Minik Kalpler Sağlık Taraması Programı ÖNSÖZ Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi’nin 21. Yüzyılda Herkes İçin Sağlık hedeflerinden biri “ Gençlerin 2020 yılına kadar daha sağlıklı olmalarını ve toplum içindeki rollerini sağlıklı bir biçimde yerine getirebilmelerini sağlamak” tır. Bu hedef çocuk ve gençlerin sağlığını koruyan ve geliştiren okul sağlığı hizmetlerinin önemine ve gereğine işaret etmektedir. Okul çağı büyüme ve gelişmenin önceki dönemlere göre yavaşladığı ancak sürekli devam ettiği bir dönemdir ve bu dönemde yaşanan sorunların yaşam boyu devam eden etkisinin olduğu bilinmektedir. Bu dönemin sağlıklı geçirilmesi ve öğrenme engellerine yol açan sağlık problemlerinin ortadan kaldırılması, sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi bakımından önemlidir. Beş yaş üstü çocuklar aktif spor faaliyetleri içinde yer almaya başlayacaklarından sağlık taramalarının yapılması daha çok önem arz etmektedir. Ayrıca çocuklarımızın bilgisayar ve televizyon karşısında geçirdikleri zaman giderek artmakta ve bu durum vücudu hareketsiz bırakarak vücut yağ oranının artmasına ve dolayısıyla kalp hastalıklarının daha fazla görülmesine sebep olmaktadır. Bu etkenlere sınav stresi, çevresel ve genetik faktörler ile hazır gıdalarla beslenme alışkanlıklarının artması da eklendiğinde çocuk yaşta kalp hastalıklarının görülmesini sıklaştırmaktadır. Misyonu koruyucu sağlık hizmetleri olan Eskişehir Halk Sağlığı Müdürlüğü olarak 2014 yılında Minik Kalpler Sağlık Taraması adı altında ilkokul 2. sınıf öğrencilerine sağlık taraması programı başlatılmıştır. Tarama programı içinde yer alan Kalp Ritim Taramasının (EKG ile), yürütülen sağlık taramasının ana bileşeni olması sağlanarak öğrencilerin kalp sağlığı yönünden değerlendirilmesi ve ilkokul öğrencilerinde erken yaşta tespit edilememekten kaynaklanan kalp hastalıklarının tespit edilerek erken dönemde tedavisinin yapılabilmesi hedeflenmiştir. Ayrıca okul ortamında yapılabilecek anamnez ve genel fiziksel muayene değerlendirmeleri sonucunda erken saptanacak bazı hastalıkların da tedavi imkânları artmıştır. Bunların yanı sıra öğrencilere sağlıklı beslenme, sağlıklı yaşam ve fiziksel aktiviteler konusunda eğitim çalışmaları yapılmıştır. Bu sağlık taramaları sonucunda elde edilen veriler, bilimsel olarak ele alınıp akademik çevrelerle de paylaşılarak, gelecekte karşılaşılması muhtemel sağlık sorunları ile ilgili koruyucu tedbirlerin alınması açısından önemlidir. Bu bağlamda çalışmalarımız sırasında bize destek veren tüm kurumlara ve kişilere teşekkür eder, yeni çalışmalarda buluşmayı temenni ederim. Dr.Kadir DEMİREL İl Halk Sağlığı Müdürü MİNİK KALPLER SAĞLIK TARAMASI PROGRAMI ÇALIŞMA GRUBU Dr. Kadir DEMİREL, Halk Sağlığı Müdürü Yavuz Selim KÜÇÜK, Halk Sağlığı Müdür Yardımcısı Dr.Biyo.Kazım KARTKAYA, Halk Sağlığı Toplum Sağlığı Hizmetleri ŞubeMüdürü Dr.Mesut HARMANCI, Halk Sağlığı Müdürlüğü Dr.Ferhan TÜRKSEVEN, Halk Sağlığı Müdürlüğü Uzm.Dr. Pelin KÖŞGER, Eskişehir Devlet Hastanesi Pediatrik Kardiyoloji Hemşire Gülcan KIYMAZ, Halk Sağlığı Müdürlüğü Hemşire Gülşen TÜMER, Halk Sağlığı Müdürlüğü Ebe Meral ALTINTAŞ, Halk Sağlığı Müdürlüğü Ebe Gonca MERGEN, Halk Sağlığı Müdürlüğü Ebe Ummuhan GÜVEN, Halk Sağlığı Müdürlüğü Ebe Hanife YÜKSEL, Halk Sağlığı Müdürlüğü Sekreter Emel TUNCER, Halk Sağlığı Müdürlüğü Sekreter Gülşah Karcı AKPINAR, Halk Sağlığı Müdürlüğü Uzm.Dr. Kazım TIRPAN, KNM ASM Aile Hekimi Uzm.Dr. Abdullah ÇULHACI,Yeni ASM Aile Hekimi Uzm.Dr. Fatih TORLAK, Halk Sağlığı Müdürlüğü SEMPOZYUM İÇİN KATKIDA BULUNANLAR Prof.Dr.İlhami ÜNLÜOĞLU, ESOGÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr.H.Hikmet BAŞMAK, ESOGÜ Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr.Didem ARSLANTAŞ, ESOGÜ Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr.Veysel Nijat BAŞ, Esk.Devlet Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Doç.Dr.Aslı KAVAZ TUFAN, Esk.Devlet Hastanesi Çocuk Nefrolojisi GİRİŞ Hastalık oluşmadan erken bulgularının tespit edildiği büyük nüfusların incelendiği hizmetler “taramalar” olarak isimledirilir.Taramalar koruyucu sağlık hizmetlerinin sekonder koruma altında sınıflandırılır. Tarama, henüz belirti ya da bulguları olmayan bireylerde belirli hastalıkların varlığını belirlemek için kullanılan bir yöntemdir. Tarama yöntemleri bir yandan topluluktaki hastalığı erken belirleyerek daha erken müdahale ve tedavi edilmesini sağlayarak hastalığın mortalite ve morbiditesinde azalma sağlarken öte yandan aşırı teşhis, yanlış teşhis ve yanlış bir güvenlik duygusuna neden olarak potansiyel olumsuz etkilere de sahip olabilir. Bu nedenle bir tarama programında kullanılan testin kabul edilebilir özgünlüğün yanı sıra iyi bir duyarlılığa sahip olması gerekir. Belirli bir kategorideki tüm bireylerin tarandığı (örn. Belirli yaş grubundaki tüm çocukların taranması) evrensel tarama ya da risk faktörlerinin varlığına bakarak daha küçük grupların tarandığı (örn. Kalıtsal hastalık tanısı olan bir aile üyelerinin taraması) vaka bulma taraması şeklinde olabilir. DSÖ tarafından sıklıkla Wilson Kriterleri olarak bilinen hastalıkları tarama prensipleri ve uygulamalarına dayalı kılavuzlar yayınlanmıştır. Bu ilkelere göre tarama yapılan hastalık belirli test ve muayenelerle tanı konabilen, tedavi imkanı bulunan ve sağlık açısından önemli bir sağlık sorunu olmalıdır. Tarama testleri popülasyon tarafından kabul edilebilir olmalıdır. Bir vaka tespitinin maliyeti tıbbi harcamalara göre dengeli olmalıdır. Vaka tespiti herkese sadece bir kere uygulanan bir proje değil sürekli bir süreç olmalıdır. Hedef popülasyon tanımlanmış olmalıdır. Hastalığın doğal öyküsü yeteri kadar anlaşılmış olmalı ve kimlerin tedavi edileceği yönünde üzerinde fikir birliği olan bir politika olmalıdır. 2008 yılında DSÖ bu kriterleri yeni bir anlayışla tekrar değiştirdi. Buna göre tarama programı belirli bir ihtiyaca cevap vermeli, belirli bir hedef doğrultusunda, belirli bir hedef nüfusa, etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış bir programla uygulanmalıdır. Tarama programı eğitim, test, klinik hizmetler ve program yönetimini bütünleştirmeli ve olası tarama risklerini en aza indirecek mekanizmalarla kalite güvencesi olmalıdır. Hedef kitlenin tamamına ulaşılabilmelidir. Taramanın genel faydaları zararından fazla olmalıdır. Taramalara örnek olarak kanser taraması amaçlı pap-smear, mamografi ve GGK yapılması, diyabetik hastalarda retinopati taraması, yenidoğanlarda potansiyel işitme kaybı taraması, maruziyet öyküsü nedeniyle tüberküloz taraması verilebilir. Okul taramalarında periyodik olarak işitme, görme ve diş sorunları araştırılmaktadır. Tarama amaçlı kullanılan medikal ekipmanlar sadece bulgu vermeyen kişilerde hastalığın varlığını tespit etmek için kullanıldıkları için tanısal medikal ekipmanlara göre birçok vakayı hızlı değerlendirebilmelidir ama onlar kadar kesin olmalarına ihtiyaç yoktur. Bu nedenle yalancı pozitif ve yalancı negatif sonuçlar elde edilebilir. Taramaların sınırlamaları 1) çoğunlukla tedaviye ihtiyacı olmayan kişilere medikal kaynakların kullanılması ve harcamaların yapılması, 2) tarama sürecinde kimyasal ya da radyasyona maruziyet, 3) yalancı pozitif sonuçlar nedeniyle stres ve kaygıya neden olma, gereksiz tetkik ve tedaviler, 4) yalancı negatif sonuçlar nedeniyle tanı konmasında gecikme ve sahte güvenlik duygusudur. Taramalarda bazı yan tutmalar (bias) olabilir; bunların en önemlileri 1) Başlama zamanı yan tutması; erken teşhisin ömrü uzatmadığı ancak daha uzun ölçüldüğü durumlar (tedavisi olmayan genetik hastalıkların erken teşhisi) 2) Hastalık Süresi yan tutması;erken teşhisin hastalık seyrinin değiştirmediği durumlarda daha iyi sağkalım algılaması ( düşük öldürme oranı olan yavaş gelişen tümörler) 3) Seçim yan tutması ; farklı risklere sahip grupların taramalara diğerlerine göre daha fazla ilgi göstermesi (yakınları meme kanseri olanların daha fazla taramalara katılması) 4) Aşırı teşhis (Overdiagnosis); taramalar ile hastanın ömrü boyunca hiçbir soruna sebep olmayacak bir sorun da tespit edilebilir. (prostat kanseri taraması ; hastaların çoğunun başka nedenlerle öldüğü söylenmektedir) MİNİK KALPLER SAĞLIK TARAMASI Okul çağı, büyüme ve gelişmenin önceki dönemlere göre yavaşladığı ancak sürekli devam ettiği bir dönemdir ve bu dönemde yaşanan sağlık sorunlarının yaşam boyu devam eden etkisinin olduğu bilinmektedir. Bu dönemin sağlıklı geçirilmesi ve öğrenme engellerine yol açan sağlık problemlerinin ortadan kaldırılması, sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi açısından önemlidir. Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi’nin 21. Yüzyılda Herkes İçin Sağlık hedeflerinden biri “Gençlerin 2020 yılına kadar daha sağlıklı olmalarını ve toplum içindeki rollerini sağlıklı bir biçimde yerine getirebilmelerini sağlamak”tır. Bu hedef çocuk ve gençlerin sağlığını koruyan ve geliştiren okul sağlığı hizmetlerinin önemine ve gereğine işaret etmektedir. 5 yaş üstü çocuklar aktif spor faaliyetleri içinde yer almaya başlayacaklarından sağlık taramalarının yapılması daha çok önem arz etmektedir. Ayrıca çocuklarımızın bilgisayar ve televizyon karşısında geçirdikleri zaman giderek artmakta ve bu durum vücudu hareketsiz bırakarak vücut yağ oranının artmasına ve dolayısıyla kalp hastalıklarının daha fazla görülmesine sebep olmaktadır. Bu etkenlere sınav stresi, çevresel ve genetik faktörler ile hazır gıdalarla beslenme alışkanlıklarının artması da eklendiğinde çocuk yaşta kalp hastalıklarının görülme sıklığı giderek artmaktadır. Bu bağlamda Misyonu koruyucu sağlık hizmetleri olan Eskişehir Halk Sağlığı Müdürlüğü olarak, 2014 yılında Minik Kalpler Sağlık Taraması adı altında, ilkokul 2. Sınıf öğrencilerine sağlık taraması programı başlatılmıştır. Son zamanlarda basında yer alan çocuklarda kalp krizi haberlerinin artması nedeni ile Kalp Ritim Taramasının (EKG) yürütülen sağlık taramasının ana bileşeni olması sağlanarak öğrencilerin kalp sağlığı yönünden değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca EKG çekimlerinin yanısıra, okul ortamında yapılabilecek 22 parametrelik sağlık taraması da yürütülmektedir. Yapılan EKG Taraması ile erken yaşta tespit edilememekten kaynaklanan kalp hastalıklarının tespit edilerek erken dönemde tedavisinin yapılabilmesi hedeflenmiştir. Ayrıca bu tarama sonucunda elde edilen veriler, bilimsel olarak ele alınıp akademik çevrelerle de paylaşılarak, gelecekte karşılaşılması muhtemel sağlık sorunları ile ilgili koruyucu tedbirlerin alınması açısından da önem arz etmektedir. ESKİŞEHİR HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ MİNİK KALPLER SAĞLIK TARAMASI PARAMETRELERİ 1-Kalp Muayenesi EKG çekimi Doktor muayenesi 2-Fiziksel Muayenesi Kulak, burun, boğaz Kas-iskelet Boy, kilo, bel ve kalça çevresi ölçümü Akciğer, göğüs, boyun, karın ve deri muayenesi 3-Göz Muayenesi Görme Keskinliği Renk Körlüğü Şaşılık Gözde Kayma 4-Vital Bulgular Ateş Nabız Tansiyon ölçümü YÖNTEM Aktif tarama halen devam etmekte olup bu çalışmaya 08.04.2014 – 19.08.2016 tarihleri arasındaki veriler alınmıştır. Çalışmalarda 142 okul ve 26 Çadır bölgesi taranmıştır. Çalışmaya alınan kişilerin doğum tarihleri ile çalışmanın yapıldığı tarih dikkate alınanarak yaşları yıl ve ay olarak hesaplanmıştır. Boy ve Ağırlık ölçümleri yapıldıktan sonra kilo cinsinden ağırlıklar metre cinsinden Boyun karesine bölünerek Vücut Kitle İndeksleri bulunmuş (VKI) bu ölçümler ay ve cinsiyet verileri ile birleştirilerek Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) VKI ölçeklendirmesinde Standart sapma ( SD) düzeylerine göre değerlendirilmiştir. 2 SD üzeri ve altı anormal kabul edilmiştir. Kalça ölçümleri çalışmanın 2015-2016 öğretim yılında eklenmiştir. Gelir Durumu için ilgili yıl ocak ayı net ele geçen asgari ücret ve yoksulluk sınırları referans alınmış, gelir değerlendirilmesi bu referanslara göre düzeltilmiştir. BULGULAR Çalışmada 21154 kişi taranmıştır. Çalışmada taranan kişilerin temel demografik verileri tablo.1 de gösterilmiştir. Tablo 1. Taramaya alınan kişilerin temel demografik verileri Demografik Bilgiler Sayı % Yaş 7 Yaştan küçük 2850 13.5 7-8 Yaş 16196 76.6 8 Yaştan Büyük 2108 9.9 Erkek 10756 50.8 Cinsiyet Kadın 10398 48.2 1509 7.1 2014 sonu Tarama Pilot dönem Dönemi 2014-2015 ders 8595 40.6 yılı 9632 45.5 2015-2016 ders yılı Okul dönemi Dışı 506 2.4 okul taraması 912 4.3 Okul Dönemi Dışı Çadır taraması Çalışmada 384 özel okula giden öğrenci taranmış olup (% 1.8) geri kalan öğrenciler devlet okuluna devam etmektedir. Sosyodemografik değişkenler 2015-2016 eğitim döneminde toplanmıştır. Tablo 2. Ebeveyinlerin Sosyo-ekonomik verileri Değişken Anne % Baba Öğrenim Durumu İlkokul altı 1678 17.3 1546 İlkokul 3603 37.2 2372 Orta okul 1863 19.2 2235 Lise 1281 13.2 1943 Lisans ve üzeri 1261 13.0 1585 Toplam 9686 100.0 9681 İşçi 972 10.0 4820 Çalışma Durumu Memur 630 6.5 1104 Diğer 760 7.9 2008 Çalışmıyor 7319 75.6 1751 Toplam 9681 100.0 9683 Var 5053 52.2 7167 Sosyal Güvence Durumu Yok 4633 47.8 2515 Toplam 9686 100.0 9682 Yok 8050 83.1 4660 Gelir Durumu 636 6.6 1416 Asgari Ücret Altında 988 10.2 3566 Asgari ücretYoksulluk 9 .1 40 Yoksulluk ve Üzeri Toplam 9683 100.0 9682 % 16.0 24.5 23.1 20.1 16.4 100.0 49.8 11.4 20.7 18.1 100.0 74.0 26.0 100.0 48.1 14.6 36.8 .4 100.0 Gelir durumu ve çalışma durumu kıyaslandığında bazı ailelerin gelirlerini bildirmedikleri tespit edilmiştir. Bu yüzden analizlerde çalışma durumu esas alınmıştır. Çalışmaya alınan tüm kişilerin temel sağlık bulguları tablo 3 te sunulmuştur Tablo 3. Taramaya alınan kişilerin vital bulguları Temel Bulgular N Ortalama SD Vücut Isısı 2113 36.698 .35 2114 127.13 8.49 Boy 5 7 2114 27.260 6.78 Kilo 7 1044 56.76 7.23 Bel 1 7146* 66.10 7.58 Kalça 2114 101.42 11.71 Kan basıncı Sistolik 0 2113 61.49 7.21 Kan basıncı Diastolik *Tarama programına 2015-2016 3öğrenim yılında eklenmiştir. VKI yaş ve cinsiyete göre hesaplanmış 2SD üzeri ve altı normal dışı değerlendirilmiştir. Grafik 1 VKI Dağılımını göstermektedir Grafik 1. Vücut Kitle İndeksinin dağılımı VKI ortalaması 16.6 dır (SD=2.88). 559 kişi (% 2.6) 2 SD nin altında 2700 kişide (%12.8) 2 SD nin üzerinde bulunmuştur.Çalışma grubumuzda Obezite sıklığı %12.8 olarak değerlendirilebilir. Çalışma grubunda 142 kişide (%0.7) şaşılık tespit edilmiştir. 7 kişide gözde geçici kayma gözlenmiştir. 83 kişide renk körlüğü mevcut olup (%0.4) Bu kişilerin 73 tanesi erkektir (%87) ve fark anlamlıdır (Ki-Kare , p=0.000) Taranan kişilerin 1580 ‘ninde (%7.4) görme kusuru vardır. Tablo 4 incelendiğinde Görme kusurlarının dağılımı görülecektir. Tablo 4. Görme kusurlarının dağılımı Görme Kusuru Sayı % Her iki gözde görme zayıf Gözlükle görme zayıf Sağ gözde görme zayıf Sol gözde görme zayıf Gözlükle görme normal Toplam 669 276 218 204 213 1580 42.3 17.5 13.8 12.9 13.5 100.0 Tablo irdelendiğinde 489 kişinin gözlük kullandığı (%30.9) ancak gözlük kullananlardan 276’sının (%56.4) gözlükle de görmesinin zayıf olduğu anlaşılmıştır.Büyük çoğunluğun her iki gözde de görmenin zayıf olduğu (n=669, %42.3) , 422 kişininse ( %26.7) gözlerinden birinin görmesinin zayıf olduğu tespit edilmiştir. Göz değerlendirmesinde 26 olguda konjonktivit semptomları bulunmuştur. Çalışmada bir çok sistem taranmıştır öne çıkan bulgular Tablo 5 te gösterilmiştir. Tablo 5. Sistem muayenesinde öne çıkan bulgular Sistem Bulgu Sayı % Deri-Saçlı Deri Kulak Burun Boğaz Boyun AC Kalp Kas İskelet Göğüs Dermatit Baş Biti Buşon Perfore Zar Otit Opere Yarık Damak Septum Deviasyonu Tonsillit LAP Anormal Dinleme Bulgusu Üfürüm Aritmi Büyüme geriliği Skolyoz Deformite 40 308 248 32 14 35 0.2 1.5 1.2 0.2 0.1 0.2 7 0.0 51 487 69 0.2 2.3 0.3 129 10 31 19 23 0.6 0.0 0.1 0.1 0.1 Tarama öncesi ailelere gönderilen formlarla özgeçmiş ve aile öyküsü bilgileri tablo 6 da gösterilmiştir. Tablo 6. Taranan kişilerin özgeçmiş ve soygeçmiş özelliklerinin dağılımı Durum Sayı % Özgeçmiş Bayılma Öyküsü İşitme Engeli Epilepsi Üfürüm Yüksek Kan Basıncı Mitral Kapak Yetmezliği Uzun QT Sendromu Diyabet 18 33 50 32 3 5 0.1 0.2 0.2 0.2 .0 .0 1 7 .0 .0 Aile Öyküsü Pulmoner Stenoz Ritm Bozukluğu Triküspit Kapak Yetmezliği VSD Ailede Ani Ölüm Kalp Hastalığı Kalp pili yada Elektroşok uygulanma 2 6 1 .0 .0 .0 3 83 367 130 .0 0.4 1.7 0.6 Özgeçmişler değerlendirildiğinde 25 kişide önemli kalp hastalığı olduğu, 32 kişide üfürüm öyküsü olduğu görülmektedir. Çalışma boyunca çeşitli bulgular tespit edilen 3920 kişi ailelerine bilgi verilmiş ve Aile hekimleri ile yazışılarak kişilerin bulguları aile hekimlerine iletilmiştir. Bu iletilerin büyük kısmı sonuçlandırılmamıştır. Aşağıda grafik süreçler hakkında bilgi vermektedir. Grafik 2. Sevk sonuçlarının dağılımı Okul dönemleri açısından sevk durumları karşılaştırılması Tablo 7 de sunulmuştur (diğer dönem seçenekleri dikkate alınmamıştır) Tablo 7. Sevk sonuçlarının tarama dönemine göre kıyaslanması Sevk gitme durumu 2014-2015 2015-2016 Hekime iletildi Hekim değerlendirme Gereken Yapılmış Takipte Ulaşılamamış Tarama Normal Aile İlgilenmemiş Toplam 60 (%4.2) 125 504 (%35.6) 122 99 436 71 1417 1322 (%65.3) 27 310 (%15.3) 70 49 226 19 2023 Tablo incelendiğinde 2014-2015 döneminde gönderilen sevklerin %4.2 sine yanıt dönmediği 2015-2016 döneminde gönderilen sevklerin %65.3 üne yanıt dönmediği görülmektedir. Bu süreçlerin devam ettiğini düşündürmektedir. Obezite değerlendirmesinde özellikle 6-7-8 yaş dilimini içeren 18773 kişi değerlendirilmeye alınmış, 2397 kişi (%12.7) 2 SD nin üzerinde bulunmuştur. İlk öğretim düzeyinde obezite oranımız %12.7 olarak değerlendirilmiştir. Tablo 8.DSÖ yaşa ve cinsiyete göre düzeltilmiş VKI SD değerleri SD Sayı % -5 -4 -3 -2 -1 1 2 3 4 5 Total 50 68 319 1932 5386 5579 3042 1658 538 201 18773 .3 .4 1.7 10.3 28.7 29.7 16.2 8.8 2.9 1.1 100.0 201 çocuk (%1.1) 5 SD üzerindedir. Bu değerlendirme 6-8 yaş grubunda obezitenin önemli bir problem olduğunu göstermektedir. Özel okullarla devlet okulları arasında yapılan kıyaslamalarda özellikle öğrencilerin boylarında anlamlı farklar olduğu görülmüştür Tablo 9. Yaşa ve Cinsiyete göre Standardize boy ölçümlerinin Özel ve Devlet okulları açısından kıyaslanması Değerler P değeri* Okul türü Özel Okul Devlet Okulu Toplam Özel Okul Devlet Okulu Toplam Özel Okul Devlet Okulu Toplam Uzun Boy* 39 27 2230 165 2269 192 289 55 7 yaş 11991 991 12280 1046 139 11 8 yaş 2192 141 2331 152 16880 1390 Toplam *2SD den uzunlar, **Pearson Ki-kare *** 6-7-8 yaş için toplam 6 Yaş Normal Boy 0.000 0.000 0.523 0.000** Tablodan anlaşıldığı kadarıyla özel okullarda 6 yaşta fark büyükken 8 yaşta fark ortadan kalkmaktadır. Babanın eğitim durumu, annenin eğitim durumu ve babanın gelir durumu ile kıyaslandığında anlamlı ilişki bulunamamıştır. Çadırda kalanlarda aynı yaşlarda uzun boyluluk çok düşükken kısa boyluluk okul gruplarından daha fazladır. Aynı yaş grubu için Kan basıncı değerlendirilmiş Sistolik 110 mmHg Diastolik 70 mmHg sınır kabul edilmiştir. Değer Tablo 10. Sistolik ve Diyastolik kan basıncının normal ve yüksek dağılımları Sistolik Kan basıncı Diastolik Kan Basıncı Yüksek Normal Toplam Sayı 1975 16798 18773 % 10.5 89.5 100 sayı 167 18606 18773 % 0.9 99.1 100 Kan basınçları yüksek ve normal olarak alındığında gruplar arası VKI ortalamaları tablo 11 de kıyaslanmıştır. VKI x Sistolik Kan Basıncı Tablo 11. VKI ile Sistolik Kan basıncının kıyaslanması N Ortalama SD Yüksek 1974 19.23 3.82 16784 16.33 2.46 Normal T testi p=0.000 Tabloya göre Sistolik Kan basıncı yüksek grubun VKI ortalamaları normal gruba göre anlamlı şekilde yüksektir. Tablo 12. VKI ile Diyastolik Kan basıncının kıyaslanması N Ortalama SD VKI x Diastolik Kan Basıncı Yüksek Normal T testi p=0.000 167 18591 21.18 16.59 4.71 2.73 Diastolik kan basıncında da VKI ortalamaları normal gruba göre anlamlı şekilde yüksektir. Tespit edilen kalp hastalıkları ile kan basıncı düzeyleri arasında bir ilişki bulunamamıştır. VKI 2 SD üzeri obez ve -2 SD ve 2 SD arası normal kabul edildiğinde Annenin Çalışma durumu ( Ki-kare, p=0.000) , Babanın Çalışma durumu ( Ki-kare, p=0.001), Babanın Öğrenim durumu ( Ki-kare, p=0.000) ile obez olma arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. En güçlü ilişki Annenin Öğrenim durumu ile Obez olma arasındadır. Tablo 13.Annenin öğrenim durumu ile çocukların Obez olma durumunun kıyaslanması VKI Değerlendirme Annenin Öğrenim Durumu İlkokul altı İlkokul Orta okul Lise Lisans ve üzeri Toplam Ki-kare p=0.000 Obez Normal Toplam 108 (%9.3) 331 (%10.5) 248 (%14.2) 180 (%14.8) 188 (%15.4) 1055 (%12.4) 1049 2830 1499 1033 1036 7447 1157 3161 1747 1213 1224 8502 Tablo değerlendirildiğinde Annenin öğrenim düzeyi arttıkça obezite oranı artmaktadır. Düşük VKI (-2 SD altında) ile sosyodemografik değişkenler arasında bir ilişki bulunamamıştır. Tablo 14.Tarama süreçlerinin Kalp hastalıkları açısından değerlendirilmesi Süreç Sayı % Taranan Kişi EKG Çekilen kişi Klinik bulgularla sevk edilen kişi EKG sonucu sevk edilen kişi Kalp hastalığı tanısı konulan kişi Anatomik Ritim bozukluğu ToplamTanı konulan kişi 21154 21154 3920 290 3 1 2 0 5 1 100 100 18.5 1.3 0.24 Tüm taranan kişilere EKG çekilmiş olup EKG de şüpheli görülen bireyler pediatrik kardiyoloğa gönderilmiştir. Pediatrik Kardiyoloğun değerlendirmesi sonucu 57 çocukta kalp hastalığı teşhis edilmiş süreci tamamlanan 51 olgu değerlendirmeye alınmıştır. Bu 51 olgu teşhisleri tamamlanarak tedavi ve takip süreçlerine alınmışlardır. 51 kişinin daha önce kalp hastalığı öyküsüne sahip olmadıkları ve muayeneleri sırasında 42 tanesinde hiç bir kalp muayene bulgusu olmadığı sadece 7 tanesinde üfürüm duyulduğu tespit edilmiştir. Olguların hiçbirinde ailede kalp hastalığı, ani ölüm yada kalp pili/elektroşok öyküsü bulunmamıştır. Çalışmamız başında taradığımız literatür konjenital veya edinsel kalp hastalığı olan bazı çocukların, hala tanı almadan okul çağına kadar gelebildiğini göstermiştir. Bizde çalışmamızda yapılan çalışmalara benzer sıklıkta kalp hastalığı tespit ettik. Minik Kalpler Sağlık Tarama Programı Sempozyumu Prof. Dr. İlhami ÜNLÜOĞLU İlhami ÜNLÜOĞLU; 1958 Sivrihisar doğumludur. 1976’da Eskişehir Anadolu Lisesi’nden, 1982 yılında Hacettepe Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. Başçiftlik/Tokat, Çifteler ve Eskişehir il merkezinde çalışmayı takiben, 1988-1991 yıllarında SB Ankara Hastanesi’nde aile hekimliği uzmanlık eğitimini yapmıştır. 1987 ve 1991 yıllarında Eskişehir Sağlık Müdür yardımcılığı görevinde bulunan Dr. Ünlüoğlu; Eskişehir AÇSAP Merkezi’nde çalışmasını takiben 1994’de Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yardımcı doçent olarak göreve başlamıştır. (Aile hekimliğinin ülkemizde ilk akademisyenidir). 1998’de doçent olan Dr. Ünlüoğlu, 2004 yılında profesörlüğe atanmıştır. Aile Hekimliği Anabilim Dalı (kurucu) başkanlığının yanı sıra; Türkiye Aile Hekimliği Yeterlilik Kurulu (TAHYK) kurucu başkanlığı, 2006 yılında Aile Hekimliği Uyum Eğitimleri Eskişehir İl Eğitim Koordinatörlüğü görevlerini yürütmüştür. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde; başhekim yardımcılığı/başhekimlik, Eskişehir Sağlık Yüksekokulu Müdürlüğü, Turizm ve Sağlık Bilimleri Fakültesi dekan vekillikleri görevlerinde bulunmuştur. 09.092011 tarihinden bu yana ESOGÜ rektör yardımcılığını yürütmekte olan Dr. Ünlüoğlu ayrıca; Diş Hekimliği Fakültesi Dekan vekilliğini ve SHMYO Ambulans ve Acil Bakım Teknikerliği Programı (kurucu) Başkanlığını yapmaktadır. Dr. Ünlüoğlu halen kurucularından olduğu Aile Hekimliği Eğitim Araştırma Derneği (AHEAD) başkanlığını ve Türkiye Aile Hekimliği Vakfı (TAHEV) Mütevelli Heyet Başkanlığını, Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği (TAHUD) Onur Kurulu ve Üniversite Hastaneleri Birliği yönetim kurulu üyeliklerini sürdürmektedir. Dr. Ünlüoğlu, 5’i uluslararası olmak üzere 14 bilimsel kuruluşun üyesi ve Paramedik Derneği’nin “Onur” üyesidir. Otuz iki derginin editörler kurulu üyeliği veya hakemliğini yapmış/yapmakta olan Dr. Ünlüoğlu’nun dördü uluslararası olmak üzere 12 bilimsel ödülü, biri yurt dışı olmak üzere 8 kitap editörlüğü, ulusal ve uluslararası toplam 170 makalesi ve 278 bildirisi mevcuttur. İlhami Ünlüoğlu evli ve iki çocuk babasıdır. Prof. Dr. Didem ARSLANTAŞ 13.10.1968 yılında Kahramanmaraşta doğdu, ilk orta lise öğrenimini İzmirde gerçekleştiren Arslantaş 1991 yılında Ege üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1991-1994 yılları arasında Eskişehir Devlet Hastanesi Acil Servisde mecburi hizmetini tamamladı ve 1995 yılında Osmangazi Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalında uzmanlık eğitimine başladı. 2000 yılında uzman, 2009 yılında doçent ve 2014 yılında profesör olan Arslantaş halen Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk sağlığı anabilim Dalında öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Üç kitap editörlüğü 8 kitap bölümü, bir uluslarası kitap bölümü yazarlığı, 30 uluslarası ,20 ulusal makalesi olan Dr. Arslantaş epidemiyoloji, yaşlılık ve sağlık eğitimi konularıyla ilgilenmektedir. Evli ve iki çocuk sahibidir. ERKEN TANI VE TARAMALAR Mortalite ve morbidite verilerinin ülkelerde zaman içerisinde sürekli değişme eğilimi göstermesi hastalıkların ana nedenlerinin önlenebilir olduğunu göstermektedir. Epidemiyoloji bir hastalığın değiştirilebilir nedenlerini belirleyerek korunmada çok merkezli bir rol almaktadır. Peki kaç tip koruma vardır? 1-Temel 2- Primer 3- Sekonder 4- Tersiyer Bunlar birbirinin tamamlayıcısıdır. Hepsi önemli olup temel ve primer koruma tüm toplumun sağlıklı olması ve iyilik halinin devamı için en etkili olanlarıdır. Temel korumanın amacı hastalık riskini arttırıcı sosyal ekonomik ve kültürel yaşam özelliklerinin oluşmasını önlemektir. Primer koruma Bunun amacı nedenleri ve risk faktörlerini kontrol altına alarak hastalık insidansını sınırlamaktır. Sekonder koruma Erken tanı ve tedavi Hastalığın daha ciddi boyuta gelmesine engel olur. Hastalığın prevalansını azaltmayı hedefler. Tersiyer koruma rehabilitasyon Önceden oluşan bir hastalığın ilerlemesinin ve komplikasyonlarının önlenmesi için yapılan koruma yöntemi. Erken Tanı: Herhangi bir hastalığın, o hastalığa ait belirtilerin henüz tam olarak ortaya çıkmadığı, kişiye acı ve sıkıntı vermediği ve onu çalışmaktan alıkoymadığı dönemde tanınmasıdır. Tedavi şansını artırır. Tedaviyi kolaylaştırır. Tedavi giderlerini azaltır. Doku ve organ kaybını önler. İş gücü kaybını önler. HAYAT KURTARIR Erken tanıda kullanılacak yöntemler: *Sağlık eğitimi *Periyodik muayene *Taramalar Tarama Tarama, tanı konulmamış hastalık veya defektlerin, kısa sürede çok sayıda kişi üzerinde uygulanan testler yolu ile tanınmasını sağlayan bir işlemdir. Taramaların amaçları Kronik hastalığı başlangıç döneminde saptamak Hastalıkların toplumda yayılışını önlemek Sağlıkla ilgili hatalı davranışları ortaya çıkarmak ve düzeltilmesini sağlamak Sağlık açısından kişiyi bilinçlendirmek Hastalığın gidişini izlemek Hekim-hasta ilişkilerini olumlu hale getirmek Tarama programları her hastalık için uygun bir yöntem değildir. Bir hastalığın taranabilmesi için bazı kriterlere uygun olması gerekmektedir ve tarama programlarının başarılı olması için bazı faktörlerin bulunması gerekmektedir. Bu faktörler incelendiğinde; Yüksek kapsayıcılık, taramalar riskli popülasyonun %80’ini kapsanmalıdır Ülkemizde kanser taramaları Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM) tarafından yapılmaktadır ve meme, serviks ve kolorektal kanserler ile ilgili tarama programları yürütmektedir. Taramaların başarılı olabilmesi için toplum kabulü ve biz hekimlerin konunun ciddiyetini kavramış olmamız şarttır. Uzm.Dr.Pelin KÖŞGER 01.10.1979 Giresun doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Zonguldak’ta, lise öğrenimini Ankara’da tamamladı. 2003 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 2004-2009 yılları arasında İzmir Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları dalında ihtisas, 2010-2014 yılları arasında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk Kardiyolojisi dalında üst ihtisas yaptı. Halen Eskişehir Devlet Hastanesinde çalışmaktadır. Çocuklarda görülen kalp hastalıkları; doğuştan kardiyak defektler, edinsel kalp hastalıkları ve aritmiler olarak sınıflandırılabilir. Doğuştan kalp hastalığı sıklığı %0.5-0.8 olup sol-sağ şantlı lezyonlar, obstrüktif lezyonlar ve siyanotik kardiyak defektler bu grupta bulunmaktadır. Bazı siyanotik kalp hastalıkları ile kritik düzeydeki darlıklar erken neonatal dönemde tanınmadığında duktus arteriyozusun kapanmasını takiben ani dolaşım bozukluğu ve ölümle sonuçlanabilmektedir. Bu bebeklerin fetal kardiyak değerlendirme ile intrauterin dönemde tanı alması doğum sonrası müdehale ve yaşam şansını büyük oranda artırmaktadır. Ayrıca duktus bağımlı kalp hastalıklarının erken tanınması amacıyla pulseoksimetri takibi son dönemde artan sıklıkta kullanılmaktadır. Edinsel kalp hastalıkları grubunda ise ülkemizde ve dünyada romatizmal kalp hastalıkları öncelikle yer almaktadır. Kronik mitral yetersizlik romatizmal kalp hastalığının çocuklar ve genç erişkilerdeki en sık görülen formudur. Ülkemizde olduğu gibi akut romatizmal ateş insidansının yüksek olduğu bölgelerde; tanı akut dönemde tanı almamış birçok çocuk sekonder proflaksi uygulanmaması sebebiyle tekrarlayan enfeksiyonlara maruz kalmakta, oluşan ağır geri dönüşümsüz kapak hasarının neden olduğu kalp yetersizliği sonrası geç dönemde tanı alabilmektedir. Uzun QT sendromu, Brugada sendromu, Wolf Parkinson White sendromu, hasta sinüs sendromu, katekolaminerjik polimorfik ventriküler taşikardi ve tam atriyoventriküler blok uzun süre aseptomatik seyir gösterebilen ancak ilk bulgusu ani kardiyak ölüm olabilen, büyük oranda kalıtımsal, erken tanı alması hayati öneme sahip ritim hastalıklarıdır. Oniki kanallı elektrokardiyografik değerlendirme ise bu hastalıkların tanınmasını ve ileri tetkik gereken olguların belirlenmesini sağlayan temel yöntemdir. Konjenital veya edinsel, yapısal veya ritim ile ilişkili çocukluk dönemi kalp hastalıklarına ait morbidite ve mortalitenin azaltılması için ülkemizde ve dünyada, perinatal döneminde dahil olduğu farklı çocukluk dönemlerini içeren tarama programlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Doç.Dr.Veysel Nijat BAŞ 29.05.1979 Amasya Doğumludur. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesini 2003 yılında bitirdi. 2003-2008 yılları arasında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatri İhtisasını yaptı. 2008-2009 yılları arasında Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniğinde çalıştı. 2009-2012 yılları arasında Dr. Sami Ulus Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim Araştırma Hastanesinde Pediatrik Endokronoloji Yan Dal Eğitimini tamamladı. 2012-2014 yılları arasında Kayseri Eğitim-Araştırma Hastanesinde çalıştı. 2014 yılından itibaren Eskişehir Devlet Hastanesinde görev yapmaktadır. OBEZİTE En büyük halk sağlığı sorunlarından birisi olan obezite, çocukluk çağının en sık görülen kronik hastalıklarından birisidir. Genetik, çevresel, biyolojik, sosyokültürel ve davranışsal birçok faktörlere bağlı gelişir. Vücutta aşırı yağ depolanması ile ortaya çıkan fiziksel ve ruhsal sorunlara neden olabilen bir metabolizma bozukluğudur. Günümüzde çocuk ve adolesan sağlığını tehdit eden en önemli sağlık sorunlarından biri olup her geçen gün sıklığı gittikçe artmaktadır. Bu durum özellikle gelişmiş ülkelerde olmakla beraber bütün dünyada artan bir prevalansa sahiptir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü obezite pandemisinden söz etmektedir. Dünya çapında son 10 yılda obezite hızla artmış ve 2030'a kadar 1.12 milyar erişkinin obez ve 2 milyardan fazla erişkinin kilolu olması beklenmektedir. Aynı şekilde obezite insidansı çocuklar arasında da dramatik şekilde artmaktadır. Birçok tanımı olmakla birlikte genel anlamda sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesi durumudur. Ancak aşırı yağlanma tanımını yapabilmek için önce normalin tanımlanması gerekir. Bu amaçla vücuttaki yağ miktarlarını ölçebilecek çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Bu yöntemler vücut yağ miktarını doğru ve güvenilir olarak ölçebilseler bile kullanımları kolay değildir. Vücut kitle indeksi (VKİ) erişkin yaş grubu için sık kullanılan güvenilir bir yöntemdir. Çocukluk çağı obezite sıklığı değerlendirilmesinde en önemli sorun erişkinler için mevcut olan ve uluslararası kabul gören VKİ eşik değerlerinin çocuklar için olmamasındandır. Bu nedenle çocuklarda ülkeden ülkeye değişen yaş ve cinsiyete göre belirlenmiş VKİ kullanılmalı, >%85 fazla tartılı, >%95 obez kabul edilmelidir. Vücut kitle indeksi total vücut yağını tam olarak yansıtmayabilir. Bel çevresi, sol orta kol çevresi ve boyun çevresinin ölçülmesi santral obezite hakkında fikir verebilir. Bu değerlendirmeler içinde o ülkenin verileri kullanılmalıdır. Obezitenin tip 2 diyabetes mellitus, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar ve kanser gibi birçok hastalığın nedeni olduğunun anlaşılmasından sonra bu konuda önleyici tedavi yöntemleri artmıştır. Sonuç olarak obezite sıklığının artması morbidite ve mortaliteyi etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunudur. Obezitenin erken dönemde önlenmesi erişkin yaşlardaki komplikasyonların azalması ve yaşam kalitesinin artmasının yanında bu duruma bağlı gelişen komplikasyonların tedavisi için sağlık harcamalarını azaltacaktır. Obezitenin önlenmesinde aile ve toplumun tüm bireylerinin katılımı sağlandığında ancak başarı elde edilebilir. Dr.Mesut HARMANCI 1965 Emirdağ/Ağılcık Köyünde doğdu.İlkokulu Eskişehir Hamidiye Köyü İlkokulunda,orta ve lise öğrenimini Maarif Kolejinde tamamladıktan sonra Hacettepe üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. Giresun Devlet Hastanesi, Eskişehir 70.yıl Cumhuriyet 7 nolu sağlık ocağı ve İnegöl Toplum Sağlığı Merkezinde çalıştı. Halen Eskişehir Halk Sağlığı bünyesinde Minik Kalpler Sağlık Taraması Ekibinde doktor olarak çalışmaktadır. Yavuz Selim KÜÇÜK 1981 yılında Konya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini memleketi Konya’da bitirdi. Seydişehir Sağlık Meslek Lisesinden (1999), Hacettepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Sağlık İdaresi bölümünden (2004), Hacettepe Üniversitesi Sağlık Kurumları Yönetimi ABD Tezli Yüksek Lisans programından (2012) mezun oldu. Halen Hacettepe Üniversitesi Sağlık Kurumları Yönetimi ABD Doktora programına devam etmektedir. 08.04.2002 tarihinde Karabük Sağlık Müdürlüğü 112 Acil Servis Komuta Kontrol Merkezinde Sağlık Memuru olarak göreve başladı. 2002 - 2004 tarihleri arasında Ankara İl Sağlık Müdürlüğü 112 Acil Servisinde Sağlık Memuru olarak çalıştı. 2004 - 2007 tarihleri arasında Ankara İl Sağlık Müdürlüğü İdari Mali İşler Şube Müdürlüğü, İhale - Satınalma Biriminde çalıştı. 2007 - 2012 tarihleri arasında Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi’nde Satınalma ve Mali İşlerden sorumlu Hastane Müdür Yardımcısı olarak çalıştı. 2012 - 2013 tarihleri arasında Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğü’nde İdari Mali İşler Şube Müdürü olarak çalıştı. 07.02.2013 tarihinden itibaren Eskişehir Halk Sağlığı Müdürlüğü’nde Halk Sağlığı Müdür Yardımcısı olarak görev yapmaktadır. Orta derecede İngilizce (KPDS/ÜDS:60) bilmekte, evli ve iki çocuk babasıdır. Doç.Dr.Aslı Kavaz TUFAN 06.07.1978 Rize doğumlu,ilk ve orta öğrenimini Trabzon’da tamamladı.1996-2002 Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu.Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanlığını Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden 2002-2007 yılında aldı.2008-2009 yılları arasında Ardahan devlet hastanesinde çocuk uzmanı olarak görev yaptı.20092012 yıllarında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden çocuk nefroloji yan dal uzmanlığını aldı.2012 yılında Harvard Üniversitesi Boston Çocuk Hastanesi Çocuk Nefrolojisi Transplantasyon Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak görev yapmıştır. 2013 yılından itibaren Eskişehir Devlet Hastanesinde Çocuk Nefroloji Uzmanı olarak görev yapmaktadır. Çocukluk Çağında Hipertansiyon Çocukluk çağında hipertansiyon (HT) günümüzde ciddi bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Erişkin çağda hipertansiyon toplumun büyük bir kısmını etkilemekle birlikte çocukluk çağındaki sıklığı %0.3-4.5 oranında bildirilmektedir. Ancak özellikle gelişmiş toplumlarda obezitenin giderek artması nedeni ile büyük çocuk ve ergenlik döneminde sıklığı daha yüksektir. Bu nedenle son yıllarda yeni kan basıncı tanımları ve ölçüm tekniklerinin geliştirilmesi ile hafif ve bulgusuz olguların erken tanısına ve hastalığın önlenmesine yönelik çalışmalar ağırlık kazanmıştır. Çocukluk çağında HT sekonder HT (renal parankimal, renovasküler, endokrin, kardiyak nedenler) veya esansiyel HT olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocukluk çağında kan basıncı ölçümü boy ve tartıda olduğu gibi persantil eğrileri ile değerlendirilmektedir. Hipertansiyon Çocuk ve Adolesanlarda Yüksek Kan Basıncı Çalışma Grubunun yayınladığı verilere göre 3 ayrı ölçümde sistolik veya diyastolik kan basıncı değerinin yaş, cins ve boya göre 95. persantil değerinin üstünde olması şeklinde tanımlanmıştır. Kan basıncının doğru ölçümü uygun donanım, deneyim ve sabır gerektirmektedir. Kan basıncı en uygun şekilde standart civalı sfigmomanometre, stetoskop ve yaşa uygun manşon ile ölçülür. Kan basıncının gün içerisinde değişiklik göstermesi nedeniyle günümüzde tek bir kan basıncı ölçümü yerine ayaktan kan basıncı moniterizasyonu ile tanı kesinleştirilmektedir. Tanı konulduktan sonra HT’nun nedenlerinin araştırılması gerekmektedir. Hastanın yaşı, HT’un şiddeti, risk faktörlerinin veya hedef organ hasarının varlığı, eşlik eden başka hastalıkların varlığına göre tedavi kararı verilir. Tedavide terapötik yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavisi uygulanır. Tedavinin amacı öncelikle kan basıncını 90 persentilin altına indirmek ve hedef organ hasarını engelleyerek HT’un yaratacağı morbidite ve mortaliteyi azaltmaktır. Prof. Dr.H.Hikmet BAŞMAK Eskişehir doğumlu, İlkokul, Ortaokul ve Lise eğitimini Eskişehir’de tamamladı. Hacettepe Tıp Fakültesini 1987 yılında bitirdi. Göz Hastalıkları Uzmanlığını (Oftalmoloji) Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1991 yılında aldı . 1992 - 1998 yılları arasında uzman olduğu fakültede Yardımcı Doçent olarak çalıştı. 1998 yılında Doçent Unvanını, 2005 yılında Profesör Unvanını aldı. Oxford Eye Hospital’de 1996 yılında şaşılık üzerine eğitim aldı. 1994-1996 yılları arasında Eskişehir - Bilecik Tabip Odası Başkanlığını yaptı. 1994- 2013 yılları arasında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanlığını yaptı. Hikmet Başmak’ın yurtiçi ve yurtdışı Bilimsel derneklerde üyelikleri ve yurtiçi ve yurtdışı bilimsel dergilerde göz hastalıkları üzerine çok sayıda bilimsel yayını mevcuttur. Halen Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalında ve özel muayenehanesinde hizmet vermektedir. Çocuklarda Göz Taraması Çocuğun sağlıklı fiziksel gelişmesini sağlayabilmesi ve iyi bir eğitim alabilmesi için iyi bir görme kapasitesine sahip olması elzemdir. Görme gözden başlayarak beyinde görme yolları ve görme merkezinin ortak çalışması ile elde edilen bir kavramdır. Çocuklarda görme sistemleri yürüme, konuşma, altını tutma gibi gelişmemiştir, sonradan öğrenilir. Görme sisteminin sağlıklı gelişmesi için, her iki gözden gelen net imajların beyindeki görme merkezine ulaşması ve burada her iki gözden gelen görüntülerin birleştirilmesi gerekir. Aksi takdirde çocuk görmeyi öğrenemez. Bu durum, ormanda yalnız başına büyüyen bir çocuğun yeterli uyaranı alamamasına bağlı olarak konuşmayı öğrenememesi olayı ile benzerlik gösterir. Büyüyen bir çocuk, elde ettiği net imajları gelişmekte olan beyine gönderemezse, bir gözde veya iki gözde kalıcı görme azlığına, (tembelliği-ambliyopi) yol açabilir. Erken teşhis bu çocuklarda en iyi ve etkili tedavi yöntemidir. Kalıcı görme bozukluğu yapabilecek nedenler arasında olan şaşılık, refraksiyon kusurları (sıklıkla hipermetropik izoametropi ve anizometropi şeklindeki) veya katarakt yada korneal yara gibi göz tembelliği (ampliyopi) yapan nedenler muayene ile kalıcı hasar yapmadan saptanabilir. Bazı nadir durumlarda retinoblastom gibi hayatı tehdit eden göz tümürleri bile erken dönemde saptanabilir. Bu amaçla göz muayeneleri 1yaş, 3 yaş ve okul öncesi dönemde ve okula başladıktan sonra yapılmalıdır. Sonuç olarak Çocukluk çağı, önleyici/koruyucu göz sağlığı hizmet ve araştırmaları açısından en önemli dönemdir. Bu dönemdeki görme kayıpları, uzun bir hayatın görme hissi olmadan yaşanmasına yol açabildiğinden, kişi ve toplum açısından önemli maddi ve manevi kayıplara neden olabilir. erken tanı için toplumun bilgilendirilmesinin yanı sıra alışılmış pediatrik muayeneye ek olarak göz muayenesinin de yapılması sağlanmalı ve bu muayene belli aralıklarla tekrarlanmalıdır. Uzm.Dr.Kazım TIRPAN 1971 yılında Kayseri’de doğdu. 1988 yılında Endüstri Meslek lisesi Elektronik bölümünü bitirdi. 1995 yılında Erciyes Üniversitesi Tıp fakültesinden mezun oldu. Mecburi hizmet görevini Tokat-Zile de yaptı. 2001 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD’dan Halk Sağlığı Uzmanı unvanı aldı. 2002 yılında Eskişehir Sağlık Müdürlüğüne atandı. Bir yıl kadar Sağlık projesi bünyesinde il eğiticiliği yaptı. 2003-2006 yılları arasında Sağlık Müdür yardımcılığı görevini yürüttü. Aile Hekimliği Eğiticisi olarak Düzce ve Eskişehir illerinde eğitimler verdi. 2006 yılında Eskişehir Aile Hekimleri derneği kuruluşunda çalıştı ve başkanlık, onur kurulu ve yönetim kurulu üyelikleri yaptı. Aile Hekimleri Dernekler Federasyonu yönetim kurulunda 2 kez görev aldı. 2006 yılından beri Aile hekimi olarak çalışmaktadır. Yerli ve yabancı dergilerde yayınlanmış bilimsel çalışmaları vardır. Sağlıklı Kalpler Sağlıklı Eskişehir