travmaya uğrayan dişlerin tedavileri

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi
Dişhekimliği Fakültesi
Ağız, Diş Ve Çene Hastalıkları Cerrahisi
Anabilim Dalı
TRAVMAYA UĞRAYAN DİŞLERİN TEDAVİLERİ
BİTİRME TEZİ
Stj. Dişhekimi Deniz BELLEKCİ
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Turgay SEÇKİN
İZMİR - 2007
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
1. Giriş ve Etiyoloji………………………………………………………….……..1
2. Dental Travmaya Uğrayan Hastalarda Alınacak İlk Önlemler……..……….3
3. Anamnez…………………………………………………………………………4
4. Hastanın Muayenesi…………………………………………………………….6
5. Travmaya Uğrayan Dişlerin Sınıflandırılması……………………………….11
5.1. Ellis Sınıflandırması
5.2. WHO’ nun Sınıflandırması
6. Travmaya Uğrayan Dişlerde Uygulanan Tedavi Yöntemleri………………..14
7. Alveolar Kemiğin Kırıkları…………………………………………………….26
8. Travmaya Uğrayan Dişlerde Uygulanan Fiksasyon Yöntemleri…………….27
9. Dental Travmalar Sonrası Görülen Sekeller………………………………….30
10. Kaynaklar……………………………………………………………………....33
ÖNSÖZ
“ Travmaya Uğrayan Dişlerin Tedavileri ” konulu tez çalışmamda yardımlarını
esirgemeyen değerli hocam Prof. Dr. Turgay SEÇKİN’ e teşekkürlerimi borç bilirim.
Stj. Dt. Deniz BELLEKCİ
1.GİRİŞ VE ETİYOLOJİ
Çene ve yüz bölgesinde görülen yaralanmaların başında dişlerin ve çevre
dokularının yaralanmaları gelir. Çocukların sıkça maruz kaldığı bu travmalar sonucu
fonksiyon ve konuşma bozukluklarının yanında estetik ve gerek çocukta gerekse
ailede görülebilen psikolojik sorunlar ortaya çıkar. Bu vakalar dişhekimi olarak acil
müdahalede bulunmamız gereken durumlardır.
Kuvvetin etkisine göre diş ya izole yaralanır ya da diş ile birlikte yumuşak
doku ve çene yaralanmaları görülebilir.
Çocuğun fiziksel aktivitesinin artması ile dental yaralanma sıklığı arasında
doğrusal bir ilişki vardır. Çocuğun fiziki büyümeyle kazandığı hareketliliğe karşın
koordinasyonunun tam olmaması ve denge duyusunun henüz yeterince gelişememiş
olması, erken yaştaki çocukların daha fazla travmaya maruz kalmasına neden
olmaktadır. (9) Travma sonucu yaralanmalara süt dişlerinde 1- 3 yaşlarında, daimi
dişlerde ise daha çok 8- 11 yaşlarında rastlanır.
Dental travmaların nedenleri etki derecelerine göre şu sırayı izler. Düşme
(yüksekten, yerden yere, oyun sırasında, çarpma, vurma sonucu düşme, vb.), spor
kazaları, trafik kazaları, iş kazaları ve diğer faktörler.
Travmanın iki oluşum şekli vardır. Bunlar direkt ve indirekt travmadır. Direkt
travmada dişin kendisi direkt olarak etkilenirken, indirekt travmada alt çenenin hızla
üst çeneye çarpması sonucu yaralanmalar meydana gelir.
Diş yaralanmalarının sıkça görüldüğü bazı hastalık grupları mevcuttur.
Epileptikler, zihinsel özürlü hastalar, üst ileri itimli ve aşırı overjetli çocuklar bu
gruplardandır.
Travma sonrası diş kırıklarının oluşum sıklığı üst santral süt ve kalıcı dişler,
üst lateral dişler ,alt santral dişler ve alt lateral dişlerdir. Hastaların travmadan
etkilenen çenelere göre dağılımı ise ortalama şöyledir;

Üst çene
% 83,05

Alt çene
% 13,55

Alt ve üst çene % 3,38 (13).
Travmaya uğramış dişin tedavisinde genelde dişin çekilmeden ağızda
tutulmaya çalışılması gerekir. Zamanında yapılan müdahale ve alınan koruyucu
önlemler ile pulpa ve periapikal doku hastalıkları önlenir.
Dt. Eray Ayhan ‘ın yapmış olduğu araştırmada travma sonucu dişlerde görülen
yaralanmalar üst çenede alt çenenin 7 katı oranında rastlanırken, erkekler travmaya
kadınlara oranla 2 kat fazla maruz kalmaktadırlar. (13)
2
Resim 1. Fraktür
2.DENTAL TRAVMAYA UĞRAMIŞ HASTALARDA ALINACAK İLK
ÖNLEMLER
2.1. Böyle bir hastaya hemen acil müdahalede bulunulur. Hastanın, hayati
tehlike gözönüne alınarak nörolojik ve hayati fonksiyonları kontrol edilmelidir.
Solunum hızı ve derinliğine, kan basıncı değerlerine, göz, kulak ve burundan kan ve
sıvı gelip gelmediğine, boyun ve kas hareketlerinde kısıtlığa ayrıca hastanın doktorla
olan kooperasyon bozukluğuna bakılır.
Hastanın kırık diş parçasını ya da yabancı bir cismi yutmaktan kaynaklı hayati
tehlikesi varsa hemen göğüs, karın ve pelvis bölgesinden radyografi alınıp parçanın
durumu değerlendirilmelidir.
2.2. Eğer hastada büyük olamayan yumuşak doku yaralanmaları mevcutsa bu
dokular lokal anestezi altında süture edilmelidir. Büyük yumuşak doku
3
yaralanmalarında ise serum fizyolojik ile ölü hücreler ortamdan uzaklaştırılır.
2.3. Travma sonrası ilk müdahalede neler yapıldığı hastadan ya da müdahaleyi
yapan doktordan öğrenilmelidir.
2.4. Travma sonrası kliniğimize gelen hasta ve yakınları genelde korkmuş ve
endişeli bir durumdadırlar. Dişhekimi olarak ilk görevimiz hastayı ve yakınlarını
sakinleştirmek olmalıdır.
2.5. İyi ve etkili bir tedavi gerçekleştirebilmek için hasta ve yakınlarından
ayrıntılı bir anamnez alınmalıdır.
3. ANAMNEZ (hastanın öyküsü)
Travma nedeniyle kliniğimize gelen hastanın adı, yaşı, cinsiyeti, telefonu
hızlıca kaydedildikten sonra kazanın öyküsü ile ilgili sorulara geçilir. Bunlar;

Kazanın ne zaman olduğu,

Kazanın nasıl meydana geldiği,

Olayın nerede olduğu,

Herhangi bir tedavi yapılıp yapılmadığı

Daha önce travma geçirip geçirmediği,

Hastanın genel sağlık durumu ile ilgili sorulardır.
4
Hastanın yaşı tedavinin şekli açısından önemlidir. Örneğin; apeksi henüz
kapanmamış ama travmaya uğramış genç daimi dişlerde, pulpanın canlı bir şekilde
korunmasına ve dişin apeksinin kapanmasına yönelik bir tedavi uygulanır.
Kazanın nerede olduğu tetanoz riski açısından önem arz eder. Eğer kaza
tetanoz riski olan bir yerde gerçekleştiyse hastaya en son tetanoz aşısını ne zaman
yaptırdığı sorularak gerekli önlemler alınmalıdır.
Kazadan sonra geçen zaman reimplantasyon tedavisinin yapılabilmesi ve
yapıldığı takdirde tedavinin başarısı açısından önemlidir. Kazadan sonra geçen
değişik zaman şartlarında yapılan reimplantasyon tedavisinin başarısı, aşağıda
belirtilen araştırma sonuçlarında belli olmaktadır.

30 dakika içinde diş yerine konursa, başarı şansı %90

60 dakikada başarı şansı %50

90 dakikada başarı şansı % 25

120 dakikada ise başarı şansı % 20’den az olmaktadır. (5)
Önceki
yapılan
tedaviler
sonrakilerin
etkileyebileceğinden hekim tarafından bilinmesi şarttır.
5
gidişatını
ve
sonucunu
Bazı uyaranlara karşı (tatlı, ekşi) travmaya uğramış dişte duyarlılık oluşması,
ekspoze (açığa çıkmış) dentin veya pulpanın belirtisi olurken, spontan ağrı dişin
pulpa ve destek dokularındaki zararın göstergesidir.
4. DENTAL TRAVMAYA UĞRAYAN HASTANIN MUAYENESİ
Muayene yöntemleri şunlardır;
4.1. Vizüel inspeksiyonla (gözle) ekstraoral muayene
4.2. Vizüel inspeksiyonla intraoral muayene
4.3. Mobilite, perküsyon, palpasyonla muayene
4.4. Vitalite testi
4.5. Transilüminasyon
4.6. Radyografik muayene
4.1. Vizüel inspeksiyonla (gözle) ekstraoral muayene
Hastaya ilk olarak bu muayene yapılır. Yüzde asimetri, şişlik, kızarıklık,
abrazyon, yırtılma, zedelenme, hemoroji ve ekimoz olup olmadığı araştırılır. Daha
6
sonra hastada kulak, burun ve göz muayenesi yapılır. Temporamandibuler eklem
muayenesi de bu kapsamda değerlendirilir.
4.2. Vizüel inspeksiyonla intraoral muayene
Dudakların içi, dil ve dilaltı, vestibül sulkuslar muayene edilir. Her bir diş
fraktür ve travma sonrası oluşabilecek renklenme açısından değerlendirilir. Örneğin
dişte meydana gelebilecek erken bir renk değişikliği pembe renkte olup pulpada bir
kanamayı ifade edebilirken, geç renk değişikliği gri renkte olup pulpa nekrozunun
belirtisi olabilir. (resim 2, 3)
Resim 2. Travma sonrası nekroze olmuş diş
7
Resim 3. Travma sonrası pulpada kanama
Çene kırıklarından şüphelenildiğinde okluzyon muayenesi yapılması tanı
koymaya yardımcı olur. İki ark arasındaki prematür kontaklar diş veya diş gruplarının
travma sonrası alveollerinden yükseldiklerinin belirtisi olabilir.
4.3. Mobilite, perküsyon, palpasyonla muayene
Travmaya uğrayan dişte mobilitenin varlığı, yönü ve miktarı incelenir.
Mobilite kontrolü sırasında birkaç dişin birlikte hareket etmesi alveol kırığını belirtir.
Palpasyonla yumuşak dokudaki şişlikler incelenirken, dişe uygulanan perküsyon
yöntemiyle periapikal ve periodontal bölgedeki hasarlar anlaşılır.
8
4.4.Vitalite testi
Travmaya uğrayan dişlerin vitalitesi en çok elektrik testi, CO2 buzu, chlor
d’ethyl ve ısıtılmış gütta perka kullanılarak kontrol edilir. Vitalite testleri tedavinin
erken safhalarında yanıltıcı olabilmektedir. Hemen ilk seansta dişten vitalite testi
sonucu negatif cevap alıp ona göre tedaviye karar verilmemelidir. Travmaya uğrayan
ve başlangıçta negatif yanıt alınan dişlerin büyük çoğunluğunda 2 -3 ay sonra hatta
bazen daha uzun süre sonunda vitalite geriye dönebilmektedir.
Rock ve arkadaşlarının 1974’ te yapmış oldukları bir araştırmaya göre travma
sonrası ilk muayenede negatif yanıt veren dişlerin yaklaşık % 50’ sinin sonradan
vitalitelerini devam ettirdikleri ortaya çıkmıştır.
4.5. Transilüminasyon
Gözle görülemeyecek derecede küçük olan ve klinik belirti vermeyen
kırıkların belirlenmesinde ve dişin nekroze olup olmadığının anlaşılmasında
kullanılan bir muayene yöntemidir.
9
4.6. Radyolojik muayene
Kırık tespitinde periapikal film, Bite-wing filmi, çarpraz lateral alt çene filmi,
status x ve ortopantomograf travma sonrası hastadan alınabilecek filmler arasındadır.
Travmaya uğramış bir dişin radyografisinde şunlara dikkat edilir;

Kırık lokalizasyonunun tespiti,

Kırığın pulpaya olan uzaklığı,

Pulpa odasının durumu,

Periodontal aralığın durumu,

Dişin apeksi,

Süt dişi etkilenmişse bu dişin daimi diş germi ile ilişkisi,

Daimi dişlerde kökün gelişim durumu,

Dişin alveol içine girme ve alveol içinden yükselme derecesi,

Komşu ve antagonist dişlerin durumu,

İnternal veya eksternal rezorpsiyon varlığı,

Ankiloz oluşumu,

Bölgedeki patolojik oluşumlar.
10
Muayene sırasında abnormal hareketlilik, krepitasyon, deformasyon ve
dislokasyon gibi bulgular kesin kırık belirtileri iken, ağrı, şişlik ve fonkiyon kaybı
kesin olmayan kırık belirtileridir.
Andreasen’ e göre kırık sonrası nekrozun radyografik bulgusu olan, kırık
hattına komşu kemikte radyolusensi oluşumu, genellikle travmadan sonraki ilk 2 ay
içinde tespit edilebilir. (3)
5. TRAVMAYA UĞRAYAN DİŞLERİN SINIFLANDIRILMASI
5.1. Ellis Sınıflandırması
Sınıf I : Sadece mineyi ilgilendiren kron kırıkları.
Sınıf II : Mine ve dentini ilgilendiren kron kırıkları.
Sınıf III : Pulpanın ortaya çıktığı komplike kron kırıkları.
Sınıf IV : Devitalize olmuş dişler ( kronda kırık var veya yok ).
Sınıf V : Dişin alveolünden çıkması ( eksartikülasyon ).
Sınıf VI : Kök kırıkları ; 1/3 apikalde
1/3 orta üçlüde
1/3 koronalde
11
Sınıf VII : Travma nedeniyle dişin mezyale, distale, linguale, vestibüle yer
değiştirmesi ya da ektrüzyon ve intrüzyona uğraması.
Sınıf VIII : Tüm kronun dişeti seviyesinden kopup ayrılması.
5.2. WHO ‘nun Sınıflandırması (Günümüzde geçerli olan)
1) Mine çatlağı.
2) Komplike olmayan kron kırıkları: Bu grupta sadece minede olan kırıklar ya
da mine ve dentini içine alan fakat pulpanın açılmadığı kırıklar yer alır.
3) Komplike kron kırıkları: Mine ve dentini içine alan aynı zamanda pulpanın
ekspoze olduğu kırıklardır.
4) Komplike olmayan kron - kök fraktürleri: Kırık mine, dentin ve sementi içine
alır fakat pulpa ekspoze olmamıştır.
5) Komplike kron – kök fraktürleri: Kırık mine, dentin ve sementi içine alır, aynı
zamanda pulpa açılmıştır.
6) Kök fraktürleri: Dentin, sement ve pulpayı içine alan kırıklardır.
7) Kontüzyon (sarsıntı): Dişte yer değiştirme olmaz fakat perküsyona hassasiyet
mevcuttur.
12
8) Sublüksasyon: Şiddetli bir travmadan sonra dişin mobil, uzamış ve ağrılı
haline denir.
9) İntrüzyon: Dişin alveol soketine doğru gömülüp okluzal çizginin altına
inmesidir.
10) Ekstrüzyon: Dişin alveol soketinden çıkması fakat tamamen ayrılmamasıdır.
11) Lateral lüksasyon: Alveol soketin ezilmesi ve kırılması sonucu dişin aksiyal
yönde yer değiştirmesidir.
12) Eksartikülasyon
(total
avülsiyon):
Dişin
alveol
soketinden
uzaklaşmasıdır.
Resim 4. Dişlerde görülen kron ve kök kırıkları
13
tümden
6.
TRAVMAYA
UĞRAYAN
DİŞLERDE
UYGULANAN
TEDAVİ
YÖNTEMLERİ
6.1. Mine çatlağı: Dişte madde kaybı olmaz. Genelde üst keserlere labial yönde
gelen darbe ile oluşur. Bu durumda tedavi gerekmez fakat dişe vitalite testi mutlaka
yapılmalıdır. Çatlak oluşan dişe koruma amaçlı topikal flor uygulanıp diş bir müddet
kontrol altında tutulur. Travma sonucu oluşan kuvvet, kırılmayan dişlerde pulpa ve
diğer dokulara iletilmez. Bu nedenle kırılmayan dişlerde, kırılan dişlere göre pulpanın
zarar görme riski daha fazladır. Çatlaklar uzun dönemde dentin likitinde sızıntıya ve
mine dentin sınırındaki odontoblastların irritasyonuna neden olabilirler. Her şeye
rağmen mine çatlaklarının prognozu mükemmeldir. (13)
6.2. Komplike olmayan kron kırıkları: Kırık bölgede keskin yüzeyler möllenerek
düzleştirilir ve flor uygulamasından sonra hasta düzenli olarak kontrollere çağrılır.
Hastanın düzenli takip muayenelerine çağrılması pulpa ve periodontal ligament
sağlığı için gereklidir. Eğer bu kırık türünde önemli miktarda dentin açıkta ise
pulpanın sekonder dentin yapımını ilerletmek için önlem alınır. Kalsiyum hidroksit
denti yüzeyüne uygulanır. Kırık parça uygun restorasyon ile kompozit, cam iyonomer
siman veya kırık mine dentin parçasının yerine adapte edilerek yapıştırılması ile
onarılır. (13)
14
6.3. Komplike kron kırıkları: Bunlar pulpanın açığa çıktığı kırıklardır. Burada
amaç pulpayı sağlıklı ve vital tutmaktır. Bu kırık tipinde duruma göre yapılabilecek
tedaviler şunlardır; kuafaj, pulpanın ekstirpasyonu, pulpatomi ve kök rezeksiyonudur.
Pulpanın kuafajı; açılan pulpa deliği küçükse, pulpadan gelen kanama açık
renkte ve durdurulabilecek durumda ise travmadan önce bir enflamasyon mevcut
değil ise uygulanabilecek bir tedavi şeklidir. Pulpanın üzeri Ca(OH)2 ile örtülüp,
koruyucu dentin (tersiyer dentin) oluşumu beklenir. Yapılacak kontrollerde dişin eski
sağlığına kavuşmuş olduğu şu kritelerin varlığında anlaşılır;

Pulpanın üzerinde koruyucu dentinin oluşması,

Vitalite,

Periapikal ve periodontal dokuların sağlıklı olması,

Dişte herhangi bir semptom olmaması.
Travmadan sonra geçen sürenin uzun olduğu (24 saatten fazla), pulpa
açılımının geniş olduğu durumlarda ve lüksasyon yaralanmasınında eşlik ettiği
azalmış vaskülaritenin olduğu şartlarda pulpa kuafajından ziyade parsiyel pulpatomi
tedavisi daha olumlu görülmektedir. (13)
15
Travma sonucu pulpanın açıldığı diş eğer apeksi henüz kapanmamış bir diş ise
kesinlikle kanal tedavisi yapılmaz. Bunun nedeni böyle dişlerde apikal tıkaç olmadığı
için kanal tedavisinin başarılı olmamasıdır. Yapıldığı takdirde de henüz
tamamlanmamış kökün gelişimi durur ve apeks hep o haliyle kalır. Apeksi henüz
kapanmamış dişlerde vital amputasyon ve pulpatomi gibi vital tedaviler tercih
edilmelidir.
6.4 Komplike kron - kök fraktürleri: Bu kırıklar genellikle kronun fasiyal orta
üçlüsünde başlar ve lingual yönde ilerleyerek gingival seviyenin altına kadar uzanır.
Bu yaralanmaların çoğu horizontal bir darbenin etkisi ile meydana gelir. Tedavi
edilmeden bırakılan kron kök fraktürleri koronal fragmanın hareket etmesi nedeni ile
ağrı yaratır. Ayrıca bu vakalarda patolojik bulgular, plak akışının fraktür içine doğru
olması sebebiyle pulpada, periodontal ligament ve dişetinde enflamatuar değişiklikler
gösterir. Radyografik olarak kırığın insizal kısmı kolaylıkla izlenirken, lingual tarafa
ve daha apikale konumlanmış kısmı kırığın pozisyonundan dolayı izlenemeyebilir.
Tedavinin esas amaçları; açılmış denin tübüllerini kapatmak, pulpayı korumak ve dişi
restore ederek fonksiyon ve estetiğini dişe geri kazandırmaktır. Değişik tedavi
yöntemleri mevcuttur. Koronal fragmanın kaldırılması ve supragingival restorasyon
tedavisinde; subgingival parçanın kaldırılmasından sonra subgingival iyileşmeye
olanak vermek için kron fragmanının restorasyonu yapılır. Koronal fragmanın
16
kaldırılmasına ilaveten yapılan gingivektomi ve/veya osteotomi ile subgingival
fraktür yüzeyi estetiğe olanak veren supragingival duruma getirilir. Bazı durumlarda
ise kırığın apikal kısmı, cerrahi veya ortodontik yöntemlerle sürdürülebilir. Bu tedavi
yönteminde koronal parça kaldırılmıştır. Gerektiğinde endodontik tedavi yapılıp
birkaç hafta sonra diş gingival seviyenin üzerinde restore edilebilir.
6.4. Konküzyon: Periodontal dokularda harabiyet (ödem ve hemoroji) mevcuttur
fakat periodontal ligament fibrilleri bozulmamış olduğu için dişte herhangi bir yer
değiştirme olmaz. Pulpanın nörovasküler desteği travmadan etkilenmemiştir ve diş
elektrometrik duyarlılık testine genellikle pozitif cevap verir. Tedavisi okluzal
kontakların rahatlatılması ve yaklaşık olarak 2 hafta kadar yumuşak diyet
düzenlenmesi esasına dayanır. Dişlerin splintlenmesine gerek yoktur. Pulpa nekrozu
riski bulunduğu için travmadan sonraki 1 ve 2. ayda vitalite testleri tekrarlanmalıdır.
(13)
6.5. Sublüksasyon: Sublüksasyonda konküzyona oranla darbenin kuvveti daha
şiddetlidir, periodontal ligament fibrilleri yırtılabilir. Bu da dişin gevşeyerek
sallanmasına neden olur. Bu durumlarda dişin mobilitesine göre tedavi şekillenir; az
bir mobilite mevcutsa dişe herhangi bir tedavi yapılmaz veya okluzyon rahatlatılır.
Mobilite fazla ise en az 10 günlük splint uygulanır ya da çekime gidilir. Diş
eksfoliasyonu yakın bir süt dişi ise çekim tercih edilmelidir. (6) Kök apeksindeki kan
damarlarında meydana gelen travmaya bağlı olarak, özellikle dar apikal foramenli
17
dişlerde pulpa nekrozu meydan gelebilir. Fakat bununla birlikte kök rezorpsiyonu çok
nadirdir. (13)
6.6 İntrüzyon : İntrüzyonda teşhis travmadan etkilenen ve etkilenmeyen dişlerin
insizal yükseklik farklarına bakılarak yapılır. Karışık dişlenme döneminde intrüze
olan diş ile sürmekte olan bir dişin klinik olarak birbirine benzemesi nedeni ile teşhis
zorlaşabilir. Fakat perküsyonda alınan metalik ses tonu dişin alveol içinde sıkışmış
olduğu vakalar için karakteristik bir bulgudur. İntrüzyondan sonraki iyileşme
periodontal ligamentte meydana gelen ve ilerleyici kök rezorpsiyonuna, ankiloza
neden olabilen aşırı hasar nedeniyle komplikasyonlu olabilmektedir. İntüze dişlerin
tedavisinde izlenecek yol tamamen kök gelişim durumuna bağlıdır. (13) Dişin
alveolüne gömüldüğü bu travma tipinde 3 farklı tedavi yöntemi uygulanır. Bunlar;
A ) Spontan Reerüsiyon: Diş kendi haline bırakılıp tekrar sürmesi beklenir .Bu
tedavi yöntemi henüz kök gelişimini tamamlamamış bir süt veya daimi dişte
uygulanır ve enfeksiyondan korunmak amacıyla hastaya antibiyotik verilir.
Periapikal radyolüsensi veya enflamatuar kök rezorpsiyonun geliştiği
intrüzyon olgularında hemen dişin pulpası ekstirpe edilip, kök kanalına kalsiyum
hidroksit pansumanı yapılması şarttır.
B ) Cerrahi Repozisyon: Anestezi sonrası diş davye ile tutulup eski pozisyonuna
getirilir ve komşu dişlerle fiksasyonu sağlanır.
C ) Ortodontik Traksiyon: İntrüze olmuş dişe ve komşu dişlere uygulanan
18
ortodontik apareylerle dişe traksiyon uygulanır. Ektrüzyon 2- 3 haftada
gerçekleştirilir. Ve diş alveoldeki yerini aldıktan sonra splintlenerek kontrol altına
alınır. Bu tedavi yöntemi apeksi kapalı dişlerde tercih edilip fiksasyon sonrası dişe
kanal tedavisi mutlaka yapılmalıdır. Aksi takdirde dişte rezorpsiyon ortaya çıkabilir.
(resim 5)
Kök gelişimi tamamlanmış dişte intrüzyondan sonra pulpa nekrozu sıklığı
hemen hemen % 100 olarak bildirilmiştir. (13)
Resim 5. İntrüze diş
6.7. Ekstrüzyon: Ektrüzyonda oblik kuvvetler dişi alveol soketi dışına iterler.
Periodonsiyum ve pulpa birlikte etkilenir. Ektrüziv lüksasyon vakasında dişe
horizontal gelen travma, krona palatinal, apekse de labial yönde kuvvet uygular. Her
iki hareketlenme de alveol soket duvarında kontüzyona veya fraktüre neden olur.
Ektrüzyona uğramış diş klinik olarak alveol soketi dışına displase olmuş, aşırı
19
derecede lükse ve bozulmamış çok az sayıdaki palatinal gingival fibrilleri ile
tutunmaktadır. İyileşme repozisyon işleminin optimal şekilde yapılıp yapılmadığına
bağlıdır. Repozisyon iyi yapılmazsa revaskülarizasyon pulpada ve periodontal
ligamentte geciktirilmiş olacak ve kök gelişimi henüz tamamlanmamış bir dişin kök
gelişimi duracaktır. Tedavi, iyileşme zarfında dişin aşırı hareketine izin vermeyecek
şekilde yapılan atravmatik repozisyon ve fiksasyon esasına dayanır. Repozisyondan
sonra diş 2- 3 hafta splintlenir. Pulpa nekrozu riski özellikle kök gelişimi
tamamlanmış dişler için göz önünde bulundurulmalıdır. Bu vakalarda kök
rezorpsiyonu nadirdir. (13)
6.8. Lateral Lüksasyon: Klinik olarak lateral lüksasyona uğramış dişin kronu
genellikle horizontal yönde displase olmuş durumdadır, diş yeni pozisyonuna adeta
kilitlenmiştir ve bu nedenle dişten yüksek bir metalik perküsyon tonu alınabilir.
Lateral lükse dişlerde, özellikle labial ve palatinal yöndeki yaralanmalarda, alveol
kemikte kırıklara rastlanabilmektedir. Repozisyon mümkün olduğu kadar az kuvvet
uygulayarak dijital kompresyon ile ya da forseps ile cerrahi olarak yapılabilir. Lateral
lüksasyon vakasında 3 hafta sonunda radyogramda iyileşme saptandığında splint
kaldırılabilir. Splint uygulamasından sonra kemik iyileşmesi ortalama 8 hafta
sürmektedir. Kırık ankiloz gelişimi yönünden kontrol altında tutulmalıdır. (7) (resim
6) Dişte eksternal enflamatuar kök rezorpsiyonunun gelişmesi durumu, kalsiyum
hidroksitle yapılan acil endodontik tedavi girişimini gerektirir. Gözlem süresi 12 ay
olmalıdır.
20
Resim 6. Ekstüze dişler
6.9. Eksartikülasyon (avülsiyon) : Bu travma şekli daimi dişlerde en çok kök
gelişiminin hala tamamlanmamış olduğu ve periodonsiyumun çok elastiki olduğu
gençlerde görülür. Dişin tamamen alveolünden uzaklaştığı bu travma şeklinde
reimplantasyon tedavisi uygulanır. Bu tedavi şeklinde optimal iyileşmenin
gerçekleşmesi için temel şart dişin soketi dışında kalan sürenin mümkün olduğunca
kısa olması, bu süre içinde dişin fizyolojik bir ortamda korunması ve kontaminasyon
riskinin azaltılarak veya antibiyotiklerle kontrol edilerek elimine edilmesine bağlıdır.
Dişin eski yerine yerleştirildiği bu tedavi şeklinde göz önünde tutulması gereken
esaslar şunlardır;
A ) Dişin saklanması ve temizlenmesi: Total avülse diş kliniğe getirilene kadar
mutlaka sıvı bir ortamda saklanmalıdır. Diş; tükürük dolu bir kapta, süt içinde, ağızda
vestibül sulkus ya da dilaltında, serum fizyolojik dolu bir kapta, ıslak bir gazlı beze
sarılı vaziyette ya da en son olarak çeşme suyu dolu bir kap içinde kliniğe
21
getirilmelidir. Andreasen’ e göre çeşme suyu ankiloz riskini artırdığından en az
istenen saklama koşuludur. Yapılan araştırmalara göre 6 saat süt içinde saklandıktan
sonra reimplante edilen dişlerin periodontal dokuları vitalitelerini koruyabilmektedir.
Kök yüzeyini silme ve temizleme işlemleri de iyileşmeyi etkiler. Yabancı
cisimlerin
ve
bakterilerin
iltihabi
cevabı
artırıcı
etkilerinden
dolayı,
reimplantasyondan önce apikal foramenin etrafındaki kök yüzeyinin iyi temizlenmesi
gerekmektedir. Alveol soketi içindeki koagulum uzaklaştırılmalı ve alveol serumla
yıkanmalıdır. Koagulum varlığı ankiloz riskinin artırıcı bir etkendir.
B ) Alveolün dışında geçen süre,
C ) Antibiyoterapi,
D ) İmmobilizasyon,
E ) Radiküler tedavi,
F ) Rezorptif olayların takibi,
Skogland ve Tronstand adlı araştırmacılar, pek çok avulse olup reimplante
edilmiş ve üzerinden belli bir süre geçmiş dişte, pulpa kavitesindeki dokunun orijinal
pulpa dokusu değil, daha ziyade hücre ve kan damarlarının sayısının azaldığı, tübüler
bir sert doku halini aldığı ve bu nedenle orijinal pulpa kavitesinin çoğunun oblitere
olmuş bu doku ile dolmuş olabileceğini bildirmiştir. Bu tip vakalarda pulpa girişinin
tıkalı olması kanalın oryantasyonunda güçlükle karşılaşılmasına hatta bazı vakalarda
22
kök kanal tedavisi uygulamasını olanaksız hale getirmektedir. (9)
Reimplantasyon tedavisi daha çok daimi diş travmalarında tercih edilen bir
tedavi yöntemidir. Süt dişlerinin reimplantasyonunun kontrendike olduğu durumlar
arasında kooperasyon problemi, işlem sırasında daimi diş germine zarar verilebilmesi
olasılığı, olası enfeksiyon şüphesi, ankiloz olasılığı nedeni ile alveoler gelişimin
durma riski belirtilmektedir. (8)
Alveol soketi fraktürü, avülsiye dişin reimplantasyonunu zorlaştıran en yaygın
rastlanılan nedendir. Fraktüre kemiğin genellikle elevatör gibi düz bir alet
kullanılarak yapılan repozisyonu ile alveol remodele edilir. Daha sonra
reimplantasyon tamamlanır. Dişin repozisyonundan sonra biraz esnek splint
uygulanmalı ve bunun süresi 1 haftayı geçmemelidir. Kök formasyonu tamamlanmış
dişlerde, splintin kaldırılmasından hemen önce pulpa ekstirpe edilmeli ve kök kanalı
içine saf kalsiyum hidroksit pansumanı yapılmalıdır. Kök formasyonu tamalanmamış
dişlerde daha önce de belirttiğimiz gibi pulpal revaskülarizasyon mümkündür.
Reimplantasyon tedavisi uygulanmış dişlerde yüksek perküsyon tonu ve çok
azalmış mobilite, radyogramdan daha erken ankilozun belirtisi olabilir.
6.9. Kök Fraktürleri: Dişlerin sement, dentin ve pulpa dokularının hepsini birden
ilgilendiren kırık türüdür. Bu olguların kliniklerimizde görülme sıklığı % 0,5- 7
arasında olup sıklıkla görüldüğü yaş grubu 11- 20 yaş aralığıdır.
23
Bir kök kırığından şüphelendiğimiz travma olgularında kırığı tespit edebilmek
için açıortay tekniği ile aldığımız filmin yanında 2 farklı açıda daha radyografi
almalıyız.
Klinikte 4 farklı kök kırığı tipi görülür. Bunlar;

Apikal

Median

Servikal

Oblik kök kırıklarıdır. (resim 2)
Kırıklar genelde kökün orta üçlüsünde görülür. Çünkü kökün rotasyon
merkezi burasıdır. Apikal kırıklara nadir rastlanır.
Kök kırıklarının tedavilerinde kırık kök parçaları birbirine yakınlaştırılarak
fiske edilmelidir. 2 ay beklendikten sonra vitalite hala negatifse apikal parçaya
dokunmadan koronal parçaya kanal tedavisi yapılabilir. Bu kırıklar, tedavisinin
başarısı açısından kron kırıklarına nazaran çok daha zor olan tipte kırıklardır.
Eğer apikal parça yer değiştirmişse, koronal parçaya kanal tedavisi yapıldıktan
sonra apikal bölüm cerrahi yolla çıkarılmalıdır. Bu tedaviden kaynaklı retansiyonu
yetersiz kalmış dişlere, transdental fiksasyon yöntemi uygulanabilir. Bu yöntemde diş
kanalından kemiğe kadar metal bir tij yerleştirilir. Bu yöntem her ne kadar dişin
retansiyonunu artırsada metalin neden olduğu reaksiyonlar nedeniyle zamanla
24
rezorpsiyon meydana gelerek diş çekilmek zorunda kalabilir.
Kök kırığı olgularının çoğunda koroner parçada nekroz oluşurken apikal parça
vitalitesini sürdürmektedir. Bu durumlarda Cvek tarafından önerilen tedavi şekli;
kırık hattında, kalsifik bir bariyer oluşturana kadar kalsiyum hidroksit tedavisi
uygulaması, sonrada koroner parçaya kanal tedavisi yapılmasıdır.
Koroner ve apikal parçanın her ikisininde nekroze olduğu durumlarda her iki
parçaya da kanal tedavisi yapılır. Ancak bu uygulamanın, kanal tedavisinin yapılması
sırasındaki genişletme, irrigasyon ve doldurma gibi işlemler nedeniyle başarı şansı
düşüktür. Kırık hattı tedavi sırasında zorluk çıkarır.
Kök kırıklarında tedavi sonrası klinik ve radyografik gözlem süresi bir yıla
kadar 3’ er aylık, sonrasında ise yıllık periyodlar halinde 2 ile 6 yıl arası devam eder.
(10)
Andreasen’ e göre tedavi edilmeyen kök kırıklarında, yaralanmadan 1 yıl
sonra yaklaşık olarak % 60 oranında kök rezorpsiyonuna rastlanırken, endodontik
olarak tedavi edilen dişlerde rezorpsiyon oranı % 22’ lerde kalmış ve bu rezorpsiyon
dişin retansiyonunu azaltıcı boyutta olmamıştır. (6)
25
7. ALVEOLAR KEMİĞİN KIRIKLARI
Ön bölgeye gelen
şiddetli darbenin etkisi, alveolar yapılarda fraktüre ve
periodontal ligamentin ve pulpayı destekleyen nörovasküler yapıların hasar
görmesine neden olur. Bu bölümde alveolar yapıların fraktürü, alveol yapının
bütününü kapsayan bir fraktür yaralanması olarak ele alınmaktadır. Alveolar
fraktürler mandibuler kemik yapısının ince olması nedeni ile daha çok bu bölgede
görülürler. Fraktür genelde 2 veya daha çok dişi kapsar ve dişin vertikal yönü
boyunca periodontal ligamenti takip eder. Fraktürün horizontal parçası da alveolar
yapının daha altında horizontal seviyede uzanabilir. Radyografik yöntemlerle kırığın
görülmesi zor olabilmektedir. Bu nedenle klinik muayene kırığı açığa çıkarmada
daha fazla önem kazanır. Yapılan klinik gözlemde bir dişe yönelik mobilite testinde
birkaç dişin hareket etmesi, aynı zamanda komşu yapışık dişeti ve mukozalardaki
hematomun varlığı alveolar fraktürün belirtisi olabilir. Bu kırıkların tedavi prensipleri
genelde tıpkı kemik fraktürlerinde olduğu gibi repoziyon, ve 3- 4 hafta splintlemeye
dayanır. Kök ucu sıklıkla labial kemik tabakanın fasiyal yüzü içinde sıkışmıştır ve
kemik segmentinin repozisyonu gereklidir. Alveolar fraktürün iyileşmesinde kritik
faktör, pulpa ile travmanın ilişkisidir. Fraktür hattının apikalde kök uçlarından uzakta
olduğu vakalarda pulpanın vasküler desteği nispeten güvendedir ve pulpa nekrozu
nadiren gelişir. Aksi halde, kök uçlarının fraktür hattı içinde olduğu vakalarda pulpal
26
iyileşme zarar görür. Alveolar yapıların fraktürleri sonrasındaki iyileşme hakkında
çok az sayıda çalışma yapılmıştır. Fraktürün erken repozisyonunun, pulpa
iyileşmesini etkileyen önemli bir faktör olduğu düşünülmektedir. Periodontal
iyileşme genellikle sorunsuzdur. Kök rezorpsiyonu nadirdir. (13)
8.
TRAVMAYA
UĞRAYAN
DİŞLERDE
UYGULANAN
FİKSASYON
YÖNTEMLERİ
Fiksasyon yöntemleri, metod ve uygulama kolaylığı yönünden, uygulama ve
sökme sırasında dişlere ve periodonsiyuma vereceği zarar yönünden, hastanın
beslenmesi, ağız hijyeninin sağlanabilmesi, fonksiyon, fonasyon ve estetik uyumun
sağlanabilmesi yönünden, oklüzyonun hangi yöntemle daha iyi düzeltebileceği
bakımından tedavinin başarısında önemli değişiklikler gösterir. (13)
A ) Akrilik Splint: Bu aperey genelde süt dişi lüksasyonlarında kullanılır. Hastadan
ölçü alınması gerekir. Bu ölçü alma safhası yanak, dudak ve mukozada ki
yaralanmalar, trismus ve ağrı gibi durumlarda oldukça zor hatta imkansız
olabilmektedir. Ayrıca aşırı derece lüksasyon gösteren dişlerde ölçü alma sırasında
dişin eksartiküle olma ihtimali de vardır. Alçı model üzerinde hazırlanan aperey
27
dişlerin üzerine geçirilerek tatbik edilir.
Resim 7. Akrilik splint
B) Tel + Kompozit Şine: Bu apereyin klinikte ağıza direkt olarak uygulanabilme
kolaylığı vardır. Yarı rijid bir fiksasyon sağlamaktadırlar. 0,5 mm çapındaki kroşe
tellerinin ya da 0,35 mm’ lik kroşe telinden bükülerek elde edilmiş bir telin kompozit
ile dişlerin üzerine fikse edilmesinden oluşur. Lükse dişler parmakla repoze
edildikten sonra kompozit uygulaması yapılır. Bu yöntem diastemaların veya diş
eksikliğine bağlı aralıkların olduğu olgularda kolaylıkla uygulanabilir. Bu splint
türünün yarı rijit özellikte olması gingival kenarların kolay temizlenmesine ve
dişlerde, periodontal membranın iyileşmesine yardım eden fizyolojik hareketlere izin
verir.
28
Resim 8. Tel kompozit şine
C) Kompozit Şine: Anestezi altında lükse dişler elle repoze edildikten sonra komşu
dişlere kompozitle tutturulur. Kompozit splintler rijid bir fiksasyon sağlamalarına
karşın uzun dönem gerektiren splintlemede kırılmaya eğilim göstermektedirler. (13)
D) Tel – Akrilik Şine: Lüksasyon gösteren dişlerde uygulanan bu fiksasyon yöntemi
daha çok karışık dentisyonlu çenelerde ve çok az diş ihtiva eden çenelerde
kullanılabilmektedir. Bunun sebebi akrilin diş olmayan kısımlarda bir parsiyel protez
gibi kretleri örtmesi ve rijid bir fiksasyon sağlamasıdır. (13) Bu yöntemde ilk önce
şine telleri dişlere ligatür telleriyle bağlanır. Daha sonra tellerin üzeri akrilikle örtülüp
fiksasyon gerçekleştirilir.
E) Transdental Fiksasyon: Dişin kanalından kemiğe kadar metal bir tij
yerleştirilmesi sonucu travmaya uğramış lükse olan dişin fiksasyonu sağlanır. Bu
yöntemde kök kanalı dezenfeksiyonu ve genişletilmesi gibi endodontik işlemleri
29
takiben açılan mukoperiostal lambonun altından apikal lezyonu kürete edilip apeksi
rezeke edilen lükse dişe, kesilen kök uzunluğu kadar apeksten çıkacak şekilde
endodontik titanyum pin, kanal dolgusu diaket yardımıyla sabitlenir. Daha sonra da
diş komşu dişlere arch bar ve tel ligatürler ile fiske edilir. (13)
F) Ortodontik Traksiyon Uygulanması: Bu yöntem genelde intrüzyona uğramış
dişleri okluzyon düzlemine getirmek için kullanılır.
G) Yumuşak Dokuların Tedavisi: Travmaya bağlı ortaya çıkan doku yırtılmalarının
süture edilmesi de lüksasyon gösteren dişlerin sabitlenmesinde etkili bir yöntemdir.
Ayrıca lükse olan dişlerin geçici immobilizasyonunda kullanılan bazı ligatür
çeşitleri de vardır. Bunlar; Basit Ligatür, Modifiye Dautrey Ligatürü, Hypocrates
Ligatürü ve Ponröy Ligatürüdür.
9. DENTAL TRAVMALARDAN SONRA GÖRÜLEN SEKELLER
Aşağıda bahsedeceğimiz durumlar, travma sonrası gerekli tedavi uygulanmamış
dişlerde görülür.
A ) Pulpa nekrozu sonucu dişte renk değişikliği,
B ) Travmaya uğrayan süt dişine bağlı daimi dişte ortaya çıkan pozisyon
30
değişiklikleri,
C ) Daimi diş jerminde görülen şekil bozuklukları,
D ) Pulpa ve kök kanalında daralma, bazen obliterasyon (pulpanın dolması),
E ) Pulpada kireçli dejenerasyon,
F ) Periapikal bir lezyona bağlı intra ve ekstraoral fistüller,
G ) Radiküler kistler ,
H ) İnternal ve eksternal rezorpsiyonlar.
Travmaya uğrayan dişlerde görülen sekellerin başında kök rezorpsiyonları
gelir. Kök rezorpsiyonunun; eksternal, internal, invaziv ve idiyopatik rezorpsiyon
gibi farklı türleri vardır.
Eksternal kök rezorpsiyonu sıklıkla lateral lüksasyon, intrüzyon ve kök
fraktürlerinde görülür. Travma sonrası görülen eksternal kök rezorpsiyonu, yüzey
rezorpsiyonu, enflamatuar rezorpsiyon, replasman rezorpsiyonu olmak üzere 3’e
ayrılır. Kök rezorpsiyonu; akut travma etkisi nedeni ile önemli miktarda pulpa ve
periodontal ligament kaybına neden olan, bir iyileşme süreci sekelidir. İyileşme
sürecinin
amacı;
enfeksiyon
kontrolü
ya
da
yeniden
damarlanma
(neo-
vaskülarizasyon) yoluyla yaralanan dokuyu ortamdan uzaklaştırmaktır. Süreç kök
rezorsiyonuna olanak yaratan bir potansiyele sahiptir. (5)
31
Crono-Larson ve ark. , travmadan sonra pulpa obliterasyonu, nekroz, kök
rezorpsiyonu gibi komplikasyonları araştırdıkları çalışmalarında olguların % 28’ inde
vitalite kaybı, % 17 kök rezorpsiyonu, % 3 pulpa obliterasyonu saptandığını,
komplikasyonların görülmelerinde travmanın şiddetinin ve dişin kök gelişiminin
safhasının önemli olduğunu vurgulamışlardır. (14)
32
10. KAYNAKLAR
1.
Çetingül E. ; Çene ve Yüz Travmatolojisi
2.
Eronat N. ; Pedodonti Ders Notları
3.
Sönmez, H. ;Dental Yaralanmalarda Sınıflandırma, Etiyoloji ve Epidemiyoloji
4.
Günhan, A. ;Çocukta Diş ve Çene Travmaları, 1995
5.
Gola, R.,Chossegros, C, Waller, ; la region Condylonne ,Rev. Stamatol, Chir.
Maxillofac. 70-75 . 1992
6.
Andreasen, J. O. ; Andreasen, F. M ;Textbook and Color Atlas of Traumatic
Injures to the Teeth
7.
Fried I, Erickson, P. Anterior Tooth Travma in the Primary Dentition. 1995
256-261
8.
Skogland A, Tronstad L. Pulpal Changes in Replanted and Autotransplanted
Immature Teeth in Dog. J Endodon 1981;7:309-16
9.
Wilson CFG. Management of Trauma to Primary and Devoloping Teeth
1995. 13
10.
Pişkin, Beyser ;Duransoy, Gözde ;Travmatik Dental Yaralanmayı Takiben
Oluşan Kök Rezorpsiyonu. E.Ü. Diş Hek. Fak. Derg. 2005; 26: 161-164
33
11.
Özalp, Nurhan ; Ökte, Zeynep ; Sarı, Şaziye:Avülse Olmuş Daimi Dişte
Replantasyon: Olgu Bildirimi. A.Ü.Diş. Hek. Fak. Derg.31(2) 151-156. 2004
12.
Küçükeşmen, Çiğdem ;Sönmez, Hayriye; Kron- Kök Kırığı Bir Olgu Raporu.
A.Ü. Diş. Hek. Fak.Derg. 30(3) 255-260, 2003
13.
Ayhan, Eray ;Ön Bölge Dental Travmalar ve Tedavilerinde Kullanılan
Fiksasyon Yöntemlerinin Klinik Araştırması. Doktora Tezi 1999
14.
Crona- Larson, G., Bjarnason, S., Noren, J.G., ”Effects of Luxation Injures on
Permanant Teeth.” Endod Dent Tautamol, 7 (1991), 196-206.
34
Download