TBMM B: 53 4.2.2009 0:3 MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 268 sıra sayılı kanun üzerinde söz almış bulunuyorum ve yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. Değerli milletvekilleri, bugün Uluslararası Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleş­ mesi ve bu çerçeveye bağlı olarak da Kyoto Protokolü'yle ilgili, bu protokolün Hükümetçe de onayı­ nın uygun görüldüğüne dair tasarının üzerinde görüşmelerimizi yapacağız ve tabii ki bu konu da Meclise gelen en önemli anlaşmalardan, en önemli düzenlemelerden biri olarak karşımıza gelmektedir. Tabii ki bu Kyoto Protokolü hem dünyamız açısından hem de Türkiye açısından çok önem arz etmektedir. Şu anda dünyanın gelişimine baktığımızda, şu andaki içinde bulunduğumuz durumu­ muza baktığımızda dünyayı tehdit eden üç tane küresel tehditle karşı karşıyayız ve dünya bu üç kü­ resel tehdidi anlamakta, algılamakta veya bunlarla nasıl savaşacağını belirleme yolunda bayağı uğraşmaktadır. Bunlardan bir tanesi şu anda yaşadığımız küresel mali krizdir, bir tanesi küresel te­ rörizm ve terör örgütleridir ve diğeri de küresel ısınma ve iklim değişikliğidir. İşte, bugün görüşül­ mekte olan Kyoto Protokolü, özellikle içinde getirdiği altı tane sera gazının azaltımını hedefleyen Kyoto Protokolü, tam bir, çevre konusunda dünyadaki tek çerçevedir ve bizim, özellikle bu Kyoto Protokolü'nü ülkemize yansımaları, ülkemizin değerlendirmeleri açısından ele almamız ve bu Kyoto Protokolü'ne de bu bağlamda bakmamız gerektiğine inanıyorum. Fakat Kyoto Protokolü'yle ilgili, ülkemizle ilgili konuya geçmeden önce, Kyoto Protokolü'nün günümüze gelişiyle ilgili küçük bir tarihsel gelişimi yapmadan Kyoto Protokolü'nü anlamamız mümkün değildir. Küresel ısınma, devletlerin ve toplumların ve çevre duyarlılığı olan kimselerin gündemine son otuz yılda girmiştir, son otuz yıldan beri bu, gündemimizde ve bizi meşgul etmektedir. Fakat bu­ nunla ilgili olarak Nobel ödülü sahibi İsveçli Svante Arrhenius 1896 yılında ilk kez küresel ısınma­ dan ve iklim değişikliğinden bahsetmekte ve Arrhenius bununla ilgili bazı öngörüler de ileri sürmekte ve dünyayı uyarmaktadır. 1896 yılından beri dünyayı uyaran bilim adamları ve bunu anlayamayan bir dünya, 1979 yılında da ilk kez Dünya Meteoroloji Örgütü 1. Dünya İklim Konferansını düzen­ ledi. 1979'da fosil yakıtlar ve karbondioksit birikiminden kaynaklanan küresel iklim değişikliği ilk kez vurgulanır ve bu 1. Dünya İklim Konferansıyla dünyanın gündemine gelir. Ve bundan sonra da yine, gelişen sanayi, gelişen sektörler bazında, özellikle atmosferin sera gazlarıyla kuşatıldığının, sera gazından oluşan tehlikenin dünyanın üzerine çökmesiyle birlikte teh­ likenin giderek algılanması ve bununla ilgili yeni arayışlara geçilmesiyle birlikte 5-12 Haziran 1992 yılında Brezilya'da Rio Konferansı düzenlenir. 92 Rio Konferansı "Birleşmiş Milletler Çevre ve Kal­ kınma Rio Konferansı" olarak geçer. İşte bu Rio Konferansında ilk kez çevreyle ilgili bir konferans ve dünya çapında bu küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı bir savunma, bir savaş, bir önleme, bir tedbirler alma noktasında ülkeler birleşir ve bununla birlikte Birleşmiş Milletler İklim Değişik­ liği Çerçeve Sözleşmesi içinde birçok kararlar alınır, birçok yaptırımlar belirlenir ve bununla ilgili de özellikle bir süreç başlar. Tabii, Türkiye Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne uzun süre itiraz eder. Niye itiraz eder? Çünkü, bu Çerçeve Sözleşmesi 'nin içinde Türkiye hem gelişmiş ülke hem de ge­ lişmekte olan ülkeler bazında yer alır. Özellikle de gelişmekte olan ülkeler arasına Türkiye'yi katmak isterler ve Türkiye özellikle bunu reddeder. Çünkü, Türkiye gelişmiş bir ülke değildir, gelişmekte olan ülkedir, bunun yaptırımları ve bunun Türkiye üzerine etkilerini kaldıramayacaktır. Yani kısaca, o zaman belirlenen, alan ülkeler veya veren ülkeler noktasında gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ül­ kelere olan finansman, teknoloji ve diğer yardımlar konusunda baktığımızda Türkiye'nin "veren" -59-