Ekonomik Yaklaşım, Cilt : 22, Sayı : 79, ss.45-70 SIR WILLIAM PETTY: MERKANTİLİST BİR DÜŞÜNÜR MÜ? Ahmet Arif EREN ∗ Özet Bu makalede W. Petty’nin (1623-1687) iktisadi düşüncesi, merkantilist iktisadi düşünce ile ilişkisi bağlamında değerlendirilmektedir. Çalışmanın temel konusu, genel olarak, W. Petty’nin iktisadi düşünceler tarihi içindeki konumu hakkında, özel olarak ise onun merkantilist bir düşünür olup olmadığı hakkındadır. Bu çalışmada merkantilizmin geleneksel tanımlamasından hareket edilecektir. Merkantilizmin heterojen unsurları ile homojen özü arasındaki ayrım, William Petty’nin merkantilizm başlığı altında değerlendirilmesi gerekliliğini ortaya koyar. Söz konusu ayrımın W. Petty’nin iktisadi düşüncesinin incelenmesini sağlayacak teorik bir zemin hazırladığı düşünülmektedir. Anahtar sözcükler: İktisadi Düşünce Tarihi, Merkantilizm, Nüfus ve İstihdam, Emek, Rant JEL Sınıflaması: B00, B11, B31, J11. Sir William Petty: A Mercantilist? Abstract The aim of the paper is to evaluate the economic thought of W. Petty (16231687) in the context of relationship with the mercantilist thought. The main idea of the paper generally relies on Petty’s status in the history of economic thought and particularly focus on a specific question: Whether he was a mercantilist philosopher or not? This paper starts with the traditional definition of mercantilism. The distinctive feature of heterogeneous components and homogenous core of mercantilism reveals that Petty has to be considered in mercantilism. This distinctive feature builds a theoretical background which ensures the investigation of Petty’s economic thought. Key words: History of Economic Thought, Mercantilism, Population and Employment, Labour, Rent. JEL Classification: B00, B11, B31, J11. ∗ Dr. Gazi Üniversitesi, İ.İ.B.F., İktisat Bölümü. Ahmet Arif EREN 46 1. Giriş “1776 öncesi iktisat teorisi tarihi her zaman bir ölçüde ihmal edilmiştir. [Bunun sebebi] hiç şüphe yok ki Adam Smith’in “Ulusların Zenginliği” [eserinin] politik ekonomi bilimini oluşturmadaki büyük başarısında ve [eserin] klasik bir eser olmasındadır.” (Aspromourgos, 1996:337) Aspromourgos’un da belirttiği üzere bir bilim olarak iktisadın, Adam Smith’in ünlü eseri “Ulusların Zenginliği” (1776) ile başladığı genel olarak kabul görmüştür. Söz konusu eseri ile Smith “iktisat”ın “kurucu babası” sıfatını kazanmıştır. “İktisat”ın kurucusu A. Smith’dir önermesi kabul edildiğinde, örtük olarak, Adam Smith’den önce “iktisat”ın varlığı konusu tartışmalı bir hal alır. Yukarıdaki argüman, 1776 öncesinde (Ulusların Zenginliği’nin basım tarihi) iktisadi düşüncenin olmadığını söylemiyor ama bir bakıma onun, önemsiz olduğunu ima ediyor. Aspromourgos’un altını çizdiği üzere, 1776 öncesi iktisadi düşünce genellikle önemsenmemekte ve ihmal edilmektedir.1 Bu yaklaşımın bir sonucu ise iktisadi düşüncenin, 1776’da A. Smith’in o büyük eseri ile başladığıdır. 1776 bir başlangıç noktası olarak ele alınacaksa, “iktisadi düşünce”nin başlangıcı olarak değil, bir bilim olarak iktisadın başlangıcı olarak kabul edilebilir. Bu kabul bile tartışmalıdır. Söz konusu başlangıç, öncesi olmayan, ahistorical bir başlangıç değildir. A. Smith’in eseri, “iktisat”ın bir bilim olarak ortaya çıkmasında önemli bir mihenk taşı olsa da “iktisat” binasının temelinin 1776 öncesinde atıldığı ve hatta istinat duvarının örülmeye başlandığı iddia edilebilir. Bu duvarın örülmesinde çalışan emekçilerden birisinin William Petty olduğu söylenebilir. Bu noktada Hull’un (1900:338) “…endüstriyel topluma yönelik tutumu ile Petty, bir bakıma ekonomi politiğin kurucusu olan Adam Smith’in selefidir” sözlerini hatırlamak yararlı olur. “Sir William Petty ekonomi politiğin babası2 olarak ve özel olarak da Ricardocu iktisat teorisi ile zirvesine ulaşan klasik ekonomi politik okulunun kurucusu olması nedeniyle önemlidir” (Amati ve Aspromourgos, 1985:127). “İktisadın tarihi”ne bakıldığında Aristo’nun o ünlü oikonoimos görüşünün ya da St. Thomas Aquinas’nın adil fiyat konusundaki incelemeleri ve değerlendirmelerinin iktisadın temelinde yer aldığı söylenebilir. Bu temelin atılmasına sadece Aristo ve St. Thomas Aquinas gibi filozoflar katkı sağlamamışlardır; örneğin fizyokrasi gibi iktisat okullarının ya da merkantilist düşünce gibi ‘ortak’ bir iktisadi görüşe sahip düşünürlerin de önemli katkıları olmuştur. En azından, 1776 öncesinde iktisadi 1 1776 öncesini yok saymayan düşünürler de vardır. Örneğin; merkantil dönemin önemli araştırmacılarından Magnusson, (1994:7)’a göre “17. Yüzyıl, “modern iktisat” adını verebileceğimiz bir şeyin doğum yeridir ve bu yeni doğmuş çocuğu meydana getiren merkantilistlerdir.” Magnusson, 1776 öncesini yok saymadığı gibi, 1776 öncesini iktisadın doğduğu dönem olarak ele alıyor. 2 Murphy (2009: 28) Petty’nin “…ekonometrinin kurucu babası…” olduğu iddiasındadır. Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü? 47 konuların tartışıldığı ve hatta bu konuları tartışan bir iktisat okulunun varlığı bilinmektedir. Aslında bu çalışmada tartışılan temel sorunlardan birisi, tam olarak bu noktada açığa çıkar. Çeşitli düşünceleri ya da düşünürleri benzer bir görüş etrafında kümelendirme ya da toplama, sorunlu bir alandır. Fizyokrasi üzerine yapılan incelemelerde söz konusu durum görece daha az sorun ihtiva etse de, merkantilist iktisadi düşünce incelemelerinde bunun, önemli bir sorun olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Bu makalede söz konusu sorun açıklanacak ancak çözülmeye çalışılmayacak, geleneksel merkantilizm tanımlamasından hareketle W. Petty’nin görüşlerinin geleneksel merkantilizm tanımlaması ile örtüşmediği, klasik ekonomi politik geleneğine daha yakın olduğu tezi ele alınacaktır. 2. Merkantilizm Kavramı Neyi Anlatır? Kabaca 1500 ile 1800’ler arasındaki üç yüzyıllık döneme merkantilist dönem ve dönemin teori ve politikalar bütününe merkantilizm denilir. Söz konusu üç yüzyıllık dönem temel olarak feodalizmin çözüldüğü ve kapitalizmin yeşerdiği bir “geçiş” aşamasıdır. Bir anlamda büyük dönüşümlerin yaşandığı bir zaman dilimidir. Dolayısıyla merkantilizm olarak isimlendirilen dönem; büyük değişimlerin yaşandığına tanıklık eder. “Böylesi uzun bir zaman diliminde iktisadi politikada ve onun teorideki yansımalarında çok fazla değişiklik gerçekleşmiştir.” (Newman, 1958:7). 300 yıllık dönemde tek bir politika ve tek bir teori olamayacağı düşünüldüğünde merkantilizmin tanımlamanın güçlüğü açığa çıkar. Buna, Avrupa’da tek bir ülke olmadığı ve onların merkantilist deneyimlerinin farklılığı eklendiğinde; merkantilizmi tanımlamanın daha da zorlaştığı söylenebilir. “Tüm ülkeler İngiltere ile aynı amaçlara sahip değildi; her birindeki farklı koşullardan dolayı, iktisadi politikaları da ülkeden ülkeye farklılık gösteriyordu. İspanya ilgisini kendisine kıymetli külçe kaynağı sağlayan büyük koloni imparatorluğuna çevirmişti. Hollanda gemicilik ve ticarete vurgu yapıyordu Fransa sanayisini yüksek bir dereceye çıkarmak için onu teşvik ediyor ve düzenliyordu.” (Newman, 1958:10). Avusturya ve Almanya’nın bürokrat merkantilistleri ise devlet yönetimine ilişkin önerilerinden oluşan bir literatür oluşturmuşlardı. Kısacası merkantilizm, dönemden döneme ve ülkeden ülkeye farklılık gösterir. Tüm bu açıklamaların sonucu olarak; merkantilizm kelimesi ile neyin tasvir edildiğinin çok açık olmadığı söylenebilir. Merkantilizm üzerine yazılanlar incelendiğinde, diğer “izm”lerde olduğu gibi onun da tek bir tanımı olmadığı kolaylıkla görülebilir. Merkantilizmi tanımlamaya çalışanlar onda homojen bir öz ararlar. Ortak bir düşünceye ilişkin olarak “merkantil sistem” kavramının, ilk kez Marquis de Mirabeau tarafından 1763’de kullanıldığını Judges (1991:51)’dan öğreniyoruz. 1763’den günümüze değin merkantilizmi açıklamaya çalışan çok sayıda kitap, makale ve tez bulunmaktadır. Söz konusu 48 Ahmet Arif EREN eserlerdeki genel açıklamalardan birkaç tanesi bile, merkantilizmi açıklamanın ne kadar güç bir uğraş olduğunu gösterebilir. “Müdahaleci politikalar ve özel tekelci haklar aracılığıyla ülkenin ticaretini ve dolayısıyla zenginliğini arttırmak ve komşuyu fakirleştirmek” olduğu görüşü merkantilizmi bütünüyle açıklamakta mıdır? Ya da merkantilizmi; “lehte ticaret dengesi aracılığıyla ülkenin gelir ve istihdamını arttırmak” olduğu şeklindeki ikinci bir tanım ilkinden daha iyi mi açıklar? Keza merkantilizmi “güç ilişkisi olarak tanımlayan ve bu bağlamda büyük nüfus, sürekli ihracat ve güçlü devlet arzusundaki görüşler bütünü” olarak tanımlamak da merkantilizmi bütün yönleriyle kapsayıcı mıdır? Birinci soruya ilişkin: “merkantilist ticaret politikalarının büyük oranda kasıtlı olarak komşuyu fakirleştirme politikaları olduğunu iddia etmek şüphesiz ki doğrudur” sözleri ile Blitz (1991:149)’in “evet, öyledir” demesi beklenir. Son soruya hayır cevabını “merkantilistlerin fazla nüfus sevdaları sadece basit olarak sayılara önem vermeleri değildir…nüfus ille de iktisadi refahın bir belirtisi değildi” sözleri ile Johnson (1932:698) verir. Aynı soruya “merkantilizm ülkeye ve zamana göre değişen çeşitli türleri az sayıda ortak ilkeleri ile birlikte vardı. Bu ortak ilkeler, devlet gücüne, kıymetli maden stokuna ve nüfusa verilen önem olarak sıralanabilir” sözleri ile Fontanel, Hebert vd. (2008:335) evet cevabını verirler. Bu son iki alıntı; merkantilizm genelleştirmesine ilişkin değerlendirmelerinin taban tabana zıt olabileceğini göstermesi açısından önemlidir. Yukarıdaki ‘açıklayıcı’ sorular bulanık bir açıklama/tanımlama kümesini işaret etmektedir ve bu kümeye “izm” son ekine sahip tüm kavramların açıklamalarında rastlanabilir. Asıl sorun, bir genelleştirme/daraltma sorunu; yani bir sınır sorunudur. Dolayısıyla mesele, kabaca 1500-1800 dönemindeki tüm iktisadi görüşlerin merkantilizm başlığı altında toplanıp toplanamayacağına ilişkindir. Uzunca bir zaman dilimindeki tüm görüşlerin belli bir isim altında toplanabilmesi için söz konusu görüşlerde ortak bir alan olduğunun kabul edilmesi gerekir. 15-18. yüzyıllar arasında birbirinden farklı görüşleri olan bir takım düşünürlere, merkantilist düşünürler denildiğinde, onların görüşlerinde ortak bir alan, konu olduğu kabul edilmiş olur. Bu çalışmada, söz konusu ortak alan, merkantilizmin homojen özü olarak isimlendirilmiştir. Merkantilizmin hem homojen bir özü olup olmadığı konusu ve hem de bu özün neyi içerdiği hususu tartışmalıdır. Bunun neden tartışmalı olduğu anlaşılmasını kolaylaştırmak için Ehrlich (1955:383) merkantilist döneme ilişkin tablosu uygun bir başlangıç noktasıdır. Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü? 49 Tablo 1 Düşünce Şekli ve Yaklaşım Dönemi İlgi Alanı Temel Temsilcileri Külçeciler 1623 öncesi Nakit Sorunları Hales, Malynes Merkantilistler 1623-1668 Dış Ticaret Bacon, Misselden, Mun, Child, Barbon, Locke Üretim Yanlısı 1668 Sonrası Yerel Üretim Culpeper, Petty, North, Carry, Davenant, Law, Steuart Kaynak: Ehrlich (1955:383). Yukarıdaki tablo merkantilist dönemin kısa bir sunumu olarak faydalı olması yanı sıra merkantilizmin homojen özüne ilişkin tartışmaları da kısmen içinde barındırır. Ehrlich, merkantilizmi dış ticaretle ilişkilendirmiştir. “…dış ticarete atfettikleri önem, hepsinin yazısında [ortak] dokudur. Bu onlara temel bir birliktelik sağlar.” (Ehrlich, 1955:382). Ehrlich, görüldüğü üzere merkantilist dönemde ortak bir alan olduğunu vurgular. Roll (1957:57-58) da “Her ne kadar dış ticarete ilişkin ilk ve sonraki merkantilistler arasında bir kırılma olsa da, bu, merkantilist düşüncedeki esas birliği yok etmez” sözleri ile merkantilizmde ortak bir alan olduğunu savunur. Keza Hecksher (1936:51-55) merkantilizmin “iç harmonisi” olduğu iddiasındadır. Ancak merkantilizmde ortak bir görüş olmadığını iddia eden düşünürler de vardır. “…merkantilistler hiçbir zaman Fransız fizyokratları gibi ortak bir cephe ya da belirli bir düşünce okulu olmamışlardır.” (Blaug, 1991: ix). Merkantilist düşünce homojen bir doktrin bütünü değildi…” (Newman, 1958:22) “Merkantilizmin hiçbir zaman ne bir öğretisi, ne de onun hizmetlerini takdis eden papazları olmuştur” (Judges, 1991:49) Blaug, Newman ve Judges merkantilizmde “ortak” ya da bu çalışmada kullanılan tabirle homojen öz olmadığı kanısındalar. “Hangi merkantilizm” sorusu bile, merkantilizm genellemesinin güçlüğüne ilişkin fikir sahibi olunmasını sağlayabilir. Merkantilizmin, bir düşünce okulu olarak değerlendirilmesinin güçlüğüne ilişkin uzunca bir alıntı yararlı olabilir: “Merkantilistlerin görüşlerinin temelinde…birinci olarak ulusun zenginliğindeki artış ile kralın gücünün artması [yer alır] tersi de doğru. İkinci olarak eğer bu artış ceteris paribus dış ticaretten kaynaklanırsa, zenginlik ve güç açısından diğer devletlerin zarara uğratılması mümkün olacaktır. Ticaret politikaya hizmet eder. Üçüncüsü ise, her ne kadar kişilerin refahı dikkate alınsa da devlet politikasının temel hedefi güçtür. Merkantilizm bir düşünce okulu olarak yapılandırılmamıştır. Her ne kadar iktisadi gelişme ve krallığın gücü arasındaki Ahmet Arif EREN 50 ilişki ortak bir görüş olarak paylaşılsa da söz konusu ilişki, ülke ve dönemlere bağlı olarak farklı şekiller almıştır. Ancak Avrupa ülkelerindeki merkantilist politikalar oldukça hetorojendir ve ulusal ekonomiler üzerinde farklı iktisadi sonuçları olmuştur…” (Fontanel ve diğerleri, 2008:332)3 Merkantilizmin bir düşünce okulu olmadığını savunan Fontanel ve diğerleri; merkantilist politikaların heterojen olduğunun altını çizerler, ancak merkantilizmde homojen bir öz olduğunu onların görüşlerinden çıkarmak mümkündür. Özellikle yukarıdaki alıntıda vurgulanan kısımlar (zenginlik ve güç) merkantilizmin homojen özüne ilişkin bir fikir vermektedir. Söz konusu homojen özü geleneksel tanımlamada bulmak mümkündür. 3. Geleneksel Tanımlamada Merkantilist İktisadi Düşünce Geleneksel merkantilizm tanımına ders kitaplarında rastlanabilir. Bu tanımın kökleri ise Smith ve Hecksher’in merkantilizm tanımlamalarında kaynağını bulur. Hecksher’e göre merkantilizm araç ve amaçlara göre değerlendirilmelidir. Merkantilistlerin amacının “siyasi güç” olduğunu vurgulayan Hecksher (1936:4549), araçlar konusunda merkantilizmin “orijinal” olduğunun altının çizer. “Mallardan korku… ihracatın yerine ithalat yapılmasına karşı yürütülen bir politika, tek kelime ile koruma… iktisat politikasının gelişmesinde merkantilizmin en orijinal katkısı…”dır (Hecksher, 1936:49-50). Paranın mübadele mekanizmasının içinde ve dışında olmasına göre ikili bir ayrım yapan Hecksher (1936:51-52), parayı, mekanizmanın dışında gören merkantilistler için “altın ve gümüş madenlerine sahip olmayan bir ülke…ihracatının ithalatından fazla olması ve bunun yol açtığı para girişi ile…zenginleşebilir.” Hecksher (1936:51-52). Parayı mekanizmanın içinde görenleri “kağıt para merkantilistleri” olarak isimlendiren Hecksher (1936:52), eski teorinin, yani; ülkenin para girişi ile zenginleşebileceği teorisinin “genel olarak hakim gel”diği görüşündedir. E. Hecksher’in görüşleri doğrultusunda ele alınan geleneksel merkantilizm tanımlamasında; merkantilistlerin amacının siyasi güç ve bu amaca ulaşmak doğrultusunda uyguladıkları aracın ise lehte ticaret dengesi olduğu sonucu çıkartılabilir. J. Viner, E. Hecksher’in bu görüşünü eleştirir. Güç ve para bolluğu arasındaki ilişkinin Hecksher’in ele aldığı gibi lehte ticaret dengesi ile sağlanan para bolluğunun güç için bir araç olmadığını belirtir. Para bolluğu ve gücün birbirini karşılıklı olarak etkilediğini belirtir. Bu noktada J. Viner (1991:87)’in görüşü oldukça açıktır: “…Para bolluğu peşinde olma ile güç peşinde olma karşılıklı olarak birbirini besler…” 3 Vurgular orijinalinde yoktur. Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü? 51 Geleneksel merkantilizm tanımının merkantilizmi tanımlamada başarılı olduğu iddiasına itiraz eden çok sayıda düşünür olduğunun altını çizmek gerekir. Örneğin “Hecksher’in…homojen bir safha veya iktisat politikası sistemi görüşü tartışmalıdır.”4 Herlitz (1993:88). “Merkantilist düşünceye yönelik bu görüşler [Geleneksel-Hecksher] özellikle geç İngiliz merkantilizm dönemi için geçersizdir” (Wiles, 1974:57). Bu çalışmada böylesi bir tartışmaya girilmeyecek ancak J. Viner’ın eleştirileri geleneksel tanımlama içine alınarak, geleneksel tanımlamanın açıklayıcı gücü arttırılmaya çalışılacaktır. Merkantilist düşüncede kârın kaynağı ticarettir ve malların gerçek değerlerinin5 üzerinde satılması gerekmektedir. Marx (1997:490)’a göre “[Merkantilistler], kârı[n] …ürünün değeri üzerinde satılmasında”n kaynaklandığını düşünürler. Merkantilist iktisadi düşüncede ticaret, “sıfır toplamlı oyun”dur yani bir tarafın kazanabilmesi için diğer tarafın kaybetmesi gerekir. Merkantilistler dünyanın zenginliğinin alıcı ve satıcının birbirleriyle yaptıkları işlemler sonucu el değiştiren sabit bir büyüklük olduğunu düşünürler. Hecksher (1936:48)’in ifadeleriyle, “merkantilistler, ülkelerinin iktisadi kaynaklarının komşularının zararına artabileceğine inanırlar” Kendini (ülkeni) zenginleştir, rakibini fakirleştir temel düstur olarak kabul edilmiştir. Malların gerçek değerlerinin üzerinde satılmasının, satıcı açısından kazançken, alıcı açısından da satıcının kazancına eşit bir kayıp olduğunu düşünürler. Heckscher (1936:48)’e göre “[Merkantilistler], dünyanın zenginliğinin bütünüyle artabileceği görüşüne tamamen yabancılardı.” Bu bağlamda E. Heckscher’e göre merkantilistler üretimin, yeni zenginlik yarattığı görüşünü kabul etmezler. Pastanın büyüklüğünü sabit varsaydıklarından, teklif ettikleri politikaların amacı pastadan olası en büyük dilimi almaya yöneliktir. Merkantilist ticarette hedef; alım ve satım arasındaki fiyat farklarından kâr elde edilmesine ilişkindir. Mesele; ihracatın, ithalattan büyük olmasıdır. Merkantilizmde ticarete yönelik bu yaklaşım, merkantilist iktisadi düşünceyi belli bir formda tartışılmasını sağlayacak önemli bir başlangıç noktasıdır. Devirden kâr sağlanabilmesinin bir takım koşulları vardır. Bu koşullardan birincisi; iç fiyatların yüksek olması ve yabancıların mal taleplerinin esnek olmamasıdır. Lehte ticaret dengesi ve ithalata bağımlılığın olmaması için lüks mal ithalatının sınırlı olması, hatta hiç olmaması savunulur. İthal edilen malların ham madde ve ara malı olması, o malların işlenerek mamul mallar olarak yeniden ihracını olanaklı kılar ve bu ise ticaret dengesinin lehte olmasını sağlayacaktır. Bütün ülkeler yukarıdaki politikaları 4 5 Vurgu orijinalinde yoktur. Gerçek değer; üretim maliyetleri ile belirlenen doğal fiyattır. 52 Ahmet Arif EREN uygularsa ticaret nasıl yapılabilir? Dönemin koşullarına6 bakıldığında; yukarıdaki sorunun cevabı kendiliğinden ortaya çıkar. Merkantilistler dış talebin esnek olmadığını düşünürler. Dobb (1992:184) merkantilistlerin “diğer ülkelere, satılan ürün miktarını düşürmeden yüksek bir fiyatla ihracat[ı] empoze edebileceklerini düşün[düklerini]” söyler. Dönemin ticaretinin bütünüyle gönüllü olmadığı zor ve baskı içeren bir boyutu olduğu yukarıdaki ifadelerden anlaşılmaktadır. Zor ve baskı uygulanan bir ticaret ya da bunu uygulayan tüccar-devlet, ahlaki açıdan sorgulanabilir. Merkantilist düşünürlerin büyük bir kısmı bizzat tüccar olduğundan ya da ticari faaliyette bulunduğundan böylesi bir sorgulama yapmayacakları açıktır. W. Petty ise ticaretle uğraşmaz. Bu bağlamda W. Petty’nin dönemin ticaretini ve tüccarını ahlaki bir boyutta eleştirmesi mümkündür. “Tüm krallık ve devletlerde çok sayıda tüccar vardır, tüm limanlarda da çok sayıda tüccar vardır. Tüm dükkanlarda da çok sayıda tüccar vardır. Hepsi aynı şeye eşlik eder: insanları soymak” (Petty: 1997:185). W. Petty’nin bu sözleri sadece onun konuya ahlaki yaklaşımını göstermesi açısından önemli değildir.7 W. Petty, yaşadığı dönemin ticarete odaklı olmasını ve devirden doğan kâr yaklaşımını yukarıdaki sözleri ile bir anlamda eleştirmektedir. W. Petty’nin zenginlik kavrayışında ticaret önemli bir yere sahip değildir. W. Petty aynı diğer merkantilist broşür yazarları gibi güncel sorunlarla ilgileniyordu. Ancak zenginliğe yaklaşımı ile hem onlardan ayrılıyor, hem de onları ahlaki bir temelde eleştiriyordu. Merkantilist broşür yazarları zenginliğin artması ile ülkenin gücünün artmasını eş anlamlı kabul etmişlerdir. Dolayısıyla bu yazarların politika önerileri, İngiltere’nin daha güçlü bir konuma ulaşmasına ilişkindir.8 Temel hedef, ulusun çıkarına hareket etmektir.9 Merkantilist düşünürler bu temel hedefe ulaşmak için 6 Dönemin ruhunu Dobb (1992:184)’un çarpıcı sözlerinde bulmak mümkündür: “Alternatif pazarların genellikle bulunabildiği 19. yüzyıl koşulları çerçevesinde değil de, bir ülkenin ticaretinin büyük bir kısmını yaptığı ülkelere çok büyük baskı, hatta fiili zorlayıcı engeller uygulayabildiği bir durum çerçevesinde…” konu ele alındığında, merkantilistlerin, tek kâr kaynağı olarak ticareti görmeleri anlaşılabilmektedir. 7 Petty bölüşüm sorununa ‘iktisatçı’ gözüyle değil, bir ahlak filozofu edasıyla yaklaşır. Petty’nin bölüşümde adalete ilişkin görüşleri aşağıdaki ifadelerinde görülebilir: “Bazılarının fazla bolluk içinde yaşamalarına izin vermek, diğerlerinin boşu boşuna açlıktan ölmesine [fırsat tanımaktır].” (Petty, 1963:23). Petty’nin bölüşümünde adalet istemesinin altında yatan temel neden, adaletsizliğin artmasının iç savaşa sebep olabileceğinden korkmasıdır. 8 “ İngiliz tüccarlarının, kralın ve ulusun itibarını ve onurunu arttırdıkları söylenir, çünkü o dönemde ticaret bayrağı değil, bayrak ticareti takip etmektedir.” (Hinton,1955:277-78). Krallık(lar) da tüccarlarının çıkarının devletin çıkarı olduğu konusunda tüccarlarla aynı fikirdeydi. Bayrağın ticareti takip etmesi bu bağlamda değerlendirilir. 9 Klasik iktisadi düşüncede de ulusal çıkar önemli bir hareket noktasıdır. Her iki düşüncede de büyüme konusuna önem verilir, ama büyümenin kaynağı konusunda uzlaşamazlar. Merkantilist düşüncede büyüme aslında mübadele değerinin artmasıdır. Bu bağlamda zenginlik görüşlerinin temelinde ticaret bulunur. Klasik iktisadi düşüncede ise zenginliğin ticaretle değil üretimle arttığı kabul edilmiştir. Bu değerlendirmelere karşı Perrotta (1993:19) “…merkantilizmin kurucularına göre zenginlik sağlamanın Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü? 53 çeşitli politikalar önermişlerdir. Merkantilist iktisadi düşüncedeki hetorojen unsur(lar), söz konusu teklif edilen politikalar (seti) olmaktadır. Merkantilist yazarlar para, faiz oranları, istihdam, gelir ve dış ticaret konusunda bir dizi politika önerirler. Bazı merkantilist yazarlarda bu politikaların tümünü karma bir biçimde bulmak mümkünken, bazı düşünürler bu politikaların sadece bir kısmını önerirler. Merkantilist düşünürler benzer politikalar teklif etmiş olsalar da politikanın nasıl uygulanacağı konusunda uzlaşmazlar. Örneğin dönemin önemli tartışma konularından birisi faiz oranlarının indirilmesi/yükseltilmesi tartışmasıdır. Bazı merkantilist yazarlar faiz oranlarının indirilmesini savunurlarken, diğer bir kısmı ise faiz oranlarının zaten fazla olmadığını ve yükselmesi gerektiğini savunurlar. Örneğin J. Child ve N. Barbon’a göre, yüksek olmayan bir faiz oranı, İngiliz mallarına dış piyasalarda rekabet üstünlüğü sağlayacaktır bu nedenle de faizlerin düşürülmesi ulusun çıkarınadır. Locke, faizin düşürülmesi görüşüne karşıdır ve faize müdahale edilmemesi gerektiğini düşünür. Yukarıda ismi geçen düşünürler faiz konusunda farklı görüşler dile getirseler de amaçlarının aynı olduğu söylenebilir: İngiltere’nin lehte ticaret dengesi ile daha fazla paraya ve güce sahip olması. Tüm bunları J. Viner (1991:86) kadar güzel ifade edemem: “Hangi dönemde, hangi ülkede olursa olsun pratik olarak tüm merkantilistler…şu önermelerden hepsine imza atarlar: 1) Zenginlik, güç için kesinlikle önemli bir araçtır…2) Güç, zenginlik elde etmek ve onu elde tutmak için değerli ve önemli araçtır. 3) Güç ve zenginlik her biri ulusal politikanın uygun nihai araçlarıdır. 4) Bu araçlar arasında uzun dönemli uyum vardır…” yolu üretimle başlıyor. Bu ticareti besliyor ve arzu edilen bir ticaret bilançosunu olanaklı kılıyor…” sözleri ile karşı çıkar. Grampp’ın analizinin de bu noktada bu çalışmadaki yaklaşımdan çok farklı olduğunu belirtmek yararlı olur. Grampp geleneksel merkantilizm tanımlamalarına karşıdır. Merkantilizmin özünde; tam istihdamın sağlanması olduğunu savunur. Buradan hareket ederek merkantilizm ile klasik iktisadi düşünce arasındaki sınırı çok yakınlaştırır. Grampp, (1952:472)’ın merkantilistlerin “arzu edilen bir ticaret dengesi sağlamak istemelerini, İngiltere’nin ithal ettiğinden daha fazla ihraç etmesi ile istihdamı artırabileceği yönündeki varsayımları olduğunu düşünüyorum” sözleri açık bir şekilde merkantilist görüşte tam istihdam hedefinin odak olduğunu gösterir niteliktedir. Hatta Grampp (1952:486) doğrudan “merkantilistlerin fiyat mekanizması kavramsallaştırması klasiklerinkine benzer…” diyerek klasikler ile merkantilizm arasındaki farklılıkları ortadan kaldırmaya çok yakınlaşır. Magnusson (1993:3) Grampp’ın merkantilizm ile klasik politik ekonomi arasında yakınlık kuran değerlendirmelerine katılır. “Grampp, Wiles ve diğerlerince gösterildiği üzere merkantilizm bir düşünce sistemi olarak klasik politik ekonomiye çok daha yakındır.” Grampp’ın analizi, merkantilizm tanımlamalarında karşılaşılan kadim bir tartışmayı su üstüne çıkarır. Tartışmayı Grampp ekseninde yürütenler, geleneksel merkantilizm tanımlamasının; merkantilizmi, hatalı bir zenginlik anlayışına, temel hedefin kıymetli madenlerin niceliksel artmasına dayandırdığı yönünde eleştirirler. Külçeciler ile merkantilistleri karıştırdıkları yönünde eleştirirler. Külçeciliğin İspanya’nın merkantilist deneyimlerinden sonra ortadan kalktığını savunurlar. Midas yanılgısını merkantilistlerin idrak ettiğini savunurlar. Perrotta (1993) bu konuyu ayrıntılı bir şekilde incelemiştir. Grampp ve takipçilerine hak vermek olanaklıdır. Özellikle ticaret kavramının merkantilist dönemdeki içeri ile günümüzdeki içeriğinin aynı olmadığı düşünüldüğünde Grampp’ın analizi daha da kuvvetlenir. Merkantilist dönemde ticaret günümüzdeki ticaret kavramından farklı olarak üretimi de içerdiğini Grampp (1991:122)’dan öğreniyoruz. Ahmet Arif EREN 54 E. Hecksher’e göre merkantilistler zenginliği (para bolluğunu) güç için bir araç olarak ele alırlar. Kısacası E. Hecksher için J. Viner’ın ilk maddesi geçerlidir. J. Viner, E. Hecksher’in tek taraflı olarak ele aldığı bu ilişkiyi karşılıklı bir ilişki olarak değerlendirir. E. Hecksher’in merkantilizm değerlendirmesini, J. Viner’ın eleştirileri ile yoğurunca geleneksel tanımlamada merkantilizme ulaşılabilir. Bu tanımlamaya, 17. yüzyılın ikinci yarısında merkantilizmde, bazılarına göre “kırılma” olarak tabir edilen bir değişim yaşandığı iddiası eklendiğinde ve bunlar bir bütün olarak Ehrlich’in tablosuna uyarlandığında aşağıdaki gibi bir tablo açığa çıkar: Tablo 2: Geleneksel Tanımlamada Merkantilizm Düşünce Şekli ve Yaklaşım Dönemi Amaç Araç Temel Temsilcileri Külçeciler Kıymetli maden miktarının azalmaması İthalatın yasaklanması Hales, Malynes İlk merkantilistler Lehte dış ticaret dengesi ile sağlanan para bolluğu Ticaret düzenlemeleri Bacon, Misselden, Mun, Child, Barbon, Locke Geç merkantilistler Para bolluğu ile sağlanan güç Lehte dış ticaret dengesi Culpeper, Petty, North, Davenant, Law, Steuart İlk tablo ile ikincisi arasındaki en önemli farklılık dönemin isimlendirilmesindeki farklılık değil, geç merkantilist döneme ilişkin amaç konusundaki farklılıktır. Geleneksel tanımlamaya göre geç merkantilistlerin amacı üretim değil güç sağlamaktır. Merkantilizmin geleneksel tanımlamasından hareket edildiğinde, merkantilizm; homojen bir özden ve bu özün dışında kalan heterojen unsurlardan oluşan bir öğreti olarak tanımlanabilir. Homojen öz; 1600’lerin ikinci yarısının öncesinde lehte ticaret dengesi ile sağlanan para bolluğu (zenginlik) iken, 1600’lerin ikinci yarısından sonra para bolluğu ile sağlanan güç olmuştur. Sir William Petty’nin görüşleri merkantilizmin söz konusu homojen öz(ler)i ve hetorejen unsurları bağlamında değerlendirilecektir. Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü? 55 4. Sır William Petty’nin “İktisada” Dair Düşüncesi Merkantilizmin homojen özünün iki temel unsuru olduğu üçüncü bölümde değerlendirildi. Bunlar; lehte ticaret dengesi ile sağlanan para bolluğu ve güçtür. 1518 yüzyıllar arasındaki dönem boyunca para bolluğu ve güç merkantilist broşür yazarlarının ortak konusu olmuştur. Merkantilist dönemin başlangıcı ile 17. Yy’ın ilk yarısı arasındaki dönemde merkantilizmin homojen özü; lehte ticaret dengesi ile sağlanan para bolluğu iken, 17. yüzyılın ikinci yarısında bir değişim yaşanmış ve homojen öz; para bolluğu ile sağlanan güç olduğuna dair bir görüş ağırlık kazanmıştır. Bu bölümde, W. Petty’nin üretim, istihdam, artık, değer, rant, ticaret ve nüfus konularındaki görüşleri ele alınacak ve yukarıdaki bağlamda güç görüşünün, W. Petty’nin analizindeki varlığı değerlendirilecektir. Bu değerlendirme için W. Petty’nin iktisadi görüşlerinin kapsamlı bir incelemesi gereklidir. William Petty’nin görüşleri 17. yüzyılın ortalarındaki iktisadi ve siyasi gelişmelerin ürünüdür. Bu bağlamda W. Petty’nin görüşlerini yaşadığı zaman ve mekândan bağımsız değerlendirmemek gerekir. 17. yüzyılın ortaları, yoğun iktisadi ve siyasi gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde İngiltere’de monarşi yeniden kurulduğu için 1660’lı yıllar yeni bir politik çağın, rejimin başlangıcı olarak kabul edilebilir. W. Petty’nin yazıları, bu yeni rejimin kamu harcamalarını ve vergilendirmeyi nasıl yapacağına ilişkindir. Yazılarının konusu dönemin siyasi gelişmeleri iken, yazılarının yöntemini belirleyen ise 17. yüzyılda bilim ve felsefedeki gelişmelerin ürünüdür. 17. Yüzyıl bilim devrimi, ele alınan konuların nicelleştirilebildiği ölçüde bilim alanına girdiği yönünde bir kabul yaratmıştı. W. Petty, bunu kendi çalışmasına uyarlar. Francis Bacon (1561-1626), Thomas Hobbes (1568-1679) ve René Descartes (1596-1650)’ın çalışmalarının W. Petty’nin yöntemi üzerinde etkisi olduğu söylenir. Yukarıdaki düşünürlerden özellikle F. Bacon’ın etkisinin daha fazla olduğu Petty’nin yazılarında görülebilir. Petty, Bacon’ın yöntemini iktisada uyarlamaya çalışır. Bu uyarlamayı ise; “politik aritmetik” olarak isimlendirmiştir. Roncaglia (1998:161), W. Petty’nin metodolojisinin belirlendiği iki temel yöntem olduğunu belirtir ve bunlardan “birincisi[nin] Bacon’ın tümevarım yöntemi…” olduğunu savunur. Petty, politik aritmetik yöntemi ile her türlü hesabın yapılabileceği inancındadır. Petty (1977:48) “Aritmetiği her şeye uygulayabilir misiniz?” diye sorar ve “mistik, ruhani ve ölümsüz olmadıkça” uygulanabileceğini belirtir. W. Petty’nin yukarıdaki sözlerinden, dünyevi olan her şeye bu yöntemin uygulanabileceği anlamı çıkar. Yani W. Petty’e göre “mistik, ruhani ve ölümsüz olmayan” her şeye, kısacası, ölçülebilme yeteneğine sahip her şeye aritmetik yöntemi uygulanabilir. Bu görüşleri ile W. Petty, istatistiksel analizi iktisadi tartışmalara uygulayan ilk düşünür olarak kabul edilebilir. W. Petty’nin istatistiksel bir yöntem kullanmasından hareketle iktisadi konuların nicel boyutu ile daha fazla Ahmet Arif EREN 56 ilgilendiği söylenebilir. Bu bağlamda W. Petty için temel sorunlardan birisi; İngiltere’nin nasıl zenginleşeceğinden ziyade söz konusu zenginliğin büyüklüğü ve ölçümüne ilişkindir. Bu iddiayı desteklemek adına sözü W. Petty’e bırakmak yerinde olur: “İngiltere’nin zenginliğinin gayrisafi hesabı: 1-Toprak, çiftlik evleri, bahçeler ve bostan, ağaçlar ve kereste, madenler … 160 milyon 2- Londra şehrindeki ölüm oranına göre oluşan yerleşim ve evler: 20 milyon 3- İngiltere’deki tüm diğer konutlar: 25 milyon 4- Tüm bu evlere ait olan ev eşyaları ve mobilyalar: 15 milyon 5- Mücevher, tabak, külçe ve basılmış para: 10 milyon 6- Donanmayı da içerecek şekilde her türlü denizcilik: 10 milyon 7- 6 milyon kişi için bir yıllık gıda ve ödeme: 40milyon 8- Her çeşit sığır: 5 milyon 9- İşlenmemiş materyaller ve mallar: 15 milyon” (Petty, 1997:181) Petty memleketin zenginliğinin büyüklüğünü yukarıdaki şekilde rakamlarla açıklamıştır. Bu rakamlar, zenginliğin kaynağının ne olduğuna ilişkin doğrudan bilgi vermese de en azından ipuçları verir. Petty’nin yukarıdaki dokuz maddede sıraladığı zenginlik rakamları, Petty’nin düşüncesinde zenginliğinin kaynağının üretim olduğuna dair fikir vermektedir. 4.1. Üretim ve İstihdam W. Petty zenginliğin kaynağını üretimde görmektedir. Dolayısıyla emek, istihdam ve işbölümü onun görüşünde önemli bir yer tutar. Üretim için emek gereklidir. Emek istihdam edilmiş olmalı yani aylak olmamalı ve hem de verimli olmalıdır. W. Petty (1997:89) üretim ve emeğin önemini şu şekilde ifade eder: “Eğer şimdi [krallıkta] kaç insan olduğunu ve bunların her birinin kabiliyetlerini biliyorsak, onların geçimleri ve üretimleri için ne kadar buğday, yün…kıyafet, büyükbaş hayvan…gerektiğini söyleyebiliriz…Yaşayabilmemiz için…kaç insanın emeği gerekli…bunu, toprağa oranla insan sayısı (hands) ile kıyaslayarak biliriz…”10 W. Petty’nin yukarıdaki ifadeleri özellikle de vurgulanan cümle adeta hem toplumsal işbölümünün önemini ortaya koymakta hem de emek ve üretimin öneminin altını çizmektedir ve bu anlamda A. Smith’i anımsatmaktadır. W. Petty’nın yukarıdaki ifadeleri, zenginliğin kaynağına ilişkin olarak onun görüşünü gösterir. W. Petty’e göre zenginliğin kaynağı ticarette değildir, toprak ve emek miktarına dayanır. Petty (1963b:117) “İngiltere’nin zenginliği toprak ve insanlarda yatar…”11 Petty (1963:68)’e göre “toprak zenginliğin annesiyken emek 10 11 Vurgular orijinalinde yoktur Vurgular orijinalinde yoktur Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü? 57 [zenginliğin] babası ve aktif ilkesidir.” W. Petty’nin bu son ifadesi, kitabında, ceza konusunu tartıştığı bölümdedir. W. Petty’nin cezalara ilişkin yaklaşımından hareketle onun istihdama verdiği önem anlaşılabilir. Şöyle ki suçluları hapishanelere koymak ya da ölüm cezaları uygulamak ona göre, potansiyel olarak çalışabilecek olanların çalıştırılmaması anlamına geleceğinden kabul edilmemesi gereken bir durumdur. “Borcunu ödemeyen hırsızlar neden ölüm yerine kölelikle cezalandırılmasın? Köle olarak [çalıştırıldıklarında] daha fazla emek harcamaya zorlanırlar…böylece İngiliz İmparatorluğu’ndan bir kişi eksilmemiş iki kişi artmış olur.” (Petty, 1963:68). Petty (1997:90) “Kamu için en yararlı şey…çalışabilecek kadar çok insanı işe koşmak…” olduğu görüşündedir.12 Kısacası zenginliğin kaynağı toprak ve emek kullanılarak elde edilen üretimdir. Bu nedenle de istihdam mümkün olduğu ölçüde arttırıldığında hem daha fazla toprak hem de daha fazla emek kullanılır ve üretim de artmış olur. W. Petty kullandığı analoji ile, toprak doğurgan (üretken) anne ve emek ise çalışkan (üretken) babadır. Geleneksel merkantilist yaklaşımla W. Petty’nin görüşleri arasındaki farklılık bu noktada açığa çıkar. Merkantilizmin homojen özü olan; zenginliğin kaynağı ticarettir görüşüne karşılık W. Petty, zenginliğin kaynağını doğurgan ve çalışkan toprak ve emekte, yani üretimde görür. Aylakların istihdam edilmesinin üretimi ve dolayısıyla ülkenin zenginliğini arttıracağına bu bağlamda inanır.13 “Nehirleri su taşıtlarının seyrine elverişli hale getirmek ve karayollarını onarmak için dilencileri istihdam etmek…” Petty (1963:7)’e göre 12 Buradan hareketle aslında Petty’nin merkantilist bir düşünür olduğu iddia edilebilir. Aşağıda, 14 numaralı dipnotta Grampp’tan yapılan alıntı, merkantilistlerin temel hedefinin tam istihdam olduğuna ilişkindir. Petty’nin cezalara ilişkin görüşündeki istihdam yaklaşımının da tam istihdamı hedeflediği söylenebilir. 13 Petty’nin aylakların istihdamın ülke için yararlı olduğu argümanına Murphy (2009) daha farklı yaklaşır. İngiltere’de aylaklara iş sağlandığında, İrlanda mallarına yönelik talebin artacağı ve İrlanda’lı toprak sahiplerinin vergi yükünün azalacağını düşündüğü için Petty’nin istihdam konusunu ele aldığını düşünür. “Petty…servetini arttırabilmek için çok çalıştığından dolayı onu korumak ister”. Murphy (2009:28) Murphy kısacası Petty’nin kendi cebini düşünerek görüş bildirdiğini düşünmektedir. Petty’nin vergiye ilişkin görüşleri Murphy’i haklı çıkartacak şekilde okunabilir. Örneğin Petty (1963:32) “…vergi[nin] herkesten orantılı alın”ması taraftarıdır ve “insanları en çok kızdıran şey[in], komşusundan daha fazla vergilendirilmek” olduğunu iddia eder. Petty’nin bu ifadelerini Murphy’nin bakış açısıyla değerlendirerek kendisi toprak sahibi ve zengin olduğundan çok fazla vergi ödemesi gerekmekte ve bundan kaçınabilmek için böyle görüşler ortaya attığı söylenebilir. Petty’nin yazılarının bütünlüğü doğrusu böyle bir izlenim vermemektedir. Petty basit olarak vergilerin nasıl toplandığı değil, nasıl kullanıldığı, ulusun zenginliğine katkısı bağlamında değerlendirilmektedir. “Vergiler hemencecik bizim yerli mallarımıza harcandığında, bana öyle geliyor ki insanların bütününe çok az zarar verir. Bunun tek etkisi belirli kişilerin zenginlik ve servetlerinde değişiklik yaratmasıdır ve özellikle toprak sahibi ve tembel olandan zanaatkar ve çalışkan olana [gelir] transferinde bulunmasıdır.” (Petty, 1963:37) Petty’nin bu sözleri onun değerlendirmelerinin toprak sahibi menfaatine ya da kendi menfaatine yönelik olmadığını, ülkenin ve halkın menfaatine bir değerlendirmede bulunduğu göstermesi ile Murphy’nin yaklaşımının haklılık payı olmadığını ortaya koyar. Ahmet Arif EREN 58 ülkenin zenginliğini arttırır.14 Üretim ne kadar fazla ise zenginliğin de o kadar fazla olacağına dair kuvvetli bir inanca sahiptir. “Toprağımızın verimliliği ve kapasitesini bildiğimizde, insanların emeğinin…olabilen en yüksek üretimi sağlayıp sağlamadığını söyleyebiliriz”15 (Petty, 1997:90). W. Petty üretimin artmasını, merkantilistlerin düşündüğü gibi dış ticaret fazlası için dolayısıyla kralın hazinesinin artması için arzu etmez. Amacının, ne lehte ticaret dengesi ile sağlanan para bolluğu ne de para bolluğunun sebep olacağına inanılan güç olmadığı yukarıdaki ifadelerinde görülebilir. Müdahale değil, serbest ticaretin daha faydalı olduğu inancındadır. Hull (1900:339)’un W. Petty’i “merkantilist doktrinin müdahaleciliğinden ziyade serbest ticareti savunması ve emek değer teorisinin ilk nüvelerinin temelini atması ile ekonomi politik geleneğinde görmek mümkündür. Petty önceliği ticarete vermemektedir” sözleri bir anlamda yukarıdaki değerlendirmeleri destekler. C. Hull’un W. Petty’e ilişkin görüşlerinin ilk kısmı olan; merkantilizmi müdahale-serbest ticaret tartışmasında konumlandırmanın, merkantilizmin homojen özünde olmadığı söylenebilir. Ticaretin düzenlenmesi, ülkede para bolluğu sağlaması nedeniyle bir araçtır. Hull’un görüşünün ikinci kısmı olan W. Petty’nin önceliği ticarete vermemesi kısmının yukarıdaki değerlendirmeleri pekiştirdiği ise söylenebilir. W. Petty’nin zenginliğin belirleyicisi olarak emek ve toprağı görmesinin fiyat teorisindeki yansıması ise (doğal) fiyatın belirleyicisi olarak ücret ve rantı kabul etmesidir. W. Petty, fiyatın belirlenmesinde emek baba ve toprak anayı eşit değerde görmez. W. Petty’e göre değerin belirlenmesi hususunda; toprak, emekten daha önemli bir etkendir. Bu minvalde fiyatın belirleyicisi olarak da rantın ücretten daha baskın olduğunu düşünür. 4.2. Rant ve Artık Teorisi W. Petty, değer teorisini rant teorisi içinde değerlendirmiştir. Rant analizinde W. Petty artık görüşüne ulaşmış bu bağlamda artıklı teoriler için, klasik iktisadi düşünce için zemin hazırlamıştır. W. Petty’nin rant görüşü kârı da içerir, bu bağlamda artık ve rantı aynı başlık altında ele almak uygun olur. W. Petty kârı, 14 Görüldüğü üzere Petty’nin analizinde hedefin istihdam olmadığını, istihdamın bir araç olduğunu iddia ediyoruz. Grampp (1952) ise bu iddiaya katılmaz. Grampp’a (1952:123). Merkantilistlerin hedefinin “lehte ticaret dengesi” olduğu genel kabulüne itiraz eden Grampp (1952:123) dış ticaret fazlası ile hedeflenen şeyin “istihdamı arttırmak” olduğunun altını çizer. Kısacası Grampp için istihdamın arttırılması araç değil, amaçtır. Grampp’ın bu görüşünü küçük farklılıklarla destekleyen düşünürler olduğunu da belirtmemiz gerek. Örneğin Perrotta (1991:324), 1600’lerden sonra üretimin amaç haline geldiğini aşağıdaki sözleri ile ifade eder. “1600’lerden sonra üretimle dış ticaret arasındaki ilişki tersine dönmüş; ticaret basit olarak üretimin artması için bir araç olmuştur.” 15 Vurgular orijinalinde yoktur. Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü? 59 ranttan ayırmamıştır. Kârı, rantın içinde görmesi bir bakıma normal kabul edilebilir. W. Petty zenginliğin kaynağını toprak ve emekte yani üretim alanında görmektedir. Dolayısıyla ticaret/dolaşım W. Petty’nin analizinde önemli bir yer tutmaz. Bu bağlamda [devirden doğan] kâr ona göre önemli olmadığından teorik olarak rantın içinde ele alınabilir. W. Petty’nin ranta ilişkin görüşlerini onun ifadelerinden hareketle değerlendirmek yararlı olur: “Bir bölgede 1000 kişi var ve bunlardan 100 tanesi gerekli gıda ve giysi tedarik ediyorsa, 200 tanesi diğer milletlerin karşılığında para ya da mal verecekleri malları yapıyorlarsa, 400 tanesi herkese zevk, ihtişam ve gurur verecek süs [yapımı] işlerinde çalışıyorlarsa, 200 tanesi idareci, hukukçu, papaz, fizikçi, tüccar ve perakendeci ise bunların toplamı 900 eder. Geride kalan 100 fazlalık için yeterince gıda olduğunda soru [bunların geçimliklerini] nasıl elde ettikleridir. Çalarlar mı, soyarlar mı yoksa kendilerini açlıktan ölüm ızdırabına mı terk ederler…İsraf edilecek fazlalık bunlara verilir” (Petty, 1997:30-31) Petty artık kavramın yerine burada fazlalık demeyi tercih eder. Artık fikrini yakalamış olsa da artığın işlevini ve bölüşümünü kavrayamadığı ya da ele almadığı söylenebilir. Bir fazlalık olarak ele aldığı artığın aylaklar olmasa israf olacağını düşünür. Söz konusu fazlalığın aylakların eline geçebilmesi için onların çalıştırılmalarını (aylaklıktan terfi etmelerini) şart koşar. Başka bir kitabında ise (Petty, 1963: 43)16artığı aşağıdaki ifadeleri ile ele alır: “Varsayalımki bir kişi kendi elleriyle belirli genişlikteki bir toprağa tahıl ekti. Yani toprağı kazdı veya çift sürdü, tırmıkladı, zararlı otları ayıkladı, biçti, eve taşıdı, harmanladı ve eledi, toprak için gerekli çiftçilik işlerini yaptı ve bununla birlikte aynısını elde etmek için tohum ekti. Bu adamın hasatından, tohumluğunu, kıyafetle mübadele etmek üzere diğerlerine verdiklerini ve evde kendi yediklerini ve diğer doğal gereksinimlerini çıkarttıktan sonra geriye kalan tahılın, toprağın o yıldaki doğal ve gerçek rantı olduğunu ve yedi yılın ortalaması değerinde olduğunu söylüyorum.” Petty rantı basit bir tahıl modeli içinde alarak toprağın rantını bu model içinde açıklamıştır. Yukarıdaki alıntıda vurgulara dikkat edildiğinde, W. Petty’nin artık kavramını kullanmadığı ancak artık değer teorileri için bir başlangıç oluşturduğu söylenebilir. W. Petty’nin “geriye kalan tahıl”ile ifade ettiği şey aslında artıktır. W. Petty’e göre bu artık, toprağın doğal ve gerçek rantıdır ve toplam üretimden üretim masraflarının ve kişinin kendi geçimliği için gereken masrafların çıkarılması ile ölçülür. W. Petty, rantın parasal değerini açıklarken, analizine yukarıdaki tarlada çalışan adama ek olarak ikinci bir kişiyi dahil eder. Söz konusu diğer bir kişinin gümüş üretiminde çalıştığını kabul ederek analizini sürdürür: 16 Vurgular orijinalinde yoktur. 60 Ahmet Arif EREN “…Bir başka kişi gümüş olan bir ülkeye seyahat etsin. Orada [toprağı] kazsın, [gümüşü] saflaştırsın ve onu diğer adamın tahıl ektiği yere getirsin. Aynı kişi gümüş için çalışırken gerekli geçimi için ayrıca yiyecek biriktiriyor ve kendisine barınak sağlıyordur. Ben birinin gümüşünün diğerinin tahılıyla eşit değerde olması gerektiğini savunuyorum. Birisi muhtemelen 20 ons17ken diğeri 20 bushel18dir…Bir bushel tahılın fiyatı bir ons gümüştür.” (Petty, 1963:43) W. Petty artık tahılın parasal değerini artık gümüş ile açıklar. Gümüş üretimindeki üretim masrafları çıktıktan sonra geriye kalan artık gümüş; artık tahılın parasal değeri olur. W. Petty’e göre değerin kaynağı emekte ve topraktadır ve toprağı da emek cinsinden ifade ederek önemli bir sorunu çözdüğünü düşünür. Petty (1963:44)’e göre “Her şey iki doğal ölçü birimi ile, toprak ve emekle değerlendirilmelidir.” W. Petty, toprağı da emek cinsinden ifade ederek ölçüyü sadece emeğe indirgemeyi başardığına inanır: Petty (1963:44-45)’e göre “Toprakla emek arasında doğal bir oran bulduğumuz için mutluyuz. Değeri bunlardan herhangi birisi ile…gösterebiliriz ve penileri poundlara çevirebildiğimiz gibi birini bir diğerine çevirebiliriz.” Bu ifadeleri ile W. Petty klasik emek değer teorisini A. Smith’den bir asır önce haber vermiştir. W. Petty, İrlanda’nın topraklarının dağıtılması ile görevlendirilmişti. Bu nedenle de toprağın değeri konusu sadece onun temel ilgi alanı olmakla kalmamış, söz konusu hesaplamaları pratikte kullanmış ve hatta “meslek” olarak bu iş kolunda çalışmıştır. Teorisi dönüp dolaşıp, toprağın değerinin ne olması gerektiği, nasıl hesaplanacağı sorularına cevap üretmeye yönelir. Petty toprağın fiyatını, toplam para rantından türetmeye uğraşır. W. Petty toplam yıllık rantın 20 katının toprağın fiyatını oluşturduğunu hesaplamıştı. Petty bu yirmi rakamının kökenini bulmaya çabalar. Rantla toprağın fiyatı arasında sadece doğrudan bir ilişki görmez; rantın, toprağın fiyatının temel belirleyicisi olduğunu düşünür. W. Petty İrlanda’da toprak dağıtımından sorumlu olduğu için bir parsel toprağın yıllık rantının 50 pound getirdiğini ve o toprağın 1000 pound’a satıldığını biliyordu. Ancak toprağın fiyatının neden toprağın rantının yirmi katı olduğunu bilmiyordu. Bu soruya cevap bulmak için W. Petty politik aritmetik yöntemini kullanmıştır ve toprağın rantının ve fiyatının oluşumunu dışsal bir koşula – baba oğul ve torunun bir arada yaşama süresiyle bağdaştırmıştır: “Yıl sayısından şunu anlıyorum. Biri 50 yaşında, diğeri 28 yaşında ve bir diğeri 7 yaşında olan [üç kişi tasarlıyorum]…Diyelim ki bunlar büyük baba, baba ve 17 18 28,35 grama karşılık gelen özellikle altının ağırlığını ölçmekte kullanılan İngiliz ölçü birimi. 4/5 kileye (yaklaşık 140 kg) karşılık gelen özellikle tahıl ürünlerinin hacmini ölçmekte kullanılan İngiliz ölçü birimi. Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü? 61 çocuk olsun…satın alınan yıl sayısı herhangi bir toprağın doğal bedelidir, böylesi üç kişinin yaşamlarının alışılmış büyüklüğüdür. İngiltere’de şu anda üç yaşamın 21 olduğunu zannediyoruz ve sonuçta toprağın değeri, yaklaşık olarak aynı yıllık satın alıma eşittir.” (Petty, 1963:45) W. Petty toprağın değerinin belirli sayıdaki (21) yıllık rant toplamlarından oluştuğunu iddia eder. W. Petty’nin analizinde rant, bushel/birim tahıl başına göre belirlendiği için ve bu ise onun üretiminde harcanan emek miktarına bağlı olduğu için emek, sadece tahılın değerinin değil, daha önce de vurgulandığı üzere toprağın değerinin de nihai kaynağı olmaktadır. W. Petty toprağın rantındaki fiyat dalgalanmalarının, faizdeki dalgalanmalardan kaynaklandığını düşünmedi. İlişkiyi ters tarafından kabullendi. Yani rantın faizi belirlediğini düşündü. Toprak rantı 20-21 yıllık satın alıma eşit olduğu için paranın faizi %5 seviyesindeydi. Yani bir parça toprak 1000 pounda alınıyor ve yıllık 50 pound rant getiriyorsa 1000 pound sermayeye sahip kişi ancak 50 poundluk sermaye getirmesi koşuluyla parasını borç verecektir. Petty (1963:48)’e göre “faiz, en azından para borcunun satın alınabileceği toprağın rantıdır.” Geleneksel tanımlamaya göre merkantilistler zenginlik ile üretim arasında bir ilişki görmezler. Bu minvalde faiz konusundaki tartışmalar üretime etkisi açısından değil, ticarete etkisi açısından ele alınır. Bu nedenle de faizin kaynağı konusuna ilişkin bir tartışma yapmazlar. W. Petty ise faizin ticarete etkisi ile ilgilenmez; doğrudan faizin kaynağını tartışır ve faizin belirleyicisinin toprak rantı olduğunu savunur. W. Petty’nin değerlendirmelerinde, toprağın rantını ve onun değerini belirleyen dışsal faktörlerden birisi, tahıl ihtiyacındaki artıştır. Bu görüşü ile bir anlamda fiyatların oluşumunda talebin de belirleyici olduğunu belirtmiş olmaktadır. Petty (1963:48)’e göre “nasıl ki çok fazla para ihtiyacı mübadeleyi arttırıyorsa, çok fazla tahıl ihtiyacı da sonuç olarak tahıl üreten toprağın rantını ve sonuçta toprağın kendisinin fiyatını arttırır.” Büyük baba, baba ve torunun birlikte yaşama süreleri değişmeyeceği için kısa dönemde rantın değişmemesi beklenir ama tahıl talebindeki artış, rantı ve dolayısıyla toprağın değerini artırır. W. Petty buradan hareketle doğal fiyat piyasa fiyatı ayrımına ulaşabilirdi. İfadeleri onun bu ayrıma ulaştığını gösterir niteliktedir. W. Petty rant ve toprağın (piyasa) fiyatındaki değişmeleri gözlemlemiş ve toprağın satın alım yılı teorisi (doğal fiyat) ile bu değişmeleri açıklayamamış ve başka bir teori oluşturmak zorunda kalmıştır. Tahıl ihtiyacındaki değişmeler ile rant arasında kurduğu bu teorik bağ sayesinde toprağın fiyatındaki ve ranttaki değişmeleri açıklayabilmiştir. Bunun yanı sıra aynı dönemde ama farklı mekânlarda toprağın rantının ve fiyatının farklı olduğunu gözlemlemiştir. Farklı mekânlarda toprağın rantının ve fiyatının farklı olmasını, ne ilk teorisi – toprağın satın alım yılı – Ahmet Arif EREN 62 ne de ikincisi – tahıl ihtiyacının artması – ile açıklayamamıştır. Çünkü toprağın satın alım yılı değişmesine rağmen bazı yerlerde toprağın rantı yüksekken, bazı yerlerde düşüktür. Keza tahıl ihtiyacı her iki bölgede neredeyse aynı iken toprağın rantının çok farklı olduğunu gözlemlemiştir. Çok nüfuslu alanlara yakın yerlerdeki topraklar Petty (1963:49)’e göre “…orada toprak sahibi olmanın verdiği ek zevk ve onur nedeniyle uzak alanlara göre daha çok satın alım yılına sahiptirler.” Bu ifadesi ile W. Petty, rantın belirlenmesinde yeni bir dışsal neden getirmiştir –nüfusun yoğun olduğu bölgelerde yaşamayı tercih etmek. Bu durum taleple ilişkili hale getirilebilir. Tahıl ihtiyacındaki artışın rantı arttırmasından çok da farklı bir durum değildir. W. Petty’nin fiyata ilişkin gözlemleri; piyasadaki fiyatların kısa dönemde ve mekâna göre farklılık gösterdiğidir. Bunları ise yine gözlemlediği diğer değişkenlerdeki değişiklikler ile açıklamaya çalışmıştır. Ancak söz konusu değişiklikleri, doğal fiyattan sapmalar olarak görmüştür. Her bir değişiklik için ayrı nedenler türetmeye çalışmış ve bu nedenle de teorisi karmaşık bir hal almıştır. Teorisindeki tüm karışıklıklara rağmen W. Petty üç nedenle, birinci olarak; zenginliğin kaynağının emek ve toprak olduğu iddiası, ikinci olarak; rantı açıklamaya çalışırken artık kavramsallaştırmasına ulaşması ve son olarak; doğal fiyat-piyasa fiyatı ayrımı için gerekli alt yapıyı oluşturması ile klasik ekonomi politik geleneğine daha yakındır. 4.3. Ticaret, Nüfus ve Verimlilik W. Petty’nin rant teorisine genel olarak bakıldığında, ranta ilişkin üç teori oluşturduğu ve ranta ilişkin karşılaştığı güçlükleri bu teoriler ile aşmaya çalıştığı söylenebilir. Bu noktada Hull (1900:325)’un “Petty’nin “doğru” bir rant teorisine sahip olduğu konusunda imalar bulunmaktadır” sözleri bir anlamda W. Petty’nin rant teorisindeki karmaşıklığa da vurgu yapar. W. Petty rant konusunda ne kadar karmaşık görüşlere sahipse nüfusa ilişkin görüşleri bir o kadar açık ve anlaşılırdır. Nüfus, W. Petty’nin analizinde hem rantı belirleyen dışsal faktörlerden birisidir hem de ülkenin zenginliği için önemli bir araçtır. “İnsanların azlığı gerçek yoksulluktur. Nüfusu sekiz milyon olan bir devlet, kendisiyle aynı büyüklükte toprağa sahip ama nüfusu 4 milyon olan bir devletin iki katı zengindir.” Petty, (1997b:48). W. Petty’nin bu sözleri onun nüfusa önem verdiğinin iddia edilmesi için gerekli malzemeyi içerir. Ancak W. Petty için önemli olan nüfus değil, istihdamdır. İstihdamın da önemli olmasının nedeni, üretimin ancak istihdamın artması ile sağlanabileceğine olan kuvvetli inancıdır. W. Petty (1997:100)’e göre “Küçük bir ülke ve az sayıda insan, konumunu, ticaretin ve politikası ile çok daha fazla insana ve sınıra sahip ülkeye, zenginlik ve güçte eşit olabilir.” W. Petty’nin bu sözleri nüfusun önemli olsa da temel belirleyici olmadığını göstermesi açısından önemlidir. W. Petty’nin Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü? 63 istihdamdan daha çok emeğin verimliliğine önem verdiğine dair bir iddia vardır. Bevan (1894:26)’a göre “Devletin güvenliği zenginliğine dayanır. Zenginliği ise üretken emeğe dayanır”19. Amati ve Aspromourgos ise (1985:127) emeğin verimliliği konusunu ilk dile getiren düşünürün W. Petty olduğunu savunurlar: “Üretken emek kavramını ve…toplumsal işbölümünü ilk kez kesin ve açıklıkla belirten Petty…olmuştur.”20 Bevan’ı, Amati ve Aspromourgos’un iddialarını destekleyecek ifadeleri W. Petty’nin yazılarında bulmak mümkündür. Petty (1963b:118)’nin “…bir kişi, beş kişinin işini yapabiliyorsa bunun etkisi dört yetişkin işçiyi dünyaya getirmek ile aynıdır” ifadesi doğrudan emeğin verimliliğine ilişkindir. Beş kişinin işini yapmak demek bir kişinin beş kat daha fazla üretim yapmasıdır, ya da W. Petty’nin ifade ettiği gibi dört kişinin daha istihdam ordusuna katılmasına bedeldir. İşbölümüne ilişkin olarak ise Petty (1997b:29), “örneğin saat yapımında, her hangi bir kişi işin tümünü yapmıyorsa ve eğer bir kişi çarkları yapıyorsa, diğeri yayı ve bir diğeri kadranı işliyorsa…o zaman saat, tüm işi tek bir kişinin yaptığı duruma göre daha iyi ve daha ucuz olacaktır21 sözleri örnek olarak kabul edilebilir, W. Petty’nin bu sözleri, onun işbölümünün önemini kavradığını gösterir. Dolayısıyla W. Petty salt olarak nüfusa önem vermez. Nüfusun fazla olması; istihdamı, işbölümünü ve emeğin üretkenliğini arttırdığı için ve dolayısıyla üretimi arttırdığı için yani kısacası zenginliği arttırması nedeniyle önemlidir. Kısacası, W. Petty için zenginlik daha önce ele alındığı üzere üretimden kaynaklanır. Nüfus ve istihdam ise üretimi arttırması nedeniyle önemlidir. W. Petty’nin ticaret ve tüccar konusundaki görüşleri ise özellikle nüfus ve istihdama ilişkin görüşlerini destekler niteliktedir. Daha önce de belirtildiği üzere W. Petty’nin özellikle tüccara ilişkin olarak eleştirel bir tutumu vardı. W. Petty’nin tüccara ilişkin şu sözleri önemli olduğu için tekrardan alıntılamak yararlı olur: “Tüm krallık ve devletlerde çok sayıda tüccar vardır, tüm limanlarda da çok sayıda tüccar vardır. Tüm dükkanlarda da çok sayıda tüccar vardır. Hepsi aynı şeye eşlik eder: insanları soymak” (Petty: 1997:185). Tüccar sayısının azaltılmasının yararlı olacağını aşağıdaki sözleri ile ifade etmektedir: “…diğer ülkelerin [fazladan ürettiği] mallar ile bizim fazladan ürettiğimiz malların mübadelesini yönetmek için ne kadar tüccar gerektiği bilinebilir…Kamuya uygun ve orijinal bir şey kazandırmayan, 19 Vurgular orijinalinde yoktur. Vurgular orijinalinde yoktur. 21 Vurgular orijinalinde yoktur. W. Petty’nin ele aldığı örneği vermeden önce Smith’in kullandığı örneği görmek ve aralarındaki benzerliği W. Petty’nin örneğinden sonra incelemekte büyük yarar yarar vardır. Smith, (1985:19-20) Böyle ufak manüfaktörlerden olan ve sık sık işbölümünün dikkat çektiği toplu iğne yapım işini örnek olarak alalım….yani uygun bir işbölümü ve değişik işlemlerin elverişli birleşimi sonucunda, şu an başarabildiklerinin ikiyüzkırkta biri, belki de dörtbinsekizyüzde birini bile yapamayacaklardı.” 20 64 Ahmet Arif EREN yoksulların emeği ile kendi aralarında adeta oyun oynayan bir çeşit kumarbaz olan [tüccarların] sayısı büyük ölçüde azaltılabilir…Büyük ücretler alıp kamu için çok az iş yapan, perakendeciler, tüccarlar, fizikçiler, hukukçular, din adamlarının sayısı azaltılması ortak masrafların karşılanması için bu, ne kadar büyük bir kolaylık sağlar.” (Petty, 1997:28-29). Petty tüccar sayısının azalmasının üretime olumsuz bir etki yapmayacağı düşüncesindedir. Suçluların hapishanelerde tutuklu kalmaları yerine özellikle bayındırlık faaliyetlerinde istihdam edilmelerini savunan W. Petty, tüccar sayısının azaltılmasının istihdama ilişkin sonuçlarını değerlendirmemesi ilginçtir. Buradan hareketle W. Petty’nin ticari faaliyetteki istihdamı verimsiz kabul ettiğine dair bir iddia ortaya konabilir. W. Petty tüccarları, insanları “soy”an hırsızlar, “yoksulların emeği ile oynayan kumarbazlar” olarak ele aldığından bunların sayısı ne kadar az olursa bu toplum için o kadar faydalı olacaktır. Kamusal yarar toplumdaki tüccar sayısının azalması oranında artacaktır. W. Petty’nin analizinde tüccar ve ticari faaliyet çok önemli bir yer tutmaz. “Varsayalım ki ne tahıla ihtiyacımız var ne de çalışabilecek aylak [nüfusa] sahibiz, ama halihazırda işleyebileceğimizden çok fazla yünümüz var. Bu durumda tabi ki yün ihraç edilebilir çünkü çalışanların daha iyi bir işte istihdam edildiği kabul edilmiştir.” (Petty, 1997:59). W. Petty’nin bu ifadeleri onun ticarete karşı olmadığını gösterir. Ancak ticaretin çok gerekli olmadığını da gösterir. Daha da önemlisi ülke içinde o yünün ek ve yararlı bir istihdama yol açmayacağından dolayı satılmasını söylemesi ticaretin önünde istihdamı ve üretimi gördüğünü gösterir. Petty (1997:58)’nin özellikle dış ticarete ilişkin görüşleri ele alındığında geleneksel merkantilist savlara yakın olmadığı görülebilir. W. Petty’nin dış ticaret görüşünün anlaşılabilmesi için uzunca bir alıntı yararlı olur: “Kendimizin geliştirdiği ve imal ettiği hiçbir mal ihraç etmezsek, paranın da dışarı çıkmasına mani olursak, kaçınılmaz olarak [ülke içine] yabancı hiçbir şey girmesine izin vermemiş oluruz. Normalde [ülkemizi]…yabancı mallarla donatabilecek kadar ihracat yaptığımızı varsaydığımızda, emeğimiz ve toprağımızın olağandışı bir şekilde azalması durumunda, normalde [ihtiyaç duyduğumuz] malların ancak yarısını tedarik edecek kadar ihracat yapabiliriz.” W. Petty para çıkışının yasak olmasının önceden ihtiyaç duyulan ve satın alınan malların alınamaması, mallardan yoksun kalmak anlamına geldiğini düşünür. Dolayısıyla para çıkışının yasaklanması ya da ithalatın yasaklanmasına ilke olarak karşıdır. Ancak buna bir istisna getirmiştir. Bu istisnayı W. Petty’nin sözlerinden takip etmek yararlı olur: “ihracatımızı çok fazla aşmadıkça ithalatın yasaklanmaması gerektiğini düşünüyorum…bir anlığına bin insanın emeğini yakmak, bin insanı işsiz bırakıp emek yeteneğini kaybetmelerine yol açmaktan iyidir.” (Petty, 1997:60) Petty “lehte ticaret dengesi” argümanına sahip değil ama dış ticaretin aşırı noksan vermesine de karşı bir tutum sergiliyor. İthalatın Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü? 65 yasaklanmasının son tahlilde istihdam ve üretime olumsuz etkisi olacağını düşünüyor. İthalatın yasaklanmasının yanlış olduğunu düşünen Petty (1997:60) bu konu hakkında fazla bir şey söylemek istemediğini aşağıdaki sözleri ile ifade ediyor: “Ben kendim ne tüccar ne de devlet adamı olmadığımdan [konunun tartışılmasını] diğerlerine bırakıyorum”22. W. Petty’nin dış ticaret konusunda yukarıdaki ifadeleri, temel olarak ithalata getirilmek istenen yasaklara karşı olduğunu gösteriyor. Merkantilizmin homojen özünde yer alan para bolluğu için, ithalatın mümkün olduğu ölçüde az olması gerekir. W. Petty ise ithalatın kısıtlanmasına karşı duruyor. Yukarıda vurgulanan noktalara dikkat edildiğinde W. Petty’nin diğer broşür yazarlarını bir anlamda eleştirdiği de söylenebilir. Broşür yazarlarının çoğu, dönemin önemli tüccarları ve devlet adamları olmalarından dolayı bir anlamda taraf olmaları nedeniyle objektif değerlendirmelerde bulunamadıklarını düşünüyor olabilir. 5. Sonuç Yerine A. Smith ve E. Heckscher’in görüşleri ile gelişen ve J. Viner’in E. Hecksher eleştirisi ile olgunlaşan merkantilizmin geleneksel tanımlaması, merkantilizme ilişkin homojen bir öz sağlamaktadır.23 Üçüncü bölümde gösterilmeye çalışıldığı üzere söz konusu homojen öz; iki unsurdan oluşur. Bunlardan bir tanesi lehte ticaret dengesi ile sağlanan para bolluğu (1650 öncesi) iken diğeri ise para bolluğu ile sağlanan güçtür (1650 sonrası). Meseleyi W. Petty bağlamında ele alınca doğrusu bu iki unsuru bir potada eritmek mümkündür. Lehte ticaret dengesi ile sağlanan para bolluğu amacı ile para bolluğu ile sağlanan güç amaçları bir arada ikiz amaçlar olarak isimlendirilebilir. 4. Bölümdeki değerlendirmeler W. Petty’nin görüşlerinde bu ikiz amaçların olmadığına ilişkindi. Bu amaçları gerçekleştirmek için uygulanan politikalar seti ise merkantilizmin heterojen unsurlarını oluşturur. Daha güçlü bir krallık arzusu sadece merkantilist düşünürler için ortak paydayı oluşturmaz. Bu, klasik düşünürler için de ortak payda olarak kabul edilebilir. Ancak lehte ticaret dengesi ile sağlanacak para bolluğu klasik düşüncede arzulanan bir amaç değildir. Klasik düşüncede zenginliğin kaynağı üretimdir. Buradan hareket edildiğinde W. Petty’nin görüşlerinin lehte ticaret dengesini savunan merkantilist düşünürlerden ziyade, üretimi ön planda tutan klasik düşünceye daha yakın olduğu sonucuna ulaşılır. Hatta bir adım daha atılarak klasik ekonomi politiğin William Petty ile 22 23 Vurgular orijinalinde yoktur. Engels (1975:348) ‘e göre “Petty, metaların değer büyüklüğünün son derece açık ve kusursuz bir tahlilini verir. Bunu önce aynı miktarda emeğe varolan değerli madenler ile buğdayın eşdeğerliliği ile örneklendirerek, değerli madenlerin değeri üzerine ilk ve son “teorik sözü söyler. Ama metaların değerlerinin eşit emekle ölçüldüklerini de , çok açık ve genel bir biçimde, ifade eder.” 66 Ahmet Arif EREN “başla”dığı iddia edilebilir. Bu noktada sözü iddianın sahibine bırakmakta yarar vardır: “Metanın kullanım değerinin, somut emeğe ya da belirli bir amaç için üretici eyleme indirgenmesi ve değişim değerinin emek zamanına ya da eşit toplumsal emeğe indirgenmesi, İngiltere’de William Petty24 ile Fransa’da Bouisguilbert ile başlayan ve İngiltere’de Ricardo ile ve Fransa’da Sismondi ile sona eren klasik ekonomi politik tarafından bir buçuk yüzyılı aşan bir süreden beri yapılmakta olan araştırmaların eleştirel bir sonucudur.” (Marx, 1993:67-68) Her ne kadar merkantilizmin homojen özü W. Petty’nin görüşlerinde olmasa da merkantilizmin heterojen unsurlarına onun görüşlerinde rastlamak mümkündür. W. Petty; faiz, nüfus25, para, istihdam ve rant konularını ele almış ve hatta bu konuların bazılarında savunduğu görüşler ile merkantilist broşür yazarlarının savundukları görüşler arasında benzerlikler kurulabilir.26 Ancak söz konusu benzerlikler sadece görüntüde bulunmaktadır. Özellikle W. Petty’nin nüfus ve para konusundaki değerlendirmelerine benzer görüşler merkantilist yazında da vardır. Ancak W. Petty’nin bu konudaki görüşleri dahi onun temel felsefesi ile; yani zenginliğin kaynağının üretimde olduğu görüşü ile tutarlıdır. Engels (1975:349)’in “Petty’nin “Quantulumcunque Concerning Money” adlı yapıtı ile “…merkantilist anlayışın, öbür yapıtlarda rastlanılan son izleri, bu yapıtta tamamen yok olmuştur” sözleri ile Marx (1997:90)’ın “…ben klasik ekonomi politik deyince…W. Petty’den beri, burjuva toplumundaki gerçek üretim ilişkilerini araştıran bir ekonomi bilimini anlıyorum.”27 sözleri bu makalenin temel tezini destekler niteliktedir. Tüm bunların yanı sıra Petty’i harekete geçiren güdünün merkantilist broşür yazarlarını harekete geçiren güdülerden çok farklı olduğunu da hatırdan çıkarmamak gerekir. Merkantilistlerin temel güdüsü ticaret ve devirden doğan kâr iken, Petty’nin temel güdüsü ölçüm ve üretimdir. 24 Rothbard (1996:302)’ye göre “Petty’nin iktisadi nedenlemesinin özelliği genel olarak zayıf merkantilizmdi.” Buradan hareketle Petty’nin görüşlerinde merkantilizmin zayıf, baskın olanın ise klasik politik ekonomi olduğu söylenebilir. Ya da Staley (1993:17)’in ifadesiyle “bir ayağı merkantilist dünyada diğeri ise klasik [dünyada]”. 25 “1-kadının çocuk dünyaya getirmesi günah ya da utanç sayılmamalı. 2-Kadınların doğurmaları için yerler tahsis edilmeli. 3- çocuğun bakılması [için yerler tahsis edilmeli] 4- doğum ve tedavi masraflarının karşılanması için 18-60 arası tüm erkeklere ve 15-45 arası tüm kadınlara vergi konmalı. Kadınların vergisi erkeklerin yarısı kadar olmalı.” Petty 1997b:49 26 Hutchison (1995:29)’a göre “Marx’ın, ekonomi politiğin kurucusunun (Petty) olduğu iddiası tartışmalıdır. Hutchison, Marx’ın yukarıda ele aldığımız iddiasının tartışmalı olduğunu belirtiyor ancak yine Hutchison (1995:34) ‘de Petty’i “ Rant kavramına değinirken, onu bir artık olarak tahlil eden bir öncü” olarak değerlendirir. Marx (1998a:169)’a göre “Petty’nin yazılarının birinde, her ne kadar yalnızca rant biçiminde ele aldıysa da artı değerin doğasını sezinlediği görülür.” Hutchison’ın yukarıdaki ifadesiyle Marx’ın bu ifadesi neredeyse aynıdır. 27 Vurgular orijinalinde yoktur. Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü? 67 Aspromourgos (1986:43)’e göre “Petty’nin klasik iktisadın oluşumuna etkisinin açık olan bir yanı vardır…”. Söz konusu “yan”; W. Petty’nin artı değerin doğasını kavraması ve değerin kaynağına emeği yerleştirerek, hem fizyokrasinin ve hem de klasik iktisadi düşüncenin öncüsü olmasıdır. Marx (1998:169)’a göre “Petty … [konuyu] her ne kadar yalnızca rant biçiminde ele aldıysa da artı-değerin doğasını sezinlediği görülür.” Marx (1995:119) “…değer emekten başka herhangi bir ‘öz’ içermez. Değerin böyle belirlenmesi - ki ilk kez eksik biçimde Petty tarafından, daha sonra doğru biçimde Ricardo tarafından düşünülmüştür.” Gerçekten de Petty’nin buğdayın parasal değerinin hesaplarken gümüş üretiminde kullanılan emeği belirleyici olarak ele alması, onun artık değerin doğasını ve de değerin kaynağını kavradığını gösterir. Bu durum Petty’i dönemin diğer broşür yazarlarından ayırt eden önemli noktalardan birisi ve hatta birincisidir. Masson (1960:88)’ın “günlük sorunlar üzerine çalışmaları kullanarak…genel gerçeklere ulaşması Petty’nin dehasıdır” sözleri bu bağlamda değerlendirilebilir. Marx (1998:335)’a göre Petty’de “üretken olmayan mesleklere olumsuz yaklaşımı, emek değer teorisini ilk tohumları. Ücretleri, toprak rantını, toprağın fiyatını ve faizi değer teorisi temelinde açıklama çabaları” bulunur. W. Petty’nin bu konulara ilişkin görüşleri, dördüncü bölümde değerlendirilmişti. W. Petty işbölümünün önemini A. Smith’den bir asır önce vurgulaması, artık değeri F. Quesnay’den yarım asır önce formüle etmesi ve doğal fiyatı R. Cantillon’dan yarım asır önce analiz etmesi ile bir anlamda klasik politik ekonominin babası olarak kabul edilebilir. Bu bağlamda W. Petty’nin zenginliği ticarette kabul eden merkantilistler yerine, üretimi analiz eden bir okul olan klasik politik ekonomi içinde değerlendirilmesi daha uygun olur. KAYNAKÇA AMATI, Frank, ASPROMOURGOS, Tony (1985), “Petty Contra Hobbes: A Previously Untranslated Manuscript”, Journal of the History of Ideas, C.44, 127-132 ASPROMOURGOS, Tony, (1986) "Political Economy and the Social Division of Labour: The Economics of Sir William Petty," Scottish Journal of Political Economy, C. 33, S.1, 28-45, ASPROMOURGOS, Tony, (1996), On the Origins of Classical Economics: Distribution and Value from William Petty to Adam Smith, Routledge, New York ASPROMOURGOS, Tony, (2000), New Light on the Economics of William Petty (1623-1687) Some Findings from the Previously Undisclosed Manuscripts, Contributions to Political Economy, C. 19, 53-70 68 Ahmet Arif EREN BLAUG, M. (1991), “Introduction”, The Early Mercantilists, içinde, (der. M. Blaug), Edward Elgar Pub. Vermont s. ix,xi BLITZ, Rudolph (1991), “Mercantilist Policies and the Pattern of World Trade 1500-1750” The Early Mercantilists, içinde (der. M. Blaug), Edward Elgar Pub. Vermont, s. 147-163 DOBB, Maurice (1992), Kapitalizmin Gelişmesi Üzerine İncelemeler, (Çev F. Akar), İstanbul: Belge yayınları. EHRLICH, H. (1955) “British Mercantilist Theories of Profit, American Journal of Economics and Sociology, C. 14, 377-386 ENGELS, F. (1975) Anti-Duhring, (çev K. Somer), Sol Yayınları, Ankara FETTER,F.W. (1991) “The Term “Favorable Balance of Trade”, The Later Mercantilists, içinde (der. M. Blaug), Edward Elgar Pub, Vermont, s. 12-36 FONTANEL, Jacques, HEBERT, Jean-PauL, SAMSON, I. (2008), “The Birth Of The Political Economy or The Economy In The Heart Of Politics: Mercantılısm”, Defence and Peace Economics, C. 19, S. 5, 331–338 GRAMPP, William D. (1952), “The Liberal Elements in English Mercantilism”, The Quarterly Journal of Economics, C. 66, S. 4, 465-501 HECKSHER, Eli F. (1936),” Mercantilism”, Economic History Review, [1st Series], C.7, 44-54. HERLITZ, Lars (1993), “Conceptions of History and Society in Mercantilism 1650-1730” Merkantilist Economics içinde, (der. L. Magnusson), Kluver Academic Publishers, Boston, s. 87-124 HINTON, R. W. R. (1955), The Mercantile System in the time of Robert Mun, Economic History Review, C. 8, S. 3, 270-295 HULL, Charles H. (1900), “Petty’s Place in the History of Ecoonmic Theory”, The Qurterly Journal of Economics, C. 14, 307-340 INGRAM, J. (1967), A History of Political Economy, A. M. Kelley. New York. JOHNSON E. A. J. (1932), “Unemployment and Consumption: The Mercantilist View”, The Quarterly Journal of Economics, C. 46, S. 4. 698-719. JUDGES, A. V. (1991), “The Idea of a Mercantile State” içinde The Later Mercantilists, içinde (der. M. Blaug), Edward Elgar Pub. Vermont, s.48-76 KARGON, Robert (1965), “William Petty’s Mechanical Philisophy”, Isis, C. 56, 63-66. Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü? 69 KELLIHER, Muireann A., SOPHISTER, S. Mercantilism Reappraised, http://www.tcd.ie/Economics/SER/sql/download.php?key=204 (Erişim tarihi: 17.02.2011). MAGNUSSON, Lars (1993), “Introduction”, Merkantilist Economics içinde (der. L. Magnusson), Kluver Academic Publishers, Boston, s.1-15 MAGNUSSON, L. (1994), Mercantilism The Shaping of an Economic Language, Routledge, London. MARX, K. (1998) Artı Değer Teorileri 1. Kitap, (Çev. Y. Fincancı), Sol Yayınları, Ankara MARX, K. (1997) Kapital I, (Çev. A. Bilgi) Sol Yayınları, Ankara. MARX, K. (1995) “Marx’tan Manchester’daki Engels’e Londra 2 Nisan 1858”, içinde (çev. Y. Fincancı), Sol Yayınları, Ankara, s. 118-123. MARX, K. (1993) Ekonomi Politiğin Eleştirisine Bir Katkı, (Çev. S. Belli), Sol Yayınları, Ankara. MASSON, Irvine ve YOUNGSON, A. J. (1960), “Sir William Petty”, Notes and Records of the Royal Society London, C. 15, 79-90. MURPHY, Antoin E. (2009), The Genesis of Macroeconomics New Ideas from Sir William Petty to Henry Thornton, Oxford University Press, New York. NEWMAN, Philip Charles, (1958), The Development of Economic Thought, Prentice Hall Inc, New Jersey. PERROTTA, Cosimo (1991), Is The Mercantilist Theory of the Favorable Balance of Trade Really Erroneous, History of Political Economy, C. 23, S.2, 301337 . PERROTTA, Cosimo (1993), “Early Spanish Mercantilism:The First Analysis of Underdevelopment” Merkantilist Economics içinde (der. L. Magnusson), Kluver Academic Publishers, Boston, s.17-58. PETTY, William, (1997), The Petty Papers Vol. I, Routledge, London. PETTY, William, (1997b) The Petty Papers Vol. II, Routledge, London. PETTY, William, (1977) “A Dialogue on Political Arithmetic”, Hitotsubashi Journal of Economics, C. 17, S.2, 37-50 . PETTY, William, (1963) “A Treatise of Taxes and Contributions”, The Economic Writings of Sir William Petty içide (der. C. H. Hull), Augustus M Kelley, New York, s. 1-97. 70 Ahmet Arif EREN PETTY, William, (1963b) “Verbum Sapienti”, The Economic Writings of Sir William Petty içinde (der. C. H. Hull), Augustus M Kelley, New York, s. 103-120. PRICE, W. H. (1991), “The Origin of the Phrase: ‘Balance of Trade’” The Later Mercantilists, içinde (der. M. Blaug), Edward Elgar Pub, Vermont, s. 1-11. ROLL, E. (1952), A History of Economic Thought, Pretice Hall, New York. ROTHBARD, Murray N. (1995), Economic Thought Before Adam Smith and Classical Economics. Edward Elgar, Vermont. STALEY, C. (1993), A History of Economic Thought: From Aristotle to Arrow, Blackwell, Cambridge. VINER, Jacob (1968), “Mercantilist Thought,” International Encyclopedia of the Social Sciences, Macmillan and the Free Press, New York. VINER, Jacob, “Power Versus Plenty as Objevtives of Foreign Policy ın the Seventeenth and Eighteenth Centuries, The Later Mercantilists, içinde (der. M. Blaug), Edward Elgar Pub, Vermont, s. 77-105. WILES, Richard C. (1974), “Mercantilism and the idea of Progress”, Eighteenth-Century Studies, C.8, S. 1, 56-74. WILSON Lloyd Bevan (1894), “Sir William Petty: A Study in English Economic Literature” Publications of the American Economic Association, Baltimore.