T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 1 Sayfa 1-23 Saat 11.45-12-45 arası Sayfa 24-84 Saat 13.15-18.30 arası 16 Haziran 2016 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 11.45 BAŞKAN: Ahmet İYİMAYA (Ankara) BAŞKAN VEKİLİ: Hakkı KÖYLÜ (Kastamonu) SÖZCÜ: Serap YAŞAR (İstanbul) KÂTİP: Adnan BOYNUKARA (Ad ıyaman) ----- 0 ----BAŞKAN – Sayıyı, gözlem ve aritmetik işleme başvurmadan tespit ediyorum. Yeter sayı temelinde toplantıyı açıyorum ve çalışmalarımızın hukuk dünyamız için verimli olmasını diliyorum. Değerli arkadaşlarımı, üyelerimi, üye olmayan misafir milletvekillerimi ve katılımcıları sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Giriş konuşmamı yapmadan önce, Komisyonumuza iştirak eden kişilerin isim ve unvanlarının paylaşılması için buyurun. (Katılımcı isimleri okundu) BAŞKAN – Tamam. CEMAL OKAN YÜKSEL (Eski şehir) – Sayın Başkanım, başlamadan önce bir söz… BAŞKAN – Başlamadan sonra hemen vereceğim; iki cümle konuşacağım, ondan sonra vereceğim, tamam. Değerli arkadaşlar, Komisyonumuza Bakanlık statüsü sebebiyle meydana gelen boşalmaya dayalı olarak bir üye ark adaşımız, Kerem Ali Sürekli, İzmir Milletvekilimiz geldiler. Hoş geldiler, başarılar diliyoruz. Ben, Komisyon üye bölge mensubiyeti bakımından İzmir renginin yoğunlaşmaya başladığını görüyorum Kerem Ali Bey. Başarılar diliyorum. Aziz arkadaşlar, zam anın yapısı, içeriği bakımından herhangi başka zamandan farkı olmaz. Ama ö yle zamanlar var ki o zamandaki gelişmeler, süreçler, olaylar itibarıyla özel anlam kazanır. Ben bugün hukuk tarihi, siyaset tarihi ve toplum mühendisliği, sosyolojisi , tarihi bakımından önemli bir oturum icra edeceğimizi düşünüyorum. Bu oturumun içerdiği sorunlar ekseninde , arkadaşlarımızın çok verimli, ışık tutan, müzakeremizin rasyonellik motifini artıracak beyanlarda, fikirlerde, görüşmelerde bulunacağını düşünüyorum. Hakkı Bey’in Ba şkan Vekilliğinde, benim Başkanlığım döneminde , yüksek mahkemelere yönelik 4’üncü düzenleme. Burada elbette ki bir soruna işaret ediyor bu. Öğreneceğiz, konuşacaklar, Muhterem Bakanımız bize açıklamalarda bulunacaklar. Yüksek mahkemelerde bu sorun , hukuki gelişime ayak uyduramama sorunu mudur? Bir içtihat mahkemesi niteliğine ulaşamaması sorunu mudur? Değerlendireceğiz. Bir istinaf uyarlaması sorunu mudur? Elbette ki hepimiz değerlendireceğiz. Yoksa , çoğu zaman dillendirilmekten kaçılan bir adalet ve yargı patolojisiyle karşı karşıya mıyız? Bunların hepsini açık açık tartışacağız. Ama bu soruları sormakt a bu sorunları dile getirmek te ömrünü adalet dünyasında savunma diyalektiğinde T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 2 tüketmiş olan bir kardeşiniz olarak bir sevinç, bir mutluluk içerisinde olduğumu söyleyemem. Bu yüksek kurumları Türk hukuk dünyasına kazandıran Ahmet Cevdet Paşa’nın yaşam haritasını, fikir dünyasını ve Yargıtay ve Danıştay kuruculuğundaki büyük emeğini şu anda gözlüyor, yaşıyor ve hatırlıyor gibiyim. Yine, Cumhuriyet Dönemi’nde isimsiz bir kahraman , alt normların Anayasa’ya aykırılığının Anayasa Mahkemesi olmaksızın incelenebileceğini dile getiren merhum Refik Gür’ü… Ki karar verdiği tarihte ben eksi 1 yaşındaydım. Muhteşem eserler vermiştir, incelemiştir, ufuk açmıştır. Bu tür hâkimleri arıyorum, bu tür bilim adamlarını arıyorum, bu tür hukukçuları arıyorum. Ben Türkiye’de bir hukuk boşluğunun değil, hukukçu açığının bulunduğunu düşünüyorum ve inşallah , Komisyonumuzun çok seviyeli, tutarlı, konjonktürün hararetine kapılmaksınız aş kın zamanlı norm üretilişi anlayışı içerisinde geleceğe yöneleceğini, öz sorgumuzu doğru yapacağımızı düşünüyorum. Komisyonuma tekrar başarılar diliyorum. Mutadım değil ama tarihî bir olayla karşı karşıya olduğumuz için bu dibaceyi, bu başlangıcı zaruret içerisinde arkadaşlarımla paylaşmak istedim. Zeynel Bey, iki üç cümlelik zannediyorum, öyle mi? Öyle dediniz. Cemal Bey, siz mi şey diyorsunuz? CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Efendim, esasa geçmeden önce… BAŞKAN – Şey değil, şimdi esasa geçeceğim. Buyurun Cemalciğim. CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Başkanım, şu an, benim biraz önce yaptığım sayıma göre 30 milletvekili arkadaşımız ya arkalarda oturuyor ya ayaktalar. Durum onu gösteriyor ki bu kadar önemli bir düzenlemeyi gerektirecek bir kanunda , Komisyon üyeleri haricinde de çok sayıda sayın milletvekili katılacak. O yüzden, toplantıya başlamadan önce daha uygun, daha büyük bir salon tahsis edilmesi yönünde düşüncelerimizi paylaşmak istedim . BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum. Evet, değerli arkadaşlar… Sayın Bakanım, tasarı hakkında bizi bilgilendirin, geneli üzerinde müzakereye geçelim. Çok sağ olun. ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Buyurun Zeynel Bey. Ben Zeynel Bey’in yerine Cemal Bey söz aldı diye düşündüm. Buyurun. ZEYNEL EMRE (İstan bul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlarım. Aslında bugünkü yasa tasarısı, bundan sonra görüşülecekler, Mecliste görüşülen işler, komisyon çalışmaları, hepsini çok direkt ilgilendiren temel başka bir problemimiz var. Son günlerde gör düğümüz, bizim şahsımızla milletvekili arkadaşlarımız hedef alınarak basında çıkan haberler, bunun kaynağı göz önünde bulundurulduğunda , aslında konuşmamız gereken, belki de açıklığa kavuşturulması gereken birkaç başlık var. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 3 Şimdi, Türkiye’de siyaset zor, kolay bir iş değil. Bunu bilerek hepimiz siyaset yapıyoruz. Türkiye’nin de birçok problemi var ama bu problemlerin e n başta hangisini saymak gerekir dersek, elbette ki terörle mücadele, terörizmle mücadele bunun ana başlığı olur, önceliği olur. Terörle müc adelede Türkiye özellikle 1980’lerden beri inanılmaz acılar çekti, çok ciddi kayıplarımız var maddi manevi, bunların detayına girmeyeceğim. Siyaset in görevi, Türkiye’deki siyasetçilerin görevi terörle mücadelede doğru şekilde mücadele edebilmektir, doğru enstrümanları kullanabilmektir. Şimdi, tüm dünyada , bu konuda uzman olan, akademik çalışma yapan, bu konuda tecrübesi olan ülkelerin izlenimlerinin derlendiği makaleler, kitaplar incelendiğinde birçok başlık çıkar “Terörle nasıl mücadele edilir ?” diye. Bu başlıklarda 2 önemli nokta vardır; biri aşırıcılıkla mücadeledir, biri de kutuplaşmayla yani toplumdaki artan kutuplaşma ortamıyla, kutuplaşmanın derinleşmesiyle mücadeledir. Bu anlamıyla, baktığımızda, ülkedeki kutuplaşma ortamının artırılmasına yönelik ad ımlar dolaylı da olsa teröre destek sonucunu ortaya çıkaracaktır. Şimdi, Genel Başkanımız geçtiğimiz hafta televizyonda bir konuşma yaptı. Aslında çok uzun bir konuşmaydı, birçok başlığı vardı. Söz dönüp dolaşıp Cumhuriyet Halk Partisinin cezaevi komisyonu ya da Meclis bünyesindeki İnsan Hakları Komisyonu bünyesindeki alt komisyon olsun, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin çalışmalarını anlatırken insan hakların açısından… Biliyorsunuz, Türkiye’nin insan hakları karnesi de çok kötü, Avrupa İnsan Hakl arı Mahkemesi bizim dosyalarımıza âdeta yetişemiyor, bu konuda da rekorlardayız. Dolayısıyla bu adımda atılan adımlar, aslında hepsi önemlidir, ülke için faydalıdır bunlar; bunlardan bahsetti. Oradan iki cümleyi alan bir belediye başkanı önce “tweet” attı, ondan sonra da gecenin bir vaktinde tüm matbaaları çalıştırdı, Gaziler Vakfına, gaziler adına sanki “billboard” kiralanmış da sabahlara kadar gibi , bütün her tarafı pankartlarla donattı Ankara’nın, değil mi? Kıyametin kopma noktası o. Sonra bu konuda tepk i gösterince… Ya, bu olay böyle değil, bu sonuçta Meclis bünyesinde yapılan çalışmalar. Yani buradaki arkadaşlarımız bilsin, biz söyleyelim. Mesela Mecliste Çevre Komisyonu var, Cumhuri yet Halk Partisi bünyesinde ayrı yeten çevre komisyonu var. Burada Adal et Komisyonu var, Cumhuriyet Halk Partisinin kendi hukuk komisyonu var. Yani , bunların çalışması illegal değil, bunlar da Meclis çalışmalarının bir benzeridir, siyasi parti faaliyeti içerisindedir. Böyle detaylı anlatmak lazım ki bu konu bir şekilde açıklı ğa kavuşturulsun, kimse bir daha bu yanlış yollara bu şekilde toplumu kışkırtmaya da çalışmasın. Şimdi, devam eden süreçte -tabii, muhatap Adalet Bakanlığı bir anlamda- Adalet Bakanlığın a sorular soruyorlar. Adalet Bakanlığı da açıklama yapıyor, diyor ki: “81 terörist ziyareti, bilmem şu kadar şey var milletvekillerinin şu tarihten itibaren.” diye. Bu kumpas davaların sürecinde çok görmüştük aynı şeyleri, yani bu Ergenekon, Balyoz’da birçok operasyonlarda. Sonra bugün, zannediyorum, herkes bunun kumpas oldu ğu konusunda falan hemfikir bugün gelinen noktada. Önce , böyle bir İnternet sitesi, künyesi falan kimin olmadığı bir İnternet sitesi böyle yayınlıyor. Onu T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 4 oradan başka biri alıyor. Ondan sonra onu kaynak göstererek diğer gazetelere… En nihayetinde , ortaya şöyle bir tablo çıktı: Benim de içinde bulunduğum 24 tane vekili “CHP’ deki Hainler” diye gazetelerde manşetler. Kaynak neresi? BAŞKAN – Bizden de var öyle ya. ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Anlatacağım. Şimdi, burası önemli Sayın Başkan. Yani bu, aslında, hem bi zim Komisyon çalışmalarımız açısından önemli, bundan sonraki süreç için de ben önemsiyorum bu konuşmayı. Pankartlar, bütün gazetelerde hepimizin şeyleri . Neymiş? Cezaevi ziyaretleri yapılmış, insan hakları açısından inceleme yapılmış. Manşetlere çıkan, benim resmimin de içinde bulunduğu şey bu. Arkadaşlara da böyle göstereyim. Başlığı bunun “CHP’deki Hainler”, altında “Zeynel Emre 3 PKK’lı, 2 DHKP-C’liyi ziyaret… ” Bunun açılımına da yazdıktan sonra İnternet’ten baktım gerçekten. Yani alfabede isim kalmadığ ı için, o kadar çok örgüt var, onu da kestiremiyoruz. Şimdi, cezaevine bizim cezaevi komisyonun un bugüne kadar 200’ün üzerinde ziyareti olmuş Meclis bünyesi dışında. Meclis bünyesi içerisinde de aynı şekilde bütün milletvekilleriyle birlikte çalışma yapılm ış ama Türkiye’nin genelinde, çocuklara karşı taciz olaylarını ortaya çıkarmış, insan hakkı ihlallerini ortaya çıkarmış, raporlar sunmuş . Bu süreçte, bizim 26’ncı Dönem itibarıyla ben 4 cezaevine birlikte gittim. İsmim geçtiği için … Aslında benzer bütün arkadaşlarımızın durumu. 4 cezaevine gittim. Şimdi, bu haber üzerine zihnimi zorladım. “Ya, 4 cezaevinde biz kimlerle görüştük?” diye. Yaklaşık 45… BAŞKAN – Gerek yok ya. Kendini savunma ya. ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Hayır, izah etmem lazım. BAŞKAN – Yaptığın iş doğru bir iş, yok. ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Bir yere bağlayacağım Sayın Başkan, yok. Bu savunma değil. Ben cezaevlerine giden AKP’li arkadaşlara, diğer partililere “Niye gittin?” demiyorum, insan hakları açısından hizmet ediyorlar. BAŞKAN – Tabii, ta bii, doğru şeyi yaptın. ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Doğru bir şey zaten ama mesele anlaşılsın. 45-50 arası tutuklu hükümlüyle görüşmüşüz, 24’ü Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu, uzman çavuştan generaline kadar; 7 -8’i gazeteci, 3-4 tanesi akademisyen, 1 tanesi h epimizin tanıdığı bir kadın sanatçı, 8 -9 tane de, biz tanımıyoruz, kadın cezaevine gittiğimizde, özellikle yabancı tutuklular daha çok, milletvekillerinin Meclisten geldiğini duyunca görüşmek isteyen, bizim de çağırdığımız. Yani çeşitli problemleri vardı. Kimisi içeri düşmüş, HIV pozitif taşıyor mesela -isim şey örneği vermeden izah edeyim - çocuğu, 6 aylık bebeği var, “Ailemin haberi yok. Bana yardım edin, ulaştırın.” diyor, yani yurt dışındaki ailesini. Bu gibi işler. Şimdi, velev ki bizim görüştüğümüz ins anlar içerisinde hepsi farklı farklı terör örgütleri üyeleri olsun, bununla da bir yere varamayız. Ama buradaki bu gösterdiğim resimle birlikte bu izahatlar şunu gösteriyor: Siyasi partiler arasındaki rekabet bu işin doğasıdır, birbirlerine en sert eleştir iyi de yaparlar ama bu hasmane bir tutumdu, bu farklı bir şeydi. Dolayısıyla, burada T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 5 bizim hakkımızda haberler yapan bütün gazeteler kaynağını Adalet Bakanlığı gösteriyor, Adalet Bakanlığı bizim ismimizi açıklamadı ama diyorlar ki: “Biz Adalet Bakanlığı bü nyesinden aldık bunu.” Olabilir, belki de onlar yalan söylüyordur, yanlış söylüyordur; Adalet Bakanlığı o zaman kurumsal olarak bunu yalanlamalıdır, demelidir ki: “Biz böyle bir sunuş ya da böyle bir isim vermedik kimseye.” Ya bunu yapmalıdır ya da bu yapt ığı yanlıştan döndüğüne yönelik bir açıklama yapmalıdır. Sayın Adalet Bakanının burada hem şahsımdan hem de Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinden -bir kısmı da cezaevine hiç gitmedi - özür dilemesi ve bundan sonra da bu anlamda toplumu kışkırtacak işlerin içerisine girmemesi lazım. Benim bu konuyla ilgili söyleyeceklerim bunlardan ibarettir. BAŞKAN – Teşekkür ederim Zeynelciğim, sağ olun. Konuşmadan şunu çıkarttım: Bakanımız mutlaka bir söz alır, bir defa, Komisyon çalışmamızla ilgili değil. Şunu da ç ıkarttım: Diyelim ki bir İç Tüzük reformunda Adalet Komisyonu ile Anayasa Komisyonu üyelikleri başka komisyonlarda üyelikle bağdaşmamalıdır. Adalet Komisyonu, çok milletvekili var, onu başkası yapar ama hiç tedirgin olmayın, siyasette… ZEYNEL EMRE (İstanbu l) – Burada aslında hem sizin yorumunuz hem diğer üyelerin yorumu da önemli. BAŞKAN – Yok, yok; öyle şey değil, benim gündemimi dağıtmayın. Ben Bakanıma… CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Başkan, nasıl tedirgin olmasınlar, dün gece Zeynel Vekilimizin bahsettiği milletvekillerinin isimlerini, fotoğraflarını Ankara’daki ilçelerde ve Ankara merkezde evlere, apartmanlara broşür olarak dağıttılar. BAŞKAN – Çok yanlış, çok yanlış. NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Evlerin posta kutularına atmışlar. NECATİ YILMAZ (An kara) – Sayın Başkan… CEYHUN İRGİL (Bursa) – Danıştay üyelerine yapılmıştı, şimdi aynı şeyi milletvekillerine yapmak istiyorlar. (Gürültüler) BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Adalet Komisyonu… ORHAN SARIBAL (Bursa) – Adalet Bakanı ve Gökçek sorumludur! CEYHUN İRGİL (Bursa) – Geçmişte nasıl gazetelere ve Danıştay üyelerine yapıldıysa, bugün de aynısı yapılmak isteniyor. BAŞKAN – Ya arkadaşım… Söz vermeden konuşma var mı Milletvekilim? Arkadaşlar, bakın, Adalet Komisyonunun gündemi bellidir, müzakerenin diyalektiği bellidir… ORHAN SARIBAL (Bursa) – Adaletin olmadığı bir komisyonda nasıl bir gündem olacak! BAŞKAN – Ben diğer komisyonları bilmem ama İç Tüzük’ü iyi bildiğimi zannediyorum. ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Bu Komisyona saygı gösterin! BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar… Adaletten katiyen ayrılmam, Zeynel Bey düşüncelerini söyledi… T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 6 NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sayın Başkanım, usule dair benim de bir söz talebim var. BAŞKAN – Ya, üstadım… NECATİ YILMAZ (Ankara) – Söz talebim var ama, usule dair söz talebim var. BAŞKAN – Usule dair ne olabilir? NECATİ YILMAZ (Ankara) – Dinlerseniz öğrenirsiniz. BAŞKAN – Peki. Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, nazik bir şekilde, bir milletvekili arkadaşımız müzakereye girmeden, başlangıçta bir söz istedi, onu anlayışla karşıladım… Buyurun usulle ilgili, ondan sonra, Zeynel Bey’in ortaya koyduğu şeyler karşısında Bakanım beyanda bulunsun, ondan sonra ben işime başlayayım. Buyurun değerli kardeşim. NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sayın Başkan, Zeynel Bey gibi, toplantımız başlamadan ben de tarih e not düşmek açısından ve Sayın Bakan gündemi görüşmeye geçmeden önce bu çalışmayı gerçekten de ihtiyaç duyduğumuz bir samimiyetle, içtenlikle, ihtiyaca uygunlukla götürüp götüremeyeceğimizi bir kez daha öncelikle test etmemiz gerekiyor. Bu anlamda, Zeynel Bey’in netlikle ortaya koyduğu mesele üzerinden mağdur edilmiş Komisyonun bir başka üyesi olarak ben de bu anlamda kendisine soru sorulduğu anda sanki soru hazır, cevabı da hazır, çalışması yapılmış, sayısı belirlenmiş, cebine konulmuş, soru sordurulmuş, sayı verilmiş bir görüntü arz eden bu kumpasın, bu algı yönetiminin, bu iftiranın -yani ben “alçak” demek istemiyorum bu yapılan haberlerle ilgili çünkü bu alçaklıktan daha öte bir şey - iftira üzerine kurulmuş bu alçaklığın ve CHP’li milletvekillerinin Tür kiye’deki hukuk uygulamasına ilişkin duyarlılıklarının, sorumluluklarının… Eğer biz gidip görmesek hâlâ o tecavüze uğramaya devam edecek çocukların, biz gidip araştırmayı yapmasak, Suruç katliamından sonra Diyarbakır bombacısıyla görüşmesek, oradaki hücreyi rapora bağlamasak, Türkiye’yle konuşmasak Türkiye’nin gündemine Ankara bombacısının çıkması mümkün değilken bu çalışmaları değersizleştirip bizleri adını dahi bilmediğimiz, açılımını dahi okuyamadığımız örgütlerle ilişkilendirmek gerçekten de tam anlamıy la bir alçaklıktır ve bu alçaklıktan siyaseten medet ummak ondan daha da alçakça bir durumdur. Bu durumun Komisyonumuz tarafından tespit edilmesi lazım ve siyaseten böyle bir yaklaşımın kovulması lazım. Hele hele de şimdi öncelikler sırası konuldu, bence Türkiye’nin en büyük öncelikli sorunu hukuk sorunudur, adalet sorunudur çünkü Türkiye’nin tüm sorunları kuralın uygulanıp uygulanmaması, keyfîliğin yönetime hâkim olması sorunundan kaynaklanmaktadır. Öyle baktığımız zaman, tam da kuralların uygulanmasını te min, yargının bağımsız işleyişini sağlama konusunda siyasi sorumluluk noktasında bulunan bir Adalet Bakanı böyle bir alt çalışmayla, kendisini böyle bir kumpasın hazırlayıcısı konumunda algılanmasına sebebiyet verecek bir tutumdan korumalıydı. Eğer böyle bir girişim yoksa öncelikle beraber çalıştığımız Komisyon üyelerini bu zan altından çıkarıp kamuoyuna net bir şekilde -suskun kalarak değil konuşarak, orada konuştuğu gibi - bir açıklık getirmesi gerekiyor. Ben Ankara Milletvekiliyim, bugün Ankara’nın bütün sokaklarında, bütün apartmanların T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 7 posta kutularında tek tek isimlerimizin yazıldığı ve demin söylediğim gibi, açılımını bilmediğimiz, adını bilmediğimiz örgütlerle ilişkilendirilerek bir yere sürüklenmek istenmektedir CHP’li vekiller ama şunu netlikle söyl emek lazım: Ben odamdan bir dolu mahkûm mektubu getirebilirdim, bir dolu tutuklu mektubu getirebilirdim; biz bunları incelemek üzere oraya gidiyoruz yani sizin uygulamalarınızdan mağdur olan, sıkıntı çeken, salgın hastalıklara maruz kalmış, gündelik ihtiya çlarını karşılayamayan, iki katı kapasiteyle kullanılan cezaevlerinde tutuklu kalan… Belki yarın bunlar beraat edecekler ve belki de dün olduğu gibi, o kumpas davalarında olduğu gibi, çürütülmüş yargının ve döneminizde çürütülmüş yargının mağduriyetini yaş amış şekilde tahliye olacaklar. Bunlara ilişkin bizim sessiz kalmamız mı isteniyor? Cezaevlerine gitmek suretiyle bu gibi çürümüşlüklerin gün ışığına çıkmasının önü mü kesilmek isteniyor? Bu konuda Sayın Adalet Bakanımıza şimdiye kadar koyduğu tutumla ilgili güven duymuyoruz, en azından konuşup bu konuya netlik getirmesi gerekirdi; belki o ihtiyacımızı şimdi giderebilir. Şimdi yapacağımız temel çalışma, siz söylediniz, zamanın birbirine uyup uymadığına bahsettiniz. Zaman dediğimiz diyalektik bir süreçtir, olayların akış sırasıdır, böyle baktığımızda, elbette ki her zamanın farklı bir algısı ve içeriği olacaktır ama dönüp baktığımızda, yine bir şeyi daha söylediniz, yargının sorunlarından bahsettiniz; yargının en temel sorunu kendi başına bırakılmama sorunud ur, özellikle de yürütmenin bir iktidar alanına dönüştürme çalışmasının sahası olarak görülmesi sorunudur. Bu sorunun giderilmesi bakımından ben daha objektif, daha adil ve kullandığı koltuğun adına yakışır adil bir tutumu, hakkaniyetli bir tutumu toplantı başlamadan önce Adalet Bakanından bekliyorum ve kamuoyuna bu anlamda açıklama yapmasını diliyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, toplantı açıldı ve bir ön söz verdim iki arkadaşa, Komisyonumuzun İç Tüzük’le tanımlanmış görevleri belli, tab ii, sözcü arkadaşların bir sınırlamaya muhatap olması mümkün değil “Şunu konuş, bunu konuşma.” diye ama ben bütün söz alan arkadaşlara zaten geneli üzerinde müzakerede söz vereceğim. Ben şu anda Bakanıma İç Tüzük’ümüz 29’uncu maddesinin ikinci fıkrasında tanzim edilmiş öncelik içerisinde, hem bu görüşlere Bakanım hem de devamında tasarıyla ilgili görüşlere… Ondan sonra, geneli üzerindeki müzakerelerde arkadaşlar bütün terennümü dile getirirler. Buyurun Bakanım. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, Komisyonumuzun çok saygıdeğer üyeleri; ben de sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çalışmamızın verimli ve başarılı geçmesini temenni ediyorum. Öncelikle, şahsıma dönük eleştirilerle ilgili birkaç cümleyi ben de burada paylaşmak iste rim. Efendim, bu tartışma hoş bir tartışma olarak devam etmiyor, keşke böyle bir tartışma hiç başlamamış olsa ve bunların hiçbirisi ortaya çıkmamış olsa; onu arzu ederdim ancak başladı bir tartışma, devam ediyor, ne kadar T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 8 süreceği de belli değil yani tara flar bunu dillendirdiği sürece de herhâlde devam edecektir. Tartışmayı hatırlarsanız, CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu 7 Haziran 2016 CNN TÜRK Tarafsız Bölge’de yaptığı konuşma içerisinde “Biz hapiste yatan PKK’lıya da gittik, DHKP -C’liye de gittik; h iç ayrım yapmadık…” (Gürültüler) NECATİ YILMAZ (Ankara) – Devamını da okuyun Sayın Bakan. NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Devamını da okuyun. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir müsaade edin. MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sonraki cümleyi oku ne olur… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, müsaade edin. MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Aynen bak, aynısını yapıyorsunuz hep ve burada da yapıyorsunuz, devamını niye söylemiyorsunuz? (Gürültüler) BAŞKAN – Arkadaşlar… MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Hayır, cümlenin devamı var, devamını niye söylemiyorsunuz? BAŞKAN – Arkadaşlar, dinleyelim. MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Aynı cümlenin devamı var. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Arkadaşlar, bir müsaade bırakın bana, izin vermediniz. ALİ ÖZKAYA (Af yonkarahisar) – Bir müsaade edin, ne biliyorsunuz devamında ne söyleyeceğini? MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Söylemedi tabii, devamını söylemiyor. BAŞKAN – Arkadaşlar, bir dinleyelim. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozg at) – Allah Allah! Ya, arkadaşlar, benim ne söyleyeceğimi bırakın bana. MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Aynı algı operasyonu, aynısını yapıyorsunuz; devamını söyle! ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben cevabımı bir bitireyim. KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Ya, bir müsaade edin, tamamlasın Sayın Bakan. BAŞKAN – Bakın, arkadaşlar, müzakere edemeyiz böyle. Ya, kim neyi söylüyorsa onu söyler arkadaşlar, yapmayın. MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Ya, gerçeği söyleyecek Sayın Başkan… (Gürültüler) BAŞKAN – Efendim, “Gerçeği söylemiyor.” dersin, Sevgili Üstadım… CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ne söyleyecek dinlemedin ki! MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) – Bekle bakalım ne diyecek! BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sen mi söyleyeceksin ne s öyleyeceğini ya! Daha konuşmasını tamamlamadan başladınız… MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Gerçeği söyleyecek. CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Gerçeği söylüyor zaten. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 9 ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ne biliyorsun gerçeği söylemediğini! BAŞKAN – Ali, yapmayın yahu, Ali Bey… MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Doğruyu söylemiyor. ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Siz mi söyleyeceksiniz ne söyleyeceğini! (Gürültüler) BAŞKAN – Ya, arkadaşlar, bir dakika… MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) – Ya, önce bir dinleyin, dinleyin bakalım ne diyecek! BAŞKAN – Arkadaşlar, Mahmut… Ya, arkadaşım, Komisyon Başkanı yönetiyor. KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Önce güzelce dinleyin… BAŞKAN – Arkadaşlar, susun… Arkadaşlar, yapmayın. Bakın, bir komisyonun diyalektiğini ilkokul düzeyindeki sesler e indirmeye hakkımız yok. Kim ne söylerse söylesin, söyleyebilir. MAHMUT TANAL (İstanbul) – Adalet Bakanının görevidir gerçekleri söylemek. BAŞKAN – Mahmut, bir dakika… CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bir dinleyin bakalım ya! BAŞKAN – Ya, bir dakika… Ya, konuşuyor um. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – İzin verdiniz mi cümlemi tamamlamama ya! İzin vermediniz. MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, alıntı yapıyor, alıntı; alıntıyı doğru aktaracak; görüşünü söyler, her görüşü söyleyebilir ama bir alınt ıyı doğru aktaracak. BAŞKAN – Ya, zıddını söylersin, yanlışlığını söylersin, yanlışını söylersin… KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Ya, bitirmedi daha, bitirsin, bir dinle ya! BAŞKAN – Ali Bey… MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Alıntı yapıyor arkadaş, doğrusunu söylesin. ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ya, bir dinlersin, “Doğrusu bu.” dersin; adam kime inanacaksa ona inanır. BAŞKAN – Ali Bey… Değerli arkadaşlar, Bakanımızı lütfen dinleyelim. Bir sözcünün sözüne “Şöyle böyle…” Sonra söz alınır, cevap verilir. Buyurun. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, benim ne söyleyeceğimi dinlemeden, ne kadar söyleyeceğimi dinlemeden, konuşmamın arkasından ne geleceğini bilmeden “Şunu da söylesene.” diye şey yapıyor. Ben izin verirseniz konuşayım, ondan sonr a ne söylediğime, ne söylemediğime karar verin ama yani sanki ben bazı şeyleri gizliyormuşum gibi bir şey var. Ben hiçbir şeyi gizlemem, neyse olanı olduğu gibi söylerim. GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Buyurun söyleyin Sayın Bakan. UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Buyurun, bekliyoruz tamamlayın. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ama işte, ben onu söylüyorum, bana izin vermediler ki “Şunu da söylesene, gizliyorsun.” diyor, ne biliyorsun onu söylemeyeceğimi? T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 10 BAŞKAN – Buyurun Bakanım, devam edin. GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Buyurun Sayın Bakan. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Arkasından “…İslami kesimden mahkûmlara da gittik.” diyor cümlenin devamında. Orada söylenen şey özet olarak bu. Yani cezaevlerine ziyaretleri var, anlatıyor ve bunun üzerine tartışmalar başlıyor, birtakım kişiler kanaatler söylüyor, değerlendirmeler yapıyor ve ben de Twitter hesabından bir açıklama yaptım, hiçbir milletvekilinin ismini vermeden 2014, 2015 ve 2016 yıllarıyla ilgili sadece rakamsal bir açıklama yaptım ve bunun üzerine de sa nki çıkan isimleri Adalet Bakanı açıklamış gibi… ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kim açıkladı? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir dakika… Bir dakika… Benim açıklamalarım ortada, benim şahsıma dönük çok ağır hakaretler yapıldı yani bir bakar adam ya bu açıklamayı kim yapmış, hangi ismi vermiş Adalet Bakanı diye. Ben çok net söylüyorum, bakın, çok net söylüyorum: Adalet Bakanı olarak, Bekir Bozdağ olarak hiçbir gazeteciye, hiçbir kişiye tek bir isim dahi vermedim. GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Yardımcınız mı verdi? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir dakika… Bir müsaade edin, müsaade edin, anlatayım bakayım. BAŞKAN – Soruşturur ya. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Arkadaşlar, bir izin verin. CEYHUN İRGİL (Bursa) – Ya, Tarım Bakanlığından almadınız... ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ya, bir izin verin, konuşacağım işte, ne olduğunu bittiğini. Kimseye bir isim vermedim. Arkasından, kimlerle görüşüldüğünü, görüşülen isimleri de açıklamadım. Neden açıklamadım? Bunlar kişisel veri. Ben bu bilgileri açıklamam. MURAT EMİR (Ankara) – Kişisel değil efendim, hayır. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, bir dakika. Kişisel, kişilere ait şeyler. Ben bunları açıklamayı doğru görmedim, kişilerle ilgili. Neden? Çünkü doğru bir şey değil. MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Peki, o açıklamayı yapmaya neden gerek duydunuz? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir dakika. O açıklamanın üzerinden çok farklı ithamlar var. Efendim, deniyor ki: “İnsan Hakları Komisyonu gitti, şu oldu, bu oldu…” Bakın, ben yanımda getirdim, İnsan Hakları Komisyonuna verilen dilekçeler elimde var. Diyor ki: “Komisyonumuzun 13 Ekim 2011 tarihli 3’üncü toplantısında alınan karar gereği, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde incelemelerde bulunmak üzere alt komisyon kurulmuştur. Anılan alt komisyon, 13 Ocak 2012’de Gaziantep’teki ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde incelemede bulunacaktır. Keyfiyeti bilgilerinize rica ederim. Ayhan Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili, Komisyon Başkanı.” Şimdi, bunu niçin söylüyorum? İnsan Hakları Komisyonu, bazen, böyle, hiç vekil ismi dahi bildirmiyor, bazen de “Falan falan vekillerimizle beraber, Komisyon üyelerimizle beraber falan cezaevini ziyaret edeceğiz.” diye bildiriyor. İzne ihtiyacı yok İnsan Hakları Komisyonunun. Sadece bildirim yapar. Bildirimi de niçin yapar? Gittiği zaman, oradaki ziyaret için gerekli hazırlıklar yapılsın ve orada kendilerine refakat edilsin ve ona göre bir yardım olunsun diye. İşin, amacına uygun yapılabilmesi için böyle bir bildirim olur. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 11 Şimdi, birtakım böyle haberler çıkınca, bana da soruldu, pek çok yerden soruldu ayrı ayrı, yani “Nedir bu, Komisyon ziyareti mi?” falan diye. Benim dediğim, bu ziyaretlerin, Komisyon ziyaretlerinin, isme yapılmadığı için, bireysel ziyaret olduğunu söyledim. Bu ziyaretler, bireysel ziyaretlerdir, İnsan Hakları Komisyonunun cezaevleri alt komisyonunun yaptığı ziyaretlerdir. Orada isme de ziyaret oluyor mu? Cezaevlerinden mektuplar geliyor, şikâyetler geliyor, o şikâyeti yapan tutuklu veya hükümlüyle ilgili komisyon “Biz, şununla da görüşmek istiyoruz.” diye talepte bulunabilir. Zaten, onunla, gittiğinde görüşür. Komisyonun görüşmesini, benim, Bakanlık olarak engelleme imkânım yok. Neden? Çünkü, Komisyon bunu yasa gereği kendisi görüşüyor ve resen yapıyor. Bizim söylediklerimiz bundan ibarettir, bunun dışında yok. Ha, bu bilgiler, birtakım bilgiler çıktı. Nereden çıkmış olabilir? Bakanlıkta bu kayıtlar var. Bakanlıktan, bir şekilde bu bilgilerin sızdığı da gözüküyor çünkü bu bilgileri, Bakanlıktan birileri almazsa, o bilgiler kamuoyuna yansımaz çünkü o kayıtları, bir giden biliyor, bir de ziyaret edilen biliyor… CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Bu bilgiler doğru mu efendim? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ya, bir dakika… CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Bakan, katkı için söylüyorum, bu bilgiler doğru mu efendim? MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Bu bilgiler de doğru değil. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakın, şunu söylüyorum: Bilgilerin doğru olup olmadığına ilişkin, şimdi tabii, onlarla ilişkin bana bir yazılı soru önergesi verin, ben size bütün bilgileri vereyim. MURAT EMİR (Ankara) – Burada efendim, verdik. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Tamam, o zaman bir şey söyleyeyim… TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Sayın Bakan, verdik, cevap vermediniz ama. NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Cevabını bekliyoruz… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, vereceğiz, daha yeni verdiniz, hemen… TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Ama sokaklarda broşürler var. ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bugün ayın 16’sı… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakın, ben bir şey söylüyorum, bu kişilerle ilgili şeylerin hepsine, yazılı sorularınıza cevap vereceğim ve size göndereceğim. İnşallah, en kısa zamanda… Ben arkadaşlara talimat verdim… MEHMET TÜM (Balıkesir) – Ama Sayın Bakan… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakın, talimat verdim; herkes, kim kimi ziyaret etmiş… NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Hemen cevabını istiyoruz o zaman, hangi saatte, hangi cezaevinde, kim… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hemen vereceğim. Bakın, benim elimde listeler var, ben getirdim, bak, burada liste var. NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Hepsini, AKP’lileri de… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – AK PARTİ’lileri de şey yapın, müracaat edin, tamam mı. Biz size AK PARTİ’lileri de verelim, tamam mı. MHP’lileri de verelim, CHP’lileri de verelim. Siz müracaatınızı yapın, biz size hepsini isim isim verelim T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 12 tamam mı. Kimleri ziyaret ettiğini de verelim, ondan sonra ne söylüyorsanız, ne eleştiriyorsanız, onun üzerine yazın, “AK PARTİ’liler şuna gitmiş, şu buna gitmiş…” bunun hepsini söyleyin ama bizim söylemediğimiz lafları bize itham edip, onun ötesinde de hakaret ederseniz bunu kabul etmemiz mümkün değil. CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Bakan, bir şey soracağım: Niye sadece CHP’lileri söylediniz, bunu söyler misiniz. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hepimizin temiz bir… VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan… Sayın Bakan… BAŞKAN – Arkadaşlar… Arkadaşlar, söz vereceğim. Tamam, söz vereceğim. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Şimdi, bakın, bu konu CHP’yle ilgili bir tartışma üzerinden yürüdüğü için söyledim. Yoksa, Cumhuriyet Halk Partisi… NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Tartışma olmadı… BAŞKAN – Sayın Bakan… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Arkadaşlara söylüyorum. CEYHUN İRGİL (Bursa) – Hayır, neden? BAŞKAN - Bakan bitirsin ya, söz vereceğim. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakın, ben, AK PARTİ’yle ilgili, diğer partilerle… CEYHUN İRGİL (Bursa) – Hayır, AKP milletvekilleri gittiler mi? Gittiler mi gitmediler mi? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir dakika… Bir cevap vereceğim, Allah Allah. “Gittiler mi gitmediler mi?” diyorsun. Ben cevap vereceğim, konuşuyorum işte. CEYHUN İRGİL (Bursa) – Gittiler mi gitmediler mi? Hayır, önünüzde var ya. BAŞKAN – Arkadaşlar, yapmayın bunu. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben size diyorum ki soru sorun bana. CEYHUN İRGİL (Bursa) – Siz CHP’yi açıkladınız da onun için. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben CHP’yi açıkladım. CEYHUN İRGİL (Bursa) – Niye CHP’yi açıkladınız? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Neden? Bir tartışma olduğu için, sorular soruldu, o zaman… CEYHUN İRGİL (Bursa) – Şu anda ben soruyorum… BAŞKAN – Bakanım, devam edin. CEYHUN İRGİL (Bursa) – …AK PARTİ’li arkadaşlarımız cezaevine gittiler mi, ziyaret yaptılar mı? BAŞKAN – Bakanım… Sayın Bakanım… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Arkadaşlar… BAŞKAN – Geneli üzerinde bütün arkadaşlara söz… CEYHUN İRGİL (Bursa) – Bir dakika… Cevap alacağım. BAŞKAN – Bir dakika kardeşim ya! MURAT EMİR (Ankara) – Neyin geneli Sayın Başkan? BAŞKAN - Komisyonu ben yönetiyorum. Ama lütfen, Bakan bitirmedi. ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Gündemimiz bu mu? (Gürültüler) NECATİ YILMAZ (Ankara) - Türkiye'nin gündemi bu. BAŞKAN – Lütfen ya, yapmayın ya! ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Komisyonun gündemi bu değil… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Şimdi… BAŞKAN – Sayın Bakanım… Arkadaşlar, bir dakika… T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 13 ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bu bilgilerin doğru bilgiler olup olmadığını… VELİ AĞBABA (Malatya) – Arkadaşlar, gündem bu değil diyorlar. Ayıp ya! BAŞKAN – Ağbaba, ya, müzakere edeceğiz, niye bağırıyorsun? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ya, bak, benim elimde var. (Gürültüler) BAŞKAN - Ya, vereceğim, söz vereceğim arkadaşlar. Bakan bitirmemiş daha ya! Ya, Ali Bey… NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Terbiyesizlik! Hiç mi vicdanınız yok. Hiç mi Allah’tan korkmuyorsunuz? ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Siz korkmuyorsunuz. İftirayı kim atıyorsa dünyanın en alçağıdır.(Gürültüler) BAŞKAN – Sayın Bakan… ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – İftirayı kim atıyorsa… VELİ AĞBABA (Malatya) – İftirayı kim atıyorsa alçaktır, şerefsizdir, daha kötü olsun. NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Alçaktan da beterdir! BAŞKAN – Doğru, doğru, tamam, tamam… (Gürültüler) Ali Bey… Ya, arkadaşlar… Veli… Ya, Veli… VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, niye sözlü cevap vermiyorsunuz? Yazılı da verebilirsiniz, sözlü de verebilirsiniz. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bak, yazılı da vereceğim, sözlü de vereceğim. Ya, ben şu anda… VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu açıklama size ait mi değil mi Sayın Bakan? Lütfen. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hangi açıklama? VELİ AĞBABA (Malatya) – Bakın, bu açıklama. Bakın, diyorsunuz ki… BAŞKAN – Ya, Veli Bey, söz vermedim. Sayın Bakanım… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakın, arkadaşlar, bir şey söyleyeceğim. (Gürültüler) VELİ AĞBABA (Malatya) – Bakın, arkadaşlar, Sayın Bakan, burada… BAŞKAN – Arkadaşlar… Ya, Veli… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Ağbaba, bak, konuşuyorsun. Senin kimleri ziyaret ettiğin isim isim var, kayıtlı. VELİ AĞBABA (Malatya) – Konuşalım üzerinde. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Konuşalım ve ona rağmen kalkıp hakaret ediyorsun. VELİ AĞBABA (Malatya) – Kime hakaret ediyorum? BAŞKAN – Sayın Bakanım… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sen 2011’den beri kimlerle konuşuyorsun, hepsi isim isim kayıtlı ya! VELİ AĞBABA (Malatya) – Bende de var. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Utanmadan hakaret ediyorsun bir de. VELİ AĞBABA (Malatya) – Utanmaz sizsiniz! ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ayıptır! Hepsi doğru seninle ilgili. BAŞKAN – Ya, Sayın Bakanım… VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu ne biçim laf! Utanmaz sizsiniz! T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 14 ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gidip ziyaret ediyorsun, ondan sonra çıkınca da Bakana hakaret ediyorsun. VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu açıklama size ait mi değil mi? BAŞKAN – Ya, Veli Bey… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ayıptır ya! VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu açıklama… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben saygı duyuyorum, bir şey yapmıyorum ama milletin gözünün önünde, İnsan Hakları Komisyonunun yapmadıklarını, sen “Bunları İnsan Hakları Komisyonu yaptı.” diyorsun. (Gürültüler) BAŞKAN – Yapmayın ya! HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Hangi teröristi ziyaret ettin? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – İnsan Hakları Komisyonunun ziyareti ayrı, bu ayrı. Ayıptır! BAŞKAN – Arkadaşlar… VELİ AĞBABA (Malatya) – Ölümle tehdit ediyorsunuz. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ki biz sizi tehdit etmiyoruz. Siz yapıyorsunuz onu. Ayıptır ya! BAŞKAN – Arkadaşlar… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hem gidip ziyaret ediyorsun sonra da ortaya çıkınca milleti suçluyorsun. (Gürültüler) BAŞKAN – Ya, arkadaşlar… Kapattım. Kapanma Saati: 12.23 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 12.35 BAŞKAN: Ahmet İYİMAYA (Ankara) BAŞKAN VEKİLİ: Hakkı KÖYLÜ (Kastamonu ) SÖZCÜ: Serap YAŞAR (İstanbul) KÂTİP: Adnan BOYNUKARA (Adıyaman) ----- 0 ----BAŞKAN – Arkadaşlar, oturumu açıyorum. (Gürültüler) Levent Bey, Komisyon oturumu açıyor. Usule sadakat ilkesini en fazla senin bildiğini farz ediyorum. LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın İyimaya, sadakat göstereceğiz! İnsanların can güvenliği önemlidir! BAŞKAN – Önemlidir. Kim önemsiz diyor? Efendim, şu anda Komisyon çalışmasına başlasın mı yoksa şey mi? Şu anda Komisyonu açıyorum. LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın İyimaya, bakın, yaşam h akkı herkesin hakkıdır ve iktidar bundan sorumludur. İktidar partisinin Adalet Bakanının herkesin can güvenliğinden ve adaletten sorumlu olması gerekirken arkadaşlarımızla ilgili bir iddia ortaya attı. BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum. LEVENT GÖK (Ankara) – Bu iddia gerçek dışıdır. BAŞKAN – Tamam… T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 15 LEVENT GÖK (Ankara) – Bu iddia yalandır, iftiradır. Adalet Bakanının bu iftirasını… BAŞKAN – Tutanağa geçmiyor Levent... Tutanağı açamadım ya… LEVENT GÖK (Ankara) – Herkes duyuyor burada! BAŞKAN – Komisyon konuşmasına başlayamadı. LEVENT GÖK (Ankara) – Bu iftirasından dolayı dün geceden itibaren Ankara sokaklarında evlere bildiri atarak arkadaşlarımızı teşhir ediyorlar. BAŞKAN – Bunu ifade buyurdular arkadaşlar. LEVENT GÖK (Ankara) – Öncelikle, siz, işinize başl amadan önce bu milletvekillerinin güvenliğinden sorumlusunuz Sayın İyimaya. BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, sorumluluk veya sorumsuzluk yasalardan doğar. Levent Bey kardeşim de İyimaya da kimin nerede hangi derecede sorumlu olduğunu karşılıklı olarak bilirler . O konuda ne bilgisini ne bildiğini sorguya çektirmem. Komisyon çalışmalarına başlıyor. Toplantıyı açıyorum. MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkanım, benim bir söz talebim var efendim. BAŞKAN – Ben vereceğim. Bakanım tamamladıktan sonra Levent Bey’e vereceğim, size vereceğim. Ondan kuşku duymayın arkadaşlar. Benim Komisyonum demokratik komisyondur, diyalektikten kaçan, diyalektiği örten bir komisyon değildir. Değerli Bakanım, buyurun tasarının genel durumunu… Arkadaşlarımız sırası gelince söz alacaklar. Başla dığınız söze devam etmek istiyorsanız yoksa tasarıya devam. Buyurunuz. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, bir kez daha ifade etmek isterim: Benim sözlerim ve açıklamalarımda hiçbir yalan yoktur, bir. İftira değildir, benim söylediklerim doğru olanlardır. Bunun için özür dilenecek bir şey yok. İki, bu tartışmayı ben başlatmadım. Bununla ilgili Sayın Genel Başkanın açıklaması çok net. Onun ifadesidir. Onun üzerine başladı. Burada, şimdi, Sayın Ağbaba söyledi. Ben Ağbaba’nın izni olursa aç ıklayalım kimlere gitmiş. NECATİ YILMAZ (Ankara) - Benimkini de söyleyin o zaman. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Seninkini de söyleyeceğim. Seninkini de söyleyeceğim. LEVENT GÖK (Ankara) – Arkadaşlarımızı tek tek söyleyin. AKP’lileri de söyleyin. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, şimdi, ziyaret ettik etmedik diyorlar. Ben şimdi izni olursa… VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, önce bunu açıkla! ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Ağbaba, izin veriyor musun sen kimlere gitmişsin? VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ee, niye vermiyorsun o zaman? Hem “iftira” diyorsun hem izin vermiyorsun. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 16 VELİ AĞBABA (Malatya) – 6 tane PKK’lı… BAŞKAN – Sayın Bakanım… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Peki, mesele anlaşılmıştır Sayın Başkan. (Gürültüler) BAŞKAN – Ya Veli Bey, bakın, söz vermedim. NECATİ YILMAZ (Ankara) - Ben açıklama istiyorum! BAŞKAN - Necaticiğim söz vermedim ya. Bakan bitirsin. NECATİ YILMAZ (Ankara) - Açıklama istiyorum! BAŞKAN - Ya sen istiyorsun öbürü istemiyor. Vereceğim diyorum. LEVENT GÖK (Ankara) – Arkadaşlarımız isim isim açıklayın istiyor. MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Ben izin veriyorum Sayın Bakan. Sayın Bakan, izin veriyorum. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Arkadaşlar, bir dakika… BAŞKAN – Bekir Bey, niye şey ediyorsunuz? Geneli üzerine anlatın. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Peki, efendim, ben bu kadar ifade ediyorum. Yazılı soru önergesi verin ben onlara artık cevap vereceğim. NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Açıkla, açıkla, bilelim! LEVENT GÖK (Ankara) – Adalet Bakanı burada, biz de buradayız. Biz de bilmek istiyoruz. BAŞKAN – Ya Levent Bey… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben basına vermedim diyorum. Daha yüz defa mı söyleyeceğim? NECATİ YIL MAZ (Ankara) – Kürsüde öyle söyledi. LEVENT GÖK (Ankara) – Bekir Bey, bundan kaçmayın, açıklayın. Bu arkadaşlarımızın ismini açıklayın. BAŞKAN – Levent… ALİ ÖZKAYA (Af yonkarahisar) – Levent Bey, niye açıklattırıyorsunuz ya? Amma uzattınız bunu ya… Yazılı soru önergesi verilsin açıklayın efendim. BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen, gündemle ilgili konuşun. Arkadaşlara söz vereceğim. Buyurun, devam edin. Muhatap almayın. Yapmayın. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ilgili… MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, bir dakika söz istiyorum. BAŞKAN – Ya vereceğim kardeşim. ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Bakanın sözünü kesmeyelim, dinleyelim. MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Vereceğim arkadaşım, bitirdikten sonra vereceğim. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Vallahi ben başlatmadım. Ben de büyütmedim. Ama bu tartışmayı gündemde siz tutuyorsunuz. Siz büyütüyorsunuz. (Gürültüler) NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Hedef gösteriyorsa söyleyecek! T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 17 LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın İyimaya, öyle televizyona çıkıp yalnız başına açıklama olmaz! Şimdi herkes burada! ALİ ÖZKAYA (Af yonkarahisar) – Sayın Bakan sizin bildiğinizi söylemek zorunda mı? Size uymak zorunda mı? BAŞKAN – Değerli arkadaşlar… Sayın Bakanım… VELİ AĞBABA (Malatya) – 6 tane PKK’lı kimmiş, 3 tane DHKP -C’li kimmiş bileyim diyorum. MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, bir dakikanızı… BAŞKAN – Mustafa Bey, vereceğim, söz vereceğim hepinize. Lütfen… LEVENT GÖK (Ankara) – Bakan açıklama yapamıyor Ahmet İyimaya. BAŞKAN – Ya kardeşim, kendisinin işi. LEVENT GÖK (Ankara) – Açıklasın istiyoruz biz de! BAŞKAN – İstiyorsun, tamam. Talebini… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Peki, efendim. Sorsunlar, yazılı olarak kiminle ilgili ben cevaplayayım… (Gürültüler) LEVENT GÖK (Ankara) – Hayır… Sayın Bakan, hayır, burada açıkla! NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Hedef göstereceksiniz, yok öyle! SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Broşürleri dağıtmayın! LEVENT GÖK (Ankara) – Kaçmayın Bekir Bey, kaçmayın. Kaçıyorsunuz. NECATİ YILMAZ (Ankara) – Niye okumuyorsunuz? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Arkadaşlar, bir yandan okuyun diyorsunuz, bir yandan okumayın diyorsunuz. BAŞKAN – Değerli arkadaşlar… Sayın Bakan… VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, 6 tane PKK’lı kimmiş bileyim diyorum. 3 tane DHKP -C’li kimmiş bileyim diyorum. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, izniniz olursa ben… BAŞKAN – Ya Veli, konuşamıyor Bakan ya! ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Nereden bilsin hepsini? BAŞKAN – Ya Ali Bey, sen mi yönetiyorsun? Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; bakın, komisyonların, kolektif çalışmaların asırlardır süzüle süzüle gelen usulleri var. Bu usullere sadık kalmamız lazım. Arkadaşların elbette ki şiddetle, ısrarla ve yoğunlukla Bakana tevcih edecekleri talepleri olabilir. Ama Bakanımız… GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Gerçekleri söylesin diyoruz. LEVENT GÖK (Ankara) – Ahmet Bey, bir toplantı böyle idare edilmez. BAŞKAN – Size vereyim. LEVENT GÖK (Ankara) – İtham edilmiş arkadaşlarımız yüzleşmek istiyorlar Bakanla. Bakan bundan kaçıyor hâlâ. BAŞKAN – Levent Bey… LEVENT GÖK (Ankara) – Biz yüzleşmek istiyoruz, Bakan kaçıyor. Hodri meydan… Hodri meydan… BAŞKAN – Levent Bey, benim usuli bilgilerimin zekâtı senin kaç katın olur bilmem. GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Ne demek? T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 18 LEVENT GÖK (Ankara) – Ahmet Bey, Ahmet Bey, burada bir yaşam hakkı var, bir iftira var. BAŞKAN – Biliyorum. Ya bunu önemsemeyen var mı? LEVENT GÖK (Ankara) – Televizyonlara çıkacaksın arkadaşlarımızı iftira atacaksın, burada yüzleşmeye gelince kaçacaksın. Yok öyle… NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – İftira konusunda zekânızla yarışamayız! BAŞKAN – Değerli Bakanım, arkadaşlar… LEVENT GÖK (Ankara) – Bekir Bey kaçıyor bundan İyimaya. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, izniniz olursa, bu isimlerin hepsi özel konular, bunları burada açıklamayı doğru bulmuyorum. (Gürültüler) NECATİ YILMAZ (Ankara) – Biz istiyoruz. LEVENT GÖK (Ankara) – Arkadaşlarımız rıza gösteriyor! ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ ( Yozgat) – Müsaade edin… Müsaade edin… Ben ne söyleyeceğim ama. Şu anda bir sürü soru önergesi var. Hepsinin cevaplarını ben önümüzdeki hafta yazılı olarak gönder… NECATİ YILMAZ (Ankara) – Kendi milletvekilinize vermişsiniz orada konuşuyor. NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Ne demek önümüzdeki hafta? Önümüzdeki haftayı görebilecek miyiz acaba? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – AK PARTİ’yi sorun, AK PARTİ kimi ziyaret etmiş onları da vereceğim. MHP’yi sorun, onlar kimi ziyaret etmiş, onları da vereceğim . Ben bunların hepsine yazılı olarak önümüzdeki hafta Parlamentoya göndereceğim. NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sayın Bakan, Genel Kurulda sizin milletvekiliniz kaynak olarak sizi gösterdi! BAŞKAN – Sayın Bakanım… Necati… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bunların hepsi inceleme gerektiriyor. Bunları inceleyecekler… NECATİ YILMAZ (Ankara) – İncelemeden niye konuştunuz o zaman? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, kayıtlar incelenecek, önümüzde şu andaki soru önergeleri var. Bütün partilerle il gili soru önergeleri zaten gelmiş durumda, ben hepsine ayrıntılı olarak cevap vereceğim, tamam mı? BAŞKAN – Peki, devam edin Bakanım. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yazılı olarak göndereceğim, alırsınız, ona göre bakarsınız, kim ne diyorsa değerlendirirsiniz, oldu mu? Ben gönderirim. BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Göreviniz zaten göndermek. MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Ama Sayın Bozdağ, gerçekten çok yanlış bir yerden giriyorsunuz. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ama ben ne yapayım? Ben yanlış bir yerden gidiyorum. İşin doğrusu, ben şimdi bu bilgileri paylaşmak istemem, doğru değil ama zorla… VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan… Sayın Bakan, benim gibi paylaşın. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 19 BAŞKAN – Niye paylaşsın ya Veli? Yarın paylaşsın, iki saat sonra paylaşsın, ne olur ki ya? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın Bakanım, diyalektiğe girmeden… MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, bir dakika rica ediyorum. BAŞKAN – Ya, kardeşim, bunu ben yönetiyorum. Ama vereceğim sözü diyorum. Ya, sözü vereceğim, Bakan bitirsin, Bakanı konuşturmuyorsunuz. NECATİ YILMAZ (Ankara) – Hepsini istiyoruz. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hepsini açıklayacağım, hepsini. NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sivas katliamı davasına gidenleri istiyoruz. ADALET BAKANI BEKİ R BOZDAĞ (Yozgat) – Bizde kayıtlı olan her bilgiyi açıklayacağım. BAŞKAN – Bekir Bey… Bekir Bey… MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Cezaevindeki herkes sizin sorumluluğunuzda. Eğer sizin mantıkla bakarsak, siz, cezaevinde terörist besliyorsunuz. (Gürültüler) MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Ne alakası var ya? UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Aynen öyle. MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Onların güvenliğinden Adalet Bakanı sorumludur. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben sorumluyum, doğru. Ben sorumluyum, onlar bize ema nettir. BAŞKAN – Sayın Bakanım… Sayın Bakanım… MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Bakın, çok yanlış yerden giriyorsunuz. BAŞKAN – Mustafa Bey… Mustafa Bey… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Allah’ım… Ya, beni bilmiyorum, siz yerden yanlış yerden giriyorsunu z ve yanlış devam ediyorsunuz. BAŞKAN – Bekir… MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Cezaevinin, oranın her şeyine ben tanığım. BAŞKAN – Ya, burası sorgu… MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Cezaevinde girdiğinde adının ne olduğunu bilmediğimiz insana “Ne olur bir dakika da bizimle görüşsün.” derdik. Orası başka bir şey, orası mezarlığın yanı başı. BAŞKAN – Ya, Mustafa Bey, tutanağa girmiyor konuşman sevgili kardeşim. MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Ama çok yanlış bir yerden giriyorsunuz. BAŞKAN – Bakın, Mustafa Bey… Mustaf a Bey, ya, kardeşim… MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Bir cezaevi varsa kimin gireceği belli olmaz. BAŞKAN – Sayın Balbay, tutanağa girmiyor. Bakanım, devam edin lütfen. Arkadaşlar, Komisyonu ben yönetiyorum. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 20 ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, değerli Komisyon üyeleri… VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, o broşürler Türkiye’nin her yerinde dağıtılıyor. BAŞKAN – Ya, Veli, vereceğim be kardeşim sözü. VELİ AĞBABA (Malatya) – Bizi hedef gösterdiğiniz o broşürler Türkiye’nin her yanında dağıtıl ıyor Sayın Bakan. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – O, yanlış. Kim dağıtıyorsa ahlaksızlık yapıyor, suç işliyor. (Gürültüler) NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Siz başlattınız! ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - O, yanlış, onu tasvip etmem mümkün değil. Kim yapıyorsa o, büyük bir hukuksuzluktur, büyük bir yanlıştır. Onu kabul etmemiz mümkün değil. VELİ AĞBABA (Malatya) – Böyle bir şey olur mu? Türkiye’nin her yanında o broşürler dağıtılıyor Sayın Bakan. BAŞKAN – Ya, Veli Bey… ADALET BAKANI BEKİR B OZDAĞ (Yozgat) – Onları kim yapıyorsa yanlış yapıyorlar, suç işliyorlar, hukuksuz davranıyorlar. Böyle bir şey olur mu? LEVENT GÖK (Ankara) – Siz sebep oldunuz! VELİ AĞBABA (Malatya) – Ben hangi DHKP -C’li varsa bilmek istiyorum. BAŞKAN – Sayın Bakanım… Sa yın Bakanım, konuşmanıza devam edin. Söz vermedim, söz verilmeyen kişi konuşamaz. VELİ AĞBABA (Malatya) – Siz, bizim söz alma hakkımızla oynuyorsunuz. BAŞKAN – Veli, söz vermedim. Sayın Bakanım, devam edin konuşmanıza, niye kesiyorsunuz? Buyurun. LEVENT GÖK (Ankara) – Neye devam edecek İyimaya? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan… LEVENT GÖK (Ankara) – Arkadaşlarımızın talepleri var. BAŞKAN – Ya, babam, vereceğim söz. Söz vermedim Levent. LEVENT GÖK (Ankara) – “Ben şu anda bilmiyorum.” diyo r, bilmiyorsan niye açıklıyorsun? BAŞKAN – Bakanım, konuya devam edin, lütfen. (Gürültüler) LEVENT GÖK (Ankara) – Bu kadar basit mi İyimaya? BAŞKAN – Hiç basit değil. VELİ AĞBABA (Malatya) – Türkiye’nin her yanında o broşürler dağıtılıyor. BAŞKAN – Kim dağıtıyor ya? VELİ AĞBABA (Malatya) – Kim dağıtıyor Sayın Başkan? HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Bakan Bey “Yanlış, doğru bulmuyorum, suçtur.” diyor. Daha ne desin ki? BAŞKAN – Ya, böyle şey olur mu? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Fazla zorlamayın, beni fazla zorlamayın. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 21 VELİ AĞBABA (Malatya) - Türkiye’nin her noktasında şu anda CHP’li milletvekillerinin hayatı tehlikede arkadaşlar. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan… BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, biz, Bakanı dinlemeyeceksek çıka lım o zaman, bağırsınlar. (Gürültüler) GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Çıkın. BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sana mı soracağız? ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Size mi soracağız ne yapacağımızı? BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Biz dinlemeye geldik buraya. BAŞKAN – Bülent Bey, o müdahaleleri sabahtan beri arkadaşlar yapıyorlar. Bakanım, devam edin. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri; huzurunuzdaki Danıştay Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Öngören Kanun Tasarısı vesile siyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, siz, bizi saygıyla selamlamayın, şu açıklamayı bir yapın, ondan sonra kanuna geçin. Önce bir iftira edildiğini söyleyin. Bu kadar basit mi her şey? SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Broşürleri toplama kararı alın. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bildiğiniz gibi, yargı hizmetinin daha sağlıklı ve daha hızlı bir şekilde sunulabilmesi, somut olay yani vaka denetiminin istinaf mercileri tarafından yapılması ve yüksek mahkemelerin asli görevini i cra ederek içtihat müessesesi hâline gelmesi amacıyla 2004 yılında 5235 sayılı Kanun’la ilk olarak adli yargıda istinaf mahkemelerinin kurulmasının hukuki altyapısı oluşturulmuştur. LEVENT GÖK (Ankara) – Bekir Bozdağ kimin ne yaptığını bilmiyor arkadaşlar. Arkadaşlarımızı hedef gösterdi, vebali Adalet Bakanının üzerindedir. VELİ AĞBABA (Malatya) – Aynen, aynen. Öcalan’ı adada müsteşarınız ziyaret ediyor, o zaman bir şey yok; CHP’liler Can Dündar’ı ziyaret ediyor, onlar terörist oluyor. BAŞKAN – Ya, Bakanım, kesme sesini, devam. VELİ AĞBABA (Malatya) – Şu, her yere dağıtılıyor, bak, şu. Türkiye’nin her yanında bunlar dağıtılıyor. BAŞKAN – Ya, Veliciğim, sana söz vereceğim kardeşim. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Daha sonra, 2014 yılında 6545 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle hâlen faaliyette bulunan bölge idare mahkemeleri istinaf mercisi olarak yapılandırılmıştır. İlk derece mahkemelerinin ihtiyaç duyduğu hâkim, savcı ve yardımcı personel sayısı sürekli artırılmışsa da bu sayı istinaf mercilerini n faaliyete geçmesi için gerekli olan seviyeye ulaşıncaya kadar istinaf mahkemeleri maalesef faaliyete geçirilememiştir. Bu süreçte yüksek mahkemelerin sürekli artan iş yüküne bağlı olarak temyiz aşamasının makul süreleri aşması nedeniyle yüksek mahkemelerin daire ve üye sayılarının artırılması mecburiyeti ortaya çıkmıştır. Bu nedenle 2011 yılında 6110 sayılı Kanun’la Yargıtayın daire sayısı 6, kadro sayısı 137 artırılmıştır; Danıştayın daire sayısı 2, kadro sayısı T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 22 61 artırılmıştır. 2014 yılında da 6572 say ılı Kanun’la Yargıtayın daire sayısı 8, kadro sayısı 129 artırılmış; Danıştayın daire sayısı 2 ve kadro sayısı 39 artırılmıştır. Son yıllarda hâkim ve savcı ve yardımcı personel alımının daha fazla artmasıyla insan kaynağı eksikliğinin tamamlanması ve alty apı eksikliklerinin giderilmesi üzerine hukuki altyapısı oluşturulmuş olan istinaf mercilerinin 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçmeleri kararlaştırılmıştır. Buna göre, adli yargıda 1.070 hâkim ve savcı 7 bölgede kurulan 217 daireye, idari yargıda 257 hâkim 7 bölgede kurulan 62 daireye aktarılmıştır. Yargıtayın bu ay itibarıyla derdest dosya sayılarına geldiğimizde, şu anda Ceza Genel Kurulunda 2.142, Hukuk Genel Kurulunda 4.359, ceza dairelerinde 378.906, hukuk dairelerinde 307.830; Yargıtay toplamınd a 702.640 dosya bulunmaktadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında ise 557.545 dosya vardır. Şu anda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtayda tamamen 1 milyon 260 bin 185 dosya bulunmaktadır. Danıştayda ise bu ay itibarıyla derdest dosya sayısı 209.8 03’tür. Yüksek mahkemelerin son altı yıl içerisinde gelen iş yükünde de ciddi bir azalma olmamış, bazılarında artış söz konusudur. Dosya sayısı, beklenildiği gibi, bu sayılar göstermektedir ki 2011 ve 2014 yılında yapılan değişikliklerle üye ve daire sayılarının artırılması yüksek mahkemelerin iş yükünde ciddi bir azalmaya neden olmamış, hatta 2015 verilerine göre yüksek mahkemelerin iş yükünde bir miktar artış gerçekleşmiştir. Bu sayılar ayrıca istinaf sistemine geçilmeden yüksek mahkemelerin iş yükünde ci ddi bir azalmanın gerçekleşmeyeceğini de açıkça göstermektedir. 20 Temmuzda istinaf sistemine geçilmesiyle ilk derece mahkemelerince verilen kararların adli yargıda yaklaşık yüzde 90’ı, idari yargıda ise yaklaşık yüzde 80’i istinaf aşamasında kesinleşecekt ir. Doğaldır ki bu durum Yargıtay ve Danıştayın da iş yükünü aynı oranda azaltacaktır. Bu nedenle Yargıtay ve Danıştayın daire ve üye sayılarının yeniden belirlenmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu itibarla tasarıyla Yargıtayda 46 olan daire sayısı 24’e, 516 olan üye sayısı 200’e; Danıştayın ise 17 olan daire sayısı 10’a, 195 olan üye sayısı 90’a düşürülmektedir. Ancak Yargıtay ve Danıştay uhdelerinde bulunan dosyaları istinaf mercilerine göndermeyip kendileri çözeceğinden mevcut iş yükü nazara alınarak k apanması gereken Yargıtayda 22, Danıştayda 7 dairenin yetkili kurullar tarafından kapatılıncaya kadar görevlerine devam etmeleri öngörülmektedir. Yargıtayda Birinci Başkanlık Kurulu, Danıştayda Başkanlık Kurulu iş durumunu dikkate alarak en geç üç yıl içinde söz konusu daireleri kapatarak yeniden iş bölümü yapacaklardır yani üç yıllık bir geçiş süreci öngörmektedir. Bununla birlikte, aynı nedenlerle kanunun yürürlüğe girmesiyle Yargıtayın üye sayısı öncelikle 300’e, daha sonra boşalan her 2 üyelik için 1 üy e seçilmek suretiyle tedricen 200’e; Danıştayın üye sayısı öncelikle 116’ya, daha sonra boşalan her 2 üyelik için 1 üye seçilmek suretiyle tedricen 90’a düşürülecektir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıda düzenlediğimiz en önemli konulardan birisi de yüksek mahkeme üyeliğine süre getirilmesidir. Tasarıda Anayasa Mahkemesi üyelerinde olduğu gibi Yargıtay ve Danıştay üyeleri için iki yıllık süre belirlenmekte ve süresi biten üyelerin yeniden seçilemeyecekleri hükme bağlanmaktadır. Görev süresi bi ten yüksek mahkeme üyeleri, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından özlük hakları korunarak istinaf ve ilk T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 23 derece mahkemelerine atanacaklardır. Ancak Cumhurbaşkanı taraf ından Danıştay üyeliğine seçilmiş olan üyelere görev sürelerinin sonunda bir terc ih hakkı verilmektedir. Bu kişiler isteklerine göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından idari yargıda bir göreve atanabilecekleri gibi müktesebatları dikkate alınarak idare bünyesinde bir göreve de atanabileceklerdir. Üyeliğin süreli hâle getirilmesiyle içtihatların yeni bir bakış açısıyla değerlendirilerek sürekli gelişmesi ve toplumun ihtiyaçlarına daha fazla cevap vermesi, üyelerin kendilerini yenilemeleri ve geliştirmeleri amaçlanmaktadır. Bununla birlikte, görev süresi sonunda istinaf ve ilk derece yargı mercilerine atanacak yüksek mahkeme üyeleri bilgi ve tecrübelerini de bu mahkemelere aktarma imkânı bulabileceklerdir. Ayrıca, üye sayısı ciddi oranda azaltılan yüksek mahkemelerin üyelerine görev süresi getirilmemesi yeni üye seçimini çok sınırlı hâle getirecektir. Bu durum ilk derece mahkemeleri ile istinaf mercilerinde görev yapan hâkim ve savcıların üye olma beklentilerini önemli derecede azaltacaktır. Üyeliğe belli bir süre getirilmesiyle üye olma niteliğini haiz hâkim ve savcıların üyelik beklentilerinin canlı tutulması suretiyle çalışma şevklerinin artırılması ve kendilerini daha fazla geliştirmeleri de amaçlanmaktadır. Yine, Sayın Başkanım, Yargıtay ve Danıştay şu anda vaka denetimi de yapmaktadır. Vaka denetimi yapacak istinaf merciler i geçmişte bulunmadığından günümüze kadar Yargıtay ve Danıştay maalesef, hukuki denetiminin yanı sıra zorunlu olarak vaka denetimi de yapmıştır. İstinaf sistemine geçilmesiyle ilk derece mahkemelerince verilen kararlar kanuna ve hukuka uygunluğun yanı sıra delil değerlendirmesi yapılarak maddi olaya uygunluk yönünden de istinaf mahkemeleri tarafından denetlenecek ve davaların büyük bir çoğunluğunun bu aşamada kesinleşmesine bağlı olarak yüksek mahkemelerin iş yükü büyük oranda azalacaktır. Bu itibarla, yüks ek mahkemeler sadece hukukilik denetimi yapacak ve asli görevi olan içtihat müessesesine dönüşecektir. Bu nedenle tasarıda yüksek mahkemelerin görevinin sadece hukuki denetim yapmakla sınırlı olduğu vurgulanmaktadır. Esasen bu vurguya da ihtiyaç yok, zaten yasa buna amirdir ancak istinaf uygulamasına geçilmesiyle beraber bir farkındalık oluşturmak ve bugüne kadar fiilen yapılan vaka denetimi uygulamasının yapılmayacağının altının bir kez daha çizilmesi açısından bu düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. Aynı dair e içerisinde şu anda, bildiğiniz gibi, farklı heyetler kurulabilmekte, hem Yargıtayda hem Danıştayda çift heyet hâlinde çalışma yapılabilmekte ve burada zaman zaman sayıları çok da az da olsa aynı daireden farklı kararların çıkma ihtimali, çakışan kararlar ın çıkma ihtimali bulunmaktadır. Bu düzenlemeyle beraber Yargıtay ve Danıştayın çift heyet yerine daire olarak çalışma durumu söz konusu olacaktır. Bu da içtihatlarda birliği sağlayacağı gibi uygulamada farklılıkların ortaya çıkmasına ve bu nedenle yargıya olan güvenin olumsuz etkilenmesinin de önüne geçecektir. Tasarıda yer alan önemli düzenlemelerden biri de hâkim ve savcı adaylarına meslek öncesi eğitim sonunda yapılan yazılı sınava ilave T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 24 Saat 13.15-18.30 arası gelişen süreçte, o televizyon yayının da ifade ettiği arkadaşlarımızın isimlerini medyaya servis etti. Medyadaki bu servisin ötesine geçti. Dün Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşan bir AKP’li milletvekili, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünden listeyi aldığını ifade etti. BAŞKAN – Kim o? VELİ AĞBABA (Malatya) – Halis Dalkılıç… LEVENT GÖK (Ankara) – Dolayısıyla, organize bir şekilde Adalet Bakanı, bürokratları, çalışanları Cumhuriyet Halk Partisine dönük büyük bir iftira kampanyasının parçası oldular. Bu gerçek değil mi arkadaşlar? Bu gerçek değil mi Sayın İyimaya? Bu gerçeği siz de gördünüz ve karşı çıkmadınız. Sizin gibi bir hukukçunun “Ne oluyor?” demesi gerekirdi. BAŞKAN – Ben hüküm cümlesi kullanmadım bugün Leventçiğim, hüküm cümlesi hiç kullanmadım, kullanmam. Müzakere yapıyoruz. LEVENT GÖK (Ankara) – Şimdi, bu tartışmalar devam ederken dün Ankara’da, İstanbul’da arkadaşlarımızın isimlerini gösteren bildiriler, binlerce, on binlerce, evlerin altından evlere, iş yerlerine, arabalara bırakılmak suretiyle isimleri ifşa ediliyor. Bu yal an, orada da devam ettiriliyor ve Adalet Bakanı hâlâ suskun. Şimdi, biz bugün Adalet Bakanıyla buraya geldik, bir hesaplaşma için. Arkadaşlarımız burada. Adalet Bakanına ısrarla soruyoruz: Kim, kimle görüştü, açıkla. “Ben onu sonra açıklayacağım.” diyerek konuyu zaten bilmediğini itiraf ediyor. Arkadaşlarımız burada, Necati Yılmaz burada, Murat Emir burada, Veli Ağbaba burada, Mahmut Tanal burada, Mehmet Tüm burada, hepsi burada arkadaşlarımızın. Kimle görüşmüş arkadaşlarımız, kimlerle görüşmüş? AKP millet vekilleri kimlerle görüşmüş; örneğin, Cumhurbaşkanının Başdanışmanı olan Ayşe Türkmenoğlu kimlerle görüşmüş, Bakan onlara değinmiyor. Bakan, başka AKP milletvekillerinin kimlerle görüştüğüne değinmiyor. Arkadaşlar, o görüşmelerin hepsinin bir görev icabı olduğunu hepimiz biliyoruz ve biz asla, görüşen kişiyi ve görüşen partiyi ve görüştüren genel başkanları bir itham içerisinde tutmuyoruz, tutmadık bugüne kadar da. Ama Adalet Bakanı ifşa ediyor. Kaldı ki bütün bu görüşmelerin tümü kaçak değil arkadaşlar, bizzat Adalet Bakanının imzasıyla onay veriliyor ve cezaevlerine gidiliyor. Yani, arkadaşlarımız, bu kişisel bilgilerini de Adalet Bakanlığına tevcih etmişler, Adalet Bakanlığı bunları ifşa ediyor. Ne hakla? Ne hakla? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hiçbirini ifşa etmedim. Yalan söyledikleriniz. LEVENT GÖK (Ankara) – Bugün, burada, Sayın Bakan… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakanlığa yönelik söylediklerinizin hepsi yalan ve iftira. NECATİ YILMAZ (Ankara) – Milletvekilin söyledi hepsini. BAŞKAN – Bekir, tamam, devam etsin. LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, aslında size “Sayın Bakan” da dememek gerekir. Bakın, şimdi, diyorsunuz ki… T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 25 ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben sadece genel bir açıklama yaptım. BAŞKAN – Bakanım, söz veririm tekr ar. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hayır, hiçbir isimlendirme yapmadım, genel bir açıklama yaptım burada. Ayıp ya! BAŞKAN – Ya, Bekir Bozdağ, Adalet Bakanı diyor… LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bu isimleri nasıl ele geçti de arkadaşlarımızın, kapılardan arabalara bırakılıyor, iş yerlerine bırakılıyor. Şimdi, bundan daha vahim bir tablo var mı Sayın İyimaya? Binlerce kişinin evinde, elinde, iş yerinde, arabasında bakıyor, isimleri. Görecek şuradan bir milletvekilimizi “Vay, sen şununla mı görüş tün?” diyerek üzerine saldıracaklar. Tabloyu görüyor musunuz, provokasyonu? Provokasyonu kim yapıyor? Adalet Bakanı bürokratları yapıyor, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanıyla beraber yapıyorlar bütün bunların hepsini. Şimdi, Bakan diyor ki: “CHP milletve killeri PKK’lılarla, DHKP -C’lilerle görüştüler.” Kendisini açıklamaya davet ediyoruz. BAŞKAN – Tamam. LEVENT GÖK (Ankara) – Bütün basının huzurunda açıklamaya davet ediyoruz. Arkadaşlarımız burada. Kimsenin töhmet altında kalmaması gerekir. Adalet Bakanının, bir kere, hem Cumhuriyet Halk Partisinden hem arkadaşlarımızdan ve tüm Türkiye kamuoyundan özür dilemesi gerekir. Şimdi, Bakan, PKK’yla DHKP -C’yle arkadaşlarımızın görüştüğünü itham ederek güya arkadaşlarımızla ilgili bir irtibat kurmaya çalışıyor. B ekir Bey, Oslo’da… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ya, ben söylemedim, Genel Başkanımız söyledi. BAŞKAN – Sayın Bakan… NECATİ YILMAZ (Ankara) – Siz söylediniz bizimle ilgili. LEVENT GÖK (Ankara) – Bir saniye… “Oslo’da PKK’yla görüşen şerefsizdir.” sözünü hiçbir Cumhuriyet Halk Partili söylememiştir. Daha sonra, “PKK’yla görüşen arkadaşı ben gönderdim. Sıkıntısı olan bana söylesin.” diyen sözü de hiçbir Cumhuriyet Halk Partili söylememiştir, Recep Tayyip Erdoğan söylemiştir. Ne diyorsunuz bu söze? “PKK’yla görüşen arkadaşı ben gönderdim. Sıkıntısı olan bana söylesin.” Siz bir sıkıntı duyuyor musunuz, duymuyor musunuz bu söze karşı, ne yapıyorsunuz? PKK’yla ilgili görüşen arkadaşı Recep Tayyip Erdoğan göndermiş, “Sıkıntısı olan bana söylesin.” Bekir Be y, Sayın Başkan, AKP milletvekilleri; sıkıntınız varsa bu söze karşı bir tavır gösterin. Hodri meydan, Sayın Başkan… BAŞKAN – Şimdi, bakın, siyasette hodri meydan… LEVENT GÖK (Ankara) – Böyledir ama bu iş, bu böyledir. (Gürültüler) BAŞKAN – Devam et, Levent Bey, devam et. LEVENT GÖK (Ankara) – Sonra, darbeyle devrilen Ahmet Davutoğlu “Kürtçe yasağını biz kaldırdık. Bana ‘Serok Ahmet’ diyorlar.” dediği zaman herkes bunu bir başka biçimde takip etti. Yine, Kabineden arkadaşınız Yalçın Akdoğan “Öcalan’ın ola yları okuma kabiliyeti ve tecrübesi var.” dediği zaman hiçbir şey yapmadınız Bekir Bey, bir T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 26 şey söylemediniz. Yalçın Akdoğan’ı PKK’yla irtibatlandırmadınız, sessiz kaldınız, niye? Yine, Kabinenin önceki bakanlarından Beşir Atalay “Öcalan’ın mesajları bizim de düşüncemiz.” derken sessiz kaldınız Sayın Bekir Bey. Öcalan’ın mesajları sizin de düşüncenizmiş, AKP’nin düşüncesi. Bunların hiçbirini hiçbir CHP’li söylemedi, hiçbir CHP’li söylemedi. “PKK, DHKP -C, IŞİD terör örgütüdür.” sözünü her fırsatta söyledik, söylemeye de devam edeceğiz, bu duruşumuzu her zaman sürdüreceğiz. “Öcalan’ın mesajları bizim de düşüncemiz.” derken niçin Beşir Atalay’a sesinizi çıkartmadınız ya da önceki mevkidaşınız Sadullah Ergin “Öcalan, bölgenin durumunu daha sağlıklı yorumluyor.” derken ne yaptınız Bekir Bey, siz ne yaptınız Sayın İyimaya ve AKP milletvekilleri? BAŞKAN – Ya, bu sualler şık değil Leventçiğim, şık değil. NECATİ YILMAZ (Ankara) – Çok güzel, çok yerli yerinde sorular. BAŞKAN – Şık değil. Diyalektik… LEVENT GÖK (Anka ra) – Sayın Başkan… ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yüksekova’ya gidip de “Asker yargılansın.” diyen… BAŞKAN – Bir dakika… Ya, Ali Bey, yapmayın arkadaşım. ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Efendim, bize hep… BAŞKAN – Ama bitiremedim, ben bitiremedim ama. Ben k onuşuyorum, ben. LEVENT GÖK (Ankara) – Bunlar, tabii, rahatsızlık veriyor. Rahatsızlık veriyor bunlar. BAŞKAN – Şimdi, bakın, Levent Bey, diyalektikte… (AK PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar) Bir dakika arkadaşlar, ben konuşuyor um. LEVENT GÖK (Ankara) – Şimdi, daha sonra, çıkıyor, Yasin Aktay Milletvekiliniz… BAŞKAN – Levent Bey, diyalektikte muhatabın ismi söylenmez. LEVENT GÖK (Ankara) – Sonra, çıkıyor bir başka AKP milletvekili, diyor ki: “Abdullah Öcalan dünyanın geleceğini çok iyi biliyor.” Kim biliyormuş? Abdullah Öcalan biliyormuş Bekir Bey. Bunu milletvekiliniz söylüyor sizin. Bunları televizyonda niye anlatmıyorsunuz? (AK PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar) BAŞKAN – Veli, ya, sözcün konuşuyor V eli. LEVENT GÖK (Ankara) – Bir başka jöleli var, “Öcalan Türkiye’nin önünü açıyor.” diyor ve bol maaşlı, bol kaynaklı, böyle, kendisine danışmanlıklar verilen bir jöleli diyor ki: “Öcalan Türkiye’nin önünü açıyor.” Yine, bir… (AK PARTİ ve CHP milletvekil leri arasında karşılıklı laf atmalar) BAŞKAN – Ya, Veli Bey, yapma ya! VELİ AĞBABA (Malatya) – Söylemeyeceksin öyle bir şey, uyar o zaman. ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Kes sesini. BAŞKAN – Ben kaç defa uyardım yahu, sizi de onu da. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 27 LEVENT GÖK (Ankara) – Veli Bey, bir saniye lütfen… Yine, bir başka AKP yanlısı, “Öcalan’ın çok geniş bir prestiji var, nadir insanlardan biri.” diyerek ortaya çıkıyor, ne Başbakandan ne AKP milletvekillerinden ne Adalet Bakanından televizyona çıkarak bunları anlatmak gibi bir şey yok. Bunların sözleri meşru, kabul edilebilir, içinize sindirebilirsiniz; biz bunların tümünü reddediyoruz Bekir Bey, tümünü reddediyoruz. Şimdi, bu tablo içerisinde, baktığınızda, AKP’nin ikircikli tavırları, Kürt sorununun çözümü konusunda kimi za man bir yöne evrilen, kimi zaman bir başka yöne evrilen tavırlarıyla bugünlere geldik. Bugünlere geldiğimizde ne oldu? Geçen, 7 Haziran seçim kampanyasında “Çözüm süreci başladı, anaların gözyaşı dindi.” diyen bir parti bu AKP. Yine, “Olağanüstü hâli kaldırdık, köylerimize özgürlük geldi.” diyen bir partinin “billboard”larından bahsediyorum Bekir Bey. Şimdi gelinen nokta kan gölü. Gelinen noktada, terör almış başını gidiyor, her gün ülkemizin pek çok yöresinden şehitlerimiz yüreklerimizi acıtarak buraya gel iyor ve Cumhuriyet Halk Partisi bu tablo içerisinde, Sayın Başkan, çok olağanüstü, çok değerli bir duruş sergiliyor. Teröre karşı Hükûmetin, iktidar partisinin arzu ettiği düzenlemeler konusunda hangi sıkıntıyı çıkardık Bekir Bey? HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – İç güvenlik paketi… LEVENT GÖK (Ankara) – Hangi sıkıntıyı çıkardık? HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – İç güvenlik paketi… Geçtiğimiz sene, iki ay görüştük. Yerlere yattınız direnirken. NECATİ YILMAZ (Ankara) – O diktatörlük yasası. HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – İç güvenlik paketi… LEVENT GÖK (Ankara) – Hakan, onun tartışması ayrı. HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – İç güvenlik paketi… BAŞKAN – Hakan, söz veririm. LEVENT GÖK (Ankara) – Şimdi, Sayın Başkan, biz, teröre karşı mücadelede ne gerekiyorsa yapılmasından yanayız am a sevgili Hakan… HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – İç güvenlik paketi Levent Bey… LEVENT GÖK (Ankara) - …insan hakları… HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – HDP, MHP ve siz kırk beş gün süreyle engellediniz bizi. LEVENT GÖK (Ankara) – …temel hak ve hürriyetler konusunda da duyarlı olduğumuzun altını çizelim. O duyarlı olduğumuz konu bir gün gelir, seni de vurur. Bir gün, makul şüpheden bu iktidar döner de seni alırlarsa yine yanında ben olurum Hakan Kardeşim. Bunların altını çizelim. Şimdi, Bekir Bey, Sayın Başkan; bir, ter örle mücadele ediyor ülkemiz, bu konuda birlik ve beraberlik içerisinde olmamız lazım, hiçbir şüphe yok. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda Meclise gelen yasalar bakımından hiçbir sıkıntısı yok. İktidar partisinin, bu, teröre, şu anda neredeyse her gün gelen cenazelerle artık bir kan gölüne gelinen noktada muhalefetle çok daha yakın bir iş birliğini, bilgilendirmeyi, sahiplenmeyi sağlaması gerekirken televizyondaki o sözleriniz çok vahim olmuştur Bekir Bey, hepimizi incitmiştir, hepimizi üzmüştür. Ben büyük bir derin üzüntü duydum, derin üzüntü duydum. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 28 Terörle ilgili hangi ortak bildiriye imza atmıyoruz, terörle ilgili hangi yasal düzenlemede Hükûmetin zayıflamasına neden olacak girişimlerdi bulunuyoruz? Biz sosyal demokrat partiyiz; insan hakları, temel hak ve hürriyetler bizim alanımız arkadaşlar. Buna dikkat edeceğiz. Bunları sadece kendimiz için değil, tüm Türkiye için istiyoruz. Modern demokrasilerde gözetilmesi gereken, insanların temel hak ve hürriyetleridir, insan haklarıdır. Bir tek kişinin bile b urnu kanamadan götürülmelidir işler, bir tek kişinin bile. Bir tek kişinin burnu kanarsa orada bir yanlış vardır Sayın İyimaya, siz de benden daha çok iyi bilirsiniz bunu. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. LEVENT GÖK (Ankara) – Haksız mıyım efendim? “Haklısını z.” deyin de… BAŞKAN – Ya, ben onay mercisi değilim, dinliyorum; dikkatle dinliyorum, içimde hüküm cümlelerini kuruyorum. LEVENT GÖK (Ankara) – Şimdi, böyle bir tabloda, bu getirdiğiniz, birazdan görüşülmeye başlanacak olan, Danıştay ve Yargıtayla ilgili yasayla ilgili bunu bir alt komisyona çekmemiz ya da bir Anayasa değişikliğiyle bir yargı bağımsızlığını sağlamamız gerekiyor Bekir Bey. Gelin, bunu yapalım, yargı bağımsızlığını sağlayalım. İhtiyacımız var buna. Eğer Yargıtay Başkanı “Adalete duyulan güve n yüzde 30’lara düştü.” diyor ise bunu hepimizin çok önemli bir sorun yaparak oturup konuşmamız gerekiyor. Önemli. Biz iktidarda değiliz, on dört yıldır iktidarda olan sizsiniz. Yani, bu konu, Yargıtay Başkanının bu tespiti, bir kere, sizler açısından çok vahim bir değerlendirmedir, çok vahim bir tablodur. Bunun üzerine hep beraber gidelim, yargı bağımsızlığını sağlayalım, adaleti sağlayalım. Adaletten kimse kuşku duymasın, “Dosyamın düşeceği hâkim acaba cemaatçi mi, iktidar yanlısı mı, sosyal demokrat mı, MHP’li mi?” diye kimse düşünmesin Bekir Bey. İnsanlarımız mahkemeye gittiği zaman, adaletin o kör olan terazisine güvensin, oradan çıkan karara güvensin. Ama maalesef böyle bir durum ortada yok, mahkeme kararları tartışılıyor. Bundan ülkemizi çıkartmamız gerekiyor, terörden ülkemizi çıkartmamız gerekiyor. Terörden ülkemizi çıkartmamız gerekirken bu konuda her türlü duyarlılığı sahiplenen Cumhuriyet Halk Partisine dönük, milletvekillerine dönük bu sözleriniz gerçekten hepimizi derinden üzdü. Bunu samimiyetim le söylüyorum, bütün yüreğimle söylüyorum. Bütün Cumhuriyet Halk Partisi camiası bu konuda çok incindi Bekir Bey. Terör konusunda Cumhuriyet Halk Partisine ihtiyacınız var, terörle mücadele konusunda. Cumhuriyet Halk Partisi ülkenin birliğini, düzenliğini , üniter devlet yapısını savunuyor, ülkenin bölünmemesini savunuyor. Doğuda, güneydoğuda kahramanca şehit olan askerlerimizin hepsini biz sahipleniyoruz, terör örgütlerine lanet okuyoruz; bugün bir kez daha huzurunuzda okuyorum, PKK, DHKP -C, IŞİD, adını bu rada zikretmediğim, eli silah tutan her kim varsa, her kim masum insanı öldürüyorsa lanetlenmelidir, bunun çok açıkça karşısındayız. Böyle bir tablo içerisinde ben Sayın Bakandan çok özel bir açıklama bekliyorum Sayın Başkan, buna ülkenin ihtiyacı var, ülkemizin bu yaratılmak istenen tablonun derhâl dışına çıkartmaya ihtiyacı var. Terörle ancak birlik ve beraberlik olursa mücadele ederiz. Terörün zaten aradığı ülkeden birlik ve beraberliğin bozulması, T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 29 insanlar arasındaki moral duygusunun zayıflatılması, her kesin birbirine girmesi. Buna izin vermeyelim, bu tuzağa düşmeyelim; bu tuzaktan ülkemizi çıkartalım, çok sorumlu davranalım; siz de biz de hepimiz, büyük sorumluluk düşüyor hepimize. Patlayan bir bomba, Kızılay Meydanı’nda patlayan bombalar bir ilçe başka nımızı aramızdan aldı, benim eniştemin yeğeninin akrabasını içimizden aldı, 16 yaşında, Destina Peri. Terör patlattığı zaman kimin öldüğü belli değil, AKP’lisi de var, HDP'lisi de var, MHP'lisi de var, CHP'lisi de var; hepimizin tanıdığı insanlar var. Bund an nasıl çıkartacağız ülkemizi? Kızılay’da bombalar patladı insanların kaybı yanında ekonomik kayıplarımız var, Kızılay’da işler durdu. O koskoca Gama İş Hanı boşaltılıyor Bekir Bey. Neden? Terörün acımasız yüzü yüzünden. Terör turizmi vurdu, Antalya sahilleri boş, bütün oteller satılıyor Sayın Başkan. Alanya’da, cumhuriyet tarihinde ilk defa esnaf turist duasına çıktı, turist gelsin diye; amiral ilçemiz, amiral ilimizde çıktı. Bunları önlememiz lazım, bu kaynaklar AKP iktidarı kuruyor diye buna sevinecek d eğiliz, işsiz kalan bizim işsizimiz. Turist gelmeyince oteller olmuyor, oteller çalışanlarını çıkartıyor, turist gelmeyince oteller daha önce alabildikleri erzakları alamıyorlar, esnaf sıkıntılı; turistik eşya satan esnaf sıkıntılı. Bitireceğim Sayın Başka n, bir içimi dökeyim şurada. Bu hepimizi ilgilendiriyor, Bekir Bozdağ’ın da meselesi, Levent Gök’ün de meselesi, hepimizin meselesi. Şimdi, böyle bir ortamda Sayın Başkan, yapılması gereken aklıselim hareket etmektir. Elbette Sayın Bakana bizim çok haklı olarak serzenişimiz olacaktır bu konuda, onu yaptık. Şimdi, Sayın Bakanın da o sorumluluk çerçevesinde davranmasını bekliyoruz. Türkiye'nin, ülkemizin dirliğinin, düzenliğinin buna şiddetle ihtiyacı var değerli arkadaşlar, şiddetle ihtiyaçları var. Bakın, çok soğukkanlı konuşmaya gayret ediyorum Sayın Bakan, öfkemizi anlattık ama şimdi sorumlu olmamız gereken bir dönemdeyiz. Burada birbirimizi o haksız ithamlardan kurtarmak durumundayız. Eğer AKP’li bir kardeşimin üzerinde bir haksız itham varsa onu da ben kaldırmalıyım, böyle yapmalıyız. Böyle yaparsak terör karşısında yenilmeyiz Sayın Başkan. Terörün istediği ne? Moral, değerler çöksün, herkes birbirine girsin, ben de cirit atayım, bu. Bu amaca mı hizmet edeceğiz, yoksa bu amaçtan Türkiye'yi çıkartacak mıy ız? Sayın Başkan, Sayın Bakan; arkadaşlarımızla, Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili televizyon programında söylediğiniz bu konularla ilgili haklı olarak kamuoyu önünde açıklamalarınızı bekliyoruz. Ve bu tartışmanın anlamsız olduğu konusunda geçen gün Meclis te konuşan bir AKP’li milletvekilini de kutluyorum. O milletvekili çıktı dedi ki: “Evet, gittik, hepimiz gittik, yani bunu tartışmak konusu yapmak gayriinsani, gayriahlakidir.” diyerek konuya bir duyarlı milletvekili olarak yaklaştı. Şimdi, ülkemizin cezaevleri sorunları var, cezaevlerinde yaşanılan gerçeklikler var. Cezaevlerinde arkadaşlar, normal insanlar kalmıyor ki, cezaevlerinde katiller kalıyor, hırsızlar kalıyor, suçlular kalıyor yani hangi cezaevine gitseniz karşınızda suç işlemeyen bir adamla mı karışılacaksınız? Bütün cezaevleri suçlularla dolu. Yani bir katille görüşünce nasıl katil olunmazsa ve cezaevinin sorunu tespit edilirken bu önerilemezse bütün cezaevlerine… Örneğin terörle ilgili cezaevleri ayrı. Bu cezaevlerinin T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 30 sorunları var, bunu gid ermek de Sayın Bakanın görevi, arkadaşlarımız da bunları sizlerle paylaşmak durumunda ve gidermek durumundasınız çünkü siz orada yaşayan herkesin güvenliğinden ve hayatından da sorumlusunuz. Suçlu ama durum bu. Devlet yaşatacak, devlet kanunlar çerçevesind e herkesin cezasını verecek, tablo bu. Sayın Başkan, benim son sözüm şudur: Ben ülkemizin bu iklimden süratle çıkmasını, terör karşısında hep beraber olmamızı, birlik ve beraberliğimizi sürdürmemizi, insan haklarını, temel hakları ve demokrasinin bütün standartların korumamız kaydıyla hep beraber yapmamız gerektiğinin altını çiziyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak PKK’yı, DHKP -C’yi, IŞİD’i bir kez daha hepinizin huzurunda lanetliyorum. Eli silah tutan bütün terör örgütlerini lanetliyorum ve terör karşısın da ülkemizin birliği açısından da Cumhuriyet Halk Partisi olarak üzerimize düşen bütün çabaları, az önce çizdiğim çerçevede, insan hakları ve temel hürriyetlere zarar gelmemek kaydıyla destekleyeceğimizi ifade ediyorum. Bu görüşülecek olan kanun da Anayas a’ya -arkadaşlarımız birazdan ifade edecekler, ben de sözlerimi fazla taşırmak istemiyorum hâkimlik teminatına ve diğer düzenlemelerle Anayasa'ya çok bariz aykırılıklar taşıdığından dolayı Anayasa'ya aykırı olarak nitelendiriyoruz. Bunun Anayasa'da yapılacak temel bir değişiklikle yargı bağımsızlığı çerçevesinde çözümlenmesi gerektiğinin altını çiziyorum. Eğer bugünkü toplantı bundan sonra devam edecekse bir alt komisyon kurulması marifetiyle orada görüşlerimiz, sivil toplumun, baroların, hukuk camiasının , yargı camiasının da görüşleri alınmak suretiyle hepimizin üzerinde anlaşacağı bir yargı paketinin hep beraber uzlaşarak Meclisten anayasal değişiklikle geçirilmesini de öneriyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Levent Bey. Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, Komisyon Başkanı olarak benim farklı bir psikolojik mod içerisinde bulunduğumu kabul etmenizi isterim. Bütün arkadaşları, kurduğu cümlelerle, ifade etmeye çalıştıkları vücut dilleriyle… Onların tümüne dikkat ediyorum ve müz akere yapacağız, devam edeceğiz. Bir defa, Komisyonumuzun herhangi bir üyesinin herhangi bir diğer milletvekilimizin can güvenliği veya herhangi bir insanın veya herhangi bir ulustan herhangi bir insanın can güvenliği karşısında duyarsız kalması mümkün değildir, yaşam hakkı ortak vatanımızdır. Ben bir defa, dinlemelerimde, ifadelerimde en öfkelenilmesi gerektiği zamanda dahi tebessümü yüzümden sildirmeyen bir insanım. LEVENT GÖK (Ankara) – Biliyorum Sayın Başkanım, ben yakından biliyorum. BAŞKAN - Bir anımı anlatayım: 12 Mart dönemi, avukatım; TRT Genel Müdürü -Levent Bey, dikkatle dinledim sizi - o dönemin paşalarından birisi. Bir boşanma davası var yani bay, bayan ikisi de arkadaşımız, birisi doktor, birisi avukat, ismini de bilirsin yakından. Genel Müdür t anık olarak dinledi. Ben de davalı vekiliyim. Genel Müdür dedi ki: “Niye gülüyorsun?” Hatta söylemeyeyim “Niye sırıtıyorsun?” filan dedi. “Benim yaradılışım bu, Allah olun benim bu özelliğimi düzeltin.” dedim. Onun için ifade ettiniz, ben tebessümü katiyye n T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 31 şey yapmam, en öfkeli anda dahi akıl durağından ayrılmam, daima basiret ve soğukkanlılık… Ben de biraz yoruldum, eğer izin verirseniz Levent Bey’in bu, başta öfke modunda, sonra akıl, sonra gerçekten ortak akıl modunda düğümlediği, noktaladığı cümlenin farklı bir diyalektikle şu anda gündeme getirilmemesini diliyorum ve öğleden sonra tensip edeceğiniz saate erteliyorum Bakanım. Ben de yoruldum. MURAT EMİR (Ankara) – Sıra tam bize geldi Sayın Başkanım. BAŞKAN – Ya ne yapayım ama benim de tahammülüm var Mu ratçığım. Söz veremediğim arkadaşlardan da özür diliyorum, hepsine söz vereceğim. Çok sağ olun, çok teşekkür ediyorum. 15.00’te toplanmak üzere toplantıyı kapatıyorum. Kapanma Saati: 13.40 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 15.05 BAŞKAN: Ahmet İYİMAYA ( Ankara) BAŞKAN VEKİLİ: Hakkı KÖYLÜ (Kastamonu) SÖZCÜ: Serap YAŞAR (İstanbul) KÂTİP: Adnan BOYNUKARA (Adıyaman) ----- 0 ----BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Dördüncü Oturumu açıyorum. Verimli çalışmalar diliyorum. Söz sırası Murat Bey’de. MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkanım, siz de uygun görürseniz -uçağa yetişecek değerli arkadaşlarımız var - Sayın Tanrıkulu ve Sayın Veli Ağbaba’dan sonra ben konuşmak isterim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, bu zarafete ne denebilir? Feragat üzerinde ayrıca usul üretiyorsun uz, teşekkür ediyorum. Buyurun Sezgin Bey. MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Evet, önemli bir yasa üzerinde konuşuyoruz, sizin de dediğiniz gibi, tarihî dönüm noktalarından bir tanesi. Çünkü çok geleneği olan 2 kurumu lağvediyoruz neredeyse ve onun üzerine yeniden inşa edilecek 2 kurum olacak. Ama ben ondan önce sabahki oturuma ilişkin birkaç şey söylemek istiyorum. Şimdi, öncelikle tartışma çok yanlış yerden başladı. Yani, sonuçta cezaevine giren insan -avukatlığımdan bilirim - örgütle olan ilişkisi kesilmiş insandır, bu konuda birçok Yargıtay kararı vardır, artık o ya suç şüphelisidir veya hükümlüdür. Yani, üyesi olduğu, mensubu olduğu örgütle, terör örgütüyle -neyse- onunla anılmaz; hükümlü ve tutuklu diye anılır. Ve hükümlü ve tutukluların da Anayasa’ya göre, hukukumuza göre de belli hukukları vardır, o hukukların korunması lazım. Yani, hükümlünün ve tutuklunun cezaevlerinde T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 32 belli bir hukuk çerçevesinde kalma sı lazım. Cezaevlerinin de insan hakları ihlallerinin en yoğun yaşadığı yer olduğunu biliyoruz. Yani tarihsel olarak da böyledir, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada da böyledir. O nedenle Mecliste İnsan Hakları Komisyonunda Cezaevi Alt Komisyonu vardır , o nedenle, milletvekillerine böyle talepler gelir. Sayın Bakan, görmenizi rica ediyorum, iki ayda bana gelen mektuplar cezaevlerinden, sadece bana gelen, bu kadar mektup geldi. Ben yirmi beş yıl avukatlık yaptım, baro başkanlığı yaptım, mesleki dezenform asyona uğradım. İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısıyken ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkan Vekiliyken, ben cezaevlerine gidip çok insan dinleyemem dedim arkadaşlarıma. Çünkü yirmi beş yıl boyunca gezdim, dolaştım, çok fazla dinledim. O nedenle, hiç avukatlıkla ilgisi olmayan 3 arkadaşımızı, 4 arkadaşımızı görevlendirdik. Birisi Veli Ağbaba, hayatında cezaevine belki hiç gitmemiş; birisi, Özgür Özel; birisi, Nurettin Demir. Birisi, doktor; birisi, eczacı. Daha iyi dinlesinler diye, daha i yi anlasınlar diye -yani, bizim gibi dezenformasyona uğramış bir ortamdan gelenler değil - daha sağlıklı dinlesinler diye bu arkadaşlarımızı görevlendirdik ve gerçekten de 2011’den itibaren Meclis Cezaevi Komisyonundan çok daha farklı bir çalışma içerisine girdiler, çok daha etkin bir çalışma içerisine girdiler ve cezaevleri konusunda bir duyarlılık yarattılar. Herkese gittiler yani ayrım gözetmeksizin herkese -Balyoz’dur, casusluk davasıdır, Ergenekon davasıdır, İslami kesime mensup olan cezaevlerinde kalmış ve unutulmuş, sizlerin unuttuğu kesimler - gittiler, onların sesi oldular. Şakran Cezaevindeki olayları ortaya çıkardılar, Pozantı Cezaevindeki olayları ortaya çıkardılar. Bakın, ben o zaman Genel Başkan Yardımcısıydım, arkadaşlarım ilk defa oraya g idecekleri zaman Bakanlığınızdan bir bürokrat kendilerini yolda aramıştı, ben talimat verdim, gideceksiniz dedim. Bakanlıktan bir bürokrat aramıştı -ismini söylemeyeceğim- yoldayken aramışlardı, grup başkan vekilimizi aramışlardı Pozantı Cezaevi için “Gitm eyin, onlar örgüt üyesi, Mersin’de örgüt üyeliğinden tutuklanmışlar.” diye. Çocuklar… Tecavüz iddiası var, sizin bürokratlarınızdan bir tanesi yoldayken kendilerini arıyorlar, “Gitmeyin, onlar örgüt üyesi.” diyorlar. Ama ben ısrar ettim arkadaşlarıma, mutl aka gideceksiniz, tam da bunun için gideceksiniz dedim. Cezaevinde koruma altındalar bunlar. Şimdi, siz, tabii ki Genel Başkanımızın hangi kasıtla o sözleri söylediğini bilirsiniz yani bilecek zekâ düzeyindesiniz, akıl düzeyindesiniz, tecrübe içerisindesin iz. Yani, herhâlde o örgüt mensuplarına gidip siyasi işler konuşmak için cezaevine gitmedi arkadaşlarımız, bunları bilebilecek durumdasınız. Genel Başkanımızın kastının bu olmadığını en fazla sizin bilmeniz lazım. Şimdi, abdestsiz namaz kılınmaz. “Abdest”i atın, Sezgin Tanrıkulu dedi ki: “Namaz kılınmaz.” Sizin yaptığınız tam da buydu. Bugün sabah da bunu yapmaya çalıştınız, bizim ikazımız üzerine İslami kesimleri de başına koydunuz. Bu algı operasyonuyla ve bu kutuplaşmayla biz siyaseten doğru yapmayız. Be lki kısa dönemde bir siyasi çıkar elde edebilirsiniz, siyasi rant elde edebilirsiniz, bir algı operasyonu yaratabilirsiniz ama ana muhalefet partisini, milletvekillerini, muhalefet partilerini bu tür örgütlerle iş birliği yapan, onlarla iç içe geçmiş gibi göstermek Türkiye siyasetine ve demokrasimize bir şey kazandırmaz, doğru değil. Sizin o sözlerinizden sonra T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 33 Sayın Cumhurbaşkanı da “Hastanede ziyaret etmişler.” dedi. “Cezaevi”ni de attı, “Hastanede…” dedi konuşmasında. Şimdi, bu algıyla biz nasıl mücadele edeceğiz? Bu doğru mu? Ve sizin attığınız 6 tane “tweet”i burada okuyabilirim. Yani, bunu gerçekten siz iyi niyetle mi attınız? Yoksa, CHP’li milletvekillerini bu örgütlerle ilişkili göstermek kastıyla mı attınız? Ben samimiyetimle söyleyeyim, ikincisidir. Yani “CHP'li milletvekilleri bu örgütlerle, bu örgütün mensuplarıyla ilişkilidir.” kastıyla bunları attınız, yoksa kamuoyunu bilgilendirmek için değil. Ayrıca, bu konuda kamuoyunu neden bilgilendiriyorsunuz, hangi ihtiyaçla? Yani kamuoyunda böyle bir bek lenti mi var? “Hangi milletvekilleri cezaevlerine gittiler? Haydi, açıkla Sayın Bekir Bozdağ.” Büyük baskı mı oldu size? Biz sizden izin alıyoruz, gidiyoruz. Orada kimlerin gözetimi altında görüştüklerimiz belli. Tamamıyla CHP'yi, milletvekillerini, muhale fet partilerini bu örgütlerle iç içe geçmiş gibi göstermektir amaç ve bundan yarar gelmez. Bakın burada var, Levent Bey de gösterdi. Bu ne demek? İsimlerimiz buraya yazılmış, yanlarına örgütler yazılmış. “Sezgin Tanrıkulu: 5, PKK.” Ne demek bu? “Sezgin Tan rıkulu bu örgütlerle ilişkilidir.” Düz mantık olarak, bu toplum içerisinde, kutuplaşma içerisinde bunun böyle anlaşılabileceğini siz bilmez misiniz? Benden çok daha iyi bilirsiniz sözlerimizin nereye gidebileceğini. Bu kasıtla söylediniz ve biz bugün hedef gösterildik, hedef gösteriliyoruz. Bu kutuplaşma ortamında bizim bu sözlerimizden, sizin bu sözlerinizden sonra herhangi bir biçimde harekete geçebilecek, eyleme geçebilecek, saldırıya geçebilecek bir sürü insan var sokaklarda. Bizim milletvekilleri olara k can güvenliğimiz yoksa, sokakta yürüme özgürlüğümüz yoksa nasıl milletvekilliği yapacağız? Peki, bundan sonra hangi milletvekili cesaret edip cezaevine gidebilecek, söyler misiniz bana? Kim gidebilir böyle bir suçlama karşısında? Yarın öbür gün gittik, B akanlık açıklayabilir, “Ne işin var kardeşim, ölüyorsan öl” der. Bu ortamı Türkiye hak etmiyor, gerçekten hak etmiyor. Bu kutuplaşma üzerinden siyaset yapılmaz, bu dil üzerinden siyaset yapılmaz, bizim karşı çıktığımız bu. Sabah o yüzden ben söyledim “Ben kimlerle görüşmüşüm, açıklayın.” diye. Ben kendine güvenen bir insanım, ne yaptığımı da çok iyi biliyorum, kimlere gittiğimi de çok iyi biliyorum. Ben soru önergesi de sormayacağım. Eğer vicdan sahibiyseniz -ki bunu siz açıkladınız burada herkesin huzurun da söylüyorum: Sadece son bir yıl değil… “2014’ten itibaren” dediniz ve burada da bana sözlü olarak dediniz ya “Siz de gitmişsiniz, biliyoruz” dediniz. Yani “Gitmişsiniz.” ne demek? Bu örgütlere gitmişsiniz, iş birliği içerisindesiniz. Bu amaçla söylüyorsu nuz, diliniz bu, kafanızdaki siyasi düşünce de bu. Kendi adıma söylüyorum, ben çok rahat bir insanım. 2011’den, milletvekili seçildiğim tarihten bugüne kadar hangi cezaevinde kiminle görüşmüşüm, sonrasında ve öncesinde ne yapmışım, açıklamak sizin vicdan b orcunuzdur, bana karşı vicdan borcunuzdur. Yoksa, şu anda söylüyorum: Hakkımı size helal etmem. Açık açık söylüyorum, bakın. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Size ben onları vereyim 2011’den itibaren, siz açıklayın. MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Hayır, kamuoyuna açıklayın. Bakın, kamuoyuna açıklayın, sizden rica ediyorum. Bakın, sizden rica ediyorum ben ya, bu kadar açık. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 34 ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Tanrıkulu, ben size 1 Ocak 2011’den bu yana cezaevleriyle ilgili istediğiniz… MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Hayır, ben biliyorum kimlere gittiğimi. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hayır, ben size vereyim, kamuoyunda nezdinde açıklayın kime istiyorsanız. MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Bakan, hayır, bakın, ben kimlere gittiğimi biliyorum. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Siz açıklayın, ben size vereyim. MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Ben sizden talepte bulunmuşum, gitmişim, kimlere gittiğimi biliyorum. BAŞKAN – Peki… MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanb ul) – Sayın Başkanım, keseceğim. Ama siz beni ve arkadaşlarımı ima ettiniz. İma ettiniz efendim yani böyle hedef gösterdiniz, bunun Türkçesi bu. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Kesinlikle niyet okuyorsunuz. MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Kastınızı aşmış olabilirsiniz ama kamuoyu… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Benim niyetlerimin hiçbiri o değildi. MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Bakın, Sayın Bakanım 6 tane “tweet”iniz burada. Bunu ortalama zekâda… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozga t) – Ben ne yazdığımı biliyorum. MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Bakın, biz de şunu söylerler: Bir Hristiyan, bir Müslüman, bir Musevi bulalım, bu 6 “tweet”inizi okuyalım bu tartışmadan sonra, onların dediklerine ben varım. Ortalama zekâdaki insanlara hitap ediyoruz biz Türkiye’de. Böyle bir durumla bizi karşı karşıya bıraktınız. Yoksa, Genel Başkanımızın kastının orada “Cezaevlerindeki ihlalleri araştırma amacıyla arkadaşlarımız gitmiştir, bir ayrım gözetmemişlerdir.” olduğunu, bu amaçla söylediğini çok iyi biliyorsunuz. Bundan siyaset çıkmaz, bundan Türkiye kaybeder, bundan Parlamento kaybeder, bunlan milletvekillerinin itibarı kaybolur. Bizleri suç makinesi gibi göstermek, bizleri örgütle ilişkili göstermek Türkiye’ye yaramaz, Parlamentoya yaramaz. Çok yanlış bir iş olmuştur, bunu düzeltmek başta size düşer, sonra da hepimize düşer; muhalefet milletvekillerine değil, çoğunluk milletvekilleri düşer bu hatayı düzeltmek. Çünkü siz çoğunluksunuz, bizim hukukumuz da size teslimdir Türkiye’de ve bu masa et rafında. Size teslimdir bizim hukukumuz da, çoğunluk sizsiniz, o yüzden size düşer. Bunu yaparsınız yapmazsınız ama ben söylüyorum: Benim kimlerle görüştüğümü 2014, 2015’ten beri değil; 2011’den beri açıklayın, o vicdani yük altında kalmayayım, açık söyleyeyim size. BAŞKAN – Peki. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 35 MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Efendim, yasayla ilgili de birkaç şey söyleyeceğim. Sayın Başkanım, evet, çok esaslı bir yasa önümüze geldi. 2010 yılından bu yana Anayasa değiştirildi, HSYK’nın yapısı değiştirildi, ondan sonra yeni bir HSYK ortaya çıktı, üye sayıları artırıldı, daire sayıları artırıldı, 2014’te başka bir HSYK tartışması yapıldı, şimdi başka bir durumla karşı karşıyayız. Bütün bunların nedeni, şu, karşımıza… HSYK seçimle geldi, seçimle gitti; listeyle geldi, l isteyle gitti ama şu var, ben bunu bir avukat olarak üzülerek if ade ediyorum: Yargıçların ve savcıların siyasal görüşleri olur, her yurttaş gibi olur ama yargıç ve savcıların görev yaparken siyasal tutumları olmaz. Ama şimdi geldiğimiz noktada, son dört yı lda, beş yılda, HSYK seçimlerinden sonra yargıç ve savcıların görev yaparken siyasal tutumları ortaya çıktı. Biz tek tek, 14 bin hâkim ve savcının hangisinin hangi adliyede, hangi siyasal düşünceye yakın olduğunu biliyoruz HSYK seçimlerinden sonra, tek tek biliyoruz. Eskiden bu yoktu, 2010 öncesinde böyle değildi ama bu noktaya geldi ve yargı siyasallaştı. Her yargıcın bir siyasal görüşü olabilir ama o siyasal görüşle, o siyasal tutumla aranır hâle geldi ve o nedenle de yargıya güven en aza indi. Ben avukat arkadaşlarımdan biliyorum, “Şu yargıç şu düşünceye mensup, davamız o mahkemeye düştü, en iyisi ben bunu takip etmeyeyim, o yargıcın siyasal tutumuna yakın başka bir avukata gidin.” Adliye ortamları -siz de takip ediyorsunuz - bu noktaya geldi. Duruşmaya giderken gümüş yüzük takan avukat arkadaşlarımı bilirim, etek boyunu uzatan avukat arkadaşlarımı bilirim. Adliyenin bu noktaya gelmesi Türkiye açısından son derece yanlış. Şimdi, bu yanlışın üzerine çok daha büyük bir yanlış yapıyorsunuz Sayın Bakanım. Bu b ir azil yasasıdır yani yeniden üretme, yeniden inşa etme yasası değil. Yargıtayı ve Yargıtay üyelerini azlediyorsunuz, yeniden Yargıtay üyesi ve Danıştay üyesi seçeceksiniz yani atayacaksınız. Kim atayacak? Büyük oranda Sayın Cumhurbaşkanı atayacak, ideolo jisi belli, siyasal yaklaşımı belli, tutumu belli ve bunu da Anayasa’ya rağmen açıklamakta beis görmeyen Cumhurbaşkanı atayacak. E, şimdi, bu ortama nasıl güveneceğiz? Kim, nasıl güvenecek? Muhalefet nasıl güvenecek? Bu azil yasasından dolayı da şunun yolunu açıyorsunuz: Güçlü iktidarlara her an yargıçları azil yetkisi veriyorsunuz, bu yasayı buraya getirmekle ve geçirmekle. Güçlü iktidarlar ne yapacak? Benzer yasayı çıkaracak, çantasında yargıç ve hâkim taşıyacaklar, kendi iktidarlarında kendi yargıçlarıyl a gelecekler. Bu son derece yanlıştır, doğru değildir, her güçlü iktidar kendi yargısını inşa eder bu yasadan sonra. Başka bir iktidar gelir, aynı şekilde, yasayı değiştirir, Yargıtay ve Danıştayı lağveder, dolayısıyla, seçimi kendisi yapar, atamayı kendis i yapar -eğer Anayasa’ya da uygun bulunursa - ona göre çeker gider. Benzer yasa 2014’te çıktı, HSYK’yla ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin iptal kararı verdiğini biliyoruz, o iptal kararı uygulanmadı. E, şimdi, yine gideceğiz, muhtemelen verecek Anayasa Ma hkemesi ama atama yapmış olacaksınız, bir anlamı kalmayacak yani bu Anayasa’nın arkasından dolanmış olacaksınız. Bu yasa hukuka, demokrasiye bir darbe yasasıdır, bir savaş yasasıdır. Bununla Türkiye yol almaz, bununla Türkiye bir yere gitmez. O nedenle, Anayasa değişikliğine biz “Evet.” deriz, HSYK’yla sınırlı, Danıştay T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 36 ve Yargıtayla sınırlı, uzlaşabileceğimiz bir yasaya “Evet.” deriz. 4 siyasi partiyle en kolay uzlaşabileceğimiz budur, HSYK, Danıştay ve Yargıtaydır. 4 siyasi partinin uzlaşmasıyla çıkması d a yargının güvenilirliği bakımından çok önemlidir. O nedenle, yol yakınken yasanın alt komisyona yollanması lazım ve bir Anayasa değişikliği formülünü aramamız lazım. 4 siyasi partinin üzerinde uzlaşabileceği bir Anayasa metnini zorlamamız lazım. Bu işin d e çok aciliyeti yok yani 396 Yargıtay üyesine bir yıl daha maaş verelim, ne olacak? Bugüne kadar böyle gitti, bir yıl daha böyle gider, hiçbir şey de olmaz. Eğer başka nedenlerle önceliğiniz yoksa bunu yapabiliriz, bir Anayasa değişikliğiyle uzlaşma sağlay arak yapabiliriz, ortak bir zemini… Çünkü, Anayasa’nın başlangıcı değil, başka sorunlu alanlar değil bu durum. Eğer kendinize bağlı bir Yargıtay, Danıştay, HSYK oluşturmak istemiyorsanız, iktidarla alınacak bir HSYK, Yargıtay istemiyorsanız, yargıya yenide n güveni inşa etmek istiyorsanız bu yol vardır, bunu birlikte yapabiliriz; yoksa, bu azil yasası olarak tarihe geçecek ve güçlü iktidarlara kendi yargısını da beraber getirme yolunu açacaksınız. Ayrıca şunu da not edeyim: Öğleden önceki oturumda fiziki bir müdahaleye maruz kaldım, görüntülerden de inceledim, Sayın Çavuşoğlu bunu yaptı. Ben de bunun buraya kaydedilmesi açısından söylüyorum. Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkürler. Veli Bey, buyurun. VELİ AĞBABA (Malatya) – Değerli arkadaşlar, gü nlerdir bir cezaevi ziyareti tartışması devam ediyor. Bu tartışmalarda, CHP’nin kurumsal kimliği ve onun 24 milletvekili, önce Adalet Bakanı, ardından AKP’li bir milletvekili, ardından havuz medyası ve en son da dün akşam bir yalan çetesinin son halkası ta rafından hedef gösteriliyor. Türkiye'nin her yerinde isimlerimizin yazılı olduğu bir broşür dağıtılıyor, açıkça hedef gösteriliyoruz. Buradan açıkça söylüyorum: Herhangi bir milletvekilimizin kılına zarar gelse bunun sorumlusu Adalet Bakanıdır. Dünden beri hem cep telef onlarımızdan hem de sosyal medyadan biz açıkça tehdit ediliyoruz ve bugün organize bir iftira yüzünden CHP milletvekilleri olarak hepimiz hedefteyiz. Değerli milletvekilleri, bu iftiralarla belki AKP’nin oyu artabilir, belki bizim oyumuz aza labilir ama bu yapılan şey ne vicdana ne ahlaka ne de akla sığar. Bakın, bir algı oluşturma konusunda sizinle yarışacak değiliz, hakkınızı teslim etmek isteriz ki bunda çok başarılısınız. Ancak, sizin söylediğiniz bir yalan 30 milyon kişiye oluşuyor havuz medyası ve taraftarları tarafından, bizim söylediğimiz doğru, maalesef, 1 milyon kişiye ulaşıyor. Sayın Bakan, bizlere yapılan bütün ziyaretlerin iznini Adalet Bakanı vermiştir. Eğer suç varsa bu suça Adalet Bakanı da ortaktır. Ayrıca, bir şeyi merak ediyorum ve sormak istiyorum. Sadece niye CHP milletvekillerinin cezaevi ziyaretleri açıklandı? Neden MHP’nin, AKP’nin, HDP’nin yaptığı ziyaretler açıklanmadı çünkü bizlerin hedef olunması isteniyor. Burada iki şekilde manipülasyon yapılıyor. Birincisi, cezaevi nde terörist ziyaret ettiğimiz konusunda. Değerli arkadaşlar, cezaevinde kimi ziyaret edelim? Burada geçmişte savcılık yapan, hukukçuluk yapan insanlar var, emekli öğretmen yok orada. Orada işçi yok, memur yok, kamu görevlisi yok, savcı yok; cezaevinde T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 37 kim yatıyorsa onları ziyaret ettik. Cezaevinde başka insanlar olsaydı onları da ziyaret ederdik. Değerli arkadaşlar, hepimizin bildiği gerçekler var. Cezaevinde mahkûmlar sadece ve sadece seyahat ve dışarıdaki bazı özgürlüklerden alıkoyulan insanlardır. Mahk ûmlar diğer temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılamaz, bu haklar engellenemez ve bu haklar Adalet Bakanlığının ve Adalet Bakanının teminatındadır. Devlet birilerine terör örgütü üyesi diyorsa cezalandırabilir. Cezaevine girdikten sonra bu insanlar terör örgütlerinin denetiminden çıkar, devletin denetimine girer. Yani, hâlâ içeride terör örgütü faaliyeti yürüten biri varsa, birileri varsa bunun sorumlusu devletindir, bunun sorumlusu Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanının en önemli görevlerinden biri cezae vi koşullarını incelemek, temel insan haklarına uygun olmasını sağlamaktır. İçeride yatan bir mahpusun güvencesi Adalet Bakanıdır, adı terörist olur, adı kaçakçı olur. Ayrıca, cezaevleri yurt içi ve yurt dışı denetimi mekanizmalara tabidir ve bu denetimler cezaevlerinin insan onuruna yakışır koşullara kavuşması onun olmazsa olmazıdır. Bilindiği gibi, cezaevlerinin denetlenmesi için Anayasa’ca kurulan ve Meclis İçtüzüğü’ne uygun bir şekilde Cezaevleri Alt Komisyonu vardır. Ayrıca, birçok siyasi partinin kend i kurmuş olduğu komisyon ve heyetler bu denetimleri yapar. Ben hem İnsan Hakları Cezaevi Alt Komisyonu üyesi olarak hem de kendi komisyonumda Adalet Bakanlığının onayı ve izniyle defalarca ziyarete gittim. Bugün bu Komisyon olmasaydı, muhtemelen Kırıkkale Cezaevinde -Adalet Bakanının deyimiyle - teröristleri ziyaret ediyor olacaktım. Değerli arkadaşlar, şimdi, ben ve arkadaşlarım haksızca ve tamamen manipüle edilerek suçlanıyoruz. Evet, ben burada itiraf ediyorum: Ben hiç kimseyi ayırmadan, bana mektup yaza n kimin çığlığını duyduysam gittim, bundan sonra da gitmeye devam edeceğim. Hiç ayırmadım; IŞİD tutuklusu, Diyarbakır bombacısı Orhan Gönder’e de gittim. Şimdi, sizin geçmişte ortağınız, el ele, kol kola girdiğiniz, birlikte 2010’da darbe yaptığınız ve FET Ö olduğunu iddia ettiğiniz Boydak ailesine de gittim. Malatya’da göz altına alınan iş adamlarına da gittim. Cüppeli Ahmet Hoca’ya da gittim. Hizbullah’tan yatan, Hizbullah’ın en üstündeki hasta mahpus Yasin Demir’in uğradığı haksızlığı Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden dile getirdim. Elektrik çalmaktan tutuklu kanser hastası Basri Vardar’ın -sedye içerisinde cezaevinden kurtulmasını ve hasta yatağında ölmesini sağladım. Yine, ilk kez ondan duymuştum, “2011 yılında bir darbe olmuştu.” dedi bana. Elâz ığ İHYA-DER’in Başkanı, soyadı Şahin olan bir avukat -sanırım Ali Şahin demişti ki: “Bir darbe oldu. Bu AKP’liler kendilerini çok akıllı sanıyorlar. Darbe oldu, farkında değiller, anlayacaklar.” Ve o adamın dediği doğru çıktı. İHYA-DER’den, yatan, hem o Şahin soyadlı avukata gittim; İHYA -DER’den, sadece kermese katılıp kitap sattığı için, örgü sattığı için, yemek sattığı için İHYA-DER yani Hizbullah’a yakın olduğu iddia edilen örgütün tutuklularına gittim. 28 Şubatın komu tanlarına da gittim, Çevik Bir’e de, 28 Şubatta mağdur olmuş insanlara da gittim, 28 Şubatın ezdiği insanlara da gittim. Değerli arkadaşlar, Engin Alan’a da gittim, İbrahim Ayhan’a da gittim, Mustafa Balbay’a da gittim. Pozantı Cezaevinde ilk kez o çocukl arın tecavüz çığlığını biz duyduk. Sezgin Tanrıkulu söyledi; “Bir müsteşar yardımcısı aradı, T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 38 ‘Gitmeyin, onlar taş atan çocuklar.’ dedi.” ama gittik, daha hızlı gittik. Kim olursa olsun, 10 yaşında, 12 yaşında, 13 yaşında çocuğa tecavüz etmek insanlık suçudur, ilk kez onu Türkiye gündemine biz taşıdık. Sayın Bakan, hatırlar, Urfa Cezaevi yanarken, isyan çıkarken o cezaevinin o görüşme odasında dumanların içerisinde ben vardım. Değerli arkadaşlar, şimdi size soruyorum: Ben Fethullahçı mıyım? Ben neyim değerli arkadaşlar? Ben IŞİD’ci miyim? Ben Ergenekoncu muyum? Ben Hizbullahçı mıyım? Ben İHYA -DER’ci miyim? Ben neyim, ben neyim değerli arkadaşlar? Bakın, sadece şunu söylüyorum: Vicdanlı bir insanım, bundan sonra da öyle olmaya devam edeceğim hem de solcu, sol culuğa inanan bir insanım. Değerli arkadaşlar, ben İnsan Hakları Komisyonuyla ilgili yaptığımız ziyaretlerde ve bireysel yaptığım ziyaretlerde rapor tuttum, kamuoyuyla paylaştım. Bunun birçoğu kitap hâline geldi, bunun birçoğu için Sayın Adalet Bakanı -burada- geçtiğimiz bütçe görüşmelerinde ismimi vererek “Sayın Veli Ağbaba ve arkadaşlarının yapmış olduğu çalışmaları önemsiyoruz, onlardan faydalanıyoruz ve ona göre düzenlemeler yapıyoruz.” dedi. Sayın Bakandan önceki Sayın Adalet Bakanı Sadullah Ergin, her konuşmasında bizden övgüyle söz etti çünkü biz açık cezaevinde yatan üst düzey insanların da, Antalya Cezaevinde nefes almakta zorlanan insanların da, Karataş Cezaevinde kulağını fare yiyen insanların da yanında yer aldık ama cezaevine girdiğimiz zaman hi ç kimseye kimsin, nesin, necisin diye sormadık değerli arkadaşlar. Bakın, kaldı ki cezaevlerine giren insanların ve heyetlerin adaletin simgesi gibi gözleri kapalı olmalıdır. O heyette olanlar suçun cinsine, suçun menşesine karşı kör olmalıdır. Eğer heyet kör olmazsa ya intikamcı olur ya da savunmacı. Değerli arkadaşlar, şimdi suçlanıyoruz, diyorlar ki: “CHP teröristleri ziyaret etti.” Bunların hepsi yalandır, iftiradır. Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan açıklamadı, 2016 yılında kimleri ziyaret ettiğimi ben açıklayacağım. Kimleri ziyaret etmişim değerli arkadaşlar? Tarih 18/3/2016, Metris ve Bakırköy cezaevlerinde Muzaffer Kaya, Kıvanç Ersoy, Esra Mungan; 22/3/2016, Sincan Cezaevinde, daha önce AKP’lilerin çokça yardım aldığı, parti olarak çokça yardım aldığı saygın iş adamlarından Boydak grubundan Hacı Boydak, Memduh Boydak’ı ziyaret etmişim. 12/2/2016, Malatya E Tipinde saygın iş adamları -Fethullahçı, methullahçı, beni ilgilendirmez - Suat Sarın’ı, Kubilay Karaaslan’ı, Muzaffer Erşan’ı, Haşim Oskaloğlu’nu, N urettin Karabekmez’i, Gökhan Gökbulut’u, Zekai Işık’ı, Yücel Yılmaz’ı, Turan Canpolat’ı. Yine, Sayın Bakan çok iyi tanır çünkü onları başsavcı yapmıştı, ödüllendirmişti, 11/1/2016 yılında Sincanda Süleyman Bağrıyanık, Ahmet Karaca, Aziz Takçı, Özcan Şişman , Sarp Kuray, Kemal Gömü, Özkan Çokay’ı ziyaret etmişim değerli arkadaşlar. Şimdi, bunların tamamı, FTÖ dışında ziyaret ettiklerimin tamamı dışarıda değerli milletvekilleri, tamamı dışarıda, arkadaşlarımızın da ziyaret ettiklerinin tamamı dışarıda. Şimdi, ne deniyor isim isim söyleyeceğim: Ali Haydar Hakverdi 3 KCK, doğru değil Sayın Bakan 1 tane. Ali Şeker, kimi ziyaret etmiş? Esra Mungan’ı, Candan Yüceer kimi ziyaret etmiş? Benzerlerini. Fatma Kaplan Hürriyet benzerlerini. Fikri Sağlar 1 tane KCK, o da ay nı, Esra Mungan. Gamze Akkuş İlgezdi 6 KCK, o da 3 tane akademisyen ve gazetecileri ziyaret etmiş. İlhan Cihaner, sanırım burada, 6 T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 39 tane PKK, aynı şekilde. Mahmut Tanal aynı şekilde, Mehmet Tüm aynı şekilde, Murat Emir aynı şekilde, Sezgin Tanrıkulu aynı ş ekilde, Necati Yılmaz yanımda, aynı şekilde, Nurhayat Altaca Kayışoğlu aynı şekilde, Oğuz Kaan Salıcı aynı şekilde, Onursal Adıgüzel aynı şekilde, Orhan Sarıbal aynı şekilde, Selin Sayek Böke aynı şekilde. Tahsin Tarhan 3 PKK, 2 DHKP -C. Zaman zaman giden m illetvekiline göre örgütün durumu da değişiyor. Ayrıca bu THKP-C ne zaman kuruldu ne zaman kapandı bunu da merak ediyorum. Bu THKP-C var mı şu anda, öyle bir örgüt var mı onu da merak ediyorum değerli arkadaşlar. Yakup Akkaya aynı şekilde, Zeynel Emre aynı şekilde, Zeynep Altıok aynı şekilde, böyle devam ediyor. Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye’de kimler cezaevinde yatmış bir düşünün. Nazım Hikmet’e dönemin iktidarı terörist diyordu, Aziz Nesin teröristti, Zülfü Livaneli teröristti, Süleyman Çelebi terör istti, İlhan Selçuk teröristti, Uğur Mumcu teröristti. Yani, güne göre kimin terör örgütü üyesi olduğuna dönemin güçleri karar veriyor. Bakın, belki hatırlar mısınız bilmiyorum, belki bir çoğunuz korkuyor, gitmiyordunuz. 28 Şubat döneminin 1 teröristi daha var hatırlar mısınız? Kırklareli civarında bir cezaevinde 4 ay yatan birisi daha vardı hatırlar mısınız? O dönem iddia etmiyor mu 28 Şubat, neden attı Sayın Tayyip Erdoğan’ı cezaevine? Arkadaşlar, bir de sizin yaptıklarınıza bakın, 28 Şubatın yarattığı te röristler farklı, sizin yarattığınız farklı. Bir de bugünkü teröristlere bakın, ortaklarınızla, kol kola girdiğiniz ortaklarınızla yaratmış olduğunuz teröristlerin birkaçını size hatırlatayım. İlker Başbuğ kim? Terör örgütü üyesi değil, terör örgütü yöneti cisi, lideri. Hanefi Avcı kim? Emniyet Müdürü. Neydi? Terör örgütü üyesi, hem de sol bir terör örgütü üyesi değerli arkadaşlar. Soner Yalçın, Mustafa Balbay… Değerli arkadaşlar, bakın, burada açıkça hedef gösteriliyoruz. Ben varsa vicdanlarınıza sesleniyo rum: Bakın siyasi cinayetleri hatırlayın. Daha dün Tahir Elçi’nin nasıl katledildiğini hatırlayın, Ahmet Hakan’a nasıl saldırıldığını hatırlayın değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri. Bırakın siyaseti kavgada söylenmez bu sözler. Cumhuriyet Halk Part ili milletvekilleri bu kadar hedef gösterilmez. Bakın, yüz yüze bakıyoruz, Hakan Çavuşoğulu’yla yüz yüze bakıyoruz, sizlerle yüz yüze bakıyoruz, hemşehrilerimle yüz yüze bakıyoruz. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi? Yani, hiç vicdan yok mu, bu konuda sizin söyleyecek hiçbir şeyiniz yok mu? Bakın değerli arkadaşlar, biz Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri olarak size -ki Can Dündar’ın, Esra Mungan’ın, Erdem Gül’ün masumiyetine inanıyoruz, onların terör örgütü üyesi olmad ığına inanıyorum ben - göre terör örgütü diyemeyiz ki çünkü size inansaydık İlker Başbuğ’a terör örgütü üyesi dememiz lazımdı, size inansaydık bugün Mustafa Balbay’la yüz yüze bakamazdık, size inansaydık Tuncay Özkan’a selam veremezdim ben şimdi utancımdan, size inansaydık değerli arkadaşlar, Engin Alan’la konuşamazdık. Bakın, hiç ayırmadan tekrar söylüyorum, milletvekili raporu tuttuk, İçinde Engin Alan da var, İbrahim Ayhan da var. Burada birçok milletvekilin cezaevinden tanıyorum, birçok gazeteciyi cezae vinden tanıyorum, bunların birçoğu dışarıda. Sayın Bakan, burada siz adaleti temsil ediyorsunuz. Benim beklentim var mı? Sayın Bakan, maalesef yok sizden. Bakın, burada sizler de T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 40 biliyorsunuz ki Sayın Cumhurbaşkanı bile dedi ki: “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu yanlış ifade etmiş.” geri döndü. Siz Adalet Bakanısınız Sayın Bakan, siz Adalet Bakanısınız, aynı Parlamentoda görev yapıyoruz sizinle. Bizim terör örgütüyle ilişkimiz olmadığını, bu konuda taviz vermeyeceğimizi biliyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisinin herh angi bir üyesinin bu konuda taviz vermeyeceğini bilmenizi istiyoruz. Bırakın milletvekilini, bizim hiçbir üyemiz terör örgütüyle yan yana gelemez. Bizim anlayışımız, Ankara Garı’nda 101 kişiyi katleden canlı bomba Yunus Emre Alagöz’le İstanbul Vezneciler’d e 12 yurttaşımızı katleden bombacı arasında hiçbir fark yoktur, ikisi de katildir, ikisi de kınanması gereken bir mahlukattır. Şimdi, bizler hedef gösterildik –isim isim veriyorum - Beyaz TV’de A Haberde, Sabah gazetesinde, havuz medyasında, yandaş medyada kliplerimiz dönüyor. Benim öneme koymuşlar 2 tane THKP -C’li –THKP-C diye bir örgüt yok- 6 PKK’lıyı ziyaret etti diye. Kılıma zarar gelse ne yapacaksınız? Böyle bir şey olabilir mi Sayın Bakan? Bakın, bunu korktuğumuz için falan da söylemiyoruz. Tekrar söy lüyorum, biraz önce gelirken Kandıra Cezaevinden soyadı Bozkurt olan biri aradı, yakınıymış “Kardeşimin dramı var git.” dedi. İlk fırsatta gideceğim, sizden izin alarak gideceğim, gitmeye de devam edeceğim, nerede mağdur varsa, nerede mazlum varsa, nerede mağdur olduğunu iddia eden varsa herkesin yanında yer alacağımı bilmenizi istiyorum ve sizi bu konuda açık bir özre ve açık bir kınamaya AKP Grubuyla sizleri davet ediyorum değerli arkadaşlar. Hepiniz sağ olun. Başkanım sağ olun. BAŞKAN – Teşekkür ediyo rum, sağ olun Veli Bey. Ölçülülük kozmik bir ölçüttür. Bir saate ifade edebileceğimizi on dakikada da ifade edebiliriz. Teşekkür ediyorum Veli Bey, çok sağ olun. Biliyorum şey var… MURAT EMİR (Ankara) – Bana gelmedi mi? BAŞKAN – Biliyorum, size geldi d e bütün ana muhalefet partisi söz alıyor. Muhalefet arasında eşitlik tanıyayım diye İsmail Bey’e veriyorum, ondan sonra da size. Zaten gösterge de onu gösteriyor. İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, saygıdeğer milletvekilleri, değerl i davetliler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nda Danıştay ve Yargıtayın teşkilat yapısında birtakım düzenlemeler yapılmakta iş yükünün azaldığı gerekçesiyle daire sayıları üye sayısı azaltılmaktadır. Bağımsız yargı hukukun güvencesidir. Özellikle üst mahkemelerde istikrarlı bir yapı oluşmasıysa hâkimlerin güvencesidir. 2014 yılında Yargıtay ve Danıştayın iş yükünün fazlalığı gerekçesiyle yapılan düzenlemele rle daire ve personel sayısı artırılmıştır. Bu defaysa iş kalmadı daireleri kapatalım diyorsunuz. Sorun sadece iş yükü değildir. Sorun yargının üzerindeki kara bulutlardan, çeşitli vesayet unsurlarından yargının bir türlü kurtarılamamasıdır, birisi giderken bir başkasının gelmesidir. Yargının doğru, hızlı ve adil işlemesi T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 41 yerine, yargıya müdahale imkânını nasıl sağlarıza yönelik düzenlemeler yargının devasa sorunlarını çözmekten uzak kalmaktadır. Bu tasarıyla sadece bir kadro ve teşkilat düzenlemesi yapılma ktadır. Görev ve sorumluluklarla ilgili esasa yönelik bir yenilik getirilmemektedir. Önce sayıları artırdık şimdi azaltıyoruz. Yarın tekrar artırmayacağımızın bir garantisi yok. Bu yapı içinde hâkimler işini yapmak yerine sürekli tedirgin haldeler. Yasaman ın her zaman âdeta bir tehdit unsuru olarak kullanılması kabul edilebilir değildir. Esasen, kamu kurumlarında yasa yoluyla bu tasfiye operasyonu on dört yıldır yapılmaktadır. AKP döneminin bu ülkeye bırakacağı en kötü miraslardan birisi de kurumların bu şe kilde tahrip edilmesidir. Bu tasarı her gelen iktidarın bundan sonra aynı düzenlemeleri yapmasının yolunu açıyor. Henüz faaliyete geçmeyen istinaf mahkemeleriyle Danıştay ve Yargıtayda bekleyen dosyalar göz önüne alındığında bu kanun tasarısının amacının iş yükünün azalmasından ziyade siyasi iradenin yargı üzerinde bir hâkimiyet alanı oluşturması çabası olduğu anlaşılmaktadır. Boşalan üyelerin nasıl seçileceği konusu doğrusu bunu düşündürmektedir. Bir başka konu, tasarı hazırlanırken Danıştay ve Yargıtay ü ye sayılarının neye göre belirlendiği, bu konuda bir etki analizi yapılıp yapılmadığıdır. Gerekli analizler yapılmadan üye sayılarının neye göre belirlendiğinin açıklamasının yapılması gerekir. Tasarının birçok yerinde subjektif değerlendirmelere açık bir yapı oluşturulmakta, yazılan gerekçeler dâhil madde hükümleri tartışmalı bir hukuki durumu ortaya koymaktadır. Yine, dairelerin kaldırılmasına ilişkin olarak herhangi bir ilke ortaya konulmamıştır. Oysa bu durum Anayasa’nın 142, 154 ve 155’inci maddeleri çerçevesinde kanunda tanımlanması gerekirdi. Sonuç itibarıyla, tasarı yargının doğru, hızlı ve adil karar almasını, dolayısıyla yargının işleyişten kaynaklanan sorunlarına çözüm getirmek amacıyla hazırlanmamış, siyaseten yüksek yargıya nüfuz edebilmek ve tam hâkimiyet sağlamak amacıyla düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Düzenlemeler başta Anayasa’nın eşitlik ilkesi olmaz üzere, yüksek yargıyı düzenleyen maddelerine aykırılık tartışmalarını beraberinde getirecektir. Mesleğe girişteki sözü ile hâkim ve savcıl arın kanun yolu değerlendirme formu değerlendirmeleri objektif ve somut unsurlara dayanmamaktadır. Aynı şekilde, şirketlere kayyum tayinine ilişkin fiillerin kapsamının genişletilmesi ve şirket ortaklıklarının yönetimlerinin kayyum görev alanına dâhil edilmesi bu alanda suiistimalleri yaygınlaştıracak, yeni suistimal kapıları açacaktır. Burada kayyumun yaptığı işlerden sorumlu tutulmaması ve tazminat davasının devlet aleyhine açılması öngörülmektedir. Terörle mücadele eden asker ve polislerimizin operasyo nlarda iftira ve isnat karşısında korunmalarına ilişkin tasarıyı bir türlü getiremeyen Hükûmetin kayyuma sıra gelince onları korumaya alan bir düzenlemeyi getirmesi bizim açımızdan oldukça manidardır. Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin 2 büyük sorunu va rdır, bunlardan birincisi bölücü terör, ikincisi de adaletsizliktir. Bunların bir sorun olması değilse bile sorunların bugünkü devasa hâle gelmesinden on dört yıldır ülkemizi yöneten AKP hükûmetleri sorumludur. Bu tasarı da bu sorunların T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 42 çözümüne bir katkı sağlamayacak, yeni birtakım sorunların ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Bu sebeplerle çok önemli olan bu kanun tasarısının mutlaka alt komisyona havale edilerek alt komisyonda değerlendirilmesini, sağlıklı bir yapıya kavuşturulmasını Milliyetçi Hareket Partisi olarak istiyoruz. Bu düşüncelerle hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN – Murat Bey, buyurun. MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkanım, anlayışınız için çok teşekkür ediyorum ve salondaki bütün katılımcıları da saygıyla selamlıyorum sözlerime başlarken. Doğrusu ben konuşmamda yalan, iftira, kumpas gibi kelimeleri kullanmak zorunda kalacağımı ifade ederek başlamak zorundayım. Elbette hepimiz belirli nezaket kurallarına uymak zorundayız ama içinde bulunduğumuz durumu ve üzerimize atılı iftiraya varan suçlamaları ve algı yönetimini başka kelimelerle ifade etmemiz de maalesef mümkün olamayacak. Şimdi, öncelikle bir tespit yapmak zorundayız. Elbette bir milletvekili veya bir milletvekili grubu veya bir komisyon Türkiye'nin cezaevlerinde bir sorun varsa, bir ses varsa, bir ihtiyaç varsa, bir feryat varsa orada olacaktır. Biz orada olmaya devam edeceğiz ve size tavsiyemiz, siz de oralarda olmaya gayret edin çünkü bu aslında milletvekilliği görevimizin de bir parçasıdır, ayrılmaz bir parçasıdır bize g öre. Ama süreç içerisinde Sayın Genel Başkanımızın tam da bu duruşumuzu ifade ettiği sözleri, önce Sayın Cumhurbaşkanı tarafından çarpıtıldı, gerçi kendisi sonradan geri adım attı ama sonradan Sayın Bakanımız önemli bir katkı verdi bu çarpıtmaya ve kendisi maalesef bizim şu andaki içinde bulunduğumuz kaotik durumun ve bu tartışmaların ana aktörü hâline geldi, bunu Sayın Bakanım üzülerek size ifade etmek zorundayız. Şimdi, sizin eksikliklerinizi tek tek ifade etmeye çalışacağız. Bir defa, siz Adalet Bakanısınız, CHP’den sorumlu Adalet Bakanı değilsiniz. Eğer Türkiye’de milletvekillerinin cezaevlerin ine kadar ziyaret ettiği, edip etmediği tartışılıyor ise size düşen eğer bir açıklama gerekiyorsa kimin ne kadar gittiğini eksiksiz anlatmaktır. Eğer siz böyle b ir psikolojik ortamda sadece CHP’lileri sayarsanız burada bir eksik yapmış olursunuz Sayın Bakanım. Ben sizin hüsnüniyet kuralları içerisinde hareket ettiğinizi düşünmek istiyorum ama bunu da sizin belli etmeniz gerekiyor çünkü bu tartışma yapılırken siz sadece CHP’lileri saydığınız zaman aslında CHP’lileri hedef de göstermiş oluyorsunuz. Benim niyetim o değildi diyebilirsiniz ama niyetinizin o olmadığını bir an evvel göstermek… BAŞKAN – Kardeşim, siz kimsiniz, fotoğraf çeken? DANIŞMAN- Murat Bey’in danışm anıyım. BAŞKAN – Kardeşim dışarı çıkın, hadi dışarı çıkın. 166’ncı maddeye göre dışarıya çıkın kardeşim. Televizyonlara şey ettik bunu ya lütfen. TANJU ÖZCAN (Bolu) – Şimdiye kadar hep çekildi. VELİ AĞBABA (Malatya) – Murat Bey’in danışmanı. BAŞKAN – Nasıl efendim? VELİ AĞBABA (Malatya) – Murat Emir’in danışmanı. BAŞKAN – O zaman onu bırakın. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 43 Buyurun, devam edin Muratcığım. TANJU ÖZCAN (Bolu) – Şimdiye kadar bütün konuşmalar çekildi danışmanlar tarafından, böyle şey olur mu? BAŞKAN – Bırakın kardeşim, görü ntü memuru gibi ya! NECATİ YILMAZ (Ankara) – Ama Sayın Bakanın iddiaları yansıdı, cevapları da yansısın kamuoyuna, millet görsün. BAŞKAN – Bakın, sevgili kardeşim... NECATİ YILMAZ (Ankara) – Bakın, burada devletin bütün gücünü kullanarak, medya gücünü kull anarak ithamda bulunuyor, biri de ona karşı savunma yapıyor ve cevap veriyor. Bu yayınlanacak, çekmelisiniz ve biz de bunun cevabını kamuoyuyla paylaşmalıyız. Başka imkânımız yok, televizyonlarımız yok, ekranlarımız yok Sayın Başkan. Dolayısıyla da o iddiaya karşı, devletin o gücüyle ve medyanın bu gücüyle... BAŞKAN – Necati Bey, böyle bir şeye... NECATİ YILMAZ (Ankara) – Şimdi, şöyle söyleyeyim, bakınız: Anayasa’yı kendinize uyduruyorsunuz, Anayasa’yı. Yani, kişiye özel “Anayasa bana uysun.” diyen bir irad enin peşindesiniz. BAŞKAN – Ya, bunun söyleyeceksiniz. NECATİ YILMAZ (Ankara) – O hâlde bu Komisyonda bu gerçekliğe uysun o zaman. BAŞKAN – Necati Bey, Necati kardeşim ya, şey etmeyin ya. NECATİ YILMAZ (Ankara) – Hayır, sizin suskunluğunuz, sizin sakinliğiniz ve o tarzınızla bu sürecin üstünü örtme gayretiniz bizi rahatsız ediyor Sayın Başkan. Rahatsız oluyoruz, bunu net söyleyeyim, çok rahatsız oluyorum. BAŞKAN – Necati Bey, ben neyi örtüyorum ya? NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sayın Bakanın ısrarı, sizin bu işleri tamamlayan üslubunuz bizi rahatsız ediyor. BAŞKAN – Sevgili kardeşim, İç Tüzük’ün 166’ıncı maddesini ben mi yazdım? NECATİ YILMAZ (Ankara) – Anayasa’yı uyduruyorsunuz kişiye özel, Anayasa’yı kişiye uyduruyorsunuz. BAŞKAN – Peki, Necati Bey, tartış mak istemem, değerli Komisyon üyemsiniz. KAZIM ARSLAN (Denizli) – Çekimin ne zararı var burada şimdi Sayın Başkan? Şimdi, bir vekil konuşuyor, danışmanı da orada çekim yapıyor. BAŞKAN – Efendim, bunlar Parlamento hukukunda tartışılmış, ben tekrarlayacak değilim. Tartışılmış, tartışabilirim. TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, şimdiye kadar niye müdahale etmediniz? BAŞKAN – Görmedim ya, görmedim üstat ya. NECATİ YILMAZ (Ankara) – Ya günlerdir böyle geçiyor. BAŞKAN – Nerede? Yok ya, ben göremedim ya. NECATİ YILMAZ (Ankara) – Kavgalar yapıldı, kavgaların görüntüleri gitti. BAŞKAN – Evet, Murat Bey... T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 44 NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sizin milletvekilleriniz de çekiyor, yayınlanıyor sizin milletvekillerinizce görüntüler, yapılıyor bunlar. BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın, ba k Necaticiğim, sevgili kardeşim; bu Komisyonu İç Tüzük yönetir. Anayasa Komisyonunda bir olay oldu müzakerelerde. İç Tüzük’ümüzün 166’ıncı maddesine göre komisyona kimlerin katılacağı tanımlanmış, onun dışındakiler katılamaz denmiş. Bu müsamahayı... Şimdi, bakın, sadece... Ben hiç görmedim yani sabahtan beri. Belki yavaşça çekti... NECATİ YILMAZ (Ankara) – Bugün değil Sayın Başkan, günlerdir böyle, başından beri yayınlanıyor bunlar. BAŞKAN – Ben görmedim ya. NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – İç Tüzük 166’da “Çekim yapamaz.” demiyor ki. NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sizin milletvekilleriniz de yayınlıyorlar. BAŞKAN – Necati, saptırmaya gerek yok. NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sizin milletvekilleriniz de yapıyorlar, onların da konuşmalarını, hepsini sosyal medyada g örüyoruz. BAŞKAN – Doğru değil bunlar ama... NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Zaten İç Tüzük’ün o maddesi çekim yapamazsın demiyor, böyle bir şey yok. BAŞKAN – Peki, tamam, İç Tüzük’ü o zaman hatalı görüyorum. Buyurun Murat Bey, kusura bakmayın. MURAT EMİR (Ankara) – Rica ederim Sayın Başkan. Kaldığımız yerde şunu ifade etmeye çalışıyordum değerli arkadaşlar, Sayın Bakanım: Sizin orada o “tweet”i atmış olmanız eğer masum ise sizin burada bunu ispat etmeniz gerekiyor. Orada yapılması gereken, sadece Cumhuriyet Halk Partililerin değil, bir an evvel, orada bir Adalet Bakanı olarak, sorumlu bir Adalet Bakanı olarak “Herkes gider, komisyonlar gider, biz sık sık bunlara izin veririz, hatta içinde AKP’li, MHP’li, HDP’li vekiller de var, hatta sayıları da şunlar. ” diyebilirdiniz ama siz bunu yapmadınız ve bir “tweet”le bizi töhmet altında bıraktınız ve sadece Cumhuriyet Halk Partisi cezaevlerini ziyarete gidiyormuş gibi bir görüntü yaratılmasına açık bir katkı verdiniz. Burada sizin taksiriniz olduğunu düşünüyorum doğrusu. Peki, bununla kaldı mı? Kalmadı. Arkasından bir isim furyası başladı. Şahsımın da olduğu, birçok arkadaşımızın olduğu 24 kişilik bir liste çıktı. Bu liste nereden çıktı? Adalet Bakanlığı kaynaklı olarak çıktı. Ne zaman çıktı? Bakınız, daha önce s öylendi, yazıldı, anlatıldı, siz müdahale etmediniz. Etmeliydiniz. Siz Bakansınız. Siz çağıracaksınız, sizin bünyenizden çıkan bir şey varsa “Bu bilgi nereden gidiyor?” diye soracaksınız, “Bu bilgi sarih mi?” diye soracaksınız, “Biz bu bilgiyi neye istinad en veriyoruz?” diye soracaksınız. Şimdi, düşünebiliyor musunuz, bir AKP’li milletvekili veya bir başka ilgili gelip size resmî yazıyla “Ya, şu CHP’li hangi milletvekili hangi cezaevine gitmiş, hangi tutukluyla görüşmüş, bana bunların listesini verir misiniz?” diyebilir mi, olabilir mi böyle bir şey? Ama siz böyle bir listenin çıkartılışına, yayılışına en hafiften göz yumdunuz, eğer bizzat içindeki aktör değilseniz, göz yumdunuz. Bu nereye kadar vardı? İki gün öncesine kadar geldi. İki gün önce sizin grup ad ına konuşan milletvekiliniz aldı eline, dedi ki: T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 45 “İşte, ben Adalet Bakanlığından aldığım listeyi yayınlıyorum.” Nereden almış? Israrla söyledi Sayın Kılıçoğlu, dedi ki: “Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünden aldım ben bunu.” Tutanakla bağlı, biraz sonra arkadaşlarım ifade edecekler, görüntülerle de bağlı. Şimdi, ben bunun resmî bir belge olamayacağını tahmin ettim çünkü bir defa ahlaka aykırı bir belge bu bana göre. Gittim, burada tanıkları da var, dedim ki: “Yahu şu belgeyi bir de ben görebilir miyim? N asıl bir belge, nasıl tarih sayıyla, nasıl ilgiyle...” Siz de tanıksınız. Dendi ki bana, bir bilgi notu gösterildi: “Bakanlıktan gelen bir bilgi notu, gruba gelmiş.” İfade budur. Şimdi burada bir yalancı var, bu yalancıyı bulmak zorundayız. Bir algı yöneti liyor Sayın Bakan, bunu bulmak zorundayız. Bu sizin genel müdürünüz mü, bu sizin daire başkanınız mı? O yazıyı gruba gönderen kim, o milletvekilinin eline veren kim? O milletvekili hangi saiklerle bunu yaptı? Siz burada b unun gereğini yapmadığınız sürece bu suç sizin boynunuzda kalır. Bakınız, ben sizi hüsnüniyet sahibi olarak düşünmek istiyorum ama sizin bunu ivedilikle yapmanız gerekir. Bir diğer yanlışınız: “Ben zamanı gelince bunları söyleyeceğim, resmî yazıyla başvurun, ileteceğim.” Evet, ne güzel. Yani, her şeyin hukuk içerisinde yürüdüğü bir ülke olsa haklısınız. E, ben başvurdum, bunlardan önce ayın 9’unda başvurdum; hem Bilgi Edinme Kanunu kapsamında hem de kişisel soru önergesi olarak Bakanlığınıza verdim. Şimdi, ben on beş gün bekleyeceğim, hatta gelmeyecek, belki daha üst yolları deneyeceğim, gene gelmeyecek veya gelecek ama bu da şahsımla ilgili gelecek. Ben istiyorum ki siz bir an evvel bu bilgileri -hangi partiden, kimler, herkesi kapsayan bir şekilde - herkesle paylaşmanız. Eğer siz bunu özel bir bilgi sayıyorsanız onu da gerekirse siz başlıkları verirsiniz ama dileyen kendisinin hangi suçluya gittiğini kendisi açıklayabilir. Dolayısıyla, Sayın Bakanım, sizin bunu bir an evvel düzeltmeniz gerekiyor. Burada aci l bir durum var, ağır bir tehdit altındayız, kişilik haklarımıza, yaşam hakkımıza uzanabilecek ölçülerde bir saldırı içerisindeyiz. Yani birkaç puan oy alacağız diye, milliyetçi çevrelere biraz göz kırpacağız diye bu yola girmeyin. İktidar sizsiniz. Bu şek ilde bu ülkeyi yönetemezsiniz. Bu şekilde germeye hiç kimsenin hakkı yok. Dolayısıyla, siz burada sorumluları bir an evvel bulmalısınız. Bu süreci beş güne, on güne, on beş güne yayma hakkınız yoktur. Siz Sayın Bakansınız, siz emir verirsiniz, genel müdürünüz de buradadır, bu yalanı, bu iftirayı... Öncelikle kendi adıma konuşayım. Bana iftira atıldı arkadaşlar. Bakın, yani bunu hangi vicdanlı kabul ediyor. Bana iftira atıldı, bunu burada çözmek gerekmiyor mu? “Ya, ben sana on beş gün sonra yazarım Sayın Mur at Emir.” demek hak mıdır, doğru mudur? Çağırırsınız genel müdürünüzü, “Bu bilgi notu nereden geldiyse bulacaksınız, gereğini yapacaksınız, ben de bugün bu komisyon çalışmaları bitmeden gerekli açıklamayı yapacağım.” dersiniz. Yani, siz burada bu yola girm ediğiniz sürece bu işe katkı vermiş oluyorsunuz, aktörü olmuş oluyorsunuz. Çok üzülerek bunun ifade etmek istiyorum. Bu yasa tasarısıyla ilgili olarak da görüşlerimizi daha ayrıntılı bir biçimde ilerleyen süreçte ifade edeceğimizi bildiriyor saygılar sunuy orum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. VELİ AĞBABA (Malatya) – Başkanım, çok kısa bir iki cümle bir şey söylemek istiyorum. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 46 BAŞKAN – Bir dakika Veli Bey. Bir arkadaşın sözü var ama buyurun. VELİ AĞBABA (Malatya) – Şimdi, bir dakikayla bir şey söyleyeceğim. Murat Emir de “Kim hedef gösteriyor?” dedi. Sayın Bakan, bakın, şimdi ben konuşurken bir “tweet” atıldı, Sayın Bakanın basın danışmanından, Sayın Bilal Çetin’den, diyor ki: “CHP’li Veli Ağbaba itiraf etti, ‘Diyarbakır bombacısı IŞİD’li Orhan Günder’i ziyaret e ttim, paralelcileri de ziyaret ettim.’” Sayın Bakan tanıyor, burada yanında oturuyor Sayın Bilal Çetin. Şimdi, ben konuşurken şimdi IŞİD’ci oldum. BAŞKAN – Tamam, peki, teşekkür ediyorum. VELİ AĞBABA (Malatya) – Hemen ilave yapıyorum. Bir başka milletvekili arkadaşımız, benim de şahsen tanıdığım Aydın Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan bizim isimlerimizin olduğu bir “tweet” atıyor, işte “Veli Ağbaba şu kadar DHKP_C’li...” Yani “Bu broşürü kim dağıttı?” diye soruyorsunuz ya Sayın Bakan, bu broşürü kimin dağı ttığını bilmiyoruz ama bizi hedef gösterenlerin AKP içerisindeki milletvekilleri, sizin basın danışmanınız olduğunu maalesef üzülerek biliyoruz. BAŞKAN – Yahu, arkadaşlar, bakın, bir milletvekilinin veya başka arkadaşımızın bir danışmanının müzakere devam ederken, kanaat oluşurken negatif, pozitif, tepede, dikte... Çok yanlıştır, etik değildir. Teşekkür ediyorum. Buyurun Ali Bey. ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri, değerli milletvekilleri ve misafirler ; öncelikle Sayın Başkanım, ben mümkün olduğu kadar İç Tüzük 26 ve 29 çerçevesinde Komisyonun gündemiyle ilgili konuda konuşmak istiyorum. Bu siyaset sorun çözme sanatı. Bugün yargıda birçok sorun var. Bu sorunlarla ilgili, Adalet Komisyonumuzda bundan önc e belirli kanunları görüştük, bunların bir tanesini kanunlaştırdık, tasarıları, Bilirkişilik Kanun Tasarısının görüştük, bugün de Yargıtay ve Danıştay Kanunlarındaki değişikliği görüşeceğiz. İstinaf mahkemelerinin adli tatil itibarıyla 7 bölgede faaliyete geçecek olması ve zannediyorum bugün 1.100 civarında birinci sınıf hâkimin, kıdemli, tecrübeli hâkimlerin bu mahkemelerde görevlendirilmiş olmasından sonra Yargıtaya gelecek iş yüklerinde ciddi manada -hem Yargıtayda hem Danıştayda - azalma olacak. Yargıtay da yaklaşık yüzde 80, Danıştayda da yüzde 70 civarında azalmalar olacak. Bu azalmalar çerçevesinde de hem Yargıtayın hem de Danıştayın mevcut daire sayısının da üye sayısının da azaltılması bu kanunla öngörülmekte. Burada önemli bir husus daha bu kanunla g etiriliyor. Yargıtayda ve Danıştayda -yüksek mahkemelerde - Anayasa Mahkemesi gibi on iki yıllık bir üyelik süresi öngörülüyor. Ben mesleğe ilk başladığımda, hatırlıyorum, Ankara’da bir ticaret mahkemesi başkanı 39 veya 40 yaşında Yargıtay üyesi seçilmişti. Dolayısıyla yirmi beş yıl, yirmi altı yıl yüksek mahkeme üyeliği yapıyor. Alttan gelen insanların seçilmesi bu durumda fevkalade zorlaşıyor. Bugün on iki yıl getirilmiş olmakla, 65 yaşında emekli olunacağına göre 50 yaş civarındaki kıdemli hâkimlerin daha ziyade Yargıtaya ve Danıştaya aday olma hususu gündeme gelecektir. Eğer daha erken seçilebilirse yeniden T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 47 kürsüye dönmeyi düşünmeyen insanlar mümkün olduğu kadar o yaş grubunda yüksek mahkemeye seçilecek ve bu şekilde de görev yapacaktır. On iki yıllık süreyi de bazı arkadaşlarımızdan çok bulanlar oluyor. Hukuk istikrarı ve içtihat güvenliğinin, yargı güvenliğinin oluşması açısından –şahsi kanaatim doğru bir süredir hem de Anayasa Mahkemesindekiyle bir paralellik getirilmiştir, doğru bir uygulama yapılmışt ır. Burada Anayasa’ya aykırılık iddiaları ileri sürüldü. Anayasa’nın hem 154 hem 156’ncı maddesindeki Yargıtay ve Danıştay üyelerinin, dördüncü fıkralardaki başkanların, başsavcıların, birinci başkan vekillerinin Anayasa’daki dört yıllık görev süresi beli rlenmiş olması münasebetiyle bu kişilerin istisna kılınmış olması Anayasa’ya uygun bir düzenlemeyi burada içermektedir, dolayısıyla doğru bir iş yapılmıştır. Yargıtay ve Danıştaya seçilecek kişiler yine Anayasa’ya uygun bir şekilde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından mevcut Danıştay ve Yargıtay üyeleri içinden seçilecektir. Bu da Anayasa’ya uygun bir düzenlemeyle yerine getirilmiş olacaktır. Seçilemeyen üyelerin mali hakları korunacak. Burada şöyle bir şahsi düşüncem de var Sayın Bakanım. Mali hak lar, benim bildiğim Yargıtay ve Danıştay üyeleri birinci sınıf hâkimlerle aynı mali haklara sahip yani ilave bir mali hak yok. Dolayısıyla, “mevcut haklarıyla” kavramı daha doğru olabilir diye düşünüyorum. Bu sebeple düzenleme teknik olarak daha makul ve m antıklı olabilir. Bu hususu yüksek heyetin de bilgilerine sunayım. Diğer konularda ayrı ayrı maddelerle ilgili hususları söyleyeceğiz. Ama şunu bilmeliyiz: Bugün Yargıtayda ve Danıştayda, bilhassa Yargıtayda 516 olan üye 300’e düşürülecek, süreç içinde, üç yıllık süre içinde de 200’e düşürülecek. İstinaf mahkemelerin uygulamaları ve Yargıtaya gelen iş yükünü de dikkate aldığımızda inşallah bu hedefler yerine gelir ve Yargıtay gerçek bir içtihat mahkemesi hâline gelerek istinaflarda oluşan içtihat ayrılıkları ve kendilerine istinafı aşan sınırdaki temyizlerle ilgili çok daha güzel içtihatlar oluşturur. Bugün iş dairelerine baktığımızda veyahut da İcra iflas dairelerine baktığımızda 30 bin, 40 bin, 50 bin dosyası olan daire var. 50 bin, yıllık tabii. Bunlar saniyelere, dakikalara bölünecek rakamlar. Bunlar ayrı istigraflarda görüşülerek inşallah çok daha adil, hızlı, kararlar verilmesine vesile olur. Az önce gene -bu kanunun geneliyle ilgili söyleyeceklerim bunlar - bir çekimle ilgili konu söylendi. Geçen Anaya sa değişikliğinde gördüm, CHP’den milletvekili arkadaşlarımız bunların tamamını iPad’le çektiler ve yayınladılar. Youtube’a yazın ve… Ben İstanbul Milletvekili arkadaşımıza da bunun doğru olmadığını, burada bazen milletvekilliğinin mehabetine, bu yüce maka mın mehabetine yakışmayan sözlerin de, fiillerin de olabildiğini, bunun bizi yüceltmediğini, Meclise olan saygınlığı artırmadığını, tam tersine azalttığını söyledim ve mümkün olduğu kadar… Meclisteki Genel Kurul zaten canlı yayınla sürekli veriliyor. Muhal efetin iktidara göre çok daha fazla söz alma ve konuşma hak ve imkânı var. O sebeple, buradaki konuşmaları canlı yayınla vermek bizlere çok katkı sağlamıyor. Genel Kurulda bu imkânları kullanmak çok daha mümkün. Burası gerçekten bir teknik komisyon. Bu kan unu daha iyi çıkarmamız, daha iyi olmasıyla ilgili öneriler varsa diğer kanunlarda yapıldığı T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 48 gibi -Sayın Bakanımız bu konuda son derece hoşgörülü ve yapıcı - onların da olacağı kanaatindeyim. İnşallah yüksek yargımıza hayırlı, verimli ve iyi bir kanun çıka rmış oluruz diyorum, teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Ali Bey. Cemal Bey, buyursunlar. CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, Adalet Komisyonunun değerli üyeleri, sayın konuk milletvekilleri, sayın uzmanlar; esasında 26’ncı Dön emde Adalet Komisyonunda izleyenler bilir, ben Adalet Komisyonunda sadece teknik ve hukuki konularda görüşlerimi belirtiyor ve katkı yapmaya çalışıyorum ama gerek öğleden önceki oturumda, gerek şu anda gündemde olan tartışmalarla ilgili bir tespit yapmak i stiyorum genele ilişkin değerlendirmelerimden önce. Bu Komisyonun tüm üyeleri hukukçu. Yani bizler toplumun, adalete, hakka, hukuka, yaşama hakkına en fazla saygı göstermesi gereken bireyleriyiz. Genel Başkanımızın bir televizyondaki son derece de doğru t espit ve icraatlarımızı anlatan konuşmasından cımbızlama yöntemiyle ve sadece bir algı yaratmak amacıyla alıntıların yapılması, Cumhuriyet Halk Partili 24 tane milletvekilinin, işte, bilmem kaç defada bilmem kaç tane değişik terör örgütlerine mensup teröri stleri ziyaret ettiğine dair algının yaratılmasının baş sorumlusu, maalesef, çok üzülerek söylüyorum Adalet Bakanı. Şimdi, Sayın Adalet Bakanı diyor ki: “Ben isim vermedim. Ben sadece sayı verdim.” E peki, biraz önce Sayın Murat Emir’in söylediğini ben Mec lis tutanağından okuyayım. AKP Milletvekili Halis Dalkılıç teker teker milletvekillerimizin isimlerini ve hangi terör örgütünden kaç kişiyle görüştüğünü söyledikten sonra Sayın Ağbaba’nın itirazlarından sonra şu cümleyi kuruyor, tutanaktan okuyorum: “Bu ve riler Adalet Bakanlığının Cezaevleri Daire Başkanlığından alınmış veriler. Bakın, arkadaşlar, itirazınız varsa oraya edin.” Şimdi, Sayın Bakana, Sayın Bakan Yardımcısına soruyorum: Bu AKP milletvekili bu konuyla ilgili Bakanlığınıza yazılı olarak başvurup bilgi istedi mi? Ben haricen biliyorum. Bir milletvekili bilgi istedi. Adalet Bakanlığı cevap verdi mi? Onu da haricen biliyorum. Vermedi. Peki bu milletvekili bu bilgileri nereden aldı? Bu aldığı bilgiler sonucu… Ki hepsi iftira. Ben çok açıklıkla söylüyorum, hani bu tür meydan okumalar istifa çağrısıyla biter, ben, örneğin, bu tarafımda oturuyor, Necati Yılmaz’ın, Zeynel Emre’nin, Nurhayat Hanım’ın, Murat Emir’in bir tane teröristle görüştüğüne ilişkin bilgi, belge, görüntü yaparsanız milletvekilliğinden istifa etmekle kalmam, aha şurada intihar ederim. Bu yaptığınız insafsızlıktır. Buna destek vermek, şu mübarek ayda, vicdansızlıktır. İftiranın dinen hangi cezayı aldığını herhâlde çok iyi bilirsiniz. Bu arkadaşlarımızdan birisine bir meczup bir saldırı y apsa, bir kılına zarar gelse, hayatını kaybetse, Bekir Bey, çoluğunuzun çocuğunuzun dahi yüzüne nasıl bakacaksınız? Hukukçuyuz hepimiz, hukuki bir terimdir, böyle bir suikastın azmettiricisi konumunda olacaksınız. Şunu sormak lazım: Dokunulmazlık dosyalar ı Meclis Başkanlığına gönderilirken dakikalarla, saniyelerle yarışıldığı, acele edildiği bir ortamda Ceza İşleri Genel Müdürlüğünden bu bilgileri sızdıran, hem de yalan yanlış sızdıran kişilerle ilgili soruşturma açtınız mı? Bu sorulara cevap vermeniz T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 49 lazım ve bu toplumun gerilimini düşürmek ve milletvekillerimizin can güvenliğini sağlamak için derhâl, hemen ben sözümü bitirdikten sonra, bu bilgilerin Adalet Bakanlığı bilgileriyle örtüşmediğini, milletvekillerimizin bu ziyaretleri yapmadığını Adalet Bakanı olarak açıklamanız lazım yoksa bunun vebalinin altında kalırsınız. “Fırat’ın kenarında bir koyun kaybolsa hesabı benden sorulur.” diyen Hazreti Ömer’den, “Türk savcıları, Türk hâkimleri; Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutun uz da bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak bir haksızlıktan, hatta Bingöl Dağlarının ıssız kuytularında bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz mesulsünüz.” diyen Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’tan milletvekillerini hedef gösteren bir Adalet Bakanı na doğru gidiyoruz. Çok üzgünüm, sizin adınıza çok üzgünüm. Bu konuyla ilgili söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi, kanunun geneliyle ilgili çok ayrıntıya girmeden birkaç kelam etmek istiyorum. Kanunun adı “Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılma sına Dair Kanun Tasarısı. Aslında, kanaatimce, bu bir tasarı değil, bir tasarım. Yüksek yargıyı yeni baştan inşa edecek ve mevcut iktidarın işine gelecek elverişli bir yüksek yargı hâline getirecek bir tasarım. Bakın, iktidarınız döneminde son beş yılda yü ksek yargıyı kendi işinize göre dizayn etmek için getirdiğiniz üçüncü büyük değişiklik bu. Şimdi, hatırlayalım, 2011’de Danıştayın üye sayısı 95 idi, Yargıtayın 250 idi. 2011’de yaptığınız değişiklikle Danıştayın üye sayısını 95’ten 156’ya, Yargıtayın üye sayısını 250’den 387’ye çıkardınız ve buradaki atamaların çoğu da şu anda kavgalı olduğunuz paralel yapıya yakın hâkim ve savcılardı. Daha sonra 17-25 Aralık operasyonundan sonra baktınız ki bu yapı çok güçlendi, yani yüksek yargıya soktuğunuz cemaatçiler çok güçlendi, bu yapıyı kırmak için 2014’te 156 sayısına yükselttiğiniz Danıştay üyeliğini 195’e, 387’e yükselttiğiniz Yargıtay üyelerini de 516’ya çıkardınız. Danıştayın daire sayısını 17’ye, Yargıtayın daire sayısını 46’ya çıkardınız. Şimdi mevcut tasarıyla da Yargıtayın üye sayısını ilk etapta 300’e, daha sonra 200’e indireceksiniz. Danıştayınkini de ilk önce 116’ya, sonra 90’a indireceksiniz. Aklıma bir fıkra geliyor. Malum, Nasrettin Hoca’yla ilgili çok rivayetler var. Rivayetlerimizden birinde de Na srettin Hoca kadı. Bir gün bir köylü geliyor, diyor ki: “Hocam, Sayın Kadım, senin sarı inek merada otlarken benim ineği boynuzlamış, benim inek öldü, bunun tazminatı…” Hoca diyor ki: “Hayvanın telefinden sahibi mesul olmaz, hayvan hakkından kan aranmaz.” “Yo…” diyor, “…yanlış söyledim, benim inek seninkini süsmüş, seninki ölmüş.” “Aa, o zaman iş çatallaştı, şu kara kaplı deftere bir bakmak lazım.” diyor. İşte sizin adalet anlayışınız da bu. İş çatallaştı, şimdi kara kaplı defteri değiştirmeye çalışıyorsunu z. Şimdi, mevcut tasarıda Anayasa’ya aykırılık, altı aylık hukuk fakültesi öğrencisinin görebileceği ölçüde. Anayasa’yla yüksek hâkim ve savcılara vermiş olduğunuz, olduğumuz hakları bir kanunla geri alıyoruz. Çok basit bir incelemeyle bu tasarımın Anayas a’nın 2’nci, 9’uncu, 13’üncü, 138, 139 ve yüksek yargıyı anlatan 154 ve 155’inci maddelerine aykırı olduğunu görebiliriz. Nitekim, yüksek yargının, Anayasa Mahkemesinin bu konuyla ilgili iptal kararları var. Ama Anayasa Mahkemesi kararlarının makabline şam il T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 50 olmamasından yararlanarak bir oldubittiyle biz bu işi yapalım zihniyetindeyseniz, o zaman vah hâlimize! Türkiye Büyük Millet Meclisinde hukukun üstünlüğünü en fazla savunması gereken ve tamamı hukukçulardan oluşan bir komisyondan böyle bir karar çıkarsa yarın hepimiz tarih önünde hesap vermek zorundayız. Şimdi tasarıya çok kısaca bir bakarsak getirdiği yenilikleri bir tekrarlamak istiyorum. BAŞKAN – Cemal Bey, merak ediyorum. 2, 9, 13, devam,138… CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Şimdi, hukukun üstünlüğü… BAŞKAN – Yo, yo, onu sadece merak ettim, biliyorum. CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – 13, 138, 139, 154, 155. Bir de 159 var, ona hiç girmiyorum. BAŞKAN – 13’üncü madde nasıl, onu ben anlamak istiyorum. 13’üncü maddeye aykırılık… CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehi r) – Şimdi, 13’üncü maddede mahkemelerin bağımsızlığından bahsediliyor yanlış hatırlamıyorsam. BAŞKAN – Ha, tamam. CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Temel hak ve özgürlüklerden, burada hâkimlerin müktesep hakları var, müktesep hakları ihlal ediliyor. BAŞKAN – Teşekkür ederim, tamam. Devam, özür diliyorum. CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Şimdi, ne diyor bu yeni yargı paketinde? Yargıtayın 46 olan daire sayısını 24’e, Danıştayın 17 olan daire sayısını 10’a indiriyoruz. 516’dan Yargıtay üyelerini ilk etapta 300’ e, sonra 200’e indiriyoruz. Danıştayda 195’ten ilk başta 116’ya, sonra 90’a indiriyoruz. Anayasa Mahkemesinden, şu anda geçerli olan fakat yüksek yargı üyeleri seçildiğinde emekli olana kadar, yaş sınırına kadar geçerli olacağı öngörülen görev süresini on iki seneye indiriyoruz. Tasarının kanunlaşmasıyla Yargıtay ve Danıştay üyeliklerinin kendiliğinden son bulacağını söylüyoruz ama eşitler içinde bir eşitsizlik yaratacak şekilde Yargıtay başkanı, başkan vekili, savcısı ve daire başkanlarını orada tutuyoruz. Yani burada şunu söylemek lazım: Çay toplamak insan bünyesine gerçekten yararlı bir icraatmış. Çay toplayanlar yerlerinde kalıyor. Görevi boşalan yerlerde HSYK’nın seçim yapacağını söylüyoruz. Gene 2 kez üye seçilme yasağını getiriyoruz ama 2 kez seçilme yasağının HSYK’nın Yargıtay ve Danıştay kökenli üyelerine uygulanmayacağını öngörüyoruz. 139’uncu maddede güvence altına alınan hâkimlik teminatını bir kenara koyuyoruz. Özellikle Danıştaydan asıl kök mesleği hukukçuluk olmayan maliyeci, kamucu, inşaat mü hendislerini, yeniden seçilemeyenleri idare mahkemelerine, istinaf mahkemelerine gönderiyoruz. Ee, kazanılmış hakları yani derecesine göre yaptığımıza göre başkan olacak, işte, Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi Başkanı bir inşaat mühendisi olacak. Böyle bir durum yapıyoruz. Şimdi, düzenlemenin müktesep hak, mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı, eşitlik, özellikle eşitler arasında yaratacağı eşitsizlik ve seçim usulüyle ilgili Anayasa Mahkemesine bir dava açılacağı muhakkak. Şimdi, kendisi de bir huk ukçu olan çok sevdiğim bir gazetecinin dünkü makalesinden, belki okumayanınız vardır Taha Akyol’un dünkü makalesinden T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 51 çok kısa bir pasaj okumak istiyorum. Türk halkı bu meseleye nasıl bakıyor, bu mesele Türk halkına nasıl yansıyacak? Makalenin başlığı “Ana yasa’ya aykırı” ve diyor ki: “Hükümet tarafından Danıştay ve Yargıtayı yeniden düzenlemek için Meclise sevk edilen tasarı kesinlikte Anayasa'ya aykırıdır. Hukuk devletinde bazı kanunlar anayasaya aykırı ise iptal edilir. Bu normaldir. Vahim olan, anayasaya aykırılığı kesin olarak belli olan bir tasarıyı hazırlamaktır... Anayasa Mahkemesi bunu iptal edinceye kadar “Üsküdar’ı geçmek” düşüncesiyle hareket etmektir... Daha vahimi böyle bir yasanın yargıyı düzenlemek üzere hazırlanmasıdır. Meclise sevk edilen tasarıda Danıştay ve Yargıtayın üye sayısı önemli oranda düşürülüyor. İstinaf yani bölge mahkemeleri kurulacağı için bu normal. Endişe verici husus, Danıştay ve Yargıtaydaki hâkim ve savcıların tamamının görevlerine son verilmesi, basit deyimle sıf ırlanmas ıdır! Kadrolar tamamen boşalacak, HSYK ve ilgili alanlarda Cumhurbaşkanı yeni üyeler atayacak. İşte, bu sıf ırlama işlemi kesinlikle Anayasa’ya aykırıdır. İktidar 25 Şubat 2014’te çıkardığı torba yasa ile HSYK’nın bürokratik kadrosunu aynı şekilde sıf ırlamı ş, yerlerine Adalet Bakanı yeni atamalar yapmıştı. Hâkim ve savcıların özlük dosyalarını tutan, sicil ve disiplin işlerini kayda geçiren HSYK bürokratları. Anayasa Mahkemesi 10 Nisan’da yani bir buçuk ay sonra bunu iptal etti. Anayasa Mahkemesine göre, bir kurumun lağvedilmesi, başka bir kurum kurulması falan gibi ‘yapısal’ zorunluluklar olmadıkça, ‘kamu görevlilerinin görevlerine kanuni düzenlemelerle son verilmesi hukuki güvenlik ilkesinin ihlalidir, Anayasa’ya aykırıdır.’” Ve son olarak diyor ki “Anayasa Mahkemesi bu gerekçeyle iptal etti fakat bu arada Adalet Bakanı HSYK’ya atamaları yapmış atı alan Üsküdar’ı geçmişti. Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümediği için Anayasa’ya aykırı bu atamalar hâlen HSYK’da görev başında! Şimdi, yeni tasarıya göre Danıştay ve Yargıtay üyesi bütün hâkim ve savcılar sıf ırlanacak, “beş gün içinde” yeni üyeler atanacak! Yani, “beş gün içinde” Anayasa Mahkemesine dava açılabilse bile Anayasa Mahkemesi dosyanın kapağını açmaya bile vakit bulamayacak! Çok zekice fakat huku ka aykırı.” Ben bu yazının tamamına katılıyorum. Şimdi, örneğin, temel ayak yasama, yürütme ve yargıda bu yöntemle yapılacak değişiklik Anayasa’ya aykırı olduğu gibi inanılmaz sakıncaları var, bir örnekle söylüyorum: Pekâlâ, biz bunu geçirirsek Türkiye Bü yük Millet Meclisinde 100 tane milletvekilinin milletvekilliğinin düşürülmesi için de bir düzenleme yapabiliriz. Şu anda yaptığımızın, yapacağınızın verdiğim örnekten hiçbir farkı yoktur. Anayasa’yla, hâkimlik teminatıyla güvence altına alınmış hakları bir kanunla almak akla, mantığa aykırıdır. Nitekim, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu 2’nci Başkanı Biltekin Özdemir’in Anayasa Mahkemesinden çıkan kararını hatırlayalım. Buna benzer tek maddelik bir yasayla kendisinin üyeliği sona erdirildi ve Anayas a Mahkemesi, geriye yürür şekilde kararı iptal etti. Yasama organının vereceği bir kararın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi şüphesiz yasama organının güvenilirliğini ve saygınlığını da zedeleyecektir. Sevgili arkadaşlar, anayasayla getirilen bi rtakım kuralları kaldırmanın yolu anayasa değişikliğidir. Ben sizlere burada açık bir çağrı yapıyor ve T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 52 teminat veriyorum. Gelin, 154, 155, 138, özellikle HSYK’yı düzenleyen 159’uncu maddeyle ilgili anayasa değişikliğini uygar hukuk düzeni içinde getirin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz buna destek verelim. Sayın Bakan, Hükûmet, mevcut tasarıyı çeksin. Kısa bir çalışmayla anayasa değişikliğine gidelim ve hem Yargıtayın hem Danıştayın hem HSYK’nın yapılarını çağdaş, hukuka ve adalete uygun bir düzene çeke lim. Eğer böyle bir anayasa değişikliği getirirseniz Cumhuriyet Halk Partisi bu tasarıya destek verecektir. Şimdi, sözlerime son vereceğim ama yine bir kıssayla vereyim: Yaşlı Hacı amca senelerden beri sakalını uzatmış, bembeyaz sakallarıyla gece yatmış, gece bir tane fare sakalının içinden geçmiş. Sabah kalkmış bakmış ki sakaldan fare geçmiş. Geçmiş aynanın karşısına almış eline usturayı sakalını kesiyor. Oğlu gelmiş, hanımı gelmiş “Ya, Hacı, otuz seneden beri uzatıyorsun. Niye kesiyorsun?” “Ee, demiş bur adan fare geçti; kesmezsem yol olur.” Şimdi, siz bu düzenlemeyi yaparsanız yol olur. Yarın, iktidarınız sona erdiğinde yeni iktidara gelenlere yakın olan hâkim ve savcılar “AKP bunu yapmıştı şimdi siz de yapın; yargıyı kendinize göre dizayn edin.” der ve yeni iktidara gelenler de buna direnemezse gerçekten bu Komisyon ve bu Komisyondan geçecek tasarıyı onaylayacak yasama çok büyük vebal altına girer. Son olarak, tasarının sonuna bir madde sıkıştırmışsınız en son gündemimizi çok meşgul eden şu kayyumlarla ilgili. Madde, aklımda kaldığı kadarıyla şöyle: Eğer kayyum yönettiği şirkete zarar verirse şirket sahipleri tabii ki hukuk yoluyla bunun tazminini talep edebilir. Yeni düzenlemede bunu devletten isteyecek. Tamam, güzel, bir sürü yasada bu var fakat devlet , kusuruyla şirketin zararına neden olan ve devletin tazminat ödemesine sebep olan kayyuma ancak ve ancak görevi suiistimal suçu işlenmişse rücu edebilecek. Yani kayyum Türk Ceza Kanunu’nda görevi suiistimal suçunu düzenleyen maddedeki maddi ve manevi unsu ru çiğnememişse, meslekte ya da sanatta acemilik, kötü niyet, belli birtakım talimatlarla, örneğin bir medya kuruluşunda reklam verenlerden reklam almamak suretiyle, işçilerin çok büyük bir bölümünü çıkartıp kıdem tazminatlarını ödeyerek şirketi zarara uğr atmak suretiyle şirketin iflasına sebep olursa, işte o zaman devlet, ödediği tazminatı kayyumdan talep edemeyecek. Tabii bu, gayet yanlış ve bu sizin son getirdiğiniz kayyum düzenine de uygun, düşmanlarınızı maddi olarak bitirme politikanıza uygun bir düze nleme. Bu düzenlemenin de son derece yanlış olduğunu ifade ediyorum. Sabrınız için çok teşekkür ediyorum ve maddelere geldiğinizde ayrıca bütün maddelerle ilgili muhalefetlerimizi söyleriz efendim. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Cemal Bey. Necati Bey, buyurun. NECATİ YILMAZ (Ankara) – Ben daha sonra konuşacağım. Sisteme giren arkadaşlarımız var onlar konuşsunlar. BAŞKAN – Peki, kapatın kimin konuşacağına dair talimat verir bize elektronik cihaz Necati Bey. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 53 Buyurun efendim. HALUK PEKŞEN (Trabzon ) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, saygıdeğer milletvekilleri, çok kıymetli yargıçlar, saygıdeğer bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Evet, bugün Türkiye önemli bir günü yaşıyor ama Sayın Başkan, sizin tarihi bir gün değerlendirmenize katılmayacağım. İlk açarken toplantıyı hukuk tarihi, siyasal tarih ve toplum mühendisliği tarihi açısından çok önemli bir gün olduğunu söylediniz. BAŞKAN – Sosyolojisi açısından dedim. HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Evet, bence bu tespitlerinizin enteresan tarafı, aslında bu, AKP’nin siyasi tarihi açısından çok önemli bir gün. Yani orada vurguladığınız bir şey var. “Görev yaptığım süre içerisinde yüksek mahkemelere ilişkin 4 kez düzenleme yaptım.” dediniz; not aldım bunu. 4 kez düzenleme yüksek mahkemelere ilişkin yapmışsanız demek ki bundan önceki 4’ü yanlış ki şimdi 5’inciyi yapıyoruz. O hâlde hukuk bütün bu yanlışları kaldırabilecek bir durumda mı ona bir bakmak gerekecek. Tabii, biz burada, bu Komisyon salonu içerisinde oturup konuşuyoruz, bazı durumları değerlendireceğiz ama Türkiye, uygar dünyanın uygar ve iddialı bir bireyi. Doğal olarak böyle bir dünyada yalnız değiliz ve bu dünyanın kurallarına da uymayı taahhüt etmişiz, oralara da söz vermişiz. Bu kuralları başlıklarıyla saymanın yeterli olacağını zaten biliyorum. En başında, Birleşmiş Milletlerin hukuka ilişkin yargıçların tarafsızlığı, bağımsızlığı, dürüstlüğü, eşitliği, vesaire gibi konulara ilişkin son derece kabul edilmiş, dünyada saygın ilkelerinin büyük bir kısmını burada ne yazık ki bir kenara koyuyoruz. Yine, Venedik İlkeleri doğrultusunda Türkiye’nin de taahhüt etmiş olduğu birçok şeyi burada görmezden geliyoruz, uygar dünyanın ilkeleriyle bağdaşmayacak şekilde bir kenara onları da koymuş bu düzenlemeyle. Aynı şey Bangalore etiği ilkesinde var; onlar da bura da görmezden gelinmiş ve bir kenara konulmuş. Burada asıl can alıcı olan şey şu: -Burada, içimizde yargıçlar da var Az önce Cemal Bey’e sordunuz “Niçin 13’üncü madde?” diye Sayın Başkan. Ben söyleyeyim niçin 13’üncü madde diye. BAŞKAN – Söyleyin. HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Herkesin yasalarla yönetilen bir ülkede, uygar bir dünyada geleceğini planlama hakkı en temel insan hakkıdır. Geleceğini planlayabilmelidir insanlar. Bir yargıç kendi geleceğini planlarken aslında toplumun da adalet anlayışına, adalet ina ncına olan geleceğini de planlayacaktır çünkü o, bilecek ki onu o göreve taşıyan, o birer öznel statüde tutan yasalar aslında onun hukukunu değil toplumun hukukunu da bir değerler orantısı içerisinde koruyacaktır. Şimdi, hangi yargıç geleceğini planlama t emel insan hakları ilkesinin Türkiye’de var olabileceğini bugünden itibaren söyleyebilir? Burada Sayın Bakanım, böyle bir şey söylemek mümkün müdür artık? Yanımızda çok kıymetli yargıçlarımız var. Bu yargıçlarımız yarın bu Anayasa’nın güvenceleri elimden alındığı takdirde nasıl bir geleceğin kendilerini beklediğini bilemiyorlarsa, yargıç bilemiyorsa, kuvvetler ayrılığının en temel ayağı T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 54 bilemiyorsa, bizi bir arada tutan adalet sisteminin kurucu iradesi bilemiyorsa kim bilebilir? Adalet adamı olmak, hukukçu olmak, hukuk fakültesini bitirmekle olmuyor; adam gibi durmak, dik durmak, özgün durmak, hukuka, yasalara yaslamak bunlar önemli işler. Bakın, bir örnek anlatayım, belki ilk kez duyacaksınız şaşıracaksınız da. Ülkenin Başbakanıyla ilgili MİT soruşturmasın da gelinen süreci “Bu süreç Sayın Başbakanı tutuklamaya yönelik bir süreçtir; finali Başbakanın tutuklanmasıdır.” diye ilk uyaran hukukçu benim. Balyoz davasının o günkü tutanakları orada duruyor. Hukukçu olmak, az önce Sayın Ağbaba söyledi, yasalar nerede ihlal ediliyorsa orada dik durabilmekle mümkündür. Biz muhalefet ederken sırf sizin getirdiğiniz bir şeye muhalefet etmiyoruz. Biz, yalnızca doğru bir şeyi müzakere edebilelim diye bunlara gerçekten burada vurgu yapmaya çalışıyoruz, altını çizmeye çalışıy oruz. Bunları muhalefet söyledi diye söylemiyorum, geçmişte de bu koltuklarda oturan arkadaşlar benzer şeyler söylemişlerdir ama onları belli ki kabul etmediniz. Yargıtayda değişiklik yaptınız sayıyı artırdınız. Niye? Çünkü orada cemaatçi bir yapı var, o yapı gerçekten sistemi tehdit ediyor, bundan Türkiye’nin kurtulması gerekiyor. Yüzde 100 katılıyorum. Bakın, yüzümde sakallarım var. Arkadaşlarım soruyorlar “Entelektüel sakal mı bıraktınız?” diyorlar; değil Sayın Bakanım, Sayın Başkanım, değil. BAŞKAN – Alacakaranlık bir sakal. Sakal yok, görünmüyor zaten. HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Ben Balyoz davasını üstlendiğimde hayatımdaki belki de en önemli kararı vermiştim çünkü davayı incelediğimde, davanın delillerine baktığımda böyle bir davanın yalnızca Silahlı K uvvetleri değil Türkiye Cumhuriyeti devletinin egemenliğini doğrudan hedef aldığını gördüm ve çocuklarımla, eşimle vedalaştım o davayı üstlendim. O davayı üstlendikten sonra 2 kez zona oldum. İnsanlar –hekim vardır herhâlde içinizde - 1 kez zona hastası olu rlarmış, 2’nci kez çok ekstrem bir durummuş. 2 kez zona oldum ama kalıcı bir eser kaldı, senede bir, on gün, on beş gün yüzümde çöküntüler oluyor, çökmeler oluyor, işte o sürede tıraş da olamıyorum. O Balyoz davasına geri dönelim. O davada görev yapan bu ülkenin egemenliğine müdahale edenlerin hepsi hâlâ bir şekilde sistemin içerisinde, onlara hiçbir şey yapmadınız, oraya bir şey yapmadınız. Bir başkasını söyleyelim Sayın Bakanım, kozmik odayı bir sürü entrikayla açıp, devletin en stratejik projelerini kim bilir kimlerle paylaşan… Bugün terördeki en büyük zafiyetin temeli Sayın Bakanım kozmik odada kopyalanan CD değil midir efendim? O CD bu ülkedeki terör zafiyetinin temel kaynağı değil midir? Onunla ilgili hâlâ o Yargıtayda o üye yargıç kimliğini taşıyorsa hangimiz güvendeyiz bu ülkede? Ben soruyorum, kim güvende? Bu yargıç hâlâ orada “Ben Yargıtay üyesiyim.” kimliğiyle gezebiliyorsa ve Yargıtaydaki bu hukukçularımız onu aralarında hâlâ barındırabiliyorlarsa bence çok daha ötelere gitmek gerekiyor, yasalar bir şeyi çözmüyor. Yasaları uygulayacak hukukçular… Sayın Başkanım dedi ki: “Hukukçu yok.” Öyle değil. Önce hukukun temeli… Hukuk devletine hepimiz inanmalıyız, biz hukukçular inanmalıyız. Bana “Türkiye’de adalet yok.” diyorlar. Bugüne kadar hiçbir zaman bu cümleye katılmadım, katılmayacağım. Eğer Türkiye’de adalet T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 55 yoksa, Türkiye’de hukuk yoksa, hukukçu yoksa biz bu masada niye oturuyoruz, biz kimiz o zaman? Ben hukukçuyum, bu masada oturmaya hak ederek geldim oraya ve bu ülkede, benim ülkemde uygar, aydın , dünyanın her yerinde saygın bir hukukçu olarak gezme hakkım var; bu iddiam var. Önümüze gelen taslağa bakıyorum, gerçekten dramatik bir şekilde Anayasa’ya aykırı. Yapılanlara bir bakıyorum bunun içerisinde… Evet, Yargıtayın mutlaka bir içtihat mahkemesi olması gerekiyor ama Yargıtaya ilişkin tanımlamanın içerisinde “içtihat” kelimesi geçmiyor, ekleyelim Sayın Bakanım. 17’nci maddede salt çoğunluk hiç iyi niyetli düzenlenmemiş. Yani bizim şu anda Parlamentomuzda 550 milletvekilimizin salt çoğunluğuyla Hükû meti kuruyoruz, 276’yla bunu yapıyoruz. Peki,, aynı şeyi Parlamento için yapabilir miyiz? Hastalar, istifalar, ölümler düşüldüğü takdirde 500’e indiğinde salt çoğunluğu da aşağıya indirir miyiz, indirebilir miyiz? Hayır, yine 276’da tutacağız. O hâlde niye 17’nci maddede salt çoğunluk Anayasa’ya uygun düzenlenmemiş? Yine söyleyeyim Sayın Bakanım, on iki yıl Anayasa’da 65 yaş sınırı var, onunla çelişiyor. Niçin on iki yıl, niçin? Az önce Cemal Bey söyledi, meslek memuru hassasiyeti korunmamış. Gönderdiğiniz bölge mahkemesine meslek memuru değil, mühendis, Başbakanlığa göndereceksiniz, danışman olarak gidecek. Temel hakları orada da korunacak mı korunmayacak mı o da belli değil. Onun için alelacele, özensiz, Sayın Bakanım, hem alelacele hem özensiz hem de ha kkaniyete uygun değil. Az önce arkadaşlarım ısrarla söylediler, bunun doğrusunu, evet bunu hukuka teslim edelim. Gelin bu ülkeye bir şans verin, hep beraber bir şans verelim. Ülkenin çok gergin olduğunu hepimiz görüyoruz. Bu ülkenin en temel, en korucu değ eri adalettir, yeniden inşa edebiliriz. Bir arada kardeşçe yaşamayı yeniden inşa edebiliriz. Bu kadar büyük gerginlikten çıkarabiliriz. Buna önce yargıçlarımızla nefes aldırarak başlayalım. Gelin şu HSYK yasasını da bir alt komisyonda hepsini bir paket olarak görüşelim ve bu işi hep birlikte elbirliğiyle çözelim, ülkemizi yeniden dünyanın uygar ülkeleriyle yarışabilir hâle getirelim. Yargıtay Başkanının “Yargıya güven yüzde 30’a inmiştir.” dediği bir yerde yapacağı en erdemli davranış, bir beyaz kâğıda bir istifa dilekçesi yazıp gereğini yapmak. Yapar mı? Yapmayacağına eminim. UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Çayı kim toplayacak, çayı? HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Niçin? Çay toplamaya Yargıtay Başkanı gider mi? Gider mi gitmez mi önemli değil. Ama ne diyoruz? Yarg ıcın tarafsızlığı yetmez, toplumdaki algısının da tarafsız olduğu yönünde yerleşik bir kanaatin de onun üzerinde örtüşmesi gerekir. Peki Yargıtay Başkanının üzerinde tarafsız olduğu yönünde toplumda bir algı yerleşebilir mi bu saatten sonra? Elbette ki bu mümkün değil. Doğal olarak yargı görevini üstlenen, hukuk adına konuşan herkesin kendi işgal ettiği, elde ettiği, ele geçirdiği -her nasıl tanımlarsanız - birel, öznel statüsüne uyarlı bir erdem sergilemesi hepsinin en önce hukuk adamlığı görevidir. Bu tasl ağın içerisinde o kadar çok eleştireceğimiz hususlar var ki Sayın Bakan ama bence siz, az önce başlıklarını çizdiklerimin hepsinden bunları zaten görüyorsunuz. Gelin Yargıtayda da, Danıştayda da gerçekten uluslararası normlarla örtüşen bir düzenlemeye hep birlikte el verelim. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 56 Bakın, vurguluyorsunuz, siz de vurguladınız, Sayın Başkan siz de vurguladınız içtihat istikrarını. Peki, içtihat geçiyor mu burada? Yargıtayın görevleri içerisinde yazmışsınız, içtihat oluşturma geçmemiş. Yerindelik denetimleri, vesai re geçmiş. BAŞKAN – Haluk Bey, “içtihat” doğru, “içtihat istikrarı” terimi yanlış. HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Evet, şimdi şöyle, “içtihat istikrarı” bana ait bir terim değildir, 2005 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihat İstikrarı Dairesi kurmuşt ur ve bütün üye ülkelere de tavsiye etmiştir Sayın Başkanım, “İçtihat istikrarı dairesi kurun.” diye. Sayın Yargıtay Başkanı ne yazık ki, Yargıtayda bir içtihat istikrarı ilkesini bugüne kadar yerleşik hâle getirememiştir. Aynı dava, bir örnek anlatayım si ze: Bir gemi içerisinde kömür geliyor, yarıya bölünüyor, 1.500 tonu bir arkadaşın, 1.500 tonu bir arkadaşın. 1.500 tonunun davasına ben bakıyorum, diğer 1.500 tonun davasına başka bir avukat arkadaş bakıyor. İkimizin baktığı davaların arasında Danıştaydan geçen kararlar yüzde 100 birbiriyle çelişti. İşte, içtihat istikrarı dediğim bu. Bakın aynı gemi, aynı yük, aynı yargı yöntemi, idari yargı ve sonuç: İkisi arasında büyük bir çelişki. İçtihat istikrarı Türkiye’de mutlaka bir daire hâline dönüştürülmeli. İ nsan Hakları Avrupa Mahkemesinin tavsiyesini Türkiye mutlaka bir an önce başlatmalı. Onun için bu kadar yığılmalar var. Aynı konuda Türkiye’de binlerce, on binlerce dava var. Bakın bir tane örnek vereyim size. Sayın Başkanım, izninizle, hoş görünüze sığın arak, bir örnek vereyim. Bir banka, zaten… Bankalarla ilgili de bir sitemimi söyleyeyim: Ticaret mahkemeleri gerçekten bankalarla ilgili bu ağır toleranslarını devam ettirdikleri sürece bu vatandaş çok daha çekecek demektir. Bakın bir banka, bir krediye il işkin kredi sözleşmesini takibe koyuyor, ipoteği ayrı bir takibe koyuyor, kefalet sözleşmesini ayrı bir takibe koyuyor, krediye karşı almış olduğu çeki senedi ayrı bir takibe koyuyor, vesaire ayrı bir takibe… 5 tane ayrı takip koyuyor, 100 bin liralık al acak 500 bin liraya çıkıyor, devletin cebinden 500 bin lira takip olduğu için ihtilaflı alacak miktarı 500 bin lira olduğu için devletin cebinden 400 bin liralık vergiyi çalıyor -maalesef böyle400 bin liralık vergi alıyor çünkü anonim şirketler ve bankal ar biliyorsunuz ihtilaflı alacağı attıkları anda vergi matrahından düşerler. BAŞKAN – Usuli dürüstlükle o davayı kazanmamız lazımdı. HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Şimdi, oraya gelelim, bakın buna ilişkin niçin bir içtihat oluşturulmuyor, niçin içtihat oluştur ulmuyor? Bu en temel sorunlardan bir tane örnek verdim. Bakın, buna ilişkin farklı düşünen var mı? Yok, hepimiz aynı düşünüyoruz ama yapmıyoruz. Onun için Sayın Bakanım, lütfedin bunu alt komisyona gönderelim, düzgün bir çalışma olsun, iyi bir şey yapalım hem gelin az önce arkadaşlarımın da gerçekten son derece insancıl duygularla bir temel insan hakları ihlalinde siz bir şekilde karıştınız Sayın Bakanım. Bu temel insan hakları ihlali gerçekten toplumun vicdanında çok büyük travma yarattı. Siz, Adalet Bakan ı olarak bu tür işlere bence hiç karışmamalısınız. Siz, adaletin Türkiye’deki en önemli temsilcisisiniz. Yani, bir devletin en önemli kaç tane bakanlığı var? Adalet, Millî Eğitim ve Millî Savunma. Diğerleri sonraki bakanlıklar ama bir devletin en önemli ku rucu üç bakanlığı var. Doğal olarak arkadaşlarımın uğramış oldukları bu ağır T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 57 travmadan siz, sizin vicdanınız bence rahatsız olmuştur, siz buna üzülmüşsünüzdür. Bunu düzelteceğinize inanıyorum. Lütfen hem arkadaşlarım hem toplumdaki bu gerginliği düzeltecek şekilde bu konuda kamuoyuna aydınlatıcı bir açıklama yaparsanız, bir de bu konuyu alt komisyona gönderip iyi bir çalışmayla tekrar buraya getirseniz bence hukuk adına doğru bir iş yapmış oluruz hep beraber. Hepinize teşekkür ediyorum. Hoşgörünüze teşekkür ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Ben Karadeniz’de hitabetin Artvin’de olduğunu düşünüyordum ama Trabzon’a geçmiş. Merak ediyorum Haluk Bey, bir Faik Ahmet Barutçu’nun doğrudan veya dolaylı bir yakını mısınız? HALUK PEKŞEN (Trabzon) – 78 milyon akrabamdır. BAŞKAN – O anlamda değil, yok yok, o anlamda değil. Hakikaten, samimi söylüyorum… HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Efendim çok teşekkür ediyorum, çok naziksiniz. BAŞKAN – …çünkü Türk siyasetinin büyük bir hitabet damarıdır. İki, ben “Türk iye’de hukukçu yok.” demedim hukukçu açığı var… HALUK PEKŞEN (Trabzon) – “Açığı var.” dediniz Başkanım, evet. BAŞKAN – Ha, “Yok.” demem, bütün arkadaşlara saygısızlık olur. Çok teşekkür ediyorum. Bu çok anlamlı, yararlı konuşmanız için, beyanınız için, çok sağ olun Haluk Bey. Buyurun Sayın Çavuşoğlu. HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Ben de öncelikle Sayın Bakanımızı, sizi ve tüm katılımcı arkadaşları saygıyla selamlıyorum. Ben sadece kanunun temas ettiği hususlara, geti rdiği yeniliklere bir tespit zaviyesinden yaklaşacağım ve onları belirtmekle iktiva edeceğim. Belki ufuk açıcı olur. Yeniden özet bir şekilde açıklamak bakımından bunu söylüyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Önümüzde görüşmekte olduğumuz tasarıyla ilgili olarak -bildiğiniz gibi- 20/7/2016 tarihinde istinaf incelemesi yapacak olan bölge adliye mahkemeleri ve bölge idare mahkemeleri faaliyete başlayacak. Bu bakımdan Danıştay ve Yargıtayın iş yükünde de önemli ölçüde azalmalar olac aktır. Bu azalma sebebiyle Yargıtay ve Danıştayın daire ve üye sayıları azaltılarak yeniden düzenlenmekte. İstinaf mahkemelerinin faaliyete başlamasıyla Yargıtay ve Danıştay, temyiz mahkemesi olarak dosyaları sadece hukuka uygunluk yönünden inceleyecek ve içtihat merci olarak görev yapacaklar. Bahsi geçen yüksek mahkemeler artık kendilerine intikal eden kararları delil değerlendirmesi yaparak maddi olaya uygunluk yönünden incelemeyecektir. Danıştayın 17 olan daire sayısı bu kanunla birlikte 10’a, 195 T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 58 olan üye sayısı da 90’a düşürülmekte. Yargıtayın da 46 olan daire sayısı 24’e, 516 olan üye sayısı da 200’e düşürülmektedir. Ancak Yargıtay ve Danıştaytaki iş yükü dikkate alınarak daire ve üye sayılarının sözü edilen sayılara indirilmesi için kademeli bir geç iş öngörülmektedir. Zira kanunun yürürlüğe girmesine rağmen Yargıtay ve Danıştay elindeki dosyalara bakmaya devam edecek, bunları iade etmeyecektir. Bu nedenle kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Yargıtaydaki üye sayısı 300, Danıştaydaki üye sayısı 116 olarak belirlenmiştir. Daire sayıları kanunda belirlenen sayılara yetkili organlarca üç yıl içinde tedricen indirilecektir. Üye sayıları ise boşalan her 2 üyelik yerine 1 üye seçilmek suretiyle kanunda belirlenen sayıları tedricen düşecektir. Yargıtay ve Danıştay üyeleri Anayasa Mahkemesi üyelerinde olduğu gibi on iki yıllık süre için seçilecek ve görev süreleri bittiğinde yeniden seçilemeyecekler, bu kanunla getirmiş olduğumuz düzenleme. HSYK tarafından seçilmiş ve on iki yıllık Danıştay üyeliği sona eren hâkimler her türlü mali ve sosyal hakları saklı kalmak kaydıyla yine HSYK tarafından idari Yargıda sınıf ve derecelerine uygun olarak görevlendirmelerine atanacaklardır. Cumhurbaşkanı tarafından seçilmiş olan üyeler ise görevleri sona erdikten sonra b ir ihtiyari durum öngörülmektedir. İsteklerine göre idari yargıda da görev alabilecekleri gibi başka bir göreve de atanabileceklerdir. Görevi sona eren üyelerin Danıştayla ilişiği kesilecektir ancak herhangi bir şekilde üyelerin atama işlemlerinin gecikme si durumunda hak kaybına neden olmaması amacıyla atama gerçekleşinceye kadar özlük hakları Danıştay tarafından karşılanması bu kanunla güvence altına alınmaktadır. Danıştay Başkanı seçebilmek için gerekli olan dört yıllık Danıştay üyeliği yapma şartı altı yıla çıkarılmaktadır. Yargıtayda da bu tam tersi, on yıllık altı yıla düşürülmektedir. Danıştay ve Yargıtay Genel Kurulunca üye tam sayısı esas alınarak yapılacak seçimlerde Danıştayın ve Yargıtayın -biraz evvel Sayın Cumhuriyet Halk Partili arkadaşımız da bahsetti- üye tam sayısının hesabında görev süresinin dolması, ölüm, emeklilik veya istifa gibi nedenle boşalan üyelikler dikkate alınmayacaktır. İdari işlere bakmakla görevli daire sayısı 2 iken Danıştayda 1’e düşürülmektedir. Bu itibarla İdari İşler Kuruluna idari daireden katılacak başkan ve üye sayısı yeniden belirlenmiştir. Bununla birlikte, İdare İşler Daire Kurulunun toplanma ve görüşme yeter sayısı da Danıştay daire sayılarının azaltılmasına bağlı olarak düzenlenmektedir. Danıştay Başkanlık Kurulu kararlarına karşı Anayasa Mahkemesinin iptali kararı doğrultusunda itiraz müessesesi getirilerek bu kararların Yargıtayda olduğu gibi bütün daire başkanlarından oluşan Başkanlar Kurulunca incelenmesi ve kesin olarak karara bağlanması öngörülmektedir. Bu, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı neticesinde ortaya çıkan bir zorunluluk neticesinde yapılan bir düzenlemedir. Yargıtayda bunun aynısı zaten yapılmaktadır. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 59 Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu daha önce mevcut dosyaları makul sürede tamamlaması için ü ç yıl süreyle sürekli görev yapan bir kurul o l a r a k b e l i r l e n m i ş t i . Bu süre daha sonra iki yıl uzatılmıştı, ancak bunun yeniden uzatılmasına ihtiyaç söz konusu olduğundan bir iki yıllık uzatma daha öngörülmektedir kanunla birlikte. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Danıştay üyelerinin üyelikleri sona ermekte. Ancak bu tarih itibarıyla Danıştay başsavcısı, Danıştay başkanı, başkan vekili ve daire başkanı olarak görev yapan üyelerin üyelikleri de devam etmektedir. Danıştay üyelikleri sona erenler arasından ilg isine göre, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu veya Cumhurbaşkanıyla kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş gün içinde Danıştayın yeni kadro sayısına göre üye seçimi yapılacaktır. Tekrar Danıştay üyesi seçilmeyenlerin atama ve seçim nedeniyle yürüttü kleri görevler de kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sona erecektir. Örneğin, Danıştay üyesinin HSYK’da görev yaptığı gibi, başka yerde görev yaptığı gibi, eğer yeniden atanmamışlarsa buradaki görevleri de sona ermiş olacaktır. Danıştay üyeliğinden HSYK üyeliğine seçilmiş olup kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla kurul üyeliği devam edenlerin kurul üyeliklerinin sona ermesinden üç ay önce HSYK veya Cumhurbaşkanınca yeniden Danıştay üyeliğine seçilmeleri hâlinde on iki yıl süreyle Danıştay üyes i olarak görev yapabileceklerdir. Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra üyeliği devam edenler ile sonradan tekrardan seçilenlerin Danıştay üyesi olarak çalıştıkları süreler üyelik kıdeminde dikkate alınacaktır. Örneğin, burada Danıştay seçiminde öngördüğümüz altı yıllık süre bakımından önceden yapılan çalışmalar dikkate alınmış olacaktır. Yargıtay üyeliğine seçilmiş olup da kanunun yürürlüğe girmesiyle üyeliği sona erenler yeniden üye seçilmeyenler, her türlü mali ve sosyal hakları saklı kalmak kaydıyla HSYK tarafından sınıf ve derecelerine uygun bir göreve atanacaklardır. Görevi sona eren üyelerin Yargıtayla ilişiği kesilecektir. Aynen Danıştayda olduğu gibi bunların da özlük hakkı burada tekrardan güvenceye alınmaktadır. Yargıtay konusunda ve Danıştayla ilg ili söylediklerimiz hususunda benzer bir paralellik göstermektedir. Bu bakımdan, Danıştayla ilgili söylediklerimiz Yargıtayla ilgili söylenenler için de geçerlidir. Ancak burada Danıştay genel sekreteri ile Yargıtay genel sekreterinin seçilme şartlarına yeknesaklık sağlamak amacıyla Yargıtay genel sekreteri seçilebilmek için aranan beş yıllık üyelik kıdem şartı kaldırılmaktadır. Yargıtay yayınlarının döner sermayeyle ilgili olarak bir konu düzenlenmektedir. Bunu da geçiyorum. Yargıtay daireleri, önüne gele n davayla ilgili kendilerini görevsiz görmeleri durumunda… Bence bu yargılama sürelerinin uzaması bakımından çok önemli bir yenilik olarak görüyorum ben. Görevsiz görmeleri durumunda kendilerinin görevli olduğu kanısına vardığı daireye dosyayı direkt olara k gönderecektir. Hâlbuki mevcut durumda, dosya iş bölümü inceleme kuruluna gönderiliyordu. Burada çok zaman kaybına vesile oluyordu, bu bakımdan, bu zaman kaybının önüne geçmek bakımından da son derece yerinde ve uygun bir düzenleme olduğu kanaatindeyim. Hâkim ve savcı adaylarının –biliyorsunuz- meslekten önce bir mülakatı söz konusu. Mülakat neticesinde kabul edilenler iki yıl süreyle Adalet T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 60 Bakanlığımızın bünyesinde eğitime tabi tutuluyorlar ve ondan sonra da atamaları gerçekleşiyordu. Burada bir iki yıl lık eğitim süresinden sonra yeniden bir mülakat, sözlü sınav öngörülüyor. Bunun da nedeni çok açık: Çünkü, ilk gelen kişiyle ilgili sizde edindiğiniz bilgiler, kanaat, onu ilk gördüğünüz andan itibaren oluşan kanaattir. Hâlbuki iki yıl süreyle, bu kişiyle sürekli çalışacak, bu kimselerin elde edeceği kanaat, onların muhakeme kabiliyeti hukuk bilgisine vukufiyeti ve diğer yönleri bakımından da aynı şekilde önemli bir aşamadır iki yıllık süre. Son derece uygun olduğunu ve yerinde olduğunu söylemek gerekiyor. Biliyorsunuz, önceden hâkim ve savcılarla ilgili olarak kanun yoluna başvurulduğunda kendileriyle ilgili bir not veriliyordu. Daha sonra bu kaldırılmıştı, ancak uygulamada ortaya çıkan durum yeniden bunun işleme konulmasını, yürürlüğe getirilmesini zorunl u kılıyor. Bu bakımdan, kanun yoluna müracaat edildiği noktada gerek bölge istinaf mahkemeleri gerekse Yargıtay bu noktada ilgili dosyayla ilgili, hâkimle ilgili kanaatini belirtecek -bir not da diyebilirsiniz, derecelendirme formu da diyebilirsiniz - bir düzenleme tekrardan burada öngörülmüş oluyor. Bir önemli düzenleme de değerli arkadaşlarımız, biliyorsunuz Türk Ceza Kanunu’nda şu anda yetki bakımından suçun işlendiği yer söz konusu ağır ceza mahkemesi yetkili mahkeme olarak bakacak. Ancak burada özellik le devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya karşı suçlar ve devlet sırlarına karşı suçlar ile terörle mücadele kapsamına giren suçlardan dolayı açılan davalar, suçun işlendiği yerin bağlı old uğu ilin adıyla anılan ağır ceza mahkemesinde görülecektir. Yine soruşturmayı da aynı şekilde buna paralellik arz edecek şekilde düzenlenmektedir. Bu da önemlidir, çünkü zaten şu anda özellikle ilçelerde, biliyorsunuz dosyaların güvenlik nedenleriyle bir b aşka yere gönderilmesi çok yüksek oranlarda seyrediliyor. Hâlbuki il merkezindeki o ille anılan ağır ceza mahkemesinde görülmesi belki daha uygun olacaktır. Yine, burada, suçun bir şirketin faaliyeti kapsamında işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe varsa şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyum atanmasının yanında şirketlerin ortaklık payları ve menkul kıymetler idari yetkilerinin de kayyuma devredilebileceği öngörülmekte. Ayrıca, kayyum atama kararının verilebileceği suçların kapsamı da g enişletilmektedir. Kaldı ki bundan dolayı doğan uyuşmazlıklarda ya da müracaat edilecek tazminatlarda kayyumun kendisine değil de devlet güvencesine tabi tutulmakta. Baktığımız zaman bu da aslında Anayasa’nın 1295’e… BAŞKAN – Ama orada görevi kötüye kullan maya diyor. Zannediyorum Cemal Bey şey yaptı. Görevi kötüye kullanma kriterini değerlendirmek lazım. HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Evet, doğru. Şimdilik söyleyeceklerim bundan ibaret. Son olarak bir şey söylemek istiyorum Sayın Ağbaba şahsıma ifade etti, yaln ız Sezgin Bey, “Bana -görüntülerde - fiilî müdahalesi oldu.” dedi. Hayır arkadaşlar, hepimiz buradaydık. Sayın Bakanımıza kendisinin bizatihi fiilî bir müdahale teşebbüsü olduğu için biz de ona mani olduk. Bundan ibarettir olay. Teşekkür ederim . BAŞKAN – Peki, teşekkürler, sağ olun. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 61 Yılmaz Bey, buyurun. YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Değerli Bakanım, değerli Komisyon üyelerimiz; ben de tasarıyla ilgili birkaç hususta görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Hakan Bey, tasarıy ı genel çerçevede özetledi, tekrara girmeden Anayasa’ya aykırılık iddialarıyla ilgili bazı hususlar var, bunlarla ilgili görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Demokratik hukuk devletinin en önemli özelliği, bağımsız yargı sistemine sahip olmasıdır. Anayasa’mı zın 36’nci maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesi adil yargılanma hakkıyla ilgilidir. Tabii adil yargılanma hakkının tesisi de adil, hızlı, etkin işleyen bir yargı sisteminin varlığıyla mümkündür. Hep söylediğimiz bir söz var: “Geciken adalet, adalet değildir.” sözü. Bu nedenle, adaletin etkin, hızlı işlemesi adına ülkemizde son yıllarda Komisyonumuzda çok çeşitli yargı paketlerini sizlerle beraber görüştük. Tabii burada her görüşmemizde bağımsız yargıyla ilgili tartışmalar yapıldı. Bu tartışmalar sadece bugünün konusu da değildir, biz hukuk fakültesinde okurken de bağımsız yargıyla ilgili tartışmalar şiddetli bir şekilde yapılıyordu. Sizin dönemlerinizde de yapılıyordur. O dönemlerde, hatırlıyorum, yargıyı arka bahçe yapmak isteyen siya silerin açıklamalarını çok net bir şekilde bugün hatırlıyoruz, bu tartışmalara tekrar girmek istemiyorum. Bizler yargının, kimsenin arka bahçesi olmamasını istiyoruz. Hiçbir gruba ya da yapıya kendisini adamamalıdır hâkim ve savcılarımız, adalete adamalıdırlar. On dört yıldır vatandaşlarımızın yargı hizmetlerinden en güzel şekilde faydalanabilmesi için temel kanunlarımızın tamamı yenilendi. Adliyelerin fizikî imkânları artırıldı ama buna rağmen hâlâ yargıyla ilgili sorunları tartışıyorsak, burada evet, Komi syon olarak da bize düşen görevler vardır. Teknik olarak yargıya nasıl faydalı olabiliriz, hukukçu milletvekilleri olarak buradayız. Ve bu anlamda katkılar sunmalıyız. Tasarıya baktığımızda, tasarı adil yargılanma hakkını güçlendirecek, adaleti hızlandırac ak, adil kararlarla yargıyı daha etkin hâle getirecek, hukuk devleti ilkesini güçlendirecek önemli düzenlemeler içermektedir. 20 temmuz tarihinden itibaren artık Türkiye’de yargı sisteminde yeni bir dönem başlamaktadır. İstinaf mahkemeleri uygulamaya geçec ek. 2004 yılından bu yana yasası çıkarılan, ancak altyapı çalışmaları tamamlanmadığı için bir türlü uygulamaya geçmeyen istinaf mahkemeleri, artık 20 temmuzdan itibaren uygulamaya geçmektedir. Tabii bu durumda istinaf mahkemelerinde incelenecek dosya mikta rlarına bakıldığında, Yargıtay ve Danıştaya gelecek dosyaların yüzde 80’inin istinafta kesinleşeceğini tahmin ediyoruz. Bu durumda da Yargıtaydaki ve Danıştaydaki üye ve daire sayısının fazla olması nedeniyle böyle bir tasarıya ihtiyaç vardır. Şu eleştiri yapılıyor: “2011’de artırdınız.” Evet, artırdık. Niye artırdık 2011’de? Gerekçemiz –o dönemde de ben Adalet Komisyonundaydım Yargıtayda ağır bir iş yükü vardı ve o iş yükü nedeniyle dosyalar yıllarca bekliyordu. Bu anlamda bir çözüm üretmek gerekiyordu, istinaf mahkemeleri de devreye girememişti, uygulamaya başlamamıştı ve daire sayıları, üye sayıları artırıldı. O dönemde de yine muhalefet “Niye artırıyorsunuz?” diye karşı çıkmıştı. O dönemde karşı çıkanların aslında bu tasarıyı şu anda T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 62 sevinçle karşılama ları lazım. Yani “Evet, o dönemde artırmanız doğru değildi, şimdi indiriyorsanız doğru bir iş yapıyorsunuz.” demeleri gerekir. Hâlbuki indirirken deki gerekçemiz nedir şu anda? İstinafın devreye giriyor olmasıdır. Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görev sür esinin on iki yılla sınırlandırılması ve bir defaya mahsus seçilebiliyor olmaları, burada da 65 yaşını doldurmadan emekliye sevk edilemez, azlolunamaz, hâkimlik teminatı ilkesine aykırı bir durum, Anayasa’nın 139’uncu maddesine aykırı bir durum olduğu şeklinde yorumlar yapıldı. Burada da hâkimlik ve savcılık teminatına aykırı herhangi bir durum söz konusu değildir. Çünkü Yargıtay üyeliği hâkimlik ve savcılık teminatıyla alakalı bir husus değildir. Hâkimlik ve savcılık teminatı, hâkimlik ve savcılık mesleğiy le ilgilidir. Oradaki görev sona eriyor, oradaki görevi sona eren yüksek yargı üyesi, ilk derece mahkemesinde ya da istinaf mahkemesinde görevine devam etmektedir. O nedenle, Anayasa’nın 139’uncu maddesindeki hâkimlik ve savcılık teminatı ilkesine de aykır ı bir durum görülmemektedir. Yine, Yargıtay ve Danıştay daire sayılarını artırmak, azaltmak, üye sayısını belirlemek tamamen Anayasa’mız taraf ından kanun koyucuya bırakılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisinde olan bir hususta yani kanun koyucun un Anayasa’ya uygun bir şekilde bu değişikliği yapmış olması bu iddiaları da geçersiz kılmaktadır. Diğer düzenlemeler de yargıyı hızlandıracak önemli düzenlemeler. Not sisteminin yeniden getiriliyor olmasını, mesleğe kabulde yazılı sınavın yanında sözlü s ınavın da getiriliyor olmasını, yargılama süreleriyle ilgili makul süre belirlemesi noktasındaki düzenlemeleri yargıyı hızlandıracak önemli düzenlemeler olarak görüyorum. Yine terör suçlarıyla ilgili de uygulamada kaynaklanan il cumhuriyet başsavcılığının ve il ağır ceza mahkemelerinin yetkili ve görevli kılınmasına yönelik değişiklik de terörle mücadele açısından önemli bir düzenleme olacaktır diyor, tasarının hayırlı olmasını diliyor, saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum, sağ olun. Bedia Hanım, buyurun. BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Doğrusu, tam iki saattir aralıksız çalışmaya devam ediyoruz. Ortalama bir insanın… BAŞKAN – Uygarlıklarda iki saat, bir saniye kadar değildir. BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – … ilgisinin dağılmaması için kırk elli dakika süresince ancak ilgi dağılmadan dinlenebiliyor. Çalışma koşullarımız çok verimli değil, bunu söylemek istedim öncelikle. Ben de hem sabahki hem de öğleden sonraki oturumlarda arkadaşlarımızın dile getirdiği konuyla ilg ili birkaç şey söyleyerek başlamak istiyorum. Öncelikle, CHP’li milletvekili arkadaşlarımıza yönelik hedef gösteren bu anlayışı kınadığımızı ve asla tasvip etmediğimizi belirtiyoruz. Sayın Bakanın derhal bu konuda açıklama yapmasını bizler de bekliyoruz ve söz konusu broşürlerin bir an önce toplatılması ve sorumlular hakkında da işlem yapılması, gerekli tedbirlerin alınmasını diliyoruz. Tabii ki cezaevlerinde yapılan görüşmeler, özellikle milletvekillerinin milletvekilliği sıfatı sebebiyle, yasama üyesi ol arak da görüşmelerinin nedeni, orada yaşanan sorunları tespit etmek, dile getirmek, aksayan yönleri önlemek T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 63 ya da idarenin sorumluluğu açısından idarenin yapması gerekip de yapılmayan hususları tespit edip önlemler almak gibi faaliyetlerdir. Bu sebeple, orada yaşayan, orada kalan yani cezaevlerinde bulunan hükümlü ve tutukluların insan onuruna yaraşır tarzda yaşayıp yaşamadıkları ve insanca muamele görüp görmedikleri de çok önemli ve biliyoruz ki kapalı kapılar ardında çokça suç işleniyor bu ülkede ne yazık ki. Yaşam güvenliği yok ne içeridekiler için ne de dışarıdakiler için açıkçası. Hiç kimse bu ülkede artık güvende olduğunu iddia edemez ne yazık ki, son bir yıldır durum bu. Gerek dışarıdaki gerekse içerideki yaşam birbirinden farksız duruma gelmiş durumda. Şimdi, bir de her gün artık cezaevinden tabutlar çıkmaya başladı. Hâlâ 300’ü ağır olmak üzere 750’den fazla hasta mahpus var cezaevlerinde. Yakın zamanda, 1 Mayıs günü, Erzurum Oltu Cezaevinde 23 yaşındaki Ferhat Sarıhan isimli yurttaş, iddialara göre oradaki infaz koruma memurlarının saldırısına uğramış ve gece birde fenalaşmasına rağmen tam on bir saat bekletilmiş, cezaevinden hastaneye gönderilmediği için de yaşamını yitirmişti. Böyle hususlar bize ulaşmıştı örneğin, bizim haberimiz vardı ama Adalet Bakanı son bir yıldır HDP’li milletvekillerinin cezaevlerinde herhangi bir hükümlü ya da tutukluyla görüşmesine izin vermediği için hiçbir şekilde haber alamıyoruz, bilgi alamıyoruz bize gelen mektuplar dışında, yapılan başvurular dışında. Açıkça, Sayın Ba kan yasadaki yetkileri kötüye kullanarak HDP’li milletvekillerinin cezaevlerinde görüşme yapmasına izin vermiyor, bunu da hatırlatmak isteriz. Bu önümüzdeki tasarıyla ilgili de genel değerlendirme yapmadan önce, yine çok alelacele geldiğini ve bir an önce yüksek yargıda bir ayıklamanın telaşı içerisinde olunduğunu söylemek istiyorum. Gerçek anlamda böyle görünüyor. Yasa tasarısıyla ilgili benden önce söz alan milletvekillerinin eleştirileri de genelde bu yöndeydi. Bizler yine yeterince inceleme yapamadan ve bütün kesimlerde tartışılmasını, paydaşlarınca tartışılmasını sağlamadan alelacele bir tasarıyı daha yasalaştırmak üzereyiz ve Komisyonun çalışmasına bakılırsa bize gelen tasarı örneğinin kapağında çalışmanın iki gün süreceği yazıyor. Daha önceki formlard a böyle bir belirleme yoktu. BAŞKAN – Hangi şeyde? Anlayamadım. Öyle bir şey olmaz. BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Şöyle: Bize gönderdiğiniz tasarının kapağında bugün ve yarın çalışacağını söylüyor. BAŞKAN – Hayır, hayır; o, gündem. BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van ) – Muhtemelen yani umarım yanlış anlamıyoruzdur. BAŞKAN – Bitirilmemesi hâlinde izleyen gün. Format o, çalışma formatı, “timing.” BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Bu çalışmanın, bu tasarının daha ziyade tartışılmasına ihtiyaç var. BAŞKAN – Tamam, özür dilerim, o değil yani öbür tasarılarda da var aynısı. BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Daha çok tartışılmasına ihtiyaç var. BAŞKAN – Evet, anladım. “İzleyen günler” diyor. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 64 BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Alt komisyona gönderilmesi gerektiğini düşünüyoruz daha çok tartışıl ması için. Şu ana kadar da doğrusu bu tasarıyla ilgili övgü dolu yani AKP’li milletvekilleri dışında övgü sözleri sarf eden başka hiç kimseyi duymadık. Bütün makaleler, yargı çevreleri, hukuk camiası ve bütün herkes, muhalefet, sivil toplum örgütleri bu ko nudaki kaygısını dile getiriyor sadece. Gerçek anlamda bir ayıklama operasyonudur. Hâkimlik teminatını hiçe sayan, adaletin tecellisini hiçe sayan, gerçekten yargıya olan güvenin daha da sonlanacağı, biteceği bir tasarı gibi görünüyor. Bir sonraki sözleri mde tekrar değineceğim yasayla ilgili görüşlerime. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Bedia Hanım, çok sağ olun. Hakkı Bey, buyursunlar Sevgili Başkanım. HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Teşekkür ediyorum. Sayın Başkanım, Sayın Bakanım ve çok değerli a rkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çok kısa birkaç şey de ben söyleme ihtiyacı hissettim bu arada. Öncelikle, sabahleyin yaptığımız bir tartışma üzerinde birkaç şey söylemek istiyorum. İçimizde cezaevleriyle en çok uğraşan, en çok hükümlü, tutukluyla -bu arada- en çok terör şüphelisi veya hükümlüsüyle karşılaşan, konuşan, ziyaret eden kişi benim. Cezaevinde eğer bir kişi hükümlü veya şüpheli olarak cezaevine girmişse devletin güvenliği altındadır, bunu kabul etmemiz gerekir. Bir milletvekilin in Adalet Bakanlığından gerekli izini aldıktan sonra istediği kişiyle cezaevinde görüşmesinde bir sakınca yoktur, bunu da açıklamak zorunda değildir. Birileri bunu açıkladı ise, isim isim “Şu kişilerle görüştü.” dediyse bence bu kabul edilebilir bir şey de ğildir. Yalnız, Sayın Ağbaba da sabahtan bir şeyler açıkladı yani daha doğrusu demin tek tek saydı, onu da yanlış buluyorum. Sadece kendisi için eğer bir şey söylüyorsa, kendi ziyaret ettiği kişilerle ilgili bir şeyler söyleyecekse amenna, ona çok fazla bir şey diyemem -o da doğru değil, burada açıklaması - ama diğer arkadaşlar da işte “Şunlar, şunlar.” şeklinde, “İşte şu kişi. Diğerleri de benzer, diğerleri de benzer.” deyince o da doğru bir şey değil. Yani, kimse başkasının kiminle görüştüğünü açıklamak zo runda değil ve açıklamaması gerekir; doğru olan da budur, önce bunu tespit edelim. MURAT EMİR (Ankara) - Biz yetkilendirdik. Sıkıntı yok bizim açımızdan. Biz zaten ifşa ederek yaptık o ziyaretleri. HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Ya ama doğru değil, ben doğru olmadığını söylüyorum. Sizin söylemeniz de doğru değil, başkasının söylemesi de doğru değil yani işin esası bu. Öbür taraftan, yasadan önce -daha önce arkadaşlarım da söylediler tabii ki bazı Anayasa değişiklikleri yapmamız gerekir ama bu Anayasa değişikliği de akşamdan sabaha kadar yapılabilecek bir şey değil. Her partiden seçilecek temsilcilerle, özellikle bazı konularda, yargıyı ilgilendiren birkaç konuda, en başta da HSYK konusunda toplantılar düzenleyip nasıl bir seçim yolu bulabiliriz, HSYK’yı nasıl ye niden oluşturabiliriz… Özellikle hâkimlerin seçtiği kısımlar çok önemli, bunun üzerinde kafa yormamız gerekir. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 65 Şu 2014’te yapmış olduğumuz, taşrada görevli hâkimler tarafından yapılan seçim, bir defaya mahsus olmak üzere yapıldı. Açık konuşmak gerekirse yargıdaki belli bir grubu… Yani, demin Haluk Bey de söyledi; devletin güvenliğine, rejimine karşı cephe almış ve bunu ortadan kaldırmaya çalışan bir grubun HSYK’ya girememesi için yargıda bir birlik platformu oluşturuldu. Burada solcusu, sağcısı -her çeşit - tarafsızı, kimler varsa sadece bu kuruma karşı olanların hepsi bir araya geldi, bir seçim yapıldı. Ama, bu seçim yapılırken de yargı gerçekten o seçim sırasında da darbe aldı. Hâkimler birbirlerinden uzaklaşmaya başladılar. “Sen şundansın, öteki bundan, bu bizden, bu sizden.” dercesine bir gruplaşma oldu ve birbirlerine olan güvenleri de, belki birbirleriyle olan arkadaşlığı da ortadan kalktı. O seçim başarılı oldu. Türkiye’deki bütün gruplardan, her kesimden insanlar HSYK’ya üye olarak seçildi, geldi. Peki 2018’de -yanılmıyorsam - yapılacak olan bir seçimde böyle bir şey var mı, böyle bir garanti var mı? Kesinlikle yok, açık konuşmak gerekirse yok. Tekrar aynı birliği kurabileceğimizden emin değilim. Bu, süregelen bir şey değil. Ha, o grup bunu yapar, sayısı nı da belki artırarak yapar, çok daha ince hesaplarla yapar ama biz bunu yapamayız, diğer arkadaşlar bunu yapamaz. Bunu bana söyleyen… Ben kendi kendime söylemiyorum bunu. Özellikle büyük illerimizdeki başsavcılar, başsavcı vekilleri, ağır ceza reisleri ay nen şunu söylediler: “Biz bu seçimin bu kadar zor olacağını bilemiyorduk. Kesinlikle bir daha bize bu seçimi yaptırmayın. Bu bizim için çok zor bir şey. Bunu bizden alın, nasıl alırsanız alın.” Evet, oradan almamız gerekir. En doğrusu belki, şu anda aklımı za gelen, bu seçimin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılması. Mecliste de nasıl yapılır? Nitelikli çoğunluk mu olur, aday gösterilerek mi olur, başka türlü mü olur bilemiyorum yani bunu oturup konuşmak lazım ve bu konuda bir sonuca ulaşmamız lazım. Bu, Türkiye’nin çok önemli bir meselesidir bence, en başta gelen meselelerinden birisidir. Eğer biz biriyle, devleti yıkmaya, rejimi değiştirmeye mücadele eden birileriyle biz savaşıyorsak, mücadele ediyorsak bunu yapmak zorundayız. Başka türlü bu işin altından kalkamayabiliriz. Buradaki, tasarıdaki düzenlemelere gelince, daire sayılarının artırılması… Hakikaten biz bunu birkaç defa denedik, artırdık, bir daha artırdık. Önce düşürmeyi hesaplamıştık ta ilk geldiğimiz yıllarda; 2004, 2003 falan, o yıllarda. İlk defa istinaf mahkemeleri kurduk yani kanunu yaptık. O kanundan sonra bir hesap yaptık. Yargıtaydaki daire sayısını, dairedeki üye sayısını 150’ye indirelim dedik ama istinaf mahkemelerini hemen kuramadık. İş yükü de gittikçe arttı, gittikçe arttı. Al tından çıkılmaz hâle gelince bu sefer daire sayısını ve üye sayısını artırmaya çalıştık, artırdık, evet. Daha sonra bir kazaya uğradık. Bu sefer de bu kazayı ortadan kaldırmak için tekrar üye ve daire sayısını artırdık. Açık konuşuyorum burada yani herkes gibi yuvarlak yuvarlak laflar etmiyorum. Ondan sonra geldik bugüne. Bugün şimdi artık istinaf mahkemelerini de kurma kararını verdik. Mahkemeler de resmen kuruldu. Fiilen de yanılmıyorsam 20 Temmuzda faaliyete geçtik. Şu hâlde artık geriye dönüş başladı. B u mahkemeler çalışmaya başladığı andan itibaren Yargıtaya gelecek iş sayısı, şu gün gelenlerin yüzde belki 10’u veya 15’i olacaktır. Ha peki, bu istinaf mahkemeleri bizim için yeterli mi? Benim şahsi görüşüm, bunlar kesinlikle yeterli değil. Bu sayıyı eğer çoğaltmazsa,k T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 66 biz 20’ye, 30’a belki çıkarmazsak bu sefer de orada büyük yığılmalar olacak. Bir de ona çare arayacağız ama onun çaresi, gene böyle bir kanun değişikliğiyle o mahkemelerin de sayısını belki artırmak olacaktır. İnşallah, ümit ediyoruz ki isti naf mahkemeleri istediğimiz sonucu verir, istenilen şekilde, halkın istediği şekilde adaleti sağlar ve başarıya ulaşır ve bu mümkün olursa ondan sonra gerisi yavaş yavaş gelir. Burada bir de kozmik oda meselesi var. Haluk Bey bahsetti, dedi ki: “Bunlarla henüz bir şey yapılamadı. Daha bunların hepsi görevde.” Yanlış anlamıyorsam değil mi, öyle söylediniz? Evet, doğru. Nasıl bir yol izlenecek, siz bize söyleyin. Şu anda yargı tespit edebildikleriyle, ellerinde buldukları delillerle, delillendirebildikleriyl e bunlarla bir mücadele ediyor, soruşturmalar yapılıyor, davalar açılıyor, HSYK karar veriyor, meslekten ihraç ediyor. Derken ama bunlar bu işi kökten çözmedi, henüz eksiğimiz var. O zaman diyeceksiniz ki bir çare söyleyin bize, onları da nasıl yapacaksak onu da yapalım. Alt komisyon konusuna gelince, önce ben de düşündüm alt komisyona versek nasıl olur diye. Şimdiye kadar yaptığımız alt komisyon toplantılarından şu sonuç çıktı; birkaç tane, bazı yasalarda bu çok gerekli oluyor da: Alt komisyonda biz bunlar ı aynı burada olduğu gibi görüşüyoruz, belki ufak tefek değişiklikler yapıyoruz veya yapmıyoruz. Tekrar önümüze geliyor. Sıfırdan, hiçbir şey olmamış gibi tekrar başlıyoruz, boşuna yeniden zaman harcıyoruz. Bence yani bu tasarıda alt komisyonda geçirilecek zaman boşa geçecek bir zamandır diye düşünüyorum. Vaktimiz var. Yavaş yavaş, günde günde, buna bitinceye kadar, üzerinde dura dura devam edersek daha iyi olur diye düşünüyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Namık Bey yok. Zeynel Bey’e hükmen devir , delegasyon. Buyurun. ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Şimdi, önce Hakkı Bey’e teşekkür ediyorum. Sabahtan beri ilk defa, sabahki olayla ilgili sağduyulu bir yaklaşım dinledik. Aslında, bu konuyla ilgili birkaç cümle daha söyleyeceği m, artık konuşmak da istemiyorum. Şimdi, mesele bizim açımızdan şu: Gazeteler bir şeyler yazar. Yaptığımız ziyaretlerle ilgili zaten basın geliyor, basına biz açıklama yapıyoruz yani hiçbiri sır değildir, gizli değil, vesaire değildir. Hani, açıklanıp açıklanmamasının bizim açımızdan o anlamda bir önemi yok aslında. Zaten basın soruyordu, heyet olarak açıklama yapıyorduk; o da değil. Bizim burada adalete uygun olmadığını gördüğümüz, hukuka aykırı, insan haklarına aykırı, bizleri itham eden, bize âdeta bir s aldırı olmasını arzu eder tarzdaki bir yayının kaynağının Adalet Bakanlığı olarak gösterilmesi ve bunu bizler Adalet Komisyonu üyeleri olarak yaşıyoruz. Yani, bizim açımızdan çarpıcı nokta şu: İşte, terörle mücadele esnasında hani hep söylenir: “Aslında bi rlik olmak lazım, bir arada olmak lazım” vesaire falan. Şimdi, buradaki mesele başka. Seçim olmuş, bitmiş, Hükûmet kurulmuş. Sayın Bakan orada oturuyor, Adalet Bakanı olmuş. Yani bir gözü anketteymiş, algı operasyonu yönetir tarzda bir anlayışa sahip olmam ası lazım. Eleştiri noktası bu, bundan sonra fazla da bir T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 67 şey söylemeyeceğim, zaten hukuki açıdan da hakkımızı aramak için tazminat davalarını ilgili gazetelere, basın mensuplarına yönelik avukatlar takip ediyor. Konuyla ilgili de şunu söyleyeceğim: Şimdi , bunu samimi konuşmak lazım. Bakın, burada söz alınıyor, işte, bu yasanın, tasarının nimetlerinden falan bahsediliyor. “Daha önce artırıyorduk, o zaman öyle gerekiyordu, gerekçemiz oydu, şimdi eksiltiyoruz. Siz o zaman karşı çıkmıştınız, bu zaman böyle olmuştu.” Şimdi, meselenin bu olmadığını hepimiz biliyoruz. Ne? Bizim ülkemizde sistem itibarıyla yasama, yürütme, yargı erklerinin ayrı olması tasarlanmış bir şey. Bizde yasama ile yürütme aslında özünde her zaman iç içeydi yani hiç öyle ideal olmadı. Yargı da yasama, yürütmeyle iç içe olmamakla birlikte tam bağımsız değildi yani yargı da siyasi kararlar verebiliyordu ama son dönemde yaşadığımız -yani son on yıllık periyotta yaşadığımız- olayları Cumhuriyet Dönemi, tarihi boyunca hiç görmedik. Yargının bu kadar tartışıldığı, bu kadar siyasi operasyonlar, kumpaslar, vesaireler olduğuna yönelik… Mesela Haluk Bey bir şeyden bahsetti, işte, kozmik odanın aranması. Neydi onun gerekçesi, kozmik odanın aranmasının? Darbe yapılıyordu size, AKP iktidarına darbe yapılı yordu. Bir başbakan yardımcısına yönelik suikast planları ortalara saçılmıştı. Buna yönelik gözaltılar, kararlar veriliyordu. Bakın, biz o zaman buna karşı çıktığımızda şöyle bir suçlama geliyordu, deniyordu ki: “Cumhuriyet Halk Partisi darbecileri savunuyor, darbeyi savunuyor.” Şimdi, konjonktüre göre yargıyı tasarlamamak lazım, düşünmemek lazım. Bir şey yapılacaksa bağımsız, objektif bir şekilde yapmak lazım. Bir devletin en temel dört tane organı vardır aslında: Adalet, sağlık, eğitim, savunma yani hepsi önemlidir ama asıl önemli olan bunlardır. Adaletin de çok bağımsız bir şekilde düşünülmesi lazım. Şimdi, tasarıya ben bakınca… Ben zaten şeye inanmıyorum yani sizlerin bunca yıllık tecrübeden sonra şuna bakınca buradaki Anayasa’ya aykırılığı benden evvel görüyorsunuzdur, ben öyle inanıyorum yani hâkimlik teminatına aykırı. Şimdi, ortada bir vakıa var. Ne o? 2011, 2014’te yükseltmeler de bunun gerekçesiydi, işte, hatta referandumun yanlışlığının da o zaman bu açıdan bakıldığında ortaya çıktığı görülebilir ç ünkü daha iyi olmadı yargı, daha kötü oldu. 2011 ve 2014’teki değişikliklerle amaç neydi? “Ya, sayıyı yükseltelim, en azından orayı yükselttikçe biz de ona göre göndeririz, bir şekilde hakimiyet belki sağlanır.” Şimdi, sayı düşürerek bu deneniyor. İstinaf o zaman da kurulabilirdi, yasası vardı, vesaire, onu da geçtim. Şimdi, bununla ilgili bizim seçim bildirgemizde… Yani bu işin tutarlı olması lazım, kendi açımızdan söylediğimiz kadarıyla da. Biz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ikiye ayrılmasını, savc ılar kurulunun ayrı, hâkimler kurulunun ayrı olarak düşünülmesini, yargı bağımsızlığının önemli olduğunu vurguladık. O yönde bir Anayasa değişikliği konusunda bir teklif gelirse kimse hâkimiyet sağlamadan, böyle bir düşünce gütmeden objektif düşünülürse gider. Şimdi, aksi hâlde şu anda HSYK ya da Yargıtay, Danıştay… Son olarak şunu da söyleyeyim: Diyelim ki biz Yılmaz Bey’le vazgeçtik milletvekilliğinden, Komisyon da sizin olsun dedik, İstanbul’da avukatlık yapıyoruz. Seni de aldım yanıma, gittik, İstanbul’ da avukatlık yapacağız şu an İstanbul’daki en büyük adliyelerden hangisiyse onun için söylüyorum, Çağlayan mı, öteki mi, neyse. Şimdi, hâkim, savcılar siyasi T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 68 düşüncelerine göre o kadar ayrıldı ki. Yani seçimler yapıyorlar ittifaklar dâhilinde, yok demokrat adaylar, yok iktidar yanlısı, yok sağcısı, solcusu, bilmem cemaatçisi gibi tartışmalar eşliğinde seçimlere giriyorlar. Bir dosya söz konusu olduğunda “Ya, hâkim hangi görüşten?” diye aleni adliye kapılarında konuşuluyor yani ve ona göre de insanların kafa sında doğru ya da yanlış bir algı var. Şimdi, biz siyasi kimliklerimizi bilinen isimler olarak dönsek, avukatlık yapsak, aynı dilekçeleri yazsak, aynı savunmaları yapsak vallahi de billahi de Yılmaz Bey'in kazanacağı davayla benim kazanacağım davalar farklı olur. Sadece onun açısından söylemiyorum yani benim açımdan da söylüyorum, onun kazanacağı davalarla benimkiler farklı olur, farklı savcılardan farklı kararlar alır, geliriz. BAŞKAN – Haluk Bey, yaşamıştı kömür davasında. ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Tabii. Hâl böyleyse tekrardan başka bir yol, Anayasa’ya aykırı bir yol denemeye gerek var mı? Yok. Bunun sağlıklı bir şekilde yapılması lazım. Yani bu, yargıdaki sorunu çözmeyecektir, daha fazla tartıştıracaktır, Anayasa’ya da açıkça aykırıdır. O nedenle şimdi ge neli hakkında bu kadar söyleyeyim, maddelere geldiğinde detaylı yine konuşuruz. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Şimdi, değerli arkadaşlar, bir hususta görüşlerimi Komisyonumla paylaşmak istiyorum. Adalet Komisyonu gerçekten kurucu Komisyon. Yani hukuk konusundaki gelişmeleri, müdahale zamanlarını, gelen tasarılardaki boşlukları, açıkları, aykırılıkları, düzeltim zorunluluklarını en güzel gözetlemesi gereken Komisyon. Sabahleyin -aslında gündem dışı fakat gelişmeler karşısında arkadaşlarımızın etkilenmemeleri mü mkün değil- bir sorun dile getirildi. Benim hocam Faruk Eren şöyle derdi, o hümanist açıdan ceza hukukunu inceleyen bir büyük insandı, en sona doğru bütün makalelerini falan da bana gönderirdi: “Cani olsun, ne olursa olsun, suçluyu derince kazıyın, dibinde bir insan bulursunuz. Ceza hukukunun amacı da esasen o insanı yakalamaktır.” Arkadaşlar, gerek koruma önlemleri hukuku kapsamında gerekse kesinleşen bir hükmün infazı kapsamında cezaevinde kaderini yaşayan insanlarla belli düşüncelerle veya belli başka sa iklerle ilişki kurmak, ziyaret etmek bir insani olaydır. Bu konuda herhangi bir arkadaşımızın da farklı bir düşüncede olabileceğini zannetmiyorum, tasvip edilmeyen bazı gelişmeler olabilir. Ben yüksek izinlerinizle Yargıtayı, Danıştayı ve Barolar Birliğini çağırdım. Mehmet kardeşimin de izniyle bir ara girintisiyle… Çünkü o arkadaşlar en azından bu kanunla ilgili görüşlerini bu Komisyonla paylaşacaklar. Yargıtay adına kim konuşacaksa -2 arkadaş temsil ediyor galiba- diyelim ki Danıştay adına kim konuşacaksa … Barolar Birliği adına Ekim var galiba. Yok mu? Bir haber verelim arkadaşlar. Buyurun Başkanım, 13. Ceza Dairesi Başkanımız, buyurun. YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ BAŞKANI VUSLAT DİRİM – Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, Adalet Komisyonunun saygıdeğer üyeleri, d eğerli meslektaşlarım; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Beni buraya davet ettiğiniz için de ayrıca teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Görevimiz efendim. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 69 YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ BAŞKANI VUSLAT DİRİM – Biz bu taslağı aldığımızda Yargıtayda Başkanlar Kurulu olarak toplandık. Özellikle Yargıtay Kanunu’yla ilgili bölümler başta olmak üzere Başkanlar Kurulunun görüşü alındı, o görüşler doğrultusunda Yargıtayın kurumsal görüşünü arz etmek istiyorum, kendi kişisel görüşlerim değil bunlar, evvelemirde bunu belirtmek isterim. Sayın Bakanımız açılış konuşmasında da belirttiler, şu anda Yargıtayımızın ceza dairelerinde ve Ceza Genel Kurulunda dün itibarıyla 380.977 dosya var. Hukuk Genel Kurulunda ve Hukuk Uyuşmazlıklarını Çözme Kurulu ve dairelerinde toplam 319.579 do sya var. Yargıtay Başsavcılığında ise 559.483 dosya var. Bizim tespitlerimize göre dün itibarıyla 1 milyon 260 bin dosya Yargıtayın önünde. Evet, bir karar verildi, istinaf mahkemesi dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de kuruldu, atamaları yap ıldı, 20 Temmuzda mahkemelerimiz faaliyete geçecek. Bundan böyle Yargıtayımız elindeki işleri erittikten sonra içtihat mahkemesi olarak görev yapacak, asli fonksiyonuna dönecek ve bu arada yaptığımız tespitlere göre yüzde 10 -12 seviyesinde mevcut işlerin… Ki bize yılda 900 bin hukuk ve ceza davası geliyor yani istinaflar faaliyete geçtikten sonra bize yılda 100 bin ila 120 bin arasında dosyanın gelmesi bekleniyor, işlerimiz yüzde 10, yüzde 12 civarına düşecek ve biz içtihat mahkemesi konumuna, gerçek işlevimize dönmüş olacağız ama sancılı bir geçiş dönemi var. Çünkü biz elimizdeki 1 milyon 260 bin dosyanın eritilmesi gibi ağır bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Bir yandan üye sayıları azalacak, bir yandan daire sayıları azalacak. Allahtan üç yıl gibi bir kad emeli geçiş dönemi öngörüldü. Bu, bizce olumludur ve Başkanlar Kurulumuza, Yargıtaydaki yetkili kurullara bu yasayla, bu tasarıyla yetki verildi. Daire sayısının azaltılması, iş bölümünün değiştirilmesi konusunda yetki verildi. Bu geçiş bu şekilde sağlanab ilir. Madde bazında zamanınızı almak istemem ama birkaç bir şey söylemek istiyorum. Salt çoğunluk konusu da bizim aslında kurumsal önerimizdi yani bu tasarıya yönelik kurumsal önerimizdi, salt çoğunluğun ne olduğunun tanımlanmasına ilişkin hükmü biz önerdi k. Ama niye önerdik? Bizde aylardır süren ve sonuçlanamayan seçimler var. Bu sabah 7 ayrı sandıkta her birimiz oy kullandık. Asıl işimizi yapamıyoruz yani oy kullanmaktan dosya incelemeye zamanımız olmuyor, seçimler sonuçlanmıyor. Şu anda Yargıtayın üye ta m sayısı 516 ancak üye sayısı 477’ye düşmüş. Biz 259 çoğunluğu bulup hiçbir seçimi yapamıyoruz. BAŞKAN – Onu madde müzakeresinde konuşuruz Başkanım. YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ BAŞKANI VUSLAT DİRİM – Tamam, peki, onu geçtim. O zaman madde bazında konuşulacak sa ben şimdilik… Genel olarak yani Başkanlar Kurulunda tasarı olumlu olarak değerlendirildi, madde bazında önerilerimizi, görüşlerimizi söz verilirse… Saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Yüksek Yargıtayımızı veya Mahkemei Temyizialiyeyiyi dinledik. Buyurun Şûrayıdevlet, Danıştay. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 70 DANIŞTAY 17. DAİRE BAŞKANI ENVER KAYA – Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, Komisyonun çok kıymetli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu tesadüftür belki, daha önceki yasa çalışmalarında Danıştay Genel Sekreteri olarak da ben görev yapm ıştım, katılmıştım. Tabii ki o bir süreçti, bence bu aşamaya gelinen süreçte Danıştay olarak bizim de görüşümüz bu doğal sürecin bir sonucudur, olması gereken bir noktadır bu. Çünkü biz artık tamamen bir yerel mahkeme gibi çalışmaya başlamıştık. Yani Danış tay olarak, bir idari yargı mercisi olarak şu anda önümüzde bizim 209 bin dosya var. Şimdi, tamam, üye sayımız arttı, çift heyet yapıyoruz ama dairelerin tamamında çift heyet de yapamıyoruz aslında. Dolayısıyla, daire başkanları her gün heyette olabiliyor ama üyelerimizin tamamı heyette de olamıyor. Aslında burada kullanılmayan çok kıymetli bir emek var. bu emeklerin de istinafta değerlendirilmesi de aslında bu yasanın doğal bir sonucudur, belki de olması gereken bir sonucudur. Madde bazında tabii geldiği z aman o zaman görüşlerimizi arz edeceğiz ama Danıştay olarak biz bu tasarıyı olumlu olarak karşılıyoruz. Saygılarımı sunuyorum. BAŞKAN – Çok teşekkürler efendim, sağ olun. DANIŞTAY 17. DAİRE BAŞKANI ENVER KAYA – Rica ederim. BAŞKAN – Savunma mesleğinin değerli temsilcisi, buyursunlar efendim. Geneli üzerinde tabii, madde bazında değil. TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREVLİSİ AVUKAT EKİM ERGÜN – Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri; biz esasen yasa tasarılarının veya yasa tek liflerinin geneli üzerindeki görüşmeye katılmazdık, madde bazındaki görüşmelerde teknik destek sunmaya çalışırdık. Ancak bu yasa tasarısının geneline baktığımızda, Anayasa hukuku açısından ciddi sorunlar olduğunu da görmekteyiz. O nedenle geneli hakkında d a mecburen Anayasa’ya aykırılık yönünden değerlendirme yapmak durumundayız. Tasarının 1’inci ve 19’uncu maddeleriyle Danıştay ve Yargıtay üyelerinin on iki yıl için seçilmesi öngörülmüştür. Anayasa’nın 139’uncu maddesinin birinci fıkrasına göre hâkimler v e savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasa’da gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz, bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa aylık ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz. Anayasa’nın yargı bölümü uyarınca Anay asa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi yüksek mahkemedir. 2010 referandumu neticesinde Anayasa’nın 147’nci maddesi değiştirilerek Anayasa Mahkemesi üyeliğinin süresi on iki yıl olarak düzen lenmiştir. Yine, referandumla Anayasa’ya eklenen geçici 18’inci maddeye göre Anayasa Mahkemesinde belli görevlere seçiliş olanların bu sıfatlarının seçilmiş oldukları sürenin sonuna kadar devam edeceği öngörülmüştür. Yargıtaya ve Danıştaya ilişkin maddeler e baktığımızda Anayasa’nın 154’üncü maddesinde Yargıtay üyelerinden bahseder, üye kavramına vurgu T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 71 yapılır. Danıştayla ilgili 155’inci maddeye baktığımızda da benzer bir şekilde yine üye kavramına vurgu yapılmıştır. Tasarının genel gerekçesinde tasarının k urgusunun bu şekliyle olmasının sebebi şu şekilde açıklanmıştır: “Yargıtay ve Danıştayın daire ve üye sayılarıyla üyelerin görev sürelerinin Anayasa’da kanunla düzenlenebilecek bir konu olduğu belirtilmiştir.” Gerekçede aynen bu ibare yer alıyor. BAŞKAN – Orada yok öyle bir şey. TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREVLİSİ AVUKAT EKİM ERGÜN – Ancak Anayasa içerisinde Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görev sürelerinin kanunla düzenleneceğine ilişkin herhangi bir madde ben bulamadım, bulamıyoruz, b öyle bir madde yok. BAŞKAN – 154’ün son fıkrası. TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREVLİSİ AVUKAT EKİM ERGÜN – Çünkü her iki maddenin son fıkralarına baktığımızda “numerus clausus” düzenlenmiş. Diyor ki: Danıştayın kuruluşu, işleyişi başkan, baş savcı, başkan vekilleri, daire başkanları ile üyelerinin nitelikleri ve seçim usulleri bununla sınırlanmış. “Mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına göre düzenlenir.” denilmiş. Burada görev sürelerine ilişkin herhangi bir atıf yapılmamış dur umda. BAŞKAN – O zaman Anayasa’nın 7’nci maddesine geçemiyor muyuz? O zaman asal alan, serbest alan. TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREVLİSİ AVUKAT EKİM ERGÜN – Serbest alan değil. BAŞKAN – Yok, neyse, hayır. Buyurun. Onu tartışırız. TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREVLİSİ AVUKAT EKİM ERGÜN – Yani serbest alan diyecek olsaydık bu sefer Anayasa Mahkemesi üyelerinin de, “Evet, 65 yaşında emekli olurlar ama görev sürelerinin düzenleyebilirler.” derdik, Anayasa değişikliği yapı lmazdı. BAŞKAN – Yo, neyse. Anayasa’yı tartışırız ama o… Serbest alan teorisi çok önemli. Evet, devam, dinliyorum. Tahlil yapacağız onları, bakalım. TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREVLİSİ AVUKAT EKİM ERGÜN – Yine, burada hemen belirtmek g erekir ki Anayasa’nın 139’uncu maddesinde düzenlenen hâkimlik ve savcılık teminatı elbette Danıştay ve Yargıtay üyeleri için de geçerlidir. Ancak Yargıtay ve Danıştay üyelerinin teminatı 139’la da sınırlı değildir. Yargıtay ve Danıştay üyeleri belli koşull arı taşırlar yani bu bir statüdür, hâkimlik ve savcılığın üzerine gelen bir statüdür. Bunun doğal süreci olarak, sonucu olarak bu kişiler Danıştay ve Yargıtay üyeliğinden azledilemezler. Üyelikten azil söz konusu. Talepleri olmadığı sürece yaş haddinden ön ce de emekli edilemezler veya yer değişikliğine tabi tutulamazlar. Anayasa’nın 140’ıncı maddesinin 3’üncü fıkrasına göre hâkimler ve savcılar 65 yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler. Askerî hâkimler açısından burada bir açıklama yapılmıştır, “Askerî hâ kimlerin yaş haddi T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 72 kanunla düzenlenebilir.” denmiştir. Dolayısıyla, Yargıtay ve Danıştay üyeleri ve 65 yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler. Bir kere seçilince bu kişiler diğer şartlar yoksa emekli oluncaya kadar çalışabilirler. Sonuç olarak, bu görev süresinin kanunla düzenlenmeye çalışılması ilk bakışta Anayasa’nın 2’nci, 140’ıncı, 154’üncü ve 155’inci maddelerin aykırı gözüküyor, ilk bakışta gözüküyor. Diğer maddeler açısından da elbette değerlendirme yapılabilir. Şimdi, burada, devamında, geldiğimiz de bir husus daha var: Yani elbette Anayasa’yla referandumda olduğu gibi, görev süreleri düzenlenebilir, tartışılabilir; dokuz yıl mı çalışsın, on iki yıl mı çalışsın, beş yıl mı çalışsın; bunların hepsi tartışılabilir Anayasa değişikliği söz konusu olduğunda. Şimdi, tasarının 13’üncü ve 24’üncü maddelerinde yer alan geçici 1’inci maddelerin birinci fıkralarıysa şu şekilde: “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Danıştay üyelerinin üyelikleri sona erer.” Bir benzeri de Yargıtay üyeleri açısından söz konusu: “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Yargıtay üyelerinin üyelikleri sona erer.” Terminolojiyi maddeye geçtiğimiz zaman elbette tartışabiliriz. Bu konuya ilişkin olarak en son durumu ne zaman yaşamıştık? 2014 yılında yaşamıştık. Hâkimler ve Savcılar Yükse k Kurulu Kanunu’nda bir değişiklik yapılmıştı. O dönemki torbanın 39’uncu maddesiyle geçici 4’üncü madde eklenmişti. Orada da HSYK’da çalışan memurların, çalışanların, aynı zamanda tetkik hâkimlerinin görevleri sonlandırılmıştı. BAŞKAN – Anayasa Mahkemesi kararı vardı. TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREVLİSİ AVUKAT EKİM ERGÜN – Anayasa Mahkemesi de bu konuda karar vermişti. Uzun uzun Anayasa mahkemesinin kararını anlatmayayım ama “Anayasa’nın 159’uncu maddesi gereğince atama yetkisi kurula ait olan ve bu madde uyarınca atamaları HSYK tarafından yapılan kişilerin görevlerine kanunla son verilmesi Anayasa’nın 159’uncu maddesini işlevsiz kılmaktadır.” demişiz. Yani, elimizde bariz bir emsal var, üstelik HSYK’daki tetkik hâkimine ilişkin, bırakın Yargıtay üyesini, Danıştay üyesini, HSYK’daki tetkik hâkimine ilişkin dahi bir emsal var. Uluslararası düzenlemeleri maddelere geçince açıklarız elbette. Anayasa’ya aykırılık açısından burada değerlendirmeye gerek yok onları. Ancak temelden bir Anayasa’ ya aykırılık konusunda tartışma yürütülmesinin, değerlendirme yapılmasının ilerideki sürecin sağlığı açısından faydalı olacağına inanıyoruz. Saygılarımızla. BAŞKAN – Saf anayasa bilgisi siyasi tecrübeyle birleşmedikçe kesin doğruyu ortaya koymuyor. Peki, teşekkür ediyorum, çok sağ olun. Evet, Mehmet Bey, siz buyurun. MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; sabahtan beri konuşuyoruz bazı konular üzerinde, önemli konular üzerinde. Ben de tasarıyla ilgili düşüncelerimi söyleme den önce, tabii ki Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımı hedef gösteren, ahlaki T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 73 olmayan duruma değinmeden geçemeyeceğim. Değerli arkadaşlar, burada, tabii, yasaları yapabiliriz, tasarılar üzerinde konuşabiliriz, daha iyi bir yargıyı konuşabiliriz ama her şeyden önce, bütün arkadaşlarımızın, bütün insanlığın, bütün yurttaşlarımızın, milletvekili arkadaşlarımızın da yaşamını, can güvenliğini, onların hedef gösteren anlayışını ve demokratik işleyişi sakata uğratıcı bu linç kampanyası konusunda ben de kınamamı bildirmek istiyorum. Şimdi, önce bunun çözülmesi gerektiğini, buna neden olan, Adalet Bakanlığının katkısı olan veyahut Adalet Bakanlığının, Adalet Bakanımızın bu durumu düzeltmek için gayret göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Aslında, değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin teröre, terör örgütlerine, teröristlere karşı duruşunu herkes biliyor, AKP’li arkadaşlarımız da biliyor, Bakanımız da biliyor, Cumhuriyet Halk Partisi dönemsel olarak oy kaygısıyla hiç hareket etmemiştir; terör örg ütlerine, terör olaylarına, teröristlere karşı duruşunu her zaman aynı oranda, aynı ciddiyette ifade etmiştir. Bunu herkes biliyor ama belli ki ve görünen o ki AKP iktidarı, Hükûmet son yıllarda, son dönemde içine düştüğü terör örgütleriyle olan ilişkisi k arşısında ve bunun kamuoyunda çok yaygınlaşması karşısında en iyi savunmanın saldırı olacağı düşüncesiyle böyle bir tarz benimsemiş yani bu belli bir şey. Çünkü herkes biliyor, Bakanım da bilir, Cumhuriyet Halk Partisi “Yurtta barış, dünyada barış.” ilkesini şiar edinmiş ve bunu da kuruluşundan bu yana her platformda, her şeyde dile getiren bir anlayışla hareket etmiştir. Ama arkadaşlarımız söyledi, terör örgütleriyle birtakım nedenlerle barış, barış süreci, demokratikleşme süreci adı altında -tek tek sayma yayım şimdi ama - uzunca görüşmeler yapmış Oslo’da, Kandil’de, İmralı’da, Dolmabahçe’de, Habur Sınır Kapısı’nda, PYD’nin Kobani’ye geçişi sırasında Habur’dan alıp oradan şeyle götürmesi sırasında yani bütün bu ilişkileri sayabiliriz. Sanırım, bu endişeyle, bu korkuyla bir saldırı durumu kendilerine bir tarz olarak seçilmiş ama bu tarzın iyi bir tarz olmadığını söylemek istiyorum arkadaşlar. Yani bu, siyasette bir anlayış olabilir, saldırı en iyi savunmadır anlayışı bir tarz olabilir ama böyle, insanları gerç ekten birebir hedef göstererek, demokratik işleyişi sakata uğratacak anlayışın hepimiz, herkes mutlaka zararını görür. O nedenle, bunun düzeltilmesi gerektiğini… Şunu da açıkça söyleyeyim: Yani bizim bu itirazlarımız, milletvekili arkadaşlarımızın itirazl arı bir korkudan kaynaklanmıyor. Bunu çok samimiyetle söyleyelim, bu bir korku değil ama bir, gerçekten haksız bir ithamla karşı karşılar; iki, ülkede son zamanlarda çok daha fazla derinleşen gerginliğin daha ileriye taşınmaması. Bu kaygıyla hareket ediyor ve bu kaygıyla itirazlarımız yapıyoruz. Sayın Bakanın da bu konuyla ilgili üzerine düşeceğini yapacağını sanıyoruz. Sayın Bakanım da bu ülkede kaosun derinleşmesini istemez, istememesi gerekir ve siyasetin normal seviyede, normal koşulda devam etmesi için o katkıyı yapacağını umuyorum. Yasayla ilgili kısma gelince, değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın Başkanım, siz belirttiniz, gerçekten aslında altı çizilmesi gereken nokta o. Görevde bulunduğunuz, Parlamentoda bulunduğunuz dönem itibarıyla 4’üncü düzenleme yapılacak yüksek yargıyla, yüksek mahkemeyle ilgili. Bu bile başlı başına, aslında, yasaların ne kadar sakat yapıldığı, ne kadar dönemsel T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 74 yapıldığının bir ifadesi. Yani yüksek yargıyla ilgili 4 defa düzenleme yapılır mı? Demek ki ne olmuş? Demek ki Sayın Ba şkanım, şu olmuş: Yani bağımsız, tarafsız, etkin bir yargı kaygısıyla düzenleme yapılmamış; içinde bulunulan dönemde iktidarı elinde bulunduran, gücü elinde bulunduranlar tarafından ihtiyaçlarına göre yargıyı dizayn etme çabası, böyle bir düzenleme yapma gereği duyulmuş ki biz durmadan, yüksek mahkemeyle ilgili düzenleme yapıyoruz. Yazboz tahtasına çevirmişiz. Bunun içindir ki yargıya güven yüzde 30’lara inmiş değerli arkadaşlar. Şimdi, kamuoyundaki algı nedir? Kamuoyundaki algı, “AKP yargıyı tam olarak ele geçirmek istiyor. AKP Danıştaya, Yargıtaya tam olarak hâkim olmak istiyor.” Değerli arkadaşlar, bu anlayış da şuna getirir insanları: Otoriter rejimlerin en temel özelliği, önce kendine bağlı yargıyı yaratmaktır. Bağımsız yargı, keyfî yönetim önündeki en büyük engeldir. Şimdi yapılmak istenen bu diye düşünüyoruz; Yargıtayın, Danıştayın, Yüksek Mahkemenin, bir siyasi anlayışın, tam olarak hâkim olması isteği. Hukuk devleti tamamen ortadan kalksın, elini kolunu sallaya sallaya serbestçe her şey yapılsın, istediği gibi davranılsın, istediği şey yapılsın, keyfiyet bütün ihtişamıyla devam etsin. Yapılmak istenen budur. Niye? Çünkü daha bir buçuk yıl önce, Danıştay ve Yargıtayda üye sayısı artırıldı, bir buçuk yıl önce! Bir buçuk yıl önce de bölge idare mahkemeleri tartışması vardı, istinaf mahkemeleri vardı. Değil mi? Bu biline biline, bu görüle görüle, bir buçuk yıl önce, Yargıtay ve Danıştayın üye sayısı artırıldı. Yetmedi, duruma göre bir kısım daha artırıldı, bugün tekrar indirilmek isteniyor. Bunların hepsi olabilir ama bir hukuk yapma anlayışıyla, gerçekten ihtiyaca cevap verme anlayışıyla yapılır. Değerli arkadaşlar, şimdi, yargıyı siyasallaştırmak kimseye kâr etmez, kimseye yarar getirmez. Özgür, tarafsız bir yargı, samimi söylüyorum, gün gelir herkesin olduğu gibi size de gerek olabilir. Bizim bütün gayretimiz, bütün çalışmamız buna yönelik olmalı. Madem 4’üncü defa düzenliyoruz, yeni bir düzenleme yapıyoruz. O zaman, eğer, demin bahsettiğim bir otoriter rejim kaygısıyla hareket edilmiyorsa, yargıyı tam olarak ele geçirme kaygısıyla hareket edilmiyorsa, yargıda etkinlik, bağımsızlık, tarafsızlık hayata geçirilmek isteniyorsa bunu bir fırsata çevirelim. Sayın Hakkı Başkanım söyledi HSYK’nın yapısının da değişmesi gerektiğini, bunun daha sonra tartışılması gerektiğini. Neden daha sonra tartışalım, ne acelemiz var, yine neyi yetiştiriyoruz? Bunu daha önce de söyledim, yine söylüyorum: Kişisel Verileri Koruma Kanunu Tasarısı görüşülürken “Ya, acele etmeyelim, görüşelim, şunu biraz daha çağdaş dünyaya uygun hâle getirelim. Bakın, Avrupa’dan 2015 verileri geldi, ona göre düzenleyelim.” “Hayır.” Hemen acele acele yaptık, dün yaptık, bugün Avrupa Birliği diyor ki: “Kişisel Verileri değiştirin kardeşim.” Neden? Bir acele, bir acele… Şimdi, Yüksek Yargı, Yargıtay, Danıştay gibi adalet sistemimizin en önemli noktasındaki yüksek mahkemelerle ilgili bir düzenleme yapıyoruz. Sayın Bakanım, bunu tartışalım, konuşalım ve gerçekten, bağımsız, tarafsız, etkin bir yargıyı oluşturma yolunda gayret gösterelim. Hakkı Bey söyledi işte “HSYK’yı tartışalım.” Daha sonra niye tartışalım? Şimdi tartışalım, şimdi konuşalım. Bu “Ben yaptım, ben bilirim, muhalefetin anlayışına kulak vermem.” anlayışı, gerçekten terk edilmesi gereken bir anlayış. Sayın Başkanım, oturalım, bu ülkenin ihtiyacı olan bağımsız, tarafsız, etkin bir yargıyı birlikte oluşturalım, tartışalım, dinleyin bizi, anlatalım, uzmanlardan görüş alalım, konuşalım. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 75 Yazık ediyoruz Sevgili Başkanım. Bu anlayış, bu ülkeye yazık ediyor, bu adalet sistemine yazık ediyor. “Adalet mülkün temelidir.” diyoruz. E mülkün köküne dinamit koyuyoruz. Yarın hepimiz, burada Adalet Komisyonundaki üyeler, arkadaşlar, gerçekten çocuklarımıza baktığımızda utanacak durumda olmayalım. Önemli bir görev yapıyoruz, bu görevi layıkıyla yapalım. Değerli arkadaşlar, o nedenle, Anayasa’daki değişiklikle beraber olmak üzere, HSYK’nın yapısının değişikliği de gündemde olmak üzere, oturup birlikte bunu değerlendirecek bir alt komisyon çalışması yapalım diyorum. Alt komisyon çalışması yapmaktan niye kaçınalım? Yine, Sayın Hakkı Başkanım diyor ki: “Boşa geçen zaman.” Neden boşa geçiyor? Çünkü muhalefete ses verilmiyor, sesine kulak verilmiyor, dinlenmiyor, o nedenle boşa geçiyor. Orada da söylüyoruz, anlatıyoruz, kulak vermezseniz, aynı buradaki anlayışı geçirmek üzere alt komisyona inersek, elbette ki boşa geçirilmiş zaman olur. Boşa geçmesin, alt komisyona inelim ve gerçekten, bize yakışır bir yasayla çıkalım. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun. Murat Bey, Cahit Bey, gözlerimin önünde sabahtan beri söz istiyor fakat bu teknolojik bir iltimas var, size bir imtiyaz tanıyor bu elektronik makine. Lütfeder misiniz iki cümle söyleyecek. MURAT EMİR (Ankara) – Tabii, seve seve. BAŞKAN – Peki. Buyurun. Bak, cebren almaya muvaffak olamadığın şeyi nezaketen aldık, bilesin. CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, Adalet Komisyonumuzun değerli üyeleri; hararetli başladığımız Komisyon toplantımızın, Başkanımızın ifade ettiği gibi, müzakere, tartışma diyalektiğine uygun olarak devam ediyor olması bizi mutlu etti. Herhâlde, çok müzakereci bir ortamda tartışmamıza devam ettiğimizi de söyleyebiliriz bugüne kadar olanlar dikkate alındığında. Şimdi, ben, tekrara düşmemek açısından, sadece, bu yasanın temel tartışma noktası ne, o konuda ulusal ve uluslararası standartlar çerçevesinde bir kısım açıklama yapmak istiyorum. Tabii, bir sabitemiz olması lazım. Yani eğer mahkemelerin tarafsızlığı, bağımsızlığıysa, mahkemelerin hem kararlarının hem de üyelerinin seçim usullerinin denetimiyse, bununla ilgili evrensel standartlar var ancak bu standartlara baktığımız zaman neyi görüyoruz? Birinci sırada, Anayasa’mızın 36’ncı maddesini görüyoruz, doğrudur; aynı zamanda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesini, adil yargılanma hakkını görüyoruz ve tabii, Avrupa Birliği ülkelerinde ortaya çıkan standartları görüyoruz. Şimdi, bu standartlara baktığımız zaman, hiçbir Avrupa ülkesinde, hiçbir Avrupa Konseyi üyesi ülkede, evrensel olarak “Hâkim savcılar yüksek kurulu üyeleri şu şekilde seçilir, şu şekilde yüksek yargı üyeleri atanır, onların özlük işleri şu şekilde olur.” gibi, mutlak standartlar yoktur. Yani egemenlik hakkının bir gereği olarak hem uluslararası sözleşmeler hem de uluslararası birlikler bu seçim usullerinde üye devletleri serbest bırakmışlardır. Yani üye devletlere demişlerdir ki: “Sizin sağlamanız gereken, adil yargılanma ilkelerinin “……” (X) hangi usullere giderseniz gidin, o bizi ilgilendirmez demektedir.” (X) Bu kısım, ses kayıt cihazında bir arıza olduğundan deşifre edilememiştir. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 76 İşte, bu bağlamda, Avrupa ülkelerinde ve özellikle Kuzey Avrupa, İskandinav ülkelerinde hem yargının yönetim ve denetimini sağlayan üst kurulların üyelerinin seçiminde hem de yüksek yargı başkan ve üyelerinin, mahkeme üyelerinin seçiminde ortaya çıkan usulleri burada saysak -ki bir kısmını söyleyeceğim- zannedersiniz ki Uganda’daki, Orta Afrika’daki diktatöryal rejimlerdeki uygulamalara benzer uygulamaların oralarda olduğunu görürüz. Yani mesela, Norveç, İsveç, Finlandiya gibi ülkelerde hem hâkimler, savcılar kurulu üyelerinin, hem de mahkeme başkanlarının doğrudan bakanlık veya hükûmet tarafından seçildiğini görüyoruz. Belçika’da, doğrudan hâkimler, savcılar yüksek kurulu üyelerinin getirdiği önerge çerçevesinde, doğrudan kral tarafından tayin ediliyor, doğrudan veto hakkı var. Yani bunlara baktığımız zaman, Orta Doğu ülkesi veya az gelişmiş diktatöryal rejimlerdeki benzer usullerin olduğunu zannederiz. Oysa öyle değil. Görüyoruz ki bu ülkelerin, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı konusunda, adil yargılanma ilkelerinin gereklerini yerine getirmek konusunda ciddi mesafe kat ettiklerini de biliyoruz. Yargıya olan güvenin had safhada olduğu ülkeler buralar. Demek oluyor ki tarafsızlık ve bağımsızlık meselesinin, doğrudan, hâkim ve savcıların seçim usulleriyle, HSYK üyelerinin seçim usulleriyle ilgili olmadığını, hatta bizim yargımızda, bağımsızlık konusunda İstiklal Marşı, bayrak ve bir bağımsızlık işareti ortaya çıkaracak bir özel simge kazanabilecek kadar bağımsızlıkta ileri gittiğimizi ifade edebiliriz ama bence, şu anda, özellikle son on yılda, sadece on yılla sınırlamak mümkün değil, Türkiye'nin son elli yılında, yüz yılında yargıda yaşanan bütün büyük sorunların temeline inildiğinde, aslında, bağımsızlıktan ziyade tarafsızlık meselesinin daha fazla öne çıktığını da görüyoruz. Biraz önce, işte Zeynel Bey Vekilimizin de, Yılmaz Tunç Bey Vekilimizin, birlikte “Avukatlığa dönsek.” diye ifade etmeye çalıştığı mesele, aslında, temelde tarafsızlık sorunudur. Ülkemizde, yargımızın bağımsızlığı bazen o noktaya kadar gidiyor ki -bunu engelleyelim demiyorum asla- yargıda, âdeta kendi politik düşüncesini ortaya çıkararak siyasete müdahale niteliği kazanabilecek maalesef siyasal çözümlemelerin ve politik duruşların ortaya çıktığı dönemleri de görüyorum. Demek ki mesele, tarafsızlık ve bağımsızlık meselesidir. Bizim en önemli tartışmamız ve paralel yargı üzerinden burada hazırun içerisinde de mağdur olmuş pek çok milletvekilinin, siyasetçinin, bürokratın mağduriyetinin temelinde yatan düşünce, yargı içerisindeki bir yapının, bağımsızlığı kullanarak kendi tarafsızlıklarını bir kenara itmek suretiyle operasyonel faaliyetlerinin olduğunu hatırda tutmak lazım. Bir diğer mesele de yargının denetimidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, Türkiye’yle ilgili 2001 yılında vermiş olduğu karar. Bu, özellikle Devlet Güvenlik Mahkemesindeki askerî hâkimin tarafsızlığı ortadan kaldırdığına ilişkin karar sonrasında objektif bir yargı sistemi oluşturuldu. Yeterli mi? Değil elbette ancak daha sonra, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bir ilke ortaya koyuyor ve bunun sürekli, ısrarla arkasında duruyor, o da şudur: Bir mahkeme karar verdikten sonra bu kararın etkin, verimli bir şekilde üst mahkeme tarafından denetlenmesidir. Maalesef, 1924’te istinaf mahkemeleri kaldırıldıktan bugüne kadar geçen süre zarfında… BAŞKAN – 1924’te mi kaldırıldı? CAHİT ÖZKAN (Denizli) – O şekilde. BAŞKAN – 1926. T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 77 CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 1926 mı? 1924 diye biliyordum. Belki bir kaldırılmıştır şey olmuştur ama İnternet… Çok da önemli değil yani… BAŞKAN – Önemli olmaz mı, Baki Bey bunun üzerine makale yazıyor. CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 1924 tarihi diye biliyorum ama o zaman, bunu müzakere edelim, çok önemli bir hâl aldı Sayın Başkanım çünkü 1924 diye, ben biraz önce araştırdıktan sonra size ifade ediyorum. 1924’ten 2016’ya kadar geçen yaklaşık doksan yıllık süre zarfında, maalesef bizim mahkeme kararlarının etkin ve verimli bir denetiminin olduğundan asla bahsedemeyiz. Burada özellikle, yargının içerisinden gelen biz avukatların… BAŞKAN – Cahitciğim, acil bir durum gelişti. Şu anda teknolojik hararet tutanakları siliyor. Arkadaşımızın ikazı var. Yüksek fikirlerinizden yararlandık, sağ olun. On dakika veya on beş dakika, teknolojik veya teknik zorunlulukla ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.56 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.17 BAŞKAN: Ahmet İYİMAYA (Ankara) BAŞKAN VEKİLİ: Hakkı KÖYL Ü (Kastamonu) SÖZCÜ: Serap YAŞAR (İstanbul) KÂTİP: Adnan BOYNUKARA (Adıyaman) ----- 0 ----BAŞKAN – İlhan Bey, buyurun. İLHAN CİHANER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Başkanım. Özellikle bu cezaevi ziyaretleriyle ilgili söylenecek her şey hemen hemen söylendi. Benim de önerim… Yani mademki Sayın Bakan özellikle isim verilmediğini belirtiyor. Sadece sayı açıklandı. Ama herkes biliyor ki bu yürüyen bir siyasi tartışma nedeniyle, yani Genel Başkanımızın Tarafsız Bölge’deki açıklaması sonrasında Cumhurbaşkanının hapishane ve tüm cezaevlerini kapsayan açıklamasını hastanede bir sanki gönül ziyaret gibi bir bağlantı kuracak şekilde formüle etmesi üzerine başladı. Gerçekten üzüntü verici bir şey yani bizlerin yaptığı, üstelik Bakanın kendi izniyle yaptığımız ziyaretlerin böyle maniple edilmesi. Ama isim verilmediği söyleniyorsa burada yapılacak iki şey var: Bir, bu yapılan açıklamaların doğruyu yansıtmadığını; iki, Adalet Bakanlığından böyle bir açıklama yapılma yapılmadığını söyleyip Adalet Bakanlığından bir sızıntı olup olmadığının da inceleneceğini, bu şekilde açıklanırsa… ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir kez daha söylüyorum: Adalet Bakanlığından şu isim şununla görüşmüştür, görüşen isimler şudur şeklinde bir açıklama olmamıştır. İLHAN CİHANER (İstanbul) – Aynı vurguyla bunu kamuoyuna da yaparsanız sorun çözülür. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Burada basın da var zaten. İLHAN CİHANER (İstanbul) – Çünkü burada başka bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Dönem dönem Türkiye'nin cezaevlerinde yaşananlar, Diy arbakır T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 78 Cezaevi örneğinden tutun işte Silivri pratiğine kadar birçok ülkenin siyasi iklimine göre hukuksuzluğa yol açmıştır ve bunun üzerine de bir sürü şeyler inşa edilmiştir. Dolayısıyla Meclisin çok önemli olan bu denetim fonksiyonunun geriletilmemesi l azım. Böyle bir sıkıntı da var. Bizlere yönelik kişisel tehditler, saldırılar dışında böyle bir şey var. Biliyoruz ki bunu da Ankara Büyükşehir Belediyesi, onun kontrolündeki bir televizyon kanalı yaptı. Onun için hani AKP’nin biz yapmadık falan da dememes i gerekir. Bildiğimiz bir şey var. Yasaya gelince. Birçok noktada olduğu gibi burada da sorunu adlı adınca anmayınca aslında çözümü de bence yanlış yerde bulabiliyoruz. Kastım şudur: Genellikle istinafların kurulmasıyla birlikte ortaya çıkacak yeni statüye göre temellendirilmeye çalışılıyor bu yasa. Ama Hakkı Bey’in de, değişik söz alan arkadaşların da belirttiği gibi, asıl önemli gerekçelerden birisi de yargıdaki cemaatçi yapılanma. Bir kere hiç kimse bu yapısıyla yargının devam edebileceğini iddia edemez. Yargıdaki bu cemaatçi yapılanmanın mutlaka ama mutlaka ortadan kaldırılması gerekir. Bunda hiçbir tereddüt yok. Ama bununla ilgili yapılan düzenlemeler şöyle şüpheler getiriyor: İndirmeyi düşünülen sayı, yargıdaki cemaatçi olduğu varsayılan sayıyla mukayese edildiği zaman başka birtakım tasfiyelere de yol açacak gibi bir kaygı yaratıyor. Çünkü herkesin üzerinde mutabık kaldığı yaklaşık bir sayı var. Onun için, bir kere bunu rahatlatmak için çok ciddi kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekir eğer bu mantık doğr uysa. Onun için, mesela yargıda, özellikle Yargıtay açısından idari görevde olan Yargıtay üyeleri var Başkan, başsavcı vekili, HSYK, YSK’a gidenler falan var. Bunlar yaklaşık 10 civarında ve başka idari görevliler de var. İşte genel kurula katılan üyeler f alan var. Sahiden sağlıklı bir işleyiş istiyorsa bir kere bu hedef sayının 330’dan aşağı kesinlikle olmaması lazım. Yani 330’a sabitlenmesi lazım ki sayının hem sağlıklı işlesin hem de diğer o kaygıları da giderecek bir perspektif ortaya konulsun. Yani ara da madem elimiz değmiş… Çünkü 2010’da bunu yaşadı Türkiye. Tam da burada oraya gelerek… Yani asıl çözüm nerede? Çünkü Hakkı Bey “Bir çözüm getirin.” dedi. Çözümü çok açık aslında. Yargıtay Yasası’nın 43’üncü ve 19’uncu maddeleri yüksek yargıçlarla ilgili Yargıtayda belli bir mekanizma öngörüyor, disiplin mekanizması. Biraz önce Erzincan’da bizim yargılandığımız davadaki gizli tanığa yirmi yıl yalancı tanıklıktan hapis cezası verdi mahkeme. O kadar insanın çünkü hürriyetinden uzun süre yoksun kalmasına nede n olmuşlardı. Ama o gizli tanıklar kendilerini buna yönlendiren hâkim, savcılardan bahsettiler. Bunun Yargıtay ayağı da var. O zaman yapılacak iş yargının özellikle o döneminin örneğin bir komisyon kurularak tüm kararlarının… Biz genellikle meşhur olanların, kamuoyunun ilgisini çeken davaların, hukuksuzlukların farkındayız ama ismi duyulmayan, bilinmeyen, sesini duyuramayan o kadar çok insan var ki o cemaat yargısının mağdur ettiği. Onun için, başta 9 Ceza olmak üzere bunların belli bir süre içesinde verdiğ i kararların hepsinin gözden geçirilip orada rol alan yargıçların, yüksek yargıçların derhâl sistemin dışına bırakılması gerekir. Yani istinafa bırakılınca… T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 79 Yani unutmayın, 2014 seçimlerinde 5 binin üzerinde bir oydan bahsediliyordu. Bunlar böyle baş edile mez. Bunu cadı avına da çeviremezsiniz. Bu MİT’e bırakılamaz kim cemaatçi kim değil. Orada objektif kriter vardır. Yasa demiş ki: Avukatın getirdiği tanık dinlenir. CMK. “Dinlenir” yani “dinlenebilir” değil. Bunu dinlememişse, bunu dinlemeyen hâkimi sistemin dışına çıkarmak lazım. Çünkü yasanın emrettiğini uygulamamış. Aksi takdirde bir cadı avına döner. İşte sık söylenmeye başlanan, bir dönem cemaatin emrinde olan adamlar inanın şu anda çok daha hızlı Yargıda Birlikçi. Bir kere bu Yargıda Birlik ayıbına d a son vermek lazım. Böyle bir şey olabilir mi? Dünyanın hangi ülkesinde etnik kimliklere, inançsal aidiyetlere bir teslimiyet sağlanır da onlar yargıda asıl iktidarı götürür. Onun için ben de kesinlikle Anayasa’ya aykırı olduğu çok açık. Hiç tartışmaya bile gerek yok. Zaten eğer “Anayasa’ya uygun.” diyorsanız bunu, özellikle HSYK’nın tetkik hâkimleriyle ilgili, hiç konuşmayalım, sıf ırdan Anayasa hukuku falan konuşalım biz. Eğer Anayasa’ya uygun diyorsak, sahiden öyle bir sorun var burada. Ama asıl kalıcı, gerçekten Türkiye'nin ihtiyacı olduğu yüzde 20… BAŞKAN – HSYK’nın tetkik hâkimlerini anlayamadım Savcım, İlhan Bey. İLHAN CİHANER (İstanbul) – Bu tetkik hâkimlerinin görevinin sona erdirilmesiyle ilgili otomatik bir yasa vardı ya onunla ilgili iptal kara rını söyledim çok detaya girmedim. Bizim yapacağımız iş: Bir kere toplumsal uzlaşmayı özellikle yargıyla ilgili olarak en üst düzeyde, tüm muhalefet partilerinin, yargı bileşenlerinin, barolarının, yargı derneklerinin… Bunun için çok uğraşan bir sürü yani sadece Yargıda Birlik yok, Yargıçlar Sendikası var, YARSAV var. Bunların hepsinin ortaklaşa çünkü asıl sıkıntıyı yaşayanlar bir de onlar var bu işin içerisinde. Yani yargının kendi unsurları var. Bunların hepsinin bir araya geleceği ve bir daha hiç kimsenin ele geçiremeyeceği sahiden tarafsız, bağımsız, çağdaş bir yargı düzeni oluşturmaya çalışmamız lazım. Aksi takdirde eğer bu yol açılırsa bir müddet sonra da başka bir siyasi iktidar gelir, bu sefer de o hepsini…Sırbistan örneği var. Sırbistan bunu denedi , çözemedi değil mi bu şekilde? Burada birincisi, eylemleri bazında yani yüksek yargıç olmak, o sıfatı taşıyor olmak kesinlikle yapılan işlere daha müsamahalı işlenen suçlara yaklaşmayı getirmez. Yani Yargıtay Yasası’nın 43 ve 19’uncu maddeleri çok açık. “Çekilmeye davet” diye bir mekanizma var. “Çekilmezse çekilmiş sayılır.” diyor. Bunlar sistemin dışına çıkarılır. Böylece hem daha yüksek oranda bir meşruiyetle destek de sağlanmış olur hem de sahiden kalıcı bir şekilde bu sorunu çözmüş oluruz. Ama bu hâli yle inanın bir müddet sonra hem istinaf mahkemelerinin ölü doğmasına neden olacağız. Yani Vuslat Bey, Başsavcım anlattı yargıdaki iş yükünü. Bu kadar oradan yargıcı çekip daire sayısını azaltınca bir kere ne olacak oradaki şeyler? Eğer kafadan bunların istinafa devredilmesi düşünülüyorsa bu sefer istinaflar ölü doğmuş olacak. Çok açık. Yani istinafların çok rahat çalışmaya başlaması lazım ki sistem T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 80 tıkanmasın. Sonra bu çok tartışılmıyor genellikle Danıştay ve Yargıtaya ilişkin hükümler tartışılıyor ama. Adalet Akademisi sonrasında hâkim savcı adaylarına sözlü sınav uygulaması, mülakat uygulaması bu da çok ciddi sıkıntılar, kaygılar yaratıyor. Bunun nasıl kullanılacağını çok iyi biliyoruz. Onun içindir ki ilk adımın yargıya bu 5 bin tane cemaatçinin nasıl gi rdiğinin mekanizmasının çok samimi bir şekilde ortaya konulması lazım. Bu adamlar buraya nasıl girdiler? Nasıl örgütlendiler? O sırada Adalet Bakanlığı sizdeydi. Ama sizin de bununla yüzleşmeniz lazım. Bununla yüzleşmedikten sonra sorunu doğru teşhis edemezsek tedaviyi de doğru koyamayız. Bir de, dediğim gibi Yargıtay ve Danıştaya ilişkin hükümler tartışılıyor daha çok. Yeniden özel yetkili savcılıklar, mahkemeler geliyor. Yani bu il adıyla anılan başsavcılıkların ve mahkemelerin yetkili kılınması 250’den h içbir farkı yok. Eskiden suç yeri kriteri vardı bu doğal yargıç ilkesine daha uygundu. Şimdi, yeniden belli suçlarla ilgili olarak suçun işlendiği ilin adıyla anılan başsavcılığın ve ağır ceza mahkemesinin yetkili olacağı söyleniyor. Bu da özel bir yetkile ndirmedir. Yeniden olağanüstü yargının önü açılmış oluyor. Şimdilik söyleyeceklerim bunlar. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum. Mehmet Bey, buyurun. MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan, Komisyonun saygıdeğer üyeler i; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii önemli bir kanun tasarısı görüşülüyor ve bu kanun tasarısına ilişkin mülahazalarımız ve endişelerimiz esasen Komisyon Üyemiz Sayın İsmail Faruk Aksu tarafından paylaşıldı Milliyetçi Hareket Partisi adına. Ben onları aynen benimsediğimi ifade etmekle birlikte, onları tekrar cihetine düşmeden konunun ortaya çıkışına ilişkin siyasi sebeplerle ilgili yaklaşımlarımızı ifade etmek istiyorum. Bunlar da esasen kimi milletvekillerimiz tarafından söylendi. Ben şöyle bir krono lojik sırayla da onu ifade etmenin faydalı olduğunu düşünüyorum. Şimdi bu görüşmek durumunda olduğumuz yasa tasarısının ortaya çıkmasının temel sebebi aslında evet, bizim 12 Eylül 2010’dan önce de yargıda çeşitli sıkıntılarımız, problemlerimiz vardı ama 12 Eylül 2010 bu noktada çok önemli bir tarih. O referandumla birlikte esasen işte, 20 küsur madde Anayasa’da değişikliğe tabi oldu ama temelde 2 madde son derece önemliydi: Bir tanesi Anayasa Mahkemesinin yapısının yeniden düzenlenmesi, ikincisi de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve onun üzerinden genel olarak yargı sisteminin yapısının yeniden düzenlenmesiyle alakalıydı. Onun dışındaki maddeleri bugün milletvekillerimiz dâhil herhâlde şöyle sıradan 10 taneden daha fazlasını hiç kimse sayamaz yani öylesin e farklılıklar arz eden bir mahiyeti vardı. Biz 12 Eylül 2010’da böylesine önemli bir değişikliği gerçekleştirdik ve bunun üzerinden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını yeniden oluşturduk. Fakat daha bu oluşurken artık fark etmeye başladığımız b ir durum oldu ki işin açıkçası, bunu üzülerek söylüyorum, AKP esasen -deyim yerindeyse - ava giderken avlandığını tespit etti Sayın Bakan yani bunu açıkça ifade etmek lazım. Burada bugün yaşadığımız ve bugün T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 81 ifade etmediğimiz daha pek çok sıkıntının temel s ebebi aslında orada aranmalıdır. Bu zaman içerisinde başka önemli krizlerin de ortaya çıkmasıyla birlikte daha da fazla idrak edildi. Yani bu daha ilk işte, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı vermesiyle birlikte HSYK seçimlerinde ortaya çıkan tablo, o tablonun devrin Adalet Bakanı tarafından sunuluş biçimi, bunların ifadelendirilmelerinden tutunuz, işte, o 2012’deki MİT krizi, o MİT krizinin esasen -biraz önce de sayın milletvekilleri taraf ından ifade edildi - ikinci planında seçilmiş bir başbakanın olması, a rkasından 17-25 Aralıkla birlikte de bunların altında birtakım hukuksuzlukların olduğu, işte, örneğin yolsuzluklarla alakalı olarak çok önemli delillerin de bulunduğu, bunları ayrıca tartışıyoruz, zaten bununla ilgili de biz görüşlerimizi şimdiye kadar def alarca açıkça ifade ettik ama ortada ciddi bir yargı krizinin olduğu süreç içerisinde hepimiz tarafından iliklerimize kadar hissedildi. Bunlar zamanında söylenirken, mağdurları tarafından ifade edilirken, şikâyet edilirken de işin açıkçası, bunu şikâyet e denlere ya da bundan rahatsızlığını dile getirenlere paranoyak gözüyle bakılıyordu. O zaman bir sürü mağdur var ki ama bu süreçte gördük ki temelde bir yargı krizi ve bu yargı krizinden dolayı ve bunun doğal bir sonucu olarak da bir devlet kriziyle karşı karşıyaydık. Biz, o gün AKP’nin bu yanlışlarından dolayı yargının çivisi çıktıktan sonra hâlâ o çiviyi olması gereken yere olması gerektiği gibi oturtabilmiş değiliz, hâlâ birtakım gayretlerin içindeyiz. İşte, defalarca değişiklik yapılmasının vesairenin de sebebi zaten bu. Bizim her şeyden önce… Sayın milletvekilimiz de ifade etti, bizim iki temel meselemiz var: Bir tanesi güvenlik, güvenlik altında çok önemli başlıklar bölücü terör ekseninde şekillenen; diğeri de adalet, ama her anlamda, her noktada, her y erde adalet. Biz, bu adaletle ilgili yargı üzerinden başlayıp bir devlet krizine dönüşmüş ve hâlâ etkilerini hissettiğimiz bu sıkıntıyı ortadan kaldırmak için gayret gösteriyoruz. Bu tasarı da işte, onun sebep olduğu durumların bir doğal sonucu. Esasen, bi raz önce böyle bir süreç vardı ve bu sürecin doğal sonucu derken de aslında bu benim söylediklerimin daha böyle yargı camiasından söylenebilir hâliyle ve daha kısmi bölümünün ifade edildiğini düşünüyorum. Bu tamamen benim zannım, katılırsınız, katılmazsını z, bilmem. Bu süreçte biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak siyasi tutumumuz itibarıyla “Ya, AKP buna yol açtı, dolayısıyla daha beter olsun.”, bunu asla diyemeyiz, diyemezdik, demeyiz de çünkü daha beter olan AKP değil, daha beter olan devlet, Türk devle ti daha beter noktalara doğru gidiyor. Ondan dolayı da biz bu süreçte hep tutumumuz itibarıyla da, uygulamalarımız itibarıyla da o zaman en fazla haklı olduğumuz hâlde ikazlarımızda, bundan dolayı en fazla siyasi bedeli ödemiş olan siyasi parti olduğumuz h âlde hakikaten de 12 Eylül 2010 referandumunun en fazla siyasi bedelini ödeyen siyasi partilerden bir tanesi biziz. O noktadaki ajitasyonları vesaireleri burada yeniden uzun uzun anlatmayacağım, buradaki herkesin bunları artık tam olarak bildiğini, idrak ettiğini düşünüyorum. Buna rağmen biz çözümün parçası olmaya gayret ettik ve bu noktada hep gerekli düzenlemeler getirildiğinde tutumumuzu da hep “Bizim menfaatimize uyuyor mu, değil mi?”den ziyade devlet için, Türk milleti için gerekli mi, doğru mu, bu eks ende şekillendirdik. Biraz önce Sayın Cihaner mesela, yargıda birlik meselesine son vermek lazım derken şunu ben T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 82 burada ifade etmek durumundayım, bunu kendi adıma ifade ediyorum bir meslek mensubu olan milletvekili olarak: Her yaptığı doğru değildir mutlak a, hiçbir grubun, hiçbir kişinin de her yaptığı doğru değildir. Daha bugün de orada kimi yanlışlıkların devam ettiğini de biliyoruz yani. Ama son derece iyi niyetli ve doğru başka türlü de çıkışı olmayan bir durumda, onu da ifade etmek lazım. Burada devlet adına kaygı duyan hemen hemen herkes bir araya geldi, o önemli bir şeydir yani bunu göz ardı etmemek… Başka yapılar da var. Evet, onlar da belki bu noktada kaygılara sahip filan ama yek vücut böyle bir tutum ortaya konulmadı. Ondan dolayı da burada daha i yisi olsun ama daha temel bir şeyi Sayın Köylü söyledi yani bununla ilgili bir temel çözüme gitmek lazım. Gerçekten de bu 17 -25 Aralıktan hemen sonra bu sıkıntılar iyice bu noktaya geldikten sonra bir Anayasa değişikliği gayretine de girişildi o zaman için. 24’üncü Dönemde Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarını sürdürmekteydi. Bu yönde çeşitli girişimler, temaslar oldu vesaire ama hâlâ bir sonuca bağlanabilmiş de değil. Evet, bunun için bir Anayasa değişikliği gerekebilir, başka yasa değişiklikleri gerekeb ilir. Bu işin Türk milletinin menfaatleri doğrultusunda çözüme kavuşması gerektiği hiç tartışmasız bir gerçek, yeniden hatırlatarak söylüyorum. Bunun müsebbipleri burada çoğunluklu olarak bulunuyor esasen; şahsi olarak söylemiyorum, siyasi iktidar anlamında söylüyorum. Bütün bunlara rağmen bu meselenin de bir an önce çözüme kavuşması gerekiyor. Biz bu siyasi perspektifimizin devamında -biraz önce söylediğim gibi daha beter olmasın yaklaşımını bu tasarının sunulmasından daha yirmi dört saat geçmeden Sayın Genel Başkanımız ağzıyla yani pazartesi günü öğleden sonra sunuldu bu, salı sabah grup toplantımızda durduğumuz yeri ifade ettik. O çok net bir şekilde, makul olan, doğru olan, gerekli olan yanlarını, yönlerini destekliyoruz ama haksız, yanlış ya da ileriy e dönük endişelere haklı olarak bizi sevk eden durumlarıyla ilgili de bunun karşısında kararlılıkla durup buna muhalefet edeceğimizi bizzat Sayın Genel Başkanımızın ağzıyla salı günü ifade ettik daha yirmi dört saat geçmeden. Maddelerde bunlar Komisyon üy esi milletvekillerimiz taraf ından mutlaka detaylıca ifade edilecektir ama bir temel hususun altını çizip ben sözlerimi tamamlamak istiyorum, daha derinleştirmek istemiyorum. Eskişehir Milletvekilimiz, benim değerli hemşehrim, Cemal Bey bir sakal hikâyesi üzerinden “Yol olur.” dedi, benim de söyleyeceğim bir şeydi ama Cemal Bey “Yol olur.” deyince onu biraz genişletme ihtiyacı duydum, onunla tamamlayayım. Burada bu yanlış tutumla ilgili en önemli endişem bunun yol değil, otoyol olacağı. Çünkü bu çok önemli b ir şey. Şimdi, şöyle, bir an için düşünelim, gerekliliğe dair evet, endişelerimizi paylaştık falan da… Şimdi, Sayın Bakan, AKP iktidarının da mutlaka sonu var ve bu bize göre çok da uzun bir zaman diliminde gerçekleşecek bir şey değil ve yani Milliyetçi Hareket Partisi olarak iktidarın en önemli alternatifi olarak görüyoruz kendimizi ve o çerçevede de iktidara en yakın olduğumuzu düşünüyoruz. Ama hangi yeniden iktidara gelirse gelsin, belli bir süre sonra, hangi saikle olursa olsun “İşte, burada böyle bir durum söz konusu, ben de yandaş bir yargı sistemi oluşturayım.” dediği zaman bir yasa değişikliği yapmak suretiyle Yargıtayda, Danıştayda daire sayılarında yukarı -aşağı T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 83 oynamak, üye sayılarında yukarı -aşağı oynamak suretiyle artık yani bu yeni gelen iktidarın bakanlıklarda, bürokraside yaptığı değişiklikler kadar da o zaman normal kabul edilecek bir noktaya taşınmaması lazım. Evet, sorunun çözülmesi lazım ama bu sorun çözülürken özellikle de bu hassasiyete dikkat edilmesi lazım. Nasıl yapabiliriz bunu? İler ide söyleyeceğiz mutlaka hani, “Şöyle öneriyoruz.”, “Böyle olursa daha iyi olur.” diyeceğiz ama şunu da hatırlatmak istiyorum: “Nasıl yapabiliriz?” derken sorununun sebebi olanların nasıl yapabileceğimizi de daha iyi ortaya koyması lazım. Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Bu vesileyle de ramazan ayınızı da tebrik ediyorum. BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum. Ama yol, otoyoldan daha özgün ve daha genel. MEHMET PARSAK (Af yonkarahisar) - Ama otoyol da daha geniş, daha büyük, daha zorlu; onu ifade etmek için söyledim. CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Efendim, en övündüğünüz icraat zaten yol yani bunu da yol yapın. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun Mehmet Bey. Uğurcuğum, buyurun. UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben irticalen konuşan biriyim ama bunları zapta geçmek için okuyacağım, iki üç sayfalık bir metin var, önce bunları bir okuyup, ondan sonra birkaç şey daha söyleyeceği m. BAŞKAN – Ya, sen bir metin okuyacak durumda mısın hemşehrim ya! UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Yani bunu geçmem lazım bu şey olduğu için. BAŞKAN – Genel Kurul zaptına geçer o. UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Şimdi, önce, Sayın Parsak bir şey söyledi; ona şey a nlamında bir şey söyleyeyim: 12 Eylül 2010’daki referandum bana göre en önemli kırılma noktalarından bir tanesidir. O dönemde bugün hedefe konulan Fethullah Gülen “İmkânınız varsa mezardan ölüleri de çıkartın, getirin de ‘evet’ oyu kullansınlar.” dedi. O d önem biz “hayır” diyorken sizin şerikleriniz onlardı, hiç unutmuyorum; uçaklarla getiriliyordu, oylar kullanılıyordu ve 12 Eylül 2010’da kırılmıştı Türkiye’de yargı ayağı; önce onu ifade edeyim. Sonra, değerli Yargıtay temsilcisinin konuşmasına çok şaşırdı m, aslında burada Yargıtayı temsilen bir daire başkanı değil de Yargıtaydaki üyelerden birinin konuşması gerekiyordu, Yargıtay daire başkanı zaten koruma altında yani onun desteklemesi gayet normal bir olay yani zaten bir şey dokunmuyor ki, yani burada des tekleyen biri gelmiş. Şimdi, çay olayına iş götürülüyor, çay çok önemlidir “Yargıtay Başkanı çay topluyor.” dendi, aslında arkadaşlar, çaydan önce başka bir şey var, yani bu Değerli Başkan Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanıyken daha önce AKBİL davasında vermiş olduğu beraat kararı olmasaydı, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında bir mahkûmiyet kararı verseydi bugün sanıyorum Yargıtay Başkanlık koltuğunda oturmuyordu. Hemen onun T BM M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İ ncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Adalet Tarih : 16/06/2016 Saat :11.45 Kayıt:Adalet Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 84 arkasından Siirt konusunda verilmiş olan adli sicilin silin mesine ilişkin kararda oy çokluğuyla olumlu karar verilmemiş olsaydı, o karar 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kaldırılmış olmasına rağmen o tarihte bir görev ifa edilmiştir. Yani basit bir çay toplama olayı değildir bu olay. Şu asla unutulmamalıdır: Biri lerinin altına Mercedes verildiği zaman Mercedes verilen adam ihanet etmiştir, bugün yoktur bakın. O nedenle, bir bardak çay verilen adamın da yarın bir gün ne yapacağı hiç belli olmaz yasal iklim değiştiği zaman; onu özellikle hatırlatmak istiyorum Sayın Bakan. Kimseyi incitmek niyetim yok. Şimdi, burada bu tasarıda Yargıtay ve Danıştay Kanunlarında yapılacak değişiklikle üyelikler on iki yıllık süreyle sınırlandırılmaktadır; üye sayısı azaltılıyor ve geçici maddeyle tüm üyelerin görevine son verilerek bun lardan bir kısmının HSYK ve Danıştay için de dörtte 1’inin Cumhurbaşkanı tarafından yeniden atanması öngörülmektedir. Kısacası, yüksek mahkemeler tamamıyla tasfiye edilmektedir. Bu tasfiyeye rağmen biz milletvekilleri buna tepki gösterirken tasfiye edilen kurumun temsilcilerinin burada bunu kabul etmesini üzüntüyle karşıladığımı ifade etmek istiyorum. Aslında Yargıtay Başkanlar Kurulunun bir yazılı kararı var mıdır, onu da merak ediyorum yani normal, Yargıtaydaki bizim de görüştüğümüz üyeler var, bu anlamda ne düşünüyorlar, o önemlidir. Başta siyasal iktidarın “yargıda reform” söylemiyle yargıyla neden bu kadar çok oynandığını ortaya koymak durumundayız. Yaşanan gelişmeler iktidarın ya da daha doğru bir ifadeyle tek adam iradesinin devlet yönetimini demokratik ve hukuk devleti bağlamından kopartarak totalitarizme ve faşizme kaydırdığını, bunun gerçekleşmesi için de en büyük silahın yargı olduğunu, yargının iktidar savaşının bir aracına dönüştürüldüğünü, hem siyaseti hem kurumları hem de toplumu yargı aracılığ ıyla yeniden kurgulamaya çalıştığını göstermektedir. Rejim dönüşümünde Sayfa 24-84 bu kadar çok önemli bir aparatın tam anlamıyla istenen kıvama gelmesi ve tam teslim olması için her türlü yolun denenmesi doğaldır. Başka türlü, 2010’da Yargıtayda 250 üye o lan sayının önce 387’ye, bir buçuk yıl önce de 516’ya çıkarıldıktan sonra şimdi de 300’e düşürülmek istenmesinin izahı olamaz. O tarihte Yargıtayda üye sayısı artırılıyorken amaç dosyaların eritilmesi değildi, şimdi üye sayısı indiriliyorken de istinaf mah kemeleri bunun gerekçesi değildir; burada bir çocuk vardır, bu çocuğun adını açıkça ifade edelim, cemaattir; hiç lafı evirip çevirmeye gerek yoktur, burada bazı üyeler açık, ortadan konuştular, burada cemaat tasfiye edilmektedir. İlhan Cihaner biraz önce g üzel konuştu, Yargıtayda yargılandığı