TAHRÎC râhim el-Hüseynî’nin el-Fevâßidü’l-münteÅabe e½-½ý¼â¼ ve’l-³arâßib (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, nr. 698) ve Ebü’l-Kasým Yûsuf b. Muhammed el-Mehrevânî’nin yine el-Fevâßidü’l-münteÅabe e½-½ý¼â¼ ve’l-³arâßib (nþr. Halîl b. Muhammed elArabî, Riyad 1419/1998; nþr. Suûd b. Îd b. Umeyr el-Cerbûî, Medine 1422/2002) adlý eserleri üzerine yaptýðý tahrîcler ile talebesi Ebû Muhammed Ca‘fer b. Ahmed esSerrâc’ýn rivayetlerini tahrîc ettiði el-Fevâßidü’l-münteÅabe e½-½ý¼â¼u’l-£avâlî’si (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, nr. 944), Hâzimî’nin TaÅrîcü e¼âdî¦i’l-Mühe××eb li’þÞîrâzî’si (Mahmûd et-Tahhân, s. 16) zikredilmektedir. Mergýnânî’nin el-Hidâye’si üzerine Abdullah b. Yûsuf ez-Zeylaî’nin Na½bü’r-râye’si, Gazzâlî’nin ݼyâßü £ulûmi’d-dîn’i üzerine Zeynüddin el-Irâký’nin el-Mu³nî £an ¼amli’l-esfâr’ý (Kahire 1332, 1348, el-ݼyâß ile birlikte) ve Abdülkerîm b. Muhammed er-Râfiî’nin eþ-Þer¼u’l-kebîr’i üzerine Ýbnü’l-Mülakkýn’ýn el-Bedrü’lmünîr fî taÅrîci e¼âdî¦i’þ-Þer¼i’l-kebîr’i ile (nþr. Cemâl Muhammed Seyyid, I-III, Riyad 1414/1993; nþr. Mustafa Ebü’l-Gayt Abdülhay v.dðr., I-X, Riyad 1425/2004) Ýbn Hacer el-Askalânî’nin el-Bedrü’l-münîr’i ihtisar edip bazý ilâvelerle oluþturduðu TelÅî½ü’l-¼abîr fî taÅrîci e¼âdî¦i’r-Râfi£iyyi’l-kebîr’i (Hint 1303/1885; Riyad 1384/ 1964; nþr. Abdullah Hâþim el-Yemânî, Kahire 1384/1964; nþr. Þa‘bân Muhammed Ýsmâil, Kahire 1399/1979; MuÅta½arü’lBedri’l-münîr ile birlikte, Beyrut 1407/1987; el-Mecmû£: Þer¼u’l-Mühe××eb ile birlikte, Kahire 1344-1352) meþhur tahrîc örneklerindendir. Klasik tahrîc eserlerinin altýn çaðý olan VIII (XIV) ve IX. (XV.) yüzyýllarda Alâeddin Ýbnü’t-Türkmânî, Abdullah b. Yûsuf ez-Zeylaî, Ýzzeddin Ýbn Cemâa, Tâceddin es-Sübkî, Ebü’l-Fidâ Ýbn Kesîr, Abdülkadir el-Kureþî, Bedreddin ez-Zerkeþî, Ebü’l-Meâlî Sadreddin el-Münâvî, Ýbnü’lMülakkýn, Zeynüddin el-Irâký, Muhammed b. Ebû Bekir Ýbn Cemâa, Ýbn Hacer el-Askalânî, Ýbn Kutluboða gibi âlimler tahrîcler yazmýþtýr. Sonraki yüzyýllarda Þemseddin es-Sehâvî, Süyûtî, Ali el-Karî, Muhammed Abdürraûf el-Münâvî, Abdülkadir el-Baðdâdî, Ýsmâil b. Muhammed el-Aclûnî, Ýbn Himmât ve Ebü’l-Alâ el-Irâký bu geleneði sürdürmüþtür. Çaðdaþ dönemde tahrîc çalýþmalarý yapan âlimler arasýnda Muhammed el-Hût, Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, Keþmîrî, Ahmed Muhammed Þâkir, Ebü’l-Feyz Ýbnü’s-Sýddîk, Abdülfettâh Ebû Gudde, Beþîr Subhî Beþîr, Ebû Abdullah Mahmûd b. Muhammed el-Haddâd, Þuayb el-Arnaût, Abdülkadir el-Arnaût, Beþ420 þâr Avvâd Ma‘rûf ve Nâsýrüddin el-Elbânî gibi isimleri saymak mümkündür. Ýlk dönem hadis âlimleriyle müteahhir hadis âlimlerinin yaptýðý tahrîcler arasýnda kaidelerin kabulü ve uygulanmasý noktasýnda mevcut bazý farklýlýklar, hadis tenkitçisinin yaþadýðý zaman içindeki ekonomik ve sosyal sebeplerle mezhep mensubiyetinden kaynaklanmaktadýr. Râvinin halini yeterli bulup bulmama, sika râvinin yaptýðý ziyadeyi makbul sayýp saymama, rivayet tariklerinin çokluðunun hadise olan etkisi, metin ve isnad incelemelerinin keyfiyeti, meçhul râviyi deðerlendirmedeki farklýlýklar, hadislere þahit getirme meselesinin, isnaddaki inkýtaýn ve mezhep taassubunun hükme tesiri ve tecrübe yetersizliði gibi sebepler hüküm farklýlýðý üzerinde etkili olmuþtur. Tahrîc usulüne dair kitaplar arasýnda Ebü’l-Feyz Ýbnü’s-Sýddîk’ýn ¥u½ûlü’t-tefrîc bi-u½ûli’l-£azvi ve’t-taÅrîc’i (Riyad 1414/1994), Mahmûd et-Tahhân’ýn U½ûlü’t-taÅrîc ve dirâsetü’l-esânîd’i (Halep 1398; Riyad 1403/1983), Abdülmevcûd Muhammed Abdüllatîf’in Keþfü’l-li¦âm £an esrâri taÅrîci ¼adî¦i seyyidi’l-enâm’ý (I-II, Kahire 1404/1984), Bekir b. Abdullah Ebû Zeyd’in et-Teß½îl li-u½ûli’t-taÅrîc’i (Riyad 1413), Velîd Hasan el-Ânî’nin Menhecü dirâseti’l-esânîd ve’l-¼ükmü £aleyhâ’sý (Amman 1999), Abdülmehdî b. Abdülkadir b. Abdülhâdî’nin ªurušu taÅrîci ¼adî¦i Resûlillâh’ý (Kahire 1987) sayýlabilir. Ayrýca isnad ve ricâle dair pek çok kitapta tahrîc usulüyle ilgili bilgilere rastlamak mümkündür. Günümüzde bilgisayar programlarý ve internet siteleri üzerinden de tahrîc yapýlabilmektedir. Daha çok Arap dünyasýnda hazýrlanan Ýslâmî ilimlerle ilgili bilgisayar programlarý aranan bilgiye kýsa zamanda ulaþmayý saðlamaktadýr. Çok sayýda kitap ihtiva etmesi, kullaným hýzý ve kolaylýðýna baðlý olarak isnad, metin ve hadisin sýhhatiyle ilgili deðerlendirmelerin hepsine birden ulaþmaya imkân tanýmasý, bilgilerin görsel malzemeyle desteklenmesi, matbu eserlerin yanýnda yazma eserleri de içermesi bu programlarýn olumlu yanlarýndandýr. Öte yandan söz konusu programlarda bazan kitap isimlerine dikkat edilmemesi, bazý kaynaklarýn farklý bir yerde gösterilmesi, bazý kayýtlarda basým hatalarýnýn ve yanlýþ bilgilerin yer almasý, kullanýlan kitaplarýn cilt ve sayfa numaralarýnýn matbu nüsha ile uyuþmamasý, bazý kitaplarýn mukaddimelerinin çýkarýlmýþ olmasý gibi eksiklikler de bulunmaktadýr. BÝBLÝYOGRAFYA : Cevherî, e½-Øý¼â¼, “prc” md.; Lisânü’l-£Arab, “prc” md.; Hatîb el-Baðdâdî, el-Câmi £ li-aÅlâšý’rrâvî ve âdâbi’s-sâmi £ (nþr. Mahmûd et-Tahhân), Riyad 1403/1983, II, 212, 280, 282, 290, 295; Ýbnü’s-Salâh, £Ulûmü’l-¼adî¦, s. 90-91, 253; Þemseddin es-Sehâvî, Fet¼u’l-mu³¢¦, Beyrut 1403/ 1983, I, 38-41, 47-48; II, 118, 277, 370, 382; III, 249-250, 299-300; Münâvî, Fey²ü’l-šadîr, I, 2021, 27; Brockelmann, GAL, I, 447; Suppl., II, 619; Elbânî, MaŹû¹ât, s. 196, 268; Zafer Ahmed etTehânevî, Æavâ£id fî £ulûmi’l-¼adî¦ (nþr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Halep 1392/1972, s. 20-21, 49-55, 454; Abdülmevcûd M. Abdüllatîf, Keþfü’lli¦âm £an esrâri taÅrîci ¼adî¦i seyyidi’l-enâm, Kahire 1984, I, 142-143; Ebû Muhammed Abdülmehdî b. Abdülkadir b. Abdülhâdî, ªurušu taÅrîci ¼adî¦i Resûlillâh, Kahire 1987, s. 11-24; Bekir b. Abdullah Ebû Zeyd, et-Teß½îl li-u½ûli’t-taÅrîc, Riyad 1413, I, 51-53, 68-80, 87, 89; Mahmûd etTahhân, U½ûlü’t-taÅrîc ve dirâsetü’l-esânîd, Riyad 1996, s. 8-9, 12, 16; M. Mahmûd Bekkâr, £Ýlmü taÅrîci’l-e¼âdî¦, Riyad 1996, s. 12-13, 1519, 26-29; Mehmet Görmez, Sünnet ve Hadisin Anlaþýlmasý ve Yorumlanmasýnda Metodoloji Sorunu, Ankara 1997, s. 15, 94, 182-185, 196198; Hamza Abdullah el-Melîbârî – Sultân Sened el-Akâyile, Keyfe nedrusü £ilme taÅrîci’l-¼adî¦, Amman 1998, s. 16, 18-30; Addâb Mahmûd Hameþ, Mu¼âŠarât fî £ilmi taÅrîci’l-¼adî¦ ve našdih, Amman 1420/2000, s. 35-52; Hâlid b. Muhammed Mahmûd eþ-Þermân, e½-Øýnâ£atü’l-¼adî¦iyye fî kitâbi Þer¼i’l-â¦âr, Riyad 1424/2003, s. 71-76; Ahmed Ürkmez, “Bir Muhalefet Aracý Olarak Tahrîc”, Hadis Tetkikleri Dergisi, II/2, Ýstanbul 2004, s. 87-106; M. Yaþar Kandemir, “Hadîs”, DÝA, XV, 52-53; a.mlf., “Hatîb el-Baðdâdî”, a.e., XVI, 458; Bilal Aybakan, “Râfiî, Abdülkerîm b. Muhammed”, a.e., XXXIV, 395. ÿMehmet Görmez – — TAHRÎC ( ) א ˜ Mezhep birikimini kaynak sayan fýkhî bilgi elde etme süreci anlamýnda terim. ™ Sözlükte “çýkmasýný saðlama, çekip çýkarma” anlamýndaki tahrîc fýkýh literatüründe naklî þer‘î delillerin yaný sýra mezhep birikimini de kaynak kabul eden fýkhî bilgi elde etme sürecini belirtmek için kullanýlýr. Tahrîci yapan fakihe muharric denir. Mezhebe müntesip ictihad, tercih ve tahrîc mezhep içi fýkhî istidlâlin temel unsurlarýný oluþturur. Tahrîc müctehidin naslar karþýsýnda yürüttüðü faaliyete benzemektedir; ancak tahrîci gerçekleþtiren fakih, naslarýn yaný sýra mezhep imamlarýna ait olanlar baþta gelmek üzere mezhebi temsil eden görüþ ve metinlere dayanmaktadýr. Tahrîc mezhep birikimini hiyerarþik düzen içinde deðerlendirdiðinden tahrîce TAHRÎC mesnet teþkil eden bir görüþün belirlenmesi onun ayný konudaki diðer görüþe / görüþlere tercih edildiðini zýmnen ifade eder. Genellikle tahrîcin mezhebin ilk nesillerinden gelen fýkhî birikimin sükût ettiði meselelerde iþletildiði kabul edilir. Ancak hakkýnda mezhep imamýnýn görüþü bulunan meselelerde de tahrîc yapýlabilir ve uygulamada bunun örnekleri vardýr. Böylece mezhep imamýnýn tercih edilmeyen görüþü yerine tercih edilen, fakat ilgili mesele hakkýnda hüküm koymayan baþka bir görüþünden tahrîc yapýlmaktadýr. Fýkýh usulünden tamamen baðýmsýz bir tahrîc metodolojisinden bahsetmek mümkün deðildir. Fýkýh usulünde söz konusu olan kýyas, istihsan, mefhum, iktizâ gibi kavram ve metotlar tahrîc faaliyetinin öncelikli vasýtalarýdýr. Ancak tahrîc mezhep içi istidlâl kaynaðý insan ürünü beyanlardan meydana geldiði için özellikle vahyi anlamak üzere geliþtirilen vasýtalar tahrîc usulünde hemen hiç yer almadýðý gibi fýkýh usulünde mevcut olsa da naslar hakkýnda kullanýlmayan bazý kavram tahlilleri tahrîc usulünde önemli bir yer tutar. Tahrîc ile elde edilen fýkhî bilgi, bunun dayanaðýný oluþturan mezhep birikiminin temel karakteristiðini yansýtan bir þekil ve mahiyete sahiptir. Bu bilginin meþruiyeti söz konusu birikimin delil deðeri içinde saklýdýr (Kaya, s. 35-36). Tahrîc bir yandan naslarý, diðer yandan mezhep birikimini anlama ve deðerlendirmeye yönelik çeþitli metot ve prensipleri fýkýh usulünün diliyle kullanan bir bilgi elde etme süreci olduðundan pek çok müellif tarafýndan bir ictihad türü kabul edilmiþ ve tahrîci yapacak fakihin ictihad ehliyetini taþýmasý gerektiði vurgulanmýþtýr. Tahrîcin mezheplerin teþekkülünün ardýndan ortaya çýkan bir geliþme olmadýðý anlaþýlmaktadýr. Mezheplerin teþekkül sürecinde de tahrîce baþvurulmuþ ve bu tür uygulamalar tartýþma konusu haline gelmiþtir. Nitekim Ebû Hanîfe’ye nisbet edilen bazý görüþlerin aslýnda onun talebeleri tarafýndan tahrîcle elde edildiðine dair dikkat çekici kayýtlar bulunmaktadýr (Cessâs, III, 192). Ancak mezheplerin oluþum sürecinin sona ermesiyle birlikte mezhep kavramýna ve mezhebe intisap anlayýþlarýna dair sýnýrlarýn belirlenmesi tahrîc uygulamalarýnýn gerek kaynak gerek metot açýsýndan kurumlaþmasýný saðlamýþtýr. Tahrîc fýkýh usulü ve fürû-i fýkýh literatürünün inþasýnda çok önemli bir role sahiptir. Fýkýh usulünde tartýþýlan birçok mesele hakkýnda mezheplerin ilk nesillerini teþkil eden imamlarýn görüþlerini tesbit için tahrîce baþvurulduðu anlaþýlmaktadýr. Her fýkýh mezhebi kendi fýkýh usulünü tahrîc sayesinde geliþtirmiþtir. Mezhep imamlarýnýn görüþlerini bütün fýkýh sahasýnýn problemlerine cevap verecek þekilde geniþletmek, mezhebi temsil eden görüþler bütününde fýkýh sistematiði açýsýndan görülen boþluklarý doldurmak ve geliþen fýkýh terminolojisiyle yeniden ifadelendirmek tahrîc uygulamalarýnýn ürünüdür. Fýkýh þerhleri tahrîc örneklerinin yoðun görüldüðü literatürdür. Fýkýh usulü literatüründe tahrîc tartýþmalarý umumiyetle ictihada dair bölümler içinde yer almaktadýr. Bu çerçevede en sýk iþlenen konu, tahrîcle elde edilen bilginin bu tahrîcin kaynaðý olan görüþün sahibine izâfe edilmesiyle ilgilidir. Mezhep imamýna ait bir görüþün kaynak kabul edilmesi suretiyle elde edilen tahrîc ürünü bilginin o mezhep imamýnýn görüþü olarak vazedilmesi fýkhî görüþ kavramýnýn sýnýrlarý hakkýnda bir tartýþma baþlatmýþtýr. Bir müctehide ait ifadenin açýk anlamý dýþýnda hangi anlam kümesini kapsadýðý hakkýndaki tartýþma pek çok fýkýh usulü eserinde tahrîc metotlarýnýn iþlendiði bölümlere dönüþmüþtür (Kaya, s. 69-76, 85-86). Ayrýca mezheplerin teþekkülünden sonra geliþen fýkhî istidlâl türlerini tasnif için kaleme alýnan tabakat kitaplarýnda bir yandan tahrîc kavramýnýn tanýmý tartýþýlmýþ, diðer yandan muharriclerin hangi sýfatlarý taþýmasý gerektiði üzerinde durulmuþtur (bk. ASHÂBÜ’t-TAHRÎC). Bazý çaðdaþ yazarlar tahrîcin üç türünün olduðunu ifade eder: Fer‘î hükümlerden kaide elde etmek (tahrîcü’l-usûl mine’lfürû‘), kaidelerden fer‘î hüküm elde etmek (tahrîcü’l-fürû‘ ale’l-usûl), fer‘î hükümlerden fer‘î hüküm elde etmek (tahrîcü’l-fürû‘ ale’lfürû‘) (Bâhüseyin, s. 6, 8, 19-23, 51, 186; Ahmad, s. 2-3). Bu türler açýklanýrken kullanýlan “kaideler” (usul) kelimesinin kapsamýna fýkýh usulü kaidesi ve küllî kaidenin yaný sýra çoðunlukla fürû-i fýkha ait zâbýtlarýn dahil edildiði anlaþýlmaktadýr. Tasnifteki “fürû‘” kelimesi kaide kavramýna nisbetle daha dar kapsamlýdýr ve somut hükümleri belirtmektedir. Bu tasnifin mezhep birikimiyle tahrîc neticesinde elde edilen bilgi arasýndaki þümul ve tazammun iliþkisine iþaret ettiðini, fakat tahrîcin metotlarý ve kaynaklarýný ele almadýðýný, dolayýsýyla türlerini de ifade etmediðini belirten Kaya’ya göre (Mezheplerin Teþekkülünden Sonra, s. 38) tahrîcde kullanýlan metotlar, kapsamlarý açýsýndan farklý iki önerme arasýndaki iliþkinin türlerine yahut benzer bir mantýk iþlemine indirgenemez. Tahrîcin kaynaklarý ile tahrîc neticesinde elde edilen bilgiler arasýndaki irtibatý konu edinen bazý eserler kaleme alýnmýþtýr. Bu çalýþmalar, kavâid ve fürûk eserleri gibi fürû-i fýkýh sahasýndaki mesele ve görüþlerin birbiriyle ve bir kýsmý fýkýh usulü literatüründe ele alýnan daha üst kavramlarla arasýndaki iliþkileri göstermeyi hedeflemektedir. VII. (XIII.) yüzyýlda ortaya çýktýðý anlaþýlan söz konusu eserlerin ayný dönemde kaleme alýnan kavâid ve fürûk çalýþmalarý gibi didaktik amaçlý olduðu söylenebilir (a.g.e., s. 37). Þehâbeddin ezZencânî’nin TaÅrîcü’l-fürû£ £ale’l-u½ûl’ü, Ýsnevî’nin et-Temhîd fî taÅrîci’l-fürû£ £ale’l-u½ûl ve el-Kevâkibü’d-dürrî fîmâ yeteÅarrecü £ale’l-u½ûli’n-na¼viyye mine’l-fürû£i’l-fýšhiyye’si, Ýbnü’l-Lahhâm el-Ba‘lî’nin el-Æavâ£id ve’l-fevâßidü’l-u½ûliyye ve mâ yete£allašu bihâ mine’la¼kâmi’l-fer£iyye’si, Muhammed b. Ahmed et-Tilimsânî’nin Miftâ¼u’l-vü½ûl ilâ binâßi’l-fürû£ £ale’l-u½ûl’ü bunlar arasýnda sayýlabilir. Modern Ýslâm düþüncesinde her ne kadar mezheplerden baðýmsýz ictihadýn gerekliliðine sürekli vurgu yapýlmýþsa da modern problemler karþýsýnda çözüm üretmek isteyen Ýslâm hukukçularýnýn büyük çoðunluðu yoðun biçimde tahrîce baþvurmuþtur. Özellikle günümüzde borçlar hukukundan ticaret hukukuna, iktisattan týbba kadar pek çok alanda ortaya çýkan sorunlara önde gelen Ýslâm hukukçularýnýn getirdiði çözümler, fýkýh mezheplerinin literatüründe yer alan belirli görüþlerden elde edilmiþ tahrîclere dayanmaktadýr. BÝBLÝYOGRAFYA : Cessâs, el-Fu½ûl fi’l-u½ûl (nþr. Uceyl Câsim enNeþemî), Küveyt 1405/1985, III, 192; Þemsüleimme es-Serahsî, el-U½ûl (nþr. Ebü’l-Vefâ el-Efganî), Haydarâbâd 1372, I, 378; Þehâbeddin ez-Zencânî, TaÅrîcü’l-fürû£ £ale’l-u½ûl (nþr. M. Edîb Sâlih), Dýmaþk 1404/1984, tür.yer.; Ýbnü’s-Salâh, Edebü’lfetvâ ve þürû¹ü’l-müftî ve ½ýfati’l-müsteftî ve a¼kâmühû ve keyfiyyetü’l-fetvâ ve’l-istiftâß (nþr. Rif‘at Fevzî Abdülmuttalib), Kahire 1413/1992, s. 40-49; Þehâbeddin el-Karâfî, el-Furûš, Kahire 1347 ^ Beyrut, ts. (Âlemü’l-kütüb), II, 107-110; Ýbn Hamdân, Øýfatü’l-fetvâ ve’l-müftî ve’l-müsteftî (nþr. M. Nâsýrüddin el-Elbânî), Beyrut 1404/ 1984, s. 13-28; Ýbn Kayyim el-Cevziyye, Ý £lâmü’lmuvaššý£în (nþr. Muhammed el-Mu‘tasým-Billâh el-Baðdâdî), Beyrut 1418/1998, IV, 186-190; Muhammed b. Ahmed et-Tilimsânî, Miftâ¼u’l-vü½ûl (nþr. Ahmed Ýzzeddin Abdullah Halefullah), [baský yeri yok] 1406/1996 (Dârü’s-saâde), tür.yer.; Ýsnevî, et-Temhîd fî taÅrîci’l-fürû£ £ale’l-u½ûl (nþr. M. Hasan Heyto), Beyrut 1400/1980, tür.yer.; a.mlf., el-Kevkebü’d-dürrî fîmâ yeteÅarrecü £ale’lu½ûli’n-na¼viyye mine’l-fürû£i’l-fýšhiyye (nþr. M. Hasan Avvâd), Amman 1405/1985, tür.yer.; Ýbnü’l-Lahhâm, el-Æavâ£id ve’l-fevâßidü’l-u½ûliyye (nþr. M. Hâmid el-Fýký), Kahire 1375/1956, tür.yer.; 421 TAHRÎC Ýbn Kemal, ªabašåtü’l-müctehidîn, Köprülü Ktp., Fâzýl Ahmed Paþa, nr. 1602, vr. 155-156; Kýnalýzâde Ali Efendi, ªabašåtü’l-¥anefiyye (nþr. Süfyân b. Âiþ b. Muhammed – Firâs b. Halîl Meþ‘al), Amman 1425/2003, s. 17-24, 91-98; Þah Veliyyullah ed-Dihlevî, ¥üccetullåhi’l-bâli³a (nþr. M. Þerîf Sükker), Beyrut 1990, I, 436; Ya‘kub b. Abdülvehhâb el-Bâhüseyin, et-TaÅrîc £inde’l-fušahâß ve’l-u½ûliyyîn, Riyad 1414, tür.yer.; Osman b. Muhammed el-Ahdar Þûþân, TaÅrîcü’l-fürû£ £ale’l-u½ûl: Dirâse târîÅiyye ve menheciyye ve ta¹bîšýyye, Riyad 1419/1998, I, 39-64; Eyyüp Said Kaya, Mezheblerin Teþekkülünden Sonra Fýkhi Ýstidlal (doktora tezi, 2001), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, tür.yer.; Wael B. Hallaq, “Takhrij and the Construction of Juristic Authority”, Studies in Islamic Legal Theory (ed. Bernard G. Weiss), Leiden 2002, s. 317-335; Veliyyüddin b. Muhammed el-Ferfûr, TaÅrîcü’l-fürû£ £ale’l-u½ûl: Dirâse mušårene ve ta¹bîš, Dýmaþk 2003; Ahmad Atif Ahmad, Structural Interrelations of Theory and Practice in Islamic Law, Leiden 2006, tür.yer. ÿTuncay Baþoðlu – — TAHRÎCÜ’l-MENÂT (bk. MENÂT). ˜ – ™ — TAHRÎD ( ) א Kasidede kafiye tef‘ilelerinin vezni bozacak biçimde deðiþik gelmesi kusuruna verilen ad ˜ (bk. KAFÝYE). – ™ — TAHRÝF ˜ (bk. MUHARREF). – ™ — TAHRÝF ( ) א Ýslâm literatüründe önceki kutsal kitaplarýn metninin veya anlamýnýn bozulmasý karþýlýðýnda kullanýlan bir terim. ˜ ™ Sözlükte “yönelmek, meyletmek, sapmak” mânasýndaki harf kökünden türeyen tahrîf “iki þekilde yorumlanmasý mümkün olan bir sözü bir tarafa çekmek” (Râgýb el-Ýsfahânî, el-Müfredât, “hrf” md.), “kelimenin veya sözün anlamýný benzer anlamlarla deðiþtirmek” (Lisânü’l-£Arab, “hrf” md.) gibi mânalara gelir. Ýslâm literatüründe tahrif, sonraki dönemlerde yahudi ve hýristiyanlarýn kendi kutsal metinlerini kasýtlý þekilde deðiþtirmelerini veya yanlýþ yorumlamalarýný ifade etmek için kullanýlmýþtýr. Kur’an’da bu baðlamda kullanýlan tebdîl, leyy (dili eðip bükmek), kitmân 422 (gizlemek) ve nisyan kelimelerinin yaný sýra Allah’ýn âyetlerini satmak, elleriyle kitap yazmak gibi bazý ifade kalýplarý da bu kapsamda deðerlendirilebilir. Ýslâm geleneðinde Tevrat ve Ýncil’in tahrifiyle ilgili tartýþmalar, yahudi ve hýristiyanlar hakkýnda Kur’an’da yer alan bilgiler ve onlara yöneltilen eleþtirilerle baþlamýþtýr. Kur’an’da bu baðlamda çok sayýda âyet bulunmaktadýr. Bunlarý tahrif, tasdik ve tashih âyetleri þeklinde ele almak mümkündür. Kur’an’da tahrif kelimesi Ehl-i kitap’la ilgili olarak kelimelerin anlam ve baðlamlarýnýn çarpýtýldýðýný ve ilâhî kelâmýn tahrif edildiðini açýklamak üzere dört yerde geçer (el-Bakara 2/75; enNisâ 4/46; el-Mâide 5/13, 41). Dil bilimcilere göre bu ifadeler “sözün farklý bir þekilde yorumlanmasý, lafzýnýn deðil mânasýnýn bozulmasý” anlamýna gelmektedir (Lisânü’l-£Arab, “hrf” md.; Râgýb el-Ýsfahânî, el-Müfredât, “hrf” md.). Buna göre yukarýdaki dört âyet yahudilerin kendi kitaplarýný kasten yanlýþ yorumladýðýna iþaret etmektedir. Kelimenin sözlük anlamýna uygun biçimde bazý müfessirler, Kur’an’da bahsedilen tahrifin yorum tahrifi diye anlaþýlmasý gerektiðini düþünmüþlerdir. Bazý müfessirler ise yahudilerin “recm” kelimesini “had” kelimesiyle deðiþtirdiklerini, Hz. Muhammed’i müjdeleyen ifadeleri Tevrat ve Ýncil metinlerinden çýkarýldýklarýný öne sürüp metin tahrifi yapýldýðýný söylemiþlerdir. Taberî tahrifi mâna ve hükümlerin deðiþtirilmesi olarak görürken (Câmi£u’l-beyân, I, 367-369) Fahreddin er-Râzî, yalan yanlýþ yorumlarla veya kelime oyunlarýyla sözün anlamýnýn baþka yönlere çekilmesi þeklinde anlamýþtýr (Mefâtî¼u’l-³ayb, III, 134-135; VIII, 114; XI, 187). Reþîd Rýzâ ise ilgili âyetlerde geçen “mevâdý‘” kelimesine “meânî” (anlamlar) diye mâna vermiþtir. Bu durumda Nisâ sûresinin 46 ve Mâide sûresinin 13. âyetindeki ifadeler, “Onlar kelimeleri gerçek anlamlarýndan uzaklaþtýrýyorlar” mânasýna gelmekte ve Hz. Peygamber’in nübüvvetini inkâr etmek için yahudilerin yaptýðý yorumlara iþaret etmektedir. Reþîd Rýzâ, Mâide sûresinin 13. âyetindeki tahrifi “takdim tehir, ekleme ve çýkarma yapma veya yanlýþ anlam verme” þeklinde açýklamýþtýr. Ona göre Tevrat ve Ýnciller’de hem mâna hem metin tahrifi yapýlmýþtýr (Tefsîrü’l-menâr, V, 140; VI, 282, 389). Ýlk dönem kaynaklarýndaki açýklamalar dikkate alýndýðýnda Kur’an’da geçen tahrifin “anlamý çarpýtmak, söze yanlýþ anlam vermek ve kelimeleri baðlamýndan uzaklaþtýrmak” gibi mânalara geldiði anlaþýlmaktadýr. Ýlgili âyetlerdeki “yüharrifû- ne” fiilinin “tahrif ediyorlar” þeklinde tercüme edilmesi yanlýþ anlamalara yol açabilmektedir; zira günümüzde tahrif kelimesi terim boyutu kazandýðýndan belirtilen tercüme okuyucunun zihninde metnin bozulmasý yönünde bir çaðrýþým yapmaktadýr. Ayný âyetlerdeki “mevâdý‘”ýn da “yer” þeklinde deðil Reþîd Rýzâ’nýn iþaret ettiði gibi “kelimelerin vazedildikleri þey, kelimelerin asýl anlamý, baðlamý” diye anlaþýlmasý daha doðru görünmektedir. Bu durumda âyetler yahudilerin Tevrat’taki cümlelerin mânasýný kasten çarpýttýklarýný ifade etmiþ olmaktadýr. Kur’an’da tahrifle iliþkilendirilen diðer bir kelime “bir þeyi yerinden alýp baþka bir yere koymak” (Râgýb el-Ýsfahânî, el-Müfredât, “bdl” md.), “tahrif etmek” (Lisânü’l-£Arab, “bdl” md.), “deðiþtirmek” (Ebü’l-Beka, s. 31) anlamlarýna gelen “tebdîl”dir. Kelime Kur’an’da, tahrifle ilgili olarak Ýsrâiloðullarý’ndan bir grup âlimin kendilerine emredilen sözleri baþka sözlerle deðiþtirdiklerini ifade etmek üzere iki yerde geçer (elBakara 2/59; el-A‘râf 7/162). Ýlk bakýþta kutsal kitaplarýn tahrifiyle ilgili görünmesine raðmen bu âyetler aslýnda Ýsrâiloðullarý’nýn bir þehre girerken Allah’ýn kendilerine emrettiði “hýtta” sözü yerine baþka bir sözü söylediklerini belirtir; dolayýsýyla burada kitabýn tahrifinden deðil yahudilerin Allah’ýn emrine karþý gelmesinden bahsedilmektedir. Her ne kadar yahudilerin tahrifçi bir karakter taþýdýðýný açýklasa da bu âyetler kutsal kitaplarýn tahrifine iþaret etmemektedir. “Dillerini eðip bükmek” (leyy) ifadesinin de (Âl-i Ýmrân 3/78; enNisâ 4/46) kaynaklarda tahrifle iliþkilendirildiði görülür. Yahudilerin Hz. Peygamber’le konuþurken, “Ýþittik ve karþý geldik” gibi sözler sarfetmelerini, Tevrat’taki Resûl-i Ekrem’le ilgili iþaretleri çarpýtmalarýný veya dinî hükümleri yanlýþ yorumlamalarýný ifade eden bu tabir yorum tahrifinden bahsetmektedir (Zemahþerî, I, 329; Fahreddin er-Râzî, X, 118-119; Reþîd Rýzâ, III, 344-345). Ehl-i kitabý hakký gizlemek (kitmân) ve unutmakla (nisyân) suçlayan âyetler de (M. F. Abdülbâký, el-Mu£cem, “ktm”, “nsy” md.leri) tahrifin mahiyeti hakkýnda ipuçlarý vermektedir. Müfessirlerin genel kanaatine göre Kur’an’da mevcut hakký bâtýlla karýþtýrma sözü delilleri yanlýþ yorumlayarak insanlarýn zihnini bulandýrmayý, hakký gizleme ise insanlarýn delillere ulaþmasýna engel olmayý ifade eder (Taberî, I, 255-256; Fahreddin er-Râzî, III, 43; Elmalýlý, I, 335). Þu halde bu âyetler de Tevrat’ýn tahrifini deðil Tevrat’ta yazýlý bilgilerin insanlardan gizlenmesini anlatmak-