Tarife Dışı Araçlar

advertisement
7. BÖLÜM
TARİFE DIŞI TİCARET POLİTİKASI
ARAÇLARI
Devletin dış ticaret akımlarına müdahalede kullandığı geleneksel araç
tarifelerdir. Fakat zamanla müdahale araçlarında büyük bir yaygınlık ve
çeşitlenme ortaya çıkmıştır. Gümrük tarifelerinden başka, serbest ticaret
akımlarına müdahale amacıyla kullanılan bu araçların tümü tarife dışı
araçlar diye bir grup içinde toplanırlar.
Tarife dışı araçların çoğu ithalatın kısıtlanmasına yöneliktir. Fakat bir
kısmı da ihracatın özendirilmesi amacıyla konulmuş olabilir.
Tarife dışı araçlar kavramı gümrük tarifelerinden ayrı olarak, uluslar
arası mal ve hizmet akımlarının serbest gelişme seyrini değiştiren her
türlü politika ve uygulamaları ifade etmektedir.
I. MİKTAR KISITLAMALARI
Geleneksel olarak tarife dışı araçların ağırlıklı bir bölümünü
miktar kısıtlamaları oluşturur. Bunlar gümrük tarifelerinden
farklı ithalat hacmini dolaysız biçimde sınırlandırmaya
yönelik uygulamalardır.
Miktar kısıtlamaları arasında ithalat kotaları ve ithalat
yasakları önemli bir yer tutmaktadır.
1. İthalat Kotaları
Hükümetlerin ithal edilecek mal hacmi üzerine fiziki miktar veya değer
olarak koyduğu sınırlandırmalara kota adı verilir. Kotalar belirli süreler
için düzenlenirler (bir yıl veya altı ay).
İthalat kotaları, genellikle, yurtiçi sanayi veya tarım kesimini korumak ya
da ödemeler bilançosu açıklarını önlemek gibi nedenlerle kullanılırlar.
a. İthal Kotaların Ekonomik Etkileri
Kotaların ilk etkisi ithal mallarının yurtiçinde arzını kısarak fiyatlarını
yükseltmektir. Fiyat artışları ise diğer yandan gümrük tarifelerine benzer
etkiler doğurur. Bu bakımdan her kotaya denk bir gümrük tarifesi oranı
vardır ve kotalar tarife oranlarının eşdeğeri olarak incelenebilirler.
Grafik 7.1. İthalat Kotalarının Etkileri
- P1 serbest dünya fiyatı
Fiyat
- EL P1fiyatında ithalat hacmi
- MN Kota miktarı
S
D
- a. Üretim etkisi
P3
- b. Tüketim etkisi
M
P2
a
d
P1
c
N
b
- d. Gelir Dağılımı etkisi
S
0
- c. Kıtlık rantı
D
E
F
K
L
Miktar
1. İthalat Kotaları
Tarifelerle kotaların piyasa ve refah etkileri esas olarak birbirinin
benzeridir. Bununla birlikte kotalarla gümrük tarifeleri arasında gelir
etkisi bakımından önemli bir fark vardır. Kotalardaki c alanı tarifelerdeki
gibi bütçe gelirlerini göstermez. Kotalar yabancı malın arzını kısıtlayarak
o malın ithalatçı ülkedeki fiyatını talep esnekliğine bağlı olarak ithalat
fiyatının üzerinde aşırı biçimde yükseltebilirler. İthal mallarının
kıtlığından ortaya çıkan bu kota karlarına “kıtlık rantı” adı verilir.
Kıtlık rantı veya kota karını kimlerin alacağı kotalarla gümrük tarifeleri
arasındaki başlıca farklardan birini oluşturur. Eğer kota yerine onunla
eşdeğer olan bir gümrük tarifesi konulmuş olsaydı, kıtlık rantı vergi geliri
şeklinde hazineye giderdi. Fakat çoğunlukla ithalatçılar kotaya tabi
malları düşük dünya fiyatından alıp içerdeki yüksek fiyattan satarak
kıtlık karını elde ederler. İthalatçıların zahmetsiz kazançları ülkenin gelir
dağılımındaki eşitsizlikleri artırır. Ayrıca ithalatta emek harcanmadan
cazip karlar sağlanabildiği için ithalat lisanslarını elde etme amacıyla
rüşvet ve yolsuzluklar artar.
1. İthalat Kotaları
Kıtlık rantını her zaman ithalatçılar elde etmeyebilirler. Eğer karşı
ülkedeki ihracatçılar malın dış piyasası üzerinde tam bir denetim
sağlayacak biçimde örgütlenmişler, buna karşılık ithalatçılar dağınık ve
birbirleriyle rekabetçi durumda iseler, ihracatçılar mallarını yüksek
fiyattan satarak bu karları kendilerine alıkoyarlar. Tersine eğer
ithalatçılar örgütlenmiş ve ihracatçılar dağınıksa, kıtlık rantı ithalatçılara
gider. Diğer bir yol da hükümetin “açık artırma” ile lisansları en yüksek
fiyat öneren ithalatçılara satmasıdır. Bu durumda kıtlık rantı gümrük
vergilerinde olduğu gibi devlet hazinesine gider. Fakat gerek uygulamayla
ilgili sorunlar gerek ithalatçıların baskıları, hükümetlerin bu yönteme
başvurmalarını güçleştirmektedir.
1. İthalat Kotaları
Gümrük tarifeleri ile ithalat kotalarının karşılaştırılması
1. Kotaların ve genel olarak miktar kısıtlamalarının dış ticaret akımları
üzerindeki etkileri fiyat mekanizmasının işleyişiyle ortaya çıkmaz. Bu
uygulamalarla fiyat mekanizmasının yerine hükümetlerin kararları
geçirilmiş olmaktadır.
2. Kotalar tarifelere göre çok daha katı uygulamalardır. Kotaya tabi mala
karşı yüksek bir yurtiçi talep bulunsa da bu malın ithalatını izin verilen
sınırın ötesinde artırma olanağı yoktur. Oysa gümrük tarifeleri
durumunda yüksek fiyatlardan da olsa ilgili yabancı mal talep edildiği
sürece bu talebin dışarından yapılacak ithalatla karşılanma olanağı
vardır.
1. İthalat Kotaları
3. Taşıma giderleri dikkate alınmadığında, gümrük tarifeleri durumunda
malın iç piyasadaki satış fiyatı dış piyasa fiyatı ile gümrük tarifesi
toplamından yüksek değildir. Daha yüksek fiyatlardan satış durumunda
mal dışarıdan ithal edilir. Oysa kotalarda iç satış fiyatının üst sınırı belli
değildir, bu iç talep esnekliğine bağlıdır. Talep esnekliğinin düşük olduğu
bir durumda iç piyasada bir talep artışı karşısında fiyatlar aşırı biçimde
yükselebilir. Bu da kotaların toplumsal maliyetinin o derece yüksek olması
anlamına gelir.
Grafik 7.2. Talep Artışı ve Kotaların Etkisi
Fiyat
D'
D
A
M
P3
N
kota
M
P2
N
kota
P1
A
0
S
D'
D
K
L
T
Miktar
1. İthalat Kotaları
4. Kotalarda saydamlık yoktur. İhracatçı, malın yabancı ülkenin giriş
kapılarına ulaşmasına kadar ne gibi engellerle karşılaşacağı konusunda
tam bir bilgi sahibi değildir. Daima bir belirsizlik vardır, bu da ticareti
caydırıcı yönde etkiler.
5. Kotaların belirlenmesi, uygulanması ve denetimi yoğun bir bürokratik
faaliyeti gerektirir, bu durum ise reel bir kaynak israfı demektir.
6. Kotadan talep almak bu mal iç piyasada yoğun biçimde talep edilen
türden ise önemli bir ayrıcalık doğurur. İthal edilen mal önemli bir rant
geliri sağlar. Bu da gelir dağılımını bozduğu için lisansların elde edilmesi
için rüşvetçiliği ve yolsuzlukları artırır.
1. İthalat Kotaları
Kotaların tarifelerden üstün olduğu bazı yönlerde vardır:
1. Belirli durumlarda tarifeler ithalatı kısıtlamada etkili değildir. Böyle bir
durum ithal mallarının yurtiçi talep esnekliğinin düşük olması koşulları
altında görülebilir. Gümrük tarifeleri ne kadar yükseltilse de ülkeye mal
girişi sürer.
2. Kotaların uygulandığı durumda ithalatın ne miktar kısıtlanacağı
konusunda bir belirsizlik yoktur. Oysa tarifelerin ithalatı kısıcı etkisi tam
olarak belli değildir.
İthalatı sınırlandırıcı etkileri kesin olduğu için kotalar acil dış açık sorunu
ile karşılaşan ülkelerin başvurdukları önlemler arasında yer alır. Bu gibi
durumlarda özellikle yoğun sermaye çıkışını önlemek için sermaye
akımları üzerine kota konulmasına izin verilebilir.
2. İthalat Yasakları
İthalat yasakları, ithalatı kotalarla kısıtlamanın en son şeklidir. Burada
yasaklanan malın ülkeye girişi tamamen önlenmektedir.
İthalat yasakları bazı nedenlere bağlanabilir:
a. Ekonomi için önemsiz veya lüks sayılan malların ithaline izin
verilmeyerek kıt döviz kaynaklarından tasarruf sağlanır.
b. Yerli sanayi dış rekabetten tam olarak korunur.
c. Dış açıkların kapatılmasına katkı sağlar.
İthalat yasaklarının konulmasında ekonomi dışı faktörler de etken
olabilir. Örneğin halk sağlığına, genel ahlaka ve kamu düzenine zararlı
maddelerin ülkeye girişinin önlenmesi v.b.
İthal yasaklarının doğuracağı ilk etki ithali yasaklanan malın fiyatını
talep esnekliğine bağlı olarak hızla yükseltmesidir.
Grafik 7.3. İthal Yasakları
Fiyat
D
S1
Py
S2
S
E1
E2
Pn
Pm
E
Pd
M
N
S
0
D
K
L
Miktar
2. İthalat Yasakları
İthal yasakları durumunda bu araçların tüketimi kısıcı ve gelir dağılımı
etkileri çok daha şiddetli olmaktadır. İthalat sıfıra indiğinden hükümet,
yasaklama koyduğu bir maldan gümrük geliri de sağlayamaz. Bu sebeple,
yanlış endüstrilerin yasaklamalarla korunması durumunda ortaya
çıkacak kaynak israfı o ölçüde büyük olur.
Türkiye’de kotalar ve ithalat yasakları yerli sanayiyi koruma ve dış
ödeme açıklarını önleme amacıyla geçmişte yoğun olarak kullanılmıştır.
24 Ocak kararlarından sonra başlayan dış ticareti liberalleştirme hareketi
içinde kotalara 1981 yılında son verildi. İthali yasak olan malların sayısı
giderek azaltıldı ve 1990 ithalat rejimi ile kaldırıldı.
3. Döviz Kontrolü
Tarife dışı araçlardan bir diğeri de döviz kontrolü veya kambiyo
denetimidir. Bu sistem genellikle ithalat kotaları ve çoklu kur sistemleri ile
birlikte uygulanır. Kotalar mal akımlarını döviz kontrolü ise döviz
çıkışlarını sınırlandırır.
Dövizle ilgili işlemler üzerine hükümetin koymuş olduğu kısıtlamalara,
diğer bir deyişle, döviz piyasasına yapılan hükümet müdahalelerine döviz
kontrolü adı verilir.
En katı döviz kontrolü uygulamalarında serbest bir döviz piyasası yoktur,
her türlü döviz işlemleri hükümet tekeli altındadır. Hükümet döviz alım
ve satım işlemlerini yürütmek üzere genellikle merkez bankasını
görevlendirirler. Dış alemlerden bir döviz geliri elde edenler bu dövizleri
belirli bir süre içersinde, ilgili bankaya satmak zorundadırlar. Merkez
bankasından döviz satın alabilmek içinse, önce yetkili makamlardan bu
ödeme türü ve miktarı konusunda bir izin almak gerekir.
Döviz kontrolleri genellikle sabit kur siteminde uygulanabilir ve kurlar
hükümet tarafından belirlenir.
Grafik 7.4. Kambiyo Denetimi
Doların TL Fiyatı
OP serbest piyasa döviz kuru
A
T
OR resmi döviz kuru
OB döviz talebi
E
OD döviz arzı
•
P
M
R
N
T
A
0
D
C
B
Dolar Miktarı
3. Döviz Kontrolü
Aşırı değerlenmiş resmi kurdan ancak sınırlı sayıda kimsenin talebi
karşılanmış olur. Diğer bir grup kimse ise, daha yüksek bir fiyat ödemeye
razı olsalar bile, resmi kanallardan döviz alma olanağı bulamazlar.
Ortada resmi döviz kurundan karşılanmamış bir döviz talebi vardır.
Bunun doğal sonucu olarak ta bir döviz karaborsası ortaya çıkar.
Döviz karaborsası:
Hangi alanda olursa olsun serbest bir piyasanın oluşumuna izin
verilmeyen durumlarda bu piyasanın yerini daima gayri resmi serbest
piyasa adı verilen karaborsa alacaktır. Döviz alanında da resmi kurdan
karşılanamayan bir talep bulunduğu sürece kişiler, yasal engelleri aşıp
ihtiyaçlarını serbest piyasadan sağlama yoluna giderler. Karaborsa bu
şekilde türer. İhracatçılar veya döviz geliri elde edenler kazandıkları
dövizleri düşük resmi kurdan bozdurmak yerine, bunları kambiyo
denetiminden kaçırarak, yüksek fiyat elde edebildikleri serbest piyasada
satarlar. Bu fonlar karaborsa döviz arzını oluşturur.
3. Döviz Kontrolü
-Yakın tarihe kadar döviz karaborsası (Tahtakale) Türkiye’de de önemli
bir piyasa durumunda idi. Ancak 1980’lerden sonra daha esnek kur
sistemlerinin uygulanması ve döviz kontrolünün yumuşatılması ile
birlikte, serbest döviz piyasasının karaborsa niteliği ortadan kalkmıştır.
- Aşırı biçimdeki kambiyo denetimi uygulamalarında, ulusal para
konvertibilitesini tümden yitirir. Çünkü yasal olarak serbest bir döviz
piyasasına izin yoktur.
- Döviz kontrolü genellikle az gelişmiş ülkeler arasında yaygın bir
uygulama alanı bulmuştur. Bunun önemli nedenlerinden birisi, ithalatı
kısıtlayarak dış ödeme açıklarını önlemek için kullanılabilen bir araç
olarak görülmesidir. Ancak bu uygulamalar dış açığı giderici değil, baskı
altına alıcı nitelik taşırlar. Bir başka neden ise, bu önlemlerle ithalat
hacminin mutlak olarak kısıtlanabilmesi ve mevcut döviz rezervlerinin
çeşitli dış ödeme ihtiyaçları arasında belirli bir öncelik sırasına göre
dağıtılabilmesidir.
4. Çoklu Kur Sistemi
Kambiyo denetimi uygulayan ülkelerde genellikle çoklu kur uygulamaları
da yaygındır. Çoklu kur sistemleri de sabit kur sistemleriyle bir arada
görülebilir. Ancak burada tek değil, birden fazla resmi kur vardır. Amaç
ülkenin döviz gelirlerini artırma ve döviz giderlerini kısma düşüncesidir.
Örneğin, ithali kısıtlanmak istenen mallara yüksek, zorunlu mallara da
düşük kur uygulanır. İhracatta ise ihracı özendirilmeye çalışılan, mesela
yeni ihraç edilmeye başlanılan sanayi ürünlerine yüksek, geleneksel tarım
ürünlerine de düşük kur uygulamasına gidilebilir.
Çoklu kur uygulamalarının en basit şekli ikili kur sistemidir. Bu sistemde
biri genellikle düşük tutulan bir resmi sabit kur, diğeri de arz ve talep
koşullarına göre belirlenen serbest piyasa kuru vardır.
4. Çoklu Kur Sistemi
Kur uygulamasında farklılığa gidilmesi, kaynak dağılımındaki etkinlik ve
firmalar arasında rekabet eşitliği açısından önemli sakıncalar doğurur.
Örneğin kaynak verimliliğinin yüksek olduğu, dolayısıyla ihracata
yönelmesi beklenen endüstriler için düşük kurlar belirlenmesi, bu
alandaki ihracatçı firmaların yabancı üreticilerle rekabet edememesine ve
kaynakların verimsiz alanlara kaymasına neden olabilir. Bunun gibi
yüksek kur uygulayarak verimsiz endüstrilerde üretimin ve ihracatın
artırılmaya çalışılması da bir kaynak israfı niteliğindedir. Bu sebeple dış
ticarete açılmak isteyen ülkelerde ilk yapılması gereken bu farklılıkların
giderilerek tek bir denge kuruna geçmek veya kuru arz ve talebe göre
belirlenecek biçimde serbest bırakmak olmalıdır.
II. YENİ KORUMACILIK
Tarifeler, ithal kotaları ve kambiyo denetimi ticarete müdahalede oldukça
eski araçlardır. Ancak zaman içinde bu müdahalelerde bir azalma
sağlanırken çok sayıda yeni müdahale aracı ortaya çıkmıştır. Özellikle
1973 Dünya Enerji Krizi’nden sonra başgösteren enflasyonla birlikte
işsizlik uygulamaları karşısında sanayileşmiş ülkelerde korumacılık
akımları yeniden yaygınlık kazanmıştır.
Bu yeni korumacılık başta tekstil, ayakkabı, giyim, çelik, vs. olmak üzere
daha çok az gelişmiş ülkelerin yeni ihraç etmeye başladıkları emek-yoğun
sanayi malları üzerinde ortaya çıktı.
1. Gönüllü İhracat Kısıtlamaları
Sanayileşmiş ülkelerde yaygınlaşan “yeni korumacılık” akımları arasında
en çok kullanılan araçlardan birisi “gönüllü ihracat kısıtlamaları”dır.
Genellikle ithalatçı durumdaki bir sanayi ülkesi ile ihracatçı durumda ve
çoğunlukla emeğe dayalı bir az gelişmiş ülke arasında varılan anlaşma
sonucunda ihracat üzerine konulan bir kota niteliğindedir. O nedenle
bunlara ihracat kotaları da denir.
Aynı tip kısıtlamalar ayrıca “Pazar payı düzenleme anlaşmaları” veya
“organize serbest ticaret anlaşmaları” biçiminde de adlandırılmaktadır.
Tüm bu uygulamalarda amaç, yabancı ülkenin ihracatını sınırlandırarak
onunla rekabet edemeyen yerli sanayicileri korumaktır.
1. Gönüllü İhracat Kısıtlamaları
Gönüllü ihracat kısıtlamaları nitelikleri bakımından ithalat kotalarına
benzerler. Ancak bunların uygulanmasını ithalatçı değil, ihracatçı yerine
getirir. Bu tür kısıtlamalar ithalatçı durumdaki sanayileşmiş ülkelerle
ihracatçı durumdaki az gelişmiş ülkeler arasında yapılan iki veya çok
yanlı görüşmelere dayanırlar. Burada ithalatçı sanayileşmiş ülkenin bir
tür siyasi ve ekonomik baskısı vardır.
İhracat kotaları özellikle, yeni sanayileşmekte olan ülkelerin imalat sanayi
ürünleri ile tarım ürünleri ihracatı üzerine konulur. En yoğun olarak
uygulandıkları alan “hassas” sektörler olarak bilinen tekstil ve hazır
giyimdir. Ancak gelişmiş ülkeler bu kısıtlamaları ayrıca motorlu araçlar,
elektronik eşya ve kaliteli çelik gibi az gelişmiş ülkelerin göreceli
karşılaştırmalı üstünlük sahibi bulundukları alanlarda da
yaygınlaştırmışlardır.
1. Gönüllü İhracat Kısıtlamaları
İhracat kotaları mal arzını kısıtlayarak ithalatçı ülkede malların satış
fiyatlarının yükselmesine neden olur. Bu ise ithalatçı ülkedeki tüketicilerin
bu mallara daha yüksek fiyat ödemeleri dolayısıyla bir refah kaybına
uğramaları ve aynı zamanda tüketicilerden yurtiçi üreticilere doğru bir
gelir transferi yapılması demektir.
Diğer yandan yüksek fiyattan ihracat yapmakta olan yabancı ülkelerdeki
firmalar da rant geliri elde ederler. Bu durum ithalat kotalarında oluşan
kıtlık rantına benzer. Ancak ithalat kotalarında kıtlık rantını normal
olarak yurtiçindeki ithalatçılar alırken bu rant gelirleri yabancı
ihracatçıya gitmektedir.
Sanayileşmiş ülkelerde bu tür kısıtlamalara gidilmesinin nedeni yurtiçi
endüstrilerde işsizlik yaratmamak veya yeni iş olanakları sağlamaktır.
Ancak kaynaklar göreceli olarak verimsiz alanlarda toplanmış olduğu
için, bunun söz konusu ülkelere reel ekonomik maliyeti oldukça yüksektir.
1. Gönüllü İhracat Kısıtlamaları
Tarifelere dayalı korumacılıktan ihracat kotalarına geçilmesi, dünya
ticareti üzerinde ek bazı maliyetler doğurur. Öncelikle dünya ticaretindeki
belirsizliği artırır ve saydamlığı bozar. Ayrıca bu kısıtlamalar tüm
ihracatçı ülkelere karşı ayırım gözetmeyen biçimde uygulandıkları için
ülkeler arası rekabet eşitliğini ve dünya kaynak dağılımının etkinliğini de
olumsuz etkilerler.
Bu kısıtlamalar ihracatçı ülkedeki firmaların kartelleşme eğilimlerini de
artırabilir. Çünkü kotaların firmalar arasında dağılışından sonra
endüstriye yeni girenlerin bu pazardan pay almaları oldukça güçleşebilir.
Bu da ihracatçı ülke piyasalarında rekabet eşitliğinin bozulması demek
olur.
1. Gönüllü İhracat Kısıtlamaları
Gönüllü ihracat kısıtlamalarına tabi geleneksel endüstrilerin başında
tekstil gelir. ABD ilk kez 1955 yılında Japonya’nın tekstil ihracatını
gönüllü ihracat kotaları ile sınırlandırmayı sağlamıştır. Daha sonra 1962
yılında bu ülke GATT’ın gözetimi altında pamuklu dokuma üzerinde,
Uzun Vadeli Pamuklu Dokuma Anlaşması’nı (LTA) imzaladı. LTA 1974
yılına kadar yürürlükte kaldı ve o tarihte yerine ülke ve mal grupları
yönünden daha kapsamlı olan Çok-Elyaflılar Anlaşması (MFA) yapıldı.
MFA anlaşması başlıca tekstil ithalatçısı sanayileşmiş ülkelerle ihracatçı
durumunda sanayileşme yolundaki ülkeler arasında yapılmış bir çerçeve
anlaşması idi. Bu anlaşma ile sanayileşmiş ülkeler, her az gelişmiş ülkenin
kendilerine ihraç edebileceği tekstil miktarını gösteren kotaları belirleme
hakkı elde etmişlerdi. Buna göre ABD, AET, Kanada ve öteki sanayileşmiş
ülkelerin Türkiye dahil az gelişmiş ülkeler için belirli aralıklarla
belirlemiş oldukları “tekstil kotaları” vardı.
1. Gönüllü İhracat Kısıtlamaları
1994 tarihinde sonuçlanan GATT’ın Uruguay Anlaşması’nda MFA’nın on
yıllık bir süre içinde aşamalı olarak kaldırılması kararı alındı ve buna
bağlı olarak da MFA kapsamındaki tekstil kotaları 2005 yılı başında
yürürlükten kaldırıldı. Böylece tekstil ve giyim ürünlerinin ticaretinde
belirli bir liberalleşme sağlandı.
MFA anlaşmasının sona erdirilmesi, dünya ticaretinde gönüllü ihracat
kısıtlamalarının tümüyle son bulması anlamına gelmez. Çünkü ithalatçı
ülkelerle ihracatçı ülkeler arasında makine parçaları, televizyon, kaliteli
çelik vs. gibi ürünler konusunda yapılmış ve kota uygulamasını öngören
pek çok anlaşma halen uygulanmaktadır.
1. Gönüllü İhracat Kısıtlamaları
Kotaların Kaldırılması ve Çin Tehdidi:
Tekstil kotalarının kaldırılmasından sonra dünya tekstil ve hazır giyim
pazarlarında yeni bir tehlike ortaya çıktı. Bu tehlike ise hızla gelişen
Çin’in aşırı biçimde ihracatını artırarak adeta dünya piyasalarını ele
geçirmesidir. İşçi ücretlerinin çok düşük olması ve devletin ihracata çeşitli
teşvikler sağlaması dolayısıyla da ülkenin ihraç ürünleri rekabet
edilemeyecek derecede ucuzdur.
Çin’in dünyaya ucuz tekstil ihracatı ülkemizdeki üretici ve ihracatçıları
da çok olumsuz yönde etkilemiştir. Çünkü, hem Türkiye piyasasında Çin
malı tekstil ürünlerinin payı artmış, hem de Türkiye üçüncü ülke
piyasalarında Çin’le rekabet edemeyecek bir duruma gelmiştir.
2. Sağlık, Güvenlik ve Çevre Standartları, İdari Düzenlemeler, Kamu
İhaleleri
Hemen her ülkede halkın sağlık ve güvenliğini ya da doğal çevreyi
korumak üzere malların üretim ve dağıtımı konusunda belirlenen
standartlar çıkartılan idari yönergeler ve konulan kanunlar vardır.
Bunların konuluş amaçları oldukça geçerli gerekçelere dayanmaktadır.
Ancak bu tur düzenlemeler bazen gizli bir dış ticaret engeli gibi etki
yapabilir, yani yerli üreticileri dış rekabete karsı koruyan görünmez bir
mekanizma oluşturabilirler.
Bunu gibi, iç piyasada satışa sunulacak malların imalatında kullanılan
girdilerin bileşimini gösteren etiketleme zorunlulukları paketleme ve
ambalajlama koşulları ve pazarlama biçimiyle ilgili öteki kısıtlamalar da
ithal edilecek mallar açışından benzer sorunlar doğurur.
2. Sağlık, Güvenlik ve Çevre Standartları, İdari Düzenlemeler, Kamu
İhaleleri
Günümüzde çevrenin korunması konusunda büyük bir duyarlılık vardır.
Sanayileşmenin doğal çevreye vereceği zararları önlemek için özellikle
gelişmiş ülkelerde üretim yöntemleri ve satış koşullarıyla ilgili olarak
belirli standartlar benimsenmiştir. Fakat bu standartlara uygun üretim,
diğer yandan maliyetleri yükselteceği için ticareti kısıtlayabilir. Bu gibi
yüksek standartlara sahip ülkelerdeki üreticiler, benzer malların düşük
standartlı ülkelerden ithal edilmesi durumunda ek tarifeler konulmasını
savunmaktadırlar.
Maliyetlerin artması yanı sıra teknik standartların sağlanıp
sağlanmadığının kontrolü için bazı görevli kuruluşlara ihtiyaç vardır. Bu
durum ise uluslararası ticarette bürokrasinin artması demektir.
III. SÜBVANSİYONLAR
Devletin uyguladığı tarife dışı engellerin bir grubu da
sübvansiyonlardır. Sübvansiyonlar genellikle ihracata ve
yurtiçi endüstrilere dönük olarak uygulanır
1. İhracat Sübvansiyonları
Devletin dış ticarete müdahalesinde amaç her zaman ithalatın kısıtlanması
olmayıp bazen de ihracatın özendirilmesidir. Bu amaçla alınabilecek
önlemler çok çeşitlidir: ihracatçıya vergi iadesi, dolaysız prim ödemesi,
ihracata dönük üretim yapan sanayicilere düşük faizli kredi ve ucuz girdi
sağlanması, ihraç malını satın alacak yabancı ithalatçılara uygun koşullu
kredi verilmesi vs.
Bütün bu uygulamalarla ihracatçıya veya ihracata dönük mal üreten
sanayicilere ihracatın karşılığı olarak ulusal para cinsinden daha fazla
ödeme yapılmış ya da malın birim üretim maliyeti düşürülmüş olur. Her
ikisi de ihracatta karlılığı yükseltir.
1. İhracat Sübvansiyonları
Sübvansiyonun yurtiçi ekonomik etkileri:
Bir ihracat sübvansiyonu gerçekte negatif ihracat vergisi gibidir.
Sübvansiyon, üreticilerin ihraç edilen mal birimi başına sağladıkları fiyatı
yükseltir. Başka bir deyişle, ihraç edilen her mal birimi için şimdi
uluslararası fiyat ile sübvansiyonun toplamı kadar bir gelir elde edilir.
Böylece satışların iç piyasadan dış piyasalara kaydırılması özendirilmiş
olur. Sonuçta ihracat sübvansiyonları dolayısıyla iç piyasadaki satışlar
azalır ve fiyatlar yükselir. Fiyatlar uluslararası fiyat ile sübvansiyon
toplamı düzeyine çıkar. Yüksek fiyatlar ise üreticilerin fiyatlara olan
tepkisi ile orantılı biçimde ihracatın artmasını sağlar.
Arz ve talebin fiyatlara olan tepkisi kısmi denge analizi ile açıkça
gösterilebilir.
Grafik 7.5. İhracat Sübvansiyonlarının Etkileri
Fiyat
S
P1
B
P0 A
C
E
ABCJ tüketici rantındaki azalma
F
J
H
Sübvansiyon
G
ABFH üretici rantındaki artış
ECFG vergi ödeyicilerine
yüklenen maliyet
ECF ve HFG net sosyal maliyet
D
O
M3
M1
M2 M4
Miktar
1. İhracat Sübvansiyonları
İhracat sübvansiyonları karşı taraf, yani ithalatçı ülke üzerindeki etkileri
bakımından bir tür damping niteliği taşır. Kotalar gibi sanayi ürünleri
üzerindeki ihracat sübvansiyonları da GATT tarafından yasaklanmıştır.
İthalatçı ülkeler, yabancı ithalatçılara ödenen sübvansiyonların ulusal
ekonomilerinde doğuracağı zararlı etkilerden korunmak için, bu tür
malların ithalatından ek bir vergi alırlar. GATT’ın “Sübvansiyonlar
Kodu” ile düzenlenmiş olan bu vergiye telafi edici vergi adı verilir. Bu bir
anti-damping vergisi niteliğindedir ve bu verginin de konulabilmesi için
önce ithalatçı ülkede usulüne uygun biçimde bir soruşturmanın yapılmış
olması gerekir.
2. İç Piyasaya Dönük Endüstrilere Sübvansiyon
Yurtiçi endüstriler iç piyasaya dönük üretim yapan ve ithalatla rekabet
eden sanayi dallarıdır. İthalata rakip endüstrileri dış rekabetten korumak
için başvurulan yollardan birisi de hükümetlerin bu endüstrilere
sübvansiyon ödemesidir.
Gümrük tarifeleri, kotalar ve benzeri vergilerden farklı olarak
sübvansiyonla korunan bir mal yurtiçinde serbest dünya fiyatlarından
satılır. Dolaysız sübvansiyonlar durumunda hükümet yerli üreticiye
serbest dünya fiyatı ile bunun üzerindeki yurtiçi maliyet arasında bulunan
fark ölçüsünde hazineden bir ödeme yapar.
İç piyasada mal düşük dünya fiyatları düzeyinden satıldığı için,
sübvansiyonlar tüketici refahını azaltıcı etki yapmazlar. Bu yönüyle,
gümrük tarifeleri ve kotalardan üstün tutulurlar.
Grafik 7.6. Sübvansiyonun Kısmi Denge Etkileri
Fiyat
D
S
S'
Sübvansiyon
ABCK hükümete olan maliyet
JCK üretim etkinlik kaybı
P1 6 TL
P0 5 TL
B
C
A
J K
S
0
M
N
D
S'
100 120
160 190
Miktar
2. İç Piyasaya Dönük Endüstrilere Sübvansiyon
Bir koruma aracı olarak dolaysız sübvansiyonlar yüksek bir kabul
görmezler. Bunun birinci nedeni, sübvansiyonların hükümet bütçesinden
yapılan dolaysız ödeme niteliğinde olmasıdır. Bu ise bütçe kaynaklarını
zorlayıcı etki yapar. İkinci olarak, sübvansiyonların kaynağı halkın
ödediği vergiler olduğuna göre, bu tür ödemelerin maliyeti de onların
sırtına yüklenmiş olmaktadır. Üçüncüsü de, bu tip önlemlerin, bazen
halkın ödediği vergilerin yüksek maliyetli, verimsiz endüstrilere doğru
aktarılmasına neden olması ve o yüzden de siyasal çevrelerde ve
kamuoyunda tepkilere yol açmasıdır.
Bunun birlikte, özellikle az gelişmiş ülkelerde, sermaye birikimini
hızlandırmak ve iktisadi kalkınmayı özendirmek amacıyla dolaylı
sübvansiyonlara yaygın olarak başvurulur.
Sanayiye sağlanan dolaylı sübvansiyonlar değişik şekiller alabilir.
Örneğin, ülkemizde uygulanan yatırımları özendirme önlemleri, dolaysız
veya dolaylı sübvansiyon niteliğindedir. Bunlar arasında yatırım indirimi,
bol ve ucuz kredi sağlanması, gümrük vergisi bağışıklığı, ucuz fabrika
arsası temini, vs. gibi kolaylıklar yer alır.
IV. İTHALAT VE İHRACAT VERGİLERİ
1. İthalatta Fark Giderici Vergiler
İthalatla rekabet eden yerli endüstrileri korumak için başvurulan
yollardan birisi de fark giderici vergi uygulamalarıdır. Doğurdukları
sonuçlar bakımından ithal kotalarına benzerler. Bunlar daha çok tarım
kesimi için kullanılırlar. Burada, hükümetler korumak istedikleri
sektördeki üreticiler için yüksek iç fiyatlar belirlerler. Bunlar minimum
ithal fiyatını oluşturur. İç piyasada bu yüksek fiyatları geçerli kılmak
içinde fark giderici vergiler uygulanır.
Bu vergilerin ithalatı kısıtlayıcı etkisi kesindir. Mesela, yabancı
ihracatçılar dış piyasa paylarını artırmak için satış fiyatını indirmiş
olsunlar. İhracatçıların bu yola gitmeleri karşısında ithalatçı ülke,
fiyatlardaki düşüş ölçüsünde fark giderici vergiyi yükseltirse, düşük fiyatlı
ithal mallarının ülkeye girişi kesinlikle önlenmiş olur.
Grafik 7.7. Fark Giderici Vergiler
Fiyat
D
S
Pi
Pd
Fark giderici
vergi
Dünya fiyatı
D
S
0
M
Miktar
1. İthalatta Fark Giderici Vergiler
Fark giderici vergilerin en tipik örneği Avrupa Birliği’nin ortak tarım
politikası uygulamalarında görülür. Bu politikalar çerçevesinde Birlik,
kendi üreticilerini korumak amacıyla yüksek yurtiçi destekleme fiyatları
belirler, sonra da dünya fiyatlarını bu yüksek fiyatlara eşitlemek üzere
fark giderici vergi uygulamasına başvurur. Bu önlemeler dolayısıyla ucuz
fiyatlı yabancı malların Birliğe girişi kesinlikle önlenir. Bu aşırı korumacı
sistemin yumuşatılarak tarım ürünleri ticaretinin serbestleştirilmesi için
GATT’ın Uruguay görüşmelerinde ABD ile AB arasında zorlu pazarlıklar
yapılmıştır.
2. İhracat Vergileri
Malların ihracından çeşitli isimler altında alınan vergilerdir. Diğer
araçlardan farklı olarak bunlar ihracatı sınırlandırmaya yöneliktir.
Sanayileşmiş ülkelerde fazla kullanılmamakla birlikte, gelişmekte olan
ülkelerde oldukça yaygındırlar. Örneğin Gana’da kakao, Brezilya ve
Kolombiya’da kahve, Pakistan’da jüt, Burma ve Tayland’da pirinç, Sri
Lanka’da çay, Malezya’da kalay ihracatından bu tür vergiler alınır.
Ülkemizde de fındık ve pamuk ihracatında bir zamanlar uygulanmış olan
fon kesintileri bu tür uygulamaların örnekleri arasında yer alır.
İhracattan vergi alınması hazineye gelir sağlamak, hammaddelerin yurt
içinde işlenmelerini özendirmek, doğal hammaddelerin arzını korumak ve
ticaret hadlerini ülke lehine etkilemek gibi nedenlerle ilgili olabilir. Fakat
az gelişmiş ülkelerde ihracat vergilerinin yaygın olarak kullanılması daha
çok bunların devlet hazinesi için önemli bir gelir kaynağı oluşuyla ilgilidir.
2. İhracat Vergileri
Dünya ihracat piyasalarında önemli yeri olan ülkeler ticaret hadlerini
geliştirmek için ihracat vergilerini kullanma yoluna gidebilirler. Çünkü
ihracat vergisi, dış pazarlarda kıtlık yaratarak ihraç ürününün dünya
fiyatını yükseltici etki yapabilir. Ancak bu konuda dikkatli olunması
gerekebilir. Çoğu tarım ürünlerinin ikame esnekliği oldukça yüksektir.
Örneğin kahve fiyatları yükseltilince tüketiciler çay tüketimini
artırabilirler. Dolayısıyla ticaret hadlerini yükseltmek düşüncesiyle
ihracat vergisi koyan ülkeler gerçekte ihracat gelirlerinin azalması
durumuyla karşılaşılabilirler.
İhracat vergilerinin ekonomik etkileri Grafik 7.8.’de açıklanmaktadır.
Grafik 7.8. İhracat Vergilerinin Etkileri
- ABFG üretici rantındaki azalış
Fiyat
- ABCH tüketici rantındaki artış
T
A
P0 B
C
P1 A
I
E
- HJEG hükümet vergi geliri
F
İhracat vergisi
H
G
A
0
J
T
Miktar
- CFH ve EFG üretici rantındaki
azalmanın hiçbir kesime gitmeyen
kısmı
2. İhracat Vergileri
İhracata vergi uygulanması politikalarının, kazanan ve kaybedenler
üzerindeki etkileri birlikte dikkate alınırsa, ekonomi üzerindeki net
etkinin negatif olacağı söylenebilir. Yurtiçi arz ve talep yanındaki tepkiler
dolayısıyla vergiden sonraki ihracat hacmi (HG), vergiden önceki ihracat
hacminden (CF) daha düşük olur. O halde eğer hükümet, vergi geliri
tahminlerini ihracattaki daralmayı tam olarak hesaba katmadan yaparsa
aşırı bir gelir tahmininde bulunmuş olacaktır. Yurtiçi arz ve talep
eğrilerinin esneklikleri ne kadar düşük ise verginin ihracat hacmi
üzerindeki etkisi o kadar az ve hükümetin elde etmiş olduğu vergi gelirleri
o kadar yüksek olur. Bunun gibi, üretici ve tüketici tepkilerinin düşüklüğü
de toplumsal etkinlik kayıplarının o derece düşük olmasına neden olur.
2. İhracat Vergileri
İhracat ambargoları:
İhracat kısıtlamaları konusunda bir diğer uygulamada ihracat
ambargolarıdır. Ambargo bir ülkeye dış ticaret yasağı konulması, yani o
ülkeye mal satışının ve o ülkeden mal alımının yasaklanmasıdır. Ambargo
siyasi amaçlı bir önlemdir; genellikle bu uygulama ile hasım durumdaki
yabancı ülkeye siyasal baskı yapılır.
Ambargo, yalnızca belirli malların ihracının veya ithalinin yasaklanması
biçiminde olabileceği gibi, tüm ticari ilişkileri de kapsayabilir.
V. MONOPOLLER VE KARTELLER
İhracat çoğu kez değişik ölçülerde monopol gücüne sahip büyük firmalar
tarafından yapılmaktadır. Monopolcü uygulamaların temel özelliği yüksek
fiyat uygulamaları ile aşırı kazanç elde edilmesidir. Monopolcü firmanın
karını artırabilmek için başvurabileceği bir yol da fiyat farklılaştırması
yapmaktır. Bu çerçevede firma daha sonra fiyatları yükseltme düşüncesi
ile geçici bir süre dış piyasa fiyatlarını düşürme yoluna gidebilir.
1. İhracat Monopolleri ve Damping
İhracat endüstrisindeki bir büyük firmanın malını dış piyasada iç
piyasadan daha düşük bir fiyattan satma uygulamasına damping adı
verilir. Damping deyimi, başlangıçta üreticilerin yurt içinde satamadıkları
malları, iç fiyatları kırmamak için dünya pazarlarına boşaltmaları
(dump) anlamında kullanılmıştır. Ancak giderek değişik şekiller ve farklı
amaçlar ortaya çıkmıştır.
Malların dış piyasada iç piyasaya oranla daha düşük fiyatlardan satılması
biçiminde tanımlanan damping üçe ayrılabilir.
1. Arada bir yapılan damping
2. Yıkıcı damping
3. Sürekli damping
1. İhracat Monopolleri ve Damping
Arada bir yapılan damping:
Ekonomide başgösteren talep daralması, zevk ve tercihlerin değişmesi ve
benzeri geçici nedenlerle, firmanın iç satışlarının yavaşlaması stoklarda
aşırı birikmeler doğurabilir. Bu gibi durumlarda üreticiler, bu stok
fazlalarını yalnızca değişken maliyetleri karşılayacak bir fiyattan dış
piyasalarda satmayı deneme yoluna gidebilirler. İç piyasada firmaların
yaptıkları mevsim sonu indirimli satışlara benzetilebilir.
Yıkıcı damping:
Bazen büyük bir firma dış piyasadaki rakiplerini ortadan kaldırmak için,
fiyatlarını onların dayanamayacağı kadar düşürür, rakipler endüstriden
çıktıktan sonra da monopolcü olarak aşırı şekilde fiyatları yükseltir. Yerli
endüstrilerin bu tür zararlı dampingin etkilerine karşı korunmasında
kesin bir zorunluluk vardır.
Sürekli damping:
Bazı durumlarda bir firma malını dış piyasalarda sürekli olarak içerden
daha düşük fiyatlardan satma yoluna gidebilir. Sürekli damping bir çeşit
uluslararası fiyat farklılaştırması olup, monopolcü firmanın normal kar
maksimizasyonunun sonucudur.
1. İhracat Monopolleri ve Damping
a. Uluslararası fiyat farklılaştırması ve damping:
Damping aslında bir uluslararası fiyat farklılaştırmasıdır. İhracat
endüstrilerinde kurulu bulunan monopoller bazen iç ve dış piyasaları
birbirinden ayırır ve dış piyasalarda daha düşük fiyat uygularlar. Böyle
bir uygulama, gerçekte monopolcü firmanın, kar maksimizasyonu
davranışını uluslararası piyasalara yaygınlaştırması olarak kabul
edilebilir. Burada, üretim artırılarak ölçek ekonomilerinden
yararlanılmaya çalışılır.
İhracat endüstrisinde faaliyet gösteren monopolcü bir firmanın ilk karar
vereceği nokta iç ve dış piyasalara hangi fiyatların konulacağıdır. Bu
durumda iki seçenek söz konusu olabilir. Birincisi, monopolcünün yerli ve
yabancı talebi birlikte hesaba katarak iç ve dış piyasalar için bir tek fiyat
belirlemesidir. İkinci seçenek ise, monopolcünün iki piyasayı birbirinden
ayırmayı karlı bulması ve her birine ayrı fiyatlar koymasıdır.
1. İhracat Monopolleri ve Damping
a. Uluslararası fiyat farklılaştırması ve damping:
Monopolcü durumda bulunan ihracatçı bir firmanın uluslararası fiyat
farklılaştırması yapabilmesi için başlıca iki koşul gerekir.
1. İç ve dış piyasaların kesinlikle ayrılmış olmasıdır. Eğer piyasalar ayrı
olmazsa o taktirde mal ucuz olduğu piyasadan satın alınarak pahalı
olduğu piyasada tekrar satılabilir (re-export). Bu ise monopolcünün
piyasalar arasında yaratmaya çalıştığı fiyat farklılığını ortadan kaldırır.
2. Malın değişik piyasalardaki talep esnekliğinin de farklı olması gerekir.
Böylece talep esnekliğinin yüksek olduğu piyasalarda mal ucuza, düşük
olduğu piyasalarda ise pahalıya satılabilecektir.
Grafik 7.9. Uluslararası Fiyat Farklılaştırması
Fiyat
Pi
K
Dd
Pd
M
N
MC
L
MRd
Dış piyasada miktar
MC
MRi Di
Md
0
Mi
İç piyasada miktar
b. Dampinge Karşı Hükümet Politikaları
Hükümetler dampinge karşı büyük duyarlılık göstermekte ve yüksek antidamping vergileri veya telafi edici vergilerle bu uygulamaları önlemeye
çalışmaktadırlar.
Anti-damping vergileri GATT sözleşmesinde de ele alınmıştır. Sözleşmede
bir malın ithalatçı ülke piyasalarında “normal fiyatı”nın altında satılması
damping olarak tanımlanır. Normal fiyat ise malın, ihracatçı firmanın
kendi iç piyasasında satışa sunulduğu fiyattır. Bu şekilde, ithalatçı ülkeye
dampingli olarak giren, o ülkedeki bir endüstriye maddi zarar tehdidi
oluşturan veya endüstrinin kurulmasını geciktiren ithalata karşı ülkeler
anti-damping vergisi uygulama hakkına sahiptirler.
Aynı maddede telafi edici vergilere de değiniliyor. Buna göre, ihracatçı
ülkede üretim veya ihracat aşamalarında dolaylı ya da doğrudan sağlanan
sübvansiyonlarla, mallar ithalatçı ülke piyasalarına daha düşük
fiyatlardan sürülebilir. Bu durumda, aynen dampingde olduğu gibi
ithalatçı ülkenin bir telafi edici vergi koyma hakkı doğar.
b. Dampinge Karşı Hükümet Politikaları
Anti-damping konusu ilk olarak GATT’ın Kennedy
Görüşmeleri sırasında (1964-67) ele alınmış ve “Antidamping Kodu”
hazırlanmıştır. Tokyo Görüşmeleri sırasında (1973-79) ise bu
kod, gözden geçirilerek yenilenmiştir. Bu düzenlemelere göre
anti-damping uygulamaları, GATT’ın ana sözleşmede
belirtilen durumlarda ve ancak anlaşmada yöntemi gösterilen
soruşturmalar sonucunda başlatılabilir. Günümüzde antidampingle ilgili düzenlemeler DTÖ’ün görevleri
kapsamındadır.
2. Karteller
Serbest ticareti kısıtlamaya yönelik uygulamaların bir diğeri de
kartellerdir. Karteller, benzer mal veya hizmetleri üreten firmaların
fiyatları belirlemek, üretimi kısmak, piyasaları bölüşmek veya yeni
teknolojilerin uygulamaya konmasını sınırlandırmak gibi amaçlarla
yapmış oldukları anlaşmalardır. Böyle bir anlaşmanın farklı ülkelere ait
firmalar arasında yapılması durumunda uluslararası karteller söz konusu
olur. Karteller geçici anlaşmalardır; kartele giren firmalar
bağımsızlıklarını kaybetmezler. Bu özellikler onları şirket
birleştirmelerinden (tröstler) ayırır.
2. Karteller
Karteller çeşitli şekillerde kurulurlar. Bunlardan birisi firmalar arası
dolaysız anlaşmalardır. Bir kartele girmeyi kabul eden firma, onun ortak
fiyat ve üretim politikasını benimsemek zorundadır. Anlaşmaya
uymayanlar için özel ceza uygulamaları öngörülür.
Kartelleşmenin bir yolu da rakip firmaların patentlerini birbirine
devretmeleridir. Patent bir yeniliği ilk kez bulana, yasalarla belirli süreler
için sağlanmış olan tekel hakkıdır.
Diğer bir yolda karşılıklı patent değiş-tokuşudur. Belirli bölgelerdeki
piyasalarda faaliyet gösteren büyük firmalar kendi ürünlerinin patent
haklarını rakip firmalara vererek dünya piyasalarını aralarında
bölüştürebilirler.
Piyasaların paylaşılması ile sonuçlanan kartel uygulamaları arasında çok
uluslu şirketlerin yabancı ülkelerde şube açmalarını ve lisan anlaşmalarını
da belirtmek gerekir.
2. Karteller
Karteller, fiyatı yükseltip karı artırabilmek için üretimi yapay olarak
kısma yoluna gidebilirler. Bunun için de kartele giren her firma için bir
ihracat kotası belirlenir. Kartelin başarısı için her firmanın kendisi için
ayrılan bu kota sınırlarının dışına çıkmaması gerekir. Bununla birlikte
yüksek kartel fiyatından fazla mal satarak karlarını artırabilecekleri için
her firma, gizlice de olsa kota sınırlarının ötesinde ihracat yapma
çabasına girişebilir. Dolayısıyla kartelin başarısı büyük ölçüde bu gibi
kota ihlallerinin önlenmesine bağlıdır.
Anlaşmada öngörülen yasal önlemler sürdürülmezse kartelin varlığı
daima tehlikededir.
Temel bir malın üretici sayısı ne kadar az ve bu mala yakın ikame
mallarının sayısı ne kadar sınırlı ise, uluslararası kartellerin başarı şansı o
kadar yüksektir. Çünkü iyi ikame mallarının bulunması durumunda
kartel, üretim ve ihracatı kısma girişiminde bulununca alıcılar ikame
mallarına yönelirler.
2. Karteller
Karteller birçok ülkenin ulusal yasalarında yasaklanmıştır. Ancak, uluslar
arası kartellere karşı koymak güçtür, çünkü bunlar tek başına hiçbir
ülkenin yetki alanına girmezler.
Yakın zamandaki en önemli kartellerden birisi Petrol İhraç eden Ülkeler
Örgütü’dür (OPEC). OPEC 1973’de ve daha sonraki yıllarda petrol arzını
sınırlandırarak dünya petrol fiyatlarının hızla yükselmesine neden
olmuştur. Ancak zamanla petrol şokunun etkileri atlatılmış ve örgüt de
etkinliğini önemli ölçüde yitirmiştir.
Hükümetlerce resmen tanınan başka bir kartel de Uluslararası Hava
Taşıma Birliği’dir. Bu kartel, hava yolu taşımacılığının güvenlikle ilişkisi
dolayısıyla hükümetler tarafından kabul görmektedir. IATA üyeleri hem
fiyat, hem de hizmet koşulları üzerinde anlaşmışlardır.
Download