Tiyatromuzun Ana Meseleleri Fransız Tiyatrosu ve |. >-N-V\ ll Yazan: .* » * • r« ve k » u * f Resad Nuri Bizimki ...................■ Ao v Uf j; ¡i' -vv* Evvelce de söyledim. Bizim mem leketimizde tiyatro faaliyeti, tiyat­ ro ruhu yoktur, olmamıştır, diye­ meyiz. Ocak bütün âdetleri, İhti­ rasları ve hattâ geleneklerde epey­ ce zamandanberi kurulmuştur. A n ­ cak bu faaliyet, dağ ve kır nebatlarınınki gibi henüz rastgele, başı­ boş ve tâbir çiğ düşmezse yabani bir faaliyettir. Meselâ Anadolunun köşe bucağını tırtıl gibi sarmış tu^ lûât tiyatrolarımız vardır. Bazıla­ rına göre bizim asıl ruhumuz onlardadır; gerçek Türk tiyatrosu ile­ ride onlardan üriyecektir. Asıl ru­ humuzun onlarda olması mümkün­ dür. Fakat istediğimiz gerçek ve ileri tiyatronun onlardan üremesi­ ni beklemek hayaldir. Tulûât, bizim anladığımız mânada tiyatronun sem patik ve mütevazi bir kardeşidir Ancak bir cüce kardeş ki gerçek­ ten ruhumuzun en temiz bir ta­ rafım da taşısa, bir karış boy atamamağa, kendi ayrı hayatım kendi ayn yolunda yaşıyabildiği kadar yaşayıp ölmeğe mahkûmdur. İkisi arasında hiç bir benzerlik ve kader birliği tasavvur edilemez. Değerli ferdlerin teşebbüsile mey dana gelmiş sanat trupları da gene uzun zamandanberi eksik olmamış­ tır. Bundan sonra da olmıyacaktır. Fakat hepsi, geçici bir ümid uyan­ dırarak çabucak parlayıp sönmüş­ lerdir. Öyle gÖrünttî"nr- bundan sonra gelenler d i öyle olacaklar; ■> ■ Güntekin Fazla uzamağa başlıyan Fran- hiç bir iyi niyet hiç birisinin m usız tiyatrosu hikâyelerini, bir iki kadder akıbetlerini hattâ geciktireyazı ile, asıl hedeflerinde derleyip miyecektir. Çok ehemmiyetli olan toplamayı düşünmek zamam gel­ sermaye ile beraber daha başka bir miştir. Fransız tiyatrosu sadece takım şartların da eksikliği yüzün­ bahanedir; hedef kendimizinkidir; den çabucak dejenere olup yıkı­ bir çok işlerimizde kendimize m o­ lacaklardır. del yaptığımız bir ileri memleke­ Başka sahalara karışacak deği­ tin gerçekleri ışığında kendi tiyat­ lim. Fakat tiyatromuzun gelişmesi romuza bir çıkar yol aramağa uğ­ için devletçilik şarttır. Belki daha raşmaktır. sonra bizde de serbest tiyatro trup­ * * * ları meydana gelmeğe başlar. Fakat •Bir kaç gün evvel Şehir Tiyatro­ memlekette tiyatro hayatı kâfi kı­ suna yolum düşmüştü. Valimiz Pro­ vamını buluncaya kadar tohum­ fesör Gökayı, kalabalık bir artist ların mutlaka devlet fideliklerinden ve idare grupunu etrafına toplamış, geçmeleri zarurîdir. resmî görevinin en canlı bir me­ selesini konuşur gibi bir ciddiyet ve hulûs ile tiyatro işlerini konu­ şuyor buldum. İki üç hafta önceki başka bir uğrayışımda da yeni B e­ lediye Meclisimizin kalabalık bir grupunu, gene aynı hulûs ile aynı işe koşulmuş, Şehir Tiyatrosu ta­ limatnamesinde yapılacak değişik­ likleri inceliyor görmüştüm. Yakın­ da Belediye Meclisi gerek bütçeyi, gerek bu değişiklikleri konuşacak­ tır. Nasıl ki gene bir iki ay içinde Büyük Millet •Meclisinin de, D ev­ let Konservatuar ve Tiyatro büt­ çesini tartıştığım göreceğiz. Bu demektir ki Devlet artık ti­ yatro işlerini ciddî surette progra­ mına koymuştur. Bu sanatm ilerle­ mesini memleket için faydalı gö­ renler bu alâkaya sevinmeliyiz. Çün kü Türk tiyatrosunun devletsiz o larak kendini derleyip toparlaması imkânına inanmak güçtür. \j Bugün ciddî mânasile memleket­ te tiyatro denecek iki esaslı teşki­ limiz vardır: İstanbuldaki şehir Tiyatrosu ile Ankaradaki Devlet Tiyatrosu. Geri kalanı sonu gel­ mez heves ve aşklar, iyi niyetler, hayaller, iddialar vesairelerdir. Bu iki tiyatronun ikisi de dev­ let yardımile doğmuş ve büyümüş­ lerdir. Bugünkü sanat değerleri hakkında, aydınlarımız arasında, rivayet muhteliftir ve böyle olma­ sını tabiî görmek de lâzımdır. İdea­ lin ölçüsüne vurulacak her eser zarurî olarak küçük ve cılızdır. Ben kendi hesabıma tiyatromuzu başka bir takım sanat, ilim vesaire kolla­ rımızdan asla aşağı görüyor değilim. Fransız tiyatrosile bir kaç senelik yakın temasım da bu görüşümde bana ayrıca cesaret vermiştir. El­ bette onlar gibi olmayı ve hele bir kısmının boylarına hattâ ileride de , yetişmeyi istiyecek değiliz. Fakat pek birinci sınıflara ve müstesna­ lara değil de tamamına bakılınca aradaki fark uzaktan görünebileceği kadar büyük değildir ve burada an­ latılması uzun olacak bazı maddî şartlar sağlanırsa bu fark gitgide daha da azalabilir. *** Hasılı Devlet, kırk seneye yakın bir zamandanberi tiyatronun elini tutmuş, on dört sene evvel bir ka­ nun ile tiyatro konservatuarım kurduğu zaman ise iş büsbütün cid­ dileşmiştir. Ancak bu himaye uzun görüşlü ve plânlı olmamıştır; ilk zamanların zarurî hazırlıksızlığı ve acemilikleri yüzünden az çok ge­ lişigüzel olmuştur; beyhude za­ manlar ve enerjiler kaybedilmiştir. Bunu şikâyet için söylüyor de­ ğilim. Bu gibi nazik tesislere D ev­ letin alâkasızlığı kadar fazla mu­ habbetinden de ürkmek lâzımdır. Böyle pek sıkı fıkı bir muhabbet tiyatroyu bir dirije tiyatro p o­ litikası ile karşı karşıya bırakabi­ lirdi. O zaman bir çok işlerde dai­ ma görüldüğü gibi tam cahilden daha tehlikeli yarım bilginler; ha— A rkası Sa. 4, Sü. 7 de Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi * 0 0 1 5 8 1 6 0 3 0 1 0 *