RAMAZAN ve ORUÇ

advertisement
RAMAZAN
ve
ORUÇ
Editörler
Berat Açıl - Fahrettin Altun
Serhat Aslaner - Mustafa Demiray
Halis Kaya
Ramazan ve Oruç
Proje
Ümraniye Belediye Başkanlığı adına
Hasan CAN
Ümraniye Belediye Başkanı
Editörler
Berat Açıl - Fahrettin Altun - Serhat Aslaner
Mustafa Demiray - Halis Kaya
Proje Yönetimi
Mesut Özdemir
Başkan Yardımcısı
Tuba Kızıltan
Kültür Müdürü
Tashih İlhan Süzgün
İç tasarım Ender Boztürk
Kapak görseli: Hamid Aytaç
“Ramazan ayı, ki içinde Kur’ân nüzul etmiştir.” el-Bakara 2/185.
(1378/1959. Hilmi Şenalp Koleksiyonu)
Kapak tasarımı Emin Albayrak
Atatürk Mah. Fatih Sultan Mehmet Cad. No: 63 Ümraniye/İstanbul
Tel: 0216 443 56 00 / 184 Faks: 0216 335 32 76
www.umraniye.bel.tr
copyright©2015 Ümraniye Belediyesi
Kitabın tüm yayın hakları Ümraniye Belediyesi’ne aittir.
Yazılı izin alınmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde
kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.
Haziran 2015, İstanbul
Baskı: Belikan Basım 0212 613 79 55
Hz. Peygamber Devrinde Oruç
ve Ramazan Orucuyla İlgili
Gelişmeler
Kasım Şulul*
Giriş
Tebliğimizde, Hz. Peygamber (a.s.) devrinde oruç ve ramazan
orucuna dair gelişmeleri temel kaynaklara dayanarak kronolojik çerçevede,
ana hatlarıyla ele alacağız. Söz konusu ana mecranın başlıkları: Kur’an’ın
vahyedilmeye başlanması, aşure orucu, ramazan orucu, teravih namazı,
Resûlullah’ın (a.s.) Kur’an-ı Kerîm’i Cebrâil’e arzı (mukabele), itikâf, Kadir
Gecesi, fitre, Ramazan Bayramı (îdü’l-fıtr) ve namazgâhtır. Önce oruç,
savm, ramazan kelimelerinin lügat manalarına, ardından oruçla ilgili
ayetlere ve bu ayetlere dair kısa izahlara yer vereceğiz.
Oruç kelimesi, Arapçada aynı manaya gelen “savm” ve “sıyâm”
kelimelerinin Farsça karşılığı olan “rûze” kelimesinin Türkçeleşmiş
şeklidir. Mastar olan “savm” ve “sıyâm” kelimeleri “bir şeyden uzak
durmak, bir şeye karşı kendini tutmak, eylemsizlik/sükûnet, yemekten,
içmekten, söylemekten, yürümekten ve cinsî münasebetten bireyin
kendini alıkoyması” gibi manalara gelir. Eski lügat kitaplarında bu manalar,
“imsak” ve “sükûn” kelimeleri ile ifade edilmiştir.1
*
Prof. Dr., Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölüm
Başkanı.
1 İbn Manzur, Lisanu’l-Arab, “‫ ”صوم‬maddesi.
19
HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE ORUÇ
VE RAMAZAN ORUCUYLA İLGİLİ GELİŞMELER
Türkçeye de geçmiş olan ve kamerî yılın şabandan sonra, şevvalden
önce gelen dokuzuncu ayın adı olan ramazan (‫ )رمضان‬kelimesi ise lügatte
“çok sıcak” manasına gelen “‫ ”الرمضاء‬kelimesinden türetilmiştir.
Kur’an-ı Kerîm’de “‫ ”صوم‬kökünden türeyen kelimeler 1, ramazan
kelimesi ise bir defa zikredilir. Bu ayetlerin tamamında farz veya kefaret
olarak oruç ibadeti kastedilmiştir. Sadece Meryem Suresi’nde “susma
orucu”ndan bahsedilmiştir:
1- “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz
kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz” (‫ين آمَنُوا‬
َ ِ‫يَا َأ ُيّهَا َال ّذ‬

).
ِ
ِ
ُ
ِ
َ ُ‫الصيام‬
‫ن‬
َ ‫ين م ِ ْن قَبْلـِكُ ْم ل َعَلَـّكُ ْم ٺ ََت ّقُو‬
َ ِ‫ب عَل َى َال ّذ‬
َ ‫كُت‬
َ ‫كما َ كُت‬
َ ّ ُ‫ب عَلَيْكم‬
- “Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her
kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde
kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı
mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu
kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu
kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız
ٍ َ‫َأياما معدُود‬
sizin için daha hayırlıdır” (‫سفَر ٍ فَع ِ َ ّدة ٌ م ِ ْن‬
َ ‫ات ف َم َ ْن كَا‬
ً ِ‫ن مِنْكُ ْم مَر‬
ْ َ ً َّ
َ ‫يضا َأ ْو عَل َى‬
ِ ‫ين ي‬
ِ ‫طيقُونَه ُ ف ِ ْدية ٌ طَعَامُ مِس‬
ٍ ‫كي‬
‫خيْر ٌ لـَكُم‬
َ ‫َأ َي ّامٍ ُأ‬
َ ‫صومُوا‬
َ َ ‫خيْرًا فَهُو‬
َ ‫ع‬
َ ّ ‫ن ف َم َ ْن تَط ََو‬
ُ َ ‫خيْر ٌ ل َه ُ و ََأ ْن ت‬
ُ َ ِ‫خر َ وَعَل َى َال ّذ‬
َ
ْ
ْ
‫ن‬
َ ‫) ِإ ْن كُنْتُم ْ ت َ ْعل َمُو‬.
- “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu
eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise
sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta
veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza
etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı
tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim
ٍ َ ‫اس و بي ّ ِن‬
ِ
َ ِ ‫ن َال ّذِي ُأنْز‬
etmeniz, şükretmeniz içindir” (‫ات‬
ُ ‫ل فِيه ِ الْقُرْآ‬
َ ‫ضا‬
َ َ ‫ش َ ْهر ُ رَم‬
َ َ ِ ّ ‫ن هُدًى ل َلن‬
20
2 Çoğulu “‫”رمضانات‬, “‫ ”أَ ْرم ِضاء‬ve “‫ ”رماض‬şeklindedir. Nahivciler, cümle içinde
َ
“‫ ”شهر رمضان‬demenin, yalnızca “‫ ”رمضان‬demekten daha fasih olduğunu
söylemişlerdir. Derim ki: İbn Ebî Hatim, zayıf bir senetle Ebû Hureyre’nin
şöyle dediğini rivayet etmiştir: “‘‫ ’رمضان‬demeyin, ‘‫ ’شهر رمضان‬deyin, zira o,
Allah’ın isimlerindendir.” Bu ayın asıl isminin natık (‫ناتق‬, çoğulu: ‫ )نواتق‬olduğu,
sonraları sıcak bir mevsime denk geldiği bir zamanda, bu isim değiştirilerek
ona ramazan ayı denildiği rivayet edilmiştir. (Bkz. Suyûtî, eş-Şemârîh fî İlmi’tTârîh, Leiden 1894, s. 14).
3 el-Bakara Suresi 2/183.
4 el-Bakara Suresi 2/184.
KASIM ŞULUL
ِ ‫ن ال ْهُدَى وَالْفُرقَا‬
‫ص ْمه ُ وَم َ ْن كَان مر يضا َأو عل َى سفر ٍ فعِدة مِن َأيام ُأخر‬
َ ِ‫م‬
ُ َ ‫ن ف َم َ ْن شَهِدَ مِنْكُمُ ال َشّ ْهر َ فَل ْي‬
ْ
َ َ ٍ َّ ْ ٌ َّ َ َ َ َ ْ ً ِ َ َ

ُ ‫الل ّه َ عَل َى ما هَدَا‬
َ ُ ‫الل ّه ُ بِكُم ال ْيُسر وَلا يُر ِيدُ بِكُم ال ْعُسر وَلِت ُ ْكمل ِ ُوا الْع ِ َ ّدة َ وَلِت‬
‫ن‬
َ ‫ك ْم وَل َعَلَـّكُ ْم ت َ ْشكُرُو‬
َ ُ‫)يُر ِيد‬.
َ ‫كب ّ ِرُوا‬
َ
َ ْ ُ
َ ْ ُ
Ramazan kelimesi bu ayet dışında Kur’an-ı Kerîm’de zikredilmez.
, - “Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı.
Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin
kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tövbenizi kabul edip sizi bağışladı.
Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir
ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden
(karanlığından) ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra akşama kadar
orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda
kadınlarla birleşmeyin. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu
sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah âyetlerini insanlara açıklar.
ِ ‫ُأ‬
ِ ‫ل لـَكُم لَيل َة‬
‫الصيام‬
Umulur ki korunurlar” (‫اس‬
َّ ‫ح‬
ُ َ ‫الر ّف‬
ّ َ ُ‫ث ِإل َى نِسَائِكُ ْم ه‬
ٌ َ ‫اس لـَكُ ْم و ََأنْتُم ْ لِب‬
ٌ َ ‫ن لِب‬
َ ِ َ ّ َ ْ ْ
ِ ‫تختانون َأنفسكُم فتاب عليكُم وعفا عنكُم فالآن باش‬
َ ‫ل َهن علِم الله َأنكُم كُنتم‬
‫ب‬
ّ َ ُ‫روه‬
َ َ ‫ن وَابْتَغُوا مَا كَت‬
ُ َ َ َ ْ ْ َ َ َ َ ْ َْ َ َ َ َ ْ َ ُ ْ َ ُ َ ْ ْ ُ ْ ْ َّ ُ َّ َ َ َُّ
ِ ُ ‫ن لـَكُم الْخَيطُ ال َْأبي‬
ِ ‫ن الْخَي‬
ِ ّ ‫ن الْف َ ْجر ِ ث ُم َأتِم ّوا‬
َ ‫ط‬
‫الل ّه ُ لـَكُم وَكُل ُوا واش‬
َ ّ ‫ح َت ّى يَتَبَي‬
َ ِ ‫الأ ْسوَدِ م‬
َ
َ‫الصيَام‬
َ ‫ر بُوا‬
ُ َّ
ْ َ ‫ضم‬
ْ ُ
َْ
َ ْ َ
ْ
َ ‫ْك حدُودُ الل ّه ِ فَلا ت َ ْقر بوهَا‬
ِ ‫ِإل َى الليل ولا تباش‬
ِ ِ ِ ‫ن فِي ال ْمسا‬
ِ ‫الل ّه ُ آياتِه‬
ِ ‫ن و ََأنْتُم عَا‬
َ ِ ‫كذَل‬
َ ‫كفُو‬
ّ َ ُ‫روه‬
َ
َُ
ُ َ ‫جد تل‬
َ َ ‫ك يُبَي ّ ُِن‬
َ َ
ُ َُ َ ِ َّْ
ْ
‫ن‬
ِ ّ ‫)ل ِ َلن‬.
َ ‫اس ل َع َ َل ّه ُ ْم يَت ّقُو‬
, - “Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan)
alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine
varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa
yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak
üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac
günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban
kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine
döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür.
Bu söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir.
ِ
Allah’tan korkun. Biliniz ki Allah’ın vereceği ceza ağırdır” (َ ‫ج وَال ْع ُ ْمرة‬
ّ َ َ ‫و ََأت ُم ّوا الْح‬
َ
ِ َ ‫ي وَلا‬
ِ ‫لِله ِ فإن ُأح‬
‫ن مِنْكُم‬
‫صرتم ف َما استيس‬
َ ‫مح َل ِ ّه ُ ف َم َ ْن كَا‬
َ ‫ي‬
ِ ‫ن ال ْه َ ْد‬
ُ ‫ح َت ّى يَبْلُغَ ال ْه َ ْد‬
َ ِ‫ر م‬
َ ‫وسكُ ْم‬
َ ُ ‫تحْلقُوا رُء‬
َ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ ْ ْ َِ ّ َ
ْ
ٍ ‫صيامٍ َأو صدَقَة ٍ َأو ن ُس‬
ِ
ِ
ِ
ِ ِ ِ
‫ج‬
ً ِ‫مَر‬
ِ ّ َ ‫ك ف َِإذَا َأمِنْتُم ْ ف َم َ ْن تَمَت ّعَ ب ِال ْع ُ ْمرَة ِ ِإل َى الْح‬
َ ْ َ ِ ‫يضا َأ ْو بِه َأذًى م ْن رَأْ سه فَف ْديَة ٌ م ْن‬
ُ ْ
ِ َ ‫يج ِ ْد ف‬
‫ك‬
‫صيَامُ ثَلاثَة ِ َأي ّامٍ فِي الْحج وسبعة ٍ إذا رجعتم تِل ْك عش‬
‫ف َما استيس‬
َ ِ ‫رة ٌكَامِل َة ٌ ذَل‬
َ ‫ي ف َم َ ْن ل َْم‬
ِ ‫ن ال ْه َ ْد‬
َ ِ‫ر م‬
َ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ ِ َ ْ َ َ ِّ َ
َ َ َْ ْ َ
َ
ِ ‫حا‬
ُ َ ‫)لِم ْن ل َم ي‬.
ِ ‫ري ال ْم َ ْس‬
‫اب‬
ِ َ ‫شدِيدُ الْعِق‬
َ َ ‫الل ّه‬
ِ ‫ض‬
ْ َ ‫الل ّه َ و‬
َ ‫جدِ الْحَرَامِ و َ َات ّقُوا‬
َ ‫اعل َمُوا َأ َ ّن‬
َ ُ ‫ك ْن َأ ْهل ُه‬
ْ َ
5 el-Bakara Suresi 2/185.
6 el-Bakara Suresi 2/187.
7 el-Bakara Suresi 2/192.
21
HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE ORUÇ
VE RAMAZAN ORUCUYLA İLGİLİ GELİŞMELER
- “Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye
hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, mümin bir köle
azat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir.
Meğerki ölünün ailesi o diyeti bağışlamış ola. (Bu takdirde diyet vermez).
Eğer öldürülen mümin olduğu halde, size düşman olan bir toplumdan ise
mümin bir köle azat etmek lâzımdır. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma
bulunan bir toplumdan ise ailesine teslim edilecek bir diyet ve bir mümin
köleyi azat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin, Allah tarafından
tövbesinin kabulü için iki ay peş peşe oruç tutması lâzımdır. Allah her şeyi
bilendir, hikmet sahibidir” (ً ‫خطَأ‬
ٍ ِ ‫ن لِمُؤْم‬
َ َ ‫خطَأ ً وَم َ ْن قَت‬
َ ُ ‫ن َأ ْن ي َ ْقت‬
َ ‫وَمَا كَا‬
َ ‫ل مُؤْمِنًا‬
َ ‫ل مُؤْمِنًا ِإلا‬
ِ ٍ ِ ٍ
َ ‫ص َ ّدقُوا ف َِإ ْن كَا‬
ٌ ِ ‫ن م ِ ْن قَوْمٍ عَدُوّ ٍ لـَكُ ْم وَهُو َ مُؤْم‬
ّ َ َ ‫س َل ّمَة ٌ ِإل َى َأ ْهلِه ِ ِإلا َأ ْن ي‬
ُ ‫ن فَت َ ْحر ِير‬
َ ُ ‫فَت َ ْحر ِير ُ رَقَبَة مُؤْمنَة وَديَة ٌ م‬
ِ ٌ َ ‫ن م ِ ْن قَومٍ بيْنَكُم و َ بيْنَهم مِيث‬
َ َ ‫س َل ّمة ٌ ِإل َى َأ ْهلِه ِ و‬
‫تحْر ِير ُ رَقَبَة ٍ مُؤْمِنَة ٍ ف َم َ ْن ل َْم‬
َ ‫رَقَبَة ٍ مُؤْمِنَة ٍ و َ ِإ ْن كَا‬
ُْ َ ْ َ ْ
َ َ ُ ‫اق فَديَة ٌ م‬
ِ ‫الل ّه ُ عَلِيما ح‬
ِ َ ‫يج ِ ْد ف‬
ِ ْ ‫ن مُتَتَاب ِعَي‬
ِ ْ ‫صيَامُ ش َ ْهر ي‬
‫كيمًا‬
َ ‫الل ّه ِ وَكَا‬
َ ).
َ ِ ‫ن تَوْ بَة ً م‬
َ ‫ن‬
َ ‫ن‬
َ ً
َ
- “Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden
dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı
sizi sorumlu tutar. Bunun da keffâreti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta
hallisinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek yahut da bir köle
azat etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz
takdirde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun (onlara
riayet edin). Allah size âyetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz!” (‫لا‬
ُ ِ
ُ ُ ‫خذ‬
ِ ‫يؤَا‬
ِ
ِ ‫ك َفّارتُه ُ ِإطْ عَامُ عَشَرة ِ مَسا‬
ُِ َ ِ
َ ‫كم بِمَا عَ َقّ ْدتُم‬
‫ين‬
َ ‫الأيْمَا‬
َ ‫ك‬
َ ُ ‫كم‬
َ َ َ‫ن ف‬
ُ
ْ ُ‫الل ّه ُ ب ِال َل ّ ْغو ِ في أيْمَانك ْم وَلـَك ْن يُؤَاخذ‬
ُ
َ
َ
ِ
ِ ‫س‬
ِ ‫ن َأ ْهلِيكُم َأ ْو‬
ِ َ ‫يج ِ ْد ف‬
َ ‫ك ْسوَتُه ُ ْم َأ ْو‬
َ ‫ك‬
َ ِ ‫صيَامُ ثَلاثَة ِ َأ َي ّامٍ ذَل‬
ُ ‫ك َفّارَة‬
َ ‫ط مَا ت ُ ْطعِمُو‬
َ ‫تحْر ِير ُ رَقَبَة ٍ ف َم َ ْن ل َْم‬
َ ‫م ْن َأ ْو‬
ْ
َ ‫)أيْمانِكُم ِإذَا حل َ ْفتُم واحفَظُوا َأيْمانَكُم‬.
َ 
‫ن‬
َ ِ ‫كذَل‬
َ ‫الل ّه ُ لـَكُ ْم آيَاتِه ِ ل َعَلَـّكُ ْم ت َ ْشكُرُو‬
َ ‫ك يُبَي ّ ُِن‬
ْ َ ْ َ
ْ َ
ْ َ
8 “Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehen-
22
nemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap
hazırlamıştır” (en-Nisa Suresi 4/92, 93). İslam ceza hukukuna göre bir Müslüman’ı haksız yere ve bilerek öldüren kimsenin cezası kısas, yani idamdır. Bunu
affetme salahiyeti yalnızca maktulün ailesine aittir; bunlar isterlerse kısas
yerine diyet talep ederler ve isterlerse her ikisini de bağışlarlar. Bu takdirde
devletin ta’zir yoluyla -daha hafif şekilde- cezalandırma salahiyeti vardır.
9 el-Maide Suresi 5/89. Allah üzerine bilerek yemin eden bir kimse yeminini yerine getirmelidir. Eğer yeminle yapacağı iş haram ve kötü bir iş ise bu takdirde
kötü işi yapmayacak, yemini bozacak ve keffareti yerine getirecektir. Keffaret,
yeminden caymanın bedeli ve bağışlanma vasıtası olup ayette zikredilen ilk
üç şeyden birini yapmakla yerine gelir. Bunlara gücü yetmeyen de üç gün oruç
tutar.
KASIM ŞULUL
1- “Ey iman edenler! İhramlı iken avı öldürmeyin. İçinizden kim
onu kasten öldürürse öldürdüğü hayvanın dengi (ona) cezadır. (Buna)
Kâbe’ye varacak bir kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi
hükmeder (öldürülen avın dengini takdir eder). Yahut (avlanmanın
cezası), fakirleri doyurmaktan ibaret bir keffârettir, yahut onun dengi oruç
tutmaktır. Ta ki (yasak av yapan) işinin cezasını tatmış olsun. Allah geçmişi
affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse Allah da ondan karşılığını alır. Allah
daima galiptir, öç alandır” (‫حرمٌ وَم َ ْن قَتَل َه ُ مِنْكُم‬
‫ين آمَنُوا لا ت َ ْقتُل ُوا الصيد و َأنتم‬
َ ِ‫يَا َأ ُيّهَا َال ّذ‬
ْ
ُ ُ ُْ ْ َ َ ْ َّ
ِ
ِ ُ َ ‫م‬
ُ ِ ٍ
َ
َ ‫مُتَع َ ّمِدًا‬
َ ‫ك ْعبة ِ َأ ْو‬
ُ ْ ‫فجَزَاء ٌ مِث‬
َ َ ‫ل مَا قَت‬
َ ِ‫ل م‬
َ ‫ن‬
ُ‫ك َفّارَة ٌ طَعَام‬
ِ َ ‫الن ّع‬
َ ْ‫يحْكمُ بِه ذَوَا ع َ ْدل منْك ْم هَ ْديًا بَالـغَ الـ‬
ِ
ِ ‫مَسا‬
ِ ‫ك‬
ُ ‫ين َأ ْو ع َ ْد‬
َ ‫ق و َ بَا‬
َ ِ ‫ل ذَل‬
َ ‫صيَامًا لِيَذُو‬
َ ‫سل‬
َ ‫ك‬
ُ ‫الل ّه‬
َ ‫ل َأمْرِه ِ عَفَا‬
َ َ ‫الل ّه ُ مِنْه ُ و‬
َ ‫م‬
َ ‫الل ّه ُ عَ َم ّا‬
ُ ‫َف وَم َ ْن عَادَ فَيَنْتَق‬
َ
1
ٍ‫)عَزِ يز ٌ ذُو انْتِقَام‬.
11- “Ye, iç! Gözün aydın! Eğer insanlardan birini görürsen de ki:
Ben, çok merhametli olan Allah’a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla
ُ َ‫ف‬
‫كلِي واش‬
konuşmayacağım” (‫ت‬
ِ َ ‫ن ال ْبَش‬
ُ ‫حدًا فَقُولِي ِإنِّي نَذَ ْر‬
َ ِ ‫ر بِي وَقَرِّي عَيْنًا ف َِإ َمّا تَر َي ِ َ ّن م‬
َ ‫ر َأ‬
َ ْ َ
َ ‫صوْمًا فَل َْن ُأ‬
‫كلِّم ال ْيَوْمَ ِإنْسِي ّا‬
ِ َ ‫)لِلر ّ ْحم‬.11
َ ‫ن‬
َ
ً
َ
1, 1- “Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler
ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden
kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden
kadınlar, mütevazı erkekler ve mütevazı kadınlar, sadaka veren erkekler ve
sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını
koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden
erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret
ِ َ ‫ين وَال ْمؤْمِن‬
ِ ‫ين وَال ْمسلِم‬
ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır” (‫ات‬
َ ِ ‫ات وَال ْمُؤْمِن‬
َ ِ ‫ِإ َ ّن ال ْم ُ ْسلِم‬
ُ
َ ُْ
ِ ‫ين وَالْخَا‬
ِ ‫ات وَالْخَا‬
ِ َ ‫شع‬
ِ ‫الصاب ِر‬
ِ َ ‫الصادِق‬
ِ َ ‫ين وَالْقَانِت‬
‫ين‬
َ ‫الصاب ِر‬
َ ِ ‫ص ّدِق‬
َ ِ ‫شع‬
َ ِ ‫الصادِق‬
َ ِ ‫وَالْقَانِت‬
ّ َ َ ‫ات و‬
ّ َ َ ‫ين و‬
ّ َ َ ‫ات و‬
َ َ ‫ات وَال ْمُت‬
َ ّ َ َ ‫ِين و‬
ِ ‫الل ّه َ كَثِيرا والذا‬
ِ ‫َات وال َ ّذا‬
ِ ِ ‫ات وَالْحاف‬
ِ َ ‫ص ّدِق‬
ِ ‫كر‬
ِ َ ‫الصائِم‬
‫ات‬
َ ِ ‫كر‬
َ ِ ‫الصائِم‬
َ ‫ظ‬
ّ َ َ ‫ين و‬
ّ َ َ ‫ات و‬
َ ‫ين‬
َ َ ‫وَال ْمُت‬
َ ُ ‫ين فُر‬
َ ِ ‫وجه ُ ْم وَالْحَافِظ‬
َ
َ َّ َ ً
ِ َ‫الل ّه ُ ل َهُم م َ ْغفِرة ً و ََأ ْجرا ع‬
َ 1
‫ظيمًا‬
َ ‫)أع َ َ ّد‬.
ْ
َ
ً
10 el-Maide Suresi 5/95. Burada “öç alan”dan maksat, kimsenin ettiğini yanına
bırakmayan, mazlumların intikamını alan demektir.
11 Meryem Suresi 19/26.
12 el-Ahzab Suresi 33/35.
23
HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE ORUÇ
VE RAMAZAN ORUCUYLA İLGİLİ GELİŞMELER
1- “(Buna imkân) bulamayan kimse, hanımıyla temas etmeden
önce ardı ardına iki ay oruç tutar. Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri
doyurur. Bu (hafifletme), Allah’a ve Resûlüne inanmanızdan dolayıdır.
Bunlar Allah’ın hükümleridir. Kâfirler için acı bir azap vardır” (‫يج ِ ْد‬
َ ‫ف َم َ ْن ل َْم‬
ِ ‫ك لِتُؤْمِنُوا ب َِالل ّه‬
ِ ِ
ِ
ِ ‫ين مِس‬
ِ َ‫ف‬
ِ ْ ‫ن مُتَتَاب ِعَي‬
ِ ْ ‫صيَامُ ش َ ْهر ي‬
َ ِ ‫كينًا ذَل‬
ِ ْ ‫ن م ِ ْن قَب‬
ّ َ َ ‫ل َأ ْن يَتَم‬
ْ َ ّ ‫اسا ف َم َ ْن ل َْم ي َ ْستَط ْع ف َِإطْ عَامُ ست‬
َ
1
َ ْ ‫الل ّه ِ وَلِل‬
‫َاب َألِيم‬
َ ‫سولِه ِ وَتِل‬
َ ِ ‫كافِر‬
ٌ ‫ين عَذ‬
َ ُ‫حدُود‬
ُ َ ‫)وَر‬.
ُ ‫ْك‬
ٌ
el-Bakara Suresi’nin 1, 1, 1 ve 1. ayetlerinde, orucun İslam’da
farz bir ibadet olduğu ve oruçla ilgili çeşitli hükümler bildirilmiştir:
el-Bakara Suresi’nin 1. ayeti, Yüce Allah’ın geçmiş ümmetlere de
orucu farz kıldığını tasrih etmektedir. Ancak Yüce Allah, tevhid dininin
farizaları olan oruç, namaz, hac ve zekât gibi ibadetlerin son hâllerini
İslâmiyet ile beşeriyete bildirmiş ve diğer şeriatları İslam ile nesh edip
geçersiz kılmıştır. Mesela haccın kökeninin Hz. İbrahim’e (a.s.) dayanması
ve uzun tarihî geçmişi sırasında içine -ancak İslam’la temizlenebilençeşitli şirk unsurlarının karışması, bazı şarkiyatçıların ileri sürdüğü gibi
bu ibadetin başka dinî geleneklerin bir devamı olduğunu göstermez.
İbn Haldun’un işaret ettiği gibi, oruç, namaz, hac ve zekât gibi ibadetler
ve bunlarla ilgili naklî ilimlerin hepsi, İslam dinine ve İslam ümmetine
özgüdür. Diğer din ve ümmetlerde benzerleri varsa da bu benzerlik, söz
konusu dinî ahkâmın ve onlarla ilgili naklî ilimlerin, Yüce Allah tarafından,
peygamberlere indirilmiş şeriatlara dayanmasından kaynaklanan uzak bir
benzerliktir.1 Yoksa özele inildiğinde İslam din ve ümmetindeki ibadetler
ve bunlarla ilgili dinî ilimler, diğer ümmetlerinkinden çok farklıdır.
el-Bakara Suresi’nin 1, en-Nisa Suresi’nin , , el-Maide
Suresi’nin , , el-Ahzab Suresi’nin  ve el-Mücadele Suresi’nin
. ayetlerinde, had/ceza gerektiren bazı fiillerin kefaret vesilesi olarak
13 el-Mücadele Suresi 58/4. Bu ayetten önceki ayetlerin mealleri şöyledir: “Koca-
24
sı hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah
işitmiştir. Allah, sizin konuşmanızı işitir. Çünkü Allah işitendir, bilendir. İçinizden zıhâr yapanların kadınları, onların anaları değildir. Onların anaları ancak
kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar çirkin bir laf ve yalan söylüyorlar. Kuşkusuz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır. Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin karılarıyla temas etmeden
önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah,
yaptıklarınızdan haberi olandır” (el-Mücadele Suresi 58/4).
14 İslam öncesi dinlerde oruç için (Bkz. A. İ. Yitik, “Oruç”, DİA, XXXIII, ss. 414416).
KASIM ŞULUL
oruç zikredilmiştir. Bu durum orucun nefis terbiyesini sağlayan önemli
bir vasıta olduğuna da işaret eder.
Meryem Suresi’nin . ayetinde ise sükût/susma orucundan
bahsedilir. Rivayete göre Hz. Meryem’in kavmi, yememek, içmemek
suretiyle oruç tuttukları gibi, konuşmamak suretiyle de tutarlarmış. Yahut
oruçlu iken yeme içmeden kaçındıkları gibi konuşmaktan da kaçınırlarmış.
Hz. Meryem de bunu uygun olarak sükût/susma orucu adamış olmaktadır.
Savm ve ramazan kelimelerinin manaları ve Kur’an-ı Kerîm’deki
durumundan sonra konumuzla ilgili başka bir fasla geçebiliriz. Başta Hz.
Peygamber’in (a.s.) bi’seti yani peygamber olarak gönderilmesi ve Kur’an
vahyinin ilk olarak nüzulü olmak üzere İslam dini ile ilgili birçok önemli
gelişme ramazan ayında olmuştur. Bunların bir kısmını tablo hâlinde
şöyle sıralamak mümkündür:1
1- Hz. Muhammed’in (a.s.)
peygamberliğinin başlaması (bi’set) ve
Kur’an’ın nüzulü
Hicretten 13 yıl önce: 17 Ramazan Cuma
veya 27 Ramazan Pazartesi
2- Hz. Hatîce’nin (r.anha) vefatı
Bi’setin 10. yılı 10 Ramazan.
3- Resûlullah’ın (a.s.) Hz. Sevde (r.anha)
ile evlenmesi
Hz. Hatîce’nin (r.anha) vefatından sonra
bi’setin 10. yılında Ramazan veya Şevval
ayında.
4- Muâhât (Mekkeli muhacirler ile
Medineli ensar arasında kardeşlik tesis
edilmesi).1
Ramazan H. 1.
5- Hz. Hamza’nın (r.a.) Sîfülbahr (‘Îs)
Seriyyesi
Ramazan H. 1.
6- Ramazan orucunun farz kılınması
Hicrî 2. yılın Şaban ayında.
7- Bedir Gazvesi
Savaş: 17 Ramazan H. 2 Cuma.
8- Fitre
Ramazan’ın bitimine iki gece kala H. 2.
9- İlk Ramazan Bayramı (Îdü’l-fıtr)
1 Şevval H. 2.
10- Umeyr b. Adî’nin (r.a.) ‘Asmâ’ bint
Mervân Seriyyesi
Ramazan H. 2.
15 Resûlullah (a.s.) Medine’ye hicret ettiğinde -Enes b. Malik’in evinde- hem
muhâcirler arasında hem muhâcir ve ensâr arasında “hak, iyilik, yardımlaşma
(muvâsât) ve birbirine mirasçı olma” prensiplerine dayalı bir kardeşlik tesis
etti. (Bkz. Kasım Şulul, İlk Kaynaklara Göre Hz. Peygamber Devri Kronolojisi,
İnsan Yayınları, 3. Baskı, İstanbul 2011, ss. 431-435).
25
HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE ORUÇ
VE RAMAZAN ORUCUYLA İLGİLİ GELİŞMELER
26
11- Resûlullah’ın (a.s.) Zeyneb bint
Huzeyme (r.anha) ile evlenmesi
Ramazan H. 3.
12- Hz. Hasan’ın (r.a.) doğumu
15 Ramazan H. 3.
13- Müreysî’ (Benî Mustalık) Gazvesi
1- Çıkış: 2 Şaban H. 5 Pazartesi.
2- Dönüş: 1 Ramazan H. 5.
14- Medine’de kuraklık yaşanması
Ramazan H. 6.
15- Zeyd b. Hârise’nin (r.a.) Ümmü Kirfe
Seriyyesi.
Ramazan H. 6.
16- Abdullah b. Revâha’nın (r.a.) keşif
amaçlı Hayber Seriyyesi
Ramazan H. 6.
17- Zeyd b. Hârise’nin (r.a.) Hismâ
Seriyyesi
Hayber’in fethi, Vâdilkurâ ve Fedek
ile ilgili işlerin bitiminden sonra,
Rebiyülevvel-Ramazan ayları arasında.
18- Gâlib b. Abdillah el-Leysî’nin (r.a.)
Meyfaa Seriyyesi
Ramazan H. 7.
19- İzâm Seriyyesi
Ramazan H. 8.
20- Mekke’nin fethi
1- Çıkış: 10 Ramazan H. 8, Çarşamba
günü, ikindi vakti.
2- Fetih: 19 Ramazan H. 8, Cuma.
21- Hâlid b. Velîd’in (r.a.) Uzzâ putunu
tahribi
Ramazan H. 8.
22- Menât putunun tahribi
Ramazan H. 8.
23- Tebûk Seferi’nden dönen İslâm
ordusunun Medine’ye girişi
Hicretin 9. yılın Ramazan ayında veya
Şevval’in sonunda.
24- Tâif heyetinin Hz. Peygamber (a.s.)
tarafından kabulü
Ramazan H. 9.
25- Himyer meliklerinin İslam’ı kabulü
Hz. Peygamber (a.s.) Tebûk Seferi’nden
Medine’ye döndüğü günlerde: Ramazan
H. 9.
26- Hz. Ali’nin Yemen (Mezhic) Seriyyesi
Ramazan H. 10.
27- Benî Becîle heyetinin Hz. Peygamber
(a.s.) tarafından kabulü
Ramazan H. 10.
28- Üç kişilik Gassânî heyetinin Hz.
Peygamber (a.s.) tarafından kabulü
Ramazan H. 10.
29- Benî Gâmid heyetinin Hz. Peygamber
(a.s.) tarafından kabulü
Ramazan H. 10.
30- Resûlullah’ın (a.s.) Kur’an’ı arza-i
âhiresi ve itikâfı
Ramazan H. 10.
KASIM ŞULUL
Bu tablo, Hz. Peygamber (a.s.) ve ashabının, ramazan ayını Kur’an,
oruç, ibadet, itikâf, tefekkür, zikir, sosyal dayanışma ve yoksullara yardım
ayı olarak yoğun bir şekilde yaşadıklarına işaret eder. Bununla birlikte
onların, ramazan ayında hayattan kopmadıklarına, sulh-sükûn ve savaş
gibi hayatın her safhası için gerekli olan her türlü faaliyette bulunduklarına
da işaret eder.
Hiç şüphesiz Hz. Peygamber (a.s.) devrinde ramazan ayında olan
en önemli gelişme; Hz. Peygamber’in (a.s.) bi’seti yani son peygamber
olarak bütün insanlığa gönderilmesi ve Kur’an vahyinin indirilmeye
başlanmasıdır. Bu sebepledir ki ramazan ayı, Kur’an ayıdır. Ramazan
orucunun farz kılınmasıyla tam bir ibadet, vecd ve huzur hâlinde, -taklit
edilemez ilahî vahyin esas şekli, Allah Kelamı- Kur’an-ı Kerîm’in inmeye
başlanmasının kutlanması, her yıl bir ayın tamamının Kur’an-ı Kerîm’e
tahsis edilmesi ve bunun her yıl yapılması murat edilmiştir. Öyleyse bu
konuya dair bazı önemli bilgi ve izahlara yer vermeliyiz:
Kur’an’ın Vahyedilmeye Başlanması
Kur’an-ı Kerîm ve konuyla ilgili rivayetler, açık bir şekilde Kur’an’ın
ilk olarak ramazan ayında Kadir Gecesi’nde indirilmeye başlandığını ifade
eder.
Kastallânî, Kur’an-ı Kerîm’in Kadir Gecesi’nde nazil olduğu
şeklindeki ayetin, bazı âlimler tarafından “Kuran-ı Kerîm Kadir Gecesi’nde
bütün olarak Beytülizze’ye1 indirildi, buradan ise iniş sebeplerine göre
16 Kur’an-ı Kerîm’in bir bütün hâlinde indirildiği ve dünya semasında bulun-
duğu rivayet edilen yerin adı. Beytülizze’nin mahiyeti hakkında kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamakta, ancak Kur’an’ın Hz. Peygamber’e (a.s.) peyderpey nüzulünden söz edilirken onun semâ-i dünyâda (yere en yakın gök)
bir yer olduğu zikredilmektedir. Levh-i mahfuzda bulunduğu ifade edilen
Kur’an-ı Kerîm’in ayetleri ramazan ayında mübarek bir gecede (Kadir Gecesi)
buradan indirilmiştir. Bazı rivayetlerden bu indirilişin Beytülizze’ye olduğu
anlaşılmakta olup buna göre nüzulün bir başka safhası da ayet ve surelerin
Beytülizze’den Cebrâil aracılığı ile veya vasıtasız olarak şartlara ve ihtiyaçlara
göre Hz. Peygamber’e peyderpey gönderilmesidir. İbn Abbas şöyle demiştir:
“Kuran ‘zikir makamı’ndan (levh-i mahfuz) alındı, dünya semasındaki Beytülizze’ye kondu. Cibril de onu Peygamber’e indirir ve ağır ağır okurdu.” Hâkim
bu rivayeti zikrettikten sonra isnadının sahih olduğunu kaydetmiş, Zerkeşî,
Zehebî ve Süyûtî gibi bazı âlimler de Beytülizze’den söz eden bu ve benzeri bazı rivayetler için aynı değerlendirmeyi yapmışlardır. (Bkz. A. Aydemir,
“Beytülizze”, DİA, VI, s. 90).
27
HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE ORUÇ
VE RAMAZAN ORUCUYLA İLGİLİ GELİŞMELER
(esbâb-ı nüzul) tedrîcen  yılda nâzil oldu” biçiminde anlaşıldığını
zikreder.1
Aslında Kur’an-ı Kerîm’in ramazan ayında indirildiğini ifade eden:
1- “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu
eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır”1
- “Biz onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik”1
- “Biz onu (Kur’an’ı) mübarek bir gecede indirdik” gibi âyetleri;
“zikr-i kül irâde-i cüz” (bütün zikredilmiş fakat parça kastedilmiştir)
şeklinde tabir edilen belagat kaidesine uygun olarak Kur’an-ı Kerîm’in
parça parça inişinin ramazanda Kadir Gecesi’nde başladığını da anlamak
mümkündür.1 Böyle bir anlayış, İbn İshâk’ın vahyin başlangıcıyla ilgili
rivayetleriyle de örtüşür.
Yüce Allah, Hz. Muhammed’in (a.s.) yaşı  sene  ay kadar
olduğunda, onu (a.s.) bütün insanlara bir rahmet ve müjdeci olarak
gönderdi:
Vahiy meleği Cebrâil, Hirâ Dağı’nda inzivada bulunan
Hz. Muhammed’e (a.s.) 1 Ramazan Cuma sabaha karşı gelerek,
peygamberlikle görevlendirilmiş olduğunu bildirdi ve el-‘Alak Sûresi’nin
ilk beş ayetini getirdi.
Hz. Peygamber’in hanımı ve müminlerin annesi Hz. Âişe (r.anha)
şöyle anlatıyor: Vahiy doğru rüyalar ile başladı. Resûlullah’ın (a.s.) gördüğü
her rüya sabah aydınlığı gibi çıkardı. Sonra kendisine yalnız kalmak
sevdirildi. (Ramazan ayı boyunca) belirli gecelerde Hirâ Dağı’ndaki
28
17 Kastallânî, el-Mevâhib, I, 195-196.
18 el-Bakara 2/185.
19 el-Kadr 97/1.
20 ed-Duhân 44/3.
21 Daha fazla bilgi için (Bkz. Şâmî, II, 252-256).
22 Şâmî, II, 225.
23 İbn İshâk, ss. 101, 109-110; İbn Hişâm, I, 249, 250, 251, 256; Beyhakî, II, 133-134,
146-147.
24 İbn İshâk, s. 100-103; Abdürrezzak b. Hemmâm b. Nâfi‘ es-San‘ânî el-Himyerî,
el-Musannef (Ma‘mer b. Raşid’in el-Câmi’iyle beraber), thk. Habîburrahmân
el-A‘zamî, Beyrut 1403/1983, V, 321-324; Buhârî, “Bed’i’l-Vahy”, 3; Müslim, “elİmân”, 1/252; İbn Hişâm, I, 259-262; Belâzürî, Ensâb, I, 115 vd.; Taberî, II, 390;
Beyhakî, I, 155; İbnü’l-Cevzî, I, 265, 266; İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, VIII, 714, 715,
716; T. Izutsu, s. 207; E. Işık, “‘Alak Sûresi”, DİA, II, 333).
25 İbn İshâk’ın rivayeti. (Bkz. Süheylî, II, 253; İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, I, 4 (eş-Şâmile)).
KASIM ŞULUL
mağarada yalnızlığa çekilip Allah’a kulluk ederdi. Sonra Hz. Hatice’nin
(r.anha) yanına dönüp, bir o kadar zaman için azık tedarik ederdi. Nihayet
melek, Hirâ mağarasında bulunan Resûlullah’a (a.s.) ansızın vahiyle geldi.
Melek, ona: “Oku” dedi.
O da: “Ben okuma bilmem” cevabını verdi.
Hz. Peygamber (a.s.) buyurdu ki: O zaman Melek beni kucaklayıp
takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra beni bırakıp yine: “Oku” dedi.
Ben de ona: “Okuma bilmem” dedim.
Yine beni kucaklayıp ikinci defa takatim kesilinceye kadar sıktı.
Sonra beni bırakıp yine: “Oku” dedi.
Ben de: “Okuma bilmem” dedim.
Nihayet beni üçüncü defa kucaklayıp takatim kesilinceye kadar
sıktı.
Sonra beni bırakıp: “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı alaktan
yarattı. Oku! Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle öğretti.
O, insana bilmediklerini öğretti” dedi.
Okunan ayetler kalbine yazılan Allah Resûlü (a.s.), kalbi titreyerek
evine doğru yola çıktı. Ebu’l-Haccâc Mücâhid b. Cebr el-Mekkî elMahzûmî (1-1/-1): “Resûlullah’ın (a.s.) Kur’an nâzil oldukça onu
önce erkeklere sonra kadınlara okuduğunu”: (‫كان إذا نزل القرآن على رسول الل ٰ ّه‬
‫ )صلى الل ٰ ّه عليه وسلم قرأه على الرجال ثم على النساء‬bildirmiştir.1
26 “(…) melek, Resûlullah’a (a.s.) ansızın vahiyle geldi” ifadesi, Hz. Muham-
med’in vahiy beklentisi içinde olmadığına işaret eder. Nitekim Yüce Allah
şöyle buyurmuştur: “Sen, bu Kitap’ın sana vahyolunacağını ummuyordun. Bu
ancak Rabbinden bir rahmet olarak gelmiştir.” el-Kasas 28/86; İbn Kesîr, I,391;
Nevevî, Sahîh-i Müslim Şerhi, I, 278 (eş-Şâmile).
27 Bkz. İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, I, 4 (eş-Şâmile).
28 Alak, insanın yaratılış safhalarından olan aşılanmış yumurtayı ifade eder.
29 el-Alak 96/1-5.
30 İbn Hişâm, I, 253; Ebû Şâme el-Makdisî (Şihâbuddîn Ebî Muhammed Abdurrahman b. İsmail eş-Şâfiî), Şerhu’l-Hadîsi’l-Muktafâ fî Meb‘asi’n-Nebiyyi’lMustafâ, el-İmârât 1420/1999, s. 128.
31 İbn İshâk, s. 128.
29
HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE ORUÇ
VE RAMAZAN ORUCUYLA İLGİLİ GELİŞMELER
Aşure Orucu
Ramazan orucu farz kılınmadan önce Müslümanların aşure orucu
tuttuklarına dair sahih rivayetler mevcuttur. Aşure kelimesi, on sayısı ile
ilgili olan “aşr” (on) ve “âşir”den (onuncu) veya develerin güdülmesiyle
ilgili “ışr” kökünden türetilmiş Arapça bir kelimedir. Muharremin 1.
gecesi için bir sıfat olarak kullanılan aşure, mübalağa ve saygı ifade eder.
Aşure orucunun kaynağı hususunda iki görüş bulunmaktadır:
1- Aşure, Cahiliye devri Arapları arasında Hz. İbrahim’den (a.s.)
beri önemli görülüp oruç tutulan bir gündür. Bu görüş, Hz. Âişe (r.anha)
ile Abdullah b. Ömer’in (r.a.) rivayetlerine dayanır. Hz. Âişe’nin (r.anha)
rivayeti şöyledir: “Câhiliye devrinde Kureyş, aşure gününde oruç tutardı.
Resûlullah (a.s.) da buna riayet ederdi. Medine’ye hicret ettikten sonra bu
oruca devam etti ve ashabına da emretti. Ramazan orucu farz kılınınca,
aşure günü orucunu bıraktı, isteyen bu orucu tuttu, dileyen tutmadı.”
Yahudilere benzememek için muharremin , 1 ve 11. günlerinde oruç
tutmak güzel görülmüştür.
İnceleme imkânı bulduğumuz hadis şerhlerinde, Cahiliye devrinde
Kureyşlilerin aşure gününde nasıl oruç tuttuklarına konusunda bir bilgiye
rastlayamadık. Ancak Kurtubî’ye göre muhtemelen Kureyşliler aşure günü
orucunda Hz. İbrahim (a.s.) ve Hz. İsmail’in (a.s.) şeriatını esas alıyorlardı.
- Aşure, Hz. Musa (a.s.) ve kavminin, Firavun’un zulmünden
kurtulduğu ve Yahudilerin oruç tutmakla mükellef olduğu bir gündür. Hz.
Peygamber (a.s.) Medine’ye geldiği zaman Yahudilerin aşure günü oruç
tuttuklarını gördü ve bunun ne orucu olduğunu sordu.
Cevap olarak, “Bugün, iyi bir gündür. Allah, İsrailoğulları’nı
Firavun’un zulmünden bugün kurtarmıştır. Musa (a.s.), Allah’a şükür için
32 Fîrûzâbâdî, ss. 565-566; Ahterî, s. 394; Y. Ş. Yavuz, “Âşûrâ”, DİA, IV, ss. 24-26.
33 Buhârî, “es-Savm”, 31/1, 68; İbn Hibbân, ss. 152, 157; Semhûdî, I, 274, 276; Ali
30
Osman Ateş, İslâm’a göre Câhiliye ve Ehl-i Kitap Örf ve Âdetleri, İstanbul 1996,
s. 111.
34 İbn Teymiye, Mecmû‘ü’l-Fetâvâ, Kahire 1326, II, 48; Tâcüddîn Ebî Nasr Abdülvehhâb b. Takiyyüddîn Ali es-Sübkî (727-771/1326-1369), el-Menhel, Kahire
1393, X, 209; İbnü’d-Deyba’ eş-Şeybânî, Teysîrü’l-Vüsûl, IX, 99-103; Vehbe Zuheylî, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, çev. Ahmet Efe vd., İstanbul 1990, III, 129-130.
35 ‫قال القرطبي لعلهم كانوا يستندون في صومه إلى أنه من شر يعة إبراهيم وإسماعيل عليهما الصلاة والسلام‬
‫فإنهم كانوا ينتسبون إليهما ويستندون في كثير من أحكام الحج وغيره إليهما‬
KASIM ŞULUL
bugünde oruç tutmuştur. Biz de tutarız” dediler. Hz. Peygamber (a.s.),
“Biz Musa’nın sünnetine sizden daha yakınız” dedi ve o gün oruç tuttu ve
ashabına da tutmalarını emretti.
Ramazan Orucu
Kamerî . ay olan ramazan ayı boyunca oruç tutmak İslam’ın beş
şartından biridir. Hicretin . yılının Şaban ayında farz kılınan ramazan
orucu, Allah rızası için tanyerinin ağarma vaktinden güneşin batışına
kadar yiyip içmemek ve cinsi münasebette bulunmamak suretiyle
gerçekleştirilen bir ibadettir. Ramazan orucunun farz olması Kur’an,
sünnet ve icmâ’ ile sabittir.
Hz. Peygamber (a.s.), orucu mümini cehennem ateşinden koruyan
ُ ِ‫كج َن ّة ِ َأحد‬
َ
ِ ‫ن الْقِتَا‬
ِ ّ  nitelemiştir.
bir “kalkan” olarak [‫ل‬
َ ِ ‫ك ْم م‬
َ ِ ‫ج َن ّة ٌ م‬
َ ‫ن‬
ُ ُ‫]الصيَام‬
َ
ُ ِ ‫الن ّار‬
Ramazan orucu hicretin . yılının Şaban ayında farz kılınmıştır. Peygamber
Efendimiz (a.s.), Medine’ye hicretten sonraki -orucun farz kılınmadığı ilk
yılı hariç- dokuz yılda dokuz ramazan orucu tutmuştur. Bunların dördü
, beşi  gündür.1
Oruca tahsis edilen ramazan ayı faziletli bir aydır. Bu ayın fazileti,
içinde Kadir Gecesi b ulunmasındandır. Kadir Gecesi’nin üstünlüğü ise
kendisinde Kur’an-ı Kerîm indirilmiş olmasındandır. Çünkü Kur’an-ı
Kerîm ramazan ayında ve Kadir Gecesi’nde topluca, Levh-i Mahfûz’dan
Beytülizze denilen makama indirilmiş ve yine Kadir Gecesi’nde ilk
olarak Hirâ Dağı’nda, Peygamber Efendimize (a.s.) vahiy olarak gelmeye
başlamıştır. Bu üstünlükleri sebebiyle ramazan ayı, büyük bir ibadet olan
oruca tahsis edilmiştir. Ramazan ayında orucunun farz kılınmasının pek
çok hikmeti olduğu muhakkaktır. Bunların en önemlilerinden üç tanesi
şöyle sıralanabilir: Ramazan ayı:
1- Tam bir teslimiyet içerisinde Yüce Yaratıcı’ya başta oruç tutmak
şeklinde olmak üzere türlü kulluklarda bulunmak amacıyla zamanın
belirli bir kısmını ayırmak, bu esnada bir süre cami ve cami hükmündeki
36 Buhârî, “es-Savm”, 31/1,68; Tecrîd Tercemesi, VI, 307-309.
37 Halîfe b. Hayyât, s. 37.
38 İbn Sa‘d, I, 242, 248; Belâzürî, Ensâb, I, 319; Taberî, III, 68, 86; İbn Hibbân, s.
157; İbn Seyyidinnâs (1992 n.), I, 373; Semhûdî, I, 276.
39 V. Zuheylî, III, 109-110, 118.
40 Ebû Bekir Ahmed b. Amr b. Dahhâk eş-Şeybânî, el-Âhâd ve’l-Mesânî, thk. Basim Faysal Ahmed el-Cevâbire, Riyad 1411/1991, III, 56.
41 İslâm’da İnanç, İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, İstanbul 1997, III, 514.
31
HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE ORUÇ
VE RAMAZAN ORUCUYLA İLGİLİ GELİŞMELER
bir mekânda itikâfa çekilip meşru bile olsa her türlü arzudan uzak durmak
insanın manen olgunlaşması, ruh, irade ve nefis terbiyesi,
- Oruç tutmak, itikâf, teravih gibi yoğun bir ibadet hâli içinde
Kur’an-ı Kerîm’in inmeye başlamasının sene-i devriyesini bir ay boyunca
mukabeleler eşliğinde coşkuyla kutlanması,
- Varlıklı insanların yoksulların durumunu idrak etmeleri, sosyal
dayanışma ve yardımlaşma için en güzel vesiledir.
İbn İshâk ve Ahmed b. Hanbel, Muâz b. Cebel’den, Hz. Peygamber
(a.s.) devrinde orucun üç safha geçirdiğini rivâyet etmişlerdir:
1- Resûlullah (a.s.), hicret edip Medine’ye gelince (hicretin olduğu
Rebiyülevvel ayından hicretin . yılın Ramazan’ına kadar, 1 ay) her ayın
üç günü ve aşure günü oruç tutmaya başladı. Sonra Yüce Allah, ramazan
orucunun farz kılan şu ayetleri indirdi:
Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip-geçmiş ümmetlere farz kılındığı
gibi size de farz kılındı. Gerek ki, oruç sayesinde fenalıklardan korunasınız.
Sayılı günlerde olmak üzere oruç sizlere farz kılındı. Sizden her kim hasta
yahut yolcu olursa tutamadığı günler kadar diğer günlerde kaza eder.
İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup
da oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir.
Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa bu kendisi için daha
iyidir. Eğer bilirseniz güçlüğüne rağmen oruç tutmanız sizin için daha
hayırlıdır.
Bundan sonra dileyen oruç tuttu dileyen de tutmayıp bir yoksul
doyurdu.
- Sonra Yüce Allah şu ayeti indirdi:
32
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden
ayırmanın açık delilleri olarak Kuran’ın indirildiği aydır. Öyleyse sizden
ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu
olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde kaza etsin. Allah sizin
için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve
size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazîm etmeniz, şükretmeniz
içindir.
42 el-Bakara 2/183-184.
43 el-Bakara 2/185.
KASIM ŞULUL
Yüce Allah, bu ayetle sağlıklı mukime orucu farz kıldı. Hastaya ve
seferiye oruç tutmama izni verdi. Oruç tutamayan ihtiyar için bir fakiri
doyurmak hükmüyse baki kaldı. Bunlar orucun geçirdiği iki safhadır.
- Ramazan orucunu farz kılındığı ilk zamanlarda sahur yemeği
yoktu. Oruç tutan kimse, orucunu açınca yatsı namazını kılıp uyuyuncaya
kadar yiyip içebilir ve cinsî münasebette bulunabilirdi. Bundan sonra
ertesi günün iftar vaktine kadar bunlar haram olurdu. Bazı Müslümanların
iftardan sonra yorgunlukları sebebiyle hemen uyudukları için, ertesi gün
açlık ve susuzluktan baygınlık geçirdiler. Bazıları ise dayanamayıp cinsî
münasebette bulundu.
Mesela bir gün ensardan Sirme (‫ )صرمة‬adında çok yaşlı bir zat
hurma bahçesinde çalıştı, eve gelince yorgunluktan iftar yapamadan
uyuya kaldı. İftar yapmamasına rağmen oruç tutmaya devam etti ve çok
zorluk çekti. Resûlullah (a.s.) “Seni bitkin görüyorum” dedi. Sirme de
durumunu anlattı.
Hz. Ömer (r.a.) de uyuduktan sonra cinsî münasebette bulundu
ve sabahleyin durumunu Resûlullah’a (a.s.) bildirdi. Yüce Allah, bunun
üzerine müminlere bir rahmet ve kolaylık olmak üzere şu ayeti indirdi:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı. Onlar, sizin
için (fenalığa karşı koruyucu) bir elbise ve siz de onlar için (koruyucu)
bir elbise gibisiniz. Allah, nefislerinize emniyet edemeyeceğinizi bildiği
için, üzerinize rahmeti ile ihsan edip günahınızı affetti. Artık ramazan
gecelerinde onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir ettiklerini isteyin.
Gece ile gündüzü ayıran fecrin beyaz ipliği, gecenin siyah ipliğinden
sizce seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra ertesi geceye kadar orucu tam
tutun. Siz ibadet için mescitlere kapanıp itikâf halindeyken, geceleri de
hanımlarınıza yaklaşmayın. Bu hükümler, Allah’ın yasak sınırlarıdır. Sakın
onlara yaklaşmayın. İşte Allah ayetleri böylece insanlara açıklar ki, sakınıp
korunsunlar.
Teravih Namazı
Ramazan ayına mahsus sünnet namaz olan teravih, bir gece
namazıdır. Resûlullah (a.s.), bu gece ibadetine “kıyâm-ı ramazan” ismini
vermiştir. Hadis mealen şöyledir: “İnanarak ve sevap umarak Ramazan’da
44 İbn İshâk, s. 278; İbn Kesîr, II, 378.
45 el-Bakara 2/187.
33
HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE ORUÇ
VE RAMAZAN ORUCUYLA İLGİLİ GELİŞMELER
(ibadetle) kaim olan kimsenin geçmiş günahları mağfiret olunur” (َ‫م َ ْن قَام‬
ِ ‫ن ِإ يمَانًا وَاحتِسابا غُفِر ل َه ُ مَا تَق َ َ ّدمَ م ِ ْن ذَنْبِه‬
َ ‫ضا‬
َ َ ‫)رَم‬.
ً َ ْ
َ
Arapça “teravih” sözcüğü, istirahat etmek anlamına gelen ‘tervihe”
kelimesinin çoğuludur ve ramazan ayında yatsı namazından sonra
kılınan namaza mecazen verilmiş bir isimdir. Bu namaz, her dört rekâtın
sonunda oturulup dinlenildiği için teravih adını almıştır.
Resûlullah (a.s.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Allah, size
Ramazan orucunu farz kıldı, ben de size gece namazını (terâvih) sünnet
kıldım. Artık kim inanarak ve sırf Allah rızasını dileyerek orucunu tutar ve
gecelerini terâvih ile ihya ederse, annesinin kendisini doğurduğu günkü
gibi günahlardan temizlenir” (ُ ‫ت لـَكُم قِيامه ُ ف َم ْن صامه‬
ِ ‫الل ّه ُ عَلَيكُم‬
ُ ْ ‫سنَن‬
َ ‫ب‬
َ َ َ َ َ ْ
َ َ ‫صيَامَه ُ و‬
َ َ ‫ش َ ْهر ٌ كَت‬
ْ ْ

ِ َ ‫)وَقَامَه ُ ِإ يمَانًا و‬.
َ ‫سابًا‬
ُ ‫ج م ِ ْن ذُنُوبِه ِكَيَوْمَ وَل َدَتْه ُ ُأ ُمّه‬
ْ
َ َ ‫خر‬
َ ‫احت‬
Resûlullah’ın (a.s.) Kur’an-ı Kerîm’i Cebrâil’e Arzı
(Mukabele)
Arz, arza ve aynı kökten gelen muâraza sözlükte, “okumak, ezberden
okumak, göstermek, kitapları karşılaştırmak” gibi manalara gelir. Istılah
olarak arz, her yıl ramazan ayında, o zamana kadar nazil olan Kur’an-ı
Kerîm’in ayet ve surelerini Cebrâil’in Hz. Peygamber’e (a.s.), onun da
Cebrâil’e okuması anlamına gelir. Hadislerden öğrendiğimize göre,
Allah’ın iki elçisi, Kur’an-ı Kerîm’i birbirlerine okumak (mukabele etmek)
üzere ramazan ayında her gece bir araya gelmiştir.
Arza olayının devam ettiği günlerde Hz. Peygamber’in (a.s.) son
derece sevinçli ve diğer zamanlardan daha cömert olduğu ashâb-ı
kiram tarafından tespit edilmiştir. Bugün İslam ülkelerinde ramazan ayı
süresince devam ettirilen mukabele geleneği, arza sünnetine uymanın bir
sonucudur.
34
Mesela Buhârî’nin naklettiği ve aşağıda kaydedilen meşhur iki
hadiste, Resûlullah’ın (a.s.) her yıl ramazan ayında Cebrâil’in huzurunda
o ana kadar nazil olan Kur’an-ı Kerîm metnini mukabele ve arz tarzında
46 Buhârî, “Salâtu’t-Terâvîh”, 32.
47 Fîrûzâbâdî, s. 282.
48 Terâvîh namazı konusunda geniş bir bahis için (Bkz. Tecrîd Tercemesi, IV, 70-
97).
49 İbn Mâce, “İkâmetü’s-Salâ”, 1328 (َ‫هرِ رَمَضَان‬
ْ َ ‫)باب م َا ج َاء َ فِى ق ِيا ِم ش‬.
50 A. Turan, “Arza”, DİA, III, ss. 446-447.
KASIM ŞULUL
okuduğu ve vefatından önceki ramazan ayında ise bunu iki defa yaptığı
bildirilir. İbn Abbas şöyle demiştir:
Resûlullah insanların en cömerdiydi. En cömert olduğu ay Ramazan ayı idi.
Cebrâil (a.s.), ramazan ayında her gece, Peygamber’le buluşur ve onunla
Kur’an’ı müdarese ve müzakere ederdi. İşte bundan dolayı Resûlullah
(ramazan ayında) hayır dağıtmakta, esen rüzgârdan daha cömertti” [‫ن‬
َ ‫كَا‬
ِ
ِ
ِ
ُ َ ‫جودُ مَا ي‬
َ َ ‫ وَكَا‬،‫اس‬
ُ ‫سو‬
،‫ل‬
ِ ّ ‫الن‬
ُ ‫ين يَلْقَاه ُ جِبْر ِي‬
ُ ‫كو‬
َ ‫ضا‬
َ َ ‫ن فى رَم‬
َ ‫نح‬
َ ‫ل‬
َ َ‫جوَد‬
ْ ‫ َأ‬-‫صلى الل ٰ ّه عليه وسلم‬- ‫الل ّه‬
ُ َ‫ر‬
َ ْ ‫نأ‬
ُ ‫ن يَلْقَاه ُ فِى‬
ُ ‫سو‬
ِ ‫جوَدُ ب ِا ْلخـَيْر‬
َ ‫وَكَا‬
َ ‫ن فَيُدَار ُِسه ُ الْقُرْآ‬
َ ‫ضا‬
ِّ ‫ك‬
َ َ ‫ل لَيْلَة ٍ م ِ ْن رَم‬
َ ‫ل‬
ْ ‫ َأ‬-‫صلى الل ٰ ّه عليه وسلم‬- ِ ‫الل ّه‬
ُ َ ‫ فَل َر‬،‫ن‬
1
ِ ‫سلَة‬
َ ِ ‫]م‬.
َ ْ‫ن الر ّ ِيح ِ ال ْمُر‬
Her yıl bir defa yapılan bu karşılıklı okuma işi Hz. Peygamber’in (a.s.)
vefat edeceği yıl iki defa olmuştur. Arza-i âhire (el-arzatü’l-âhire: ‫العرضة‬
‫ )الأخرة‬diye anıla gelen bu son karşılaştırma Kureyş lehçesiyle yapıldığı için
o günden itibaren Kur’an-ı Kerîm bu lehçe ile okunmuştur.
Hz. Peygamber (a.s.), arza-i âhirenin iki defa yapılmasından
vefatının yaklaştığını sezmiş ve bunu: “Cebrâil her sene bir defa (o güne
kadar nazil olan) Kuran’ı benimle mukabele (müdarese) ederdi, bu yıl iki
defa mukabele etti, bundan ecelimin yaklaştığını zannediyorum. Ehl-i
beytimden bana ilk kavuşacak kişi de sensin” (‫ن‬
َ ‫ِإ َ ّن جِبْر ِي‬
َ ‫ِضنِى الْقُرْآ‬
َ ‫ل كَا‬
ُ ‫ن يُعَار‬
ُ
ٍ
ِ ‫ وإن‬،‫جلِى‬
ُ )
ُ ّ‫ك َأو‬
‫ل بَيْتِى لَحَاقًا بِى‬
‫ ولا أراه إلا حض‬،ِ‫ضنِى ال ْعَامَ مَرتَيْن‬
َّ ‫ك‬
ِ ‫ل َأ ْه‬
َ َ ‫ و َ ِإ َن ّه ُ عَار‬،ً‫سنَة م َ َ ّرة‬
َ ‫ل‬
َ ‫ر َأ‬
َ َ َ َّ ِ ُ َ َ َ
َ ّ َ َِ
َّ
sözleriyle kızı Hz. Fâtıma’ya (r.anha) bir sır olarak bildirmiştir. Übey b.
Ka‘b, Abdullah b. Mes‘ûd ve Zeyd b. Sâbit gibi ashap arza-i ahireye tanık
olmuşlardır.
İtikâf
İtikâf, sözlükte “bir mekanda kalmak ve kendini bir şeye
adamak/hasretmek” anlamlarına gelir. İtikâf, kişinin kendisini sıradan
davranışlardan uzak tutmasına da denir. İtikâf, fıkıhta, oruçlu bir kişinin
umuma açık bir mescitte veya o hükümdeki bir yerde niyet ederek,
kalbini dünyevi meşgalelerden arındırmasına ve kendini Yüce Allah’a
51 Buhârî, “Vahiy”, 1/5.
52 Buhârî, “el-Menâkıb”, 61/25 (126. hadis); Şâmî, II, 226.
53 Buhârî, “Fezâili’l-Kuran”, 7; “el-Menâkıb”, 25; Müslim, “Fezâili’s-Sahabe”, 98, 99.
54 İbn Sa‘d, II, 342.
55 Ayhan Tekineş, “Cibril’in (a.s.) Son Dersi: Arza-i Ahire”, Kuran’ın Mûcizevî Ko-
runması, İstanbul 2004, ss. 176-194.
35
HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE ORUÇ
VE RAMAZAN ORUCUYLA İLGİLİ GELİŞMELER
(namaz, Kur’an-ı Kerîm okumak, zikir, tefekkür ve salih amel gibi)
ibadete adamasına denir. Bu, “Allah’ım, beni affedene kadar kapından
ayrılmayacağım” manasına gelir. İtikâfa giren kimseye mu‘tekif veya âkif
denir. İtikâfın meşruiyeti Kuran-ı Kerîm ve Sünnet ile sabittir:
“Mescitlerde itikâfta bulunduğunuz zaman kadınlara yaklaşmayın”
mealindeki ayet ile Hz. Âişe’nin (r.anha), “Resûlullah (a.s.), ramazanın son
on gününde itikâfa girerdi. O bu âdetine vefatına kadar devam etmiştir.
Sonra onun ardından hanımları itikâfa girmiştir” mealindeki sözleri
buna delildir.
Hz. Peygamber (a.s.), Medine’ye hicretten sonra vefatına kadar
her yıl ramazan ayında son on gün, vefat ettiği yılda ise  gün Mescid-i
Nebevî’de itikâfa çekilmiştir.
Fıkıhta üç türlü itikâftan bahsedilir:
1- Adandığı için vacip,
- Ramazanın son on gününde müekked sünnet,
- Başka zamanlarda ise sırf ibadet için müstehap olan itikâftır.
Allah’a tam bir teslimiyet içerisinde ibadet ve itaatte bulunmak
amacıyla zamanının belirli bir kısmını ayırması ve bu esnada meşru bile
olsa her türlü nefsani ve şehevi arzulardan uzak durması kişinin manen
olgunlaşması için önemli bir vesiledir. Zorunlu ibadetlerin yanı sıra
nafile ibadetler de bu konuda önem taşımakta, dinî duygu ve düşüncenin
yoğun bir şekilde yaşandığı, mümkün olduğu ölçüde maddi ilgilerden
uzaklaşarak Yüce Yaratıcı’ya teveccüh edilen cami ve mescit gibi bir ortam,
insana derin bir manevi ufuk ve imkân sunmaktadır.
36
Bu bakımdan itikâf yalnız İslam ümmetine has bir ibadet olmayıp
vahiy geleneğine sahip hemen bütün dinlerde muhtelif şekillerde
gerçekleştirilen köklü bir gelenektir. İslâm’da da Hz. İbrahim (a.s.) ve oğlu
Hz. İsmail (a.s.) zamanından beri devam edegelen bir sünnet olarak bilinir.
Nitekim: “İbrahim ve İsmail’e: Evimi onu ziyaret edenler, ibadet için orada
kalanlar (âkifîn), rükû ve secde edenler için tertemiz tutun diye ahit -emirverdik” mealindeki ayet bir yönüyle buna işaret etmektedir.1
56 Cürcânî, et-Ta‘rifât, “i‘tikâf” md.
57 el-Bakara 2/187.
58 Buhârî, “el-İ‘tikâf”, 1; Müslim, “el-İ‘tikâf”, 5.
59 İbn Sa‘d, II, 194, 195, 196; İbn Kesîr, IV,443; Zürkânî (1996 n.), XII, 74.
60 el-Bakara 2/125.
61 Ö. N. Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, s. 323; M. Şener, “İtikâf”, DİA, XXIII, ss.
457-458.
KASIM ŞULUL
Kadir Gecesi
Lügatte kadir (kadr) kelimesi “hüküm, şeref, güç, yücelik” gibi
anlamlara gelir. Dinî kaynaklarda ise “leyletü’l-Kadr” şeklinde Kur’an-ı
Kerîm’in indirildiği gecenin adı olarak kullanılır. Aynı adı taşıyan . sure
bu gecenin fazileti hakkında nazil olmuştur. Sure mealen şöyledir: “Biz
onu (Kuran’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu
sen bilir misin? Kadir Gecesi, bin aydan hayırlıdır. O gecede, Rablerinin
izniyle melekler ve Ruh (Cebrâil), her iş için iner dururlar. O gece, esenlik
doludur. Ta fecrin doğuşuna kadar.” Surede Kur’an’ın Kadir Gecesi’nde
indirildiği ve sözü edilen gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu belirtilir.
Müfessirler hayırlı olanın bu gecede yapılan amel olduğunu, bin ayın ise
içinde Kadir Gecesi’nin bulunmadığı bir süreyi ifade ettiğini belirtirler.
Allah’ın insanlara peygamberler vasıtasıyla son hitabı ve nihai
mesajı olan Kur’an-ı Kerîm’i indirmesi insanlığın hidayetinde bir dönüm
noktası teşkil ettiği için bu olayın gerçekleştiği gece özel bir anlam taşır.
Kadir Gecesi’nin önemine işaret eden bir hadiste, önceki ümmetlerin
uzun ömürlü olmaları sebebiyle fazla sevap kazanma imkânına sahip
bulunmalarına karşılık Müslümanlara Kadir Gecesi’nin verildiği belirtilir.
Kadir Suresi’nde verilen bilgiler, Kur’an’ın ramazan ayında ve
bütün hikmetli işlerin kararlaştırıldığı mübarek bir gecede indirildiğine
dair ayetlerle birlikte ele alındığında Kadir Gecesi’nin ramazan ayı içinde
bulunduğu sonucu ortaya çıkar. Bu gecenin daha çok ramazanın son on
veya yedi günündeki tekli gecelerde aranması gerektiğine dair hadisler
gecenin tespitiyle ilgili bazı ipuçları vermektedir.
Kadir Gecesi’nin kesin olarak belirlenmemesinin hikmeti üzerinde
duran âlimler, bu durumun gecenin feyzinden istifade etmek için daha
uygun olduğunu söylemişlerdir. Zira Kadir Gecesi’nin bildirilmesi hâlinde
Müslümanlar sadece o geceyi ihya etmekle yetinebilirlerdi. Hâlbuki kısmî
belirsizlik sayesinde müminlerin Kadir Gecesi ümidiyle bütün ramazan
gecelerini ibadet şuuru içerisinde geçirmeleri söz konusudur. Ayrıca Kadir
Gecesi’nin bildirilmemesi yoluyla Müslümanların bilerek ona saygısızlık
göstermeleri veya tazimde aşırıya kaçmaları önlenmiş olur.
Bir hadiste inanarak ve mükâfatını Allah’tan bekleyerek Kadir
Gecesi’ni ihya edenlerin geçmiş günahlarının affedileceği müjdelenmiştir.
Ramazanın son on gününe girildiğinde Hz. Peygamber dünyevi işlerden
uzaklaşıp itikâfa çekilir, geceleri daha çok ibadet ve tefekkürle geçirdiği gibi
37
HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE ORUÇ
VE RAMAZAN ORUCUYLA İLGİLİ GELİŞMELER
ailesini de uyanık tutardı. Bir hadiste Resûl-i Ekrem’in Kadir Gecesi’nde,
ِ ُ ‫ال َل ّهُم ِإ َن ّكَ عَفُو‬
“Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni de affet!” (َ ‫ب ال ْع َ ْفو‬
ّ ُ ‫تح‬
َّ
ٌّ

ِ‫ف عَن ّى‬
ُ ‫اع‬
ْ َ ‫ )ف‬şeklinde dua edilmesini tavsiye ettiği belirtilir. Bu sebeple
Müslümanlar, ramazan ayının son on gecesini ve özellikle âlimlerin
çoğunluğunun işaret ettiği . geceyi, kulluk bilinci içinde ibadet ederek ve
geçmişte yaptıkları hataları bir daha tekrarlamamaya kesin karar vererek
geçirmeye özen gösterirler.
Fitre
Fitre, hicretin . yılının ramazan ayının son bulmasına iki gece
kala teşri‘ edildi. Sözlükte “yaratmak, icat etmek; kesmek, yarmak, ikiye
ayırmak” manalarına gelen fatr kökünden türeyen fıtr kelimesi oruca
son vermeyi, orucu açmayı (iftar) ifade eder. Bundan dolayı Ramazan
Bayramı’na îdü’l-fıtr denildiği gibi ramazan ayını yaşamanın, onun
mükâfat ve bereketinden faydalanmanın bir şükran belirtisi olarak verilen
sadakaya da sadakatü’l-fıtr (sadaka-i fıtr) veya zekâtü’l-fitr denilir. Bu
tamlama kısaltılmış olarak fıtra ve Türkçede fitre şeklinde kullanılmaktadır.
Ramazan Bayramı sadakası olan fıtır sadakasına zekâtü’l-fıtır da denir.
Yaratılış şükranesi olarak sevap kazanmak gayesiyle verilir.

Hz. Peygamber (a.s.) Ramazan Bayramı’ndan iki gün önce insanlara
hitap eder, fitrenin bayram namazından önce verilmesini isterdi ve “fakirlere yardım edin” derdi. Vâkıdî’ye göre bu, Medine ulemasının uygulamasıdır ve fitre zekâttan önce emredilmiştir. Fakîhlere/İslam hukukçularına
göre fitre, Ramazan Bayramı’na kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında
belli bir miktar mala sahip olan Müslümanların kendileri ve velayetleri
altındaki kişiler için yerine getirmekle yükümlü oldukları mali bir ibadettir.
Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlere göre fitre vermek farzdır. Hanefîler ise fitrenin
vacip olduğu görüşündedir.
38
62 Tirmizi, “Da‘avat”, 84; İbn Mace, “Dua”, 5.
63 M. S. Özervarlı, “Kadir Gecesi”, DİA, XXIV, ss. 124-125’ten tasarruf ve ihtisarla
nakledilmiştir.
64 İbn Sa‘d, I, 242, 248; İbn Hibbân, s. 209; Semhûdî, I, 277.
65 İbn Sa‘d, I, 242, 248. Fıtır sadakası ile ilgili başka hadisler için (Bkz. Buhârî, “ezZekât”, 70, 71, 74, 76, 78; Müslim “ez-Zekât”, 12, 13, 16; Dârimî, “ez-Zekât”, 27;
Tirmizî, “ez-Zekât”, 35; Nesâî, “ez-Zekât”, 33, 38; Ebû Dâvûd, “ez-Zekât”, 18, 19,
20; İbn Mâce, “ez-Zekât”, 21, 61).
66 Ö. N. Bilmen, İslâm İlmihâli, s. 361; Y. V. Yavuz, “Fitre”, DİA, XIII, ss. 160-161.
KASIM ŞULUL
Ramazan Bayramı (Îdü’l-fıtr)
İlk Ramazan Bayramı (Îdü’l-fıtr) 1 Şevval H. ’de kutlandı. Siyermegâzî uleması, Resûlullah’ın (a.s.) 1 Şevval H. ’de namazgâha (musalla)
çıkarak, ilk kez ezansız ve kametsiz olarak -önünde “aneze” denilen bir
çeşit mızrak dikili bulunduğu hâlde- namaz kıldırdığını ve ardından hutbe
okuduğunu bildirmiştir. Vâkıdî, Medine ulemasının uygulamasının da
böyle olduğunu kaydetmiştir.
“Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır” (Buhârî,
“Îdeyn”, , Müslim, “Edahi”, ) mealindeki hadise dayanarak, Ramazan
ve Kurban bayramlarının bayram namazının kılınmasıyla başladığını
söylemek mümkündür. Bir hadiste de bayram gecelerini ihya etmenin ayn
bir fazileti olduğu ifade edilmiştir (İbn Mace, “Sıyâm”, ). Müslümanlar bu
günlerde birbirlerini ziyaret eder, bayramlaşır; yer, içer ve meşru bir şekilde
eğlenerek günlerini neşe ile geçirmeye çalışırlar. Hz. Peygamber (a.s.):
“Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır.
Bu günler yeme içme günleridir” (Ebu Davud, Savm, ) buyurmuştur.
Bu sebeple Ramazan Bayramı’nın ilk günü, Kurban Bayramı’nda da dört
gün oruç tutmak Hanefiler’e göre tahrîmen mekruh, Şafiî ve Hanbelîler’e
göre haram kabul edilmiştir. Bu konuda Şafiî ve Hanbelîler’in görüşünü
paylaşan Mâlikîler ise Kurban Bayramı’nın dördüncü gününde oruç
tutmayı haram değil, mekruh saymışlardır. Tebrik şekli olarak da ashabın
birbiriyle karşılaştıklarında “Allah bizden de sizden de kabul etsin” (‫تقبل‬
‫ )الل ّٰه منا ومنكم‬dedikleri rivayet edilir.
Bayramlara önceden hazırlanılması, bu günlerde temiz ve güzel
elbiselerin giyilmesi, gusledilmesi, dişlerin fırçalanması, güzel kokular
sürülmesi, güler yüzlü olunması, namazdan önce Ramazan Bayramı’nda
hurma vb. tatlı bir şey yenilmesi, Kurban Bayramı’nda ise ilk olarak kurban
etinden yenilmesi, namaza mümkünse yürüyerek gidilmesi ve dönüşte
başka bir yolun kullanılması, çokça sadaka dağıtılması, fitrenin namazdan
önce verilmesi, namaza giderken tekbir getirilmesi menduptur. Bayram
günlerinde İslami ölçüler içinde eğlenilmesi ve bazı oyunların oynanması
caiz kabul edilmiştir.
67 İbn Sa‘d, I, 242, 248; Belâzürî, Ensâb, I, 319; Taberî, III, 86; İbn Hibbân, s. 209;
İbn Seyyidinnâs, I, 248-249; Makrizî (Katar n.), I, 103.
68 İbn Hibbân, s. 209; Taberî, II, 86; S. Erdem–İ. Bayraktar, “Bayram”, DİA, V, ss.
257-261.
69 İbn Sa‘d, I, 242, 248.
70 İ. Bayraktar, “Bayram”, DİA, V, ss. 259-260.
39
HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE ORUÇ
VE RAMAZAN ORUCUYLA İLGİLİ GELİŞMELER
Namazgâh
Ramazan ve Kurban Bayram namazlarıyla ilgili olarak ortaya
çıkan önemli bir gelişme de Hz. Peygamber (a.s.) yağmur gibi bir engel
bulunmadığı zamanlar, bayram namazını Mescid-i Nebevî’de değil de
ona bin arşın (zirâ1) yani yaklaşık olarak  metre uzakta bulunan açık
bir alanda kıldırmasıdır. Bu uygulama, daha sonraları İslam dünyasında
İslam şehirlerinde görülecek olan açık hava namazgâhlarının (Arapçası:
musalla, cebbâne/sahra, Farsçası: iydgâh/bayram yeri) ilki olmuştur.
Sonuç Yerine
Hz. Peygamber (a.s.), orucu, mümini nefsin tasallutundan ve
cehennem ateşinden koruyan bir “kalkan” olarak orucu nitelemiştir.
İslam’da durumu uygun olan müminlerin tutması farz olan ramazan
orucu ve ramazan ayı İslam dini tarihinde çok önemli bir yere sahiptir.
Dinî, içtimai/sosyal ve şehir hayatı ve yapısı ilgili birçok ibadet, müessese
ve uygulama bu sayede ortaya çıkmıştır.
Kaynakça
40
Abdürrezzak b. Hemmâm b. Nâfi‘ es-San‘ânî el-Himyerî, el-Musannef (Ma‘mer
b. Raşid’in el-Câmi’iyle beraber), thk. Habîburrahmân el-A‘zamî, Beyrut
1403/1983, V.
Ahterî, Muslihuddin Mustafa, Ahterî-i Kebîr, İstanbul 1242.
el-Askalânî, Ebu’l-Fazl Şihâbüddîn Ahmed b. Ali b. Hacer, Fethü’l-Bârî bi Şerhi
Sahîhi’l-Buhârî, thk. Abdülaziz b. Abdillah b. Bâz, Suudi Arabistan ts., VIII.
Ateş, Ali Osman, İslâm’a göre Câhiliye ve Ehl-i Kitap Örf ve Âdetleri, İstanbul 1996.
Aydemir, A., “Beytülizze”, DİA, VI, 90.
Bayraktar, İ., “Bayram”, DİA, V, 259-260.
el-Belâzürî, Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Yahya b. Câbir, Fütûhu’l-Büldân, thk. Abdullah
Uneys et-Tabbâ’, Beyrut 1987, I.
el-Beyhakî, Ebû Bekir Ahmed b. Hüseyin b. Ali, Delâilü’n-Nübüvve ve Ma’rifetu
Ahvâli Sâhibi’ş-Şerî’a, thk. Abdülmu’tî el-Kal’acî, Beyrut 1985, II.
Bilmen, Ömer Nasuhi, Büyük İslâm İlmihali, İstanbul 1985, s. 323.
Birışık, A., “Katâde b. Dâime”, DİA, XXV, 22-23.
Bozkurt, N. - Tiryaki N., “Namazgâh”, DİA, XXXII, 357-360.
71 Ebu’l-Hasan el-Maverdi, el-Ahkâmu’s-Sultâniyye, çev. Ali Şafak, İstanbul 1976,
ss. 170-171; M. Erkal, “Arşın”, DİA, III, ss. 411-413.
72 Tecrîd Tercemesi, III, 174; N. Bozkurt–Y. Tiryaki, “Namazgâh”, DİA, XXXII, ss.
357-360.
KASIM ŞULUL
el-Büstî, Ebû Hâtim Muhammed b. Hibbân b. Ahmed et-Temîmî (277-354/965890), es-Sîretü’n-Nebeviyye ve Ahbari’l-Hulefa, Beyrut 1987.
Cürcânî, et-Ta‘rifât, “İ‘tikâf” md.
Ebû Şâme el-Makdisî (Şihâbuddîn Ebî Muhammed Abdurrahman b. İsmail eşŞâfiî), Şerhu’l-Hadîsi’l-Muktafâ fî Meb‘asi’n-Nebiyyi’l-Mustafâ, el-İmârât
1420/1999.
Ebu’l-Kâsım Abdurrahmân b. Abdillah el-Has’amî es-Süheylî, er-Ravdü’l-Unuf fî
Şerhi’s-Sîreti’n-Nebeviyye li İbn Hişâm, thk. Ömer Abdüsselâm es-Selâmî,
Beyrut 1421/2000, II.
Elmalılı Hamdi Efendi, Hak Dini Kur’ân Dili, haz. İsmâil Karaçam v.dğr., İstanbul
ts., I.
Emiroğlu, H. Tahsin, Esbâb-ı Nüzûl, Konya ts.
Erdem, S. – Bayraktar, İ., “Bayram”, DİA, V, 257-261.
Erkal, M., “Arşın”, DİA, III.
el-Fîrûzâbâdî, Mecdüddin Muhammed b. Ya‘kûb, el-Kâmûsü’l-Muhît, Beyrut 1994.
Işık, E., “‘Alak Sûresi”, DİA, II.
İbn Abdilber en-Nemerî, el-İstî‘âb fî Ma‘rifeti’l-Ashâb (İbn Hacer el-Askalânî’nin,
el-İsâbe fî Temyizi’s-Sahabe’sinin Beyrut 1328 baskısının kenarında), II.
İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, I (eş-Şâmile).
İbn Haldûn, Ebû Zeyd Veliyyüddîn Abdurrahman b. Muhammed b. Muhammed
b. Muhammed b. Hasan el-Hadramî el-Mağribî et-Tûnisî, Kitâbü’l-İber ve
Divânü’l-Mübtede’ ve’l-Haber fî Eyyâmi’l-Arab ve’l-‘Acem ve’l-Berber ve
men-‘Âserehüm min zevi’s-Sultâni’l-Ekber, Beyrut 1413/1992 (ilk iki cildi
Mukaddime’dir), I.
İbn Hişâm, Ebû Muhammed Cemâlüddîn Abdülmelik İbn Hişâm b. Eyyûb elHimyerî el-Meâfirî el-Basrî el-Mısrî, es-Sîretü’n-Nebeviyye, thk. Mustafa
es-Sakkâ - İbrahim el-Ebyarî - Abdülhâfız Şelbî, Mısır 1936, I.
İbn İshâk, Muhammed İbn İshâk b. Yesâr, es-Sîre: Kitabü’l-Mübtede’ ve’l-Meb‘as
ve’l-Megâzî, thk. M. Hamidullah, Konya 1981.
İbn Kesîr, Ebu’l-Fida İsmâîl b. Ömer, es-Sîretü’n-Nebevviye, thk. Mustafa Abdülvâhit, Beyrut 1976, I.
İbn Manzur, Lisanu’l-Arab.
İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l-Kebîr, Beyrut ts., I.
İbn Seyyidinnâs, Ebu’l-Feth Muhammed b. Muhammed b. Muhammed elYa‘murî, Uyûnü’l-Eser, thk. Muhammed el-Îd el-Hatrâvî-Muhyiddin Meto,
Beyrut 1992, I.
İbn Teymiye, Mecmû‘ü’l-Fetâvâ, Kahire 1326, II.
İbnü’l-Cevzî Ebu’l-Ferec Cemâleddîn Abdurrahmân b. Ali b. Muhammed el-Bağdâdî et-Teymî el-Kureşî, el-Vefâ bi Ahvâli’l-Mustafâ, thk. Muhammed Zührî
en-Neccâri, Riyad ts., I.
İbnü’d-Deyba’ eş-Şeybânî, Teysîrü’l-Vüsûl, IX.
41
HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE ORUÇ
VE RAMAZAN ORUCUYLA İLGİLİ GELİŞMELER
İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe fî Ma‘rifeti’s-Sahâbe, Beyrut 1417/1996, III, IV.
İslâm’da İnanç, İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, Dönmez, İbrahim Kafi
(ilmi müşavir ve redaktör), İstanbul 1997, III.
el-Kastallânî, Ahmed b. Muhammed, el-Mevâhibü’l-Ledünniyye bi’l-Minehi’lMuhammediyye, thk. Salih Ahmed eş-Şamî, Beyrut 1991, I.
el-Maverdî, Ebu’l-Hasan, el-Ahkâmu’s-Sultâniyye, çev. Ali Şafak, İstanbul 1976.
Nevevî, Sahîh-i Müslim Şerhi, I (eş-Şâmile).
Özervarlı, M. S., “Kadir Gecesi”, DİA, XXIV.
es-Semhûdî, Nureddin Ali b. Ahmed el-Mısrî, Vefâ’ü’l-Vefâ bi Ahbâri Dâri’l-Mustafâ, thk. Muhammed Muhyiddin Abdülmecid, Beyrut ts., I.
Suyûtî, eş-Şemârîh fî İlmi’t-Târîh, Leiden 1894.
es-Sübkî, Tâcüddîn Ebî Nasr Abdülvehhâb b. Takiyyüddîn Ali, el-Menhel, Kahire
1393, X.
eş-Şâmî, Şemseddin Ebû Abdullah Muhammed b. Yusuf es-Salihî, Subulü’l-Hudâ
Ve’r-Reşâd Fî Sîreti Hayri’l-İbâd, thk. Adil Ahmed Abdülmevcûd - Ali Muhammed Meûz, Beyrut 1414/1993, II.
Şener, M., “İtikâf”, DİA, XXIII, 457-458.
eş-Şeybânî, Ebû Bekir Ahmed b. Amr b. Dahhâk, el-Âhâd ve’l-Mesânî, thk. Basim
Faysal Ahmed el-Cevâbire, Riyad 1411/1991, III.
Şulul, Kasım, İlk Kaynaklara Göre Hz. Peygamber Devri Kronolojisi, İnsan Yayınları, 3. Baskı, İstanbul 2011.
et-Taberî, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Cerîr b. Yezîd, Tarihü’l-Ümem ve’l-Mülûk,
Beyrut 1987, II.
Tekineş, Ayhan, “Cibril’in (a.s.) Son Dersi: Arza-i Ahire”, Kur’ân’ın Mûcizevî Korunması, İstanbul 2004.
Turan, A., “Arza”, DİA, III, 446-447.
Yavuz, Y. Ş., “Âşûrâ”, DİA, IV, 24-26.
Yavuz, Y. V., “Fitre”, DİA, XIII, 160-161.
Yitik, A. İ., “Oruç”, DİA, XXXIII, 414-416.
Zuheylî, Vehbe, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, çev. Ahmet Efe v.dğr., İstanbul 1990, III.
Züheyr b. Harb, Kitâbü’l-İlm, çev. Salih Tuğ, İstanbul 1984.
42
Download