Sorularlarisale.com "Ey hürriyet-i şer'î! Öyle müthiş ve fakat güzel ve müjdeli bir sadâ ile çağırıyorsun..." Hürriyet ile şeriatı nasıl bağdaştırabiliriz? Şeriat: Genel itibari ile doğru yol, hak din yolu, büyük ve geniş cadde, nur, aydınlık, ışık manalarına geliyor. Özel itibari ile Kur'an-ı Kerim ve Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın târif ettiği ve bildirdiği yol. Allah (C.C.) tarafından Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm vâsıtasiyle vaz' ve tebliğ olunan hükümleri içeren İlâhî kanunların bütününe denir. Allah’ın tesis edip razı olduğu sistem, düzen, şartlar manasına da gelir. Günümüzün dinsiz ideolojileri, şeriatı, menfi propaganda ile bir öcü gibi göstermeye çalışıyorlar. İslam yerine özellikle şeriat tabirini kullanıyorlar. Halbuki İslam ile şeriat aynıdır. İslam diyerek hücum etseler, toplumun tepkisi ile karşı karşıya kalacaklar. Bu sebeple daha çok, üstü kapalı olan şeriat tabirini tercih ediyorlar. Üstad Hazretleri şeriatı şöyle tarif ediyor: Şeriat, doğrudan doğruya, gölgesiz, perdesiz, sırr-ı ehadiyet ile rububiyet-i mutlaka noktasında, hitab-ı İlâhînin neticesidir."(1) Hürriyet, kişinin kendi hukukuna malik olmasıdır. Esaret ise, insanın hukukuna başkasının malik olmasıdır. İnsanın her türlü kayıttan azade olarak hür olması düşünülemez. Zira, insan her şeyden önce Allah’ın kuludur, O’nun emir ve yasaklarına muhataptır. Bundan dolayı, “Ben istediğimi yer, istediğimi içerim. Dilediğimi söyler, dilediğim yere bakarım.” diyemez. İnsan, günah işlemekte hür olamaz. Ayrıca, insan toplum hayatı yaşadığından, topluma karşı görevleri de vardır. “Fakat, ey göçerler, sizde olanı yarı hürriyettir. Diğer yarısı da başkasının hürriyetini bozmamaktır. Hem de kut-u lâyemût ve vahşet ile âlûde olan hürriyet, sizin dağ komşularınız olan hayvanlarda da bulunuyor.” “Hürriyetin şe’ni odur ki: Ne nefsine, ne gayriye zararı dokunmasın.”(2) page 1 / 2 Kişinin hürriyeti sınırlıdır. Bu hürriyetin, başkasının hürriyetini engelleme noktasına varmaması gerekir. Yani, insanlar başkalarına zarar vermekte hür değildirler. İslâm, bu vadide daha geniş bir çerçeve çizer. İslâm’da kişinin kendi aleyhine iş görme hürriyeti de yoktur. Yani kendine de zarar veremez. Bu vücut, bu ruh, bu akıl hepsi insana emanettir. Ve insan bu emanetlere hıyanet etme hürriyetine sahip değildir. İnsan, intihar edemez, zira bu can onun şahsî malı değildir. Değil intihar etmek, bir tek parmağını dahi kesemez. Ve yine insan, içki ve uyuşturucu kullanamaz, zira bu aklı o yapmış değildir. Üstad Hazretleri, hürriyet konusunda çok önemli bir noktaya parmak basar: “Bazı sefih ve lâübaliler hür yaşamak istemediklerinden, nefs-i emmarenin esaret-i rezilesi altına girmek istiyorlar.”(3) Hür olduğunu, dilediği gibi hareket edebileceğini iddia eden bir insan, gerçekte nefsinin esareti altına girmiştir. Nefsi ona kötülüğü emreder; o da bu emre kayıtsız şartsız itaat eder. Bu hürriyet gerçekte, rezil bir esarettir. Yani Allah’a kul olmayan, nefsine kul olur ki, Allah nefsimizden mualla ve mukaddestir. Allah’a kul olanlar, başkalarına kul olmaktan kurtulurlar. O’na kulluktan kaçanlar ise, nefis, şeytan gibi nice şeylere kul olma zilletini yaşarlar. Hatta Peygamber Efendimiz (asm), “dinar ve dirheme kul olanlardan” söz eder. Bu, günümüz ifadesiyle paraya kul olmak demektir. Hürriyet, İslam sınırları içinde ve İslam terbiyesi ile olgunlaştırılırsa, o zaman insanlık için mükemmel bir model ve inkişafa müheyya bir tarla olur. Yoksa baskı ve istibdat hem insanlık için hem de İslam alemi için zehir saçan ve gelişime engel bir settir. Hürriyet ile şeriat birbirine kuvvet verip, birbirini inkişaf ettiren iki dinamik, iki müşevviktir. Hal böyle iken, hürriyet kavramını Batının kucağına atıp, muzır bir düşman gibi göstermek istibdada davetiye çıkarmakla eşdeğerdir. "Yaşasın şeriat ile edeplenmiş hürriyet!.." demek lazımdır. Dipnotlar: (1) bk. Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Dokuzuncu Kısım. (2) bk. Münazarat, Sualler ve Cevaplar. (3) bk. Hutbe-i Şamiye, Reddü'l-Evham page 2 / 2 Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)