AB SÜRECİNDE ENDÜSTRİÇEVRE İLİŞKİLERİ Ahmet Samsunlu İstanbul Teknik Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölümü, Maslak, 34469,İstanbul İTÜ 11. Endüstriyel Kirlenme Kontrolü Sempozyumu, 11-13 Haziran 2008 1.GİRİŞ • AB Müzakere fasılları 35 başlık altında toplanmış olup bunlardan birisi de çevredir. • Çevre kalitesinin iyileştirilmesi bu konulardan en önemlilerinden birisini oluşturmaktadır. • Su kalitesinin iyileştirilmesi, çevre kalitesi içinde en önemli yeri oluşturmaktadır. • Katılım müzakereleri, Türkiye’nin AB Müktesebatını ne kadar sürede kendi iç hukukuna aktarıp yürürlüğe koyacağının ve etkili şekilde uygulanacağının belirlendiği süreçtir. 1 • Türkiye’nin 120.000 sayfadan oluşan AB Müktesebatına ülkemiz iç hukukunun uyumunun sağlanması gerekir. • Bu kapsamda, 67 direktifin uyumlaştırılması gerekmektedir. Bu bağlamda, ülkemizde de çevre konusunda uyum çalışmalarına ağırlık verilmiştir. • AB uyum süreci için öngörüldüğü gibi 2006 yılı sonuna kadar AB mükteseplerinin çevreyle ilgili kısmını ilgilendiren uyum çalışmaları halen bitirilememiştir. • Belirtilen fasıllar arasında önemli bir yer tutan “Çevre” konusunda Türkiye’nin idari, yasal ve bilhassa uygulama alanında önemli eksiklikleri bulunmaktadır. 2.AB’NİN DURUMU • 1972 yılında AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) yayınladığı Paris Deklarasyonu’nda “ekonomik kalkınmanın selameti açısından, çevre sorunlarının çözümünde ortak politika ve eylem programından” ilk defa söz edilmiştir. • AB’nin çevre ile ilgili ilk politikası, Temmuz 1987 tarihinde Avrupa Tek Senedi’nin yürürlüğe girmesi ile başlamıştır. • AB çevre konusunda aşağıdaki amaçları takip edeceğini taahhüt etmiştir: - Çevre kalitesinin korunması ve geliştirilmesi, - İnsan sağlığının korunmasına katkıda bulunulması, -Doğal kaynakların akılcı ve geleceği düşünülerek kullanılmasının sağlanması. 2 • Birlik üyesi ülkeler tarafından Aralık 1991’de imzalanan Maastricht Anlaşması “Çevreye saygılı sürdürülebilir gelişme” yi temel amaç olarak benimsemiştir. • Kaynakların korunmasına yönelik olarak çıkarılan yönetmeliklerden en önemlisi 1991 yılında çıkarılan, 1998 yılında yeniden gözden geçirilen “Kentsel Atıksuların Arıtılmasına İlişkin Direktiftir.” (91/271/EEC) (Urban Discharge Directive) • Bu direktife göre dikkate alınacak ve değerlendirilecek alanlar hassas, normal ve hassas olmayan alanlar şeklinde gruplandırılmaktadır.Bu bölgelerde yapılacak bazı endüstrilerle ilgili bağlayıcı değerler bulunmaktadır. • AB ülkelerinden Almanya tüm ülke alanlarını hassas alan olarak ilan etmiş bulunmaktadır. • Avrupa Birliği Sanayi Mevzuatının çevre açısından en etkili olarak tanımlanan Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Direktifi (IPPC (96/61/EC)) 1996 yılında yayınlanmıştır. • Endüstrilerin türlerine ve kapasitelerine bağlı olarak bu direktifin kapsamına girip girmediği belirlenmektedir. • Örneğin tekstil sektörü genel olarak bu direktifin kapsamında iken kapasiteleri düşük olanlar dışında tutulmaktadır. • Bu direktife göre, üretimin temiz teknoloji ile yapılması istenmekte olup geçmişte olduğu gibi yalnız imalatın sonunda arıtım öngörülmemektedir. 3 • Bunun sağlanabilmesi için; - tüm sanayi makinelerinin, üretim teknolojilerinin yeniden gözden geçirilmesi, - bunların çevreye uyumlu hale getirilmesi, - geri kazanıma teşvik edilmesi, - enerjinin maksimum ölçüde tasarruf edilmesi, - mevcut hammaddelerin terk edilerek çevre dostu hammaddelerin kullanılması istenmektedir. (Görgün, 2006) • Avrupa Birliği’nde 2000’de yürürlüğe konulan Su Çerçeve Direktifi-SÇD (Water Framework Directive-WFD)su yönetiminde sektörel uyum ve ortak yönetim sağlanarak sularda “İyi Duruma” ulaşılması hedeflenmektedir. • 2015’e kadar hazırlanmış olacak “Entegre (Bütünleşik) Havza Yönetim Planları (EHY) bu süreç için aracı seçilmiştir. • Direktif tüm AB sınırları içerisinde su kaynaklarını sadece miktar olarak değil, kalite olarak da korunmasını ve kontrol edilmesini hedeflemektedir. • SÇD’nin nihai hedefi,tüm Avrupa’daki suların ekolojik ve kimyasal bakımdan “iyi” duruma gelmesidir. 4 • Bunun sağlanabilmesi için “genel uygulama stratejisi” (CIS:Common Implementation Strategy) isimli yaklaşık 2.000 sayfalık bir dökuman oluşturulmuştur. • SÇD’nin uygulaması ile ilgili olarak nehir, havza bölgelerinin karakterizasyonunun belirlenmesi gereklidir. • Bu kapsamda, yüzeysel suların karakterizasyonu, yer altı suların karakterizasyonu çalışmaları yapıldığı gibi ekolojik olarak sınıflandırılması gerekmektedir. • Her yüzeysel su tipi için referans şartlara göre yüksek statü, iyi statü ve vasat (orta) statü olarak sınıflandırılmaktadır. Diğer iki ekolojik kalite statüsü de, vasatın altında zayıf ya da kötü olarak sınıflandırılmaktadır. 5 • Kimyasal bakımdan ise statünün izlenme sonuçları AB’nin bu konuyla ilgili yönergelerinde yer alan kimyasal maddelerin sınır değerlerine uyması halinde bu su kaynağı iyi kimyasal statüyü gerçekleştirmiş olarak kaydedilir ve eğer bu uyum sağlanmazsa o su kaynağı iyi kimyasal statüyü gerçekleştirmede başarısız olmuş olduğu belirtilir (Moroğlu, 2007) • Su Çerçeve Direktifi-SÇD daha önce yayınlanmış olan - Kentsel Atıksuların Arıtılmasına İlişkin Direktif, (1991) - Nitrat Direktifi, (1991) - İçme Suyu Direktifi, (1998) - Bütünleşik Kirlenme Önleme ve Kontrolü (IPPC) Direktifi (1996) - Yüzme Suyu Kalitesi Direktifi (1991) gibi suyla ilgili tüm mevzuatı kapsamaktadır. 6 AB’nin Durumu • Şekil 1’de AB Su Mevzuatı’nda yer alan entegre su kalitesi yönetimi bileşenleri gösterilmektedir. AB Su Kalitesi Standartları Su Çerçeve Direktifi İçme Suyu Direktifi Yüzme Suyu Direktifi AB Emisyon Limit Değerleri Diğer Mevzuat ve Önlemler Kentsel Atıksu Direktifi Habitat Direktifi IPPC Direktifi Nitrat Direktifi Entegre Su Kalitesi Yönetimi Kuşlar Direktifi Arıtma Çamuru Direktifi Seveso Direktifi ÇED Direktifi • Şekil 2’de AB ülkelerini kapsayan bir çalışmada yıllar içinde arıtma tesislerine uygulanan bağlanma ve uygulanan arıtma kademelerinin yüzdelerinin değişimi verilmiştir. 7 3.TÜRKİYE’NİN DURUMU • Türkiye’de “Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı” ile birlikte (1973-1977), çevre sorunlarına yönelik politika belirleme yönünde ilk adımlar atılmıştır. • AB ile ilgili olarak katılım belgesi 2001’de hazırlanmış olup, 2003 ve 2005 yıllarında da gelişen şartlara göre revize edilmiştir. • Çevre konusunda tarama süreci, 2006’da başlamıştır. • Ortaklık katılım belgesine göre hazırlanan ulusal programa göre işlerin uygun olarak yapılıp yapılmadığı ilerleme raporlarında açıklanmaktadır. 8 • Ortaklık katılım belgesi kısa ve orta vadede olmak üzere çeşitli hedefler koymuştur. • Çevre konusunda kısa vadede uyumlaştırma, orta vadede ise uyumlaştırma ve uygulama yönünde hedefler konulmuştur. • Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından kısa vadede uyumlaştırma çalışmaları başlatılmıştır. Bu çalışmalar ülkemizde süregelen çalışmaların bir devamı olarak görülebilir. • Üzerinde çalışılması gereken 67 direktif yaklaşık olarak 20’ye yakın yönetmelikle ele alınması düşünülmektedir. • Bunun nedeni, bazı direktiflerin birkaç yönetmelik çerçevesinde ele alınmasıdır.(Sarıkaya, 2005) • 2006 sonuna kadar AB Mükteseplerinin çevreyle ilgili kısmını ilgilendiren uyum çalışmalarının bitirileceği, ancak bu tarih itibariyle fiili olarak AB kurallarını uygulamaya geçmiş olmayacağı ve geçiş süresi olarak 20 yıl öngörüldüğü belirtilmiştir. (Öztürk, 2005) 9 • Şekil 1’de görülen entegre su yönetimi için gerekli olan yönetmeliklerden aşağıda verilenler ülkemizde çıkarılmıştır. - Kentsel Atıksuların Arıtımı Yönetmeliği (8.01.2006 tarih ve 26047 sayılı Resmi Gazete) - Tarımsal kaynaklı nitrat kirliliğine karşı suların korunması yönetmeliği (18/02/2004 tarih ve 25377 sayılı Resmi Gazete) - İçmesuyu Elde Edilen veya Elde Edilmesi Planlanan Yüzeysel Suların Kalitesine Dair Yönetmelik (20/11/2005 tarih ve 25999 sayılı Resmi Gazete) - Yüzme Suyu Kalitesi Yönetmeliği (09/01/2006 tarih ve 26048 sayılı Resmi Gazete) - Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği (31/12/2004 tarih ve 25687 sayılı Resmi Gazete) Şekil 1’de görülen entegre su yönetimi için gerekli olan ve yönetmeliklerden aşağıda verilenler ülkemizde halen çıkarılamamıştır. - Su Çerçeve Direktifi (2000/60/EC) - Bütünleşik Kirlenme Önleme ve Kontrolü (IPPC) Direktifi (1996/61/EC) - Arıtma Çamuru Direktifi (86/278/EEC) 10 • Bu yönetmeliklerle ilgili olarak taslak çalışmalarının yürütülmekte olduğu hakkında bilgi edinilmiştir. • Bütünleşik Kirlenme Önleme ve Kontrolü (IPPC) Direktifi de halen çıkarılamamıştır. Çıkarıldığında AB ülkelerinde olduğu gibi her sektör bu yönetmeliğe uyarak kendisi için en uygun tekniği (BAT-Best Available Technique) uygulaması gerekecektir. • 2006 yılında çıkarılan “Kentsel Atıksuların Arıtımı Yönetmeliği”ne göre belirlenmesi gereken alanlar (hassas, normal, hassas olmayan) halen belirlenmemiştir.Bu nedenle bilhassa hassas alanlardaki yerleşim ve endüstrilerde ilgili bağlayıcı değerler uygulanamamaktadır. • AB’ne üyelik müzakerelerine devam etmekte olan Türkiye’nin sahip olduğu su kaynakları için SÇD’ni uygulaması zorunludur • Bu yönetmeliğin en geç 2009 yılına kadar çıkarılması gerekmektedir. • Bu kapsamda, yeni birçok AB su kalite mevzuatı mevcut mevzuata aktarılmıştır ve mevcut mevzuatta gerekli revizyonlar yapılmıştır. • AB’nin 2006 yılı ilerleme raporunda Türkiye’de Su Çerçeve Yönergesi’nin uygulanması ile ilgili değişiklikler konusunda ilerleme kaydedilemediği ve üyelik statüsünün kazanılmasının beklenmeden, bu alanda önemli bir çaba harcanması gerektiği belirtilmektedir. (Moroğlu, 2007) • Benzeri değerlendirme 2007 içinde yapılmıştır.(www.abgs.gov.tr) 11 • SÇD kapsamındaki AB yönetmelikleri ile Türk mevzuatının karşılaştırılması Moroğlu (2007) tarafından yapılmıştır. Bu karşılaştırmaya göre yukarıda belirtilenler dışında sekiz yönergenin halen çıkarılmadığı görülmektedir. • AB uyum sürecindeki Türkiye, Su Çerçeve Direktifi’ne (SÇD) uyum çalışmalarını başlatmıştır. Büyük Menderes Havzası’nda SÇD’nin uyumu ve örnek Entegre Havza Yönetimi planı projesi buna ilk örnektir. • Su Çerçeve Direktifi’ne (SÇD) uyum çalışmalarının kimya sektöründe bir ön hazırlık kapsamında başlanıldığı öğrenilmiştir. 12 4.SONUÇ • AB çevrenin ve su kaynaklarının korunmasına artan bir şekilde önem verilmektedir. • Çevresel problemlerin öncelikle kaynağında önlenmesini, kirletenlerin zararları ödemesini ve çevrenin korunması politikalarının diğer birlik politikalarıyla entegre edilmesini şart koşmaktadır. • AB, aday ülkelerinde hızlı bir şekilde mevcut direktiflere uyum sağlamasını istemektedir. • AB tarafından aday ülkelerin ortaklık katılım belgesine istinaden hazırladıkları programa uygun olarak işlerin yapılıp yapılmadığı ilerleme raporlarında açıklanmaktadır. • AB müktesebatına uyum durumunu “düşük seviyede, sınırlı, homojen olmayan-sınırlı ve yeterli/ileri” şeklinde belirlemektedirler. • 2006 yılı İlerleme Raporundan bu yana fasıllar itibariyle ülkemizde AB müktesebatına uyumda kaydedilen gelişmeler “Çevre” için sınırlı olarak belirtilmiştir. 13 • 2007 yılı İlerleme Raporunda ise su kalitesine ilişkin müktesebatta ilerleme sağlandığı, ancak mali planların oluşturulmasına ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir. Su Çerçeve Direktifi’ne uyum sağlanmasına yönelik adımların atılmadığı, su kalitesi ile ilgili bazı direktiflere uyum sağlanmadığı ifade edilmektedir. Özellikle üye ülkelerle sınıraşan sular konusunda işbirliği alanında adım atılmadığı belirtilmektedir. • AB’de yürürlükte olan endüstriyel kirlenme ile ilgili yasalar uygulandığında sanayiciler üretim sürecini gözden geçirmek zorunda kalacaktır. • Temiz teknoloji ile çevre dostu üretim istendiğinden üretim teknolojilerinin yeniden gözden geçirilmesi gerekecektir. • Bu ise ülkemizde başlangıçta AB ülkelerinde rastlanan sıkıntıların yaşanmasına neden olacaktır. • Her sektör kendi içinde AB’de yürürlükte olan ve yakın gelecekte bizde de yürürlüğe girecek olan “Bütünleşik Kirlilik Önleme ve Kontrolü Yönetmeliği’ne uyarak kendisi için en uygun tekniği uygulaması gerekecektir. • Avrupa Birliği üyeliği yolunda ilerleyen Türkiye’nin AB Çevre Mevzuatına uyum maliyetinin kamu için 50 milyar Avro özel sektör için 18 milyar Avro olarak hesaplandığı belirtilmektedir. • Bu yüksek maliyetin yerli teknoloji ile bir miktar aşağı çekilebileceği düşünülmektedir. • Bunun sağlanabilmesi, şirketlerimizin çevreyle dost yeni teknolojileri ve işgücü kapasitemizi geliştirilmesine bağlıdır. 14 • Bunu başarabilen firmalarımız şu anda piyasaya hakim olan yabancı firmalara karşı hem ulusal hem de uluslar arası arenada rekabet avantajı sağlayacakları gibi bu yatırımlara ayrılan paraların ülkemizde kalmasına katkıda bulunacaklardır. T E Ş E K K Ü R L E R! 15