Slayt 1 - SABİS - Sakarya Üniversitesi

advertisement
YERKÜRE
Prof. Dr. Murat UTKUCU
Sakarya Üniversitesi, Jeofizik Mühendisliği
Bölümü
24.2.2016
Murat UTKUCU
1
3. YERKÜRE
Üzerinde yaşadığımız gezegen: Yerküre
 Hakkında en çok bilgi sahibi
yaĢadığımız Yerküre‟dir. Yerküre,
olduğumuz
gezegen
üzerinde
 atmosferi ve okyanusları ile,
 karmaĢık biyosferi ile,
 silisyumca zengin tortul, magmatik ve metamorfik kayaçlardan
oluĢan kabuğu ile,
 bunun altında yer alan magnezyum silikat bileĢimli manto ve
demirce zengin çekirdek ile
 kutuplarda buz kaplı geniĢ alanları, çölleri, ormanları, tundra, tatlı
su gölleri, kömür ve petrol yatakları ile evrende farklı seçkin bir
gezegendir.
24.2.2016
Murat UTKUCU
2
Yerküre’nin Atmosferi
 Yerküre‟nin atmosferi esas olarak Azot (%78) ve Oksijen (%21)
gazlarından oluĢur. Bunların yanı sıra Karbondioksit, Argon,
Ozon, su buharı gibi çok sayıda gaz atmosferin %1‟lik kısmını
oluĢturur.
 Yerküre üzerindeki hayat atmosfer, güneĢ enerjisi ve Yer‟in
manyetosferi tarafından desteklenir. Atmosfer GüneĢ‟den gelen
enerjiyi tutar (emer), su ve diğer kimyasalların devinimini sağlar ve
diğer elektrik ve manyetik güçlerle birlikte ılımlı bir iklim sağlar ve
bizleri zararlı ıĢın ve cisimlerden korur.
24.2.2016
Murat UTKUCU
3
Atmosfer, yeryüzünden yukarıya doğru sıcaklık özellikleri, kimyasal
bileĢim, hareket ve yoğunluklarıyla birbirinden ayırt edilebilen
katmanlardan oluĢur.
24.2.2016
Murat UTKUCU
4
24.2.2016
Murat UTKUCU
5
1. Troposfer:
 Yeryüzeyinden baĢlayıp 8-14.5 km yüksekliklerine kadar uzanır.
Atmosferin en yoğun katmanıdır ve sıcaklık bu katman içinde
yukarılara gidildikçe 17 oC‟den -52 oC‟ye düĢer.
 Troposfer bir üst katman olan stratosfer ve kendisini
stratosferden ayıran tropopaz (tropopause) adı verilen ince bir
geçiĢ katmanı ile birlikte alt atmosferi oluĢturur.
24.2.2016
Murat UTKUCU
6
24.2.2016
Murat UTKUCU
7
2. Stratosfer:
 Troposferin üzerinde 50 km yüksekliğine kadar uzanır.
 Troposfere nazaran daha kuru ve daha az yoğundur.
 Ultraviyole ıĢınların emilmesi nedeniyle üst kısımlarına doğru
sıcaklık göreceli olarak -3 oC‟ye yükselir.
 Ozon gazından (O3) oluĢan ince Ozon katmanı stratosferin üst
kısmı içinde yer alır. Stratosfer bir üst katman olan mezosferden
stratopaz (stratopause) adı verilen ince bir geçiĢ katmanı ile
ayrılır.
24.2.2016
Murat UTKUCU
8
3. Mezosfer:
 85 km yüksekliğe kadar uzanır.
 Sıcaklık bu katman içinde yukarılara çıkıldıkça -93 oC‟ye kadar
düĢer.
 Üst katman iyonosferden ince mezopoz (mesopause) katmanı ile
ayrılır.
Bilim adamları atmosferin stratopoz, mezosfer ve
mezopozdan oluĢan kısmını orta atmosfer olarak adlandırmıĢtır.
24.2.2016
Murat UTKUCU
9
24.2.2016
Murat UTKUCU
10
4. İyonosfer :
–
–
640 km yüksekliğe kadar uzanın ve çeĢitli gaz iyonlarından ve
serbest elektronlardan oluĢan katmandır.
Ġyonlar güneĢ ıĢığının atomlara çarpmasından ve bazı
elektronları ayırtmasından oluĢur. Kutup ıĢıkları (aurora) (bk. bir
önceki bölüm) iyonosferde meydana gelir.
5. Ekzosfer (Exosphere):
–
24.2.2016
Yer atmosferinin en dıĢ katmanıdır. 640 ile 1280 km yükseklikleri
arasında yer alır ve sıcaklık çok düĢüktür. Uzay ile yerküre
atmosferi arasındaki geçiĢ zonudur.
Murat UTKUCU
11
Termosfer :

Termosfer, atmosferin bir sıcaklık
sınıflamasıdır. Ekzosferi ve iyonosferin
bir kısmını içerir ve mezosferin
yukarısında iyonosfer içinde baĢlar.

GüneĢ enerjisi nedeniyle Termosfer
içinde yukarıya doğru sıcaklık devamlı
yükselir ve 1727 oC‟ye kadar çıkabilir.
Termosfer üst atmosfer olarak da
adlandırılır.
24.2.2016
Murat UTKUCU
12


An altitude of 100 km is usually thought of as the boundary
where our Earth ends and the emptiness of outer space
begins. In fact the atmosphere extends much farther than that,
into a region called the „ionosphere‟. A vanishingly thin
scattering of oxygen atoms reaches to a few hundred
kilometres, blending into an even thinner scattering of
hydrogen atoms yet further beyond. Exposed to the full
ultraviolet glare of the Sun, the electrons are stripped away
from these atmospheric gases to produce plasma – an
electrically conductive 'soup' of positively and negatively
charged particles (ions and free-flying electrons). These
insubstantial layers of gas and plasma are the interface
between the Sun‟s electromagnetic energies and our planet‟s
environment. The beguiling „Northern Lights‟ (and their
Southern counterparts) are the beautiful side effects of the
electromagnetic link to our Sun.
The worldwide solar-driven wind results in the so-called Sq
(solar quiet) current system in the E region of the Earth's
ionosphere (100–130 km altitude). Resulting from this current
is an electrostatic field directed E-W (dawn-dusk) in the
equatorial day side of the ionosphere. At the magnetic dip
equator, where the geomagnetic field is horizontal, this electric
field results in an enhanced eastward current flow within ± 3
degrees of the magnetic equator, known as the equatorial
electrojet.Ionosphere / Atmosphere
24.2.2016
Murat UTKUCU
•
The aurora borealis seen high in the
Earth‟s ionosphere (credit: NASA)

Electric currents created in
sunward ionosphere (wikipedia).
13

• The Earth’s ionosphere and ground
form a “waveguide” through which
VLF radio signals can propagate or
“bounce” around the Earth.
The Earth’s ionosphere (wikipedia)”
Image courtesy Morris Cohen,
Stanford University
24.2.2016
Murat UTKUCU
14
First space worthy shuttle
•
•
24.2.2016
The Space Shuttle Columbia disaster
occurred on February 1, 2003, when the
Space Shuttle Columbia disintegrated
over Texas stretching from Trophy Club to
Tyler and into parts of Louisiana during
re-entry into the Earth's atmosphere,
resulting in the death of all seven crew
members, shortly before it was scheduled
to conclude its 28th mission, STS-107.
The loss of Columbia was a result of
damage sustained during launch when a
piece of foam insulation the size of a
small briefcase broke off the Space
Shuttle external tank (the main propellant
tank) under the aerodynamic forces of
launch. The debris struck the leading
edge of the left wing, damaging the
Shuttle's thermal protection system (TPS),
which protects it from heat generated with
the atmosphere during re-entry. While
Columbia was still in orbit, some
engineers suspected damage, but NASA
managers limited the investigation, on the
grounds that little could be done even if
problems were found.[1]
Murat UTKUCU
15
24.2.2016
Murat UTKUCU
16
•
•
•
•
A particularly difficult issue with flight at over Mach 3 is the high
temperatures generated. As an aircraft moves through the air at supersonic
speed, the air in front of the aircraft is compressed into a supersonic shock
wave, and the energy generated by this heats the airframe. To address this
problem, high-temperature materials were needed, and the airframe of the
SR-71 was substantially made of titanium, obtained from the USSR at the
height of the Cold War. Lockheed used many guises to prevent the Soviet
government from knowing what the titanium was to be used for. In order to
control costs, Lockheed used a more easily-worked alloy of titanium which
softened at a lower temperature. Finished aircraft were painted a dark blue
(almost black) to increase the emission of internal heat (since fuel was
used as a heat sink for avionics cooling) and to act as camouflage against
the night sky.[citation needed]
Major portions of the upper and lower inboard wing skin of the SR-71 were
corrugated, not smooth. The thermal expansion stresses of a smooth skin
would have caused splitting or curling. By making the surface corrugated,
the skin was allowed to expand vertically and horizontally without
overstressing, which also increased longitudinal strength
To allow for thermal expansion at the high operational temperatures, the
fuselage panels were manufactured to fit only loosely on the ground.
Proper alignment was only achieved when the airframe heated due to air
resistance at high speeds, causing the airframe to expand several inches.
Because of this, and the lack of a fuel sealing system that could handle the
thermal expansion of the airframe at extreme temperatures, the aircraft
would leak JP-7 jet fuel onto the runway before it took off. The aircraft
would quickly make a short sprint, meant to warm up the airframe, and was
then refueled in the air before departing on its mission. Cooling was carried
out by cycling fuel behind the titanium surfaces at the front of the wings
(chines). On landing after a mission the canopy temperature was over
300 °C (572 °F), too hot to approach. Non-fibrous asbestos with high heat
tolerance was used in high-temperature areas.[19]
Crews flying the SR-71 at 80,000 ft (24,000 m) faced two main survival
problems: maintaining consciousness at high altitude, and surviving
ejection. In addition, cruising at Mach 3.2 would heat the aircraft's external
surface well above 500 °F (260 °C)[38] and the inside of the windshield to
250 °F (120 °C), so a robust coolant system was vital. This was achieved
with an air conditioner, which used a heat exchanger to dump heat from the
cockpit into the fuel prior to combustion.
24.2.2016
Murat UTKUCU
17
Yerkürenin iç yapısı ve katmanları
 Yerkabuğu 4 ana katmandan oluĢmaktadır.
Bunlar yer yüzeyinden yerin merkezine
doğru sırasıyla (1) yerkabuğu, (2)manto, (3)
dıĢ çekirdek ve (4) iç çekirdektir.
 Bu
katmanlar
jeofizikle
(deprem
dalgalarının hız değişiminden seyahat
zamanı,
genlik
ve
tomografik
analizlerinden) belirlenmiĢtir.
24.2.2016
Murat UTKUCU
18
YERKÜRE‟NĠN ĠÇ YAPISI
• Deprem dalgası hızlarının (VP = P dalgası hızı, VS = S dalgası hızı) ve
yoğunluğun (ρ) yer içinde derinlikle değiĢimi.
24.2.2016
Murat UTKUCU
20
Yerkabuğu (crust)
 Yerküre‟nin en dıĢ ve özellikleri en iyi
bilinen katmanıdır. Kalınlığı 5 ile 70
km arasında değiĢmekte olup
ortalama 33 km olarak kabul edilir.
 Kendi içinde Kıtasal ve okyanusal
kabuk olarak 2 katmana ayrılır. Bu
katmanlar yatay olmayıp çeĢitli
coğrafik
bölgelerde
oldukça
karmaĢıktır.
 Kıtasal kabuk granitik kayaçlardan
oluĢmuĢtur. Kalınlığı 10 ile 70 km
kalınlığı
arasında
değiĢir
ve
yoğunluğu ortalama 2.7 gr/cm3‟dür.
 Okyanusal kabuk incedir (5-10 km)
ve bazaltik kayaçlardan oluĢur.
Kıtasal kabuğa göre daha yoğundur
(ortalama 3 gr/cm3).
24.2.2016
Murat UTKUCU
21
YERKABUĞUNU OLUġTURAN ELEMENTLER
Element
Yerkabuğu %
Yerküre %
Oksijen
46.6
29.5
Silisyum
27.7
15.2
Alüminyum
8.1
1.1
Demir
5.0
34.6
Kalsiyum
3.6
1.1
Sodyum
2.8
0.6
Potasyum
2.6
0.1
Magnezyum
2.1
12.7
∑=%98.5
% 1.5 Au, Pl, Ag, Cu, S, Pb, Zn, Cr ve U gibi
ekonomik değeri olan işletilebilir minerallerdir
 Ayrıca kıtasal kabuk daha yaĢlı kayaçları kapsamaktadır. Kıtasal
kabuğun yaĢı 1500-3500 milyon yıla çıkabilirken okyanusal kabuk
hiçbir yerde 200 milyon yıldan daha büyük yaĢ vermemektedir.
 Diğer yandan kıtasal kabuğun çok karmaĢık yapısı ve bileĢimine
karĢılık okyanusal kabuk basit yapısı ve homojen/uniform bileĢimi ile
karakteristiktir.
Manto (Mantle)
 Kabuğun altında daha yoğun bileĢimi Fe, Mg ve silikatleri içeren
peridotit grubu kayaçlardan oluĢmuĢ yaklaĢık 2895 km derinliğe kadar
uzanan Manto yer almaktadır.
 Kabuk ile manto arsındaki süreksizlik ilk olarak 1909 yılında Hırvat
bilim adamı Andrija Mohorovicic tarafından P dalgası varıĢlarından
belirlenmiĢ ve Moho süreksizliği adını almıĢtır.
 Manto kendi içinde önce üst manto ve alt manto (mezosfer) olmak
üzere 2 kısma ayrılır.
24.2.2016
Murat UTKUCU
23
Üst manto (Upper mantle)
– Moho süreksizliğinden baĢlayıp 670-700 km derinliğe kadar uzanan üst
manto içinde yoğunluk kabuk tabanında 3.3 gr/cm3 iken 700 km
derinlikte 4.3 gr/cm3 değerine çıkar.
– Üst kısmında Litosferik Manto ve Astenosfer adında iki katman ayırt
edilir.
Litosferik Manto (Lithospheric Mantle):
– Okyanusal ve kıtasal kabuk altında 10 ile 200 km derinlikleri
arasında uzanır.
– Mekanik olarak katı (rijit) ve soğuktur.
– Yerküre‟nin kabuğunu oluĢturan levhalar mantonun bu katmanıyla
birlikte hareket ettiklerinden çoğunlukla kabukla mantonun en üst
150-200 km‟lik kısmı ile birlikte düĢünülür ve litosfer olarak
adlandırılır.
24.2.2016
Murat UTKUCU
24
Astenosfer (Astenosphere):
– Litosferik levhalar astenosfer olarak adlandırılan yumuĢak, akıcı,
kolayca deforme olabilen ve yaklaĢık 200 km kalınlıktaki bir katma
üzerinde kayarlar.
– Bu katman sıvı değildir. Erime noktası yakınındaki kayaçlardan
oluĢan bu katman düĢük sismik hızlara sahiptir.
– Kısa bir zaman dilimi içinde katı ve uzan bir zaman dilimi içinde ise
akıcı-viskos bir davranıĢ sergiler.
24.2.2016
Murat UTKUCU
25
Alt manto (upper mantle) veya Mezosfer
 660 km derinliğinde artık manto akıcı
değildir.
 2900 km derinliğe kadar uzanan, litosfere
göre daha az katı astenosfere göre de
daha katı olan bu katman alt manto veya
mezosfer adını alır.
 Gerek litosferik manto gerekse astenosfer
ve
mezosfer
hepsi
peridotit
kompozisyonu içerirler, ancak mekanik
özellikleri önemli farklılıklar gösterir.
Yerbilimciler sık sık astenosfere iki dilim
ekmek arasındaki jöle benzetmesini
yaparlar.
Burada dilim ekmekler de
litosferik manto ve mezosfere benzetilir.
24.2.2016
Murat UTKUCU
26
Dış çekirdek (outer core)
 1913 yılında Beno Gutenberg isimli
sismolog Yerküre‟nin merkezi yakınından
geçen deprem dalgalarının hız ve
yönlerinde belli bir derinlikte keskin bir
değiĢim olduğunu göstermiĢtir.
 Bu
derinlikten
sonra
P
dalgaları
yavaĢlamakta, genlikleri azalmakta ve
deprem kaynağına 1050-140o uzaklıkları
arasında bir P dalgası gölge zonu (P wave
shadow zone) oluĢmaktadır.
 Daha da önemlisi S dalgası bu derinlikten
sonra yayılmamaktadır. S dalgalarının
yayılmaması dıĢ çekirdeğin çok önemli bir
özelliğine yani sıvı olduğuna iĢaret
etmektedir.
24.2.2016
Murat UTKUCU
27
 Önemli bir süreksizliğe iĢaret eden bu
derinlik Beno Gutenberg tarafından 2900
km olarak hesaplamıĢ ve Gutenberg
süreksizliği
olarak
adlandırılmıĢtır.
Gutenberg süreksizliği yerin çekirdeği ile
mantosu
arasındaki
sınıra
iĢaret
etmektedir.
 DıĢ çekirdek erimiĢ halde demir (Fe) ve
Nikel (Ni) malzemesinden oluĢmakatdır.
DıĢ çekirdekteki konveksiyon akımlarının
Yerküre‟nin
kendi
ekseni
etrafında
dönmesiyle
olan
etkileĢiminin
yerin
manyetik alanına neden olduğu ileri
sürülmektedir.
24.2.2016
Murat UTKUCU
28
İç çekirdek (inner core)


1936 yılında Danimarka‟lı sismolog Inge
Lehmann öncekilere göre daha hassas
modern sismografların kayıtlarında P
dalgası gölge zonu içinde daha once
algılanamamıĢ sismik dalgaları fark etti. Bu
dalgaların içinde P dalga hızının daha fazla
olduğu olası bir iç çekirdeğin varlığıyla
açıklanabileceğini ileri sürdü.
Sonraki birkaç yıl içinde yapılan gözlemsel
testler 5150 km derinliğinden yerin
merkezine (ynı zamanda yerin yarı çapı olan
6371 km derinliğe) uzanan bir iç çekirdeğin
varlığını kanıtlamıĢtır.
Ġç çekirdek %85
demir
ve
%15
nikel
bileĢiminden
oluĢmaktadır.
24.2.2016
Murat UTKUCU
29
ÖZET
 Yerküre, içten dıĢa doğru yoğun katı iç çekirdek, sıvı dıĢ
çekirdek, manto ve kabuktan oluĢur.
 Mantonun üst bölümleri eriyik halde, mumsu bir yapıdadır ve
astenosfer olarak adlandırılır.
 Okyanusal ve kıtasal kabuk altında katı (rijit) ve soğuk litosferik manto
yer alır. Yerküre‟nin kabuğunu oluĢturan levhalar mantonun bu
katmanıyla birlikte hareket ettiklerinden bu iki katman birlikte litosfer
olarak da adlandırılır.
 ĠnĢaat Mühendisliği uygulamaları burada ve yüzeyden itibaren 3
km ler arasında yer alır. Ama genelliklede ilk 10 metreler de
uygulamalar sınırlı kalmaktadır.
 Bununla birlikte gerilmeleri belirleyebilmek, temeldeki kayaçların
yayılmalarını, konumlarını ve özelliklerini belirleyebilmek için
litosferin yapısı hakkında bilgi sahibi olmak gerekmektedir.
24.2.2016
Murat UTKUCU
31
24.2.2016
Murat UTKUCU
32
JEOMANYETĠZMA
Prof. Dr. Murat UTKUCU
Sakarya Üniversitesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü
24.2.2016
Murat UTKUCU
33
4. JEOMANYETİZMA
 Ġnsanoğlu çok eski çağlardan beri demir parçaları gibi bazı cisimleri
çekme özelliği olan mıknatısları bilmektedir. MÖ 2600 yıllarında eski
Çin‟lilerin mıknatıslanmayı bildiklerinden söz edilmekle birlikte bu
konuda
söylentilerin
ötesinde,
elde
herhangi
bir
kanıt
bulunmamaktadır.
 MÖ 6ncı yüzyılda eski Yunan‟lıların mıknatıslanmayı bildikleri
kesindir. Ancak bu dönemlerde bir mıknatısın iki kutbunun bulunduğu
ve coğrafi kuzeye yönelme özelliği olduğu bilinmemekteydi.
 Bunların yanısıra büyük bir mıknatıs gibi davranmakta olan Yerküre
çevresinde bir manyetik alanın varlığı, bu alanın nedeni ve baĢlangıcı
uzun yıllar araĢtırıcıların uğraĢ alanı olmuĢtur. Bu yer manyetik
alanının varlığı bir pusula ile kolayca ortaya konulabilir.
 Ġlk pusula denizcilerce 11nci yüzyıl içinde kullanılmaya baĢlanmıĢtır.
Avrupalı gemicilerin 12nci yüzyılda kullanmaya baĢladıkları pusula
14ncü yüzyılda artık tüm gemilerde bulunuyordu
24.2.2016
Murat UTKUCU
34

Manyetik D ve I açılarının doğru olarak ölçülmeleri jeomagnetizma
dalının doğuĢunda, ön geliĢmelerdir ve dalın doğuĢunu bir hekim
olan William Gilbert (1540-1603) sağlamıĢtır. Bu bilim adamı
Yerküre‟nin dev bir mıknatıs olduğunu belirtmiĢtir.

Ġlk önemli manyetik sapma (D) açısı ölçümlerini Portekiz‟li denizci
Castro yapmıĢtır. I eğim açısının enlemle değiĢtiğini ilk olarak
Humbold göstermiĢtir.

Gauss, manyetik alan Ģiddetini standart birimler cinsinden ilk olarak
ifade etmiĢ ve 1839 yılında ilk olarak manyetik alanın küresel
harmonik analizini yapmıĢtır.
AraĢtırmalar yer manyetik alanının %99‟unun iletken sıvı çekirdekte
akan ve kendi kendini besleyen elektrik akımlarınca oluĢturulduğunu
göstermektedir. En akla yatkın teoriler kendi kendini besleyen
magnetohidrodinamik dinamo temellidirler.

24.2.2016
Murat UTKUCU
35
Yerin manyetik alanı, eleman ve bileşenleri
•
Yer üzerinde herhangi bir yerde yer manyetik alanı (F) bir vektördür.
Bu vektör ağırlık merkezinden geçen yatay bir eksen etrafında
serbestçe dönebilen bir mıknatıs ibresinin NS mıknatıs uçları
arasından geçen doğru ile çakıĢmıĢtır.

Yer manyetik alanın bileĢenleri ve
elemanları aĢağıdaki gibi tanımlanabilir.
 F toplam alan bileĢenini,
 H yatay bileĢeni (manyetik kuzey
üzerinde bulunur),
 Z düĢey bileĢeni,
 X kuzey bileĢeni,
 Y doğu bileĢeni,
 D sapma (denklinasyon) açısını,
 I eğim (inklinasyon) açısını
göstermektedir.
24.2.2016
Murat UTKUCU
36
 Ġlk sayılan beĢ eleman Ģiddet elemanıdır, Oe
ya da nT ya da γ ile ölçülürler. D ve I açıları
derece cinsinden ölçülür.
Adı geçen bu
manyetik bileĢen veya elemanlar arasında
 X=H.cos D
 Y= Y.sin D
 H2= X2+ Y2
 F2= H2+ Z2
 Z= H.tan I
 tan D=Y/X
 F=H.secI=Z cosec I
bağıntıları yazılabilir.
 D açısı coğrafi doğuya yönelik olduğu zaman
(+) diğer durumlarda (-) olarak söylenir. I da
mıknatıs ibresinin kuzey (N) kutbu yere
yönelik olduğu zamnlar (+), diğer durumlarda
(-) olarak ele alınır.
24.2.2016
Murat UTKUCU
37

Yer manyetik alanının yönü
yarımkürede yerin içine doğru
yarımkürede
ise
yerin
doğrudur. Diğer bir ifadeyle
yönü güney kutbundan
kutbuna yöneliktir.

Manyetik kutuplarda alan Ģiddeti
60000 nT, ekvatorda ise 30000
nT‟dır.
Yer manyetik alanının
gözlenen
bu
tür
özellikleri
Yerküre‟nin
yaklaĢık
olarak
merkezinde yeraldığı düĢünülen bir
dipol alanı ile aynıdır. Bu durum
Yer‟in dönme ekseni ile çakıĢmıĢ bir
manyetik dipolden (M) kaynaklanan
manyetik alan yönlerinin gösterildiği
ġekil 4.2‟den görülebilir.
24.2.2016
kuzey
güney
dıĢına
alanın
kuzey
Yerin dönme ekseni (coğrafik
kuzey ve güneyi birleĢtiren
doğru) ile çakıĢık bir manyetik
dipolden (M) kaynaklanan
manyetik alanın yönünde
yerin yüzeyinde enleme (λ)
bağlı görülen değiĢim. Bu
durum için sapma açısı her
yerde D=0 derece olacaktır.38
Murat UTKUCU

24.2.2016
Murat UTKUCU
39
• Günümüzdeki jeomanyetik alanın özellikleri en iyi eĢmanyetik haritalarla
gösterilebilir.

1945 yılı için yer manyetik alanı eğim açıları dağılımını gösteren kontur
(izokilin=eĢ eğim açısı) haritası.
+ iĢaretleri manyetik kutupları
göstermektedir
24.2.2016
Murat UTKUCU
40


Jeomanyetik ekvator (I=0 derece) coğrafik ekvatora yakın, eğim açıları
kuzey yarıkürede pozitif ve güney yarım kürede negatiftir.
Bu özelliklere sahip yer manyetik alanı kabaca yerin dönme ekseni
(coğrafik kuzey (N) ve güneyi (S) birleĢtiren doğru ile çakıĢık) bir
manyetik dipolden kaynaklanan manyetik alan ile aynı olmasına karĢın
belirgin farklılıklarda söz konusudur.
24.2.2016
Murat UTKUCU
41



Manyetik kutuplar (ġekil 4.3‟de I=±90 derece olan yerler) dönme ekseni
ile çakıĢık bir dipolün manyetik alanında beklendiği gibi coğrafik
kutuplarla çakıĢık değildir.
Bu nedenle dönme ekseni ile çakıĢık bir dipol modeli yeniden
düzenlenmelidir.
Manyetik dipol ġekil 4.4‟de gösterildiği gibi dönme ekseni ile bir açı
yapmalıdır ki bu açı yukarıda tanımladığımız sapma açısına karĢılık
gelmektedir.
24.2.2016
Murat UTKUCU
42
Dönme ekseni ile yaklaĢık 11.5
derece açı yapan bir manyetik
dipol günümüz yer manyetik
alanını en iyi tanımlar. Bu
Ģekilde 11.5 derece‟lik bir
sapmaya sahip dipolün
ekseninin kuzey ve güney
yarımkürelerde yeryüzüne
izdüĢümleri manyetik kutuplar
olacaktır.



Ancak günümüzde gözlenen yer manyetik alanın kutupları dönme
ekseni ile açı yapan bu dipolün kutuplarından azda olsa farklıdır. Çünkü
yerin merkezinde bulunan bir dipolle tam anlamıyla açıklanamayacak
kadar karmaĢıktır.
Yine de 11.5 derece açı yapan dipolün manyetik alanı günümüzde
gözlenen yer manyetik alanın yaklaĢık %90‟ını karĢılamaktadır.
24.2.2016
Murat UTKUCU
43
24.2.2016
Murat UTKUCU
44
Yer manyetik alanın zamana bağlı değişimleri
 Yer yüzeyinde yer manyetik alanın yönü ve büyüklüğü zamanla
değiĢmektedir.
Bu değiĢimler 1 ile 10^5 yıl peryotları arasında
hakimdirler.
 Örnek olarak yerin merkezinde olduğu düĢünülen ve yerin manyetik
alanına en iyi uyumu verecek konumdaki dipolün alanı ile gerçekte
ölçülen alanın farkı haritalandığında kıtasal ölçekte kapanan “+” veya “-”
anomaliler gözlenir.
 Dipol olmayan alan (nondipole field) bu tür haritalar yıldan yıla
tekrarlanarak çizildiğinde anomali merkezlerinin yılda 0.4o meridyen
batıya doğru kaydığı görülmüĢtür.
24.2.2016
Murat UTKUCU
45
• 1945 yılı için hazırlanmıĢ dipol olmayan yer manyetik alanı. Oklar yatay
manyetik alan bileĢeninin yön ve büyüklüğünü göstermektedir.
Konturlar dipol olmayan manyetik alanın düĢey bileĢenin dağılımını
göstermektedir. Kalın siyah çizgiler 0 düĢey bileĢen konturlarını, siyah
çizgiler pozitif düĢey bileĢen konturlarını (yere doğru) ve gri çizgiler
negatif düĢey bileĢen konturlarını temsil etmektedir. Kontur aralığı 0.02
Oe‟dir.
24.2.2016
Murat UTKUCU
46
• Londra‟da MS 1600 yılının hemen
öncesinde baĢlayan ölçümlerle
manyetik alanın yön değiĢimleri
görülebilir.
• Görüldüğü gibi eğim açısında 66
derece ile 75 derece aralığında ve
sapma açısında ise -25 derece ile 10
derece arasında önemli bir değiĢim
söz konusudur.
• Ġngiltere Greenwich‟de jeomanyetik
alanın eğim (inclination) ve sapma
(declination) açısının MS1600 yılı
sonrasındaki değiĢimi.
24.2.2016
Murat UTKUCU
47


2000 yılı için deklinasyon
açısının dünya üzerinde
dağılımı.
Magnetik
deklinasyon
yerden yere göre ve
zaman ile değiĢmektedir.
Örnek olarak Maine‟de 20, Florida‟da 0 ve
Texas‟da 10 derecedir.
• Dolayısıyla ABD‟nin doğu kıyısını takip ederk Texas‟a gidecek bir gemi için
bu yolculuk sırasında deklinasyon açısı 30 derece değiĢecektir. Yani
yolculuğun baĢında ayarlanan bir pusulaya yolculuk boyunca herhangi bir
değiĢiklik yapılmazsa yolculuğun sonunda 30 derece hataya sahip
olacaktır.
24.2.2016
Murat UTKUCU
48
• Manyetik deklinasyon
hesaplanan değiĢimleri.
24.2.2016
açısının
1590-1990
Murat UTKUCU
yılları
arasında
49
 Dipol olmayan değiĢimler
yaklaĢık 103 yıllık zaman
dilimlerinde geliĢir, azalır ve
Ģekil değiĢtirir.
 Dipol yer manyetik alanı da (yer
yüzeyindeki manyetik alanın
%90‟ı) yön ve büyüklük
değiĢtirmektedir.
 Dipole ve dipol olmayan
alanların değiĢimlerini
birbirinden ayırmak için holosen
volkanik kayaçların tarihsel,
arkeomagnetik ve
paleomagnetik manyetik ölçüm
kayıtları incelenmiĢtir.
Yerküre‟nin 8 bölgesinde 100
yıllık aralıklarla ortalama yer
manyetik alan yönü
belirlenmiĢtir.
24.2.2016
Murat UTKUCU
50




Bu bölgesel ortalamalardan
belirlenen manyetik kutupların da
ortalamaları alınarak geçen 2000 yıl
boyunca 100 yıl aralıklarla ortalama
manyetik kutuplar elde edilmiĢtir.
Uygulanan bu süreç Yerküre
üzerinde uzaysal bir ortalama
sağladığından dipol olmayan alanın
etkileri de ortalanmıĢ ve dolayısıyla
belirgin olarak dipole alanın seküler
değiĢimi elde edilmiĢtir.
Görüldüğü gibi jeomanyetik kutup
coğrafik kutup etrafında “kutupsal
gezinti” olarak adlandırılan rastgele
bir gezinti sergilemektedir.
Bununla birlikte jeomanyetik kutbun ortalama konumu dönme ekseninden
pek ayırt edilememektedir. Öyleyse, geçmiĢ 2000 yıl boyunca jeomanyetik
alanın zaman içindeki ortalaması yerin dönme ekseni ile çakıĢık dipol ile
tanımlanabilmektedir. Bu durum basitçe zaman içinde ortalaması alınmıĢ
jeomanyetik alanın bir dönme ekseni ile çakıĢık dipol alanı olduğunu
önermektedir.
24.2.2016
Murat UTKUCU
51
 Jeomanyetik alandaki değiĢimlerin ele alındığı yukarıdaki zaman
ölçeklerinden daha büyük zaman ölçeklerinde dipol manyetik alanda ters
dönmeler (kuzey ve güney kutupların yer değiĢtirmesi) gözlenmiĢtir.
 Dipol alanın günümüzdeki durumu “normal polarite” ve geçmiĢte
günümüzdekinin
tersi
durumları
ise
“ters
polarite”
olarak
adlandırılmaktadır.
 Jeomanyetik ters dönme aralığı 104 ile 108 yıl arasında çok geniĢ bir
zaman aralığını kapsamasına karĢın kısa aralıklı ters dönmeler daha
yaygındır.

45 km/milyon yıl‟lık bir yarı
yayılım
zamanı
için
üretilen model anomali
(altta)
gözlenmiĢ
anomaliye (üstte) en iyi
uyumu vermektedir.
24.2.2016
Murat UTKUCU
52
Jeomanyetik
dönmeleri.
Murat UTKUCU

24.2.2016
alanın
ters
53
• Polarite geçiĢleri 5000 yıl gibi göreceli olarak kısa zaman dilimlerinde
meydana gelmekte jeolojik zamanlar içinde dağılımları rastgeledir.
GeçmiĢ 5 milyon yıl içinde ters dönme aralığı ortalama 0.25 milyon
yıldır.
24.2.2016
Murat UTKUCU
54
24.2.2016
Murat UTKUCU
55
 Kayaçların oluĢtukları anda yer manyetik alanın etkisiyle kalıntı
mıknatıslanma kazanmıĢ olmaları ve tarafımızdan bu mıknatıslanma
vektörünün yönünün ve büyüklüğündeki değiĢimlerinin incelenmesi ile
geçmiĢteki hem yer manyetik alanın davranıĢları ve hem de jeodinamik
olaylar incelenebilmektedir.
Jeomanyetizma da bu tür çalıĢmalar
paleomanyetizma olarak adlandırılmaktadır.
24.2.2016
Murat UTKUCU
56
Gelecek ders görüĢmek üzere…
TEġEKKÜRLER
Dr. Murat UTKUCU
Download