TBMM B: 9 21 . 1 0 . 2009 O: 1 Şimdi, biliyoruz, Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki anlaşma, 1921 'de imzalanan Moskova Anlaşması şunu öngörüyor: Daha önce Osmanlı İmparatorluğu ve Rusya arasındaki bütün anlaşmaları geçersiz sayıyor. Gerçekten bu anlaşmanın metni de çok enteresan. Yeni kurulan iki devlet, eşitlik temelinde, Türkiye'deki kapitülasyonların kaldırılmasından Misakımillî'nin tanınmasına kadar geniş bir çerçevede mutabakata varıyorlar. Dolayısıyla, 1921 Anlaşması ile birlikte Moskova Anlaşması'na yapılan atıf ve bu anlaşmaların geçerliliği ile sınırların teyit edildiğinin belirtilmesi, zaten Türkiye'nin sınırları hakkında hiçbir spekülasyon olmadığını ortaya koyuyor. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya bir deklarasyonla "Sovyetler Birliği'nin ardılı olmadığını, devamı olduğunu, ondan doğan bütün hak ve yükümlülükleri üstlendiğini" söyledi. Böylece, Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki Moskova Anlaşması geçerliliğini korumaya devam etti. Daha sonra ardıl devletler olan Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan gibi devletler 1991 'de Alma Ata'da bir araya gelerek bir anlaşma imzaladılar. Alma Ata Deklarasyonu'na göre bunlar Sovyetler Birliği'nin imzaladığı bütün anlaşmaları tanıdıklarını, ardıl devlet olarak buna sahip çıktıklarını söylediler. Dolayısıyla ortada Kars Anlaşması'nı ve Kars Anlaşması'nın atıf yaptığı Moskova Anlaşması'nı herhangi bir şekilde sıkıntıya sokan bir şey yok. Bir de işte, burada birtakım beyanlar zikrediliyor, zikredilen beyanlardan bir tanesi şu: Bağımsızlık Bildirgesi'nden bahsediliyor, bazı devletlerin, devlet yetkililerinin, Ermenistan'ın ve Türkiye'nin sınırlarıyla ilgili spekülatif açıklamalarından bahsediliyor. Birincisi şunu unutmayalım: Ermenistan Birleşmiş Milletlere üye olurken de diğer uluslararası örgütlere üye olurken de bütün devletlerin sınırlarını tanıdığını, o devletlerin sınırları hakkında, o devletlerin sınırlarına göz dikmesi gibi herhangi bir şeyin söz konusu olmadığını söylüyor. Dolayısıyla, Birleşmiş Milletlere üye olan bir devletin yine Birleşmiş Milletler üyesi bir başka devletin sınırını tanımaması gibi bir beyanı kabul edilemez. Ayrıca bunların çoğu siyasi açıklamalardır, hukuki açıklamalar değildir. Tam tersine, bakın Ermenistan Başbakanının açıklaması var, diyor ki: "Türkiye'nin sınırlarını tanıyoruz, hatta biz sınırları kapattığımız için onlar Kars Anlaşması'nı ihlal etmekle bizi suçluyorlar." Yani Kars Anlaşması'nı kabul ediyorlar ve diyorlar ki: "Kars Anlaşması dışında herhangi bir anlaşma, Türkiye-Ermenistan arasında herhangi bir anlaşma söz konusu olmadığına göre Türkiye, sınırları kapatmakla Kars Anlaşması'nı ihlal etmiştir." Dolayısıyla bizatihi, tam tersine, birçok siyasi açıklama bulabilirsiniz ki Türkiye-Ermenistan sınırını oluşturan, teyit eden, bugün de geçerliliği olan anlaşma Kars Anlaşması'dır, Türkiye'nin bu konudaki kazanımı devam etmektedir. Yine Nahcivan'la ilgili birtakım spekülasyonlar yapılıyor. Nahcivan konusunda hiçbir problem yok. Türkiye'nin buradaki haklan, Türkiye'nin buraya dönük olarak bütün bir perspektifi bu Protokol vasıtasıyla bir kere daha teyit edilmektedir. Zaten Türkiye'nin herhangi bir şekilde Nahcivan'la olan ilişkisini, Nahcivan'ın statüsü hakkındaki hak ve yükümlülüklerini herhangi bir devletle tartışmaya da ihtiyacı yoktur. Fakat yüce Meclisin dikkatine bir hususu getirmek istiyorum. İkide bir Nahcivan meselesinde bir pürüz varmış ya da Nahcivan meselesinde bir kuşku varmış gibi bir imaj yaratmak, sanki Ermenistan'ın Nahcivan'a karşı olası bir tehdidi varmış ya da Türkiye'nin bu konuda herhangi bir sıkıntılı pozisyonu varmış gibi bir imaj doğurur ki, durduk yerde uluslararası ilişkilerin gündemine, olmayan bir sorunu Türkiye üzerinden sokmuş oluruz. Nahcivan'la ilgili herhangi bir sorun yoktur. Türkiye'nin buradaki hakları ve yükümlülükleri aynen devam etmektedir. -206-