TEFSiR EGiTiM ve öGRETiMiNiN PROBLEMLERi

advertisement
TEFSiR EGiTiM ve öGRETiMiNiN
PROBLEMLERi
[SEMPOZYUM TESLiG ve MÜZAKERELERi]
11-12 Haziran 2005, Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Nihat Bayşu Konferans Salonu, VAN
KURAVYAYINLARI 011
Sempozyum Dizisi 008
ISBN: 978-975-01351-1-8
KlıRAV Yayınlan bir Kur'an Araşbrmalan Vakfı kuruluşudur.
1. baskı, Bursa Mayıs 2007
Baskı-Cilt
Bayrak Matbaacılık, Davut Paşa Cad. No:14 Kat: 2
Topkapı 1İSTANBUL
Yayın Koordinatörü · ilmi Redaksiyon
Abdulhamit BİRIŞIK
Editör
ÖmerKARA
Kapak Tasanmı
Pointgraf, İSTANBUUKurav BURSA
"iç Tasarım
Abdurrahman YALNIZ, Mücahit BİLGİN
[Tefsir Eğitim ve Öğretiminin Problemleri Sempozyumu (11-12 Haziran 2005), VAN))
Tefsir eğitim ve öğretiminin problemleri· (sempozyum tebliğ ve mii2<Thereleri) 1editör Ömer KARABuısa:
Kur'an Araştırmalan Vakfı (KURAV), 2005,
256 s.; 24 cm. -(KURAV Yayınlan; 011. Sempozyum Dizisi; 008)
1. Tefsir_Kongreler 2.lslam dini_Eğitim ve Öğretim 1. Kara, Ömer
2007 297.1227 dc20
ISBN 978-975-01351-1-8
[Bibliyografik nitelernede Angio-American Cataloging Rules 2 (AACR2) esas alınml§br.]
©Copyright: KURAVYayınlan
Kitap, yayıncının imi olmaksızın hiçbir sOretle (baskı veya fotokopi yoluyla, elektronik, manyetik, mekanik ve sesli
oriamlarda, ya da baııka bir §ekilde) kısmen veya tamamen çoğalblamaz.
Merkez Satış-Dağıtım
Kur'an Ara§brmalan Vakfı, KURAVYayınlan
Tahtakale Mah. Veziri Cad. Sevinç Çıkınazı Temel !ş Merkezi No: 6/1 Osmangazi-BURSA
Tel: (0224) 223 14 70 Faks: 223 26 72 Web: www.kurav.com E-mail: yayinevi@kurav.com
istanbul Satış-Dağıtım
Ensar Ne§ıiyat Tıc. A.Ş. Süleymaniye Cad. No: 13 Eminönü-lSTANBUL
Tel: (0212) 513 43 41, 513 03 09 Faks: 522 46 02
internetten Satış: www.kitapyurdu.com
----------------------~
TEFSİR ÜZERİNE
Prof.Dr. Mehmet PAÇACI
AÜ ilôhivat Fakültesi
Bu çalışmada, Klasik Tefsir disiplininin işlediği alana ait çerçeveyi ortaya
koymaya çalışacağız. öncelikle Kur'an'ın söz ve metin olarak mahiyeti üzerinde
duracağız. Kur'an Hz. Peygamber'e vahyedilıniş ilahl bir sözdür. Butün bir islam
geleneğinin ve medeniyetinin oluşmasnun ilk sebebi olan bu ilahl kelam 1
Müslümanlar tarafından geleneklerini sürdürürken ihtiyaç duyacaklan bütün
unsurlan kendisinde banndıran bir metin olarak görülmüştür. Aynca Kur'an'ın
yanısıra Sünnet, sahiibe sözleri ve icma metinsel kaynaklar olarak rivayet fonnuncia
sonraki nesillere aktanldı. Bu metnisel kaynaklan işlernek ve geleneği sürdünnek
amacıyla çeşitli akademik disiplinler oluşturuldu. Bu disiplinler bir görev bölüşümü
anlayışıyla ve çalıştıklan alanlara uygun yöntemlerle islam bilimler geleneği içindeki
yerlerini aldılar. Bunlar Kelam, Fıkıh, Hadis ve Tefsir olarak sıralanabilir.
Söz, Metin ve Kur'an
İslam geleneğinde sonraki bütün gelişmelerin nedeni olan Kur'an'ın muhataplan,
Kur'an ile ilk olarak Rasulullah'ın ağzından çıkan bir ilahi Keliim olarak, bir söz·
olarak karşılaştılar. Bu yüzden bu noktada önce, sözün mahiyeti üzerinde duracağız.
Söz veya bir konuşma, başlıbaşına bir olaydır ve olay olmanın bütün özelliklerini
taşır. Olay olarak söz, konuşma veya bir hitab, söylendikten sonraki süreçte varlıksal
olarak farklı bir yapı kazanır. Dikkatli bir şekilde baktığımızda bir konuşmadan sonra,
yazı ile sabitleştirdiğimiz şey, konuşma olayının kendisi değilıiir. Kur'an bağlamında
da, Allah'tan gelen hitab da bir olaylar dizisi içindeki olaylardan birisidir. Onun
öncesinde gerçekleşmiş olaylar vardır ve vahyirı Rasulullah tarafından tebliğ ediliş
anı da bir başka olaydır. Bu olaydan sonra da söz konusu an ile bağlantılı, onun da
nedeni olacağı başka olaylar gerçekleşmiştir. İlahi söz indikten ve Rasulullah
tarafından tebliğ edildikten sonra, kayda geçirilmesiyle artık, söz konusu hitap olayını
hazırlayan olaylar dizisi ve hitab sırasında öznenin kullandığı mirnik, jest ve ses
tonlaması unsurlan ve bunlann muhataplarda meydana getirdiği doğnıçlan ve
Gazali bunu şöyle ifade etmektedir: "lema, Sünnete, Sünet Allah Teala'nın hükmüne delalet eder. (... )
sebebin ne olduğunu düşünürsek bunun da bir tek olduğunu görürüz, bu sebep Allah Teala'run
hükmüdür. Gazali, Mustasfa (tre. Yunus Apaydın), Rey Yayıncılık. Kayseri 1994, I, 147.
Bağlayıcı
91
-------------------------------------------------
Tefsir Eğitim ve Öğretiminin Problemleri Sempozyumu
dolaylı,
zihinsel ve duygusal etkiler vb. geride kalmaktadır. 2 Bu bakımdan konuşulan
bir sözü hatırladığuruZ veya yazdığımiZ zaman, hatırladığımiZ veya yazdığuruZ, olay
olarak sözün kendisi değildir. Öyleyse, Mushaf halinde elimize aldığuruZ ve
okuduğumuz Kur'an metni esasen Rasulullah'a vahyedilrniş illilll sözün, onun
ağzından çıktığı andaki olay hali değil, onun yazıya geçirilmiş ve sabitlenmiş hali
olmaktadır. ikinci bir özellik de bu söylenen sözü kaydetme süreci sonunda sözün,
zaman, mekan, özne ve muhatap gibi unsurlardan bağımsızlaşma sürecine
girmesidir. Oysa hitab sırasında, konuşma ile öznenin çok yakın bir bağı
bulunmaktadır. Hitab sırasında, konuşan öznenin niyeti ile, konuşmanın anlamı
örtüşük haldedir. Bu durumda konuşanın kastı ve onun konuşmasının anlamı aynı
şeydir. Oysa bu konuşmanın yazı ile sabitleştirilrnesiyle, yazı hala öznesine atıfta
bulunsa da, konuşanın kastı ve metnin anlamı artık örtüşmez hale gelir ve söz
bağlarnından koparak genelleşir. işte ayetler, hitab olarak Rasulullah'ın ağzından
döküldüğü andaki kastından bağımsızlaşan ve genelleşen bir süreç geçirmiştir. Bu
noktadan sonra her yorum, başlangıçtaki bağlamlanndan kopmuş, bağımsızlaşmış ve
genelleşmiş bir metin üzerinde gerçekleşir. Bundan sonra bu yazılı metne sadece
yorum ile ulaşmak mümkün hale gelir. Konuşmanın bir üçüncü özelliği de onun bir
dünyasının bulunmasıdır. Bu yüzden söz, konuşanın ve muhatabın ortak olarak
sahip olduklan bir duruma atıfta bulunmaktadır. 3 Son olarak metin haline gelmekle
söylem, bu bağlardan da kurtulur. 4 Metin, karşısında bir muhataptan ziyade,
okumasını bilen ve kendisini metne muhatab kılan herkese hitabetmektedir; İşte
Kur'an-ı Ketim vahyedildiği andan sonra, kendisine yorum ile ulaşılabilen bir metin
olarak karşunızdadır. Bir metin olmanın bütün özellikleriyle Kur'an metni de İslam
disiplinleri tarafından çeşitli biçemierde yoruma açılmıştır.
Sünnet-Kurucu Yorum
Olay olarak her bir Kur'an vahyinin kendi tarihselliğinden bağımsızlaşması,
vahyedilmeleri olayı bittiği anda başlamış bir süreçtir. Bir ayetin Rasulullah'ın
dudaklanndan dökülmesinden sonra, hafızalara kaydedilmesi ile, o artık kendi özel
tarihsel durumundan bağımsızlaşmış, metinsel özellikler taşıyan bir söylem olmuştur.
Anladığımız kadanyla ayetler belli bir sebep üzerine indiği halde, onlann bir metinsel
söyleme ait umumi lafızlar olarak algılanması gerektiği Ashab'a kadar
dayandırılmaktadır. 5 Bu da daha ilk dönemde vahyin metinsel bir söylem olarak
Ricoeur, Paul, Henneneutics and the Human Sciences, Ed. John B. Thomson, cambridge University
Press: New York, s. 198 vd.
Gazali, ·ya eyyuheUezine anıenıl', "ya eyyuhennaS' gibi ifadelerle bildirilmiş her hükınün Hz.
Peygamber zamarnnda mevcut olanlara yapılnuş bir hitap olduğunu ve lafZın belli delillerle, kıyamere
kadar her mükellefi bağlayacak şekilde devam edeceğini, bu delilleri de Sahabe yoluyla bildiğimizi
belirtmektedir. Mustasfa, ll: 123.
Ricoeur, Henneneutics. s. 201 vd.
bk. Suyuti, el-Itkan fi-Ulunıi1-Kur'tin, Mektebetu Mustafa ei-Babi el-Halebi, 1978, I: 39
92
""'-------~----~
Tefsir Üzerine: Prof.Dr. Mehmet Paçacı
algılandığına dair t"~bitlerden birisi olarak görülebilir. Bu kabulün yanısıra, vahiylerin
iniş
olaylan, onian yaşayan başta Rasulullah ve Ashab tarafından ayrıca
ve buniar ayetlerden ayrı olarak rivayetler halinde aktanidılar. Ancak
burada, her bir ayetin inişi sırasındaki eylem ve yaşantılann aniatılmasının sonuç
itibariyle birer yorum olduğu da gözden kaçınlmamalıdır. Buniar, olay olarak vayhin
saiJitlenmesi ile Mushaf'a kaydedilemeyen, ancak olay anında onunia birlikte
oluşmuş olan, olay-söz olarak vahyirı bağlantılı olduğu, yaşantılar, tecrübeler ve
eylemiere ilişkirı aniatım-yorumlardır. ·Öyleyse nihai olarak sözün söylendiği olayı
olduğu gibi ihata etmek ve olaya yaşandığı haliyle dönmek artık imkan dahilirıde
olmaktan çıkmıştır ve Mushaf'taki kaydın söz olarak var olduğu ana, ancak ve ancak
bu yorum mahiyetli aniatımlar, rivayetler yoluyla ve oruann sağladığı imkan ile
ulaşabilmek mümkündür. Böylece Rasulullah'ın ve onun çevresinin amatımlan ile,
ayetleri çevreleyen bir yorum halesi oluşmuş olmaktadır ve bu yorumlar Kur'an'ın
anlamlanru belirlemektedirler. Böyle bir durumda ayetlerin tarihselliklerine ulaşmak
çabası sadece Peygamberin ve Ashab'ın yorumlan üzerinden ve büyük oranda da
oniann imkan verdiği ölçüde mümkün olmaktadır.
Bir olay olarak, sözün söylenmesiyle olay bitiyor ve soma bu söz, içinde doğduğu
olaydan bağımsızlaşıyor ve genelleşiyorsa ve artık kaçınılmaz olarak ona, bu olay
hakkındaki yorumlada ulaşmak durumda isek, Kur'an bağlamında ve İslam
geleneğinde Rasullah'm ve ilk neslin konumu bir zoruninluk olmaktadır. Vahiy
olayianna ulaşmak için bu yorum karakterli rivayetlerden başka aracırruz
bulunmamaktadır. Bu noktada rivayetlerin birer yorum olduğunu ve ayın olayı
anlatsalar da her bir Sahabi'nin kendi öznelliği ile olayı anlatabileceğini de hatırlamak
gerekir. Rivayetler tasnif edildiğinde tek bir ayetin birden çok defa indiği veya ayın
sebepten ötürü birden çok ayetin indiği gibi sonuçlann çıkmasının nedenlerinden
birisi bu ol~a gerektir. Bu ise, her bir sebeb-i nüzül rivayetini ayetlerin gerçek iniş
olayiamu yansıtması gereken nakiller olarak algılama eğilirnindeki Çağdaş akıl
açısından sorunlar yaratmış görünmektetir. 6 Bu noktada rivayetlerin birer yorum
olduğunu ve her bir Sahabi'nin kendi öznelliği ile vahiy olaylanın aniatabileceğini de
hatırlamak gerekir. Böylece İslamiyet'in ilk yorumcusu olarak Rasul'un ve soma
Ashab'ınm tecrübesi, Kur'an metnini çevreiemiş ve belirlemiş olmaktadır. Gerçekten
de Kur'an'ın belli bir şekilde anlaşılmasında ve dolayısıyla İslam geleneğinin tarihteki
şeklini almasmda, Peygamber'irı kişiliğiniri ve hatta Peygamber'e bağlı olarak, ilk
neslin Kur'an'ı algılama ve yorumlama biçiminin belirleyici bir yeri bulunmaktadır.
Bu yorumbilimsel gereklilik, İslam geleneğinde aynca kelami açıdan da tesbit
edilmiştir. Bu bakırndan islam geleneğinin oluşumunu Kur'an vahyi başlatmış olsa
da, onu tek başına Kur'an belirlememiştir.
sabitleştirildi
İşte
6
klasik disiplinler
arasında
Tefsir, ilaili
hitabın
metin haline gelerek
bk. Nasr Hamid Ebu Zeyd, Uahi Hitabın Tabiatı, Ankara: Kitabiyat, 2001, s. 148
93
Tefsir Eğitim ve Öğretiminin Problemleri Sempozvumu
sürecinde, onunla birlikte yazıya geçiıilemeyen, olay olarak nam:
unsurlara ulaşmayı ve hitabı bu unsurlarla tekrar buluşturmayı
amaçlamaktadır. Başka bir ifadeyle Tefsir, Kur'an'ın cümleleri, sözlü söylem halinde
iken sahip olduğu özelliklerine tekrar ulaşmak üzerine kurgulanmış betimleyici bir
disiplindir. İslam bilimleri içinde Tefsir, ayetleri nakillerle buluşturarak Peygamber'in
ve Ashab'ın bu ifadeyi nasıl anladığı ve uyguladiğını aktarmayı amaçlar. Ancak onu
bağımsızlaşmış ve umum ifade eden bir lafız kabul ederek, ondan yeni durumlar için
normatif sonuçlar üretmek Fıkıh ve Kelam tarafından gerçekleştirilmiştir. Keiam ve
Fıkıh, islam bilimler geleneğinin diğer yorum disiplinleridirler. Kaynak metinleri ele
alan bu disiplinler içerisinde Fıkıh ve Kelam, Kur'an'ın metin olma özelliğini daha çok
öne çıkaran bir bakış açısı ve buna uygun bir çalışma yöntemi ile çalışmışlardır. Onlar
Kur'an'ı sebebinden bağımsızlaşmış ve umumileşmiş bir metin olarak görmüşler ve
onu bu tanıma uygun olarak ele almışlardır. Ancak İslam geleneğinde Kur'an'ın
arkasından Sünnet ve icma'nın kaynak olarak belirlenıniş olması, bu disiplinlerde de
Kur'an'ın lafızlannın her zaman tarihsel bağlaını ile ilişkilendirilmesine neden
bağınısıziaşması
hitab ile
.vi'
f/ ·
"'·~~
ilişkili
olmuştur.
Böylece Tefsir, Fıkıh ve Kelam disiplinleri, İslam geleneğinde kaynaklan
yorumlama sürecinin birbirini tamamlayan belli aşamalannı oluştururlar. Tefsir,
klasik dönemde, bütün bir dini ilimler silsilesinirı bir parçası idi ve bu bütün içinde
işliyordu. Çağdaş dönemde klasik dönemdekinden farklı bir Kur'an tanıınının
gelişmesi, islam bilimlerine ve özellikle Tefsire de farklı bir işlev yüklenmesi çabasıyla
birlikte gelişmiştir. 7
Bir Yorum Disiplini Olarak Tefsir
Betimleyici bir özellik taşıyan bir işlev ile Tefsir'irı ana bilgi malzemelerini
vahiylerin tarihsel bağlanılannı aktaran rivayetler ve dilbilimsel bilgiler
oluşturmaktadır. Ayetlerin iniş sebeplerine ulaşma çabası bu amacın bir gereğidir. 8
Maturidi, Tefsir'in bu gerekliliğine vurgu yapan bir tanım getirerek Tefsir'irı
Sahabe'ye ait bir iş olduğunu belirtmektedir. 9 Buna ek olarak, Kur'an'ın bir dil
nesnesi olması bakımından Tefsir gramer, belagat, me'ani · gibi disiplinleri
k'Ullanınıştır. Aynca Tefsir, Kur'an'ın kullandığı Arapçaya ulaşabilmek amacıyla,
semantik bir kaynak olarak Cahiliye şiirini kullanınıştrr. AnC;ak Tefsir ürünlerinde
lafzın semantik ve gramatik yapısına ilişkin görüşlerin ve tartışmalann verilmesi
Çağdaş dönemde eleştiri noktalanndan birisi yapılabilmiştir. Çağdaşçilar Tefsir'in bu
yoğunlukla
'
•
94
bk. Mehmet Paçacı, "Çağdaş Dönemde Kur'an'a ve Tefsir'e Ne Oldu", İs!anliyat, Cilt: 6, 2003, No: 4, s.
85-104.
Vahidi'ye göre Tefsir için sebeb-i nüztilü bilmek gerekmektedir. Sebeb-i Nüzlil bilgisinin, ayetin olayına
ilişkin bilgileri bize kazandırdığı ve bu şekilde onun söz olarak aniaşılmasına götürdüğü konusunda bkz.
Zerkeşi e!-Budıanli U!llllli1-Kur'iin, Beyrut: Daru'I-Ma'rife, trhsz. I: 23; Suyuti, İlkan, I: 38
Zerkeşi, Burhan, I: 16.
Tefsir Üzerine: Prof.Dr. Mehmet Paçacı
dilini kuru ve heyecandan yoksun bir dil olarak eleştirirler.ıo Aslında bu, tam da
Tefsirin çalışma alanından ve metodundan kaynaklanan bir özelliktir. Çağdaş
eleştiriye karşın dilbilimsel çalışma, yapılan işin aynlmaz bir parçasıdır ve bu yüzden
lafız üzerinde her açıdan dilbilimsel çözümlemeler yapılınası gerekmektedir. Yapılan
iş, akademik bir çalışmadır ve bunun kendine has bir dili olmak durumundadır. islfun
~eleneğinde konu ve yöntemlerinden kaynaklanan bir sebeple farklı disiplinlerin
kendilerine has söylem biçemleri gelişmiştir. Fıkıh ve Keillm disiplinleri günlük
sorunlan merkeze alırlar ve çözüm bekleyen bu sorunlara bir cevap bulmak gibi bir
görevi yerine getirirler. Bu bakımdan mesela Keillm cedel biçemi ile daha hareketli bir
dil örneği sergilemiştir.
Klasik Tefsirler, ayetleri açıklarken Mushaf'taki sıralamayı izleseler de, Kur'an'ın
söz halindeki özelliklerine yönelirler ve Kur'an'ın metin halinden geriye bir yöneliş
gösterirler. Daha iniş süreci sırasında, Kur'an'ı bir metin olarak düzenlenmek için, tek
tek gelen ayetlerin 'sure' adıyla belli bölüm başlıklan altında toplanıldığını biliyoruz.
Bu, Kur'an'ın metin haline geliş sürecinde önemli aşamalardan birisi olarak
görülmelidir. Böylece Kur'an'ın metin olarak ibadetlerde kullanılması ve gerek
hafizalarda ve gerekse yazılı olarak daha kolay bir şekilde korunması sağlanmış oldu.
Buna karşın Tefsir, Kur'an'a baştan sona bir seferde yazılınış bir metin olarak
görmeyi gerektiren bütüncül bir bakışla yönelmemiştir. Çünkü ayetlerin her biri
kendine has olaylar içinde inmiştir ve her biri başlı başına bir olay olarak
birbirlerinden ayndırlar. İşte Tefsir, bu her biri kendine has özellikler taşıyan vahiyolaylanrı nedenlerine, şartlanna ve sonrasında oluşturduklan olaylara ve anlamlara
ulaşınaya çalışır. Ne var ki, klasik Tefsirin parçacı, lafizlara bağlı ve bütünlükten
yoksun olduğu şeklindeki Çağdaşçı eleştiri, ı ı Tefsirin bu özelliğini göz ardı etmektecfu.
Diğer taraftan, cümlelerin dilsel çözümlemesi de cümle ve kelimeleri tek tek ele
almayı gerekli kılan bir çalışma ile yapılabilir. O halde, Çağdaşçı eleştiriye karşın,
Tefsirin izlediği, her bir özerkleşmiş sözün tarihsel bağlantısı ve olayı ile buluşturma
çalışması, her bir söz-olayı tek tek ele alan bir yöntem izlemek durumundadır. Bu
10
11
Muhammed Abduh, eski Tefsirci!erin Tefsirlerinde uzun dilbilgisi çözünılemelerine, kelime ve belagat
açıklanıa!anna, İsrailiyat haberlerine, alıkarn ayetlerine yoğuıılaşmalannı, kelam tartışmaianna ve
tasavvufi yorumlara yer vemıelerini eleştirmiş ve bu uzun ve yersiz bulduğu açıklamalann Kur'an'ın asıl
hedefini örttüğünü belirtmiştir. Ona göre Tefsirler asılsız bilgilerle do!durulmuştur, Muhammed Abduh,
TefSinı'l-Kur'iini'l-Keiinı, Te/Sim CllZ'l Anınıe, ei-Matbaatu'l-Emiriyye, 1322, s. 59; Abduh'a göre böyle
bir Tefsir Kur'an'ın canlı içeriğinden uzak ve kuru kalmakta ve Allah'ın kitabından uzaklaştıran bir
konuma düşmektedir. Bunun yerine Abduh, müfessiıin Tefsiıinde Kur'an'ın asıl amacına ulaşnıaya
çalışması ve okuyucusunu da bu amaca yönlendinnesi gerektiğini düşünmektedir. Buradaki amaç ise,
Kur'an ile toplumsal bir isiaha ulaşılnıasıdır. Klasik Tefsirler ise bunu başarabilecek bir içeriğe sahip
değildirler. Muhammed Reşit Rıza, Tr"/};im'l-Menr1r, Danı'l-Marife: Beynıt, ts., I, 17 vd., 24 vd.
Mesela Fazlur Ralıman Kur'an'ın eskiden "parç.acı ve lafiziara bağlı kalan bir yüzeysellik ve ruhsuz bir
katılık ve sertlikle" ele alındığını belirtmektedir. Fazlur Ralıman kendi Kur'an'ı anlama ve yonınılama
yöntemini önerdiği söz konusu sayfal'Jrda, Tefsir, Fıkıh ve Kclarn disiplinlerinin 'yöntem ve işlevlerini
.birbirinden ayırd etınenıektedir. bk. Fazlur Rahnıan. isianı ı ·e Çağdaşlik. te re. Alparslan Açıkgenç, M.
Hayri Kırbaşoğlu, Ankara: Ankara Okulu Yayınlan, 1999, s. 210. Ayr. bk. Fazlur Rahnıan, İsliim ve
Çağdaşfik, s. 53, 209-212.
95
Tefsir Eğitim ve Öğretiminin Problemleri Sempozvumu
bakınıdan Kur'an'ı
bütünlük tasavvuru ile bir seferde
algılamak doğru olmasa gerektir. 12
yazılmış
bir metin olarak
Tefsir'irı
klasik dönemde ortaya koyduğu örnekleri de birbirlerinden çok farklı
olmamışlardır. Bunun nedeni, ayetlerin iniş olaylanru her Tefsirde aym rivayetler
üzerinde okumak durumunda oluşumuz ve bu rivayetlerle her seferinde ayın vahiy
olayım ortaya çıkarmaya çalışmamızdır. Tefsirin Kur'an ayetlerini ele alışı sırasında
izlediği yöntem gereği, irıcelemeye alınan belli bir olaydır ve gerek rivayetler ve
·gerekse bunlar üzerirıe kurulacak yorumlar her Tefsir çalışmasında aym olaya
ulaşınaya çaba gösterir. Ancak klasik Tefsirin bu özelliği de yirıe, Tefsirlerin
birbirlerini tekrar eden eserler olduklan şeklirıdeki bir Çağdaşçı eleştirirıirı nedeni
olmuştur. Bu gerçekten de böyledir ve belirtildiği üzere ele alınan konunun ve
yöntemirı bir gereği olarak ortaya çıkan bir sonuçtur. Bütün Tefsirler, belli bir ayeti
ele alırken, söz konusu ayetin olay anına gitmeye çalışır ve bunu da olaya ilişkirı
yorumsal rivayetleri kullanarak yapabilirler. Aynca Tefsirler izledikleri betimleyici
yöntemleri ve amaçlan gereği yazıldıklan tarihselliklere konuşmak gibi bir amacı da
öne çıkarmazlar. islam bilimler geleneğirıde bunun yapılması Kelam ve Fıkıh'tan
beklenmiştir. Bu, gelenekte normatif sonuçlar üretmek içirı yapılandınlan ve sadece
Kur'an'a değil, İslam'ın diğer kaynaklanna da bütüncül bir bakışla yaklaşan Fıkıh ve
Kelam disiplirıleri tarafından yapılmıştır. Tefsirin yöntemi ise ınüfessire kısıtlı bir
öznellik alam bırakmakta ve farklılaşmaya kısıtlı bir şekilde izin vermektedir.
Müfessire belli bir öznellik alam sağlayan boşluklar kısıtlı veya güçlü olmayan
nakiller, dilirı sağladığı imkanlar ve nihayet ınüfessirin kendi üslubu olabilir. Mesela
müfessirlerin eşdeğer rivayetler arasında yapacaklan seçimleri ve bunlar arasındaki
öncelikleri ancak belli bir fark yaratabilir. Tefsir tarihinde değişik görüşler ışığında,
değişik tarih ve coğrafyalarda ·yazılan Tefsir örnekleri, müfessirlerinin öznelliklerini
çok az yansıtmışlardır. Mesela Mutezili bir müfessir olan Zamahşeri yöntem
tarafından belli bir çerçevede kalmaya zorlanmıştır. Bu konuda coğrafyadan doğan
farklı şartlar da bir tercih farkımn ötesinde bir fark ortaya çıkarmamıştır. 13 Ancak bu
yöntemirı dışına çıkan işari Tefsir örnekleri büyük farklar ortaya çıkarmışlardır.
Bunuri sebebi ise, aniann bu tarihsel rivayetleri ve linguistik bilgileri uygulayan
yöntemi değil alegorik/batini yöntemi benimsemiş olmalandır. 14
Tefsirlerde Ehl-i Kitab kökenli İsrailiyat haberlerinirı kullaıumı, bir başka Çağdaş
12
13
Nitef 'm Gelenek'te bu anlama gelebilecek, Kur'an'ın bir "tek ayet" olarak algılanabi!eceğini belirten görüş
kabul edilmemiştir. Zerkeşi, Burhan, II: 17.
Endülüs'te gelişen Tefsir geleneği de coğrafYanın getirdiği ônceliklere karşın yöntem gereği Tefsir'in temel
biçemini izlemiştir. Mehmet Akif Koç, Endülüs coğrafYasının Ehl-i Kitab konusunu Tefsirlerde öne
çıktığını belirtmektedir. "Endlilüs Tefsirciliği uzerine bir giriş Denemesi", İs!anıiyat, 7 (2001), sayı: 3, s.
43-58
14
96
Suyuti bu tür Tefsiri, medlulde değil delilde hata yapan Tefsirler olarak görmektedir. Sülenıi'nin Tefsirini
örnek vererek bu Tefsirin doğru manalar verse de yanlış deliller kullandığım belirtmektedir. Suyuti, İlkan,
II: 228; Medlulde aranan doğruluk kelfınıi çerçevede bir doğruluktur. Ayr. bkz. Mehmet Paçacı, "Çağdaş
Dönemde". s. 89 vd
Tefsir Üzerine: Prof.Dr. Mehmet Paçacı
eleştiri
·konusunu teşkil etmiştir. ıs Buna göre, İsrailiyat haberleri, asılsız tarih
anlatımlanndan ve mitolojik hikayelerden başka bir şey değildir ve Kur'an'ın ve
islfun'ın saflığına zarar getirmekte ve onu bozmaktadır. ı 6 Ancak bu haberlerin
kullanımı bize göre, Tefsir disiplininin, yöntemi gereği tarihsel bir bakış açısı ile
kurgulanmış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu tarih yazılan, doğ.il olarak
yazıldıklan dönemlerin tarih yazım anlayışını yarısıtırlar. Bunlarda mitolojik unsurlar
olauğu gibi, tarihi olayların sıralamasının birbirlerine kanştınldığı da görülmektedir.
Ancak bunlann Tefsirde kullanımı onun temel yöntemi itibariyle son derecede doğal
bir çaba olarak görülmelidir. Tefsirler bunu yaparak Kur'an'da anlatılan geçmiş
olayların tarihselliklerini ellerindeki tarih kaynaklarını kullanarak ortaya çıkarmaya
çaba göstermişlerdir. Bu gün ise, yanı şey modem tarih yazımının ürünleri
kullanılarak yapılmaktadır ve yapılmalıdır. Bu haberlerin kullanımını eleştiren ve bu
konuda dikkatli olmaya çağıran müfessirlerin bile, bu haberleri kullanmış olduğu
dikkate alınırsa, ı 7 Tefsirlerin elimizdeki kaynaklarla doğruluğunu bildiğimiz ve
kaynaklanmızın hakkında konuşmadığı haberlerin aktanlmasında bir sakınca
olmadığı şeklindeki ilkeleri izledikleri anlaşılmaktadır. 18 öyle görünüyor ki, Ahmed b.
Hanbel'in Tefsirlerdeki nakil kullanımına ilişkin eleştirisi, Çağdaş dönemde İsrailiyat
kullanımı ile birleştirilmiş ve hadisin Tefsir de dahil, genel olarak kullanımına ilişkin
genel bir eleştiriye dönüştürülebilmiştir. ı 9
Böylece islam bilim geleneği içirıde Tefsir, temel metin olan Kur'an'ı, vahyedildiği
zaman dilimi ile, içirıden çıktığı ilk olaylarla, Peygamber ile ve Ashab ile sürekli
olarak ilişkide tutmuştur. Bu da Kelam ve Fıkıh disiplinleriniri karakterlerini ve
giderek bütünüyle İslam geleneğinin karakterini etkilemiştir. Çünkü Kelam ve Fıkıh
kaynak metinlere bakışlan ve yöntemleri gereği, zaten ilahi sözün tarihsel bağlarm ile
ilişkilerini koparına ve genelleştirme eğilimi göstermişlerdir. Tefsir bu karakteri ile,
kurucu kişiliklerle ve genel olarak kurucu zaman dilimi ile bağlantısını korumuş bir
Kur'an tasavvurunu yaşatmıştır.
Ancak Çağdaş dönemde, Çağdaşçı görüşlerin gelişmesirıe koşut olarak, Kur'an,
Sünnet ve icma gibi kaynakların değeri ve birbirlerine göre konumlan tartışma
konusu haline getirilmiş, yeni tanımlar gündeme getirilmiş ve islam disiplinleri
yeniden tanımlanmaya ve içeriklendirilmeye çalışılrnıştır. 20 Bu bağlamda Tefsir de,
15
16
17
18
19
20
Muhammed Reşit Rıza, Menar, I: 347; IV: 268; Muhammed Abduh, Te/J;im Cuz'i Amme, s. 59.
İsmail Albayrak, "Re-Evaluting the Notian of isıiilliyat", DEÜ ilahiyat Fakültesi Deıgisi, xm-XIV, İzmir,
2001, s. 69-88, 87
bk, ibn Kesir,- Te!Siru'l-Kur'iini'l-Azim, Beyrut: Daru'l-Maıife, 1969, ın, 78 vd.; 101 vd.
ibn Kesir, Te/Sir; I: 4
Muhammed Abduh'un hadis ve Peygamber'in otoritesi ile ilgili geliştinneye çaba gösterdiği görüşlerinin
bir değerlendirmesi için bkz. Daniel W. Brown, Rethinking Traclition in Modem İs!iimic Tlıought,
cambridge University Press, 1996, s. 37, 64, 66
Daniel Brown'a göre, Çağdaş dönemde, Protestan misyonerierin metinselciliği Müslümaniann hadisle,
Kur'an arasındaki ilişkiye bakışlaruu etkilemiştir.. Oıyantalisteler, hadislerin sıhhati konusunda klasik
yöntemlerin yeterliliğini tartışmaya açmışlardır. Bu tartışmalar zamanla, ilk ÇağdaşÇiların bu tezleri kabul
97
Tefsir Eğitim ve Öğretiminin Problemleri Sempozyumu
yeni Kur'an ·tasavvuru uygun bir işlev üstlenmiştir. 21 Bu konudaki ilk görüşler
Hindistan'da Seyyid Ahmed Han22 ye Müslüman anakarasında Muhamm~d Abduh
ve Reşit Rıza tarafından gündeme getirildiY Böylece Klasik dönemde, birbirlerinden
kopanlmayan Ku~·an ve Kur'an dışındaki Sünnet ve İcma gibi kaynaklann sağladığı
yapı dağıtı.lnuş oluyordu. Çağdaş İslam bu doğrultuda, klasik Tefsirleri bir kenara
bırakacak ve kendi kaynak anlayışına göre Kur'an'ı yorumlayacak bir Kur'an'ı
anlama geleneği oluşturmaya çalışacaktır. v'al/ahu a1em
Teşekkür ediyorum.
etmesi sonucunu
doğurdu
ve onlar da
salıih
hadis kitaplaruun
eleştirilmesi gerektiğini
söylemeye
başladılar. Daniel W. Brown, Retlıinking Tradition in modem İsl§mic Thought," cambridge University
21
22
23
98
Press, 1996, s. 21, 36.
Mesela Wılliam Muir'in etkisi ile Seyyid Ahmed Han, muteber hadisleri, sayılan beşi aşmayan mütevatir
olanlarla sınırlayarak, Kur'an'ı öne çıkaran bir tutum içine girmiştir. Daniel W. Brown, Retlıinking
Tradition, s. 36
Seyyid Ahmed Han'ın koyduğu yorum ilkeleri Tefsiri Hadisten kuı:taı:rnayı ve onun yerine aklı ve tabian
koymayı amaçlamaktadır. Çalışmasında Kur'an'ın kendi başına bulunabileceğini ve onun anlaşılınası için
ise, kararlı ve aydııılarunış bir aklın yeterli olabileceğini belirtmektedir. O Tefsirin ilkelerini belirtirken,
Hadise hiç anfta bulunmaz, aksine felsefeyi ve yorumlamanın rasyonel ilkelerini vurgular. Onun için
Kur'an'ın mucizeliği onun evrensel oluşundadır. İnsan bilgisinin gelişmesine karşın her nesil Kur'an'da
kendine uygun olanı bulmaya devani etmektedir. Tefsirde Haaıse fazlasıyla dayanmak, bu evrensel ve
ebedi değerin riske atılmasına neden ohnaktadır. Hadise. dayanan bir Tefsir ·Kur'an'ı belli bir tarihsel
zamana hapsetınektedir ve onun evrenselliğini örtınektedir. Daniel W. Brown, Retlıinking tradition, s. 44
Daniel w. Brown, Retlıinking 1icldition, s. 37, 66, 120
Download