2. BÖLÜM GELİŞİM VE ÖĞRENME Yrd. Doç. Dr. Azize UMMANEL KKTC/Lefke Avrupa Üniversitesi Öğrt. Grv. Aytaç DİLEK Girne Amerikan Üniversitesi Yazar Özgeçmişleri Yard. Doç. Dr. Azize UMMANEL Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan A. Ummanel, Dublin City University’den Doctor of Education ünvanını aldıktan sonra KKTC’ye dönmüş ve çeşitli üniversitelerde çalışmıştır. Girne amerikan üniversitesi eğitim fakültesi okul öncesi öğretmenliği bölümünde öğretim üyesidir. A. Ummanel’in çalışmaları erken çocukluk tarihi, çocuk ve oyun, sosyal gelişim ve eğitimde liderlik gibi konular üzerine odaklanmaktadır. A. Ummanel, bu ve benzeri konuları kapsayan lisansüstü tez çalışmalarına da danışmanlık yapmaktadır. Yazar halen; Lefke Avrupa Üniversitesi, Dr. Fazıl Küçük Eğitim Fakültesi, Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Öğrt. Grv. Aytaç DİLEK Girne Amerikan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü’nden 2009 yılında mezun oldu, yüksek lisans derecesini “Eğitim Yönetimi ve Denetimi” Anabilim Dalı’nda 2012 yılında tamamladı. 2009 yılında Girne Amerikan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Araştırma Görevlisi olarak çalıştı. 2012 yılından itibaren Girne Amerikan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümün’de Öğretim Görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir. Girne Amerikan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Medya Yönetimi dalında Doktora programına devam etmektedir. Çocuk edebiyatı, Liderlik, Medyada Çocuk, Çocukluğun Tarihi konuları ile ilgili çalışmaları bulunmaktadır. aytacdilek@gau.edu.tr 36 Öğretim İlke ve Yöntemleri ÖZET Doğum öncesinden başlayarak yaşamın son anına kadar devam eden gelişim, bir bütün olarak kendini göstermekte ve yaşamın belirli dönemlerinde farklı özellikler ve hızda karşımıza çıkmaktadır. Kendine özgü ilkeleri içerisinde barındıran gelişimsel süreçler, kalıtım, çevre ve hormonal faktörlerden etkilenmektedir. Gelişim süreci içerisinde özellikle erken çocukluk dönemi kritik bir evre olarak kabul edilmekte; bununla beraber farklı kuramcıların bu dönemle ilgili ortaya koydukları görüşlerin de farklılık gösterdiği görülmektedir. İnsan gelişimi hayat boyu devam ederken eğitim de ona eşlik etmektedir. Öyle ki eğitim kavramının yüzyıllardır tartışılmasının sebebi bireyler için ne kadar önemli olduğunun da bir göstergesidir. Eğitim dünyasının en önemli varlık sebebi çocuklardır. Çocukların eğitim uygulamalarının sürekliliğinin sağlanması, farklılıklarla bir arada yaşama kültürünü önemsediği ve bunu sağlayabilmek için ayakları yere basan uygulamalar geliştirilmesi eğitim açısından çok önemlidir. Eğitimde hedeflerimize ulaşabilmek için araştıran, sorgulayan, yaratıcı, bağımsız düşünebilen, eleştiren öğrenciler yetiştirmek ve öğretmenlerin bilgi ve becerilerinin desteklenmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra öğretimin temel ilkelerini bilmek de eğitimcilere bu hususta yardımcı olacak unsurlar arasındadır. Anahtar Kelimeler: Gelişim, Eğitim, Öğrenme, Öğretim, Öğretme. Kazanımlar Bu bölümün sonunda; • Gelişimle ilgili temel kavramları ve gelişimin temel ilkelerini açıklayabilecek, • Gelişimi etkileyen faktörleri bilecek, • Piaget, Vygotsky, Erikson ve Freud gibi kuramcıların gelişimle ilgili ortaya attıkları kuramları karşılaştırmalı olarak tartışabilecek, • Eğitimle ilgili temel kavramlar hakkında bilgi sahibi olacak, • Öğrenme ve öğretim ilkelerini açıklayabilecek, • Gelişim, eğitim, öğrenme, öğretim ve öğretme kavramları arasındaki faklı karşılaştırabilecek düzeye geleceksiniz. Gelişim ve Öğrenme 37 1. GELİŞİM Döllenme ile başlayan insan gelişimi hayat boyu devam eden; zihinsel, dil, sosyal, duygusal ve fiziksel alanlarda bireyin deneyimlerinin bütününü içeren bir süreçtir. Bu süreç içerisinde insanoğlunun geçirdiği gelişim dönemleri doğum öncesi dönem, bebeklik dönemi, ilk çocukluk, orta çocukluk, ergenlik, ilk yetişkinlik, orta yetişkinlik ve geç yetişkinlik dönemleri olarak ortaya çıkmaktadır. Yumurtanın döllenmesi ile başlayan doğum öncesi evre, doğumun gerçekleştiği ana kadar devam etmekte ardından da her alanda bakıma ihtiyaç duyulan ve dış çevreye bağımlı olunan bebeklik dönemi başlamaktadır. İki yaşında sona eren bebeklik dönemini özbakım gibi temel becerilerin kazanıldığı ve bireyin bağımsız hareket etme eğilimlerinin görüldüğü ilk çocukluk dönemi başlamaktadır. Altı yaşına kadar devam eden bu dönem okul öncesi dönem olarak da adlandırılmaktadır. İlkokul dönemine denk gelen orta çocukluk döneminde ise (6-11 yaş) okulla birlikte toplumsal ilişkilerin yoğunlaşması ve zihinsel ve sosyal eylemlerde yoğunluk görülmektedir. Bu dönemi düşünce ve fiziksel anlamda hızlı değişimlerin yaşandığı, karşı cinse ilginin arttığı ve soyut becerilerin geliştiği ergenlik dönemi takip etmektedir. Ardından ekonomik bağımsızlığın kazanıldığı ve aile kurma eğiliminin olduğu ilk yetişkinlik (20-30 yaş); üretkenliğin arttığı ve sorumluluk bilincinin yoğunlaştığı orta yetişkinlik (30-60 yaş) ve fiziksel nedenlere bağlı olarak sağlık sorunlarının yaşandığı; bununla birlikte ardında bırakılan yılların sorgulandığı yaşlılık dönemi (60 yaş üzeri) gelmektedir (Ceyhan, 2000). 1.1. Gelişimle İlgili Temel Kavramlar Değişimi, sürekliliği ve birikimi içerisinde barından bu süreçleri anlayabilmek için gelişimle ilgili bir takım temel kavramları bilmemizde fayda vardır. Bu kavramlar büyüme, olgunlaşma, öğrenme, gelişme, hazırbulunuşluk ve kritik dönemler olarak adlandırılmaktadır. Büyüme döllenmeden başlayarak organizmada boy, kilo ve hacimsel olarak meydana gelen artışı ifade etmektedir. Doğumda boyu 50 cm olan bir bebek, sekiz aylık olduğunda 70 cm uzunluğuna erişmişse, bu durum onun büyüdüğüne örnektir. Olgunlaşma, biyolojik olarak dış çevrelerden bağımsız bir şekilde, vücut organlarının kendilerinden beklenen fonksiyonları yerine getirebilecek düzeye gelmesi olarak tanımlanmaktadır. Yürüyebilmemiz için bacak kaslarımızın yeterli güce sahip olması ve vücudumuzu dengede dik bir şekilde tutabilmemiz, yazı yazabilmek için küçük kaslarımızın yeterli düzeye gelmesi olgunlaşmaya örnek olarak gösterilebilir. Öğrenme en geniş anlamda çevreyle etkileşim sonucu ortaya çıkan kalıcı izli davranış değişiklikleri olarak adlandırılmaktadır. Örneğin yaşamın ilk yıllarında arkadaşlarıyla oyun oynayan çocukların bu 38 Öğretim İlke ve Yöntemleri etkileşim sonucu paylaşma, işbirliği, yardımlaşma gibi bir takım sosyal becerileri kazanması, yaşamının ilerleyen yıllarında da bu becerileri kullanıyor olması öğrenme olarak nitelendirilebilir. Bir diğer kavram olan gelişme ise büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşimi ile bireyde yaşam boyu olumlu yönde meydana gelen niteliksel ve niceliksel değişimlerin tümüdür. Hazırbulunuşluk ise, kişinin yeni öğrenme durumlarına kalıtımsal ve çevresel olarak hazır halde olması anlamını taşımaktadır. Bir çocuğun yazmayı öğrenebilmesi için zihinsel ve motor gelişimi açısından belli bir olgunlukta olması; çevresel faktörler ile de yazmaya karşı motive ve istekli olması gerekmektedir. Bu etkenler onun yazmaya karşı hazır olduğunun göstergesidir. Gelişimle ilgili temel kavramlardan sonuncusu ise insan yaşamında yer alan kritik dönemlerdir. Yaşamımız süresince belli tür öğrenmelere karşı yüksek duyarlılıkta olduğumuz bazı önemli zaman dilimleri kritik dönemler olarak adlandırılmaktadır. Temel güven duygusunun kazanıldığı ve bağlanmanın gerçekleştiği ilk yıllar veya zihinsel becerilerin hızla geliştiği ve öğrenme potansiyelinin çok hızlı olduğu okul öncesi yılları kritik dönemlerin daha iyi anlaşılması için örnek olarak verilebilir (Senemoğlu, 2013). 1.2. Gelişimin İlkeleri Gelişimle ilgili temel kavramları bilmenin yanı sıra gelişimin ilkelerine de değinmekte fayda vardır. Bu ilkeler evrensel olup her bir insanın gelişimi bu ilkelere dayalı olarak gerçekleşmektedir (Akbağ, 2015; Ceyhan, 2000). 1.2.1. Gelişim kalıtım ve çevre etkileşiminin bir ürünüdür Doğuştan genetik olarak getirdiğimiz tüm özellikler kalıtımsal özellikler arasında sayılmaktadır. Buna cinsiyetimiz, saçımızın rengi, gözümüzün rengi, ten rengimiz gibi özellikler dahildir. Bu kalıtımsal özelliklerimizin yanı sıra çevresel faktörler de gelişimimizi etkilemektedir. Çevresel faktörler arasında anne babanın çocuğu yetiştiriş tarzları, çocuğun zengin uyarıcı bir çevrede eğitim alması, aile içerisinde yaşanan huzursuzluklar ve beslenmeyi sayabiliriz. Örnek: Cinsiyet, gelişimimizi etkileyen kalıtımsal bir özelliktir. Kız çocukları erkek çocuklara göre ergenliğe daha önce girmektedirler. Örnek: Anne babası tarafından baskıcı ve otoriter bir tutumla yetiştirilen bir çocuk içine kapanıp arkadaşlarıyla oyun oynamayı reddedebilir. Bu durum onun sosyalleşmesini engelleyebileceği gibi sosyal gelişimini de olumsuz yönde etkiler. Gelişim ve Öğrenme 39 1.2.2. Gelişim süreklidir ve belli aşamalardan geçer Doğum öncesinde başlayan insan gelişimi yaşam boyu belirli aşamalardan geçerek devam eder. İleriye doğru ve birikimli bir süreç olan gelişimin her bir aşaması bir öncekinden etkilenir ve her aşama bir sonrakine zemin oluşturur. Dolayısı ile gelişimin birikimli bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Ancak eğitimcilerin bu aşamaların birbirinden keskin çizgilerle ayrılmadığını, aşamaların birbiri içerisine geçmiş olduklarının da bilincinde olmaları gerekmektedir. Örnek: Sıralama gibi temel matematik becerilerini kazanmayan bir çocuğun ilerleyen yaşlarda daha karmaşık matematik becerileri sergileyememesi doğal karşılanmalıdır. Örnek: Okul öncesi dönemde kendisinden farklı çocuklara karşı hoşgorülü olmayı öğrenemeyen bir çocuğun ilerleyen yaşlarda demokrasi ile ilgili kavramları tam olarak anlayamaması doğaldır. 1.2.3. Gelişim nöbetleşedir Gelişim alanları farklı dönemlerde nöbetleşe devam edebilmektedir. Dolayısı ile gelişim süreci içerisinde bir gelişim alanının zaman zaman diğerlerine göre daha hızlı veya daha yavaş olması doğaldır. Fakat unutulmaması gereken temel nokta hiçbir gelişim alanının tamamen durmadığı ve gelişimin, hızı ne olursa olsun devam ettiğidir. Örnek: Yeni yürümeye başlayan çocuklarda dil gelişimi yavaşlayabilir ve konuşma geri plana itilebilir. Ancak yürüme davranışı kazanıldığında konuşmaya geri dönülür ve gelişim bu şekilde nöbetleşe devam eder. 1.2.4. Gelişim baştan ayağa ve içten dışadır Gelişim yukarıdan aşağıya ve içten dışa olmak üzere iki yönlüdür. Gelişimin yönü bu prensipler doğrultusunda ilerlemektedir. Örnek: Anne karnında gelişmeye başlayan bebeğin önce başı daha sonra kolları ve bacakları gelişir. Benzer bir şekilde doğumdan sonra da bebek önce başını daha sonra kol ve bacaklarını kontrollü bir şekilde hareket ettirmeye başlar. Örnek: Anne karnındayken bebeğin önce iç organları daha sonra vücudunun diğer uzuvları gelişmeye başlar. 1.2.5. Gelişim genelden özele doğrudur Gelişim sürecinde çocuğun gerçekleştirdiği hareketler genelden özele doğru bir sıra izlemektedir. Yani çocuk önce büyük kaslarını kullanarak hareket eder daha sonra küçük kaslarını kullanmaya başlar. 40 Öğretim İlke ve Yöntemleri Örnek: Kendisine atılan bir nesneyi tüm vücudu ile yakalamaya çalışan çocuk daha sonra sadece ellerini kullanarak bu hareketi tamamlayabilir. Örnek: Kalemi ilk kez eline alan çocuk önce kolundan yardım alarak çizim yapmaya çalışır, daha sonra parmak kasları güçlendikçe kalemi daha koordineli bir şekilde kullanabilir. 1.2.6. Gelişimde kritik dönemler vardır Gelişim yaşam boyu devam eden bir süreçtir ve bu süreç içerisinde belli tür öğrenmelere karşı yüksek duyarlılıkta olduğumuz önemli zaman dilimleri bulunmaktadır. Bu zaman dilimleri kritik dönemler olarak adlandırılmaktadır ve bu dönemlerde kazandığımız veya kazanamadığımız beceriler sonraki yaşam dönemlerimizi etkilemektedir. Örnek: Okul öncesi dönem yaşamın kritik dönemlerinden birisidir. Bu dönemde arkadaşları ile yeteri kadar vakit geçiremeyen çocuk paylaşma, yardımlaşma ve işbirliği gibi temel sosyal becerileri öğrenemeyecek ve bu becerilerin yoksunluğu daha büyük yaşlarda onun arkadaşlık ilişkilerinde sorun yaşamasına neden olabilecektir. Örnek: Ergenlik dönemi yaşamın bir diğer kritik dönemidir. Bu dönemde kimliğini bulmaya çalışan çocuk, kazandığı becerilerle yaşamının ilerleyen yıllarını şekillendirecektir. 1.2.7. Gelişim bir bütündür ve gelişimsel alanlar birbirini etkiler Gelişim alanları ismen birbirinden ayrılsa da aslında bir bütünü oluşturan temel ve vazgeçilmez unsurlardır. Öte yandan birbiriyle etkileşim içerisinde olan gelişim alanlarının birindeki bir değişiklik diğerini de etkilemektedir. Örnek: Fiziksel gelişimin hız kazandığı birinci yılın sonunda yürümeye başlayan çocuk kendini daha bağımsız hisseder. Bu bağımsızlığı desteklendiği sürece çocuğun yeni öğrenmelerle birlikte özgüven duygusu da gelişir. Özgüveni yerinde olan çocuk başkalarıyla daha kolay ilişki kurar ve dolayısı ile sosyal gelişimi olumlu yönde etkilenir. Örnek: Zihinsel gelişim ile dil gelişimi bir paralellik içerisindedir. Zihinsel açıdan akranlarından daha yavaş gelişen bir çocuğun dil gelişiminin de aynı oranda daha yavaş ilerlemesi beklenebilmektedir. Gelişim ve Öğrenme 41 1.2.8. Gelişimde bireysel farklar vardır Her birey kalıtımsal ve çevresel faktörlerin birleşimi sonucu birbirinden farklıdır ve biriciktir. Dolayısı ile her bir bireyin gelişimsel özellikleri diğerlerinden daha farklı olabilmektedir. Örnek: Kız çocukları erken çocuklarına kıyasla ergenliğe daha erken girmektedirler. Kalıtım bireysel farkları etkileyen unsurlardan biridir ve cinsiyet kalıtımsal bir etmendir. Örnek: Okul öncesi dönemde okuma ve yazmaya heveslendirilen çocukların ilkokula başladıklarında akranlarına kıyasla daha erken okuma ve yazmayı öğrenmesi bireysel farklardaki çevresel koşulların etkisiyle açıklanabilir. 1.3. Gelişimi Etkileyen Faktörler Gelişimle ilgili temel ilkelerin yanı sıra gelişimi etkileyen bir takım etmenlerden ve bahsedebiliriz. Bunlar kalıtımsal etmenler olabileceği gibi çevresel ve hormonlardan kaynaklanan etmenler de olabilmektedir (Senemoğlu, 2013; Yılmaz, 2010). 1.3.1. Kalıtım Kalıtım gelişimi etkileyen önemli faktörlerden birisidir ve döllenme sonucu anne ve babadan gelen 23’er adet kromozomun birleşmesi sonucu kalıtımsal özellikler belirlenmektedir. Cinsiyetimiz, boyumuzun uzunluğu, göz rengimiz ve parmaklarımızın şekli kalıtım ile belirlenen özelliklerimiz arasındadır. Örnek: Uzun ve ince parmakları olan bireyler kısa parmaklı kişilere göre daha kolay piyano veya kontrabas çalabilmektedirler. 1.3.2.Çevre Çevre gelişimi etkileyen bir diğer önemli faktördür. Doğum öncesi çevresel faktörler arasında annenin hamilelikteki stres ve kaygı durumunu, sigara ve alkol gibi zararlı maddelerin kullanımını; doğum sırası çevresel faktörler arasında bebeğin doğum kanalında oksijensiz kalmasını, hijyenik olmayan bir ortamda doğumun gerçekleşmesini, kordon dolanması ve çeşitli travmaları; doğum sonrası çevresel faktörler arasında ise çocuğun içinde yaşadığı aile yapısını, ailenin sosyo-ekonomik durumunu, toplumsal değerleri, kültürel özellikleri, eğitim kurumlarını ve akran gruplarını sayabiliriz. 42 Öğretim İlke ve Yöntemleri Örnek: Sosyo-ekonomik durumu iyi olan ailelerde yaşayan çocuklar daha iyi beslenme koşulları ile karşı karşıyadırlar. Araştırma sonuçlarına göre iyi beslenen çocukların zeka puanları diğerlerine göre daha yüksektir. 1.3.3. Hormonlar Son olarak hormonlar da gelişim üzerinde etkili bir faktördür. İç salgı bezlerinin salgıları hormon olarak adlandırılır ve iç salgı bezlerindeki dengesizlik doğal olarak hormonlarımızı da etkiler. Hormonları salgılayan iç salgı bezleri organizmanın büyümesinde ve gelişmesinde etkilidir. Örnek: Böbrek üstü bezlerin salgıları büyümeye ve cinsiyete etki etmesinin yanı sıra duygu yoğunluğundan korunmamızı da sağlar. Dolayısı ile duygusal gelişimle yakından ilişkilidir. 1.4. Erken Çocuklukta Gelişim Erken çocukluktan itibaren insan gelişimini inceleyen birçok farklı kuramcı, gelişimi farklı bakış açıları ile irdelemiş ve açıklamaya çalışmıştır. Bilişsel gelişim kuramının savunucularından olan Jean Piaget’ye göre yetişkinlerden oldukça farklı olan çocuklar bilgiyi kazanmakta aktif bir rol oynamaktadırlar. Gelişimin kalıtımın ve çevrenin etkileşiminin bir sonucu olduğunu söyleyen Piaget’ye göre bilişsel gelişim olgunlaşma, yaşantılar, uyum, örgütleme ve dengeleme ilkelerinden etkilenmektedir. Buna göre kişi yeni öğrenmeler için kalıtımsal olarak yeteri kadar olgunlaşmalı ve yaşantıları yoluyla yeni deneyimler kazanmalıdır (Yavuzer, 1993; akt. Arslan, 2012). Öte yandan çevresine uyum sağlamaya çalışan bireyin, uyum sürecinin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için sisteminin organize bir şekilde çalışması gerekmektedir. Bu organizasyon örgütleme olarak nitelendirilmektedir (Ahioğlu-Lindberg, 2011). Son olarak dengeleme ise yeni karşılaşılan deneyimlerle düzeni bozulan organizmanın bu yaşantılarına uyum sağlayarak bilişini dengeye sokması anlamına gelmektedir (Yapıcı ve Yapıcı, 2010). Piaget, bilişsel gelişimi dört aşamada ele almaktadır. Yaşamın ilk iki yılını içeren Duyu-Motor dönemde birey, kendisini dış dünyadan ayırt etmeye çalışır. İlk zamanlarda refleksleri ile yaşamını sürdüren bireyin daha sonra bu hareketleri istemli davranışlara dönüşür. Bu dönemin sonuna doğru bilişsel gelişimin bir diğer göstergesi olarak nesne devamlılığını kazanır; yani gözünün önünden kaybolan nesnelerin halen daha varlığını devam ettirdiklerini bilir. İki ile yedi yaş arasında birey İşlem Öncesi dönemi yaşamaktadır. Bu dönem tek yönlü sınıflandırmanın yapılabildiği, dönemin başında görülen benmerkeziyetçi- Gelişim ve Öğrenme 43 liğin dönemin sonuna kadar giderek azaldığı, bireyin çevresindeki olay ve nesneleri çeşitli sembollerle ifade edebildiği ve sezgisel düşünmenin yaygın olduğu dönemdir. İşlem öncesi dönemi takip eden dönem, 7-11 yaş arasını kapsayan Somut İşlemler dönemidir. Bu dönemde sezgisel düşünme yerini mantıksal düşünmeye bırakır, benmerkeziyetçilikten uzaklaşma görülür ve birey somut yollarda bir takım problemleri çözebilir. Tüm bunların yanı sıra üst düzey sınıflandırma yapmak ve herhangi bir nesne ya da nesne grubunun fiziksel biçimi ya da mekandaki konumu değiştiğinde nesnenin miktar, sayı, alan, hacim gibi özelliklerinin değişmeyeceği ilkesini açıklayan korumun kavramının kazanılması da yine bu dönemde görülmektedir (Senemoğlu, 2013). Piaget’nin bilişsel gelişim kuramında yer verdiği gelişim dönemlerinin sonuncusu Soyut İşlemler dönemidir. 11 yaş ve üzerini kapsayan bu dönem bireyde soyut düşünmenin görülmesi ile başlamaktadır. Soyut düşünme becerisi ile birlikte bireyden bilimsel yöntemlerle problem çözme becerisini göstermesi, değer ve inançlar sistemini yapılandırması ve fikir dünyası ile aktif olarak ilgilenerek düşüncelerini etkinliklerine yansıtması beklenmektedir (Keklik, 2010). Piaget, bilişsel gelişim kuramını kendi çocuklarından yola çıkarak ortaya çıkarmış olsa da kuram, evrensel bir değer taşımaktadır. Eğitim ve öğretimde bilişsel yeteneklerin göz önünde bulundurulması gerektiğini savunan kurama göre, eğitimcilerin çocukların geçirdiği gelişim dönemlerini bilmeleri ve verilecek eğitimin bilişsel yetenekler doğrultusunda, çocuktan içerisinde bulunduğu dönemden daha yüksek beklentilere girmeden verilmesi önem taşımaktadır. Örnek: Dört yaşındaki bir çocuk kendisine verilen tahta blokları kırmızı ve mavi olarak iki gruba ayırabilir. Sekiz yaşındaki bir çocuk ise aynı bloklarla hem renklerine hem de şekillerine göre daha karmaşık sınıflandırmalar yapabilir. Bu durum bilişsel yeteneklerin gelişimi ile ilgilidir. Piaget’den farklı olarak bağlamsal kuramın öncülerinden olan Lev Semenovich Vygotsky, gelişimin kaynağının insanlar ve kültür arasındaki etkileşim olduğunu savunmaktadır. Çocukların gelişim süreci içerisinde kazandıkları kavramlar, fikirler, beceriler ve tutumların kaynağının çevre olduğunu belirtmektedir. Çevre ile olan etkileşimde de en önemli aracın dil olduğunu savunan Vygotsky bilişsel gelişim sürecinde yetişkin rolünün önemini vurgulamaktadır. Öyle ki öğretme-öğrenme süreci ile ilgili araştırmalarında hem öğrenciyi hem de öğretmeni merkez almıştır. İki farklı düzeyde öğrenebileceğimizi savunan Vygotsky, bu düzeyleri sosyal düzey ve bireysel düzey olarak adlandırmaktadır. O’na göre sosyal düzey diğer insanlarla etkileşimde bulunulan süreç; bireysel düzey ise sosyal düzeyde kazandıklarımızı 44 Öğretim İlke ve Yöntemleri sorguladığımız ve yapılandırdığımız süreçtir. Toplumsal varlıklar olarak yaşam içerisinde birçok bilgi ile karşılaşırız. Bu bilgilerin bazılarını bilinçli olarak formal öğretimle, bazılarını ise farkında olmadan informal öğretimle alırız. Daha sonra edindiğimiz bilgileri içselleştirerek kendimize özgü anlam yapıları oluştururuz. Vygotsky’ye göre içinde yaşadığımız sosyal çevreyi ve kültürü anlamamız için dile ihtiyacımız vardır. Dolayısı ile dil en önemli bilişsel gelişim aracımızdır. Bilişsel gelişim sürecimizde ise bize etki eden uyarıcılar öğretmenler, kitaplar, ailemiz gibi yakınsal gelişim alanımızda yer alan ve bilişsel etkinliklerimizi sürdürmeye yardımcı olan unsurlardır (Vygotsky, 1985; akt. Yapıcı ve Yapıcı, 2010). Tüm bunların yanı sıra, öğretimin çocuğun gelişimini ileriye götürebilecek ölçüde iyi olduğunu savunmaktadır. Öyle ki öğretimin çocuğun gelişmeye açık alanını etkili olarak kullanılmasını sağladığı düşüncesindedir. Öğretmen, diğer yetişkinler ve diğer çocuklar gelişmeye açık alanın etkili olarak kullanılmasına, dolayısı ile bilişsel gelişimin ilerlemesine katkı sağlamaktadırlar (Senemoğlu, 2013). Örnek: Sınıf içerisinde klasik oturma düzeni dişında U şeklinde bir oturma düzeninin sağlanması, çocukların akranları ve öğretmenleri ile çok daha kolay etkileşime girebilmelerine ve bilişsel gelişimlerinin desteklenmesine neden olacaktır. Psikososyal gelişim kuramının öncülerinden olan Erik Erikson, gelişime sosyal açıdan yaklaşarak bireyin yaşamı boyunca sekiz psikososyal gelişim dönemini tamamladığını ve bu dönemlerin her birinin çatışmalar içerdiğini savunmaktadır. Kişi, çatışmalar içeren her bir dönemi başarılı bir şekilde atlatırsa bu başarı bir sonraki dönem için sağlıklı temeller oluşturacaktır. Erikson bu dönemleri temel güvene karşı güvensizlik; bağımsızlığa karşı utanma ve şüphecilik; girişkenliğe karşı suçluluk duyma; başarıya karşı aşağılık duygusu; kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası; yakınlık kurmaya karşı yalnız kalma; üretkenliğe karşı duraklama; benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk olarak adlandırmaktadır (Aydın, 2014). Yaşamın ilk yılında beslenme, sevilme, ilgi görme, okşanma gibi temel ihtiyaçların doyurulması çocuğun içerisine doğduğu dünyaya karşı güven duymasına neden olmaktadır. Annesi ile sağlıklı ilişkiler kuran çocuk annesinin onu sevdiğine ve bırakmayacağına inanır, çevresine güven duyar. Bu güven duygusu ilerleyen yaşlarda onun toplumsal ilişkilerini de etkileyecektir. İlgi görmeyen ve sevildiğini hissetmeyen bir çocuk ise dış dünyaya karşı güvensizdir ve bu güvensizlik onun tüm gelişim dönemlerini etkiler. Birinci yılını dolduran çocuk artık yürümeye ve yürümekle beraber çevresini keşfetmeye de hazırdır. Yürümekle birlikte bağımsızlığını ilan eden çocuk kendi başına yapabileceği hareketleri de keşfetmeye çalışır. Gelişim ve Öğrenme 45 Bir önceki dönemde güven duygusunu kazanmış bir çocuk dış dünyayı keşfetme çabası içerisinde kendine güvenir ve daha bağımsız hareket eder. Fakat hareketleri engellenirse kendi yeteneklerinden şüphe duymaya başlar ve utanma duygusu geliştirir. Üç ve altı yaş arasındaki çocuk motor becerilerinin de gelişmesiyle daha da hareketlenir. Bununla birlikte dil gelişimindeki ilerleme ve okul öncesi bir eğitim kurumu ile karşılaşarak yeni bir sosyal çevreye girmesi onu akranları ile daha fazla iletişim kurmaya iter. Bu dönemde çocuk sahip olduğu becerileri sergileme ihtiyacı duyar ve yeni keşifler için daha girişimci bir role bürünür. Çocuğun bu girişkenliği azarlanarak engellenirse yaptıklarının yanlış olduğunu düşünür ve suçluluk duygusuna kapılır. Bu dönemin hemen ardından ilkokula başlayan çocuğun yaşamında arkadaşlarıyla ve öğretmeniyle kurduğu ilişki anne ve babasıyla kurduğu ilişkiden daha önemli bir rol oynamaya başlar. Çocuk için derslerinde başarılı olmak ve takdir görmek önemli bir durum olarak görülmektedir. Akademik alanda başarılı olmak isteyen çocuk başarıları desteklenirse davranışlarını pekiştirir; aksi halde yaptıkları eleştirilir ve beğenilmezse değersiz olduğuna inanarak aşağılık duygusu geliştirebilir. 12 yaşına kadar devam eden bu dönemi, kimlik kazanmaya karşı rol karmaşasının yaşandığı ergenlik dönemi takip etmektedir. Birey bu dönemde kim olduğunu ve nasıl biri olduğunu sorgulamaya başlar. Bununla birlikte gelecekte nasıl biri olacağı ile ilgili de bir sorgulama süreci içerisine girer ve bu sorulara cevap ararken akran gruplarından da oldukça etkilenir. Başarılı bir şekilde kimliğini kazanan birey yaşamın ilerleyen yıllarını kendine güvenen bir kişi olarak yaşar; aksi taktirde rol karmaşasına girer ve ne yapmak istediğine bir türlü karar verememekle beraber bir işten diğerine atlayarak bocalar. Genç yetişkinlik çağını kapsayan dostluk kazanmaya karşı yalnız kalma döneminde birey, kimliğini bulmuş bir şekilde ve ne istediğini bilerek yeni arkadaşlıklar, dostluklar ve karşı cinsle güçlü ilişkiler kurabilir. Bu dönemde evlilikle ilgili konular gencin yaşamında önemli yer tutar. Bu dönemi sağlıklı bir şekilde atlatan gencin sağlam temelli olan ilişkiler kurması beklenir. Aksi taktirde başkalarıyla ilişki kurmakta zorlanan bireyi psikolojik bir yalnızlık süreci beklemektedir. Genç yetişkinliğin hemen ardından üretkenliğe karşı duraklama döneminin yaşandığı orta yetişkinlik gelmektedir. Bir önceki dönemleri başarılı bir şekilde atlatan bireyden gelecek nesilleri de düşünerek kalıcı bir eser bırakması, üretken, verimli ve yaratıcı olması beklenmektedir. Neslini devam ettirmek, topluma yararlı işler yapmak kişinin başlıca yöneldiği alanlardır. Bunları yapamayan bireyler ise kendini işe yaramaz ve değersiz hissederler. Bu duygular bireyi durgunluğa ve topluma karşı kayıtsız kalmaya itebilir. Erikson’un psikososyal gelişim kuramında yer alan son dönemi benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluğun yaşandığı dönemdir. 46 Öğretim İlke ve Yöntemleri Önceki yedi dönemi başarılı bir şekilde atlatan birey, benliğini tam olarak bulmuş, güvenli, mutlu ve toplumda belli bir statü edinen bireydir. Aksi durumda ise umutsuzluk içerisinde hayatını ve seçimlerini sorgulayan, ölümü bekleyen ve geriye dönüp değiştirmek istediği bolca kararları olan bir birey haline gelir (Bacanlı, 2007). Yaşam boyu bu süreçlerden geçtiğimizi savunan Erikson, gelişimi sosyal açıdan ele alarak yaşamın bu kritik dönemlerinde nelere ihtiyaç duyabileceğimizin de altınız çizmektedir. Öyle ki karşı karşıya kaldığımız çatışmalardan başarısız bir şekilde çıkarsak bu başarısızlık yaşamımızın ilerleyen dönemlerini etkileyecek ve çözümleninceye kadar bireyde problem yaratmaya devam edecektir (Miller, 1983; akt. Senemoğlu, 2013). Örnek: İlkokul yıllarında başarılı olmak isteyen çocuk, öğretmeni tarafından taktir edilmez, motive edilmez ve görmezden gelinirse çocuk, kendisine karşı olumsuz bir tutum içerisine girer ve doğal olarak başarısızlık ve başarısızlıktan kaynaklanan utanma duygusu geliştirmeye başlar. Piaget, Vygotsky ve Erikson’dan farklı bir şekilde Sigmund Freud, gelişimi psikoseksüel açıdan ele alarak, normal gelişimin sağlanabilmesi için, gelişimin her döneminde temel ihtiyaçlarının doyurulması gerektiğini savunmaktadır. Bir dönemdeki ihtiyaçlarının karşılanmaması, o döneme aşırı bağımlılık geliştirilmesine neden olabilmekte ve ilerleyen yıllarda yaşamı etkileyebilmektedir (Erden ve Akman, 2012). Freud’un psikanalitik kuramı, psikoseksüel gelişimi beş dönemde incelemektedir. Yaşamın ilk yılını kapsayan Oral Dönem, emme davranışının temel haz kaynağı oluşturduğu dönemdir. Bu davranışın gereğinden kısa veya uzun sürmesi, bireyin emme davranışına bağımlı hale gelmesine neden olabilmektedir. Oral dönemi 1-3 yaşlarını kapsayan Anal Dönem takip etmektedir. Tuvalet eğitiminin alındığı bu dönemde birey bağırsak hareketlerinin makata yaptığı baskıdan dolayı zevk aldığını keşfeder. İdrar ve dışkısını kontrol etmeyi öğrenen birey, kendini ve çevresini kontrol etmeyi de öğrenir. Bu dönemde çocuk sinirli, inat ve cezalandırıcı olabilmekle beraber, bu duygular onun ilerleyen yaşamında, davranış bozuklukları göstermesine neden olabilmektedir. 3 ile 6 yaş arasına denk gelen Fallik Dönem’de birey, genital organlarını keşfederek, genital bölgesinden zevk almaya ve karşı cins ebeveyne ilgi duymaya başlar. Bu dönem, yetişkinleri model alarak cinsiyet rollerini öğrenebilecekleri dönemdir. İlkokul dönemine denk gelen 6-12 yaş aralığı Gizil Dönem olarak adlandırılmaktadır. Birey bu dönemde arkadaşlarına dönüktür ve kendini daha çok oyuna verir. Bu durgunluk dönemi ergenliğe girmekle birlikte kendini fırtınalı bir sürece bırakır. Gelişim ve Öğrenme 47 Son olarak Genital Dönem fiziksel ve hormonal değişimle birlikte karşı cinse seksüel anlamda ilginin başladığı dönemdir. Desteğe ihtiyaç duyan birey için bu dönemde onu anlamak ve ona saygı göstermek önemlidir (Oral, 2015). Örnek: Oral dönemde çocuğun gereğinden fazla emzirilmesi ilerleyen yıllarda parmak emme, kalem emme, tırnak yeme gibi oral obsesyonlara neden olabilmektedir. Gelişimi açıklamaya çalışan kuramcılar, görüldüğü üzere gelişimi farklı açılardan ele almışlardır. Öğretmenlik mesleğini benimsemiş kişilerin bu dönemleri bilmeleri, çocukları gelişim süreçleri kapsamında daha iyi anlamalarına neden olacaktır. Öte yandan bilişsel, motor, sosyal, duygusal ve dil gibi farklı gelişim alanlarında çocukların yaşlarına göre neleri yapıp neleri yapamayacaklarını bilmemiz de onlara karşı olan beklentilerimizi dengeleyecek, ne öğretmenleri ne de çocukları yok yere strese sokacaktır. Böylelikle daha verimli bir eğitim-öğretim sürecinden bahsetmemiz mümkün olacaktır. 2. Temel Öğrenme-Öğretme Kavram ve İlkeleri Bu bölümde öğrenme, öğretme ve öğretim kavramları üzerinde durulacak ve öğrenme ve öğretim ilkelerini açıklanacaktır. 2.1. Öğrenme İnsan yaşaması için gerekli olan davranışları doğuştan sahip olduğu özellikler ve çevre etkisiyle öğrenir. Değişik biçimlerde tanımlanmasına karşın, psikologların çoğu öğrenmenin, bireyin çevresi ile etkileşimi sonucu oluştuğu ve bireyin davranışlarında uzun süreli değişiklik meydana getirdiği görüşünde birleşmektedirler (Fidan ve Erden, 1991). Öğrenme “büyüme ve vücutta değişik etkilerle oluşan geçici değişmelere atfedilmeyecek, yaşantı ürünü olarak meydana gelen davranışta ya da potansiyel davranıştaki nispeten kalıcı izli değişmedir” (Senemoğlu, 2009, s. 88). Gustavsson’a (1997) göre bütün bireylerin doğuştan sahip olduğu bir öğrenme ve yeteneklerini geliştirme potansiyeli vardır (Akt. Güleç, Çelik ve Demirhan, 2012). Bireylerin yaşının ilerlemesi onun olgunluğa erişmesi yeterli değildir. Sahip olduklarının çevreyle etkileşimi sonucunda öğrenmesi gerekir. Senemoğlu’na (2009) göre öğrenmenin özellikleri şu şekildedir: • Davranışta gözlenebilir bir değişme olması, • Davranışta değişmenin nispeten sürekli olması, • Davranıştaki değişmenin yaşantı kazanma sonucunda olması, 48 Öğretim İlke ve Yöntemleri • Davranıştaki değişmenin yorgunluk, hastalık, ilaç alma vb. etkenlerle geçici bir şekilde meydana gelmemesi, • Davranıştaki değişmenin sadece büyüme sonucunda oluşmaması. Öğrenme kendiliğinden ve yönlendirilmiş olmak üzere iki türlü meydana gelmektedir. Kendiliğinden öğrenme bireyin kendi kendine yaptığı ve yaşantı sonucu meydana gelen davranış değişikliğidir. Yönlendirilmiş öğrenmede ise öğrenme ortamı sağlanmış olan bir kişi ya da aracın varlığı söz konusudur. 2.2. Öğretme ve Öğretim Öğretme, davranış değişikliğinin okulda planlı ve programlı bir şekilde yapılması sürecidir (Demirel, 2004). Öğretim, bir dersin öğretim programında belirlenen esaslara uygun bir öğretme-öğrenme süreci için gerekli hazırlıkların yapılması, böyle bir sürecin gerçekleştirilmesi ve bu sürecin, ürün olarak ortaya çıkması beklenen davranışların tümü görülünceye kadar, olabildiğince etkili ve verimli şekilde sürdürülmesi demektir (Özçelik, 2014). Öğretim, eğitimin okulda yapılan bölümüdür. Öğretme ve öğrenme okul ortamları dışında da gerçekleşir. Eğitim; öğretim, öğretme ve öğrenmeyi kapsar. Eğitim ve öğretimin amacı öğrenmeyi sağlamaktır. Eğitim ve öğretim arasındaki farklar şu şekildedir: • Eğitim öğretime göre daha kapsamlıdır. Çünkü eğitim formal ve informal boyutu, öğretim ise formal boyutu kapsar. • Eğitimde bilgi dâhil her türlü tecrübe üzerinde durulurken öğretim planlı programlı öğrenmeleri içerir. • Eğitim yaşamı kapsayan bir süreç iken öğretim yaşamın belli dönemlerinde yapılır. • Eğitim zaman ve mekân yönünden sınırsızdır. Öğretim ise belli mekânlarda gerçekleşir. • Eğitim plansız ve programsız da olabilir. Fakat öğretim planlı programlıdır. • Her eğitim öğretim değildir. Fakat her öğretim eğitimdir. • Eğitim sonunda istenmedik davranışlarda gerçekleşebilir. Öğretimde ise istendik davranışlar kazandırmak esastır. 2.3. Öğrenme ve Öğretim İlkeleri Öğrenme ve öğretim ilkeleri doğruluğu bilimsel olarak kabul edilen, bizlere eğitim-öğretim etkinliklerinin amaçlarına ulaşacak şekilde yürütülmesinde kılavuz- Gelişim ve Öğrenme 49 luk eden öncü fikirlerdir. Gerek ders kitaplarının yazılmasında gerekse o dersin sınıflarda öğretmenler tarafından işlenmesinde esas alınan genel ilkelerdir. Öğrenme ve öğretim ilkeleri şunlardır: 2.3.1. Öğrenciye / çocuğa görelik (düzeye uygunluk) Öğrenciye görelik, öğrencinin tüm ilgi-ihtiyaç ve yeteneklerinin, fizyolojik – psikolojik ihtiyaçlarının dikkate alınarak öğretimin gerçekleştirilmesi demektir. Bu ilke aynı yaş seviyesinde bulunsalar bile her öğrencinin ilgi, ihtiyaç ve yeteneklerinin; fizyolojik ve psikolojik özelliklerinin birbirinden farklı olduğu görüşünden hareket etmektedir. Örnek: İlköğretimin ilk yıllarında kullanılan kitapların daha canlı renkler içermesi ve yazı puntolarının daha büyük olması, yine bu yıllarda eğitsel oyunlara sıklıkla yer verilmesi, yükseköğretim düzeyindeki kitaplarda daha az resim vb. kullanılması öğrenciye görelik ilkesinin gereği olarak yapılan uygulamalardır. 2.3.2. Etkin katılım Çağdaş eğitim anlayışlarına göre öğrenci ne kadar çok duyu organı ile öğrenme sürecine katılırsa öğrenme o derece etkili ve kalıcı olmaktadır. Örnek: Duyarım, unuturum. Görürüm, hatırlarım. Yaparım, anlarım. 2.3.3. Yaşama yakınlık Öğretmenin temel ilkelerinden biri de yaşamda uygulanabilirliğidir. Bu ilke çerçevesinde gerçekleştirilen öğrenmelerde, öğrenciye sadece bilgi ve beceri kazandırmakla yetinilmez. Bu bilgi ve becerilerin gerçek yaşamda kullanılmasını sağlayacak kazanımlar da öğrenciye aktarılır. Örnek: Okul Öncesi dönemdeki çocukların matematik etkinliğinde geometrik şekiller için alan gezisi yapmak, günlük yaşam deneyimlerden örnekler sunmak bu ilkeyle ilgilidir. 2.3.4. Somuttan soyuta Somut olanı öğrenmek kolaydır. Bireyin zihinsel gelişimi de somuttan soyuta doğru gerçekleşmektedir. Bu nedenle özellikle ilköğretimin ilk kademesinde öğretimde somut eşyalar, nesneler ve öğretim materyalleri kullanılmalıdır. Çünkü Piaget’in somut işlemler döneminde (ilköğretim 1. kademe) öğrenciye gözüyle görebildiği, eliyle tutabildiği nesneler anlamlı gelmektedir. Gerçek materyallerin kullanılamadığı durumlarda görsel – işitsel araçlar ve bilgisayar teknolojisi bu ilkenin uygulanmasını sağlamaktadır. 50 Öğretim İlke ve Yöntemleri Örnek: 6. sınıfta “Çevre Hesapları” konusunu işleyen ilköğretim matematik öğretmeni öğrencilerinden, eve gidince metre ile odalarının kenar uzunluklarını bulup not etmelerini ister, ertesi gün de bu uzunlukları kullanarak odalarının çevre uzunluklarını hesaplamayı öğretir. Örnek: 7-12 yaş grubundaki öğrencilerin duyduklarını değil gördükleri ve dokundukları nesneleri daha iyi öğrendiklerini düşünen fen bilgisi öğretmeni “bitkilerin dokularını” işlerken sınıfa çiçek – yaprak ve mikroskop getirir. Örnek: Hayat bilgisi dersinde “özgürlük” kavramını anlatan sınıf öğretmeni Ayşe Öğretmen, kavanozda sınıfa getirdiği bazı böcek türlerini öğrencilerle birlikte bahçeye çıkarak serbest bırakır. 2.3.5. Bilinenden bilinmeyene Öğretme sürecinin planlanması ve uygulanması esnasında öğrencinin önceki öğrenme yaşantılarından elde ettiği bilgi ve deneyimler dikkate alınmalı yeni bilgi ve deneyimler mevcutların üzerine inşa edilerek öğretim gerçekleştirilmelidir. Ausubel “Anlamlı Öğrenme” de yeni bilgilerin, eski sistemlerin içine yerleştirildiğinde öğrenmenin kalıcı olduğunu savunmaktır. Örnek: Matematik dersinde çarpma işlemi öğretilirken toplama işleminden, bölme işlemi öğretiminde ise çıkarma işleminden yararlanılması bilinenden bilinmeyene ilkesine uygun bir düzenlemedir. 2.3.6. Güncellik Öğretilecek konuların güncel olaylar ve sorunlarla ilişkilendirilerek aktarılması bu ilkeye uygun davranıldığını gösterir. İlköğretim birinci kademe programında her gün ilk derste günün önemli olaylarını konuşmak ve günlük çalışmaları planlamak için 10 dakika süre ayrılmış olması da bu ilkeye önem verildiğine bir örnek teşkil etmektedir. Öğretmenler konularını anlatırken güncel olaylarla bağlantı kurmalıdır. 2.3.7. Yakından uzağa Öğretimin, öğrenciye en yakın fiziksel çevre (yaşanılan yer), sosyal çevre (yaşayış) ve zamandan (yaşadığı zaman) başlanılarak düzenlenmesi öğrenmeyi daha kolay gerçekleştirecektir. Örnek: Öğretim yakın zamandan uzak zamana, yakın fiziksel çevreden uzak fiziksel çevreye, yakın sosyal çevreden uzak sosyal çevreye olmalıdır. Gelişim ve Öğrenme 51 2.3.8. Ekonomiklik En az maliyetle, en kısa zamanda, en çok davranış değişikliğine ulaşmaktır. Plânsız ve metotsuz olarak yapılan dersler çok sınırlı olan öğretim zaman ve imkânlarını heba edeceği gibi, istenilen düzeyde bir öğrenme de sağlanamaz. Ekonomiklik ilkesi öğretmenlerin hazırladığı materyaller için de geçerlidir. Hazırlanan bir materyalin birçok etkinlikte de kullanılabilmesi gerekmektedir. 2.3.9. Açıklık Açıklık,öğretmenin iletişim sürecinde, dersi işlerken ve değerlendirme yaparken (sınavlarda) kullandığı dilin anlaşılır, açık, net ve anlamlı olması demektir. Açıklığı arttırmak için öğrenmeyi kolaylaştıran materyaller, görsel-işitsel araç ve gereçler kullanılabilir. 2.3.10. Bütünlük Burada gelişimin bir bütün olduğu ilkesi temel alınmaktadır. Öğrenci fiziksel, zihinsel, psikolojik ve sosyal açıdan bütün olarak ele alınmalı, öğretmenler konular arasında bir bütünlük olduğunu etkinlikler sırasında hatırlatmalarla bir önceki öğrenmeyi hatırlatmalıdır. 2.3.11. Sosyallik İki boyutu olan bir ilkedir: Toplumsal boyutu ile otoriteye itaat, kendi kararlarını verebilme yeterliliği boyutuyla da özgürlük anlamına gelir. Bu iki boyut aslında birbirinden ayrı gibi gözükse de ilişkilidir. Sosyalleşme sürecinde öğrenci, anne, baba, öğretmen ve okul yöneticilerine saygı duymalı; din, ahlak, gelenek gibi toplumun manevi güçlerine uygun davranmalıdır. Bu, otoriteye itaatin bir gereğidir. Birey bu kuralları uygularken kendi kararlarını verebilme, kendini yönetebilme, hür karar verebilmenin mutluluğunu ve sorumluluğunu yaşamalıdır. Bu da özgürlüğün bir gereğidir. Çağdaş yaklaşımlar sosyallik ilkesinin bu ikinci boyutu üzerinde daha çok durmaktadır. 2.3.12. Basitten karmaşığa İçerik hazırlarken verilecek bilgilerin ve örneklerin basitten karmaşığa, kolaydan zora doğru sunulmasıdır. Bu durum, öğrencinin kendine olan güvenini, dolayısıyla motivasyonunu arttırır. 2.3.13. Tümdengelim (genelden özele) Öğretilecek bilgi veya konuların bütünden parçaya doğru sıralanması öğrenmeyi kolaylaştırır. Öğrenciler bütünü daha kolay algılar, bu nedenle önce bütünün ve genelin öğretilmesi bu ilke ile ilişkilendirilebilir. 52 Öğretim İlke ve Yöntemleri KAYNAKÇA Ahioğlu-Lindberg, E. N. (2011). Piaget ve ergenlikte bilişsel gelişim. Kastamonu Eğitim Dergisi. 19(1), 1-10. Akbağ, M. (2015). Gelişim psikolojsi konularına giriş: kavramlar, ilkeler, dönemler. M. Engin Deniz (Ed.), Eğitim psikolojisi içinde (s. 23-49). Ankara: Maya Akademi. Arslan, E. (2012). Erken çocuklukta bilişsel gelişim. M. Engin Deniz (Ed.), Erken çocukluk döneminde gelişim içinde (s. 1-25). Ankara: Maya Akademi. Aslan, K. (2003). Öğretmenlik mesleğine giriş: temel kavramlar. İzmir: Ege Üniversitesi Yayınları. Aydın, A. (2014). Eğitim psikolojisi: gelişim-öğrenme-öğretim (13. Baskı). Ankara: Pegem Akademi. Bacanlı, H. (2007). Eğitim psikolojisi (9. Baskı). Ankara: Pegem Akademi. Ceyhan, E. (Ed.). (2000). Çocuk gelişimi ve psikolojisi. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları. Demirel, Ö. (2004). Kuramdan uygulamaya eğitimde program geliştirme. Ankara: Pegema Yayıncılık. Erden, M. & Akman, Y. (2012). Gelişim ve öğrenme (20. Baskı). Ankara: Arkadaş Yayınevi. Fidan, N. & Erden, M. (1991). Eğitime giriş. Ankara: Feryal Matbaacılık. Güleç, İ., Çelik, S. & Demirhan, B. (2012). Yaşam boyu öğrenme nedir? Kavram ve kapsamı üzerine bir değerlendirme. Sakarya University Journal of Education, 2(3), 34-48. 10 Mart 2016 tarihinde http://suje.sakarya.edu.tr/article/viewFile/1024000022/1024000022 adresinden edinilmiştir. Keklik, İ. (2010). Bilişsel gelişim. İ. Yıldırım (Ed.), Eğitim psikolojisi içinde (s. 61-96). Ankara: Anı Yayıncılık. Oral, T. (2015). Kişilik gelişimi. E. Arslan (Ed.), Erken çocukluk döneminde gelişim (s. 85-110). Ankara: Eğiten Kitap. Özçelik, D. (2014). Eğitim programları ve öğretim. Ankara: Pegem Akademi. Senemoğlu, N. (2009). Gelişim öğrenme ve öğretim. Ankara: Pegem Akademi. Senemoğlu, N. (2013). Gelişim, öğrenme ve öğretim (23. Baskı). Ankara: Yargı Yayınevi. Yapıcı, M. (2003). Yaygın eğitim. Üniversite ve Toplum. 22 Ocak 2016 tarihinde http://www. universite-toplum.org/text.php3?id=122 adresinden edinilmiştir. Yapıcı, Ş. & Yapıcı, M. (2010). Eğitim psikolojisi (2. Baskı). Ankara: Anı Yayıncılık. Yılmaz, M. T. (2010). Bireyin gelişmesi. İ. Yıldırım (Ed.), Eğitim psikolojisi içinde (s. 17-42). Ankara: Anı Yayıncılık.