M. Meclisi B : 69 tesir ve tazyikleri ile, olaylarda kısmen maddi, kanun dışı ve keyfî hareketleriyle mânevi olmak üzere cebir kullanılmış ve maddedeki cebir un­ suru hiçbir şüpheye mahal kalmamak üzere te­ şekkül etmiş bulunmaktadır. Anayasanın 46 ncı maddesi hükmünce İcra Vekilleri Heyeti Hükümetin umumi siyasetinden müştereken mesuldür. Ancak, bu müşterek me­ suliyet ceza hukuku bakımından ferdî mahiyet alır. Hükümeti teşkil eden Bakanların kanunlar yolu ile Anayasanın ihlâl edildiğinin gözleri önünde cereyan etmiş olması ve Uşak'tan başla­ yıp Topkapı'da nihayet bulan olaylar dolayısiyle, ayrıca Radyo suiistimali, mânevi cebir tâbi­ rine dâhildir. Bu suretle cebir mefhumu, mo­ dern politika hayatının şartlarına uymuş olur. Bu sahada maddi cebir, iptidai bir mücadele va­ sıtasıdır ve artık kullanılmamaktadır. Modern siyasi mücadelede daha ince, daha becerikli ve daha az aşikâr vasıtalar kullanılmaktadır.» Aynı tetkikin Profesör Sahir Erman'a ait 49 ncu sayfadan başlıyan kısmında: Borciani, Delitti contro lo statü, in Coglioli oompleto trattato teorico - Pratico di diritto penale, cilt II, kısım 1, sayfa 206 : «İşaret edelim ki, kanun cebirden bahseder­ ken maddi veya mânevi cebir arasında fark gö­ zetmemektedir. Bu itibarla mânevi cebir dahi suça vücut vermeye kifayet eder. Kaideten cebir maddi olmak lâzımdır ve hassaten aşağıdan ge­ len bir ihtilâlin maddi cebirden âri olması tasav­ vur olunamaz. Fakat, Berner'in dediği gibi, ihti­ lâl, yukardan geliyorsa, siyasi mercilerin ifa ettikleri vazife dolayısiyle, maddi kuvvet sarf etmeksizin, mânevi baskı kullanmak suretiyle bu cebri tahakkuk ettirmeleri mümkündür. Bu hal­ de cebir unsuru, resmî iktidarın suiistimali şek­ linde gerçekleşir. Bu itibarla, maddi cebir ol­ maksızın, bir esas teşkilâtın bir bakanlık karar­ namesi ile gayrimeşru surette ortadan kaldırma­ sı, Vatana ihanet suçu sıfatı ile pökâlâ cezalan­ dırabilir.» Aynı tetkikin Profesör Sahir Erman'a mütaallik kısmının 52 nci sayfasında : Civoli, Trattato di diritto penale, cilt II, Mi­ lano 1912, sayfa 98: «Devlet Reisinin veya teşrii Meclislerin salâ­ hiyetlerini genişletmeye veya daraltmaya, bu 21 . 3 . 1966 O : 1 kuvvetlerden birini ortadan kaldırmaya, yahut icra kuvvetinin hali hazır işleyiş tarzını değiştir­ meye veyahut icra kuvvetiyle kaza kuvveti ara­ sındaki münasebetleri tebdile matuf hareketler­ dir ki, Devletin Anayasasını tağyir ve tebdil şek­ linde mütalâa edilebilir.» Hareket, Hükümetten geldiğine göre maddi cebre lüzum yoktur. Esasen Devletin sahibolduğu bütün cebir vasıtaları Hükümetin elinde­ dir. Hükümet maddi cebri kime karşı kullana­ caktır? Karşısında bertaraf edeceği mukavemet eden bir kuvvet yoktur. Anayasayı kanun yolu, ile olduğu gibi kanun dışı ve keyfî hareketleri ile ve tutumu ile fiilen de tağyir, tebdil ve ilga etmiştir. Madde metnindeki cebrin maddi olaca­ ğı gibi mânevi olabileceğinde de yukarıda da geçtiği veçhile müellifler arasında ittifak var­ dır. Sözü geçen tetkikin 28 nci sayfasında: Pro­ fesör Faruk E rem'in tetkiki : Manzini, Trattato di diritto penale İtaliana IV, Torino 1926, No. 973: («Cebren» kelimesi, muhteva itibariyle «Ana­ yasaya aykırı olarak» manasınadır.) Aynı müellifin aynı eseri No. 1: «Cebir her hangi bir vasıta ile işlenmiş olabi­ lir. Maddi veya mânevi veya tehdit yolu ile olabi­ lir.» Aynı tetkikin 30 ncu sayfasında: Florian Tratto di diritto penale, 11-1, sayfa 360: «Burada bahis mevzuu olan cebir, maddi ve mânevi cebirdir. Korkutma, sindirme ve tehdit ile mânevi cebir kullanılmış olabilir.» Aynı müellifin eserinin 361 nci sayfasında: «Çok defa iktidarın suiistimali, hakiki bir mânevi cebirdir. Bu cebir daima açık bir tehdit şeklinde olmaz. Keyfî, gayrimeşru, hileli hareket­ lerle de olur. Bunlar, elinde siyasi iktidar bulu­ nan kimseler tarafından yapılınca zaruri olarak bir korku tevlideder, diğer kimselerin fikir ve ha­ reketlerini felce uğratır. Kanaatimize göre, diğer kimseleri korkutma­ ya yarıyan ve neticeyi doğuran, iradelerine ay­ kırı bir değişikliği kabule mecbur tutan, görevin suiistimali gayrimeşru veya hileli hareketler do­ layısiyle iştiraki düşünülürse, işbu tereddüdün: zail olması ical>eder.» — 480 —