T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ ANABİLİM DALI MİKOZİS FUNGOİDES TANISINDA HİSTOMORFOLOJİK, İMMÜNOFENOTİPİK (CD3, CD4, CD8) VE T HÜCRE RESEPTÖRÜ γ GEN YENİDEN DÜZENLENMESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. ARBİL AÇIKALIN UZMANLIK TEZİ TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. İLHAN TUNCER ADANA – 2006 T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ ANABİLİM DALI MİKOZİS FUNGOİDES TANISINDA HİSTOMORFOLOJİK, İMMÜNOFENOTİPİK (CD3, CD4, CD8) VE T HÜCRE RESEPTÖRÜ γ GEN YENİDEN DÜZENLENMESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. ARBİL AÇIKALIN UZMANLIK TEZİ TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. İLHAN TUNCER ADANA – 2006 Bu çalışma Çukurova Üniversitesi Araştırma Fonu Tarafından Desteklenmiştir. (TF2004LTP21) TEŞEKKÜR Uzmanlık tezimin hazırlanmasında, her aşamada bilgi ve desteklerini esirgemeyen danışman hocalarım, sayın Prof. Dr. İlhan Tuncer’e, Doç. Dr. Melek Ergin’e, istatistik aşamasındaki emeği için Doç. Dr. Gülşah Şeydaoğlu’ya, özverili çalışmaları için biyolog Demet Aras’a ve teknisyen Gülafer Korkut’a, destekleri için Biokimya Anabilim Dalı Moleküler laboratuarı çalışanlarına ve yetişmemde emeği geçen Patoloji Anabilim Dalı değerli öğretim üyesi hocalarıma teşekkür ederim. İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER….....………………………………………………….… i TABLO LİSTESİ...…..……………………………………………….…ii ŞEKİL LİSTESİ..…...…………………………………………………..iii KISALTMA LİSTESİ……...………………………………………..….iv ÖZET VE ANAHTAR SÖZCÜKLER…...………………………….…v ABSTRACT – KEYWORDS…….…………………………………….vi 1. GİRİŞ……………...…………………………………………………..1 2. GENEL BİLGİLER………..………………………………………....2 2.1. Deri dokusunun normal yapısı…………………………………....2 2.2. Deri lenfomaları…………………………………………………..3 2.2.1. Mikozis Fungoides….……………………………………...5 2.3. Mikozis Fungoides benzeri klinik ve histomorolojiye sahip deri Lezyonları…………………………………………………….. 11 2.3.1. Parapsöriazis…………………………………………….11 2.3.2. Likenoid dermatozlar………………………………… ...12 2.3.3. Spongiotik dermatozlar………………………………….13 2.4. T-lenfositler ve T-hücre antijen reseptörleri…………………...15 3. GEREÇ VE YÖNTEM……………………………………………..17 3.1. Strept avidin-biotin boyama yöntemi………………………....17 3.2. Multiplex PCR Yöntemi le TCR-γ Gen Yeniden Düzenlenmesi Analizi ……………………………………………………….19 3.3. Değerlendirme………………………………………………....23 4. BULGULAR………………………………………………………..24 4.1. Histopatolojik Değerlendirme…………………………………...24 4.2. İmmünohistokimyasal Değerlendirme………………………......24 4.3. PCR Değerlendirilmesi……………………………………….....25 5. TARTIŞMA…………………………………………………………36 6. SONUÇLAR………………………………………………………...43 7. KAYNAKLAR……………………………………………………...45 8. ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………...51 i TABLO LİSTESİ Tablo 1: Deri lenfomalarının sınıflandırılması (WHO-EORTC/2004)…………………………………...4 Tablo 2: Mikozis fungoides’in TNMB evrelemesi…………………………………………………….....8 Tablo 3: Likenoid dermatit çeşitleri……………………………………………………………………..12 Tablo 4: Spongiotik dermatit çeşitleri…………………………………………………………………...14 Tablo 5: Mikozis fungoides olgularının yaş, cinsiyet, lezyon lokalizasyonu, lezyonun dönemi ve klinik evrelerinin dağılımı………………………………………………………………….25 Tablo 6: MF şüphesi grubundaki olguların yaş, cinsiyet ve lokalizasyon dağılımı……………………..25 Tablo 7: Kontrol grubu hastaların yaş, cinsiyet, lokalizasyon ve tanılarının dağılımı. …………………25 Tablo 8: Tüm olguların histopatolojik, immünohistokimyasal ve PCR sonuçları ve istatistiksel İlişkisi………………………………………………………………………………………….35 Tablo 9: Grupların herbiri arasındaki istatistiksel ilişki…………………………………………………35 Tablo 10: Günümüze kadar yayınlanmış olan derinin T hücreli lenfoma (DTHL) ve kronik iltihabi dermatozlarda değişik amplifikasyon yöntemleri kullanılarak çalışılmış T hücre reseptör gen yeniden düzenlenmesi içeren çalışmaların özeti …………………………………41 ii ŞEKİL LİSTESİ Şekil 1: Normal derinin şematik (a) ve ışık mikroskobik (b) görünümü…………………......3 Şekil 2: Mikozis fungoides (MF)’nin yama (a), plak (b), tümör (c) ve eritrodermi (d) dönemlerine ait klinik görüntüler……………………………………………………….7 Şekil 3: T hücre reseptörü (TCR) kompleksi………………………………………………...16 Şekil 4: MF’de yoğun lenfoid infiltrasyon,epidermotropizm. Olgu 2, HE, x400………... ....30 Şekil 5: MF’ de Pautrier mikroabseleri. Olgu 3, HE, x400……………………………..…...30 Şekil 6: MF’de T lenfositlerde yoğun CD3 pozitif boyanma. Olgu 2, İHK, x200…………30 Şekil 7: MF’de infiltre eden lenfositlerin CD4 ile yoğun pozitif boyanma. Olgu 2, İHK, x400……………………………………………………………………….....30 Şekil 8: MF’de CD8 ile negatif boyanma.Olgu2, İHK, x400……………………………..…30 Şekil 9: MF’de atipik lenfositlerin bazal tabakada lineer epidermotropizmi ve Pautrier mikroabsesi. Olgu 33, HE, x400…………………………………………..31 Şekil 10: MF’de epidermiste, Langerhans hücreleri etrafında orta büyüklükte, düzensiz sınırlı çekirdeğe sahip atipik lenfositler. Olgu 3, HE, x1000. ……………………..31 Şekil 11: MF’de T lenfositlerde CD3 ile yoğun pozitif boyanma. Olgu 33, İHK, x400……..31 Şekil 12: MF’de atipik lenfositlerde CD4 ile pozitif boyanma. Olgu 33, İHK, x400………..31 Şekil 13: MF’de CD8 ile atipik lenfositler arasındaki reaktif lenfositlerde pozitif boyanma. Olgu 33, İHK, x400……………………………………………………..31 Şekil 14: Liken planusta epidermiste akantoz,, granüler tabakada artım, üst dermiste ve tek tek epidermise ilerleyen lenfoid infiltrasyon. Kontrol grubu olgu 10, HE, x200………………………………………………………………………........32 Şekil 15: Liken planusta CD3 ile lenfositlerde diffüz pozitif boyanma. Kontrol grubu olgu 10, İHK, x200………………………………………………….32 Şekil 16: Liken planusta CD4 ile negatif boyanma. Kontrol grubu olgu 10, İHK, x400…….32 Şekil 17: Liken planusta CD8 ile lenfositlerde pozitif boyanma. Kontrol grubu olgu 10, İHK, x400………………………………………………………………………….32 Şekil 18: Parapsöriazis olgusunda epidermiste spongioz, lenfositlerin epidermise ilerlemesi. MF şüphesi grubu, Olgu 2, HE, x400. ………………………………....33 Şekil 19: Parapsöriazis olgusunda lenfositlerde CD3 ile yaygın pozitif boyanma. MF şüphesi grubu, İHK, x400. …………………………........................ ………....33 Şekil 20: Parapsöriazis olgusunda CD4 ile epidermise ilerleyen lenfositlerde pozitif boyanma. MF şüphesi grubu, olgu 2, İHK, x400………………………………….33 Şekil 21: Parapsöriazis olgusunda CD8 ile reaktif lenfositlerde pozitif boyanma. MF şüphesi grubu, olgu 2, İHK, x400. …………………………………………....33 Şekil 22: PCR ile TCR γ gen yeniden düzenlenmesi. 1.kuyucuk; marker, 2. ve 3. kuyucuk multiplex 1’de klonalite pozitif olgular, 4.kuyucuk; poliklonalite, 5. kuyucuk: negatif…………………………………………………..34 iii KISALTMA LİSTESİ MF : Mikozis fungoides DTHL : Derinin T Hücreli Lenfoması WHO : World Health Organization EORTC : European Organization for Research and Treatment of Cancer TCR : T Cell Receptor (T Hücre Reseptörü) PCR : Polymerase Chain Reaction (Polimeraz Zincir Reaksiyonu) LH : Langerhans Hücresi NK : Naturel Killer SS : Sezary Sendromu PUVA : Psoralen Plus Ultraviole A TNMB : Tumor Node Metastasis Blood PAS : Periodic Acid Schiff SD : Spongiotik Dermatit LD : Likenoid Dermatit LP : Liken Planus KOD : Kontakt Dermatit KD : Kronik Dermatit HE : Hematoksilen Eozin İHK : İmmünohistokimya iv ÖZET Mikozis Fungoides Tanısında Histomorfolojik, İmmünofenotipik (CD3, CD4, CD8) ve T-Hücre Reseptörü γ Gen Yeniden Düzenlenmesinin Değerlendirilmesi Mikozis fungoides, baskın olarak CD4 pozitif T lenfositlerin deride neoplastik infiltrasyonu ile karakterizedir. Mikozis fungoidesin erken lezyonlarının tanısı, klinik ve histomorfolojik olarak zorluk arzeder. Mikozis fungoides tanısında yardımcı yöntemler; immünohistokimya ve moleküler biyoloji tekniklerinin konvansiyonel yöntemlere katkısı araştırılmaktadır. Çalışmamızda, immünofenotipik özellikler ve polimeraz zincir reaksiyonu ile Thücre reseptörü γ gen yeniden düzenlenmesinin tanıdaki yerini saptamayı amaçladık. Çalışma grubuna, 73 olgu (39 klasik histomorfolojiye sahip mikozis fungoides , 16 mikozis fungoides şüphesi, 18 benign inflamatuar dermatozdan oluşan kontrol grubu olgular) dahil edildi. %10’luk formaldehitte tespit edilmiş, parafine gömülü dokulardan elde edilen histolojik kesitlerde rutin hematoksilen eozin boyası ve ışık mikroskobik inceleme yanısıra, immünohistokimyasal yöntemle CD3, CD4, CD8’e karşı antikorlar ile immünofenotipik özellikler, polimeraz zincir reaksiyonu ile T hücre reseptörü γ gen yeniden düzenlenmesi değerlendirildi. Mikozis fungoides ve mikozis fungoides şüphesi olan grupta, CD4 yüzdesi, CD4/CD8 oranı, klonalite varlığı istatistiksel olarak anlamlı bulundu. CD8 yüzdesi ise üç grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Mikozis fungoides’te, histomorfolojik bulgular -tipik olduğunda- altın standart tanı yöntemidir. Ancak, erken lezyonlarda ve mikozis fungoides şüphesi olan olgularda; histomorfolojik bulguların yetersiz kaldığı durumlarda, immünofenotipik değerlendirme ve polimeraz zincir reaksiyonu aracılı T hücre reseptörü γ gen yeniden düzenlenmesi ile klonalite saptanması, mikozis fungoides tanısında yardımcı yöntemler olarak kullanılabilir. Anahtar sözcükler: histomorfoloji, immünofenotip, mikozis fungoides, T hücre reseptörü γ geni. v ABSTRACT The Evaluation of Histomorphological, İmmunophenotypical and T Cell Receptor Gamma Gene Rearrengement Features in Diagnosis of Mycosis Fungoides Mycosis fungoides is characterized with neoplastic infiltration of dominant CD4 positive T lymphocytes. The diagnosis may be diffucult in early lesions, both clinically and histomorphologically. Immunohistochemistry and molecular biology techniques have been researched as an adjunct to the diagnosis of mycosis fungoides. Our aim was to determine the help of immunophenotyping and T cell receptor γ gene rearrengement studies to the histomorphological diagnosis of mycosis fungoides. In this study, immunohistochemically, antibodies to CD3, CD4, CD8 and T cell receptor γ gene rearrengement analysis with a polymerase chain reaction were performed on formalline fixed, paraffin-embedded tissues of 73 cases (39 mycosis fungoides with classical histomorphology, 16 with suspicious histology for mycosis fungoides, 18 benign inflammatory dermatoses as control group). In mycosis fungoides and suspicious for mycosis fungoides groups, CD4 percentage, CD4/CD8 ratio, clonality were statistically significantly different. CD8 percentage was not statistically different between three groups. Histomorphological features –if there is- are gold standart for diagnosis of mycosis fungoides. However, in early mycosis fungoides and the suspicious cases; when the histomorphological features are inadequate, immunophenotypical evaluation and T cell receptor γ gene rearrengement with polymerase chain reaction analysis may help to the diagnosis of mycosis fungoides. Key words: histomorphology, immunophenotype, mycosis fungoides, T cell receptor γ gene rearrengement. vi 1. GİRİŞ Deri lenfomaları, ekstranodal Hodgkin dışı lenfomalar arasında gastrointestinal sistemden sonra ikinci sıklıkta görülmektedir. T, NK ve B hücre neoplazmlarını içeren tümör grubudur. Derinin T hücreli lenfomaları (DTHL), WHOEORTC sınıflamasına göre tüm primer deri lenfomalarının yaklaşık %75-80’ini oluşturan heterojen neoplazmlardır.1 Mikozis fungoides (MF), DTHL’lerin en sık rastlanan alt tipidir ve tüm primer kutanöz lenfomaların yaklaşık %50’sini oluşturur.2 Patologlar ve dermatologlar için MF’nin erken lezyonlarının tanısı oldukça zordur ve iyi bir klinikopatolojik korelasyon gerektirir. Bu zorluğun nedeni hastalığın davranışı ile ilgilidir. MF, sessiz ve yavaş gelişir, kesin tanı alıncaya kadar uzun süre, egzema veya parapsöriazis tanıları ile izlenir.3 Bu dönemdeki lezyonlara tanı verebilmek için çeşitli histomorfolojik kriterler ortaya konmaya çalışılmış, yardımcı yöntemler olarak; immünohistokimyasal araştırmalar ve moleküler genetik çalışmalar yapılmıştır. Ancak halen erken ve sınır lezyonlar için kesin tanı kriterleri oluşturulamamıştır. Tanıya yardımcı olarak immünohistokimyasal yöntemle T hücre antijenleri değerlendirilmektedir. Baskın olarak CD4 antijenine sahip T lenfositlerin varlığı tanıya ışık tutmaktadır. Ancak erken evre lezyonlarda lenfositlerde immünofenotipik değişikliklerin oluşmaması nedeniyle bu bulgu da yardımcı olmayabilir. Son yıllarda çeşitli moleküler biyoloji teknikleri ile baskın T hücre klonlanmasının gösterilmesi diğer konvansiyonel tanı yöntemlerine yardımcı olarak araştırılmaktadır. Bu yöntemler, Southern blot analizi (SBA), polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) aracılı T hücre reseptörü (T cell receptor-TCR) geni yeniden düzenlenmesidir. SBA yöntemini taze dokuda çalışmak gerekmektedir. Bu nedenle arşiv materyalinde, parafin doku bloklarından da çalışılabilen ve daha duyarlı olan PCR yöntemi ile TCR β veya γ gen yeniden düzenlenmesi ile baskın T hücre klonu saptanabilmektedir. Biz, çalışmamızda MF tanısında, klinik, histomorfolojik, immünofenotipik ve PCR yöntemlerinin tanıdaki yerini belirlemek ve erken evre, sınır lezyonlarda tanıya gitmek amacıyla konvansiyonel histopatolojik bulgulara yardımcı yöntemler; immünohistokimya ve PCR ile TCR-γ gen yeniden düzenlenmesi tekniklerinin MF tanısındaki duyarlılık ve özgüllüklerini belirlemeyi amaçladık. 1 2. GENEL BİLGİLER Deri lenfomaları, tüm ekstranodal Hodgkin dışı lenfomalar arasında ikinci sıklıkta görülmekte olup tüm Hodgkin dışı lenfomaların 1/3’ünü oluşturur. Derinin T hücreli lenfomaları arasında MF en sık rastlanan alt tipidir.2 MF, erken dönemde epidermis ve papiller dermis tutulumu ile ortaya çıkan bir CD4+ T hücreli lenfomadır.4 Deri lenfomaları ve MF ile ilgili verilerden önce derinin normal anatomisi ve lenforetiküler hücreleri hakkında bilgiler sunulacaktır. 2.1. Deri Dokusunun Normal Yapısı Deri, vücudu dış ortama karşı koruyan, biribiriyle bağlantılı hücre ve dokulardan oluşmaktadır. Neonatal dönemde deri gelişimi gebeliğin dördüncü ayında tamamlanır. En dışta epidermis ve altında dermis ve deri altı yağ dokusu tabakalarından oluşur.5,6 Epidermis, dıştan içe doğru; stratum korneum, stratum granulozum (granüler tabaka), stratum spinozum (malpighi tabakası), stratum bazale (bazal tabaka) tabakalarını içerir. Epidermiste yer alan başlıca hücreler, keratinositler, keratin proteini yapımı yanı sıra sitokin biosentezinde de önemli rol alır. Diğer hücreler; melanositler (güneş ışığındaki zararlı ultraviole ışınlara karşı endojen koruyucu olan melanin pigmenti yapar), Langerhans hücreleri (antijen sunan dendritik hücreler) ve Merkel (görevleri kesin olmamakla birlikte, mekanoreseptör ve cildin nöroendokrin fonksiyonunda rol aldıkları düşünülmekte) hücreleridir (şekil 1,2).5,7 Dermis, yüzeyde papiller dermis, daha derinde retiküler dermis olarak adlandırılır. Esas komponenti ise kollajendir. Yüzeyel ve derin damar pleksusları, sinir ve deri ekleri içerir. Deri ekleri; kıl follikülleri, sebase bezler, ekrin bezler ve apokrin bezlerdir. Dermis, iltihabi reaksiyonların gerçekleştiği bölgedir. Normalde az sayıda fibroblast, makrofajlar, mast hücreleri, lenfositler ve dermal dendrositler mevcuttur. İltihabi hücreler, sıklıkla perivasküler, periadneksiyel alanlar ve papiller dermiste birikir.5-7 Deri altı yağ dokusu, ince bağ dokuyla lobüllere ayrılmış, matür yağ dokudan oluşur.7 Deride en göze çarpan lenforetiküler eleman, intra-epidermal Langerhans hücresidir (LH). Normal bireylerde epidermisin her santimetreküpünde 20 lenfosite 2 karşılık 70 000 LH mevcuttur. LH, zayıf fagositik, antijen sunan hücrelerdir ve monosit-makrofaj serisinden gelir. Yerli intraepidermal T hücre popülasyonunun %90’dan fazlası matür T hücrelerden oluşur.8 Bu hücrelerin çoğu αβ T hücre reseptör heterodimeri salgılarken, kalanı bu reseptörün disülfid bağlı formunu salgılayan γδ hücreleridir. İlk grup tipik yuvarlak lenfositlerdir ve CD8 daha çok olmak üzere CD4 pozitif hücrelerden oluşurlar. Esas olarak suprabazal dağılırlar ve epidermal LH’lerin uzantıları ile yakın temas ederler. γδ hücreleri ise hafif dendritik morfolojiye sahiplerdir ve epidermisin bazal tabakasında ve kıl folliküllerinin dış köklerinde yerleşirler. Çoğunlukla CD8 pozitiflerdir.6,8 a b 9 10 Şekil 1a, b: Normal derinin şematik (a) ve ışık mikroskobik (b) görünümü 2.2. Deri Lenfomaları Primer deri lenfomaları tanı esnasında deri dışı odak olmaksızın gelişen T, NK veya B hücreli lenfomalardır. Ekstranodal Hodgkin dışı lenfomalar arasında gastrointestinal sistemden sonra 1:100 000 insidans ile ikinci sırada yer alır.2 Ayrıca deri, çok çeşitli nodal tip Hodgkin dışı lenfomalar için sık yayılım yeridir; özellikle de düşük ve yüksek dereceli T hücreli lenfomalar hastalık sırasında deri dokusunu tutabilir. Bu nedenle tanı esnasında deri dışı başka odak varlığının araştırılması tedavi açısından oldukça önemlidir.8 3 Ocak 2004 tarihinde, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve European Organization for Research and Treatment of Cancer (EORTC) grubu primer deri lenfomaları için ortak sınıflama sistemini oluşturmuşlardır (Tablo 1).2 Tablo 1: Deri lenfomalarının sınıflandırılması (WHO-EORTC/2004)2 Kutanöz T hücreli ve Naturel Killer(NK) hücreli lenfomalar Mikozis fungoides(MF) MF çeşitleri ve alttipleri Follikülotropik MF Pajetoid retikülozis Granülomatöz gevşek deri Sezary sendromu Yetişkin Thücreli lösemi/lenfoma Primer kutanöz CD30+ lenfoproliferatif hastalıklar Primer kutanöz anaplastik büyük hücreli lenfoma Lenfomatoid papülozis Subkutanöz pannikülit benzeri Thücreli lenfoma Ekstranodal NK/T hücreli lenfoma, nazal tip Primer kutanöz periferal Thücreli lenfoma, belirtilmemiş Primer kutanöz agresif epidermotropik CD-8+ Thücreli lenfoma (geçici antite) Kutanöz γδ T hücreli lenfoma (geçici antite) Primer kutanöz CD4+ küçük/orta boyutlu pleomorfik T hücreli lenfoma (geçici antite) Kutanöz B-hücreli lenfomaları Primer kutanöz marjinal zon B hücreli lenfoma Primer kutanöz follikül merkez lenfoma Primer kutanöz diffüz büyük B hücreli lenfoma, bacak tipi Primer kutanöz diffüz büyük B hücreli lenfoma, diğer İntravasküler büyük B-hücreli lenfoma Prekürsör hematolojik neoplazi CD4+/CD56+ hematodermik neoplazi (blastik NK hücreli lenfoma) 4 2.2.1. Mikozis Fungoides DTHL popülasyonda görülme insidansı 100 000 kişide 0.5’dir.1 MF, DTHL’lerin en sık görülen alt tipidir ve tüm primer kutanöz lenfomaların yaklaşık %50’ sidir.8 İnsidansı yılda her 100000 kişide 0,36-0,90 olarak bildirilmiştir.13 Klasik tip MF, Alibert ve Bazin tarafından 200 yıl önce tanımlanmıştır. MF adı verilmesinin sebebi tümör evresindeki nodüllerin Alibert tarafından mantara benzetilmesidir.12 Orta ve ileri yaş yetişkinlerde (ortalama yaş 57), erkeklerde 1,6:1 ila 2,0:1 oranında daha sıktır.13 Nadiren çocuklar ve genç yetişkinlerde de görülebilir. Lezyonlar gövdenin alt kısmı ve kalça gibi güneş görmeyen bölgelerde ortaya çıkar. İleri evrelerde yüz ve skalp dahil olmak üzere vücudun her yerinde görülebilir.4,14 Etiyopatogenezi henüz bilinmemekle birlikte CD4+ hücrelerin monoklonal çoğalması ile karakterizedir. Neoplastik T hücreler matür deri yerleşimli CD3 pozitif, CD4 pozitif, CD45RO pozitif, CD8 negatif fenotipli hafıza T hücrelerdir.1 Önceki çalışmalar MF’nin antitümör yanıtında CD8+ sitotoksik T hücrelerin kritik rol aldığını göstermektedir. Bu görevlerini hem direk sitotoksik etki, hem de özellikle interferon-γ olmak üzere sitokin üreterek yaparlar. 2 Enfeksiyöz ajanlar (CMV, HTLV-1), mesleki maruziyetler, genetik mutasyonlar etiyolojik faktörler olarak gösterilmiştir, ancak bu nedenlerin kesin kanıtı henüz yoktur.1 En sık saptanan genetik mutasyonlar; 10q’da kromozom kaybı ve p15, p16 ve p53 tümör süpressör gen anormalliklerdir. Ancak MF için tanımlanan özgül kromozomal translokasyon yoktur.15 Klinik olarak MF’e ait lezyonlar sırasıyla yama, plak ve tümör evrelerini içerir. Yama evresinde ince maküler plaklar görülür. Pembemsi kırmızı renkte ve hafif pulludur (şekil 3a). Tek veya çok sayıda olabilir. Gövde ve proksimal ekstremitelerde dağılım gösterirler.14 Yanı sıra kalça ve memeler gibi güneş görmeyen yerlerin de sıklıkla tutulması, ultraviole spektrumdaki ışınlarla erken evredeki neoplastik hücrelerin kolayca süpresse olması nedeniyledir.4 Bu evre ilerleme oluşana kadar yıllarca devam edebilir. Bazı yamalar 10 cm’yi aşan boyutlara ulaşabilir ki bu da “geniş plak parapsöriazis” olarak tanımlanır. “Poikiloderma atrophicans vasculare” ise kronik neoplastik infiltrasyon sonucu MF’nin yama evresinin atrofik, depigmente, telenjiektatik görünüm almasına verilen addır.4,14,16 5 Plak evresi, keskin sınırlı, kırmızı veya kırmızı-kahverenkli, sıklıkla annüler veya yay görünümde, sıklıkla pulludur (şekil 3b). Plaklar de novo veya yamalardan gelişebilirler, sıklıkla yamalarla birarada bulunurlar. Erken evrelerde lezyonlar tüm deri yüzeyinin %10’dan azına sınırlıdır, ancak özellikle geç dönemlerde daha yaygın olabilirler.14,16 Nodül veya tümörler, en nadir görülenlerdir, diğer deri lenfomalarının tümörlerine benzer ancak farklı olarak her zaman beraberinde rezidüel yama ve plaklar vardır. Kırmızı-kahverenkte veya menekşe renklidir, ve ülserasyon oluşabilir. 1 cm veya daha büyük boyutlarda olabilir (şekil 3c). Eskiden “d’emblee MF” terimi, öncesinde yama veya plak bulunmayan tümör lezyonları için kullanılırdı, ancak bu durum sadece MF değil, çeşitli T ve B hücreli lenfomalarda da olabileceği için halen kullanılmamaktadır.16 MF’nin nadir klinik görünümleri, hipopigmente yama ve plaklar, lökoderma, bül, perioral dermatit benzeri lezyonlar, püstüller, akneiform lezyonlar, hiperkeratotik ve verrüköz lezyonlar, akantozis nigrikansı anımsatan plaklar şeklinde olabilir.4,14,16 Bazı hastalarda maküler lezyonlar periferik kana dökülmeden yaygın hale gelebilir; buna “eritrodermik MF” denilmektedir (şekil 3d). Periferik dolaşımda %5’in üzerinde atipik lenfositler mevcut ise, bazı araştırmacılar tarafından “MF’nin lösemik fazı” olarak da adlandırılan “Sezary Sendromu (SS)” adını almaktadır. Her ne kadar SS’yi konvansiyonel MF’den histolojik olarak ayırmak mümkün değil ise de klinikte ortaya çıkışları, daha fazla kaşıntı ve göze çarpan baş, boyun ve akral bölge (avuç ve ayak tabanı dahil) tutulumu gibi, farklılık göstermektedir. Klinik seyri ve prognozu da daha kötüdür.4,14,16 6 a b c d Şekil 2: Mikozis fungoides (MF)’nin yama (a), plak (b), tümör (c) ve eritrodermi (d) dönemlerine ait klinik görüntüler.17 MF, birincil olarak deriyi tutmakla beraber ileri evrelerde lenf nodu ve diğer organ tutulumları olabilir. Erken evrede lenfadenopati çoğu olguda dermatopatik lenfadenopatiye bağlıdır. Ancak hassas PCR yöntemi ile erken evrede de klonal Thücrelerin infiltrasyonu gösterilmiştir. Visseral tutulum genelde otopsilerde tespit edilmekte, en sık akciğer, dalak, karaciğer ve böbrek tutulumu saptanmaktadır.7,14 MF’nin klinik gidişi oldukça değişkendir. Hastalık sırasında her dönemdeki lezyonda herhangi zamanda spontan gerileme olabilir. EORTC serilerinde 5 yıllık yaşam %87 bulunmuştur. Yama veya plak evresindeki hastalarda median yaşam süresi 10 yıl veya daha uzundur. Kutanöz veya ekstrakutanöz tümör evresi hastalarda ise 5 yıllık yaşam oranı % 50’nin altındadır. Tümör oluşumu ile beraber deride yaygın tutulum, lenf nodu tutulumu ve organomegali kötü prognostik bulgulardır. CD30+ büyük hücreli lenfoma transformasyonu da gerçekleşebilir ve kötü prognostik faktördür.1,6,14 7 MF tedavisinde, hastalık deriye sınırlı olduğu sürede deriye yönelik tedaviler; fototerapi (psoralen plus ultraviole A-PUVA gibi), nitrogen mustard veya chlormustine (BCNU) topikal uygulaması veya radyoterapi tercih edilebilir.2,14 MF evrelemesi, TNMB (Tumor-Node-Metastasis-Blood) dayanmaktadır (Tablo 2).8 Tablo 2: Mikozis fungoides’in TNMB evrelemesi T1: Yama, plak veya her ikisi, vücut yüzeyinin %10’dan azının tutulumu T2: Yama, plak veya her ikisi,vücut yüzeyinin %10 ve fazlasının tutulumu T3: Bir veya fazla kutanöz tümörler T4: Eritrodermi N0: Klinik olarak tutulmamış lenf nodu N1: Klinik olarak büyük, fakat histolojik tutulum yok N2: Klinik olarak palpe edilemiyor fakat histolojik tutulum var N3: Klinik olarak büyük ve histolojik tutulum var M0: Visseral hastalık yok M1: Visseral hastalık var B0: Periferik kanda %5’in altında atipik hücre (Sezary hücreleri) var B1: Periferik kanda %5’in üzerinde atipik hücre (Sezary hücreleri) var Evre grupları IA T1N0M0 IB T2N0M0 IIA T1-2N1M0 IIB T3N0-1M0 IIIA T4N0M0 IIIB T4N1M0 IVA T1-4N2-3M0 IVB T1-4N0-3M1 8 sistemine Histopatoloji: MF, lenfositlerin papiller dermiste değişik yoğunlukta infiltrasyonu ve bu hücrelerin epidermise ilerlemesi (epidermotropizm) ile karakterizedir. Farklı klinik evrelerde histolojik tablo değişiklik gösterir. Klasik MF lezyonunda histomorfolojik olarak beklenen bulgular; lenfositlerin süperfisiyel dermiste band tarzı infiltrasyonu, küçük-orta çaplı, çentikli (serebriform) atipik lenfositlerin epidermise ilerlemesi, atipik hücrelerin intraepidermal kümelenmesi (Pautrier mikroabsesi) dir.2 Histolojik görünüm, erken dönemde her zaman tipik olmayabilir, ayrıca tedavide uygulanan; kortikosteroid veya ultraviole (epidermotropizmi ve hücresel infiltrasyonu azaltan bir radyasyon tedavisi) ile de morfoloji değişebilir.3 Yama evresi; Hafif genişlemiş papiller dermiste seyrek lenfosit infiltrasyonu vardır. İnfiltrasyon, yüzeyel pleksusun damarları çevresinde kümelenme eğilimindedir. Epidermiste, bazal tabakada sınırlı lenfositler vardır. Bu lenfositler boncuk dizisi veya hücre grupları halinde bulunurlar ve sıklıkla çevrelerinde şeffaf halo bulunur, ancak spongioz yoktur veya çok azdır.2 Bu evrede Pautrier mikroabsesi -epidermiste, keskin sınırlı, birbirine yakın yerleşmiş lenfosit grupları- beklenmez. Papiller dermiste rastgele yerleşmiş kollajen bantlardan oluşan fibrozis vardır. Epidermiste hafif akantozis olabilir; poikilodermatik ve atrofik lezyonlarda ise epidermis incedir.4 Bazı olgularda liken planusu anımsatan belirgin likenoid reaksiyon vardır. Liken planusun tersine atipik lenfositler yanı sıra plazma hücresi ve eozinofiller olabilir.16 Yama ve diğer evrelerde ekrin bez yapılarına da infiltrasyon olabilir ve tedavi sonrası kalabilir. Yama evresinde lenfositlerde fark edilebilir nükleer atipinin görülmesi konvansiyonel histolojik kesitlerde oldukça zordur. Büyük büyütmede (x1000) nükleer kıvrım sıklıkla fark edilebilirse de rutin kesitler kalın olduğu için neoplastik lenfositleri nonneoplastik olanlardan ayırt etmek zordur. İntraepidermal lenfositler büyük olasılıkla neoplastik olduğu için ayırmak daha kolay olabilir, ancak papiller dermiste nonneoplastik lenfositlerle bir arada bulunmaları tanıda zorluk yaratır. Epidermiste yerleşen lenfositler, papiller dermistekilere kıyasla hafif genişçe ve daha koyu boyanan çekirdeklere sahiptirler.3,18 Plak evresi; Yama ve plak evreleri birbirinin devamıdır. Bu evrede, lenfosit infiltrasyonu daha yoğun ve atipik lenfositler daha sıktır. Lenfositler 10-30 μm çaplı ve çekirdekleri genelde çentikli, serebriform veya kırışmış görünümdedir. Çentikler en iyi ince kesitlerde görülür. Küçük hücre grupları yüzeyel pleksusta damarlar 9 çevresinde ve daha nadir derin pleksusta toplanabilir. Ayrıca, adnekslerin, özellikle pilosebasöz folliküllerin etrafına da uzanırlar. Atipik lenfositler yanısıra sıklıkla az sayıda eozinofil ve bazen plazma hücreleri infiltrasyonu görülebilir. Epidermotropizm halen göze çarpan bulgudur. Pautrier mikroabseleri %50’den fazla biyopside vardır. Epidermiste parakeratozis, hafif-orta derecede psöriaziform hiperplazi ve epidermal müsinozis olabilir. Hafif spongioz olması MF’yi ekarte ettirmez.3,4,16 Tümör evresi; Bu evrede neoplastik hücreler retiküler dermiste yoğunlaşır ve epidermotropizmin derecesi ve Pautrier mikroabseleri azalır.16 Tümör hücrelerinin reaktif hücrelere oranı artmıştır, mitoz kolayca görülür. Tüm dermis tutulmuştur, derialtı yağ dokuya da ilerleyebilir. Dağınık eozinofiller, plazma hücreleri ve makrofajlar bulunabilir. İnfiltrasyonun %25’den fazlasını büyük ve çentikli lenfositler oluşturduğu zaman “transforme MF” olarak isimlendirilmektedir.4 Klinik olarak yama, plak ve tümör dönemindeki MF’li hastaların biyopsilerinde beklenmedik histopatolojik bulgular olabilir. Bunlardan en göze çarpanı granülomatöz MF’dir. Genelde küçük ve tüberkülid tipidir fakat palizatlanmış olarak granüloma annülareyi anımsatabilirler. Multinükleer histiosit grupları vardır.4,16 Anjiosentrik MF diğer bir varyanttır. Sıklıkla klasik MF içinde atipik lenfositlerden oluşan vaskülit görülür. Pilotropik (folliküler) MF, keratin tıkaç ile dolu komedo benzeri dilate folliküller ve geniş epidermal kistler; duvarlarında atipik lenfosit infiltrasyonu (pilotropizm) ile karakterizedir.4 Ackerman et al’ın çalışmasına göre, önemli histopatolojik bulgular şunlardır; Pautrier mikroabseleri, şeffaf perinükleer halo içeren lenfositler, bazal tabakada dizilen lenfositler, dermiste çentikli çekirdeğe sahip lenfositler, dermistekilerden büyük epidermal lenfositler ve epidermotropizm.19 Ancak erken dönem lezyonlarda bu bulguları saptamak genellikle güçtür. MF’yi diğer inflamatuar dermatozlardan ayırmak özellikle erken dönemlerde genellikle çok zordur ve dermatopatologlar arasında uzlaşmaya varılamamıştır.3,18 MF ile özellikle karışan lezyonlar; parapsöriazisler (bir kısmı erken MF olarak kabul edilmekte), likenoid ve spongiotik dermatitlerdir. 10 2.3. MF benzeri klinik ve histomorfolojiye sahip deri lezyonları Özellikle erken dönem MF, başlıca spongiotik ve/veya likenoid mikroskopik görünüm sergileyen deri lezyonlarını taklit edebilir. Spongiotik dermatitlerde; lenfositlerin dermal infiltrasyonu kadar, az sayıda lenfositin epidermise ilerlemesi, ek olarak MF kronik yama döneminin bulgusu olan papiller dermal fibrozis ve hiperkeratozun da görülmesi histomorfolojik karışıklığa yol açabilir. Genellikle MF’de daha hafif olmakla birlikte spongioz da görülebilmekte, hatta Pautrier mikroabsesini anımsatan gruplar oluşturabilmektedir. MF’de görülen; çoğunluğu çentikli lenfositlerden oluşan, yuvarlak sınırlı Pautrier mikroabsesinin tersine, spongiotik dermatitlerde matara görünümünde olup, lenfositler, makrofajlar, Langerhans hücreleri ve dejenere keratinositlerden sahiptir. Likenoid dermatitlerden özellikle oluşan heterojen görünüme liken planus ve likenoid ilaç erüpsiyonlarında band tarzı lenfosit infiltrasyonu, papiller dermal fibrozisle beraber olabilir. Ancak likenoid dermatitlerde görülen baziler keratinositlerin harabiyetinin yol açtığı retelerde dişli görünüm MF’de nadirdir.4 Parapsöriazis, histomorfolojik olarak epidermise de ilerleyen papiller dermal lenfosit infiltrasyonu sergilemesi nedeniyle MF ayırıcı tanısında yer almakta; geniş plak tipi ise erken MF olarak kabul edilmektedir.16 Tüm bu lezyonlarda görev alan lenfositlerin immünofenotipik olarak CD4 ve CD8 pozitif hücrelerden oluşması ayırıcı tanıyı zorlaştırmaktadır. Bu noktada, yardımcı yöntem olarak moleküler teknikler araştırılmaktadır. 2.3.1. Parapsöriazis Klinik olarak psöriazisle olan bazı benzerlikleri nedeniyle böyle isimlendirilen asemptomatik, pullu heterojen dermatoz grubudur. Kronik seyri ve tedaviye dirençli olmaları ile karakterizedir. Bu grubun içinde şu hastalıklar yer alır; kronik süperfisyel dermatit (küçük plak parapsöriazis, dijitat dermatoz) ve geniş plak parapsöriazis (atrofik parapsöriazis, retiform parapsöriazis, yama evresi MF). Kronik süperfisiyel dermatit (küçük plak parapsöriazis); gövde ve proksimal ekstremitelerde simetrik dağılan, pembe-sarı, hafif pullu, oval veya hafif elonge, sıklıkla parmak izi benzeri 1-5 cm çaplı yamalar şeklinde ortaya çıkar. Histopatolojik olarak epidermiste hafif spongioz, lenfosit egzositozu, hafif akantoz ve karakteristik 11 olarak üzerinde plazma bulunan basket örgüsü parakeratoz mevcuttur. Papiller dermiste hafif süperfisiyel perivasküler matür lenfositik infiltrasyon vardır. Geniş plak parapsöriazisde psöriaziform epidermal hiperplazi, bazal vakuoler değişiklikler ve epidermotropizm sıklıkla görülür. MF gelişiminde bir evre olarak kabul edilir.4,16,20 2.3.2. Likenoid (interface) dermatitler Likenoid inflamasyon, lenfositlerin dermoepidermal bileşkede yoğun “bant tarzı” infiltrasyonudur. Epidermis kalınlığı, egzositotik lenfositlerin miktarı ve bazal hücre tabakasının bütünlüğüne bağlı olarak değişkendir. Hipergranülozis, gecikmiş epidermal matürasyonun sonucu olarak gelişir. Apoptotik veya nekrotik keratinositler (civatte cisimleri) sıklıkla görülür. Pigment inkontinansı mevcuttur. Lenfositlerin yoğun olduğu likenoid dermatit çeşitleri tablo 3’de sunulmuştur.4 Tablo 3: Likenoid dermatit çeşitleri Liken planus Liken planus varyantları Atrofik liken planus Hipertrofik liken planus Lineer liken planus Ülseratif (eroziv) liken planus Liken planus eritematozus Eritema diskromikum persistans Liken planus aktinikus Liken pilanopilaris Liken planus pemfigoides Keratozis likenoides kronika Lupus eritematozus-liken planus overlap sendrom Liken nitidus Liken striatus Liken planus benzeri keratozis Pitriazis likenoides et varioliformis acuta (PLEVA) Eritema multiforme 12 Tablo 3’ün devamı GrafTversus-host hastalığı Lupus eritematozus Parapsöriazis Liken planus: Etiyolojisi bilinmeyen, sık rastlanılan erüpsiyondur. Dirseklerin fleksör yüzlerinde, gövde, kalça ve genital bölge yanı sıra oral lezyonlar da sıktır. Menekşe rengi, düz yüzeyli, sıklıkla kaşıntılı papüllerdir. Patogenezinde hücre aracılı immün reaksiyon rol almaktadır. Bu reaksiyonu başlatanın ise virüs, ilaç veya allojenik bir hücrenin epidermal keratinositlerin antijenisitesinde yaptığı değişiklik olduğu düşünülmektedir. Hücresel yanıt başlangıçta CD4+ lenfositler ile olmaktadır. CD8+ hücreler keratinositler üzerindeki MHC I ilişkili antijeni tanırlar ve apoptozis ile onların ölümüne yol açarlar. Sonuçta, esas rolü CD-8+ hücreler oynarken, artmış sayıda bulunan CD4+ hücreler ise geleneksel yardımcı rollerini yürütürler. Lenfositlerin interface bölgede toplanmasının sebebi monokin-interferon gamma (monokine induced by interferon-γ-MIG) dır.4,14 Histopatolojik olarak; epidermiste hiperkeratoz, kama şeklinde hipergranülozis, zamanla retelerde testere dişi görünümü saptanabilir. Bazal hücre hasarı sonucu çok sayıda, civatte cisimleri vardır. Papiller dermiste PAS pozitif, diastaz dirençli kolloid cisimler görülür. İnterface alanda band tarzı, bazen bazal tabakaya ilerleyen lenfosit infiltrasyonu görülür.16 2.3.3 Spongiotik dermatitler Spongiozis, intraepidermal keratinositler arasında ödem sıvısı olması ile karakterizedir; bazı olgularda vezikül oluşumuna ilerleyebilir. Spongiotik dermatitler, akut, subakut ve kronik olabilirler. Dinamik seyri vardır ve her bir tipi akut fazdan kronik faza ilerleyebilir. Spongiotik dermatit çeşitleri tablo 4’de sunulmuştur. Histolojik görünüm akut, subakut veya kronik faza göre değişir. Akut fazda; stratum korneum normal, epidermis normal kalınlıktadır. Spongiozisin derecesi değişkendir. Papiller dermal ödem olabilir. Süperfisyel pleksusta lenfohistiositik infiltrasyon vardır. Spongiotik epidermise lenfositlerin egzositozu vardır. 13 Subakut fazda; sıklıkla hafif-orta şiddette spongioz ve sıklıkla mikrovezikülasyon vardır. Parakeratotik stratum korneumda plazma ve nötrofiller olabilir. Akut fazdan daha hafif şiddette süperfisiyel perivasküler lenfohistiositik infiltrasyon vardır. Kronik fazda; parakeratoz ve hiperkeratoz, sıklıkla hipergranüloz, ortabelirgin akantoz vardır. Spongioz minimal ve fokaldir. İnflamatuar hücre infiltrasyonu seyrek, papiller dermal fibrozis belirgin olabilir.4 Spongiozun hafif olduğu olgularda, lenfositlerin epidermise egzositozu MF’deki epidermotropizm ile ayırımda zorluk yaratabilir. Tablo 4: Spongiotik dermatit çeşitleri. Egzematöz dermatitler Atopik dermatitler Alerjik kontakt dermatit Fotoallerjik ilaç erüpsiyonu İrritan kontakt dermatit Nummuler egzema Dishidrotik dermatit Parapsöriazis, küçük plak tipi Polimorfik ilaç erüpsiyonu Liken striatus Kronik aktinik dermatit Aktinik prurigo, erken dönem “id” reaksiyonu Seboreik dermatit Staz dermatiti Eritroderma Miliaria Pitriazis rozea Papüler akrodermatit 14 2.4. T lenfositler ve T hücre antijen reseptörleri T lenfositler, timüs dokusunda immatür prekürsörlerden meydana gelirler. Matür T hücreler, periferik kanda tüm lenfositlerin %60-70’ini oluştururlar. Periferal lenfoid organlarda da T hücre zonunda yer alırlar; örneğin, lenf nodlarının parakortikal alanları ve dalakta periarteriolar kılıflar gibi. Her T hücresi genetik olarak, antijene özgü TCR aracılığı ile özgül hücre bağımlı antijenleri tanımaya programlanmıştır.6 Her TCR beş polipeptid zincirinden oluşan grup ile nonkovalent bağlıdır. Bunlardan üç tanesi CD3 moleküler kompleksini oluştururlar ve iki tanesi de ζ zincirinin dimeridir. CD3 ve ζ proteinleri sabittir. Antijen bağlamazlar ancak TCR antijene bağlandıktan sonra sinyallerin T hücreye iletilmesinde rol alırlar.6,8 TCR’leri çok sayıda peptidi hatırlarlar; her T hücresi tek yapı ve özgüllükte TCR salgılar. TCR çeşitliliği, TCR zincirlerini kodlayan genlerin somatik yeniden düzenlenmesi ile meydana gelir. Her somatik hücre germ yaprağından TCR genlerine sahiptir.8 Her T hücresi yegane DNA yeniden düzenlenmesine (dolayısıyla yegane TCR) sahip olduğu için poliklonal (nonneoplastik) T hücre proliferasyonunu monoklonal (neoplastik) T hücre proliferasyonundan moleküler yöntemlerle ayırmak mümkündür.6,8 Dört adet TCR altünitleri vardır: α, β, γ, δ zincirleri. TCR zinciri yaklaşık 300 aminoasit uzunluğundadır ve iki bölge (domain) içerir: değişken (variable-V) bölge; oldukça değişken sekanslar içeren ekstrasellüler N-terminal kısım, ve sabit (constant-C) bölge; kısa sitoplazmik kuyruk içeren yüklü transmembran kısımdır. TCR molekülleri, normal Thücre yüzeylerinde membrana bağlı şekilde αβ ve δγ heterodimerleri olarak bulunurlar. αβ TCR taşıyan T hücreleri yetişkinlerde baskındır ve ayrıca transmembran koreseptör CD4 (yardımcı T hücreler) veya CD8 (süpressör veya sitotoksik T hücreleri) salgılayan hücrelere bölünebilirler. Yardımcı T hücreler class II moleküllere bağlı peptid antijenleri tanırlar, CD4 koreseptörü kullanarak bağlanırlar ve intrasellüler sinyali arttırırlar. Süpressör veya sitotoksik T hücreler class I moleküllere bağlı peptid antijenleri tanırlar ve benzer şekilde koreseptör CD8’i kullanarak bağlanır ve sinyali arttırırlar (şekil 3).6,8 15 δγ T hücreler, tüm T hücrelerin küçük bir kısmını oluştururlar (%1-2), ancak intraepitelyal T hücrelerin yaklaşık %10’u δγ TCR içerir.8 Bu hücreler koreseptör bağımlı görünmemektedir. Peptidler, lipidler ve küçük molekülleri tanırlar.6 Thücre reseptör γ zinciri (TCR-γ) geni T hücre gelişimi sırasında yeniden düzenlenecek ikincil gendir. Bu gen, 11 fonksiyonel V bölgesi eksonları ve dört fonksiyonel birleşme (J-joining) bölgesi eksonları içerir.21 Yeniden düzenlenme sırasında bir adet V bölgesi eksonu, bir adet J bölgesi eksonu ile yeniden birleşir. Yeniden oluşan gende yaklaşık 20-30 rasgele seçilmiş nükleotidler V ve J eksonlarını birleştirirler. V bölgesi eksonları ise sekans homolojileri temel alınarak dört adet aile olacak şekilde gruplandırılır. J bölgesi eksonları ise sekans homolojileri ve kullanım sıklıklarına göre iki aileye ayrılır. J1 ve J2 yeniden düzenlenmiş TCR γ zinciri genlerinin homolojileri yüksek olup yaklaşık %90’ında kullanılmıştır (J major).21 Şekil 3: T hücre reseptör (TCR) kompleksi.22 16 3. GEREÇ VE YÖNTEM Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji ve Patoloji Anabilim Dallarında tanı ve izlemi yapılan 35 adet MF hastasına ait 39 adet biyopsi, 16 adet MF şüphesi olan olgular, 18 adet interface ve spongiotik dermatit içeren kontrol grubu olguları çalışmaya alındı. %10’luk formaldehitte tespit edilen dokular, doku takip işleminden sonra bloklanarak 5 mikronluk seri kesitlerde hematoksilen eozin boyalı preperatlar hazırlandı. Işık mikroskobunda incelendi. Histolojik kesitler immünohistokimyasal boyama için özel polysinli lamlara alındı. PCR için ise 5-10 mikronluk 10-20 yaprak örnek alındı. Çalışma grubuna alınan olguların parafin bloklarından hazırlanan kesitlere Strept Avidin-Biotin kompleks immünperoksidaz yöntemi ile CD-3 (Dako N1580), CD4 (Zymed 08-1282), CD8 (Dako N1582) uygulandı. Tüm antikorlar için pozitif kontrol olarak tonsil dokusu kullanıldı. Hazırlanan örnekler ışık mikroskobunda değerlendirildi. Ayrıca olguların parafin bloklarından hazırlanan kesitlere PCR yöntemiyle TCR gamma gen yeniden düzenlenmesi ile multiplex 1, multiplex 2 ve multiplex 3 olarak gruplandırılan primer dizilerini içeren monoklonal bant varlığı değerlendirildi. 3.1. Strept avidin-biotin boyama yöntemi Dokuların hazırlanması Parafin bloklardan 5 mikron kalınlığında alınan kesitler 60 ºC’lik ısıda etüvde 30-45 dakika arası sürede üzerindeki parafin eriyene dek bekletildi. Kesitler, aynı etüv içerisindeki ksilollü şale içerisinde 10 dakika tutuldu. Etüvden çıkarılan kesitler önce üç ayrı ksilollü şalede, sonra %95 alkollü üç ayrı şalede beşer dakika tutularak distile suda iyice yıkanarak deparafinize edildi. Endojen peroksidaz aktivitesini bloke etmek için %3’lük H2O2 (hidrojen peroksid)’in distile sudaki solüsyonunda beş dakika inkübe edildi ve distile suda iyice yıkandı. 17 Boyanma evreleri: 1- Lamlar mikrodalgaya dayanıklı özel şalelerde pH 6 sitrat buffer solüsyonu içerisine sıralanarak Beko marka 1550 model mikrodalga fırında medium konumunda yedişer dakika iki kez çevrilerek inkübe edildi. Daha sonra oda ısısında 20-25 dakika soğumaya bırakıldı. 2- pH 7,2-7,4 PBS (0,01 M Phosphate Buffer Saline)’de 3-5 dakika yıkandı. 3- Doku çevresi silinerek dokular nemli bir ortamda yatay konularak üzerine PAB (primary antibody) damlatıldı. a) CD4 +4 ºC’de bir gece bekletildi. b) CD3 ve CD8 oda ısısında 90 dakika bekletildi. 4- PBS’de 3-5 dakika yıkandı. 5- Kesit çevresi silindikten sonra sekonder antibody (biotinli) damlatılarak 20 dakika oda ısısında inkübe edildi. 6- PBS’de 3-5 yıkandı. 7- Kesit çevresi silindikten sonra HRP-strept avidin damlatılarak 30 dakika oda ısısında inkübe edildi. 8- PBS’de 3-5 dakika yıkandı. Kesit çevresi silindi. 9- AEC kromojen damlatıldı. 5-20 dakika sonra mikroskop altında boyanma olup olmadığı kontrol edilerek dokular distile suya alındı. 10- Mayer Hematoksilen’de 1-3 dakika zemin boyaması yapıldı ve musluk suyunda 3-5 dakika yıkandı. 11- Kesitler distile sudan geçirildi, su bazlı kapatma maddesi (Scytek Aqueous Mont Low Viscosity) ile kapatıldı. 18 3.2. Multiplex PCR Yöntemi ile TCR-γ Gen Yeniden Düzenlenmesi Analizi Dokudan Parafinin Uzaklaştırılması 1- 25-50 mg formalinle tespit edilmiş, parafin bloğa gömülmüş doku örneklerinden 10 μ kalınlığında 10-20 yaprak kesilerek, 1,5 ml’lik ependorf tüplerine alındı. 2- 1 ml ksilol eklendi, 56 ºC’de 15 dakika beklendi. 5 dakika 13.000 rpm’de santrifüj edildi, üstteki sıvı döküldü. Bu işlem 3-4 defa tekrarlandı. 3- 1 ml %100 etanol eklendi, 5 dakika 13.000 rpm’de santrifüj edildi, üstteki sıvı döküldü. 4- 1 ml %80 etanol eklendi, 5 dakika 13.000 rpm’de santrifüj edildi, üstteki sıvı döküldü. 5- 1 ml %60 etanol eklendi, 5 dakika 13.000 rpm’de santrifüj edildi, üstteki sıvı döküldü. 6- 1 ml %40 etanol eklendi, 5 dakika 13.000 rpm’de santrifüj edildi, üstteki sıvı döküldü. 7- 1 ml çift distile su eklendi, 5 dakika 13.000 rpm’de santrifüj edildi, üstteki sıvı döküldü. DNA İzolasyonu Dokudan parafinle uzaklaştırma ve DNA izolasyonu Roche firmasının “High Pure PCR Template Preparation Kit–Cat. No: 11796828001” ile elde edilmiştir. 1- Dokular 200 μl “doku buffer” ve 40 μl proteinaz K ile karıştırıldı, 37 ºC’de 1 gece bekletildi. 2- Üzerine 20 μl proteinaz K eklendi, 1-2 saat 55 ºC’de bekletildi. 3- Üzerine 200 μl “bağlanma buffer” eklendi, +70 ºC’de 10 dakika beklendi. 4- Üzerine 100 μl isopropanol eklendi, karıştırıldı. 5- Filtreli tüplerin altını örnek sayısı kadar dizip üzerine filtreli tüp koyduktan sonra kapağını kapatıp üstlerine numaraları yazıldı. 6- Karışım filtreli tüplere konuldu, 1 dakika 8.000 rpm’de santrifüj edildi. 7- Alttaki tüp atıldı, yerine temiz tüp kondu. 19 8- Filtreli tüpün üzerine 500 μl “uzaklaştıran buffer” eklendi, alt üst edildikten sonra 1 dakika 8.000 rpm’de santrifüj edildi. 9- Alttaki tüp atıldı, yerine temiz tüp kondu. 10- Filtreli tüpün üzerine 500 μl “yıkama buffer” eklendi, alt üst edildikten sonra 1 dakika 8.000 rpm’de santrifüj edildi. 11- Alttaki tüp atıldı, yerine temiz tüp kondu. 12- 10 ve 11 numaralı basamaklar tekrarlandı. Sonra alttaki tüpün içindeki sıvı döküldü ve tekrar filtreli tüpün altına konup maksimum hızda 13.000 rpm’de tekrar santrifüj edildi. 13- 1.5 ml ependorf tüpün kapağına numara yazılıp filtreli tüp bu ependorfun içine kondu ve üzerine 200 µl. +70 0C’de ısıtılmış “sulandırma buffer” eklendi, 1 dakika 8.000 rpm’de santrifüj edildi. Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PCR) β globulin PCR; β globulin amplifikasyonu için kullanılan oligonükleotid primerler, Hind III bölgesine ait 268 bp’lik; Primer 1 (PCO4) = 5’-CAA-CTT-CAT-CCA-CGT-TCA-CC-3’. Primer 2 (GH20) = 5’-GAA-GAG-CCA-AGG-ACA-GGT-AC-3’. 1- PCR core kit (Promega M7660) ve yukarıdaki şekilde düzenlenen primerler kullanılarak, steril 0,2 ml’lik mikrosantrifüj tüpünün içine herbir örnek için aşağıda belirtilen miktarlar kullanılarak PCR karışımı hazırlandı 10 µl. Ektrasyon örneği 10XPCR(10 mmol/L Tris HCl, pH 8,3, 50 mmol/l KCl) 25 Mm MgCl2 10 mmol/L dNTP Spermidin 50 kU/LTaq DNA Polimerase P1 (PCO4) P2 (GH20) Distile su Toplam 2,5 µl. (Finalkonsantrasyon 1XPCRbuf.) 3 µl. (Final konsantrasyon 3 mmol/l) 1 ml.(Final konsantrasyon 0,2 mmol/l) 2 µl. (Final konsantrasyon 0,01gr/L) 0,125 µl. 0,25 µl. 0,25 µl. 6 µl. 25 µl 2- Hazırlanan karışıma bir damla mineral oil konup “PTC-programmable Thermal Cycle system” marka termal cyclerde: 20 saat dak sn. 1. basamak 95oC 0 5 0 2. basamak 94oC 0 1 0 3. basamak 55oC 0 1 30 4. basamak 72oC 0 2 0 5. basamak 2’ye git 35 döngü 6. basamak 72oC 0 7 0 7. basamak +4oC 24 0 0 8. basamak SON olacak şekilde programlandı. T Hücre Reseptör (TCR) γ Geni PCR I- Multiplex-1 Hind III-X bölgesine ait Aile I (170-200bp)/Aile II(90-120bp) J Major oligonükleotid primerler; Aile I V-bölgesi: TJG5 5’-AGG-GTT-GTG-TTG-GAA-TCA-GG-3’ Aile II V-bölgesi: TCR1 5’-CAT-CCA-CTC-TCA-CCA-TTC-ACA-AT-3’ J1/J2 :J17 5’-GTT-CCA-CTG-CCA-AAG-AGT-TTC-TT-3’ II- Multiplex-2 Hind III-X bölgesine ait Aile III (250-280bp)/Aile IV (90-120bp) J Major oligonükleotid primerler: Aile III V-bölgesi: TCR2 5’-CAG-ATG-TCA-TTC-ACT-GGT-ACT-G-3’ Aile IV V-bölgesi: TCR3 5’-CTT-CCA-ACT-CCA-CTT-TGA-AAT-A-3’ III- Multiplex-3 Hind III-X bölgesine ait Aile I (180-210bp)/ Aile II (120-150 bp) J Minor oligonükleotid primerler: Aile I V-bölgesi:TJG5 5’-AGG -GTTGTG-TTG-GAA-TCA-GG-3’ Aile II V-bölgesi:TCR1 5’-CAT-CCA-CTC-TCA-CCA-TTC-ACA-AT-3’ Jp1/Jp2 :TCR4 5’-GTT-ACT-ATG-AGC-(C/T)T-AGT-TT-3’ 21 PCR amplifikasyonu Her multiplex için PCR core kit (Promega M7660) ve yukardaki düzenlenen primerler kullanılarak, steril 0,2ml’lik mikrosantrifüj tüpünün içine her bir örnek için aşağıda belirtilen miktarlar kullanılarak PCR karışımı hazırlandı. 10 µl. Ektrasyon örneği 10XPCR (10 mmol/L Tris HCl, pH 8.3, 5 µl. (Final konsantrasyon 1XPCR) 50 mmol/L KCl) 25 Mm MgCl2 8 µl. (Final konsantrasyon 4 mmol/L) 10 mmol/L dNTP 1 ml (Final konsantrasyon 0.01gr/L) 0,3 µl 50 kU/LTaq DNA Polimerase TJG5 (Multiplex-1 ve 3 için) 1 ml TCR1 (Multiplex-1 ve 3 için) 1 ml J17 (Multiplex-1 için) 1 ml TCR2 (Multiplex-2 için) 1 ml TCR3 (Multiplex-2 için) 1 ml TCR4 (Multiplex-3 için) 1 ml Distile su 18 µl Toplam 50 µl Hazırlanan karışıma bir damla mineral oil konup “PTC-programmable Thermal Cycle system” tipi termal cyclerde: saat dak. sn. 0 0 5 0 0 2. basamak 94 C’de 0 1 0 3. basamak 58 0C’de 0 1 0 4. basamak 72 0C’de 0 2 0 1. basamak 95 C’de 5. basamak 2’ye git 35 döngü 6. basamak 72 0C’de 0 10 0 7. basamak +4 C’de 24 0 0 0 8. basamak SON olacak şekilde programlandı. 22 PCR Ürünlerinin Görüntülenmesi Oluşan PCR ürününden 10 μl alındı ve 2 μl “yükleme buffer” ile karıştırılıp, vertikal %8’lik etidium bromid ile boyalı poliakrilamid jelde 250 V’da 2-2,5 saat 1XTBE bufferda ve 20x16 cm çift taraflı poliakrilamid jelde yürütüldü. Jel, UV ışığı kullanılarak görüntülenip, fotoğraflandı. 3.3. Değerlendirme Bu çalışmada, olgulara ait hematoksilen eozin boyalı kesitlerde ışık mikroskobu ile histomorfolojik değerlendirme yapıldı. İmmünohistokimyasal olarak uygulanan CD3, CD4 ve CD8 antikorları ile bağlanma özellikleri ve renklendirici substrat olarak AEC (Aminoethylcarbogal) kullanılmasından dolayı sitoplazmik ve membranöz kırmızı boyanış pozitif kabul edildi. Her kesitte büyük büyütmede (x400) 200 adet CD3 pozitif boyanan lenfoid hücre sayıldı. CD4 ve CD8 ile pozitif boyanan hücre sayısı tespit edildikten sonra toplam sayıya oranı üç hasta grubunda yüzde (%) olarak belirlendi. PCR ürününde jelin çekilen fotoğrafı üzerinden her aile için belirlenen band aralıklarında tek veya çift band varlığı pozitif kabul edildi. Band görülmeyen ürünler negatif, ikiden fazla bant içeren olgular poliklonal olarak kabul edildi. Her multiplex için üç hasta grubundaki pozitif band varlığı saptandı. Histopatolojik bulgular, immünohistokimyasal boyama ve PCR sonuçları her üç hasta grubu arasında ki-kare testi ile değerlendirildi. 23 4. BULGULAR Bu çalışmada Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi (ÇÜTF) Patoloji Anabilim Dalı’nda tanı almış, 39 Mikozis fungoides (35 olgu), 16 MF şüphesi olan, 18 interface ve spongiotik dermatit olgusuna ait biyopsi örneklerinin histomorfolojik, immünohistokimyasal ve PCR bulguları karşılaştırıldı. MF hastaları’na ait tedavi ve takipleri ÇÜTF Dermatoloji Anabilim Dalı arşivindeki dosyalarında incelendi. Dört hastanın dosyasına ulaşılamadı. MF grubunun 18’i kadın, 17’si erkek olup yaş ortalaması 54,3 (5-82) idi. Beş ve sekiz yaşlarında iki çocuk hasta vardı. 35 olgunun 15’i gövde, altısı tüm vücut, altısı gövde ve ekstremitelerde, üçü alt ekstremitelerde, biri glutea, biri glutea ve gövde, biri glutea ve alt ekstremitelerde, biri aksiler ve inguinal bölge ve biri ense yerleşimli idi. 17 yama, 12 plak, üç yama ve plak, iki eritrodermi ve bir tümör dönemine ait lezyonlardı. Olguların 18’i evre 1B, 14’ü evre 1A, ikisi evre 3A, biri evre 2B idi. Olguların tamamı tanı sonrası sistemik PUVA tedavisi aldı. Üç hastaya ait tedavi sonrası nüks biyopsileri de çalışmaya alındı. Dosyalarına ulaşılan 31 hastanın beşinde nüks gelişmişti. Nüks gelişen olgulardan dördü kadın, biri erkekti. Bu olgulardan ikisi eritrodermik dönemde (biri erkek hasta), üçü yama döneminde idi. MF şüphesi olan 16 adet olgunun 11’i kadın, beşi erkek olup yaş ortalaması 40,18 (3-66) idi. Olguların dördü gövde, dördü gövde ve ekstremite, üçü tüm vücut, üçü üst ekstremite, biri gövde ve glutea, biri glutea yerleşimli idi. Kontrol grubundaki 18 adet olgunun 11’i kadın, yedisi erkek olup, yaş ortalaması 42,4 (4-70) idi. Olguların sekizi liken planus, dördü likenoid dermatit, dördü kontakt dermatit, ikisi kronik dermatit tanısı almıştı. Dördü yüz, dördü bacak, üçü avuç içi, ikisi gövde, ikisi kol, biri oral mukoza, biri skrotum, biri ayak tabanı yerleşimli idi. 24 Tablo 5: Mikozis fungoides olgularının yaş, cinsiyet, lezyon lokalizasyonu, lezyonun dönemi ve klinik evrelerinin dağılımı. Sıra no Biyopsi no Yaş Cinsiyet Lokalizasyon Dönem Evre 1 50 K Tüm vücut Eritrodermi IIIA(T4N0M0) 2 12136/02 16273/02 6519/02 13211/02 30 K Yama IA(T1N0M0) 3 4 13865/03 1401/04 5 50 E E Plak Yama IB(T2N0M0) IA(T1N0M0) 5 15085/02 59 E Plak IB(T2N0M0) 6 7 15086/02 15424/02 50 72 K K Plak Yama IB(T2N0M0) IB(T2N0M0) 8 9 16036/02 16501/03 82 46 E K Yama+plak Yama IB(T2N0M0) IB(T2N0M0) 10 11 43 50 K E Plak Yama IB(T2N0M0) IB(T2N0M0) 12 16901/03 17191/02 379/04 17490/03 Aksilla ve inguinal Glutea Gövde ve ekstremite Gövde ve ekstremite Tüm vücut Gövde ve ekstremite Tüm vücut Gövde ve ekstremite Tüm vücut Gövde 56 K Plak IB(T2N0M0) 13 14 15 16 19203/03 19385/03 194/04 1946/05 69 60 53 56 E K E E Gövde ve ekstremite Ense Gövde Gövde Alt ekstremite Plak Yama Yama Yama+plak IA(T1N0M0) IB(T2N0M0) IA(T1N0M0) IA(T1N0M0) 17 18 19 20 21 22 23 5198/03 20273/03 2360/05 2610/03 2669/04 281/03 3301/03 3459/02 63 69 8 66 41 38 69 K K K K K K E Yama Plak Yama Yama Yama Yama Plak IA(T1N0M0) IB(T2N0M0) IA(T1N0M0) IA(T1N0M0) IA(T1N0M0) IA(T1N0M0) IB(T2N0M0) 24 25 3704/04 3774/03 68 60 K E Yama+plak Yama IB(T2N0M0) IA(T1N0M0) 26 27 28 29 30 31 4040/05 4234/03 4792/03 5695/05 6335/05 7320/05 36 70 57 63 60 74 E E E E E E Tümör Yama Plak Plak Eritrodermi Plak IIB(T3N0M0) IB(T2N0M0) IB(T2N0M0) IB(T2N0M0) IIIA(T4N0M0) IA(T1N0M0) 32 7564/03 73 K Yama IA(T1N0M0) 33 8907/03 37 E Plak IB(T2N0M0) 34 15060/02 77 K Yama IB(T2N0M0) 35 15255/03 42 K Gövde Gövde Gövde Gövde Gövde Gövde Glutea ve bacak Gövde Alt ekstremite Gövde Tüm vücut Gövde Gövde Tüm vücut Alt ekstremite Glutea ve gövde Glutea ve ekstremite Gövde ve ekstremite Gövde Yama IA(T1N0M0) 25 Tablo 6: MF şüphesi grubundaki olguların yaş, cinsiyet ve lokalizasyon dağılımı Tablo 7: kontrol grubu hastaların yaş, cinsiyet, lokalizasyon ve tanılarının dağılımı. Sıra no 1 Biyopsi no 2789/02 Yaş Cinsiyet Lokalizasyon Tanı 38 E Yüz LD 2 11705/03 5 E Gövde LD 3 1269/03 66 K Bacak LP 4 19723/03 52 K Yüz LP 5 20403/03 4 K Kol LP 6 2785/03 70 E Skrotum LP 7 324/04 40 K Kol LD 8 4101/02 65 K Yüz LD 9 4862/04 55 E Yüz LP Üst Ekstremite 10 7441/03 42 K Bacak LP K Tüm vücut 11 17489/04 34 K Bacak LP 44 K Tüm vücut 12 7422/05 43 K Avuç içi KOD 2236/02 4 K Gövde 13 5489/05 59 K Avuç içi KOD 13 1282/00 53 K Gövde ve glutea 14 4078/05 32 K Avuç içi KOD 14 16073/04 52 K Üst ekstremite 15 194/05 38 K Bacak KOD 15 1917/04 27 E Glutea 16 5518/05 17 E Ayak tabanı KD 16 19544/03 3 K Gövde ve ekstremite 17 6321/05 45 E Gövde KD 18 63/04 58 E Oral mukoza LP Sır a no 1 Biyopsi no Yaş Cinsiyet Lokalizasyon 15660/03 66 E Gövde 2 7234/03 50 K Tüm vücut 3 7786/04 60 E 4 8159/02 47 E Gövde ve ekstremite Üst Ekstremite 5 8661/04 5 K 6 9896/03 37 E 7 7331/01 42 K Gövde ve ekstremite Gövde ve ekstremite Gövde 8 6787/00 56 K Gövde 9 17759/01 49 K 10 8229/01 48 11 4253/01 12 26 4.1. Histopatolojik Değerlendirme Histopatolojik bulgular ışık mikroskobu ile Guitart et al.3.’nın yaptığı çalışmadan baz alınarak üç major, iki minör kriter konularak incelendi. Major kriterler; epidermotropizm, Pautrier mikroabsesi, epidermiste atipik lenfosit (dermisteki lenfositlerden daha büyük, hiperkromatik nükleuslu ve/veya çentikli görünüm) varlığı, minör kriterler spongioz varlığı ve kollajende artım olarak kabul edildi. MF grubundaki hastalarda histopatolojik olarak üç major kriterden en az ikisi vardı. Sadece epidermotropizm olanlarda ise beraberinde spongioz yoktu. MF şüphesi grubundaki hastalarda klinikte MF şüphesi olup, major histolojik kriterlerden ya herhangi biri yok ya da yalnızca epidermotropizm olmakla beraber, birlikte benign inflamatuar dermatitlerde sıkça görmeyi beklediğimiz spongioz olması tanıyı zorlaştıran en önemli unsurdu. 39 MF olgusunun tamamında (%100,0) epidermotropizm saptanırken, 11’inde (%28,2) Pautrier mikroabsesi, 18’inde (%46,2) atipik lenfosit varlığı, altısında (%15,4) spongioz, 19’unda (%48,7) kollajen artımı saptandı. (Şekil 4,5,9,10) (Tablo 8). 16 MF şüphesi olan olguların 12’sinde (%75,0) epidermotropizm saptanırken, Pautrier mikroabsesi veya atipik lenfosite rastlanmadı. 16’sında (%100,0) spongioz vardı ve bu olguların onu epidermotropizm içeren olgulardı. Kollajen artımına rastlanmadı (Şekil 18) (Tablo 8). 18 kontrol olgusundan birinde (%5,6) epidermotropizm saptanırken, Pautrier mikroabsesi ve atipik lenfosit görülmedi. 13’ünde (%72,2) spongioz, yedisinde (%38,9) kollajen artımı görüldü (Şekil 14) (Tablo 8). Epidermotropizm, Pautrier mikroabsesi ve atipik lenfosit varlığı MF’i kontrol ve şüpheli gruplardan ayırmak için istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05). MF ve kontrol grupları karşılaştırıldığında, epidermotropizm (p: 0,000), Pautrier mikroabse varlığı (p: 0,012), atipik lenfosit varlığı (p: 0,000), spongioz varlığı (p: 0,003) istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Kollajen artımı ise istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p: 0,489) (Tablo 9). Kontrol ve MF şüphesi grupları karşılaştırıldığında, epidermotropizm (p: 0,000) ve kollajen artımı (p: 0,005) istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Spongioz (p: 27 0,324) istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Bu gruplarda Pautrier mikroabsesi ve atipik lenfosit olmadığı için istatistiksel değerlendirme yapılmadı (Tablo 9). MF ve MF şüphesi grupları karşılaştırıldığında, epidermotropizm (p: 0,001), Pautrier mikroabsesi (p: 0,018), atipik lenfosit varlığı (p: 0,001) ve kollajen artımı (p: 0,001) istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Spongioz varlığı ise anlamlı bulunmadı (p: 0,080) (Tablo 9). 4.2. İmmünohistokimyasal Değerlendirme Olgularda, parafin dokuda immünohistokimya ile değerlendirilen CD3 ile tüm olgularda güçlü pozitif boyanma saptandı (Şekil 6,11,15,19). Ortalama CD4 yüzde sonuçları MF grubunda %43,3 (%5-%95, standart deviasyon (SD) 22,8), MF şüphesi grubunda %24,6 (%5-%75, SD 21,7), kontrol grubunda %32,4 (%5-%75, SD 19,5) olarak bulunmuştur (Şekil 7,12,16,20). Ortalama CD8 yüzde sonuçları ise MF grubunda %33,7 (%4-%80, SD 19,8), MF şüphesi grubunda %38,8 (%5-%75, SD 18,7) ve kontrol grubunda %40,3 (%3,5%70, SD 17,8) saptanmıştır (Şekil 8,13,17,21). CD4/CD8 oranları ortalaması ise MF, MF şüphesi ve kontrol grubunda sırasıyla 3,9 (0,1-21,2, SD 6,2), 1,99 (0,1-15, SD 4,2) ve 2,1 (0,1-21,4, SD 4,9) olarak bulunmuştur (Tablo 8). Her üç gruptaki olguların CD4 ve CD8 ile boyanma yüzdeleri ve CD4/CD8 oranları karşılaştırıldı ve ki-kare istatistik yöntemi kullanılarak üç grup arasındaki ilişki saptandı. Üç grup karşılaştırıldığında, aralarındaki CD4 yüzde farkı (p: 0,006) ve CD4/CD8 oranları (p: 0,010) istatistiksel anlamlı bulunmuştur. CD8 yüzde oranları arasındaki fark ise istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p: 0,393) (Tablo 8). MF ve kontrol grubu karşılaştırıldığında, CD4 yüzde oranı istatistiksel olarak sınırda anlamlı (p: 0,055) bulundu. Bu sonuca göre, daha fazla olgu içeren başka çalışmada CD4 yüzde oranının anlamlı bulunması beklenmektedir. CD8 yüzde (p: 0,230) ve CD4/CD8 (p: 0,069) oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (Tablo 9). 28 MF ve MF şüphesi grupları karşılaştırıldığında, CD4 yüzde (p: 0,004) ve CD4/CD8 oranları (p: 0,006) istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Ancak CD8 yüzde istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p:0,328) (Tablo 9). MF şüphesi ve kontrol grupları karşılaştırıldığında, CD4 yüzde (p: 0,135), CD8 yüzde (p: 0,878) ve CD4/CD8 oranı (p: 0,224) istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (Tablo 9). ROC eğrisi testi ile CD4 yüzdesi ve CD4/CD8 oranı için ayırt edici sınır değerleri saptandı. Bu değerler, CD4 yüzdesi için 26 olup, duyarlılık %82, özgüllük %69 olarak saptandı. CD4/CD8 için 0,65 değeri istatistiksel olarak anlamlı olup %74 duyarlılık, %69 özgüllük bulundu. CD8 yüzdesi istatistiksel olarak ayırt edici bulunmadı. 4.3. PCR değerlendirilmesi Klonalite tespit edilen olguların tamamında (%100) multiplex 1’e ait bant varlığı saptandı. MF grubundaki 39 olgudan 30’unda (%76,9), MF şüphesi grubunda 16 olgudan altısında (%37,5), kontrol grubunda 18 olgudan ikisinde (%11,1) klonalite saptandı (Şekil 22). Üç grup karşılaştırıldığında sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p: 0,000) (Tablo 8). MF ve kontrol grubu karşılaştırıldığında, klonalite varlığı istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p: 0,000) (Tablo 9). MF şüphesi ve kontrol grupları karşılaştırıldığında, klonalite varlığı istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p: 0,070) (Tablo 9). MF ve MF şüphesi grupları karşılaştırıldığında, klonalite varlığı istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p: 0,005) (Tablo 9). 29 Şekil 4: MF’de yoğun lenfoid infiltrasyon, epidermotropizm. Olgu 2, HE, x400. Şekil 5: MF’ de Pautrier mikroabseleri. Olgu 3, HE, X400. Şekil 6: MF’de T lenfositlerde yoğun CD3 pozitif boyanma. Olgu 2, İHK, x200. Şekil 7: MF’de infiltre eden lenfositlerin CD4 ile yoğun pozitif boyanma. Olgu 2, İHK, x400. Şekil 8: MF’de CD8 ile negatif boyanma. Olgu2, İHK, x400. 30 Şekil 9: MF’de atipik lenfositlerin bazal tabakada lineer epidermotropizm ve Pautrier mikroabsesi. Olgu 33, HE, x400. Şekil 10: MF’de epidermiste, Langerhans hücreleri etrafında orta büyüklükte, düzensiz sınırlı çekirdeğe sahip atipik lenfositler. Olgu 3, HE, x1000. Şekil 11: MF’de T lenfositlerde CD3 ile yoğun pozitif boyanma. Olgu 33, İHK, x200. Şekil 12: MF’de atipik lenfositlerde CD4 ile pozitif boyanma. Olgu 33, İHK, x400. Şekil 13: MF’de CD8 ile atipik lenfositler arasındaki reaktif lenfositlerde pozitif boyanma. Olgu 33, İHK, x400. 31 Şekil 14: Liken planusta epidermiste akantoz, granülertabakada artım, üst dermiste ve tek tek epidermise ilerleyen lenfoid infiltrasyon. Kontrol grubu olgu 10, HE, x200. Şekil 15: Liken planusta CD3 ile lenfositlerde diffüz boyanma. Kontrol grubu olgu 10, İHK,x200. Şekil 16: Liken planusta CD4 ile negatif boyanma. Şekil 17: Liken planusta CD8 ile lenfositlerde Kontrol grubu olgu 10, İHK, x400. pozitif boyanma. Kontrol grubu olgu 10, İHK, x400. 32 Şekil 18: Parapsöriazis olgusunda epidermiste spongioz, lenfositlerin epidermise ilerlemesi. MF şüphesi grubu, Olgu 2, HE, x400. Şekil 19: Parapsöriazis olgusunda lenfositlerde CD3 ile yaygın pozitif boyanma. MF şüphesi grubu, olgu 2,İHK, x400. Şekil 20: Parapsöriazis olgusunda CD4 ile epidermise ilerleyen lenfositlerde pozitif boyanma. MF şüphesi grubu, olgu 2, İHK, x400. 33 Şekil 21: Parapsöriazis olgusunda CD8 ile reaktif lenfositlerde pozitif boyanma. MF şüphesi grubu, olgu 2, İHK, x400. 1 2 3 4 5 Şekil 22: PCR ile TCR γ gen yeniden düzenlenmesi. 1.kuyucuk; marker, 2. ve 3. kuyucuk multiplex 1’de klonalite pozitif olgular, 4.kuyucuk; poliklonalite, 5. kuyucuk: negatif. 34 Tablo 8: Tüm olguların histopatolojik, immünohistokimyasal ve PCR sonuçları ve istatistiksel ilişkisi. MF şüphesi (n=16) 12 (%75) Kontrol grubu (n=18) 1 (%5,6) p değeri Epidermotropizm MF (n=39) 39 (%100,0) Pautrier mikroabsesi Atipik lenfosit 11 (%28,2) 18 (%46,2) 0 (%0) 0 (%0) 0 (%0) 0 (%0) 0,004 0,000 Spongioz 6 (%15,4) 16 (%100) 13 (%72,2) 0,010 Kollajen artımı 19 (%48,7) 0 (%0) 7 (%38,9) 0,003 CD4 (%) 43,3 24,6 32,4 0,006 CD8 (%) 33,7 38,8 40,3 0,393 CD4/CD8 3,9 1,99 2,1 0,010 Klonalite 30 (%76,9) 6 (%37,5) 2 (%11,1) 0,000 0,000 Tablo 9: Grupların herbiri arasındaki istatistiksel ilişki. MF-MF şüphesi MF-Kontrol MF şüphesi-Kontrol Epidermotropizm 0,001 0,000 0,000 Pautrier mikroabsesi 0,018 0,012 - Atipik lenfosit 0,001 0,000 - Spongioz varlığı 0,080 0,003 0,324 Kollajen artımı 0,001 0,489 0,005 CD4 yüzde 0,004 0,055 0,135 CD8 yüzde 0,328 0,230 0,878 CD4/CD8 0,006 0,069 0,224 Klonalite 0,005 0,000 0,070 35 5. TARTIŞMA MF, deri lenfomaları arasında en sık görülen form olup, posttimik T lenfositlerin deride neoplastik infiltrasyonu ile karakterizedir. MF tanısı; hem klinik hem histolojik açıdan sıklıkla zorluk arzeder. MF tanısı koymada dermatopatologlar arasında oldukça yüksek değişkenlikler vardır.23 Bu değişkenliklerin nedenleri şöyle sıralanabilir: - Erken dönem MF’de neoplastik T lenfositler mikst reaktif lenfositler ve antijen sunan histiyositlerden oluşan mikroçevreye sahiptirler. Bu nedenle, erken evre lezyonlar gözden kaçabilir ve yaklaşık tüm inflamatuar deri hastalıklarının mikroskobisini taklit edebilir.24 Sıklıkla taklit ettiği lezyonlar spongiotik ve/veya likenoid dermatitlerdir. Spongiotik dermatitlerde (SD) lenfositlerin papiller dermal infiltrasyonu kadar birkaç lenfositin epidermise ilerlemesi yama evresi MF’i taklit edebilir. Hafif spongioz MF’de lenfositlerin infiltre ettiği alanlarda da olabilir ancak SD’lerdeki kadar fazla değildir. SD’lerde Pautrier mikroabseleri anımsatan mononükleer hücrelerin intraepidermal birikimi görülebilir. Ancak MF’deki çentikli lenfositlerin tersine spongiotik birikimlerde lenfosit, makrofaj, Langerhans’ hücreleri içeren heterojen görünüm vardır.4 Likenoid interface dermatitler (LD) de yama evresi MF’yi taklit edebilir. Her ne kadar liken planus ve likenoid ilaç reaksiyonlarında band tarzı dizilen lenfositler, bazen papiller dermal fibrozisle birlikte görülse de LD’de görülen baziller keratinositlerin harabiyetinin yol açtığı bazal tabaka kaybı MF’de nadir görülen değişikliklerdir.4 - MF’nin klinik ve patolojik varyantları; granülomatöz, eozinofilden zengin, verrüköz, atrofik, püstüler, büllöz, hipopigmente, hiperpigmente alttipleri gibi çeşitlidir. - Erken lezyonlarda lenfositlerin sitomorfolojik olarak inflamatuar reaktif hücrelerden farklı görünümde değillerdir. - Çoğunlukla dermatologların MF şüphesi olan hastaları topikal kortikosteroidler ve diğer ajanlarla biyopsi öncesinde tedavi etmesi, epidermisteki lenfositlerde hasara yol açar ve bu da önemli bir ipucu olan az miktarda spongiozla epidermiste birçok lenfositin oluşturduğu zon görüntüsünü ortadan kaldırabilir.23 36 MF tanısı verebilmek için birçok araştırmacı histopatolojik kriterler kullanarak bunlardan anlamlı olanlarını ortaya koymaya çalışmışlardır.18,24-28 Guitart et al.3 üç major ve iki minör kriter üzerinden puanlama yaparak raporlamada standardizasyonu sağlamayı amaçlamışlardır. Küçük büyütmede lenfosit yoğunluğunun oranı en anlamlı değişken kriter olarak saptanmıştır. Bu kriterin kullanılabilmesi için klinik ve histolojik olarak inflamatuar deri lezyonlarının verifiye edilmesi gerekmektedir. Orta büyütmede bakıldığında, spongioz yokluğu veya dermal ödem, nötrofil marjinasyonu gibi inflamatuar bulguların yokluğunda epidermotropizmin varlığı ikinci sırada önemli bulunmuştur. Çeşitli çalışmalarda olguların %75-100’ünde epidermotropizm saptanmıştır.24,26 Bizim çalışmamızda MF olgularında %100 epidermotropizm bulunmuştur. Ancak 39 olgunun altısında (%15,4) spongioz da saptanmıştır. Spongioz saptanan altı olgudan birinde bant negatifliği görüldü, ancak bu olguda da CD4/CD8 oranı 0,8 idi. Pautrier mikroabsesi oldukça özgül olmakla birlikte olguların %4-37’sinde rapor edilmiştir.18,24-26 Bizim çalışmamızda 39 olgudan 11’inde (%28,2) Pautrier mikroabsesi saptanmıştır. Smoller et al.24 epidermiste şeffaf haloya sahip atipik lenfositlerin varlığını MF’i ayıran en anlamlı bulgu olarak saptamışlardır. Ancak unutulmamalıdır ki, ağır spongioz, hatta püstül formasyonu dahi MF’de görülebilen bulgulardır.3 Büyük büyütmede bakılan nükleer atipi varlığı daha az yararlı olduğu bildirilmiştir. Lenfoma tanısında atipi varlığı sübjektif olmakla birlikte derecelendirmek de zordur. MF olgularında bunu daha da sıkıntılı hale sokan, çok sayıda reaktif lenfositler, histiyositler, hatta fibroblastların da varlığıdır.3 Santucci et al’a18 göre, ortabüyük çaplı, çentikli lenfositlerin varlığı en önemli bağımsız kriter olarak bildirilmiştir. İntraepidermal özgüldür.24,25,29 kompartmandaki Bizim lenfositlerde çalışmamızda, 39 atipi MF varlığı olgusundan MF için oldukça 18’inde (%46,2) intraepidermal atipik lenfosit saptandı. Bu 18 olgudan altısı evre IA olup, sekizi evre IB, biri evre IIB, üçü evre IIIA idi. Sonuç olarak evre II ve üzeri olan dört hastanın tamamında atipik lenfosit saptandı. Ancak 10 adet evre IB (toplam 18 adet) ve sekiz adet evre IA (toplam 14 adet) olguda atipik lenfosit saptanmadı. Guitart et al.3’ın çalışmasında “sırım” şeklinde tarif edilen artmış fibroplazi (muhtemel süperfisyel lenfoid infiltrasyonun kronik evresini gösteren, papiller dermisteki lenfositlerin çevresinde retiküler patern sergileyen, ince bantlardan oluşan 37 yoğun kollajen) varlığı ve inflamasyon bulgularının olmaması minör kriterler olarak değerlendirilmiştir. Bizim çalışmamızda da kollajen artımının kontrol grubu ve MF grubu arasındaki farkı istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Bu bulgu her iki grup lezyonun kronik evresi ile ilişkili olabilir. Tüm bu çalışmaların sonucunda ortak tanı kriterlerine ulaşılamaması göstermektedir ki, sadece klinik ve histomorfolojik bulguların korelasyonuna dayalı MF tanısı vermek yetersiz ve doğru olmayan tanılara yol açmaktadır.12 Bu nedenle tanıya yardımcı immünohistokimyasal ve moleküler çalışmalara dayalı yöntemlere gereksinim duyulmaktadır. Ancak erken dönem lezyonlarda bu yöntemler dahi sorunu çözmekte yetersiz kalabilmektedir.18 Çünkü, erken lezyonlarda geç lezyonlarda görülen immünofenotipik aberasyonlar görülmemekte ve immünofenotipik kriterler benign inflamatuar dermatozları taklit etmektedir. MF’de görülen immünofenotipik değişikliklere yönelik birçok yayın vardır. MF’deki neoplastik hücreler baskın olarak CD3+CD4+CD8- immünofenotipe sahiptir. Fakat MF infiltrasyonu aynı zamanda neoplastik olmayan CD8+ T hücreleri de içerir. Buna yönelik Ortonne et al CD8/CD3 oranının %25’in altında olmasını MF tanısı için destekleyici olduğunu ancak bunun da spesifik olmadığını saptamışlardır.30 Bir çalışmada, MF olgularının %65’inde CD4/CD8 oranı 2’nin üzerinde bulunmuştur. Bu çalışmaya göre, CD4+ lenfositlerin fazla olması MF tanısı için spesifik bulunmuştur.31 Bergman et al CD4 ve CD8 sayılarının sonuçlarında her bir antijen için üç hasta grubu arasında anlamlı fark saptamamışlardır. Bu çalışmada CD4 sayıları MF, şüpheli ve kontrol grubunda sırayla %63,9±%16,8, %61,2±%22,0 ve %67,0±%9,0 iken, CD8 sayıları aynı sırayla %20,2±%9,7, %25,6±%10, %23,2±%8,9 şeklinde saptanmıştır.32 Bizim çalışmamızda, CD4 yüzdesi MF grubunda %43,3, MF şüphesi grubunda %24,6, kontrol grubunda %32,4 olarak saptanmış olup aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p: 0,006). CD4 sayısının %26’nın üzerinde olması ROC eğrisi analizine göre MF tanısı vermede ayırt edici bulunmuştur (duyarlılık %82, özgüllük %69). Nuckols et al’ın çalışmasında CD4/CD8 oranı ortalaması 4 bulunmuştur.31 Bizim çalışmamızda Nuckols et al’ın çalışmasındakine benzer şekilde MF’de CD4/CD8 oranı ortalaması 3,9 saptanmıştır. Bu bulgu istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p: 0,01). MF için ayırt edici CD4/CD8 oranı ise 0,65 bulunmuştur (duyarlılık %74, özgüllük %69). 38 CD8 yüzde değerleri arasındaki fark MF, MF şüphesi ve kontrol grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Bu bulgu, neoplastik CD4+ T lenfositlere karşı immün yanıtın bir parçası olarak CD8+ T lenfositlerin de katıldığını ve kısmen de CD8+ T hücre profiline sahip nadir alt tipin varlığını destekler niteliktedir.3336 CD7 kaybının MF’de en sık37-40 ve en erken39 antijen defekti olduğu düşünülmektedir. Leu-8, daha az olmak üzere CD2, CD5 ve çok nadir olarak CD339 kaybını bildiren çalışmalar mevcuttur. Bergman et al. 16 adet MF, 19 adet şüpheli ve 12 adet inflamatuar dermatoz olgusunda çalıştıkları CD4, CD5, CD7 ve CD8 antijen ekspresyonlarını karşılaştırdıklarında, MF ve kontrol grubu arasında istatistiksel olarak en anlamlı farkı CD7 kaybında bulmuşlardır.32 Smoller et al. 151 MF olgulu çalışmalarında, olguların %90’ında CD7 ve Leu-8 sayılarını azalmış bulmuşlardır. İnflamatuar dermatozlarda ve şüpheli olgularda da kayıp olabilmekle beraber az sayıda olguda rastlanmaktadır.41 İmmünohistokimyasal çalışmaların sonuçları arasındaki farklılıklara neden olabilecek teknik faktörler de unutulmamalıdır. Bunlar; materyalin cinsi (taze veya parafin), dokunun tespiti (tespit solüsyonu ve süresi), kullanılan kitin cinsi ve monoklonal veya poliklonal olmasıdır. Nuckols et al., çalışmalarında MF tanısı olan 9 olguda eş zamanlı hem taze doku hem de tespitli dokuda CD4 ve CD8 antijenlerine karşı antikorlar uygulamışlardır. Sonuçta, taze dokudaki CD4 sayısı tespitli dokudan daha fazla bulunmuş, CD8 ise taze dokuda daha düşük sayıda bulunmuştur.31 Histomorfolojik ve immünohistokimyasal çalışmaların, özellikle erken dönem lezyonlarda tanıya yardımcı olmada yetersiz kalması araştırmacıları moleküler çalışmalara yönlendirmiştir. Moleküler biyoloji teknikleri, erken dönem MF olgularında materyalin tipine (parafin veya taze dondurulmuş) ve kullanılan methoda göre belirli yüzdede TCR gen yeniden düzenlenmesini tespit edebilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki, bazen normal veya reaktif durumlarda da dominant T hücre klonları saptanabilmektedir. Bu da göstermektedir ki, ışık mikroskobik bulgular -var olduğundaaltın standart tanı yöntemi olmaktadır.18 Southern blot analiz (SBA), biyopsi materyallerinde dominant klonal T hücre popülasyonunu araştırmada sıkça kullanılmıştır.42-45 Ancak SBA’nın duyarlılığı sınırlı olup, nispeten fazla miktarda, iyi muhafaza edilmiş DNA gerekmekte, aynı zamanda 39 daha fazla zaman ve genellikle radyoizotop kullanılmayı gerektirmektedir. Bu yönteme alternatif olarak daha duyarlı olan ve parafin dokuda da uygulanabilen PCR tekniği uygulanmaya başlanmıştır. Günümüze kadar, MF tanısına yönelik, değişik teknikler içeren çeşitli PCR yöntemleri denenmiştir: PCR ve denature edici gradient jel elektroforez (DGGE),46 primerlerin miksti ile PCR ve agaroz jel elektroforez ile analiz,47 poliakrilamid jel elektroforez (PAGE) 48 veya ısı gradient jel elektroforez,49,50 tek iplikçikli uygunluk polimorfizmi [single-strand conformational polymorphism(SSCP)]51 veya T hücre γ gen yeniden düzenlenmesinin heteroduplex analizi ve PAGE.52 Çeşitli çalışmalarda MF olgularının %52-90’ında klonalite bulunmuştur. Günümüze kadar çeşitli yöntemlerle çalışılan MF ve kontrol olgulardaki moleküler analiz sonuçları toplu olarak Tabloda gösterilmiştir. Ashton et al., mikst PCR-PAGE yöntemi ile MF olgularının %59’unda monoklonalite saptamışlardır.53 Curco et al, nested PCR yöntemi ile 32 adet MF olgusunun %86’sında monoklonal patern saptamıştır.54 Algara et al47. ve Wood et al.46 taze dondurulmuş dokuda yaptıkları çalışmalarda monoklonaliteyi %80-90 oranında bulmuşlardır. İkinci çalışmada kontrol grubunda da %6 oranında klonalite saptanmıştır. Wood et al., ürünleri analiz etmek için denatüre edici gradient jel elektroforez yöntemi kullanmışlardır. Bu da duyarlılığı arttıran bir faktör olabilir. Bergmann et al., MF grubu hastalarda %69, şüpheli grupta %16 olguda monoklonalite saptarken, inflamatuar dermatozlardan oluşan kontrol grubunda klonalite saptamamıştır.32 Ponti et al. multiplex PCR/heteroduplex analiz yöntemiyle çalıştıkları 194 MF olgusunun %83,5’inde, 353 benign inflamatuar dermatoz olgusunun %2,3’ünde monoklonalite saptamışlardır. 55 Bizim çalışmamızda ise, MF grubunda 39 olgudan 30’unda (%76,9), MF şüphesi grubunda 16 olgudan altısında (%37,5), kontrol grubunda 18 olgudan ikisinde (%11,1) klonalite saptanmıştır. Klonalite varlığı istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p: 0,000). Özellikle MF şüphesi olan olgular MF ile karşılaştırıldığında klonalite istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p:0,005). 40 Tablo 10: Günümüze kadar yayınlanmış olan derinin T hücreli lenfoma (DTHL) ve kronik iltihabi dermatozlarda değişik amplifikasyon yöntemleri kullanılarak çalışılmış T hücre reseptör gen yeniden düzenlenmesi içeren çalışmaların özeti. Yazar adı DTHL/toplam sayı Materyal Amplifikasyon %klonalite methodu Wood, 1994 46 56 Mielke, 1994 Bachelez , 1995 48 Theodorou, 1995 Curco, 1997 57 54 58 Liebmann, 1997 Muche, 1997 59 Bergmann,1998 32 DTHL % klonalite DTHL dışı 68/185 taze DGGE 90 6 69/185 taze TGGE 66,7 0 51/80 taze PAGE 72,5 0 141/211 taze DGGE 65,9 5,7 41/48 taze PAGE 81 0 42/51 parafin PAGE 62 0 58/98 taze HD-TGGE 79,3 0 16/28 taze PAGE 69 0 60 104/144 taze PAGE 40,4 0 Delfau-Larue, 199861 68/68 taze PAGE 62 - 53/80 taze HD-MDE PAGE 41,5 3,7 HD-TGGE 64,1 3,7 FA 62,3 7,4 Delfau-Larue, 1998 62 Scheller, 1998 63 Guitart, 1999 64 Delfau-Larue, 2000 65 Kohler, 2000 Murphy, 2000 66 BeyloTBarry, 2001 68 Cherny, 2001 69 Cordel, 2001 70 Li, 2001 Klemke, 2002 20 Sandberg, 2003 71 Costa, 2004 Ponti, 2005 72 55 67 26/48 taze SSCP 73 12 152/363 taze DGGE 70 24 51/80 parafin HD 72,5 0 22/37 parafin SSCP 77 0 85/85 taze DGGE 69,4 - 7/25 taze HD 42,8 0 11/40 taze DGGE 82 0 95/134 taze DGGE 73,8 10,2 14/14 taze GeneScan 66,6 - 26/26 taze HD 65 - GeneScan 73 - PAGE 56 - GeneScan 68 - HD 83,5 2,3 25/25 194/547 taze taze DGGE, denaturating gradient gel electrophoresis; FA, fragment analysis; HD, heteroduplex; MDE, mutation detection enhancement; PAGE, polyacrylamide gel electrophoresis; SSCP, single-strand conformational polymorphism; TGGE, temperaturegradient gel electrophoresis 41 Daha önceki PCR çalışmalarında, tümör evresinin %100’ünde,48,73 plakların %73’ünde,74 74 %83’ünde yama/plak döneminin %52-75’inde,57,59,63 eritrodermik dönemin klonalite saptanmıştır. Bizim çalışmamızda ise, 19 yama döneminin 15’inde (%78,9), 12 plak döneminin 11’inde (%91,7), üç yama/plak döneminin birinde (%33,3), eritrodermi dönemindeki dört olgunun üçünde (%75) klonalite saptanmış olup, bir adet tümör döneminde klonalite saptanmamıştır. Klonalite saptanmayan dokuz olgunun altı tanesinde CD4/CD8 oranı ikiden küçük idi. İki ve üzerinde olan klonalite negatif iki olgudan birisi daha önce PUVA tedavisi almış olup negatif klonalitenin tedaviye ikincil olabileceği düşünüldü. Bir olguda CD4/CD8 oranı altı olarak saptandı ve olgu tümör dönemi idi. Sonuçta, klonalite negatifliğinin lenfosit infiltrasyonunun yoğunluğu ile ve daha önce alınan PUVA tedavisi ile ilişkili olabileceği düşünüldü ancak olgu sayısı azlığı nedeni ile istatistiksel değerlendirme yapılamadı. Çalışmaya alınan üç hastaya ait mükerrer biyopsileri de incelenmiş olup, bir hastanın kronolojik olarak ilk iki biyopsisinde klonalite saptanmış, tedavi sonrası nüks lezyondan alınan son biyopsisinde klonalite görülmemiştir. Bu da tedavinin PCR’a olumsuz etkisini destekler. İkinci hastada, ilk biyopside klonalite görülmemiş, iki yıl sonra, tedavi sonrası alınan nüks lezyonda klonalite görülmüştür. Bu olgunun ilk biyopsisinde CD4/CD8 oranının 0,5; ikinci biyopside 1,8 olması lenfosit yoğunluğunun da PCR’ı etkileyebileceğini düşündürmektedir. MF şüphesi olan olguların histomorfolojik ve immünohistokimyasal sonuçları, MF ve kontrol grubu arasında bulunmuştur. Histopatolojik kriterlerin tam olmadığı bu grupta tanıya yardımcı yöntem olarak CD4 yüzdesinin ve CD4/CD8 oranının yüksek olması (sırasıyla %26 ve 0,65) ve klonalite varlığı MF tanısına yönlendirebilirken, bu grubu kontrol grubuna dahil etmeye immünofenotipin ve klonalitenin yardımı yoktur. Sonuç olarak, klinikçe MF düşünülen olgularda epidermotropizm, Pautrier mikroabsesi ve/veya epidermiste atipik lenfosit varlığı histomorfolojik olarak saptandığında tanı için altın standarttır. Ancak histopatolojik kriterleri tam içermeyen erken dönem veya şüpheli olgularda rutin çalışmalar sırasında immünofenotipik olarak CD4 yüzdesinin ve CD4/CD8 oranının değerlendirilmesi ve PCR ile TCR γ gen yeniden düzenlenmesi ile klonalite saptanması MF tanısında yardımcı yöntemler olarak uygulanabilir. 42 6. SONUÇLAR 1. Çalışmada 39 MF (35 olgu), 16 MF şüphesi, 18 benign inflamatuar dermatit olmak üzere, toplam 69 olguya ait 73 deri biyopsisi değerlendirilmiştir. 2. MF olgularımızın 18’i kadın, 17’si erkek (K/E: 1,06) olup yaş ortalaması 54,3 (5-82)’dür. İki adet çocukluk çağı olgu vardır. MF şüphesi olan olguların 11’i kadın, beşi erkek olup, yaş ortalaması 40,18 (3-66)’dir. Kontrol grubu olgularının 11’i kadın, yedisi erkek olup, yaş ortalaması 42,4 (4-70)’dür. 3. MF olgularının 15’i gövde, altısı tüm vücut, altısı gövde ve ekstremitelerde, üçü alt ekstremitelerde, biri glutea, biri glutea ve gövde, biri glutea ve alt ekstremitelerde, biri aksiller ve inguinal bölge ve biri ense yerleşimlidir. Olguların 17’si yama, 12’si plak, üçü yama ve plak, ikisi eritrodermi ve biri tümör dönemine ait lezyonlardır. 4. MF olgularının 18’i evre 1B, 14’ü evre 1A, ikisi evre 3A, biri evre 2B dir. 5. Histomorfolojik olarak 39 MF olgusunun tamamında (100,0%) epidermotropizm, 11’inde (28,2%) Pautrier mikroabsesi, 18’inde (46,2%) atipik lenfosit varlığı, altısında (15,4%) spongioz, 19’unda (48,7%) kollajen artımı saptanmıştır. Pautrier mikroabsesi ve/veya atipik lenfosit içermeyen olgularda epidermotropizm beraberinde spongiozun olmaması da tanısında yardımcı bildirilmektedir. Ancak çalışmamızda spongioz içeren altı MF olgusundan beşinde klonalite saptanması, spongioz varlığının MF’i verifiye ettiremeyeceğini ortaya koymuştur. 6. Kollajen artımının, MF ve kontrol grubu arasındaki ilişkisinin istatistiksel olarak anlamlı bulunmaması bu bulgunun tanısal kriter olmaktan çok, lezyonun süresi ile ilişkili bir bulgu olduğunu düşündürmüştür.CD4 yüzde ortalaması, MF olgularında en yüksek (%43,3) değerde olup bu bulgu istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p: 0,006). CD4 sayısının %26’nın üzerinde olması MF için %82 duyarlılık ve %69 özgüllüktedir. 7. CD8 yüzde ortalaması, üç grupta birbirine yakın değerlerde olup, bu sonuç istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p: 0,393). Bu bulgu, CD4 + T lenfositlerden oluşan MF hastalığında, tümöre karşı immün cevabın bir 43 parçası olarak CD8 + T lenfositlerin reaksiyona katılması ve kısmen de CD8+ fenotipe sahip MF alt tipinin varlığı ile açıklanabilir. 8. CD4/CD8 oranı ortalaması MF grubunda en yüksek değerde (3,9) olup, bu bulgu istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p: 0,010). Bu oranın 0,65’in üzerinde olması MF tanısı için %74 duyarlılık, %69 özgüllüktedir. 9. Klonalite, MF olgularının %76,9’unda bulunmuş, klonalite varlığı üç grup arasında anlamlı bulunmuştur (p: 0,000). Özellikle MF şüphesi grubu MF ile karşılaştırıldığında, sonucun anlamlı çıkması, şüpheli olgulara MF tanısı vermede PCR’ın yardımcı olabileceğini ortaya koymuştur. 10. Bu araştırmada, histomorfolojik bulguların -tipik olduğunda- altın standart tanı yöntemi olduğu görülmüştür. Ancak, özellikle erken lezyonlarda ve MF şüphesi olan olgularda, histomorfolojik bulguların yetersiz kaldığı durumlarda, immünofenotipik değerlendirme ve PCR ile TCR γ gen yeniden düzenlenmesi ile klonalite saptanmasının, MF tanısına rutin kullanımda yardımcı olacağı sonucuna varılmıştır. 44 KAYNAKLAR 1. Willemze R.Cutaneous Tcell Lymphoma: Epidemiology, Classification. Leukemia& Lymphoma, 2003; 44 (3): 49-54. 2. Williemze R, Jaffe ES, Burg G, Cerroni L, Berti E. WHO-EORTC classification for cutaneous lymphomas. Blood, 2005; 105 (10): 3768-3785. 3. Guitart J, Kennedy J, Ronan S, Chmiel JS, Hsiegh Y, Variakojis D. Histologic criteria for the diagnosis of mycosis fungoides: proposal for a grading system to standardize pathology reporting. Journal of Cutaneous Pathology, 2001; 28 (4): 174-183. 4. LeBoit PE, McCalmont TH. Cutaneous Lymphomas and Leukemias. In: Elder D. Lever’s Histopathology of the Skin. 8th Ed, New York: Lippincott-Raven, 1997: 805-846. 5. Murphy GF. Histology of the Skin. In: Elder D. Lever’s Histopathology of the Skin. 8th Ed, New York: Lippincott-Raven, 1997: 5-50. 6. Murphy GF, Mıhm MC. The Skin. In: Cotran RS, Kumar V, Collins T. Pathologic Basis of Disease. 6th Ed, United States of America: W.B. Saunders Company, 1999: 1170-1214. 7. Rosai H. Rosai and Ackerman’s Surgical Pathology, 9th Ed, China: Mosby, 2004: 94-96. 8. Isaacson PG, Norton AJ. Extranodal Lymphomas. 1st Ed, Hong Kong: Churchill Livingstone, 1994: 131-192. 9. Yu JT. Microanatomy and Histology of Skin. (http://sprojects.mmi.mcgill.ca/dermatology/epidermis.htm) 2000. Erişim tarihi: 28.09.2006. 10. Slomianka L. Blue Histology-Integumentary System. (http://www.lab.anhb.uwa.edu.au/mb140/CorePages/Integumentary/Integum.htm) 23.08.06. Erişim tarihi: 28.09.2006. 11. Girardi M, Heald PW, Wilson LD. The pathogenesis of Mycosis Fungoides. The New England Journal of Medicine, 2004; 350: 1978-1988. 12. Stevens SR, KE MS, Bırol A, Terhune MH, Parry EJ, Ross C, Mostow EN, Gilliam AC, Cooper KD. A simple clinical scoring system to improve the sensitivity and standardization of the diagnosis of mycosis fungoides type cutaneous Tcell lymphoma: logistic regression of clinical and laboratory data. British Journal of Dermatology, 2003; 149: 513-522. 13. van Doorn R, van Haselen CW, van Voorst PC, Geerts ML, Heule F, de Rie M, Steijlen PM, Dekker SK, van Vloten WA, Willemze R. Mycosis Fungoides: disease evolution and prognosis of 309 Dutch patients. Arch Dermatol., 2000; 136: 504-510. 45 Etiology, and 14. Latkowski JA, Heald P. Cutaneous T cell lymphomas. In: Freebag IM, Eisen AZ, Wolff K, Austen KF, Goldsmith LA, Katz SI. Fitzpatrick’s Dermatology in General Medicine. 6th Ed, New York: McGraw Hill, 2003: 1537-1558. 15. Vermeer MH, Gelen FAMJ, Kummer JA, Meijer CJ, Willemze R. Expression of cytotoxic proteins by neoplastic Tcells in mycosis fungoides is associated with progression from plaque to tumor stage disease. Am J Pathol, 1999; 154: 12031210. 16. Weedon D. Skin Pathology. 2nd Ed, China: Churchill Livingstone, 2002: 31-74, 97128, 1095-1139. 17. University of Cincinnati, The Department of Dermatology. (http://www.med.uc.edu/dermatologynew/subpages/ClinPhotos.htm) 2006. Erişim tarihi: 28.09.2006. 18. Santucci M, Biggeri A, Feller AC, Massi D, Burg G. Efficacy of Histologic Criteria for Diagnosis Early Mycosis Fungoides. The American Journal of Surgical Pathology, 2000; 24 (1): 40-50. 19. Ackerman AB. Histologic Diagnosis of Inflammatory Skin Diseases: An Algorithmic Method Based on Pattern Analysis. Baltimore: Williams and Wilkins, 1997. 20. Klemke CD, Dippel E, Dembinski A, Pönitz A, Assaf C, Hummel M, Stein H, Goerdt S. Clonal T cell receptor gamma-chain gene rearrangement by PCR-based GeneScan analysis in the skin and blood of patients with parapsoriasis and earlystage mycosis fungoides. J Pathol, 2002; 197: 348–354. 21. Lamberson C, Hutchinson RE, Shrimpton AE. A PCR Assay for Detecting Clonal Rearrengement of the TCR-γ Gene. Molecular Diagnosis, 2001; 6 (2): 117-124. 22. Immunology division Department of Pathology University of Cambridge . (http://www.immunopath.com.ac.uk/immuno/part1/lec08/lec8_97.html) 15.11. 2001. Erişim tarihi: 28.09.2006. 23. Santucci M, Biggeri A, Feller AC, Massi D, Burg G. Accuracy, Concordance, and Reproducibility of Histologic Diagnosis in Cutaneous Tcell Lymphoma: An EORTC Cutaneous Lymphoma Project Group Study. In: Ming M, LeBoit PE. Arch Dermatol, 2000; 136: 497-502. 24. Smoller BR, Bishop K, Glusac E. Reassesment of histologic parameters in the diagnosis of mycosis fungoides. The American Journal of Surgical Pathology, 1995; 19: 1423. 25. Shapiro PE, Pinto FJ. The histologic spectrum of mycosis fungoides/Sezary syndrome (cutaneous Tcell lymphoma). A review of 222 biopsies, including newly described patterns and the pathologic changes. The American Journal of Surgical Pathology.1994; 18: 645. 46 26. Nickoloff BJ. Light microscopic assesment of 100 patients with patch/plaque stage mycosis fungoides. Am J Dermatopathol. 1988; 10: 469. 27. Sanchez JL, Ackerman AB. The patch stage of mycosis fungoides. Criteria for histologic diagnosis. .Am J Dermatopathol. 1979; 1: 5. 28. Smith NP. Histologic criteria for early diagnosis of cutaneous Tcell lymphoma. Dermatol Clin. 1994; 12: 315. 29. Ackerman AB, Troy JL, Rosen LR, Differential diagnosis in dermatopathology II. Philadelphia: Lea and Febiger, 1988; 66. 30. Ortonne N, Buyukbabani N, Delfau-Larue MH, Bagot M, Wechsler J. Value of the CD8-CD3 Ratio for the Diagnosis of Mycosis Fungoides. Modern Pathology. 2003; 16 (9): 857-862. 31. Nuckols JD, Shea CR, Horenstein MG, Burchette JL, Prieto VG. Quantitation of intraepidermal Tcell subsets in formalin-fixed, parafin-embedded tissue helps in the diagnosis of mycosis fungoides. Journal of Cutaneous Pathology, 1999; 26: 169-175. 32. Bergman R, Faclieru D, Sahar D, Sander CA, Kerner H, Ben-Aryeh Y, Manov L, Hertz E, Sabo E, Friedman-Birnbaum R. Immunophenotyping and Tcell receptor γ gene rearrengement analysis as an adjunct to the histopathologic diagnosis of mycosis fungoides. Journal of the American Academy of Dermatology. 1998; 39 (5): 54-59. 33. Berti E, Tomasini D, Vermeer MH, Meijer CJLM, Alessi E, WillemzeR. Primary cutaneous CD8-positive epidermotropic cytotoxic Tcell lymphoma: a distinct clinicopathologic entity with an aggressive clinical behaviour. American Journal of Pathology, 1999; 155: 483-492. 34. Agnarsson BA, Vonderheid EC, Kadin ME. Cutaneous Tcell lymphoma with supressor/cytotoxic (CD8) phenotype: identification of rapidly progressive and cronic subtypes. J Am Acad Dermatol, 1990; 22: 569-577. 35. Whittam LR, Calonje E, Orchard G, Fraser-Andrews EA, Woolfrod A, RussellJones R. CD-8 positive juvenil onset mycosis fungoides: an immünohistochemical and genotypic analysis of six cases. Br J Dermatol, 2000; 143: 1199-1204. 36. Ralfkier E. Controversies and discussion on early diagnosis of cutaneous Tcell lymphoma: phenotyping. Dermatol Clin, 1994; 12: 329-334. 37. Wood GS, Abel EA, Hoppe RT, Warnke RA. Leu-8 and Leu-9 antigen phenotypes: immünologic criteria for the distinction of mycosis fungoides from cutaneous inflamation. Journal of the American Academy of Dermatology. 1986; 14: 1006-1013. 38. Wood GS, Hong SR, Sasaki DT, Abel EA, Hoppe RT, Warnke RA. Leu-8/CD7 antigen expression by CD3+ T cells: comperative analysis of skin and blood in mycosis fungoides/sezary ssyndrome relative to normal blood values. Journal of the American Academy of Dermatology. 1990; 22: 602-607. 47 39. Smoller BR, Bishop K, Glusac EJ, Kim YH, Bhargava V, Warnke RA. Reassesment of lymphocyte immunophenotyping in the diagnosis of patch and plaque stage lesions of mycosis fungoides. Appl Immunohistochem. 1995; 3: 32-36. 40. Michie SA, Abel EA, Hoppe RT, Warnke RA, Wood GS. Discordant expression antigens between intraepidermal and intradermal T cells in mycosis fungoides. Am J Pathol, 1990; 137: 1447-1451. 41. Smoller BR, Bishop K, Glusac EJ, Bhargava V, Kim YH, Warnke RA. Lymphocyte antigen abnormalities in inflammatory dermatoses. Appl Immunohistochem, 1995; 3: 127-131. 42. Whittaker SJ, Smith NP, Russell Jones R, Luzzatto L. Analysis of β, γ and δ Tcell receptor genes in mycosis fungoides and Sezary syndrome. Cancer, 1991; 68: 1572-1582. 43. Zelickson BD, Peters M, Muller SA. Tcell receptor gene rearrengement analysis: cutaneous T cell lymphoma, peripheral Tcell lymphoma, and premalignant and benign cutaneous lymphoproliferative disorders. Journal of the American Academy of Dermatology, 1991; 25: 787-796. 44. Landa NG, Zelickson BD, Peters MS. Lymphoma vs. pseudolymphoma of the skin: gene rearrengement study of 21 cases with clinicopathologic correlation. Journal of the American Academy of Dermatology, 1993; 29: 945-953. 45. Wolff-Sneedorff A, Ralfkiaer E, Thomsen K, Vejlsgaard GL. Analysis of Tcell receptor β-chain genes by Southern blotting in known and suspected cutaneous Tcell lymphoma. A study of 67 samples from 32 patients. Clin Exp Dermatol, 1995; 20: 115-122. 46. Wood GS, Tung RM, Haeffner AC. Detection of clonal Tcell receptor γ gene rearrengements in early mycosis fungoides/Sezary syndrome by polymerase chain reaction and denaturing gradient gel electrophoresis (PCR/DGGE). J Invest Dermatol, 1994; 103: 34-41. 47. Algara P, Soria C, Martinez P. Value of PCR detection of TCR-γ gene rearrengement in the diagnosis of cutaneous lymphocytic infiltrates. Diagn Mol Pathol, 1994; 3: 275-282. 48. Bachalez H, Bioul L, Flageul B. Detection of clonal T cell receptor γ gene rearrengements with the use of the polymerase chain reaction in cutaneous lesions of mycosis fungoides and Sezary syndrome. Arch Dermatol, 1995; 131: 1027-1031. 49. Staib G, Sterry W. Use of polymerase chain reaction in the detection of clones in lymphoproliferative diseases of the skin. Recent Results Cancer Res, 1995; 139: 239247. 50. Menke MAOH, Tiemann M, Vogelsang D. Temperature gradient gel electrophoresis for analysis of a polymerase chain reaction- based diagnostic clonality assay in the early stages of cutaneous Tcell lymphomas. Electrophoresis, 1995; 16: 733-738. 48 51. Volkenandt M, Wienecke R, Koch OM. Conformational polymorphisms of cRNA of Tcell receptor genes as a clone-specific molecular marker for cutaneous lymphoma. J Invest Dermatol, 1993; 101: 514-516. 52. Bottaro M, Berti E, Biondi A. Heteroduplex analysis of Tcell receptor gamma gene rearrengements for diagnosis and monitoring of cutaneous Tcell lymphomas. Blood, 1994; 11: 3271-3278. 53. Ashton-Key M, Diss TC, Du MQ, Kirkham N, Wotherspoon A, Isaacson PG. The Value of the Polymerase Chain Reaction in the Diagnosis of Cutaneous Tcell Infiltrates. The American Journal of Surgical Pathology, 1997; 21 (7): 743-747. 54. Curco N, Servitje O, Llucia M, Bertran J, Limon A, Carmona M, Romagosa V, Peyri J. Genotypic analysis of cutaneous Tcell lymphoma: a comperative study of Southern blot analysis with polymerase chain reaction amplification of the Tcell receptor-γ gene. British Journal of Dermatology, 1997; 137: 673-679. 55. Ponti R, Quaglino P, Novelli M, Fierro MT, Comessatti A, Peroni A, Bonello L, Bernengo MG. Tcell receptor γ gene rearrengement by multiplex polymerase chain reaction/heteroduplex analysis in patients with cutaneous Tcell lymphoma (mycosis fungoides/Sezary syndrome) and benign inflammatory disease: correlation with clinical, histological and immünophenotypical findings. Clinical and Laboratory Investigations, 2005; 153: 565-573. 56. Mielke V, Staib G, Boehncke WH. Clonal disease in early cutaneous Tcell lymphoma. Dermatol Clin. 1994; 12: 351-60. 57. Theodorou I, Delfau-Larue MH, Bigorgne C, Lahet C, Cochet G, Bagot M. Cutaneous Tcell infiltrates: analysis of Tcell receptor γ gene rearrengement by polymerase chain reaction and denaturing gradient gel electrophoresis. Blood, 1995; 86: 305-310. 58. Liebmann RD, Anderson B, McCarthy KP, Chow JW. The polymerase chain reaction in the diagnosis of early mycosis fungoides. J Pathol, 1997; 137: 673-679. 59. Muche JM, Lukowsky A, Asadullah K, Gellrich S, Sterry W. Demonstration of frequent occurence of clonal T cells in the peripheral blood of patients with primary cutaneous Tcell lymphoma. Blood, 1997; 90: 1636-1642. 60. Delfau-Laure MH, Petrella T, Lahet C. Value of clonality studies of cutaneous T lymphocytes in the diagnosis and follow-up of patients with mycosis fungoides. J Pathol, 1998; 184: 185-190. 61. Delfau-Laure MH, Dalac S, Lepage E. Prognostic significance of a polymerase chain reaction –detectable dominant Tlymphocyte clone in cutaneous lesions of patients with mycosis fungoides. Blood, 1998; 92: 3376-3380. 62. Scheller U, Muche JM, Sterry W, Lukowsky A. Detection of clonal T cells in cutaneous T cell lymphoma by polymerase chain reaction: comparison of mutation detection enhancemenTpolyacrylamide gel electrophoresis and fragment analysis of sequencing gels. Electrophoresis, 1998; 19: 653-658. 49 63. Guitart J, Kaul K. A new polymerase chain reaction-based method for the detection of Tcell clonality in patients with possible cutaneous Tcell lymphoma. Arch Dermatol, 1999; 135: 158-162. 64. Delfau-Laure MH, Laroche L, Wechsler J. Diagnostic value of dominant Tcell clones in peripheral blood in 363 patients presenting consecutively with a clinical suspicion of cutaneous lymphoma. Blood, 2000; 96: 2987-2992. 65. Kohler S, Jones CD, Warnke RA, Zehnder JL. PCR –heteroduplex analysis of Tcell receptor gamma gene rearrengement in parafin embedded skin biopsies. Am J Dermatopatol, 2000; 22: 321-327. 66. Murphy M, Signoretti S, Kadin ME, Loda M. Detection of TCR-γ gene rearrengements in early mycosis fungoides by non radioactive PCR-SSCP. J Cutan Pathol, 2000; 27: 228-234. 67. BeyloTBarry M, Sibaud V, Thiebaut R. Evidence that an identical T cell clone in skin and peripheral blood lymphocytes is an independent prognostic factor in primary cutaneous T cell lymphomas. J Invest Dermatol, 2001; 117: 920-926. 68. Cherny S, Mraz S, Su L. Heteroduplex analysis of Tcell receptor gamma gene rearrangement as an adjuvant diagnostic tool in skin biopsies for erythroderma. J Cutan Pathol, 2001; 28: 351–355. 69. Cordel N, Lenormand B, Courville P. Detection of clonal Tcell receptor gamma gene rearrangement with the use of PCR-DGGE for diagnosis of erythroderma. Ann Dermatol Venereol 2001; 128: 220–223. 70. Li N, Bhawan J. New insights into the applicability of Tcell receptor gamma gene rearrangement analysis in cutaneous Tcell lymphoma. J Cutan Pathol, 2001; 28: 412–418. 71. Sandberg Y, Heule F, Lam K. Molecular immunoglobulin ⁄Tcell receptor clonality analysis in cutaneous lymphoproliferations. Experience with the BIOMED-2 standardized polymerase chain reaction protocol. Haematologica , 2003; 88: 659–70. 72. Costa C, Gallardo F, Pujol RM. Comparative analysis of TCR gamma gene rearrangements by Genescan and polyacrylamide gel-electrophoresis in cutaneous Tcell lymphoma. Acta Dermatol Venereol, 2004; 84: 6–11. 73. Williemze R, Bakels V, van Oostveen JW, van der Putte SCJ, Meijer CJLM. Immunophenotyping and gene rearrengement analysis provide additional criteria to differentiate between cutaneous Tcell lymphomas and pseudo-Tcell lymphomas. J Cutan Pathol, 1997; 24: 133. 74. Bachalez H, Bioul L, Flageul B, Baccard M, MoulongueTMichau I, Verola O. Detection of clonal Tcell receptor γ gene rearrengements with the use of the polymerase chain reaction in cutaneous lesions of Mycosis Fungoides and Sezary syndrome. Arch Dermatol, 1995; 131: 1027-1031. 50 ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı : Arbil Açıkalın Doğum Tarih ve Yeri : 1977- Dörtyol Medeni Durumu : Evli Adres : Turgut Özal Bulv. Yahyabeyoğlu Ap. No:139 K:2 D:3 Seyhan/ Adana Telefon : 0 322 2347449 Fax :- E-mail : arbilavci@yahoo.com Mezun Olduğu Tıp fakültesi : 2001- Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Varsa Mezuniyet Derecesi :- Görev Yerleri : 2002-2006 Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı Dernek Üyelikleri : Çukurova Patoloji Derneği Alınan Burslar :- Yabancı Dil : İngilizce 51