KAYNAK : http://www.haber10.com/tarih/kalbinde_tarih_akan_bir_adam_mehmet_akif_ersoy677956 Davasının yılmaz eri, İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy’u vefatının 80. sene-i devriyesinde rahmet ve minnetle anıyoruz. Mehmet Akif milletinin zor zamanlarında, bin bir çeşit zulmün karşısında Hak ve hakikatin yanında yer almaktan çekinmeyen, bu uğurda vatanından uzakta ve yokluk içinde yaşayan davasının eri olmuş bir kahramandır. Zulmü alkışlamaz Akif, zalimi asla sevmez, gelenin keyfi için geçmişine sövmez, yumuşak başlıdır fakat uysal koyun değil. Akif, milletinin kısılmayan sesidir. Çiğner veya çiğnenir fakat hakkı tutar kaldırır Akif, ümitsizliğe yer yoktur hayatında. Akif, sadece kendi dönemine değil bir asır öncesinden bugünümüze de ilham oluyordu. 15 Temmuz hain işgal girişimine dur diyen “Asım’ın Nesli” namusunu çiğnetmediğinde Akif’in bu ülkenin ruhuna üflediği aşı gün yüzüne çıkıyordu: “Asım'ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek, İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.” Mehmet Akif, bir milletin ana yurdu olan dil ile tarihin tozlu sayfalarına adını altın harflerle yazdırdı. O, milletin düşünüş tarzını, hayat anlayışının ve dünyayı algılayışını söze ve yazıya döktü. Milletinin bütün kültür ögelerinin ortak hazinesi, sığınağı ve koruyucusu oldu. Akif, edebiyatın dolayısıyla şiirin temel malzemesi olan dili bir kuyumcu titizliğiyle inceden inceye en iyi şekilde işleyenlerden birisi oldu. Mehmet Akif Ersoy, yakın dönem edebiyatımızda şiir sanatındaki seçkin yeri kadar, hiç kuşkusuz yüksek karakteriyle de dikkatleri üzerinde toplamış, toplumun bütün sorunlarına çareler aramış bir düşünce adamıdır. Akif, yaşadığı dönemin sorunlarına tanıklık etmiş, çözümler üretmiş ve bunları yaparken şiiri araç edinmiş sokaktaki şairdir. Akif’in hayatına ve eserlerine bakıldığında, Akif kelimenin tam anlamıyla bir “örnek model” olarak karşımıza çıkar. Mehmet Akif Osmanlı Devleti’nin yıkılma ve imparatorluk bakiyesinin hızlı bir şekilde azaldığı dönemde yaşadı. Hayatını bir kronoloji üzerinden takip ettiğimizde Akif’in örnekliği daha iyi anlaşılacak. 1874: Darülfünun-ı Sultani’nin eğitime başlaması. Mehmet Akif 1908 – 1913 tarihleri arasında Darülfünun’da edebiyat dersleri vermiş ve ders notlarını Kavâid-i Edebiyye adıyla kitaplaştırmak istemiştir. O dönem bilinmeyen bir nedenle basımı yarım kalan kitap geçtiğimiz aylarda Büyüyenay Yayınevi tarafından basılmış ve okuyucuya sunulmuştur. 1875 - Osmanlı maliyesinin iflasını açıklaması 1875 - Bosna-Hersek isyanları Birbirinden muteferrik bu kadar akvamı, Aynı milliyetin altında tutan İslam'ı, *** Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir. Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir... 1876 - Bulgar isyanları Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez.. Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez! *** Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan; Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan. 1876 - Meşrutiyet'in ilanı Yıkıldın, gittin amma ey mülevves devr-i istibdâd, Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yâd! Diyor ecdâdımız makberlerinden: “Ey sefîl ahfâd , Niçin binlerce ma’sûm öldürürken her gelen cellâd, Hurûş etmezdi, mezbûhâne olsun, kimseden feryâd? 1878 - Sırbistan, Karadağ ve Romanya'nın müstakil birer devlet olmaları ve Bulgaristan Prensliği'nin ortaya çıkması Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez. *** Bırakın eski hükümetleri meydandakiler Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer. *** İşte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti! İşte Irak'ı da taksim ediyorlar şimdi. 1881 - Düyun-ı Umumiyye İdaresinin kurulması Ne manzaraydı İlâhî o gördüğüm sahne! Beş on herif yapışıp bir fakîrin ellerine, Sürüklüyor .... 1889 - İttihad-ı Osmanı Cemiyeti'nin (İttihat ve Terakki) kurulması Akif, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye olurken, yemin metninde yer alan, “Cemiyetin tüm emirlerine koşulsuz bağlılık” ifadelerini kabul etmemiş, “Ben ancak Cemiyetin doğru emirlerine bağlı kalırım. Mutlak bağlılık sözü veremem” diye itirazını dile getirmiştir. Bu olaydan sonra, uzun tartışmalar sonucu yemin metni değiştirilmiştir. Daha sonra Cemiyet’in batıcı, ırkçı, menfaatçi yaklaşımları nedeniyle muhalif duruş sergilemiştir. 1900 – Hicaz Demiryolu'nun inşasının başlaması. 1908 - II. Meşrutiyet'in ilanı (23 Temmuz) Eve döndüm, bütün o fâcialar Geldi karşımda durdu subha kadar. Döndü dîdemde bin hayâl-i elîm! Öttü beynimde bin figân-ı yetîm. Ağlasın inlesin de bir mazlûm, Olayım seyre sâde ben mahkûm! Yalınız ben miyim fakat câni? Kim çıkıp “Yapmayın!” demişti, hani? Sustu herkes duyunca feryâdı, Kimsecikler yerinden oynamadı. Sesi hattâ kısıldı Kur’ân’ın, Sustu gûyâ sadâsı Mevlâ’nın! Sus! O susmaz: Nidâ-yı tehdîdi, Dinle bak nerden in’ikâs etti: Arnavutluk’ta gürleyen toplar Geliyor işte pâyitahta kadar! 1911 -1912 - Osmanlı İtalyan Savaşı 1912 -1913 - Balkan devletlerinin Osmanlı-İtalyan Savaşı'ndan istifade etmek istemeleri : Balkan Savaşı Balkan’ı bildin mi nedir, hemşeri? Sevgili ecdâdının en son yeri, Bir sıla isterdin a çoktan beri, Şimdi tam vakti... Uğurlar ola! *** Balkan’ın üstünde sızan her pınar, Bir yaradır, durmaz içinden kanar! Hangi taşın kalbini deşsen: Mezar, Gör ne mübârek yer... Uğurlar ola! 1913 - I. Balkan Savaşı'nın sona ermesi (30 Mayıs) 1913 - Edirne'nin geri alınması (21 Temmuz) Edirne kal'asıdır gördüğün hisar-ı mehib Şu zirvesinde biten simsiyah ağaç da salib Murad-ı evveli koynunda gezdiren tepeler Nasıl rüku ediyor Ferdinand'a bak bu sefer Bizim midir sanıyorsun şu yükselen bayrak? 1914 – 1918: 1. Paylaşım Savaşı Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın; Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât, 1918 - Mondros Mütarekesi'nin imzalanması (30 Ekim) Giden semerciyi, derler, bulur muyuz şimdi? Ya böyle kalfa değil, basbayağı muallimdi. Nasıl da kadrini vaktiyle bilemedik, tuhaf iş; Semer değilmiş o rahmetlininki devletmiş! 1918 - İtilaf Devletleri'nin İstanbul önlerine gelerek şehri teslim almaları (13 Kasım) Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hûda Etmesin beni tek vatanımda dünyada cüda 1919 - 23 Temmuz Erzurum Kongresi ve 4 Eylül Sivas Kongresi Türk Arapsız yaşamaz, kim ki 'yaşar' der delidir, Arab'ın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir. Veriniz baş başa; zira sonu hüsrân-ı mübin, Ne hükûmet kalıyor ortada, billâhi ne din! 'Medeniyyet' size çoktan beridir diş biliyor; Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor. Arnavutlar size ibret olacakken halâ, Ne bu şûride (bulanık) siyaset, ne bu fâsid dâva? Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz, Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz! Bunu benden duyunuz, ben ki evet Arnavudum... Başka bir şey diyemem... İşte perişan yurdum!.." 1920 - 28 Ocak Misak-ı Milli Mehmet Akif, Ankara’dan Kastamonu’ya giderken, muhtemelen yanında bulunan Çankırı Mebusu Hacı Tevfik Efendi’nin de teşvikleriyle Çankırı’da uzunca bir süre misafir edildi ve 15 Ekim 1920 Cuma günü Çankırı’nın en büyük camisi olan Büyük Cami’de bir vaaz verdi. “Muhterem Müslümanlar, Aziz Çankırılılar, Allah’a hamd u senalar olsun. Aylardan beri Cuma namazını kılmak fırsatını Çankırı’da buldum. İstanbul ve civarında kılamadım. Çünkü o yörelerde kâfirlerin bayrağı dalgalanıyordu. O bayrağın altında kâfirin kölesi idik. Rabbü’l-âlemin Müslümanlara köleliği haram kılmıştır. Kölenin [Cuma] namazı kabul değildir. Hürriyetinizi kazanacak sonra cumaya koşacaksınız. Kâfirin bayrağı altında halifelik de kuru bir sözden ibarettir. Halifelik İslam bayrağı altında olur. Yoksa halife de bir köledir. Allah’ın reddettiği bir haleftir. Öyleyse Müslüman için evvela hürriyet sonra ibadet. Aziz Çankırılılar, kâfirlerin köleliğini kabul etmeyip hürriyet için cihad açan Mustafa Kemal Paşa etrafında toplanınız ve ülkemizi yakıp yıkan hamile kadınların karınlarını deşen hiçbir günahı olmayan çocuklarımızı süngüleyip havada dolaştıran kız ve kadınlarımızın namuslarına tecavüz eden Yunan ordusunu ve onları destekleyen kafirleri kovmadıkça ve eli kolu bağlı yörelerimizde İslam’ın bayrağını dalgalandırmadıkça sizlerin de ameli noksan [kalır] ibadeti makbul olamaz. Köleliği kaldıran ona cihad açan Kuvva-yı Milliye ordusuna katılınız. Cennetin kapısı daima şehitlere ve gazilere açıktır. Her iki cihanda da Allah’ın makbul kulları şehitler ve gazilerdir. 1921 - Sakarya Meydan Muharebesi (3 Eylül) Yarabbi!.. Bana bu destanı bir âciz kulunun ifadesinin azamîsi içinde yâd edebilmenin saadet ve imkânını bahşet. Bu ulvî vazifeyi bana nasip et, sonra emanetini al. Yarabbi!.. Bana bu lütfü çok görme. În'am ve ikramının namütenahi hazinesinden bu âciz kulunun şu duasını bargâh-ı ulûhiyetinde kabul eyle... 1922 - İzmir'in kurtuluşu (9 Eylül) 1923 - Mustafa Kemal Paşa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurulması (29 Ekim) Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal; Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet, Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal! [status draft] [nogallery] [geotag on] [publicize off|twitter|facebook] [category duyuru] [tags ANMA MESAJI, adam, Mehmet Akif Ersoy]