doğal bir sonucu olarak da, Avrupa ülkeleri
arasında özellikle adalet ve içiĢleri konularında iĢbirliği yapmak zorunluluğu
belirmiĢtir.192
Bu süreç göz önüne alındığında, Avrupa Birliğinin terörizmle mücadele
alanında gerçekleĢtirdiği yasal düzenlemelerin bir amaç değil, baĢka bir amaca
ulaĢmak için kullanılan bir araç olarak doğduğunu söylemek mümkündür. Ancak bu
durum -aĢağıda ayrıntılı biçimde ele alınacağı Ģekilde- 11 Eylül saldırılarının
ardından değiĢmiĢ ve AB‟nin terörizme bakıĢ açısında büyük bir değiĢime sebep
olmuĢtur.
191
Roma AntlaĢması 25 Mart 1957 tarihinde imzalanmıĢ ve 1 Ocak 1958 tarihinde yürürlüğe
girmiĢtir. Son olarak Lizbon AntlaĢması ile Roma AnlaĢmasının resmi adı Avrupa Birliğinin ĠĢleyiĢi
Hakkında AnlaĢma (Treaty on the Functioning of the European Union) olarak değiĢtirilmiĢtir.
AnlaĢmasının son ve tam metni için bkz.: “Consolidated versions of the Treaty on European Union
and
the
Treaty
on
the
functioning
of
the
European
Union”,
http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/08/st06/st06655.en08.pdf, 21.12.2011.
192
Ertan BeĢe, Terörizm, Avrupa Birliği ve İnsan Hakları, Ankara, Seçkin Yay., 2000, s.69.
74
AB‟nin terörizmle mücadele amacıyla hayata geçirdiği yasal düzenlemeler
net ve tek bir “AB Terörizmle Mücadele Kanunu” Ģeklinde değil, adalet ve
içiĢlerinde iĢbirliği amacıyla yapılan çeĢitli antlaĢmalar içerisinde dağınık bir Ģekilde
yer almaktadır. Bu sebeple, AB‟nin terörizmle mücadele politikalarını analiz
edebilmek için, AB‟nin adalet ve içiĢlerinde iĢbirliğine iliĢkin yasal düzenlemeleri ve
bu düzenlemelerin terörizmle mücadeleye etkisini “11 Eylül Öncesi” ve “11 Eylül
Sonrası” Ģeklinde incelemek daha doğru olacaktır.
Ancak AB‟nin kurumsal ve yasal yapılanmasına geçmeden önce, “terör”
kavramının Avrupa coğrafyasındaki yerini, tarihi süreç içerisinde incelemekte büyük
bir fayda görülmektedir.
2.1. Avrupa’da Terör
Terör, dünya gündemine ağırlıklı olarak 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren
gelmiĢ olmasına rağmen, neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir olgudur.193 Ancak
terörün tarihi ve tarihteki yeri konusu, öncelikle Terör nedir? sorusunu ortaya
koymaktadır. Bu tarihsel tartıĢma bağlamında, ortaya baĢka bir kuramsal ve
kavramsal tartıĢma çıkmaktadır. Genellikle politik sebeplerle, terör kavramının
uluslararası bir tanımı yapılamamıĢtır. Nitekim AB‟nin dahi ortak bir terör tanımı
yoktur. Bu çalıĢmanın amacı Terör nedir?sorusuna cevap aramak olmadığı için, bu
193
Richard Horsley, “The Sicarii: Ancient Jewish Terrorists,” The Journal of Religion, Vol. 59, No. 4
(Oct. 1979), ss.435-458 ,
75
tartıĢmadan özellikle kaçınılacak ve terörün politik bir Ģiddet eylemi olduğu ön
kabulüyle terörün Avrupa‟daki izi sürülmeye çalıĢılacaktır.
Johnson “Bizler terörün Ortadoğu’da ortaya çıkan modern bir kavram
olduğunu düşünme eğilimindeyizdir. Oysa dünya genelindeki terör örgütlerinin
kullandığı kural, yöntem ve davranış şekillerinin Avrupa’da geliştiğini çok az insan
bilmektedir.” demektedir.194 Roberts‟ın “Terörizmin tarihi Ortadoğulu olduğu kadar
Avrupalıdır.” ifadesi195 konumuz açısından dikkat çekicidir.
Bu kapsamda Avrupa tarihi içerisinde terör akımlarını dönemsel olarak
incelenmesinde yarar görülmektedir. Özellikle Fransız Devrimi ve sonrasındaki tarihi
sürecin, Avrupa coğrafyasıyla ve terör eylemleri ile sınırlı olarak ve politik
geliĢmelerle birlikte ele alınması uygundur.
2.1.1. 1789 ve sonrası
Politik bir Ģiddet aracı olarak 1789 Fransız Devrimi ve sonrasında Avrupa‟da
yaygınlık kazandığı düĢünülen terör eylemleri, son üç asırdır Avrupa‟da etkisini
devam ettirmiĢtir. Bu anlamda terör kavramının politik literatüre geçen ilk hali
Avrupa‟da ortaya çıkmıĢ ve tarih boyunca dinamizmini koruyarak birbirinden farklı
194
Morgan Johnson, “A Brief History of Terrorism in Europe”,
http://www.helium.com/items/1033000-a-brief-history-of-terrorism-in-europe, 13.04.2010.
195
Adam Roberts, “The Changing Faces of Terrorism”,
http://www.bbc.co.uk/history/recent/sept_11/changing_faces_01.shtml, 13.04.2010.
76
çağrıĢımlar üstlenmiĢtir.196 Jakobenlerin Fransa‟da yönetime hâkim olduğu 17931794 yılları “terör dönemi” (regime de la terreur / the reign of terror) olarak
adlandırılmaktadır.197 Bu dönem terör eylemleri devlet terörizmine örnek
gösterilebilir.
Fransız Devrimi sonrasındaki ilk terör dalgası, anarĢist terör dalgasıdır ve 19.
y.y.ın sonlarında Rusya‟da meydana gelmiĢtir. Narodnaya Volya mensuplarının
monarĢiye karĢı baĢlattıkları mücadele ve 13 Mart 1881 tarihinde Rus Çarı II.
Aleksander‟ın bomba ile öldürülmesi de dâhil olmak üzere uyguladıkları yöntemler,
Fransız Ġhtilali kadar kanlı olmuĢtur.198 Narodnaya Volya‟nın liderlerinden Sergey
Nechayev, terörist devrimciliğin temel kurallarını yazmıĢtır.199
Siyasi liderlere yönelik suikastlar, Avrupa‟da 20. yüzyılda da devam etmiĢ ve
Avusturya ArĢidükü Ferdinand‟ın 28 Haziran 1914 tarihinde Gavril Princip isimli bir
Bosnalı Sırp tarafından öldürülmesi, I. Dünya SavaĢı‟na gidecek süreci
baĢlatmıĢtır.200
196
Bruce Hoffman, Inside Terrorism,New York, Colombia University Press, 1998, s.15‟ten aktaran:
ġevket Ovalı, “AB‟nin Terörizmle Mücadele Politikasındaki DönüĢüm: 11 Eylül ve Madrid
Saldırılarının Etkileri”, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt:5, No:3 (Bahar 2006), s.80.
197
Terör döneminin tam olarak hangi tarihler arasında yaĢandığı tartıĢmalı olsa da, Olağanüstü Ceza
Mahkemelerinin kurulduğu Mart 1793 ile Robespierre‟in devrildiği 27 Temmuz 1794 tarihleri
arasındaki dönemi kapsadığı söylenebilir. Bu dönemle ilgili olarak bkz.: Edmund Burke, Reflections
on the Revolution in France, (ed. J.C.D.Clark), California, Stanford University Press, 2001.
198
Grant Wardlaw, Political terrorism: Theory, tactics and counter-measures, New York, Cambridge
Univesity Press, 1998, s.19.
199
Sergei Nechayev, Catechism of the Revolutionary(1869), Londra, Violette Nozieres Press and AK
Press, 1989.
200
I. Dünya SavaĢı ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: A.Haluk Ülman, 1.Dünya Savaşı’na Giden Yol ve
Savaş, Ankara, Ġmge Yay., 2002.
77
Ġkinci dalga, ulusal kurtuluĢçu terör dalgasıdır ve eĢzamanlı olarak dünyanın
birçok coğrafyasını etkilemiĢtir. Özellikle Avrupa‟da ortaya çıkan etnik örgütler,
günümüzde de faaliyetlerine devam etmektedirler. Ġspanya‟nın Bask bölgesinde
ETA, Galiçya bölgesinde Resistencia Galega, Kuzey Ġrlanda‟da IRA, Fransa
Korsika‟da FLNC bu örgütlere örnek olarak gösterilebilir.201
Almanya‟daki kanlı Nazi rejimi ve 2. Dünya SavaĢı‟nın ardından ise
terörizm, devlet baĢkanları ve politik liderlere suikastların ötesine geçerek Avrupa
coğrafyasından Avrupa kolonilerine sıçramıĢtır. Özellikle Ġngiltere, Fransa ve
Hollanda kolonilerinde kolonyal güçlere çekilmeleri için baskı yapmak ve yerli
halkın henüz doğmakta olan post-kolonyal devletlerde liderliği ele geçirmek isteyen
gruplara destek vermesini sağlamak amacıyla Avrupalı askeri/politik/ekonomik
hedeflere karĢı terör eylemlerine sıklıkla baĢvurulmuĢtur.
Üçüncü dalga ise sol ideoloji temelinde ortaya çıkmıĢtır. 1960‟lı yıllar ve
sonrasında terör, sivil ve askeri görevlilerin öldürülmesi, rehine alma, uçak kaçırma,
bina bombalama gibi daha geliĢmiĢ yöntemlerle ve genelde devrimci sosyalizm veya
nasyonalizm gibi güdülerle, Güneydoğu Asya‟dan Ortadoğu‟ya, Latin Amerika‟dan
Kafkaslar‟a kadar neredeyse dünyanın tamamına yayılmıĢtır. Bu süreçte birçok
devlet, terörizmi ve terörist örgütleri politik bir araç olarak genellikle dıĢ politik
çıkarları doğrultusunda desteklemiĢ ve terörizm kavramının yeni bir boyut
kazanmasına sebep olmuĢtur. Bu dönemde Avrupa ise, zaman zaman dünyanın baĢka
coğrafyalarındaki politik sorunlarla ilgili kavga ve hesaplaĢmaların yaĢandığı bir alan
201
Bu örgütlerle ilgili bilgi için bkz.: Bu çalıĢmada 1. Bölüm.
78
olmuĢtur. Eylül 1972‟de, 11 Ġsrailli sporcunun Filistinli teröristlerce öldürüldüğü
Münih Olimpiyatları202 buna bir örnektir.
1970‟lerde Ġtalya‟da faaliyet gösteren ve Marksist-Leninist bir örgüt olan
Kızıl Tugaylar örgütü Soğuk SavaĢ döneminde Avrupa‟da ortaya çıkan terör
örgütlerinin en önemlilerinden biridir.203 Kızıl Tugaylar, 1980‟lerin sonuna kadar
eylemlerine devam ettiği dönemde yaklaĢık 14.000 Ģiddet eylemi gerçekleĢtirmiĢ ve
baĢta eski Ġtalya BaĢbakanı Aldo Moro‟nun kaçırılması ve öldürülmesi olmak üzere
birçok siyasi cinayet iĢlemiĢtir. Günümüzde pasif dahi olsa varlığını devam
ettirmekte olan Kızıl Tugaylar, 2000‟li yıllarda da siyasi cinayetler iĢlemiĢtir. Son
olarak Haziran 2005‟te 4 örgüt mensubu Ġtalya‟da ömür boyu hapis cezasına
çarptırılmıĢtır.204
Avrupa‟da Soğuk SavaĢ döneminde ortaya çıkan bir diğer terör örgütü ise
kuruluĢunun ilk yıllarında Baader-Meinhof olarak da anılan Almanya‟daki RAF (Red
Army Faction – Rote Armee Fraktion) örgütüdür. 1970 yılında komünist, antiemperyalist bir Ģehir gerilla örgütü olarak kurulan ve 20 Nisan 1998 tarihinde
kendisini feshettiğini duyuran RAF, 34 cinayetten sorumlu tutulmuĢtur.205
Almanya‟da hemen hemen aynı dönemlerde faaliyet gösteren bir diğer sol terör
202
Ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Courtney Farrell, Terror at the Munich Olympics, Minnesota,
Abdo Pub., 2010.
203
Ayrıntılı bilgi için bkz.: Philip Willan, Puppetmasters: The Political Use of Terrorism in Italy,
Lincoln, iUniverse Press, 2002.
204
“Red Brigades killers given life jail for murder of reformer”,
http://www.independent.co.uk/news/world/europe/red-brigades-killers-given-life-in-jail-for-murderof-reformer-492866.html, 14.08.2009.
205
Ayrıntılı bilgi için bkz.: J.Smith ve Andre Moncourt, The Red Army Faction: A Documentary
History, Oakland,PM Press, 2009.
79
örgütü Devrimci Hücreler (Revolutionary Cells / Revolutionäre Zellen veya RZ) ise
30 yıllık eylem dönemi boyunca, 1976 yılında Air France uçağının Entebbe
(Uganda)‟ya kaçırılması baĢta olmak üzere toplam 186 eylemden sorumlu
tutulmaktadır.206
Kendilerini liberal komünist bir Ģehir gerilla yapılanması olarak tanımlayan
Action Directe örgütü, Fransa‟da faaliyette olduğu 1979-1987 yılları arasında
gerçekleĢtirilen yaklaĢık 50 eylemin sorumlusu olarak gösterilmektedir.207
Adını, Yunanistan‟daki askeri yönetimin devrilmesini isteyen üniversite
öğrencilerinin Atina‟daki “Politeknik Okulu” iĢgaline son vermek amacıyla, askeri
yönetimin öğrencilere müdahale ettiği ve 20 kiĢinin öldüğü, yaklaĢık 200 kiĢinin de
yaralandığı 17 Kasım 1973 gününden aldığı sanılan208 17 Kasım örgütü, 1975 yılında
CIA‟nın Atina Ġstasyon ġefi olan Richard Welch‟i öldürerek adını kamuoyuna
duyurmuĢtur. Bu tarihten sonra, yaklaĢık 70 silahlı eylem gerçekleĢtirmiĢ ve bu
eylemlerde aralarında Amerikalı, Türk209 ve Ġngiliz diplomatların da olduğu 23 kiĢiyi
öldürmüĢtür.210 Örgütün Marksist-Leninist ideolojiyi benimsediği, emperyalizm
karĢıtı, Amerikan karĢıtı, NATO karĢıtı ve Türk karĢıtı bir doktrin izlediği
206
Devrimci Hücreler ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.:Richard L. Clutterbuck, Terrorism, drugs and
crime in Europe: after 1992, Londra, Routledge Press, 1990, s.51-53.
207
Action Directe ile ilgili olarak bkz.: Michael Y. Dartnell, Action Directe: Ulrta-left Terrorism in
France, 1979-1987, Londra, Frank Cass&CO Ltd., 1995.
208
George Kassimeris, “Greece: Twenty Years of Political Terrorism”, Terrorism and Political
Violence, Vol.7, no.2, London, 1995, s.79.
209
Türk Basın AtaĢesi Çetin Görgü 7 Ekim 1991 tarihinde, Büyükelçilik MüsteĢarı Ömer Haluk
Sipahioğlu ise 4 Temmuz 1994 tarihinde 17 Kasım terör örgütü tarafından Atina‟da öldürülmüĢtür.
210
Recep Tayfun, Hayalet Örgüt 17 Kasım, Ankara, EGM Yay., 2003, s.44.
80
belirtilmektedir.211 Kendisini aynı zamanda iĢçi sınıfının temsilcisi ve lideri olarak
gören örgüt, Yunan halkını ilgilendiren (vergilerin arttırılması, iĢçi anlaĢmazlıkları,
sağlık masrafları, özelleĢtirme gibi) güncel iç konulara da doğrudan tepki
göstermiĢtir.212 Bu çerçevede, 17 Kasım örgütü saldırılarını büyük ölçüde Yunan
hedeflerine karĢı gerçekleĢtirmiĢtir. 25 yıl boyunca hakkında hiçbir ipucu elde
edilemediği söylenen ve hiçbir üyesi yakalanamayan örgüt, 9 Haziran 2000 tarihinde
Ġngiltere‟nin Atina Büyükelçiliği Askeri AteĢesi Kurmay Albay Stephen Saunders‟i
öldürerek büyük tepki çekmiĢtir.213 29 Haziran 2002 tarihinde Yunanistan‟ın Pire
kentinde, 17 Kasım terör örgütü mensubu Savvas Xiros‟un elinde bomba patlaması
neticesinde yaralı olarak ele geçirilmesi üzerine örgüte yönelik büyük bir operasyon
baĢlatılmıĢtır.214 Bu operasyon sonrasında, örgüt üyelerinin büyük bir kısmı
yakalanarak hapse mahkûm edilmiĢ ve örgüt büyük ölçüde deĢifre edilmiĢtir. 27 yıl
aradan sonra, 17 Kasım‟a yönelik böyle bir operasyonun yapılmasında, 11 Eylül
terör saldırılarının ardından baĢlatılan “Terörizme KarĢı Uluslararası SavaĢ”ın ve
Yunanistan‟da düzenlenen 2004 olimpiyatlarının etkisi olduğu değerlendirilmektedir.
2003 yılında Yunanistan‟da kurulan ve Yunan hükümeti ve medyası
tarafından “terörist örgüt” olarak kabul edilen Revolutionary Struggle (Devrimci
Mücadele) örgütü, 2003 yılında Atina‟da bir mahkeme binasının bombalanması,
2004‟te Yunanistan ĠĢçi Bakanlığı ve polis otobüslerine yapılan saldırılar, 2007‟de
211
Andrew Corsun, “Group Profile: The Revolutionary Organization 17 November in Greece (19751991)”, European Terrorism: Today and Tomorrow, (ed. Y.Alexander – D.A.Pluchinsky), New York,
Brassey‟s Inc., 1992, s.93-126.
212
“Country Profile 2005: Greece”, The Economist Intelligence Unit,
http://store.eiu.com/index.asp?layout=product_home_page&product_id=30000203, 20.06.2006.
213
“British Attache is Assasinated on Greek Street”, The New York Times, 09.06.2000.
214
“Greek police find arsenal of brigadier‟s assassins”, Telegraph, 04.07.2002.
81
Amerikan Büyükelçiliğinin bombalanması gibi birçok eylem gerçekleĢtirmiĢtir.215
Bu saldırıların ardından ise, Yunan yetkilileri RS‟in 17 Kasım örgütünün uzantısı
olduğunu ilan etmiĢlerdir.
Yunanistan‟da 1974 yılında askeri cuntanın devrilmesinin ardından Christos
Kassimis tarafından kurulan ve Marksist-Leninist ideolojiyi benimseyen ELA
(Epanastatikos Laikos Agonas)örgütü, 29 Nisan 1975 tarihinde Atina‟da ABD
Büyükelçiliği görevlilerine ait 8 aracı ateĢe vererek adını duyurmuĢtur.216 1995
yılından sonra eylemlerini durduran ELA217 bu tarihe kadar Ģirketlere, polis
araçlarına, bankalara ve sinemalara yönelik olarak gerçekleĢtirilen yaklaĢık 250
eylemi üstlenmiĢtir. 17 Kasım ve PKKgibi birçok terör örgütüyle irtibatı olduğu
belirtilen ELA örgütünü, Yunan polisi 11 adet ölümlü terör eyleminden sorumlu
tutmaktadır. 1995 yılı sonrasında örgütün dağıldığı ve örgüt mensuplarınca
“Devrimci Hücreler”218 isimli yeni bir örgütün kurulduğu belirtilmektedir.219
Bunların dıĢında Yunanistan‟da halen eylemlerine devam etmekte olan, ara veren
veya son veren birçok anarĢist örgüt bulunmaktadır.220
215
“Revolutionary Struggle case to be tried in court”,http://www.athensnews.gr/portal/9/39825,
12.04.2011.
216
“Greece:2005 Overwiev”, http://www.tkb.org/MorePatterns.jsp?countryCd=GR&year=2005,
15.06.2006.
217
ELA, 20 Mart 2006‟da AB Terör Örgütleri Listesi‟nden çıkartılmıĢtır. “EU removes Greek Group
from Terror Blacklist”, http://www.eubusiness.com/afp/060321102853.dma4jbq6/, 21.03.2006.
218
Devrimci Hücreler örgütü tarafından, 1998 yılı içinde bir dizi bombalama eylemi
gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu eylemlerden en büyüğü Hotel Intercontinental‟a yönelik olan ve 1 kiĢinin
hayatını kaybettiği saldırıdır.
219
Tayfun, s.138-139.
220
Bu grupların baĢlıcaları, Conspiracy of Fire Cells (Synomosia Pyrinon tis Fotias -- SPF), Nihilist
Fraction, Gangs of Conscience (Symmories Syneidisis -SymSyn), Armed Revolutionary Action
(Enopli Epanastatiki Drasi - ENEDRA), Sect of Revolutionaries (Sehta)‟dır.
82
Cellules Communistes Combattantes (CCC; Communist Combatant Cells)
isimli komünist örgüt, 1980‟li yıllarda Belçika‟da faaliyet göstermiĢtir. Örgüt
komünizm düĢmanlarını, özellikle NATO, ABD ve uluslararası Ģirketleri hedef alan
bombalama eylemleri gerçekleĢtirmekteydi.
Örgütün kurucusu ve lideri Pierre
Carette‟nin Aralık 1985‟te yakalanmasının ardından221 CCC örgütü dağılmıĢtır.222
Ġtalya‟da Kızıl Tugaylarörgütü ile bağlantılı bir örgüt olan PCP-M‟ye (Partito
Comunista
Politico-Militare)
yönelik
olarak
2007
yılında
gerçekleĢtirilen
operasyonda 15 kiĢi yakalanmıĢtır.223
Maoist bir terör örgüt olan GRAPO (Grupos de Resistencia Antifascista
Primero de Octubre), 1975 yılında yasadıĢı Ġspanya Komünist Partisi‟nin silahlı
kanadı olarak kurulmuĢtur. 1976 yılında Franco‟nun ölümünün ardından Ġspanyol
politik sisteminin diktatörlükten demokrasiye dönüĢümüyle beraber ortaya çıkmıĢ ve
Ġspanya‟da 1980‟li yıllardan itibaren oldukça aktif faaliyet göstermiĢtir. ABD‟de
meydana gelen 11 Eylül saldırılarının ardından bir bildiri yayınlayan örgüt
“emperyalist güçlerin sembollerinin yok edilmesinden” duyduğu memnuniyeti
açıklamıĢ ve “savaĢın henüz baĢladığını” ilan etmiĢtir. Son olarak Haziran 2007‟de 6
üyesi tutuklanan grup, AB Terörist Örgütler Listesinde de yer almaktadır.224
221
Pierre Carette, ġubat 2003‟te serbest kalmıĢ ve 2008‟de Italyan terörist grup PCP-M ile bağlantılı
olduğu iddiasıyla tekrar tutuklanmıĢtır.
222
Ayrıntılı bilgi için bkz.: Anarchist Black Cross, Interview with the Cellules Communistes
Combattantes Political Prisoner, ABCF, 1998.
223
“Camera bike takes Italy back to future with arrest of terror cell”,
http://www.guardian.co.uk/world/2007/feb/14/italy.johnhooper, 15.02.2007.
224
Europol tarafından hazırlanan TE-SAT 2009 raporunda, 2009 yılı itibariyle “GRAPO örgütünün
artık operasyonel olmadığı” belirtilmektedir. TE-SAT 2009, s.31.
83
PKK225 ve LTTE226 örgütleri de, finansman sağlama, eleman temin etme ve
sesini uluslararası kamuoyuna duyurma gibi amaçlarla Avrupa‟da faaliyet
göstermektedir.
11 Eylül 2001 saldırıları ile baĢladığı değerlendirilen dördüncü terör dalgasını
küresel terör dalgası olarak nitelemek mümkündür. Bu dönemin en öne çıkan terör
örgütü olan El Kaide de, Avrupa coğrafyasında hem eleman ve finansman sağlama,
örgütlenme, eğitim gibi yapısal faaliyetler yürütmekte227 hem de belirli hedeflere
yönelik saldırılar düzenlemektedir. Nitekim 11 Mart 2004 tarihinde ĠspanyaMadrid‟de228 ve 7-22 Temmuz 2005‟te Ġngiltere‟de229 gerçekleĢtirilen terörist
saldırılar, dünya kamuoyunda büyük ses getirmiĢ ve AB kurumlarını bu sorunla daha
etkin mücadeleye zorlamıĢtır.
2.1.2. AB’nin Terörizmle Mücadelesi
2.1.2.1. 11 Eylül Öncesi
Konumuz açısından AB‟de adalet ve içiĢlerinde iĢbirliği sürecinin özel bir
önemi vardır ve bu süreç üye ülkeler arasında karĢılıklı iĢbirliğinin ilk çerçevesini
225
PKK terör örgütü ile ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bkz. Bu çalıĢmada 1. Bölüm.
LTTE terör örgütü ile ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bkz. Bu çalıĢmada 1. Bölüm.
227
El Kaide, Avrupa‟daki faaliyetlerini AQIM (Al-Qaeda in the Islamic Maghreb) üzerinden
yürütmektedir. TE-SAT 2009, ss.19-22.
228
Madrid‟de 11 Mart 2004 tarihinde üç istasyona eĢzamanlı dört bombalı saldırı düzenlenmiĢ ve
yaklaĢık 200 kiĢi ölmüĢ, 1500 kiĢi yaralanmıĢtır. Ayrıca, raylara, peronlara ve vagonlara yerleĢtirilmiĢ
10 bomba daha bulunup kontrollü biçimde patlatılmıĢtır.
229
Saldırılarla ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Report of the 7th July Review Committee,
http://news.bbc.co.uk/2/shared/bsp/hi/pdfs/05_06_06_london_bombing.pdf., 08.09.2009.
226
84
oluĢturan 1967 tarihli Napoli SözleĢmesi‟ne230 kadar uzanmaktadır. Nitekim bu
sözleĢme ile üye ülkelerin gümrük idareleri arasında, sahtekârlık ve dolandırıcılığın
önlenmesi için karĢılıklı yardımlaĢma ve iĢbirliği öngörülmektedir.
Göç, iltica, suç gibi konularda polisiye ve adli iĢbirliği giriĢimleri, 1970‟li
yıllarda Avrupa Topluluğunun yasal çerçevesi dıĢına çıkarak, “hükümetlerarası
iĢbirliği” (intergovernmental cooperation) esasına dayanan bir sürecin baĢlamasına
sebep olmuĢtur. Bu süreç içerisinde, üye ülkeler arasında uzman değiĢimi, bilgi ve
deneyim paylaĢımı, karĢılıklı irtibat büroları kurulması gibi hususlarda gayri resmi
düzenlemeler yapılmıĢtır.231 Bu düzenlemelerin bir sonucu olarak da, üye ülkelerin
ilgili kurum görevlilerinden oluĢan TREVI(Terrorism, Radicalism, Extremism,
Violence International) grupları gibi çalıĢma grupları ortaya çıkmıĢtır.232
Nitekim 1986 yılında imzalanan ve 01 Temmuz 1987 tarihinde yürürlüğe
giren Avrupa Tek Senedi233 (The Single European Act) Avrupa Birliği sürecinde
önemli bir dönüm noktası olmuĢ ve hükümetler arası iĢbirliğini bir zorunluluk haline
getirmiĢtir. Madde 8-a‟da belirtilen Malların, sermayenin, hizmetlerin ve kiĢilerin
serbest dolaĢımı hususları hükümetler arası iĢbirliğini vazgeçilmez bir unsur haline
getirmiĢtir. Bu dört husus içerisinde özellikle bünyesinde bir takım güvenlik
sorunlarını barındıran “kiĢilerin serbest dolaĢımı” ilkesi, sınır güvenliği, sınır
230
Napels-1 olarak da anılan söz konusu sözleĢme, 1998 tarihli Napels-2 SözleĢmesi ile yürürlükten
kaldırılmıĢtır. Naples-2 SözleĢmesinin tam metni için bkz.: “Convention on mutual assistance and
cooperation between customs administrations (Naples II)”,
http://europa.eu/legislation_summaries/customs/l33051_en.htm, 07.10.2010.
231
“The origins of cooperation”, http://europa.eu/scadplus/leg/en/lvb/l33022.htm, 15.04.2010.
232
TREVI Grupları ileride ayrıntılı olarak incelenecektir.
233
Senedin tam metni için bkz.: http://europa.eu/scadplus/treaties/singleact_en.htm, 15.04.2010.
85
kontrollerinin azaltılması/kaldırılması gereğinin yanı sıra, sığınma ve göç
politikaları, suçla mücadele gibi birçok konuda yeni düzenlemeler ve uluslararası
iĢbirliği ihtiyacını doğurmuĢtur.
Avrupa Topluluğu bünyesinde tek pazara geçilebilmesi, dolayısıyla kiĢilerin
serbest dolaĢımı ve adalet ve içiĢlerinde iĢbirliğinin geliĢtirilmesi konularında mevcut
yasal düzenlemeler çerçevesinde yeterli ilerleme kaydedilememesi sebebiyle
Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda ve Lüksemburg arasında iç sınırların olmadığı
bir bölge yaratma amacıyla 14 Haziran 1985 tarihinde Schengen-1 antlaĢması
imzalanmıĢtır.234 19 Haziran 1990 tarihinde imzalanan Schengen AnlaĢmasını
Uygulama Konvansiyonu ise bu anlaĢmayı uygulamaya koymuĢtur.235 Ancak
anlaĢma 26 Mart 1995 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir.236
Avrupa Birliği açısından adalet ve içiĢlerinde iĢbirliği sürecinde atılan en
büyük ve en önemli adım Maastricht AnlaĢması olarak da bilinen Avrupa Birliği
AnlaĢması (The Treaty on European Union)‟dır.237 Avrupa Topluluğu adının Avrupa
Birliği Ģeklinde değiĢtirildiği Maastricht AnlaĢması ile Avrupa Birliği, Avrupa
Toplulukları, Ortak DıĢ Politika ve Güvenlik Politikası, Adalet ve ĠçiĢlerinde ĠĢbirliği
234
AntlaĢmanın tam metni çin bkz.: “The Schengen Acquis as referred to in Article 1(2) of Council
Decision 1999/435/EC of 20 May 1999” içinde “Convention Implementing The Schengen Agreement
of 14 June 1985”,
http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2000:239:0001:0473:EN:PDF, s.19-63.
235
Konvansiyonun tam metni çin bkz.:
http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/site/en/oj/1999/l_176/l_17619990710en00010016.pdf,
15.04.2010.
236
Bu zaman dilimi içinde Portekiz ve Ġspanya da anlaĢmaya ortak olmuĢlardır. Monako, Norveç ve
Ġzlanda, AB‟ye üye olmamakla birlikte bu anlaĢmaya dâhil olmuĢtur. Aynı Ģekilde Ġsviçre de Aralık
2008‟de Schengen AntlaĢması kapsamına alınmıĢtır.
237
2009 Lizbon AnlaĢması ile kısmen değiĢen anlaĢmanın son ve tam metni için bkz.: “Consolidated
versions of the Treaty on European Union and the Treaty on the functioning of the European Union”,
http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/08/st06/st06655.en08.pdf, 21.12.2011.
86
olmak üzere üç temel sütun üzerinde kurulmuĢtur.238 Maastricht AnlaĢması‟nın
konumuz açısından önemi, üçüncü sütunda üye ülkeler arasında adalet ve içiĢlerinde
kapsamlı iĢbirliğini239 öngören hükümler içermesidir. Maastricht AntlaĢması‟nın bir
diğer önemi de AB‟nin liberal demokratik bir kurum olma rolü ve onun beraberinde
getirdiği liberal demokratik değerlere tam saygıyı sağlama görevini, “demokrasiye,
demokratik değerlere ve bireylerin temel haklarına tehdit oluĢturan bütün yıkıcı
hareket ve eğilimlerle mücadele etmek yükümlülüğü” olarak AB yasal çerçevesi
içerisine dâhil etmiĢ olmasıdır.240
AB‟nin terörizmle mücadele politikalarını ve bu kapsamda yasal çerçeveyi
Ģekillendiren bir diğer önemli anlaĢma ise Amsterdam AntlaĢması‟dır.241Amsterdam
AntlaĢmasının dört temel hedefi vardır: (i) Ġstihdam ve vatandaĢların haklarını,
AB‟nin merkezine yerleĢtirmek (The Union and the citizen), (ii) KiĢilerin serbest
dolaĢımının önündeki son engelleri de kaldırmak ve güvenliği arttırmak (freedom,
security and justice), (iii) AB‟nin dünya politikalarındaki etkinliğini arttırmak
(Common foreign policy), (iv) GeniĢlemekte olan AB‟nin kurumsal yapısını daha
238
Charles Elsen, “From Maastricht to the Hague: The politics of judicial and police cooperation”,
http://www.asser.nl/eurowarrant-webroot/documents/cms_eaw_id1568_1_Elsen.ERA.2007.03.27.pdf,
07.05.2009.
239
Hükümetler arası iĢbirliği temelinde ortak yarar teĢkil eden dokuz alana vurgu yapılmaktadır:
Sığınma politikası, AB‟nin dıĢ sınırlarından geçiĢi ve bu geçiĢler üzerinde uygulanacak kontrolü
düzenleyen kurallar, göç politikası ve üçüncü ülke vatandaĢlarına iliĢkin politikalar, uyuĢturucu
bağımlılığı ile mücadele, sahtekârlıkla uluslararası düzeyde mücadele, medeni hukuk konularında adli
iĢbirliği, ceza hukukuna iliĢkin konularda adli iĢbirliği, gümrükler konusunda iĢbirliği, terörizm,
hukuka aykırı uyuĢturucu trafiği ve diğer ciddi uluslararası suç türlerinin önlenmesi ve bunlarla
mücadele edilmesi için gerekli olduğunda, gümrüklerle Europol arasında AB genelinde bilgi
alıĢveriĢini de kapsamak üzere polisiye iĢbirliği.
240
Cesare De Piccoli, “Report of The Committee on Civil Liberties and International Affairs on The
Resurgence of Racism and Xenophobia in Europe and The Danger of Right-Wing Extremists
Violence”, European Parliament Session Documents (A3-0127/93), 01.04.1993, s.12.
241
Amsterdam AntlaĢması, 16-17 Haziran 1997 tarihinde AB Konseyi tarafından kabul edilmiĢ, 2
Ekim 1997 tarihinde 15 üye ülke DıĢiĢleri Bakanları tarafından imzalanmıĢ ve 1 Mayıs 1999 tarihinde,
üye ülkelerin ulusal anayasal kuralları uyarınca onaylanarak yürürlüğe girmiĢtir. AntlaĢmanın tam
metni için bkz.: http://eur-lex.europa.eu/en/treaties/dat/11997D/htm/11997D.html, 18.04.2010.
87
etkili hale getirmek (The reform of the EU institutions).Amsterdam AnlaĢması
yukarıda sayılan hedeflerden “kiĢilerin serbest dolaĢımı” ilkesinin yanı sıra, örgütlü
suçların her türü (insan kaçakçılığı, çocuklara yönelik cinsel istismar, silah
kaçakçılığı, uyuĢturucu kaçakçılığı, rüĢvet, vb.) ve terörizmle mücadele etmek
suretiyle kamu güvenliğini de sağlama amacına vurgu yapmaktadır.
Amsterdam AntlaĢması, Maastricht AntlaĢması 6. BaĢlık altında düzenlenen
üçüncü sütun kapsamındaki bazı konuları, birinci sütun kapsamında sayılan konulara
dâhil etmiĢ, ayrıca “özgürlük, güvenlik ve adalet” baĢlığı altında da yeni bir alan
yaratmıĢtır. Dolayısıyla adalet ve içiĢlerinde iĢbirliğinin doğasını, “özgürlük”,
“güvenlik” ve “adalet” konularını daha kesin kavramlarla tanımlamak, etkinliğini
arttırmak, daha demokratik bir hale getirmek ve ilgili kurumlar arasında daha iyi bir
denge kurmak suretiyle değiĢtirmiĢtir.242
Amsterdam AntlaĢması ile birlikte “terörizm” de dâhil olmak üzere ağır
suçlarla mücadelede üç farklı ortak eylem geliĢtirilmiĢtir:243 (i) Europol de dâhil
olmak üzere, polis örgütleri, gümrükler ve diğer yetkili kurumlar arasında daha yakın
bir iĢbirliği geliĢtirmek, (ii) Üye ülkelerin adli ve diğer yetkili organları arasında
daha yakın bir iĢbirliği oluĢturmak, (iii) Gereken hallerde, üye ülkelerin ceza
kanunları ve diğer yasal düzenlemelerinin birbirlerine yakınlaĢtırılmasını sağlamak.
242
243
BeĢe, s.105-106.
“Provisions on Police and Judicial Cooperation in Criminal Matters”, Article K.1.
88
Tampere Zirvesi ise, Amsterdam AnlaĢması‟nın yürürlüğe girmesinin hemen
ardından 15 – 16 Ekim 1999 tarihlerinde gerçekleĢtirilmiĢtir. AB devlet ve hükümet
baĢkanlarından oluĢan AB Konseyi, “özgürlük, güvenlik ve adalet alanının
yaratılması” konulu özel gündemle toplanmıĢtır. Toplantı sonunda yayınlanan sonuç
bildirgesi, AB Ortak Sığınma ve Göç Politikası (a common EU asylum and migration
policy), AB Ortak Adalet Alanı (a genuine European area of justice), Birlik
genelinde suçla mücadele (a unionwide fight against crime), Birlik dıĢı daha güçlü
eylem (stronger external action) olmak üzere (4) ana baĢlıktan oluĢmaktadır.244 Birlik
genelinde suçla mücadele baĢlığı altında (m.41-58) ise, Birlik seviyesinde suçu
önleme, suçla mücadelede iĢbirliğinde ilerleme ve karapara aklamaya karĢı özel
eylemler konuları tartıĢılmıĢ ve Eurojust‟in kurulması245 karara bağlanmıĢtır.
Tampere Zirvesi kararları, AB‟nin içgüvenlik ve terörizmle mücadele
konularında kapsamlı bir yol haritası ortaya koymuĢ olması sebebiyle oldukça büyük
bir önem taĢımaktadır. Ancak bu süreç yeterince açıklayıcı ve kapsamlı olmasına
rağmen, 11 Eylül saldırılarına kadar olan dönemde çok yavaĢ bir Ģekilde ilerlemiĢtir.
2.1.2.2. 11 Eylül Sonrası
AB, 11 Eylül 2001 tarihinde ABD‟de gerçekleĢtirilen ve binlerce insanın
yaralanması ve ölmesiyle sonuçlanan terörist saldırıların ardından, “terörizm” ve
244
Zirve Sonuç Bildirgesinin tam metni için bkz.: Tampere Summit Conclusion (15-16 October
1999), http://www.statewatch.org/news/2008/aug/tamp.html, 22.04.2010.
245
Eurojust, ileriki bölümde ayrıntılı olarak incelenecektir.
89
“terörizmle mücadele”ye bakıĢ açısını ve stratejisini gözden geçirmeye gerek
duymuĢtur.246
11 Eylül saldırılarının ardından 21 Eylül 2001 tarihinde AB devlet ve
hükümet baĢkanları tarafından Brüksel‟de “Olağanüstü AB Konsey Toplantısı”
gerçekleĢtirilmiĢ ve bu zirvenin sonucunda terörizmle mücadeleye katkı sağlamak
amacıyla bir “Eylem Planı” kabul edilmiĢtir.247 Bu planda yer alan (4) ana baĢlık
Ģöyledir:
1-
ABD ile dayanıĢma ve iĢbirliği (solidarity and cooperation with the
United States),
2-
Avrupa Terörizmle Mücadele Politikası (the European policy to
combat terrorism),
3-
AB‟nin dünya olaylarıyla ilgisi (the Union‟s involvement in the
4-
Dünya Ekonomik Durumu (world economic prospects).
world),
“Avrupa Terörizmle Mücadele Politikası” baĢlıklı 2. maddede ise, “polisiye
ve adli iĢbirliğini güçlendirmek, uluslararası yasal araçları geliĢtirmek, terörizmin
finansmanını sonlandırmak, hava güvenliğini arttırmak ve AB‟nin küresel
eylemlerinde eĢgüdüm” baĢlıkları altında AB‟nin yeni terörizmle mücadele
anlayıĢının çerçevesi çizilmiĢtir.
246
BeĢe, s.106
Sonuç Bildirgesinin tam metni için bkz.: “Conclusion and Plan of Action of The Extraordinary
European Council Meeting on 21 September 2001”,
http://ue.eu.int/ueDocs/cms_Data/docs/pressData/en/ec/140.en.pdf, 18.08.2010.
247
90
Ayrıca 13 Haziran 2002 tarihinde AB Konseyi gündeminde olan:
Avrupa Tutuklama Emri ve Üye Devletler Arasındaki Teslim Usulleri
Hakkında Konsey Çerçeve Kararı (2002/584/JHA)248
Terörizmle
Mücadeleye
ĠliĢkin
Konsey
Çerçeve
Kararını
(2002/475/JHA)249 kabul ederek önemli bir adım atmıĢtır.
Bu çerçeve kararlar sayesinde özel terörizmle mücadele yasaları bulunmayan
ve terörist eylemleri genel ceza hukuku kapsamında değerlendiren AB üyesi ülkeler,
bu konuda standart bir uygulamaya geçmeye baĢlamıĢtır.
Özellikle “Terörizmle Mücadeleye ĠliĢkin Konsey Çerçeve Kararı” konumuz
açısından özel bir öneme sahiptir. Bu kararın amacı, terörizme karĢı üye ülkelerin
mevzuatlarını yakınlaĢtırmak ve bunun sonucunda ortak bir kavram ve mevzuat
ortaya çıkarmaktır. Çünkü birçok üye ülkede terörizm mevzuatı açısından farklı
düzenlemeler vardır ve hatta bazı üye ülkelerde herhangi bir düzenleme yoktur.
Bunun yanında terörizmle ilgili uluslararası sözleĢmeleri AB üyesi ülkelerin
tamamının değil bir kısmının onayladıkları da düĢünülürse ortaya oldukça sıkıntılı
bir durum çıkmaktadır.
Toplam on üç maddeden oluĢan söz konusu kararda, “terörizmin amacı”,
“terörist eylem”, “terörist örgüt” kavramları tanımlanmıĢ ve içerikleri maddeler
248
Kararın Türkçe çevirisinin tam metni için bkz.: “Avrupa Tutuklama Emri ve Üye Devletler
Arasındaki Teslim Usulleri Hakkında Konsey Çerçeve Kararı”,
http://www.abgm.adalet.gov.tr/mevzuatyeniJHA.htm, 27.09.2010.
249
Kararın tam metni için bkz.: “Council Framework Decision of 13 June 2002 on Combatting
Terrorism”,
http://eur-lex.europa.eu/pri/en/oj/dat/2002/l_164/l_16420020622en00030007.pdf, 28.01.2011.
91
halinde sayılmıĢ olmasına rağmen “terörizm”in tanımı yapılmamıĢ, kanımızca
bundan özellikle kaçınılmıĢtır. Ancak Çerçeve Kararın tamamı göz önünde
bulundurulduğunda
Özcan‟a
göre
AB,
terörizm
kavramını
Ģu
Ģekilde
tanımlamaktadır:250
“Bir ülkenin halkını ciddi şekilde korkutmak veya sindirmek, bir hükümeti
ya da bir uluslararası kuruluşu bir şey yapmaya veya yapmamaya zorlamak ve bir
ülkenin ya da uluslararası kuruluşun politik, sosyal, ekonomik, anayasal temel
yapısını yıkmak veya işlemez hale getirmek amacı ile bir ülkeyi ya da uluslararası bir
organizasyonu ciddi zarara uğratan kasıtlı eylemleri yapmaktır.”
Ayrıca Komisyon 27 Aralık 2001 tarihinde “Terörizmle Mücadeleye ĠliĢkin
Özel Önlemlerin Uygulamasına Dair Ortak Tutum” (2001/931/CFSP)251 baĢlıklı
belge ile terör eylemlerini tanımlamıĢ ve ardından terörist kiĢi ve örgütlerin bir
listesini yayınlamıĢ ve bu listeyi çeĢitli aralıklarla güncellemiĢtir.252
AB Yüksek Temsilcisi Javier Solana tarafından hazırlanan ve 12 Aralık 2003
tarihinde Brüksel'de düzenlenen Avrupa Konseyi toplantısında onaylanan “Daha iyi
250
Mehmet Özcan, “AB‟nin Terörizm Tanımı”,
http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?type=2&id=281, 15.04.2010.
251
Belgenin tam metni cin bkz.: “Council Common Position of 27 December 2001 on the application
of specific measures to combat terrorism”,
http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2001:344:0093:0096:EN:PDF,
02.12.2010.
252
Bu çalıĢmanın yapıldığı dönem itibariyle son olarak Konsey tarafından 22 Aralık 2009 tarihinde
güncellenen Ortak Tutum Belgesine göre 25 kiĢi ve (aralarında PKK, TAK, IBDA-C ve DHKP/C‟nin
de bulunduğu) 29 örgüt bu listede yer almaktadır. Kararın tam metni için bkz.:
http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2009:346:0058:0060:EN:PDF,
02.12.2010.
92
bir dünyada güvenli Avrupa: Avrupa güvenlik stratejisi” isimli belge de, AB‟nin
terörizmle mücadelesini analiz edebilmek için önemli bir belgedir.253
Bu belgeye göre, terörizm AB‟ye yönelik temel tehdit ve saldırı alanı olarak
tanımlanmakta ve temel tehditler (key threats) baĢlığı altında,
Terörizm,
Kitle imha silahlarının çoğalması,
Bölgesel çatıĢmalar (KeĢmir, Kore yarımadası, Ortadoğu, vs.),
BaĢarısız devletler (Somali, Liberya, Afganistan, vs.),
(Terörizmle bağlantısı olabilecek) örgütlü suçlar sayılmaktadır.
“Avrupa için Politik Tavsiyeler” (Policy Implications for Europe) baĢlıklı
bölümde ise daha etkin, daha muktedir, daha uyumlu ve ortaklarıyla daha iyi iĢbirliği
yapan bir Avrupa‟ya ihtiyaç duyulduğu vurgulanmıĢtır.
Ayrıca Hollanda ĠçiĢleri eski Bakanı Gies de Vries, AB Yüksek Temsilcisi
Javier Solana tarafından ilk AB Terörizmle Mücadele Koordinatörü olarak
atanmıĢtır.254
AB‟nin terörizmle mücadele konusundaki çabalarını anlayabilmemiz
açısından Avrupa Konvansiyonu çalıĢmaları sonucunda hazırlanan “AB Anayasası”
253
Belgenin tam metni için bkz.: “European Security Strategy”,
http://consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/78367.pdf, 02.12.2010.
254
Bu çalıĢmanın yapıldığı dönemde AB Terörizmle Mücadele Koordinatörü 19 Eylül 2007 tarihinde
bu göreve atanan Belçikalı diplomat Gilles de Kerchove‟dir.
93
taslağı da ayrı bir önem arz etmektedir. AB hukuk sistemindeki en üst yasal metin
olması planlanan AB Anayasası‟nın çeĢitli maddelerinde:
AB üyesi bir ülkenin terörist bir saldırının hedefi olması halinde
AB‟nin ve üye ülkelerin (askeri kuvvetler de dâhil olmak üzere) ortak
hareket edeceği (M.43),
Gerektiğinde terörizmi önleme ve terörizmle mücadele konularında
Avrupa yasalarında gerekli düzenlemelerin yapılacağı (m.160),
Üye ülkelerin polis teĢkilatları arasında terörizmle mücadelede
iĢbirliği yapılacağı (M.276),
Terörizmle
mücadelede
AB
üyesi
olmayan
ülkelerin
de
desteklenebileceği (m.309),
AB üyesi ülkelerin terörist bir saldırıya uğramaları halinde diğer üye
ülkeler tarafından destekleneceği (M.329) belirtilmektedir.
Her ne kadar AB Anayasası, üye devletler tarafından onaylanma aĢamasında
yaĢanan olumsuzluklar sebebiyle yürürlüğe girememiĢ olsa da, AB‟nin terörizmle
mücadele konusundaki kurumsal algılamasını ve eğilimlerini göstermesi açısından
son derece büyük bir önem taĢımaktadır.
Ayrıca AB Konseyi, 30 Kasım 2005 tarihinde “AB Terörizmle Mücadele
Stratejisi” isimli belgeyi kabul etmiĢtir.255 Bu belgeye göre AB‟nin stratejik
sorumluluğu “terörizmle, Avrupa’yı daha güvenli yaparak, vatandaşlarına özgürlük,
255
Belgenin tam metni için bkz.: http://register.consilium.eu.int/pdf/en/05/st14/st14469-re04.en05.pdf,
04.11.2010.
94
güvenlik ve adalet alanında yaşama hakkı vererek ve insan haklarına saygılı olarak
mücadele etmek”tir. Bu sorumluluğu yerine getirebilmek için atılacak adımlar (4)
ana baĢlık altında açıklanmıĢtır:Engelleme (Prevent),Koruma (Protect),Ġzleme
(Pursue), KarĢılık verme (Respond).256
AB Konseyi 12 ġubat 2007 tarihinde de “Terörizmi ve Diğer Güvenlikle
Ġlgili Tehditleri Önleme, Hazırlıklı Olma ve Sonuç Yönetimi” (The Specific
Programme “Prevention, Preparedness and Consequence Management of Terrorism
and other Security Related Risks”)baĢlıklı özel programı 2007 – 2013 yıllarını
kapsayan “Güvenlik ve Özgürlüklerin Korunması Genel Programı”nın bir parçası
olarak kabul etmiĢtir.257
2.2. AB’nin Terörizmle Mücadele Kurumları
Yukarıda “11 Eylül Öncesi” ve “11 Eylül Sonrası” olmak üzere iki alt baĢlık
halinde incelenen “AB‟nin Terörizmle Mücadele Mevzuatı” konusu, AB‟nin
terörizmle mücadeleyle ilgili kurumlarını da doğrudan etkilemiĢ, nitekim AB
mevzuatında meydana gelen kararlı değiĢiklikler terörizmle mücadele kurumlarını da
yapısal ve iĢlevsel açıdan dönüĢtürmüĢtür. TREVI Gruplarından Europol‟e giden
256
AB Terörle Mücadele Stratejisi ile ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Anna Utterström,
“Counter-terrorism in the European Union”, Crisis Management in the European Union: Cooperation
in the Face of Emergencies (ed.S.Olsson), Londra, Springer Pub., 2009, s.148
257
Belgenin tam metni için bkz.:
http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2007:058:0001:0006:EN:PDF,
25.04.2010
95
süreç, 11 Eylül olaylarının AB‟nin terörizmle mücadele algılamasını açıkça ortaya
koymaktadır.
2.2.1. TREVI Grupları
TREVI Grubu Aralık 1975‟te AT Bakanlar Konseyi‟nin aldığı bir kararla
kurulmuĢ ve Haziran 1976‟da Lüksemburg‟da yapılan ilk toplantıyla göreve
baĢlamıĢtır.258 TREVI Grubu, 12 AT üyesi ülke259 ve 8 TREVI Dostu ülkeden260
meydana gelmekteydi. TREVI Grubu‟nun kurulması Avrupa topluluğu üyesi ülkeler
arasındaki resmi polis iĢbirliğinin baĢlangıç noktası olarak görülmektedir.
TREVI Grubu‟nun kuruluĢ amacı terörizmle mücadele olmasına rağmen,
1985 yılından itibaren görev alanı yasadıĢı göç ve örgütlü suçlarla mücadeleyi de
içine alacak Ģekilde geniĢletilmiĢtir. Daha sonra da Avrupa Tek Pazarı uygulamasının
yarattığı etkiler ve Europol‟un iĢlevselliğinin arttırılması TREVI Grubu‟nun
gündemine dâhil edilmiĢtir.261
TREVI Grubu, 3 farklı düzeyde faaliyet göstermiĢtir:
1-
Üye ülkelerin polis ve iç güvenlikten sorumlu Bakanlarından oluĢan
Bakanlar Grubu,
258
Arif KöktaĢ, “Avrupa Birliğinde Polis ve Yargısal ĠĢbirliği Alanında Ortaya Çıkan GeliĢmeler”,
Polis Bilimleri Dergisi, Cilt: 2 (5-6), Sonbahar KıĢ 1999 – 2000, s.140.
259
AT üyesi 12 ülke, Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan, Ġrlanda, Ġtalya, Lüksemburg,
Hollanda, Portekiz, Ġspanya ve Ġngiltere‟dir.
260
TREVI Dostu ülkeler, Avusturya, Kanada, Norveç, Finlandiya, Ġsveç, Ġsviçre, ABD ve Fas‟tır.
261
Tony Bunyan, “TREVI, Europol and European State”, http://www.statewatch.org/news/handbooktrevi.pdf, 18.08.2010.
96
2-
Üye ülkeleri temsil eden kıdemli kamu görevlileri ve üst düzey
emniyet yetkililerinden oluĢan ve Bakanlara tavsiyede bulunmak ve çalıĢma grubu
raporlarını koordine etmekten sorumlu olan Kıdemli Memurlar Grubu,
3-
Kamu görevlileri, polis yetkilileri ve ilgili örgüt temsilcilerinden
oluĢan ÇalıĢma Grupları.
AT ĠçiĢleri Bakanları Zirvesi (Lüksemburg – 1976)‟nin ardından (5) TREVI
ÇalıĢma Grubu kurulması karara bağlandı:262
1- TREVI -1: Terörizmle mücadele,
2- TREVI-2: Bilimsel ve teknik destek, polis eğitimi263,
3- TREVI-3: Sivil havacılık güvenliği yöntemleri264,
4- TREVI-4: Nükleer kurulum ve nükleer taĢımacılık güvenliği,
5- TREVI-5: Acil durumlara müdahale (felaket, yangın, vs.)
Yukarıda sayılan 5 çalıĢma grubundan sadece birinci ve ikincisi faaliyete
geçmiĢ, diğer üç çalıĢma grubu ise hiçbir toplantı yapamamıĢtır. Mayıs 1977‟de
Londra‟da ikincisi düzenlenen AT Bakanlar toplantısında, TREVI-1 (Terörizm)
Grubu:
a- Büyük terörist olaylardan elde edilen tecrübeleri içeren raporlar hazırlaması,
262
John D. Occhipinti, The Politics of EU Police Cooperation: Toward a European FBI?, Londra,
Lynne Rienner Pub., 2003, s.31.
263
Kamu düzeni ve futbol holiganizmi konuları da, daha sonradan bu grubun görev alanına dâhil
edilmiĢtir.
264
Bu sorumluluk daha sonra TREVI-1 Grubuna verilmiĢtir.
97
b- Birden fazla ülkeyi ilgilendirebilecek eylemlerde iĢbirliği yapılabilmesi için özellikle hükümet seviyesinde- bilgi değiĢimi sağlaması,
c- Uluslararası terörizm konusunda bilgi değiĢimi sağlanabilmesi için merkezi
irtibat birimleri kurulması konularında görevlendirilmiĢtir.265
Yukarıda belirtilen TREVI gruplarının dıĢında, 1989 yılında TREVI 92
çalıĢma Grubu, dâhili sınırların kaldırılması ve kiĢilerin serbest dolaĢımı konularında
çalıĢmak üzere kurulmuĢtur.266
1992 yılında yapılan Lüksemburg Zirvesi‟nin ardından ise Europol Ad Hoc
ÇalıĢma Grubu (The Ad Hoc Group on Europol) ve Örgütlü Suçlar Ad Hoc ÇalıĢma
Grubu (The Ad Hoc Group on Organized Crime) kurulmuĢtur.267
AB‟nin terörizmle mücadele konusunda kurumsal bir baĢlangıç olması
açısından TREVI grupları “kurgusal” açıdan büyük bir önem taĢımaktadır. Ancak
eylemsel açıdan TREVI gruplarının terörizmle mücadelede etkin bir aktör olduğunu
söylemek mümkün değildir. Özellikle bu grupların hukuki bir altyapıyla
desteklenmemesi, ad hoc nitelikte ve gönüllülük esasıyla çalıĢması uygulama gücünü
fazlasıyla zayıflatmıĢtır. Ayrıca karar alma yapısının da hukuki bir sonuç
doğurmaması, sadece tavsiye niteliğinde olması ve bilgi değiĢimi konusunda yaĢanan
eĢgüdüm sorunları diğer önemli eksikliklerdir.
265
Bunyan, s.2.
John Richard Thackrah, Dictionary of Terrorism, New York, Routledge Press, 2004, s.274.
267
Bunyan, s.2.
266
98
2.2.2. EUROJUST
Eurojust,
Ekim-1999 Tampere Zirvesinde alınan karar neticesinde
kurulmuĢtur. AB Konseyinin 46 numaralı kararı doğrultusunda, ağır örgütlü suçlarla
mücadeleyi güçlendirebilmek için üye ülke hâkim, savcı ve polislerinden oluĢan bir
birimin (Eurojust) kurulmasına karar verilmiĢtir.268 14 Aralık 2000 tarihinde geçici
adli iĢbirliği birimi olarak kurulan Pro-Eurojust, 1 Mart 2001‟de Ġsveç dönem
baĢkanlığındaki AB çatısı altında faaliyete baĢladı. Ancak 11 Eylül 2001
saldırılarının da tetikleyici etkisiyle, 2002/187/JHA sayılı Konsey Kararı269
doğrultusunda adli iĢbirliği birimi Eurojust Brüksel‟de faaliyete geçmiĢtir.
29 Nisan 2003 tarihinde ise Eurojust La Hey‟deki binasına taĢınmıĢ ve 2004
yılında baĢlayan ve devam eden geniĢleme sürecinin bir sonucu olarak 27 üye
sayısına ulaĢmıĢtır. Eurojust, göreve baĢladığından itibaren adli bilgi ve kiĢisel veri
paylaĢımına izin veren iĢbirliği anlaĢmalarının imzalanması270 konusunda büyük
çaba harcamıĢtır.
Konsey‟in Eurojust‟ın güçlendirilmesi konusunda 16 Aralık 2008 tarihinde
aldığı karar271 ise, Eurojust‟ın eylemsel yapısının güçlendirilmesi, ilgili taraflar
268
“The history of Eurojust”, http://www.eurojust.europa.eu/about.htm, 27.08.2009.
Kararın tam metni için bkz.:
http://eurojust.europa.eu/official_documents/Eurojust_Decision/2002/l_06320020306en00010013.pdf
, 27.08.2009.
270
Europol, OLAF, Norveç, Ġzlanda, ABD, Hırvatistan, Ġsviçre ve Makedonya ile iĢbirliği anlaĢmaları
imzalanmıĢtır.
271
4
Haziran
2009
tarihinde
yayınlanan
kararın
tam
metni
için
bkz.:
http://eurojust.europa.eu/official_documents/Eurojust_Decision/2009/NewEJDecision2009-EN.pdf,
27.08.2009.
269
99
arasındaki bilgi değiĢiminin arttırılması, ulusal kurumlar ve Eurojust arasındaki
iĢbirliğinin iyileĢtirilmesi ve taraflar ve üçüncü ülkeler arasındaki iliĢkinin kurulması
ve güçlendirilmesini amaçlamaktadır.
2.2.3. EUROPOL
1992Maastricht AnlaĢması ile Europol‟ün kurulmasına karar verilmiĢtir. Söz
konusu anlaĢmanın K.3 maddesi uyarınca hazırlanan Europol‟ün Kurulmasına ĠliĢkin
Konvansiyon (Europol Konvansiyonu) ile Europol terörizm, uyuĢturucu ticareti ve
diğer uluslararası suçlarla mücadelede Birlik genelinde iĢbirliği yaratmak amacıyla
faaliyete geçmiĢtir.
Bu çerçevede Europol, 3 Ocak 1994 tarihinde uyuĢturucu ile mücadele
amacıyla Europol UyuĢturucu Birimi (Europol Drugs Unit - EDU) adı altında sınırlı
düzeyde çalıĢmaya ve üye ülkeler arasında bilgi değiĢimini gerçekleĢtirmeye
baĢlamıĢtır. Zaman içinde öteki önemli suç alanları da faaliyetlerine dâhil edilmiĢtir.
Europol‟ün kurumsal bir yapı kazanması ve tam olarak operasyonel bir hale
gelebilmesi 1 Temmuz 1999‟da kurucu sözleĢmesinin imzalanması ve yürürlüğe
girmesiyle mümkün olabilmiĢtir.272
Maastricht AntlaĢmasıyla ayrıca, yukarıda sayılan alanlarda ortak çıkarları
bütünleĢtirmek ve denetlemek için kıdemli yetkililerden oluĢan bir Koordinasyon
272
“History of Europol”, http://www.europol.europa.eu/index.asp?page=faq, 27.02.2007.
100
Komitesi‟nin (K4) oluĢturulması kararlaĢtırılmıĢtır.273 Bu komiteyi oluĢturan üç
çalıĢma grubundan biri olan Güvenlik, Hukuk, Polis ve Gümrükler ÇalıĢma Grubu
terörizmle mücadele, kamu düzeni, Europol, gümrük ve uyuĢturucu ve adli iĢbirliği
konularında çalıĢacaktı.
AntlaĢma kabul edilirken Birlik içinde sınırların kaldırılmasının getireceği
faydalar kadar teröristler ve terör örgütleri için bir iç pazar yaratılacağı endiĢesi de
üye ülkeler tarafından paylaĢılmaktaydı. Bu nedenle, üye devletler antlaĢmada yoğun
bir polis iĢbirliği ile göç ve vizeye yönelik ortak önlemleri içeren politikalar üzerinde
anlaĢmıĢtır.274 Diğer bir ifadeyle, 1992 Maastricht AntlaĢması ile suçluların ve
teröristlerin topluluk içinde serbest dolaĢımının yarattığı endiĢe; dıĢ sınırların
güçlendirilmesi, Avrupa polis ve istihbarat iĢbirliği ile ortak vize ve göç
politikalarının oluĢturulmasını sağlamıĢtır.
Ancak Europol Konvansiyonunun “uzun bir düzenleme sürecinin ardından
yürürlüğe giren üç protokolün içinde yer alan sayısız değişiklik”lere uğramıĢ olması
sebebiyle
ve
duyulabilecek
“Konvansiyonun
değişiklikleri
Kararla
değiştirilmesinin
kolaylaştıracağı
gelecekte
düşüncesiyle”
ihtiyaç
Europol
Konvansiyonunun, Europol Konsey Kararı ile değiĢtirilmesine karar verilmiĢ ve 6
Nisan 2009 tarih ve 2009/371/JHA sayılı Konsey Kararı (1 Ocak 2010 tarihinden
273
Sebastian Vannerot, “The Story of the „New‟ European Police Offıce (Europol)”,
http://www.gouverner.net/go/articles/story-of-the-new-europol.shtml, 08.01.2010.
274
BeĢe, s.87.
101
itibaren geçerli olmak üzere) 15 Mayıs 2009 tarihli AB Resmi Gazetesinde
(L121/37-66) yayınlanmıĢtır.275
Europol‟ün yasal çerçevesinin basitleĢtirildiği ve güçlendirildiği söz konusu
karar ile Europol‟ün Birlik kuruluĢu olduğu ve AB Genel Bütçesine dâhil edildiği de
karara bağlanmıĢtır.276 Bu durumun Avrupa Parlamentosunun Europol‟ün kontrol
edilmesindeki
rolünü
de
güçlendireceği
yine
söz
konusu
kararda
ifade
edilmektedir277. Ayrıca Europol‟ün Eurojust ve CEPOL gibi benzeri Birlik
KuruluĢlarına da uygulanan genel kural ve prosedürlere dâhil edilmesinin,
Europol‟ün yönetimsel yapısını sadeleĢtireceği ve bu kurumun asli görevlerine daha
fazla kaynak ayırabileceği belirtilmektedir.278
Söz konusu karar, Europol‟ün yasal dayanağını sadeleĢtirmekle kalmamıĢ,
kurumun iĢleyiĢ, görev, iĢbirliği, gizlilik, bütçe gibi birçok konuya iliĢkin daha
belirgin tanımlamalar getirmiĢtir.279
275
Kararın tam metni için bkz.:
https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/council_decision.pdf, 20.05.2009.
276
EUROPOL Konsey Kararı, Madde-3.
277
EUROPOL Konsey Kararı, Madde-5.
278
EUROPOL Konsey Kararı, Madde-6.
279
Söz konusu karar Ģu bölümlerden oluĢmaktadır:Bölüm 1 - KuruluĢ ve Görev (Chapter I Establishment and Tasks), Bölüm 2 - Bilgi ĠĢleme Sistemleri (Chapter II - Information Processing
Systems), Bölüm 3 - Bilgi ĠĢleme Konusunda Genel Hükümler (Chapter III - Common Provisions On
Information Processing), Bölüm 4 - Ortaklarla ĠliĢkiler (Chapter IV - Relations With Partners), Bölüm
5 - Verilerin Korunması ve Veri Güvenliği (Chapter V - Data Protection and Data Security), Bölüm 6
- Örgüt (Chapter VI – Organisation), Bölüm 7 - Gizlilik Konuları (Chapter VII - Confidentiality
Issues), Bölüm 8 - Bütçe Hükümleri (Chapter VIII - Budget Provisions), Bölüm 9 - Diğer Hükümler
(Chapter IX - Miscellaneous Provisions), Bölüm 10 - Geçici Hükümleri (Chapter X - Transitional
Provisions), Bölüm 11 - Sonuç Hükümleri (Chapter XI - Final Provisions).
102
Ayrıca Europol‟ün amacının “üye ülkelerin yetkili birimleri tarafından
yapılacak olan ve iki veya daha fazla üye ülkeyi etkileyen örgütlü suçlar, terörizm ve
diğer ağır suç türleri ile mücadele ve önleme faaliyetlerini desteklemek ve
güçlendirmek” olduğu belirtilmiĢtir.280 “Diğer ağır suç türleri”nin neler olduğu ise
kararın ekinde yer alan liste ile toplam 24 farklı suç türü olarak açıklanmıĢtır.
TE-SAT Raporları (Terörizm Durum ve Eğilim Raporları)
Europol tarafından 2007 yılından itibaren her yıl düzenli olarak yayınlanan
“Terörizm Durum ve Eğilim Raporu”konumuz açısından özel bir önem taĢımaktadır.
TE-SAT, 11 Eylül saldırılarının ardından Terörizm ÇalıĢma Grubunca (Terrorism
Working Party – TWP) Avrupa Parlamentosuna iletilecek raporları hazırlama aygıtı
olarak kurulmuĢ ve 2007 raporu öncesinde üye ülkeler tarafından Europol analizleri
ve dosya bilgilerine dayanarak yapılan katkılar281 doğrultusunda AB Dönem
BaĢkanlıklarınca sunulmuĢtur.
2006 yılı baĢında, Europol TE-SAT raporunun niteliğinin arttırılması
amacıyla veri toplama sürecinin daha da geniĢletilmesini teklif etmiĢ ve bu teklif
Adalet ve ĠçiĢleri Konseyinin 01-02 Haziran 2006 tarihli toplantısında kabul
edilmiĢtir. TE-SAT-2007 ve sonrasında yayınlanan raporlarda, Finlandiya ve
Almanya Dönem BaĢkanlıklarına, Eurojust‟a veSITCEN‟e danıĢılarak geliĢtirilen
280
EUROPOL Konsey Kararı, Madde 3.
Türkiye, TE-SAT Raporlarına katkı sağlamaktadır. Türk Emniyet Genel Müdürlüğü‟ne bağlı
Interpol – Europol – Sirene Dairesi BaĢkanlığı, 2004 yılından itibaren Europol ile iĢbirliğini sağlamak
amacıyla Türkiye Milli Bürosu olarak belirlenmiĢtir. Ayrıntılı bilgi için bkz.: “Interpol – Europol –
Sirene Dairesi BaĢkanlığı”, http://www.egm.gov.tr/icerik_detay.aspx?id=163, 22.03.2012.
281
103
yeni bir yöntem takip edilmiĢtir. ENFOPOL 65 (8196/2/06)‟e göre, TE-SAT
“AB’deki terörizm fenomeni ile ilgili bilgi sağlayan sınıflandırılmamış yıllık
belge”dir.282
TE-SAT‟ta terörizm kavramı -politik motifler ve amaçlarla gerçekleĢtirilen
politik bir fenomen olmasına rağmen- kanun uygulayıcı bakıĢ açısıyla bir suç olarak
tartıĢılmıĢtır. Analitik bir rapor olan TE-SAT bir durum raporudur. AB raporu olması
sebebiyle de, önceki raporlardan farklı olarak üye ülkelerdeki durumu değil, Birlik
genelindeki durumu açıklamaktadır.
Aynı zamanda “terörizmin mevcut durumunun değiĢmesi ve geliĢmesine
iliĢkin genel eğilimin” tanımlandığı bir eğilim raporu da olan TE-SAT, üye ülkelerin
terörizm soruĢturmalarına iliĢkin sağladığı bilgilere dayanmakta olup, devam etmekte
olan soruĢturmaları tehlikeye düĢürebilecek veya gizlilik derecesi sınıflandırılmıĢ
bilgiler yer almamaktadır.
TE-SAT Raporlarının (TE-SAT2007283, TE-SAT 2008284, TE-SAT 2009285,
TE-SAT 2010286, TE-SAT 2011287 ve TE-SAT 2012288) içeriği incelendiğinde, 5
terör çeĢidinden bahsedildiği görülmektedir:
282
“Europol's Proposal for the New TE-SAT”, Council of the European Union, doc. 8196/2/06 REV 2
EUROPOL 25 ENFOPOL 65, Brussels, 18 May 2006.
283
Raporun tam metni için bkz.: “TE-SAT 2007”,
https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2007.pdf., 25.10.2011.
284
Raporun tam metni için bkz.: “TE-SAT 2008”,
https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2008.pdf., 25.10.2011.
285
Raporun tam metni için bkz.: “TE-SAT 2009”,
https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2009_0.pdf., 25.10.2011.
286
Raporun tam metni için bkz.: “TE-SAT 2010”,
104
1- Dinsel Esintili Terörizm (Religously-inspiredTerrorism)
2007 – 2011 yılları arasında yayınlanan tüm TE-SAT Raporlarında Ġslamcı
Terörizm (Islamist Terrorism) kavramı kullanılmakta iken, ilk olarak TE-SAT
2012‟de Dinsel Esintili Terörizm (Religously-inspired Terrorism) kavramı
kullanılmıĢtır. Bu çalıĢmanın yazarı, terörizm kavramının herhangi bir din ile
yanyana anılmasını (ve dolayısıyla Ġslamcı Terörizm kavramını) reddetmektedir.
Ancak çalıĢmada, TE-SAT Raporlarındaki kavramlar orijinal haliyle kullanılmıĢtır.
TE-SAT 2007‟de AB içerisinde (Almanya‟da) 2006 yılında sadece bir Ġslamcı
terörist eylem meydana geldiği belirtilmektedir. Söz konusu eylem, 31 Temmuz
2006 tarihinde, Almanya-Köln‟de iki trene yerleĢtirilen bombalı çantaların
patlamaması sayesinde baĢarısızlıkla sonuçlanmıĢ ve eylemin ardından Almanya‟da
eğitim gören Lübnan asıllı iki öğrenci gözaltına alınmıĢtır. Bu eylemin dıĢında,
Ġngiltere289 ve Danimarka‟da290 birer terörist eylem gerçekleĢmeden önlenmiĢtir.
Ekim 2005 – Aralık 2006 arasında, AB içerisinde (Çek Cumhuriyeti, Danimarka,
Fransa, Almanya, Ġtalya, Ġspanya ve Ġsveç‟te) toplam 340 kiĢi, Ġslamcı terörizmle
bağlantılı oldukları iddiasıyla yakalanmıĢtır.291
https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2010_0.pdf., 25.10.2011.
287
Raporun tam metni için bkz.: “TE-SAT 2011”,
https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/te-sat2011.pdf., 25.10.2011.
288
Raporun tam metni için bkz.: “TE-SAT 2012”,
https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/europoltsat.pdf, 01.05.2012.
289
Ġngiltere‟de 10 Ağustos 2006 tarihinde, Ġngiltere – ABD uçuĢunu yapacak olan bir uçağa patlayıcı
yerleĢtirerek yapılması planlanan saldırı güvenlik güçlerince engellenmiĢ ve çoğu Pakistan asıllı 11
Ģüpheli yakalanmıĢtır. TE-SAT 2007, s.18-19.
290
5 Eylül 2006 tarihinde, Danimarka güvenlik güçleri bomba yapma hazırlığında olan 9 kiĢiyi
gözaltına almıĢ ve bunların 2‟si “terörist saldırı hazırlığında olmak”la suçlanmıĢtır. TE-SAT 2007,
s.19.
291
Islamist Terrorism, TE-SAT 2007, s. 18-28.
105
TE-SAT
2008‟deAB
Danimarka‟da)2007
yılında
içerisinde
4
Ġslamcı
(BirleĢik
terörist
Krallık,
saldırı
Almanya
meydana
ve
geldiği
belirtilmektedir. Avusturya, Belçika, Kıbrıs, Danimarka, Fransa, Almanya, Ġtalya,
Romanya, Ġsveç, Hollanda ve Ġspanya‟da toplam 201 kiĢi Ġslamcı terörizmle
bağlantılı oldukları iddiasıyla yakalanmıĢtır.292
TE-SAT 2009‟da AB içerisinde (BirleĢik Krallık)2932008 yılı içerisinde
1Ġslamcı terörist saldırı meydana geldiği belirtilmektedir.294 2008 yılı içerisinde AB
genelinde (Almanya, Belçika, Danimarka, Fransa, Ġrlanda, Ġtalya, Hollanda,
Slovakya, Ġspanya ve Ġsveç) toplam 187 kiĢi Ġslamcı terörizmle bağlantılı oldukları
iddiasıyla yakalanmıĢtır.295
TE-SAT 2010‟daAB içerisinde (Ġtalya) 2009 yılı içerisinde 1 Ġslamcı terörist
saldırı meydana geldiği belirtilmektedir. AB genelinde (Almanya, Avusturya,
292
Islamist Terrorism, TE-SAT 2008, s.17-27
BirleĢik Krallık vatandaĢı (ve sonradan Müslümanlığa geçmiĢ) olan 22 yaĢındaki bir Ģahıs, Mayıs
2008‟de Ġngiltere‟nin güneydoğu bölgesinde yer alan Exeter Ģehrindeki bir alıĢ-veriĢ merkezinde
bulunan restoranta bombalı saldırı gerçekleĢtirmiĢtir.
294
Eylem sayısındaki bu düĢüklüğe rağmen, birçok AB üyesi ülke de Ġslamcı terör tehdidinin ve
saldırı riskinin yüksek olduğunu belirtmiĢtir. Almanya, tehdit içerikli videolarda ülkesinin ismen ve
açıkça tehdit edildiğini; Fransa, Afganistan‟daki askeri varlığı, tarihsel olarak koloniyel bir ülke
olması, mevcut Cezayir hükümetini desteklemesi ve okullarda baĢörtüsünü yasaklaması gibi
sebeplerle terörist grupların hedefinde yer aldığını; Hollanda, yerel bir politikacı tarafından yapılan ve
dağıtılan “Fitne” isimli filmin “Ġslam‟a karĢı küresel savaĢ”ta Hollanda‟nın aktif bir oyuncu olduğunu
kanıtladığı Ģeklindeki yorumlar sebebiyle ciddi bir tehdit altında olduğunu; Danimarka, 2006‟daki Hz.
Muhammet karikatürleri ve sonrasındaki süreç sebebiyle halen hassas bir durumda olduğunu
belirtmektedir.
295
Islamist Terrorism, TE-SAT 2009, s.17-24
293
106
Belçika, Fransa, Ġtalya, Litvanya, Hollanda ve Ġspanya) toplam 110 kiĢi Ġslamcı
terörizmle bağlantılı oldukları iddiasıyla yakalanmıĢtır.296
TE-SAT 2011‟de AB içerisinde (Danimarka ve Ġsveç) 2010 yılı içerisinde 3
Ġslamcı terörist saldırı meydana geldiği belirtilmektedir. AB genelinde (Avusturya,
Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, Ġrlanda, Ġtalya, Hollanda, Romanya,
Slovenya, Ġspanya, Ġsveç ve BirleĢik Krallık) toplam 268 kiĢi Ġslamcı terörizmle
bağlantılı oldukları iddiasıyla yakalanmıĢtır.297
TE-SAT 2012‟deAB içerisinde (sadece Almanya‟da) 2011 yılı içerisinde
2dinsel esintili terörist saldırı meydana geldiği belirtilmektedir. AB genelinde
(Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, Almanya,
Ġrlanda, Ġtalya, Hollanda, Romanya, Ġspanya, Ġsveç ve BirleĢik Krallık) toplam 122
kiĢi dinsel esintili terörizmle bağlantılı oldukları iddiasıyla yakalanmıĢtır.298
2- Sağ Kanat Terörizm (Right-wing Terrorism)
TE-SAT 2007‟de,AB içerisinde (Polonya) 2006 yılı içerisinde 1 sağ kanat
teröristsaldırının meydana geldiği299 belirtilmektedir. AB genelinde (Belçika ve
Polonya) toplam 15 Ģüphelinin yakalandığı belirtilmektedir.300
296
Islamist Terrorism, TE-SAT 2010, s.19-26.
Islamist Terrorism, TE-SAT 2011, s.15-20.
298
Religously-inspired Terrorism, TE-SAT 2012, s.15-21
299
TE-SAT 2007‟de rapor edilen bu eylem, Mayıs 2006‟da Polonya-VarĢova‟da neo-nazi (2)
dazlağın, Antify (Nazi KarĢıtı Cephe) üyesi bir Ģahsı bıçaklamasıdır.
300
Right-wing terrorism, TE-SAT 2007, s.35.
297
107
TE-SAT 2008‟de,AB içerisinde 2007 yılı içerisinde -Portekiz‟deki Yahudi
mezarlığına yapılan saldırı olmak üzere-sadece 1 sağ-kanat terörist saldırı meydana
geldiği belirtilmektedir.AB genelinde (Avusturya, Hollanda ve Portekiz) toplam 44
Ģüpheli yakalanmıĢtır.301
TE-SAT 2009‟da,2008 yılında AB içerisindeki sağ-kanat faaliyetlerin
“aĢırıcılık” boyutunda kaldığı ve hiçbir “sağ-kanat terörist eylem” meydana
gelmediği belirtilmektedir.302
TE-SAT 2010‟da,AB içerisinde (Macaristan) 2009 yılında 4 sağ-kanat terörist
eylem meydana geldiği ve toplam 22 kiĢinin yakalandığı belirtilmektedir.303
TE-SAT 2011‟de, AB içerisinde 2010 yılında hiçbir sağ-kanat terörist saldırı
olmadığı belirtilmektedir.304
TE-SAT 2012‟deAB içerisinde (Ġspanya) 2009 yılında 1 sağ-kanat terörist
eylem meydana geldiği ve toplam 5 kiĢinin yakalandığı belirtilmektedir.305
301
Right-Wing Terrorism, TE-SAT 2008, s.38-39.
Right-Wing Terrorism, TE-SAT 2009, s.35-36.
303
Right-Wing Terrorism, TE-SAT 2010, s.37-39.
304
Right-Wing Terrorism, TE-SAT 2011, s.29-30.
305
Right-Wing Terrorism, TE-SAT 2012, s.28-29.
302
108
3- Sol Kanat ve AnarĢist Terörizm (Left-wing and Anarchist Terrorism)
TE-SAT 2007‟de,AB içerisinde (Yunanistan, Ġtalya, Ġspanya, Almanya) 2006
yılı içerisinde 55 sol kanat ve anarĢist teröristsaldırının meydana geldiği ve 52 kiĢinin
yakalandığı belirtilmektedir.306
TE-SAT 2008‟de,AB içerisinde (Avusturya, Almanya, Yunanistan, Ġtalya,
Ġspanya) 2007 yılı içerisinde 21 sol kanat ve anarĢist teröristsaldırının meydana
geldiği ve Fransa, Almanya, Ġtalya, Hollanda ve Ġspanya‟da 48 kiĢinin yakalandığı
belirtilmektedir.307
TE-SAT 2009‟da,AB içerisinde (Yunanistan, Ġspanya, Ġtalya) 2008 yılı
içerisinde 28 sol kanat ve anarĢist teröristsaldırının meydana geldiği ve Fransa,
Ġtalya, Ġspanya, Belçika, (Güney) Kıbrıs (Rum Yönetimi) ve Almanya‟da 58 kiĢinin
yakalandığı belirtilmektedir.308
TE-SAT 2010‟da,AB içerisinde (Yunanistan, Ġspanya, Ġtalya) 2009 yılı
içerisinde 40 sol kanat ve anarĢist teröristsaldırının meydana geldiği ve Almanya,
Bulgaristan, Fransa, Yunanistan, Ġtalya ve Ġspanya‟da 29 kiĢinin yakalandığı
belirtilmektedir.309
306
Left-wing and anarchist terrorism, TE-SAT 2007, s.31-34.
Left-Wing and Anarchist Terrorism, TE-SAT 2008, s.34-37.
308
Left-Wing and Anarchist Terrorism, TE-SAT 2009, s.31-34.
309
Left-Wing and Anarchist Terrorism, TE-SAT 2010, s.33-36.
307
109
TE-SAT 2011‟de, AB içerisinde (Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan,
Ġtalya, Ġspanya) 2010 yılı içerisinde 45 sol kanat ve anarĢist teröristsaldırının
meydana geldiği ve Avusturya, Almanya, Yunanistan, Ġtalya ve Ġspanya‟da 34
kiĢinin yakalandığı belirtilmektedir.310
TE-SAT 2012‟deAB içerisinde (Danimarka, Almanya, Yunanistan, Ġtalya ve
Ġspanya) 2011 yılı içerisinde 37 sol kanat ve anarĢist teröristsaldırının meydana
geldiği ve 42 kiĢinin yakalandığı belirtilmektedir.311
4- Tekli Terörizm (Single Issue Terrorism)
TE-SAT
2007‟de,
Tekli
Terörizm
Ģeklinde
bir
sınıflandırma
bulunmamaktadır. Daha çok çevrecilerin ve hayvan hakları savunucularının yaptığı
kürk fabrikalarını bombalamak gibi Ģiddet eylemlerinin “terörizm” Ģeklinde
adlandırılması 2008 raporundan itibaren görülmektedir.
TE-SAT 2008‟de,Portekiz‟de yaklaĢık 100 kiĢilik çevreci bir grup tarafından
1 hektar büyüklüğündeki (genetiği değiĢtirilmiĢ/transgenic) mısır tarlasına zarar
verilmesi eylemi olmak üzere sadece 1 tekli terörist saldırı meydana geldiği
belirtilmektedir.312
310
Left-Wing and Anarchist Terrorism, TE-SAT 2011, s.25-26.
Left-Wing and Anarchist Terrorism, TE-SAT 2012, s.26-27.
312
Single Issue Terrorism, TE-SAT 2008, s.40-41.
311
110
TE-SAT 2009‟da,yalnızca Fransa‟da 5 tekli terörist bombalı saldırı meydana
geldiği belirtilmektedir. Bu saldırıların 4‟ü FNAR313 (Fraction Nationaliste Armée)
tarafından
“hız
radarlarına”
yapılmıĢ,
1‟i
ise
CAV314(Comité
d’Action
Viticole)tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir.315
TE-SAT 2010‟da,Avusturya ve Fransa‟da 2 tekli teröristsaldırının meydana
geldiği.316
TE-SAT 2011‟de, yalnızca Yunanistan‟da 1 tekli teröristsaldırının meydana
geldiği ve 2 kiĢinin yakalandığı belirtilmektedir.317
TE-SAT
teröristsaldırının
2012‟deAB‟de
meydana
2011
gelmediği
yılı
ve
içerisinde
herhangi
bir
herhangi
yakalama
bir
tekli
omadığı
belirtilmektedir.318
5- Etnik-milliyetçi ve Ayrılıkçı Terörizm (Ethno-nationalist and Separatist
Terrorism)
TE-SAT 2007‟de,AB‟de (Ġspanya, Fransa, Ġrlanda, BirleĢik Krallık) 2006 yılı
içerisinde toplam 424 etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörist saldırı meydana geldiği
313
FNAR, tek kiĢilik bir örgüttür ve bu Ģahıs, 28 Mayıs 2008 günü evyapımı patlayıcı hazırlarken
kendisini yaralaması üzerine yakalanmıĢtır. TE-SAT 2009, s.37.
314
Güney Fransa‟da aktif olan CAV, yabancı Ģarap ithal edilmesine karĢı çıkmaktadır. TE-SAT 2009,
s.37.
315
Single Issue Terrorism, TE-SAT 2009, s.37-38.
316
Single Issue Terrorism, TE-SAT 2010, s.40-41.
317
Single Issue Terrorism, TE-SAT 2011, s.31-32.
318
Single Issue Terrorism, TE-SAT 2012, s.30-31.
111
belirtilmektedir. Ġspanya, Fransa, BirleĢik Krallık, Ġrlanda, Avusturya, Almanyave
Lüksemburg‟da ise 226 kiĢi yakalanmıĢtır.319Bask ayrılıkçıları tarafından, Bask
bölgesinde (Ġspanya ve Fransa‟da) toplam 144 saldırı gerçekleĢtirilmiĢtir. ETA
Ġspanya‟daki 11 saldırıyı, Irrintzi320 ise Fransa‟daki 4 saldırıyı üstlenmiĢtir.
Ġspanya‟daki saldırıların çoğunu Taldes Y321 isimli örgüt üstlenmiĢtir. Korsika
adasında meydana gelen 282 saldırının yarısını FLNC örgütü üstlenmiĢ322 diğer
yarısını ise üstlenen olmamıĢtır. Ġngiltere‟de meydana gelen 5 ve Ġrlanda‟da meydana
gelen 1 saldırıyı ise üstlenen herhangi bir grup olmamıĢtır.323
TE-SAT 2008‟de, AB‟de (Fransa, Ġspanya, Almanya324) 2007 yılı içerisinde
toplam 532 etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörist saldırı meydana geldiği
belirtilmektedir. AB üyesi 8 ülkede (Ġspanya, Fransa, Ġrlanda, Belçika, Almanya,
Hollanda, Slovakya, Romanya ) ayrılıkçı terörist faaliyetler içerisinde olduğu tespit
edilen toplam 548 kiĢi yakalanmıĢtır.Ayrılıkçı terörist eylemler, 2007 yılında AB
genelinde meydana gelen tüm terörist eylemlerin %91‟ne tekabül etmektedir.Bu
319
Ethno-nationalist and separatist terrorism, TE-SAT 2007, s.27-31.
Irrintzi, Fransa‟nın Bask bölgesinde faaliyet gösteren Bask milliyetçisi bir örgüttür. Bu bölgede
2005‟ten beri gerçekleĢtirilen eylemlerin 2/3‟sinden sorumlu olan örgüt, gittikçe zayıflamaktadır. Son
olarak Aralık 2009‟da örgüt lideri yakalanmıĢtır. Irrintzi, AB Terör Örgütleri listesinde yer
almamaktadır.
321
Genç ETA sempatizanlarından oluĢan Taldes Y, ETA talimatları doğrultusunda Ģehir gerilla
taktiklerini kullanarak küçük çaplı eylemler gerçekleĢtirmektedir. TE-SAT 2007, s.29.
322
Söz konusu saldırılar FLNC‟nin alt yapılanmaları olan FLNC-22 Octobre ve FLNC-UDC
tarafından üstlenilmiĢtir. TE-SAT 2007, s.28.
323
TE-SAT 2007, s.27.
324
Almanya‟da meydana gelen 15 ayrılıkçı terörist eylemin 14‟ü PKK/KONGRA-Gel tarafından
üstlenilmiĢ, diğer (1) eylemin ise yine PKK/KONGRA-GEL tarafından yapıldığı Alman
makamlarınca iddia edilmiĢtir. Bu eylemlerin hedefinde Almanya Bottrop, Dortmund ve Hagen‟deki
Türk seyahat acenteleri, bankaları ve camileri yer almıĢtır.
320
112
saldırıların
%97‟si
Bask
ve
Korsika
ayrılıkçı
grupları
tarafından
üstlenilmiĢ/atfedilmiĢtir.325
TE-SAT 2009‟da,AB içerisinde etnik-milliyetçi terörist saldırılarda 2008
yılında 2007 yılına oranla %25 azalma olduğu ve toplam 397 saldırı meydana
geldiği, 501 kiĢinin ise ayrılıkçı terörizmle iliĢkili oldukları gerekçesiyle yakalandığı
belirtilmektedir. Bu saldırıların %98‟i Fransa ve Ġspanya‟da ETA ve FLNC
tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir.326
TE-SAT 2010‟da,AB‟de (Ġspanya, Fransa, K.Ġrlanda) 2009 yılı içerisinde
toplam 361 etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörist saldırı meydana geldiği
belirtilmektedir. Bu saldırıların 237‟si Fransa ve Ġspanya‟da ETA ve FLNC
tarafından, 124‟ü ise Kuzey Ġrlanda‟daIRA tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġrlanda,
Ġspanya ve Fransa‟da toplam 413kiĢi yakalanmıĢtır.327
TE-SAT 2011‟de,ilk kez etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörizm (ethnonationalist and separatist terrorism) yerine ayrılıkçı terörizm (separatist terrorism)
kavramı kullanılmıĢtır. Ancak bunun kavramlar üzerinde bilinçli bir tercih değil, kısa
ve kolay kullanım amacıyla yapıldığı değerlendirilmektedir. Nitekim raporun teorik
çerçevesinin anlatıldığı bölümde, bu konuyla ilgili herhangi bir açıklama olmadığı
gibi, raporun çeĢitli yerlerinde ayrılıkçı ve etnik milliyetçi terörist örgütler328 ve
325
Ethno-nationalist and separatist terrorism, TE-SAT 2008, s.28-33.
Ethno-nationalist and separatist terrorism, TE-SAT 2009, s. 25-30.
327
Ethno-nationalist and separatist terrorism, TE-SAT 2010, s.27-32.
328
TE-SAT 2011, s.6.
326
113
etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörist örgütler329 kavramları kullanılmaya devam
etmiĢtir. TE-SAT 2011‟de AB‟de (Ġspanya, Fransa, K.Ġrlanda, Ġtalya ve Avusturya)
2010 yılı içerisinde toplam 160 ayrılıkçı terörist saldırı meydana geldiği
belirtilmektedir. Ġspanya, Fransa, Ġrlanda, Portekiz, Belçika, Hollanda, Almanya,
Avusturya, Ġtalya ve Romanya‟da ise 349 kiĢi yakalanmıĢtır.330
TE-SAT 2012‟deAB‟de (Fransa ve Ġspanya) 2011 yılı içerisinde toplam 110
etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörist saldırı meydana geldiği belirtilmektedir. Ġrlanda,
Ġspanya ve Fransa‟da toplam 247 kiĢietnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörizmle iliĢkili
oldukları gerekçesiyle yakalanmıĢtır.331
Yukarıda da belirtildiği üzere, TE-SAT Raporlarının incelenmesi neticesinde
etnik terörizmin AB‟nin en büyük ve en önemli sorunu olduğu görülmektedir. Son 6
yılda AB genelinde meydana gelen toplam 2437 terörist saldırının 1984‟ü, yakalanan
toplam 4441 kiĢinin ise 2284‟ü etnik terörizmle iliĢkilidir. Yani baĢka bir anlatımla
AB genelinde son 6 yılda meydana gelen terör eylemlerinin %81‟si etnik terörist
gruplar tarafından yapılmıĢtır. TE-SAT Raporlarından da anlaĢılacağı üzere, AB
genelinde terör açısından en önemli sorun etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörizmdir.
Bu veriler, AB‟nin kurumsal anlamda bütünleĢme, “Avrupa vatandaĢlığı” ve
Avrupa aidiyeti yaratma gibi konularda yıllardır devam etmekte olan çalıĢmalarının
henüz baĢarıya ulaĢamadığını ortaya koymaktadır. “Avrupa kimliği” ve “Avrupa
329
Aynı rapor, s.21.
Separatist terrorism, TE-SAT 2011, s.21-24.
331
Ethno-nationalist and separatist terrorism, TE-SAT 2012, s.22-25.
330
114
VatandaĢlığı” fikirlerinden hareketle, sadece alt kimliklerin (Basklı, Korsikalı,
Macar, Romen) değil, siyasi sınırların da önemini yitireceği ve etnik farklılıkların,
AB için artık bir sorun olmayacağı düĢüncesi, bu veriler doğrultusunda en azından
yakın zamanda mümkün görünmemektedir.
115
III. BÖLÜM
AB’nin ĠNSAN HAKLARI POLĠTĠKALARI
ve
TERÖRĠZMLE MÜCADELE
Dönemin AB Terörizmle Mücadele Koordinatörü Gijs de Vries, 17 Ekim
2005 tarihinde Clark Üniversitesi‟nde yaptığı “Ġnsan Hakları ve Terörizm” baĢlıklı
konuĢmasına 3 soruyla baĢlamıĢtır: “Terörizme karĢı savaĢ” hangi sınırlara kadar
“insan hakları” için bir mücadele olarak kabul edilebilir? Ġnsan hakları, terörizmle
mücadeleyi engellemekte midir? Terörizmle mücadele stratejimiz, insan haklarını
aktif olarak desteklemeyi gerektirmekte midir? Bu sorulara verdiği geniĢ cevabı ise,
insan haklarının, terörizme karĢı mücadelenin ayrılmaz bir parçası olması ve
terörizmle, insan hakları çerçevesinde mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayarak
bitirmiĢtir.332
ÇalıĢmamızın konusu olan, etnik terörizmle mücadele açısından da AB‟nin
insan hakları politikaları belirleyici bir öneme sahiptir. AB terörizmle mücadelesini,
insan haklarına saygı prensibiyle devam ettirirken, etnik terörizmin beslendiği etnik
sorunları da insan hakları temelinde azınlık ve kimlik politikaları yoluyla
değerlendirmektedir.
332
Gijs de Vries, “Human Rights and Terrorism”,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/ClarkUniversityOctober17.2004.pdf, 11.04.2011.
116
Bu bölümde, AB‟nin özellikle 11 Eylül sonrasında yapısal ve yasal açıdan
geliĢen terörle mücadele politikalarına tekrar değinilmeyecektir. Bunun yerine
terörizmle mücadeleyi doğrudan etkileyen insan hakları yaklaĢımları ve bu bağlamda
AB‟nin azınlık politikaları ve kimlik politikaları incelenecektir.
3.1. KüreselleĢme, ulus-devlet ve demokrasi iliĢkisinin etnik politikalara
etkisi
AB‟nin insan hakları politikalarının terörle mücadeledeki yerini ve önemini
incelemeden önce, insan hakları kavramının geliĢim süreci ve bu bağlamda
demokrasi, ulus-devlet ve küreselleĢme olgularını incelemek uygun olacaktır.
Uluslararası sistemde yeni ve özgün bir proje olarak ortaya çıkan AB‟nin kurumsal
yapısı, küreselleĢme süreciyle doğrudan ilintili gözükmektedir. Bu sürecin özellikle
ulus-devlet yapısı üzerindeki etkisi, AB‟yi de etkileyecek ve Birliğin geleceğini
belirleyecektir. Dolayısıyla, küreselleĢme süreci ve bu sürecin ulus-devlet, demokrasi
ve insan haklarına etkisi, AB politikalarını da etkilemektedir.
Yukarıda bahsedilen bu etkileĢim sürecini daha iyi anlayabilmek için,
demokrasi kavramına göz atmakta yarar vardır. Eski Yunan politik ve felsefi
düĢüncesine kadar uzanan demokrasi kavramı,333 öncelikle Ģehir devletlerde
uygulanan bir yönetim Ģekli olarak, M.Ö. 5. yüzyılda tüm vatandaĢların Ģehir-devlet
333
Demokrasi kuramı ve tarihi ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: David Held, Models of Democracy,
Cambridge, Polity Press, 2006. Ayrıca Roland N. Stromberg, Democracy, a short analytical
history,New York, Library of Congress Cataloging-in-Publication Data, 1996.
117
kanunlarının yapıldığı Meclis‟te konuĢmaya ve oy vermeye yetkili olduğu Atina‟da
karĢımıza çıkmaktadır.334
Demokrasinin yayılmaya ve geliĢmeye devam ettiği Orta Çağ boyunca335
seçimlerin yapıldığı ve meclisin bulunduğu birçok idari birim bulunmaktaydı. Bu
yapılar içerisinde egemenliğin kimin tarafından kullanılacağı önemli bir tartıĢma
konusu olmuĢtur. Ġktidarın halk tarafından kullanılmasını öngören demokrasilerde,
toplumun önde olduğu sosyal demokrasi336 anlayıĢına, ilerleyen dönemlerde bireyin
önde olduğu liberal demokrasi337 anlayıĢı da eklenmiĢtir.
1648 Westphalia ile baĢlayan sürecin, yukarıda bahsedilen düĢünsel geliĢim
sürecine önemli katkıları olmuĢtur. Nitekim Protestanların zaferi ile sonuçlanmıĢ
olan Otuz Yıl SavaĢları, Westphalia BarıĢ AntlaĢması ile bitmiĢ338 ve barıĢı
hazırlayan konferans, daha önceki dini nitelikli uluslararası toplantıların aksine,
devlet, savaĢ ve iktidar sorunlarının tartıĢıldığı laik bir konferans olmuĢtur. Ayrıca
Westphalia
BarıĢı
Ġmparatorluğu‟nun
ile
Kilise‟nin
parçalanmıĢ
gücü
olduğu,
sınırlandırılmıĢ
uluslararası
ve
hukuk
Kutsal
Roma
bakımından
da
doğrulanmıĢtır. Sonuç olarak, bugünkü anlamıyla (belirli kuralara göre hareket eden
ve aralarında düzenli iliĢkiler bulunan devletlerin oluĢturduğu) “uluslararası sistem”,
334
“VatandaĢ” kavramının o dönemlerde kapsayıcı değil dıĢlayıcı bir yoruma sahip olduğu ve
kadınların, kölelerin, yabancıların ve 20 yaĢından küçük erkeklerin vatandaĢ olamadığı
unutulmamalıdır.
335
Orta Çağ‟daki düĢünsel geliĢmeler için bkz.: John Marenbon, Medieval Philosophy: an historical
and philosophical introduction,New York, Routledge Press, 2007.
336
Richard Sandbrook ve diğerleri, Social Democracy in the Global Periphery: Origins, Challenges,
Prospects, New York, Cambridge University Press, 2007, s.4-36.
337
Axtmann, s.10 – 35. Ayrıca William E. Scheuerman, Liberal Democracy and the Social
Acceleration of Time, Maryland, The John Hopkins Univesity Press, 2004.
338
AntlaĢmanın tam metni için bkz.: “Treaty of Westphalia”,
http://avalon.law.yale.edu/17th_century/westphal.asp, 26.10.2011.
118
Westphalia ile doğmuĢtur.339 Bu sürecin etkisiyle ve devamında ortaya çıkan ulusdevlet yapısı içerisinde, ulusal sınırlar çizilmiĢ ve bu belirlenmiĢ bölge (ulusal
sınırlar) içerisinde “egemenlik” kavramı önem kazanmıĢtır.340
Egemenlik kavramından hareketle ve 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren
ulus-devlet yapısı, aristokratik/elit/ayrıcalıklı kitleler ve prensliklerin keyfi
yönetimine karĢı bir tepki olarak ortaya çıkmıĢ ve bu bağlamda özgürleĢtirici bir
ideoloji olarak anlaĢılmıĢtır. Özellikle Fransız Ġhtilalinden sonra, meĢru bir
hükümetin ulusal self-determinasyon ilkesine dayanması ve ulus ve devletin
birbiriyle örtüĢmesi gerektiği politik düĢünce dünyasına güçlü bir Ģekilde girmiĢtir.
Bu düĢünce tarzının dâhili anlamı “üst seviyede bir kültürel ve sosyal uyum” ve
“anayasal bir hükümet”; harici anlamı ise “diğer rakip uluslara karĢı ulusal
bağımsızlık”tır.341
19. yüzyılın sonlarına doğru ise, ulus-devlet ideolojisi özgürleĢtirici
karakterini kaybetmiĢ ve diğer uluslara karĢı politik gücünü kullanmaya
odaklanmıĢtır. Ulus-devlet ideolojisinin dâhili anlamı olan üst seviyede bir kültürel
ve sosyal uyum fikri, “homojenleĢ(tir)me ve asimilasyon”a dönüĢmüĢtür. Bu
dönüĢümün altında yatan çeĢitli sebeplerden özellikle iki tanesi önem taĢımaktadır:
339
Sander, s.98-101.
Christopher Harding ve C.L. Lim, “The Significance of Westphalia: an Archaeology of the
International Legal Order”, Renegotiating Westphalia (ed. C.Harding ve C.L. Lim), Cambridge,
Kluwer Law International, 1999, s.1- 24.
341
Axtmann, s.3.
340
119
1- Etkili ve modern bir endüstri toplumunun yaratılması ve geliĢtirilmesi ve
geniĢ bir coğrafyada etkili bir iĢ bölümü yapılabilmesi için, belirli seviyede kültürel
bir homojenliğe ihtiyaç duyulmaktaydı.
2- Etnik ve kültürel birlik/homojenlik, rakip devletlerle devam etmekte olan
savaĢlarda ulus-devletin harici gücünü sağlayabilmesi için bir ön zorunluluk olarak
görülmekteydi.
Dönemin uluslararası konjonktüründe, endüstrileĢme kadar emperyalizm
de342 azınlık gruplarının, baskın ve/veya egemen ulusal grubun politik prensipleri ve
kültürel gelenekleri içerisinde entegre veya asimile edilmesine, dolayısıyla kültürel
homojenliğe öncelik vermekteydi. Bu dönemde devam eden politik ve sosyal
mücadeleler boyunca, “anayasallık” nosyonu da halk egemenliğine dayalı
demokratik hükümet fikri içerisinde geniĢlemiĢtir. Ancak rakip devletlere karĢı “biz
ve onlar” arasındaki kültürel sınırları çizebilmek için, kültürel homojenlik kaygısı
önemini korumaya devam etmiĢtir.
Sonuç olarak, anayasal hükümet fikrine dayanan ulus-devlet nosyonu -her ne
kadar ayrıcalıklı kiĢilere/kitlelere karĢı özgürleĢtirici bir ideoloji olarak ortaya çıkmıĢ
olsa da- baĢlangıcından itibaren kültürel homojenlik eğilimi içermektedir.
342
Emperyalizmle ilgili olarak bkz.: David Harvey, Yeni Emperyalizm (çev.: Hür Güldü), Ġstanbul,
Everest Yay., 2004. Ayrıca güncel bir tartıĢma için Michael Hardt ve Antonio Negri, İmparatorluk
(çev.: Abdullah Yılmaz), Ġstanbul, Devin Yay., 2005.
120
Dolayısıyla, ulus-devlet ve demokrasi arasındaki iliĢki de bu gerilimden
etkilenmektedir.
Özellikle “halk egemenliği” nosyonu ve “vatandaĢlık” kavramı, ulus-devlet
ve demokrasi arasındaki iliĢkinin en güçlü noktasıdır. Demokratik ulus-devletlerde,
bireyler “vatandaĢlık haklarına” sahip olabilmek için, devletin (vatandaĢ-citizen) ve
ulusun (ulusdaĢ-national) parçası olmalıdır. Ancak, geçmiĢte bazı ulusdaĢlar cinsiyet,
mülkiyet sahipliği, vergi ödeme gibi sebeplerle vatandaĢlıktan veya “oy kullanma”
gibi vatandaĢlık haklarından mahrum bırakılmakta iken, bugün de seçme ve seçilme
hakkı gibi konularda yaĢ sınırı gibi nedenlerle her vatandaĢın vatandaĢlık haklarına
doğrudan
eriĢim
imkânı
olmadığı
tartıĢılmaktadır.343Demokratik
prensipler,
yönetimden etkilenen herkesin yönetimin bir parçası olması gerektiğini savunurken,
ulus-devlette “halk egemenliği”, ulusdaĢların vatandaĢ olmaları Ģartıyla kendilerini
yönetebilmesi ĢeklindekavramsallaĢtırılmaktadır. Yani vatandaĢlık (citizenship)
ulusdaĢlıktan (nationality) ayrıdır. Daha açık bir ifade ile bir ulusun üyesi/ulusdaĢı
olan her birey, o ulus tarafından kurulan ulus-devletin vatandaĢı olmayabilir. Türk
uyruklu Yunan vatandaĢları, Türkiye‟de vatandaĢlık haklarına sahip değilken, Yunan
uyruklu Türk vatandaĢları Türkiye‟de vatandaĢlık haklarına sahiptir. VatandaĢlık ve
ulusdaĢlık arasındaki bu ayrım, liberal demokrasinin politik gerçekliği ile de
örtüĢmektedir. Bu durum, demokrasi ve ulus-devlet arasındaki sistematik bağı da
ortaya koymaktadır.
343
Derek B. Heater, A brief history of citizenship, Edinburgh, Edinburgh University Press, 2004, s.88120.
121
Nitekim liberal demokrasi kuramında, demokratik yönetimin ancak egemen
ulus-devlet tarafından uygulanabileceği öngörülmektedir. Çünkü devlet aygıtı
içerisinde politika üretme, yasal düzenleme yapma ve toplumsal kuralların
çerçevesini
belirleme
hakkı
halkındır
ve
bu
hak
vatandaĢlık
haklarının
kurumsallaĢması ve halk egemenliği nosyonuna dayanır.
Halk egemenliği 17. yüzyılda baĢlayan ve 18. yüzyılda Britanya‟ya karĢı
Amerikan kolonilerinin mücadelesi344 ve Fransız monarĢisine karĢı baĢlatılan
devrimle345 devam eden sürecin sonucu olarak monarĢik yöneticilerden alınarak,
yasal olarak eĢit vatandaĢlara aktarılmıĢtır. EĢit vatandaĢlar ile devlet arasındaki
iliĢkide ise, vatandaĢların yapısal olarak devletle iliĢkilendirildiği üç temel durum
öngörülmektedir: Halkın bir parçası olan vatandaĢ, devlet otoritesinin özel bir öznesi
olan vatandaĢ ve devlet tarafından verilen hizmetlerin bir müĢterisi olarak vatandaĢ.
Yine bu iliĢkinin bir parçası olarak liberal demokrasi teorisi, Hobbes
tarafından dile getirilen “ortak kararlar ve toplumsal barıĢın uygulayıcısı olarak
devletin zorlayıcı rolünü”,346 Lock tarafından dile getirilen “bireylerin devlete karĢı
korunması hakkı”347 ile birleĢtirmeyi amaçlamaktadır. Dolayısıyla liberal demokrasi
kuramı içerisinde refah devleti, eğer bir demokrasi olarak örgütlendiyse kabul
görmektedir. Ancak refah devletine yöneltilen baĢlıca eleĢtiriler, refah devletinin
bireysel
sorumluluğu
ve
giriĢimciliği
aĢındırdığı,
vatandaĢların
bireysel
344
Sydney George Fisher, The Struggle for American Indepence (2 cilt), New York, Books for
Libraries Press, 1971.
345
Thomas Carlyle, The French revolution: a history, (3 cilt), New York, Modern Library, 2002.
346
Hobbes‟un devlet kuramı ile ilgili olarak bkz.: Thomas Hobbes, Leviathan, Charleston, Forgotten
Books, 2008.
347
John Locke, Political Writings, Indianapolis, Hackett Publishing, 2003.
122
mahremiyetini ihlal eden verimsiz ve geniĢ bir devlet bürokrasisi yarattığı, bireysel
tercihleri azalttığı, ekonomik üretkenliğe ve geliĢmeye zarar verdiği ve böylece özel
sektörü büyümek için ihtiyaç duyduğu yatırımlardan mahrum bıraktığıdır.348
Özellikle 1980‟lerden sonraki uluslararası ekonomik ve siyasi geliĢmeler
nedeniyle, devletin toplumsal sorunların çözümü değil, sebebi olarak görülmeye
baĢlamasının bu algıyı etkilediği değerlendirilmektedir.
Bu eleĢtirilerin de etkisiyle, politikalarını gözden geçiren ve Yeni Sağ (New
Right) olarak adlandırılabilecek akım tarafından savunulan politikalar, iki ideolojik
geleneğe dayanmaktaydı:349
1-
Özgürlük, bağımsızlık gibi devletçiliği ve refah devletini zayıflattığı
düĢünülen kavramlarla ilgili, bir dizi düzenlemeye gidilmesine ihtiyaç duyuldu.
Kamu harcamaları ve vergilendirmede kesintiye gidilmesi, kamu kurumlarının
denasyonalizasyonu ve sosyal hizmetlerin özelleĢtirilmesi amaçlandı.
2-
Geleneksel değerlerin ortadan kalktığı, toplumsal düzenin bozulduğu,
sosyal, kültürel ve cinsel hoĢgörünün, toplumsal yapıyı tehdit ettiği yönündeki
muhafazakâr korku ve kaygıların giderilmesi için, ekonomik bireyselciliğin liberal
onayının, hazza dayalı (hedonistik) bireyselciliğin muhafazakâr eleĢtirisi ile
uzlaĢması amaçlandı.
348
349
Axtman, s.44-45.
Aynı yapıt, s.44.
123
Yukarıda belirtilen bu iki projenin de ortak ve önemli noktası, “devlet”in
gereksiz görülmemesidir. Çünkü hem serbest ve etkin bir ekonomi için, sendikaların
sektörel baskılarına direnebilecek ve kamu düzenini sağlayacak ve hem de toplumun
değer yargılarını koruyabilecek güçlü bir devlete ihtiyaç vardı.
Bu noktada belirtilmesinde yarar görülen bir nokta da, neo-liberal/neomuhafazakâr akımlar tarafından devlete yöneltilen bu eleĢtirilerin, 1960‟ların
ortalarından itibaren geliĢmeye baĢlayan yeni sosyal hareketler tarafından da örnek
alındığıdır. Kadın hareketleri, çevreci hareketler, eĢcinsel hareketi ve ırkçılıkla
mücadele konusunda geliĢmekte olan akımlar da, mücadelelerinde devleti devre dıĢı
bırakmak için stratejiler geliĢtirmekteydiler. Bu akımlar devleti, ekonomik
ayrımcılık, cinsiyet ayrımcılığı, cinsel tercih ayrımcılığı ve ırksal ayrımcılıkla
mücadele etmek yerine, uyguladığı politikalarla kapitalizmi, ataerkilliği, ırkçılığı ve
cinsel tek tipleĢtirmeyi güçlendiren ve bireysel hayata müdahale eden bürokratik ve
merkezi bir yapı olarak görmekteydiler.350
Devletin yapılanması konusunda liberal teoriye 20. yüzyılda getirilen önemli
bir eleĢtiri de, Aristo ve Machiavelli‟ye kadar uzanan, özellikle Hannah Arendt351
tarafından güçlü bir Ģekilde savunulan cumhuriyetçilik ekolünden gelmiĢtir. Politik
faaliyetlerin bireylerin kendilerini geçekleĢtirmeleri için gerekli olduğu düĢünülen
cumhuriyetçi
gelenekte,
kiĢinin
özgürlüğü
sadece
kendi
kendini
yöneten
cumhuriyetçi bir toplum formu ile sağlanabilmektedir. Dolayısıyla “vatandaĢlık”,
350
351
Aynı yapıt, s.44-45.
Hannah Arendt, Crisis of the Republic, Orlando, Mariner Books, 1972.
124
liberal gelenekteki gibi “pasif hak sahibi” olarak değil, “bir kurum ve gururla
üstlenilecek bir sorumluluk”tur. Liberalizm, vatandaĢlığı bir dıĢ çerçeve olarak
konumlandırırken, cumhuriyetçilik vatandaĢlığı hayatın koru haline getirir.
Liberalizm vatandaĢların oluĢturduğu toplumu, farklılık temeline dayanan, üyelerinin
baĢka bir yere adandığı ve birbirine gevĢek bağlarla bağlı bir yapı olarak görürken,
cumhuriyetçilik üyelerinin birbirine adandığı ve sıkı örülmüĢ bir vücut olarak
görmektedir.352
Katılımcı demokrasi (deliberative democracy) ise, sivil toplum konseptini
merkezi bir yere koyarak liberal düĢünce ve cumhuriyetçilikle kesiĢmektedir.353 Sivil
toplum kurgusunda iki dönemden bahseden katılımcı demokrasi kuramına göre,
klasik kavramlaĢtırma olarak adlandırılabilecek birinci dönem Aristo‟dan baĢlayıp
18. yüzyıla kadar devam etmiĢtir ve sivil toplum, politik toplumla eĢanlamlıdır. 18.
yüzyılın ortalarından itibaren ise, sivil toplum devletten ayrı olarak sosyal hayatı
tanımlamak için kullanılmaktadır. Katılımcı demokrasi konsepti, liberalizm ve
cumhuriyetçiliğe ek olarak, “demokratik vatandaĢlık” olgusunu tartıĢan üçüncü bir
kuram olarak görülmektedir. Devlet ve toplum dikotomisine verilen önem, bağımsız
kuruluĢlara yapılan vurgu ve öz-sınırlama (self-limitation) yaklaĢımları, katılımcı
demokrasi teorisindeki sivil toplum ve vatandaĢlık tartıĢmalarında merkezi bir yere
sahiptir. Cohen ve Arato, sivil toplum konseptini devlet ve ekonomiden farklı bir
toplumsal alan olarak belirtmekte ve dört temel özellikten bahsetmektedirler:354
352
Axtmann, s.47.
Ayrıntılı değerlendirme için bkz.: Jon Elster (ed.), Deliberative Democracy, New York, Cambridge
University Press, 1998.
354
Jean Cohen ve Andrew Arato, Civil Society and Political Theory, New Baskerville, MIT Press,
1994,s.346.
353
125
1-
Çoğulculuk (plurality): Çoğulcu ve bağımsız yapılar, farklı yaĢam
formlarına ortam sağlayan aile, enformel gruplar ve gönüllü dernekler.
2-
Aleniyet (publicity): ĠletiĢim ve kültürel dernekler.
3-
Mahremiyet (privacy): Bireysel geliĢim ve moral tercih alanı.
4-
Yasallık (legality): Çoğulculuk, mahremiyet ve aleniyeti, devlet ve
ekonomiden ayırmak için ihtiyaç duyulan temel haklar ve genel kanun yapıları.
Demokratik bir ulus-devlette “vatandaĢlık” konusundaki bu yaklaĢım ve
tartıĢmalar, bütün vatandaĢların evrensel haklara eĢit olarak sahip olduğu “ayrımcılık
yapmama” prensibini ortaya çıkarmıĢtır. Bu evrensel vatandaĢlık ideali, bütün
insanların vatandaĢ olarak eĢit muamele görmeleri, kanun ve kuralların bireysel veya
grup farklılıklarına karĢı kör olmaları gerektiğini belirtmektedir. Irk, etnik kimlik,
sınıf, cinsiyet veya din farklılıklarının, hak ve görevlerde farklılık yaratmasını
reddeder ve insan olarak hepimizin eĢit olduğunu vurgular. Higham, eĢitlikçi
(egalitarian) ideoloji bağlamında “evrenselciliğin” kendisini üç açıdan ifade ettiğini
belirtmektedir:355
1-
Sivil inanç (a civil credo): Evrenselcilik, herkesin temel haklarını
2-
Sosyal bakıĢ (a social vision): Evrenselcilik, ayrıcalıklı bazı grupların
korur.
üstüne giderek bireyin önündeki sosyal engelleri ortadan kaldırır.
355
John Higham, “Multiculturalism and Universalism: A history and critique”, American Quarterly,
Vol.45, No:2, 1993, s.197.
126
3-
Millet ideali (an ideal of nationhood): Evrenselcilik, evrensel insan
haklarının politik ve mantıksal kabulünün bir sonucu olarak gruplara ve yaĢam
tarzlarına ait farklılıkların entegrasyonunu öngörür.
Demokrasi, ulus-devlet ve vatandaĢlık kavramlarını kullanarak yürüttüğümüz
bu tartıĢmaya, baĢta feminizm356 olmak üzere farklı teorik yaklaĢımlarbazı eleĢtiriler
getirmektedir. Feminist teorinin kadın hakları temelinde yönelttiği bu eleĢtiriler,
tezimiz açısından büyük önem arz eden grup hakları ve çok kültürlülük konularını da
doğrudan ilgilendirmektedir.
Feminist teorinin “kamusal” (public) ve “özel” (private) kavramlarına
yaklaĢımı, önemli bir tartıĢmaya sebep olmuĢtur. 1960‟lardan itibaren feministler
“kamusal” ve “özel” kavramları arasındaki geleneksel sınırları sorgulamakta ve
kiĢisel yaĢamın fazlasıyla politik olduğunun kabul edilmesi gerektiğini iddia
etmektedirler.357 Bu iddianın en az iki farklı boyutu vardır. Birincinokta, aile içindeki
görev ve sorumlulukların cinsiyet temelinde paylaĢılmasının, kadınların kamu
hayatına katılmalarını sınırlıyor olması sebebiyle kamusal alanı etkiliyor olduğudur.
Son yıllarda her ne kadar kadınların iĢ hayatına katılım oranları artsa da, çocuk
yetiĢtirme, akrabalara bakma, ev iĢleriyle ilgilenme gibi konularda kadınlar hala
öncelikli olarak sorumludur. Ev iĢlerine ek olarak iĢ hayatına da katılan kadınların,
356
Feminist teoriyle ilgili olarak bkz.: S.M. Okin ve Jane Mansbridge, Feminism, (2 cilt), Hants,
Edward Elgar Pub., 1994 ; Neeru Tandon, Feminism, a paradigm shift, New Delhi, Atlantic Pub.,
2008.
357
Anne Philips, Endengering Democracy, Cambridge, Polity Press, 1991, s.98.
127
bu çifte yük sebebiyle karar alma mekanizmalarında yer alamamaları da ikinci
önemli durumdur.
Liberal feministler, erkek ve kadın arasındaki zorunlu farklar olduğu
düĢüncesini devam ettiren ve böylece kadınları sınırlı bir rol ve sorumluk alanı
içerisinde sosyalleĢtiren erkek egemen kültürel geleneklere vurgu yapmaktadır.358
Sosyal
feministler
ise,
dikkatlerini
üretimin
kapitalist
iliĢkileri
üzerinde
odaklanmaktadır.359 Liberal politikada cinsiyet eĢitsizliğiyle baĢa çıkmak için
önerilen temel çözüm yolu, ayrımcılığa karĢı yasaların yapılması/güçlendirilmesidir.
Cinsiyet eĢitliği alanındaki yasal düzenleme ve politikalar, liberal bir toplumda
cinsiyet, ırk, din gibi özelliklerin ekonomik, sosyal ve politik çıkarları
etkilememesini amaçlamaktadır. Bu noktada, feminist teorinin kadınlara yönelik
yaklaĢımının da etkisiyle “grup hakkı” bağlamında yeni bir tartıĢma ortaya
çıkmaktadır.
Nitekim Iris M. Young bazı grupların diğerlerine göre ayrıcalıklı olduğu
toplumlarda, farklılıkların göz ardı edilmesi yoluyla özgürlük ve eĢitlik vurgusunun
yeterli olmayacağını, bu yaklaĢımın olumsuz sonuçlar doğuracağını belirtmektedir.360
Baskı altındaki grupların politik asimilasyona karĢı, grup olarak temsil edilebilme
hakkına sahip olmalarını, yetkili kurumlara ve güce ulaĢmak için en iyi strateji
olduğunu ve toplumsal bir grubun ortak bir kültür tarafından karakterize edildiğini
358
Axtmann, s.86. Liberal feminizm için bkz.: M.O. Dickerson ve diğerleri, An Introduction to
Government and Politics: A Conceptual Approach, Ontario, Nelson Education Ltd., 2006, s.199-205.
359
Axtmann, s.86.
360
Iris M. Young, Justice and the Politics of Difference, Princeton, Princeton University Press, 1990,
s.164.
128
ifade etmektedir. Böyle bir grubun üyeleri benzeri bir yaĢam tarzını paylaĢmakta ve
bu ortak deneyim üyeler arasında özel bir bağ oluĢmasına sebep olmaktadır.
Dolayısıyla Young tarafından, “kültür, ortak yaĢam tarzı, sosyal ve kiĢisel bağ ve
kimlik” kavramlarına vurgu yapılmaktadır.
Ancak yine Young tarafından bu özelliklere sahip tüm gruplara değil, sadece
baskı altındaki gruplara grup hakkı verilmesi gerektiği belirtilmektedir.361 Amerika
örneğinde, “kadınlar, siyahlar, yerliler, Ġspanyolca konuĢan Amerikalılar, Asya
kökenli Amerikalılar, eĢcinseller, iĢçi sınıfı, fakirler, yaĢlılar, zihinsel ve bedensel
engelliler” baskı altındaki gruplar olarak tanımlanmaktadır. “Beyaz, erkek,
heteroseksüel, orta yaĢlı, bedensel engeli olmayan, Yahudi olmayan orta ve üst sınıf
profesyoneller” bu listeden dıĢlanmaktadır.
Ancak Young tarafından ortaya atılan bu yaklaĢımın bir takım açmazları
vardır. Öncelikle kesin olarak hangi grupların özel temsili hak ettikleri belirsizdir.
Ġkinci olarak Young‟ın “kimlik” üzerine yaptığı vurgu, bireylerin sahip oldukları
birden fazla kimlik konusunda açmazlara neden olmaktadır: Siyah, iĢçi sınıfı,
lezbiyen kadınların grup hakkını kullanacakları temel kimlik ne olacaktır?
Evrensel vatandaĢlık ideali bağlamında, vatandaĢların -bireysel farklılıklarını
göz ardı ederek- eĢit olmaları düĢüncesi, feminist teorinin eleĢtirileri doğrultusunda
bir eĢitsizlik olarak ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda feminizm, ayrımcılığın
361
Iris M. Young, “Polity and group difference: a critique of the ideal of universal citizenship”,
Ethics, Vol.99, No:2, 1989, s.261.
129
önlenebilmesi için herkesin eĢit olmasını değil, farklılıklarına göre muamele
görmesini tavsiye etmektedir. Taylor, evrenselcilik ve farklılıklar temelindeki bu iki
yaklaĢımı değerlendirirken, evrenselcilik yaklaĢımının farklılık politikalarını
ayrımcılık yasağını ihlal ettiği için eleĢtirdiğini, buna karĢın farklılık politikalarının
da evrenselci yaklaĢımı insanları tek tipleĢtirerek hegemon kültürün egemenliğini
savunduğunu iddia ettiklerini belirtmektedir. Taylor, bu eleĢtiriler bağlamında
evrenselcilik politikalarının farklılıkları göz ardı ederek veya vurgulayarak bireylere
ait biricik kimlikleri baskın kimliklere dönüĢtürdüğünü ve asimile ettiğini
söylemektedir.362
Grup hakkı bağlamında tartıĢılan “farklılıkların” kabul görmesi, “çok
kültürlülük” kavramıyla iki nedenle iliĢki kurmaktadır: Birincisi, bireylerin kendi
biricik kimliklerini tanımlama çabaları açısından “kültür”ün önemli bir yeri
olmasıdır. Ġkincisi ise, özgünlük idealinin sadece bireyler değil gruplar tarafından da
benimsenebileceğidir. Ancak kültürel toplulukların heterojen bir yapıya sahip
oldukları gerçeği, liberalizm açısından sorunludur. Kukathas, kültürel azınlıkların
kimliklerini koruma veya sürdürme haklarını ve moral değerlerin kültürel gruplara
bağlı olduğu fikrini, grupların, moral ve siyasal ortam içinde değiĢmeyen, sabit
yapılar olmadığı yönündeki sosyolojik gözlem temelinde reddeder.363
362
Charles Taylor, Multiculturalism and the Politics of Recognition, Princeton, Princeton University
Press, 1992, s.36-40.
363
Chandran Kukathas, “Are there any cultural rights?”, The Rights of Minority Cultures,
(ed.W.Kymlicka), Oxford, Oxford University Press, 1995, s.232.
130
Kültürel topluluklar, doğası gereği çevresel Ģartların da etkisiyle grup
sınırlarının esneyebileceği ve grup yapısının değiĢebileceği bir yapıya sahiptir. Bu
değiĢiklikler, birçok grubun herhangi bir zamanda sergileyebileceği grup içi
farklılıkları da etkilemektedir. Dolayısıyla bu tür gruplara özel bazı hakların
sağlanması, değiĢken bir yapıya sahip grupların sabitlenmesine ve değiĢimin
engellenmesine sebep olacaktır. Ayrıca azınlık grupları içerisindeki bazı alt
grupların, grubun kültürel yapısını yeniden Ģekillendirme çabalarını da olumsuz
etkileyecektir.364
Axtmann, yukarıda açıklanan temelde grup hakkına karĢı olmakla beraber,
“diğer kültürlere, bireysel otonomiye katkıda bulunabilecekleri için değil,
insanoğlunun
varlık
kaynağı
olduğu
için
saygı
duymamız
gerektiğini”
belirtmektedir.365 Üstelik bireysel özgürlükleri desteklemeyen diğer kültürlere de
saygı duymamız gereklidir. Böyle bir kültürün içinde yer alan bireyin, kendisini bu
kültür içinde konumlandırması kiĢisel bir tercihe dayanmalı, bu bağlamda diğer
kültürleri inceleme ve gerekirse tercihini değiĢtirme, gruptan ayrılma olanağı
bulunmalıdır. Bu kapsamda gerçekleĢecek kültürler arası etkileĢim sayesinde,
kültürel grupların heterojenleĢmesi de gündeme gelebilecektir. Teorik olarak, bireyin
özgürlüğünü yaĢaması ve kimliğini tanımlayabilmesi için bir kültüre bağlı olması
veya bir tercihte bulunabilmek için kültürel öğelere eriĢebilmesi gereklidir.
364
365
Kukathas, s.230 – 236.
Axtmann, s.97.
131
Bireysel kimlik, özgürlük ve kültür arasında bu bağlantı birkaç açıdan
sorunludur: Avrupa‟daki ulus devletlerin birçoğu, birden fazla kültürel topluluktan
oluĢan politik topluluklardır. Bugün birçok ülke, çok kültürlü devletlerdir. Kymlicka,
bu devletlerin üyelerinin ya farklı uluslara ait olduklarını (çokuluslu devlet) ya da
farklı uluslardan göç ettiklerini (çok-etnikli devlet) ifade etmektedir.366 Axtmann
çokuluslu devletin (a multination state) kurumsal yapılanması olan, belli bir coğrafi
alanda yaĢayan ve belirgin bir dil ve kültürü paylaĢan birden çok tarihsel topluluktan
oluĢtuğunu belirtmekte ve dört dilsel ve kültürel topluluktan oluĢan Ġsviçre‟yi, ayrıca
Belçika, BirleĢik Krallık, Kanada ve ABD‟yi örnek olarak göstermektedir. Ayrıca bu
çok uluslu devletlerin birçoğunun yoğun göç alan ülkeler olmaları sebebiyle aynı
zamanda çok-etnikli devletler olduklarını da vurgulamaktadır.367
Özellikle son yıllarda ayrı bir dil, tarih ve geleneğe sahip ulusal ve etnik
toplulukların, daha fazla ülkede tanınma ve kültürel kimlikleri için destek istedikleri
görülmektedir. Bu talepler, “azınlık” ve “çoğunluk” arasında anadil, bölgesel
özerklik, politik temsil, eğitim müfredatı, ulusal sembol gibi baĢlıklar üzerinden
tartıĢma ve hatta çatıĢmalara sebep olmaktadır. Bu tartıĢmaların temelinde yer alan
azınlıkların genel vatandaĢlık haklarının ötesinde grup hakları (siyasi güç, statü veya
ayrıcalık) talep etmesi, konumuz açısından önemli ve sorunlu bir noktadır. Üstelik bu
taleplerin bölgesel özerklik ve kendi kendini yönetme boyutuna da ulaĢtığı
görülmektedir. Bu tür talepler, azınlık topluluklarının kimliklerini ve kültürlerini
ancak bu haklar sayesinde koruyabilecekleri inancına dayanmaktadır.
366
Will Kymlicka, Multucultural Citizenship, a liberal theory of minority rights, Oxford, Clarendon
Press, 1995, s.18.
367
Axtmann, s.98.
132
Ancak yukarıda da belirtildiği gibi, Axtmann, liberal demokrasi teorisi
temelinde çok kültürlülüğün, bireysel haklar konusundaki liberal vurgunun altını
oyan farklılık politikalarını destekleyerek, liberalizmin ayrımcılık karĢıtı idealine ve
evrensel bireysel haklar yaklaĢımına meydan okuduğunu belirtmektedir. Liberal
demokrasi teorisi ve pratiği, ulus-devlet teorisi ve pratiği ile sıkı bir Ģekilde
bağlantılıdır. Bu bağlamda çok kültürlülük, sadece grup hakkı konusunu politik
gündeme yerleĢtirerek değil, aynı zamanda üniter ulus-devletin içinde vücut bulan
üniter ulusa ait egemenlik nosyonunu problematize ederek de demokrasiye aykırılık
taĢımaktadır. Politik topluluğun ulus-devlet olarak yapılandığı kurumsal kurguya ait
farklılıkları
radikalize
etmektedir.
Bu
yaklaĢım
bireyin
yerine
kültürel
toplulukları/grupları toplumun temel birimi olarak ele almaktadır.
Bu sürece iliĢkin ilginç ve önemli bir geliĢme de, kültürel topluluklar
tarafından talep edilen grup haklarının, son yıllarda özelikle Avrupa‟da yükseliĢe
geçen “Yeni Sağ” politik birimler tarafından da destekleniyor olmasıdır. Yeni Sağ,
farklılık politikasını ötekileĢtirme sürecinin bir parçası olarak ve kültürel etkileĢimi
engellemek ve saf toplumsal kimliği korumak amacıyla savunmaktadır. Kimlik
politikalarının böylesine kavramsallaĢtırılması ile gruplar temelinde farklılık
yaklaĢımı, eĢitlik değil ayrıĢma getirmektedir.
3.2. AB’nin Ġnsan Hakları Politikası
AB, kuruluĢ sürecinden 1990‟lara kadar olan dönemde, azınlık hakları bir
yana, insan hakları konusu ile dahi çok yüzeysel olarak ilgilenmiĢtir. Nitekim Avrupa
133
Toplulukları kurucu antlaĢmalarında368 insan haklarına en geniĢ anlamıyla
değinilmektedir. 1960‟lardan itibaren ise, Adalet Divanı Stauder (12.11.1969), Nold
(14.05.1974), Deffrenne (15.06.1978) ve Wachauf (13.07.1989) kararlarıyla temel
insan haklarını, üye devletlerin ulusal hukuklarının bir parçası haline getirerek,
Topluluk mevzuatı açısından önemli bir eksikliği kapatmıĢtır.369
5 Nisan 1977 tarihinde AT‟nin üç önemli organı (Parlamento, Konsey ve
Komisyon) açıkladıkları iki maddelik Ortak Deklarasyon‟da insan hakları ve temel
hak ve özgürlükler açısından önemli bir vurgu yapmıĢtır:370
1-
Avrupa Parlamentosu, Konsey ve Komisyon, özellikle Avrupa Ġnsan
Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması SözleĢmesinden ve üye devletlerin
anayasalarından kaynaklanan temel hakların korunmasına verdikleri önemi
vurgularlar,
2-
Yetkilerini kullanırken ve AT‟nin hedeflerine ulaĢma çabalarında, bu
haklara saygı duyduklarını ve saygı duymaya devam edeceklerini beyan ederler.
368
Kurucu anlaĢmalar, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu AntlaĢması (1952), Avrupa Ekonomik
Topluluğu AntlaĢması (1958), Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu AntlaĢması (1958) ve Avrupa Birliği
AntlaĢması (1993)‟dır. Kurucu antlaĢmaları tamamlayan belgeler ise, Kurucu AntlaĢmalara ekler,
protokoller, bildiriler, Katılım antlaĢmaları ve Kurucu AntlaĢmaları tadil antlaĢmaları (Füzyon
antlaĢması-1965, Avrupa Tek Senedi-1987, kısmen Maastricht AntlaĢması-1993 ve Amsterdam
AntlaĢması-1999)‟dur.
369
Erol KurubaĢ, Asimilasyondan Tanınmaya: Uluslararası Alanda Azınlıkların Korunması ve Avrupa
Yaklaşımı, Ankara,Asil Yay., 2006, s.134.
370
Joint Declaration by the European Parliament, Council and the Commission (concerning the
protection of fundamental rights and the ECHR - Luxemburg, 5 April 1977), http://www.ena.lu/jointdeclaration-european-parliament-council-commission-concerning-protection-fundamental-rights-echrluxembourg-april-1977-020006080.html, 27.09.2009.
134
7–8 Nisan 1978 tarihinde düzenlenen Konsey Toplantısının sonuç
bildirgesinde ise, Devlet ve Hükümet BaĢkanları‟nın Ortak Deklarasyon‟a
katıldıkları ve temsili demokrasiye ve insan haklarına saygının AT‟ye üyeliğin
vazgeçilmez unsurları olduğu belirtilmektedir.371 Avrupa Parlamentosu tarafından da
12 Nisan 1989‟da 28 maddelik “Temel Haklar ve Özgürlükler Bildirgesi” kabul
edilmiĢtir.372
Bu örneklerden de görüleceği üzere, bu dönemde genel ve geniĢ anlamda
insan hakları ile ilgilenmeye baĢlamıĢ olan AB, insan hakları kavramı çerçevesinde
değerlendirilebilecek alt baĢlıklarla (azınlık hakları, sivil toplum örgütleri, cinsiyet
eĢitliği, ayrımcılığın önlenmesi, cinsel kimlik, dini kimlik gibi) ilgilenmekten henüz
uzaktır. AB‟nin Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın ardından Avrupa‟da değiĢen sınırlar
dolayısıyla ortaya çıkan “azınlıklar” konusuyla ilgilenmemesinin, Avrupa‟daki yeni
siyasi yapının korunması niyeti ve etnik grupların ayrılıkçı hareketlerine destek
verileceği korkusundan kaynaklandığı da düĢünülebilir.373
1990 sonrasında ise AB, dolaylı yoldan da olsa azınlık hakları ile ilgilenmeye
baĢlamıĢtır. Bu bağlamda AB‟nin azınlık politikalarını AB organları üzerinden
incelemek yararlı olacaktır.
371
“Session of the Euroean Council, Copenhagen, 7-8 April 1978”,
http://aei.pitt.edu/1440/01/Copenhagen_1978.pdf, 19.04.2009.
372
“Declaration of Fundamental Rights and Freedoms”,
http://www.europarl.europa.eu/charter/docs/pdf/a2_0003_89_en_en.pdf, 19.04.2009.
373
Aslıhan
P.
Turan,
Uluslararası
Hukukta
ve
AB’de
Azınlıklar,
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=625:uluslararashukukta-ve-abde-aznlklar&catid=113:analizler-sosyo-kultur&Itemid=151, 20.04.2011.
135
3.2.1.AB’nin Azınlık Politikası
1990‟lara kadar bünyesindeki azınlık sorunlarının geniĢleme süreci
kapsamında ve ekonomik bütünleĢmenin de desteğiyle çözüleceğini düĢünen AB,
1990‟lardan itibaren azınlık politikalarını tartıĢmaya baĢlamıĢtır. 1990 sonrasında
AB‟nin azınlık politikaları açısından birlik içerisinde ortak bir yaklaĢım sergilemeye
çalıĢmasının en az iki nedeni olduğu düĢünülmektedir:
1-
1989
sonrasında
SSCB,
Çekoslavakya
ve
Yugoslavya‟nın
dağılmasıyla Avrupa genelinde (özellikle Doğu Avrupa‟da) yeni ve büyük
azınlıkların ve etnik kimliklerin ortaya çıkması,374
2-
AB içerisinde sınırların kalkması ve özellikle Doğu Avrupa‟dan
kaynaklanan büyük göç dalgaları nedeniyle ortaya çıkan sosyal sorunların AB
güvenliği açısından bir tehdit oluĢturması.375
Bu bağlamda 1992 Maastricht AntlaĢması‟nda yer alan “Topluluk, üye
devletlerdeki kültürlerin gelişmesine, ulusal ve bölgesel farklılıklara saygı duyarak
katkıda
bulunacak
çıkaracaktır.”376cümlesi
ve
aynı
konumuz
zamanda
açısından
ortak
önem
kültürel
mirası
taĢımaktadır.
öne
Nitekim
Maastricht‟le baĢlayan bu süreç Kopenhag (1993) ve Madrid (1995) zirveleri ile
güçlendirilmiĢ ve aday ülkelerin AB‟ye aday olabilmeleri için 3 ölçüt getirilmiĢtir.
374
J.Jackson Preece, “„National Minority Rights vs. State Sovereignty in Europe: Changing Norms in
International Relations?”, Nations and Nationalism, C. 3, S. 3, 1997, s. 349.
375
Hakan TaĢdemir ve Murat Saraçlı, “Avrupa Birliği ve Türkiye Perspektifinden Azınlık Hakları
Sorunu”, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt: 2, No:8, s. 29.
376
Maastricht AntlaĢması, 10.Bölüm: Kültür, Madde -128, 1. fıkra.
136
Bunlar, insan haklarına ve azınlık haklarına saygı yükümlülüğünü içeren politik
ölçüt, ekonomik ölçüt ve Topluluk mevzuatını kabul ölçütüdür.
Ayrıca AB, insan hakları bağlamında azınlık hakları konusunda diğer
uluslararası örgütlerle de iĢbirliğine gitmiĢ ve BM, AGĠT, Avrupa Konseyi (AK) gibi
birçok örgüt tarafından yapılan çalıĢmalara (bu örgütlerin düzenleyici belgeleri
üzerine
çalıĢmalar
yapılması,
ilgili
araçların
sağlanması,
denetleme
mekanizmalarının güçlendirilmesi, önceliklerin saptanması, özgün çalıĢmaların
yapılması gibi) destek olmuĢtur.377
Azınlık politikaları konusunda Avrupa genelinde ortak bir yaklaĢım
belirlemeye çalıĢılan bu süreçte iki farklı yaklaĢım ortaya çıkmıĢtır. Birinci yaklaĢım,
azınlık haklarının uluslararası alanda tanınmasını savunmaktadır. Kendi sınırları
içinde azınlık bulunmayan, ancak sınırları dıĢındaki azınlıklarla ırksal ve kültürel
iliĢkileri olan Almanya, Avusturya gibi akraba devletler tarafından savunulan bu
yaklaĢıma göre, ulusal azınlıklara kültürel, dini, siyasi, vb. açılardan özerklik ve
kendilerini yönetebilme imkânı verilmelidir. Birinci yaklaĢımın grup hakkı
bağlamında değerlendirilmesi mümkün görünmektedir. Ġkinci yaklaĢım ise, azınlık
hakları konusunda ülke bütünlüğünü korumak ve siyasi istikrarı sürdürmek
gerektiğini savunmaktadır. Kendi sınırları içerisinde azınlık(lar) bulunan Fransa,
Yunanistan gibi devletler tarafından savunulan bu yaklaĢıma göre de, ulusal azınlık
377
KurubaĢ, Asimilasyondan Tanınmaya, s.137.
137
sorunları devletlerin iç siyasetinin parçası olmaya devam etmelidir. 378 Ġkinci
yaklaĢım ise, genel olarak grup hakkı yerine bireysel hakları vurgulamaktadır.
AB‟nin bu yaklaĢımlardan hangisini kabul ettiği, konumuz açısından önem
taĢımaktadır. Bu noktada, AB‟nin Çeçenistan sorunu konusunda 23 Ocak 1995
tarihinde yaptığı açıklama AB‟nin duruĢunu netleĢtirmektedir. AB bu açıklamada
“Çeçen sorununun AGİT düzenlemeleri ve Rusya’nın toprak bütünlüğü ve egemenliği
çerçevesinde çözümlenmesinin” beklendiği belirtmektedir.379
TaĢdemir ve Saraçlı, AB‟nin bu açıklama ile “bir yandan devletlerden insan
haklarına (ve bu kapsamda azınlık haklarına) uymalarını beklerken öbür yandan da
azınlıklardan bulundukları devletlerin toprak bütünlüklerine saygı göstermelerini
iste[diğini]” belirterek, yukarıda açıklanan iki yaklaĢımı da kısmen kapsayan üçüncü
bir yaklaĢım ortaya koyduğunubelirtmektedirler.380 Ancak, açıklamada AGĠT
düzenlemeleri ve Rusya‟nın egemenliği ve toprak bütünlüğü olmak üzere iki önemli
unsura atıf yapıldığı görülmektedir. Rusya‟nın egemenliği ve toprak bütünlüğü
vurgusundan dolayı, AB‟nin üçüncü bir yaklaĢım ortaya koymadığı, kendi kaderini
tayin hakkını öngörmediği görülmektedir. Yine kararda, AGĠT düzenlemelerine
yapılan vurguyla birlikte insan haklarına ve uluslararası insani hukuka yapılan atıflar
da göz önüne alındığında, AB‟nin bu açıklamasının insan hakları temelinde bireysel
hakların önemini ortaya koyduğu değerlendirilmektedir. Nitekim AB Ġnsan Hakları
378
Preece, s.351-353.
“Declaration by the European Union on Chechnya”, (4385/95) Bruxelles, 23 January 1995,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/cfsp/026a0005.htm, 20.04.2009.
380
TaĢdemir ve Saraçlı, s. 29
379
138
Yıllık Raporlarının incelenmesinden de görüleceği üzere, AB‟nin insan hakları algısı
bağlamında “azınlık hakları” kavramından “azınlıklara mensup birey hakları”
kavramına geçiĢ olacaktır.381
AB,ilerleyen süreç içerisinde azınlıklara ve azınlık haklarına yönelik özel
yasal çerçeve geliĢtirmemiĢ, bunun yerine yasal altyapısı BM, AGĠT ve AK
tarafından oluĢturulan azınlık rejimini desteklemiĢtir.Bu rejimin temeli olarak
değerlendirilebilecek uluslararası belgeler, 1- BM çerçevesinde, KiĢisel ve Siyasal
Haklar SözleĢmesi382, Ulusal ya da Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup
KiĢiler Hakkında Genel Kurul Bildirgesi383, 2- Avrupa Konseyi çerçevesinde,
Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa ġartı384, Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve
SözleĢmesi385, 3- AGĠT çerçevesinde, Paris ġartı386, Kopenhag Belgesi387, Cenevre
Raporu388 ve diğer ilgili belgeler/çalıĢmalardır.1990‟lardan itibaren BM, AGĠT ve
381
AB Ġnsan Hakları Yıllık Raporları, 3.2.1.2. numaralı bölümde ayrıntılı olarak incelenecektir.
SözleĢmenin Türkçe tam metni için bkz.:
http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/bm/bm_05.pdf, 22.03.2012. Türkiye,
SözleĢmeyi 15.08.2000 tarihinde imzalamıĢ, 23.09.2003 tarihinde de onaylamıĢtır.
383
Bildirgenin tam metni için bkz.: “Declaration on the Rights of Persons Belonging to National or
Ethnic, Religious and Linguistic Minorities”, http://www.un-documents.net/a47r135.htm, 22.03.2012.
384
Kasım 1992‟de imzaya açılan ve Mart 1998‟de yürürlüğe giren ġartı, Türkiye imzalamamıĢtır. Tam
metin için bkz.: “European Charter for Regional or Minority Languages”,
http://conventions.coe.int/Treaty/en/Treaties/html/148.htm, 22.03.2012.
385
1995 tarihli SözleĢmeyi, Türkiye imzalamamıĢtır. SözleĢmenin tam metni için bkz.: “Framework
Convention for the Protection of National Minorities”,
http://conventions.coe.int/Treaty/en/Treaties/html/157.htm, 22.03.2012.
386
Türkiye‟nin de katıldığı ve 19 - 21 Kasım 1990 tarihleri arasında Paris‟te düzenlenen AGĠT Devlet
ve Hükümet BaĢkanları toplantısı sonucunda açıklanan “Yeni bir Avrupa için Paris ġartı” isimli
belgenin tam metni için bkz.: “Charter of Paris for a new Europe”, http://www.osce.org/mc/39516,
22.03.2012.
387
Türkiye‟nin de katıldığı ve 5-29 Haziran 1990 tarihleri arasında Kopenhag‟da düzenlenen toplantı
sonucunda açıklanan belgenin tam metni için bkz.:“Document of the Copenhagen Meeting of the
Conference on the Human Dimension of the CSCE”, http://www.osce.org/odihr/elections/14304,
22.03.2012.
388
Türkiye‟nin de katıldığı ve 1 –19 Temmuz1991 tarihleri arasında Cenevre‟de düzenlenen AGĠT
toplantısı sonucunda açıklanan “Yeni bir Avrupa için Paris ġartı” isimli belgenin tam metni için
bkz.:“Report
of
the
CSCE
Meeting
of
Expertson
National
Minorities”,
http://www.osce.org/hcnm/14588, 22.03.2012.
382
139
AK tarafından, azınlık hakları ve azınlıkların korunması kapsamında ortak
standartların belirlenmeye baĢlandığı, bu standartların özellikle Avrupa düzeyinde
devletler tarafından uygulamaya geçirildiği ve yaptırımı güçlü olmamakla birlikte
denetim mekanizmasının da iĢlemeye baĢladığı belirtilmelidir. Bu geliĢmeler
neticesinde de, bölgesel düzeyde ve insan hakları temelinde bir azınlık rejimi
oluĢmaya baĢlamıĢtır.389 Bu rejimin “liberal düşünce içerisinde şekillenmiş, evrensel
çabalar olmasına karşın temelde bölgesel (Avrupa merkezli) nitelikli, bağlamı
bireysel insan hakları olan, devletçi ilkeleri esas alan ve konusu meşru uluslararası
ilgi alanında yer alan bir rejim olduğu” görülmektedir.390 Bu yorumda da yer verilen
bireysel hak yaklaĢımının, söz konusu rejimin geliĢim sürecini de etkilediği
değerlendirmektedir.
Açıklandığı Ģekilde, AB özel bir azınlık politikası yürütmek yerine, azınlıklar
konusunda BM, AGĠT ve AK çalıĢmalarına uyum göstermiĢ ve özellikle AK
tarafından 1995 yılında imzaya açılan Ulusal Azınlıkların KorunmasıÇerçeve
SözleĢmesi kapsamında hem yeni üye ülkelerle hem de aday ülkelerle olan
iliĢkilerini bu rejim çerçevesinde belirlemiĢtir. Nitekim 1995‟ten sonra AB üyesi olan
ülkelerin (Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Slovenya, (Güney)
Kıbrıs (Rum Yönetimi), Bulgaristan, Litvanya, Letonya, Malta, Romanya ve
Slovakya) tamamı, bu SözleĢmeyi imzalamıĢ ve onaylamıĢtır. Yukarıda da
belirtildiği gibi, AB 1990‟lar öncesinde aday ülkelere azınlıklara iliĢkin herhangi bir
389
Azınlık hakları konusunda BM, AGĠT ve AK çerçevesinde meydana geliĢmelerle ilgili olarak bkz.:
Simon Gillespie, “Minorities, States and the International System”, Politics, Vol.17, September 1997,
ss.141-146.
390
KurubaĢ,Asimilasyondan Tanınmaya, s.94.
140
siyasi kriter getirmezken, Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesi ve Doğu Bloku‟nun
yıkılmasının ardından ortaya çıkan yeni devletlere bu konuda bir takım kriterler
getirmiĢtir. Demokrasi, insan hakları ve azınlık sorunları açısından önemli
eksiklikleri olan bu ülkelere getirilen kriterler temel olarak Kopenhag Zirvesi‟nde
(1993) belirlenen ölçütler (Kopenhag Kriterleri)391 çerçevesinde anlam bulmuĢtur.
AB‟nin bu genel yaklaĢımının ardından, derinlemesine bir analiz için, AB
organlarının yaklaĢımı incelenmelidir:
3.2.1.1. AB Komisyonu
AB‟nin en önemli organı olarak nitelendirilebilecek olan Komisyon,
azınlıklarla ilgili olarak önemli ve etkili çalıĢmalar yürütmektedir.
Komisyon ilk olarak 1984 yılında az kullanılan dillerin durumu hakkında,
1990 yılında ise AB‟ye yeni katılmıĢ olan Yunanistan, Ġspanya ve Portekiz‟deki dil
azınlıklarının durumu hakkında raporlar yayınlamıĢtır.392 Yine Komisyon tarafından,
Kopenhag Kriterleri doğrultusunda AB aday ülkelerinin durumuna iliĢkin olarak
hazırlanan ilerleme raporlarında393 aday ülkelerdeki azınlıkların durumuyla ilgili
değerlendirmelere yer verilmiĢtir.
391
Kopenhag kriterleri için bkz.: “Accession criteria”,
http://ec.europa.eu/enlargement/enlargement_process/accession_process/criteria/index_en.htm,
22.04.2009.
392
Miquel Siguan, Europe and The Languages, s.97,
http://www.gksdesign.com/siguan/siguan_europe_and_the_languages.pdf, 22.04.2009.
393
Ġlerleme raporları için bkz.:
141
Komisyon, sadece aday ülkelerin değil üye ülkelerin de durumunu takip etmiĢ
ve 1996 yılında hazırladığı bir raporda, AB‟nin insan hakları bağlamında etnik,
dinsel ve dilsel azınlıkların korunmasına iliĢkin çalıĢmalarının BM sözleĢmesi ve
BM Ġnsan Hakları Evrensel Bildirgesi kapsamına girdiğini belirtmiĢtir. Aynı raporda,
özel korumaya ihtiyaç duyulan ulusal azınlıklar konusunda ise Birlik içinde görüĢ
ayrılıkları olduğu ifade edilmiĢtir.394 Yine bu raporda, (azınlık haklarını da kapsayan)
insan haklarına saygının demokratik Avrupa‟nın güvencesi olduğu ve AB‟nin ulusal
azınlıkların korunması için (azınlıkların temel sorunlarının çözümü için alınacak
önlemler, ırkçılık ve yabancı düĢmanlığı ile mücadele, ifade özgürlüğü ve sivil
toplumun güçlendirilmesi gibi) bir takım programları ve projeleri desteklediği
belirtilmektedir.
1997 yılında ise azınlık dillerini ele alan bir rapor395 hazırlayan Komisyon,
ayrıca Haziran 1999‟daki AB Konseyi‟ne “Aday Ülkelerde Irkçılık, Yabancı
DüĢmanlığı ve Anti-Semitizmle Mücadele” baĢlıklı baĢka bir rapor396 sunmuĢtur.
Komisyon tarafından 4 Haziran 2004 tarihinde yayımlanan ve 1998 – 2002
yılları arasındaki bölgesel ve azınlık dilleri alanındaki çalıĢmaları değerlendiren
kapsamlı raporun sonuç bölümünde de, Bilgi (Information), Süreklilik ve Ağ Kurma
(Sustainability and
Networking),
Sektörel
YaklaĢım
(Sectorial
Approach),
http://europa.eu/legislation_summaries/enlargement/ongoing_enlargement/, 25.04.2010.
394
KurubaĢ,Asimilasyondan Tanınmaya, s.142.
395
Genel olarak AB, özel olarak ise AB Komisyonunun azınlık dilleri konusundaki çalıĢmaları için
bkz.: Theodor Schilling, “Language Rights in the European Union”, German Law Journal, Vol.09,
No.10, ss.: 1219 – 1242.
396
Raporun tam metni için bkz.: “Communication from the Commission: Countering Racism,
Xenophobia and Anti-Semitism in the Candidate Countries”,
http://www.centrodirittiumani.unipd.it/a_temi/normedu/003_ue/4_2/4_2_5_en.pdf
142
Üniversiteler (Universities), Bölgesel geliĢim içerisindeki diller (Languages within
regional development) baĢlıkları altında tavsiyelerde bulunulmaktadır.397
Yukarıda da görüldüğü üzere, AB‟nin azınlık politikaları açısından Komisyon
çalıĢmaları/raporları, ağırlıklı olarak “azınlık dillerinin ve kültürlerinin korunması”
konusunda odaklanmıĢtır. Azınlık dillerinin ve dolayısıyla kültürlerinin korunması,
AB‟nin bütünleĢme hedefi açısından büyük önem taĢımaktadır. Komisyon bu
yaklaĢımıyla, azınlık dil ve kültürlerinin korunması konusunda hem üye hem de aday
ülkeleri desteklemekte ve yönlendirmektedir.
Komisyon‟un azınlıklar konusundaki çalıĢmaları sadece rapor hazırlamakla
sınırlı değildir. Komisyon, özellikle azınlık dilleri konusunda hazırladığı bu
raporların uygulamaya da yansıyabilmesi amacıyla, AB bünyesindeki ve/veya özerk
kuruluĢlarla iĢbirliği içerisinde birçok proje ve program yürütmektedir. MERCATOR
(Avrupa Enformasyon, Dokümantasyon ve AraĢtırma Ağı),398 Euromosaic399 ve
EBLUL (Avrupa Az Kullanılan Diller Bürosu)400 bu kuruluĢlardan baĢlıcalarıdır.
Kültür, Gençlik, Eğitim, Medya ve Spor Komitesi tarafından AB
Komisyonu‟na sunulan 14 Temmuz 2003 tarihli (geniĢleme ve kültürel çeĢitlilik
bağlamında AB bölgesel ve az kullanılan diller –AB azınlık dilleri- hakkında)
Rapor‟la, AB Komisyonuna “Dilsel Farklılık ve Dil Öğrenimi için Avrupa Ajansı”
397
“Ex-post Evaluation of Activities in the Field of Regional and Minority Languages 1998 – 2002,
Final Report”, http://ec.europa.eu/education/languages/pdf/doc635_en.pdf., 29.09.2009.
398
Ayrınıtlı bilgi için bkz.:http://www.mercator-central.org, 22.03.2012.
399
Ayrınıtlı bilgi için bkz.:http://www.uoc.edu/euromosaic, 22.03.2012.
400
Ayrınıtlı bilgi için bkz.:http://www.eblul.org, 22.03.2012.
143
ve “Bölgesel ve Azınlık Dillerini Ġçerecek ġekilde Dilsel Farklılık Programı” olmak
üzere 2 temel öneride bulunulmuĢtur.401
Komisyon yukarıda da vurgulandığı üzere, sadece AB‟ye üye ve aday
ülkelerde
bulunan
azınlık
sorunlarına
odaklanmamakta,
dünyanın
diğer
coğrafyalarındaki azınlık sorunları ile de ilgilenmektedir. Nitekim AB Komisyonu, 7
ġubat 2008‟de AB adına “Ġran‟daki Bahai azınlığın gittikçe kötüleĢen durumu
hakkında” bir Deklarasyon yayınlamıĢ ve AB‟nin, Ġran‟da Bahai azınlığa karĢı
devam eden sistematik ayrımcılık ve tacizinden dolayı kaygılı olduğunu belirtmiĢ ve
ayrımcılığın (özellikle din özgürlüğüne iliĢkin) tüm çeĢitlerine karĢıtlığını
vurgulamıĢtır.402
Komisyon tarafından Eurobarometer‟a hazırlatılan “2009 yılında AB içinde
Ayrımcılık” isimli ayrımcılığın yaĢandığı “etnik orijin, yaĢ, bedensel engel/sakatlık,
cinsel tercih, cinsiyet, din ve inanç” alanlarında toplumların algılarını inceleyen
raporda, Avrupalıların çoğunluğu tarafından etnik ayrımcılığın “yaygın” bir
ayrımcılık olarak görülmeye devam ettiği belirtilmektedir.403
401
Michael Ebner tarafından hazırlanan raporun tam metni için bkz.: “Report with recommendations
to the Commission on European regional and lesserused languages – the languages of minorities in the
EU – in the context of enlargement and cultural diversity”,
http://ec.europa.eu/education/languages/pdf/doc637_en.pdf, 22.03.2012.
402
“Declaration by the Presidency on behalf of the European Union on the deteriorating situation of
the religious minority Baha‟i in Iran”,
http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=PESC/08/18&format=HTML&aged=0&lan
guage=EN&guiLanguage=en, 22.03.2012.
403
“Discrimination in the EU in 2009”, s.60,
http://ec.europa.eu/public_opinion/archives/ebs/ebs_317_en.pdf, 22.03.2012.
144
Sonuç olarak, AB Komisyonu‟nun AB‟nin azınlık haklarına yaklaĢımını
olumlu yönde etkilediği ve desteklediği düĢünülmektedir. Komisyon, özellikle
azınlık dil ve kültürlerinin korunması konusunda yoğun çaba harcamaktadır. AB
bütünleĢmesine de önemli bir katkı sağlayıcı düĢüncesiyle, sınır ötesi azınlıkların ve
farklı
ülkelere
dağılmıĢ
dil
gruplarının
korunması
yönünde
çalıĢmalar
yürütmektedir.404
3.2.1.2. AB Konseyi
AB Konseyi‟nin azınlık politikalarına katkısı, “insan hakları bağlamında
azınlık haklarına” ve “ırkçılık ve yabancı düĢmanlığıyla mücadeleye” iliĢkin
düzenlemeler temelinde olmuĢtur.
Konsey tarafından ilk kez 1999‟da yayımlanmaya baĢlanan “AB Ġnsan
Hakları Yıllık Raporu” içerik ve kullanılan kavramlar açısından önemlidir.
1999405
1999 raporunun 5. bölümü (thematic issues) insan hakları bağlamında önem
arz eden konulara ayrılmıĢ olup bu bölümde Ģu konulara yer verilmiĢtir:
1- Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar,
2- YaĢama hakkı / idam cezası,
404
KurubaĢ, Asimilasyondan Tanınmaya, s.145.
“European
Union
Annual
Report
on
Human
Rights,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR1999EN.pdf, 07.12.2011.
405
1998/1999”,
145
3- ĠĢkencenin yasaklanması,
4- DüĢünce, ifade ve din özgürlüğü hakkı,
5- Hukukun üstünlüğü / Dokunulmazlık / Uluslararası Ceza Mahkemesi
6- Keyfi tutuklama / Kaybolma / Yargısız infaz,
7- Yönetimde yer alma hakkı: Seçimler, yerel demokrasi ve vatandaĢlık,
8- Kölelik yapmama ve zorla çalıĢtırılmama özgürlüğü,
9- Toplantı ve örgütlenme özgürlüğü hakkı,
10- Ayrımcılık yapmama ve farklılıklara saygı,
1. Irkçılık,
2. Azınlıklar,
3. Yerliler.
11- Kadın Hakları,
12- Çocuk Hakları,
13- Kendini geliĢtirme hakkı.
Ayrımcılığın yapmama ve farklılıklara saygı (Non-discrimination and respect
for Diversity) baĢlıklı 5.11. numaralı bölümde “azınlıklara mensup bireyler”in
(persons belonging to minorities) gittikçe artan bir Ģekilde bir insan hakları ihlaline
uğrama riskiyle karĢı karĢıya oldukları belirtilmektedir.
Bu bölüm (3) alt baĢlığa ayrılmaktadır: Irkçılık (Racism), Azınlıklar
(Minorities), Yerliler (Indigenous peoples).
146
Bu alt baĢlıklara iliĢkin olarak, BM, AGĠT ve AK‟nin çalıĢmaları ve AB‟nin
konumu geniĢleme süreci bağlamında incelenmektedir.
2000406
2000 raporu, 1999 raporunda olduğu gibi tematik baĢlıklara ayrılmamıĢ,
“AB‟nin uluslararası seviyede insan hakları aktiviteleri” baĢlıklı 3. Bölümün altında
açıklanan “BM çalıĢmaları”nda (3.2.) “AB‟nin BM Genel Kurulu ve Ġnsan Hakları
Komisyonundaki öncelikleri ve pozisyonuna tematik bakıĢ” baĢlıklı bir alt bölüme
yer verilmiĢtir. Bu alt bölümde de, “idam cezası”, “çocuk hakları”, “kadınların insan
hakları”, “mülteci ve yerinden edilmiĢ kiĢiler”, “ırkçılık, ayrımcılık yapmama ve
farklılıklara saygı”, “kendini geliĢtirme hakkı”, “sivil ve politik haklar”, “insan
hakları savunucuları”, “insanların kendi kendini yönetme hakkı”na iliĢkin güncel
durum değerlendirilmiĢtir.
Irkçılık, ayrımcılık yapmama ve farklılıklara saygı bölümünde ise, “ırkçılık
ve ayrımcılık yapmama”, “yerli insanlar” ve “azınlıklar” konuları ayrı ayrı
incelenmiĢtir.
Ayrıca raporun çeĢitli bölümlerinde “ulusal ve etnik azınlıklar” (national and
ethnic minorities) ve “azınlıklara mensup bireyler” (persons belonging to minorities)
kavramlarına yer verilmiĢtir.
406
“European
Union
Annual
Report
on
Human
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/2000en.pdf, , 07.12.2011.
Rights,
2000”,
147
2001407
2001 raporunun “Uluslararası ĠliĢkilerde Ġnsan Hakları ÇalıĢmaları” (Actions
on Human Rights in International Affairs) baĢlıklı 3. bölümünde yer alan “AB‟nin
özel önem verdiği tematik konular” (Thematic issues of particular importance to the
EU) bölümünde Ģu konular sıralanmıĢtır:
1- Sivil ve politik haklar,
a- Ġdam cezasının kaldırılması,
b- ĠĢkence ve diğer insanlık dıĢı uygulama ve cezalar,
c- Seçim yardımı ve gözlem,
2- Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar,
3- Kendini geliĢtirme hakkı,
4- Çocuk hakları,
5- Kadınların insan hakları,
6- Irkçılık, yabancı düĢmanlığı, ayrımcılık yapmama ve farklılıklara saygı,
7- Azınlıklara mensup bireyler,
8- Mülteci ve yerinden edilmiĢ kiĢiler,
9- Ġnsan hakları savunucuları.
“Azınlıklara mensup bireyler” (persons belonging to minorities) baĢlıklı
3.4.7. numaralı bölümde AGĠT, AK ve BM‟nin azınlıklara mensup birey hakları
407
“European Union Annual Report on Human Rights, 2001”,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR2001EN.pdf, 07.12.2011.
148
konusundaki çalıĢmalarından övgüyle bahsedilmekte, AB‟nin bu çalıĢmalara desteği
vurgulanmaktadır. Ayrıca bu bölümde, konuyla ilgili uluslararası metinlerin önemine
atıfla, Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi, Ulusal Azınlıkların Korunmasına ĠliĢkin
Çerçeve SözleĢme, Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa ġartı, BM Etnik, Dinsel ve
Dilsel Azınlıklara Mensup Birey Hakları Deklarasyonundan bahsedilmektedir.
2002408
2002 raporunda da -2001 raporunda olduğu gibi- “Uluslararası ĠliĢkilerde
Ġnsan Hakları ÇalıĢmaları” (Actions on Human Rights in International Affairs)
baĢlıklı 3. bölümünde yer alan “AB‟nin özel önem verdiği tematik konular”
(Thematic issues of particular importance to the EU) bölümünde Ģu konular
sıralanmıĢtır:
1- Ġnsan Hakları ve terörizm,
2- Sivil ve politik haklar,
3- Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar,
4- Kendini geliĢtirme hakkı,
5- Çocuk hakları,
6- Ġnsan Hakları ve Kadınlar,
7- Irkçılık, yabancı düĢmanlığı, ayrımcılık yapmama ve farklılıklara saygı,
8- Azınlıklara mensup bireyler,
408
“European
Union
Annual
Report
on
Human
Rights,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR2002EN.pdf, 07.12.2011.
2002”,
149
9- Mülteci ve yerinden edilmiĢ kiĢiler,
10- Ġnsan hakları savunucuları.
“Azınlıklara mensup bireyler” (persons belonging to minorities) baĢlıklı
3.4.8. numaralı bölümde AB‟deki geliĢmelerden bahsedilerek “AB‟nin azınlıklara
mensup bireylerin haklarına, evrensel insan hakları ilkelerinin parçası olarak saygı
gösterdiği” belirtilmekte, AGĠT, AK ve BM‟nin çalıĢmalarından övgüyle söz
edilmekte ve AB‟nin desteği vurgulanmaktadır.
2003409
2003 raporunda bir kez daha yapısal değiĢikliğe gidilmiĢ, “azınlıklara mensup
bireyler”e iliĢkin değerlendirmeler iki farklı bölümde iki farklı Ģekilde ele alınmıĢtır.
Ġlk olarak “AB içinde Ġnsan Hakları” baĢlıklı 3. bölümünde yer alan “Özel
öneme sahip tematik konular” (Thematic issues of particular importance) bölümünde
3.1.4. numaralı alt baĢlık olarak “Azınlıklara mensup bireyler” konusuna yer
verilmiĢtir. Bu bölümde, ayrımcılığı yasaklayan AB Kurucu AnlaĢması – m.13. ve
AB Temel Haklar ġartı – m.21 ve 22‟ye rağmen, AB içinde azınlıklara mensup
bireylerin korunmasına iliĢkin kaygıların artmakta olduğu belirtilmektedir. Bu
kaygıya örnek olarak da, Romanların karĢılaĢtığı ayrımcılık ve sosyal dıĢlama, 11
Eylül sonrası artan Ġslam karĢıtı tepkiler ve anti-Semitik olaylar gösterilmektedir. Bu
409
“European
Union
Annual
Report
on
Human
Rights,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR2003EN.pdf, 07.12.2011.
2003”,
150
bağlamda, Avrupa‟da etnik, dini, kültürel ve dilsel azınlıklara mensup bireylerin
korunması, AB için önemli bir sorun olmaya devam etmektedir.
Ġkinci olarak ise, “Uluslararası ĠliĢkilerde Ġnsan Hakları ÇalıĢmaları” (Actions
on Human Rights in International Affairs) baĢlıklı 4. bölümde yer alan “Özel öneme
sahip tematik konular” (Thematic issues of particular importance) bölümünde 4.3.13
numaralı alt baĢlık olarak “Azınlıklara mensup bireyler” konusuna yer verilmiĢtir. Bu
bölümde AB‟nin, azınlıklara mensup birey hakları bağlamında genel olarak insan
haklarına saygı duyduğu ve azınlıklara mensup bireylerin haklarını korumak ve
geliĢtirmek için AGĠT, AK ve BM gibi bölgesel ve uluslararası örgütlerle birlikte
çalıĢtığı
belirtilmektedir.
Ayrıca
AB‟ye
üye
ve
aday
ülkelerdeki
uyuĢmazlıkların çözümlenmesinin, uyum ve istikrarın barıĢçıl
etnik
yöntemlerle
sağlanabilmesi için yaĢamsal öneme sahip olduğu ifade edilmektedir.
2004410
2004 raporunda da -2003 raporunda olduğu gibi-
“azınlıklara mensup
bireyler”e iliĢkin değerlendirmeler iki farklı bölümde ele alınmıĢtır.
Ġlk olarak “AB içinde Ġnsan Hakları” baĢlıklı 3. bölümünde yer alan “Özel
öneme sahip tematik konular” (Thematic issues of particular importance) bölümünde
3.1.4. numaralı alt baĢlık olarak “Azınlıklara mensup bireyler” konusuna yer
410
“European
Union
Annual
Report
on
Human
Rights,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/ENHR2004.pdf, 07.12.2011.
2004”,
151
verilmiĢtir. Bu bölümde, azınlıklara mensup bireylerin korunmasının, AB‟nin insan
hakları politikalarının bütünleyici bir parçası olduğu belirtilmektedir. GeniĢleme
sürecinin sonucu olarak, azınlık gruplarının sayısının ikiye katlandığı, ve baĢta
Romanlar olmak üzere ulusal azınlıklara mensup AB vatandaĢlarında böylesine bir
artıĢın, AB‟nin kültürel, etnik ve dilsel farklılığına önemli bir katkıda bulunduğu
ifade edilmektedir.
Ġkinci olarak ise, “Uluslararası ĠliĢkilerde Ġnsan Hakları ÇalıĢmaları” (Actions
on Human Rights in International Affairs) baĢlıklı 4. bölümde yer alan “AB için Özel
öneme sahip tematik konular” (Thematic issues of particular importance to the EU)
bölümünde 4.3.13 numaralı alt baĢlık olarak “Azınlıklara mensup bireyler” konusuna
yer verilmiĢtir. Bu bölümde AB‟nin AGĠT, AK ve BM ile iĢbirliği vurgulanmaktadır.
AK bünyesinde AK Parlamenterler Meclisi (AKPM), AK Bakanlar Komitesi,
Irkçılık ve HoĢgörüsüzlüğe KarĢı Avrupa Komisyonu (ECRI – European
Commission against Racism and Intolerance)411 ve Venedik Komisyonu412‟nun
çalıĢmalarına ise özel önem verilmektedir.
411
412
Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.coe.int/t/dghl/monitoring/ecri/default_en.asp, 06.10.2011.
Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.venice.coe.int/site/main/Presentation_E.asp, 06.12.2011.
152
2005413
2005 raporunda bir kez daha yapısal değiĢikliğe gidilmiĢ, “azınlıklara mensup
bireyler”e iliĢkin değerlendirmeler “Tematik Konular” (Thematic Issues) baĢlıklı
dördüncü bölümde alt baĢlık olarak yer almıĢtır.
4.14. numaralı “Azınlıklara mensup bireyler” baĢlıklı bölümde, azınlıklara
mensup bireylere iliĢkin kaygıların devam ettiği, özellikle AB içindeki en büyük
etnik azınlık gruplarından biri olan Romanların ayrımcılık, sosyal dıĢlama, iĢ, eğitim,
sosyal güvenlik, sağlık ve kamu hizmetlerinde önemli sorunlar yaĢadıkları
belirtilmektedir.
Azınlıklara mensup bireylere iliĢkin yapılan genel değerlendirmede ise, hem
AB içinde ve hem de AB dıĢında etnik, dini, kültürel ve dilsel azınlıklara mensup
birey haklarını koruma konusunda ciddi engellerin bulunduğu, ulusal azınlıklara
iliĢkin en temel kaygıların da siyasi katılım, dil ve eğitim konularında ortaya çıktığı
ifade edilmektedir.
413
“European Union Annual Report on Human Rights, 2005”,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsupload/hren05.pdf, 07.12.2011.
153
2006414
2006 raporunda “azınlıklara mensup bireyler”e iliĢkin değerlendirmeler
“Tematik Konular” (Thematic Issues) baĢlıklı dördüncü bölümde alt baĢlık olarak
yer almıĢtır.
4.17. numaralı “Azınlıklara mensup bireyler” baĢlıklı bölümde, önceki yıllara
ait yaklaĢımlar tekrarlanmakta ve iki önemli geliĢmeden bahsedilmektedir:
Ġlki, etnik azınlıkların sosyal entegrasyonunu desteklemek için AB
bünyesinde bir uzmanlar grubunu kurulmuĢ olmasıdır. Ġkincisi ise, 2007 yılının AB
Komisyonu tarafından “Avrupa Fırsat EĢitliği Yılı” (the European Year of Equal
Opportunities) olarak kabul edilmesidir. Ayrıca, etnik ve dini azınlıklara mensup
birey haklarının korunması ve geliĢtirmesi konusunun, AB‟nin üçüncü ülkelere
yönelik dıĢ iliĢkileri bağlamında, anahtar rolü oynadığının altı çizilmektedir.
2007415
2007 raporunda “azınlıklara mensup bireyler”e iliĢkin değerlendirmeler
“Tematik Konular” (Thematic Issues) baĢlıklı dördüncü bölümde alt baĢlık olarak
yer almıĢtır.
414
“European Union Annual Report on Human Rights, 2006”,
http://www.eu-un.europa.eu/documents/en/070123_EU.pdf, 07.12.2011.
415
“European Union Annual Report on Human Rights, 2007”,
http://eeas.europa.eu/human_rights/docs/report07_en.pdf, 07.12.2011.
154
Azınlıklara mensup bireylerle ilgili geliĢmeler, ilk kez 2007 raporunda
“Azınlıklara Mensup Bireyler” yerine “Azınlıklara Mensup Birey Hakları” (Rights
of
Persons
belonging
to
Minorities)
baĢlığıyla
yer
almıĢtır.
Bu
yeni
kavramsallaĢtırmanın bilinçli bir tercih olduğu, sonraki raporlarda da “Azınlıklara
Mensup Birey Hakları” baĢlığının kullanılmasından anlaĢılmaktadır. Bu tercihin de,
birey hakkı düĢüncesinin oturmaya baĢlamasından kaynaklandığı düĢünülmektedir.
4.17. numaralı “Azınlıklara Mensup Birey Hakları” baĢlıklı bölümde, 2007
yılının Avrupa Fırsat EĢitliği Yılı olması nedeniyle tüm AB üyesi ülkelerde, birer
uygulama birimi kurulduğunu belirtmektedir. Bu birimler yaĢ, cinsiyet, inanç, ırk ve
etnik orijin alanlarında ayrımcılığın nasıl önleneceğine iliĢkin ulusal strateji
belirleyeceklerdir. Ayrıca hem ulusal seviyede hem de AB seviyesinde yıl boyunca
düzenlenecek aktiviteler, dört temel kavrama dayanacaktır: Haklar (rights), Temsil
(representation), tanıma (recognition) ve saygı (respect).
2008416
2008 raporunda da -2007 raporunda olduğu gibi- “Azınlıklara Mensup Birey
Hakları” (Rights of Persons belonging to Minorities) baĢlığı “Tematik Konular”
(Thematic Issues) baĢlıklı dördüncü bölümde alt baĢlık olarak yer almaktadır.
416
“European Union Annual Report on Human Rights, 2008”,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/st14146-re02.en08.pdf, 07.12.2011.
155
4.18. numaralı “Azınlıklara Mensup Birey Hakları” baĢlıklı bölümde, AB‟nin
yaklaĢımları, uluslararası örgütlerle bu alandaki iĢbirliği, bu konunun dıĢ
iliĢkilerindeki rolü ve aday ülkelere417 iliĢkin değerlendirmeler tekrarlanmıĢtır.
2009418
2009 raporunda da -2007 ve 2008 raporunda olduğu gibi- “Azınlıklara
Mensup Birey Hakları” (Rights of Persons belonging to Minorities) baĢlığı “Tematik
Konular” (Thematic Issues) baĢlıklı dördüncü bölümde 4.19. numaralı419alt baĢlık
olarak yer almaktadır.
2010420
2010 raporunda da -2007, 2008 ve 2009 raporunda olduğu gibi- “Azınlıklara
Mensup Birey Hakları” (Rights of Persons belonging to Minorities) baĢlığı “Tematik
Konular” (Thematic Issues) baĢlıklı üçüncü bölümde 3.19. numaralı alt baĢlık olarak
yer almaktadır.
417
Raporda, Türkiye‟nin azınlıklara mensup birey haklarına iliĢkin olarak sadece 1923 Lozan
AnlaĢması ile belirlenen gayrı müslim azınlıkların değerlendirildiği ve Türkiye‟nin AK Ulusal
Azınlıkların Korunmasına ĠliĢkin Çerçeve SözleĢmeyi imzalamadığı/onaylamadığı belirtilmektedir.
s.51.
418
“European
Union
Annual
Report
on
Human
Rights,
2009”,
http://eeas.europa.eu/human_rights/docs/2010_hr_report_en.pdf, 07.12.2011.
419
Raporun “Ġçindekiler” bölümünde baĢlık numarası (4.17.) olarak belirtilmesine rağmen, metinde
(4.19)‟da yer almaktadır.
420
“European
Union
Annual
Report
on
Human
Rights,
2010”,
http://www.eeas.europa.eu/human_rights/docs/2011_hr_report_en.pdf, 07.12.2011.
156
Yukarıda değinilen toplam 12 raporun incelenmesinden de görüleceği üzere,
AB azınlıklar konusuyla ilgili kavramsal yaklaĢımını ilk baĢlarda netleĢtirememiĢ,
süreç içerisinde birkaç farklı yöntem denemiĢtir. Bu durum hem “azınlıklar”
konusunun hangi baĢlığın altında tartıĢılacağı hem de hangi kavramın kullanılacağına
iliĢkin (2007 raporuna kadar yaĢanan) düzensizliğin nedeni olarak görülmektedir.
Nitekim bu konu 1999 raporunda “Tematik Konular” baĢlığı altında
incelenmiĢtir. 2000 raporunda ise “AB‟nin uluslararası seviyede insan hakları
aktiviteleri” baĢlıklı 3. Bölümün altında açıklanan “Çoktaraflı Uluslararası Örgütler BM çalıĢmaları”nda (3.2.1) “AB‟nin BM Genel Kurulu ve Ġnsan Hakları
Komisyonundaki öncelikleri ve pozisyonuna tematik bakıĢ” baĢlıklı alt bölümde yer
alan “Irkçılık, Ayrımcılık Yapmama ve Farklılıklara Saygı” bölümünün altında
“azınlıklar” baĢlığıyla incelenmiĢtir. 2001 ve 2002 raporlarında “Uluslararası
ĠliĢkilerde Ġnsan Hakları ÇalıĢmaları” baĢlıklı 3. bölümünde yer alan “AB‟nin özel
önem verdiği tematik konular” (Thematic issues of particular importance to the EU)
bölümünün altında “Azınlıklara Mensup Bireyler” baĢlığında incelenmiĢtir. 2003 ve
2004 raporlarında ise, bir kez daha yapısal değiĢikliğe gidilmiĢ, “azınlıklara mensup
bireyler”e iliĢkin değerlendirmeler (i) “AB içinde Ġnsan Hakları” baĢlıklı 3.
bölümünde yer alan “Özel öneme sahip tematik konular” bölümünde 3.1.4. numaralı
alt baĢlık olarak, (ii) “Uluslararası ĠliĢkilerde Ġnsan Hakları ÇalıĢmaları” baĢlıklı 4.
bölümde yer alan “Özel öneme sahip tematik konular” bölümünde 4.3.13 numaralı
alt baĢlık olarak “Azınlıklara mensup bireyler” baĢlığıyla incelenmiĢtir. 2005 ve
2006 raporunda ise “Tematik Konular” baĢlıklı dördüncü bölümün altında
“Azınlıklara mensup bireyler” baĢlığıyla incelenmiĢtir. 2007, 2008, 2009 ve 2010
157
raporunda ise, yine “Tematik Konular” baĢlıklı dördüncü bölümün altında, bu sefer
“Azınlıklara mensup birey hakları” baĢlığıyla incelenmiĢtir.
Yapısal değiĢikliğin yanı sıra, raporlarda kullanılan kavram konusunda da
2007 yılına kadar bir belirsizlik gözlenmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi, AB
Ġnsan Hakları Raporlarında sırasıyla “azınlıklar”, “azınlıklara mensup bireyler” ve
“azınlıklara mensup birey hakları” Ģeklinde bir kavramsallaĢtırmaya gidilmiĢtir.
AB Konseyi‟nin bu yaklaĢımı, önceki bölümde savunulan tezimizi destekler
niteliktedir. Nitekim Konsey de bahse konu raporlarda kullandığı kavramlarla, grup
hakkı - bireysel hak tartıĢmaları bağlamında, bireysel hak yaklaĢımını tercih ettiğini
göstermektedir.
Konseyin, azınlık politikalarında yaptığı çalıĢmaların ırkçılık ve yabancı
düĢmanlığı ile mücadele alanında da devam ettiği görülmektedir. Bu kapsamda
yapılan çalıĢmaların baĢlıcaları 1997 yılının “Avrupa Irkçılıkla Mücadele Yılı”
olarak ilan edilmesi,421 Avrupa Irkçılık ve Yabancı DüĢmanlığı Ġzleme Merkezi‟nin
kurulması (1997),422
“Aday Ülkelerde Irkçılık, Yabancı DüĢmanlığı ve anti-
Semitizm” baĢlıklı bir değerlendirme yayınlanması (1999),423 KiĢilerin Irk veya
421
“Resolution of the Council of 23 July 1996, concerning the European Year against Racism
(1997)”, (OJEU C 237 15.8.1996),
http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:41996X0815:EN:NOT., 26.06.2008.
422
“Council Regulation (EC) No 1035/97 of 2 June 1997 establishing a European Monitoring Centre
on
Racism
and
Xenophobia”,http://eurlex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:31997R1035:EN:HTML.,26.06.2008.
423
“Communication from the Commission - Countering racism, xenophobia and anti-semitism in the
candidate
countries”,
http://eur-
158
Etnik Orijinlerine Bakılmaksızın EĢit Muameleye Tabi Tutulmalarına ĠliĢkin Genel
Çerçeve Kararı (2000)424 ve Ayrımcılıkla Mücadele Eylem Programı (2000)425‟dır.
Sonuç olarak Konsey‟in azınlık politikalarına, insan hakları bağlamında
azınlıklara mensup birey hakları açısından yaklaĢtığı ve ırkçılık, yabancı düĢmanlığı,
etnik ayrımcılıkla mücadeleye yine bu bağlamda önem verdiği görülmektedir.
3.2.1.3. AB Parlamentosu
AB‟nin azınlık hakları konusunda yukarıda açıklanan Konsey ve Komisyon
çalıĢmalarına destek veren Parlamento, ayrıca azınlık hakları konularına dolaylı ve
doğrudan etkisi olan çalıĢmalar da yürütmektedir. Parlamentonun 1977‟de temel
haklar konusunda yayımladığı ve Komisyon ve Konsey tarafından da benimsenen ve
1989‟da geniĢletilerek “Temel Haklar ve Özgürlükler Bildirgesi”ne dönüĢen
çalıĢması kayda değer ilk çalıĢma olarak değerlendirilmektedir.426
lex.europa.eu/smartapi/cgi/sga_doc?smartapi!celexplus!prod!CELEXnumdoc&lg=en&numdoc=599D
C0256, 26.06.2008.
424
“Council Directive 2000/78/EC, of 27 November 2000, establishing a general framework for equal
treatment in employment and occupation (OJEU L 303 02.12.2000)”, http://europa.eu/cgi-bin/eurlex/udl.pl?REQUEST=SeekDeliver&COLLECTION=lif&SERVICE=all&LANGUAGE=en&DOCID=300L0078, 26.06.2008.
425
“Council Decision 2000/750/EC, of 27 November 2000 establishing a Community action
programme to combat discrimination (2001 to 2006), (OJEU L 303, 02/12/2000 p.23)”,
http://europa.eu/legislation_summaries/human_rights/fundamental_rights_within_european_union/l33
113_en.htm, 26.06.2008.
426
“Decleration of fundemental rights and freedoms”,
http://www.europarl.europa.eu/charter/docs/pdf/a2_0003_89_en_en.pdf., 26.06.2008.
159
16 Ekim 1981 tarihli “Bölgesel Dil ve Kültürlerle Ġlgili Topluluk ġartı ve
Etnik Azınlıkların Haklarına ĠliĢkin Topluluk ġartı” kararı, 4271983 tarihli “Dilsel ve
Kültürel Azınlıkların Yararına Olacak Önlemlere ĠliĢkin Karar”,42830 Ekim 1987
tarihli “Avrupa Topluluğunda Bölgesel ve Etnik Azınlıkların Dilleri ve Kültürleri
Hakkında Karar”,4299 ġubat 1994 tarihli dilsel azınlıklara (linguistic minorities)
iliĢkin Karar430 gibi Parlamento kararlarından da anlaĢılacağı üzere, Parlamentonun
azınlıklar konusunda doğrudan etkisi olabilecek çalıĢmaları, dilsel haklar konusunda
yoğunlaĢmıĢtır.
Parlamento ayrıca, “Çoğulcu Medya Toplumunda Televizyon Üzerinden
Kamu Hizmetinin Rolüne ĠliĢkin Karar”ında431 kadınların ve etnik azınlıkların bu
alanda eĢit olarak istihdam edilmeleri yönünde çağrıda bulunmuĢtur. Parlamento
1994‟ten itibaren yayınladığı “AB‟de Ġnsan Haklarına Saygıya ĠliĢkin Rapor”larında
da ve özellikle 1998 raporunda432 temel insan haklarına saygı göstermeyen
devletlerin AB‟ye katılmasının mümkün olmayacağını belirtmiĢ ve Konsey ve
Komisyon‟a üyelik müzakerelerinde etnik, dilsel, dinsel ve eĢcinsel azınlıkların
haklarına özel önem vermeleri yönünde çağrıda bulunmuĢtur. “Aday Ülkelerde
427
“A Community Charter of Rights of Ethnic Minorities” (16 October 1981), OJ C 287, 9.11.1981.
“Measures in favour of minority languages and cultures” (11 February 1983), OJ C 68, 14.3.1983.
429
“Languages and cultures of regional and ethnic minorities in the European Community” , OJC 318,
30.11.1987.
430
“Linguistic minorities in the European Community” (9 February 1994), OJ C 61, 28.2.1994.
431
“Resolution on the role of public service television in a multi-media society” (19 September 1996),
OJ C 320, 28.10.1996.
432
“Annual reports on Human Rights from European Parliament”,
http://www.greekhelsinki.gr/special-issues-annual-EUPARL.html, 19.09.2009.
428
160
Irkçılık, Yabancı DüĢmanlığı ve Anti-Semitizmle Mücadele” (1999) baĢlıklı
bildiri433bu kapsamda değerlendirilebilecek önemli bir adımdır.
Parlamento, AB üyesi devletlerin Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa ġartı‟nı
onaylamalarını isteyerek AB içinde bu hakların güvence altına alınmasını sağlamaya
çalıĢmıĢtır. Yine Parlamento, 2005 tarihli “GeniĢleyen Avrupa‟da Azınlıkların
Korunması ve Ayrımcılık Yasağı Politikaları Üzerine Rapor”unda, üye devletleri
standartlara uymadıkları gerekçesiyle de eleĢtirmiĢtir.434
3.2.2. AB’nin Avrupa Kimliği Politikası
AB‟nin azınlık hakları yaklaĢımlarının incelenmesinden de görüldüğü üzere,
AB bünyesindeki çalıĢmalar ve yasal düzenlemeler, insan hakları bağlamında “dil
politikaları, ayrımcılıkla mücadele, çoğulcu medya, kültürlerin korunması” gibi
baĢlıklarda, azınlıklara (ve etnik gruplara) kimliklerini koruma da dâhil olmak üzere
bir koruma çerçevesi belirlemiĢtir. Bu noktada, AB bünyesindeki yerel ve ulusal
kimliklerin üstünde ve bu kimlikleri bütünleĢtirecek Ģekilde yaratılmaya çalıĢılan
“Avrupa kimliği” (European Identity) üzerinde durmakta yarar görülmektedir.
433
“Communication from the Commission - Countering racism, xenophobia and anti-semitism in the
candidate countries”, COM/99/0256 final.
434
“Protection of minorities and anti-discrimination policies in an enlarged Europe”,
http://www.europarl.europa.eu/oeil/file.jsp?id=5223932&noticeType=null&language=en.,
27.10.2010.
161
Avrupa kimliği ile ifade edilen dört farklı algı söz konusudur. Ġlk algı, 1973
Kopenhag Zirvesinde hazırlanan “Avrupa Kimliğine ĠliĢkin Bildiri”435 ile baĢlamıĢ
olup, daha çok Topluluğun kimliğine ve uluslararası sistemdeki bağımsız duruĢuna
iliĢkindir ve AB‟nin kurumsal kimliğini vurgulamaktadır. Ġkinci algı, entelektüeller
ve politikacılar tarafından ortaya atılan Avrupa idealine iliĢkindir. Üçüncü algı, yazılı
belgeler ve kültürel pratiklerde ifade edilen Avrupa kimliğine iliĢkin kültürel algıdır.
Dördüncüsü ise,
Eurobarometer tarafından 1972‟den beri yapılan kamuoyu
araĢtırmalarını yön veren ve bütünleĢme bakıĢ açısının odağında yer alan ve AB
vatandaĢlarının kolektif kimliği anlamına gelen algısıdır.436 Öner tarafından “Avrupa
Kimliği” kavramı ile kastedilen bu algı, bu çalıĢmada da “Avrupa Kimliği”ni ifade
etmek için kullanılmaktadır.
Avrupa kimliğinin ayrıntılı bir Ģekilde değerlendirilebilmesi için, bu kavramın
ne olduğu, ortaya çıkıĢ nedenleri ve oluĢum - geliĢim sürecinin nasıl iĢlediği
tartıĢılmalıdır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, “[b]ir düşünce olarak Avrupa kavramı ile aidiyet
hissini temsil eden Avrupa kimliği sürekli olarak birbirine karıştırılmaktadır. Avrupa
bir düşünce olarak yüzyıllardır var olmuştur, ama Avrupa’nın bireylerde aidiyet
hissi yaratan boyutunun varlığı tarih boyunca tartışma yaratmıştır. Dolayısıyla, tarih
435
Bildirinin tam metni için bkz.: “Document on European Identity”,
http://aei.pitt.edu/4545/1/epc_identity_doc.pdf, 14.12.2011.
436
Martin Kohli, “The Battlegrounds of European Identity”, European Societies, Vol.2, No.2, 2000,
s.120 – 122‟den aktaran, Öner, s.49.
162
boyunca farklı Avrupa’lar kurulmuştur, ama Avrupalıları bütünleştiren bir Avrupa
kimliğinden bahsetmek pek mümkün olmamıştır.”437
Avrupa kimliği, nerdeyse Orta Çağ‟dan beri süre gelen ve halen devam
etmekte olan bir çalıĢmadır ve Avrupa kimliğinin ne anlama geldiği konusunda farklı
görüĢler bulunmaktadır. Avrupa kimliği, sosyal ve politik bağlamda içeriği
değiĢebilen belli bir yapı438 veya sorgulanmaya ve tartıĢılmaya devam etmesi
gereken tartıĢmalı bir politik program veya proje439 olarak tanımlanabilmektedir.
BirleĢik Krallık eski BaĢbakanı Margaret Thatcher ise “Ne Avrupa, Roma
AnlaĢmasının bir sonucudur, ne de Avrupa ideali herhangi bir grup veya kurumun
malıdır. Avrupa Toplulukları Avrupa kimliğinin bir göstergesidir, fakat tek
göstergesi değildir.”440diyerek Avrupa düĢüncesinin güncel geliĢmelerin sonucu
olmadığını açıkça ifade etmektedir. Bazı düĢünürler ise, Avrupa kimliğinin, tarihin
tüm dönemlerinde bir ütopya olduğunu, nitekim Avrupa‟nın her zaman olması
gereken ve olan arasında bir yerde durduğunu,441 Avrupa kimliğine iliĢkin mevcut
arayıĢların ise, yaĢlı kıtadaki jeopolitik değiĢimler ve küresel ekonomik dönüĢüme
bir tepki olduğunu442 belirtmektedir.
437
Erdenir, s.17.
Antje Wiener ve Thomas Diez, European Integration Theory, New York, Oxford Univesity Press,
2004, s.171.
439
Bo Strath, “Introduction: Europe as a Discourse”, Europe and the Otherand Europe as the Other,
(ed.B.Strath), Brüksel, Peter Lang Pub., 2000, s.44.
440
Margaret Thatcher, “European Family of Nations”, Questions of Identity: A selection from the
Pages of New European, (ed.C.Joyce), Londra, Tauris Pub., 2002, s.206-207‟den aktaran Öner, s. 47.
441
Zygmunt Bauman, Europe, An Unfinished Adventure, Cambridge, Polity Press, 2004, s.36.
442
Soledad Garcia ve Helen Wallace, “Conclusion”, European Identity and the Search for Legitimacy,
s.172‟den aktaran Öner, s.48.
438
163
Yukarıda da belirtildiği gibi, AB‟nin Avrupa kimliği konusundaki ilk resmi
giriĢimi olan 14 Aralık 1973 tarihli “Avrupa Kimliğine ĠliĢkin Bildiri”yi, Avrupalılık
bilincinin geliĢtirilmesi için Avrupa tarihi ve Avrupa kültürü üzerine çalıĢmalar
yapılmasının önemini vurgulayan 19 Haziran 1983 tarihli Solemn Bildirisi443 takip
etmiĢtir. 1992 tarihli Maastricht AntlaĢmasıyla birlikte, kültürel çalıĢmalara iliĢkin
yasal altyapı oluĢturulmuĢ ve kültürel alanda birçok program hayata geçirilmiĢtir.
Culture 2000 projesi kapsamında sanat eserleri için Kaleidoscope, 444 edebi eserler
için Ariane,445 kültürel miraslar için ise Raphael446 programları, Avrupalıların
kültürel bütünleĢmesine katkı sağlamak amacıyla hayata geçirilmiĢ baĢlıca kültürel
programlardır. Yine Culture 2000 kapsamında Avrupa Kültür BaĢkenti, Avrupa
Ortak Miras Günleri gibi Avrupa‟nın kültürel ortaklıklarını vurgulayan çalıĢmalar da
baĢlatılmıĢtır. Son olarak 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren Lizbon AnlaĢması,
Avrupa Temel Haklar ġartı‟nı447 yasal bağlayıcılığı olan bir koruma altına almıĢ olsa
da, “Lizbon Avrupa’nın mevcut kimlik krizinin ilacı değildir. Avrupalılar, birlikte
yaşamayı da öğrenmeli”dir.448
AB‟nin kurumsal olarak takip ettiği kimlik inĢa sürecinde, Komisyon‟un
baĢat aktör olarak yer aldığı görülmektedir. Komisyon, Avrupa kimliğine iliĢkin
projeleri (gençlik oyunları, gençlik zirveleri ve gençlik festivalleri, konferanslar,
seminerler, vb.) desteklemekte, Komisyon BaĢkanı düzeyinde konuyla ilgili
443
“Solemn Declaration on European Union”, http://www.eurotreaties.com/stuttgart.pdf, 14.12.2011.
http://ec.europa.eu/culture/archive/culture2000/historique/kaleidoscope_en.html, 14.12.2011.
445
http://ec.europa.eu/culture/archive/culture2000/historique/ariane_en.html, 14.12.2011.
446
http://ec.europa.eu/culture/archive/culture2000/historique/raphael_en.html, 14.12.2011.
447
ġartın tam metni için bkz.: http://www.europarl.europa.eu/charter/pdf/text_en.pdf, 14.12.2011.
448
Abou El Mahassine Fassi-Fihri, “Lisbon: the first step in solving Europe‟s identity crisis”,
http://www.commongroundnews.org/article.php?id=27026&lan=en&sid=1&sp=0, 15.12.2011.
444
164
açıklamalar yapmakta, kavramın içeriği ile ilgili kuramsal ve pratik tartıĢmalar
yürütmekte, raporlar hazırlamakta, ortak para birimi, eğitim, kültür, entegrasyon ve
halkla iliĢkiler gibi birçok alanda etkinlikler yürütmektedir. Ancak, Komisyonun,
yeterince tanınmadığı ve insanların Komisyon çalıĢmalarından haberdar olmadığı,
dolayısıyla bu eksikliğin Avrupa kimliğinin inĢasına engel olacağı Ģeklinde eleĢtiriler
yöneltilmektedir. Bu eleĢtirilere cevap olarak ise, Komisyonun,
popüler olmak
yerine etkili olmaya odaklanması gerektiği, AB vatandaĢlarının Komisyon
çalıĢmalarından haberdar olmasının önemli olmadığı, önemli olanın Komisyonun AB
ve AB vatandaĢları arasındaki boĢluğu doldurmak amacıyla yaptığı çalıĢmalar
olduğu belirtilmektedir.449
AB‟nin Avrupalı kimliği yaratma çabalarında, milliyetçi politikalarla büyük
benzerlikler görülmektedir. Bu benzerliklerden en önemlisi, seçkinlerin bu süreçteki
etkisi ve rolüdür. “Nasıl ki Napolyon yönetimindeki devrim sonrası Fransası
bürokratikleşme süreci sayesinde köylüleri Fransızlara dönüştürmeyi başardıysa,
Avrupa Birliği seçkinlerinin de farklı uluslara mensup bireyleri benzer araçlarla,
benzer bir süreç sonunda Avrupalıya dönüştürmeyi hedefledikleri görülmektedir”.450
Ulus devlet inĢasında rol alan seçkinler gibi, AB seçkinleri de eski düzenle, yani
kendi ulus devlet sistemleriyle daha gevĢek bir iliĢki içinde olan, birkaç yabancı dil
bilen, Brüksel‟de yaĢayan ve AB bürokratı anlamında Eurocrat olarak adlandırılan
uluslar üstü tarafsız aktörlerdir. Nitekim Jacobs ve Maier de, Avrupalı kimliğinin,
449
Komisyonun çalıĢmaları ve tartıĢmalarla ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Öner, s.177 –
184.
450
Erdenir, s.110-111.
165
Avrupa çapında yaratılan yeni akademik ve politik alanlar üzerine inĢa edildiğini
belirtmektedirler.451
Kimlik inĢa sürecinde geçmiĢle kurulan bağ, seçici bir yaklaĢıma dayanmakta
ve sadece gurur duyulacak olaylar vurgulanmaktadır. Avrupa tarihi, Aydınlanma
dönemi (Hobbes, Kant), müzik (Mozart, Bethoven) ve edebiyatta (Shakespeare,
Goethe)bu yaklaĢımı açık bir Ģekilde görmek mümkündür.452
Bir diğer benzerlik de, Avrupalı kimliğinin dayandığı nesnel unsurlarda
görülmekte, Avrupalılara Avrupalı kimliğini aĢılamaya çalıĢan her politik araç ve
simgede (AB marĢı, AB bayrağı, ortak para birimi: Euro, AB programlarının
isimleri: Erasmus, Socrates, Leonardo) ortak tarih ve ortak kültürel miras gibi
unsurlar vurgulanmaktadır.453
Ancak seçkinler eliyle yürütülen ve din, ortak geçmiĢ gibi unsurları temel
alan Avrupalı kimliği, ortak deneyim, tarihi-kültürel benzerlikler gibi Avrupalıların
ortak değerlerine değil, Avrupa dıĢındakilerle olan farklılıklara dayanmaktadır. Bu
sebeple Avrupalı kimliği birleĢtirici değil, dıĢlayıcı bir yapıya sahiptir ve kendi
sağlam temelleri yerine, “öteki”nin zayıf temelleri üzerinde inĢa edilmektedir.454
Sadece güncel değil tarihsel bir bakıĢla Avrupalı kimliği açısından “öteki”nin
451
Dirk Jacobs ve Robert Maier, “European identity: construct, fact and fiction”, A United Europe:
The quest for a multifaceted identity, (ed.M.Gastelaars ve A.de Rujiter), Maastricht, Shaker Pub.,
1998, s.20.
452
Öner, s.49.
453
Erdenir, s.112-117.
454
Aynı yapıt, s.129-130.
166
Osmanlı, Ġslam, ABD, SSCB, Çin, Göçmenler ve hatta Avrupa‟nın kendi geçmiĢi
olabileceği belirtilmektedir.455
Erdenir ise, Avrupa kimliğini inĢa bağlamında takip edilen politikaları “panAvrupacı” olarak nitelendirerek eleĢtirmekte ve “post-milliyetçi” politikalar takip
edilmesi gerektiğini tavsiye etmektedir.456
Sonuç olarak Avrupa kimliği politikaları, katı kültürel ve ırksal yaklaĢımları
reddeden
bağlamda
ve
Avrupalıların
refahına
ve
anayasal
milliyetçiliğe
(constitutional patriotism)457 dayanmalıdır; aksi halde Avrupa kimliğine iliĢkin etnikırksal vurgu/destek, Avrupa entegrasyonunu sağlayabilecek bir Avrupalılık algısı
yerine,
uzun
dönemde
yerel
milliyetçiliği
ve
yabancı
düĢmanlığını
güçlendirecektir.458
3.3. Lizbon AnlaĢması
13 Aralık 2007‟de imzalanan ancak 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe
girebilen Lizbon AnlaĢması, AB‟ye iliĢkin en güncel ve en önemli belgelerden biri
olduğu için, diğer anlaĢmaların aksine ayrı bir baĢlık olarak incelenecektir.
455
Öner, s. 52 – 59.
Erdenir, s.112-130.
457
Jürgen Habermas tarafından ortaya atılan ve AB‟nin kuruluĢ felsefesini derinden etkileyen
anayasal milliyetçilik (constitutional patriotism) kavramıyla ilgili ayrıntılı bir tartıĢma için bkz.: JanWerner Müller, “A general theory of constitutional patriotism”,
http://web.ceu.hu/polsci/teaching/seminarpapers/mueller.pdf, 15.12.2011.
458
Dirk Jacobs ve Robert Maier, “European identity: construct, fact and fiction”,
http://users.belgacom.net/jacobs/europa.pdf, 15.12.2011.
456
167
AB kurumlarını ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden yapılandırma amacıyla
görüĢmeler 2001 yılında baĢlamıĢ ve Avrupa Anayasası Kurucu AnlaĢması taslağı
hazırlanmıĢtır. Ancak bu metnin Fransız ve Hollandalı seçmenler tarafından
reddedilmesi üzerine, Lizbon AnlaĢması hazırlanmıĢtır. 2008 yılı sonuna kadar tüm
üye ülkelerce onaylanması beklenen AnlaĢma, Ġrlandalı seçmenler tarafından 2008
yılında reddedilmiĢ, 2009 yılındaki ikinci referandumda ise kabul edilmiĢtir. Bu
geliĢmelerin ardından Lizbon AnlaĢması 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe
girmiĢtir.459 AnlaĢmanın AB‟yi merkezileĢtirdiği ve ulusal seçmenlerin gücünü ve
önemini azaltarak demokrasiyi zayıflattığı yönünde eleĢtiriler bulunmaktadır.460
Lizbon AnlaĢması ile Maastricht AnlaĢması461 (1992) ve Roma AnlaĢması462
(1957) yeniden düzenlenmiĢ ve AB‟nin kurumsal yapısı büyük ölçüde yeniden
tasarlanmıĢtır. AnlaĢmanın amacı, “Birliğin demokratik meĢruiyetini ve etkinliğini
güçlendirmek, çalıĢmalarındaki uyumu geliĢtirmek için Amsterdam AnlaĢması
(1997) ve Nice AnlaĢması (2001) ile baĢlayan süreci bitirmek” olarak
belirtilmektedir.463
459
Lizbon AnlaĢmasının tam metni için bkz.: “Treaty of Lisbon”,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/cg00014.en07.pdf, 20.12.2011.
460
Lisbon AnlaĢmasının içeriğine ve onaylanma sürecine iliĢkin eleĢtiri ve ayrıntılı bir değerlendirme
için bkz.: Jens-Peter Bonde, From EU Constitution to Lisbon Treaty,Foundation for EU Democracy
Pub., 2009, http://www.ffeud.eu/uploads/file/fromConstTreaty-20_07_2009.pdf, 20.12.2011.
461
Lizbon AnlaĢması ile değiĢtirilen Maastricht (Treaty on European Union) AnlaĢmasının son ve tam
metni için bkz.: “Consolidated versions of the Treaty on European Union and the Treaty on the
functioning of the European Union”,
http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/08/st06/st06655.en08.pdf, 21.12.2011.
462
Lizbon AnlaĢması ile Roma AnlaĢmasının resmi adı olan “Avrupa Topluluğu Kurucu AnlaĢması”
(The Treaty establishing the European Community), “Avrupa Birliğinin ĠĢleyiĢi Hakkında AnlaĢma”
(Treaty on the Functioning of the European Union) olarak değiĢtirilmiĢtir. AnlaĢmasının son ve tam
metni için bkz.: “Consolidated versions of the Treaty on European Union and the Treaty on the
functioning of the European Union”,
http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/08/st06/st06655.en08.pdf, 21.12.2011.
463
Lizbon AnlaĢması, GiriĢ bölümü, paragraf-1, s.3.
168
AnlaĢma ile getirilen en önemli değiĢiklikler Ģunlardır:
1- Bakanlar Konseyindeki birçok politik konuya iliĢkin karar alma sürecinin
“oybirliği” yerine “çifte oyçokluğu”464 ilkesine dayandırılması,
2- AB Parlamentosunun güçlendirilmesi,
3- AB‟nin tüzel kimliğinin güçlendirilmesi ve üç sütunlu yapının
birleĢtirilmesi,
4- Belli bir süre görev yapacak AB Konseyi BaĢkanı465 ve AB DıĢ ĠliĢkiler
ve
Güvenlik
Politikaları
Yüksek
Temsilcisi466
pozisyonlarının
oluĢturulması,
5- AB Temel Haklar ġartı‟nın467 yasal bağlayıcılığı olan bir belge olarak
kabul edilmesi.
AnlaĢmaya iliĢkin yukarıda açıklanan genel çerçevenin ardından, anlaĢmanın
tezimiz açısından önem taĢıyan noktalarını vurgulamak uygun olacaktır:
Ġlk olarak, AnlaĢma ile AB politikalarının belirlenmesi ve uygulanması
sürecinde
AB
vatandaĢlarının
pozisyonu
güçlendirilmiĢtir.
(i)
Lizbon
ile
Parlamentonun, güçlendirilmiĢ olması (Konseyin teklifi üzerine Komisyon BaĢkanını
seçme yetkisi gibi),468 Parlamento seçiminde oy kullanan AB vatandaĢlarının
464
Bu kapsamda alınacak kararlar (i) AB Konseyi üyelerinin en az %55 desteğini almalı, (ii) kararı
destekleyen üyeler, AB vatandaĢlarının en az %65‟ni temsil etmelidir.
465
19 Kasım 2009‟da dönemin Belçika BaĢbakanı Herman Van Rompuy, AB Konseyi BaĢkanı olarak
seçilmiĢtir.
466
19 Kasım 2009‟da Ġngiliz politikacı Catherine Ashton, AB DıĢ ĠliĢkiler ve Güvenlik Politikaları
Yüksek Temsilcisi olarak seçilmiĢtir.
467
ġartın tam metni için bkz.: “Charter Of Fundamental Rights of the European Union”, http://eurlex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:C:2007:303:0001:0016:EN:PDF, 20.12.2011.
468
Lizbon AnlaĢması, M.1-18/7.
169
demokratik katılım sürecinde daha etkin olmaları ve kullandıkları oyun AB‟nin
kurumsal ve politik iĢleyiĢinde daha önemli olmasını sağlamıĢtır. (ii) AB vatandaĢları
-bir milyon imza toplanması halinde- Komisyondan yasa teklifinde bulunmasını
isteme hakkına sahiptir.469 (iii) AnlaĢma, vatandaĢlar, STK‟lar ve (baĢta Komisyon
olmak üzere) AB kurumları arasındaki iletiĢimin önemini kabul etmektedir.470Bu
yaklaĢımın, AB vatandaĢları ve STK‟larının AB politikalarının belirlenmesinde
rolünü güçlendireceği değerlendirilmektedir. (iv) AnlaĢma ile Bakanlar Konseyinin
AB mevzuatıyla ilgili tartıĢma ve oylama yapılacak toplantılarının kamuya açık
olması karara bağlanmıĢtır.471Bu karar ile Konsey çalıĢmalarının daha Ģeffaf olması
sağlanmıĢ, sivil toplum ve medyanın da toplantıları izlemesine ve kamuoyu
oluĢturmasına olanak verilmiĢtir. (v) AnlaĢma ile AB vatandaĢlığı, ulusal
vatandaĢlığın
yerine
geçmeden
fakat
ulusal
vatandaĢlığa
ek
olarak
desteklenmektedir.472VatandaĢlık kavramının önemini arttıran bu yaklaĢımın, belli
etnik veya dini grupları değil, “birey”i ve “bireysel giriĢimleri” desteklemesi de, grup
hakkı yaklaĢımından bireysel hak yaklaĢımına doğru dönüĢümü destekleyen önemli
bir ayrıntıdır.
Ġkinci olarak, AnlaĢma ile Europol ve Eurojust‟ın AB genelindeki
çalıĢmalarının
ve
ulusal
adli
ve
polis
birimleriyle
iĢbirliğinin
önemi
vurgulanmıĢtır.473Bu vurgu, güvenlik konusu bağlamında terörle mücadelenin
operasyonel ve yasal zeminine verilen önemi de göstermektedir.
469
Lizbon AnlaĢması, M.1-12.
Lizbon AnlaĢması, M.1-12.
471
Lizbon AnlaĢması, M.1-17.
472
Lizbon AnlaĢması, M.1-12.
473
Lizbon AnlaĢması, M.1-12, M.2-67,68.
470
170
Üçüncü olarak, AnlaĢma ile AB Temel Haklar ġartı474 yasal bağlayıcılığı olan
bir belge statüsüne kavuĢmuĢtur.475Böylece, “ayrımcılığı yasaklanması” (madde-21),
“kültürel, dinsel ve dilsel farklılığa saygı” (madde-22) gibi hükümler içeren Temel
Haklar ġartı, hem AB hem de AB üyesi ülkeler tarafından önemli ve bağlayıcı hale
gelmiĢtir.
Dördüncü olarak, Lizbon AnlaĢması ile AB‟nin “insan onuruna saygı,
özgürlük, demokrasi, eĢitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlıklara mensup birey
haklarını
da
içeren
insan
haklarına
saygı”
değerleri
üzerine
kurulduğu
belirtilmektedir.476Ayrıca, AB‟nin dıĢ iliĢkilerinde de bu değerleri göz önünde
bulundurarak hareket edeceği belirtilmektedir. “Azınlıklara mensup birey hakları”nın
Lizbon AnlaĢmasında vurgulanmıĢ olması, tezimiz açısından büyük önem
taĢımaktadır.
3.4. AB’nin Ġnsan Hakları Politikasının Terörizmle Mücadeleye Etkisi
21. yüzyılda daha da önem kazanan insan hakları olgusunun etkisiyle,
uluslararası gündemi meĢgul eden terörizmle mücadele olgusu Ģekil değiĢtirmektedir.
Bu bağlamda AB‟nin insan hakları politikalarının, üye ve aday ülkelerin terörizmle
mücadele stratejilerinin belirlenmesinde önemli bir etkisi olduğu görülmektedir.
474
ġart‟ın tam metni için bkz.: http://www.europarl.europa.eu/charter/pdf/text_en.pdf, 19.12.2011.
Lizbon AnlaĢması, M.1-8.
476
Lizbon AnlaĢması, M.1-3.
475
171
AB, üye ve aday ülkelerden terörizmle mücadelede uluslararası hukuku göz
önünde bulundurmalarını beklemektedir. Nitekim AB Terörizmle Mücadele
Koordinatörü de Kerchove, 16-17 Haziran 2008 tarihleri arasında Çek Cumhuriyeti –
Prag‟da düzenlenen bir seminerde yaptığı “Terörizmle mücadele ve insan hakları”
baĢlıklı konuĢmasında, AB‟nin bu konudaki duruĢunun çok net olduğunu, devletlerin
terörizmle mücadele için aldıkları her türlü önlemin, insan hakları baĢta olmak üzere
uluslararası hukukla uyumlu olması gerektiğini” vurgulamıĢtır.477
AB, 2005 tarihli AB Terörizmle Mücadele Stratejisinde kurumsal stratejik
amacının “Ġnsan haklarına saygı çerçevesinde terörizmle küresel mücadele”
olduğunu belirtmektedir.478 Yine bu strateji belgesinde, üye ülkelerin yasal
düzenlemeler, ortak operasyonlar, bilgi paylaĢımı gibi konularda adım atmaları
gerektiği vurgulanmaktadır.
AB‟nin insan hakları politikalarının baskın ve etkin bir yöntemle
uygulanması, terörle mücadelede “sanıktan delile değil, delilden sanığa gitme”
Ģeklinde ifade edilebilecek yeni soruĢturma yöntemlerinin geliĢmesini sağlamıĢtır.
Ġstihbaratın rolü ve önemi daha da artarken, adli süreçte delil olarak kullanılabilecek
bilgi ve belgelere yasal yollardan ulaĢabilmek için, bilgi teknolojilerinde çok hızlı ve
önemli geliĢmeler yaĢanmıĢtır. Terörizmle mücadele alanındaki bu teknolojik
devrim, insan hakları çerçevesinde polisiye tedbirleri ve mücadele yöntemlerini
477
“Euro-Mediterranean Semainar Counter-terrorism and human rights”,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/speech-Counterterrorism_and_human_rights_GdK_june_08_rev.pdf, 17.10.2009.
478
“The EU Counter-rerrorism Strategy”,
http://register.consilium.eu.int/pdf/en/05/st14/st14469-re04.en05.pdf, 24.04.2010.
172
kolaylaĢtırmıĢtır. Bu sayede terörizmle mücadelede bilimsel ve teknolojik altyapı
güçlenmiĢ, profesyonelleĢme sağlanmıĢtır. AB terörizmle mücadelenin yasalar
çerçevesinde ve yasal denetim altında yapılması yönündeki eğilimini 1996 yılında,
Europol SözleĢmesinin uygulanmasında karĢılaĢılabilecek sorunların, ATAD önünde
dava konusu edilmesine olanak sağlayarak ortaya koymuĢtur. AB böylece,
Europol‟ün güvenlik odaklı görev alanına yargısal bir denetim imkânı getirmiĢ ve
hukukun dıĢına çıkma olasılığını baĢtan engellemeye çalıĢmıĢtır.479
Yine AB‟nin insan hakları politikalarının da etkisiyle, tüm toplum kesimi için
olduğu gibi, teröristlerin de özgürlük alanı geniĢlemiĢtir. Ġfade özgürlüğü, basın
özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü gibi değerlerden hareketle, terörist örgüt üyeleri
ve/veya taraftarları kendilerini daha rahat ifade etmektedir. Özgürlük alanını
geniĢleten bu durum, terörizmin kapsamını da daraltmaktadır. Özellikle konumuz
açısından özel önem taĢıyan “ayrılıkçılık”, en azından söylem düzeyinde rahatlıkla
ifade edilebilmektedir. Bu amaçla kurulan siyasi partiler, STK‟lar ve basın-yayın
kuruluĢları yasal ve anayasal çerçeve içerisinde faaliyetlerine devam etmektedir.
479
Umut Gedikli, “Ġnsan Hakları Bağlamında Avrupa Birliğinin Terörizmle Mücadele Politikalarının
Hukuki Yansımaları”, Küreselleşen Dünyada Avrupa Birliği (ed. R.Ö.Dönmez ve G. Telatar), Ankara,
Phoenix Yay., 2008, s.196.
173
SONUÇ
1490‟lar, 1890‟lar ve 1990‟larda üç dalga Ģeklinde geliĢtiği belirtilen
küreselleĢme kavramı480 günümüzde her zamankinden daha büyük önem
taĢımaktadır. KüreselleĢme sürecinin etkisiyle, uluslararası iliĢkiler ve uluslararası
hukuka iliĢkin birçok kavram tartıĢılmaya ve yeniden tanımlanmaya baĢlamıĢtır.
Bu süreçte ulus-devlet olgusu, en çok tartıĢılan ve sorgulanan kavramların
baĢında gelmektedir. Ulus-üstü örgütlerin hızla geliĢmesi, ulus-devletin egemenlik ve
yetki alanını daraltmaktadır. Tezimizin odak noktasında bulunan AB‟nin konumu ve
üye devletler üzerindeki yeri, bu açıdan önemli bir örnektir.
Ulus-üstü örgütlerin yanı sıra, ulus-devletin egemenliği altındaki bazı
toplulukların da egemenlik bağlamında ulus-devletle bir çekiĢme içinde olduğu
görülmektedir. Ulus-devletin merkezi otoritesi altındaki bölgelerde yükselen
milliyetçilik ideolojisi, ayrılıkçılık fikri ve özerklik/bağımsızlık talepleri ile ifade
bulan bu çeliĢki, özellikle Bask bölgesinde açıkça görülmektedir. Ancak Ġspanya‟dan
ayrılmak ve bağımsız bir devlet kurmak isteyen Bask milliyetçiliği, ulus-üstü bir yapı
olan AB ile bütünleĢme, AB‟nin parçası olma konusunda da son derece isteklidir.
Bask halkı gibi yerel toplulukların, ulus-devletle yönetsel sorunlar yaĢamasına
rağmen ulus-üstü yapılanmalarla iĢbirliğine istekli olması da, bu tartıĢma bağlamında
480
Baskın Oran, Küreselleşme ve Azınlıklar, Ġmaj Yay., Ankara, 2001, s.4-12.
174
önemli bir ayrıntıdır. Ġspanya devleti içinde özerk bir statüye (Bask Ülkesi Özerk
Topluluğu) ve yerel hükümete (Bask Hükümeti) ve yerel meclise (Bask Meclisi)
sahip olan Bask örneğinde açıkça görüldüğü gibi, ulus-devletin yetki devri
ayrılıkçılık taleplerini dindirmemekte, egemenlik devri bağlamında bağımsızlık
talepleri sona ermemektedir.
Yerel milliyetçilik ve ulus-devlet arasındaki bu gerilim, azınlık ve etnik grup
kavramlarının önemini daha da arttırmıĢtır. I. ve II. Dünya SavaĢlarının ardından,
özellikle Avrupa‟nın değiĢen siyasi haritası nedeniyle, ulus-devletin ülke içinde
öngördüğü türdeĢ toplumsal yapı kurulamamıĢ ve etnik azınlıklar uluslararası
iliĢkilerin önemli bir parçası haline gelmiĢtir. Ulus-devletlerin ulusal kaygıları
nedeniyle bir türlü yasal olarak tanımlanamayan “azınlık” kavramı, literatürde yoğun
bir Ģekilde tartıĢılmıĢtır. Bu tartıĢmalar, BM, AK, AB gibi uluslararası/ulus-üstü
örgütlerin azınlıklarla ilgili özel kararlar ve yasal metinler düzenlemelerine neden
olmuĢtur. Ancak ulus-devletler, I. ve II. Dünya SavaĢlarının ardından özel hukuki
düzenlemelerle azınlık oldukları kabul edilen grupların dıĢındaki etnik/dini grupları
azınlık olarak tanımamakta direnmiĢlerdir. Dolayısıyla azınlıklarla ilgili uluslararası
hukuki belgeleri genelde onaylamıĢ olan ulus-devletler, ülkelerinde azınlık
olmadığını iddia ederek, etnik grupların azınlık haklarından yararlanamamasını
sağlamıĢlardır.
Genellikle vatandaĢı oldukları ulus-devletlerin, kendilerini azınlık olarak
tanımaması ve dolayısıyla bazı haklarını vermemesine karĢı çıkan etnik grupların
175
tutumu, bazı yeni sorunların doğmasıyla sonuçlanmıĢtır. Özerklik, ayrılıkçılık veya
bağımsızlık gibi amaçlarla harekete geçen etnik gruplar, genelde siyasi alanda
çalıĢmalarını yürütmekle beraber, bazen de terörizme baĢvurmuĢtur. Bu süreç
içerisinde, sağ ve sol kanat terörist grupların yanı sıra, etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı
terörist örgütler de önemli bir tehdit haline gelmiĢtir.
Küresel düzeyde devam etmekte olan bu geliĢmeler, özellikle AB
coğrafyasında çok daha açık bir Ģekilde ortaya çıkmaktadır. Etnik-milliyetçi ve
ayrılıkçı terörizm,
Europol verilerinin de açıkça ortaya koyduğu gibi, AB
coğrafyasındaki en büyük tehlikedir. TE-SAT Raporlarına göre, AB genelinde son 6
yılda meydana gelen terör eylemlerinin %81‟i etnik milliyetçi terörist gruplar
tarafından yapılmıĢtır.
Özellikle 1960‟larda baĢlayan Avrupa‟ya iĢçi göçünün beraberinde getirdiği
sorunlar, Avrupa coğrafyasındaki etnik sorunlara ve hatta terörizme ayrı bir boyut
kazandırmıĢtır. Avrupa‟da yükselmekte olan insan hakları, düĢünce ve ifade
özgürlüğü gibi akımlar, çeĢitli sebeplerle Avrupa‟ya yerleĢmiĢ göçmenler tarafından
da kimliklerinin ifade edilmesi amacıyla kullanılmıĢtır. Bu süreç, Avrupa
coğrafyasına taĢınan bazı etnik sorunların, etnik terörizme dönüĢmesiyle devam
etmiĢtir.
Kendi tarihsel ve kültürel sorunlarına ek olarak, Kürt sorunu ve PKK terör
örgütü; Tamil sorunu ve LTTE terör örgütü gibi dünyanın baĢka coğrafyalarından
176
kaynaklanan etnik sorunların taĢındığı ve etnik-milliyetçi terörist eylemlerin
gerçekleĢtirildiği bir bölge haline gelen AB‟nin terörizmle mücadele konusunu
gündemine alması bir zorunluluk haline gelmeye baĢlamıĢtır. AB, Avrupa
coğrafyasında önemli bir sorun haline dönüĢen terörizmle mücadele amacıyla,
özellikle 11 Eylül saldırılarının ardından önemli adımlar atmıĢtır. AB, terörizmle
mücadelesini üç temel yaklaĢım üzerinden yürütmektedir.
Ġlk olarak, terörizmle mücadelede polisiye tedbirlere önem vermiĢ ve bu
amaçla yasal ve yapısal düzenlemeleri hayata geçirmiĢtir. Terörle mücadele
birimlerinin kuruluĢu, özellikle Europol (1999) ve Eurojust (2002) gibi adli/polisiye
birimlerin AB coğrafyasında yetkili olacak Ģekilde görevlendirmesi bu açıdan önem
taĢımaktadır. Bu birimlerin görev alanıyla ilgili gerekli yasal düzenlemeler, Birlik
çapında düzenlenmiĢtir. Ayrıca AB‟nin yapısal ve siyasi konumuyla ilgili olan
Maastricht AnlaĢması (1992) ve Amsterdam AnlaĢması (1997) gibi temel yasal
düzenlemelerde güvenlik alanına iliĢkin önemli maddelere yer vermiĢtir. Buna ek
olarak,
11 Eylül‟den sonra Terörizmle Mücadeleye ĠliĢkin Özel Önlemlerin
Uygulanmasına Dair Ortak Tutum Belgesi (2001), Avrupa Tutuklama Emri ve Üye
Devletler Arasındaki Teslim Usulleri Hakkında Konsey Çerçeve Kararı (2002),
Terörizmle Mücadeleye ĠliĢkin Konsey Çerçeve Kararı (2002), AB Terörizmle
Mücadele Stratejisi (2005), Terörizmi ve Diğer Güvenlikle Ġlgili Tehditleri Önleme,
Hazırlıklı Olma ve Sonuç Yönetimi Programı (2007) gibi özel düzenlemeler
yapılmıĢtır.
AB
genelinde
terörizmle
mücadele
çalıĢmalarında
eĢgüdüm
177
sağlanabilmesi
amacıyla
da
AB
Terörizmle
Mücadele
Koordinatörü
görevlendirilmiĢtir (2007).
Ġkinci olarak AB, terörizmle etkin mücadele edebilmek amacıyla yasal ve
pratik açıdan güçlendirilen polisiye tedbirlerin yanı sıra terörizmin sosyal nedenlerini
de ortadan kaldırabilmek için, sosyo-ekonomik tedbirler geliĢtirilmiĢtir. AB, bu
bağlamda Bask, Katalonya gibi bölgelerin yerel kalkınmasına önem vermekle
kalmamıĢ, bölgeler arasındaki gelir ve fırsat eĢitsizliğini ortadan kaldırmak amacıyla
kaynak dağıtımına iliĢkin bölgesel politikalar geliĢtirmiĢtir. AB‟nin bölgesel politika
çalıĢmalarında üye devletlerarasındaki kalkınma seviyesinin farklılığının yanı sıra,
üye devletler içindeki bölgesel kalkınma farklılıkları da vurgulanmaktadır. Nitekim
Londra, Brüksel ve Hamburg‟un en zengin bölgeler olduğu, Lüksemburg‟un ise
Romanya ve Bulgaristan‟dan yedi kat daha zengin olduğunu belirtmektedir.481 AB,
Uyum Politikası (Regional / Cohesion Policy) yaklaĢımıyla oluĢturulan Avrupa
Bölgesel Kalkınma Fonu (The European Regional Development Fund), 482 Avrupa
Sosyal Fonu (European Social Fund)483 ve Uyum Fonu (The Cohesion Fund)484 gibi
fonlar aracılığıyla, 2007 – 2013 yılları arasında AB Bütçesinin %36‟sını (350 milyar
avro) bölgesel harcamalara ayırmıĢtır.485 Sosyoekonomik tedbirlerin, genel olarak
terörizm ve özel olarak etnik milliyetçi ayrılıkçı terörizmin durdurulmasına ve
481
“EU Regional Policy”, http://europa.eu/pol/reg/index_en.htm, 27.04.2011.
“ERDF: European Regional Development Fund”,
http://europa.eu/legislation_summaries/employment_and_social_policy/job_creation_measures/l6001
5_en.htm, 27.04.2011.
483
“European Social Fund”, http://ec.europa.eu/esf/home.jsp?langId=en, 27.04.2011.
484
“The Cohesion Fund at a glance”, http://ec.europa.eu/regional_policy/funds/procf/cf_en.htm,
27.04.2011.
485
“Working for the Regions: EU Regional Policy 2007 – 2013”,
http://ec.europa.eu/regional_policy/sources/docgener/presenta/working2008/work_en.pdf, 27.04.2011.
482
178
bitirilmesine katkısı olacağı düĢünülmektedir. AB‟nin yerel kalkınmaya önem
vererek bölgeler arasındaki gelir ve fırsat eĢitsizliğini ortadan kaldırmaya yönelik
politikaları da bu düĢünceyi desteklemektedir. Etnik terörizmi azaltacağı düĢünülen
bu politikaların, ayrılıkçılık taleplerini azaltıp azaltamayacağı ise tartıĢmalıdır.
Nitekim Bask bölgesi gibi görece zengin durumda olan bölgelerdeki ayrılıkçı
söylemlerin, sadece sosyoekonomik tedbirlerle çözülemediği görülmektedir.
Tezimiz açısından AB‟nin terörizmle mücadele politikalarının en önemli
kısmı olan kültürel çalıĢmalar konusunda ise, AB‟nin bireysel hak yaklaĢımını tercih
ettiği ve bireysel hakları insan hakları çerçevesinde ele aldığı görülmektedir. AB,
özellikle etnik grupların Birlik içerisindeki durumu ve üye devletlerle karĢılıklı
iliĢkilerini insan hakları bağlamında değerlendirmektedir. Bu değerlendirmenin bir
yansıması olarak da, Birlik genelinde yasal ve yönetsel düzenlemelere gidilmiĢ, insan
haklarına iliĢkin hükümlere kurucu anlaĢmaların yanı sıra özel yasal düzenlemelerde
de yer verilmiĢtir.
Bu bağlamda literatürde devam etmekte olan grup hakkı ve bireysel hak
tartıĢmalarına iliĢkin geliĢme ve eğilimlerin, AB politikalarına da yansıdığı
görülmektedir. AB Konseyi tarafından ilk kez 1999‟da yayımlanmaya baĢlanan ve
son olarak 2011 yılında yayınlanan tüm AB Ġnsan Hakları Yıllık Raporlarının
incelenmesi neticesinde, AB‟nin azınlıklar konusuyla ilgili kavramsal yaklaĢımını
netleĢtiremediği ve süreç içerisinde birkaç farklı yöntem denediği görülmektedir.
Toplam 12 raporun incelenmesi neticesinde elde edilen sonuç, sırasıyla “azınlıklar”,
179
“azınlıklara mensup bireyler” ve “azınlıklara mensup birey hakları” Ģeklinde bir
kavramsallaĢtırmaya
gidildiğidir.
Dolayısıyla
grup
hakkının
insan
hakları
Ģemsiyesinin altında yer almayacağı, grup hakkının temel bir insan hakkı olarak
görülmediği, bunun yerine ise bireysel hakların ve “etnik azınlıklara mensup birey
hakları” kavramından da anlaĢılacağı üzere “bireysel hak” yaklaĢımının geliĢtiği
görülmektedir. Bu durum ise, tezimizin en önemli parçası olan “günümüzde grup
hakkı yaklaĢımının demokrasi ve ulus-devlet teorisine zarar vereceği, bu nedenle
etnik sorunların çözümü için grup hakkı yerine bireysel hak yaklaĢımının tercih
edilmesi” iddiasını desteklemektedir.
Tüm bu değerlendirmeler ıĢığında, çalıĢmamızın ulaĢtığı sonuçları maddeler
halinde tekrarlamakta yarar görülmektedir:
1- AB genelinde son 6 yılda gerçekleĢen terör eylemlerinin %81‟i etnik
milliyetçi terörist eylemler olmasından yola çıkarak, terörizm olgusunun
AB‟de günümüzdeki karĢılığının esas olarak “etnik terörizm” olduğu
söylenebilir.
2- AB, terörizmle mücadeleyi insan hakları haklarına saygı temelinde ve
eĢzamanlı olarak uygulanan (i) polisiye, (ii) sosyoekonomik, (iii) kültürel
tedbirler yöntemleriyle yürütmektedir. ÇalıĢmamızın odağında yer alan
kültürel tedbirlere iliĢkin geliĢmeler ise, günümüzde grup hakkı
yaklaĢımının
yerine
bireysel
hakların
daha
ön
plana
çıktığını
göstermektedir.
180
3- Grup hakkı ve bireysel hak tartıĢması bağlamında vurgulanması gereken
en önemli nokta, demokrasi kuramının grup hakkı yaklaĢımını
reddettiğidir. Üstelik grup hakkı yaklaĢımı ulus-devletin temellerine de
zarar vermekte ve ulus-devleti zayıflatmaktadır. Oysa ulus-devlet -siyasi
tarih ve teorik tartıĢmalardan da görüldüğü üzere- demokrasinin
kurulması ve yaĢayabilmesi için gereklidir. Ulus-devletin küreselleĢme
sürecinin de etkisiyle zayıfladığı ve geleceğinin belirsiz olduğuna iliĢkin
değerlendirmelere
rağmen,
ulus-devletin
varlığının
ve
öneminin
vatandaĢlık kavramı üzerinden ve insan hakları temelinde dönüĢerek
devam edeceği, bu dönüĢümün pratik yansımasının ise bireysel hakların
geliĢmesi Ģeklinde olacağı öngörülmektedir.
4- AB politikalarının da desteklediği bu geliĢmelere paralel olarak, etnik
sorunlar ve etnik sorunların ortaya çıkardığı beklentiler ve talepler azınlık
statüsü ve grup hakkı yaklaĢımı ile değil, bireysel hakların geniĢletilmesi
yoluyla karĢılanmalıdır. Bu yaklaĢım, ulus-devlet ve demokrasinin
iĢlerliği açısından da sağlıklı olacaktır. Dolayısıyla uluslararası hukuka
uygun anlaĢmalarla azınlık statüsü elde etmiĢ gruplar, azınlık haklarını
kullanmaya ve korumaya devam etmeli, ancak hukuki statüye sahip yeni
azınlık gruplarının oluĢmaması için, bireysel haklar geniĢletilmelidir.
181
KAYNAKÇA
1. KİTAPLAR
AGHANIAN, Denise, The Armenian Diaspora: Cohesion and fructure, Manchester,
University Press of America, 2007.
AKTOPRAK, Elçin, Devletler ve Ulusları, Ankara,Tan Kitabevi Yay., 2010.
ALAKOM, Rohat, Eski İstanbul Kürtleri, Ġstanbul, Avesta Yay., 1998.
ARENDT, Hannah, Crisis of the Republic, Orlando, Mariner Books, 1972
ASPREY, Robert B.,War in the Shadows, Vol.2, Lincoln, iUniverse Press, 2002.
AXTMANN,
Roland
Liberal
Democracy
into
the
Twenty-First
Century:
Globalization, Integration and the Nation-State, Manchester, Manchester
University Press, 1996.
AYDIN, Nurullah, Avrupa Birliği Nedir? Ne değildir?, Kum Saati Yayınları, Ġstanbul,
2009.
BAUMAN, Zygmunt, Europe, An Unfinished Adventure, Cambridge, Polity Press,
2004.
BEġE, Ertan, Terörizm, Avrupa Birliği ve İnsan Hakları, Seçkin Yay., Ankara, 2000.
BEġĠKÇĠ, Ġsmail, Devletlerarası Sömürge Kürdistan, Ġstanbul, Alan Yay., 1990.
BĠLĠCĠ, Nurettin, AB-Türkiye İlişkileri (Temel Bilgiler, İktisadi-Mali Konular), Seçkin
Yayınevi, Ankara, 2007.
BONDE, Jens-Peter, From EU Constitution to Lisbon Treaty,Foundation for EU
Democracy Pub., 2009, http://www.ffeud.eu/uploads/file/fromConstTreaty20_07_2009.pdf, 20.12.2011.
182
BREGMAN, Ahron, A History of Israel, New York, P.Macmillan Press, 2003.
BRUTER, Michael, Citizens of Europe? The Emergence of a Mass European Identity,
New York, Palgrave Macmillan Pub., 2005.
BOYADJIAN, Maral Dikran, The Armenian Diaspora: Ethnicity and Psychological
Wellbeing, VDM Verlag, 2009.
BULUT, Faik, Devletin Gözüyle Türkiye’deki Kürt İsyanları, Ġstanbul, Yön Yay.,
1991.
CAPOTORTI, Francesco, Study on the rights of persons belonging to ethnic, religous
and linguistic minorities, New York, United Nations, 1991.
CARLYLE, Thomas, The French revolution: a history, New York, Modern Library,
2002.
COHEN, Jean ve Arato, Andrew, Civil Society and Political Theory, New Baskerville,
MIT Press, 1994.
CLARK, Robert P.,The Basques, The Franco Years and Beyond, Nevada, University
of Nevada Press, 1979.
CLUTTERBUCK, Richard L.,Terrorism, drugs and crime in Europe: after 1992,
Londra, Routledge Press, 1990.
COLINS, Roger, Early Mediaval Spain, New York, St. Martin‟s Press, 1995.
ÇIZMAN, Ertuğrul, Batı Trakya Türk Azınlığı, Hukuki Statüsü Çerçevesinde Eğitim
Haklarının İhlali, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Ufuk
Üniversitesi, 2009.
DALMAN, Metin ve TABAK, Ġsmail, Avrupa’da İnsan Ticareti ve PKK, Ġstanbul,
Türk Alman Basın Ajansı, 1995.
183
DARTNELL, Michael Y.,Action Directe: Ulrta-left Terrorism in France, 1979-1987,
Londra, Frank Cass&CO Ltd., 1995.
DERSĠMĠ, Nuri, Kürdistan Tarihinde Dersim, Ġstanbul, Zel Yay., 1994.
DICKERSON M.O. ve diğerleri, An Introduction to Government and Politics: A
Conceptual Approach, Ontario, Nelson Education Ltd., 2006.
ELSTER Jon (ed.), Deliberative Democracy, New York, Cambridge University Press,
1998.
ERDENĠR, F. H. Burak, Avrupa Kimliği, Pan-milliyetçilikten Post-milliyetçiliğe,
Ankara, Ümit Yay., 2006.
FARRELL, Courtney, Terror at the Munich Olympics, Minnesota, Abdo Pub., 2010.
FEATHERSTONE, Kevin The last Ottomans: the Muslim minority of Greece,19411949, New York, P.Macmillan Press, 2011.
FISHER, Sydney George, The Struggle for American Indepence (2 cilt), New York,
Books for Libraries Press, 1971.
GÖKTAġ, Hıdır, Kürtler-2, Mehabad’dan 12 Eylül’e, Ġstanbul, Alan Yay., 1991.
GÖRÜM, Yasemin, Avrupa Konseyi, AGİT ve AB’de Azınlık Hakları ve Batı Trakya
Sorunu, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul, Ġstanbul Üniversitesi, 2006.
GÜVENÇ, Bozkurt, Türk Kimliği, Kültür Tarihinin Kaynakları, Ankara,
Kültür
Bakanlığı Yayınları, 1993.
HALFĠN, 19. Yüzyılda Kürdistan Üzerine Mücadeleler, Ġstanbul, Komal Yay., 1992.
HATĠPOĞLU, M. Murat, Yunanistan’da Etnik Gruplar ve Azınlıklar, Ankara,
SAEMK Yay., 1999.
HARDT, Michael ve NEGRI, Antonio, İmparatorluk, Ġstanbul, Devin Yay., 2005.
HARVEY, David, Yeni Emperyalizm, Ġstanbul, Everest Yay., 2004.
184
HEATER, Derek B.,A brief history of citizenship, Edinburgh, Edinburgh University
Press, 2004.
HELD, David, Models of Democracy, Cambridge, Polity Press, 2006.
HOBBES, Thomas, Leviathan, Charleston, Forgotten Books, 2008.
HOGG, Michael ve ABRAMS, Dominic, Social Identifications: A Social Psychology
of Intergroup Relations and Group Processes, Londra, Routledge, 1988.
HORVATH, Eniko, Mandating identity: Citizenship, Kinship Laws and Plural
Nationality in the European Union, The Netherlands, Kluwer Law
International BV, 2008.
HOVANNISIAN R.G.(ed.), The Armenian People from Ancient to Modern Times,
New York, St. Martin Press, 1997.
JACOB, James E.,Hills of Conflict: Basque Nationalism in France, University of
Nevada Press, 1994.
KOCSIS, Karoly ve KOCSIS-HODOSI, Eszter, Hungarian Minorities in the
Carpathian Basin, Toronto, Matthias Corvinus Pub., 1995.
KURUBAġ, Erol, Kürt Sorununun Uluslararası Boyutu ve Türkiye, C.1., Ankara,
Nobel Yay., 2004.
--------, Kürt Sorununun Uluslararası Boyutu ve Türkiye, C.2., Ankara, Nobel Yay.,
2004.
--------, Asimilasyondan Tanınmaya: Uluslararası Alanda Azınlıkların Korunması ve
Avrupa Yaklaşımı, Ankara, Asil Yay., 2006.
KYMLICKA, Will, Multicultural Citizenship, a liberal theory of minority rights,
Oxford, Clarendon Press, 1995.
185
KYUCHUKOV, Hristo ve HANCOCK, Ian F., A History of the Romani
People,Pennsylvania, Boyds Mills Press, 2005.
LAÇĠNER, Sedat, Ermeni Sorunu, Diaspora ve Türk Dış Politikası, Ankara, USAK
Yay., 2008.
LEECH, Garry, The FARC: The Longest Insurgency, Londra, Zed Books, 2011.
LOCKE, John, Political Writings, Indianapolis, Hackett Publishing, 2003.
LOUW, P. Eric, The rise, fall and legacy of the apartheid, Westport, Praeger Pub.,
2004.
MAGONE, Jose M.,Contemporary Spanish Politics, New York, Routledge Press,
2009.
MARENBON, John, Medieval Philosophy: an historical and philosophical
introduction, New York, Routledge Press, 2007.
NECHAYEV, Sergei, Catechism of the Revolutionary(1869), Londra, Violette
Nozieres Press and AK Press, 1989.
OCCHIPINTI, John D.,The Politics of EU Police Cooperation: Toward a European
FBI?, Londra, Lynne Rienner Pub., 2003.
OKIN S.M ve Mansbridge, Jane, Feminism, Hants, Edward Elgar Pub., 1994.
ORAN, Baskın, Türk-Yunan İlişkilerinde Batı Trakya Sorunu, Ankara, Bilgi yay.,
1991.
--------, Küreselleşme ve Azınlıklar, Ġmaj Yay., Ankara, 2001.
--------, Türkiyeli KürtlerÜzerine Yazılar, Ġstanbul, ĠletiĢim Yay., 2010.
ÖCALAN, Abdullah, Seçme Yazılar, C.2, Mel-Sa Yay., 1992.
ÖNER,
Selcen, Construction of European Identity within the European Union,
YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul, Marmara Üniversitesi, 2008
186
ÖZCAN, Nihat Ali PKK, Ankara, Asam Yay., 1999.
ÖZKAN, Tuncay, Operasyon, Ġstanbul, Doğan Yay., 2000.
ÖZÇER, Akın, Çoğul İspanya, Anayasal Sistemi ve Ayrılıkçı Terörle Mücadele
Yöntemi, Ankara, Ġmge Yay., 2006.
PAUL, Christoph ve Pfeil, Beate Sibylle, National Minorities in Europe, 2004,
http://www.enotes.com/topic/Ethnic_groups_in_Europe, 24.10.2009.
PAZARCI, Hüseyin, Uluslararası Hukuk, Ankara,Turhan Kitabevi, 2005.
PHILIPS, Anne, Endengering Democracy, Cambridge, Polity Press, 1991.
POYRAZ, Tuğçe, Etnik Sosyoloji Açısından Kosova Türkleri: Prizren ve Mamuşa
Örneği, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ankara, Hacettepe Üniversitesi, 2007.
PREECE, Jennifer Jackson, Ulusal Azınlıklar ve Avrupa Ulus-Devlet Sistemi (çev.:
AyĢegül Demir), Ġstanbul, DonkiĢot Yay., 2001.
RAMSAY, Robert, The Corsican Time-Bomb, Washington, Manchster University
Press, 1983.
SANDBROOK Richard ve diğerleri, Social Democracy in the Global Periphery:
Origins, Challenges, Prospects, New York, Cambridge University Press,
2007.
SANDER, Oral, Siyasi Tarih: İlk Çağlardan 1918’e, Ankara, Ġmge Kitabevi Yay.,
2006.
SASUNI, Garo, Kürt Ulusal Hareketleri ve 15. yy.dan Günümüze Ermeni-Kürt
İlişkileri, Ġstanbul, Med Yay., 1992.
SCHEUERMAN, William E.,Liberal Democracy and the Social Acceleration of Time,
Maryland, The John Hopkins Univesity Press, 2004.
187
SEDELMEIER, Ulrich, EU Enlargement, Identity and the Analysis of European
Foreign Policy: Identity Formation Through Policy Practice, European
University Institute, 2003.
Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, C.6, Ġstanbul, ĠletiĢim Yay., 1988.
STROMBERG, Roland N.,Democracy, a short analytical history, New York, Library
of Congress Cataloging-in-Publication Data, 1996.
SKOVGAARD, Jakob, “Towards a European Norm? The Framing of the Hungarian
Minorities in Romania and Slovakia by the Council of Europe, The EU and
the
OSCE”,
EUI
Working
Papers,
SPS
2007/07,
http://cadmus.eui.eu/handle/1814/6858, 05.04.2011.
SMITH J. ve Moncourt, Andre, The Red Army Faction: A Documentary History, PM
Press, Oakland, 2009.
TANDON, Neeru, Feminism, a paradigm shift, New Delhi, Atlantic Pub., 2008.
TAYFUN, Recep, Hayalet Örgüt 17 Kasım, Ankara, EGM Yay., 2003.
TAYLOR,Charles, Multiculturalism and the Politics of Recognition, Princeton,
Princeton University Press, 1992.
THACKRAH John Richard, Dictionary of Terrorism, New York, Routledge Press,
2004.
ÜLGER, Ġrfan Kaya, Avrupa Birliği Rehberi, Umuttepe Yayınları, Ġstanbul, 2008.
ÜLMAN, A.Haluk, 1.Dünya Savaşı’na Giden Yol ve Savaş, Ankara, Ġmge Yay., 2002.
WARDLAW, Grant, Political terrorism: Theory, tactics and counter-measures, New
York, Cambridge Univesity Press, 1998.
WATSON, Cameron, Modern Basque History, Eighteenth Century to the Present,
Nevada, Center for Basque Studies, 2003,
188
WIENER Antje ve Diez, Thomas, European Integration Theory, New York, Oxford
Univesity Press, 2004.
WILLAN, Philip, Puppetmasters: The Political Use of Terrorism in Italy, Lincoln,
iUniverse Press, 2002.
WILSON, A. Jeyaratnam, Sri Lankan Tamil Nationalism: Its Origins and development
in the 19th and 20th centuries, Vancouver, UBC Press, 2000.
WOODWORTH, Paddy, Dirty War, Clean Hands: ETA, The GAL and Spanish
Democracy, Cork, Cork University Press, 2001.
YAġAR, Fatma Tunç, Batı Trakya: Meriç’in öbür yakası, Ġstanbul, Ġlke Yay., 2005.
YILDIRIM, Necati, Türk Dış Politikasında Terör Boyutuyla Güneydoğu Sorunu,
YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Gazi Üniversitesi, 2004.
YILDIZ, Ahmet, Ulus Devletin Bunalımı, Ġstanbul, EtkileĢim Yay., 2010.
YOUNG, Iris M.,Justice and the Politics of Difference, Princeton, Princeton
University Press, 1990.
ZUGGER, Christopher L.,The forgotten: Catholics of the Soviet Empire from Lenin
through Stalin, New York, Syracuse University Press, 2001.
2. MAKALELER
AKANJI, Olajide O., “Group Rights and Confl icts in Africa: A Critical Refl ection
on Ife-Modakeke, Nigeria”, International Journal on Minority and Group
Rights, 16, 2009, s.31–51.
BALOGH,
Eva
S.,
“Hungarian
Foreign
Policy,
1918
–
1945”,
http://www.hungarian-history.hu/lib/bors/bors07.htm, 21.03.2010.
189
BOZARSLAN, Hamit, “Kürt Milliyetçiliği ve Kürt Hareketi (1898-2000),
Milliyetçilik (ed.Tanıl Bora ve Murat Gültekingil), Ġstanbul, ĠletiĢim
Yayınları, 2002, s.841-870.
BUNYAN,
“TREVI,
Tony,
Europol
and
European
State”,
http://www.statewatch.org/news/handbook-trevi.pdf, 18.08.2010.
BURKE, Edmund, Reflections on the Revolution in France, (ed. J.C.D.Clark),
California, Stanford University Press, 2001.
CĠN, Turgay, “Batı Trakya Türklerinin Hukuki Statüsü, Sorunları ve Avrupa
Birliği”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, cilt:11,
Sayı:1, 2009.
CORDELL,
Karl,
“Introduction:
Aims
and
objectives”,
Ethnicity
and
Democratisation in the New Europe, (ed.Karl Cordell), New York,
Routledge, 1999.
CORSUN, Andrew, “Group Profile: The Revolutionary Organization 17 November
in Greece (1975-1991)”, European Terrorism: Today and Tomorrow, (ed.
Y.Alexander – D.A.Pluchinsky), New York, Brassey‟s Inc., 1992.
ELSEN, Charles, “From Maastricht to the Hague: The politics of judicial and police
cooperation”,http://www.asser.nl/eurowarrantwebroot/documents/cms_eaw_id1568_1_Elsen.ERA.2007.03.27.pdf,
07.05.2009.
190
ERDOĞAN, M. Murat, “Türkiye – AB ĠliĢkilerinin DeğiĢen Temel Dinamiği:
Avrupalı
Türk
Göçmenler
ve
„KazanılmıĢ
Avrupalılığa‟
Katkı”,
Yurtdışındaki Türkler: 50. Yılında Göç ve Uyum (ed.M.Erdoğan), Ankara,
Orion Kitabevi, 2009, s.185 – 197.
FASSI-FIHRI, Abou El Mahassine,“Lisbon: the first step in solving Europe‟s
identity
crisis”,http://www.commongroundnews.org/article.php?id=27026&lan=en&
sid=1&sp=0, 15.12.2011.
GEDĠKLĠ, Umut, “Ġnsan Hakları Bağlamında Avrupa Birliğinin Terörizmle
Mücadele Politikalarının Hukuki Yansımaları”, KüreselleĢen Dünyada
Avrupa Birliği (ed. R.Ö.Dönmez ve G. Telatar), Ankara, Phoenix Yay.,
2008.
GILLESPIE, Simon, “Minorities, States and the International System”, Politics,
Vol.17, September 1997.
GOMEZ-Cespedes,
Alejandra,
“NCTB
Counterterrorism
Strategies
in
Spain”,http://www.wodc.nl/images/Werkdocument%204%20Spain_tcm4459197.pdf, 07.06.2010
GREGORY,Kathryn,
“Provisional
Irish
Republican
Army
(IRA)”,
http://www.cfr.org/terrorist-organizations/provisional-irish-republicanarmy-ira-aka-pira-provos-glaigh-na-hireann-uk-separatists/p9240,
16.03.2010,
HANDLERY, George, “How to Solve Ethnic Minority Problems in Central and
Eastern Europe”, The Brussels Journal, 01.11.2005.
191
HARDING, Christopher ve LIM, C.L., “The Significance of Westphalia: an
Archaeology of the International Legal Order”, Renegotiating Westphalia
(ed. C.Harding ve C.L. Lim), Cambridge, Kluwer Law International, 1999,
s.1- 24.
HARRISON, Michael M., “France and International Terrorism: Problem and
Response”, The deadly sin of terrorism (ed.David A. Charters), Connecticut,
Greenwood Publishing, 1994.
HIGHAM, John, “Multiculturalism and Universalism: A history and critique”,
American Quarterly, Vol.45, No:2, 1993.
HORSLEY, Richard, “The Sicarii: Ancient Jewish Terrorists,” The Journal of
Religion, Vol. 59, No. 4, October. 1979.
JACOBS, Dirk ve Maier, Robert, “European identity: construct, fact and fiction”, A
United Europe: The quest for a multifaceted identity, (ed.M.Gastelaars ve
A.de Rujiter), Maastricht, Shaker Pub., 1998.
JOHNSON,
Morgan,
“A
Brief
History
of
Terrorism
in
Europe”,
http://www.helium.com/items/1033000-a-brief-history-of-terrorism-ineurope, 13.04.2010.
JONES, Peter, “Group Rights and Group Oppression”, The journal of Political
Philosophy, Vol.7, No.4, 1999, s.353 - 377.
KARAAĞAÇLI,
Abbas,
“Sri
Lanka
ve
Etnik
ÇatıĢma”,
http://www.turansam.org/makale.php?id=1729, 13.04.2011.
KASSIMERIS, George, “Greece: Twenty Years of Political Terrorism”, Terrorism
and Political Violence, Vol.7, no.2, London, 1995.
192
“Communist
KENDE,Pierre,
Hungary
and
the
Hungarian
Minorities”,
http://www.hungarianhistory.com/lib/bors/bors28.htm, 24.04.2012.
KOÇ, Ali Haydar, “Ġlk Kürt Gazetesi: Kürdistan”, Dema Nu, 04.05.2005.
KOVRIG, Bernet, “Partitioned Nation: Hungarian Minorities in Central Europe”,
The New European Diasporas (ed.Michael Mandelbaum), New York,
Council on Foreign Relations Press, 1996.
KÖKTAġ, Arif, “Avrupa Birliğinde Polis ve Yargısal ĠĢbirliği Alanında Ortaya
Çıkan GeliĢmeler”, Polis Bilimleri Dergisi, Cilt: 2 (5-6), Sonbahar KıĢ 1999
– 2000.
KUKATHAS, Chandran, “Are there any cultural rights?”, The Rights of Minority
Cultures, (ed.W.Kymlicka), Oxford, Oxford University Press, 1995.
KURUBAġ, Erol, “Etnik Sorun – DıĢ Politika Bağlamında Kürt Sorununun Türk DıĢ
Politikasına Etkileri”, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, C.8, No.1, 2009.
LAÇĠNER,
Sedat,
“Ayrılıkçı
Televizyon
Yayıncılığında
DıĢ
Destek
ve
Nedenleri”,Avrasya Dosyası, C.8, KıĢ 2002.
LETAMENDIA, Francisco, “Multiple Identities and Self Government in Basque
Country”, Mastering Globalization: New sub-states’ governance and
strategies (ed.G.Lachapelle and S.Paquin), New York, Routledge Press,
2005.
MILLER, David, “Group Rights, Human Rights and Citizenship”, European Journal
of Philosophy, 10-2, 2002, s.178-195.
MITCHELL, Paul, “ETA ceasefire collapses as Zapatero government seeks unity
with
Popular
Party”,
http://www.wsws.org/articles/2007/jul2007/spai-
j10.shtml, 10.07.2008.
193
MÜLLER,
Jan-Werner,
“A
general
theory
of
constitutional
patriotism”,
http://web.ceu.hu/polsci/teaching/seminarpapers/mueller.pdf, 15.12.2011.
NEWMAN, Dwight G., “Collective Rights”, Philosophical Books, Vol. 48, No. 3,
Temmuz 2007, s.221-232.
Oran, Baskın, “Kürt Milliyetçiliğinin Diyalektiği”, Milliyetçilik (ed.Tanıl Bora ve
Murat Gültekingil), Ġstanbul, ĠletiĢim Yayınları, 2002.
OVALI, ġevket, “AB‟nin Terörizmle Mücadele Politikasındaki DönüĢüm: 11 Eylül
ve Madrid Saldırılarının Etkileri”, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi,
Cilt:5, No:3, Bahar 2006.
ÖVET, Talha, “Avrupa „Öteki‟si”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, sayı:11, 2007,
s.94-103.
ÖZCAN, Mehmet, “AB‟nin Terörizm Tanımı”,
http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?type=2&id=281, 15.04.2010.
PREECE, J. Jackson “„National Minority Rights vs. State Sovereignty in Europe:
Changing Norms in International Relations?”, Nations and Nationalism, C.
3, S. 3, 1997, s. 345-364.
PICCOLI, Cesare De, “Report of The Committee on Civil Liberties and International
Affairs on The Resurgence of Racism and Xenophobia in Europe and The
Danger of Right-Wing Extremists Violence”, European Parliament Session
Documents (A3-0127/93), 01.04.1993.
ROBERTS, Adam, “The Changing Faces of Terrorism”,
http://www.bbc.co.uk/history/recent/sept_11/changing_faces_01.shtml,
13.04.2010.
194
SCHILLING, Theodor, “Language Rights in the European Union”, German Law
Journal, Vol.09, No.10.
STRATH, Bo, “Introduction: Europe as a Discourse”, Europe and the Otherand
Europe as the Other, (ed.B.Strath), Brüksel, Peter Lang Pub., 2000.
TAġDEMĠR, Hakan ve Saraçlı, Murat, “Avrupa Birliği ve Türkiye Perspektifinden
Azınlık Hakları Sorunu”, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt: 2, No:8,
2007.
TRIANDAFYLLIDOU, Anna ve diğerleri, “Introduction”, European Immigration: a
source book(ed. A.Triandafyllidou ve R.Gropas), New York, Ashgate Pub.,
2007.
TURAN,
Aslıhan
P.,Uluslararası
Hukukta
ve
AB’de
Azınlıklar,
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&
id=625:uluslararas-hukukta-ve-abde-aznlklar&catid=113:analizler-sosyokultur&Itemid=151, 20.04.2011.
UTTERSTRÖM, Anna, “Counter-terrorism in the European Union”, Crisis
Management in the European Union: Cooperation in the Face of
Emergencies (ed.S.Olsson), Londra, Springer Pub., 2009.
VANNEROT, Sebastian, “The Story of the „New‟ European Police Offıce
(Europol)”,
http://www.gouverner.net/go/articles/story-of-the-new-
europol.shtml, 08.01.2010
VRIES, Gijs de, “Human Rights and Terrorism”,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/ClarkUniversityOctobe
r17.2004.pdf, 11.04.2011.
195
WOOLSLAYER,Michael, “Spain‟s Struggle with Terrorism”, Monitor: Journal of
International Studies, Volum:13, N.1, Fall2007, s.61-75.
YEĞEN, Mesut, “Türk Milliyetçiliği ve Kürt Sorunu”, Milliyetçilik (ed.T.Bora ve
M.Gültekingil), Ġstanbul, ĠletiĢim Yayınları, 2002.
YOUNG, Crawford, “The Rising Tide of Cultural Pluralism”,The Dialectics of
Cultural Pluralism: Concept and Reality, Wisconsin, The University of
Wisconsin Press, 1993.
YOUNG, Iris M., “Polity and group difference: a critique of the ideal of universal
citizenship”, Ethics, Vol.99, No:2, 1989.
3. İNTERNET SİTELERİ
http://www.abgm.adalet.gov.tr/
http://www.austlii.edu.au
http://www.basques.euskadi.net
http://www.bbc.co.uk/
http://www.britannica.com
http://www.cfr.org/
http://www.coe.int/
http://consilium.europa.eu
http://www.eblul.org/
http://electionresources.org
http://www.eurojust.europa.eu
http://www.euronews.net
196
http://www.europarl.europa.eu/
http://europa.eu
https://www.europol.europa.eu
http://eur-lex.europa.eu
http://www.guardian.co.uk
http://www.independent.co.uk
http://www.mercator-central.org/
http://www.mfa.gov.hu
http://www.nytimes.com
http://register.consilium.eu.int
http://www.reuters.com
http://www.stanford.edu
http://www.tbmm.gov.tr
http://untreaty.un.org
http://www.uoc.edu/euromosaic/
http://www.worldcourts.com
4. RAPORLAR
“European Union Annual Report on Human Rights, 1998/1999”,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR1999EN.pdf.
“European Union Annual Report on Human Rights, 2000”,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/2000en.pdf.
“European Union Annual Report on Human Rights, 2001”,
197
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR2001EN.pdf.
“European Union Annual Report on Human Rights, 2002”,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR2002EN.pdf.
“European Union Annual Report on Human Rights, 2003”,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR2003EN.pdf.
“European Union Annual Report on Human Rights, 2004”,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/ENHR2004.pdf.
“European Union Annual Report on Human Rights, 2005”,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsupload/hren05.pdf.
“European Union Annual Report on Human Rights, 2006”,
http://www.eu-un.europa.eu/documents/en/070123_EU.pdf.
“European Union Annual Report on Human Rights, 2007”,
http://eeas.europa.eu/human_rights/docs/report07_en.pdf.
“European Union Annual Report on Human Rights, 2008”,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/st14146-re02.en08.pdf.
“European Union Annual Report on Human Rights, 2009”,
http://eeas.europa.eu/human_rights/docs/2010_hr_report_en.pdf.
“European Union Annual Report on Human Rights, 2010”,
http://www.eeas.europa.eu/human_rights/docs/2011_hr_report_en.pdf.
“TE-SAT 2007”,
https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2007.pdf.
“TE-SAT 2008”,
https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2008.pdf.
“TE-SAT 2009”,
198
https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2009_.pdf.
“TE-SAT 2010”,
https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2010_.pdf.
“TE-SAT 2011”,
https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/te-sat2011.pdf.
199
ÖZET
Daha eski dönemlerde de var olmakla birlikte, özellikle 20. yy.da Avrupa‟dan
Balkanlar‟a, Latin Amerika‟dan Asya‟ya, Afrika‟dan Ortadoğu‟ya kadar Dünyanın
birçok bölgesinde çeĢitli etnik sorunlar ortaya çıkmıĢtır. Bu sorunların bazıları siyasi
çekiĢme, bazıları iç savaĢ, bazıları soykırım ve bazıları da terörizmle sonuçlanmıĢtır.
Bazı etnik sorunlar ise sonuçlanmamıĢ ve halen devam etmektedir.11 Eylül
saldırılarının ardından AB, terörizme karĢı vizyon ve strateji arayıĢlarına girmiĢ ve
küresel terörizmle mücadele politikaları geliĢtirmeye çalıĢmıĢtır. Bu çalıĢmalar
kapsamında, AB‟nin coğrafi sınırları içerisinde yüzlerce yıldır çeĢitli boyutlarda
devam etmekte olan etnik sorunlara karĢı yaklaĢımı tekrar gündeme gelmiĢtir.Bu
çalıĢmada da, AB‟nin etnik sorunlar politikalarının terörizmle mücadeleye etkisi
incelenmiĢtir.
ÇalıĢmanın
hipotezi,
AB‟nin
etnik
sorunlar
bağlamında
terörizmle
mücadeleyi polisiye tedbirler, sosyo-ekonomik tedbirler ve kültürel tedbirler olmak
üzere üç temelde Ģekillendirdiği ve özellikle kültürel tedbirler konusunda bireysel
hak anlayıĢını tercih ettiğidir.
ÇalıĢmanın birinci bölümünde, AB‟nin etnik sorunlara yaklaĢımı ve
terörizmle mücadele politikaları incelenmiĢtir.Ġkinci bölümde, Avrupa‟da ve AB‟de
terörizm olgusunun yeri ve rolü, 1789 sonrası politik geliĢmelere paralel olarak
incelenmiĢtir. Üçüncü bölümde ise, AB‟nin insan hakları politikaları, demokrasi
kuramı bağlamında ve küreselleĢme ve ulus-devlet iliĢkisi ıĢığında tartıĢılmıĢtır.
200
ABSTRACT
Especially after 20th century, from Europe to Balkans, from Latin America to
Asia, from Africa to the Middle East, in almost each regions of the world, different
types of ethnic problems have occured. Most of these problems have ended up with
contestion, civil war, genocide or terrorism. Some of these problems have not ended,
yet. After September 11 attacks, European Union has searched for a counterterrorism strategy and tried to develop international counter-terrorism policies.
Within these efforts, EU‟s approach to the ethnic problems that has been ongoing
since centuries in different contexts has come to attention. In this study, the effect of
EU‟s ethnic problem policies on counter-terrorism has been searched.
In this study, it is asserted that EU, in ethnic problem context, has formalized
counter-terrorism in three basic approaches: security measure, socio-economic
measure and cultural measure. Significantly in cultural measures, approach of
individual rights is prefered.
In the first chapter, EU‟s aproach to the ethnic problems and it‟s affect on
counter-terrorism has been studied. In the second chapter, the role and place of
terrorism phenomenon in Europe and EU has been studied. In the third and last part,
EU‟s human right policies discussed under the light of the democracy theory and the
relation between globalization and nation state.
201
Download