İKLİM POLİTİKALARININ Sürdürülebilir Kalkınmaya

advertisement
İKLİM POLİTİKALARININ
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMAYA
ENTEGRASYONU SÜRECİ
Nihai Gelişmeler-Kırılmalar ve
Türkiye
Doç. Dr. SEVİM BUDAK
İstanbul Üniversitesi
Yıldız Teknik Üniversitesi, 16 Mayıs 2012
İklim değişikliği nedir?
 İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 1. maddesine
göre “karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde gözlenen
doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan veya
dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan
insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan bir
değişiklik” demektir.
İklim Değişikliği ile Küresel
Mücadelede Belli Başlı Gelişmeler ve
Örgütlenmeler




Dünya Meteoroloji Örgütü
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPPC) 1988
BM RİO-Çevre ve Kalkınma Konferansı (UNCED) 1992
BM Johannesburg-Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı
(WSSD) 2002
 BM Rio+20 Konferansı 2012
İklim Değişikliği ve Uluslararası
Düzenlemeler
 BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (1992)
 Kyoto Protokolü (1997)
 Ozon Tabakasının Korunmasına Dair Viyana
Sözleşmesi (1990)
 Ozon Tabakasını İncelten Maddelere Karşı Montreal
Protokolü (1991)
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin
Kurduğu Uluslararası Rejim





EK I Ülkeleri
EK II Ülkeleri
Ekler Dışında Kalan Ülkeler
Yükümlülükler:
EK I Ülkeleri için: İnsan kaynaklı Sera Gazı salımlarını
2000 yılına kadar 1990 yılı seviyesine çekmek
 EK II Ülkeleri için: Gelişmekte olan ülkelere Sera
Gazlarını Azaltmaları için teknik ve finansal destek
sağlamak
İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesine Taraf Olan Devletler
 Amerika Birleşik Devletleri hariç 183 ülke ve
 Avrupa Birliği
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
ve Taraflar Toplantıları (COP) ya da
İklim Konferansları
 Sonuncusu Güney Afrika’ nın Durban şehrinde
gerçekleştirilen toplam 17. Taraflar Toplantısı (COP) ya
da İklim Konferansı düzenlenmiştir.
 1995 ve 1997 tarihli toplantılarda hukuki bağlayıcılığı
olan Kyoto Protokolü şekillenmiş ve kabul edilmiştir.
Kyoto Protokolü nasıl bir düzenek getiriyor?
 Protokolün B Ekinde tek tek sayılan devletlere 2008-2012 yıllarını
kapsayan birinci yükümlülük döneminde sayısallaştırılmış sera
gazı sınırlaması ya da azaltım yükümlülüğü getiriliyor.
 Yükümlülük : Sera gazı salımlarını 1990 yılındaki düzeyinin %5
aşağısına çekmek. AB %8 indirimi kabul etmiştir.
 Gelişmekte olan ülkelerle ve Piyasa Ekonomisine geçecek
ülkelerle Temiz kalkınma mekanizmaları kurmak,
 Yine aynı ülkelerle Sera gazlarını azaltımında ortaklaşa
yürütülecek projelere girişmek,
 Gelişmiş ülkelerin kendi aralarında işleyen bir Karbon Piyasası
İnşa etmek.
Kyoto Protokolüne
taraf olan ülkeler hangileridir?












AB Ülkeleri ve AB Tüzel Kişiliği
İzlanda
Japonya
Yeni Zelanda
Norveç
İsviçre
Kanada
Rusya
Monako
Hırvatistan
Avustralya
ABD (daha sonra süreci terk etmiştir)
Kyoto Protokolü ve Taraflar
Toplantıları (MOP’lar)
 Bugüne kadar Protokolle ilgili yedi taraflar toplantısı
gerçekleştirilmiştir. (MOP7)
 Her toplantı sonrası sera gazı azaltımları konusunda
daha ileri adımlar atılması, Dünya ısısının sanayi öncesi
seviyesinin + 2 derece fazlasını aşmaması, yeni ve tüm
ülkeleri kapsayıcı bir milletlerarası iklim anlaşması
imzalanması ve “Yeşil Fon” oluşturularak gelişmekte
olan
ülkelerin
bu
fondan
desteklenmesi
vurgulanmıştır.
DURBAN Sonrası Kyoto ve Post
Kyoto Süreci
 Durban’da yapılan İklim konferansında 1 Ocak 2013’te Kyoto’nun
ikinci yükümlülük döneminin başlamasına karar verilmiştir.
 Rusya, Kanada, Japonya ve ABD ayrıca Türkiye bu süreçte
yoklardır.
 Sadece AB ülkeleri ve Norveç yükümlülük almışlardır. Dünya
ısısını sanayi öncesi dönem sıcaklığının + 2 derece üzerine
çıkarmamak için tek başlarına mücadele edeceklerdir.
 100 Milyar dolarlık bir yeşil fon oluşturulmasına karar verilmiştir
ancak nasıl toplanacak belli değildir.
 2020 yılında yürürlüğe girecek ve 2015 yılında imzalanması
planlanan yeni bir milletlerarası iklim değişikliği sözleşmesinin
hazırlanması konusunda mutabakata varılmıştır.
Sürdürülebilir Kalkınma nedir?
 Bugünün ihtiyaçlarını, gelecek kuşakların da kendi ihtiyaçlarını
karşılayabilme olanağından ödün vermeksizin karşılamaktır.
 Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu
 Ortak Geleceğimiz isimli
 Brundtland Raporundan (1987)
 Tanım çok geniş kapsamlı ve esnektir. En çok eleştiri alan
tanımdır ancak çeşitli varyasyonları olmasına karşılık tek resmi
tanımdır.
 1992 Rio BM Çevre ve Kalkınma Konferansında ise Sürdürülebilir
Kalkınma prensipleri ve göstergeleri kabul edilecektir.
Sürdürülebilir Kalkınmanın uygulanması için Gündem 21
aracılığıyla yol haritası çizilecektir.
Sürdürülebilir Kalkınma Prensipleri
1) Eşitlik ve adalete uymak:
 Dünyanın en yoksul toplumlarının kalkınmasına öncelik
vermek,
 Karar verme süreçlerinde gelecek kuşakların haklarını
dikkate almak.
2) İhtiyatlılık:
 Ciddi ve geri döndürülemez sonuçları olabilecek tehlikeler
karşısında önlem almak için yüzde yüz kesinlikte bilimsel
bulguların ortaya konmasını beklememek.
3) Entegrasyon:
 Çevre, ekonomi ve toplum arasındaki karşılıklı bağları ve
bağımlılıkları dikkate almak.
Sürdürülebilir Kalkınma Göstergeleri




1. Ekonomik Kalkınma göstergeleri
2. Sosyal Adalet göstergeleri
3. Çevre Koruma göstergeleri
olmak üzere üç saç ayak üzerine inşa edilmiş olmasına karşılık 20
yıldan bu yana ağırlıklı olarak çevresel bir mesele olarak
algılanmaktadır.
 Bunun olumsuz sonucu olarak uygulama güçlükleri ortaya
çıkmıştır.
 Çevre koruma göstergeleri içinde iklimin korunması da ayrıca bir
gösterge teşkil etmektedir. Bu nedenle sürdürülebilir kalkınma
iklim değişikliğini de kapsayan geniş kapsamlı stratejik bir
paradigma değişikliği gerektirmektedir.

Sürdürülebilir Kalkınma anlayışında
değişiklikler ve 2002 Johannesburg Zirvesi
 Johannesburg Zirvesi Sürdürülebilir Kalkınma
anlayışını
çevrenin
korunması
meselesinden
uzaklaştırarak sosyal ve ekonomik kalkınmaya
odaklamıştır. Bu nedenle zirvenin adı “Sürdürülebilir
Kalkınma Dünya Zirvesi (WSSD)”dir. Ancak Rio’da
yapılamayanlar Johannesburg’da yapılmış olmasına
rağmen, Rio’nun başardıkları da Johannesburg’ta
başarısızlığa uğramıştır.
Sürdürülebilir kalkınma ve iklim
değişikliği ilişkisi nasıldır?
 1992
Rio Çevre ve Kalkınma ve 2002 Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma
Konferansından bu yana ulus devletler, iş dünyası ve STK’lar tarafından sıklıkla kullanılan
bir kavram olmasına karşın, sürdürülebilir kalkınma uluslararası arenada tek başına
tartışılmayıp; kendisine sadece İklim Değişikliğine ilişkin Taraflar Toplantılarında ya da
Hükümetlerarası iklim değişikliği panellerinde “de facto” şekilde bir forum ortamı
bulabilmiştir. İklim değişikliği ile sürdürülebilir kalkınma arasında mükerrer bir ilişki
olduğuna işaret edilmiştir.
 Yine gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere yapılacak teknik ve mali yardımların
sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde eşitlik ve adalet ilkeleri doğrultusunda değil, İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi yoluyla daha dar bir perspektiften dağıtılması söz konusu
olmuştur. Oysa sürdürülebilir kalkınma Sera Gazı azaltımı ya da iklim değişikliğine uyum
tartışmalarından çok daha kapsamlı bir paradigma değişimi gerektirmektedir. İklim
değişikliği müzakereleri sürdürülebilir kalkınmanın gerektirdiği geniş kapsamlı çalışmalar
için uygun değildir. Bu nedenle sürdürülebilir kalkınma, iklim değişikliği tartışmalarının içine
çekilmek yerine iklim değişikliği tartışmaları Sürdürülebilir kalkınma paradigması içerisine
entegre edilmeli ve birbirini tamamlamalıdır.
Rio+20 ve sonrası
 1992 Rio Çevre ve Kalkınma Zirvesinden 20 yıl sonra, başta
iklim değişikliği olmak üzere, çevrenin ve doğal kaynakların
korunması hükümetlerin iş dünyasının, STK’ların ve çoğu
ülke vatandaşlarının en öncelikli konuları arasında yer
almaktadır ve son yirmi yıldır hem gelişmiş ülkelerde hem
de zor durumda olan ekonomilerde doğal kaynakların
tahrip edilmesinde azalma tespit edilmektedir. İklim
değişikliği konferanslarında yapılan sığ !!! tartışmalara ve
dünyadaki eşitsizliklerin ve krizlerin daha da derinleşmesine
baktığımızda bu bir başarı olarak değerlendirilebilir.
Ama…
 İklim değişikliğinin yarattığı ve gelecekte yaratacağı etkiler
nedeniyle sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleşmesi daha da
zor görünmektedir. Bu nedenle sürdürülebilir kalkınma
kuşaklar içi ve kuşaklar arası bir hakkaniyet meselesi olarak
değil, çevre meselesi olarak görülmeye devam edecektir. Bu
da sürdürülebilir kalkınmanın, ülkelerin maliye ve ekonomi
bakanlarından daha fazla çevre bakanlarının ilgisini çekeceği
anlamına gelecektir.
 Ekonominin ilgisini çekebilmek için 2012 Rio+20 Zirvesi “Yeşil
Ekonomi” ve “Yeşil İşler” temaları üzerine inşa edilmiştir.
Yanında bir de yoksulluğun azaltılması teması vardır.
 Gelişmekte olan ülkelerin kaygısı Sürdürülebilir Kalkınma
kavramının muğlak bir kavram olan “Yeşil Ekonomi”
kavramıyla yer değiştireceği üzerine yoğunlaşmaktadır.
Türkiye ve İklim Değişikliği Politikası





Dört farklı döneme ayrılabilir.
1992 Öncesi
1992-2004 arası
2004-2009 arası
2009 ve sonrası
1992 Rio Zirvesi Öncesi
 Türkiye iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınmanın
tartışıldığı her ortamda yer almaktadır. Bunun nedeni Çevre
Müsteşarlığının özveriyle çalışan idealist bir personel
yapısına sahip olmasıdır.
 Türkiye I. Ve II. Hükümetlerarası İklim Değişikliği (IPPC)
Konferanslarına aktif olarak katılmıştır. Hatta Sera gazı
salımlarının %20 oranında indirilmesine mutabık kalmıştır.
1992 Rio Zirvesi/ İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi ve Türkiye’nin tutumu
 Zirvede en üst düzeyden temsil edilen Türkiye İDÇS’ni
imzalamamıştır.
 Gerekçe: Sözleşmenin II. EK’inde yer almasıdır.
 Kyoto Protokolüne de taraf olmamıştır. Bu nedenle
Sera Gazı salım sınırlaması yapmak zorunda olan
ülkelerin yer aldığı EK B listesinde adı yer almamıştır.
 Gerekçe: Kendi özel koşulları nedeniyle sera gazı
salımlarında indirim yapamayacağını kaynak
ayıramayacağını deklare etmiştir.
1992-2004 arası Sürdürülebilir
Kalkınmaya Türkiye’nin Yaklaşımı
 7. (1996-2000) ve 8. Beş yıllık Kalkınma Planları (2001-2005)
Sürdürülebilir Kalkınma kavramını ele alacaklar ve Türkiye için
sürdürülebilir kalkınma ilkeleri belirleyeceklerdir.
 İlkeleri hayata geçirmek için önce 1998 yılında DPT
koordinatörlüğünde Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı
(UÇEP) yayınlanacaktır. Türkiye de sürdürülebilir kalkınmayı
çevrenin korunması olarak algılayacaktır.
 2002 yılında Johannesburg Zirvesinde sunulmak üzere
hazırlanan Ulusal Raporla sürdürülebilir kalkınma yolundaki
çalışmalarının bir değerlendirmesini yapacaktır. Raporun altı
temasından biri iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınmadır.
Bu sefer de iklim değişikliği ile sürdürülebilir kalkınma
eşleştirilecektir.
2004-2009 Dönemi
 Türkiye’nin itirazları yerinde görülerek EK II’den adı
silinmiştir ve Türkiye 2004 yılında Sözleşmeyi ortak
fakat farklılaştırılmış sorumluluk temelinde, özel
koşulları dikkate alınmak kaydıyla (Biraz da AB’nin
baskıları karşısında direnemeyerek) gönülsüzce
imzalamıştır.
 2007-2013 yıllarını kapsayan 9. Kalkınma Planına “İklim
Değişikliği
Çerçeve
Sözleşmesine
ilişkin
yükümlülüklerimiz bir ulusal eylem planı hazırlanarak
yerine getirilecektir” hükmü eklemiştir.
 Ancak
Türkiye
Kyoto
Protokolünü
hala
imzalamamıştır.
2009 ve sonrası
 Türkiye Protokolün birinci dönem yükümlülüklerinin
bitimine birkaç yıl kala
2009 Şubatında Kyoto’yu
imzalamıştır. Ancak yükümlülükler dönemi sona erdiği için
ve adı da EK B listesinde yer almadığı için sera gazı
salımlarını azaltım yükünden kurtulmakla beraber Post
Kyoto denilen Kyoto sonrası gelişmelere ve müzakerelere
resmi olarak katılma olanağına kavuşmuş bulunmaktadır.
Bu, Türk Dış İşleri ve Çevre ve Orman Bakanlıklarının iyi bir
manevrasıdır.
 2010 Nisanında Kalkınma Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı öncülüğünde Ulusal İklim Değişikliği Strateji
Belgesi (2010-2020) yayımlanmıştır. Bu belge devletin en
yüksek planlama birimi olan YÜKSEK PLANLAMA KURULU
tarafından onaylanmıştır. Bu bakımdan önemlidir ve Türk
Kamu Yönetimini bağlayıcıdır.
 Son olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın
koordinasyonunda (2011-2023) İklim Değişikliği Ulusal
Eylem Planı (İDEP) hazırlanmıştır.
 196 sayfalık planda pek çok vaadin yanında
sürdürülebilirlik adına ulusal ve sektörel kalkınma
stratejileri ile iklim politikaları, kurumsal yapılanma ve
mevzuat uyumlulaştırılacaktır denilmektedir.
 Bu şu anlama gelir: Kalkınma Bakanlığı ile Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı artık koordineli çalışmak zorunda
kalacaklardır.
Sonuç olarak
 Sürdürülebilir kalkınma kavramı hem uluslar arası müzakerelerde
hem de Türkiye’de çevrenin korunması, özelde de iklimin
korunmasıyla sıkı sıkıya ilişkilendirilmiş ve oldukça da yol kat
edilmiştir.
 Ancak bununla yetinmek yanıltıcı olur. Sürdürülebilir kalkınma
iklim değişikliği müzakerelerinin, pazarlıklarının ve eylem
planlarının çok ötesinde kaynakların doğa ve halklar arasında
adaletli bir şekilde paylaşımı, gelecek kuşakların da bu paylaşımda
hesaba katılması anlamına geldiğinden yeni bir kalkınma
paradigması içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir. İklim
politikaları sürdürülebilir kalkınmanın geniş çerçevesini daraltacak
şekilde yorumlanmamalı, onu destekleyecek ve ona eklemlenecek
şekilde yeniden tasarlanmalıdır.
 Gelecekte Rio+20 Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi gelişmelerini bir
de bu yönüyle değerlendirmek gerekmektedir.
Download