7 xıx. yüzyıl izmir sanayileşme - Karesi Tarih Kulübü

advertisement
T.C. BALIKESĐR ÜNĐVERSĐTESĐ F.E.F. KARESĐ TARĐH KULÜBÜ BÜLTENĐ 2007/1
—————————————————————————————————————
XIX. YÜZYIL BOYUNCA ĐZMĐR’DE FABRĐKALAŞMA ÇABALARI
NACĐYE GÜLSOY∗
Özet:
XIX. yüzyıldaki en önemli gelişmeler, bir yandan Avrupa’nın artan askeri ve iktisadi gücü, öte
yandan da taşradaki âyân ile Balkanlarda hız kazanan bağımsızlık hareketleri karşısında Osmanlı
yöneticilerinin başlattıkları merkeziyetçi girişimler ve reform hareketleridir. Ancak reform hareketleri
Avrupalı devletlerin desteği ve baskılarıyla ilerleyen bir süreçtir. Avrupalı devletler reform
girişimlerine sağladıkları destekler karşılığında, Osmanlı ekonomisinin dış ticarete ve yabancı
sermayeye açılmasını sağladılar.
Sanayi Devrimi ve Napolyon Savaşları sonrasında dünya pazarlarında büyük ölçüde rakipsiz
kalan Đngiltere, sanayileşen Avrupa’nın korumacılık önlemleri karşısında çevre ülkelerine yönelmiş ve
Osmanlı Devleti ile 1838 Ticaret anlaşmasını imzalamıştır. Devletin, askeri ihtiyaçları karşılama
amacıyla başlattığı fabrikalaşma, Đzmir’de özel müteşebbisler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu
makalede, 1838 Ticaret anlaşmasının sanayileşme üzerindeki etkileri ve Loncalar gibi geleneksel
örgütlerin fabrikalaşma sürecine etkileri ele alınacaktır.
Giriş:
Osmanlı toplum ve ekonomisi için XIX. yüzyıl, önceki dönemlerden çok farklılık arz
etmektedir. 1820’lerden I.Dünya Savaşı’na kadar geçen sürede, Osmanlı Devleti Batı’nın askeri,
siyasal ve iktisadi gücüyle karşı karşıya kalmıştır. Ekonomi batı kaynaklı yeni bir iktisadi düzene,
kapitalizme açılmaya başlamıştır.
Bir yandan taşradaki âyân ve Balkanlarda hız kazanan bağımsızlık hareketleri, öte yandan da
Batı’nın artan gücü karşısında Osmanlı yönetimi, Avrupa örneğinde bir dizi reformlar yaparak merkezi
devletin gücünü ve etkinliğini arttırmaya çalışmıştır.
Đç ve dış kaynaklı bu gelişmeler kurumlarda, toplumsal ve iktisadi yapıda birtakım
değişikliklere sebep olmuş ve sonuçta XVIII. yüzyıldakinden çok farklı yapılar ortaya çıkmaya
başlamıştır. Osmanlı toplumsal kuruluşu açısından XIX. yüzyılın ikinci çeyreğinin en önemli
özelliklerinden biri merkezi devletin taşradaki unsurlar karşısındaki gücünün artması ve âyânın
etkinliğinin ortadan kaldırılmasıdır. Ancak, Mısır ve M. Ali Paşa sorunu sırasında görüldüğü gibi,
merkeziyetçi eğilimlerin güçlenmesinde Đngiltere’nin Osmanlı Đmparatorluğu’nun toprak
bütünlüğünün korunması doğrultusundaki tutumu da etkili olmuştur.
Avrupa’da gerçekleşen Sanayi Devrimi ve Napolyon Fransa’sının bertaraf edilmesinden sonra
dünya pazarlarında büyük ölçüde rakipsiz kalan Đngiltere, sanayileşen Avrupa’nın korumacılık
önlemleri karşısında çevre ülkelerine yönelmiştir. Bu iktisadi politika sonucunda Osmanlı ile Đngiltere
arasındaki ticaret hacmi de hızla genişlemeye başlamıştır. 1838 de iki devlet arasında yapılan Balta
Limanı Ticaret Anlaşması, Osmanlı dış ticaret ilişkilerini yeni bir sisteme oturtmuştur. Çünkü XIX.
yüzyılda Osmanlı Devleti, içerikleri ve hükümleri aynı olan ticaret sözleşmelerini Avrupa devletlerinin
hemen hemen hepsi ile imzalamıştır. 1838 ve sonrasında imzalanan ticaret anlaşmaları Osmanlı
pazarlarının ve hammaddelerinin Avrupalı ticaret ve sanayi sermayesinin çıkarları doğrultusunda dış
pazarlara açılması için gereken hukuksal çerçeveyi sağlamıştır. Bu şekilde Osmanlı Devleti’nin
bağımsız dış ticaret politikaları izleyebilme hakkından vazgeçmesi kendisi için yıkıma sebep olmuştur.
1838 Ticaret Sözleşmesi’nin Osmanlı toplumu açısından önemli bir başka yönü de kapitalist
üretim ilişkilerinin ülkeye giriş kapısını açmasıdır. Ticaret biçimiyle Osmanlı coğrafyasına giren
kapitalist üretim ilişkileri, yabancı sermaye yatırımları ile yaygınlaşmıştır.1
∗
Balıkesir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü
Naciyegülsoy@mynet.com
1
Tevfik Çavdar, Türkiye’de Liberalizm (1860-1990), Ankara 1992, s.8-9.
Lisans
Naciye Gülsoy, XIX. Yüzyıl Boyunca Đzmir’de Fabrikalaşma Çabaları
IV.
Sınıf
Öğrencisi.
97
T.C. BALIKESĐR ÜNĐVERSĐTESĐ F.E.F. KARESĐ TARĐH KULÜBÜ BÜLTENĐ 2007/1
—————————————————————————————————————
El sanatlarına dayalı imalathane tipi
üretim Osmanlı’nın temel üretim şekli
idi. Resim: XIX. yüzyılda bir
imalathane.
Osmanlı
Devleti’nde
Fabrikalaşmanın Başlaması:
XIX. yüzyılda Avrupa’da
gerçekleşen sanayi devrimi ve
teknolojik
gelişmeler
sonucunda
Osmanlı geleneksel zanaat yapısı
giderek
çözülmeye
başlamıştır.
Devletin talep yelpazesi bu geçiş ve
evrimi
zorunlu
kılmış,
çağdaş
donanımlı bir ordu gereği devlet
öncülüğünde
fabrika
üretimini
gündeme getirmiştir. 1840 öncesinde
Đstanbul ve civarında kurulan fabrikaların hemen hepsi devlet inisiyatifi ile kurulmuştur.
Bu tarihten sonra özel müteşebbisler fabrikalaşma sürecinde gittikçe artan bir rol oynamıştır.
Bursa ve Lübnan ibrişim fabrikaları ile başlayan özel müteşebbisler, 1870’lerden sonra fabrikaların
kuruluşu ve işleyişinde en hâkim grup olmuşlardır. Devletin bu alandaki gayretleri, 1790 ile 1804
arasında askeri teçhizat imali için birçok fabrika tesis ve modernize eden III. Selim ile başlamış,
1827’de Eyüp’te bir iplik bükme, Beykoz’da da bir tabakhane bir çizme fabrikası kurulmuştur.
1835’de elle yapılan başlık imalatının yerini alacak alan bir Fes fabrikası kurulmuştur.
1836’da Balkan eyaletlerindeki Đslimiye’de bir yün bükme ve yünlü kumaş dokuma fabrikası
açılmıştır. Bu arada Tophane ve Dolmabahçe’deki top ve tüfek imalatında buharlı makinelerin
kullanılmasına başlanmıştır. Tüm bunları Avrupa teknolojisini imparatorluğa getirebilmek için devlet
finanse etmiştir.1
1840’larda esas olarak, saray ve devlet kesimi ile ordunun talebini karşılamak amacıyla devlet
mülkiyetinde kurulan bir dizi sanayi tesisinin en az üçü, pamuklu tekstil alanında üretim yapmıştır.2
Bunun yanı sıra devletin girişimlerinin esin kaynaklarından birisi de büyük ölçüde, Mısır’da M. Ali
Paşa yönetiminin giriştiği sanayileşme çabaları ve Osmanlı Devletine karşı kazandığı askeri başarılar
olmuştur.
Đzmir’de Fabrikalaşma Çabaları:
1850’lere kadar Đzmir’de sanayi basit araç gereçler ve el emeğine dayanmaktaydı. Ticaret
hacminin artmasıyla birlikte sanayi yapısında da değişimler olmuştur. Özellikle dokuma sektöründe
büyük sanayi işletmeleri ortaya çıkmış, tekstil, gıda ve metal sanayinde pek çok fabrika kurulmuştur.
Bu yatırımların çoğu yabancı tüccarlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu fabrikalarda beceri
gerektirmeyen işlerde yerli işçiler kullanılırken, teknik işler tamamen yabancı teknisyen ve
mühendislere bırakılmıştır.
Đzmir’de kurulmuş sanayilerden bilinen en eskisi, kadınların başlarına giydikleri çemberleri
imal eden ve bulunduğu semte adını veren Basmahane olmuştur. Đzmirli tanınmış bir Ermeni, 1740
yılında Đstanbul’a giderek Sultan Selim’den Đzmir’de bu fabrikanın kurulması imtiyazı için ferman
istemiştir. Fabrikanın kurulduğu saha, bir Đstanbul camiinin vakfı olarak tescil edilmiş, buna karşılık
fabrika “çemberlerin” imalatını 48 saat uzaklıktaki bir alan içinde kendi tekelinde bulundurmuştur.3
2
Vedat Eldem, Osmanlı Đmparatorluğu’nun Đktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, Đstanbul 1970, s.117-120.
Şevket Pamuk, Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık ve Büyüme (1820-1913), Đstanbul 1994, s.147.
4
R.Funda Barbaros, 1830-1930 Döneminde Sosyo-Ekonomik Çözüm Arayışları Çerçevesinde Đzmir’de
Sanayileşme, Đzmir, 1995, s.77.
3
Naciye Gülsoy, XIX. Yüzyıl Boyunca Đzmir’de Fabrikalaşma Çabaları
98
T.C. BALIKESĐR ÜNĐVERSĐTESĐ F.E.F. KARESĐ TARĐH KULÜBÜ BÜLTENĐ 2007/1
—————————————————————————————————————
Đlk elli yılda başarılı olan fabrika, daha sonra Đsviçre’den ithal edilen yazmaların karşısında
sarsılmış, buna rağmen XIX. yüzyıl ortalarına kadar faaliyetine devam etmiştir. Bu tarihlerde ĐzmirKasaba demiryollarının ve istasyonunun yapımı dolayısıyla fabrika kamulaştırılmıştır.
Yandaki Resim: XIX. yüzyılda Đzmir Alsancak.
Ege bölgesinde en çok imalatı yapılan
mamullerden biri zeytinyağıdır. Sadece yemeklik
olarak kullanılmayan zeytinyağı, sabun sanayinin
önemli bir girdisi olmuştur.
1886 yılında Đzmir’de Hatkinson ve
Whittekar firmaları birlikte bir pamuk ve
zeytinyağı fabrikası kurmuşlardır. 1891 yılında
Hatkinson, zeytinyağı imalatından çıkan posadan
prina elde etme imkânlarını geliştirmiştir.
Đzmir ve çevresinde çok eski yıllardan
beri üretilen meyan balı da önemli ihraç
maddelerindendir. Tarlalarda zararlı madde
kabul edilerek çöpe atılan meyan kökünden
meyan balı elde etmek için kurulan ilk şirket
Đngilizlere ait Mac Andrews ve Farbes şirketi olmuştur. Đlk fabrika 1854 yılında Aydın’da açılmıştır.
1875 yılında da Abacıoğlu adında bir Ermeni tüccar meyan balı fabrikası kurmuştur. Ancak Forbes ile
rekabete dayanamayarak fabrikasını 1881 yılında kapatmak zorunda kalmıştır.
Dericilikte kullanılan palamut özü imalatı da Đzmir’de geniş sanayi dallarından birisi olmuştur.
1891 ve 1909 yıllarında Đngilizler tanen fabrikası kurmuşlardır. Bunlardan birisi, Whittall ailesine
aittir. Daha sonra Türk firmalarının eline geçen bu fabrikalar yakın zamana kadar işletilmeye devam
etmiştir.4
Đzmir’de XIX. yüzyılda önemli sanayi kollarından biri de un imalatı olmuştur. Mevcut 23
değirmenden 11’i buhar, 12’si de su ile çalışmakta ve bunlardan 1.800 hektolitre un imal edilmiştir.
Değirmenlerin en önemlisi, Cousinery-Pitacco fabrikası olmuştur.
Demir işleri ve dökümcülük işleriyle uğraşan fabrikalar da mevcuttur. Bu fabrikalarda, buhar
makineleri, kazanlar, hidrolik ya da buharlı öğütücüler, pompalar ve çeşitli aletler imal edilmiştir.
Bunları işletenler ise Đssigonis, Papps, Caramaniola, Reakin ve Dimo ile Gasparis firmaları olmuştur.
Đmparatorluğun tümü dikkate alındığında, XIX. yüzyılın sonunda Đzmir, sanayi kuruluşları
yönünden ülkenin en çok sanayileşmiş şehirlerinden biri olmakla birlikte yeterli ölçüde
sanayileşememiştir. Diğer taraftan hem sanayi kuruluşlarında hem de ticari kuruluşlarda yabancılar ve
azınlıklar hâkim durumda olmuşlardır.
Yandaki Resim: Osmanlı Devleti’nde
üretimin klasik şekli el işçiliği. Resimde XIX.
yüzyılda
kundura
imalatçıları
görünmektedir.
Fabrikalaşmanın
Olmasındaki Etkenler:
Başarısız
1838
Osmanlı-Đngiliz
ticaret
anlaşması sonrasında Avrupa’dan ithal edilen
mallarla rekabet edemeyip kapanan pek çok
fabrika ve işyeri olmuştur. Bu rekabetle
birlikte esnaf loncalarının tutumu Osmanlı
5
Melih Gürsoy, Đzmir Sanayinin Geçmişi ve Bugünü, Đzmir 1993, s.16-19.
Naciye Gülsoy, XIX. Yüzyıl Boyunca Đzmir’de Fabrikalaşma Çabaları
99
T.C. BALIKESĐR ÜNĐVERSĐTESĐ F.E.F. KARESĐ TARĐH KULÜBÜ BÜLTENĐ 2007/1
—————————————————————————————————————
sanayisinin ileri teknolojiye geçmesine fırsat vermemiştir. Diğer taraftan Loncalar, kendilerini işsiz
bırakacağı korkusuyla yeni teknolojinin ülkeye girmesine engel olmuşlardır.
1861 yılında Abbot ailesi Đzmir’de yeni bir muslin boyama ve basma fabrikası kurmuştur. Batı
Anadolu’da çok geniş bir pazarı olan basma muslinler kumaşını dışarıdan getirerek boyama ve basma
işlemlerini Đzmir’de yapan fabrikaya, çoğunluğu Ermeni’lerden oluşan basma esnafı loncası karşı
çıkmıştır. Loncanın itirazını haklı bulan yetkililer fabrikanın kapanmasına karar vermişlerdir. Yine
1841 yılında lonca üyesi marangozların yaptıkları tahta kasalardan ihracatçıların memnun kalmaması
üzerine, Đngiltere’den yeni marangoz makineleri getirtilip Avrupa standartlarında bir marangoz
atölyesi kurulmasına karar verilmiştir. Ancak lonca üyeleri bu ithalata da karşı çıkmışlar ve
Đngiltere’den getirtilen bu makineleri parçalamışlardır. Bu olaylardan sonra 1887 yılına kadar Đzmir’de
modern bir marangoz atölyesi kurulamamıştır.
1838 yılından sonra Đngiltere, Fransa ve diğer Avrupa devletleriyle Türkiye’nin ithalatı
tamamen serbest bırakılmış ve her türlü mal çok düşük gümrük vergileri ile ithal edilmeye
başlanmıştır. Bu durum zaman zaman sanayi kurma çalışmalarını ortadan kaldırmış, özellikle dokuma
sanayini çökertmiştir. Örneğin XIX. yüzyıl başlarında Ege’de kurulan 18 basma fabrikasının 16’sı
düşük gümrüklü gelen ithal kumaşlarla rekabet edemediğinden 1850-1860 yılları arasında kapanmıştır.
1857 yılında Manchester pamuk alım birliğinin ve 1896 yılında Đngiltere de Küçük Asya
Pamuk Şirketi’nin kurulması ile Ege’de Amerikan tipi pamuk üretiminin canlandırılması çalışmaları
başlamıştır. 1861 yılında Amerika’da iç savaşın başlamasıyla Amerikan tipi pamuk üretiminin
arttırılması için Đngilizler büyük çaba göstermişlerdir.
1862 yılından sonra Ege’nin çeşitli yerlerinde çırçır fabrikaları ve hidrolik presleme tesisleri
kurulmuştur. 1870 yılında Aydın demiryolu üzerindeki kentlerde 34 çırçır fabrikası kurulmuş ve bu
fabrikalara 700’den fazla çırçır makinesi yerleştirilmiştir. Amerikan iç savaşının bitmesinden sonra
Amerika’dan Đngiltere’ye pamuk ihracatı’nın tekrar başlamasıyla, artık Đngiltere’nin Ege pamuğuna
ihtiyacı kalmamıştır. Böylece 1870’den sonra Ege’de pamuk üretimi azalmıştır. 1847 yılında Düzoğlu,
Hacı Karabet ve Hacı Mihran adındaki üç Ermeni’nin kurduğu Đzmir Şavk Kâğıt Fabrikası,
Avrupa’dan düşük vergilerle ithal edilen kâğıtlarla maliyet açısından rekabet edememiş, 1863 yılında
kapanmıştır.
Sanayileşme sürecinin olumsuz etkilenmesinde devlet tarafından sanayinin yeterince
korunamaması, ağır vergilerin uygulanması, pahalı ulaşım maliyetleri vb. gibi nedenler de rol
oynamıştır. Avrupa mallarının %8 oranında ithalat vergisiyle girmesine karşılık, yerli üreticinin
hammadde ve üretim aşamalarında ayrı ayrı vergilendirilmeleri, emlak ve kazanç vergileriyle birlikte
% 20-25’lere varan bir maliyetle üretim yapma zorunluluğu yerli sermayenin yabancılarla rekabetini
güçleştirmiştir.
Yerli sanayinin gelişmemesinin en önemli faktörlerinden biri de, kısa zaman aralıklarıyla çıkan
savaşlar nedeniyle fabrikaların kapatılması olmuştur. Savaş hem işgücünün sürekli teminini
zorlaştırmış hem de ihracatı sekteye uğrattığı için satışlarda durgunluğa yol açmıştır.
Sonuç
Đzmir örneğinde ele aldığımız XIX. yüzyıl sanayileşme hareketleri Osmanlı Devletinin
genelindeki sanayileşme hareketleri açısından bize önemli ipuçları vermektedir.
XIX. yüzyıl Osmanlı Devleti için bir dönüm noktası olmuştur. Bu yüzyılda iç ve dış kaynaklı
gelişmeler, kurumları, toplumsal ve iktisadi yapıların değişmelerine neden olmuştur. Bu nedenle XX.
yüzyıl Türkiye’sinin toplumsal ve iktisadi kökenlerini her şeyden önce XIX. yüzyıldaki dönüşümlerde
aramak gerekmektedir.
Đncelenen yüzyıllık dönemde Đzmir’de ticaret ve sanayi alanında sağlanan gelişmeler
yabancılarla ve azınlıklarla sınırlı kalmış, bu kesimin 1920’li yıllarda ülkeyi terk etmesiyle birlikte
özellikle sanayi kesiminde ciddi bir boşluk doğmuştur. Yabancı uyruklu sanayi kuruluşları, bölgede
yeni bir üretim tarzını geliştirme yönünde çabaya girmemişler, hammaddenin ucuz temin edilmesi
nedeniyle kısa süreli üretimi hedeflemişler ve arzuladıkları kârları elde ettiklerinde veya aralarındaki
kıyasıya rekabette yenildiklerinde geriye hiçbir şey bırakmadan gitmişlerdir. Bütün bu olumsuzluklara
Naciye Gülsoy, XIX. Yüzyıl Boyunca Đzmir’de Fabrikalaşma Çabaları
100
T.C. BALIKESĐR ÜNĐVERSĐTESĐ F.E.F. KARESĐ TARĐH KULÜBÜ BÜLTENĐ 2007/1
—————————————————————————————————————
karşın Osmanlı Đmparatorluğu bünyesinde zamanın en ileri teknolojiye sahip ve buhar gücüne dayalı
sanayi kuruluşları Đzmir’de kurulmuştur. Osmanlı hükümetleri de bu dönemde sanayiyi destekleyen
çeşitli tutumlar içerisinde bulunmuşlar ve bu konuda teşvik, vergi muafiyeti vb. kanunlar
yayınlamışlardır. Ancak mevcut durumda Avrupa teknolojisi ile rekabetin mümkün olmaması, yerli
sermayenin yeterince kuvvetlenememesi, uzun ve maliyetli savaşların ekonomideki olumsuz
yansımaları sanayileşme hareketinin Osmanlı’da sekteye uğraması ve sanayinin gelişememesi ile
sonuçlanmıştır.
KAYNAKÇA
BARBAROS, R. Funda, 1830-1930 Döneminde Sosyo Ekonomik Çözüm Arayışları Çerçevesinde
Đzmir’de Sanayileşme, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yayınları, Đzmir 1995.
ÇAVDAR, Tevfik, Türkiye’de Liberalizm, Đmge Kitabevi, Ankara 1992.
ELDEM, Vedat, Osmanlı Đmparatorluğu’nun Şartları Hakkında Bir Tetkik, TTK Yayınları, Ankara
1994.
GÜRSOY, Melih, Đzmir Sanayinin Geçmişi ve Bugünü, S. 4, Đzmir 1993.
PAMUK, Şevket, Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık ve Büyüme (1820-1913), Tarih Vakfı Yurt
Yayınları, Đstanbul1994.
Naciye Gülsoy, XIX. Yüzyıl Boyunca Đzmir’de Fabrikalaşma Çabaları
101
Download