fırat haber 2 RÖPORTAJ EMİNE SIRMALI Çanakkale içinde vurdular beni ölmeden mezara koydular beni… Çanakkale Savaşı’nı belki de en iyi anlatan türkülerden biridir Çanakkale Türküsü. Bundan tam 95 yıl önce ne analar ne babalar ne evlatlar gitti bu savaşta vatan uğruna. Çanakkale öyle bir ruhtu ki dil, din, ırk ayrımı yapılmadan savaş verdi her milletten çok insan. Ve bu birlik beraberlik sayesinde erişildi zaferlere. Birlik ve beraberlik ruhunu canlandırmak, tarihimizi hatırlamak ve şehitlerimizi bir kez daha onurla anmak adına Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ergünöz Akçora ile Çanakkale Savaşı konusunda doyurucu bir sohbet gerçekleştirdik. Çanakkale Savaşı’nın dünyadaki ve tarihimizdeki öneminden bahseden Akçora gençlere de mesajlar verdi. Çanakkale Savaşı’nın tarihimizdeki yeri ve önemi nedir, bu savaşta neler yaşandı? Çanakkale öyle bir zafer ki toplumu acılara gark eden, o dönemin insanını yiyip bitiren, geleceğin aydınlarını belki bilim adamlarını yitirmemize neden olan ama her şeyden önemlisi tarihten gelen toprağına sahip çıkma, vatanını sevme, devletini sevme ve şahadet mertebesine erişme yönünden bilinçli bir savaştır. Aslında bu savaş bizim yüzümüzden çıkmadı. Batılı devletlerin sömürgelerini paylaşma projesinden çıktı. Ve Almanya’nın gelişmesiyle İngiltere ile Fransa buna engel olmak için Rusya’yı da aralarına katarak Almanları sıkıştırmaya başladı. Bu savaşın patlak vermesi de bir Sırplının Avusturya veliahdını öldürmesidir. Haliyle Sırbistan’ın Avusturya’ya Avusturya’nın da Sırbistan’a karşı bu hareketinde taraflar iki tarafı da tutmak zorunda kaldı. Ruslar İslav politikası çerçevesinde hem Ortodoks kilise hem de Rusçuluk programı çerçevesinde Sırpları ve o bölgedeki Ortodoks grupları tutuyordu. Ama İngiltere ve Fransa ise daha çok Katolik ve Ermeni gruplarını çekiyordu.Protestanlık durumunda olan Almanların da o anda bu bölgedeki nüfuslarını ve menfaatlerini korumak için Osmanlı’ya yanaştıkları bir dönemdi. İşte bu dönem içinde İttihak ve Terakkiciler Abdülhamit’i tahttan indirdiler. Ve Enver Paşa Bab-ı Ali baskınıyla Abdülhamit’i Selanik’e sürgün etti, 1908’de II. Meşrutiyet ilan edildi fakat bir yıl sonra Abdülhamit öldü. Bu ölüm sonrası başta olan Enver Paşa orduyu yenileştirme çerçevesinde Almanya’ya çok yanaştı, dış borçlar için oradan kredi aldı, Avrupa ise birçok topraklarımızı haczetmek istedi. Türkiye çok şahane bir tüketici ülke olduğundan bu bölgeden Avrupa’nın alacağı her türlü ihale büyük önem taşıyor. Ve bugün de hangi ihale alınamıyorsa çeşitli bölücülük meselelerini Türkiye’nin başına getirerek bizden istediklerini koparmaya çalışıyorlar. İşte o dönemde de hem İstanbul-Bağdat demiryolu hem İstanbul-Hicaz demiryolunu Almanlara kaptırdılar. Böyle olunca boğazları ve İstanbul’u artık saf dışı bırakmak ve Ruslara yardım etmek için Çanakkale Savaşı’nı başlattılar. Rusya kasım ayında Osmanlı’ya savaş ilan etti ve Osmanlı da açıkça Almanlarla taraf oldu. İşte bu savaşa giriş projesinde gemilerle kısa zamanda donanmanın İstanbul’a gelip başkenti almasıyla Osmanlı çökecek, Ruslara gerekli ikmal sağlanacak, Rusların ekonomisi düzeltilmeye çalışılacak ve ellerindeki buğday ambarlarının satı- MART - 2010 Akçora Kimdir? 1945 Elazığ Halköy doğumlu olan Ergünöz Akçora Fırat Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde görev yapıyor. Atatürk Araştırma Merkezi Müdürlüğü görevini de yürüten Akçora aynı zamanda Atatürkçü Düşünce Kulübü ve Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu’nun yöneticisi. Elazığ’da çeşitli okullarda yaklaşık 12 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra Kayseri ve Ankara’da bulunan, daha sonra tekrar memleketine dönen Yrd. Doç. Dr. Akçora emekli olduktan sonra da çeşitli üniversitelerde çalışmalarını yürütmeyi planlıyor. “Çanakkale’deki ruh fedakârlıktı” şıyla bir ekonomik iyileştirme sağlanacaktı. Haçlı ordusuyla o dönemin komutanları rahatlıkla boğazları geçeceklerdi. En ön planda İngiliz arkada Fransız donanması atış, mühimmat, taşıma ve menzil yönünden en ünlü gemileriyle yer aldılar. Bizde ise boğazdan geçen gemiler için iki taraftan da toplar yetişmiyordu. Yetişen de birkaç tane vardı. Peki nasıl battı o kadar gemi? Bir hafta önceden Nusret Mayın Gemisi eldeki eski mayınları bir gece görünmeden boğaza konumlandırabildiler. Ve enteresandır sürekli bölgeyi tarayan düşman bu mayınları tespit edemedi. 18 Mart sabahı düşman donanmasının boğazlardan girmesiyle her taraf hallaç pamuğu gibi oldu. Bütün tabyalarımız kullanılmaz hale geldi. Topların üzeri toprak yığınlarından geçilmedi. İlk şehitlerimiz olan topçularımızın ölümüyle durum daha da zorlaştı. Ancak atışların zayıfladığı sıralarda sağ kalanlar ellerindeki kamalarla topları toprağın altından çıkarıp tekrar atış menziline koyarak bunlardan istifade edebildiler. Boğazlardan geçen gemilerin mayınlara çarpması bir panik yaratıyordu. Gemiler kaçayım derken öbürüne çarpıyordu ve çok ünlü gemilerden üçü saf dışı bırakılarak akşama doğru pek çok düşman denizlerde kaybolmaya başladı. Hatta bir ara Türk Ordusu ateşi kesiyordu ki düşman gelip cesetlerini toplayabilsin diye. 18 Mart’ta o dönemin aydınlarını ve hatta geleceğin aydınlarını savaşta kaybettik. Savaştan sonra bu durum topluma nasıl yansıdı? Tabiki o dönemde birçok öğrenci okudukları okullardan mezun olamayarak şehit düşmüşlerdir. Ve o küçük kahramanların cephedeki savaşma gayretine rağmen Anadolu’da sahipsiz kalan, güvenliği sağlanamayan, silahı olmayan halkı da Rus ve Ermeni komitelerinin Doğu Anadolu’da yaptığı katliamı bu gün ters yüz çevirip soykırımı şeklinde lanse ettirmeleri oradaki o şehit düşen küçük çocuklarımızın yani geleceğin aydınlarının birçok yedek subayların neden orada gidip öldüklerini veya bu ülkeyi savunamayacak güçte olan yedi cephede çarpışan bir ülkenin insanlarının eski komşularını asla öldürme değil onların komşuları olarak hep yanlarında olmak istediklerini bildiren bir milleti hala kirletme, karalama pozisyonuna gelmeleri okumuş zümrenin mücadelesini ortaya koyamıyor. Şu anda bile eğer Türkiye Devleti zayıf düşsün değil azınlıkları kendi soyumuzdan olanları bile bize karşı kullanma çabası içerisindeler. Bir kişi çıkıyor diyor ki ‘Türkiye Ermenileri katletti’ Nobel Ödülü veriyorlar, aydın, profesör dediklerimiz ‘soykırıma özür dileyelim’ diyorlar bu nedir, bu savaşı neyle ölçüyorsunuz. Biz en kötü şartlarda dahi bu memleketin şerefi, haysiyeti, namusu, bayrağı için kanımızı da verdik canımızı da. Ve biz isteriz ki bu ülkede yaşayan ister azınlık olsun ister vatandaşımız olsun memleketinin, bayrağının kıymetini bilsin ve eski hataları bir daha yapmasınlar, yapmayalım. Bir aydın olarak bizim görevimiz bu birliği sağlayıcı konuşmaları yapmaktır. Çanakkale’deki kaybımız budur. Biz uzun zaman cehaletten kurtulamadık, her şeye karşı gelmek her şeye muhalefet olarak bu davranışa hala daha devam ediyoruz. Hatta okumuş cahillerimiz bile var. Bu konuda halk bilinçlendirilmeli. Çanakkale Savaşı sonuçları değerlendirildiğinde günümüze yansımaları nasıl olmuştur? Birçok savaşta hem karşı taraftan hem bizden insan kayıpları çok oldu. Aynı kayıpların acısını Avrupa, hem I.Dünya Savaşı’nda hem II.Dünya Savaşı’nda yaşadı. Ülkeler, şehirler tahrip edildi. O ülke insanları da bizim gibi üzüldü. Çanakkale elimizde ne var ne yok götürdü, elimizdeki silah gücünü bitirdi, ama bize bir şey kazandırdı. Çanakkale muharebeleri milli mücadelenin mimarlarını yetiştirdi, eğitti. Mustafa Kemal’i, Fevzi Çakmak’ı, Kazım Karabekir’i, Rauf Orbay’ı, Cafer Tayyar’ı… Onların tecrübeleriyle biz bir yerlere geldik. Sömürgeci mıntıkadaki mazlum milletler sömürgeci devletlerin yenileceği zihniyetiyle tüm dünyada bağımsızlık hareketlerine girmeye başladılar. Ve hala İngiltere o bitiremediği sömürgeyi devam ettirerek sömürge ülkelerine bağımsızlıklarını vermiyor. Nerede altın çok petrol çoksa bu bölgeleri kurtarma ve demokrasi bahanesiyle bilhassa Müslüman ülkeleri birbirine düşürecek işler yapıyorlar. Bunun yanında bizim için en büyük kayıp olan beyin takımının gitmesidir. Bu savaşlarda birçok doktorumuzu, öğretmenimizi, uzmanımızı kaybettik. Yenileşmeye çalışan ordunun silahları tamamen gitti. Kıyafet yok, gıda yok, gemiler batırıldı, Alman yardımları önlendi. Ama maneviyatın yüceliği ortaya çıktı, ne maksatla mücadele edildiğinin önemi or- taya kondu. Çanakkale muharebe- en aktif şekilde yapmalı. Sabah leri sırasında yenildik, bittik dedi- dinç kalkmalı, geceleri mümğimiz bir anda böyle bir zaferi künse erken yatmalı, beynini, zihkazanarak Türk Milleti’nin ölme- nini, bedenini temiz kullanmalı, diğini ve savaşta gösterdiği insan- sigaradan, alkolden uzak durmalı, lık dersleriyle ne denli ülkesine, beyin jimnastiği yapmalı, kitap bayrağına sahip çıktığını ortaya okumalı, film izlemeli ve olaylarkoyduk. Burada yetişen komutanlar Milli Mücadele’yi daha iyi yö- dan bir şeyler çıkarmalı, dersler alnettiler, düşmanı tanıdılar. Mühim malı. Kendimizi iyi yetiştirmeliyiz olan milletin kendisine hizmet ki beyin gücüyle düşmanları bloke edebilelim. Niye ben burada raedenlere inanmasıydı. Her yıl yapılan Çanakkale şe- hatça yaşayabileyim diye bir başhitlerini anma törenlerine dün- kası canını feda etsin, analar yanın birçok ülkesinden ağlasın… O halde biz de dersleri Çanakkale’de yakını bulunan in- asarak, sınıfları boşaltarak değil sanlar da geliyor. Bu nasıl bir öğrenci olarak üzerimize düşeni savaş ruhudur ki konu savaşta yaparak o insanlara layık olmalıkaybedilen yakınlar olmasına rağmen bu zafer birçok farklı yız. Piyasadaki tarih kitaplarının, milletten insanı biraraya getiritarihimizi objektif şekilde anlatyor? Ortak tarih, ortak dil, ortak kül- tığını düşünüyor musunuz? tür olmadan devlet olmaz. Bu saNet bir şekilde objektif yazılır divaşta Osmanlı bir yana içindeki yemem bu kişilerin niyetlerine Arabıyla, Kürdüyle, Lazıyla, Çer- göre muhakkak ki değişir ama keziyle hepsi birlik olmuş ve bu benim hiçbir alacağım yoksa hersavaşı vermiş. Bugün de bunlar hangi bir makam, mevki ihtiyaTürkiye Cumhuriyeti çatısının alcında değilsem, bu alacağım tındalar. Bu ortaklığı kabul edip bu ülkeyi kurduğumuza göre hak kitabın parasıyla bazı şeyler gerve hukukumuzu da anayasal çer- çekleşmeyecekse daha doğrusunu çevede düzenlemeliyiz. Hal böyle yazarım ama bu kitabım şu sözden olunca bizim bu ortak zaferimizi dolayı yayımlanmaz veya bunu sade tüm ırklarla paylaşmamız tamam derse yazar, bazı yerleri lazım. Onun için o şehitlere diki- belki kırpacaktır. Ve şunu da belen abidelerin isimlerinde Harput- lirtmek gerekir ki tarih muhakkak lusu, Merzifonlusu, Tekirdağlısı, doğru söylemeli ancak her doğEdirnelisi, Vanlısı, Hicazlısı, Ye- ruyu da her yerde anlatmamalı. menlisi deniliyor. Şimdi bu savaşa Eğer o doğru orada o anda topluİngilizler, Fransızlar, Almanlar, Afmumuzu bölecekse, kötülük, karrikalı, Avustralyalı, Orta Asyalı, Kafkaslı pek çok insan katılıyor. gaşa yaratacaksa, devlete, millete Üç yüze yakın bizim taraftan yine bir zarar getirecekse varsın biraz üç yüze yakın karşı taraftan olmak mezarın altında kalsın. üzere pek çok insan gitti. Mesela bugün Nagazaki’ye atılan atom bombası olayını kınamaya Japonlar yanında Fırat Üniversitesi Adına Sahibi o bölgeye dünyanın pek Rektör Editör çok yerinden insan giProf. Dr. A. Feyzi BİNGÖL Göksel GÖKER diyor. Hatta kaybı olmaGenel Yayın Yönetmeni Haber Müdürü yan ülkeler de katılıyor. Prof. Dr. Esma ŞİMŞEK Mustafa TANYILDIZI Çünkü böyle bir felaketin anısı hatırlatılarak Yazı İşleri Müdürü Tasarım dünya barışı sağlan(Sorumlu) Şule ÖZGER maya çalışılıyor. ÇanakÖğr. Gör. Recep BAĞCI kale’deki ruh Sayfa Sorumluları fedakârlıktı, paylaşYayın Kurulu Emel TEMİZAY maktı. Bu savaş böyle Prof. Dr. Orhan KILIÇ Emine SIRMALI Doç. Dr. Mustafa YAĞBASAN kazanıldı. Bu birlik ve Nursel AVCI Yrd. Doç. Dr. Vedat ÇAKIR beraberliği de sürdürSayı: 228 Yrd. Doç. Dr. Fatih ARSLAN mek bizlere düşüyor. Çanakkale SavaAdres: Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi şı’ndan günümüz genMerkez/Elazığ çliği neler çıkarmalı? E-Posta: firathaber@firat.edu.tr Gençlik öncelikle Baskı: Fırat Üniversitesi Matbaası kendine düşen görevi fırat haber