NobleandRoyal Röportaj Türkiye’de birkaç konservatuar var, ama maalesef müzik enstrümanları çok pahalı; müzik eğitimini almış olan çocuklar için de iş olanakları Türkiye’de çok fazla değil ve aileler müziği ciddi bir para kaynağı olabilecek bir meslek olarak görmediği için, çocukları müzik okullarına, konservatuarlara göndermek için çok hevesli değillerdir. Türkiye’de klasik müziğin daha fazla sayıda izleyiciye ulaşması için ne yapılması gerekir? Aslında bu soruyu şöyle tamamlamak istiyorum. Klasik müzik dinleyicisi anlamında dinleyici sayısı mı önemlidir yoksa ne dinlediğini bilen ve sanatçı ile de gerektiği yerde etkileşime geçip onu yönlendirebilen bir dinleyici kitlesi mi daha makuldür? Bir müzik türünün veya müzisyenin dinleyici sayısı bence hiçbir zaman amaç haline getirilmemeli. Her şeyin doğal süreci vardır. Klasik müzik Türkiye’de çok yeni, 70-80 yıl gibi bir geçmişi var. İnsanlar yavaş yavaş tanırlar; severlerse de dinleyeme devam ederler…Bence bunun için özel bir dayatma, özel bir metot gerekmiyor. Edebiyatın da tıpkı müzik gibi hayatınızda önemli bir yer tuttuğunu biliyoruz Anjelika Hanım. Özellikle son dönemdeki edebi projelerinizden bahsedebilir misiniz? Kendimden “edebiyatçı” olarak asla bahsetmem. Küçükken başladı benim “söz” ile yürüyüşüm; 5 yaşında iken okumaya başladım ve yaklaşık 7-8 yaşında iken küçük hikayeler oluşmaya başladı. Daha sonra yoğum bir şiir dönemim vardı. 16 yaşımda iken şiirlerim Rusya’da prestiji edebiyat dergisinde yayınlandı, kitap yazmam için yoğun 84 Ağustos 2012