Nazım Alpman Referandumda Deprem Dayanışması Türkiye’nin 19 Mayıs 1919’tan bu yana doğru oluşan bütün tarihine son verecek olan Anayasa Değişikliği Referandumu toplumda beklenenin üzerinde “ilgi” uyandırdı. Hasan Ağabey 1999 Marmara Depremi sırasında yaşanan o eşsiz dayanışmayı kastediyordu. Referandum da benzer bir duygu oluşturdu. Değişikliklerin ne almaya geldiğini en kısa olarak algılanması şu tepkiden belli oluyor: Şaka değil Türkiye Cumhuriyeti ile vedalaşma söz konusu. -Türkiye Cumhuriyet’imize sahip çıkacağız! Baksanıza daha şimdiden hanedan artıkları piyasaya arz-ı endam etmiş durumdalar. Şimdiye kadar –muhalefet anlamında- halkın siyasete mesafeli olmasının son derece haklı sebepleri vardı. Mesela laikliğiyle iftihar eden parti seçmenlerine, din referanslı uluslararası örgütün liderini cumhurbaşkanı adayı olarak sundu. Bu kadarla da kalmadı ittifak yaptığı sağ partinin kuyruğuna takıldı. Sonuçlar ortada! Kendi bünyesinde bulunan ve bütün Türkiye’nin benimseyeceği Cumhurbaşkanı adaylarını parti içi gelecek kaygılarıyla kenara iteledi. Hangi partiden söz ettiğimiz belli oluyor herhalde? Siyasi parti liderlerinin önderliği artık aşıldı, şimdi Cumhuriyeti savunma zamanı: -Tıpkı deprem dayanışmasında olduğu gibi! Referandum dili Anayasa referandumu için çalışma yapan, partiler, inisyatifler, dernekler, meslek örgütleri, mahalle komiteleri, ve tek tek bireylerin en fazla dikkat etmesi gereken şeyi bir iletişim uzmanı arkadaş söyledi: -Kimseyi aşağılamayacaksınız! En son marifeti de OHAL ilanı ve dokunulmazlıklarının kaldırılması ile tarihe geçti. milletvekili Cebindeki telefonunu çıkartıp sosyal medyadan paylaşılan bir propaganda sloganını gösterdi: Olanlar ortada! Genel Başkanlar hapiste. Milletvekilleri tutuklu. Keyfilik ibadullah. Canı sıkılan adli veya güvenlik görevlisi önünden geçen bir milletvekilini gözaltına alıp, tutukluyor. Veya adli kontrol şartı ile serbest bırakıyor. Düşünsenize milli iradenin temsilcisi bir milletvekili haftada üç gün parlamentoya, dört gün karakola giderek yasama görevini yerine getirecek! “Referandumda bize “salak mısın?” diye soracaklar. Ya evet diyeceğiz ya da hayır.” Konu üzerine yıllarını veren arkadaş gülerek devam etti: -Bu tür çalışmayı, sınıf temsilcisi seçecek ilkokul çocukları bile yapmaz. Sen desteğini istediğin insanları “salak” diye daha en baştan damgalarsan o senin yanında yer almak ister mi? Yapılanlar ortada! Bu koşullar altında insanlar nasıl sandığa gidecek ve muhalefet partisinin önerisi doğrultusunda oy kullanacak? Burada halkın sağduyusu öne çıkıyor. Arkadaşıma göre bu bakış açısı iktidar bloğunun paslanmış “Hayır diyen hainler” propagandasından bile daha geri düzeyde bir fikriyatı temsil ediyordu. Bu olgu bütün siyasi önermelerin ötesine geçebiliyor. İletişimci arkadaş şöyle bitirdi: Tıpkı büyük felaket anlarında devreye giren olağanüstü yardımlaşma refleksi gibi… -Bu türden arkadaşlar hiç çalışmasınlar, ya da gidip ‘Evet’ kampanyasına katılsınlar daha HAYIR’lı iş yapmış olurlar! Rahmetli Hasan söylemişti: -Şimdi daha iyi kazandığımızı! Pulur Ağabeyimiz anlayabiliyoruz http://www.mgkmedya.com bir sohbet Kurtuluş sırasında Savaşı’nı nasıl Pazar, Şubat 12, 2017 - Sayfa 1 / 1