M e d i a M eb li san 3 Kânunusani 1334 (1918) t : 27 C : 1 dinin buyurduğu gibi, ashabı taarrüfü taarrüfîerinden me- lin, şahitler de var idi; fakat okuma-yazma bilmedi kî eri- nedecek kadar külfeüi bir şey değildir. Esasen Katibi Adi­ den dolayı yalnız ben vazı imza eyledim mealinde bir şerh lere arzedilecek mesail, tarafeynin ihtiyariyla arzedilecek vermesi maksadı temin edemez. Kıymeti milyonları baliğ mesaildir. Herkes kendi vesikasını tevsik etmek için Katibi olması muhtemel olan bir muamelede yalnız Mukavelat Mu­ Adle götürecek, tasdik ettirecek. Böyle bir mecburiyet kar­ harririnin imza ve m ü h r ü kafi gelemez. Bu varakadan do­ şısında b u l u n a n bir a d a m nasıl harç külfetini nazarı itiba­ layı bir dava ve bir şüphe zuhur eylediği takdirde; şahitler ra alarak oraya gidiyorsa, böyle okur-yazar iki şahidi bul- kim imiş, falanmış ve falanmış, onlar da ölmüş, gitmiş, im­ m a s a d a kendi menafiine d a h a muvafıktır. Kendisini tarif zalan yok. Sahtekarlığı neyle isbat etmeli? edecek iki şahidi b u l m a k külfetini de ihtiyar etmelidir. Bu, kendinin menafi noktasından m a t l u p t u r ve menafiine da­ ha muvafıktır. Şayet bu külfeti ihtiyar etmese, ileride; ben bilmeyerek bu varakaya vazı imza etmişimdir dememelidir. Böyle bir hale m a r u z kalmaka ve böyle bir şey demeye ma­ hal b ı r a k m a m a k için Muarrif olan okur-yazar iki şahit hu­ zuruyla evrak tasdik ve tevsik edilmelidir. Bu suretle tercü­ m a n ı n d a o k u y u p yazması meselesi haizi ehemmiyyet ol­ maz. Yalnız şahitler, Muarrifîer okur-yazar olur ise m a k ­ Tercümanlar meselesine gelince: Bildiğimiz ve olduk­ ça tahsil ettiğimiz bir lisanda tercüme etmekte ne kadar me­ şakkat çekiyoruz, bu malumdur. Mukavelat Muharrirleri büyük bir mukavele h a k k ı n d a akideynin rızasını, arzusu­ nu anlamak için tercüman istihdam ediyorlar. Sonra ter­ cüman, yazı bilmem, o k u m a k bilmem diyor. Bu nasıl ter­ cüman, bu nasıl iş? Bu tercümanın sözüne nasıl itimat edi­ lir? Bendeniz zannediyorum ki, akideynin veyahut Muarrifelerin imzası olmazsa zaruri olarak onların imzasından sat temin edilir zannediyorum. sarfı nazar edebilir. Fakat şahit ve tercümanın imzası her­ E M A N U E L E M A N U E L İ D İ E F E N D İ (Aydın) — halde lazımdır. Evet; ama okuma-yazma bilir adamlar ol­ Acaba başka bir memleketin k a n u n u n d a böyle bir m a d d e mayan uzak karyelerde ne yapacağız, suali varidi hatır ola­ mevcut m u d u r ? Şu maddeyi mütalaa ettiğimde bendenize bilir. O n u n da çaresi düşünülmüştür. o kadar garip g ö r ü n d ü ki, m a d d e tasdiki alilerine iktiran Efendiler, başka kanunlarda: Mukavelenameler Mu­ ettikten sonra memlekette Mukavelat Muharriri yoktur de­ kavelat Muharriri ve iki şahit veyahut iki Mukavelat Mu­ meyeceğim; ancak keşke olmasa diyeceğim. Mukavdat Mu­ harriri huzurunda tanzim edilir deniliyor. Binaenaleyh, biz harriri tarafından tasdik edilen evrakın kuvvet ve ehemmi­ de öyle bir çare düşünebiliriz. Eğer yazı bilir şahit yoksa yetini tarife hacet yoktur. M a l u m d u r ki, b u n i a n n hilafına bir Mukavelat Muharriri d a h a bulundurulur, b u da kaabil yemin bile teklif edilemeyecektir. Bu evrak o kadar mev­ olmuyorsa Mahkeme Reisi bulundurulur, Mahkeme Aza ve­ suktur ki, adeta bir ilamı kati h ü k m ü n d e olacaktır. Bu kuv­ ya Başkatibi bulundurulur. Yoksa bîr Mukavelat Muharri­ veti haiz olacak evrakı mezkurenin hini tanziminde ne gibi rinin yalnız kendi imzasıyla yapmış ve yazmış olduğu vara­ şeraitin ifasını istiyoruz? Katibi Adlin imzasını kafi görü­ kaya resmi ve mevsuk bir varaka nazarıyla bakılması ve bu yoruz, N e dehşetli m e m u r bu. Hangi bir memuriyet şimdi­ kadar ehemmiyet verilmesi muvafık ve doğru değildir. ye kadar böyle bir seîahiyyeti bu memlekette veya sair mem­ lekette b u g ü n veya ezminei atikada haiz olmuştur ks, biz ARTİN BOŞGEZENYAN E F E N D İ (Halep) — Mesele de kabul edelim ve bu maddeyi tasdik edelim? Vakıa ala­ açık, Yalnız Rüştü Beyefendi, yazı yazmak bilmeyen yerler k a d a r l a r d a n birisi veyahut ikisi yazı bilmezlerse, neden ya­ var, falan var diyorlar. Ben zannediyorum ki, daha.Kaza­ zı bilmiyorsunuz; biz sizin mukavelenizi kabul etmeyiz di­ larımıza Mukavelat Muharriri gönderemiyoruz, Köylere yemeyiz. H a l b u k i onların da serveti var. Onlar da servetle­ Mukavelat Muharriri mi gidecek ki, orada yazı yazmak me­ rinde tasarruf edecekler ve şu halde Mukaveîet Muharrir­ selesi mevzuubahs olsun? Mukavelat Muharririnin İfayı va­ liğine m ü r a c a a t a mecburdurlar. Muarrifîer yazı bilmezler­ zife ettiği bir Şehirde veya bir Kazada hiç değilse ahalimi­ se, hayır, başka muarrif getiriniz diyemeyiz. Olabilir ki, o zin yarısından ziyadesi, şayanı teşekkürdür ki, okumak, yaz­ memlekette akıdeyni tanıyan iki a d a m vardır; fakat onlar mak bilir. da yazı bilmiyorlar. Şahit meselesi ise b ü t ü n b ü t ü n başka­ RÜŞTÜ BEY (Denizli) — Efendim, imza keyfıyyeti ha­ dır. Şahit denilenler oraya niçin c e î b d o n u y o r l a r ? Bunlar kikaten m ü h i m bir meseledir. Bu tarafeyni a ki dey n için ol­ huzuru H a k i m d e bildiklerini, gördüklerini beyan etmek için sa, bir menfaat temin edebilir. Ç ü n k ü ledelhace inkar vu­ Daireye gelmemişlerdir. Hayır, onlar tahriri bir şahadette k u u n d a imzası istiktab edilmek suretiyle hakikati mesele b u l u n m a k , bir varakaya kendi imzalarıyla vüsuk ve itibar meydana çıkarılabilir. Fakat şahitlerin imza vazetmesine ha­ vermek için gelmişlerdir, Nası! gözü görmeyen adamı gö­ cet yoktur ve b u n d a bir menfaat mutasavver değildir. İm­ rünecek şehir h a k k ı n d a şahit olması caiz değilse, aynı su­ za için esbab ne ve gaye nedir? M a l u m u alileridir ki, şahit­ retle yazı bilmeyen bir a d a m ı n da imzasıyla bir varakaya lerden m a k s a t , tarafeyni akideynin beyanat ve ifadelerini resmiyyet verebilmesi öylece muhalifi mantıktır. Katibi Ad— indelhace İsbat içindir. Böyle bir şahide lüzum görüldü. 439 TBMM KÜTÜPHANESİ