Necla ALTEKİN-ILO ve Türkiye Kararları

advertisement
T.C.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
İş Teftiş Kurulu Başkanlığı
ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜ VE TÜRKİYE’YE İLİŞKİN
KARARLARI
İş Müfettişi Yardımcılığı Etüdü
Necla ALTEKİN
İş Müfettişi Yardımcısı
İstanbul-2013
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... i
GİRİŞ ...................................................................................................................... 1
BİRİNCİ BÖLÜM ................................................................................................... 4
ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜNÜN TARİHİ GELİŞİMİ, KURULUŞU,
AMAÇLARI VE İLKELERİ ................................................................................... 4
1. TARİHİ GELİŞİMİ VE KURULUŞU ............................................................. 4
1.1. 1919 Öncesi Dönem: Öncüler ve İlk Uluslararası Hareketler .................... 5
1.2. 1919–1946 Dönemi: Kuruluş ve Büyüme Yılları .....................................10
1.3. 1946’dan Günümüze: Gelişme Yılları .....................................................19
2. AMAÇ VE PRENSİPLERİ ............................................................................22
2.1. Sosyal Adalet ve Evrensel Barışın Sağlanması ........................................22
2.2. Çalışma Şartlarının İyileştirilmesi ...........................................................23
2.3. Uluslararası İşbirliğinin Sağlanması ........................................................23
İKİNCİ BÖLÜM ....................................................................................................25
ILO’NUN KURUMSAL YAPISI ...........................................................................25
1. ÜÇLÜ TEMSİL ESASINA DAYANAN YÖNETİM YAPISI ........................25
2. ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜ’NE ÜYELİK.................................27
2.1. Üyelik .....................................................................................................28
2.2.Üyelikten Ayrılma ...................................................................................29
3. ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜNÜN ORGANLARI ......................30
3.1.Temel Organları .......................................................................................30
3.1.1. Uluslararası Çalışma Konferansı....................................................30
3.1.1.1. Oluşumu .........................................................................30
3.1.1.2. İşleyişi ............................................................................31
3.1.1.3. Görevleri .........................................................................32
3.1.2. Yönetim Kurulu ............................................................................33
3.1.2.1. Oluşumu .........................................................................33
3.1.2.2. İşleyişi ............................................................................34
3.1.2.3.Görevleri ..........................................................................35
3.1.3. Uluslararası Çalışma Bürosu .........................................................35
3.1.3.1. Oluşumu .........................................................................35
3.1.3.2. İşleyişi ............................................................................36
3.1.3.3. Görevleri .........................................................................36
i
3.2. Alt Organları ...........................................................................................37
3.2.1. Bölgesel Konferanslar ve Bölgesel Örgütlenme .............................37
3.2.1.1. Bölgesel Konferanslar .....................................................37
3.2.1.2. Bölgesel Örgütlenme .......................................................38
3.2.2. Komiteler ......................................................................................38
3.2.2.1. Sanayi Komiteleri ...........................................................38
3.2.2.2. Sözleşme ve Tavsiye Kararlarının Uygulanması Uzmanlar
Komitesi ........................................................................39
3.2.2.3. Sendika Özgürlüğü Komitesi...........................................40
3.2.2.4. Konferans Sözleşme ve Tavsiye Kararlarının Uygulanması
Komitesi ........................................................................41
3.2.2.5. Diğer Komiteler ..............................................................42
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ................................................................................................43
ULUSLARARASI ÇALIŞMA STANDARTLARI .................................................43
1. GENEL OLARAK .........................................................................................43
2. ULUSLARARASI ÇALIŞMA STANDARTLARI .........................................44
3. ÇALIŞMA STANDARTLARININ MEVZUAT HALİNE GETİRİLMESİ ....45
3.1. Hukuki Özellikleri ..................................................................................45
3.2. Kabul Süreci ...........................................................................................46
3.2.1. Konferans Gündemine Alınması ....................................................46
3.2.2. Üye Ülkeler Tarafından Onaylanması ............................................50
3.3. Değiştirilmeleri ve Gözden Geçirilmeleri ................................................51
3.4. Sözleşmelerin Denetimi ..........................................................................52
3.4.1. Düzenli Denetim ...........................................................................52
3.4.1.1. Hükümet Raporları İle Denetim ......................................52
3.4.1.2. Uzmanlar Komisyonu Denetimi ......................................54
3.4.1.3. Konferans Komitesinin Denetimi ....................................56
3.4.2. Özel Denetim (Sendikal Özgürlükler Komitesinin Denetimi) ........57
3.4.3. Denetimde Şikayet Mekanizmaları ................................................58
3.4.3.1. Talep Usulü .....................................................................58
3.4.3.2. Şikayet Usulü ..................................................................59
3.5. Sözleşmelerin Yaptırımı ..........................................................................59
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM...........................................................................................60
ii
ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜ’NÜN TÜRKİYE’YE İLİŞKİN
KARARLARININ TÜRKİYE’DEKİ SENDİKAL HAKLAR AÇISINDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ .......................................................................................60
1. ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜ (ILO) BELGELERİ ......................61
1.1. 98 Sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkının Uygulanması
Sözleşmesinin İçerdiği Hak ve İlkeler .....................................................61
1.2. 87 Sayılı Sendika Özgürlüğü ve Sendika Hakkının Korunması
Sözleşmesinin İçerdiği Hak ve İlkeler .....................................................63
1.3. 151 sayılı Kamu Görevinde Çalışma İlişkileri (Kamu Hizmetinde
Örgütlenme Hakkının Korunması ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi)
Sözleşmenin İçerdiği Temel Hak ve İlkeler .............................................64
2. ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜ DENETİM ORGANLARININ 2821,
2822 VE 4688 SAYILI YASALARA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELERİ ...68
2.1. 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu İle İlgili Olarak ILO Tarafından Yöneltilen
Temel Eleştiri ve Talepler .......................................................................69
2.1.1. Meslek ve İşyeri Esasına Dayalı Sendika Kurulamaması ...............69
2.1.2. Federasyon Kurma Yasağı .............................................................70
2.1.3. İşçinin Aynı Zamanda Birden Çok Sendikaya Üye Olamaması ......71
2.1.4. Bazı Çalışan Kategorilerinde Sendika Kurma ya da Sendikaya Üye
Olma Haklarının Tanınmaması ....................................................72
2.1.5. Sendika ve Konfederasyonların Zorunlu Organlarına Seçilecek
Kişilerde Aranan On Yıl Bilfiil Çalışmış Olma Koşulu ................73
2.1.6. İşçilerin İşten Çıkarmalar Dahil Sendika Karşıtı Eylemlere Karşı
Korunmalarının Yetersiz Oluşu....................................................73
2.1.7. Sendika Üyelik Aidatları Üzerindeki Sınırı ...................................76
2.1.8. Yerel ve Genel Seçimlerde Aday Olan Sendika Yöneticilerinin
Sendikadaki Yönetim Görevlerinin Adaylık Süresince Askıda
Kalması, Seçildikleri Takdirde Sona Ermesi ................................76
2.1.9. Sendika Üyeliği İle İlgili Kısıtlamalar ...........................................77
2.1.10. İşkolu Tespiti İle İlgili Düzenlemeler...........................................78
2.2. 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu İle İlgili Olarak
ILO Tarafından Yöneltilen Temel Eleştiri ve Talepler .............................78
2.2.1. Çift Baraj Koşulu ..........................................................................78
iii
2.2.2. Grev Erteleme Yetkisinin Zorunlu Tahkimle Sonuçlanan bir Grev
Yasağına Dönüşmesi ...................................................................80
2.2.3. Grev Hakkının Kullanımına İlişkin Kısıtlamalar ve Grev Yasakları
....................................................................................................81
2.3. 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu İle İlgili Olarak ILO
Tarafından Yöneltilen Temel Eleştiri ve Talepler ....................................82
2.3.1. Bazı Kamu Görevlilerine Sendika Üyeliğinin Yasaklanması..........82
2.3.2. Hizmet Esasına Dayalı Sendika Kurulması ....................................84
2.3.3. Sendika Tüzüklerinde Bulunması Gereken Maddelerin Yasa İle
Belirlenmesi ................................................................................85
2.3.4. Kamu Görevlilerinin Grev Yasağı .................................................86
2.3.5. 5253 Sayılı Dernekler Kanunu’nda Yer Alan Düzenlemeler ..........88
2.3.6. Toplu Sözleşmelerin Değiştirilmesi ya da Reddedilmesi Yetkisinin
Kamu Makamlarına Verilmesi .....................................................89
SONUÇ ..................................................................................................................90
KAYNAKÇA .........................................................................................................92
iv
GİRİŞ
İçinde bulunduğumuz yüzyılda, “ülkelerin ve bu ülkelerde yaşayan
toplumların birbirlerini daha fazla etkilenmeleri” olarak tanımlanan “küreselleşme”
akımı, varlığını yaşamın her alanında hissettirmektedir.
Bu çerçevede, Dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen bir gelişme
yalnızca orada yaşayanları değil çok sayıda ülkeyi ve toplumu da yakından
ilgilendiren sonuçlar doğurabilmektedir.
Uluslararası ilişkilerin de çok yoğun bir duruma geldiği 21. Yüzyılda,
geçmiş yüzyıllardan farklı olarak, dünyada barış içinde bir arada yaşamanın, ortak
değerleri paylaşmanın, işbirliği yapmanın insanlığa huzur ve mutluluk getireceği
inancıyla, barışın korunması, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmenin sağlanması
için bölgesel ve evrensel nitelikte uluslararası kuruluşlar oluşturulmuştur.
Uluslararası kuruluşların insanlığa sağladığı yararların ölçüsü, amaçlara
ulaşmadaki başarıları tartışılmakla birlikte, özellikle ILO, UNESCO, UNICEF gibi
uzmanlık kuruluşlarının insanlık için göz ardı edilemeyecek çabalarının bulunduğu
bir gerçektir.
Birleşmiş Milletler’in insan haklarıyla ilgili uzmanlık kuruluşlarından biri
olan ILO, üyesi olan “ulus devletler” için çalışma ve sosyal politika konularında
uluslararası kurallar üretme yetkisi bulunan bir kuruluş olarak doğmuştur.
1
“Dünyanın neresinde olursa olsun, bütün çalışanlar ortak bir kadere sahiptir” anlayışı
ile tüm dünyada çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesine, sosyal adaletin
geliştirilmesine ve bu yoldan evrensel barışın gerçekleştirilmesine katkıda
bulunmaya çaba göstermektedir.
Sosyal adalet ilkeleri, evrensel insan ve çalışma haklarının korunması
temelinde kurulmuştur. ILO uluslararası çalışma standartlarını, sözleşmeler ve
tavsiyeler yoluyla ifade etmektedir. Kabul ettiği sözleşme ve tavsiye kararları ile
çalışma hayatını düzenleyerek “evrensel” kurallar oluşturmaya yönelik çok geniş
1
Mesut Gülmez, “Sendikal Haklara İlişkin Sözleşmelerin İç Hukuka Üstünlüğü ve Yasalarımızdaki
Aykırılıklar”, Çalışma ve Toplum, Sayı:2005/1, (Ocak, 2005), s. 13.
1
kapsamlı faaliyetlerde bulunan Uluslararası Çalışma Örgütü küreselleşme akımının
güçlendiği günümüzde, yeni dünya düzeninin vazgeçilmez kurumlarından biri olarak
yerini sağlamlaştırmıştır.
ILO, amaçlarına ulaşabilmek için dünya ülkelerince mümkün olduğu kadar
fazla sayıda uluslararası çalışma sözleşmesinin onaylanmasını ve uygulanmasını
sağlamaya çalışmaktadır.2 Uluslararası Çerçeve Anlaşmaların içeriğinde en temel
ortak unsurun, ILO’nun 1998 yılında yayınladığı ve dört temel başlık altında sekiz
ILO
sözleşmesinin
bir
araya
getirilmesiyle
oluşturulan,
“Temel
Çalışma
Standartları”nın olması ve söz konusu standartların, sözleşmelerde doğrudan ya da
dolaylı olarak atıfta bulunulması sureti ile güvence altına alınması, ILO’nun
etkinliğinin göstergelerinden biridir.
3
Birçok ülke gibi, Türkiye’de de endüstriyel ilişkiler sisteminin yapısı ve
işleyiş esasları oluşturulurken Uluslararası Çalışma Örgütü’nün çalışma standartları
referans olarak alınmaktadır. Uluslararası Çalışma Standartları endüstriyel ilişkiler
sistemimizi ve bu sistemin içinde yer alan aktörlerin davranışlarını çok yönlü olarak
etkilemektedir. Hükümetimiz çalışma hayatı ile ilgili yasal düzenlemeler yaparken
Uluslararası Çalışma Örgütü standartları ile çizilen esaslar çerçevesinde hareket
etmektedir.
Çalışma hayatının aktif taraflarını oluşturan işçi ve işveren kesimi ile
bunların temsilcileri olan sendikalar da, çalışma hayatına ilişkin talep ve
beklentilerinde Uluslararası Çalışma Örgütü’nü ve standartlarını referans olarak
almaktadırlar.
Bütün
bunların
ötesinde
Uluslararası
Çalışma
Örgütü,
bir
organizasyon olarak endüstriyel ilişkiler sisteminin aktörlerinin birbirileri ile olan
anlaşmazlıklarında, karşı taraf üzerinde yaratacağı baskıya bağlı olarak, bir çözüm
yeri olarak görülmektedir.
“Uluslararası Çalışma Örgütü’nü ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün
Türkiye’ye İlişkin Kararlarını” incelediğimiz bu çalışmanın birinci bölümünde
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün tarihi gelişimi, kuruluş süreci, amaçları ve
2
Sarper Süzek, İş Hukuku, 8. Baskı, İstanbul: Beta Basım, 2012, s. 86.
Barış Erdem Gürkan, “Uluslararası Çerçeve Anlaşmalar ve Sendikalar: Olanaklar, Sınırlar”, Çalışma
ve Toplum, Sayı.2012/4, (2012), s. 239.
3
2
prensipleri; ikinci bölümünde Örgütün kurumsal yapısı, Örgüte üyelik ve Örgütün
temel organları ve işleyiş esasları ile görevleri; üçüncü bölümde Uluslararası Çalışma
Standartlarının amaçları, özellikleri, kabul süreci, denetimi ve yaptırımları, dördüncü
bölümünde ise, ILO’nun ülkemize ilişkin kararları, en yoğun eleştirilerin bu konuda
yapılması nedeni ile sendikal haklar açısından incelenecek ve Türk İş Hukuku
mevzuatındaki sendikal hak ve özgürlükleri düzenleyen ve 07.11.2012 tarihinde
yürürlüğe giren 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ve 4688 sayılı
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda yer alan düzenlemelerin, ILO’nun 87
Sayılı Sendika Özgürlüğü ve Sendika Hakkının Korunması Sözleşmesi, 98 Sayılı
Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi ve 151 Sayılı Kamu Görevinde
Çalışma İlişkileri (Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunması ve İstihdam
Koşullarının Belirlenmesi Sözleşmesi) sözleşmelerine ve standartlarına uygunluğu ve
uyumu değerlendirilecektir.
3
BİRİNCİ BÖLÜM
ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜNÜN TARİHİ GELİŞİMİ,
KURULUŞU, AMAÇLARI VE İLKELERİ
1. TARİHİ GELİŞİMİ VE KURULUŞU
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO: International Labour Organization,
çalışmanın bundan sonraki kısmında ILO olarak anılacaktır), sanayi devriminin
ortaya çıkardığı çalışma ortamını ve şartlarını iyileştirmeye yönelik sosyal
politikanın uluslararası boyutunun en önemli müessesesidir.
Bütün organizasyonlar gibi ILO’nun da kuruluşu belirli bir tarihi süreç
içinde, çeşitli ve çok yönlü faktörlerin belirleyici etkileri altında gerçekleşmiştir.
ILO’nun bugünkü konumunu ve fonksiyonlarını daha gerçekçi olarak
değerlendirebilmek için, ortaya çıkışına yol açan gelişmeleri ve sebeplerini tarihi
gelişme süreci içinde incelemek faydalı olacaktır. Olayların kronolojik gelişimi esas
alındığı zaman, Örgütün kuruluşunu üç ayrı dönemde incelemek mümkündür.
Bunlar:
a) Örgütün resmi kuruluş tarihi olan 1919 öncesi dönem,
b) Kuruluş ve büyüme yıllarını yansıtan 1919–1946 dönemi ve
c) Gelişme ve olgunlaşma yıllarını kapsayan 1946 sonrası dönem, olarak ele
alınabilir. 4
4
Yusuf Alper ve Pir Ali KAYA, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.7.
4
1.1. 1919 Öncesi Dönem: Öncüler ve İlk Uluslararası Hareketler
ILO’nun kuruluş öncesini oluşturan bu dönemin başlangıcı, çalışma
hayatının tarafları arasındaki ilişkilerin gerginlik derecesinin arttığı ve işçi
hareketlerinin ülke sınırlarını aşarak uluslararası bir boyut kazandığı 19. yüzyılın
ikinci yarısına kadar uzanmaktadır.
İşçi hareketinin örgütlü boyutunu oluşturan sendikal hareket, ülke farkı
gözetmeksizin bütün işçilerin aynı çalışma ortamında ve benzer problemlerle
karşılaşarak çalışmak zorunda olduklarının bilincinde olarak, faaliyetlerini ülke
sınırlarının ötesine taşırmaya başladı. Sendikal harekete uluslararası boyut
kazandıran en önemli faktör ise, 1880’li yıllara kadar bazı Avrupa ülkeleri ile
ABD’de yalnızca vasıflı çalışanların menfaatlerini korumaya yönelik bir hareket
olarak gelişen sendikaların, bu yılları takip eden dönemde vasıfsız ve geniş çalışan
kitlelerini üye olarak kabul etmeleri olmuştur. Sendikaların üye sayısındaki hızlı
artış, sendikal mücadelenin de boyutlarını büyütmüştür. Çalışma hayatı ile ilgili
temel problemlerin çözümünde başarılı olmak için uluslararası düzeyde bir
dayanışmaya daha fazla ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Öte yandan, sanayi
devriminin sonucunda ortaya çıkan kitle üretimi ve bu üretimin pazarlanmasına
yönelik ticari ilişkiler, ekonomik ilişkilerle birlikte sosyal problemleri de ülke
sınırlarının ötesine taşıdı. Kölelik ve köle ticareti ülkelerarası bir sosyal problem
olarak uluslararası sosyal politikanın ilk boyutunu oluşturdu.5
Sendikal hareketin uluslararası düzeydeki ilk teşkilatlanma hareketini 1864
yılında Londra’da kurulan Uluslararası İşçi Birliği (The International Workingmen’s
Association) oluşturdu. İşçi hareketinin uluslararası örgüt kurma geleneğinin ilk
örneğini oluşturan Birlik, takip eden yıllarda gerçekleştirilen uluslararası çalışma
konferanslarının düzenleyicisi ve bu konferanslara bağlı olarak da uluslararası
çalışma mevzuatının ilkelerini canlandıran ilk güç olma niteliğini kazandı. 6
Sendikal hareketin dışında çok sayıda sanayici, bilim adamı, politikacı ve
din adamı da çalışma mevzuatına uluslararası bir boyut kazandırarak, hangi ülkede
5
Kamil Turan, Milletlerarası Sendikal Hareketler, Ankara: AİTİA Yayınları, 1979, s.7
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.8.
6
5
olursa olsun bütün çalışanların, her ülkede geçerli olan uluslararası standartlarda
korunmasını sağlamaya yönelik çabalarda bulunmuşlardır. Uluslararası düzeyde
oluşturulacak çalışma standartları, çalışma şartlarının kötü ve ücretlerin düşük
olmasına bağlı olarak emek üzerinden gerçekleştirilecek haksız rekabetin önlenmesi
konusunda da bir garanti olarak görülmüştür. Nitekim bu yöndeki gayretlerin kirli
rekabetin en yoğun olduğu 19. yüzyılın son çeyreğinde yoğunlaşması tesadüf
değildir. Kısaca belirtmek gerekirse, çalışma hayatını düzenleyen koruyucu
mevzuatın hem ülke içinde hem de uluslararası seviyede oluşturulma sebepleri
arasında, insani ve siyasi faktörler kadar, ekonomik faktörlerin de rolü olmuştur. Bir
sınıflama yapmak gerekirse, kişisel olarak yürütülen gayretler daha çok insani
amaçlardan kaynaklanırken, hükümetlerin taraf olduğu faaliyetlerde siyasi istikrarı
sağlamaya yönelik politik gerekçeler ve rekabet dezavantajlarını ortadan kaldırmaya
yönelik ekonomik gerekçeler daha etkili olmuştur.7
Uluslararası örgütlenme yanında, uluslararası düzeyde bir çalışma mevzuatı
oluşturmaya yönelik gayretler de gerçekleştirilmiştir. Bu konuda da kişisel ve
örgütsel düzeyde çabalar görülmüştür. Kişisel düzeydeki çabaların ilki, işçilerin
uluslararası düzeyde oluşturulacak bir mevzuatla korunmasını teklif eden, Jaques
Necker’den (1732-1804) gelmiştir. Necker’i, 19. yüzyılın başlarında Sosyalist
eğilimli İngiliz sanayici Robert Owen (1771- 1858) takip etmiştir. Sahibi olduğu
fabrikadaki çalışma sürelerini kısaltan ve genel olarak çalışma şartlarını iyileştiren
Owen, işçilerin uluslararası düzeyde hazırlanacak mevzuatla korunması gerektiğini
savunmuş ve bu yolda çaba göstermiştir. Kendi işyerlerindeki çalışma şartlarının
iyileştirilmesine
yönelik
faaliyetleri
esas
alarak
birçok
Avrupa
ülkesinin
hükümetlerine sosyal mevzuatın iyileştirilmesine yönelik teklifler sunmuştur. 1818
yılında, Avusturya, Fransa, Prusya, Rusya ve İngiltere’nin katıldığı Aix La Chapelte
Kongresinde düşüncelerini dile getirmiş, ancak, Owen’in teklifleri Kongreye
katılanlar tarafından fazla ilgi görmemiş olmasına rağmen, İngiltere’de, çalışan
7
Kamil Turan, Milletlerarası Sendikal Hareketler, Ankara: AİTİA Yayınları, 1979, s.8
6
çocuklarla ilgili olarak kabul edilen ilk koruyucu mevzuat hazırlanırken Owen’in
savunduğu fikirler esas alınmıştır.8
Owen’ın ardından devam ettirilen bu yöndeki kişisel faaliyetleri sistematik
hale getiren ve uluslararası bir çalışma mevzuatı oluşturulması gerektiği yönündeki
düşüncesini ısrarlı şekilde savunan ve bu yönüyle de ILO’nun kuruluşunun da ilk
habercisi olarak kabul edilen Fransız sanayici Daniel Le Grand’dır. Grand, 1840–
1853 yılları arasında, İngiliz, Fransız, Alman ve İsviçre devlet adamları ve
bürokratlarına başvurarak, çalışma sürelerinin kısaltılması, kadınlar ve çocukların
çalışma şartlarının iyileştirilmesi, gece çalışmasının düzenlenmesi, tatil günleri ve
ağır ve tehlikeli işlerde çalışanların sağlıklarının korunması gibi hususlarda
uluslararası çalışma mevzuatı oluşturulmasına yönelik tekliflerde bulunmuştur.
Ülkenin refahı ile çalışanların fizik ve moral durumları arasında çok yakın bir ilişki
olduğunu belirten Grand, hükümetlerin uluslararası bir çalışma mevzuatı oluşturma
konusunda gerekli adımları atmamaları halinde giderek artan bir tepki ile
karşılaşacaklarını ifade etmiştir. Grand’ın uluslar arası çalışma mevzuatı oluşturma
yönündeki düşüncesi 19. yüzyılda başkaları tarafından da paylaşılmıştır. Nitekim
Uluslararası İşçi Birliği Başkanı Karl Marks, ilk defa bir uluslararası konferans
düşüncesini İsviçre Hükümetine kabul ettiren politikacı Froy ve böyle bir
konferansın toplanmasını tasvip eden Papa Leon XIII bu kişiler arasında ilk akla
gelenlerdir. Bu yöndeki düşünce ve gayretlerin bir sonucu olarak 1877 yılında
Belçika’nın Gent şehrinde Uluslararası İşçi Kongresi toplanmış ve bu kongrede
uluslararası sosyal mevzuatla ilgili çeşitli konular ele alınmıştır.9
19. yüzyılın son çeyreğinde, bazı Avrupa ülkelerinde çocuk işgücünün
yasaklanması ve kadınların bazı işlerde çalıştırılmalarının engellenmesi yönünde
yasal düzenlemeler yapılması, ileri görüşlü politikacıların bu ve benzeri tedbirlerin
standartlaştırılması ve uluslararası nitelikteki anlaşmalarla yaygınlaştırılması
gerektiği yönünde görüşleri savunmalarına yol açmıştır. Ancak, bu konudaki ilk
pozitif teşebbüs İsviçre Hükümetinden geldi. İsviçre, uluslararası sözleşmeler
yoluyla düzenlenmesi arzu edilen çalışma mevzuatı ile ilgili konuları görüşmek üzere
8
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.10
9
Alper, Kaya, s.10.
7
bir ön konferans toplanması için 13 ülke hükümetine çağrıda bulundu. Ancak, Mayıs
1890’da Bern kentinde toplanması düşünülen bu Konferanstan, Alman İmparatoru II.
Wilhelm’inde benzer bir Konferans çağrısında bulunması üzerine vazgeçildi ve
İsviçre Almanya’nın teklifini benimsedi. 10
Mayıs 1890 tarihinde toplanan Berlin Konferansı’nda fabrika ve
madenlerdeki çalışma şartları ele alındı. Maden işçilerinin pazar çalışması, çocuklar,
gençler ve kadınların çalışma şartları ile ilgili olarak yasaklamalar veya düzenlemeler
içeren ayrıntılı tavsiye kararları alındı. Ancak, bu kararların uluslararası düzeyde
bağlayıcı yükümlülükler getirmesi sağlanamadı. Berlin Konferansı, doğrudan etkileri
çok az olmakla birlikte, hükümetlerin çalışma hayatı ile ilgili standartları tartışmak
üzere bir araya gelmelerini sağlayan ilk teşebbüs olması açısından uluslararası bir
öneme sahiptir. Bu yönüyle, takip eden yıllarda gerçekleştirilen faaliyetlere öncülük
etmiştir.11
1897 yılında, çeşitli Avrupa ülkeleri ile Amerika’dan bilim adamları ile
bürokratların katıldığı bir başka Konferans toplandı. Berlin Konferansı’nda alınan
kararları hayata geçirmek ve kurulması düşünülen uluslararası çalışma ofisinin
prensipleri üzerinde çalışmak üzere toplanan bu konferansın fikir babası, daha
sonraki yıllarda ILO’nun Yönetim Kurulu Başkanlığını da yürütecek olan Belçikalı
Profesör Ernest Mahaim’di. Bu konferansın en önemli sonucu, uluslararası çalışma
ofisi kurulması düşüncesine çeşitli ülkelerde destek sağlayıcı çalışmalarda bulunacak
bir komite ile bu görüşleri yaygınlaştıracak ulusal örgütler oluşturulması yönünde
kararlar alınması oldu. Toplantı sonucunda, Uluslararası Çalışma Mevzuatı Birliği
(International Association For Labour Legislation) kuruldu. Birliğin merkezi için
İsviçre’nin Basel kenti uygun görüldü ve ilk Uluslararası Çalışma Ofisi 1 Mayıs
1901 tarihinde bu şehirde açıldı. 12
Birliğin en önemli özelliği, hükümetlere bağlı bir örgüt olmamasıdır.
Üyeleri, uluslararası faaliyetler için işbirliği yapmayı kabul eden çeşitli ulusal
örgütlerin temsilcilerinden teşekkül ediyordu. Başlangıçta, yalnızca Fransa, İtalya,
10
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.11.
11
Alper, Kaya, s.11.
12
Alper, Kaya, s.11.
8
Hollanda ve İsviçre Hükümetleri birlik ile işbirliğine girerken, İkinci Dünya Savaşı
yıllarında üye sayısı 22’ye kadar yükseldi. İki yılda bir toplanan Birlik, ILO’nun
öncüsü olarak faaliyet gösterdi.13
Birlik, 1905 ve l906 yıllarında 13 ülkenin iştirak ettiği iki uluslararası
konferans düzenledi. 1906 Konferansında, biri sanayi işyerlerinde kadınların gece
çalışmalarını, diğeri ise kibrit fabrikalarında beyaz fosfor kullanımını yasaklayan iki
uluslararası anlaşma imzalandı. Bu anlaşmalar, aynı zamanda ilk uluslararası çalışma
sözleşmelerini oluşturdu. Fosfor kullanımını yasaklayan sözleşme, Konferansa
katılan bütün ülkeler ve Norveç tarafından imzalanırken, kadınların gece
çalışmalarını yasaklayan sözleşmeyi ikisi hariç Konferansa katılan bütün ülkeler
imzaladı. Eylül 1913’te, yine 13 ülkenin katılımı ile Birliğin 3. Konferansı toplandı .
Biri kadınların ve çocukların çalışma saatlerini düzenleyen, ikincisi ise çocukların
gece çalıştırılmalarını yasaklayan iki sözleşme kabul edildi. Ancak, 1914 yılında
patlak veren Birinci Dünya Savaşı, sözleşmelerle ilgili uluslararası anlaşmaların
sonuçlanmasını önledi ve Birliğin faaliyetlerini onu kapanma noktasına getirecek
şekilde sona erdirdi.14
ILO’nun kuruluşunda etkili olan bir başka gelişme de, sendikal hareketin
uluslararası düzeydeki örgütlenme faaliyetlerine paralel olarak ortaya çıkmıştır. 19.
yüzyılın son çeyreğinde yoğunlaşan bu gelişmeler, 1889 da çeşitli uluslararası işkolu
federasyonlarının kurulması ile sonuçlandı. Birbirini takip eden çok sayıdaki kongre
sonucu, 1903 yılında Dublin’de, Uluslararası İşçi Sendikaları Sekreterliği’nin
kurulması kararlaştırıldı. Sekreterlik, 1913 yılında Uluslararası Hür İşçi Sendikaları
Konfederasyonu (ICFTU: The International Confederation of Free Trade Union)
adını aldı. İlk uluslararası işçi örgütü olarak Konfederasyon, uluslararası Çalışma
Mevzuatı oluşturma yönündeki çalışmalara aktif olarak katıldı. 15
Savaş yılları süresince, tarafsız ülkelerin sendikaları kadar, savaşan
tarafların sendikal organizasyonları da barışın sağlanmasına yönelik çağrılarda
bulundular ve imzalanacak olan barış antlaşmasında işçilerin çalışma şartlarının
13
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.12.
14
Alper, Kaya, s. 12.
15
Kamil Turan, Milletlerarası Sendikal Hareketler, Ankara: AİTİA Yayınları, 1979, s.9.
9
iyileştirilmesini sağlamaya yönelik hükümlerin yer almasını talep ettiler. Ancak,
savaşın sona erdirilmesine yönelik gayretleri başarısız kalınca, faaliyetlerini savaş
sona erdiği zaman sosyal adaleti sağlayacak tedbirleri ihtiva eden tavsiyeler ve
teklifler paketleri hazırlamaya yönelik olarak yoğunlaştırdılar. Bu alandaki ilk
faaliyet, 1914 yılı Kasım ayında Filadelfiya’da bir kongre tertip eden ve bu kongrede
savaş bittiği zaman yapılacak barış görüşmeleri sırasında değişik ülkelerin sendikal
örgütlerinin temsilcilerinin katılacağı bir toplantı yapılmasını öneren Amerikan İşçi
Sendikaları Konfederasyonundan (AFL: The American Federation Of Labor) geldi.
Bunu
İngiliz
İşçi
Sendikaları
Konfederasyonu
ile
Fransız
Genel
İşçi
Konfederasyonu’nun birlikte tertip ettikleri ancak Belçika’dan da delegelerin
katıldığı 1916 tarihli Leeds Konferansı takip etti. Leeds Konferansında, gelecekte
imzalanacak bir barış anlaşmasında işçilere çalışma saatleri, sosyal güvenlik ve
meslek hastalıkları gibi çalışma hayatı ile ilgili hususlarda garanti verilmesi istendi.
Konferansın ikinci önemli sonucu, alınacak tedbirlerin uygulanmasını denetlemek ve
uluslararası çalışma standartlarının da hazırlanmasını sağlamak üzere uluslararası
konferanslar düzenlenmesini sağlayacak bir uluslararası komisyon teşkil edilmesi
oldu. Bu komisyonun dikkat çeken özelliği, üyelerinin işçi ve işveren
temsilcilerinden oluşmasıdır. Nihayet, bu konferansta, ILO’nun başlangıcını
oluşturan sürekli bir uluslararası çalışma ofisinin oluşturulması da istenmiştir.16
Bu süreç boyunca, gerek bireysel girişimlerin, gerekse sendikal örgütlerin
uluslararası seviyede düzenledikleri konferans ve kongrelerin, ILO’nun kuruluşunu,
oluşum ve çalışma prensiplerini tayin edici bir role sahip olduğu hususu
tartışmasızdır. Ancak, birçok sosyal politikacı, Birinci Dünya Savaşı
boyunca
yaşanan tecrübelerin ILO’nun bugün sahip olduğu organizasyon yapısının
oluşmasında ve çalışma prensiplerinin belirlenmesinde etkili olduğunu kabul
etmektedir.
1.2. 1919–1946 Dönemi: Kuruluş ve Büyüme Yılları
Birinci Dünya Savaşı ülke yöneticilerinin, savaş sonrası dönemde
oluşturulacak yeni düzen ve ülkeler arasındaki ilişkiler konusundaki düşüncelerinde
16
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.14.
10
köklü değişiklikler yaratan derin izler bırakmıştır. Bu izlerin, devletlerin
niteliklerinde ve sosyal politikaya yönelik bakış açılarını da değiştirmesi de söz
konusu olmuştur. İşçilerin, savaş öncesi dönemde sosyal protesto hareketlerini bir
yana bırakarak kendi ülkelerinin savunmalarına katılmaları, çalışma ve hayat
şartlarının savaş öncesi dönemde olduğundan farklı olacağı yönündeki düşünceleri
pekiştirdi. İngiltere Başbakanı Lloyd George’un, barış anlaşmasına işçiler lehine
hükümler konulması yönündeki düşüncesi ve Amerikan Başkanı Wilson’un
“Uluslararası Çalışma Örgütü”nün kurulmasını ilan ederken dile getirdiği “Dünya
üretiminin büyük yükünü omuzlarında taşıyan kadınlar,çocuklar ve işçilere toplumun
arka çıkması gerektiği” yönündeki ifadesi bu yöndeki gelişmelerin sonucu ortaya
çıkan görüşlerdir. Wilson, “bu büyük kitlenin her akşam yorgun ve bitkin bir şekilde
evlerine dönmelerinin ve ertesi gün de umutsuz bir şekilde uyanmalarının artık
imkânsız olduğunu” dile getirerek, barış anlaşmasında ILO’nun kurulmasını sağlayan
düşünceyi özetlemiştir. 17
Savaş, “Uluslararası Çalışma Mevzuatı Birliği”nin faaliyetlerini sona
erdirirken, işçilerin üretim ve ülke savunmasındaki vazgeçilemez önemlerini de açık
olarak ortaya çıkarmıştır. Savaş döneminde, hükümetlerin çalışan kesime olan
ihtiyaçlarının artması, bu kesime yönelik uluslararası bir örgüt kurulması yönündeki
isteksizliklerini ortadan kaldırmıştır.18
Toplumun ve hükümetlerin, çalışanların uluslararası alanda bir örgüte sahip
olması gerektiği yönündeki olumlu düşünce değişikliği, savaş yılları süresince
gerçekleştirilen Leeds, Stockholm, Bern ve Londra Konferanslarındaki işçi talepleri
ile çakışınca Barış Antlaşması’nda çalışma hayatına dair hükümleri ihtiva eden bir
bölümün yer alması ve bu hükümlerin uygulanması ve denetlenmesini sağlayacak
uluslararası bir örgütün oluşturulması yönündeki irade ortaya çıkmış oldu. 1919
yılında Paris Barış Konferansı toplandığı zaman, uluslararası sosyal politikanın
temellerini atmak için ortam hazırlanmış, düşünceler olgunlaşmıştı.19
17
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.16.
18
Alper, Kaya, s.16.
19
Alper, Kaya, s.17.
11
Barış
Konferansı’nın
gerçekleştirdiği
ilk
faaliyetlerden
biri
barış
antlaşmasına dahil edilecek çalışma hayatı ile ilgili prensipleri belirleyecek bir
Komisyon atamak oldu. Üçlü temsil ilkesine göre oluşturulan Uluslar arası Sosyal
Mevzuat Komisyonu’nda (The Commission On International Social Legislation)
sendikalar, işverenler ve hükümetlerin temsilcileri yer aldı. 20
Komisyon üçlü temsil prensibi dikkate alınarak oluşturulmasına rağmen,
tarafların oy gücünün belirlenmesi çok uzun tartışmalara yol açmıştır. Başlangıçta,
Komisyonda temsil edilen bütün tarafların eşit oranda oy hakkına sahip olması
savunulmuş, ancak hükümet temsilcilerini oy güçlerinin daha ağırlıklı olması
gerektiği yönündeki görüşlerinde ısrar etmişlerdir. İşçi temsilcileri ise oy gücü
dağılımının örgütün geleceğini tayin edecek önemde bir mesele olduğunu
belirtmişlerdir. Sonuçta, sosyal politika ile ilgili düzenlemelerde ve uluslararası
ilişkilerde, takip edecekleri politikalarla hükümetlerin tayin edici role sahip
olacakları gerçeğinden hareketle, her ülkenin 4 temsilci ile örgüt kongresine
katılması, bu 4 temsilciden ikisinin hükümet, birinin işveren ve birinin de işçi
temsilcilerinden oluşması kabul edilmiştir. Oy hakkı konusunda ise eşitlik prensibi
benimsenerek, her temsilcinin bir ve eşit oy hakkına sahip olması benimsenmiştir.21
Komisyon, Samuel Gompers başkanlığında ağırlıklı olarak, komisyonun
görevlerinin ne olduğu konusunun belirlenmesi konusunu tartışmıştır. Komisyonun
kanun yapıcı mı, yoksa tavsiye edici mi olduğu uzun süre tartışıldıktan sonra,
uygulama gücünün kaynağı ve milli hakimiyet prensipleri ile çatışmasının yaratacağı
problemler dikkate alınarak tavsiye edici olarak kalması prensibi benimsenmiştir.
Örgütün niteliğinin ne olacağı, farklı sanayileşme seviyesine sahip olan ülkelerin
örgüte nasıl üye olacakları, Avrupa ülkelerinin sömürgesi durumundaki ülkelerin
durumlarının ne olacağı ve belirlenecek çalışma standartlarının farklı özelliklere
sahip ülkelerde nasıl uygulanacağı hususları, komisyon çalışmalarında tartışılan diğer
önemli konuları oluşturdu. Sonuçta, uluslararası çalışma sözleşmelerinin ve tavsiye
kararlarının, ülkelerin sanayileşme bakımından gösterdikleri farklı gelişme seviyeleri
20
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.17.
21
Alper, Kaya, s.17.
12
ve yöresel şartlar göz önünde bulundurularak daha ılımlı bir şekilde uygulanması
gerektiği görüşü benimsendi.22
Komisyonun çalışmaları sonucunda hazırladığı metin, Versailles Barış
Antlaşması ve diğer barış antlaşmalarında yaralan çalışma hayatı ile ilgili sözleşme
ve tavsiye kararlarını hazırlayacak olan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün
kurulmasını
sağlayan
VIII.
bölümü
oluşturdu.
28.04.1919
tarihli
Paris
Konferansı’nda bu bölüm kabul edildi. Konferansın bu kabulü ile uluslararası sosyal
politika alanındaki en önemli gelişme gerçekleşmiş oldu. Üçlü temsil ilkesi, bu
alanda oluşturulan organizasyonların temel taşı haline geldi. Tarihinde ilk defa
işçiler, yalnızca konuşma haklarının değil oy haklarının da olduğu bir örgüt içinde
yer alma imkânına sahip oldular. 23
Komisyonun tavsiyeleri, kurulacak Uluslararası Çalışma Örgütü ana
sözleşmesinin temelini oluşturdu. Büyük bir bölümü bugün dahi yürürlükte olan bu
temel esasların en önemlisini, örgüt ana sözleşmesinin başlangıç kısmında yer alan,
“Sürekli ve evrensel bir barış, ancak sosyal adalet temeli üzerine kurulabilir” ifadesi
ile özetlenen prensip oluşturdu.24
Versailles Antlaşması, Milletler Cemiyeti üyeliği ile ILO üyeliği arasında
organik bir bağ oluşturarak, Cemiyetin ilk üyelerinin aynı zamanda ILO üyesi olması
hükmünü de getirdi. Buna göre, Milletler Cemiyeti üyesi olan her ülke otomatik
olarak Örgüt üyesi de olacaktı. Zaten Versailles Barış Antlaşmasını imzalayan
ülkeler, aynı zamanda bu antlaşmanın 23. maddesi ile getirilen “ üye devletler,
erkekler, kadınlar ve çocuklar için adil ve insancıl çalışma şartları oluşturmayı, bu
amaçla oluşturulacak uluslararası teşekkülleri kurmayı ve yaşatmayı destekler”
hükmünü de kabul etmiş olmaktadırlar. Örgüte üyelik konusu Washington’da
toplanan ilk Uluslararası Çalışma Konferansında tekrar ele alındı ve Genel Kurul
kararı ile de Örgüte üye olunabileceği esası kabul edildi. Almanya, Finlandiya ve
Avusturya, Milletler Cemiyetinin üyesi olmamakla birlikte, ilk Çalışma Konferansı
toplantısında bu yolla üye olarak kabul edildiler. Bu, bir anlamda, başlangıçtaki
22
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.18.
23
Alper, Kaya, s. 18.
24
Alper, Kaya, s. 18.
13
otomatik üyelik prosedürünün dışında, Konferansın üye kabulündeki yetkisinin de
tescili anlamına geldi. Bu düzenlemeler ışığında:

Milletler Cemiyetinin ilk üyeleri,

Milletler Cemiyetine sonradan katılmakla birlikte, Versailles Barış
Antlaşmasının 387. maddesi gereğince kendiliğinden üye olan devletler ve,

Örgütün Genel Kurul kararı ile üyeliğe kabul edilen devletler,
Uluslararası Çalışma Örgütünün ilk üye devletlerini oluşturdular. ILO,
üyelik konusunda esas olarak “Evrensellik” prensibini benimsemiştir. Üye ülkelerin
kompozisyonu bu prensibe uygun olarak, yelpazenin her noktasında bulunan
ülkelerin Örgüte üye olarak alındığının bir belgesini oluşturmaktadır.25
Uluslararası Çalışma Konferansı ilk toplantısını Ekim 1919 tarihinde
Washington’da
gerçekleştirdi.
Toplantıya,
Versailles
Barış
Antlaşması’nı
imzalayarak üye olan 29 ülke ile davet edilen 13 ülke katıldı. Birçok Avrupa ülkesi
yanında, Arjantin, Bolivya, Brezilya, Kanada, Şili, Çin, Kolombiya, Küba, Ekvator,
El Salvador, Guatemala, Haiti, Hindistan, Japonya Nikaragua, Panama Paraguay,
İran, Peru, Tayland, Güney Afrika, Uruguay ve Venezüella, Konferansa katılan diğer
ülkeler oldular. Bu tablo, evrensellik prensibine uygun olarak gelişmiş, gelişmekte
olan ve o dönemde koloni halinde bulunan ülkelerin üye alındığının bir belgesi
niteliğindedir. 26
Albert Thomas, bu Konferansta, Uluslararası Çalışma Ofisinin ilk Başkanı
oldu ve 1932 yılında ölünceye kadar bu görevini sürdürdü. Örgütün ilk uluslar arası
sözleşmeleri de bu Konferansta kabul edildi. Örgüt, 2 yıldan daha kısa bir sürede 16
Uluslararası Çalışma Sözleşmesi ve 18 tavsiye kararını kabul etti. Teşkilatın ilk
kabul ettiği sözleşmelerin bazılarının konuları, çalışma saatleri, işsizlik, analık
25
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.21.
26
Alper, Kaya, s.21.
14
halinde kadının korunması, kadınlar ve gece çalıştırılmaları, sanayide asgari istihdam
yaşı, gençlerin gece çalıştırılmaları başlıklarında toplanmıştır.27
1926 yılında, Uluslararası Çalışma Konferansı, çalışma standartlarının
uygulanması ile ilgili bir denetim mekanizması oluşturdu. Bu, denetim mekanizması
Örgütün faaliyetlerinde bir dönüm noktasını oluşturdu. Hükümet raporlarını
inceleyen ve bu raporlara bağlı olarak her yıl Konferansa kendi raporunu sunan
Komite, bağımsız uzmanlardan teşekkül ediyordu. Bu denetim mekanizmasının
işleyişi bugün de devam etmektedir.28
Örgütün önemli faaliyet alanlarından birini de 1930 yılından itibaren
çalışma hayatı ile ilgili dokümantasyonlar oluşturmak, yayın faaliyetlerine başlamak
ve istatistikler düzenlemek oluşturdu. Aralarında Çin, Amerika, Küba, Mısır,
Yunanistan, Peru ve Venezüella gibi ülkelerin de bulunduğu ülkelere teknik
yardımlar yapmaya başladı. Örgüt 1929 yılında patlak veren Dünya İktisadi Buhranı
nedeniyle ortaya çıkan iktisadi durgunluk ve buna bağlı olarak artan işsizlik
probleminin sosyal etkilerini azaltmaya yönelik projeler geliştirdi. Fakat durgunluk
Örgütün de faaliyetlerini olumsuz olarak etkiledi. Kriz yılları süresince işçi ve
işveren temsilcileri, işsizlik probleminin çözümü ile ilgili olarak çalışma saatlerinin
azaltılması konusunda karşı karşıya geldiler. İkinci Dünya Savaşı’nın yaklaştığı
yıllarda bu olumsuz etki daha fazla kendini hissettirmeye başladı. İlk olarak Örgüte
üye ülke sayısında bir azalma görüldü. II. Dünya Savaşı, büyük umutlarla kurulan
Milletler Cemiyetini devreden çıkarınca, Cemiyet’le organik bağlantısı olan ILO’nun
statüsünün de değiştirilmesi gündeme geldi. Örgüt merkezinin Cenevre’den
Montreal’e taşınması bu değişikliğin en belirgin yansımalarından birini oluşturdu.
Herşeye rağmen Örgüt faaliyetlerini sürdürmeye çalıştı. Ancak, II. Dünya Savaşı
süresince Örgütün gerçekleştirdiği toplantıların en önemlisini ILO’nun örgüt
yapısının yeniden organize edildiği 1944 tarihli Filadelfiya Konferansı olmuştur.29
Filadelfiya Konferansında, Örgütün faaliyet ilkeleri, programı, statüsü ile
ilgili problemler ele alınmış, sonuçta II. Dünya Savaşını takip eden dönemde
27
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.22.
28
Alper, Kaya, s.22.
29
Alper, Kaya, s.23.
15
Örgütün faaliyetlerine hakim olan temel yaklaşımın esasını oluşturan “Filadelfiya
Beyannamesi’ni” kabul etmiştir.
Filadelfiya Konferansı, Örgütün bir anlamda yeniden kuruluşu ve
yapılanması anlamına gelen VE Örgütün üyelerinin belirleyeceği politikalara yön
verecek Beyannameyi 10 Mayıs 1944 tarihinde kabul etmiştir. Örgütün ana
sözleşmesi niteliğinde olan bu Beyanname, 5 maddeden meydana gelmektedir. Bu
maddeler ve getirdiği prensipler şunlardır:30
Birinci Madde: Konferans, Örgütün dayandığı temel prensipleri, özellikle
aşağıdaki ilkeleri yeniden onaylar:
a. Emek bir mal değildir.
b.Düşünce ve dernek kurma hürriyeti, sürekli bir ilerlemenin vazgeçilmez
şartıdır.
c. Her nerede olursa olsun, fakirlik, bütün insanların refahı için büyük bir
tehlike oluşturur.
d. Fakirliğe karşı savaş, her ülke tarafından yorulmak bilmez bir azimle ve
kamunun iyiliğini sağlamak üzere, işçi ve işveren temsilcilerinin hükümet
temsilcileriyle eşit şartlar içinde katılmalarıyla yapacakları serbest tartışmalara ve
verecekleri demokratik kararlara hakim olacak sürekli ve ortak bir uluslararası
gayretle yürütülecektir.
İkinci
Madde:
Konferans,
Uluslararası
Çalışma
Örgütünün
ana
sözleşmesinde yer alan ve kalıcı barışın ancak sosyal adalete dayanması şartıyla
kurulabileceğini dile getiren prensiplerin doğruluğunun tecrübelerle ispatlandığına
inanarak aşağıdaki ilkeleri onaylar:
a. Bütün insanlar, ırkı, inancı ve cinsiyeti ne olursa olsun, maddi refahını ve
manevi gelişmesini, serbestlik, ve şeref, ekonomik güvenlik ve fırsat eşitliği içinde
gözetme hakkına sahiptir.
30
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.23.
16
b.Bu amacın gerçekleşebileceği şartlara ulaşmak, ulusal ve uluslar arası
politikanın başlıca amacını oluşturur.
c.Bütün ulusal ve uluslararası politika ve tedbirler, özellikle ekonomik ve
mali nitelikte olanlar bu bakışla değerlendirilmeli ve bu temel amacın başarılmasını
engellemeyip ona hizmet etmek üzere uygulandıkları ölçüde kabul görmelidir.
d.Bütün uluslararası ekonomik ve mali politika tedbirleri bu temel amaç
ışığında
inceleyip
değerlendirmek,
Uluslararası
Çalışma
Örgütü’nün
sorumluluğudur.
e. Uluslararası Çalışma Örgütü, kendisine verilen görevi yerine getirirken,
ilgili bütün ekonomik ve mali faktörleri dikkate alarak, karar ve tavsiyelerine uygun
gördüğü hükümleri koyabilme yetkisine sahiptir.
Üçüncü Madde: Konferans;
a. Tam çalışma ve hayat standardının yükseltilmesi;
b.İşçilerin,
becerilerini
ve
bilgilerini
olabilecekleri ve ortak refaha en büyük
bütünüyle
göstererek
tatmin
katkıda bulunabildikleri işlerde
çalışmalarının sağlanması;
c. Bu amaca ulaşmak için bir araç olarak ilgili herkes için yeterli güvence
altında çalışma ve yerleşme amaçlı göç dahil, çalışanların yetiştirilmesi ve yer
değiştirmesi için kolaylıklar sağlanması;
d. Ücret ve kazanç, çalışma süresi ve diğer çalışma şartlarında sağlanan
gelişmelerin sonuçlarından herkesin adil pay almasını ve çalışan ve korunması
gereken herkese belirli bir ücret sağlamayı amaçlayan politikaların izlenmesi;
e. Toplu pazarlık yapma hakkının etkin şekilde tanınması, verimli bir
etkinliğin sürekli geliştirilmesi için iş yöntemiyle emeğin işbirliğinin sağlanması,
işçilerle işverenlerin sosyal ve ekonomik tedbirlerin belirlenmesi ve uygulanmasında
birlikte davranmalarının sağlanması;
17
f. İhtiyaç duyan herkese bir temel gelir sağlanması ve kapsamlı sağlık
bakımı sağlamak üzere sosyal güvenlik tedbirlerinin yaygınlaştırılması;
g. Bütün çalışma alanlarında işçilerin hayat ve sağlıklarının yeterince
korunması;
h. Çocukların ve annelerin korunmasına yönelik hükümler;
i. Yeterli beslenme, mesken, iyi vakit geçirme ve kültürel kolaylıkların
sağlanması;
j. Eğitimde ve mesleki alanda fırsat eşitliğinin garanti altına alınması;
Amaçlarını
gerçekleştirecek
programların
dünya
ülkeleri
arasında
geliştirilmesi konusunda Uluslararası Çalışma Örgütünün açık yükümlülüğünü
onaylar.
Dördüncü Madde: Konferans, bu beyannamede belirtilen amaçların
gerçekleştirilmesi için ihtiyaç duyulan bütün dünya üretim kaynaklarının tam ve
geniş biçimde harekete geçirilmesinin, üretim ve tüketimi artırmak, yıkıcı ekonomik
dalgalanmalardan kaçınmak, dünyanın azgelişmiş bölgelerinin ekonomik ve sosyal
gelişmesini hızlandırmak,
temel ürünlerin dünya
fiyatlarına
bir
kararlılık
kazandırmak ve yüksek ve kararlı bir dünya ticaret hacmine ulaşabilmek için
alınabilecek tedbirler dahil, etkin bir uluslararası ve ulusal eylemle güvenceye
bağlanacağına inanarak Uluslararası Çalışma Örgütü’nün bu büyük uğraş uğruna ve
bütün milletlerin sağlık, eğitim ve refahını geliştirmek üzere sorumluluk alabilecek
olan uluslararası organlarla tam işbirliği yapmayı üstlenir.
Beşinci Madde: Konferans, bu beyannamede yer alan ilkelerin her yerde ve
bütün dünya milletlerine tam olarak uygulanabilmesini ve uygulama biçimlerinin her
milletin kendi ulaştığı toplumsal ve ekonomik gelişme düzeyine göre belirlenmesi
gerekmekle birlikte, kendini yönetme imkânına sahip olan ülkeler kadar henüz
18
bağımlı olan ülkelere de kademeli şekilde uygulanması hususunun bütün medeni
dünyayı ilgilendirdiğini kabul eder. 31
Özet olarak, Beyanname, ILO’nun genel felsefesinin ve temel prensiplerin
yeniden onaylandığı birinci bölümde “emeğin bir meta olmadığını” kabul ederek,
sendikal hürriyetlerle ilgili olarak da, “düşünce ve cemiyet kurma hürriyetinin sürekli
bir ilerlemenin kaçınılmaz şartı olduğunu” vurgulamıştır. Bu ifade ile sendika
özgürlüğü Versailles Antlaşması’ndan daha geniş bir çerçevede ele alınmış ve
Anayasal bir belgede yer almıştır.
1.3. 1946’dan Günümüze: Gelişme Yılları
1946 yılı, ILO bakımından bir dönüm noktasını teşkil etmiştir. Birleşmiş
Milletler ile yapılan anlaşma sonucu, ILO, kendi faaliyet alanına giren hususlarda
belirlediği amaçlarını gerçekleştirmek için hareket serbestisine sahip “uzman” bir
Birleşmiş Milletler kuruluşu haline gelmiştir. ILO, yalnızca BM ile değil, Birleşmiş
Milletler’e bağlı diğer uluslararası kuruluşlar ve bölgesel kuruluşlar ile de işbirliğini
geliştirmeye yönelik teşebbüslerde bulunmuştur. İki büyük dünya savaşını yaşayan
dünya ülkeleri, savaşı takip eden yıllarda aralarındaki işbirliğini geliştirmeye yönelik
ciddi adımlar attı. Bu yöndeki faaliyetler, ILO’nun önemini ve etkinliğini de artırdı.
Örgütün kabul ettiği sözleşme ve tavsiye kararlarının ifade ettiği anlam güçlendi.
Sürekli barışı sağlamaya yönelik yeni dünya düzeninde ILO takip ettiği politikalarla
etkin bir rol oynadı. 32
Dekolonizasyon ve uluslararası kuruluşlarda belirginleşmeye başlayan
heterojen yapı ile Soğuk Savaşın etkilerinin de hakim olduğu 1940-1970 yıllarında,
ILO kendine yeni amaçlar belirlemeye başladı. Bu süreçte, Örgütün direktörlüğünü
yapan isimler, dönemin en etkili isimleri arasında yer aldılar ve yönetimde
31
Alberto Odera ve Horacio Guido, ILO Law on Freedom of Association, Standarts and
Procedures, First Published, Geneva: ILO, 1995, s.6-8.
32
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.27.
19
bulundukları sürede, evrensel insan hakları, teknik işbirliğinin geliştirilmesi ve
Güney Yarım Küre için küresel bir ilginin oluşması için çaba sarf ettiler. 33
1948 yılında Amerikalı David Morse Örgütün Direktörü olarak görev aldı
ve 1970 yılına kadar 32 yıl süreyle görev yaptı. Bu süre içinde Örgüte üye ülke sayısı
ikiye katlandı ve Örgüt evrensel bir nitelik kazanmaya başladı. Nitekim Örgüte üye
olan sanayileşmiş ülkeler sayı olarak azınlıkta kaldılar. Yine bu dönemde Örgüt
bütçesi 5 kat, Örgütte çalışanların sayısı ise 4 kat arttı. Bu dönemdeki bir başka
gelişme, Örgütün uluslararası “teknik işbirliğini” artırma yönündeki faaliyetlerinde
görüldü. Bu amaçla 1960 yılında Merkezi Cenevre’de bulunan Uluslararası Çalışma
Araştırmaları Enstitüsü (International Institute For Labour Studies) kuruldu. Bunu
1965 yılında Merkezi Torino’da bulunan Uluslararası İleri Mesleki ve Teknik
Eğitimi Geliştirme Merkezinin (International Center For Advanced Technical and
Vocational Training) kurulması takip etti. Her iki merkez de Örgütün faaliyetlerini
destekleyici ve güçlendirici nitelikte önemli faaliyetlerde bulundular. Özellikle
uygulamalı eğitim programları dünyanın değişik ülkelerine yaygınlaştırıldı.34
Örgüt, 50. kuruluş yıldönümü olan 1969 yılında anlamlı bir ödül kazanarak
Nobel Barış Ödülüne layık görüldü. Aynı yıl başlattığı Dünya İstihdam Programı,
Örgütün en kapsamlı faaliyet alanlarından birini oluşturdu. Yalnızca çalışanların
değil, çalışma hayatının dışında kalan işsizlerin korunmasına yönelik çalışmalarla da
Örgüt, tam istihdam hedefinin gerçekleştirilmesine yönelik politikalar geliştirdi.
Nobel Barış Ödülü almasında bu konudaki faaliyetlerinin de büyük etkisi oldu.35
1970–1973 yılları arasında Örgüt Direktörlüğüne İngiliz Wilfred Jenks
seçildi. Jenks görev süresinde, Dünya ülkeleri arasındaki bloklaşma ve bunun
getirdiği Soğuk Savaşın etkisiyle çalışma hayatı ile ilgili problemlerin politize
edilmesi problemi ile karşılaştı. Jenks, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını üçlü
temsile dayanan yapıyı ve uluslararası problemlerde ILO’nun moral otoritesinin
33
Magaly Rodriguez Garcia, “Conclusion: The ILO’s Impact on the World”, Essays on the ILO
and Its Impact on the World During the Twentieth Century”, Jasmien Van Daele, Magaly
Rodriguez Garcia, Geert Van Goethem, Marcel van der Linden, (drl.), Amsterdam: Peter Lang, 2010,
s. 469.
34
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.28.
35
ILO, The ILO: What it is. What it does, Geneva: ILO, 2003, s.6.
20
önemini savundu. Özellikle birleşme hürriyetine yönelik alanlarda olmak üzere
uluslararası çalışma standartlarının gelişmesi ve uygulanmalarına yönelik denetim
mekanizmalarının
güçlendirilmesine
yönelik
olarak
önemli
çalışmaları
gerçekleştirdi.36
Jenks’i takip eden ILO Direktörü Fransız Francis Blanchard döneminde
Örgüt geniş kapsamlı teknik işbirliği faaliyetleri gerçekleştirdi. Başkanlığı sırasında
karşılaştığı en büyük problem, 1977–1980 yılları arasında ABD’nin Örgüt
üyeliğinden ayrılması ve bu ayrılmaya bağlı olarak bütçenin dörtte bir oranında
azalması ile ortaya çıktı. ABD’nin üyelikten ayrılmasına yol açan temel faktör,
Örgütün faaliyetlerinde Sovyetler Birliğine yakınlaştığı ve Örgüt çalışanlarının
Sovyetler Birliğinin etkisinde kaldığı yönündeki iddialarıdır. Öte yandan, ABD
Örgütün yönetim yapısı ile finansman yapısı arasında bir bağ kurulmasını savunmuş,
Örgütün üçlü temsile dayanan yapısının bütçeye yapılan katkı ile bağlantı kurularak
belirlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Ancak, zaman içinde Örgütün faaliyetlerinde
ABD’nin şikayetlerini haklı kılacak gelişmeler ortaya çıkmadı ve üçlü temsil
yapısının Örgütün evrensellik özelliğini güçlendirdiği görüldü. ABD’de değişen
yönetimle birlikte tekrar üyeliğe döndü. Blanchard döneminde görülen bir başka
önemli gelişme de Örgütün Polonya’da ortaya çıkan Dayanışma hareketine destek
vermesi oldu.37
1998 yılında Uluslararası Çalışma Konferansı, “Çalışma Yaşamında Temel
İlke ve Haklar Bildirgesi”ni kabul etmiştir. Bu bildirge ile Konferans, uluslararası
topluluğun işçi ve işverenlerin örgütlenme özgürlüğü ve etkin toplu pazarlık
haklarına “iyi niyet çerçevesinde riayet etme, geliştirme ve gerçekleştirme”
taahhüdünü ortaya koymuştur.
Bu Bildirge, üye ülkelerin, ilgili Sözleşmeleri imzalamamış olsalar dahi bu
Bildirgede yer alan temel ilkelere riayet etmekle yükümlü olduklarını belirtmektedir.
36
ILO, The ILO: What it is. What it does, Geneva: ILO, 2003, s.28.
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.29.
37
21
1999 yılında Örgüt Direktörlüğüne getirilen Şili’li Juan Somavia, güney
yarım küreden seçilen ilk Genel Direktör olmuştur. Somavia’nın 1999 yılında Genel
Konferans’a sunduğu “İnsana Yakışır İş Gündemi” (Decent Work Agenda) Örgütün
2000’li yıllardaki izleyeceği politikaların yol haritasını oluşturmaktadır. Somavia,
ayrıca 2015 yılında fakirliğin ortadan kaldırılmasını da içeren “Milenyum Gelişim
Hedefleri”ne ulaşılmasında ILO’nun rolüne de dikkat çekmiştir.38
Guy Ryder, 28 Mayıs 2012 tarihinde ILO’nun 10. Genel Müdürü olarak
seçilmiş olup, 5 yıllık görev süresi Ekim 2012’de başlamıştır.
ILO, Kurulduğu 1919 yılından bugüne kadar geçen 94 yıllık sürede 189 adet
sözleşme ve 202 tavsiye kararı ve bu sözleşme ve tavsiye kararları ile ilgili olarak
Mart/2013 itibariyle 7868 onay kabul etmiştir. Kabul edilen sözleşme ve tavsiye
kararları ile çalışma hayatına yönelik çok geniş kapsamlı bir uluslararası mevzuat
oluşturulmuştur. Bu alandaki mevzuatın kapsamı zaman içinde çalışma hayatı ile
sınırlı kalmayıp temel insan hakları, ceza hukuku ve mülkiyet hukuku gibi alanlara
yönelik olarak da genişlemiştir. 2013 yılı itibarıyla Örgüte üye ülke sayısı 185’e
ulaşmıştır.
2. AMAÇ VE PRENSİPLERİ
Uluslararası Çalışma Örgütünün amaçlarını, kuruluşuna neden olan
faktörlerden hareketle belirlemek mümkündür. Örgütün kuruluş beyannamesinde de
belirtildiği gibi, “sürekli bir barış, ancak sosyal adalet temeli üzerine kurulabilir”.
Sosyal adaleti sağlamaya yönelik bir “sosyal düzen” oluşmasını sağlamak üzere
Örgüt, çalışma prensiplerini üç ana yönde yoğunlaştırmıştır. Bunlar:
2.1. Sosyal Adalet ve Evrensel Barışın Sağlanması
Barışın sürekli ve evrensel olabilmesi için sosyal adalet prensibi üzerine
oturtulması gerekir. İktisadi rekabet endişesi ile sosyal tedbirlerin getireceği mali
yükü düşünen dünya ülkeleri, barışın devamlılığını sağlamak üzere iktisadi
endişelerden uzaklaşarak bu alandaki tedbirleri daha kolay alacaklardır. Bütün
ülkelerin aynı yönde davranmaları halinde, sosyal tedbirlerin milli ekonomiler
38
ILO, The ILO: What it is. What it does, Geneva: ILO, 2003, s.6.
22
üzerinde güç dengesini bozan bir faktör olması söz konusu olmayacaktır. Çalışma
hayatına yönelik kurallar daha kolay ve sağlıklı şekilde uygulanabilecek ve
uluslararası anlaşmaların garantisi altında olacaktır.39
2.2. Çalışma Şartlarının İyileştirilmesi
Birçok insanın sefalet içinde yaşamasına yol açacak kötülükteki çalışma
şartları, yarattığı rahatsızlıkla uluslararası barışı tehlikeye düşürmektedir. ILO
tarafından belirlenen çalışma standartlarını kendi ülkesinde uygulayan ülkeler, bir
yandan çalışanların çalışma ve hayat şartlarının iyileştirilmesine, diğer yandan
uluslararası barışa katkıda bulunmaktadır. Çalışma sürelerinin düzenlenmesi, işe
alma, işsizliğe karşı mücadele, asgari bir hayat standardını garanti eden bir ücret
seviyesinin belirlenmesi, iş kazaları ve meslek hastalıklarından doğabilecek
zararların etkilerinin azaltılması, çocuk, genç ve kadın çalışanların korunması, sosyal
güvenliğin yaygınlaştırılması, sendikal hürriyetlerin teminat altına alınması, mesleki
ve teknik eğitimin geliştirilmesi, göçmen işçilerin haklarının korunması gibi
konularda belirlenen çalışma standartları, çalışma şartlarının iyileştirilmesine katkıda
bulunmaktadır.40
2.3. Uluslararası İşbirliğinin Sağlanması
Örgüt ana sözleşmesinin başlangıç hükümleri, uluslararası işbirliğini barışın
teminatı olarak görmektedir. Bu gerçekten hareketle, kendi sınırları içinde
çalışanların insan haysiyetine yaraşır bir hayat standardına kavuşturulması yönünde
tedbir almayan ülkelerin, bu tedbirleri alan ülkeler için ciddi bir engel
oluşturduklarına inanmaktadır. Bu sebeple, çalışma hayatının iyileştirilmesine
yönelik tedbirlerin alınması ülkelerin kendi inisiyatiflerine bırakılamaz. Örgüt, bu
konuda işbirliğini sağlayacak tedbirleri almakla yükümlüdür.41
Yukarıda belirtilen amaçlarla ve prensiplerle faaliyetlerini gerçekleştirmeye
çalışan ILO’nun çalışma konularını şu başlıklar altında toplamak mümkündür:
39
Mesut Gülmez, Sendikal Hakların Uluslararası Kuralları ve Türkiye, Uluslararası Çalışma
Örgütü Sözleşme ve İlkeleri,Ankara: TODAİE, 1988, s.12.
40
Gülmez, s.13.
41
Gülmez, s.12.
23

Çalışanların tam istihdamını gerçekleştirecek özel tedbirler almak;

Çalışanların çalışma, beslenme, konut ve dinlenme şartlarını
iyileştirmek;

Çalışanların çalışma şartlarını kendi iradeleri ile belirlemelerini
sağlayacak serbest toplu pazarlık sisteminin yerleşmesini sağlamak;

Çalışma hayatı esas olmak üzere temel insan hakları ile ilgili
hususlarda uluslararası düzeyde koruyucu ve düzenleyici çalışma mevzuatı
oluşturmak;

Mesleki eğitimi geliştirerek çalışanların iş bulma imkânlarını
geliştirmek, emek piyasasını, özellikle emeğini arz edenler bakımından daha düzenli
hale getirmek;

Oluşturulan mevzuatın uygulanmasına yönelik olarak hükümetlere
yardımcı olarak uluslararası teknik işbirliği programları hazırlamak;

Bir bütün olarak Örgütün faaliyetlerinde etkinlik sağlayacak eğitim,
öğretim, araştırma, yayın ve istatistik derleme faaliyetlerinde bulunmak.42
Uluslararası Çalışma Örgütü, değişik amaçlarla oluşturulmuş uluslararası
örgütler arasında, kuruluş amaçlarını gerçekleştirme bakımından en başarılı olan
örgütler içinde en ön sıralarda yer almaktadır. Örgüt, faaliyetleri ile bütün dünya
ülkelerini ve bu ülkelerde çalışanları yakından ilgilendirmektedir. Örgüt, bütün
dünyada sosyal adalet üzerine kurulmuş sağlam ve sürekli bir barışın sağlanması ile
insan haklarının geliştirilmesi ve korunması hedeflerini, gerçekleştirmek istediği
temel amaçlar olarak belirleyerek, kuruluş amaçlarının çok ötesinde bir hedefe
ulaşma idealinin takipçisi olmuştur.
42
Mesut Gülmez, Sendikal Hakların Uluslararası Kuralları ve Türkiye, Uluslararası Çalışma
Örgütü Sözleşme ve İlkeleri,Ankara: TODAİE, 1988, s.15.
24
İKİNCİ BÖLÜM
ILO’NUN KURUMSAL YAPISI
1. ÜÇLÜ TEMSİL ESASINA DAYANAN YÖNETİM YAPISI
Uluslararası Çalışma Örgütü’nü diğer uluslararası örgütlerden ayıran en
dikkat çekici özelliği, karar mekanizmasının üçlü temsil esasına dayanan bir yönetim
organizasyonu üzerine oturtulmuş olmasıdır. Örgütün faaliyetleri ile doğrudan ilgili
bu üç taraf, çalışanlar, işverenler ve hükümetin katılımı ile gerçekleşen faaliyetler bu
üçlü yapının izlerini taşımaktadır.
ILO’nun 1919 tarihli kuruluş toplantısında, Örgüte katılacak ülkeler ile oy
haklarının nasıl dağılacağı hususu çok uzun tartışmalara yol açtı. ILO ana
sözleşmesini kaleme alanlar, oluşturulan Örgütün çalışma hayatını ilgilendiren bir
örgüt olduğu hususunu göz önüne alarak, üye ülkelerin hükümet olarak temsil
edilmesi yanında, çalışma hayatının diğer aktif tarafları olan ve alınacak her karardan
doğrudan
etkilenecek
olan
işçilerle
işverenlerin
de
örgütleri
vasıtasıyla
organizasyona katılmalarını uygun görmüşlerdir. Üçlü katılımın özellikle uluslararası
düzeyde faaliyet gösteren bir örgütte uygulanmasının daha uygun olacağı da yine ana
sözleşmeyi hazırlayanlar tarafından ifade edilmiştir.43
Örgütün yönetim yapısında üçlü temsil esasına dayanan bir organizasyon
yapısının benimsenerek hükümetler yanında üretim faaliyetinden doğrudan etkilenen
işçiler ile işverenlerin de yönetime dahil edilmesinden sonra, tarafların temsil
oranları ile oy haklarının dağılımı konusu gündeme geldi. Hükümet temsilcilerinin
daha ağırlıklı oy hakkına sahip olması gerektiği yönündeki talepler, işçi kesimi
temsilcilerince, “Örgütün geleceğini ipotek altına alacak gelişmelere yol açabileceği”
43
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.39.
25
endişesi ile kabul görmedi. Sonuçta, örgüte üye her ülkenin 4 temsilci göndermesi,
bunlardan ikisinin hükümet, birinin işçi örgütlerinin, diğerinin ise işveren
örgütlerinin temsilcisi olması prensibi benimsendi. Delegelerin hangi kesimin
temsilcileri olduklarına bakılmaksızın bir oy hakkına sahip oldukları ve oylarının eşit
olduğu belirtildi. Örgütün bu şekilde belirlenen organizasyon yapısı ilk yıllarda
çeşitli eleştirilere yol açtı. Ancak zaman içinde çalışanlar için en iyisinin yapıldığı
yönündeki kanaat daha ağır bastı. Uygulamada elde edilen sonuçlar da bu görüşün
haklılığını ortaya koyunca eleştiriler ortadan kalktı.44
Üçlü temsil esasına dayanan yapıyı, yalnızca işçiler değil işverenler de
destekledi. Genel olarak, hükümetlerle işçilerin birlikte hareket edeceği, işverenlerin
ise bu iki kesimin bloklaşması karşısında yalnız kalacağı düşüncesi hakimdi. Ancak,
ilerleyen yıllarda, işverenlerin endişe ettikleri bu bloklaşma da gerçekleşmedi. Kaldı
ki, işverenler gerçekçi bir davranışla, uluslar arası düzeyde bir örgütün oluşturulması
halinde, bütün ülkelerde uygulanacak bir çalışma mevzuatının insan emeği üzerinden
yapılacak haksız rekabeti önleyeceğine inanmışlardır. Örgütün üçlü temsil esasına
dayanan organizasyon yapısının korunması konusunda işverenler de en az işçiler
kadar samimi görünmektedirler. 45
ILO, zaman içinde Örgütün üçlü temsil esasına dayanan organizasyon
yapısını güçlendiren kararlar aldı. 1971 yılında alınan kararla, Örgütün bütün
çalışmalarında üçlü yapı ilkesinin güçlendirilmesi istenmiştir. 1977 yılında ise, ILO
standartları yanında Örgütün gerçekleştirdiği teknik işbirliği programlarında da üçlü
temsil yapısının hakim kılması kararlaştırılmıştır. ILO bünyesinde gerçekleştirilen
bütün konferanslar, komite toplantıları, uzman grupları ya da özel amaçlı gruplarca
gerçekleştirilen toplantılar ve yönetim kurulu toplantılarında üçlü temsil prensibi esas
alınmıştır. 1977 yılında alınan karar ile gelişmekte olan ülkelere yönelik teknik
işbirliği programlarında artan bir şekilde üçlü temsile yer verilmekte, ILO’nun
önderlik ettiği projelerde, projenin yönetimi tek kişiye verilmekle birlikte, gözetim
işçi ve işveren temsilcilerinin katılımı ile gerçekleştirilmektedir. Ancak, Örgütün bu
genel prensibinin en önemli istisnasını, yıllık Konferans toplantıları sırasında
44
ILO, Trade Unions and the ILO, A workers’ education manual, First Published, Geneva: ILO,
1979, s.9.
45
ILO, s.39 .
26
toplanan ve birer hükümet temsilcisinin katılımı ile oluşan mali komite toplantıları
oluşturmaktadır. Ancak, bu komitenin de hazırladığı raporu Genel Kurula sunması
ile üçlü temsil tekrar devreye girmektedir.46
Üçlü temsil esasına dayanan yapı, sözleşme ve tavsiye kararlarının yalnızca
hükümet temsilcilerinden oluşan teknokrat bir kadro tarafından, taraflara uymalarını
dikte ettirecek bir tarzda hazırlanmasını engellemekte, işçiler ve işverenlere sosyal
barışı sağlamaya yönelik çabalarda hem yetki hem de sorumluluk vermektedir. Bir
anlamda, alınmasına bizzat katıldıkları kararlara işçiler ve işverenlerin uymaları
istenmektedir. Sistem taraflar arasında işbirliği ve karşılıklı güven ortamının da
oluşmasına yardımcı olmakta, hazırlanan sözleşme ve tavsiye kararlarında işçiler ve
işverenlerin de beklentilerine cevap veren düzenlemeler yer almaktadır. Üçlü temsile
dayanan bir organizasyon yapısının Örgüte bir dinamizm kazandırdığı da ileri
sürülmektedir. Başlangıçta, işçiler ve işverenlerin karar sürecine katılmalarının
Örgütün faaliyetlerini sekteye uğratacağı, en azından hızını keseceği iddialarını
gündeme getirmişti. Ancak, uygulama bu yöndeki endişeleri de haklı çıkarmamış,
işçiler ve işverenlerin desteği alınarak kabul edilen sözleşme ve tavsiye kararlarının
daha etkin olduğu görülmüştür. 47
2. ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜ’NE ÜYELİK
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün üyeleri devletlerdir. Üyelik prosedürü,
devletler ile Örgüt arasında gerçekleşir. Örgüte üyelik konusunda özellikle ve
öncelikle belirtilmesi gereken husus, kuruluşundan itibaren üyelik konusunda
“evrensellik” prensibini benimsemiş olması, üye olmak isteyen ülkeleri belirli
kriterlere göre ayırmaması ve farklı davranışlar sergilememesidir.48
Dünyada meydana gelen büyük iktisadi ve siyasi krizler Örgüte üye ülke
sayısını etkilemiştir. Nitekim, üye sayısı Büyük İktisadi Kriz ve İkinci Dünya
Savaşını takip eden yıllarda hızla azalmış, ayrıca, savaş yıllarında, özel durumlarına
bağlı olarak üyelikten ayrılan ülkeler olmuştur. Ancak, Savaşın sona ermesi ve
46
ILO, Trade Unions and the ILO, A workers’ education manual, First Published, Geneva: ILO,
1979, s.40.
47
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.41.
48
Alper, Kaya, s. 47.
27
Birleşmiş Milletlerin yeniden yapılanmasına paralel olarak üye ülke sayısı hızla
artmıştır. Eski üyelerin yeniden üye olmaları yanında Örgütün üye sayısının hızla
artışına yol açan ikinci önemli gelişme ise, kolonizasyon sürecinin çözülmesi sonucu
çok sayıda ülkenin bağımsızlığına kavuşmuş olması ve bu ülkelerin uluslararası
topluluğa katılmanın önemli göstergelerinden biri kabul edilen ILO’ya üyelik için
başvurmadaki istekleri olmuştur.49
Uluslararası Çalışma Örgütü’ne üyeliğin, üye olan ülke bakımından oldukça
büyük anlamı vardır. Öncelikle, Örgüte üyelikle beraber, daha önce üye olan
ülkelerle aynı haklara sahip olunur ve Örgüt içindeki bütün faaliyetlere eşit şekilde
katılma imkânını elde eder. Üyelik, bir yandan Örgüte üye olan diğer ülkeleri kendi
görüşleri doğrultusunda etkileme şansını verirken, diğer yandan ise üyeliğe bağlı
olarak yerine getirilmesi gereken sorumlulukları da üstlenmeyi beraberinde getirir.
Ülke, uluslararası bir hukuk sistemi içinde olmanın nimetlerinden faydalanma,
külfetlerine katlanma gerçeğini birlikte yaşar.50
2.1. Üyelik
Uluslararası
Çalışma
Örgütü’ne
nasıl
üye
olunacağı,
Örgüt
ana
sözleşmesinin “Örgütlenme” prensiplerinin düzenlendiği 1. maddesinin, 2, 3 ve 4.
fıkralarında, aşağıdaki ifadelerle düzenlenmiştir:
Madde 1/2. Uluslararası Çalışma Örgütü üyeleri, 1 Kasım 1945 tarihinde
Örgüte üye olmuş devletler ile bu maddenin 3 ve 4’üncü fıkrası hükümlerine uygun
olarak üye olacak diğer devletlerdir.
Madde 1/3. Her Birleşmiş Milletler asıl üyesi ve antlaşma hükümlerine
uygun olarak Genel Kurul kararı ile Birleşmiş Milletler üyeliğine kabul edilmiş her
devlet, Uluslararası Çalışma Örgütü ana sözleşmesinden doğan yükümlülüklerle ilgili
kesin başvurusunu Uluslararası Çalışma Bürosu Genel Direktörü’ne ileterek Örgüte
üye olabilirler.
49
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.47.
50
Alper, Kaya, s. 47.
28
Madde 1/4. Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Kurulu, toplantıda hazır
bulunan delegelerin üçte iki çoğunluğuyla (hazır bulunan ve oylamaya katılan
hükümet temsilcilerinin üçte ikisi dahil), Örgüte üye kabul edebilir. Yeni üye ülke
hükümetinin üyeliği, Örgüt ana sözleşmesinden doğan yükümlülüklere dair kesin
kabulünü Uluslararası Çalışma Bürosu Genel Direktörü’ne ilettikten sonra
kesinleşecektir. 51
2.2.Üyelikten Ayrılma
Uluslararası Çalışma Örgütü’ne üye her ülke, Örgüt Ana sözleşmesinde
1944 yılında yapılan değişiklikler uyarınca Örgüt üyeliğinden vazgeçebilirler.
Üyelikten ayrılma prosedürü de Örgüt Ana sözleşmesinin örgütlenme prensiplerinin
düzenlendiği 1. maddesinin 5. fıkrasında açık olarak belirtilmiştir.
Madde 1/5. Uluslararası Çalışma Örgütünün hiç bir üyesi, çekilme niyetine
dair bir ön bildirimi, Uluslararası Çalışma Bürosu Genel Direktörüne vermeden, bu
yükümlülüklerden kaçınamaz. Bu bildirim üye ülkenin üyelik sıfatından doğan bütün
mali yükümlülüklerini anılan tarihte yerine getirmiş olması kaydıyla, Genel
Direktörce kabul tarihinden itibaren iki yıl sonra yürürlüğe girecektir. Bir üye ülke,
uluslararası bir çalışma sözleşmesini onaylamışsa, bu çekilme, sözleşme ile
öngörülen dönem için, sözleşmeden veya onunla ilgili konulardan doğan
yükümlülüklerinin geçerliliğini etkilemeyecektir. Örgüt üyeliğinden ayrılan bir
ülkenin yeniden üye olmak istemesi halinde, ilk defa üye olmak için işletilen
prosedür aynen işletilir. Ülkeler, Örgüt üyeliğinden belirsiz bir süre için ayrılma
yanında, bir kaç yıllık geçici süreler için de ayrılabilir. Hatta bazı durumlarda Örgüt
üye ülkenin yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde önce uyarma görevini
yerine getirir. Uyarıya rağmen yükümlülüklerine uymayan ülkelerin üyeliğini bir
süre için askıya alabilir. 52
51
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s. 48.
52
Alper, Kaya, s.50.
29
3. ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜNÜN ORGANLARI
3.1.Temel Organları
Uluslararası Çalışma Örgütünün üç temel ve sürekli organı vardır. Bunlar;
1. Üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan bir Genel Kurul (Konferans);
2. Yönetim Kurulu;
3. Yönetim Kurulunun idaresi altında faaliyet gösteren Uluslararası Çalışma
Bürosu
Bu üç temel organın işlemesine yardımcı olan çok sayıda komite ve bölgesel
düzeydeki toplantılar da Örgütün organizasyon yapısı içinde yer almaktadır.
3.1.1. Uluslararası Çalışma Konferansı
Uluslararası Çalışma Konferansı, Örgütün temel yönetim organını
oluşturmaktadır. Bir anlamda Örgüte üye devletlerin Genel Kurulu fonksiyonunu
görmektedir. En yüksek karar ve yasama organı olarak kabul edilen Konferans için,
“Teşkilatın Parlamentosu” da denilmektedir. Yılda en az bir defa olmak üzere, her yıl
haziran ayında toplanır ve üç hafta süre ile çalışmalarını sürdürür.
3.1.1.1. Oluşumu
Uluslararası Çalışma Konferansı, Örgütün üçlü temsil esasına dayanan
yönetim yapısının en belirgin olarak şekillendiği yönetim organını oluşturmaktadır.
Örgüte üye olan her devlet, dört delege ile Konferansa Katılır. Delegelerin ikisi
hükümet, biri işçi ve diğeri de işveren temsilcilerinden oluşur. (Madde 3/1).
Hükümetler, kendi temsilcilerini hangi esaslara göre atayacakları hususunda büyük
bir serbestiye sahiptirler. Konferansa katılacak işçi ve işveren temsilcilerinin
belirlenmesinde ise, üçlü temsile dayanan yapıyı sağlıklı şekilde işletmek üzere
Örgüt ana sözleşmesinde düzenlemeler yapılmıştır. İşçi ve işverenleri temsil edecek
delegelerin, üye ülkede en fazla işçi ve işvereni temsil eden organizasyonlarla
anlaşma sağlanarak hükümet tarafından atanacakları belirtilmektedir (Madde 3/5).
30
Konferansa katılan her delege, hangi kesimden geldiğine bakılmaksızın bir
oy hakkına sahiptir. Genellikle işçi ve işveren delegeleri kendi ülkelerinin hükümet
temsilcilerinden farklı yönlerde oy kullanırlar. Ülke delegelerinin, aynı yönde oy
kullanmaları eğilimi yoktur. Üçlü temsil esasına dayanan yapının bir özelliği olarak,
her kesim Konferansta yer alan diğer ülkelerin kendi kesimindeki temsilcileri ile
birlikte hareket etme eğilimi gösterir. Eğer, şu veya bu sebeple, herhangi bir ülke
delegasyonu arasında işçi veya işveren kesiminden temsilci atanmamışsa, diğer
kesim oy hakkını kaybeder. Yani, işçi delegasyonunun olmadığı yerde, işveren
delegasyonunun da oy hakkı yoktur.
Delegeler, Konferans toplantılarına ve Komite çalışmalarına iki veya daha
fazla sayıda teknik danışmanla katılabilir. Ancak, toplantıların gündem maddesi
özellikle kadınlarla ilgili ise, bu danışmanlardan en az birinin kadın olması
zorunludur (Madde 3/2). Teknik danışmanların oy hakkı yoktur. (Madde 3/6).
Delegelerin teknik danışmanları yanında, Birleşmiş Milletler, diğer
uluslararası kuruluşlar ve 40 civarındaki sendikal örgütten danışman niteliğinde
temsilciler de Konferans toplantılarına katılmaktadır. Özellikle, dünyanın üç büyük
işçi sendikası konfederasyonu olan Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu
(ICFTU), Dünya Sendikalar Federasyonu (WFTU), ve Dünya İşçi Konfederasyonu
(WCL), toplantılara danışmanları ile katılarak Konferanstaki işçi delegasyonuna
destek vermektedirler. Bu örgütlerle birlikte, uluslararası ve bölgesel örgütlerin
danışmanları da temsil ettikleri kesimin meselelerini Konferans gündemine getirerek,
problemlerine uluslararası bir boyut kazandırmaktadırlar.
3.1.1.2. İşleyişi
Konferansın genel görüşmesi, bütün delegelerin katıldığı ve oy kullanma
hakkına
sahip
oldukları
Genel
Kurulda
gerçekleşir.
Yalnızca
hükümet
temsilcilerinden oluşan mali komite dışındaki bütün toplantılar ve komiteler üçlü
temsil esasına göre oluşturulur ve toplanırlar. Her delege, çalışmak istediği komite ya
da komiteleri seçme hakkına ve üyesi olduğu komitelerin toplantılarına katılma,
konuşma ve oy kullanma hakkına sahiptir. Bu serbestlik, bazı komitelerde üç kesimin
de aynı oranda temsil edilmemesi sonucunu doğurabilir. Bu durumda, oylama
31
yapılırken tarafların oy ağırlıkları, bu eşitliği sağlayacak şekilde değiştirilir. Bir
başka ifade ile, Genel Kurulda temsil ve oylama oranı iki hükümet temsilcisine karşı
bir işçi ve bir işveren iken, Komitelerde bu oran her kesim için eşittir. Komitelerde
de Genel Kuruldaki yapının korunması şartı yoktur.
Konferans, gündeminde yer alan teknik konularla ilgili olarak her toplantı
döneminde, Sözleşme ve Tavsiye Kararlarının Uygulanması Komitesi ve Uzmanlar
Komitesi gibi devamlı komitelere ilâve olarak yeni komiteler belirler.
Komite
toplantılarına, delegelerin yanı sıra danışmanların da katılabilmesi, temsil oranını
etkileyen önemli bir faktör olmaktadır, Bu özellik sonucu, bir Komitede belirli bir
ülkenin herhangi bir kesiminden hiçbir temsilci olmayacağı gibi, gruplardan herhangi
birinin birden fazla temsilcisi de bulunabilir. Her komite, kendi yetkililerini kendi
seçer. Komitelerin, genellikle hükümet temsilcilerinden oluşan bir başkanları ve işçi
işveren gruplarından oluşan birer başkan yardımcısı vardır. İşçi ve işveren kesimleri,
gündemdeki madde ile ilgili tavırlarını belirlemek üzere ayrı ayrı toplanırlar. İşçi
kesiminin toplantılarına, uluslararası sendikal örgütlerin gözlemcilerinin de serbestçe
katılması adeta bir gelenek halini almıştır.
Konferans toplantılarına katılan işçi
örgütleri yanında işveren örgütleri de Konferans faaliyetlerini kendi menfaat
gruplarının amaçları doğrultusunda etkilemeye çalışmaktadır. İşçi örgütleri daha çok
yasama faaliyetlerine yönelik faaliyetler gösterirken, işveren örgütleri faaliyetlerini
daha çok teknik işbirliği faaliyetlerine destek verme yönünde yoğunlaştırmaktadırlar.
Bütün komitelerin, kendi konuları ile ilgili olarak hazırladıkları rapor Genel
Kurula sunulur. Dolayısıyla, komite toplantılarına katılmasalar bile işçi kesiminin bu
safhada Konferans gündemindeki her madde üzerinde etkili olma ve oyları ile
muhtevasını değiştirme şansı vardır. Bunun tek istisnası, yalnızca hükümet
temsilcilerinden oluşan mali komite kararlarıdır.
3.1.1.3. Görevleri
Konferans, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün yasama organı durumunda
olup, görevleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:

Örgüt ana sözleşmesinde değişiklikler yapmak,
32

Yönetim Kurulu ve Uluslararası Çalışma Bürosu üyelerini seçmek ve
denetlemek,

Uluslararası Çalışma Bürosunun yıllık faaliyetlerini tartışmak ve
takip edeceği politikaları belirlemek,

Kuruluş amaçları doğrultusunda uluslararası çalışma mevzuatını
oluşturan sözleşme ve tavsiye kararlarını kabul etmek,

Sözleşme ve tavsiye kararlarının uygulanmasını denetlemek,

Otomatik üye olan ülkeler dışındaki ülkelerin Örgüte üyeliklerine
karar vermek,

Örgüt bütçesini ve yıllık programını tespit etmek,

Konferansa katılan ülke delegelerinin yetki belgelerini incelemek ve
onaylamak.
3.1.2. Yönetim Kurulu
Yönetim Kurulu, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün bütün faaliyetlerini
yürütmekten ve koordine etmekten sorumlu icra organıdır.
3.1.2.1. Oluşumu
Yönetim Kurulu da üçlü temsil esasına dayanan yapıyı yansıtacak şekilde
hükümet, işçi ve işveren temsilcilerinin katılımı ile oluşmaktadır. 56 kişilik Yönetim
Kurulu 28 hükümet, 14 işçi ve 14 işveren temsilcilerinden oluşmaktadır.
Üç yılda bir seçilen Yönetim Kurulu üyelerinin oluşumunda dikkate
alınacak esaslar, Örgüt ana sözleşmesinin VII. maddesinde ayrıntılı şekilde
düzenlenmiştir. Buna göre, her kesim Yönetim Kurulundaki temsilcilerini kendileri
seçmektedir. Bu şekilde taraflara kendi üyelerini belirleme konusunda büyük bir
otonomi verilmiştir. Ancak, kesimler kendi temsilcilerinin seçiminde coğrafi dağılım,
ekonomik gelişme ve sosyal yapıdan kaynaklanan farklılıkları ve dağılımı göz
önünde bulunduracaklardır. ILO ana sözleşmesinde 1986 yılında yapılan değişiklik
33
ile hükümet temsilcilerinin seçiminde, 10 sanayileşmiş ülkeye sürekli ayrıcalık
tanınarak¸seçim olmaksızın kontenjan usulü ile bu ülkelerden temsilci atanmasına
imkân verilmiştir. Geriye kalan 18 hükümet temsilcisi yine eskiden olduğu gibi
Konferans tarafından seçilecektir. Yönetim Kurulunun işçi ve işveren temsilcileri ise,
Konferansa katılan işçi ve işveren delegeleri tarafından seçilirler.
Yönetim Kurulu üyeleri, üç yıllık süreler için seçilmekle birlikte, bu sürenin
sonunda bir seçim yapılmamışsa, mevcut kurul, yeni yönetim seçilinceye kadar
görevini devam ettirir. Yönetim Kurulunun bir başkan ve iki başkan yardımcısı
vardır. Başkan, komitelerde olduğu gibi hükümet temsilcileri arasından seçilir.
Başkan yardımcıları ise işçi ve işveren temsilcileri tarafından kendi grupları içinden
seçilir. Boş yerlerin doldurulması, yedeklerin atanması gibi hususlarda, Konferansın
onayı ile Yönetim Kurulu karar verir.
3.1.2.2. İşleyişi
Yönetim Kurulu, kendi çalışma yöntemini kendi belirler. Esas olarak yılda
üç defa toplanır. Bu toplantılar, Şubat ve Mart ayları ile, toplantı sonrası Kasım
aylarında düzenlenir. Ancak, Yönetim Kurulu üyelerinin en az 16’sının toplantı
yapılmasını isteyen yazılı başvurusu üzerine, özel toplantılar da yapılabilir. Yönetim
Kurulu toplantılarına, asıl üyelere ilâve olarak Konferans Genel Kuruluna katılan
gruplarca seçilen yedek üyeler de katıldığı için küçük çaplı bir Genel Kurul havasını
andırır. Yönetim Kurulu toplantılarından önce, gruplar kendi toplantılarını yaparlar.
Dolayısıyla, Kurul toplantısına gelmeden önce kesimler kendi grupları ile ilgili
görüşlerini oluşturmuş ve politikalarını belirlemiş olurlar. Yönetim Kurulunda,
gruplara ait üyelerden birinin konuşması o kesimin görüşlerinin açıklanması için
yeterlidir. Konferansta olduğu gibi, Yönetim Kurulunda da uluslararası işçi
kuruluşlarının bir temsilcisinin işçi grubu sekreteri olarak seçilmesi gelenek haline
gelen bir uygulama olmuştur. İşçi grubu sekreteri, sürekli olarak Cenevre’de ikamet
etmektedir. Bu sebeple, Büro iki Yönetim Kurulu toplantısı arasında işçi grubunun
görüşlerini almak istediği zaman sekreterlikte görevli daimi temsilci olarak
belirlenen kişiden bilgi alabilecektir. Bu tek yönlü bir bağlantı değildir. İşçi grubu
temsilcileri, Büroya ve hatta Genel Müdüre herhangi bir zamanda ve herhangi bir
34
konuda görüş bildirme imkânına sahiptir. Aynı düzenlemeler işveren grubu için de
geçerlidir.53
3.1.2.3.Görevleri
Çok geniş bir faaliyet alanına sahip olan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün
yürütme ile ilgili bütün görevleri Yönetim Kurulu tarafından yerine getirilir.
Bu görevlerin belli başlıları şunlardır:

Çalışma Konferansı, bölgesel konferanslar, üçlü komite toplantıları ve
uzmanlar gruplarının toplanma yerleri, tarihleri ve gündemlerini belirlemek,

Komitelerin üyelerini atamak,

Komitelerin Yönetim Kuruluna verdiği raporları değerlendirmek,

Uluslararası Çalışma Ofisinin müdürünü atamak,

Örgütün iki yıllık çalışma programını hazırlamak,

Örgüt bütçesini tartışarak karara bağlamak ve onay için Konferans
Genel Kuruluna sunmak.
3.1.3. Uluslararası Çalışma Bürosu
Uluslararası Çalışma Bürosu, Örgütün Merkezi Cenevre’de bulunan daimi
sekreteryasıdır. Büro, idari bir birim olma yanında, araştırma ve dokümantasyon
merkezi olarak da fonksiyon görmektedir.
3.1.3.1. Oluşumu
Uluslararası Çalışma Bürosu, Konferans ve Yönetim Kurulunun aksine
olarak üçlü temsil esasına dayanan yapıdan uzak bir yapılanmaya sahiptir. Büronun
yönetimi, Yönetim Kurulu tarafından tayin edilen Genel Direktör tarafından
53
ILO, Trade Unions and the ILO, A workers’ education manual, First Published, Geneva: ILO,
1979, s.25.
35
yapılmaktadır. Genel Direktör, Yönetim Kurulunun denetimi altında olup, Yönetim
Kurulundan
aldığı
talimatlar
doğrultusunda
görevlerini
yürütür.
Büronun
çalışmalarından ve ayrıca kendisine verilecek diğer bütün işlerin yapılmasından
Yönetim Kuruluna karşı sorumludur (Madde 8/1). Tüm Yönetim Kurulu
toplantılarına
katılmak
zorunda
olan
Genel
Direktör
ayrıca
personelin
görevlendirilmesini de yapar. Büroda çalışan personelin görevlendirilmesinde,
Örgüte en faydalı olabilecek kişiler olmaları yanında farklı ülkelerden seçilmelerine
de özen gösterilir. Seçilecek kişilerin bazılarının kadın olacağı hususu da ayrıca
dikkate alınmaktadır. Genel Direktör ve Büro memurlarının görevleri uluslararası bir
nitelik taşımaktadır. Personel görevini yerine getirirken herhangi bir hükümetten
veya Örgüt dışındaki makamdan emir alamaz. Görevlerini yerine getirirken,
uluslararası görevli olma sıfatlarıyla bağdaşmayacak her türlü davranıştan kaçınmak
zorundadırlar. Öte yandan, bütün Örgüt üyeleri, Genel Direktörün ve personelin
görevlerinin yalnızca uluslararası olan niteliğine saygı göstermeyi ve görevlerini
yerine getirmeleri sıralarında onları etkilemeye çalışmayacaklarını taahhüt ederler
3.1.3.2. İşleyişi
Büro, Cenevre’ deki Merkez Örgütü yanında Dünyanın değişik bölge ve
ülkelerinde bölgesel bürolar halinde teşkilatlanmıştır. Bu bölgesel bürolarda, faaliyet
gösterdiği bölge ile ilgili spesifik problemler ele alınmaktadır.
3.1.3.3. Görevleri
Uluslararası Çalışma Bürosu, Konferansın ve uzmanlık birimlerinin
vazgeçilmez malzemesini oluşturan belge ve raporları hazırlar. Konferansların ve
toplantıların sekreterya işlerini yürütür. Teknik işbirliği uzmanlarını toplar ve teknik
işbirliği programlarında izlenecek olan direktifleri verir. Örgütün faaliyet alanı ile
ilgili olarak araştırma çalışmaları ve eğitim faaliyetlerini gerçekleştirir. Çalışma
hayatı ve sosyal problemlerle ilgili periyodikler ve kitaplar yayınlar. Bu arada
gerçekleştirdiği önemli fonksiyonlardan biri de çalışma hayatı ile ilgili bütün
konularda dünya çapında bilgi toplayarak istatistiki veriler elde etmektir. Bu verileri,
sürekli yayınlara dönüştürmek de Büronun görevleri arasındadır. Büronun önemli
görevlerinden biri de, Konferans Genel Kurulunda ele alınacak olan çalışma hayatına
36
yönelik sözleşme ve tavsiye kararları ile ilgili tartışmalarda yardımcı olmak üzere
inceleme raporları hazırlamak ve yine Yönetim Kurulunca istenecek özel anketlerin
yapılması ile ilgili çalışmaları gerçekleştirmektir. Özetle, sözleşme ve tavsiye
kararlarının kabulü esnasında gerekli bütün bilgiler Büro tarafından toplanmaktadır.
ILO’nun Dünyanın çeşitli yörelerindeki teknik işbirliği projelerinde görev alacak
teknik uzmanların göreve alınmaları, yönlendirilmeleri de Büro’nun görevleri
arasındadır. Büro yalnızca personel düzenlemesi ile ilgilenmemekte, söz konusu
projelerin
yürütülmesi,
uygulanması
ve
denetlenmesi
faaliyetlerinde
de
bulunmaktadır. Büro, genel olarak Konferans ve Yönetim Kurulunun kendisine
vermeyi uygun gördüğü yetki ve görevleri yerine getirmektedir.54
3.2. Alt Organları
3.2.1. Bölgesel Konferanslar ve Bölgesel Örgütlenme
3.2.1.1. Bölgesel Konferanslar
Çalışma hayatı ile ilgili problemleri ve bunları çözmeye yönelik ILO
faaliyetlerini bölgesel düzeyde artırmak için oluşturulan konferanslardır. Bölgesel
düzeyde oluşturulan bu konferanslarda da üçlü temsil esasına dayanan yapı esas
alınır ve düzenli olarak toplanırlar. Konferans, özellikle problemin ilgili olduğu
bölgede yapılır. Örgütün bölgesel düzeyde etkinliğini artırmak için yapılan bu
toplantılar periyodik aralıklarla olmak üzere Asya, Amerika, Avrupa ve Afrika
kıtalarında toplanır. Bölgesel Konferanslara katılacak olan işçi ve işveren
temsilcilerinin belirlenmesinde Genel Konferanstaki ilkelere uygun olarak yapılır ve
en çok temsil yetkisine sahip organizasyonlar kendi temsilcilerini seçerler. Genel
Konferansa göre daha küçük ölçekli toplantılar düzenlenmesine rağmen, zaman
zaman Bölgesel Konferansların en az Genel Konferans kadar ilgi topladığı görülür.55
Bölgesel Konferansların Genel Konferanstan en önemli farkı, toplantılarda
çalışma hayatı ile ilgili sözleşme ve tavsiye kararlan kabul edilmemesidir. Mali
konularda da denetim yetkileri yoktur. Yeni üye ülke kabul etme yetkisine sahip
54
ILO, Trade Unions and the ILO, A workers’ education manual, First Published, Geneva: ILO,
1979, s.20.
55
ILO, s.2.
37
değildirler. Bölgesel düzeyde yapılan Konferansın resmi açıdan ortaya çıkan sonucu,
toplantı sonucunda Yönetim Kuruluna sunduğu raporla sınırlıdır. Ancak, resmi bir
otoritesinin olmaması, bu Konferansların, yalnızca tartışma toplantıları olduğu
anlamına gelmez. Bölgesel Konferans raporları Yönetim Kurulu tarafından ayrıntılı
bir biçimde görüşülerek değerlendirilir ve ILO’nun gelecek dönemlerdeki
faaliyetlerinde esas alınır. 56
3.2.1.2. Bölgesel Örgütlenme
Uluslararası
Çalışma
Örgütü’nün
faaliyet
Merkezinin
bulunduğu
İsviçre’nin, dünyanın birçok yöresi için çok uzak ve ulaşılması zor olan bir coğrafi
bölgede bulunması, Örgütü geniş bir bölgesel örgütlenme ağı kurmaya sevk etmiştir.
ILO, Lima, Bangkok, Addis Ababa, Beyrut ve Cenevre’de Bölgesel Ofisler
oluşturmuştur.. Bölgesel düzeydeki bu örgütlenme yapısı, ILO’nun, hükümetler
yanında işçi ve işverenler düzeyinde de doğrudan temaslar kurmasına ve
faaliyetlerini gerçekleştirmesine imkân sağlamaktadır. 57
3.2.2. Komiteler
3.2.2.1. Sanayi Komiteleri
Hükümet, işçi ve işveren temsilcilerini uluslararası düzeyde bir araya
getiren daimi nitelikteki kurullardan biri olan Sanayi Komiteleri (Industrial
Committees) inşaat, petrol, tekstil gibi belirli sanayi sektörlerindeki çalışma hayatı
problemleri ile ilgilenirler. Komitelerin çalışmaları ile ilgili sonuçları, ilgili sektörler
için ülke içinde olduğu kadar uluslararası düzeyde de yol gösterici niteliktedir.
Sanayi komitelerinin öneminin anlaşılması, henüz bir komite oluşturulmamış olan
kesimlerden de kendi sektörleri için komite oluşturulması taleplerinin artmasına yol
açmıştır.
Sanayi komitelerinin üyeleri 5 yılda bir üye ülkelerin istekleri doğrultusunda
Yönetim Kurulu tarafından belirlenmektedir. Her ülke, üyeliğine seçildiği komitede
56
ILO, Trade Unions and the ILO, A workers’ education manual, First Published, Geneva: ILO,
1979, s.27.
57
ILO, The ILO: What it is. What it does, Geneva: ILO, 2003, s.55.
38
iki hükümet ve birer işçi ve işveren temsilcisi ile temsil edilmektedir. Her dönem
toplantısının sonucunda, Komite ilgili olduğu sanayinin içinde bulunduğu durum ve
bir önceki dönem toplantısında alınan tavsiye kararları ile ilgili olarak hükümet işçi
ve işveren kesimleri ile ILO tarafından atılan adımları içeren bir rapor
hazırlamaktadır.58
3.2.2.2. Sözleşme ve Tavsiye Kararlarının Uygulanması Uzmanlar
Komitesi
Sözleşme ve Tavsiye Kararlarının Uygulanması Uzmanlar Komitesi, (The
Committee of Experts on The Application of Conventions and Recommendations)
Konferans tarafından kabul edilen sözleşmelerin nasıl uygulandığını izler ve bu
konuda üye ülkeler tarafından hazırlanıp gönderilen raporları inceler.
Konferans tarafından kabul edilen sözleşme ve tavsiye kararlarının, Örgütün
ana sözleşmesinde belirtilen süre içinde üye ülke yetkili makamlarına sunulup
sunulmadığı da bu komite tarafından izlenir. Eğer üye ülkelerden biri sözleşmeyi
imzalamışsa, bu takdirde Komite, ilgili hükümetin sözleşmenin uygulanması ile ilgili
olarak aldığı tedbirleri düzenli olarak ILO’ya bildirir. Tavsiye kararlarına ilişkin
zorunluluklar ise daha esnektir. Hükümetler, herhangi bir kararın uygulamaya
geçirilmesi amacıyla neler yapıldığını ya da nelerin yapılmasını kararlaştırdıklarını
Yönetim Kurulunun belirlediği aralıklarla Genel Direktöre bildirmek zorundadırlar.
Yönetim Kurulu, henüz üye ülkenin onaylamadığı sözleşmelerle ilgili benzer
raporları da talep edebilir.59
Bütün bu raporların bir araya gelmesi sonucu oluşan geniş çaplı
dökümantasyonlar Uzmanlar Komitesi tarafından incelenir. Komite üyeleri, üye
ülkelerden seçilmiş ancak seçildiği ülkeleri temsil etmeyen, yarı yargı organı gibi
çalışan ancak kararlarını tam bir tarafsızlıkla veren tanınmış hukukçulardan oluşur.
Ancak, bu mekanizma, Komite üyelerinin bir mahkeme oluşturdukları ve
yargılamada bulundukları anlamına gelmez. Burada üyelerin görevi, ILO
sözleşmelerinin gereği gibi uygulanıp uygulanmadığını takip etmek ve Yönetim
58
ILO, Trade Unions and the ILO, A workers’ education manual, First Published, Geneva: ILO,
1979, s.26.
59
ILO, s.29.
39
Kurulu vasıtasıyla Konferansa raporlar sunmaktır. Bu raporlar, Konferans
Komitesinin temel dokümantasyonunu oluşturur. Uzmanların görevi yalnızca
belgeleri
incelemekten
ibaret
değildir,
hükümetlere
onaylamış
oldukları
sözleşmelerin uygulanmasında görülen aksaklıklar konusunda görüşlerini iletirler ve
uygulama ile ilgili açık olmayan hususları açıklığa kavuşturmak, sağlanan bilgilerin
eksikliklerini telafi etmek için soru yöneltmek, herhangi bir sözleşmenin gereklerini
yerine getirmek isteyen hükümetlere yol göstermek gibi faaliyetlerde de bulunurlar.
60
3.2.2.3. Sendika Özgürlüğü Komitesi
Sendika Özgürlüğü Komitesi (The Governing Body Committee on Freedom
of Association) 1951 yılında Yönetim Kurulu tarafından kurulmuştur. Komite, her
kesimden üçer üye olmak üzere, Yönetim Kurulunun atadığı 9 üyeden oluşmaktadır.
1978 yılından itibaren, başkanlığına, Yönetim Kurulu üyesi olmayan, tamamen
bağımsız kişiler atanmaktadır.61
Komitenin görevi, hükümetler, işverenler veya işçi örgütleri ile ilgili olarak,
Sendika Özgürlüğü Hakkının ihlali ile ilgili şikayetleri incelemektir. Komite, söz
konusu şikayet başvurularını, prosedür olarak bir hukuk mahkemesi tarzında yürütür.
Komite, şikayeti alır almaz, gözlem ve bilgi için ilgili hükümetlere başvurur. Eğer
hükümetler, yapılan suçlamaları cevaplandırmada başarısız olursa, Komite bu şikayet
ile ilgili ayrıntılı bir rapor hazırlar ve Yönetim Kuruluna sunar. Eğer rapor yeterli
görülmez ve daha ayrıntılı bilgi istenirse, ilgili ülkenin yerinde gözlenmesi için de
talebini belirtir ve söz konusu hükümete bildirir. Komite başkanının isteğiyle Genel
Direktör devreye girerek ilgili hükümete başvurulur ve ziyaret sağlanır. Ülke ile ilgili
bütün materyaller ve bilgiler toplandıktan sonra Komite, tarafların ileri sürdüğü
görüşleri ve iddialarını değerlendirerek çözüm yollarını formüle eder. Komite, ilgili
hükümetin dikkatini çekerek konu ile ilgili ILO standartlarına uyması yönünde
60
ILO, Trade Unions and the ILO, A workers’ education manual, First Published, Geneva: ILO,
1979, s.29-30.
61
Eric Gravel,Isabella Duplessıs, Bernard Gernion,The Committee on Freedom of Association: Its
impact over 50 years*, First Published, Geneva: ILO, 2001, s. 11.
40
tavsiyelerde bulunur. Bu içerikteki rapor Yönetim Kuruluna sunulur ve daha sonraki
işlemler için Yönetim Kurulu devreye girer.62
3.2.2.4. Konferans Sözleşme ve Tavsiye Kararlarının Uygulanması
Komitesi
Konferans Sözleşme ve Tavsiye Kararlarının Uygulanması Komitesi, (The
Conference Committee on The Application of Conventions and Recommendations)
üç gruba dahil temsilci ve teknik danışmanlardan oluşur. Ancak, bütün gruplar eşit
sayıda yer almayabilir. Bu eşitsizliğin oy hakkına yönelik yansıması ortadan
kaldırılır ve taraflara eşit oy hakkı verilir. Komisyon başkanı geleneksel olarak
hükümet temsilcisinden oluşurken, biri işverenlerin, diğeri ise işçilerin olmak üzere
iki başkan yardımcısı vardır. Komite, yıllık çalışmalarına genel bir görüşme ile başlar
ve ILO ilkelerinin uygulanması ile ilgili problemler ve üye ülkelerin yükümlülükleri
gözden geçirilir. Genel görüşmeden sonra kişisel durumların incelenmesine geçilir ve
ILO ilkelerini ve çalışma standartlarını uygulamayan ülkelerden bir
açıklama istenir. Kesin zorunluluk olmamakla birlikte, hükümetlerin genellikle cevap
verdiği görülür. Bu cevap tatmin edici olmazsa, Komite, ilgili hükümeti sözlü
açıklama yapmaya davet eder. Burada Komitenin amacı, ilgili ülkeyi kınamaktan
ziyade sonuç almaktır. Konferans Komitesi bir başka açıdan da ILO sözleşmelerinin
uygulanmasında karşılaşılan özel problemleri ele alır. Bunun için objektif
kriterlerden oluşan bir liste hazırlayarak hükümetlerden bu listede yer alan konularda
bilgi ister. Bu faaliyet, Uzmanlar Komitesinin uyarılarına cevap vermeyen ülkeleri
hedef almıştır.
Konferans Komitesinin faaliyet alanına giren konulardaki raporu, bütün
üyelerin hazır bulunduğu Konferans Genel Kurul toplantılarında sunulur. Konferans
toplantısındaki tartışmalar sırasında, her grup Komitenin özel çalışmaları hakkında
da bilgi sahibi olabilmektedir. Raporun Konferans tarafından kabul edilmesi halinde
62
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s.71.
41
hükümetlere iletilir ve ILO’ya gönderilecek raporların kaleme alınmasında kabul
edilen rapordaki esasların göz önünde bulundurulması istenir.63
3.2.2.5. Diğer Komiteler
Yönetim Kurulu, gündemine aldığı bütün problemlerle aynı yoğunlukta ve
eşzamanlı olarak ilgilenemediği için, üzerine aldığı yükümlülükleri yerine
getirmesini kolaylaştıracak, yukarıda belirtilenlerin dışında, kendi yapısına uygun
çok sayıda komite oluşturur. 64
63
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s. 72.
64
Alper, Kaya, s. 73.
42
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ULUSLARARASI ÇALIŞMA STANDARTLARI
1. GENEL OLARAK
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün var oluş sebebi ve temel görevi,
uluslararası düzeyde geçerli olacak bir çalışma mevzuatı oluşturmaktır. Örgüt, bu asli
görevini yerine getirirken bir yasama organı gibi çalışır. Ancak, ILO’nun görevi
yalnızca mevzuat hazırlamakla bitmez. Yasama faaliyetlerini destekleyen mevzuat
hükümlerinin uygulanması ve denetlenmesine yönelik çalışmaları da vardır. Örgütün
kuruluş ana sözleşmesinde, bir yasama organı olarak çalışma esaslarını ve
prensiplerini ayrıntılı olarak düzenleyen hükümler vardır.
ILO’nun yasama faaliyetleri ile ilgili olarak kullanılan çeşitli kavramların
tanımlanması yerinde olacaktır.
Uluslararası Çalışma Mevzuatı: Niteliği ve seviyesi ne olursa olsun,
uluslararası ve uluslar üstü düzeyde geçerli olan hukuki belgeler bütünü uluslararası
çalışma mevzuatını oluşturur. Bu mevzuatın kaynağı, ILO gibi, özellikle bu alanda
faaliyet göstermek üzere oluşturulan uluslararası bir Örgüt olabileceği gibi, Birleşmiş
Milletler ve çeşitli bölgesel örgütler, çok taraflı anlaşmalar ve hatta ikili antlaşmalar
da uluslararası çalışma mevzuatının kaynağını oluşturabilir.
Uluslararası Çalışma Kodu: Uluslararası Çalışma Konferansı tarafından
kabul edilen sözleşme ve tavsiye kararları, bunlarla ilgili düzenlemeler, değişiklikler
ve
ilâvelerin
kronolojik
olarak
ve
konularına
göre
sistematik
şekilde
sınıflandırılmasına Uluslararası Çalışma Kodu denilmektedir. Kod, Örgüt tarafından
kabul edilen her türlü hukuki belgeyi ihtiva etmektedir. Bu bakımdan ILO
Mevzuatının tamamına verilen ad anlamında kullanılmaktadır.
43
Uluslararası Çalışma Standartları: Uluslararası Çalışma Standartlarının iki
açık anlamı vardır: Birincisi, gerçek anlamda istihdam seviyesinin ve çalışma
kalitesinin yükseltilmesi, çalışanın konumundan ve durumundan memnun olmasını
ve nihayet sağlıklı ve mutlu olmasını öngörür.
İkinci anlamı ise tamamıyla
normatiftir. Ne olması gerekiyorsa onu şart koşar. Hakları açık olarak belirtirler..
Standartlar, yasal ve geçerli olmayan davranış ve eylemleri engeller ve büyük bir
çoğunluk için desteklenmesi gereken kuralları belirler. Standartların oluşturduğu
kurallar, halkın çok rahatlıkla anladığı, işçi-işveren ile zaman zaman da hükümetler
ile diğer sosyal taraflar arasında var olan çalışma ilişkileri üzerine kurulur.
Uluslararası Çalışma Mevzuatının temel kaynağını, ILO’nun bir yasama
organı olarak faaliyet göstererek hazırladığı ve kabul ettiği sözleşme ve tavsiye
kararları oluşturur. 65
2. ULUSLARARASI ÇALIŞMA STANDARTLARI
ILO, kuruluşundan bugüne kadar, ve birçok ülkenin kendi çalışma hayatı ile
ilgili düzenlemelerinde dikkate aldığı çok sayıda sözleşme ve tavsiye kararları kabul
etmiştir. Böylece,
bütün dünyada çalışma hayatına yönelik düzenlemelerin
uyumlaştırılması yönünde önemli gelişmeler sağlanmıştır. Hem ilgili oldukları alan,
hem de uygulama alanı ve kapsama alınan kişi sayısı bakımından giderek genişleme
gösteren Uluslararası Çalışma Standartlarının amaçları konusunda çeşitli görüşler
ileri sürülmüştür. Bu çerçevede, gerçekte uluslararası nitelikteki bir çalışma
hukukunun oluşturulması ve desteklenmesi fikri de tartışılmıştır. Çalışma hayatına
yönelik olarak uluslararası bir mevzuat çıkarılması fikrinin ilk taraftarları, bu
alandaki düzenlemelerle uluslararası rekabetin sağlanmasının ana amaç olarak
benimsendiğini ileri sürmüşlerdir. Örgütün kurulduğu 1919 yılında bu amaca, sosyal
adaletin sağlanması ve dünya barışının devamlılığına katkıda bulunma amaçları da
eklenmiştir. İlerleyen yıllarda uluslararası çalışma standartları ile sağlanmak istenen
amaçlara yeni amaçlar eklenmiştir. Yaşanan tecrübeler, yeni amaçların eklenmesinde
belirleyici olmuştur.
65
Mesut Gülmez, Sendikal Hakların Uluslararası Kuralları ve Türkiye, Uluslararası Çalışma
Örgütü Sözleşme ve İlkeleri, Ankara: TODAİE, 1988, s.23-24.
44
Bugün
gelinen
noktada,
uluslararası
çalışma
standartları
ile
gerçekleştirilmek istenen amaçlar,
1. Uluslararası rekabetin temini
2. Barışın devamlılığına katkı
3. Sosyal adaletin sağlanması
4. Emeğin ve malların uluslararası hareketi
5. Çalışma mevzuatının pekiştirilmesi
6. Uluslararası harekete öncülük etmektir.
3.
ÇALIŞMA
STANDARTLARININ
MEVZUAT
HALİNE
GETİRİLMESİ
3.1. Hukuki Özellikleri
Sözleşme ve tavsiye kararları, hukuki özellikleri itibarıyla birbirinden
ayrılır. Temel fark sözleşmelerin uluslararası seviyede, devletleri bağlayıcı bir
hukuki belge niteliği taşıması, imzalayan ülke için bağlayıcı bir hukuki yükümlülük
getirmesi ve Örgüte o ülke üzerinde uygulama ile ilgili denetime bağlı yaptırım gücü
vermesidir. Tavsiye kararları ise, hükümetlere kendi ülkelerinin çalışma hayatı ile
ilgili faaliyetlerinde yol göstericidir.
ILO sözleşmelerinin üç temel özelliği vardır: İlki, uluslararası nitelik taşıyan
anlaşmaların hazırlanma ve kabul edilme prosedüründen farklı olarak, diplomatik
görüşme yolu ile değil, Örgütün parlamentosu niteliği taşıyan Konferans tarafından
kabul edilirler. Uluslararası antlaşmalar tarafların ittifakı ile yürürlüğe girerken,
sözleşmelerde oybirliği şartı aranmaz. Çoğunluk oyu ile kabul edilen sözleşmelerin
imzalanması ülkelerin inisiyatifine bırakılmıştır. Öte yandan, sözleşmenin herhangi
bir standardının uygulanması ile ilgili problem çıkarsa, çözümü ülkelere
bırakılmamış, Uluslararası Adalet Divanına gidilmesi söz konusu olmuştur.
Hazırlanmaları gibi gözden geçirilmeleri de hükümetlere değil, yalnızca Örgüt
45
Yasama Organı olan Konferansa bırakılmıştır. Özetle, sözleşmelerin bir parlamento
tarafından hazırlanmasının bütün hukuki sonuçları geçerli olmaktadır.
İkinci önemli özellik, sözleşmelerin yalnızca hükümet temsilcilerinin
olduğu bir platformda değil, işçi ve işverenlerin de katıldığı bir platformda kabul
edilmeleridir. Tarafların temsil oranları farklı olmakla birlikte, her birinin bir oy
hakkı vardır ve oy güçleri eşittir.
Üçüncü özelliği, sözleşmelerle getirilen yeni standartları, uygulamada daha
etkin hale getirmek için Konferans’ta kabullerinin basit çoğunluk yerine üçte iki
oranında nitelikli çoğunluğa bağlanmış olmasıdır. İlaveten, üye ülkelerin getirilen
standartları uygulamakla yükümlü tutulabilmeleri için kendi yasama organları
tarafından onaylanması ve bir iç hukuk düzenlemesi haline getirmeleri esası da
getirilmiştir. Bu prosedürün doğal sonucu olarak, ILO istediği zaman, hükümetler
onayladıkları sözleşmelerin uygulanması ile ilgili raporlar vermek zorundadırlar.
Rapor verme zorunluluğu onay şartı ile sınırlı bırakılmamış, üye ülkelerin
gerektiğinde onaylamadıkları sözleşme ve tavsiye kararlan ile ilgili raporlar da
vermesi esası getirilmiştir. Öte yandan, üye ülkelerin üyelikten ayrılmaları halinde de
sözleşmede belirtilen sürelerle geçerli olmak üzere bu ülkelerin sorumluluklarının
devam edeceği belirtilmiştir.66
3.2. Kabul Süreci
3.2.1. Konferans Gündemine Alınması
Çalışma hayatı ile ilgili bir konuda tespit edilecek uluslararası çalışma
standardının, öncelikle sözleşme veya tavsiye kararı olarak Konferans gündemine
gelmesi gerekir. Hangi konuda bir sözleşme veya tavsiye kararının hazırlanacağı ve
Konferans gündemine geleceği konusunda değişik yollar vardır. Nitekim, sözleşme
veya tavsiye kararı hazırlanması yönündeki teklifler, üye ülke hükümetlerinin
herhangi birinin çalışma hayatı ile karşılaştığı problemi uluslararası düzeyde
gündeme getirmesi ile ortaya çıkabileceği gibi, Örgütün Konferans ve Komite
toplantıları sırasında yapılan tartışmalar sonucunda teklifler de yapılabilir.
66
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s. 92-93.
46
Sözleşme ve Tavsiye kararı olarak kabulü düşünülen bir konunun Konferans
gündemine alınıp alınmaması kararı kural olarak, Uluslararası Çalışma Bürosu Genel
Direktörü tarafından sunulan teklifler ışığında Örgüt Yönetim Kuruluna aittir. Genel
Direktör, Yönetim Kuruluna bu konuda bir teklif yaparken, ilgili konuda ortaya
çıkabilecek problemlere cevap vermek üzere, üye ülkelerdeki mevcut mevzuat ve
uygulama ile ilgili bir araştırma raporu da sunar. Konferans, bizzat kendisi de üçte iki
çoğunlukla herhangi bir konunun gelecek toplantılarda Konferans gündemine alınıp
alınmaması yönünde karar verebilir.
Konferans
gündemi
oluşturulurken
Yönetim
Kurulu,
üye
ülke
hükümetlerinin, işçi ve işveren örgütlerinin, uluslararası örgütlerin de tekliflerini
dikkate alır. Ancak, üye ülke hükümetlerinden biri herhangi bir konunun Konferans
gündemine alınmasına itiraz ederse, bu takdirde Konferansın, o maddenin gündemde
kalıp kalmayacağı hususunda üçte iki çoğunlukla karar vermesi gerekir.
Hükümetler, eğer ILO’nun 144 sayılı Üç Taraflı Danışma ile ilgili
sözleşmelerini imzalamışlarsa, zorunlu olarak işçi ve işveren kesimlerinin de
görüşlerini alarak, kendilerine yöneltilen sorulara cevap hazırlarlar ve bu cevaplarını
Konferans başlamadan 11 ay önce Uluslararası Çalışma Bürosuna gönderirler. 144
Sayılı Sözleşmeyi imzalamayan ülkeler için üçlü danışma organı oluşturulması bir
zorunluluk olmamakla birlikte, uygulamada ilgili tarafların görüşlerine yaygın olarak
başvurulduğu görülmektedir.
Hükümetlerden
gelen
cevaplar
dikkate
alınarak,
Büro
tarafından
Konferans’ta yapılacak tartışmaların altyapısını oluşturan bir metin hazırlanır ve
Konferans toplantısından 4 ay önce üye ülke hükümetlerine bildirilir.67
Konunun ele alındığı ilk Konferans toplantısında, olağan olarak, gündemde
olan her madde için üçlü temsil esasına dayanılarak oluşturulan bir teknik komite
atanır. Bu komitelerdeki üye sayısı, her grubun oy sayısını eşitleyecek şekilde
belirlenir. Komite toplantılarında, metin üzerinde görüşmeler yaparak, konunun bir
sözleşme veya tavsiye kararı haline getirilip getirilmemesi kararını verir.
67
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s. 103-107.
47
Eğer Komite, söz konusu metin üzerinde anlaşma sağlamışsa, bu metin
bütün üyelerin hazır bulunduğu Konferans toplantısına sözleşme veya tavsiye kararı
şeklindeki bir gündem maddesi olarak, Konferansın gelecek dönemdeki toplantı
gündemine alınması teklifini sunar. Konferans’ta yapılan ilk tartışmalar sonucunda
gündeme alınması kabul edilirse, yasama prosedüründe önemli bir aşama aşılmış
olmaktadır.68
Konferansın ilk toplantısında konuyu gelecek toplantı için gündeme alma
kararı vermesi, sözleşme veya tavsiye kararlarının kabulünde doğal olarak “çift
görüşme” metodunu gündeme getirmektedir. Bu, bütün mevzuatın en az iki toplantı
döneminde görüşülmesi anlamını taşımaktadır. Konferansın ilk toplantısında verdiği
olumlu karar üzerine, Uluslararası Çalışma Bürosu, tasarlanan sözleşme veya tavsiye
kararı ile ilgili bir geçici metin hazırlar. Bu geçici tasarı, Konferansın kapanışını
izleyen iki ay içinde görüşlerini almak üzere üye ülke hükümetlerine gönderilir.
Hükümetler, istedikleri değişiklikler veya ilâvelerle ilgili görüşlerini 3 ay içinde
bildirirler. Bu gelen cevaplarla birlikte Büro, yeniden bir tasarı metni hazırlar. Bu
metin de Konferans toplantısı başlamadan en az 3 ay önce hükümetlere gönderilir.
Böylece konu, Konferansın ikinci toplantısında görüşülecek hale gelir.
İkinci toplantı başladığı zaman, ilkinde olduğu gibi konu önce yine
Konferans tarafından ataması yapılan teknik komitede görüşülür. Komitedeki
görüşmeler sırasında tasarının her bir maddesi ayrı ayrı görüşülür ve her madde için
oylama yapılır. Bu şekilde oylanarak kabul edilen metin, Konferansta görüşülmek
üzere nihai hale getirilmek üzere Konferans Yasama Komitesine “Drafting
Committee” ne verilir. Komite, metne son şeklini vererek kabul için Konferansa
sunar. Konferansta yapılan oylama sonucu, üye tam sayısının üçte ikisi kabul oyu
kullanmışsa, metin artık bir Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşme veya tavsiye
kararı olarak çalışma mevzuatı içindeki yerini alır.
Çift görüşme usulü, yani birbirini takip eden iki toplantıda konunun ele
alınması, Örgütün Çalışma Standartlarını belirlerken takip ettiği genel yoldur. Ancak,
68
Mesut Gülmez, Sendikal Hakların Uluslararası Kuralları ve Türkiye, Uluslararası Çalışma
Örgütü Sözleşme ve İlkeleri, Ankara: TODAİE, 1988, s. 36.
48
bazı durumlarda, eğer konu özel bir önem ve aciliyet addediyorsa, bu usule istisna
olmak üzere, Yönetim Kurulu beşte üç çoğunlukla alacağı bir kararla, meselenin
Konferansın tek bir oturumunda ele alınmasını ve kabul edilmesini isteyebilir. Bu
süreç, çift görüşme sürecinden daha basit ve hızlı bir süreçtir. Ancak, yine de
raporların hazırlanması, tasarının hükümetlere gönderilmesi ve görüşlerinin alınması
süreçlerini ihtiva eder. Bu yöntem sık başvurulan bir yöntem değildir ve ön hazırlık
teknik komitesinin tartışmakta olduğu konular için yapılır. 69
Bir sözleşme veya tavsiye kararı Konferans tarafından kabul edildikten
sonra, iki nüshası Konferans Başkanı ile Uluslararası Çalışma Bürosu Genel
Direktörü tarafından imzalanır. Bu prosedür ile üçlü temsil esasına dayanan bir
yapıya sahip olan Örgüt, geleneksel olarak diplomatik anlaşmalardaki taraf ülkelerin
imzalama sürecinin yerine geçen bir işlemi gerçekleştirmiş olmaktadır.70
Sözleşme ve tavsiye kararlarının kabulü için benimsenen prosedür, bu
metinlerin gözden geçirilerek değiştirilmesi söz konusu olduğu zaman da geçerlidir.
Yönetim Kurulu, halen yürürlükte olan sözleşme ve tavsiye kararlarının bir kısmının
veya tamamının değiştirilmesi ile ilgili tercihlerini Konferansa sunup sunmamaya
yetkilidir. Değiştirme ile ilgili teklifte bulunan Yönetim Kurulu, değiştirilmesi söz
konusu olan maddelerle ilgili ayrıntılı raporlar hazırlamak ve bilgi vermekle
yükümlüdür. Bunu yapmadan önce, ilk defa kabulde olduğu gibi, söz konusu
sözleşme ve tavsiye kararları ile ilgili olarak hükümetlerle ilgili olarak hükümetlerle
karşılıklı bilgi alışverişinde bulunur. Uluslararası Çalışma Bürosu, Yönetim
Kurulunun da değerlendirmelerini dikkate alan bir değişiklik tasarısını Konferansa
sunar. Bu noktadan sonra, ilk defa kabul edilme ile ilgili prosedür tekrar işlemeye
başlar.71
Genel Kurulun onayından geçen sözleşme ve tavsiye kararlarının iki sureti,
Genel Kurul Başkanı ve Genel Direktör tarafından imzalanır. İmzalı suretlerden biri
Uluslararası Çalışma Bürosu Arşivlerine, diğeri de Birleşmiş Milletler Genel
69
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s. 108.
70
Mesut Gülmez, Sendikal Hakların Uluslararası Kuralları ve Türkiye, Uluslararası Çalışma
Örgütü Sözleşme ve İlkeleri, Ankara: TODAİE, 1988, s. 43.
71
Gülmez, s.43.
49
Sekreterine teslim edilir. Genel Direktör, onaylanmış olan sözleşme ve tavsiye
kararlarının birer nüshasını üye ülkelere gönderir.72
3.2.2. Üye Ülkeler Tarafından Onaylanması
ILO sözleşme ve tavsiye kararlarının ülkeler için bağlayıcı hukuk kuralları
haline gelmesi, bu belgelerin kendi iç hukuk düzenlemelerini etkileyecek şekilde
onaylanması
suretiyle
gerçekleşir.
Sözleşme
ve/veya
tavsiye
kararlarının.
Konferansta kabul edilmesinin üye ülkeler üzerinde bir bağlayıcılığı yoktur.
Bağlayıcılık ancak, üye ülkenin kendi yasama organı tarafından bu belgeleri
onaylaması ile başlayacaktır.
Sözleşme ve tavsiye kararlarında onaylanmasında farklı prosedürler takip
edilir.
Sözleşmelerin onaylanmasında;
üye ülke onaylanmak üzere kendisine
gönderilen sözleşmeyi, Genel Kurul toplantısının kapanmasından itibaren bir yıl
içinde, istisnai durumlarda 18 ayı geçmeyecek şekilde, kanuna dönüştürmek veya
başka türlü tedbirler almak üzere kendi yetkili makam veya makamlarına sunar. Üye
ülkeler, gerek yetkili makamlarının sözleşmenin onayı konusundaki kararları,
gerekse kendilerinin onaylanması yönünde sarf ettikleri çabalarla ilgili olarak Genel
Direktöre bilgi verirler. Eğer ülke yetkili organı sözleşmeyi onaylamışsa,
sözleşmenin kesinleşmiş onayı Genel Direktöre iletilecek ve sözleşme hükümlerinin
uygulanması konusunda gerekli tedbirler alınacaktır. Ancak, eğer sözleşme ülke
yetkili organı tarafından onaylanmazsa, sözleşme hükümlerinin yasalar veya toplu
sözleşmelerle ne ölçüde uygulandığını, hangi sebeplerin sözleşmenin onaylanmasını
engellediğini Yönetim Kurulunun vereceği karara göre Uluslararası Çalışma Bürosu
Genel Direktörüne rapor olarak sunmak zorundadır. Bu rapor dışında üye ülkenin
başka sorumluluğu olmayacaktır. Konferans tarafından kabul edilen sözleşmeler, üye
ülkeler tarafından Konferans onayını takip eden yıl içinde onaylanmayıp,
sözleşmenin kabul edilmesinden çok uzun bir süre sonra da o sözleşmeyi onaylamak
istemeleri halinde de yukarıda belirtilen süreler ve prosedür aynen geçerlidir.
72
Mesut Gülmez, Sendikal Hakların Uluslararası Kuralları ve Türkiye, Uluslararası Çalışma
Örgütü Sözleşme ve İlkeleri, Ankara: TODAİE, 1988, s. 43.
50
Eğer söz konusu olan bir tavsiye kararı ise, sözleşmeler için geçerli olan
sürede yetkili organa sunulur. Kabul halinde, Genel Direktöre uygulama konusunda
alınan tedbirler ile birlikte bilgi verilir. Eğer onaylanmamışsa, tavsiye konusu ile
ilgili alanda kendi ülkesindeki mevcut yasal düzenlemeler ve uygulamalar da dahil
olmak üzere Genel Direktöre Yönetim Kurulunun belirleyeceği şekilde rapor
verilecek, başkaca bir yükümlülük altına girilmeyecektir.
Prosedürlere uygun olarak onaylanan bir sözleşme, Birleşmiş Milletler
Antlaşması’nın 102. maddesine göre tescil edilmek üzere Uluslararası Çalışma
Bürosu Genel Direktörü tarafından Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne iletilir ve
sadece sözleşmeyi onaylamış ülkeleri bağlayıcı olmak üzere yürürlüğe girer.
ILO sözleşmeleri bir bütün olarak onaylanır. Sözleşmeyi onaylayan ülke,
herhangi bir maddesine veya bölümüne rezerv koyamaz. Bu bakımdan ILO
sözleşmeleri bütünlük arz eder.
3.3. Değiştirilmeleri ve Gözden Geçirilmeleri
Sözleşme ve tavsiye kararları, uluslararası nitelikte bir mevzuat olmaları
nedeni ile, ülkeler arasındaki ilişkilerde güveni sağlayacak asgari bir istikrarı
korumaları
gerekmektedir.
Bu
sebeple,
sözleşme
ve
tavsiye
kararlarının
değiştirilmesinde, çok katı olmayan bazı formalitelerin yerine getirilmesine özen
gösterilmiştir.
İlk ILO sözleşmeleri, en az on yılda bir olmak üzere Yönetim Kurulu’nun
sözleşmelerin geçerliliği ve gözden geçirilmesi gereği ile ilgili olarak bir rapor
sunmasını içeriyordu. Ancak, 1949 yılında, Yönetim Kurulu’na süre sınırı
olmaksızın, ihtiyaç duyulduğu takdirde söz konusu raporun verileceği esası
getirilmiştir. Söz konusu gelişmeler, Yönetim Kurulu’nda büyük görüş ayrılıklarına
yol açmıştır. Yönetim Kurulu’nun bazı işveren üyeleri, uluslar arası çalışma
sözleşmelerinin ülkeler arasında bir antlaşma olmadığı, aksine şartlı uluslararası yasa
olduğu görüşünden hareketle, hazırlanan yeni sözleşmenin otomatik olarak eskisinin
yerine geçeceğini iddia etmişlerdir. ILO hukuk müşaviri Jean Morellet ise, kendine
has özellikleri olmasına rağmen, uluslararası çalışma standartlarının devletler ile
51
taraflar arasında karşılıklı hukuki yükümlülükler doğurduğunu, bu sebeple de bir
sözleşmenin otomatik olarak öncekinin yerini almasının mümkün olmadığını ileri
sürmüştür. Tartışmalar sonucunda: a) Gözden geçirilerek kabul edilen yeni
sözleşmenin eski sözleşmeyi feshetmeyeceği; b) Yeni sözleşme yürürlüğe girdiği
zaman eski sözleşmenin hükümlerinin sona ereceği; c) Üye ülkelerden birinin yeni
sözleşmeyi onayladığı anda eski sözleşmeyi feshetmiş sayılacağını; ifade eden
maddelerin yer alması kabul edildi. Bu madde 1933 yılında değiştirilerek, yeni bir
sözleşmenin yürürlüğe girmesinin, eski sözleşmeyi otomatik olarak ortadan,
kaldırmaması ilkesi benimsendi. Bu yenilik ile aynı konuda aynı anda iki farklı
standart koyan iki farklı sözleşmenin olmasının bazı faydalar da sağlayacağı ileri
sürüldü. Buna göre, yeni sözleşme ile getirilen standartlara ulaşma imkânı olmayan
ülkeler, eski sözleşmeyi onaylama şansına sahip olacaklardı. Bu esneklik ile daha
fazla sayıda ülkenin konu ile ilgili sözleşmeleri onaylamaları sağlanmış olacaktı.73
3.4. Sözleşmelerin Denetimi
3.4.1. Düzenli Denetim
Uluslararası çalışma sözleşmelerinin belirleyici özelliklerinden birini de
sözleşmeyi onaylayan ülkenin milli sınırları içindeki çalışma hayatı ile ilgili
problemlerin çözümü için kabul edilen uluslararası antlaşmalar oluşturması teşkil
etmektedir. Sözleşmeleri onaylayan devletler, kendi vatandaşlarına ve ülkesinde
ikamet eden yabancılara sosyal alan ve çalışma hayatı ile ilgili temel hakların
verilmesi konusunda taahhüt altına girmektedirler. Uluslararası nitelikteki bir
mevzuatın
uygulanabilirliği,
uluslararası
denetim
mekanizmalarını
zorunlu
kılmaktadır.
3.4.1.1. Hükümet Raporları İle Denetim
Örgüt ana sözleşmesinin 19/c Maddesine göre “Üye ülkeler, sözleşmeyi
yetkili makama veyahut yetkili makamlara sunmak hususunda bu madde gereğince
alınan tedbirler hakkında Uluslararası Çalışma Bürosu Genel Direktörünü bilgi sahibi
73
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s. 112.
52
kılacak ve ona yetkili sayılan makam veyahut makamlara bunların kararları hakkında
her türlü bilgiyi verecektir”. Aynı maddesinin (d) fıkrasına göre; “Yetkili makamın
veyahut makamların onayını sağlayan üye ülke, sözleşmeyi kesin olarak onayladığını
Genel Direktöre bildirecek ve bu sözleşmenin hükümlerini yerine getirmek için
gerekli tedbirleri alacaktır” denilmektedir. Aynı konu ile ilgili düzenlemelerin devam
ettiği (e) fıkrasında ise “Bir sözleşme, konu ile ilgili yetkili olan makam veya
makamlar tarafından onaylanmadığı sürece, üye ülkeye herhangi bir sorumluluk
yüklenemeyeceği, ancak sözleşmeye konu olan meseleye ait yasal mevzuatı ve
uygulaması hakkında Uluslararası Çalışma Bürosu Genel Direktörüne raporlar
göndermek zorunda olacak ve bunlar da teşrii, idari yollarla, genel sözleşmelerle
veyahut diğer herhangi bir suretle sözleşmenin herhangi bir hükmün ne dereceye
kadar yerine getirildiğini veyahut yerine getirilmesinin kararlaştırıldığını açıklığa
kavuşturma ve böylece bir sözleşmenin onaylanmasını hangi güçlüklerin imkânsız
hale getirdiğini ve geri bıraktırdığını açıklayacaklardır”, ifadesine yer verilmiştir. Öte
yandan ILO ana sözleşmesinin 22. maddesi, “her üye devletin, katıldığı sözleşmeleri
yürürlüğe koymak için alacağı tedbirler hakkında Uluslararası Çalışma Bürosu’na
yıllık bir rapor vermeyi üstlendiği” hükmünü getirmiştir.
Örgütün ilk kuruluş yıllarında ülkelerin onaylamış oldukları sözleşmeler
hakkında her yıl rapor sunmalarına ait yükümlülükte hiç bir boşluğa yer
verilmemiştir. Ancak, zaman içinde hem Örgüt’e üye ülke sayısının artması, diğer
hem de onaylanan sözleşme ve tavsiye kararlarının sayısının artması, bu raporların
incelenmesini zorlaştırmıştır. Bu amaçla, 1977 yılında yapılan değişiklikle, temel
insan hakları ile ilgili olan hükümleri ihtiva eden bazı sözleşmeler konusunda iki
yılda bir ayrıntılı raporlar gönderilmesini, buna karşılık, diğer sözleşmeler için
raporların olağan olarak 4 yılda bir gönderilmesini öngörmüştür. Bununla birlikte,
hükümetler bu konuda kendilerine düşen yükümlülüklere uymadıkları zaman veya
onaylanmış sözleşme hükümlerini uygulamakta ciddi zorluklarla karşılaştıkları
zaman veya bir işçi veyahut işveren örgütünden onaylanmış bir sözleşmenin
53
uygulanması hakkında bir görüş gelmesi halinde hükümet raporlarının yıllık veya
daha sık olarak verilmesi istenebilmektedir.74
3.4.1.2. Uzmanlar Komisyonu Denetimi
Hükümetlerin raporları, öncelikle sözleşmelerin ve tavsiye kararlarının
uygulanmasıyla ilgili uzmanlar komisyonu tarafından incelenir. Komisyon üyeleri üç
yılda bir, Yönetim Kurulu tarafından uluslararası üne sahip hukukçular arasından
ehliyetleri esas alınarak seçilirler. Yeniden seçilmeleri mümkün olan komisyon
üyeleri, çeşitli milletlere mensup bağımsız ve tarafsız 20 uzmandan oluşmaktadır. 75
Komisyonun esas olarak üç temel fonksiyonu vardır. Bunlar;

Onaylanmış olan sözleşmelerin uygulanması hakkındaki hükümet
raporlarının incelenmesi;

Bazı onaylanmamış sözleşmeler ve tavsiye kararları hakkında ulusal
yasaların ve uygulamanın durumu hakkında hükümetlerin raporlarının incelenmesi;

Yeni kabul edilen sözleşmelerin yetkili organlara sunulması
konusunda hükümetler tarafından verilen bilgilerin incelenmesi.
Onaylanmış sözleşmelerin uygulanmasını incelerken, Uzmanlar Komisyonu
hükümetler tarafından verilen bilgilerle yetinmek zorunda değildir. Bir ülkenin
yasaları hakkında bilgiler olağan olarak yasaların ve yönetmeliklerin yayınlandığı
resmi gazetelerde veya diğer benzeri yayınlarda bulunabilir.
Komisyonun yararlanabileceği diğer belgeler toplu sözleşme veya yargı
kararları metinleri, soruşturma komisyonları ve Yönetim Kurulunun Sendika
Özgürlüğü Komitesi gibi ILO’nun diğer organlarının vardığı sonuçlar, işveren ve işçi
örgütleri tarafından sunulan gözlemler olabilir. Bu gözlemler, hükümet raporuna
ilâve edilebilir veya ilgili örgüt tarafından doğrudan Uluslararası Çalışma Bürosu’na
gönderilir. Bu son durumda, Büro, bu kopyaları hükümetlere gönderir. Amaç,
74
M. Bülent Apar, “Uluslar arası Çalışma Teşkilatının Yapısı, Çalışmaları ve Denetimi”, Kamu-İş,
İş Hukuku ve İktisat Dergisi, Cilt.4, Sayı.4, (Ocak,1999), s. 228.
75
Apar, s.227.
54
Uzmanlar Komisyonunun, hükümetlerin bu gözlemlere vermek istedikleri cevapları
inceleme şansını elde etmektir.
Eğer Komisyon, bir hükümetin onayladığı bir sözleşme uyarınca, kendisine
düşen yükümlülükler veya sözleşmeler veya tavsiye kararları konusunda ILO ana
sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini tam anlamıyla yerine getirmediği sonucuna
varırsa, sağlanan eksiklikler konusunda bu hükümetin dikkatini çeker ve kendisini
bunları tamamlamak için tedbir almaya davet eder. Bunun için hükümetlere raporda
da yayımlanan uyarılar gönderilir veya yayımlanmayan, ancak sadece hükümete
gönderilen bir doğrudan talep yazısı da gönderilebilir.
Komisyon, uyarma eylemine yükümlülüklerin kaygı verici ve sürekli bir
biçimde ihlal edilmesi durumunda ve yine bir işçi veya işveren tarafından takipte
bulunmayı gerektiren bilgiler gönderildiği zaman başvurmaktadır. Buna karşılık,
daha önemsiz durumlarda veya bir hükümet onayladığı sözleşmeyi uygulayıp
uygulamadığı konusunda yeterli bilgileri sunmaktan kaçındığı zaman da Komisyon
doğrudan talep yoluna başvurabilmektedir. Bu taleplerin, Komisyon raporunda
yayımlanan uyarılarda olduğu gibi, hükümetlere iletilen ve söz konusu sözleşmenin
uygulanmasına ait olarak verilen olağan rapor ile birlikte cevaplandırılması istenir.
Komisyon uyarıları açıktır ve işin özüne ilişkindir.
Uzmanlar Komisyonu, ayrıca Uluslararası Çalışma Konferansı tarafından
kabul edilen belgelerin yetkili organlara sunulması konusunda hükümetleri ILO ana
sözleşmesinin 19. maddesinden doğan yükümlülüklerini ne ölçüde yerine
getirdiklerini de inceler. Bu konuda vardığı sonuçlar raporunda yer alır. Onaylanmış
sözleşmeler için olduğu gibi Komisyonun eleştirilerinin de yer aldığı açıklamaları,
önemli durumlardaki uyarıları ve doğrudan doğruya olan istekleri de raporda yer
almaktadır.76
76
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s. 119.
55
3.4.1.3. Konferans Komitesinin Denetimi
Uzmanlar Komisyonunun raporu, Uluslararası Çalışma Konferansına her yıl
yapılan toplantıları sırasında sunulur ve Konferansın bu amaçla kurulmuş, üçlü
temsil esasına dayanan Sözleşme ve Tavsiye Kararlarının Onaylanması Komitesinde
incelenir ve tartışılır. Sözleşmelerin ve tavsiyelerin uygulanması Komitesinin
denetim faaliyetleri sırasında sendika temsilcileri oldukça önemli bir rol
oynamaktadır. Konferans Komitesi, temsilci ve teknik danışanlardan oluşan üç gruba
(Hükümet, işveren ve işçi) dahil yüzden fazla üyeden oluşmaktadır. Çoğu zaman, bu
üç grubun temsilcileri eşit sayıda olmayabilmektedir. Bu yüzden üç gruba da eşit
sayıda oy hakkı vermek için oylarda bir denge sistemine başvurulması zorunlu hale
gelmektedir. Komite başkanı geleneksel olarak bir hükümet temsilcisidir. Başkan
yardımcıları ise biri işveren ve diğeri işçi temsilcisi olmak üzere iki tanedir.
Her yıl Komite çalışmalarına genel bir görüşme ile başlanarak, bu sırada
ILO ilkelerinin onayı ve uygulanmasına ait birçok önemli sorun ve yine bu ilkeler
konusunda ILO ana sözleşmesine göre üye devletlere düşen yükümlülüklerin yerine
getirilmesi gözden geçirilir. Bu Komite aynı zamanda ILO ana sözleşmesinin 19.
maddesi gereğince raporların konusu olan belgeler, yani tavsiyeler ve onaylanmamış
sözleşmeler konusunda çeşitli ülkelerin yasaları ve uygulaması hakkındaki uzmanlar
Komisyonunun genel gözlemlerini inceler.
Komite, genel görüşmeden sonra kişisel durumların incelenmesine geçer,
Uzmanlar Komisyonu raporuna göre, ILO ana sözleşmesi uyarınca üzerlerine
aldıkları yükümlülüklere uymayan veya onaylanmış bir sözleşmeyi yerine
getirmeyen hükümetler bir açıklama yayınlamaya davet edilebilirler. Kesin
zorunluluk olmamakla birlikte hükümetler bunu yapmayı çok nadir olarak
reddederler. Hükümetlerden bazıları yazılı açıklamalar dağıtır. Çoğu durumda, eğer
Komite yazılı açıklamadan tatmin olmazsa hükümet temsilcileri verdikleri yazılı
bilgileri Komite önünde sözlü olarak açıklarlar. Söz konusu hükümet temsilcileri için
oldukça zor bir sınav niteliği taşıyabilir. Çünkü, Komite, bu konuda genellikle
olumsuz bir tavır takınmaktadır. Komitenin bu denetimdeki amacı kınamalarda
bulunmak değil, sonuç almaktır. Dolayısıyla, açıklama yapan hükümetlerin sözcüleri
56
şu veya bu kuralın uygulanmasının gösterdiği zorlukların ve bunları aşmak için
alınması öngörülen tedbirleri açıklıkla ifade etmelidirler.
Konferans Komitesinin çalışmalarının bir diğer yönünü de 1950’den
itibaren, ILO ana sözleşmesine ve onaylanmış sözleşmelere göre yükümlülüklerini
yerine getirmeyen ülkeler için “özel liste”nin hazırlanmasıdır. Bu özel listenin
hazırlanması, Komite tarafından belirlenen objektif kriterlere göre yapılır. Bu
kriterler, istenen raporları vermeyen, Uzmanlar Komisyonunun uyarılarına cevap
vermeyen veya yeni kabul edilmiş sözleşmeler ile ilgili belgeleri yetkili organlara
sunmayı yıllar boyu savsaklayan devletleri hedef almaktadır. Bununla birlikte bir
kriter değişik bir nitelik göstermektedir. Bu da Komitenin bazı ülkelerde onaylanmış
sözleşmelerin tam olarak uygulanmaması durumunun sürdüğünü “büyük bir kaygı”
ile tespit ettiği durumlarda devreye girmektedir. Diğer durumlarda, Komite
raporunda özel bir paragraf ayrılarak, Konferansın konuya olan ilgisini çekmeye
yönelik bir değerlendirme yapılır. Bu son iki durum Komite toplantılarında çok
hareketli tartışmalara da yol açabilir. Komite raporu, bunu bütün üyelerin hazır
bulunduğu bir veya bir çok bağlantı boyunca tartışan Konferansa sunulur. Bu
tartışma, üç grubun delegelerine Komite çalışmalarının özel konularını da öğrenme
imkânı vermektedir. Konferans tarafından bir defa kabul edilen rapor hükümetlere
iletilir
ve
ILO’ya
gelecekte
gönderilecek
raporların
kaleme
alınmasında
hükümetlerin özellikle göz önünde bulundurulmaları gereken hususlar üzerine olan
dikkatleri çekilir. 77
3.4.2. Özel Denetim (Sendikal Özgürlükler Komitesinin Denetimi)
Sendikal Özgürlükler Komitesinin Denetimini özel denetim mekanizması
içinde önemli bir yere sahiptir. Komiteye, işçi, işveren örgütleri ile hükümet
tarafından şikayetler iletilir. Komite, kendisine yapılan şikayeti, ilgili hükümete
gönderir. Şikayette bulunan işçi veya işveren örgütüne de şikayet konusu ile ilgili
olarak daha ayrıntılı veya ek bilgiler vermesi için ek süre tanınır. Bazı durumlarda
Komite, hükümetlerin verdiği cevapları, görüşlerini almak üzere şikayette bulunan
77
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s. 122.
57
tarafa gönderir. Hükümetlerin Komiteye cevap vermede gecikmesi halinde önce bir
uyarı yapılır ve gecikme nedenleri hakkında bilgi istenir. Eğer, ilgili hükümet cevap
vermemekte ısrar ederse, Komite durumu bir rapor ile Yönetim Kuruluna bildirir.
Şikâyet konusu ile ilgili rapor tamamlandığı zaman Komite tarafların
savunmalarını değerlendirir ve bu değerlendirme sonucu şikayeti kısmen veya
tamamen reddedebilir. Eğer bir ihlal tespit etmişse bunu belirleyen bir açıklama
yapabilir. Açıklamanın ötesinde, ihlalin söz konusu olduğu ülke hükümetin dikkatini
çeker ve bu ihlalin ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirleri önerir, ayrıca hükümeti,
bu ihlalin giderilmesi için alınacak tedbirler konusunda, belirlenmiş bir sürede rapor
vermeye davet eder. Eğer sendika özgürlüğüne aykırı olan durumun düzeltilmesi
gerekiyorsa ve söz konusu ülke ilgili ILO sözleşmelerini onaylamışsa, konu sözleşme
ve tavsiyelerin uygulanması ile ilgili Uzmanlar Komitesine gönderilir ve olağan
denetim mekanizması harekete geçirilir.78
3.4.3. Denetimde Şikayet Mekanizmaları
3.4.3.1. Talep Usulü
İşçi ve işveren örgütlerinin, kendi ülkelerinin onaylamış olduğu bir
sözleşmenin gereğince uygulanmadığı yönündeki şikayetini Uluslararası Çalışma
Bürosuna iletmesidir. Yönetim Kurulu bu şikayet talebini, ilgili hükümetlere
gönderir ve makul süre içinde hükümetten bir açıklama beklenir. Eğer hükümetten
herhangi bir cevap gelmezse veya gelen cevap Yönetim Kurulu tarafından tatmin
edici açıklamalar getirmiyorsa, hem şikayet talebini hem de hükümetin açıklamasını
yayınlama hakkına sahiptir. Yönetim Kurulu, hükümet açıklamaları ışığında, şikayet
konusu ile ilgili olarak tatmin edici tedbirlerin alındığı veya tersine olarak yeni
tedbirler alınması gerektiği veya ek bilgilere ihtiyaç duyulduğu yönünde kanaatini
açıklayabilir.
78
Eric Gravel,Isabella Duplessıs, Bernard Gernion,The Committee on Freedom of Association: Its
impact over 50 years*, First Published, Geneva: ILO, 2001, s. 11.
58
3.4.3.2. Şikayet Usulü
Üye devletlerden birinin onaylamış olduğu sözleşme hükümlerinin
uygulanmasına aksaklıklar olduğu hususunda, aynı sözleşmeyi imzalamış olan bir
başka üye ülke veya Uluslararası Çalışma Konferansına katılan işçi veya işveren
delegeleri tarafından Uluslararası Çalışma Bürosuna iletilen şikayetler, Yönetim
Kuruluna intikal ettirilir veya Yönetim Kurulu ilgili ülkeyi kendisi gündemine alarak,
şikayet konusu ile ilgili bir karar alır. Bu karar şikayet edilen hükümetin verdiği
cevapların yeterli görülmemesi halinde, bir soruşturma komisyonu kurulması
yönünde olabilir. Devletlerin şikayetlerinin derinlemesine incelenmesinden sonra,
Soruşturma Komisyonu tartışmanın boyutlarını belirleyecek bütün somut sorunlar
hakkındaki gözlemlerini bir rapor haline getirir. Raporda, şikayet konusu problemin
çözümü için alınacak tedbirlerle ilgili tavsiyelere de yer verir. Rapor, Yönetim
Kuruluna ve ilgili hükümete ulaştırılır ve yayınlanır. Tavsiyeleri kabul etmeyen ülke,
uyuşmazlık konusunu Uluslararası Adalet Divanına götürebilir. Divan tarafından
verilen kararlar kesindir. 79
3.5. Sözleşmelerin Yaptırımı
Uluslararası Çalışma Sözleşmeleri, taraf ülkeyi bağlar. Sözleşmeleri
onaylayan ülkeler, iç hukuklarını bu sözleşme hükümlerine uyarlamak zorundadırlar.
Sözleşmelerin üye ülkeler tarafından onaylanıp-onaylanmamaları üye ülkelerin
tercihine bırakılmıştır. Ancak, sözleşmeyi onaylayan ülke, sözleşme gereklerini
yerine getirme yükümlülüğünü ve bu konudaki denetimi kabul etmektedir. Bu
denetimin yapılacağı, ILO ana sözleşmesinde açık olarak belirtilmiştir. Sözleşmeyi
onaylayan ülke, sözleşme hükümlerini uygulamama halinde resmen uyarılma ve
şikayet edilme ve gerekirse, Uluslararası Adalet Divanı’na çıkarılmasına imkân
veren bir yükümlülük altına girmektedir.80
79
Yusuf Alper ve Pir Ali Kaya, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Standartları, 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995, s. 130.
80
Alper, Kaya, s. 132.
59
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜ’NÜN TÜRKİYE’YE
İLİŞKİN KARARLARININ TÜRKİYE’DEKİ SENDİKAL
HAKLAR AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Sendikal hak ve özgürlüklerin tüm çalışanlara tanınması ve bu hak ve
özgürlüklerin korunması yönünde düzenlemeler yapılması, temel insan haklarından
biri olarak değerlendirilen sendikal hakların istenilen düzeyde sağlanabilmesi,
demokratikleşme ve hukuk devleti olma yönünde çok büyük önem taşımaktadır.
Bunu gerçekleştirebilmek ise, ülkelerin ulusal mevzuatlarını uluslararası alanda
sendikal hak ve özgürlükleri belirleyen ve koruyan belgelerle uyumlu hale
getirebilmesinden geçmektedir. Sendika özgürlüğünün güvencesi olarak kabul edilen
uluslararası belgeler, sendikal hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasında
oldukça önemli bir rol oynamaktadır.
Sendikal hak ve özgürlüklerin sağlanması, güvence altına alınması;
sendikaların işlevlerini yerine getirebilmesinin ön koşuludur. Sendikalar, toplumsal
barışa, çalışanların çıkarlarının koruyuculuğunu üstlenerek katkıda bulunmaktadırlar.
Sendikal hak ve özgürlüklerin sağlanması ve korunması, ülkelerin
uluslararası alanda saygınlık kazanmalarına neden olan etkenlerdendir. Bu nedenle,
ülkelerin sendikal haklara ilişkin hukuki düzenlemeleri yaparken başta Uluslararası
Çalışma Örgütü (ILO) olmak üzere uluslararası kuruluşların normlarını örnek
almaları ve ulusal mevzuatlarını öncelikle ILO, Birleşmiş Milletler ve Avrupa
Konseyi belgelerindeki normlarla uyumlu hale getirmeleri kaçınılmaz olmaktadır.
Zira, sendikal hak ve özgürlüklerin tanınması ve uygulanması konusunda günümüzde
pek çok ülke BM, Avrupa Birliği ve ILO’nun kabul ettiği standartları esas
almaktadırlar.
60
1. ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜ (ILO) BELGELERİ
ILO tarafından kabul edilen ILO Anasözleşmesi, Philadelphia Bildirgesi ve
Çalışmaya İlişkin Temel Haklar ve İlkeler Bildirgesi ile 87 Sayılı Sendika Özgürlüğü
ve Sendika Hakkının Korunması Sözleşmesi, 98 Sayılı Örgütlenme ve Toplu
Pazarlık Hakkı Sözleşmesi ve 151 Sayılı Kamu Hizmetlerinde Örgütlenme Hakkının
Korunması ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin Sözleşmede
sendikal haklar ile ilgili düzenlemeler yer almaktadır.
Çalışmanın bu bölümünde, belirtilen düzenlemeler çerçevesinde, ILO
denetim organlarının, sendikal haklara ilişkin olarak ülkemize yönelik eleştirileri
mülga 2821 ile 2822 sayılı yasalar ve 4688 sayılı yasa açısından değerlendirilecektir.
2821 ve 2822 sayılı kanunlar, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu
ile yürürlükten kalkmış olup, anılan yasa ile getirilen değişiklikler ve ülkemize
yönelik ILO karar ve eleştirilerinin ne oranda karşılandığı da çalışmanın son
bölümünde değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Bu çerçevede, çalışmanın önceki bölümlerinde incelenmeyen 87, 98 ve 151
sayılı sözleşmelerin düzenlediği temel hak ve ilkelere özetle değinilecektir.
1.1. 98 Sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkının Uygulanması
Sözleşmesinin İçerdiği Hak ve İlkeler
ILO tarafından 18.06.1949 tarihinde kabul edilen ve ILO’nun temel
sözleşmelerinden olan bu sözleşme, sendika özgürlüğünü hem kamu hem de özel
sektörde güvence altına almakta olup, Türkiye tarafından 08.08.1951 tarihinde
onaylamıştır.
Çalışanların Devlete karşı korunmasını amaçlayan 87 sayılı ILO
sözleşmesini tamamlar nitelikte çıkarılan 98 sayılı sözleşmenin kişi yönünden
uygulama alanı 87 sayılı sözleşmeye göre daha dardır, çünkü sözleşme “hiçbir ayrım
gözetmeksizin” ilkesine yer vermemiştir.81 Sözleşmede iki temel konuda düzenleme
81
Sevcan Tosun, “87,98,151 sayılı ILO Sözleşmelerine Göre Kamu Çalışanlarının Sendikal Hakları”,
TÜHİS İş Hukuku ve İktisat Dergisi, Cilt.23, Sayı.5-6, (Ağustos-Kasım 2011), s. 80.
61
yapılmıştır. Birincisi, çalışan ve çalıştıranlar arasındaki ilişkilerde örgütlenme
hakkının olağan kullanımını güvence altına almayı ve özellikle de çalışanlara tanınan
sendika özgürlüğünü, işverenlere ve örgütlerine karşı korumayı amaçlayan kurallara
yer vermiştir. Bu hükümler ile çalışanların istihdam alanında sendika özgürlüğüne
zarar verme amacı taşıyan tüm ayrımcı eylemlere karşı “eksiksiz bir koruma”dan
yararlanmaları gerektiği ilkesine yer vermiştir.
önemli
yönlerinden
birini
oluşturan
82
İkincisi ise, çalışma ilişkilerinin en
gönüllü
toplu
pazarlık
süreçlerinin
geliştirilmesini ve toplu pazarlık taraflarının özerkliği ilkesini düzenlemiştir.
Sözleşmenin 4. maddesine göre, istihdam koşullarını toplu pazarlık aracılığıyla
düzenlemek amacıyla, işverenler ve işveren örgütleri ile çalışan örgütleri arasında
gönüllü toplu sözleşmeler pazarlığı usullerinin geliştirilmesini ve en geniş biçimde
kullanılmasını özendirmek ve geliştirmek için, gerektiğinde ulusal koşullara uygun
önlemler alınması gerekir. 83
Sözleşme, belirtilen güvencelerin silahlı kuvvetler ve kolluk güçlerine hangi
ölçüde uygulanabileceğinin tespitini ulusal kanunlara bırakmıştır (md.5/1).
Sözleşmenin bir diğer önemli maddesi ise, bütününden farklı bir düzenleme içeren 6.
maddesidir. Bu maddeye göre, "bu sözleşme, devlet memurlarının durumu ile alakalı
değildir ve hiçbir surette onların haklarına ve statülerine halel getirmez"
denilmektedir. Bu madde, kamu görevlilerinin kapsam dışında olduğu sonucuna
götürebilir ki, bu doğru değildir. Sözleşme, devlet memurlarının tümünü değil,
yalnızca bir bölümünü kapsamaz. Sözleşme kapsamına girmeyenler; "kamu
görevinin, kamu gücünün organları" olarak faaliyette bulunan, "çalışmaları devlet
yönetimine özgü olan üst düzey memurlar"dır. Sözleşme, bunlar dışındaki tüm kamu
görevlilerinin sendikalaşma ve toplu pazarlık haklarını güvence altına almaktadır.
98 sayılı sözleşme hakkında şikayetleri inceleyen Sendika Özgürlüğü
Komitesi, Devletin asli ve sürekli görevlerini yürüten tüm kamu görevlilerinin toplu
pazarlık hakkından yararlanması ve kamu kesiminde istihdam koşul ve biçimlerinin
belirlenmesi konusunda çıkan uyuşmazlıkları çözüm aracı olarak toplu pazarlık
82
Rafet Çevikbaş, “Memurlarda Sendikal Haklar Sorunu”, TİSK Akademi, Cilt: 2010/01, (Ocak
2010), s.27.
83
Çevikbaş, s.27.
62
sisteminden yararlanması gerektiğini vurgulamıştır.84 Özetle, 98 sayılı sözleşme
doğrudan kamu gücünü kullanmayan diğer bir deyişle; devlet adına hareket etmeyen
kamu görevlilerine sendika hakkını ve kamu görevlilerinin ücret ve çalışma
koşullarının belirlenmesine toplu pazarlık yolu ile katılmasını güvence altına
almıştır.
1.2. 87 Sayılı Sendika Özgürlüğü ve Sendika Hakkının Korunması
Sözleşmesinin İçerdiği Hak ve İlkeler
ILO tarafından 17.06.1948 tarihinde kabul edilen bu sözleşme, ülkemiz
tarafından, 25.11.1992 tarihinde TBMM’nin sözleşmenin onaylanmasını uygun
bulmasıyla kabul edilmiştir. Bu sözleşme hiçbir ayrım yapmaksızın bütün çalışanlara
sendika kurma ya da sendikalara üye olma hakkını tanımakta ve bu hakkı devlete
karşı güvence altına alan kurallar içermektedir. İstisna olarak da silahlı kuvvetler
mensupları ile polislerin bu haklarının sadece kısıtlanabileceğini kabul etmiştir.
85
Sözleşme, "çalışanların ve işverenlerin sendika hakkını devlete karşı korumayı
amaçlayan" bir sözleşmedir.86 Sözleşme, ILO'nun İkinci Dünya Savaşı'nı izleyen
dönemin ilk yıllarında sendikal özgürlüklerin uluslararası çerçevesinin belirlenmesi
amacıyla giriştiği etkinliklerinin ilki ve en önemlisidir. 87
87 sayılı sözleşmenin tanıdığı sendika hakkının üç evrensel ilkesi
bulunmaktadır. Bunlar, "hiçbir biçimde ayrım gözetmeme, önceden izin almama ve
diledikleri örgütleri kurma ile onlara üye olmak"tır. Burada vurgulanması gereken
birinci nokta, sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkının kamu görevlileri
dahil olmak üzere tüm çalışanlar ve işverenlere tanınmış olmasıdır. Böylece, kişi
yönünden sözleşmenin uygulama alanı, ulusal mevzuatta farklı şekilde tanımlanan
bağımlı çalışanların bir kısmına değil tamamına tanınmıştır. Diğer bir nokta, söz
84
Mehmet Kocaoğlu, “Türkiye’de ve Dünyada Memur Sendikacılığının Gelişimine Panoramik
Bakış”, TÜHİS İş Hukuku ve İktisat Dergisi, Cilt. 5, Sayı. 5, (Ağustos 1999), s.19.
85
Bülent SERİM, Kamu Görevlilerinin Örgütlenmesinde Hukuksal Boyut, Birinci Baskı, Ankara:
Öteki Yayınevi, 1995, s. 101-102.
86
Nizamettin Aktay, "Uluslararası Belgelerde Sendika Hakkının Muhtevası", Kamu Çalışanları
Dergisi, Cilt. 2, Sayı. 15, (Mart 1992), s.42.
87
Mesut Gülmez, Sendikal Hakların Uluslararası Kuralları ve Türkiye, Uluslararası Çalışma
Örgütü Sözleşme ve İlkeleri, Ankara: TODAİE, 1988, s. 34.
63
konusu hakkın kullanımı açısından, çalışanlar arasında özel ya da kamusal işverene
bağlı
çalışma,
siyasal
görüş,
soy,
uyruk
vb.
yönlerden
hiçbir
ayrım
yapılamayacağıdır. Koç’a göre, 87 sayılı sözleşmenin 2. maddesi (Çalışanlar ve
işverenler herhangi bir ayırım yapılmaksızın önceden izin almadan istedikleri
kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara
üye olmak hakkına sahiptirler.88) geniş düşünüldüğünde, merkezi, bölgesel veya
yerel devletin yönetiminde görevli olup olmadıklarına, önemli kamu hizmeti
sağlayan birimlerde görevli veya devlete ait ekonomik girişimlerde istihdam
edildiklerine bakılmaksızın tüm kamu görevlileri ve yetkilileri mesleki örgütler
kurma hakkına sahip olmalıdır. 89
Sözleşme ile sendikal örgütlere haklar ve güvenceler tanınmıştır. Bunlar;
ana tüzük ve yönetmeliklerini hazırlamak, temsilcilerini özgürce seçmek, yönetim ve
etkinliklerini düzenlemek ve eylem (iş, çalışma) programları oluşturmak gibi
haklardır. Sendikal örgütlerin üst düzey kuruluşları (federasyon ve konfederasyonlar)
kurma ve onlara üye olma ile alt ve üst düzey sendikal örgütlerin uluslararası
sendikal örgütlere üye olma hakları da sözleşme ile güvenceye alınmıştır.
1.3. 151 sayılı Kamu Görevinde Çalışma İlişkileri (Kamu Hizmetinde
Örgütlenme Hakkının Korunması ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi)
Sözleşmenin İçerdiği Temel Hak ve İlkeler
ILO tarafından 07.06.1978 tarihinde kabul edilen bu sözleşme, ülkemiz
tarafından, 25.11.1992 tarihinde TBMM’nin sözleşmenin onaylanmasını uygun
bulmasıyla kabul edilmiştir. Sözleşme daha önce kabul edilen 87, 98 ve 135 sayılı
sözleşmelerde yer alan sendika ve toplu pazarlık hakkı ile ilgili güvenceleri kamu
görevlilerine açıkça tanımayı ve özellikle devlet memurlarını 98 sayılı sözleşme
88
ILO, “ILO Principles, Standarts and Procedures, Concerning Freedom Association”, Geneva:
ILO, 1989, s. 2.
89
Sevcan Tosun, “87,98,151 sayılı ILO Sözleşmelerine Göre Kamu Çalışanlarının Sendikal Hakları”,
TÜHİS İş Hukuku ve İktisat Dergisi, Cilt.23, Sayı.5-6, (Ağustos-Kasım 2011), s. 78.
64
kapsamı dışında tutan yorum sorunlarına çözüm getirmeyi amaçlayan uluslararası bir
belgedir.90
151 sayılı sözleşmede kamu çalışanlarının örgütlenme hakkı başlı başına bir
konu olarak ele alınmıştır.91 Sözleşmede, kamu çalışanlarının örgütlenme hakkı
teminat altına alınmıştır.92
151 sayılı sözleşme ilke olarak, kamu yetkililerince çalıştırılan tüm kişilere
uygulanır. Fakat, başka sözleşmelerde kamu yetkililerince çalıştırılan kişilere
uygulanabilecek daha elverişli kuralların bulunması halinde öncelikle bu kurallar
uygulanır. Başka bir deyişle, 151 sayılı sözleşme ancak, başka sözleşmelerde kamu
görevlilerine
uygulanabilecek
daha
elverişli
kurallar
bulunmadığı
zaman
uygulanabilecektir.
Kamu yetkililerince çalıştırılan herkese uygulanan 151 sayılı sözleşmede
öngörülen güvencelerden üç kamu görevlisi kesiminin hangi ölçüde yararlanacağının
belirlenmesi ulusal kanunlara bırakılmıştır. Bunlar; üst düzey görevliler veya
sorumluluklarının (görevlerinin) son derece gizli niteliği bulunanlar, silahlı kuvvetler
mensupları ile polislerdir. Sendika hakkı konusunda daha geniş düzenleme yapan 87
sayılı sözleşmenin 151 sayılı sözleşmeye oranla önceliği bulunmaktadır. 151 sayılı
sözleşmede, kamu görevlileri örgütlerinin amacının ise kamu görevlilerinin
çıkarlarını savunmak ve geliştirmek olduğu belirtilmektedir.
151 sayılı sözleşme, 98 sayılı sözleşmeden ayrılarak çalışma koşullarının
belirlenmesi usullerini toplu pazarlıkla sınırlı tutmamış, toplu pazarlık yerine kamu
görevlileri temsilcilerinin bu belirlemeye katılmasına imkan veren başka yöntemlere
de yer vermiştir. Bu açıdan 151 sayılı sözleşme, 98 sayılı sözleşmeye oranla daha
esnek ancak, daha geri bir düzenleme yapmıştır. Şöyle ki; 151 sayılı sözleşme toplu
pazarlık yerine sadece karar sürecine katılma ile yetinilmesine ve bu katılmanın da
"danışsal" nitelikli görüş almakla sınırlı tutulmasına imkan vermektedir.
90
Bülent Serim, Kamu Görevlilerinin Örgütlenmesinde Hukuksal Boyut, Birinci Baskı, Ankara:
Öteki Yayınevi, 1995, s. 106-107.
91
Nizamettin AKTAY, "Uluslararası Belgelerde Sendika Hakkının Muhtevası", Kamu Çalışanları
Dergisi, Cilt. 2, Sayı. 15, (Mart 1992), s. 38.
92
Aktay, s. 42.
65
Sözleşmenin 4. maddesine göre kamu görevlileri, çalıştırılmaları konusunda
sendikalaşma özgürlüğüne halel getirecek her türlü ayrıcalığa karşı yeterli
korumadan yararlanacaklardır. 5. maddesine göre de kamu görevlileri kamu
makamlarından
tamamen
bağımsız
olacaklardır
ve
kuruluş,
işleyiş
veya
yönetimlerinde kamu makamlarının her türlü müdahalesine karşı yeterli korumadan
yararlanacaklardır. Maddenin son fıkrasına göre ise, bir kamu makamının tahakkümü
altında kamu görevlileri örgütlerinin kuruluşunu geliştirmeye veya kamu görevlileri
örgütlerine bir kamu makamının kontrolü altında tutmak amacıyla mali veya diğer
biçimlerde desteklemeye yönelik önlemler bu madde bakımından müdahaleci
faaliyetler olarak kabul edilecektir. Sözleşme, kamu görevlilerini ve oluşturdukları
örgütleri işveren konumundaki kamu yetkililerine yani, Devlete karşı korumaktadır.
Bu koruma, birey olarak kamu görevlilerinin Devletten gelebilecek her tür sendika
karşıtı ayırımcı eylemlere karşı korunması (md.4) ile kamu görevlileri örgütlerinin
Devlete karşı bağımsızlığının ve Devletin kuruluş, işleyiş ve yönetimlerine karışma
eylemlerine karşı korunmasını kapsamaktadır (md.5).
Sözleşmenin, 6. maddesinde, kamu görevlileri örgütlerine sağlanacak
kolaylıklar düzenlenmiştir. Buna göre, kamu görevlilerinin tanınan örgütlerinin
temsilcilerine, çalışma saatleri içinde veya dışında görevlerini çabuk ve etkin bir
biçimde yerine getirmelerine olanak verecek şekilde kolaylıklar sağlanacaktır. Bu tür
kolaylıkların sağlanması idarenin veya hizmetin etkin işleyişini engellemeyecektir.
Ayrıca, sözleşmenin 7. maddesinde, ilgili kamu yetkilileri ile kamu
görevlileri örgütleri arasında çalışma koşullarının görüşülmesine (pazarlığına) imkan
veren yöntemlerin en geniş biçimde geliştirilmesini ve kullanılmasını özendirmek
için gerektiğinde ulusal koşullara uygun önlemler alınması öngörülmüştür. Buna
göre kamu görevlileri örgütleri ve kamu makamları arasında çalışma koşullarının
görüşülmesine olanak veren yöntemlerin ve kamu görevlileri temsilcilerinin anılan
koşulların belirlenmesine katılmalarını sağlayan başka her türlü yöntemin en geniş
biçimde geliştirilmesi ve kullanılmasını teşvik için gerektiğinde ulusal koşullara
uygun önlemler alınacaktır.
151 sayılı sözleşmede uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözülmesi konusu da
düzenlenmiş bulunmaktadır. Buna göre, çıkar uyuşmazlıkları çözümünde taraflar
66
arasında yapılacak toplu görüşmeler dışında, üçüncü kişilerin devreye girmesine
imkân veren arabuluculuk, uzlaştırma ya da hakemlik gibi barışçı süreçlere de yer
verilmiştir. Burada da görüldüğü gibi, grev ve lokavt gibi iş mücadelelerine girişmek
151 sayılı sözleşmede düzenlenmemiştir. Dolayısıyla, işçi kesimine tanınan iş
mücadelesi araçlarının kamu görevlileri için tanınması söz konusu olmamaktadır.93
Sözleşmenin 8. maddesinde hüküm altına alınan düzenlemeye göre çalışma
koşullarının belirlenmesi ile ilgili olarak ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü ulusal
koşullara uygun olarak taraflar arasında görüşme yoluyla veya ilgili tarafların
güvenini sağlayacak şekilde kurulan arabuluculuk, uzlaştırma veya tahkim gibi
bağımsız ve tarafsız mekanizmalardan yararlanılarak araştırılacaktır.
Sözleşmenin 9. Maddesi’nde
ILO'nun sözleşme niteliği taşımamakla
birlikte insan hakları ile ilgili en önemli belgelerinden birini oluşturan 1970 tarihli
Sendikal Haklar ve Kişisel Özgürlüklerle İlişkileri Kararı doğrultusunda, sendikal
hakların kullanımıyla kişisel özgürlükler arasındaki yaşamsal bağlantıyı kuran şu
kurala yer vermiştir: "Kamu görevlileri de, ilke olarak diğer çalışanlar gibi, sendika
(örgütlenme) özgürlüğünün olağan kullanımına temel olan kişisel ve siyasal
haklardan yararlanmalıdır. Ancak, salt statülerine ve yerine getirdikleri işlevlerin
niteliğine bağlı olan yükümlülükler saklıdır.” Buna göre, kamu görevlileri diğer
çalışanlar gibi yalnızca görevlerinin niteliğinden ve statülerinden kaynaklanan
yükümlülüklerine bağlı olarak örgütlenme özgürlüğünün normal olarak uygulanması
için gerekli kişisel ve siyasi haklardan yararlanacaklardır. Sözleşme ile ayrıca,
işverene
çalışanların
örgütlerini
koruma
yükümlülüğü
getirilmiştir.
Çıkar
uyuşmazlıklarının taraflar arasında görüşme, arabuluculuk, uzlaştırma ve hakem
yoluyla çözülmesini öngörmektedir. Sözleşme, diğer ILO sözleşmelerine göre daha
esnek ancak, daha geri düzenlemeler yapmıştır.
151
sayılı sözleşme düzenlenirken örgütlenme
ve toplu
pazarlık
özgürlüğüyle ilgili diğer çalışma sözleşmeleriyle uyumlu olarak, bu uluslararası
belgelerden, özellikle de 98 sayılı sözleşmeden kaynaklanan tereddütlerin giderilip
93
Nizamettin Aktay, "Uluslararası Belgelerde Sendika Hakkının Muhtevası", Kamu Çalışanları
Dergisi, Cilt. 2, Sayı. 15, (Mart 1992), s. 39.
67
gelişen koşullara uygun olarak eksiklerin tamamlanması amaçlanmıştır. 151 sayılı
sözleşmede, diğer çalışma sözleşmelerinde kamu görevlileri için daha elverişli
hükümler varsa o hükümlerin uygulanacağının öngörülmesi de anılan amacın bir
ifadesidir. Bu bağlamda, konuyla ilgili bütün sözleşmelerde istisnalar kapsamında
sayılan güvenlik güçleri ve silahlı kuvvetler mensupları bir yana bırakılacak olursa,
98 sayılı sözleşmede, bu sözleşmenin genel olarak devlet memurlarıyla ilgili
olmadığı belirtilirken, 151 sayılı sözleşmede sadece görevleri izlenecek politikaları
belirleme ve yönetim işleri kabul edilen üst düzey devlet memurlarıyla gizli nitelikte
görev ifa eden devlet memurlarının ulusal yasalarla sözleşme kapsamı dışında
bırakılmalarına izin verildiğinin ve böylece istisna hükmünün daraltıldığının altını
çizmek gerekir.
2.
ULUSLARARASI
ÇALIŞMA
ÖRGÜTÜ
DENETİM
ORGANLARININ 2821, 2822 VE 4688 SAYILI YASALARA İLİŞKİN
DEĞERLENDİRMELERİ
Ülkemiz çalışma mevzuatı sendika özgürlüklerini ve toplu pazarlık haklarını
kısıtlayıcı hükümler içerdiği gerekçesi ile ILO tarafından, özellikle 1980’li yıllardan
bu yana sürekli eleştirilmektedir. Geçmişte mevzuatımızda yapılan çeşitli yasal ve
hatta anayasal değişiklikler ile, bu eleştirilerin bir kısmı cevaplandırılmış ve çözüme
kavuşturulmuştur. Ancak bazı temel noktalarda, ILO Uzmanlar Komitesi’nin
eleştirileri devam etmektedir.
Türkiye, Standartların Uygulanması Komitesi’nde, 1993 yılında onaylamış
olduğu 87 sayılı sözleşme açısından, 1997, 2005, 2007, 2009 ve 2010 yıllarında;
1952 yılında onaylamış olduğu 98 sayılı sözleşme açısından ise 1983 (özel paragrafa
alınmıştır), 1984, 1985, 1986, 1987, 1988, 1989, 1991, 1993,1994, 1995, 1996, 1998,
2000 yıllarında gündeme alınmış olup, anılan komitede en çok 98 sayılı sözleşme
bağlamında tartışılmıştır. Kaldı ki, Türkiye’nin ILO Uluslararası Çalışma
Konferanslarında en fazla eleştirildiği konu da 98 sayılı sözleşmedir. 94
94
Yıldırım Koç, “Türkiye-ILO İlişkileri”, Ankara: Türk-İş Eğitim Yayınları, 2000, s. 12.
68
Türkiye, 2000’li yıllar boyunca da sendikal haklara ilişkin düzenlemeler
açısından ILO denetim organları tarafından eleştirilmeye devam edilmiştir.
95
Söz
konusu düzenlemeler ile ilgili yoğun eleştirilerin bir kısmı, çalışmanın bundan
sonraki kısımlarında açıklanmaya çalışıldığı üzere, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu
İş Sözleşmesi Kanunu ile giderilmiştir ancak özellikle kamu çalışanlarının sendikal
hak ve özgürlükleri ile ilgili eleştirileri giderecek yeni ve köklü yasal değişikliklerin
yapılması gerekmektedir.
2.1. 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu İle İlgili Olarak ILO Tarafından
Yöneltilen Temel Eleştiri ve Talepler
2.1.1. Meslek ve İşyeri Esasına Dayalı Sendika Kurulamaması
2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan, meslek ve işyeri
esasına dayalı olarak sendika kurulamayacağı hükmü 87 sayılı Sözleşmenin 2.
maddesine
aykırı
bulunarak
eleştirilmektedir.
Yasa
koyucu,
2821
sayılı
Kanunu’ndaki düzenleme ile, 1980 öncesi dönemde yaşanan sendika sayısındaki
ciddi artışın önünü keserek, daha merkezi birimlere dayalı güçlü sendikacılığın
yolunu açmak istemiştir. Hükümetler tarafından, işyeri sendikacılığının yasal
düzenlemeler ile yolunun açılmamasının nedeni olarak, sendikal hakların etkin
olarak kullanılabilmesi için örgütün işyerine bağlı olmaması gerektiği düşüncesi ileri
sürülmüştür. Sendika Özgürlüğü Komisyonu ise, bazı kararlarında çalışanların çok
sayıda ve türde sendika içinde örgütlenmelerinin onların bölünmelerine yol
açacağını, çıkarlarına ters düşeceğini kabul etmekle birlikte, çalışanları belli tür
sendikalar için toplamayı, sendika tekeli yaratmayı amaçlayan düzenlemelerin devlet
müdahalesi ya da yasal düzenlemeler ile değil, işçilerin kendi serbest iradeleri ile
gerçekleştirilmesinin tercih edilmesi gereken bir yol olduğunu da dile getirmiştir.
96
Ancak bu konudaki ILO eleştirileri hiçbir zaman sorun yaratan bir boyuta
ulaşmamış, daha ziyade, sendikanın toplu sözleşme yetkisi kazanabilmesi için aranan
95
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2000-2011,2013.
Can Tuncay, “87 sayılı ILO Sözleşmesi ve Türkiye’nin Uyumu”, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik
Hukuku Türk Milli Komitesi-20. Kuruluş Yılı Kutlama Semineri, Ankara, 1997, s.91.
96
69
%10 temsil barajı ile bir arada düşünüldüğünde haklılığı ve geçerliliği
kuvvetlenmiştir.
97
Meslek esasına dayalı sendika kurma yasağı ise, hükümetler tarafından,
böyle bir yasağın bulunmadığı dönemlerde dahi, sanayileşme düzeyinin düşük
olması nedeni ile, hiçbir zaman meslek ve zanaat esasına dayalı sendika kurulmadığı
savı ile desteklenmiştir. ILO’nun bu konudaki eleştirileri de ILO denetim
organlarındaki tartışmalarda herhangi ciddi bir sorun yaratmamıştır
98
ancak
Uzmanlar Komitesi’nin 2006 ve 2009 yıllarına ilişkin gözlem raporları ve doğrudan
taleplerinde, söz konusu eleştirinin devam etmediği görülmektedir. 99
Yeni Sendikalar Yasası’nda, 2821 sayılı önceki Kanun’un 3. maddesindeki
“işçi ve işveren kuruluşları işkolu esasına göre ve Türkiye çapında faaliyette
bulunmak amacı ile bu işkolundaki işyerlerinde çalışan işçiler tarafından kurulur”
tanımlamasına yer verilmemiş, ancak yasa aynı maddede sendikaların önceden izin
alınmaksızın kurulabileceği ilkesini koyduktan sonra, "sendikalar kuruldukları
işkolunda faaliyette bulunur” demek suretiyle sendikal yapının işkolu sendikacılığı
olacağını dolaylı biçimde de olsa belirtmiş olmaktadır. Ayrıca 4.maddede işkollarının
bu Kanuna ekli (1) sayılı cetvelde gösterileceğini, işkollarının tespitinde göz önüne
alınacak esasları ve 5. maddede bir işyerinin girdiği işkolunun tespiti yöntemini
açıklayarak işkolu sendikacılığını vurgulamaktadır.
100
Dolayısı ile, ILO denetim
organlarınca son yıllarda da eleştirilmeye devam edilen işkolu esasına dayalı
sendikal örgütlenme düzenlemesi mevzuattaki yerini korumaktadır.
2.1.2. Federasyon Kurma Yasağı
Anayasanın 51. Maddesi’nde, sendika kurma özgürlüğü düzenlemesinde,
“sendika ve üst kuruluşlar” deyimi kullanılmasına rağmen, 2821 sayılı yasada sadece
sendika ve konfederasyonların düzenlenmiş olması, ILO denetim organlarınca, 87
97
Toker Dereli, “Uluslararası Çalışma Normları, Sendika Özgürlükleri ve Türkiye”, “AB-Türkiye ve
Endüstri İlişkileri”, Alpay Hekimler (drl.), İstanbul: Beta Basım, 2004, s. 170.
98
Toker Dereli, “Uluslararası Çalışma Normları, Sendika Özgürlükleri ve Türkiye”, “AB-Türkiye ve
Endüstri İlişkileri”, Alpay Hekimler (drl.), İstanbul: Beta Basım, 2004, s. 171.
99
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2006,2009.
100
Toker Dereli, “6356 Sayılı Yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu: Genel Bir
Değerlendirme”, Çalışma ve Toplum, Cilt. 2013/1, ( Ocak 2013), s.43.
70
sayılı sözleşmenin 5. Maddesinde aykırı bulunmakta ve eleştirilmektedir. ILO
Uzmanlar Komitesi ve SÖK de sendikal örgütlerin federasyonlar biçiminde birleşme
olanağına sahip olmaları gerektiğini dile getirmektedir. Nitekim SÖK’ün çeşitli
zamanlarda almış olduğu kararlardan “federasyon kurma yasağı”nın ILO normlarına
uygun olmadığını anlamak mümkündür. Söz konusu kararlar şöyledir: “Bir
federasyon ya da konfederasyon kurulmasına ihtiyaç olup olmadığı, buna ilişkin
hakkın tanınmasından sonra, salt isçiler ve isçi örgütlerince kararlaştırılacak bir
konudur” ve 87 sayılı Sözleşmenin 2. maddesi isçilerin diledikleri kuruluşları kurma
ve seçtikleri kuruluşlara üye olma hakkını düzenler. Bu hak isçi örgütlerinin, kendi
seçtikleri federasyonlara ve konfederasyonlara katılma ya da bunları kurma hakkını
da içerir”. 101
Bu konudaki eleştirilere, hükümetler tarafından, ülke çapında faaliyette
bulunma amacı ile kurulan işkolu sendikalarının federasyonlardan beklenen işlevleri
gördüğü, federasyonların işkolu düzeyinde toplu sözleşme ehliyetine sahip oldukları,
işkolu sendikalarının çok işverenli-grup sözleşmeleri yapabildikleri gerekçeleri ile
cevap verilmiş, yapılan savunmalar ILO tarafından ikna edici bulunmuştur.
102
Dereli, söz konusu savunmaların ILO tarafından ikna edici bulunmuş olmasının,
Türkiye’nin ilerleyen yıllarda aynı konu ile ilgili olarak eleştirilmeyeceği anlamını
taşımadığını belirterek, ILO denetimlerinin kapsamına ve önemine dikkat çekmek
istemiştir. Uzmanlar Komitesi’nin 2006, 2008, 2009, 2010, 2011 yıllarına ilişkin
gözlem raporları ve doğrudan talepleri incelendiğinde ise, söz konusu eleştirinin
devam etmediği görülmektedir.103
2.1.3. İşçinin Aynı Zamanda Birden Çok Sendikaya Üye Olamaması
Gerek Anayasa’nın 51/4. maddesinde gerekse 2821 sayılı Kanun’un 22.
maddesinde yer alan söz konusu hüküm, sendika özgürlüğünü sınırlayacağı gerekçesi
ile ILO denetim organlarınca eleştirilmekte idi.
101
Utku Erdayı, “Türk Mevzuatının Sendika Özgürlüğüne İlişkin 87 sayılı Uluslararası Çalışma
Örgütü Sözleşmesine Uyum Sorunu”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, Cilt. 13, Sayı. 3, (2009), s.210.
102
Toker Dereli, “Uluslararası Çalışma Normları, Sendika Özgürlükleri ve Türkiye”, “AB-Türkiye ve
Endüstri İlişkileri”, Alpay Hekimler (drl.), İstanbul: Beta Basım, 2004, s. 171
103
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2006-2011.
71
Ancak, anayasada değişiklik yapılmasını öngören, 5982 sayılı yasanın 5.
Maddesi ile söz konusu hüküm anayasa metninden çıkarılmıştır.
6356 sayılı Sendikalar Kanunu ise 17. Maddesinde, işçi ve işverenlerin aynı
işkolunda ve aynı zamanda birden çok sendikaya üye olamayacakları genel kuralını
koymakta, işçi ve işverenlerin bu hükme aykırı olarak birden çok sendikaya üye
olmaları halinde-sistemimizde öteden beri varolan- “sonraki üyeliklerin geçersiz
olacağı” düzenlemesini tekrarlamaktadır. Ancak, 17. Maddenin 3.fıkrasına göre
"aynı işkolunda ve aynı zamanda farklı işverenlere ait işyerlerinde çalışan işçiler
birden çok sendikaya üye olabilir." Böylece, 5982 sayılı yasayla yapılan Anayasa
değişikliğinde kabul edilen değişiklik Sendikalar Kanunu’na da geçirilmiş
olmaktadır. ILO eleştirilerinde pek de gündemde olmayan bu sorun yapılan bu
düzenleme ile esnek zamanlı çalışanlara aynı işkolunda farklı işverenlerle iş
sözleşmesi yapılması hallerinde birden çok sendikaya üye olma olanağı
sağlamaktadır. 104
2.1.4. Bazı Çalışan Kategorilerinde Sendika Kurma ya da Sendikaya
Üye Olma Haklarının Tanınmaması
Ülkemizde halen bazı işçi gruplarının gerek özel kanunlardaki düzenlemeler
nedeni ile, gerekse 6356 sayılı yasanın kapsamında olmamaları nedeni ile sendika
kurma ya da sendikaya üye olma hakkına sahip olmamaları ILO denetim
organlarınca sorgulanmaktadır. Çıraklar ve evde çalışanlar 4857 sayılı İş Kanunu
açısından istisnalar kapsamında bulunduğu için, gerek İş Kanunu gerekse Sendikalar
Kanunu açısından işçi sayılmamakta ve bu nedenle örgütlenme hakkına sahip gruplar
arasında yer almamaktadırlar. Şu an için, bu anlamda bir mevzuat değişikliği
gerçekleşeceğine dair herhangi bir düzenleme mevcut değildir.
Sendika kurma ya da sendikaya üye olma hakkı bulunmayan özel güvenlik
personeli için ise söz konusu kısıtlamalar, 2495 sayılı yasanın yerini alan 2004
tarihli, 5188 sayılı “Özel Güvenlik Personeli Yasası” ile birlikte ortadan kalkmıştır.
104
Toker Dereli, “6356 Sayılı Yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu: Genel Bir
Değerlendirme”, Çalışma ve Toplum, Cilt. 2013/1, ( Ocak 2013), s.45.
72
Uzmanlar Komitesi’nin 2006, 2009 ve 2010 yıllarına ilişkin gözlem
raporları ve doğrudan talepleri incelendiğinde, Komitenin sendika üyesi olmak için iş
ilişkisi bulunması şartının aranmaması gerektiğini, söz konusu gruplara, sendika
kurma ve üye olma hakkının tanınmasını ve bu yönde gerekli yasal düzenlemelerin
yapılması gerektiğini belirterek, söz konusu eleştirilerini koruduğu görülmektedir. 105
2.1.5. Sendika ve Konfederasyonların Zorunlu Organlarına Seçilecek
Kişilerde Aranan On Yıl Bilfiil Çalışmış Olma Koşulu
Anayasanın 51. maddesi ve 2821 sayılı Kanun’un 14. maddesinde yer alan
bu koşul, sendikaların temsilcilerini serbestçe seçmelerini önlediği gerekçesi ile ILO
denetim organlarınca eleştirilmiştir. ILO Uzmanları Komitesi’nin 2006 yılına ilişkin
Doğrudan Talebinde de söz konusu kısıtlamaya yer verilmiştir.
Ancak, anayasada değişiklik yapılmasını öngören, 5982 sayılı yasanın 5.
Maddesi ile söz konusu hüküm anayasa metninden çıkarılmıştır.
2.1.6. İşçilerin İşten Çıkarmalar Dahil Sendika Karşıtı Eylemlere Karşı
Korunmalarının Yetersiz Oluşu
Uzmanlar Komitesi, Türkiye’yi, işçilerin sendika karşıtı eylemlere karşı
yeterince korunmadığını belirterek, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerektiği
yönünde eleştirmektedir. Uzmanlar Komitesi’nin 1998, 1999, 2000, 2002 yılları
raporlarında yer alan söz konusu eleştiriler, 106 2002 yılında 4773 sayılı İş Güvencesi
Yasası’nın yürürlüğe konması ve sonrasında iş güvencesine dair hükümlerin 4857
sayılı İş Kanunu ile uygulanmasına devam edilmesi ile sona ermiştir.
6356 sayılı Yasa incelendiğinde ise, anılan yasanın,
25. maddesinin I.
fıkrasında, “işçilerin işe alınmaları belli bir sendikaya girmeleri veya girmemeleri,
belli bir sendikadaki üyeliği sürdürmeleri veya üyelikten çekilmeleri veya herhangi
bir sendikaya üye olmaları veya üye olmamaları şartına bağlı tutulamaz” hükmüne,
II. fıkrasında ise “işveren bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan
105
106
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2006,2009,2010.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1998,1999,2000,2002.
73
işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında çalışma şartları veya
çalıştırmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayrım yapamaz. Paraya ilişkin
konularda toplu iş sözleşmesi hükümleri saklıdır” ilkesine, III. fıkrasında “işçiler
sendikaya üye olmaları veya olmamaları, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş
saatleri içinde işçi kuruluşlarının faaliyetine katılmaları veya sendikal faaliyette
bulunmalarından dolayı işten çıkarılamaz veya farklı işleme tabi tutulamaz” kuralına
yer vererek, 2821 sayılı yasada var olan durumu korumuştur.
Ancak 25. maddenin IV. fıkrası sendikal nedenlerle “fesih” halini “sendikal
faaliyetlerde bulunma” halinden ayrık biçimde ele almakta, işverenin fesih dışında,
yukarıdaki fıkralara aykırı hareket etmesi halinde işçinin bir yıllık ücretinden az
olmamak üzere sendikal tazminata hükmedilir” yaptırımını adeta sendikaya üyelik ve
sendikal faaliyetlere katılma halleri ile sınırlamakta, ancak “fesih”(işe son verme)
durumunu 4857 sayılı İş Kanunu’nun iş güvencesiyle ilgili hükümleriyle
ilişkilendirmektedir. Nitekim 25.maddenin V.fıkrasında, “sendikal bir nedenle iş
sözleşmesinin feshi halinde, işçi, 4857 sayılı Kanunun 18, 20 ve 21. madde
hükümlerine göre dava açma hakkına sahiptir. İş sözleşmesinin sendikal nedenle
feshedildiğinin tespit edilmesi halinde, 4857 sayılı Kanun’un 21.maddesine göre
işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı
olmaksızın sendikal tazminata karar verilir. Ancak işçinin işe başlatılmaması halinde,
ayrıca 4857 sayılı Kanunun 21. maddesinde belirtilen tazminata hükmedilmez”
denmektedir. 107
Bu noktada, Toker DERELİ, 25. maddenin 5.fıkrasındaki hükmün geniş
yorumlanarak, iş güvencesi kapsamı dışında kalan tüm işçilerin sendikal nedenle iş
sözleşmelerinin feshi halinde dava açma ve sendikal tazminat talebinde bulunma
hakkına sahip olduklarının kabul edilmesi gerektiğini, aksine bir yorumun sendikal
özgürlükler açısından önemli hak kayıplarına yol açarak, tüm paydaşların sendikal
mevzuatta reform yapılmasını öngördüğü bir dönemde, 2821 sayılı Kanun’daki
düzenlemelerin dahi gerisine düşülebileceğini, işçi için sendika özgürlüğünün
korunması ihtiyacının en çok ve belirgin biçimde iş sözleşmesinin sendikal nedenle
107
Toker Dereli, “6356 Sayılı Yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu: Genel Bir
Değerlendirme”, Çalışma ve Toplum, Cilt. 2013/1, ( Ocak 2013), s.46.
74
feshi halinde ortaya çıktığını, bunun dışında istihdamın devamı süresinde sendikal
ayırımcılığa karşı korunma halinin ikinci planda kaldığını belirterek, aslında mevcut
pozitif hukuka göre iş güvencesi kapsamına giren ve iş sözleşmesi sendika üyeliği
veya sendikal faaliyet dolayısıyla feshedilen işçinin güvence hükümleri bağlamında
sendikal tazminat yanı sıra iş güvencesi tazminatı isteme hakkının da söz konusu
olabileceğini ifade etmektedir. .
6356 sayılı Kanun 25.maddesinin 6.fıkrasında iş sözleşmesinin sendikal
nedenle feshedildiğine ilişkin davada feshin nedenini ispat yükümlülüğünün işverene
ait olduğu, feshin işverenin ileri sürdüğü nedene dayanmadığını iddia eden işçinin ise
feshin sendikal nedene dayandığını ispatla yükümlü olacağı belirtilmiştir. 7.fıkraya
göre ise, fesih hali dışında, işverenin sendikal ayırımcılık yaptığı iddiasını işçi ispat
etmekle yükümlüdür. Ancak işçi sendikal ayırımcılık yapıldığını güçlü biçimde
gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren davranışının nedenini ispatla
yükümlü olacaktır. Bu düzenleme isabetli ve dengelidir. Ayrıca bu hükümlerle 2821
sayılı yasa döneminde iş güvencesi kapsamındakilerle diğer işçi kategorileri arasında
(4857/31.Md./7.fıkrasına yapılan ekle), ispat yükümlülüğü bakımından iş güvencesi
kapsamında olanlar aleyhine yapılan gereksiz ayırım da giderilmiş olmaktadır. 108
İşçilerin sendikal nedenlerle feshe karşı korunması, 87 ve 98 sayılı ILO
sözleşmelerine uyum için olduğu kadar sendikal hareketimizin gelişmesi ve geleceği
bakımından da son derece önemlidir. ILO’nun geçmişteki eleştirileri, Yeni Kanun ile
getirilen düzenlemelerin yukarıdaki yorumlar doğrultusunda yapılması halinde
hükümsüz kalabilir.109
Toker DERELİ, işçinin sendika özgürlüğünün korunmasının İş Kanunu’nun
“geçerli neden” kavramına dayanan iş güvencesi hükümlerinden koparılması ve
konunun sendikal mevzuatta ayrı ve özel biçimde düzenlenmesinin daha uygun
olabileceğini, bu konuda 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi 4. (a) ve (b)
fıkralarındaki (ILO’nun 158 sayılı Sözleşmesinden aynen aktarılan) “sendika üyeliği
veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma saatleri içinde sendikal
108
Toker Dereli, “6356 Sayılı Yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu: Genel Bir
Değerlendirme”, Çalışma ve Toplum, Cilt. 2013/1, ( Ocak 2013), s.48.
109
Toker Dereli, “6356 Sayılı Yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu: Genel Bir
Değerlendirme”, Çalışma ve Toplum, Cilt. 2013/1, ( Ocak 2013), s.48.
75
faaliyete katılmak” ve “işyeri sendika temsilciliği yapmak”, özellikle fesih için
geçerli bir sebep oluşturmaz hükmünü dikkate almak gerektiğini savunmaktadır.
2.1.7. Sendika Üyelik Aidatları Üzerindeki Sınırı
Uzmanlar Komitesi sendikal haklara ilişkin mevzuatın, sendikaların iç
işlerine ve faaliyetlerine ilişkin olarak oldukça sınırlayıcı hükümler içerdiğini,
sendika üyelik aidatlarının da sendikalar tarafından belirlenmesi gerektiğini
belirterek, üyenin, sendikaya ödeyeceği üyelik aidatının, işçinin bir aylık çıplak
ücretini geçemeyeceği yönündeki hükümleri eleştirilmekte idi, kaldı ki söz konusu
eleştiriler komisyonun en son 2010 doğrudan talebinde de yer almıştır.
Doktrinde de sendika – üye ilişkilerinin sendika tüzüğü ile düzenlenmesinin
doğal olduğu, söz konusu düzenlemenin serbestçe yapılamamasının ise 87 sayılı
Sözleşmenin ihlali olduğu ifade edilmektedir. 110
Ancak 6356 sayılı yasa ile işçilerin sendikaya ödeyeceği aidat miktarının,
üst sınır ve tür bakımından bir sınırlama olmaksızın, sendikanın tüzüğünde belirtilen
usule göre genel kurul tarafından kararlaştırılacağı belirtilerek ILO’nun bu konudaki
eleştirileri hükümsüz bırakılmıştır.
2.1.8. Yerel ve Genel Seçimlerde Aday Olan Sendika Yöneticilerinin
Sendikadaki Yönetim Görevlerinin Adaylık Süresince Askıda Kalması,
Seçildikleri Takdirde Sona Ermesi
Uzmanlar Komitesi söz konusu hükmü, sendikaların yöneticilerini serbestçe
seçmelerine engel olduğu gerekçesi ile eleştirmektedir. Öteden beri var olan söz
konusu eleştiri, sendikaların iç işlerine müdahale ve sendikal faaliyetleri kısıtlayıcı
olması temeline dayandırılmakta olup, en son 2010 yılı Doğrudan Talebi’nde de yer
almıştır.
Sendika yöneticilerinin güvencesi kapsamında değerlendirilmesi gereken
eleştiri ile ilgili olarak düzenlemelere 6356 sayılı Yasa’nın 23. maddesinde yer
110
Utku Erdayı, “Türk Mevzuatının Sendika Özgürlüğüne İlişkin 87 sayılı Uluslararası Çalışma
Örgütü Sözleşmesine Uyum Sorunu”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, Cilt. 13, Sayı. 3, (2009), s.217.
76
verilmiş olup, buna göre, III. Fıkrada, ilk iki fıkraya atıfta bulunularak, “Yukarıda
sayılan nedenler dışında yöneticilik görevi sona eren sendika yöneticisine ise
başvurması hâlinde işveren tarafından kıdem tazminatı ödenir. Ödenecek tazminatın
hesabında, işyerinde çalışılmış süreler göz önünde bulundurulur ve fesih anında
emsalleri için geçerli olan ücret ve diğer hakları esas alınır. İşçinin iş kanunlarından
doğan hakları saklıdır.” denilmektedir. Böylece 23.madde, 2. fıkrada belirtilen
nedenler dışında görevi sona eren sendika yöneticisi işverene başvurduğu takdirde
işyerinde çalıştığı süreler ve fesih tarihindeki emsal ücrete dayalı olarak kıdem
tazminatına hak kazanabilecektir. Söz konusu düzenlemenin, değişik halleri
kapsaması dolayısıyla bu konudaki uygulama sorunlarına son vereceği söylenebilir.
Ancak yöneticinin yönetim görevi sırasında iş sözleşmesi askıda iken sözleşmeyi
feshetmesi (23.madde 2. fıkra) halinde, belki feshin türü uygulamada bazı
tereddütlere yol açabilecektir. 111
2.1.9. Sendika Üyeliği İle İlgili Kısıtlamalar
ILO Uzmanlar Komitesi tarafından 2821 sayılı Kanun’da yer alan ve
sendika üyeliğinin kazanılması ve kaybedilmesi koşullarını sıkı şartlara bağlayan
düzenlemeler de eleştirilmiştir.
Anılan yasada hem sendika kurucusu olabilmek, hem de sendikaların genel
kurul dışındaki zorunlu organları ile şube zorunlu organlarına üye seçilebilmek için
Türk vatandaşı olma koşulu yer alıyordu. Söz konusu eleştiriler, 6356 sayılı yasanın
6. ve 9. maddelerinde yer alan düzenleme ile giderilmiştir. Zira, anılan maddelerde
sendika kurucusu olma ve genel kurul dışındaki zorunlu organlara seçilebilme
koşulları arasında Türk vatandaşı olma koşulu bulunmamaktadır.
Burada asıl önemli değişiklik, sendika üyeliğini kazanılmasında ve
kaybedilmesinde “noter koşulu”nun kaldırılmış olmasıdır. 6356 sayılı Yasa’nın 17.
Maddesine göre, sendikaya üyelik Bakanlıkça sağlanacak elektronik başvuru
sistemine e-Devlet Kapısı üzerinden üyelik başvurusunda bulunulması ve sendika
tüzüğünde belirlenen yetkili organın kabulü ile e-Devlet kapısı üzerinden
111
Toker Dereli, “6356 Sayılı Yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu: Genel Bir
Değerlendirme”, Çalışma ve Toplum, Cilt. 2013/1, ( Ocak 2013), s.51.
77
kazanılacaktır. Her üye e-Devlet Kapısı üzerinden çekilme bildiriminde bulunmak
suretiyle üyelikten çekilebilecek, e-Devlet çekilme bildirimi yine elektronik ortamda
eş zamanlı olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na ve sendikaya
bildirilecektir.
2.1.10. İşkolu Tespiti İle İlgili Düzenlemeler
ILO denetim organlarınca, işkolu sınıflandırma ve tespitinde keyfiliği
önlemek üzere ve özellikle de işçilerin iş yerinde yürüttükleri işin niteliği ile
bağlantılı spesifik, nesnel ve önceden belirlenmiş ölçütlere göre sınıflandırma ve
tespit yapılması ve bu tespitin Bakanlığın değil iş mahkemesinin yetkisinde olması
istenmektedir. Nitekim ILO Uzmanlar Komitesi’nin, 2007 ve 2009 yılları
gözlemlerinde de bu konuya değindiği görülmektedir.
Ancak, 2821 sayılı yasada da var olan ve işkolu tespitinin Bakanlık
tarafından yapılacağını öngören hükmün 6356 sayılı Yasa’nın 5. maddesinde de
korunmuş olması, ILO’nun bu konudaki eleştirilerinin devam edeceğinin bir
göstergesidir.
2.2. 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu İle İlgili
Olarak ILO Tarafından Yöneltilen Temel Eleştiri ve Talepler
2.2.1. Çift Baraj Koşulu
2822 sayılı Yasanın en çok eleştirilen ve hemen her yıl Uygulama
Komitesi’nde tartışılan bu koşul ILO tarafından şiddetle eleştirilmekte ve özellikle
%10 işkolu barajının tamamen kaldırılması istenmektedir. Uzmanlar Komitesi’nin
gözlem ve doğrudan taleplerinde de hemen her yıl değinilmiş olan çift baraj koşulu,
çalışanların toplu pazarlık hakkını kısıtlayan işkolu ya da ulusal düzeydeki sayısal
temsil koşullarının örgütlenme ve toplu pazarlık özgürlüklerine aykırı olduğu nedeni
ile ciddi eleştiriler almıştır. 112
112
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1984-1987,1989, 19911995,1997,1998,2001-2006,2008.
78
2822 sayılı Yasanın 12. maddesine göre, bir işçi sendikasının bir işyerinde
ya da işletmede toplu iş sözleşmesi yetkisi elde edebilmesi için öncelikle kurulu
bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az % 10’unu, bu koşulu sağladıktan sonra da
işyeri ya da işletmede çalışan işçilerin yarıdan bir fazlasını, yani salt çoğunluğunu
temsil etmesi gerekiyordu. 6356 sayılı Yasa ile önceki yasadaki %10 barajı %3’e
düşürülmüş, salt çoğunluk koşulu işyerleri için korunmuş ancak işletmeler için ise
%40 ile sınırlandırılmıştır. İşkolu barajındaki bu düzenlemeye rağmen ILO ilkeleri
yönünden işkolu barajının öneminin devam edeceği düşünülmektedir. Zira, işkolu
barajı nedeni ile toplu sözleşme süreçleri tıkanmakta ve işçi sendikaları üye kaybına
uğramaktadırlar. Ayrıca, işkolları sayısının 28’den 20’ye düşürülmesine ilişkin
olarak çeşitli işkolları arasında yapılacak birleşmeler sonucu işkollarındaki çalışan
rakamları haliyle büyüyecek ve baraj şartını sağlamak daha da güçleşecektir. Ayrıca
%3 oranının uygulanacağı çalışan sayısının tespitinde Bakanlığa gönderilen üyelik ve
üyelikten çekilme bildirimleri ile Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan işçi
bildirimlerinin esas alınması halinde, işkolu temsil oranının fiilen %24’e çıkacağı
hesaplanmıştır (DİSK, 2012). 113
Öte yandan, Uzmanlar Komitesi işyeri düzeyinde salt çoğunluğu
sağlayamayan diğer sendikalara, hatta hiçbir sendikanın bu oranı bulamaması halinde
mevcut sendikalara, en azından üyeleri adına pazarlık yetkisi tanınması gerektiğini
belirtmektedir. 114
Söz konusu eleştiriye neden olan hüküm, anayasada değişiklik yapılmasını
öngören, 5982 sayılı yasanın 6. Maddesi ile anayasa metninden çıkarılarak, çokkatmanlı toplu pazarlığın yolu açılmak istenmiştir. Ancak 6356 sayılı Yasada çokkatmanlı bir toplu sözleşme düzeni için işyeri/işyerleri ve işletme sözleşmesi türü
üzerinde sadece çerçeve sözleşmeyi düzenlenmiştir. Toker DERELİ bu noktada,
işkolu toplu is sözleşmesi konusunda ülkemizde 1980 öncesi dönemde yaşanan
sorunlar, mevzuatın işyeri ve işkolu toplu sözleşmelerinin kapsamı, içeriği ve
birbirleri karşısındaki önceliği konusunda taşıdığı belirsizlikler, gerçek anlamda
113
Toker Dereli, “6356 Sayılı Yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu: Genel Bir
Değerlendirme”, Çalışma ve Toplum, Cilt. 2013/1, ( Ocak 2013), s.57
114
Toker Dereli, “Uluslararası Çalışma Normları, Sendika Özgürlükleri ve Türkiye”, “AB-Türkiye ve
Endüstri İlişkileri”, Alpay Hekimler (drl.), İstanbul: Beta Basım, 2004, s. 176
79
işkolu toplu sözleşmelerinin yapılamayışı, işyerinde iki tür toplu sözleşmenin
çakışmasından doğan sorunlar ve özellikle işyerlerinin aynı dönemde birbiriyle iç içe
geçen grevlere sahne olması, vb. nedenlerle 2822 sayılı yasanın işkolu toplu
sözleşmesine yer vermediğini, ancak getirilen çerçeve sözleşme kavramının da
gerçek bir işkolu toplu iş sözleşmesi niteliğini taşımadığını, yasa ile tanımlanan
çerçeve sözleşmelerin, ancak belirtilen sınırlı sayıdaki konuları kapsayabilmesi,
işkolu düzeyinde yapılacak olması,
akdedilmesinin herhangi bir prosedüre
bağlanmayarak tarafların gönüllü anlaşmasına bırakılması nedenleri ile etkinliğinin
ve bağlayıcılığının sorgulanması gerektiğini savunmaktadır.
2.2.2. Grev Erteleme Yetkisinin Zorunlu Tahkimle Sonuçlanan Bir
Grev Yasağına Dönüşmesi
2822 sayılı Yasanın 33. maddesi gereğince, Bakanlar Kurulu’nun bir grev
veya lokavtı, genel sağlığı ve milli güvenliği bozacak nitelikte ise 60 gün süre ile
erteleyebilmesi, özellikle erteleme süresi sona erdiğinde taraflar anlaşamamışlarsa ya
da uyuşmazlık özel hakeme intikal ettirilmemiş ise, uyuşmazlığın Yüksek Hakem
Kurulu tarafından çözümünü öngören düzenleme, sonucun mutlak bir grev yasağına
dönüştüğü, milli güvenlik ve genel sağlık kavramlarının belirsizliği nedeni ile söz
konusu hakkın askıya alınarak tekrar kullanılmasının mümkün olması gerektiği ve
grev erteleme yetkisinin ilgili tüm tarafların güvenine sahip olan bağımsız bir organa
sahip olması gerektiği gerekçeleri ile ILO denetim organlarınca eleştirilmektedir. 115
Söz konusu düzenleme, Anayasanın. 54. Maddesinde yer almakta birlikte,
6356 sayılı Yasanın 63. maddesinde aynen korunmaktadır. Bu konudaki ILO
eleştirilerinin bundan sonrasında da devam edeceği beklenebilirse de, bu konudaki
eleştiriler özellikle son yıllarda genel anlamda grev-lokavt yasakları üzerine
yoğunlaşmaktadır. 116
115
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1983,1987,1989,19911995,1998-2001,2006,2007,2010.
116
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2006,2007, 2009, 2010,
2011.
80
2.2.3. Grev Hakkının Kullanımına İlişkin Kısıtlamalar ve Grev
Yasakları
ILO 2822 sayılı yasada yer alan grev hakkı ve grev hakkının kullanımı ile
ilgili olarak eleştirilerini aşağıdaki konular üzerinde yoğunlaştırmıştır;
 Siyasi amaçlı grevi, genel grevi ve dayanışma grevini yasaklayan 25.Md.
(Ayrıca, işyeri işgali, işi yavaşlatma eylemi, diğer engelleme biçimlerini yasaklayan
hükümler içeren Anayasanın 54. Md. ),
 Grev gözcülüğü üzerinde ağır kısıtlamalar öngören 48. Md.,
 Yaşamsal sayılamayacak birçok işte grevi yasaklayan 29.-30. Md.,
 Grevin ilanından önce oldukça uzun bekleme süresini öngören 27. Md. ve
35. Md.,
 Yasaklanması esasen sendika özgürlüğü ilkelerine aykırı olan “kanun dışı
grevler”e katılım halinde hapis cezası dahil ağır yaptırımlar öngören 70-73. Md., 77.
Md. ve 79. Md., 117
Grev-lokavt yasakları konusunda ise 6356 sayılı Kanun sadece eğitim
kurumlarını ve noterlik hizmetlerini yasaklar kapsamından çıkarmıştır. 2822 sayılı
yasadaki grev yasakları ve bu arada bankacılık hizmetlerindeki grev-lokavt yasağı
devam edecektir. 6356 sayılı yasanın 62. Md./I. fıkrasında yer alan grev ve lokavt
yasakları şunlardır: “Can ve mal kurtarma işlerinde, cenaze işlerinde ve
mezarlıklarda, şehir şebeke suyu, elektrik, doğal gaz, petrol üretimi, tasfiyesi ve
dağıtımı ile nafta veya doğalgazdan başlayan petrokimya işlerinde, bankacılık
hizmetlerinde, Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen işyerlerinde, kamu kuruluşlarınca
yürütülen itfaiye ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde grev ve lokavt yapılamaz.”
III. fıkra uyarınca, “ başladığı yolculuğu yurt içindeki varış yerlerinde bitirmemiş
deniz, hava, demir ve kara ulaştırma araçlarında grev ve lokavt yapılamaz.” ILO
117
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2006,2007, 2009, 2010,
2011.
81
Sendikalar Özgürlüğü Komitesi “temel hizmetler” ve “asgari hizmet” kavramlarına
açıklık getirmeye çalışmış, temel hizmetlere dahil edilebilecek alanlarda grevin
sınırlandırılması ya da yasaklanmasının söz konusu olabileceğini, ancak bunun haklı
görülemeyeceği hallerde, işçilerin çoğunluğunun grev hakkına halel getirmeksizin
hizmetin gerekli asgari düzeyde kesintisiz verilmesi gerekliliğini savunmuştur.
Dolayısı ile, sayılan yasaklardan bazılarının, örneğin “bankacılık hizmetleri”nin
temel
hizmet
olarak
değerlendirilip
değerlendirilemeyeceği
doktrinde
de
tartışılmaktadır.
2010 yılında 5982 sayılı yasa ile yapılan anayasa değişikliği uluslararası
sözleşmeler ve evrensel işçi hakları ile bağdaşmaması nedeniyle Anayasanın 53.
Maddesinde yer alan “siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel
grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişler
yapılamaz” hükmünü kaldırmıştır. 6356 sayılı yeni yasa 58. ve 59. maddelerinde bu
çeşit eylemlerin kanun dışı sayılacağı ifadesine yer vermemiş, grev ve lokavtın
tanımını yeniden düzenlemiştir.
Ceza hükümleri yönünden 6356 sayılı Kanun hapis cezalarını maktu idari
para cezalarına dönüştürmüştür.
Grev gözcüleri ve grev ilanından önce beklenmesi gereken sürelere ilişkin
düzenlemeler ise 2822 sayılı Kanundaki hükümlerin tekrarı niteliğindedir.
Bu
nedenle, söz konusu yasakların ilerleyen yıllarda da ILO gündeminde yer almaya
devam edeceği düşünülmektedir.
2.3. 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu İle İlgili Olarak
ILO Tarafından Yöneltilen Temel Eleştiri ve Talepler
2.3.1. Bazı Kamu Görevlilerine Sendika Üyeliğinin Yasaklanması
4688 sayılı Kanun’un 15. maddesinde belli meslek, yetki ve sorumluluk
üstlenen kamu görevlilerinin sendikaya üye olmaları yasaklanmıştır. Silahlı
kuvvetler, emniyet personeli, hâkimler, savcılar, mülki idare amirleri, merkezi
denetim elemanları, rektörler, dekanlar, gibi oldukça geniş bir kesim kapsam dışı
bırakılmış, sendika üyeliği “kamu erkini” kullanma durumunda olan üst düzey kamu
82
görevlileri ile güvenlik ve asayiş birimlerinde çalışan silahlı kuvvetler çalışanlarına
ve polislere yasaklanmıştır.
Ancak, 87 Sayılı Sözleşme üye devletlere, sadece silahlı kuvvetler ve polis
mensuplarının örgütlenmelerini düzenleyip düzenlememe yetkisi tanımışken, 4688
sayılı Kanun’un 15. maddesinde birçok kamu görevlisine sendikaya üye olma
hakkının tanınmaması, ILO denetim organlarının eleştirilerinde sıklıkla dile
getirilmiştir. 118
119
Kaldı ki, söz konusu hakkın silahlı kuvvetler ve polis mensupları
için, ulusal düzeyde düzenlenmesi yetkisi üye devletlere tanırken, söz konusu hakkın
tamamen
kısıtlanmasının
değil,
sınırlanmasının
ve
sınırlama
ölçülerinin
belirlenmesinin esas olduğu düşünülmelidir. 120Özellikle Milli Savunma Bakanlığı ya
da silahlı kuvvetlerde çalışan sivil personelin bu yasak kapsamına alınması
eleştirilmektedir. Komitenin yerleşik görüşü, etkinlikleri devlet yönetimine özgü olan
kamu görevlileri (örneğin bazı ülkelerde bakanlık ve başka benzer hükümet organları
memurları) ile hükümet, kamu işletmeleri ya da özerk kamusal kuruluşlar tarafından
istihdam edilen tüm başka kişiler (çalışanlar) arasında ayrım gözetilmesi gerektiği
yönündedir.121 Uzmanlar Komitesi tarafından, 87 sayılı Sözleşme dışında
bırakılabilecek silahlı kuvvetlerin sınırlayıcı biçimde tanımlanması gerektiği
belirtilmiş ve 87 sayılı Sözleşme’nin 9. maddesinin genel ilkeye istisna getiren bir
madde olması nedeniyle kuşkulu durumlarda çalışanların “sivil” sayılması istemiştir.
122
04.04.2012 tarihli ve 6289 sayılı Kanunun 31. maddesiyle, 4688 sayılı
Kanun’un 15. Maddesinin, I. fıkrasının (c) bendinde yer alan “100 ve daha fazla
kamu görevlisinin çalıştığı işyerlerinin en üst amirleri ile yardımcıları,” ibaresi ile (j)
bendinde yer alan “kamu kurum ve kuruluşlarının özel güvenlik personeli” ibaresi
madde metninden çıkarılmıştır ancak söz konusu değişiklik ILO tarafından yapılan
eleştirilerin sona ermesine neden olacak boyutta bir değişiklik olmadığından, ILO
118
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2002,2006,2007, 2013.
Metin Kutal, “Uluslararası Çalışma Normları Karşısında Kamu Görevlilerinin Sendikal Örgütlenme
Haklarına İlişkin Bazı Gözlemler”, Kamu-İş, Cilt. 6, Sayı. 4, (Nisan 2002), s. 8.
120
Ahmet Selamoğlu, “Endüstri İlişkileri Boyutlarıyla Uluslar arası Andlaşmalar ve Türkiye”, Sosyal
Siyaset Konferansları Dergisi, Cilt.41-42, Sayı.1, 1998, s.125.
121
Mesut Gülmez, Sendikal Haklarda Uluslararası Hukuka ve Avrupa Birliğine Uyum Sorunu,
1. Baskı, Ankara: Belediye-İş Yayınları (AB’ye Sosyal Uyum Dizisi), 2005, s.43
122
Mesut Gülmez, Dünyada Memurlar ve Sendikal Haklar,Ankara: İmge Yayınları, 1990, s.147.
119
83
denetim organlarının ilerleyen yıllarda da konu ile ilgili eleştirilerini sürdüreceği
düşünülmektedir.
Ayrıca, 4688 sayılı Kanunun 3. maddesinin (a) bendinde ifade edilen kamu
görevlisi tanımında "adaylık veya deneme süresini tamamlama" koşulu kapalı olarak
kuruculuk için de geçerli olduğundan, 87 sayılı ILO sözleşmesinin 2. maddesinde
belirtilen sendika hakkının ayrım gözetilmeksizin tüm çalışanlara tanınması
düzenlemesine aykırı olup, ILO denetim organlarının eleştirilerinde dile getirilen
konulardan bir diğerini teşkil etmektedir. 123
04.04.2012 tarihli ve 6289 sayılı Kanunun 3. maddesiyle, 4688 sayılı
Kanun’un 3. Maddesinin, I. fıkrasının (a) bendinde yer alan, kamu görevlisi tanımı
“Bu Kanun kapsamında yer alan kurum ve kuruluşların kadro veya pozisyonlarında
istihdam edilenlerden işçi statüsü dışında çalışan kamu görevlileri,” şeklinde
değiştirilmiş ve böylece ILO denetim organlarınca eleştirilen ve adaylık veya
deneme süresini tamamlamayan kamu görevlileri için var olan sendikalara üye olma
ve kurucu olma ile ilgili sınırlama ortadan kaldırılmıştır.
2.3.2. Hizmet Esasına Dayalı Sendika Kurulması
4688 sayılı Kanunun 4. maddesinde sendikaların hizmet kolu esasına göre
kurulacağı belirtilmiş ve 5. maddesinde ise buna dayanarak sendikaların
kurulabileceği hizmet kolları sayılmıştır.
98 sayılı ILO sözleşmesinin 1. maddesine göre, "çalışanlar çalışma
hususunda sendikalaşmaya yönelik her türlü ayırımcı eyleme karşı tam bir
korumadan yararlanacaklardır". 151 sayılı ILO sözleşmesinin 1. maddesine göre, "bu
sözleşme, diğer uluslararası çalışma sözleşmelerindeki daha elverişli hükümlerin
uygulanmadığı durumlarda Kamu makamları tarafından çalıştırılan herkese
uygulanır".
Ülkemizin de onayladığı ve iç hukukun bir parçası haline gelen 87 sayılı
sözleşmenin 2. maddesi ise, sendika kurma özgürlüğü ile ilgili olarak "Çalışanlar ve
işverenler, herhangi bir ayırım yapılmaksızın önceden izin almadan istedikleri
123
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2006,2007.
84
kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların tüzüklerine uymak koşuluyla bunlara
üye olmak hakkına sahiptirler" hükmünü içermektedir.
ILO denetim organları, örgütlenme hakkından yararlanmada ayrım
yapılmaması yolundaki ilkeyi çeşitli kararlarında belirtmiştir.124 4688 sayılı
Kanun’un 4. maddesinin I. fıkrasında belirtilen, sendikaların hizmet kolu esasına
göre kurulacağı ve 5. maddesinde ise buna dayanarak sendikaların kurulabileceği
hizmet kollarının on bir olarak sınırlı biçimde sayılması, 87 sayılı sözleşmenin
çalışanlara istedikleri kuruluşları (seçtikleri örgütleri) kurma hakkı tanıyan 2.maddesi
kuralına aykırıdır.
125
Ancak, 4688 sayılı yasada değişiklik yapan, 04.04.2012 tarihli
6289 sayılı Yasada bu konuda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısı ile
ILO denetim organlarının ilerleyen yıllarda da konu ile ilgili eleştirilerini sürdüreceği
düşünülmektedir.
2.3.3. Sendika Tüzüklerinde Bulunması Gereken Maddelerin Yasa İle
Belirlenmesi
4688 sayılı Kanunun 7. maddesinde sendika ve konfederasyonların
tüzüklerinde belirtilmesi zorunlu hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
4688 sayılı Kanun tüzük ile ilgili yaptığı bu düzenlemeyle mülga 2821 sayılı
Sendikalar Kanunu'nda ve 6356 sayılı Sendikalar Kanunu’nda olduğu gibi, sendika
ve konfederasyonların yönetim ve iç etkinliklerini düzenleme serbestliğini
sınırlandırmıştır. Söz konusu düzenlemeler yönlendirici olmaktan ziyade zorunlu
olan hususlar olup, sendikaların tüzük ve iç yönetmeliklerini düzenleme
özgürlüğüne, dolayısıyla, 87 sayılı ILO sözleşmesinin sendikal örgütlere tüzük ve iç
yönetmeliklerini düzenleme hakkı tanıyan 3.maddesine aykırıdır. 126
87 sayılı ILO sözleşmesinin sendikal örgütlere tüzük ve iç yönetmeliklerini
düzenleme hakkı tanıyan hükmüne aykırılık teşkil eden söz konusu düzenlemeler,
124
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2006,2009.
Mesut GÜLMEZ, "Aykırılıklarla Dolu Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası", Amme İdaresi
Dergisi, Cilt. 34, Sayı. 3, (Eylül 2001), s. 1-21.
126
Mesut Gülmez, Sendikal Hakların Uluslararası Kuralları ve Türkiye, Uluslararası Çalışma
Örgütü Sözleşme ve İlkeleri, Ankara: TODAİE, 1988, s.9.
125
85
ILO denetim organlarınca eleştirilmiş, ancak bu konudaki eleştirileri bertaraf edecek
herhangi yasal bir düzenleme yapılmamıştır.
2.3.4. Kamu Görevlilerinin Grev Yasağı
Kanun
ile
ilgili en temel eleştirilerinden biri de grev
hakkını
düzenlememesidir. Kanun, yürürlüğe girdiği tarihte tüm çalışanları aynı zamanda
kamu görevlilerini de kapsayacak şekilde grev hakkını açıkça düzenleyen
uluslararası sözleşmelerden Avrupa Sosyal Şartı'nın 6. maddesine çekince
konulmuştur. Grev hakkı, uluslararası belgelerden sadece ikisinde açıkça ifade edilir.
Bunlardan birincisi Avrupa Sosyal Şartıdır ve konuyu düzenleyen 6. maddesine
Türkiye tarafından çekince konulmuştur. İkincisi ise, Birleşmiş Milletler Ekonomik,
Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesidir ki Türkiye bu Sözleşmeyi 2003 yılında,
5923 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile onaylamıştır. Bununla birlikte, 87 sayılı ILO
Sözleşmesinin bazı maddelerine dayanılarak, ILO Denetim Organlarının çeşitli
kararlarında grevin bir hak olduğu vurgulanmıştır.
87 sayılı Sözleşme açıkça grev hakkına ilişkin bir hüküm içermemektedir.
Grev hakkı, sadece Sözleşme ve Tavsiyelerle ilgili birkaç kararda, güvenceye
alınmak ya da tanınmak amacı taşımaksızın geçmiştir. Bununla birlikte, ILO denetim
organları, 87 sayılı Sözleşme’nin üç ayrı maddesine dayanarak grevin tüm
çalışanların ekonomik ve toplumsal çıkarlarını korumak ve geliştirmek için
başvurabilecekleri temel ve yasal bir hak olduğunu kabul etmişlerdir. Uzmanlar
Komitesi’ne göre, grev hakkının 87 sayılı Sözleşme’den kaynaklanan üç dayanağı
vardır. Birincisi, Sözleşme’nin sendikalara etkinliklerini düzenleme ve eylem
programlarını oluşturma hakkı tanıyan 3. maddesidir. İkinci dayanak, ulusal
mevzuatın Sözleşme’de öngörülen güvencelere zarar vermemesini ya da zarar
verecek biçimde uygulanmamasını öngören 8. maddenin II. fıkrasıdır. Üçüncü
dayanak da, Sözleşmede geçen “örgüt” terimini “çalışanların çıkarlarını savunmayı
ve geliştirmeyi amaçlayan çalışan örgütleri” biçiminde tanımlayan 10. maddesidir.
Grev hakkına getirilecek genel bir yasaklama, sendikaları anılan maddelerdeki hak
86
ve olanaklardan yoksun bırakır, bu da sendika özgürlüğü ilkesi ile bağdaşmaz.127
Böylece denetim organlarının, yorum yoluyla 87 sayılı Sözleşme’nin grev hakkını
öngördüğü sonucuna varılacağı ifade edilmiştir. 128
87 sayılı Sözleşme ve denetim organlarının kararları doğrultusunda grev
hakkı tüm çalışanlara tanınmışken, 4688 sayılı Kanunda grev hakkı düzenlenmediği
gibi grev yasağından da bahsedilmemiştir; ancak 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nun 27. maddesindeki “Devlet memurlarının greve karar vermeleri, grev
tertiplemeleri, ilan etmeleri ve bu yolda propaganda yapmaları yasaktır.” hükmü,
kamu çalışanlarına grev yasağını düzenlemektedir. Dolayısıyla, ILO Uzmanlar
Komisyonu’nca 4688 sayılı Kanun’la ilgili olarak 2002’den itibaren Türk
Hükümeti’nin dikkati çekilmekte; yasada grev hakkına yer verilmemesi nedeniyle
eleştirilmektedir.129
Bu nedenle denetim organlarından, kamu görevlilerinin sendikal haklarına
ilişkin en yoğun eleştiri grev hakkı konusunda gelmektedir. Uzmanlar Komitesi’ne
göre, 4688 sayılı Kanun’un 35. maddesinde uyuşmazlık durumunda Uzlaştırma
Kurulu’na taraflardan birinin başvurabileceği belirtilmiş ancak hangi durumlarda
greve gidilebileceğinden söz edilmemiştir. Halbuki Komite’nin kanısına göre grev
hakkı ile ilgili sınırlama sadece “devlet adına yetki kullanan kamu görevlileri ile
sınırlıdır”. Ayrıca zorunlu tahkim yoluyla grev hakkına konulan sınırlamaların
sadece belirli sınıflarda çalışan kamu görevlileri ile kelimenin tam anlamıyla
yaşamsal önem taşıyan temel hizmetlerde çalışanlarla ilgili olabileceği; ancak bu
sınırlamalarla grev yasağının haklı sayılabileceği, bunun dışında kalanlara grev
hakkının tanınması için gerekli önlemlerin alınmasının Komitece hükümetten
istendiği belirtilmiştir.
Doktrinde, toplu iş sözleşmesini bağıtlamada, tarafların baskı aracı olarak
kullandığı grevin Kanun’da yer almamasının, sendikaların çalışma ilişkilerinden
kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak serbestçe bir eylem planı oluşturmalarını
127
Mesut Gülmez, “Dünyada Memurlar ve Sendikal Haklar”, Ankara: İmge Yayınevi, 1990,
s.148.
128
Alpaslan Işıklı, “İş Hukuku”, Ankara: İmge Yayınevi, 1996, s.267.
129
Adnan Mahiroğulları, “1965’ten 12 Eylül 2010 Halk Oylamasına Yasa Koyucunun Memur
Sendikacılığına Bakış Açısı ve ILO Normları “, Sosyal Siyaset Konferansları, Sayı. 60, 2011/1, s.
61–87.
87
engellediği belirtilmiştir.130 Böylece amaçları ve faaliyetleri sadece kamu
görevlilerinin ekonomik ve sosyal durumlarını iyileştirmek olan kamu görevlileri
sendikaları yasal güvence altına alınmakla beraber, grev hakkı tanınmamak suretiyle
amaç ve faaliyetlerini gerçekleştirmede en büyük güçlerinden yoksun bırakıldığı
ifade edilmiştir.
131
Gerçekten, grev tehdidi olmaksızın toplu iş sözleşmesi
kurumunun işlevini yerine getirmesi mümkün değildir. Sendikal örgütlenme, toplu iş
sözleşmesi ve grevin “sacayağı” olduğu, birinin olmamasının diğerlerinin de hayata
geçirilmesini engellediği bilinmektedir. Dolayısıyla, 4688 sayılı Kanun’da grevden
bahsedilmemesinin hem 87 sayılı Sözleşme’ye aykırılık teşkil ettiği, hem de
memurlara tanınan sendika ve toplu iş sözleşmesi haklarının anlamını yitirmesine
sebep olduğu söylenebilir.
2.3.5. 5253 Sayılı Dernekler Kanunu’nda Yer Alan Düzenlemeler
Dernekler Kanunu’nun 19. Maddesi’nde yer alan, derneklerin tüzüklerinde
gösterilen amaçlar doğrultusunda faaliyet gösterip göstermediklerinin, defter ve
kayıtlarını mevzuata uygun olarak tutup tutmadıklarının, , en az 24 saat önceden
haber verilmek sureti ile İçişleri Bakanı veya mülkî idare amiri tarafından
denetleneceğine dair hüküm, aynı yasanın 35. maddesi gereğince işçi ve işveren
sendikaları ve üst kuruluşları için de ceza hükümleriyle birlikte uygulanmaktadır.
ILO denetim organları, söz konusu hükümlerin işçi ve işveren sendikaları hakkında
da uygulanabilmesi için, kuruluşların faaliyetlerinin kurallara ya da hukuka aykırı
olduğuna dair ciddi şüphelerin varlığı halinde uygulanması gerektiğini belirterek,
yasal mevzuatta gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğini ifade etmektedir.
132
Ancak, 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nda yer alan ve eleştirilen söz konusu
düzenlemeler ile ilgili herhangi bir yasal değişiklik yapılmamış olup, söz konusu
eleştirilerin gelecek yıllarda da süreceği düşünülmektedir.
130
Metin Kutal, “Uluslararası Normlar Karşısında Kamu Görevlilerinin Sendikal Örgütlenme
Haklarına İlişkin Bazı Gözlemler”, Kamu – İş, Cilt. 6, Sayı. 4, (2002), s. 141.
131
Levent Mutlu, “Memurların Sendikalaşması ve Ekonomik-Sosyal Haklara Etkisi”, Sayıştay
Dergisi, Sayı. 42, (Temmuz-Eylül 2001), s.34–35.
132
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2008,2009,2010,2013.
88
2.3.6. Toplu Sözleşmelerin Değiştirilmesi ya da Reddedilmesi Yetkisinin
Kamu Makamlarına Verilmesi
ILO denetim organları, kamu sektöründe toplu sözleşmelerin değiştirilmesi
ya da reddedilmesi yetkisinin kanunla başta Bakanlar Kurulu olmak üzere kamu
makamlarına verilmemesinin yasal güvence altına alınması gerektiğini vurgulamıştır.
133
Söz konusu hüküm sadece 4688 sayılı yasada değil, Anayasa’nın 53.
maddesinde de yer alıyordu. Ancak, anayasanın bazı maddelerinde değişiklik
yapılmasını öngören 5982 sayılı yasa ile Anayasanın 53. maddesi değiştirilmiş ve
“Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.
Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu
Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları
kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir. Toplu sözleşme hakkının kapsamı,
istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü
ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu
Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar
kanunla düzenlenir.” şeklinde düzenlenmiş ve söz konusu değişiklikler 4688 sayılı
yasaya da yansıtılmıştır. Dolayısı ile ILO’nun konu ile ilgili eleştirilerinin sona
ereceği düşünülmektedir.
133
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2008,2010,2011.
89
SONUÇ
Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labour Office), çalışan
insanların ortak kadere sahip oldukları düşüncesinin ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel vb. tüm değişim ve gelişmelerin, yalnızca ülke
sınırları ile sınırlı kalmadığı küreselleşme çağında, ILO’nun konumunu güçlendiren,
aynı zamanda da onu diğer uluslararası örgütlerden ayıran en önemli özelliği üçlü
temsile dayanan bir yönetim yapısına sahip olmasıdır. Üçlü temsile dayanan yönetim
yapısının, Örgütün temel faaliyet konusunu oluşturan çalışma standartlarını
belirlemesinde ve üye ülkeler tarafından bu standartların benimsenerek hayata
geçirilmesinde oldukça olumlu etkileri olmuştur. Çünkü, standartlardan doğrudan
etkilenecek taraflar, bizzat karar sürecine katıldıkları için, alınan kararların hayata
geçirilmesinde de kolaylıklar göstermişlerdir.
ILO, kuruluş amaçları doğrultusunda, “evrensellik”, “sosyal adalet” ve
“uzlaşma” temeli üzerinde normlar oluşturmaktadır. Bu normlar uluslararası düzeyde
sosyal politikaların geliştirilmesinde önemli katkılar sağlamaktadır. ILO normları,
bir taraftan ulusal yasama organlarının altına inemeyecekleri asgari kuralları
belirlerken diğer taraftan pek çok ülkenin üzerinde hem fikir olduğu ortak ilkeleri
oluştururlar. Bu normların uygulanması, bölgeden bölgeye, ülkeden ülkeye ya da
gelişmişlik düzeyine göre farklılıklar göstermez. Bu anlamda ILO normları
uluslararası düzeyde kabul görmüş yasal belgeleri ifade ederler.
Öte yandan, ILO normları çalışma hukuku ve sosyal politika sorunlarını
oldukça geniş anlamda ele almaktadırlar. Özellikle insan hakları, örgütlenme
özgürlüğü, zorla çalıştırma, ayrımcılığa karşı önlem, istihdam sorunları, çalışma
koşulları, sosyal güvenlik ve endüstriyel ilişkilere yönelik düzenleyici ve koruyucu
önlemler içermektedirler. Bu yönleri ile sosyal korumaya yönelik yol gösterici
özellik taşırlar.
ILO normlarının Türk İş Hukuku üzerine etkileri incelendiğinde,
Türkiye’nin, ILO sözleşmelerini iki gerekçeyle onayladığı görülmektedir. İlk olarak
onaylanması söz konusu olan sözleşmenin ulusal mevzuatla uyum içinde bulunması
kuralı aranmaktadır. İkinci olarak ise, uluslararası işbirliğine önem verilerek, bir
90
uluslararası yükümlülüğü yerine getirme biçiminde değerlendirilmektedir. Özellikle
onaylanması istenen ILO sözleşmelerinin seçilmesinde belirleyici rol oynayan genel
gerekçede sözleşmelerin yürürlükteki ulusal mevzuatla uyum içinde olması kuralı
aranmaktadır. Ancak bu durum ILO normlarının Türk İş Hukuku üzerinde etkileri
açısından belirleyici rol oynamamaktadır. Her ne kadar Türk yasa koyucusu,
onaylanan sözleşmeler ile Türk İş Hukuku arasında bir uyum aramakta ise de,
temelde yasa yapma aşamasında ILO normlarından yararlanma yoluna gitmektedir.
Türkiye, ILO’ya üye olduğu 1932 yılından itibaren ILO normlarını çalışma
mevzuatına yansıtmaya çalışmaktadır. Bu kimi zaman ulusal normları evrensel
normlara yaklaştırma çabaları çerçevesinde, ILO normlarının temel alınması ile kimi
zaman ise uluslararası işbirliği faaliyetleri ve yükümlülüklerini yerine getirme
çabalarıyla gerçekleşmektedir. ILO normlarının Türk İş Hukuku üzerine bir diğer
etkisi ise, ILO denetim organlarının, onaylanan sözleşmelerin uygulanması ile ilgili
olarak hazırladıkları raporlarda yaptıkları eleştirilerden kaynaklanmaktadır. Özellikle
1980’lerden
sonra
Türk
İş
Hukuku’nda
yapılan
değişikliklerde,
denetim
mekanizmasının etkisi açıkça hissedilmektedir.
Çalışmada ayrıntılı bir şekilde incelendiği üzere, ulusal mevzuattaki
sendikal haklara ilişkin düzenlemeler 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi
Kanunu ile revize edilmiştir. Ancak, söz konusu yasa ile getirilen değişiklikler ILO
denetim organlarınca eleştirilen kimi konulara çözüm getirirken kimi konulara
beklenen çözümleri getirmediği için ILO denetim organlarınca eleştirilmeye devam
edileceği açıktır. Ayrıca, 98 sayılı ILO Sözleşmesi’nin VI. Fıkrası bağlamında
kamuda bir personel reformu yapılarak kamu erkini doğrudan kullanmayan geniş bir
memur grubu için toplu pazarlık ve grev hakkının düzenlenmesi ILO’nun
Türkiye’den beklentileri arasındaki yerini koruyacaktır. ILO denetim organlarının,
bundan sonraki süreçte de gerek 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi
Kanunu gerekse 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu ile hüküm altına
alınan düzenlemelere ilişkin eleştirilerinin giderilmesi için yeni ve köklü bir yasa
değişikliği yapılmasının, ülkemiz endüstriyel ilişkilerini sendikal haklar bakımından
daha ileri bir seviyeye taşıyacağı açıktır.
91
KAYNAKÇA
AKTAY, Nizamettin. "Uluslararası Belgelerde Sendika Hakkının Muhtevası",
Kamu Çalışanları Dergisi, Cilt. 2, Sayı. 15, (Mart 1992).
ALPER, Yusuf ve Pir Ali KAYA. Uluslararası Çalışma Örgütü ve Uluslararası
Çalışma Standartları. 1. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 1995
APAR, M. Bülent. “Uluslararası Çalışma Teşkilatının Yapısı, Çalışmaları ve
Denetimi”. Kamu-İş, İş Hukuku ve İktisat Dergisi. Cilt.4. Sayı.4. 1999, ss. 217242.
ÇEVİKBAŞ, Rafet. “Memurlarda Sendikal Haklar Sorunu”. TİSK Akademi.
Cilt:2010/01. 2010, ss. 6-43.
DERELİ, Toker. “Uluslararası Çalışma Normları, Sendika Özgürlükleri ve Türkiye”,
“AB-Türkiye ve Endüstri İlişkileri”, Alpay Hekimler (drl.), İstanbul: Beta Basım,
2004, ss.167-190.
DERELİ, Toker. “6356 Sayılı Yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu:
Genel Bir Değerlendirme”, Çalışma ve Toplum, Cilt. 2013/1, ( Ocak 2013), ss.4164.
ERDAYI, Utku. “Türk Mevzuatının Sendika Özgürlüğüne İlişkin 87 sayılı
Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesine Uyum Sorunu”, Süleyman Demirel
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt. 13, Sayı. 3, (2009),
ss.201-226.
GARCIA, Magaly Rodriguez. “Conclusion: The ILO’s Impact on the World”,
Essays on the ILO and Its Impact on the World During the Twentieth
Century”, Jasmien Van Daele, Magaly Rodriguez Garcia, Geert Van Goethem,
Marcel van der Linden, (drl.), Amsterdam: Peter Lang, 2010, ss. 461-478.
GRAVEL Eric, Isabella DUPLESSIS, Bernard GERNION. The Committee on
Freedom of Association: Its impact over 50 years*. First Published, Geneva: ILO,
2001.
92
GÜLMEZ, Mesut. Sendikal Haklarda Uluslararası Hukuka ve Avrupa Birliğine
Uyum Sorunu, 1. Baskı, Ankara: Belediye-İş Yayınları (AB’ye Sosyal Uyum
Dizisi), 2005.
GÜLMEZ, Mesut. Dünyada Memurlar ve Sendikal Haklar, Ankara: İmge
Yayınları, 1990.
GÜLMEZ, Mesut. “Sendikal Haklara İlişkin Sözleşmelerin İç Hukuka Üstünlüğü ve
Yasalarımızdaki Aykırılıklar”. Çalışma ve Toplum. Sayı:2005/1, 2005, ss. 11-56.
GÜLMEZ, Mesut. Sendikal Hakların Uluslararası Kuralları ve Türkiye,
Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşme ve İlkeleri. Ankara: TODAİE, 1988.
GÜLMEZ, Mesut. "Aykırılıklarla Dolu Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası",
Amme İdaresi Dergisi, Cilt. 34, Sayı. 3, (Eylül 2001), ss. 1-21.
GÜRKAN, Barış Erdem. “Uluslararası Çerçeve Anlaşmalar ve Sendikalar:
Olanaklar, Sınırlar” Çalışma ve Toplum. Sayı.2012/4, 2012, ss. 233-262.
ILO, The ILO: What it is. What it does. Geneva: ILO, 2003.
ILO, Trade Unions and the ILO, A workers’ education manual. First Published,
Geneva: ILO, 1979.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1983.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1984.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1985.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1986.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1987.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1989.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1991.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1992.
93
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1993.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1994.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1995.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1997.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1998.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 1999.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2000.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2001.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2002.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2003.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2004.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2005.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2006.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2007.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2008.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2009.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2010.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2011.
ILO, Uzmanlar Komitesi Gözlemleri ve Doğrudan Talepleri, Cenevre, 2013.
IŞIKLI, Alpaslan. “İş Hukuku”, Ankara: İmge Yayınevi, 1996.
94
KAMİL, Turan. Milletlerarası Sendikal Hareketler. Ankara: AİTİA Yayınları,
Ankara, 1979.
KOCAOĞLU, Mehmet. “Türkiye’de ve Dünyada Memur Sendikacılığının
Gelişimine Panoramik Bakış”, TÜHİS İş Hukuku ve İktisat Dergisi, Cilt. 5, Sayı.
5, (Ağustos 1999).
KOÇ, Yıldırım. “Türkiye-ILO İlişkileri”, Ankara: Türk-İş Eğitim Yayınları, 2000.
KUTAL, Metin. “Uluslararası Normlar Karşısında Kamu Görevlilerinin Sendikal
Örgütlenme Haklarına İlişkin Bazı Gözlemler”, Kamu – İş, Cilt 6, Sayı 4, (2002).
MAHİROĞULLARI, Adnan. “1965’ten 12 Eylül 2010 Halk Oylamasına Yasa
Koyucunun Memur Sendikacılığına Bakış Açısı ve ILO Normları “, Sosyal Siyaset
Konferansları, Say. 60, 2011/1, s. 61–87.
MUTLU, Levent. “Memurların Sendikalaşması ve Ekonomik-Sosyal Haklara
Etkisi”, Sayıştay Dergisi, Sayı. 42, (Temmuz-Eylül 2001), ss. 20-36.
ODERA, Alberto. ve HORACİAO Guido, ILO Law on Freedom of Association,
Standarts and Procedures, First Published, Geneva: ILO, 1995.
SELAMOĞLU, Ahmet. “Endüstri İlişkileri Boyutlarıyla Uluslar arası Andlaşmalar
ve Türkiye”, Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, Cilt.41-42, Sayı.1, 1998,
ss.113-137
SERİM, Bülent. Kamu Görevlilerinin Örgütlenmesinde Hukuksal Boyut, Birinci
Baskı, Ankara: Öteki Yayınevi, 1995.
TOSUN, Sevcan. “87,98,151 sayılı ILO Sözleşmelerine Göre Kamu Çalışanlarının
Sendikal Hakları”. TÜHİS İş Hukuku ve İktisat Dergisi. Cilt.23. Sayı.5-6. 2011,
ss. 76-86.
TUNCAY, Can. “87 sayılı ILO Sözleşmesi ve Türkiye’nin Uyumu”, İş Hukuku ve
Sosyal Güvenlik Hukuku Türk Milli Komitesi-20. Kuruluş Yılı Kutlama
Semineri, Ankara, 1997.
SÜZEK, Sarper. İş Hukuku, 8. Baskı, İstanbul: Beta Basım, 2012.
95
Download