T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI HAYDARPAŞA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 1. GÖZ KLİNİĞİ Klinik Şefi: Doç. Dr. Ahmet Fazıl NOHUTCU PRİMER AÇIK AÇILI GLOKOMLU HASTALARDA LATANOPROST / TİMOLOL MALEAT VE DORZOLAMİD / TİMOLOL MALEAT SABİT KOMBİNASYONLARININ ETKİLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Dr. Didem ÖZTÜRK UZMANLIK TEZİ İstanbul 2009 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI HAYDARPAŞA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 1. GÖZ KLİNİĞİ Klinik Şefi: Doç. Dr. Ahmet Fazıl NOHUTCU PRİMER AÇIK AÇILI GLOKOMLU HASTALARDA LATANOPROST / TİMOLOL MALEAT VE DORZOLAMİD / TİMOLOL MALEAT SABİT KOMBİNASYONLARININ ETKİLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Dr. Didem ÖZTÜRK UZMANLIK TEZİ İstanbul 2009 1 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com ÖNSÖZ Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Göz Kliniği’nde uzmanlık eğitimim süresince, yetişmem için özveriyle emek harcayan, bilgi, fikir ve tecrübeleriyle bana yol gösteren, yanında çalışmaktan gurur ve mutluluk duyduğum değerli hocam, klinik Şefimiz Doç.Dr. Ahmet Fazıl NOHUTCU’ya, tüm uzmanlarımıza, asistan arkadaşlarıma, kliniğimizhemşire ve personeline en içten dileklerimle teşekkürlerimi sunarım. Saygılarımla, Dr. Didem ÖZTÜRK 2 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com ÖZET Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Göz Kliniği Glokom Biriminde PAAG tanısı konmuş 48 hastanın 96 gözü çalışma kapsamına alındı. Bu hasta grubuna 6 ay boyunca latanoprost % 0.005 ve timolol maleat % 0.5 sabit kombinasyonu günde 1 kez akşamları veya dorzolamid HCL %2 ve timolol maleat %0.5 sabit kombinasyonu günde 2 kez uygulandı. Hastaların ilaç ile tedavi öncesinde görme keskinliği, ön segment ve göz dibi muayenesi, Goldmann aplanasyon tonometresi ile göz içi basıncı ölçümü, Goldmann üç aynalı kontakt lensi ile açı muayenesi, ultrasonik pakimetre ile santral kornea kalınlığı ve Humphrey otomatik perimetresi ile görme alanı ölçümü yapıldı. Hastalar 6 ay boyunca takip edildi ve 1.hafta, 1.ay, 3.ay ve 6.ayda kontrollere çağrıldı. Her kontrolde görme keskinliği, göz içi basıncı ölçümü ve rutin oftalmolojik muayene yapıldı. Tedavi öncesi ve tedaviden 6 ay sonra görme alanı ve santral kornea kalınlığı ölçümü tekrarlandı. Hastaların 6 aylık takibi boyunca her iki ilacın da GİB ‘yi anlamlı ölçüde düşürdüğü görüldü.Her iki ilacın GİB düşürücü etkisi karşılaştırıldığında anlamlı bir fark saptanmadı. Ortalama 3. ayda sabah 8-akşam 8 her iki saatte bir yapılan göz içi basıncı ölçümlerine göre günlük göz içi basıncı dalgalanması değerlendirildi. Her iki ilaçta da başlangıç göz içi basıncı düzeyine göre 3. ay gün içi dalgalanma düzeyinde anlamlı bir azalma saptandı. Latanoprost / timolol maleat grubundaki gün içi dalgalanmalardaki yüzde düşüş istatistiksel olarak daha fazla bulunmuştur. 3 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Her iki ilaç grubunda da MD değerlerinde artış, PSD değerlerinde düşüş bulundu. Sonuçlar istatistiksel olarak anlamlıydı. Latanoprost / timolol maleat grubunda MD değerindeki değişim istatistiksel olarak daha fazlaydı. Santral kornea kalınlığı her iki ilaç grubunda da başlangıca göre 6. ayda istatistiksel olarak anlamlı bir incelme gösterdi. Her iki ilaç arsında anlamlı bir farklılık saptanmadı. Sonuç olarak PAAG hastalarında hem latanorost / timolol maleat , hem de dorzolamid / timolol maleat sabit kombinasyonları göziçi basıncını etkin bir şekilde düşürmeleri, gün içinde göz içi basıncında aşırı dalgalanmalara sebep olmamaları ve görme alanında olumlu etkileri nedeniyle güvenilir ilaçlardır. Ancak latanoprost / timolol maleat sabit kombinasyonunun gün içi göz içi basıncı dalgalanmalarına ve görme alanı üzerine daha etkili olduğu görülmüştür. 4 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com İÇİNDEKİLER ONAY SAYFASI…………………………………………………………….…. 1 ÖNSÖZ……………………………………………………………………….….. 2 ÖZET……………………………………………………………………….......... 3 İÇİNDEKİLER…………………………………………………………….……. ..5 KISALTMALAR………………………………………………………………......6 TABLOLAR………………………………………………………………….….... 7 GENEL BİLGİLER……………………………………………………............... 8 GEREÇ VE YÖNTEM………………………………………………………..... .57 BULGULAR………………………………………………………………........... 59 TARTIŞMA…………………………………………………………………........ .72 SONUÇLAR………………………………………………………………........... 77 KAYNAKLAR…………………………………………………………..………....78 5 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com KISALTMALAR GİB : Göz içi basıncı PAAG : Primer açık açılı glokom MD : Mean deviation (ortalama sapma) PSD : Pattern standard deviation (patern standart sapma) SF : Short time fluctuation (kısa süreli dalgalanma) CPSD : Corrected pattern standard deviation (düzeltilmiş patern standart sapma) SKK : Santral kornea kalınlığı KOAH : Kronik obstrüktif akciger hastalığı PAKG : Primer açı kapanması glokomu NMDA : N-Metil-D-Aspartat NO : Nitrik Oksit HA : Hümör Aköz 6 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com TABLOLAR Tablo 1: Gruplara Göre Demografik Özelliklerin Değerlendirilmesi 60 Tablo 2: Göziçi Basıncının Değerlendirilmesi 60 Tablo 3: Başlangıç GİB’ye Göre Diğer GİB’lerdeki Yüzde Düşüşlerin Değerlendirilmesi 62 Tablo 4: GİB’nin Gün içi Dalgalanma Değerlendirilmesi 63 Tablo 5: Başlangıç GİB Gün içi Dalgalanmalarına Göre Diğer GİB Gün içi Dalgalanmalarındaki Yüzde Düşüşlerin Değerlendirilmesi 65 Tablo 6: Mean Deviasyon Değerlendirilmesi 66 Tablo 7: Başlangıç- 6. ayda Mean Deviasyondaki Yüzde Değişimin Değerlendirilmesi 67 Tablo 8: Patern Standart Deviasyon Değerlendirilmesi 68 Tablo 9: Başlangıç-6. ayda Patern Standart Deviasyondaki Yüzde Değişimin Değerlendirilmesi 69 Tablo 10: Santral Kornea Kalınlığı Değerlendirilmesi 70 Tablo 11: Başlangıç 6. ayda Santral Kornea Kalınlıklarındaki Yüzde Değişimin Değerlendirilmesi 70 7 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com GENEL BİLGİLER Tanım: Optik diskte kendine özgü çukurlaşma ve atrofi ile seyreden, görme alanı değişikliklerine yol açan, tedavi edilmezse körlükle sonuçlanan kronik, progresif, iskemik optik nöropatili bir grup hastalığa glokom denir (1). Genellikle bilateral olmakla birlikte simetrik olmayabilir. Epidemiyoloji: Yaş ve genetiğin glokomun prevelansı üzerinde büyük etkisi vardır. Günümüze dek yapılan epidemiyolojik araştırmalar Avrupa, Kuzey Amerika ve diğer bölgelerdeki beyaz ırk veya Afrika kökenli popülasyonlar üzerinde yoğunlaşmış olmasına rağmen son zamanlarda Çin’de sarı ırkın verileri de elde edilmeye başlamıştır. 21. yy başlarında tüm dünyada 70 milyonu aşkın glokomlu saptanmıştır. Bunların %53’ü primer açık açılı glokom (PAAG) , %36’sı primer açı kapanması glokomu (PAKG) ve geri kalan %11’i sekonder glokomdur (2). Popülasyon yaşlandıkça bu sayılar daha da yükselecektir. Shiaose ve arkadaşları 1990 yılında yaptıkları bir çalışmada 7 milyon kişinin glokomdan dolayı kör olacağını öne sürmüşlerdir (3). Krumpazky ve arkadaşları(4) 40 yaşın üzerindeki popülasyonda %1.5-2 oranında glokoma rastlamışlardır ve %6-26’ sının glokoma bağlı nedenlerden dolayı kör olduklarını tespit etmişlerdir. Glokomatöz Optik Nöropati Etyopatogenezi: Glokomdaki optik sinir harabiyeti diğer türdeki optik nöropatilerden farklı olup, retina ganglion hücre aksonları dışında glial doku harabiyeti ile de karakterizedir. GİB artışı glokomatöz hasarın major risk faktörlerinden birisidir. Fakat yapılan çalışmalarda glokomatöz optik sinir harabiyeti görülen olguların %20’sinde hiçbir zaman GİB’nin 8 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com normal değerlerin üzerinde olmadığı saptanmıştır. Bu nedenle glokomatöz optik nöropatiyi tek bir nedenle izah etmek mümkün değildir. Bu konuda çesitli teoriler ortaya atılmıştır: Mekanik teori: İlk defa 1858 yılında Müller(5) tarafından ortaya atılan bu teoride yüksek GİB skleral duvarda gerilim oluşturur. Lamina kribrozanın her bölgesi bu gerilime eşit direnç göstermez. Lamina kribrozada delikler üst ve alt kutuplarda daha geniştir. Buradan geniş çaplı sinir lifleri geçer. Bu bölgede kollajen doku desteğinin daha az olması lamina kribrozanın distorsiyonuna ve arkaya doğru çukurlaşmasına sebep olur. Bu distorsiyon lateral genikulat nükleusa doğru olan aksoplazmik akımı bozar ve optik atrofiye neden olur . İskemik teori: Glokomatöz hasarın her zaman yüksek GİB değerlerinde ortaya çıkmaması ve GİB’nin düşürülmesine rağmen glokomatöz optik nöropatinin devam etmesi GİB dışında bazı diğer faktörlerin de rol oynadığını düşündürmektedir. GİB’ye bağlı olmayan başlıca faktörler; optik sinir başının perfüzyon bozukluğu, vasküler direnç, sistemik hipotansiyon ve diğer faktörlerdir (6). Oküler kan akımı, perfüzyon basıncı ile doğru, vasküler rezistans ile ters orantılıdır. Retinal dokulardaki kan akımı santral sinir sisteminde olduğu gibi sempatik aktivasyondan bağımsızdır. Bu işlem “otoregülasyon” denilen lokal (nitrik oksit, prostaglandinler, endotelin ve renin-anjiyotensin sistemi) ve metabolik faktörler ile idare edilir. Sağlıklı bir gözde 30-35 mmHglık GİB değerlerine kadar otoregülasyon normal bir şekilde sürer. Bu lokal faktörlerin başlıca üretim yeri kapiller endotel hücreleridir. Endotel hücreleri çesitli trombosit ürünleri, otakoidler ve hormonlar salarlar. Bunlar içerisinde endotelin-1, çok kuvvetli bir vazokonstriktör olup fosfolipaz C’yi aktive ederek hücre içi kalsiyumu arttırır. Bu da perisitlerin kontraksiyonuna neden olarak periferik vasküler direnci arttırır (7). 9 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Sistemik hipotansiyon oküler kan akımını azaltan önemli bir diğer faktördür. Ortalama arteriyel basıncın çok düşmesi, nokturnal diyastolik kan basıncındaki ciddi düşüşler perfüzyon basıncını olumsuz yönde etkileyerek oküler kan akımını bozar ve glokomatöz optik nöropatiye yol açar (8). Apoptozis (Programlı hücre ölümü): Hücrenin genetik programlama sonucu intiharıdır. Hücre içinde oluşan endonükleazların kendi DNA’sını yok etmesi sonucu hücre ölür ve komşu hücreler tarafından fagosite edilir. Embriyonda retina ganglion hücreleri aksonlardan iki kat daha fazladır. Fetusda apoptozis sonucu sayı yarıya iner. Doğumdan sonra sinir büyüme faktöründeki azalma nöronda apoptozis başlamasına neden olur. Retina ganglion hücrelerinin büyüme faktörü korpus genikülatum lateraleden gelen nörotrofik faktördür. Bu faktörün lamina kribroza düzeyinde bloke olması ve düzeyinin düşük olması apoptozisi başlatır. Apoptozis nekrozdan farklı olarak inflamatuar reaksiyonla beraber olmayan ve genetik olarak programlanmış hücre ölümüdür. Apoptozisin oluşumunu sağlayan nörotoksik ekzotoksinlerden biri olan glutamat, glokomlu olguların vitreusunda yüksek düzeyde saptanmıştır (9,10). Glutamat aktivasyonu sonucu N-Metil-D-Aspartat (NMDA) salınımı artar. NMDA reseptörlerinin glutamat tarafından aktive edilmesi, hücreler için enerji kaynağı olan mitokondrilerde nitrik oksit (NO) artışına ve mitokondride serbest radikal süperoksit anyonu ve peroksinitrit oluşumuna yol açar. Bu aktivasyon apoptozis olarak isimlendirilen inflamasyonsuz hücre ölümünün başlangıcıdır. Apoptozis normal ortamda planlanmış hücre ölümü iken glokomda erken aktive edilmiş olur. NMDA reseptörlerinin uyarılması kalsiyum yükselmesine ve kalsiyuma bağımlı hücre içi enzim sisteminin çalışmasına neden olur. Hücre içi Ca , NO ve serbest radikallerin düzeyi artarak apoptotik hücre ölümü başlar. Yine yapılan çalışmalarda glokomlu olguların ganglion hücre düzeyinde immünglobulin birikimlerine rastlanılması apoptotik desteklemektedir (11,12). 10 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com retinal hücre ölümünü Göz İçi Basıncı ve Günlük Göz İçi Basıncı Değişimi Gözün şeklini ve optik özelliklerini koruyabilmesi için yeterli ve devamlı bir iç basınca sahip olması gerekmektedir. Bunu, silyer cisimden salgılanıp ön segment içini dolduran hümör aköz olarak adlandırılan sıvı sağlamaktadır. Hümör aköz devamlı olarak salgılanıp yenilenmekte ve hem salınım hızı, hem de gözden çıkışındaki ayarlamalar yoluyla göz içi basıncı düzenlenmektedir(13). Göz içi basıncı her insanda aynı düzeyde değildir. Normal popülasyonda göz içi basıncı dağılımı bir çan eğrisi oluşturmaktadır ve sınırları 10-21mmHg’lik değerler çizmektedir. Bu sınırların dışındaki göz içi basıncı değerlerinin normal olma olasılığı düşüktür. Bir insanın iki gözü arasındaki basınç değerleri normalde birbirine yakındır.Her iki göz arasındaki 4mmHg ve üstü göz içi basıncı farkı % 4 oranında görülmektedir(14). Göz içi basıncı gün içerisinde farklı zamanlarda, kalp ve solunum aktivitelerine göre değişebilmektedir. Günlük göz içi basıncı değişimi ortalama 3-5mmHg arasındadır. Göz içi basıncı genellikle sabahları daha yüksek ölçülmektedir. Bu dalgalanmanın mekanizması tam olarak bilinmemektedir. Plazma kortizol düzeyinin bunda etkili olabileceği düşünülmektedir. Ancak her insanda değişim aynı olmayabilir. Göz içi basıncı bazı insanlarda akşama doğru yükselmektedir. Çalışmalar bunun dışında iki farklı grup daha göstermiştir. Üçüncü grup akşam göz içi basıncı yüksekliği ile giden, dördüncü grup da düz olarak adlandırılan ve gün içinde büyük değişim göstermeyen gruptur(15). Günlük göz içi basıncı değişiminin 10mmHg üzerinde olduğu kişilerde glokom oluşma olasılığı yüksek bulunmuştur(15 ). Glokom tedavisinde, hedef göz içi basıncının belirlenmesi önemlidir. Brubaker hedef göz içi basıncını, ganglion hücre kayıp hızının yaşa bağlı kayıp hızından yüksek olmadığı göz içi basıncı değeri olarak tanımlamıştır. Hedef göz içi basıncı dinamik bir kavramdır. Hastadan hastaya değiştiği gibi, hastalığın süresi, yaşam kalitesi ve hastalığın ilerlemesine ait risk faktörleriyle yakından ilişkilidir(16). 11 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Damji ve arkadaşları(17 ) tarafından hedef göz içi basıncını belirlemeye yönelik bir çalışma yapılmıştır. Buna göre öncelikle glokomlu veya glokom riski taşıyan gözler şüpheli, erken evre hastalık, orta evre hastalık ve ileri evre hastalık olarak evrelendirilirler. Daha sonra bu evreye göre hedef göz içi basıncı aşağıdaki gibi belirlenir: a) Şüpheli evre---Başlangıç göz içi basıncı değerinin en azından % 20 azaltılması ile birlikte 25mmHg’nın altında göz içi basıncı b) Erken evre hastalık---Başlangıç göz içi basıncı değerinin en azından % 20 azaltılması ile birlikte 21mmHg’nın altında göz içi basıncı c) Orta evre hastalık---Başlangıç göz içi basıncı değerinin en azından % 30 azaltılması ile birlikte 18mmHg’nın altında göz içi basıncı d) Ileri evre hastalık---Başlangıç göz içi basıncı değerinin en azından % 30 azaltılması ile birlikte 15mmHg’nın altında göz içi basıncı hedeflenir. Humör Aköz (HA) Üretimi ve GİB Oluşumu En önemli risk faktörlerinden olan GİB’nin oluşumunu, devamlılığını ve varyasyonunu incelemek glokom hastalığının patofizyolojisini anlamada önemlidir. HA sekresyonu, GİB’yi oluşturarak göz küresinin optik bütünlüğüne katkıda bulunmaktadır. Aköz akışı, yıkadığı kornea, trabeküler ağ, kristalin lens ve ön vitreus gibi damarsız dokuların beslenmesini sağlamaktadır. Ön kamaradaki HA hacmi yaklaşık olarak her 100 dakikada bir yenilenmektedir (2–3 µl/dk veya dakikada %1'lik aköz yenilenmesi) (18). HA siliyer uzantılarda üretilir ve üretilen bu sıvı arka kamaraya gelir, pupilla açıklığından ön kamaraya geçer, ön kamarayı oluşturup ön kamara açısına gelir. HA’nın %80'i açıda trabekülüm yolu ile Schlemm kanalına, buradan da aköz venler ile venöz dolaşıma katılır. %20 oranında ise dışa akım uveo-skleral yol ile olur. Bu yolda sıvı koroidea, sklera ve korpus siliyaredeki venöz dolaşım ile suprakoroideal aralığa geçer. 12 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Dolayısı ile HA ana dışa akım sistemi ön kamara açısı içerisinde yerleşmiştir ve trabeküler ağ, Schlemm kanalı, episkleral venöz sisteme açılan toplayıcı damarlardan oluşmaktadır (18). HA oluşumu (F), dışa akım (C) ve episkleral venöz basınç (PV) GİB’nin major intraoküler belirleyicileridir. Goldmann denklemi bu faktörler ile GİB arasındaki ilişkiyi özetlemektedir (19): P0 = F/C+PV Bu eşitlikteki birimler PO için mmHg, F için µl/dk, C için µl/dk/mmHg ve PV için mmHg'dır. HA yapımı değişik basamaklardan oluşan kompleks bir olaydır. Üç mekanizma rol oynamaktadır: 1. Aktif taşıma 2. Ultrafiltrasyon 3. Difüzyon Temel olarak HA yapımı siliyer uzantılarda yer alan kapillerlerden stromaya pasif ultrafiltrasyon ile plazma geçişi ve bunu takiben siliyer epitel hücrelerinden arka kamaraya enerji bağımlı aktif sekresyonla olur. Metabolik olarak aktif olan pigmentsiz siliyer epitel hücreleri HA yapımında ana unsuru oluşturmaktadır. Na-K+ ATPaz pompa sistemi ile Na+, pigmentsiz siliyer epitel hücreleri arasındaki açıklıklardan arka kamaraya aktif olarak taşınır. Negatif yüklü iyonlar da sodyumu takip ederek arka kamaraya geçerler. Bu iyonlar karbonik anhidraz enzimi ile ortaya çıkan bikarbonat ve sodyumu takip eden klordur. Bu şekilde pigmentsiz epitel hücreleri arasındaki boşluklarda ozmotik basınç yükselir ve hücreden arka kamaraya doğru sıvı taşınmasına yol açar. Glukoz, aminoasit, O2 gibi temel maddeler iris ve siliyer cisimden difüzyon yolu ile HA içine ulaşırlar. Ortalama HA yapım hızı 2 ile 3 µl/dk arasıdır. HA yapım hızı sabah saatlerinde artarken gece azalmaktadır (18). 13 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com HA dış akımı %80–90 oranında trabeküler sistemden olurken, %10–20 oranında uveoskleral ve uveo-vorteks sisteminden olmaktadır. Uveoskleral drenaj GİB düzeyinden bağımsızdır. Konvansiyonel drenajda HA, trabeküler ağ, Schlemm kanalı ve kollektör kanallar yolu ile episkleral venlere ve oradan sistemik dolaşıma geçmektedir. Bu sistem GİB'nin belli sınırlar içinde tutulmasını sağlamaktadır (18). Trabeküler ağ ile Schlemm kanalının birleşim bölgesi jukstakanaliküler doku olarak isimlendirilir ve trabeküler endotel hücreleri, ara bağ dokusu ve Schlemm kanalı iç duvar endotel hücrelerinden oluşur. Schlemm kanalı iç duvar endotel hücreleri por ve vakuoller içermektedir ve bu vakuoller transsellüler kanalları oluşturmaktadır. Bu hücre tabakasını geçen HA, Schlemm kanalı içine ulaşır. HA siliyer adele bölgesinden suprasiliyer ve suprakoroidal boşluğa ve uveal damarlara ulaşır (18). Uveovorteks dış akım oldukça sınırlı miktardadır ve iris damarları, siliyer adele ve ön koroidal damarlardan veziküler taşıma ile enerjiye bağımlı olmadan meydana gelmektedir (18). Episkleral venöz basıncın (EVB) ortalaması 8–10 mmHg'dır. PAAG hastalarında EVB normal bulunmuştur, ancak EVB’nin arttığı tiroid oftalmopati, orbital tümörler, kavernöz sinüs trombozu, süperior vena kava sendromu gibi durumlar sekonder glokoma neden olabilmektedir (18 ). Glokomda Tanı Yöntemleri A)Göz İçi Basıncı Ölçümü: Glokomun tanı ve yönetiminde GİB’nin tayini çok önemli bir yer tutmaktadır. GİB ölçümüne tonometri denilir. GİB normal değeri 12–21 mmHg arasındadır. Genellikle sabahın erken saatlerinde GİB en yüksek değerde ölçülürse de günün değişik saatlerinde yükselme olabilir (19). 14 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com GIB’yi manometrik tekniklerde direkt olarak ölçmek mümkündür. Bu yaklaşımda, korneal kesiden ön kamaraya bir kanül sokulur. Kanülün diğer ucu sıvı dolu bir tüpe bağlıdır ve sıvının seviyesi GİB'ye işaret eder. Tüp, basınca duyarlı membran içeren sıvı dolu bir rezervuara da bağlı olabilir.Membranın hareketi optik ya da elektronik olarak kaydedilir (20 ). Direkt ölçüm muhtemel en kesin metod ise de klinik uygulama kısıtlılığı alternatif metodlara ihtiyaç doğurmuştur. Klinik uygulamada GİB ölçümü, göz küresini çökerten veya düzleştiren kuvvetlerin oluşturduğu gücün saptanması ile değerlendirilir. Globun içindeki basınç ile deformasyon oluşturan gücün korelasyonundan hesaplanır. Tonometri korneada oluşturulan deformasyona göre iki tiptir (20): 1- İndentasyon (Çökertme) tonometrisi 2- Aplanasyon (Düzleştirme) tonometrisi 1) İndentasyon (Çökertme) Tonometrisi İndentasyon tonometrisi prensibinde kornea üzerine belirli bir ağırlık konur ve globun deformasyonu veya çökmesi ölçülerek GİB tahmini yapılır. Schiotz Tonometresi: Konkav metal bir ayaklığın ortasındaki delikten kayan metal piston mevcuttur. Piston, bir skala üzerindeki iğneyi destekler. Hepsi 5.5 gr.dır. Bu, ağırlık eklenerek 7.5, 10, 15 grama kadar çıkarılabilir (21 ). İndentasyon tonometreleri, aplanasyon tonometrelerine kıyasla çok daha büyük miktarlarda HA volümünün yer değiştirmesine neden olur. Bu yüzden oküler rijiditeden daha fazla etkilenir. Düşük oküler rijiditeye sahip gözler ortalama bir göze oranla daha fazla indentasyona izin verirler. Bu da yanlış düşük ölçüme sebep olur (21). Elektronik Schiotz, tonografi için kullanılan sürekli GİB kaydına sahiptir ve GİB'deki ufak değişiklikleri saptayabilmek için skala büyütülmüştür (22). 15 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Bir diğer indentasyon tonometrisi Pascal tonometrisidir. Pascal tonometrisi korneal kalınlıktan ve korneanın diğer özelliklerinden etkilenmez (23,24 ). 2) Aplanasyon (Düzleştirme) Tonometrisi Aplanasyon tonometrelerinde standart bir alanı düzleştirmek için gereken güç ölçülür. Ölçüm Imbert-Fick prensibine dayanır (Şekil 1). Bu prensibe göre bir kürenin içindeki basınç (P), küreyi düzleştirmek için gereken dış gücün (F) düzleştirilen alana (A) oranına eşittir (25). Aplanasyon yöntemi ile ölçüm yapan tonometrelerin en yaygın kullanılanı Goldmann Aplanasyon Tonometresidir. Göz içi basıncı ölçümünde uluslararası klinik standarttır. Burada 3.06mm’lik korneal alanı düzleştirmek için gereken kuvvetin gram cinsinden bulunup 10 ile çarpılması ilkesine dayanır. Yer değiştiren hacim çok az olduğu için göz sertliğinin etkisi çok azdır(26). Aplanasyon tonometresi ile ölçümde hata nedenleri a) Floreseinin gereğinden az ya da çok olması b) Kapakları açarken göze baskı yapılması c) Kornea nedbesi olması d) Kornea kalınlığının 550 mikrondan daha kalın ya da ince olması e) Prizmanın korneaya temasının uzaması f) Yüksek astigmatizmanın olması 16 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com g) Tekrarlayan ölçümler ve aynı bölgenin uzun süre düzleştirilmesi h) Nefes tutma, sıkı kravat, valsalva manevrası hatalı ölçüme neden olabilir. Aplanasyon prensibi ile çalışan diğer tonometreler; Perkins el tonometresi, MacKay-Marg tonometresi, Draeger tonometresi, Maklakov tonometresi, pnömotik tonometre, nonkontakt tonometredir(27). . Santral kornea kalınlığı ve göziçi basıncı : GİB’nin doğru olarak ölçülmesi glokom tanı ve tedavisinin en önemli basamaklarından birisidir. Goldmann aplanasyon tonometresi GİB ölçümünde kullanılan altın standartta bir alettir. Fakat 3.06 mm’ lik santral kornea bölgesini düzleştirme yöntemi ile yapılan bu ölçümler SKK’dan önemli oranda etkilenmektedir. Pratik olarak SKK ölçümünde en sık kullanılan yöntem ultrasonik pakimetridir. Korneaya temas etmesi ve topikal anestezi dezavantajlarıdır. Tekrarlayan ölçümler sırasında gözyaşı film tabakasının değişikliği, korneal epitelyum tabakasının baskıya uğraması ve hücre sayısındaki değişiklikler klinik olarak pek anlamlı olmasa da ölçüm değerlerinde yaklaşık 5µm civarında hataya neden olabilir. Ultrasonik pakimetri ile SKK ölçüm tekniğinde temel prensipler şunlardır: Hasta oturur pozisyondayken lokal anestezik damla damlatılır. Hasta karşıya baktırılır ve korneal ışık reflesi belirlenir ve ışık reflesinin 1.5 mm temporaline yani kornea santraline ultrason probu (1.5 mm’lik bir alan) temas ettirilerek 3 kez ölçüm yapılır ve ortalaması alınır. Kornea santrali doğru tespit edilmelidir. Korneanın santralinden periferine doğru gidildikçe kornea kalınlığı artmaktadır. Bu nedenle gerçek kornea santralini belirlemek önemlidir. Yanlış lokalizasyon yanlış ölçüme yol açacaktır. Kornea santrali, vizüel aksın 1.5 mm temporali olarak kabul edilir. Vizüel aks, korneanın santrali, pupilla ve lensin ortasından geçerek makulayı birleştiren çizgidir. Pratik olarak, kornea ışık reflesinin 1.5 mm temporalidir. Korneanın en ince kısmı burasıdır. Normal SKK, optik pakimetriye göre 530±29 µm ve ultrasonik pakimetriye göre 544 ± 34 µm olarak saptanmıştır. İnce kornea düşük GİB ölçümüne neden olarak, gelecekte oluşabilecek glokom tanısını geciktirebilir, kalın kornea ise yüksek GİB ölçümüne neden olarak gereksiz tedaviye neden olabilir. Ehlers 17 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com ve ark.(28) normal SKK 552 µm olarak kabul edildiğinde bu değerden 70 µm kadar olan her sapma için 5 mmHg’ lık bir düzeltme yapılmasını önermektedir . Oküler hipertansiyon çalışma grubunun sonuçlarında SKK bir risk faktörü olarak belirlenmiş olup ince korneası olan grubun kalın kornealı gruba göre PAAG oluşturma yönünde bir risk faktörü olduğu bildirilmiştir (29). SKK’nın aplanasyonda yanlış ölçümlere yol açabildiği, her 100 mikronluk artışın göz içi basıncında 2 ile 7.5 mmHg fazla değer ölçülmesine yol açabileceği gösterilmiştir (30). Oküler hipertansiyon çalışma grubu, toplumda 600 mikrondan fazla SKK’na sahip olanların beyaz ırkta %27, siyah ırkta %14 olarak belirtmişlerdir (31). NTG olgularında yapılan bir çalışmada ise ortalama kornea kalınlığının normal gruba göre daha ince olup, olguların %85 ‘inde SKK’nın 540 µm’nin altında olduğu saptanmıştır. Yine bu olgularda SKK’ya göre GİB yeniden değerlendirilmiş olsa idi %31 olgunun (her 70 µm için GİB’ ye 5 mmHg ilavesi ile) PAAG tanısı alacağı belirtilmiştir (32). Kornea ödemi sırasında SKK artmasına karşın, ödemli korneanın daha kolay düzleşebilmesi nedeni ile GİB normalden daha düşük ölçülür. Yapılan bir çalışmada epitelyal ve stromal ödem olan olgularda GİB’nin 10 mmHg kadar düşük ölçülebileceği gösterilmiştir (33). Bu olgularda GİB’nin Tono-Pen veya Pnömotonometre ile ölçülmesi daha sağlıklı sonuç verecektir. B) Gonyoskopi: Ön kamara açısı ya da diğer adıyla iridokorneal açı, periferal kornea ve iris kökünün bileşke noktasında oluşur. Hümör aközün ön kamarayı terketmesinde rol oynayan en önemli anatomik yapıdır. Bu yapı içinde önden arkaya doğru sırasıyla Schwalbe çizgisi, trabeküler ağ, skleral mahmuz, silyer bant ve iris kökü bulunur (34,35,36). 18 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Ön kamara açısının incelenmesinde iki esas yöntem vardır. a)- Direkt gonyoskopi: Bu uygulamada Koeppe, Swan-Jacop, Barkan ve Thorpe lensleri ile ön kamara açısı, herhangi bir ayna yansıtmasına gerek kalmadan direk olarak izlenir. b)- İndirekt gonyoskopi: Bu metotta açı incelenmesi, bir lens içine yerleştirilmiş ayna yardımı ile sağlanır.Bunlar arasında en sık kullanılanları Goldmann ve Zeiss lensleridir. Açı elemanlarının değerlendirilmesi için çeşitli sınıflandırma yöntemleri geliştirilmiştir. Günümüzde bunlardan en yaygın kabul göreni Shaffer sistemidir. Shaffer sisteminde ön kamara açısı; iris ön yüzeyi ile trabekülumun iç yüzeyinden geçen iki hayali çizginin açıklığından görülen anatomik yapıların durumuna göre 0 ile IV arasında değerlendirilir (6, 36 ) . Grade IV (35°-45°): Siliyer band dahil tüm açı elemanları görülür. Afaklar ve yüksek miyoplarda rastlanır. Kapanma ihtimali yoktur. Grade III (20°-35°): Skleral mahmuzun görülebildiği açık açı görünümüdür. Kapanma ihtimali yoktur . Grade II (20°): Oldukça dar bir açı olup, sadece trabeküler ağ izlenebilir. Kapanma olasılığı az da olsa vardır. Grade I (10°): Çok dar bir açı olup, sadece Schwalbe çizgisi ve trabekülumun çok küçük bir kısmı izlenebilir. Açı kapanma riski çok yüksektir. Yarık ( slit ) şeklinde açı: Gözle görülür bir iridokorneal temas bulunmasa da açı elemanlarının bir tanesi dahi izlenemez. Bu açı kapanma yönünden en büyük riski taşımaktadır. Grade 0 (0°): İridokorneal temasın olduğu kapalı açı tipidir. Hiçbir açı elemanı görülemez. Korneal kamanın tepe noktasının seçilemeyişiyle teşhis edilir. Bu durumda Zeiss gonyolensi ile indentasyon gonyoskopisi yapılarak açı kapanmasının apozisyonel ya da sineşiyal olup olmadığı değerlendirilir. 19 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com C) Optik Sinir Başı ve Retina Sinir Lifleri İnceleme Yöntemleri: Optik sinir başının ve retina sinir liflerinin incelenmesi için çok çeşitli yöntemler mevcuttur. Klinik olarak en değerli yöntem direkt ve indirekt oftalmoskopidir. Heildelberg retinal tomografi (HRT) optik diskin 3 boyutlu görüntüsünü oluşturup çeşitli değişkenleri normal popülasyondan oluşturulan veri tabanı ile karşılaştırarak optik diskteki değişimleri analiz etmektedir. Retina sinir lifleri incelemesinde tarayıcı laser polarimetri ve optik koherent tomografi (OCT) en sık kullanılan yöntemlerdir(37). Erken glokomda optik disk değişiklikleri ile görme alanı kaybı arasındaki ilişkinin incelenmesi ile disk hasarının görme alanı kaybından daha önce ortaya çıktığı ve görme alanı kaybı ortaya çıktıktan sonra optik disk kenar kalınlığındaki azalmanın hızlandığı saptanmıştır(38). Glokom tanısını koymak ve tedaviye başlamak için optik sinir başının görünümünün değerlendirilmesi önemlidir. Normal popülasyonun % 96’sında iki göz arasındaki vertikal çukur/disk oranı farkı; 0.2 ya da daha azdır. Yine normal popülasyonun % 5’inden azında çukur/disk oranı 0.65’den büyüktür. Iki göz arasındaki çukur/disk oranı farklılığının görme alanı kaybıyla ilişkisi vardır(39). Glokomatöz optik disk değişiklikleri olarak; a) Optik disk çukurluğunda büyüme ve derinleşme b) Vertikal çukur/disk oranında büyüme c) Lamina kribroza porlarının belirginleşmesi, porların çizgisel hal alması d) Nöroretinal kenar incelmesi e) Nöroretinal kenarda soluklaşma f) Damarlarda nazale kayma g) Süngü bulgusu h) Sirkumferansiyel damarların açığa çıkması i) Damarlarda daralma j) Disk hemorajileri 20 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com k) Peripapiller atrofi tanımlanabilir. Retina sinir lifleri tabakasında ise a) Çizgisel defektler b) Kama tarzı defektler c) Diffüz defektler tanımlanmıştır. D) Görme Alanı: Görme alanı göz açık ve bir noktaya fiske iken görülebilen tüm alan olarak tanımlanır. Normal görme alanı fiksasyon noktasından üst ve nazalde 60, altta 70, temporalde 90-100 derecelik bir alanı tanımlamaktadır (40) . Görme alanındaki kör nokta optik sinirin bulunduğu yere tekabül eder ve fiksasyonun 15 derece temporalindedir. Günümüzde Humphrey ve Octopus otomatik perimetreleri en çok kullanılanlardır (40 ). Görme alanının yorumlanabilmesi için bazı terminolojik ifadelerin bilinmesi gerekmektedir. Fiksasyon: Görme alanındaki fovea santraline uyan kısmıdır. Santral alan: Fiksasyon noktasını çevreleyen 30ºlik alandır. Periferik alan: Santral alanın dış kısmından görme alanının sınırlarına kadar uzanan alandır. Retinal hassasiyet ve eşik: Eşik objeye ait bir özelliktir. Eşik objesi belli bir noktada gösterildiğinde %50 görülecek kadar parlaktır. Eşik üstü obje ise eşik değerinden daha parlaktır ve teorik olarak daima görülmesi gerekir. Hassasiyet ise retinanın bir özelliğidir ve çeşitli noktalardaki eşik değerleri belirlenmek suretiyle ölçülür. Eşik ile hassasiyet arasında ters bir bağlantı vardır. Belli bir noktadaki eşik değeri çok yüksekse, o noktanın hassasiyeti çok düşük demektir (41). Görme alanının farklı 21 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com bölgelerindeki duyarlılık değişik olup fiksasyon bölgesinde 29-37 dB arasındadır. Duyarlılık üst görme alanında alta nazaran daha düşüktür (42 ). Depresyon: Bir noktada yaşa uygun olan değerin 5 dB den daha fazla kayıp göstermesidir. Minimum defekt: Beklenenden 10 dB veya üstü depresyon gösteren bir nokta, 8-9 dB depresyon gösteren iki nokta veya 5-6 dB depresyon gösteren üç veya daha fazla nokta mevcudiyetidir. Skotom: Görme alanındaki lokalize bir defekt veya depresyonu temsil eder. Rölatif skotom, uyaranın büyüklüğü veya şiddeti artırıldığında kaybolan görme alanı defektidir. Absolü skotom, maksimum uyarana rağmen kaybolmayan görme alanı defektidir. Görme alanı ölçümlerindeki değişikliklere fluktüasyon denir. Short-term fluktüasyon ölçüm esnasında görme alanı cevap değişikliği iken; long- term fluktüasyon aynı gözde farklı zamanlarda yapılan görme alanları arasındaki farklılıklardır(43 ). Görme alanı üç boyutlu bir yapıya sahiptir. Görme alanının bu üç boyutlu yapısına görme tepesi denir. Burada yer alan X ve Y eksenleri fiksasyondan uzaklığı, Z ekseni retina duyarlılığını gösterir. Görme keskinliği bu tepenin en üstünde en fazladır ve perifere gidildikçe azalır. Görme alanı ölçümleri bu tepenin yükseklik ve şeklini belirlemek için yapılır(44). Görme alanının ölçümünde perimetreler kullanılmaktadır. Perimetreler statik ve kinetik olmak üzere ikiye ayrılır. Kinetik perimetrede hedef parlaklığı sabittir. Uyaran görülünceye kadar periferden santrale doğru yaklaştırılır. Statik perimetrede ise hedef lokalizasyonu sabittir. Hedef görülünceye kadar parlaklığı arttırılır. Hareketli hedefler görme sistemi tarafından farklı algılandığı için kinetik perimetrelerin keskinliği daha azdır. Otomatik perimetrelerin çoğu eşik ölçümü için statik perimetreyi kullanmaktadır(44). Otomatik perimetre ile önemli üç amaca ulaşılmıştır. Bunlar, test şartlarının standardizasyonu, hasta güvenilirliğinin tayini ve test sonuçlarının bilgisayarlı analizidir (45). 22 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Görme Alanında Yanıtı Etkileyen Faktörler a) Zemin aydınlığı: Retina adaptasyonu açısından zemin aydınlığı önemlidir. Karanlığa adapte retina aydınlığa adapte retinadan daha duyarlıdır(46). b) Hedef büyüklüğü: Büyük hedefler küçüklerden daha kolay görülmektedir. Retina duyarlılığı büyük hedefler için daha fazladır(46). c) Hedef şiddeti: Hedef parlaklığı arttırıldıkça hedef daha kolay görülür(46 ). d) Hedef hızı: Hareketli noktalar duranlardan daha kolay fark edilir(46). e) Hedefin gösterilme süresi: Hedef uzun süre gösterildiğinde retinal duyarlılık artar; kısa süre gösterildiğinde ise azalır. Bu olaya temporal sumasyon denir. Olguların çoğunda temporal sumasyon 0.2 sn’de tamamlanır. Hedefin daha uzun süre gösterilmesinde retinal duyarlılıkta artış olmaz(46). f) Retinal odaklanma: Düzeltilmemiş kırma kusurları retinal duyarlılığı baskılayabilir. Kırma kusurları düzeltilerek yapılan ölçümlerde retina üzerine tam odaklanma olacağından hedefler daha kolay görülecektir(46). g) Fiksasyon: Görme alanının sağlıklı olabilmesi için hastanın sürekli fiksasyonu önemlidir(47). h) Pupilla genişliği: Pupillanın küçük olması retinal duyarlılıkta azalmaya neden olur. Test sırasında pupilla çapının 2.5 mm’den büyük olması gerekir(46). i) Lens kenarı artefaktı: Kırılma kusurlarını düzeltmek için kullanılan lenslerin kenarlarına ait defektler görme alanında görülebilir. Sıklıkla temporal kadranda ortaya çıkarlar. Hasta yüksek hipermetropsa ve görme alanın da halka tarzında bir defekt görülüyorsa akla gelmelidir(48). j) Kapak artefaktı: Görme alanını üst yarısında görülen absolü defektlerdir. Yaşlı ve pitozisi olan hastalarda dikkat edilmelidir(49). k) Oküler patoloji: Kornea lekesi, lens ve vitreus bulanıklıkları görme alanında yaygın duyarlılık azalmasına neden olur(49). l) Öğrenme etkisi: Hastaların ilk görme alanı testinden sonra görme alanında belirgin bir düzelme olmaktadır. Bu testi öğrenmenin etkisidir(47). m) Yorgunluk: Test süresi uzadığında hastanın dikkati dağılmakta, bu da retina duyarlılığında azalmaya neden olmaktadır(46). 23 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com n) Yaş: Retina duyarlılığı yaşla birlikte azalmaktadır. Yirmi yaşından sonra her dekad için santral görme alanındaki duyarlılık azalması yaklaşık 0.5dB, periferik duyarlılık azalması ise 0.75-1.0dB arasındadır (50). Glokomda Görme Alanı Kayıpları Glokom seyrinde optik sinir lifleri kayba uğradıkça bu liflerin kaynaklandığı retina gangliyon hücreleri de ölmektedir. Retinanın belli bir bölgesindeki yeterli sayıdaki gangliyon hücresi kaybı o sahada görsel fonksiyonları bozmakta, bu da perimetrik ölçümlerde görme alanı defektleri olarak ortaya çıkmaktadır. Glokoma bağlı görme alanı defektleri iki grupta incelenir. 1. Diffüz görme alanı defektleri: Glokomlu gözlerde görülen görme alanı defektlerinin önemli bir grubunu oluşturur. Görme alanındaki diffüz defektler sensitivite azalması ya da görme alanının konsantrik daralması şeklinde ortaya çıkabilir. Bu görme alanı defektleri glokom dışında başka patolojilerde de görülebilir. 2. Lokalize görme alanı defektleri: Glokom için daha spesifik olan bu görme alanı defektleri optik sinir anatomisine uygun olarak ortaya çıkar. a) Parasantral defektler: Lokalize retinal hassasiyetin azalmasına bağlı olarak arkuat alanda ortaya çıkan görme alanı defektleridir. Relatif yada absolü defektler olabilir. Bu defektlerin daha derinleşmeleri ve genişlemeleri sonucunda arkuat ya da bjerrum skotomları oluşur. b) Arkuat skotomlar: Arkuat alan kör noktadan median rafeye aşağıdan ve yukarıdan ark şeklinde uzanır. Glokomdaki en erken görme alanı defektleri en çok arkuat alan içinde ve özellikle de bu alanın üst yarısında olmaktadır. Bazen erken bir arkuat skotom kör nokta ile birleşerek eğimli bir şekil çizer. Bu tip defektlere Seidel skotomu denilmektedir. 24 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Arkuat skotomların ayırıcı tanısına şu patolojiler girmektedir. 1. Optik diske ait patolojiler: Optik disk druseni Kronik papilödem Papillit Retina arter plakları 2. Koryoretinal hastalıklar: Jukstapapiller koroidit ve koroyoretinit Peripapiller atrofi Retina arter oklüzyonları Retina pigment epitel ve fotoreseptör dejenerasyonları 3. Ön optik sinir lezyonları: Karotis ve oftalmik arter oklüzyonları Serebral arterit Retrobulber nörit Elektrik şoku Ekzoftalmi 4. Görme yollarına ait patolojiler: Hipofiz tümörleri Progressif external oftalmopleji Optikokiazmal araknoidit Psödotümör serebri Optik foramen ve dorsum sella menenjiyomları c) Nazal basamak : Horizontal rafenin üst ve alt kısımlarında, birbirinden farklı şiddette görme alanı defektleri ortaya çıkmasıyla oluşur. Glokomun erken evrelerinde üst alan, alt alandan daha fazla tutulduğu için nazal basamak horizontal orta hattın üzerinde daha büyük bir defekt oluşturur. Nazal basamak merkezi veya periferik tipte tarif edilmiştir. d) Temporal sektör defektleri: Nazal nöroretinal kenardaki hasar temporal görme alanı defektlerine neden olur. Optik sinirin nazal kenarından çıkan sinir lifleri radyasyon 25 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com göstermeden ilerledikleri için bu tip defektler kama şeklinde olurlar. Temporal sektör defektleri genellikle glokomatöz görme alanı kaybının seyrinde sonradan ortaya çıkarlar (51). Glokomda görme alanını ölçmek için genellikle Humphrey perimetresinin 30-2 santral tam eşik testi veya Octopus perimetresinin G1 programı kullanılmaktadır(43). Humphrey Otomatik Perimetresi Bilgisayarlı statik bir perimetredir. Zemin aydınlığı 15dB’dir. Uyaran şiddeti 051dB arasında değişebilir. Uyaranlar hastaya 0.2sn gösterilir(52). Fiksasyon kontrolü amacıyla Heijl-Krakau kör nokta moniterize tekniği kullanılır. Burada kör noktaya belli aralıklarla uyaran gönderilir. Bu uyaranlara pozitif yanıt kötü fiksasyonu gösterir. Kör nokta 5°-7° arasında olduğu için bu teknikle küçük fiksasyon kayıpları saptanabilir(52). Humphrey perimetresinde tarama ve eşik testleri olmak üzere iki çeşit test uygulanmaktadır(52). - Tarama testleri: Kısa sürede hasta hakkında genel fikir verirler. Kabaca görme alanında kayıp olup olmadığını belirlerler. Üç zon yöntemi en sık kullanılan yöntemdir. Burada bilgisayar dört noktadan ölçüm alır ve her hasta için ayrı teorik bir görme tepesi çizer. Her bir nokta teorik eşik değerin 6dB üstü bir uyaranla taranır. Saptanan her kayıp çok parlak bir uyaranla yeniden taranır ve rölatif-absolü ayrımı yapılır(53). - Eşik Testleri: Kayıp derecesini belirlemek için her noktanın duyarlılığı ölçülür ve normalden ne kadar saptığı belirlenir. Santral, periferik ve özel testler olmak üzere üç grup eşik testi vardır. Santral 24-2 ve 30-2 orta hattın her iki yanına uyaran yollayan testlerdir. Ayrıntılı periferik inceleme için periferik 30-2 ve 60-2; açıklanamayan düşük görme keskinliği olan hastalarda santral 10-2 testleri kullanılır. Hemianopsi ve kuadranopsi tanısında nörolojik testler kullanılır. Burada vertikal meridyenin her iki yanındaki noktalar taranır(53). 26 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Eşik testleri glokomatöz kaybın gerçek büyüklüğünü ve derinliğini vermektedir. Uzun sürmesi dezavantajıdır(53). Humphrey Otomatik Perimetrisinin Analizi A. Güvenilirlik İndeksleri Görme alanının sol üst köşesinde yer almaktadır. - Fiksasyon Kayıpları: Belli aralıklarla kör noktaya parlak uyaran gönderilir. Normalde farkedilmemesi gereken bu uyaranın kaç kere görüldüğünü gösterir. Fiksasyon kaybı oranı %20’yi aşarsa test güvenilir değildir. Fiksasyon kaybının fazla olması görme alanını olması gerekenden daha iyi gösterir (43,54 ). - Yanlış Pozitif Cevap: Hastaya uyaran verilmediği halde görmüşcesine cevap vermesidir. Yanlış pozitif hata oranı % 33’ten çok ise test güvenilir değildir. Yanlış pozitif cevapların çok olması görme alanını olması gerekenden daha iyi gösterir(43,54). - Yanlış Negatif Cevap: Hastanın daha önceden gördüğü eşik değerden daha parlak uyaran gösterildiği halde hastanın bunu görememesidir. Hata oranı % 33’ten yüksek ise test güvenilir değildir. Yanlış negatif cevapların çok olması görme alanını olması gerekenden daha kötü gösterir. Aynı zamanda hastanın dikkatsiz olduğunu belirler(43,54). B. Global İndeksler Muayenede elde edilen gerçek verilerin matematiksel toplamıdır. Görme alanının sağ alt kısmında yer almaktadır. - Mean Deviasyon(Ortalama Sapma, MD): Hasta cevabı ve o yaş ile uyumlu ortalama değer arasındaki farkın ortalamasıdır. Ortalama kaybı yani görme alanındaki genel depresyonu gösterir. -2dB’e kadar normaldir. MD değerindeki negatifliğin artması genel depresyonun artmasıyla paralellik gösterir(52). - Pattern Standart Deviasyon(Patern Standart Sapma, PSD): Her noktadaki eşik değerler ile beklenen eşik değer arasındaki farklılıkların standart sapmasıdır. Lokal 27 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com görme alanı hasarını gösterir. Yüksek PSD görme tepesinin yüzeyinin düzensizliğini belirtir(52 ). -Short-term Fluktuasyon (Kısa Süreli Dalgalanma, SF): Görme alanında bazı noktaların ikinci kez kontrol edilmesi ile saptanan farklılığın istatistiksel sonucudur. Kısaca cevap değişkenliğinin bir ölçüsüdür. Genelde normal genç erişkinlerde 1.5-2.5dB arasındadır. SF’nin 3.5dB üzerinde olması görme alanının anormal ve güvenilmez olduğunu gösterir. Genellikle iyi koopere olamayanlarda, görme alanında duyarlılığı azalanlarda ve glokom şüphesi olanlarda artar(43,54). -Corrected Pattern Standart Deviasyon (Düzeltilmiş PSD, CPSD): PSD’nin standart sapmadan etkisi uzaklaştırılırsa düzeltilmiş PSD elde edilir. 2dB’e kadar normaldir. Gerçek lokal defektleri tanımlamak için daha duyarlıdır(52). MD ve CPSD normal ise görme alanı genellikle normaldir. MD yüksek, CPSD normal ise genel kayıp; MD normal, CPSD yüksek ise lokal kayıptan sözedilir. Her iki indeks de yüksek ise lokal ve genel kayıp birlikte bulunur(52). C. Sayısal ve Grafiksel Haritalar Görme alanının sol üst kısmındaki sayısal şemada her noktaya ait eşik değer ölçümleri desibel cinsinden gösterilmektedir. Onun sağında aynı değerler gri şema olarak belirtilir. Gri şema görme alanını izopterlere benzer ifadesidir. Hasarın topografisini hızlıca değerlendirmemizi sağlar. Bu haritaların altında solda toplam sapma, sağda patern sapma haritaları bulunur(52). Toplam sapma haritaları, incelenen noktaların, olgunun yaşına uygun normal popülasyon verileri ile farkını desibel cinsinden, sayısal ve grafiksel olarak gösterir. Görme tepesinin genel sapmasını belirtir(55). Patern sapma haritaları, toplam sapma haritalarına benzer ancak katarakt, küçük pupilla gibi görme alanında genel depresyon yapan etkenlerin neden olduğu değişiklikleri düzeltir(55). 28 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Glokomun Sınıflandırılması Edinsel Glokomlar A- Açık Açılı Glokom 1) Trabekülum Öncesi Engel (membran oluşumu) a) Neovasküler Glokom b) Travma c) Ön Kamaraya Doku İlerlemesi d) İltihabi Membranlar (Fuchs Heterokromik Siklitisi, Interstisyel Keratit) 2) Trabekülum Engeli a) Süzme Yeteneğinde Azalma -Primer Açık Açılı Glokom -Steroid Glokomu b) Trabekülum Ağında Birikim -Alyuvar Birikimi *Hemorajik Glokom *Hayalet Hücreli Glokom -Makrofaj Birikimi *Hemolitik Glokom *Fakolitik Glokom *Melanolitik Glokom -Neoplastik Hücre Birikimi *Malign Tümörlere Bağlı Glokom *Jüvenil Ksantogranüloma Bağlı Glokom -Pigment Partikülleri Birikimi *Pigmenter Glokom *Pseudoeksfoliasyon Glokomu *Üveite Bağlı Glokom *Malign Melanoma Bağlı Glokom -Protein Birikimi 29 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com *Lense Bağlı Glokom (Fakolitik ve Fakoanaflaktik Glokom) -Viskoelastik Maddeye Bağlı Glokom -Vitreusa Bağlı Glokom -Alfa Kimotripsin Glokomu c) Trabekülumda Değişiklik -Ödem *Trabekülitis *Episklerit ve Sklerit *Alkali Yanığı -Travmatik Açı Resesyonu -Göz içi Yabancı Cisim *Şalkosis *Siderosis 3) Trabekülum Sonrası Engel a) Schlemm Kanalı Tıkanması -Schlemm Kanalı Kollapsı -Orak Hücre ile Tıkanma b) Yüksek Episkleral Venöz Basınç -Karotiko-Kavernöz Fistül -Kavernöz Sinüs Trombozu -Retrobulber Tümör -Troid Oftalmopati -Vena Kava Süperior Tıkanması -Mediastinal Tümörler B- Açı Kapanması Glokomu 1) Irisin Öne Çekilmesi a) Membran Kontraktürü -Neovasküler Glokom 30 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com -Travma b) Inflamatuar Membran Kontraktürü 2) Irisin Öne İtilmesi a) Pupilla Bloklu -Pupilla Bloğu Glokomu -Lense Bağlı Glokom Şişkin Lens *Sublukse Lens *Hareketli Lens - Çevresel Ön Yapışıklıklar *Iris-Vitreus Bloğu *Pseudofakik Glokom *Üveit b) Pupilla Bloksuz -Plato Iris -Malign Glokom(Silyer Blok Glokomu) -Lense Bağlı Glokom -Lens Ekstraksiyonu -Skleral Çökertme -Panretinal Fotokoagülasyon -Santral Retinal Ven Tıkanması -Göz Içi Tümörler -Ön Üvea Kistleri Doğumsal ve Gelişimsel Glokomlar A- Açık Açılı Glokom: 1) Trabekülum Öncesi Nedenler a) Irido-Korneal Endotelyal Sendrom b) Posterior Polimorf Distrofisi 2) Trabeküler Nedenler a) Ön Kamara Açısının Tıkanması 31 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com -Tümör Hücreleri -Açıda Anomali *Primer Konjenital Glokom *Juvenil Glokom *Axenfeld-Rieger Sendromu *Peter’s Anomalisi *Aniridi 3) Trabekülum Sonrası Nedenler a) Episkleral Venöz Basıncın Artması -Sturge-Weber Sendromu -Ailevi Yüksek Episkleral Venöz Basınç B- Açı Kapanması Glokomu: 1) Açıda Membran Kontraktürü a) Irido-Korneal Endotelyal Sendrom b) Posterior Polimorf Distrofisi 2) Pupiller Bloklu a) Lens Subluksasyonu -Marfan Sendromu -Weill-Marchesani Sendromu -Homosistinüri 3) Pupiller Bloksuz a) Retinoblastom 4) Lens Arkası Membran Kontraktürü a) Prematür Retinopatisi b) Persistan Hiperplastik Primer Vitreus 32 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com PRİMER AÇIK AÇILI GLOKOM (PAAG) Primer açık açılı glokom (PAAG), bir gözde göziçi basıncının başka herhangi bir oküler veya sistemik hastalık veya anormallik olmadan en az 21 mmHg üzerinde olması, ön kamara açısının açık ve normal görünüşte olması, glokoma özgü görme alanı değişiklikleri ve/veya optik sinir başı hasarının bulunması olarak tanımlanmıştır (2). Amerikan Oftalmoloji Akademisi, 1992 yılında açık açılı glokomu GİB artarak veya artmadan yani herhangi bir referans GİB değeri olmaksızın ön kamara açısının açık olması ve glokoma özgü görme alanı ve optik sinir başı hasarı varlığı olarak kabul etmiştir. Bu tanıma göre normal tansiyon ve yüksek tansiyon aynı antitenin farklı göstergeleridir (56). Son yıllarda ileri derece gelişmiş olan epidemiyolojik çalışmalara dayanarak ABD’de 2.25 milyon PAAG’li olduğu, bunlardan 84000-116000’in , tüm dünyada da 3 milyondan fazla kişinin bilateral kör olduğu tahmin edilmektedir. PAAG prevalansı 40 yaş üzerinde %0.5-6.6 arasındadır (9). PAAG’de Risk Faktörleri 1. Göziçi basıncı (GİB): Geleneksel anlayışa göre yükselmiş göziçi basıncı hastalığın esasını teşkil etmektedir. Ancak şu anki bilgiler ışığında glokomatöz hasara sebep olan tek faktör değil, fakat bilinen en önemli risk faktörüdür (57). GİB’yi Etkileyen Faktörler GİB, bir grup faktör tarafından etkilenmektedir: • Günün değişen saatleri • Kalp atım hızı 33 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com • Postural değişikliler • Solunum siklusu • Egzersiz • Sıvı alımı • Sistemik ilaçlar • Topikal ilaçlar Alkol alımı, GİB’de geçici bir düşme yapar. Kafein, GİB’de geçici bir yükselme yapabilir. Marihuana GİB’yi düşürür fakat bunun klinik yararlılığı ispatlanmış değildir. Bazı insanlarda uzanır şekilde yattıklarında GİB’de abartılı bir şekilde yükselme görülmektedir ve bu duruma yatkınlık bazı glokom tiplerinin patogenezinde önemli olabilir. GİB genellikle yaştan ve genetik yapıdan etkilenir. PAAG hastalarının akrabalarında yüksek GİB görülmesi daha muhtemeldir. 2. Yaş ve ırk: GİB yaşa bağlı olarak artmaktadır. Bu artış 51-60 yaş grubu erkeklerde istatistiki anlamlılık gösterirken , kadınlarda bu anlamlılık bir dekad önce olmaktadır. İleri yaşlarda sistemik ve oküler bozuklukların görülme sıklığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Yapılan çalışmalarda PAAG’nin siyah ırkta ve yaşa bağlı olarak insidans ve prevalansında çok belirgin bir artış olduğu gösterilmiştir (57). 3. Genetik: Glokomda genetik predispozisyonun mevcudiyeti ilk defa 1842’de Benedict tarafından bildirilmiştir. Yapılan çeşitli araştırmalarda PAAG‘de basit mendelian genetik geçiş olmadığı bildirilmiş olmasına rağmen otozomal dominant ve otozomal resesif geçişler de gösterilmiştir. Cinsiyete bağlı geçiş ise ileri derecede az bildirilmiştir. Moleküler biyoloji ve genetikteki gelişmelere bağlı olarak bugüne kadar PAAG’de 6 lokus bildirilmiştir (9). 4. Miyopi: PAAG ile ilişkisine ait ilk yayın 1885’de Gallenga’ya aittir. %19’luk oran bildirmiştir. Mastropasqua ve ark %16.3 glokom oranı bildirdikleri serilerinde , miyopik refraksiyon arttıkça glokom prevalansındaki artışın istatistiki olarak anlamlı olduğunu göstermişlerdir (9). 34 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com 5. Endokrin bozukluklar: Menopozun GİB ile ilişkisinden bahsedilmektedir. Hormon replasman tedavisinin menopozdaki kadınlarda GİB’yi anlamlı derecede düşürücü etkisini Sator ve ark göstermişlerdir. Centanni ve ark ait çalışmaya göre subklinik hipotiroid olgularında da GİB normal olgulara göre daha yüksek seviyelerde olup erken dönemde L-throxine tedavisi ile tamamen normale dönmektedir. Framingham Eye Study ve Leske’nin çalışmalarına göre Diabetes mellitus (DM) prevalansı GİB 21 mmHg üzerinde olanlarda 2-3 misli daha fazla olduğunu göstermiştir. DM’de glokom insidansı ise %5.5 olarak ifade edilmektedir (9). 6. Diyet: Hayreh ve ark yapmış oldukları çalışmada aterojenik diyet almış yaşlı maymunların genç ve normal beslenenlere göre daha yüksek GİB’ye sahip oldukları ifade etmişlerdir (9). 7. Optik sinir başı (OSB) hassasiyeti: OSB’nin kan akımında bir otoregülasyon mekanizması söz konusudur. Sistemik kan basıncı ve GİB değişikliklerine bağlı olarak otoregülasyon mekanizmasındaki bozukluklar optik sinir başını iskemiye karşı hassas hale getirecektir (9). 8. Retina ganglion hücrelerinin hassasiyeti: Travma ve iskemiye bağlı olarak ve glokom olgularında ekstrasellüler ortama çıkan ve bir nörotransmitter olan glutamatın retina ganglion hücrelerinde apoptozise neden olduğu gösterilmiştir (9). 9. Hemodinamik değişiklikler: Sistemik kan basıncına, GİB yüksekliğine ve aynı zamanda kanın özelliklerine bağlı olarak meydana gelir. Tielsch’in çalışmasına göre diastolik kan basıncının 40-90 mmHg olduğu popülasyonda glokom prevalansında artış söz konusu değil iken, 40 mmHg altındakilerde belirgin bir artış göstermektedir. Bu da perfüzyon basıncının düşmesi ile glokom riskinin arttığını göstermektedir. Ayrıca genç hipertansiyonlu olgular glokomdan az etkilenirken, yaşlı hipertansiyonlu olgular daha fazla etkilenmektedir. Noktürnal hipotansif atakların da optik sinir başı kanlanmasını olumsuz etkilediği de gösterilmiştir(9). 35 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Vazospazma neden olan sigara içimi ve vazospazm ile karakteristik hastalık olan migren ve Reynauld fenomeni gibi olgularda optik sinir başı kanlanmasının yetersizliği glokomatöz hasara veya mevcut hasarın artmasına sebep olabilecek durumlardır. Lokal vasküler risk faktörleri olarak kabul edilen disk hemorajileri, peripapiller atrofi, koroidal skleroz ve lokal peripapiller vazokonstruksiyon kalitatif olarak değerlendirilmektedir. Yirminci yüzyılın başlarında Bjerrum tarafından tanımlanmış olan disk hemorajisi ve glokom ilişkisi bir mikroenfarktüs olup optik sinir başı iskemisi oluşturarak hasarın habercisi olmaktadır. Yapılan çalışmalar disk hemorajisi olan gözlerdeki progresyon, disk hemorajisi olmayanlara göre 3-4 misli fazladır. Patofizyoloji Günümüzde PAAG’nin patogenezi tam olarak açıklığa kavuşamamıştır. Glokomun multifaktöryel bir hastalık olduğu düşünülmekte ve görme sinirlerindeki bozukluğu açıklamak için üç temel etmen üzerinde durulmaktadır (58) : •Göz içi basıncının yükselmesi •Damarsal etmenler •Serbest radikaller Patogenezin anlaşılması için öncelikle göz içi basıncının yükselişinin nedenlerini araştırmak gerekir. PAAG’de Trabeküler Ağ: Silyer cismin pigmentli olmayan hücreleri damar dolaşımından elde edilen iyon ve besin maddelerini aktif olarak arka kamaraya taşırken su osmotik basınca uygun olarak geçiş gösterir ve saydam ön kamara sıvısı salınımı sağlanır. Bu sıvı merkeze doğru hareket ederek ekvator ve lensin ön yüzünü izleyerek pupilla alanından ön kamaraya geçer. Burada da merkezkaç hareketle trabeküler ağı geçerek Schlemm kanalına girer. Kanalda yer alan 70 kadar toplayıcı kanal yoluyla limbal sklerayı geçerek episkleral venöz dolaşıma boşalır (trabekülokanaliküler yol). Ayrıca silyer kastan suprasilyer ve suprakoroidal aralığa geçerek basınçtan bağımsız 36 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com olarak üvea damarlarına boşalır (üveoskleral yol). Bunun yanında sıvının az bir kısmı iris damarlarından dışarı atılır (59). PAAG’de, gonyoskopi ile incelendiğinde normal görünümde olan açı elemanlarında fonksiyonel bozukluk vardır. Trabeküler ağ yapısal ve fonksiyonel olarak üç bölümden oluşmaktadır. Üveal ve korneoskleral tabakaların geniş delikli olması ön kamara sıvısı dışa akımına esas direncin jukstakanaliküler kribriform tabakada ya da Schlemm endotelinin kanalı endotelinde vücuttaki diğer olabileceğini tek katlı düşündürmektedir. endotellerden farkı Schlemm değişken kanalı basınçla karşılaşmasıdır. Endotel hücrelerindeki dev vakuoller gerektiğinde hızlı sıvı transferi sağlayabilen subendotelyal alana açılabilen mikrokanallar oluşturabilirler. Normal olgularda göz içi basıncı arttığında dev vakuollerin sayı ve büyüklüklerinde artış olduğu çalışmalarda gösterilmiştir. Korneoskleral ve üveal tabaka hücreleri de geniş fagositoz kapasiteleri ile metabolik artıklar ve yabancı maddeleri temizleyerek dışa akıma katkıda bulunurlar (60). PAAG’de kribriform tabakada Schlemm kanalı endotelinin hemen altında ekstrasellüler madde depolanması gözlenir. Bunlar elastin benzeri liflerin kılıflarından kaynaklanan plaklardır. Yaşlılık ve özellikle PAAG’de trabeküler lamel bazal membranının kalınlaştığı, trabeküler endotel hücrelerinin kaybolduğu ve kollajen demetlerin oluştuğu belirlenmiştir. Trabeküler lameller kalınlaştıkça aralarındaki boşluk daralır ve dışa akıma direnç artar. PAAG’de dev vakuollerin sayı ve büyüklüklerinin ve ekstrasellüler fagositozun azaldığı saptanmıştır. Normal kimselerde göz içi basıncı yaşla birlikte artarken bu durum ön kamara sıvısının yapımında azalma ile kontrol altına alınır (60 ,61). Trabeküler ağdaki bu değişiklikler üç mekanizma ile açıklanır: Anormal kortikosteroid metabolizması: Topikal steroid uygulaması sonrası göz içi basıncında yükselmenin genetik kökenli olduğu düşünülmektedir (62). Göz içi basıncında kortikosteroid tedavisine başlandıktan 2-3 hafta sonra yükselme görülebilir 37 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com ve genellikle steroidler kesildikten sonra göz içi basıncı normale döner. Kortikosteroidler göz içi basıncını ön kamara sıvısı dışa akımını bozarak yükseltirler. Ön kamara sıvısı dışa akımının bozulmasında glikozaminoglikanların katabolizmalarının azalmasına bağlı olarak trabeküler ağda birikmelerinin, PGE2 ve PGF2α gibi dışa akımı arttıran prostaglandin analoglarının sentezinin baskılanmasının, yabancı cisimlerin trabeküler hücrelerce fagositozlarının inhibisyonunun etkili olabileceği bildirilmiştir (63, 64). Genel populasyonda %5 olan steroid aşırı duyarlılığı PAAG olgularında %90’dır. Trabeküler ağ fonksiyonunun trabeküler ağdaki anormal metabolizma sonucu bozulduğu düşünülmektedir (65). Anormal immun cevap: Bazı araştırmacılar glokomlu olgularda trabeküler ağda gamaglobulinlerin ve plazma hücrelerinin arttığını, ayrıca hastalarda antinükleer antikorların seviyesinin de daha yüksek olduğunu bildirmişlerdir (66). Glokomlu hastalarda ön kamara sıvısında Ig G ve Ig A’nın yüksek oranda olduğu bildirilmiştir (67). Oksidatif değişiklikler: Günümüzde oksidatif değişiklikler hipotezi ağırlık kazanmaktadır. Oküler iskemi sonucunda oksidan maddelerin salındığı, bunların trabeküler ağ hücrelerinde patolojik değişikliklere yol açtığı ve dışa akım zorluğuna neden olduğu ileri sürülmektedir. Geliştirilen antioksidan ilaçlar ile bu bozuklukların önlenmesi amaçlanmaktadır (68). Diğer etkenler: Bu üç etkenin dışında anormal adrenerjik kontrol gibi sorumlu tutulan çeşitli durumlar da bilinmekle birlikte PAAG’deki değişikliklerin etyolojisi henüz belirlenmemiştir. Primer Açık Açılı Glokomda Optik Disk Değişiklikleri PAAG’ de görülen glokomatöz optik nöropati retinal ganglion hücresi ölümü sonucu ortaya çıkar. Glokomatöz optik sinir hasarının oluştuğu yer lamina kribrosadır. Optik diskteki çukurlaşma glokomatöz optik atrofinin tipik belirtisidir. Çukurlaşma lamina kribrosanın arkaya doğru çanaklaşması, lamina demetlerinin uzaması ve optik halkadan 38 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com geçen aksonların kaybı ile karakterizedir. Optik disk santralindeki çukurluğun optik diske oranına çukur/disk oranı denir. Çukur/disk oranının 0.3’ten fazla ve iki göz arasındaki farkın 0.1’den fazla olması glokom şüphesini doğurur(69). Glokomatöz hasarda nöroretinal kenar öncelikle alt temporal ve sonra üst temporal bölgeden incelir ve optik diskte oval şekilli bir çanaklaşma görülür. Aynı zamanda disk kenarında mum alevi şeklinde hemorajiler ve diskten çıkan kan damarlarında dirseklenme ve nazale doğru itilme görülebilir. Çukur/disk oranı arttıkça çanak yuvarlaklaşır ve soluklaşır. Lamina kribrosanın delikli yapısı görülür hale gelir(27). Primer Açık Açılı Glokomda Semptomlar Primer açık açılı glokom sinsi, kronik seyirli, yavaş ilerleyen bir hastalıktır. Çoğu zaman terminal döneme kadar hiç bir belirti vermez, özellikle genç olgularda hafif kornea ödemine bağlı ışıktan rahatsız olma ve ışık etrafında hale görüntüsü gibi şikayetler olabilir. Bazen de olgular görme alanı kaybıyla doktora başvurabilir (65). Bulgular Primer açık açılı glokom bilateraldir. Bazen asimetrik olabilir. Göz içi basıncı çoğu zaman 22-40 mm Hg arasındadır. Nadiren 60-80 mm Hg ye kadar çıkabilir. Olguların çoğunda sabah saatlerinde göz içi basıncı yüksek bulunurken bazılarında öğle ve akşam saatlerinde yükselme saptanır. Bu nedenle günlük göz içi basıncı değişim eğrisi çıkararak inceleme yapmak gerekir (65). 39 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Ayırıcı Tanı Göz içi basıncı yüksekliği, optik diskte çukurlaşma ve atrofi ile görme alanı defektleri gibi bulguların hepsinin birlikte veya ayrı ayrı olduğu klinik durumlardan ayırt edilmesi gerekir(70). Ayırıcı tanıda önemli klinik tablolar: -Normal Tansiyonlu Glokom -Oküler Hipertansiyon -Eksfolyatif Glokom -Pigmenter Glokom -Açı Gerilemesi Glokomu -İnflamatuvar Glokom -Steroid Glokomu -Anterior Iskemik Optik Nöropati -Optik Pit -Optik Sinir Kolobomu Glokomda Tedavi Genel olarak glokom tedavisinin amacı, görme fonksiyonunun korunmasıdır. Ancak hastanın tahmin edilen yaşam süresi boyunca, normal faaliyetlerini engellemeden, makul bir maliyetle, minimum yan etkiyle ya da hiç yan etki olmadan bireyin ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde görme fonksiyonunun korunması glokom tedavisinin asıl amacı şeklinde özetlenebilir (71). Ganglion hücre kaybı ve buna bağlı olarak fonksiyonel bozulma oranı herkeste farklıdır. Yine risk faktörlerinin değişmesine bağlı olarak aynı gözde de farklılık gösterebilir. Hastaların yaşam kalitesini korumak için, ganglion hücre kaybı önemli fonksiyonel bozukluk eşiğinin üzerinde kalmalıdır. Bu nedenle hastalığın progresyon 40 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com hızını saptamak, tedavinin önemli bir parçasıdır (71). Glokomun mümkün olan tedavi şekilleri arasında göz içi basıncı düşüşü, oküler kan akımının iyileştirilmesi ve doğrudan nöron korunması bulunmaktadır. Göz içi basıncının düşürülmesi, günümüzde halen görme fonksiyonunu koruma konusunda etkisi kanıtlanmış tek yaklaşımdır. (71). Ancak her hasta için güvenli olacak tek bir göz içi basıncı değerinin olmaması “hedef göz içi basıncı” kavramını gündeme getirmiştir. Uygulanan tedavilerle glokomun daha ileri olumsuz etkilerine engel olacak ortalama göz içi basıncının tahmini hedef göz içi basıncıdır. Tedaviden önceki göz içi basıncının düzeyine, teşhis sırasındaki görme alanı hasarının düzeyine, hastanın yaşına, göz içi basıncının gösterdiği dalgalanmalara, glokomatöz hasarın progresyon hızına, hastanın beklenilen ortalama yaşam süresine ve diğer risk faktörlerinin varlığına bağlı olarak tanı anındaki göz içi basıncının %20, %30 veya %40 oranında düşürülmesi ile hedef göz içi basıncı belirlenir. Buna ulaşmak için gerekli olan tedavi yöntemleri seçilir (72). Göz içi basıncını düşürmeye yönelik tedavi yöntemlerini; medikal tedavi, lazer tedavisi ve cerrahi tedavi olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür. Ülkemiz gibi birçok ülkede, hastaların büyük çoğunluğunu oluşturan primer açık açılı glokomda genellikle ilk tedavi seçeneği medikal tedavi olmaktadır. Medikal tedavinin başarısız olması halindeyse, lazer tedavisi ve/veya cerrahi tedavi uygulanmaktadır (73). Primer Açık Açılı Glokomda Tedavi 1) Tıbbi tedavi 2) Laser tedavisi 3) Cerrahi tedavi 41 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com 1) Tıbbi Tedavi Genel anlamda PAAG’nin tedavisi tıbbidir. Tedavi amacı ile topikal ve sistemik ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlar tek başına, sabit veya sabit olmayan kombinasyonlar halinde kullanılabilir. Tedavinin başarısını hastanın tedaviye uyumu, ilaç etkileşimleri, yan etkiler ve birlikte olan sistemik hastalıklar belirler. Bunların içerisinde yetersiz tedavi uyumu glokomun cerrahi olmayan tedavisini sınırlayan en önemli etkendir(74) 2) Laser tedavisi A- Laser Trabeküloplasti Ø Argon Laser Trabeküloplasti Ø Diod Laser Trabeküloplasti B- Laser İridotomi Ø Nd: YAG Laser İridotomi Ø Argon Laser İridotomi C- Laser Periferik İridoplasti D- Laser Siklofotokoagülasyon Ø Transskleral Siklofotokoagülasyon - Nd: YAG Laser Siklofotokoagülasyon - Diod Laser Siklofotokoagülasyon Ø Transpupiller Siklofotokoagülasyon Ø Endoskopik Siklofotokoagülasyon E- Laser Sklerostomi Ø eksternal Ø internal 42 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Medikal tedavinin yeterli olmadığı hasta grubunda cerrahiye alternatif olarak düşünülmüş ve yaygın kullanım alanı bulmuştur. Lazer trabeküloplasti için en çok argon ve diod lazerler kullanılmakla beraber, bunlara alternatif olarak kırmızı ve mor ötesi dalga boylarında sürekli dalga lazerleri ve son zamanlarda Q-switched, frequency doubled Nd:YAG (532 nm) sistemi de kullanılmaktdır (6,36,75). 3) Cerrahi tedavi A- Penetran cerrahi yöntemler Ø İridektomi Ø İridenkleizis Ø Scheie ameliyatı Ø Elliot trepenasyonu Ø Trabekülektomi Ø Trabekülotomi B- Nonpenetran cerrahi yöntemler Ø Viskokanalostomi Ø Derin sklerektomi C- Siklodestrüktif yöntemler Ø Siklodiatermi Ø Siklokrioterapi Ø Siklofotokoagülasyon Ø Sikloanemizasyon D- Seton cerrahisi a)- Nonrestriktif (valvsiz) olanlar: Ön kamara tüpünden, episkleral bölgeye serbest aköz akımına izin verirler. v Molteno implantı v Schocket implantı v Baerveldt implantı 43 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com b)- Restriktif (valvli) olanlar: Tüp içindeki sıvı geçişini belli basınç değerleri içinde sağlayacak çeşitli sistemleri (Valv, membran, rezistans matriks) içerirler. v Krupin valvi v Joseph valvi v White valvi v Optimed valvi v Ahmed valvi Primer Açık Açılı Glokomun Tedavisinde Kullanılan İlaçlar -Parasempatomimetikler -Sempatomimetikler -Beta Blokörler -Karbonik Anhidraz Inhibitörleri -Hiperozmotik ajanlar -Prostoglandin Analogları - Parasempatomimetikler (Kolinerjikler) 1.Direkt Etkililer -Asetil kolin -Pilokarpin -Asiklidin 2.İndirekt Etkililer -Fizostigmin -Ekotiofat -Demekaryum 3.Direkt ve İndirekt Etkililer -Karbakol 44 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Parasempatomimetik ajanlar; sfinkter pupillanın kasılmasına sebep olarak irisi gererler, açıdaki iris dokusunun hacmini azaltırlar, periferik irisin trabekülumdan çekilmesini sağlarlar ve trabeküler yoldan dışa akımı arttırır. Ayrıca miyozis yapıcı etkisiyle periferik irisin trabeküler ağdan uzaklaşmasını sağlar. Bu özelliliği nedeniyle açı kapanmasında kullanımı endikedir (76). Eğer göz içi basıncı 45-50 mmHg gibi yüksek düzeylerde ise pupilla sfinkteri iskemik olabilir ve kolinerjik uyarıma cevap vermeyebilir. Parasempatomimetikler göz içi basıncını başlangıç değerine göre %10-20 oranında düşürürler (77,78,79 ). Direkt Etkililer muskarinik reseptörleri direkt uyararak etki ederler. Pilokarpin: En çok kullanılan direkt etkili parasempatomimetiktir. Aynı zamanda bir alkoloiddir. Göz damlası ve pomat formlarında % 2’den % 4’e kadar değişen konsantrasyonlarda bulunur. Göze geçişi oldukça hızlıdır. Uygulamadan 30 dakika sonra göz içi basıncı düşmeye başlar. Günde 4 kez kullanılmaktadır. Aköz dışa akımını arttırarak etki eder. Göz ve alın ağrısı, konjonktival hiperemi, punktat stenoz, bulantıkusma, diyare, öksürük, bronkospazm gibi yan etkileri bulunmaktadır(80). İndirekt Etkililer: Sinir-kas kavşağında kolinesterazı inhibe ederek asetilkolini arttırırlar. Fizostigmin, ekotiyofat, demakaryum bu grupta yer alan ilaçlardır. Etki sürelerinin uzun olması ve yan etkilerinin fazlalığı nedeniyle pek tercih edilmezler(80). Karbakol: Pilokarpine benzer etki gösterir ancak göz içi basıncını düşürmede daha etkindir. % 1.5-%3 arasında değişen konsantrasyonlarda bulunur. Yan etkileri pilokarpinden daha fazla olduğundan pek tercih edilmez(80). 45 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com -Sempatomimetik İlaçlar (Adrenerjik Agonistler) 1.Non selektif -Epinefrin -Dipivefrin 2.Selektif alfa2 agonistler -Apraklonidin -Brimonidin Adrenerjik agonistler olarak da isimlendirilen bu ilaçlar α. ve ß adrenerjik reseptörleri uyararak etki ederler. Alfa-2 reseptörlerinin uyarılması hümör aköz yapımını azaltır, beta reseptörlerin uyarılması ise hem hümör aköz yapımını azaltır hem de dışa atılmını arttırır(81). Epinefrin(Adrenalin): Nonselektif adrenerjik ajan olan epinefrin günde 2 kez kullanılır. % 0.25-%2 arasında değişen konsantrasyonlarda bulunur. Etki süresi 12-24 saattir. Midriasis oluşturmaktadır. Akut açı kapanma glokomu oluşturabileceğinden kullanımı açık açılı glokomlarla sınırlıdır. Lensi olmayan hastalarda maküla ödemine neden olabilir. Yanma, batma, punktal stenoz, fornikslerde adrenokrom birikimi, baş ağrısı, iridosiklit, taşikardi, hipertansiyon, ritm bozuklukları oluşturabilir(81). Dipivefrin: Epinefrin analoğudur. Epinefrinden daha az yan etkiye sahiptir. % 0.1 konsantrasyonda günde 2 kez kullanılır(81). Aproklonidin: Selektif alfa-2 reseptör agonistidir. % 0.5 konsantrasyonda günde 2 kez kullanılır. Ön segment laser girişimleri, ön ve arka segment cerrahilerinden önce profilaktik olarak kullanılmaktadır. Etkisi 12 saattir. Kronik kullanımda allerjik reaksiyonlara neden olabilir(81-82). 46 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Brimonidin: Selektif alfa-2 reseptör agonistidir. Retina ganglion hücreleri ve iç retina tabakaları üzerinde nöron koruyucu etkinliği vardır.% 0.2 konsantrasyonda bulunur. Günde 2 kez kullanılır. Aproklonidine göre daha az oküler allerji yapar. Kan basıncında düşme, baş dönmesi ve ağız kuruluğu gibi yan etkileri vardır(81,82 ). -Beta Blokörler 1.Nonselektif -Timolol -Levobunolol -Karteolol -Metipranolol - Propronolol - Nadalol 2.Selektif -Betaksolol -Atenolol -Proktolol Günümüzde glokom tedavisinde en yaygın kullanılan ilaç grubudur. Tek başlarına etkileri çok iyi olmakla birlikte, diğer ilaçlarla kombinasyonları basınç kontrolünde gerekebilmektedir (36). Beta blokerlerin ana etki yeri α2 reseptör blokajı ile pigmentsiz siliyer epitel hücreleridir. Bununla beraber optik sinir perfüzyonunu artırarak indirekt yolla akson kaybını önlerler (83). Beta blokerlerin beta blokajdan bağımsız olarak kalsiyum kanal bloke edici etkileri de vardır. Bu da optik sinir başı ve retinada vazodilatasyon sağlar ve direkt olarak nöron koruyucu etki yapar. Birçok çalışma, beta blokerlerin konvansiyonel dışa akım direncinde hiçbir değişikliğe yol açmadığını göstermiştir. Uveoskleral dışa akım üzerinde 47 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com de bariz bir beta tonusunun olmadığı düşünülmektedir. İki beta blokerin birarada kullanımı önerilmez(84,85). Beta blokörler korpus siliyarede hümör aköz yapımını azaltarak göz içi basıncını düşürürler(86). Göz içi basıncnı ortalama % 20 kadar azaltmaktadırlar(87). Timolol: Timolol glokom tedavisinde kullanıma giren ilk beta blokördür. Nonselektif beta-1 ve 2 antagonistidir. Hümör aköz yapımını azaltarak etki gösterir. Beta blokörler içerisinde göz içi basıncını düşürücü etkisi en yüksek olan ajandır. Günde iki kez kullanılır. % 0.25 ve % 0.50’lik konsantrasyonları mevcuttur. % 0.1’lik jel formu günde 1 kez kullanılır. Etkisi 2 saatte maksimuma ulaşır. Etki 12-24 saat sürer. Timolol tedavi başlangıcında hümör aköz yapımını % 40 kadar azaltır. Bu etki zamanla azalır. Nadiren oküler yanma ve hiperemi gibi oküler yan etkileri vardır. Asıl yan etkileri sistemiktir. KOAH, astım, sinüs bradikardisi, 2.-3. derece kalp bloğu ve kalp yetmezligi olanlarda kullanılmamalıdır(88). Betaksolol: Hümör aköz yapımını azaltarak etkili olan selektif beta-1 reseptör blokörüdür. Göz içi basıncı düşürücü etkisi timololden biraz daha azdır. Dışa akım direncini etkilemez. Bir miktar nöroprotektif etkisi vardır. Bu etkisi nedeni ile normal tansiyonlu glokom ve hafif artmış göz içi basıncı olan hastalarda tercih edilir. Selektif beta- 1 reseptör blokörü olduğu için astım hastalarında tercih edilebilir. Nöroprotektif etkisi nedeni ile görme alanını timololden daha iyi korur. % 0.25-% 0.50 konsantrasyonlarda bulunur. Günde 2 kez kullanılmaktadır(89). Levobunolol: Nonselektif beta blokördür. Uzun etkilidir ve kuru gözü olan hastalarda tercih edilebilir. % 0.5 konsantrasyonda bulunur ve günde 2 kez kullanılmaktadır(90). 48 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Karteolol: İntrinsik sempatomimetik aktiviteye sahip bir beta blokör olduğu için sempatik sinir sistemini bloke etmez hatta bir miktar aktive eder. Bu etki sayesinde daha az kardiovasküler yan etki oluşturur. Kan-lipid seviyesi üzerine olumlu etkisi bulunduğundan hiperlipidemik hastalarda tercih edilebilir. Günde 2 kez kullanılır. % 1 ve % 2’lik konsantrasyonları mevcuttur(90). -Karbonik Anhidraz İnhibitörleri 1- Sistemik karbonik anhidraz inhibitörleri Ø -Asetozolamid Ø -Diklorofenamid Ø -Methazolamid 2- Topikal karbonik anhidraz inhibitörleri Ø -Dorzolamid Ø -Brinzolamid Karbonik anhidraz, hidrojen ve bikarbonat denkliği ile su ve karbondioksit reaksiyonunu katalizleyen enzimdir. Bu enzim pigmente ve non pigmente siliyer epitel hücre membranında lokalizedir(91). Aköz yapımında enzimin net etkisi, silyer epitel membranını aktif olarak geçip arka kamarada ozmotik gradiyent oluşturan bikarbonat iyonlarını meydana getirmektir. Gradiyent farkından dolayı, su pasif olarak akar ve aköz yapımıyla sonuçlanır. Bu enzimin inhibisyonu ile aköz yapımı % 50 kadar azalır ve dolayısıyla göz içi basıncı düşer. Aköz dışa akımı ve episkleral venöz basınç üzerine etkisi yoktur(92). Sistemik karbonik anhidraz inhibitörlerinin elektrolit kaybı ve metabolik asidoza bağlı olarak dudaklarda ve parmaklarda karıncalanma, depresyon, kilo kaybı, karın ağrısı, bulantı, kusma, diyare, böbrek taşı oluşumu ve Stevens Johnson Sendromu gibi 49 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com ciddi yan etkileri vardır. Bu yüzden glokom krizleri, cerrahi sonrası gelişen glokom ve ani göz içi basıncı artışı görülen, kısa süre tedavi gerektiren sekonder glokomlar dışında kullanımı önerilmez. Yüksek dozda ve uzun süre kullanılması gerektiğinde ise, potasyumdan zengin diyet veya potasyum preparatları ile takviye yapılması gerekir (36,76). Son yıllarda kullanıma giren topikal karbonik anhidraz inhibitörleri korneadan penetre olup lokal etki ile hümör aköz yapımını azaltırlar. Tek ilaç olarak kullanılabildikleri gibi beta blokerlerle kombine kullanımları da yaygındır. Gözde batma hissi, süperfisyal punktat keratit, kornea kalınlığında artış ve bulanık görme gibi yan etkileri olabilir (36). Asetozolamid: Antihipertansif tedavide oral diüretik olarak kullanılmaya başlandıktan sonra göz içi basıncını düşürücü etkisi anlaşılmıştır. Genellikle günde 4 kez 250 mgr tablet şeklinde oral olarak kullanılır. Göz içi basıncını düşürücü etkisi diüretik etkisiyle ilgili değildir. Hümör aköz yapımını azaltır. Metabolik asidoz yapar. Metabolik asidoz optik sinir kan akımını arttırarak glokomlu hastalarda görme fonksiyonunu korur. Akut göz içi basınç yüksekliklerinde etkili bir ilaçtır. Baş ağrısı, el ve ayaklarda uyuşma, tinnitus, işitme azalması, ağızda acı tat, depresyon, hipopotasemi, ürolithiasis, bulantı, libido kaybı, kanama bozuklukları gibi yan etkileri vardır(93). Dorzolamid: Hümör aköz yapımını azaltarak etki eden topikal bir karbonik anhidraz inhibitörüdür. Korneal penetrasyonu yüksektir. % 2’lik dorzolamid günde 3 kez topikal olarak kullanılır. Göz içi basıncını yaklaşık % 18 azaltmaktadır(94). Irritasyon, yanma ve ağızda acı tat hissi gibi yan etkileri vardır. Steril mükopürülan konjonktivit yapabilir.(95). Brinzolamid: Potent ve seçici bir karbonik anhidraz inhibitörüdür. % 1’lik konsantrasyonu günde 2 kez kullanılmaktadır. Ağızda acı tat ve oküler irritasyon gibi yan etkileri vardır(96). 50 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com - Hiperozmotik Ajanlar Göz içi basıncının ani artışlarında kullanılan hiperozmotik ajanlar kan ozmolaritesini arttırarak, kan ve vitreus arasında ozmotik gradyent oluştururlar. Ozmotik gradyent yönünde vitreustan sistemik dolaşıma sıvı çekilmesiyle göz içi basıncında düşüş sağlarlar (76). Hiperozmotik ajanların etkinlikleri, zamanla vitreus ve hümör aköz içine dağılmaları sonucunda ozmotik gradyentin bozulması nedeniyle geçicidir. Bu durum özellikle kan-aköz bariyerinin bozulmuş olduğu neovaskülarizasyona ve inflamasyona sekonder glokomlu gözlerde çok daha hızlı olmaktadır (76). Yan etkileri arasında baş ağrısı, konfüzyon, sırt ağrısı, akut konjestif kalp yetmezliği, miyokardiyal infarktüs sayılabilir. Bu tip yan etkiler intravenöz kullanılan mannitolde, oral kullanılan izosorbid ve gliserine göre daha sık görülmektedir. Ayrıca gliserin glikoz ve keton cisimlerine metabolize olduğundan, diabetik hastalarda ketoasidoz komasına yola açabilir(76) Gliserol: Günde 1-1.5g/kg şeklinde oral yoldan uygulanır.30dakika içerisinde etkisi başlar ve 2-3 saat sürer. % 50’lik solüsyonlar şeklindedir. Daha az diürez yapar. Bulantı, kusma, baş ağrısı ve vertigo yapar. Diabetik hastalarda kullanımı sakıncalıdır(97). Isosorbide: Günde 1-1.5g/kg şeklinde oral yoldan kullanılır. % 45’lik solüsyonları vardır. Kalori değeri olmadığı için diabetiklerde kullanılabilir. Daha yavaş göz içi basıncı düşüşü sağlar. Kalp yetmezliği yapabilir(97). Mannitol: % 20’lik konsantrasyonları 2-5mg/kg dozunda intravenöz olarak kullanılır.Etkisi yaklaşık 30 dakikada başlar ve 6 saat kadar sürer. Hızlı etkilidir. En çok tercih edilen hiperozmolar ajandır. Dehidratasyon en önemli yan etkisidir(97). Üre: Günde 0.5-2g/kg olarak intravenöz uygulanır. Hızlı etkilidir ve kalori değeri yoktur. Metabolize olmadan atılır. Tromboflebit yapabilir(97). 51 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com -Prostoglandin Analogları Biyolojik hormonlardandır. olarak aktif Araşidonik maddeler asitten olan köken prostoglandinler alırlar ve hücre eikozonoid membranındaki fosfolipidlerden salıverilirler. Gözde konjonktiva, silyer cisim, iris ve trabeküler dokuda üretilirler(98). Prostoglandinlerin görevi, inflamasyon sürecinde dokuların verdiği cevabı düzenlemektir. Oküler inflamasyonlarda görülen hipotoni, prostoglandinlerin göz içi basıncını düşürdüğü fikrini gündeme getirmiştir Prostaglandinler yüksek konsantrasyonlarda göz iç basıncını yükseltebilir ve gözde inflamasyona neden olurlar. Düşük dozlarda ise uveoskleral akımı artırarak göz içi basıncını düşürürler. Uveoskleral dışa akımı, korpus siliyare kaslarında gevşeme ve silyer kas demetleri arasındaki genişleme ve ilaveten silyer kas hücrelerini çevreleyen ekstrasellüler matriks metabolizmasındaki değişikliklerle arttırmaktadırlar(99). Monoterapideki etkinlikleri, kullanım kolaylığı ve tek doz kullanılması, yaşam kalitesini etkilememeleri nedeniyle monoterapide en çok kullanılan ajanlardır. Gün içi dalgalanmaları daha etkin kontrol ederler (100,101). Prostoglandinlerin en sık görülen yan etkisi konjonktival hiperemidir. En önemli yan etki iris pigmentasyonundaki artıştır. Bu % 10-20 hastada görülür. Pigmentasyon artışı ilacı kesmekle ilerlemez ve geri dönmez. Iris pigmentasyon artışı iristeki melanositlerde melanin sentezinin artması ile ilişkilidir. Bunların yanı sıra yanma, batma, kaşıntı, bulanık görme, göz kapaklarında pigmentasyon artışı, baş ağrısı, yüzde kızarıklık, herpetik keratit nüksü gibi yan etkiler de görülebilir(102). Uzun süre topikal prostoglandin kullanımına bağlı kirpiklerde uzama oluşabilir. Afakik ve arka kapsülü yırtılmış psödofakik hastalarda kistoid maküla ödemi görülebilir(103). 52 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Latanoprost: ProstoglandinF2α analoğudur. FP reseptörleri aracılığı ile etki gösterir. Bir ön ilaçtır. Korneadan penetre olurken hidrolize olur ve biyolojik olarak aktivite kazanır. Silyer kastaki reseptörlere bağlanarak uveoskleral dışa akımı arttırırlar. Genel olarak göz içi basıncını 6-9 mmHg kadar düşürürler. Önemli avantajları % 0.005’lik solüsyonun günde tek doz uygulanması, düşük kardiopulmoner etki ve yüksek konsatre miyotik ajanlar hariç, diğer ilaçlarla kombinasyon yapılabilmesidir. Etkisini 1 saatte gösterir ve bu etki 24 saat devam eder. PAAG ‘lı olguların % 44’de ilk göz içi basıncını % 30 veya daha fazla azalttığı bildirilmiştir(98-102). Latanoprost damlatıldıktan yaklaşık 12 saat sonra en yüksek etki meydana gelir ve akşam kullanımı sabah kullanımına göre daha etkilidir(104). Latanoprostun bir avantajı da noktürnal hipertansiyonu önlemesidir. Uyku sırasında oküler perfüzyonun düşmesine bağlı glokomatöz hasar meydana gelir. Latanoprost normal tansiyonlu glokomda gece ilerleyen optik disk hasarını önleyebilir(105). Latanoprostun PAAG’de timolol ile sabit veya sabit olmayan kombinasyon şeklinde kullanımı belirgin göz içi basıncı düşüşü sağlar(106). Travoprost: ProstoglandinF2α analoğudur. Kimyasal yapı olarak latanoprosta benzer. Selektif FP reseptör agonistidir. Latanoprosta göre bu reseptörlere daha fazla afinite gösterir. Uveoskleral dışa akımı arttırarak göz içi basncını azaltır. Günde tek doz % 0.004 konsantrasyonda kullanılır. Göz içi basıncında 7-8mmHg düşüş sağlar. Latanoprosta göre konjonktiva hiperemisine daha çok neden olur. Soğuk zincire gerek duyulmaması ise latanoprosta üstünlüğüdür(98,106). Isopropil Unoproston: Prostoglandin metabolit analoğu olan bir dokosanoiddir.Prostoglandinlerden yapısal olarak farklıdır. Prostoglandinler gibi FP ve EP reseptörlerine etki etmediği için daha az yan etki oluşturur. Uveoskleral ve trabeküler 53 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com dışa akımı arttırarak göz içi basıncını düşürür. Günde 2 kez % 0.15 konsantrasyonda kullanılır. Göz içi basıncında ortalama 3.3mmHg kadar azalma sağlar. Nöron koruyucu ve vazadilatatör etkinliği vardır. Göz içi basıncını % 11-23 kadar düşürür. Göz içi basıncını düşürmede timolol kadar etkindir, diğer prostoglandin analoglarından daha az etkindir(101). Bimatoprost: Bir prostamiddir. Prostamidler de membran lipidlerinden köken alır, ancak biyosentetik öncüsü araşidonik asit değil anadamiddir. Prostamidler, FP reseptörlerine bağlanmazlar, serbest olarak bulunurlar. % 0.3 konsantrasyonda günde 1 kez kullanılırlar. Soğuk zincire ihtiyaç duymazlar. Latanoprosttan daha fazla hiperemi yaparlar(106). Korneal enzimler tarafından aktivasyon gerektirmeyen aktif bir ilaçtır. Dışa akımı arttırarak etki ederler. Trabeküler dışa akımda % 35, uveoskleral dışa akımda % 50 artış sağlarlar(107). Glokomda Kullanılan Sabit Kombine İlaçlar Günümüzde glokom tedavisinde monoterapilerle hedef basınç değerlerine ulaşılamadığında sabit veya sabit olmayan kombinasyon tedavileri uygulanmaktadır. Sabit kombinasyonların sabit olmayan kombinasyonlara bazı üstünlükleri bulunmaktadır(108,109): 1) Kullanılan damla sayı ve dozajı azalmaktadır. 2) Ikinci damlanın damlatılması ile oluşan birinci damlanın gözden yıkanması ve dolayısıyla etkisinin azalması ortadan kalkmaktadır. 3) Tedavideki prezervan madde sayısı azaldığı için oküler yüzeye ait yan etkiler azalmaktadır. 4) Damla sayısı azaldığı için hasta uyumu artmaktadır. 54 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com 5) Maliyet azalmaktadır. Halen kullanımda ve gelecekte kullanıma girecek sabit kombine ilaçlar: Dorzolamid-Timolol Maleat Sabit Kombinasyonu(Cosopt): Topikal karbonik anhidraz inhibitörü olan % 2’lik dorzolamid ile beta blokör % 0.5’lik timolol maleatın sabit kombinasyonudur. Ilk sabit kombine ilaçtır ve 1998’de kullanıma girmiştir. Günde 2 kez kullanılır. Dorzolamid-timolol maleat kombinasyonu sabit olmayan kombinasyonuna göre göz içi basıncını biraz daha fazla düşürmektedir(110,111). 24 saatlik diürnal ölçüm sonrası dorzolamid-timolol maleat sabit kombinasyonu akşam tek doz olarak kullanılan latanoprost ile aynı etkiyi oluştururken, sabah tek doz uygulanan latanoprosttan daha etkili bulunmuştur(112). Bir başka çalışmada da latanoprost-timolol maleat sabit kombinasyonu ile karşılaştırılmış ve günde 3 ölçüm yapılan diürnal varyasyona göre latanoprost-timolol maleat sabit kombinasyonu, dorzolamid-timololmaleat sabit kombinasyonundan 1mmHg daha fazla göz içi basıncı düşüşü sağlamıştır(113). Diğer bir çalışmada her iki saatte bir göz içi basıncı 12 saat boyunca ölçülmüş ve latanoprost-timolol maleat kullanımı ile dorzolamid-timolol maleat kullanımı arasında göz içi basıncı düşüşü açısından fark bulunmamıştır(114). Latanoprost-Timolol Maleat Sabit Kombinasyonu(Xalacom): Latanoprost % 0.005 ve timolol maleat % 0.5 sabit kombinasyonu 2001 yılında kullanıma girmiştir. Günde tek doz olarak kullanılmaktadır. Latanoprost FP reseptör agonistidir ve hümör aközün dışa akımını arttırarak etki gösterir. Timolol maleat ise non-selektif beta blokördür ve hümör aköz yapımını azaltarak etki gösterir. Bu iki madde additif etkileşim içindedir. 55 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com En sık görülen yan etki gözde irritasyondur. Bunun yanı sıra gözde kızarıklık, ağrı, fotofobi, konjonktivit, iriste renk değişikliği, kirpiklerde uzama gibi yan etkiler de görülmektedir. KOAH, astım, 2.-3. derece AV-blok, kalp yetmezliği, kardiojenik şok ve içerdiği maddelere alerjisi olanlar tarafından kullanılmamalıdır(115). Günde 2 kez verilen timolol maleata göre göz içi basıncını 1.9mmHg daha fazla düşürdüğü görülmüştür. Sabah verilen latanoprost ile karşılaştırılmış ve sabit kombinasyon göz içi basıncında ortalama 1.2mmHg daha fazla düşüş sağlamıştır(115 ). Bir başka çalışmada akşam verilen latanoprost-timolol maleat sabit kombinasyonu gündüz verilene göre 1-2mmHg daha fazla göz içi basıncı düşüşü sağlamıştır(115). Kullanımdaki bu iki ilacın yanı sıra yeni kullanıma giren sabit kombine ilaçlar da bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi brimonidin-timolol maleat sabit kombinasyonudur (Combigan). Nichols ve arkadaşlarının(116) yapmış olduğu bir çalışmada brimonidintimolol maleat sabit kombinasyonu kendi bileşenleri ile karşılaştırılmış ve sabit kombinasyonun göz içi basıncını 4.4-7.6mmHg arasında düşürürken; brimonidin tek başına 2.7-5.5mmHg, timolol maleat ise 3.9-6.2mmHg azaltmıştır. Henüz kullanıma girmemiş bir diğer ilaç travoprost-timolol maleat sabit kombinasyonudur (Extravan). Bir çalışmada sabit kombinasyon ayrı ayrı kendi bileşenleri ile karşılaştırılmış ve sabit kombinasyon timolola göre 1.9-3.3mmHg; travatana göre 2.0- 2.4mmHg daha fazla göz içi basıncı düşüşü sağlamıştır(117). Kullanıma girecek bir diğer ilaç da Bimatoprost-timolol maleat sabit kombinasyonudur (Ganfort). 56 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com GEREÇ VE YÖNTEM Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Göz Kliniği Glokom Biriminde PAAG tanısı ile takip edilen 24 hastanın 48 gözüne latanoprost % 0.005 ve timolol maleat % 0.5 sabit kombinasyonu, 24 hastanın 48 gözüne %0.5 timolol maleat+%2 dorzolamid HCL sabit kombinasyonu başlandı. Aşağıdaki ölçütlere uyan hastalar çalışmaya alındı: 1) PAAG’sı olan 20 yaş ve üzeri kadın ve erkekler 2) Göz içi basınçları 34mmHg ve altında olması 3) Görme alanında ilerleyici glokomatöz kayıpların olması ve göz gibi muayenesinde optik sinir başı hasarı bulunması 4) Gonyoskopik muayenede tüm kadranlarda açının açık olması 5) Görme keskinliğinin 0.5 veya daha iyi olması 6) Kornea bulanıklığı, katarakt, vitreus opasitesi gibi optik ortam bulanıklığı ve retina patolojisinin olmaması 7) Daha önce göz travması veya göziçi cerrahi geçirilmemiş olması 8) Diabet, hipertansiyon, kalp yetmezliği, obstrüktif akciğer hastalığı, kalp bloğu, psikoz gibi herhangi bir sistemik hastalığın olmaması Hastaların ilk muayenesinde ayrıntılı bir öykü alındıktan sonra uzak ve yakın tashihli görme keskinliği, ön segment ve fundus muayenesi, Goldmann aplanasyon tonometresi ile göz içi basıncı ölçümü, Goldmann üç aynalı kontakt lensi ile açı muayenesi, ultrasonik pakimetre ile santral kornea kalınlığı, Humphrey otomatik perimetresi ile görme alanı ölçümü yapıldı. 57 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Hastaların tüm kontrol muayenelerinde görme keskinlikleri ölçülerek kaydedildi. Göz içi basınçları aynı aplanasyon tonometresi ve aynı hekim tarafından ölçüldü. Hastaların 1.hafta,1.ay, 3.ay ve 6. aylarda göz içi basınç ölçümleri, rutin oftalmolojik muayeneleri ve 6. ayda görme alanı ile santral kornea kalınlığı ölçümleri tekrarlandı. Yan etkiler her kontrolde kaydedildi. Ortalama 3. aydaki kontrollerinde saat 8, 10, 12, 14, 16, 18, 20’de göz içi basınçları ölçülerek gün içi basınç dalgalanmalarına bakıldı. Santral kornea kalınlığı ultrasonik pakimetre ile, görme alanı ise Humprey otomatik perimetresi ile değerlendirildi. Görme alanı değerlendirilmesinde standart eşik testi olan santral 30-2 programı seçildi. Değerlendirmede MD(mean deviasyon) ve PSD (patern standart deviasyon) kullanıldı. Latanoprost % 0.005 ve timolol maleat % 0.5 sabit kombinasyonu ve %0.5 timolol maleat+%2 dorzolamid HCL sabit kombinasyonu kullanan hastaların 6 aylık takibi süresince göz içi basınçları, göz içi basıncının gün içi dalgalanması, görme alanı ve santral kornea kalınlığındaki değişimleri değerlendirildi. İstatistiksel İncelemeler Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için NCSS 2007&PASS 2008 Statistical Software (Utah, USA) programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart sapma) yanısıra niceliksel verilerin karşılaştırılmasında normal dağılım gösteren parametrelerin iki grup arası karşılaştırmalarında Student t test, normal dağılım göstermeyen parametrelerin iki grup arası karşılaştırmalarında Mann Whitney U test kullanıldı. Normal dağılım gösteren parametrelerin grup içi karşılaştırmalarında paired sample t testi kullanıldı. Sonuçlar %95’lik güven aralığında, anlamlılık değerlendirildi. 58 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com p<0.05 düzeyinde BULGULAR Çalışma Haziran 2006-Haziran 2008 tarihleri arasında yaşları 20 ile 76 arasında değişmekte olan, 18’i (%37.5) kadın ve 30’u (%62.5) erkek olmak üzere toplam 48 olgunun 96 gözü üzerinde yapılmıştır. Olguların ortalama yaşları 55.08±11.12’dir. Çalışma verileri Latanoprost/timolol maleat kullanılan grup “Grup I” ve Dorzolamid/ timolol maleat kullanılan grup “Grup II” olmak üzere iki grup altında incelenmiştir. Cinsiyet Kadın 41,7% Erkek 58,3% Şekil 1: Cinsiyet Dağılımı 59 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Tablo 1: Gruplara Göre Demografik Özelliklerin Değerlendirilmesi + Yaş Kadın ++ Grup I Grup II (n=24) (n=24) Ort±Sd Ort±SD 52,87±11,36 57,29±10,64 n (%) n (%) 10 (%41,7) 8 (%33,3) P 0,171 Cinsiyet 0,551 14 (%58,3) Erkek + ++ Student t test 16 (%66,7) Ki-kare test Gruplara göre olguların yaş ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Gruplara göre olguların cinsiyet dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Tablo 2: Göziçi Basıncının Değerlendirilmesi Grup I (n=48) Grup II (n=48) + GİB p Ort±SD Ort±SD Başlangıç 18,25±3,77 17,50±3,71 0,329 1. hafta 14,58±3,15 13,79±2,34 0,166 1. ay 14,18±2,49 13,29±2,22 0,066 3. ay 13,27±2,34 13,31±2,49 0,933 6. ay 13,00±2,12 12,66±2,29 0,470 Başlangıç – 1. hafta ++p 0,001** 0,001** Başlangıç - 1. ay ++p 0,001** 0,001** Başlangıç - 3. ay ++p 0,001** 0,001** Başlangıç - 6. ay ++p 0,001** 0,001** + Student t test ++ Paired sample t test **p<0.01 60 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Gruplara göre başlangıç, 1. hafta, 1. ay, 3. ay ve 6. ay GİB ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo 2). Grup I’de; başlangıca göre 1. hafta GİB’de görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01). Başlangıca göre 1. ay GİB’de görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01). Başlangıca göre 3. ay GİB’de görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01). Başlangıca göre 6. ay GİB’de görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01) (Tablo 2). Grup II’de; başlangıca göre 1. hafta GİB’de görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01). Başlangıca göre 1. ay GİB’de görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01). Başlangıca göre 3. ay GİB’de görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01). Başlangıca göre 6. ay GİB’de görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01) (Tablo 2). GİB 20 18 16 14 12 10 8 6 4 2 0 Başlangıç 1. hafta 1. ay Grup I 3. ay Grup II Şekil 2: GİB Dağılımı 61 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com 6. ay Tablo 3: Başlangıç GİB’ye Göre Diğer GİB’lerdeki Yüzde Düşüşlerin Değerlendirilmesi Grup I (n=48) Grup II (n=48) Ort±SD (Medyan) Ort±SD (Medyan) 18,52±16,41 18,93±16,30 (13,33) (14,58) 20,72±14,27 21,48±18,48 (18,20) (22,87) 25,69±14,32 21,90±17,02 (23,53) (21,43) 27,45±12,36 25,43±16,55 (28,17) (22,30) P Başlangıca Göre 1. hafta % değişimi Başlangıca Göre 1. ay % değişimi Başlangıca Göre 3. ay % değişimi Başlangıca Göre 6. ay % değişimi 0,915 0,524 0,285 0,337 Mann Whitney U test kullanıldı Gruplar arasında başlangıç GİB’ye göre 1. hafta GİB’de görülen yüzde düşüş düzeyleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo 3). Gruplar arasında başlangıç GİB’ye göre 1. ay GİB’de görülen yüzde düşüş düzeyleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo 3). Gruplar arasında başlangıç GİB’ye göre 3. ay GİB’de görülen yüzde düşüş düzeyleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo 3). Gruplar arasında başlangıç GİB’ye göre 6. ay GİB’de görülen yüzde düşüş düzeyleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo 3). 62 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Tablo 4: GİB’nin Gün içi Dalgalanma Değerlendirilmesi Grup I Grup II Ort±SD Ort±SD 08:00 14,25±1,73 13,31±2,49 0,035* 10:00 11,02±1,27 10,79±1,96 0,501 12:00 11,52±1,28 11,35±1,75 0,597 14:00 11,93±1,21 11,87±1,75 0,840 16:00 12,27±1,41 12,35±1,82 0,803 18:00 12,85±1,44 12,58±1,93 0,439 20:00 12,97±1,26 12,64±2,26 0,376 08:00 - 10.00 ++p 0,001** 0,001** 08:00 - 10:00 ++p 0,001** 0,001** 08:00 - 12:00 ++p GİB gün içi (saat) 0,001** 0,001** ++ 0,001** 0,001** ++ 0,001** 0,001** ++ 0,001** 0,001** 0,001** 0,001** 08:00 - 14:00 p 08:00 - 16:00 p 08:00 - 18:00 p ++ 08:00 - 20:00 p + Student t test * p<0.05 ++ + p Paired sample t test **p<0.01 Grup I’in sabah 0800’dek GİB’leri, Grup II’den istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p<0.05) (Tablo 4). Gruplara göre saat 1000, 1200, 1400, 1600, 1800 ve 2000’deki GİB ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo 4). 63 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Grup I’de; sabah 0800’deki GİB’ye göre saat 1000, 1200, 1400, 1600, 1800 ve 2000’deki GİB’lerinde görülen düşüşler istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01) (Tablo 4). Grup II’de; sabah 0800’deki GİB’ye göre saat 1000, 1200, 1400, 1600, 1800 ve 2000’deki GİB’lerinde görülen düşüşler istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01) (Tablo 4). GİB Gün İçi Dalgalanmaları (saat) 16 14 12 10 8 6 4 2 0 08:00 10:00 12:00 14:00 Grup I 16:00 18:00 Grup II Şekil 3: GİB Gün İçi Dalgalanmalarının Dağılımı 64 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com 20:00 Tablo 5: Başlangıç GİB Gün içi Dalgalanmalarına Göre Diğer GİB Gün içi Dalgalanmalarındaki Yüzde Düşüşlerin Değerlendirilmesi GİB Güniçi Grup I Grup II Dalgalanma Ort±SD (Medyan) Ort±SD (Medyan) 22,34±6,95 18,56±6,43 (23,07) (18,18) 18,88±5,65 13,94±7,20 (19,37) (15,38) 15,81±6,76 9,83±8,25 (16,02) (9,09) 13,59±7,14 6,21±8,58 (12,91) (7,41) 9,48±7,07 4,54±8,65 (7,69) (6,90) 8,45±7,12 4,58±7,64 (7,41) (6,25) Başlangıca Göre saat 10’daki % değişimi Başlangıca Göre saat 12’deki % değişimi Başlangıca Göre saat 14’deki % değişimi Başlangıca Göre saat 16’daki % değişimi Başlangıca Göre saat 18’deki % değişimi Başlangıca Göre saat 20’deki % değişimi Mann Whitney U test kullanıldı * p<0.05 p 0,001** 0,001** 0,001** 0,001** 0,013* 0,018* ** p<0.01 Grup I’in saat 8’deki başlangıç GİB’ye göre saat 10’daki GİB’de görülen yüzde düşüş düzeyi, Grup II’den istatistiksel olarak ileri düzeyde yüksektir (p<0.01) (Tablo 5). Grup I’in saat 8’deki başlangıç GİB’ye göre saat 12’deki GİB’de görülen yüzde düşüş düzeyi, Grup II’den istatistiksel olarak ileri düzeyde yüksektir (p<0.01) (Tablo 5). Grup I’in saat 8’deki başlangıç GİB’ye göre saat 14’deki GİB’de görülen yüzde düşüş düzeyi, Grup II’den istatistiksel olarak ileri düzeyde yüksektir (p<0.01) (Tablo 5). Grup I’in saat 8’deki başlangıç GİB’ye göre saat 16’daki GİB’de görülen yüzde düşüş düzeyi, Grup II’den istatistiksel olarak ileri düzeyde yüksektir (p<0.01) (Tablo 5). Grup I’in saat 8’deki başlangıç GİB’ye göre saat 18’deki GİB’de görülen yüzde düşüş düzeyi, Grup II’den istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p<0.05) (Tablo 5). 65 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Grup I’in saat 8’deki başlangıç GİB’ye göre saat 20’deki GİB’de görülen yüzde düşüş düzeyi, Grup II’den istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p<0.05) (Tablo 5). 25 20 15 10 5 0 Başlangıca Göre saat 10’daki % değişimi Başlangıca Göre saat 16’daki % değişimi Başlangıca Göre saat 14’deki % değişimi Başlangıca Göre saat 12’deki % değişimi Grup I Başlangıca Göre saat 18’deki % değişimi Başlangıca Göre saat 20’deki % değişimi Grup II Şekil 4: GİB Gün İçi Dalgalanmalarındaki Yüzde Değişimlerin Dağılımı Tablo 6: Mean Deviasyon Değerlendirilmesi Grup I (n=48) Grup II (n=48) + Mean Deviasyon p Ort±SD Ort±SD Başlangıç -3,28 ± 2,62 -5,32 ± 4,92 0,013* 6. Ay -2,24 ± 2,76 -4,75 ± 4,91 0,003** 0,001** 0,001** ++ p + Student t test *p<0.05 ++ Paired sample t test **p<0.01 66 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Grup I’in başlangıç mean deviasyon ortalamaları, Grup II’den istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p<0.05) (Tablo 6). Grup I’in 6. ay mean deviasyon ortalamaları, Grup II’den istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı yüksektir (p<0.01) (Tablo 6). Grup I’de; başlangıca göre 6. ay mean deviasyon ortalamalarında görülen artış istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01) (Tablo 6). Grup II’de; başlangıca göre 6. ay mean deviasyon ortalamalarında görülen artış istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01) (Tablo 6). Tablo 7: Başlangıç 6. ayda Mean Deviasyondaki Yüzde Değişimin Değerlendirilmesi Başlangıca Göre 6. ay Mean Deviasyon % değişimi Mann Whitney U test kullanıldı Grup I Grup II Ort±SD (Medyan) Ort±SD (Medyan) -38,91±92,43 -208,34±1449,00 (-31,39) (-19,75) p 0,044* *p<0,05 Gruplar arasında başlangıç mean deviasyonuna göre 6. ay mean deviasyonunda görülen yüzde artış düzeyleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmaktadır (p<0.05); Grup I’deki değişim Grup II’den anlamlı düzeyde yüksek olarak saptanmıştır (Tablo 7). 67 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Mean Deviasyon 0 -1 -2 -3 -4 -5 -6 Grup I Grup II Başlangıç 6. Ay Şekil 5: Mean Deviasyon Dağılımı Tablo 8: Patern Standart Deviasyon Değerlendirilmesi Grup I (n=48) Grup II (n=48) Ort±SD Ort±SD (Medyan) (Medyan) Başlangıç 3,60 ± 2,16 5,18 ± 2,96 0,009** 6. Ay 3,09 ± 1,88 4,34 ± 3,14 0,034* 0,004** 0,012* Patern Standart Deviasyon P + Student t test *p<0.05 ++ p Paired sample t test **p<0.01 Grup I’in başlangıç patern standart deviasyon ortalamaları, Grup II’den istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı düşüktür (p<0.01) (Tablo 8). Grup I’in 6. ay patern standart deviasyon ortalamaları, Grup II’den istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşüktür (p<0.05) (Tablo 8). 68 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Grup I’de; başlangıca göre 6. ay patern standart deviasyon ortalamalarında görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01) (Tablo 8). Grup II’de; başlangıca göre 6. ay patern standart deviasyon ortalamalarında görülen düşüş istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0.05) (Tablo 8). Tablo 9: Başlangıç 6. ayda Patern Standart Deviasyondaki Yüzde Değişimin Değerlendirilmesi Başlangıca Göre 6. ay Patern Standart Deviasyon % değişimi Grup I Grup II Ort±SD (Medyan) Ort±SD (Medyan) 6,82±48,74 2,55±79,88 (13,58) (13,09) p 0,775 Mann Whitney U test kullanıldı Gruplar arasında başlangıç patern standart deviasyonuna göre 6. ay patern standart deviasyonunda görülen yüzde düşüş düzeyleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo 9). Patern Standart Deviasyon 6 5 4 3 2 1 0 Grup I Grup II Başlangıç 6. Ay Şekil 6: Patern Standart Deviasyon Dağılımı 69 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Tablo 10: Santral Kornea Kalınlığı Değerlendirilmesi Grup I (n=48) Grup II (n=48) + Santral Kornea Kalınlığı p Ort±Sd Ort±SD Başlangıç 573,16 ± 34,00 574,08 ± 37,20 0,900 6. Ay 566,14 ± 34,50 567,43 ± 36,77 0,860 0,001** 0,001** ++ p + Student t test ++ Paired sample t test ** p<0.01 Gruplara göre başlangıç ve 6. ay santral kornea kalınlıkları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo 10). Grup I’de; başlangıca göre 6. ay santral kornea kalınlığında görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01) (Tablo 10). Grup II’de; başlangıca göre 6. ay santral kornea kalınlığında görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01) (Tablo 10). Tablo 11: Başlangıç 6. ayda Santral Kornea Kalınlıklarındaki Yüzde Değişimin Değerlendirilmesi Grup I Grup II Ort±SD (Medyan) Ort±SD (Medyan) 1,22±1,30 (0,85) 1,15±1,11 (1,00) p Başlangıca Göre 6. ay Santral Kornea 0,907 Kalınlığı % değişimi Mann Whitney U test kullanıldı Gruplar arasında başlangıç santral kornea kalınlığına göre 6. ay santral kornea kalınlığında görülen yüzde düşüş düzeyleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo 11). 70 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Santral Kornea Kalınlığı 580 570 560 550 540 530 520 510 500 Grup I Grup II Başlangıç 6. Ay Şekil 7: Santral Kornea Kalınlığı Dağılımı 71 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com TARTIŞMA PAAG, erişkin yaşta başlayan kronik, ilerleyici, sinsi seyirli anterior optik nöropati olup; 21mmHg üzerinde göz içi basıncı, glokoma has optik disk ve görme alanı bulguları ve geniş ön kamara açısı ile karakterize olan, en sýk görülen glokom türüdür(118). Glokomun optik siniri etkileme mekanizmasında birden çok faktörün rolü olabilir; ancak ilerleyici hasarda başlıca risk faktörü, göz içi basıncındaki artıştır. Günümüzde glokom tedavisi esas olarak göz içi basıncını düşürmeye dayanmaktadır(89,119). PAAG’de göz içi basıncının tek bir ilaçla yeterince düşürülememesi durumunda, tedavi rejimine göz içi basıncını düşürücü başka ilaçlar eklenmektedir(120). Birden çok ilacın tedavide kullanılması çoğu zaman hastanın tedaviye uyuncunu güçleştirmektedir. Iki ilacın tek bir şişede birleştirilmesi, damla uygulama süresi ve sayısını azaltacağından, hastaların tedaviye uyumunu arttırabilir. Ayrıca ikinci damlanın damlatılması ile damlanın alt forniksten uzaklaştırılması da engellenmektedir(121,122). Iki ilacın tek bir şişede birleştirilmesiyle elde edilen sabit karışım ilaçların glokom tedavisinde kullanılması aynı zamanda güvenilirlikte artış da sağlayabilir. Damla sayısının azaltılması ile damlalarda koruyucu olarak bulunan benzalkonium klorid ile karşılaşma sınırlandırılmaktadır. Invitro çalışmalarda bu bileşiğin kornea epiteline zararlı olduğu gösterilmiştir(123). PAAG tedavisinde göz içi basıncını düşürmek amacı ile sabit karışım ilaçlardan da faydalanılmaktadır. Topikal karbonik anhidraz inhibitörü olan % 2’lik dorzolamid ile beta blokör % 0.5’lik timolol maleat ilk sabit kombine ilaçtır ve 1998’de kullanıma girmiştir. Günde 2 kez kullanılır. dorzolamid-timolol maleat kombinasyonu sabit olmayan kombinasyonuna göre göz içi basıncını biraz daha fazla düşürmektedir(110-111). 72 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Latanoprost % 0.005 ve timolol maleat % 0.5 sabit kombinasyonu 2001 yılında kullanıma girmiştir. Içeriğinde yer alan timolol maleat hümör aközün yapımını azaltarak, latanaprost ise uveoskleral dışa akımı arttırarak göz içi basıncını azaltır. Günde 1 kez uygulanmaktadır. Sistemik ve oküler yan etkileri tolere edilebilir düzeydedir. Diürnal göz içi basıncını etkin bir şekilde kontrol altında tutar(124). PAAG olan 48 hastanın 96 gözüne latanoprost / timolol maleat ve dorzolamid / timolol maleat sabit kombinasyonlarından birini uyguladığımız çalışmamızda; her iki ilacın da GİB’ yi etkili bir biçimde düşürdüğünü gördük. Başlangıç GİB’ye göre 6. ay GİB’lerindeki yüzde düşüş miktarı açısından her iki iaç arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Konstas ve arkadaşlarının(125) yaptığı 3 aylık bir çalışmada akşam tek doz latanoprost / timolol maleat ile günde iki kez uygulanan dorzolamid / timolol maleat sabit kombinasyonlarının GİB üzerine etkileri benzer olarak bulunmuştur. Benzer şekilde başka bir çalışmada her iki ilacın PAAG hastalarında GİB ve retrobulber hemodinamikleri üzerine etkileri araştırılmış; GİB üzerine etkileri benzer olarak bulunmuştur. dorzolamide / timolol maleat kullanan grubun retrobulber damarlar ve kan akımı üzerine olumlu etkileri olduğu görülmüştür(126) Stewart ve arkadaşlarının(127) yaptığı çalışmada akşam tek doz latanorost / timolol maleat GİB’yi % 33, günde iki defa uygulanan dorzolamide / timolol maleat ise % 26 oranında düşürmüş ama hasta sayısı az olduğu için istatiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. PAAG veya oküler hipertansiyonlu hastalarda latanoprost / timolol maleat ve dorzolamide / timolol maleatın karşılaştırıldığı başka bir çalışmada her iki ilacın da istatistiksel olarak benzer hipotansif etkileri olduğu bulunmuştur(128). 73 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Shin ve ark.(113) yaptığı çalışmada yüksek göz içi basıncı olan hastalarda latanoprost ve timolol maleat sabit kombinasyonu ile dorzolamid ve timolol maleat sabit kombinasyonunun etkinliği ve güvenliği karşılaştırılmış ve 3. ay sonunda göz içi basıncında ortaya çıkan azalmanın latanoprost ve timolol maleat sabit kombinasyonunda daha fazla olduğu görülmüştür. GİB dalgalanması, cinsiyet, yaş, diyet, kardiyak ve respiratuar sikluslar, postür, hidrasyon ve uyku evresi dahil olmak üzere birçok değişkenden etkilenir. Glokom hastalarına ait çalışmalarda, pik ve etki sonu GİB değerleri arasındaki dağılımda büyük farklılıklar gözlenmiştir . Glokomun varlığına ya da yokluğuna bakılmaksızın, genellikle GİB sabah erken saatlerde pik yapar ve gece düşer. Ancak glokom hastalarında, günün herhangi bir saatinde pik yapma olasılığı vardır (129,130). Tek bir GİB ölçümü, risk altındaki bir hastada görmeyi en fazla tehdit eden GİB’nin gözden kaçmasına neden olabilir. Böylelikle, diürnal ya da sirkadyen GİB değerlendirmeleri, GİB ölçümünde daha güvenilir bir yöntem sunmaktadır ve en etkili tedavinin başlamasını sağlamaktadır. Glokom tedavisinin en büyük amacı; GİB dalgalanmalarını en aza indirmektir (131). Çalışmamızda hastaların ortalama 3. aydaki kontrollerinde saat 8, 12, 16, 20, 24’te GİB değerleri ölçülerek GİB’nin gün içi dalgalanmalarına bakıldı. GİB’nin gün içindeki dalgalanmaları arasında iki ilaç grubunda da anlamlı bir fark bulunmamaktadır. Ancak gün içindeki GİB yüzde değişimi karşılaştırıldığında latanoprost / timolol maleat grubunda anlamlı olarak daha yüksek bir yüzde değişim elde edilmiştir. Benzer şekilde sabah 8- akşam 8 saatleri arasında 2 saatte bir hastaların göz içi basınçlarının ölçüldüğü Konstas ve ark.(114) yaptığı çalışmada latanoprost ve timolol maleat sabit kombinasyonu dorzolamid ve timolol maleat sabit kombinasyonu ile karşılaştırılmış ve günlük göz içi basıncı düşüş eğrisinde her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır. 74 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com PAAG tanısı almış ve glokom tedavisi alan, ikinci basamak tedavi olarak latanoprost / timolol maleat veya dorzolamid / timolol maleat tedavisiyle değiştirilen hastaların 24 saatlik GİB etkinliğinin değerlendirildiği bir çalışmada her iki ilaç da günlük dalgalanmalarda benzer sonuçlar göstermiştir(125). Cvenkel ve arkadaşlarının(128) yaptığı, sabah tek doz latanoprost / timolol maleat ve günde iki doz dorzolamid / timolol maleat uygulamasının karşılaştırıldığı çalışmada sabah 8- akşam 8 saatleri arasında GİB’leri ölçülmüştür. Sonuçlar karşılaştırıldığında dorzolamid / timolol maleat grubunda akşam 6 ve 8’de, latanoprost / timolol maleat grubunda ise sabah 10’da anlamlı bir düşüş olmasa da her iki grubun sonuçları istatistiksel olarak değerlendirildiğinde GİB’de anlamlı bir düşüş olduğu ve iki grubun sonuçlarında bir fark olmadığı görülmüştür. Shin ve arkadaşlarının(113) yaptığı çalışmada ise latanoprost / timolol maleat ile dorzolamid / timolol maleat karşılaştırılmış ve günde 3 ölçüm yapılan diürnal varyasyona göre latanoprost / timolol maleat sabit kombinasyonu, dorzolamid / timolol maleat sabit kombinasyonundan 1mmHg daha fazla GİB düşüşü sağlamıştır. Çalışmamızda, hastaların tedavi öncesi ve 6. aydaki kontrollerinde Humphrey otomatik perimetresi ile görme alanı ölçümleri değerlendirildi. Başlangıca göre 6. ay sonunda MD (mean deviasyon) değerindeki artış ve PSD(patern standart deviasyon) değerindeki azalma her iki ilaç grubunda da istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Ancak başlangıca göre 6. aydaki MD artış yüzdesi latanoprost / timolol maleat kullanılan grupta istatistiksel olarak daha yüksek bulundu. Göz içi basıncının 18mmHg ve altında olduğu glokom hastalarında, AGIS(Advenced Glaucoma Intervention Study) grubu, 6 yıllık takip döneminde ilave bir görme alanı kaybı olmadığını göstermişlerdir(119). Aynı şekilde Mao ve ark. yaptığı çalışmada ortalama göz içi basıncı 16mmHg ve altında olan tüm gözlerde görme alanının stabil kaldığı, daha yüksek göz içi basıncı olan gözlerde ise hastalığın ilerlediği gösterilmiştir(89). 75 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com Martanez ve arkadaşlarının(132) yaptığı çalışmada timolol maleat kullanan PAAG hastalarının tedavisine dorzolamid eklenmesiyle, glokomatöz görme alanı defektlerinin ilerlemesinin engellendiği görülmüştür. Schmier ve arkadaşlarının(133) travoprost / timolol maleat ile latanoprost / timolol maleatı karşılaştırdıkları çalışmada ise travoprost / timolol maleatın uzun dönemde görme alanı kayıplarında daha az ilerlemeye sebep olduğu görülmüştür. Çalışmamızda, tedavi öncesi ve 6. aydaki kontrollerde hastaların santral kornea kalınlıkları ultrasonik pakimetre ile ölçülerek değerlendirildi. Başlangıca göre 6. ay sonunda santral kornea kalınlığında incelme saptandı. Her iki grupta da bu kalınlık azalması istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Ancak gruplar arasında bir fark saptanmadı. Lass ve ark.(134) yaptığı çalışmada latanoprost ve timolol maleat sabit kombinasyonunun uzun süre kullanımının korneal kalınlık üzerine etkileri timolol ile karşılaştırılmış ve sabit kombinasyon ile timolol arasında korneal etki aynı bulunmuştur; korneal incelmenin istatistiksel olarak anlamlı olmadığı saptanmıştır. Almeida ve arkadaşlarının(135) tavşanlar üzerinde yaptığı başka bir çalışmada ise topikal dorzolamid kullanımının korneal kalınlığı arttırmadığı gösterilmiştir. Latanoprost ve timolol maleatın insan korneal fibroblast hücre kültürleri üzerinde etkilerinin incelendiği bir çalışmada ise latanoprostun fibroblastlardaki kollajen jel konsantrasyonunu arttırdığı; bunun da kornea şekli ve kalınlığı üzerinde etkili olabileceği gösterilmiştir (136). 76 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com SONUÇLAR PAAG tedavisinde kullanılan sabit kombine ilaçlardan latanoprost / timolol maleat ve dorzolamid / timolol maleatın ; göz içi basıncı, göz içi basıncının gün içi daldalanmaları, görme alanı ve santral kornea kalınlığı üzerine etkilerini karşılaştırdığımız çalışmamızda şu sonuçlar elde edildi: 1. Her iki ilaç da başlangış GİB’leri 1. hafta, 1. ay, 3. ay ve 6. ayda istatistiksel olarak anlamlı şekilde düşürmüşlerdir (p<0.01). Her iki ilacın yüzde düşüş oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0.05). 2. Her iki ilaç da 3. aydaki gün içi GİB dalgalanmalarında ististiksel olarak anlamlı bir düşüş göstermişlerdir (p<0.01). İki ilaç karşılaştırıldığında latanoprost / timolol maleat grubundaki gün içi GİB dalgalanmalarındaki düşüş oranı istatiksel olarak daha fazla bulunmuştur(p<0.05). 3. Her iki ilaç ile görme alanında tedavi öncesi MD düzeyi ile 6. aydaki MD düzeylerindeki artış (p<0.01) ve tedavi öncesi PSD ile 6. aydaki PSD düzeylerindeki düşüş (p<0.05) istatiksel olarak anlamlıydı. İki ilaç karşılaştırıldığında MD değerlerindeki yüzde değişim düzeyi latanoprost / timolol maleat grubunda istatistiksel olarak daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). PSD değerleri karşılaştırıldığında ise iki ilaç arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0.05). 4. Her iki ilaç da tedavi öncesi santral kornea kalınlığına göre 6. aydaki santral kornea kalınlığında istatiksel olarak anlamlı bir incelmeye neden olmuşlardır (p<0.01). Her iki ilaç karşılaştırıldığında incelme oranları arasında saptanmamıştır (p>0.05). 77 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com istatiksel bir fark KAYNAKLAR 1) Shields MB. Teextbook of Glaucoma 4th ed. Baltimore. Williams and Wilkins 1998;108-136. 2) Shields MB. Textbook of glaucoma. Williams and Wilkins. third edition. 1992;84-125. 3) Shiose Y, Kitazava Y, Tsukhara S, Akamatsu T, Mirzokami K, Futa R et al. A collaborative glaucoma survey for 1998 in Japan. Rinsho Ganko 1990; 44 :6534) 659. Krumpazky HG, Klauss V. Epidemiology of blindness and eye disease. Ophtalmol. 1996; 210: 1-84. 5) Gittinger JW Jr. Chiasmal disorders. In: Albert DM, Jakabiec, eds. Principles Practice of Ophthalmology, 2nd ed, vol 5. Philadelphia: W. B. Saunders, 6) and 2000. Kanski JJ: Glokomlar: Klinik oftalmoloji, Dördüncü baskı. Çeviri Ed: Orağlı K:M: Great Britain Butterworth- Heinemann LTD. 1999; S: 183-209. 7) Flammer J, Orgol S, Costa VP, Orzaksi N, Krieglstein GK et al. The impacct of ocular blood flow in glaucoma. Progress in Retinal and Eye Research. 2002; 21 359- 93. 8) Anderson DR. Glaucoma, capilleries and pericytes.1. blood flow regulation. Ophtalmologica 1996; 210: 257-262. 9) Turaçlı E, Önal M, Yalvaç I. Glokom. Ankara: SFN. 2003: 69-76. 10) Dreyer EB, Zurakowski D, Schumer RA, Podos SM, Lipton SA. Elevated glutamate levels in the vitreus body of human and monkeys with glaukoma. Arch Ophthalmol 1996; 114: 299-305. 11) Quigley HA. Ganglion cell death in glacoma: pathology recapitulates oncogeny. Aust NL J Ophthalmol 1995; 23: 85-91. 12) Garcia E, Shareef S, Walsh J, Sharma SC.Programmed cell death of retinal ganglion cells during experimental glaucoma. Exp. Eye Res 1995; 61: 33-44. 13) Guyton AC, Hall JE. Eye. In: Texbook of medical physiology. Saunders WB, Philadelphia, 1996; pp: 632-33. 78 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com 14) Orhan M. Hümör Aköz Dinamiği.Turaçlı ME, Önol M, Yalvaç SI(edit): Glokom. SFN yayıncılık Ankara, 2003; 4-10. 15) Zeimer RC. Circadien variations in intraocular pressure. Ritch R, Shields MB, Krupin T: The Glaucomas. Vol 1 Mosby, st. Louis; 1996, 429-445. 16) Brubaker RF. Delayed functional loss in glaucoma. LII Edward Jackson Memorial Lecture. Am J Ophthalmol. 1996 May; 121 (5): 473-83. 17) Damji KF, Behki R, Wang L. Target IOP Workshop participants. Canadian perspectives in glaucoma managment: settingtarget intraocular pressure range. Can J Ophthalmol. 2003 Apr; 38 (3): 189-97. 18) Caprioli J. The Ciliary Epithelia and Aqueous Humor. Hartý WM (Ed) Mosby, St Louis 1992;228-241. 19) Shiose Y. lntraocular pressure: New perspectives, Major Review. Surv Ophthalmol. 1990;34(6):413-435. 20) Schottenstein EM. Intraocular pressure and Tonometry. In: The Glaucomas Vol I. Ritch R, Shields MB, Krupin T (Eds). Mosby, St Louis.1996;411-421. 21) Wingert TA, Bassi CJ, McAlister WH, Galanis JC. Clinical evaluation of five portable tonometers .J Am Optom Assoc. 1995;66(11):670-4 22) Moses RA, Grodzki WJ Jr. Constant-pressure tonography based on the electronic Schiotz tonometer. Invest Ophthalmol. 1972;11(7):585-92. 23) Kniestedt C, Lin S, Chae J, Nee M, Bostrom A, Sturmer J, Stamper RL. Comparison of dynamic contour tonometry and goldmann applanation tonometry in glaucoma patients and healthy subjects. Am J Ophthalmol.2006 Oct; 142(4) : 583-90. 24) Kniestedt C, Lin S, Chae J, Bostrom A, Nee M, Stamper RL. Comparison of dynamic contour tonometry wth goldman applanation tonometry over a wide range of central corneal thickness. Glaucoma . 2005 Aug; 14(4):288-92. 25) Gloster J, Perkins ES. The validity of the imbert-fick law as applied to applanation tonometry. Exp Eye Res. 1963;44:274-83. 26) Allingham RR (ed): Shield’s Texbook of Glaucoma. Fifth edition. 2005. LWW, Philadelphia, 2005. 27) Jack J. Kanski: Clinical Ophthalmology third edition 1994. The Glaucomas. 233- 279. 79 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com 28) Ehlers N, Bramsen T, Sperling S. Applanation tonometry and central corneal thickness. Acta Ophthalmol 1975; 53: 34-43. 29) Gordon MO, Beisler JA, Brandt JD, HEUER dk. The Ocular Hypertension Treatment Study: baseline factors that predict the onset of primary open-angle glaucoma. Arch Ophthalmol 2002; 120: 714-20. 30) Daughty MJ, Zaman ML. Human corneal thickness and its impact on intraocular pressure: a reviewand metaanalysis approach. Surv Ophthalmol 2000; 44: 367-408. 31) Brandt JD, Beiser JA, Kass MA, Mac O. Goordon and the Ocular Hypertension TreatmentStudy (OHTS) Group. Central corneal thickness in the Ocular Hypertension Treatment Study (OHTS) Ophthalmol 2001 ; 108: 1779-88. 32) Copt RP, Thomas R, Mermoud A. Corneal thickness in intraocular hypertension, primary open-angle glaucoma and normal tension glaucoma.Arch Ophthalmol 1999; 117: 14-16. 33) Simon G, Small RH, Ren Q. Effect of corneal hydration on Goldmann applanation tonometry and corneal topography. Refract Corneal Surg 1993; 9:110-7. 34) Riordan-Eva P. Anatomy & embriology of the eye, Chapter 1, General Ophthalmology, 13th Edition (Middle East Edition), Vaughan DG, Asbury T, RiordanEva P, eds, Lebanon, Appleton&Lange, 1996, 1-29. 35) Lütjen-Drecoll E, Rohen JW. Morphology of aqueous outhflow pathways in normal and glaucomatous eyes. Chapter 5, Anatomy and Physiology, Part 1, Basic Sciences, Volume 1, The Glaucomas, 2nd Edition, Ritch R, Shields MB, Krupin T, eds, St. Louis. Mosby-Year Book Inc, 1996; 89- 123. 36) Yalvaç I, Önal M. Glokom, Bölüm 11, Temel Göz Hastalıkları, 1. Baskı, Aydın P, Akova YA eds, Ankara, Güneş Kitabevi, 2001; 259-285. 37) Yanoff M, Duker JS. Ophthalmology, 1998; section 12, glaucoma. 38) Zeyen TG, Caprioli J. Progression of disease and vision field damage in early glaucoma. Arc Ophthalmol, 1993; 111: 62-65. 39) Jonas JB. Morphological Aspects in the Diagnosis and Pathogenesis of Glaucomatous Optic Neuropathy. Glaucoma. Decision Marking in Therapy. SpringerVerlag, Milano 1996: 51-63. 80 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com 40) Werner E. Historical review of visual field testing, in Werner E (ed): Manual of Visual Fields. Churchill Livingstone, New York, s: 1-5,1991. 41) Krupin T et al. Manual of glaucoma. 1. Baskı. Churcill Livingstone 1988. 42) İzgi B. Bilgisayarlı görme alanı ve etkileyen faktörler. T Oft Gaz 1992;22:609-612. 43) Tamçelik N. Görme Fonksiyonu. Turaçlı ME, Önol M, Yalvaç SI (edit): Glokom. SFN yayıncılık Ankara 2003; 41-55. 44) Werner E. Basic principles of perimetry, in Werner E(ed): Manual of Visual Fields. Churchill Livistone, New York, 7-16,1991. 45) Silverstone DE, Hirch J. Automated visual field testing , techniques of examination and interpretation. Appleton-Century-Crofts, 1996. 46) Werner E. The normal visual fields, in Werner E(ed): Manual of Visual Fields. Churchill Livingstone, NeW York, 1991; 91-110. 47) Tate GW, Lynn JR. Principles of quatitative perimetry: Testing and Interpreting the Visual Field. Grune and Stratton, Orlando, FL, 1977. 48) Zalta AH. Lens rim artifact in automated treshold perimetry. Ophthalmol 96: 1302, 1989. 49) Kaiser HJ, Flammer J. Visual Field Atlas, University Eye Clinic, Basel, 31-54, 1992. 50) Haas A, Flammer J, Schneider U. Influence of age on visual fields of normal subjects. Am J Ophthalmol 101: 99,1986. 51) Allingham RR. Visual fields and their relationship to the optic nevre. Chandler and Grant’s Glaucoma, forth ed. Baltimore, Williams& Wilkins 1997:120-128. 52) Werner E. The Humphrey visual field analyzer, in Werner E (ed): Manual of Visual Fields. Churchill Livingstone, New York, 67-89, 1991. 53) Haley MJ. The Field Analyzer Primer. Allergan Humphrey, San Leandro, CA, 13- 37, 1989. 54) Katz J, Sammer A. Reliability indices of automated perimetric tests. Arch Ophthalmol 106: 1252, 1988. 55) Izgi B. Bilgisayarlı normal görme alanı ve etkileyen faktörler. T Oft Gaz 22: 609, 1992. 81 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com 56) Werner B,E. Normal-Tension glaucoma. The glaucoma, glaucoma therapy, Vol 2, The Mosby Co, 2. edition, 1996; 769-797. 57) Tanito M, Itai N, Dong J et al. Correlation between intraocular pressure level and optic disc changes in high-tension glaucoma suspects. Ophthalmolgy 2003;110:915921. 58) Robin AL, Barnebey HS, Harris A, Osborne N. Glaucoma management: Beyond intraocular pressure. Ophthalmology Times 22 (Suppl 2). S1-S23, 1997. 29. 59) Palmberg P, Wiggs JL. Mechanisms of glaucoma. in: Ophmalmology. Yanoff M, Duker JS (eds). Mosby, London: pp 12.3.1-8, 1999. 60) Lütjen-Drecoll E, Rohen JW. Anatomy of aqueous humour formation and drainage. Kaufrnan PL, Mittag TW. Glaucoma, in: Podos SM, Yanoff M (ed). Textbook of Ophthalmology, Mosby, London: pp 1.1-16, 1994. 61) Rosenberg LF, Krupin T. Pimary open-angle gkucoma. in: Ophthalmology. Yanoff M, Duker JS (eds). Mosby, London: pp 12.11.1-6,1999. 62) Sürel Z.: Steroid glokomu, Haznedaroğlu G, Andaç K, Erbakan G ve ark (ed.ler). XXI. Ulus Türk Oft Kong (1987), Cilt 1. İzmir; Karınca Matbaacılık, s 1- 15, 1988. 63) Çetin T, Eltutar K, Beşkardeş S. Sekonder glokom etyolojisi, olgularımızın dağılımı. T Oft Gaz 22: 565-569, 1992. 64) Gür B, Aksu G, Apaydın KC, Karpuzoğlu T, Yeğin O, Yakupoğlu G. Steroid katarakt ve glokomu (HLA antijenlerinin rolü). T Oft Gaz 21: 347-352, 1992. 65) Hoskins Jr.HD, Kass M. Primary open angle glaucoma, Becker-Shaffers Diagnosis and Therapy of the Glaucomas-(Sixth Ed), Klein EA. the c.v.Mosby Company, St.Louis, Toronto, Baltimore. s: 277-301, 1989. 66) Waltman SR, Yarian D. Antinuclear antibodies in open angle glaucoma. Invest Ophthalmol Vis Sci 13: 695-697,1974. 67) Turaçlı E. Primer glokom. T. Klin Oftalmol, Glokom özel sayısı. Günalp İ, Özkan matbaacılık, Ankara. pp 14-21, 1992. 68) Schumer RA, Podos SM. The nerve of glaucoma. Arch Ophthalmol 112: 37-44, 1994. 69) Yalvaç SI. Primer açık açılı glokomun patofizyolojisi. Glokom: Nisan Kurs Kitabı. Ankara 2007; 41-45. 82 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com 70) Ertürk H. Primer açık açılı glokom. Turaçlı ME, Önol M, Yalvaç SI (edit): Glokom. SFN yayıncılık Ankara 2003; 69-76. 71) Grehn F, Hollo G, Lachtar Y, Migdal C, Thygesen J. Terminoloji, sınıflandırma Ve tanımlar, Giriş Bölümü, Glokom İçin Terminoloji ve Rehber, Traverso CE, eds, 2. Basım, Savona, İtalya, Editrice Dogma®S.r.l., Avrupa Glokom Cemiyeti. 2004; Giriş, 1- 4. 72) Grehn F, Hollo G, Lachtar Y, Migdal C, Thygesen J. Hedef göz içi basıncı ve yaşam kalitesi, Tedavi İlkeleri ve Seçenekleri, Bölüm 3, Glokom İçin Terminoloji ve Rehber, Traverso CE, eds, 2. Basım, Savona, İtalya, Editrice Dogma®S.r.l., Avrupa Glokom Cemiyeti. 2004; 3, 5-6 73) Sherwood MB, Migdal CS, Hitchings, Sharir M, Zimmerman TJ, Schultz JS. Initial treatment of glaucoma: Surgery or medications, Surv Ophthalmol, 1993; 37(4), 293305. 74) Terminology and Guidelines for Glaucoma, European Glaucoma Society, 2. edition 2003; Chapter 3-2. 75) Grehn F, Hollo G, Lachtar Y, Migdal C, Thygesen J. Lazer cerrahisi, Tedavi İlkeleri ve Seçenekleri, Bölüm 3, Glokom İçin Terminoloji ve Rehber, Traverso CE, eds, 2. Basım, Savona, İtalya, Editrice Dogma®S.r.l., Avrupa Glokom Cemiyeti, 2004; 3, 28- 32. 76) Derich RC. Cholinergic agents .in:Morrison JC, Pollack IP, (eds).Glaucoma science And practice. Thieme, New York2003:383-390 44 77) Cantor L, Berlin MS, Hodapp EA, Lee DA, Wilson MR, Wand M. Medical management of glaucoma, Chapter 11, Glaucoma, Section 10, Basic and Clinical Science Course, Denny M, Taylor F, eds, San Francisco, American Academy of Ophthalmology, 1999-2000; 104-113 78) Epstein DL. Medications used chronic glaucoma therapy.the miotics. Chandler and Grant's Glaucoma.Williams&Wilkins,Baltimore 1997;153-163 79) Gross RL. Current Medical Management of Glaucoma in Yanoff-Duker. Ophtalmology 1998 section 12, 24 1-8 80) Shields MB. Cholinergic stimulators. Texbook of Glaucoma. Williams and Wilkins, Baltimore 1998; 384-397. 81) Shields MB. Adrenergic stimulators. Texbook of Glaucoma. Williams and Wilkins, Baltimore 1998; 398-412. 83 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com 82) Shin BH, Glover BK, Cho SC, Kim YY, Kim C, Nguyen KD. Longterm brimonidine therapy in glaucoma patients with aproclonidine allergy. Am J Oph 1999;127: 511-5. 83) Collignon NJ, Collignon-Brach JD. Effect of topical beta blockers on human retinal vessels diameters.Int oph 1997-98;21:199-203 84) Bronj A, Chidlow G, Melena J, Osborne NN. Beta blockers in the treatment of glaucoma. Orgül S, Flammer J, (eds).Pharmacotherapy in Glaucoma.Verlag Hans Huber, Bern 2000;79- 113 85) McKibbin M, Menage MJ.The effect of once-daily latanoprost on intraocular pressure and pulsatile ocular blood flow in normal tension glaucoma.Eye 1999;13(pt 1):31-4 86) Coakes RL, Brubaker RS. The mechanism of timolol in lowering intraocular pressure. Arch Ophthalmol. 1978; 96: 2045-8. 87 Levobunolol Study Group T. Levobunolol: A beta adrenoceptor antagonist effective in the long-term treatment of glaucoma. Ophthalmology. 1985; 92: 1271-6. 88) Singh K, Zimmerman TJ. Update on the status of topical beta blockers in the treatment of glaucoma. In: Ophthalmology Clinics of North America, New developments in glaucoma. Lee DA. Edt. N. B. Saunders Company Philadelphia 1995; p: 295. 89) Mao LK, Steward WC, Shields MB. Correlation between intraocular pressure control and progressive glaucomatous damage in primary open-angle glaucoma. Am J Ophthalmol; 111: 51-54, 1991. 90) Kayaalp SO. Beta adrenerjik reseptör blokörleri. Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, cilt 2; 1985, 1192-1220. 91) Lutjen- Drecoll E, Lonnerholm G, Eichorn M. Carbonic anhydrase distrubition in the human and monkey eye by light and electron microscopy. Graefes Arch Ophthalmol. 1983; 220: 285. 92) Dailey RA, Brubekar RF, Bourne WM. The effects of timolol maleate and acetazolamide on the rate of aqueous formation in normal human subjects. Am J Ophthalmol. 1982; 93: 232. 93) Shields BM. Carbonic anhyrase inhibitors. Texbook of Glaucoma. Williams and Wilkins, Baltimore 1998, 431-439. 84 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com 94) Lippo EA, Carlson LE, Ehinger B. Dose-response and duration of action of dorzolamide, a topical carbonic anhydrase inhibitor. Arch Ophthalmol. 1992; 100: 495. 95) Schnyder CC, Tran VT, Mermoud A, Herbort CP. Sterile mucoprulent conjunctivitis associated with the use of dorzalamide eyedrops. Arch Ophthalmol. 1999; 117: 1429-31. 96) Turaçlı ME. Karbonik Anhidraz Inhibitörleri. Turaçlı ME, Önol M, Yalvaç SI (edit): Glokom. SFN yayıncılık Ankara 2003; 179-183. 97) Türker G: Hiperozmotikler. Ankara Oftalmoloji Derneği Akademik Eğitim Programı 12. Ulusal Oftalmoloji Kursu, Hasanreisoglu B ve ark. Yıldırım Basımevi, Ankara 1992, 114- 116. 98) Turaçlı ME. Prostaglandin Analogları. Turaçlı ME, Önol M, Yalvaç SI (edit): Glokom. SFN yayıncılık Ankara 2003; 176-178. 99) Bill A. Uveoscleral drainage of aqueous humor: Physiology and Pharmacology. Prog Clin Biol Res. 1989; 312: 417-27. 100) Gross RL. Current Medical Management of Glaucoma in Yanoff-Duker. Ophtalmology 1998 section 12, 24 1-8 101) Hejkal TW, Camras CB. Prostaglandin analogs in the treatment of glaucoma.Semin Ophtalmol 1999;14:114-23 102) Camros CB. United States Latanoprost Study Group. Comparison of latanoprost and timolol in patients with ocular hypertension and glaucoma. A six month, masked, multi center trial in the United States. Ophthalmology. 1996; 103: 138-47. 103) Kaufman PL, Mittag TW. Medical therapy of glaucoma. Glaucoma Texbook of Ophthalmology 1994; 9-24. 104) Alm A, Stjernschantz J. Scandinavian Latanoprost Study Group. Effects on intraocular pressure and side effects of 0.005 % latanoprost once daily, evening or morning. A comparison with timolol. Ophthalmology. 1995; 102: 1743-52. 105) Mc Kibbin M, Menage MJ. The effect of once-daily latanoprost on intraocular pressure and pulsatile ocular blood flow in normal tension glaucoma. Eye 1999; 13 (pt1): 31-4. 106) Cantor LB. Bimatoprost: A member of a new class of agents, the prostamides, for glaucoma menegment. Ext Opin Invest Drugs. 2001; 10: 721-31. 85 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com 107) Woodward DF, Kraus AH-P, Chen J. The pharmacology of bimatoprost. Surv Ophthalmol. 2001; 45 (supp l 4): 337-45. 108) Chrai SS, Makoid MC, Ericsen SP, Robinson JR. Drop size and initial dosing frequency problems of topically applied ophthalmic drugs. J Pharrm Sci 1974; 63: 333338 109) Steward WC, Konstas AGP, Pfeiffer N. Patients and ophthalmologist attitudes concerning compliance and dosing in glaucoma treatment. J Ocular Pharmacol 2005. 110) Boyle JE, Ghosh K, Greser DK, Adamson IA. The Dorzolamide-Timolol Study Group. A randomized trial comparing the dorzolamide-timolol combination given twicedaily to monotherapy with timolol and dorzolamide. Ophthalmology 1998; 104: 1945-1951 111) Strahmaier K, Snyder E, DuBiner H, Adamson IA. The Dorzolamide-Timolol Study Group. The efficacy and safety of the dorzolamide-timolol combination versus the concomitant administration of its components. Ophthalmology 1998; 105: 1936-1944. 112) Orzalesi N, Rossetti L, Bottoli A,et al. The effect of latanoprost, brimonidine, and a fix combination of latanoprost and dorzolamide on circadian intraocular pressure in patients with glaucoma or ocular hypertension. Arch Ophthalmol 2003; 121: 453-457. 113) Shin DH, Feldman RM, Sheu WP. Fixed Combination Latanoprost/Timolol Study Group. Efficacy and safety of the fixed combinations latanoprost/yimolol versus dorzolamide/timolol in patients with elevated intraocular pressure. Ophthalmology 2004; 111: 276-282. 114) Konstas AG, Kozobolis VP, Lallas N, et al. Daytime diurnal curve comparison between the fixed combinations of latanoprost 0.005 % / timolol maleate 0.5 % and dorzolamide 2 % / timolol maleate 0.5 %. Eye 2004; 18: 1264-1269. 115) Pfeiffer N. European Latanoprost Fixed Combination Study Group. A comparison of the fixed combination of latanoprost and timolol with its indivudial components. Graefes Arch Clin Exp Ophthalmol 2002; 204: 893-899. 116) Sheerwood MB, Craven ER, Chou C, DuBiner HB, Batoosingh AL, Schiffman RM et al. Twice-daily 0.2 % brimonidine/ 0.5 % timolol fixed combination therapy vs monotherapy with timolol or brimonidine in patients with glaucoma or ocular hypertension: A 12-month randomized trial. Arch Ophthalmol 2006; 124: 1230-1238. 86 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com 117) Barnebey HS, Orengo-Nanio S, Flowers BE, Samples J, Mallick S, Landry TA et al. The safety and efficacy of travoprost 0.004 % / timolol0.5 % fixed combination ophthalmic solution. Am J Ophthalmol 2005; 140: 1-7. 118) Yalvaç I, Önol M. Glokomlar. Aydın P, Akova YA. (eds): Temel Göz Hastalıkları. Güneş Kitapevi, Ankara, 2001, 261-285. 119) The AGIS Investigators. Advenced Glaucoma Intervention Study(AGIS): 7. The relationship between control of intraocular pressure and visual field deterioration. Am J Ophthalmol 200; 130: 429-40. 120) Shin DH, Hughes BA, Song MS, et al. Primary glaucoma triple procedure with or without adjunctive mitomycin. Prognostic factors for filtration faulire. Ophthalmology 1996; 103: 1925-33. 121) Patel SC, Spaeth GL. Compliance in patients prescribed eyedrop for glaucoma. Ophthalmic Surg 1995; 26: 233-6. 122) Weinreb RN.Compliance with medical treatments of glaucoma. J Glaucoma 1992; 1: 134-6. 123) De Saint JM, Debbosch C, Brignole F, Rat P, Warnet JM. Boudovin C. Toxicity of preserved and unpreserved antiglaucoma topical drugs in an invitro model of conjunctival cells. Curr Eye Res. 2000; 20: 85-94. 124) Feldman RM. An evaluation of the fixed-combination of latanoprost and timolol for use in open-angle glaucoma and ocular hypertension. Expert Opin Pharmocother. 2004; 5 (4): 909-921. 125) Konstas AG, Mikropoulos D, Dimopoulos AT, et al. Second line therapy with dorzolamid/timolol or latanoprost/timolol fixed combination versus adding dorzolamide/timolol fixed combination to latanoprost monotherapy: Br. J. Ophthalmol. 2008;92;1498-1502 126) Martinez A, Sanchez M. Retrobulber haemodynamic effects of the latanoprost/timolol and the dorzolamide/timolol fixed combinations in newly diagnosed glaucoma patients. Int.J Clin Pract,May 2007, 61,5,815-825 127) Stewart CW et al. Meta-analysis of 24-Hour intraocular pressure studies evaluating the efficiacy of glaucoma medicines.Ophthalmology 2008;115:1117-1122 87 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com 128) Cvenkel B. Dorzolamide/ Timolol fixed combination versus Latanoprost/Timolol fixed combination in patients with primary open-angla glaucoma or ocular hypertansion. Current Eye Research,33:163-168,2008 129) Pointer JS. Ophthalmol Physiol Opt. 1999(19) 543-548. 130) Asrani S . J. Glaucoma 2000; 9: 134-142 131) Parrish R, Palmberg P. for the XLT Study Group. A comparison of latanoprost, bimatoprost and travoprost in patiets with elevated intraocular pressure. Am J Ophthalmol 2003; 135: 688-702. 132) MartÃnez A, Sánchez M. Effects of dorzolamide 2% added to timolol maleate 0.5% on intraocular pressure, retrobulbar blood flow, and the progression of visual field damage in patients with primary open-angle glaucoma: a single-center, 4-year, openlabel study. Clin Ther. 2008 Jun;30(6):1120-34. 133) Schmier JK, Travoprost versus latanoprost combinations in glaucoma: economic evaluation based on visual field deficit progression. Curr Med Res Opin. 2006 Sep;22(9):1737-43. 134) Lass JH, et al, for the Latanoprost Corneal Effects Study Group. Comparison of the corneal effects of latanoprost, fixed combination latanoprost-timolol, and timolol. Ophthalmology 2001; 108: 264-271. 135) Almeida GC Jr. Effect of topical dorzolamide on rabbit central corneal thickness. Braz J Med Biol Res. 2006 Feb;39(2):277-81. 136) Liu Y. Effects of antiglaucoma drugs on collagen gel contraction mediated by human corneal fibroblasts. J Glaucoma. 2006 Jun;15(3):255-9. 88 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com