tc gazi üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü halkla ilişkiler ve tanıtım

advertisement
T.C
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI
HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM BİLİM DALI
ALDATICI PAKETLEME PRATİĞİ ÜZERİNE BİR İNCELEME:
TÜRKİYE’DEKİ KEK PAKETLERİ ÖRNEĞİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Seçil TOROS
Tez Danışmanı
Prof. Dr. İrfan ERDOĞAN
ANKARA-2012
T.C
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI
HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM BİLİM DALI
ALDATICI PAKETLEME PRATİĞİ ÜZERİNE BİR İNCELEME:
TÜRKİYE’DEKİ KEK PAKETLERİ ÖRNEĞİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Seçil TOROS
Tez Danışmanı
Prof. Dr. İrfan ERDOĞAN
ANKARA-2012
i
ÖNSÖZ
Bu tez çalışmasında, halkla ilişkiler alanında tüketicileri ikna/yönlendirme
kapsamında aldatıcı paketleme pratiği incelenmiştir. Bu araştırma, Türkiye’de
paketleme pratiğini, aldatıcı pratiklerin uygulanma potansiyeli açısından ele alan
ilk çalışmadır. Eleştirel kuramsal çerçeveden konuyu ele alan bu çalışma,
öncelikle toplumsal fayda sağlamak ve Halkla İlişkiler Tanıtım alanına katkıda
bulunmak amacıyla yapılmıştır. Bununla beraber ticari pazarda görev yapan
profesyonellerin, tüketicilerin ve siyasa yapıcıların da faydalanabileceği bir
çalışma olduğu düşünülmektedir.
Sadece bu tez çalışmasına ve iletişim alanındaki öğrenim hayatıma
yaptığı katkıdan dolayı değil, aynı zamanda insanlığın iyiliği için bilimsel çalışma
yapmadaki rehberliği için Prof. Dr. İrfan Erdoğan’a teşekkür ederim.
Akademik bilgisi ve görgüsü ile örnek aldığım, çalışmamın her anında
beni destekleyen ve yol gösteren sayın hocam ve sevgili eşim Yrd. Doç Dr.
Emre Toros’a minnettarlığımı sunarım.
Hayatımın her aşamasında olduğu gibi yüksek lisans öğrenimin boyunca
hem zor, hem de mutlu anlarımda yanımda olan aileme de sonsuz teşekkür
ederim.
Seçil TOROS
Ankara, 2012
ii
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ............................................................................................................... i
İÇİNDEKİLER .................................................................................................... ii
KISALTMALAR ................................................................................................ iv
TABLOLAR ....................................................................................................... v
BİRİNCİ BÖLÜM
1. GİRİŞ ............................................................................................................. 1
İKİNCİ BÖLÜM
2. KURAMSAL ÇERÇEVE .............................................................................. 12
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3. YÖNTEM ..................................................................................................... 38
3.1. ARAŞTIRMANIN KAPSAMI, NÜFUS VE ÖRNEKLEM SEÇİMİ .............. 38
3.2. ARAŞTIRMA VERİLERİNİN TOPLANMASI, ÖLÇÜLMESİ VE
DEĞERLENDİRİLMESİ ........................................................................................ 39
3.2.1. Üretilen Enformasyon İle Tüketicinin Aldatılması ................. 40
3.2.2. Gizlenen Enformasyon İle Tüketicinin Aldatılması ................ 43
3.2.3. Manipüle Edilen Enformasyon İle Tüketicinin Aldatılması ... 45
3.2.4. Aldatıcı Pratikler Arasındaki İlişki ........................................... 46
3.3. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI .......................................................... 47
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
4. BULGULAR ................................................................................................. 48
4.1.ÜRETİLEN ENFORMASYON İLE TÜKETİCİNİN ALDATILMASI ............ 48
iii
4.1.1.
Kek Paketleri Üzerinde Üretilen Enformasyon ................... 48
4.1.2. Kek Paketlerinde Kullanılan Üretilmiş Enformasyonun
Odaklandığı Temalar ............................................................................... 52
4.1.3. Enformasyon Üretilerek Elde Edilmek istenen
Amaçlar/Sonuçlar .................................................................................... 54
4.2. GİZLENEN ENFORMASYON İLE TÜKETİCİNİN ALDATILMASI ........... 55
4.2.1. Gizlenmeye Çalışılan Temalar ................................................. 55
4.2.2. Gizlemek İçin Kullanılan Yöntemler ........................................ 56
4.2.3. Bilgilerin Gizlenmesi İle Amaçlanan/Beklenen Sonuçlar ...... 63
4.3. MANİPÜLE EDİLEN ENFORMASYON İLE TÜKETİCİNİN ALDATILMASI64
4.3.1. Aynı Büyüklükteki Paketlerin İçindeki Keklerin Gramajları .. 64
4.3.2. Aynı Kekin Tekli Paketindeki ve Çoklu Paketlerindeki Gramajları
................................................................................................................... 65
4.4. ALDATICI PRATİKLER ARASINDAKİ İLİŞKİ ......................................... 65
4.4.1. Belirtilen İçeriğin Yanlışlığı/Doğruluğu İle İçindekiler
Bilgisinin Okunaklılığı Arasındaki ilişki ................................................. 65
4.4.2. Belirtilen İçeriğin Yanlışlığı/Doğruluğu İle İçindekiler
Bilgisinin Paket Üzerinde Bulunduğu/Yazıldığı yer Arasındaki ilişki .. 66
SONUÇ ............................................................................................................ 67
KAYNAKÇA .................................................................................................... 70
ÖZET ............................................................................................................... 77
ABSTRACT ..................................................................................................... 79
iv
KISALTMALAR
FTC: Federal Trade Commission
FDA: The Food and Drug Administration
ABD: Amerika Birleşik Devletleri
v
TABLOLAR
Tablo 1 İddia Edilen Malzemenin İçerikte Olup Olmaması
49
Tablo 2 Firmalara Göre Malzemenin İçerikte Olup Olmaması ..................... 49
Tablo 3 Firmalara Göre Gramajın Doğru Olup Olmaması ........................... 50
Tablo 4 Gramajı Yanlış Gösterilen Ürünler .................................................. 50
Tablo 5 İllüstrasyonların Paketten Çıkan Keklere Benzeme Düzeyi ............ 51
Tablo 6 Kullanılan Sloganların Gerçeğe Uygun Olup Olmaması ................. 52
Tablo 7 Firmalara Göre Alerjen Uyarısının Olup Olmaması ........................ 56
Tablo 8 Son Tüketim Tarihlerinin Paket Üzerinde Bulunduğu Yer ............... 57
Tablo 9 İçindekiler Bilgisinin Paket Üzerinde Bulunduğu Yer ...................... 58
Tablo 10 Kalori Değerlerinin Paket Üzerinde Bulunduğu Yer ...................... 58
Tablo 11 Alerji Uyarısının Paket Üzerinde Bulunduğu Yer .......................... 59
Tablo 12 Son Tüketim Tarihlerinin Okunaklılığı ........................................... 60
Tablo 13 İçindekiler Bilgisinin Okunaklılığı................................................... 61
Tablo 14 Kalori Değerlerinin Okunaklılığı .................................................... 62
Tablo 15 Alerji Uyarısının Okunaklılığı ........................................................ 63
1
BİRİNCİ BÖLÜM
1. GİRİŞ
Tüketim toplumunda herkes farklılaşan ölçüde tüketicidir. Tüketimin doğal
nedeni insanın biyolojik varlığını sürdürme gereksinimidir. İnsan biyolojik/fiziksel
varlığını sürdürebilmek için yemek, içmek ve barınmak gibi gereksinimlerini
gidermek
zorundadır.
Ancak
insan
toplumlarda,
sadece
temel
doğal
gereksinimlerini gidermek için yaşamaz. Aynı zamanda tarih boyu oluşan ve
farklılaşan “yaratılmış” gereksinimleri de vardır (Erdoğan, 2008: 68). Ayrıca,
toplumun bir parçası olarak var olabilmek için sevgi, takdir edilme, statü elde
etme gibi birçok psikolojik gereksinimin de giderilmesi gerekir. İnsanlar, fiziksel
ve sosyo-psikolojik gereksinimlerini giderecek, kendi üretmediği veya üretimine
ücretli/maaşlı çalışan olarak katıldığı çok sayıda mal ve hizmeti satın almak
zorundadır (Erdoğan, 2008: 66-74 ).
İnsanlar/tüketiciler, gereksinimlerini giderecek mal ve hizmetleri, değişen
ve gelişen teknolojilerin ve artan rekabetin baskısı sonucu piyasaya sürülen pek
çok alternatif arasından tercih yaparak satın alırlar. İnsanın aktifliği ve
dolayısıyla rasyonelliği üzerinde duran teorik/kuramsal yaklaşımlara göre,
tüketiciler, piyasadaki çok çeşitli mal ve hizmet arasından ödenen para
karşılığında kendileri için en kazançlı olana karar vermeye çalışırlar (Friedman,
1967: 13-23; Simon, 1955:99-118). Hangi mal veya hizmetin en kazançlı
olduğunu belirlerken ise mevcut (available) enformasyonu kullanırlar (Bettman
vd., 1993: 50-79). Mevcut enformasyonun karakteri ve enformasyonun nasıl
sunulduğu (tasarımı), tüketicinin rasyonel satın alma kararında en önemli etken
olarak gösterilir (Bettman vd., 1993: 50-79; Pearce, 1999: 26-36).
Tüketicinin rasyonel tercih yapmada kullandığı mevcut enformasyon, eski
deneyimlerden ve çevresinde etkileşimde olduğu insanların deneyimlerinden
2
kaynaklanabileceği
gibi
yeni
ve
sürekli
yenilen
kaynaklardan
sunulan
enformasyondan geçerek edinilen bilgi de olabilir (Bettman vd., 1993: 50-79).
Bireyin doğrudan ve dolaylı deneyimleri ile edindikleri enformasyon ve bilgiler,
çoğu kez kendiliğinden serbestçe oluşan, doğru, evrensel ve de yansız bilgiler
değildir (Erdoğan, 2008: 399). Çoğu bilgi, bilimsel araştırmalarda kanıtlandığı
gibi,
satın
alma
kararını
yoğun
bir
biçimde
etkileyen,
tüketicilerin,
profesyonellerce tasarlanan ve aslında ürünlerin promosyon ve tanıtımlarında
kullanılan pratiklerden edindikleri enformasyona dayanan bilgilerdir (Boush vd.,
2009;
Preston,
1994).
Tüketiciler,
yaşam
boyu
kazandıkları/edindikleri
deneyimler neticesinde ve sunulan yeni enformasyonların _ ürün kategorisi,
ürünün özellikleri, fiyatı ve diğer ürünler hakkındaki bilgilerin_ değerlendirilmesi
sonucunda satın alma kararlarını verirler (Friedman, 1967: 13-23). Yukarıda
tartışıldığı gibi enformasyonun değerlendirilmesi sonucu gerçekleşen satın alma
kararında rasyonel tercihler yapılabileceği gibi, rasyonelliğin yerini alan
faktörlerden veya bir şekilde rasyonelleştirilmiş paket bilişlerden geçerek de
tercihler yapılabilir (Erdoğan, 2008: 402).
Ürün ve hizmetlerle ilgili doğru ve eksiksiz enformasyonun sunulması
tüketicinin, gereksinimini giderecek en kazançlı olana karar vermesini, yani satın
almada rasyonel tercih yapmasını kolaylaştırır. Ancak ürün hakkında gerçeklerin
gizlenmesi, manipüle edilmesi veya gerçekler yerine yaratılmış sahte imajların
sunulması tüketicinin rasyonel satın alama kararı vermesini güçleştirecek ve ya
engelleyecek nitelikte olabilir (Pearce, 1999; Preston, 1994; Rampton ve
Stauber, 2001). Özellikle halkla ilişkiler uygulayıcıları ve pazarlamacıların ürün
ve hizmetler ile ilgili olarak sağladıkları enformasyonun karakteri, ticari olarak
ulaşılmak istenen amaca ve bu amacın rasyonel karar vermeyle ne ölçüde
örtüştüğüne bağlıdır (Harms ve Kellner, 1999). Dolayısıyla, halkla ilişkiler
firmaları ve onların hizmet verdiği endüstriyel ve kurumsal yapıların inşa ettikleri
enformasyon rasyonel karar vermeye yardımcı olabileceği gibi, rasyonel kararı
ortadan kaldıran karakterde de olabilir (Ewen, 1976: 27).
3
Profesyonellerce tasarlanan enformasyon her ne kadar tüketici tarafından
rasyonel satın alma tercihinde kullanılsa da esas olarak ürünün promosyonunu
yapmak ve nihayetinde satışları arttırmak amacıyla hazırlanır (Çetinkaya, 1992:
15). Bu sebeple enformasyon kaynağı olan üretici ve satıcılar çıkarları
doğrultusunda, gerekli gördüklerinde, ürün hakkında gerçeğin geçerli inşasına
ya da gerçek hakkında sahte imajlar yaratma yoluna başvururlar (Preston, 1994;
Rampton ve Stauber, 2001). Diğer bir deyişle şirketler, ticari avantaj elde etmek
için halkla ilişkiler ve tanıtımlarında, kasıtlı olarak ürün ve hizmetlerle ilgili
enformasyonu manipüle ederler (Aditya, 2001; Pearce, 1999; Rubin, 1991). Bu
süreçte, halkla ilişkiler profesyonellerince gerçeklerle ilgili imajlar yaratmaya
yönelik bitmiş paketli bir düşünsel ürün yaratılır; satışı ve promosyonu yapılan
mal veya hizmetin var olan karakteri abartılır veya var olmayan bazı karakterleri
gerçekmiş gibi gösterilir ya da olumsuz karakterler gizlenmeye veya tamamen
yokmuş
gibi
gösterilmeye
çalışılır
(Gardner,
1975;
Pearce,
1999).
Enformasyonun hazırlanış ve sunuluş biçiminde uygulanan bu taktikler tüketiciyi
aldatıcı ve yanıltıcı pratikler olarak adlandırılır (Aditya, 2001; Boush vd., 2009;
Preston, 1994)
Aldatıcı
ve
yanıltıcı
pratikler,
karar
vermeyi
kolaylaştırabilir
ve
hızlandırabilir, ancak rasyonel tercih yapmayı güçleştiren ve hatta imkânsız hale
getiren özellikler de taşıyabilir. Aldatıcı pratikler sonucunda tüketicilerin
ödedikleri para karşılığında kendileri için en avantajlı olan satın alma tercihinde
hata yapmaları olasıdır. Bunun ötesinde, bu hata sonucu tüketicinin zarara
uğraması da kaçınılmazdır. Bu zarar sadece giderilemeyen bir gereksinim ve
hayal kırıklılığı olabileceği gibi, insan ve toplum sağlığı açısından daha ciddi
boyutlarda da olabilir (Aditya, 2001: 735-761). Bunlara ek olarak satıcıya,
satıcının ürününe ve belki de sektöre karşı güvenin sarsılması da söz konusudur
(Polonsky ve Hyman, 2007: 5-13).
4
Tüm olası olumsuz sonuçlarına rağmen günümüz pazarında pek çok
şirket halkla ilişkilerinde aldatıcı ve yanıltıcı halkla ilişkiler ve pazarlama taktikleri
kullanır (Rampton ve Stauber, 2001). Aslında ticari pazar var olduğundan beri
her devir ve her kültürde bu pratikler kullanılmıştır (Boush vd., 2009: 3).
Pazarlamacılar, halkla ilişkiler uygulayıcıları, tüccarlar ve satıcılar, potansiyel
tüketiciler üzerinde istedikleri etkiyi yaratabilmek için, tüketicilerin kafalarını
karıştırmaya ve onları satın almaya ikna etmeye çalışmışlardır (Haug, 1986).
Günümüzde de bu çaba artan bir hızla ve yeni taktiklerin geliştirilmesiyle devam
etmektedir (Aditya, 2001: 735-761).
Rekabette öne çıkmak ve satışı arttırmak için kullanılan ikna amaçlı
aldatıcı ve yanıltıcı pazarlama pratikleri, bilimsel çalışmalardan faydalanılarak
daha etkili hale getirilmeye çalışılır (Erdoğan, 2008a: 340). İkna üzerine yapılan
laboratuar deneyleri bu yolda karşıdaki insanın beyninde kurgusal gerçekler
yaratarak onu ikna etme yollarını ararken, çok ender olarak psikoloji alanında
bilim adamları insanların, ikna çabalarına karşı aktif direnişini güçlendirme
amacında deneyler gerçekleştirir (Boush vd., 2009: 12). Gerek pazarlamacılar
gerekse psikoloji biliminin ikna üzerine çalışan uzmanları, satış için gerekli
koşulların oluşmasını beklemek yerine onları inşa etme çabasındadır. Bu
amaçla yapılan bilimsel çalışmalar, ticari pazarda aldatıcı ve yanıltıcı taktiklerin
tasarımına katkı sağlamak amacıyla kullanılır (Boush vd., 2009: 12). Aldatıcı ve
yanıltıcı taktikler, tüketicilerin tutum ve davranışları dikkate alınarak hazırlanır.
Bu hazırlık, halkla ilişkiler ve pazarlamada strateji yapılandırmaya ve
değerlendirmeye yarayan alan araştırmaları ile sağlanır. Üretici, satıcı ve
dağıtıcı şirketler için yapılan bu pazar araştırmalarında, şirketler için olumsuz
durumların tespiti ve planlı promosyon ve tanıtım faaliyetlerinin sonuçlarının
etkisi değerlendirilir (Grunig, 2006). Bu ampirik araştırma sonuçları satış ve ikna
etkisi daha yüksek taktikler geliştirmekte kullanılır. Bu türden ampirik
araştırmaların amacı sosyal faydayı artırmaktan ziyade, satıcının karını
yükseltmektir (Erdoğan, 2008). Bu yolda tüketiciyi aldatıcı ve yanlış yönlendirici
5
pratikler tasarlanır ve kullanılır. Bu tür taktikler, bu pratikleri uygulayan bazı
profesyonellerce normal ve masum olarak görülür (Çetinkaya, 1992: 15). Kasıtlı
ve ikna amaçlı planlanan bu taktikler yaratıcılık veya ticari rekabette kullanılan
meşru yöntemler olarak değerlendirilirler. Satış maksadı ve ikna ile aldatma
isteği ve bilinci arsında oldukça bulanık bir çizgi olduğu gerçektir. Bu da aldatıcı
pratiklerin nitelenmesini, saptanmasını ve denetlenmesini zorlaştırır (Armstrong
vd., 1979: 237-246). Ancak ne kadar zor olursa olsun değişmeyen gerçek
profesyonel uygulamalarda aldatıcı ve yanıltıcı taktiklerin kasıtlı ve stratejik
olarak kendi çıkarları doğrultusunda planlandığıdır.
Tüketicilerin korunması ve toplumsal zararın önüne geçilmesi için, aldatıcı
ve yanıltıcı pratikler yasalarla denetlenir. Tüketici haklarını ve ticari rekabeti
korumaya yarayan bu yasalar şirketlere belirli sınırlılıklar, yaptırımlar ve cezalar
getirse de bu pratikler yoğun bir biçimde kullanılmaya devam edilmektedir
(Aditya, 2001; Göle, 1985; İnal, 2000; Preston, 1994). Birçok akademisyen
yasalara
uygun
ancak
tüketicileri
aldatmaya
ve
yanıltmaya
yönelik
uygulamaların piyasalara sinmiş olduğunu belirtir (Aditya, 2001; Boush vd.,
2009; Preston, 1994). Bu bilim adamları aldatıcı ve yanıltıcı pratiklerin doğasını
anlamaya çalışmakta ve toplumsal fayda sağlamayı amaçlayan araştırmalar
yapmaktadırlar.
Bu
araştırmaların
tamamının
konuya
yaklaşımı
tüketici
perspektifindendir. Yürürlükte olan yasaların sorunun çözümünde yeterli
olmadığı konusunda görüş birliği vardır. Bu temel çerçevede Preston (1994)
çalışmasında, adeta yalan söylemenin normal karşılandığı günümüz ticari
pazarında biz tüketicilerin bilinç seviyesini arttırarak, yasal olan bir takım aldatıcı
ve yanıltıcı pratiklere yönelik farkındalık yaratmayı hedefler. Sorunu etik bir
mesele olarak ele alan Aditya (2001) ise ampirik bulguların ötesinde potansiyel
aldatıcı ve yanıltıcı etkenlerin ve adil olmayan pratiklerin karakterinin
belirlenmesi konusunu araştırmıştır. Rampton ve Stauber (2001) ise, “Bize
Güvenin, Biz Uzmanlarız” (Trust Us We’re Experts) isimli kitabında halkla ilişkiler
uzmanlarınca “rasyonel olmayan” kamu görüşünün istenilen yönde düzeltilmesi
6
için yapılan manipülasyonları incelemiştir. Boush ve arkadaşları (2009) ise
aldatıcı pazarlamayı tüketici sorunlarının merkezine koydukları araştırmalarında,
hem sorunun teorik arka planına, hem aldatıcı ve yanıltıcı pratiklerin neler
olduğuna hem de tüketicilerin aldatıcı ve yanıltıcı pratiklere karşı korunma
becerilerini geliştirmeye yarayan yöntemlere odaklanmışlardır.
Bilimsel
araştırmalar
incelendiğinde
şirketlerin
halkla
ilişkilerinde
kullandıkları aldatıcı ve yanıltıcı pazarlama pratikleri içerisinden en yoğun olarak
“reklam” pratiği üzerinde çalışıldığı görülmektedir (Gao, 2008; Gardner, 1975;
Gökdelek, December 2010; Göle, 1983; İnal, 2000; Mitchell, 2002; Özdemir,
2004; Russo vd., 1981). Tüketim toplumunda tüketimi daha da artırmaya yönelik
belki de en etkili yöntem olarak görülen reklam pratiği (Çetinkaya, 1992; İnal,
2000) satış öncesi ürünle ilgili enformasyon sağlayan ve tüketicilerin bilişini
etkileyen önemli stratejik yöntemlerden biridir. Reklam uygulamalarında sıklıkla
aldatıcı taktikler kullanıldığı bilinmektedir (Çakır, 2007; Çetinkaya, 1992; Gao,
2008; Gardner, 1975; İnal, 2000; Mitchell, 2002; Nebenzahl ve Jaffe, 1998;
Özdemir, 2004; Russo vd., 1981). Özellikle ticari rekabeti korumak ve
tüketicilerin yanlış yönlendirilmesine engel olmak ve aldatıcı reklamlarla ilgili
siyasaların belirlenmesi amacı ile pek çok akademik çalışma yapılmıştır
(Armstrong vd., 1979; Gao, 2008; Göle, 1983, 1985; İnal, 2000). Ancak reklam
dışındaki halkla ilişkiler ve pazarlama faaliyetlerine aynı ilginin gösterildiği
söylenemez. Daha kötüsü, aldatıcı pratiklerden biri olan ve ürünün satış
noktasında tanıtımına ve satışına (iknasına) yönelik etkili bir pazarlama elemanı
olan “paketleme” pratiği, üzerinde yapılmış bilimsel araştırmaların ve yasal
düzenlemelerin yetersizliği dikkat çekmektedir.
Aldatıcı paketleme ile ilgili ABD’de ve Avrupa’da yapılan araştırmalarda,
konu, tüketici şikâyetleri, sosyal bilinç, marka imajı, grafik iletişim, toplum sağlığı,
etkili iletişim ve yasal düzenlemeler gibi çeşitli bağlamlarda ele alınıp
incelenmiştir (Bone ve France, 2001; Butkeviciene vd., 2008; Corey ve Bone,
7
1992; Gupta vd.,, 2007; Moskowitz, 2009; Nestle ve Ludwig, 2010; Stewart,
1996). Türkiye’de ise, aldatıcı paketlemenin doğasını betimleyici seviyede bile
yapılan bir çalışma bulunmamaktadır. Var olan paketleme pratiği ile ilgili olarak
yapılan çalışmaların, paketlerin tüketiciyi bilgilendirmesi fonksiyonu, satışa etkisi
ve etiket tercihleri ile demografik özellilerin ilişkisi üzerine yoğunlaştığı
görülmektedir (Altıok ve Babaoğlu, 2010; Çoşkuner, 2010; Gökalp, 2007;
Karabiber, 2010; Özgen, 2007) .
Paketlemenin, modern halkla ilişkiler ve pazarlamanın, satış için ikna
işlevinde artan önemine bağlı olarak bu uygulanan aldatıcı ve yanıltıcı taktiklerin
kullanılma
potansiyeli
dikkate
alındığında
yapılan
çalışmalar
yetersiz
kalmaktadır. Bu tez bahsedilen yetersizliği gidermek amacı ile Türkiye’de
akademik olarak incelenmemiş konuları ele alıp irdelemek için tasarlanmıştır. Bu
tez çalışmasının tüketicilerde aldatıcı ve yanıltıcı pratiklere karşı farkındalığın
artırılmasına, aldatıcı ve yanıltıcı pratikleri kullanan halkla ilişkiler uygulayıcıları
ve reklamcıların uyarılmasına, siyasa yapıcıların ve uygulayıcıların daha etkili
yollar geliştirmesine katkı sağlayacağı umut edilmektedir. Bunlara ek olarak,
akademik bağlamda birikmiş bilgi birikimine katkı sağlayarak ve diğer
araştırmacıların konuya ilgisi çekilerek, sorunu giderme yolunda yeni yapılacak
araştırmalara yol açması beklenmektedir. Bu tez çalışmasında alandaki boşluğu
doldurmaya yönelik olarak, özellikle Türkiye’de eksikliği saptanmış aldatıcı
paketleme pratiği konusu ele alınmıştır. Çalışmada paketleme pratiğinde
tüketicilerin rasyonel satın alma kararlarını etkilemeye yönelik aldatıcı ve
yanıltıcı
potansiyeldeki
uygulamaların
doğasını
belirleme
gereksinimi
giderilmeye çalışılmıştır. Bu çaba içinde paketli ürünler ile ilgili aldatıcı ve
yanıltıcı pratiklerin doğurabileceği en önemli sorun olarak görülen tüketici ve
kamu sağlığını tehdit eden gıda ürünleri üzerine odaklanılmış ve Türkiye’deki
kek paketleri araştırma materyali olarak seçilmiştir.
8
Paket tasarımının planlanması sırasında, paket üzerine planlı bir şekilde
yerleştirilen enformasyonun içeriği ve sembolsel tasarımı ile tüketicinin algı,
tutum ve davranışı belli yönlerde biçimlendirilmeye çalışılır (Pearce, 1999).
Birikmiş bilgide açıkça görüldüğü gibi (Aditya, 2001; Boush vd., 2009; Preston,
1994; Rampton ve Stauber, 2001) dikkat çekerek kendi promosyonunu ve kendi
satışını yapan paketlerde her zaman ürünle ilgili doğru ve eksiksiz enformasyon
kullanılmaz; onun yerine ticari avantaj elde etmek için, kasıtlı olarak ürünle ilgili
bilgiler çeşitli yollarla manipüle edilerek tüketici aldatılmaya ve yanlış
yönlendirilmeye çalışılır (deception). Aldatıcı paketlerde, içlerinde saklı olan
ürüne ait olduğu iddia edilen, uydurma, abartılı, karmaşık ifadelere yer verilir;
ürünü olduğundan daha fazla, büyük veya ağır gösteren paket tasarımları tercih
edilir; içindekinin asıl görünüşünü yanlış temsil eden illüstrasyonlar kullanılır;
çekici renkler ve kutu tasarımlarıyla dikkat özden biçime taşınır; ürünle ilgili
olumsuz algılanabilecek herhangi bir bilgi/enformasyon, grafik kurgu yoluyla
gizlenir, dikkatten uzak tutulur ve/veya okunaksızlaştırılır. Bu ve benzeri
pazarlama taktiklerinden kek paketleri de bağımsız olamaz. Tüketicinin dikkatini
çekmek ve rasyonel satın alma davranışını etkilemek amacı ile kek paketleri
üzerinde ürünün gerçek karakterini yansıtmayan veya çağrıştırmayan slogan,
fotoğraf ve illüstrasyon veya isimler kullanılır (Bone ve France, 2001; Brandt,
Moss, ve Ferguson, 2009; Hayes, 2009; Lonergan vd., 2001; Pearce, 1999).
Türkiye’deki gıda paketlerinde de tüketiciyi aldatma ve yanıltma
potansiyeli
taşıyan
uygulamalar
çerçevesinde,
yukarıdaki
tartışma
ve
gerekçelerden hareketle, tez, aşağıdaki araştırma konuları/soruları üzerine
odaklanmıştır:
1. Üretilen enformasyon ile tüketicin aldatılması.
9
1.1.
Kek paketleri üzerinde üretilen enformasyon varsa nelerdir ve ne
ölçüde (hangi sıklıkta) kullanılmıştır?
1.2.
Kek paketlerinde kullanılan üretilmiş enformasyonların odaklandığı
temalar nelerdir?
1.3.
Enformasyon üretilerek elde edilmek istenen amaçlar/sonuçlar neler
olabilir?
Gıda ürünü paketleri tasarımı yapılırken iki ana faktör göz önünde
bulundurulur. Birincisi üreticinin ürünü tanıtmak ve satmak için paket üzerinde
bulunmasını istediği bilgiler. İkincisi ise yasal zorunluluklar gereği paket üzerinde
yer alması gereken enformasyon/bilgi ve uyarılar. İkinci tipteki bilgi kimi zaman
üreticinin, ürünü ile ilgili olarak tüketicinin farkında olmasını istemediği ve
tüketiciye ya da toplum sağlığına zararlı özellikler taşıyabilir. Tüketicilerin ürünler
hakkındaki tehlikeleri ve olumsuz özellikleri bilmeleri ve fark etmeleri, üreticiler
tarafından istenmeyebilir. Böyle durumlarda paket tasarımlarında üreticinin
dezavantajına olan bilgi/enformasyon ya tümüyle paket üzerinde sunulan bilginin
dışında tutulur ya da paket üzerinde bu enformasyonun mümkün olduğunca
görünmemesine ve/veya gizlenmesine çalışılır. Bu yolla tüketicinin farkında olma
ve bilgi edinme hakkı, bilgi vermeyerek veya bilgi almayı bir şekilde zorlaştırarak
engellenmeye
çalışılır.
Örneğin,
birçok
ülkede
gıda
ürünlerinin
paket
tasarımlarında bazı bilgiler iletilirken tüketicinin fark etmesini ve okumasını
güçleştirici taktikler kullanılmaktadır (Brandt vd., 2009; Kyle, 1961; Nestle ve
Ludwig, 2010; Pearce, 1999). Bu kullanım biçiminin Türkiye’deki kek
paketlerinde olup olmadığı ve varsa bu kullanımın karakterini araştırma
gereksinimini yaratır. Bu gereksinime bağlı olarak tezde, ikinci olarak, aşağıdaki
sorular araştırılmıştır:
2. Gizlenen enformasyon ile tüketicinin aldatılması.
10
2.1.
Gizlenmeye çalışılan temalar varsa nelerdir ve gizlenmeye çalışılan
temalar ne ölçüde (hangi sıklıkta) kullanılmıştır?
2.2.
Gizlemek için kullanılan yöntemler nelerdir ve paketler üzerinde ne
ölçüde (hangi sıklıkta) kullanılmıştır?
2.3.
Bilgilerin gizlenmesi ile amaçlanan/beklenen sonuçlar nelerdir?
Tüketici satın almada, gereksinimini gidermeye uygun olabilecek pek çok
alternatif ve rakip ürün hakkındaki enformasyonu karşılaştırarak en uygun
olanına karar verir (Bettman vd., 1993). Paketlemede kullanılan, tüketicinin
rasyonel satın alma davranışını etkileyen ve aynı zamanda haksız rekabeti de
beraberinde getiren yöntemlerden bir tanesi de tüketicinin kendi için işlevsel
olana karar verebilmesi için karşılaştırma yapmasını engellemek/güçleştirmek
amacı ile enformasyonların manipüle edilmesidir. Diğer bir deyişle, ürünler
arasında karşılaştırma yapmayı engelleyici, güçleştirici veya yönlendirici
uygulamalar, tüketiciyi aldatan ve yanlış yönlendiren uygulamalar olarak kabul
edilmektedir
(Kyle,
1961;
Pearce,
1999).
Bu
uygulamalardan
biri
de
paketlemede, aynı boy paketler içerisinde farklı gramajda ürün satılması veya
aynı
isimdeki
ürünlerin
çoklu
paketlerde
farklı
gramajlar
ile
üretilip
paketlenmesidir. Bu şekilde tüketicinin satıcı açısından işlevsel olan yanlış karar
vermesi sağlanmaya çalışılmaktadır (Gupta vd., 2007; Kyle, 1961; Nestle ve
Ludwig,
2010).
Araştırmalarla
diğer
ülkelerde
belirlenen
bu
durumun,
Türkiye’deki kek paketlemesine de yansıtılma olasılığı oldukça yüksektir. Önceki
araştırmalara dayanan bu olasılıktan hareket ederek, üçüncü olarak, aşağıdaki
araştırma soruları üretilmiştir:
3. Manipüle edilen enformasyonlar ile tüketicin aldatılması.
11
3.1.
Aynı büyüklükteki paketlerin içinde farklı gramajda kek bulunuyor
mu?
3.2.
Çoklu paketlerde, tekli paketlerinden farklı gramajlarda kek
bulunuyor mu?
Tüketiciyi aldatmaya yönelik olarak aynı paket üzerinde farklı farklı
aldatıcı uygulamaların aynı anda kullanılma olasılığı da vardır. Bu aldatıcı
yöntemler birbirinden bağımsız olabileceği gibi, birbiriyle bağıntılı ve birbirini
destekleyen nitelikte de olabilir. Örneğin, ürünün bir karakteri yanlış gösterilirken
aynı zamanda bu yanlışı ortaya çıkarabilecek (pakette bulunması zorunlu) doğru
enformasyon gizlenmeye çalışılabilir. Kek paketlerinde kullanılan aldatıcı
pratiklerin birbirleriyle bağıntılı olarak kullanıldığı varsayımından yola çıkılarak,
dördüncü ve son olarak, aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır:
4. Aldatıcı pratikler arasındaki ilişki
4.1.
Paket üzerinde iddia edilen içeriğin (‘neli’ olduğunu söyleyen
ifadenin) yanlış olması ile içindekiler bilgisinin okunaklılığı arasında
bir ilişki var mıdır?
4.2.
Paket üzerinde iddia edilen içeriğini yanlış olması ile içindekiler
bilgisinin paket üzerinde bulunduğu/yazıldığı yer arasında bir ilişki
var mıdır?
12
İKİNCİ BÖLÜM
2. KURAMSAL ÇERÇEVE
Tezin ele aldığı konuya, literatürde oldukça farklı kuramsal çerçevelerden
yaklaşılmıştır. Bu kuramsal inşaların bir bölümü halkla ilişkiler ve tanıtım
alanında kullanılan aldatıcı pratikler ile ilgili olarak sorunu yasal düzenlemeler
(tüketici haklarının ve rekabetin korunması), bir kısmı ise etik ve sosyal
sorumluluk bağlamı içinde ele alıp incelemektedir. Bu kuramsal yaklaşımların
büyük çoğunluğu ana akım açıklamalar içinde değerlendirilen, bazıları da liberalçoğulcu açıklamalar getirmektedir. Bu tür yaklaşımlar içerisinden ilk olarak, bu
tezin de konusu olan halkla ilişkiler ve reklamcılık uygulamaları içerisinde
kullanılan “aldatma” kavramını tanımlamaya çalışanlar, konuyu tüketici hakları
ve rekabetin korunması perspektifinden ele almışlardır. Bu araştırmaların,
1960’lı yıllardan başlamak üzere, yoğun olarak Amerika’da yapılan çalışmalar
olduğu görülmektedir. Bu akım içerisindeki çalışmalarda, çoğunlukla, 1914
yılında kurulan Federal Ticaret Komisyonu (FTC, Federal Trade Commission)
eleştirilerek, aldatıcı pratiklerin tanımı ve hangi pratiklerin aldatıcı olduğu
saptanmaya çalışılmıştır (Aditya, 2001; Armstrong vd., 1979; Gardner, 1975;
Kyle, 1961; Preston, 1994; Rubin, 1991). Kuruluş amacı haksız rekabeti
korumak olan ve daha sonra görev tanımı ticarette haksız/aldatıcı ve etik dışı
uygulamaları önlemek olarak genişletilen FTC’ye (Aditya, 2001; Kyle, 1961) ek
olarak gıda ve ilaçların etiketlenmesi ile düzenlemeler yapan Federal Gıda ve
İlaç İdaresi (FDA, The Food and Drug Administration) ve çeşitli eyalet kanunları
da eleştirilerek, tüketicinin aldatılmasına yönelik daha etkin siyasaların üretilmesi
için akademik çalışmalar yapılmıştır.
Bu konuda ilk araştırmacılardan biri olan Jerry V. Kyle, 1961’de
yayınladığı “Aldatıcı Reklam Pratikleri” (Deceptive Advertising Practices)
13
çalışmasında,
tüketiciyi
korumaya
yönelik mevcut
_federal ve
eyalet_
yasalarının güçlendirilmesi gerekliliğini savunmuştur. Araştırmasını tüketici
raporlarına dayandıran Kyle, önceliği ürünlerin piyasada tutunması olan
Amerikan serbest piyasa sisteminin, tüketicinin sesine ve şikâyetlerine kulak
vermesi gerektiğine dikkat çekmiştir. Eleştirisinin temellerini tüketicilerde hızla
artan güvensizliğe dayandıran yazar, verimli/üretken ekonominin hızını kesen bu
güvensizliğin nedenlerini aldatıcı pratiklere bağlamıştır (Kyle, 1961). Bu pratikleri
sırasıyla (1) aldatıcı paketleme ve etiketleme, (2) yanıltıcı kalite gösterimi, (3)
yanıltıcı fiyat gösterimi, (4) tuzak (kandıran) reklamlar ve (5) tartışmalı reklam
standartları olarak belirlemiştir (Kyle, 1961: 903-912).
Günümüzde uygulanan yasalara temel oluşturan bu sınıflandırma aldatıcı
pratiklerin
birçoğunu
betimlemeye
yararken,
bir
kısmını
da
dışarıda
bırakmaktadır. Özellikle bu tezde ele alınan “aldatıcı paketleme pratikleri” ile ilgili
konu sadece paketlerin büyüklükleri ile ilgili tüketici şikâyetleri kapsamında ele
alınmıştır. Aynı büyüklükteki paketler içerisinde satılan farklı gramajlardaki
ürünlere ve ekonomik paketler adı altında daha pahalı satılan ürünlere dikkat
çekilerek, bu pratikler ile tüketicinin rasyonel tercih yapmasının önlenmeye
çalışıldığı
açıklanmıştır.
Günümüzde
uygulandığı
bilinen
bu
aldatıcı
uygulamanın (Gupta vd., 2007: 239-250) yanı sıra tüketiciyi aldatmaya yönelik
pek çok farklı taktik kullanıldığı bilinmektedir.
Bunlardan sadece bir tanesine daha Kyle’ın “yanıltıcı kalite gösterimi”
başlığı altında yer verilmiştir. Burada tüketicinin kafasını karıştırmaya yönelik (1)
ürünü farklılaştırdığı iddia edilen anlamsız veya var olmayan özellikler ve (2)
kalite sıralamalarının kullanımından bahsedilmiştir (Kyle, 1961: 903-912).
Ürünleri farklılaştırmada, içinde “xyz90” (aslında var olmayan bir ifade)
bulunması veya delux, süper delux gibi (seviye belirlemenin mümkün olmadığı
ifadeler) ürünün kalitesini gösteren karmaşık kavramlara yer verilmesi örnek
olarak gösterilmiştir (Kyle, 1961: 903-912).
14
Kyle tarafından ortaya konulan bu aldatıcı pratiklerin günümüzde de
uygulandığı bir gerçektir. Ancak, araştırmada özellikle ürünle ilgili gerçekleri
temsil etmeyerek, ilgiyi özden uzaklaştırmaya ve kimi gerçekleri gizlemeye
çalışarak tüketiciyi aldatmaya yönelik pek çok pratiğe yer verilmediği de
söylenmelidir.
Yasal düzenlemelerin geliştirilmesi çabası içinde öncü kabul edilen bir
başka araştırmacı da David M. Gardner’dır. Gardner, aldatmanın yasalarca
saptanabilmesi için öncelikle tüketiciye odaklanmış ortak bir aldatma tanımının
ortaya konması ve kabul edilmesi gerektiği inancındadır (Gardner, 1975, 1976).
FTC’nin tüketiciyi korumaktan çok rekabeti korumaya odaklandığını belirterek,
bu durumu aldatıcı olanı belirlemede temel sorun olarak göstermektedir
(Gardner, 1975: 40-46). Kendisinin “Reklamcılıkta Aldatma: Kavramsal Bir
Yaklaşım” (Deception in Advertising: A Conceptual Approach)
başlıklı
çalışmasında işlevsel ve davranışsal odaklı olarak konumlandırdığı tanım şu
şekildedir:
“Eğer bir reklam/tanıtım (veya reklam/tanıtım kampanyası), tüketicide,
tüketicinin uygun/makul bilgiye sahip olması durumunda edineceği izlenim ve
inançtan farklı bir izlenim ve inanç bırakıyorsa ve bu inanç ve/veya izlenim
olgusal olarak yanlış veya potansiyel olarak yanıltıcı ise, o zaman aldatma
vardır.” (Gardner, 1975: 42)
Benzer bir tanım da Gardner’ın çalışmasının takipçileri olan Armstrong, Gurol ve
Russ tarafından yapılmıştır.
“Tüketici,
aleni
veya
imalı
herhangi
bir
reklam/tanıtım
iddiasını
asılsız/sahte olarak algılıyor ve inanıyorsa aldatma oluşur. Ancak bu asılsız
iddia, ürün kategorisi içerisinden bir marka satın almada tüketicinin satın
alma kararıyla ilgili olmalıdır. Bu tanım aldatmanın üç önemli bileşenini inanç,
15
asılsızlık/sahtelik ve alaka (relevance) olarak belirtir.” (Armstrong vd., 1979:
237 )
Her
iki
tanımda
da
“aldatma”,
tüketicinin
inanç
ve
algısı
ile
belirlenmektedir. Bu durumda, aldatıcı pratiklerin saptanması için tüketicinin algı
ve
algılarındaki
değişikliklerin
ölçülmesi
gerekmektedir.
Bu
ölçümlerin
sonucunda ya tüketici aldatıcı iddiaların farkında/bilincinde olduğu saptanmalı _
ki bu durumda aldatılamamış olacaktır (Armstrong vd., 1979: 237-246)_ ya da
marka hakkındaki inanç ve davranışlarının değişmiş olduğu gözlemlenmelidir.
Bu yaklaşıma göre, ilk olarak bir reklamın/tanıtımın aldatıcı olup olmadığını
belirlemek
için
tüm
tüketicileri
temsil
ettiği
varsayılan
odak
grupların
oluşturulması, algı ve inanç ölçümlerinin yapılması gerekmektedir. İkinci olarak
karşılaştırılmalı yapılacak ölçümler için ürün gruplarına veya markalara ait daha
önceki inanç ve algıların biliniyor (ölçülmüş) olması gerekmektedir. Üçüncü
olarak ise her reklam için ayrı ayrı ölçümler yapılması ve aldatıcı olup
olmadıklarının saptanması gerekmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı gibi Gardner’ın ve
Armstrong ve çalışma arkadaşlarının tanımları üzerinden, aldatıcı pratiklerin
saptanması ve ölçülmesi oldukça zordur. Buna ilave olarak tanımlar bir ürünün
gösterilen veya iddia edilen bir özelliği hakkında (ürün vaatlerinin) yanıltıcı olma
durumu üzerine yoğunlaşmıştır. Bu da sadece reklam pratiğini çözümlemeye
yöneliktir. Halbuki kimi zaman ürünün bazı özellikleri gizlenerek veya karmaşık
ve anlaşılması güç hale getirilerek de tüketici aldatılmaya ve yanlış
yönlendirmeye çalışılır. Dolayısı ile Gardner ve Armstrong ve arkadaşlarının
yaklaşımı halkla ilişkiler ve tanıtımda kullanılan reklam pratiği dışındaki diğer
pratikler için, özellikle paketleme pratiği için, aldatıcılığı saptamada ve ölçmede
tam anlamıyla işlevsel değildir.
Konuyu yasal düzenlemeler ve tüketici hakları perspektifinden ele alan bir
başka yazar ise Ivan L. Preston’dır. Preston (1994) mevcut yasaları, bazı
16
aldatıcı reklamları önlemede başarılı bulurken, bazı reklamların aldatıcı ve
yanıltıcı iddialar barındırmasına izin verdiğini söyler. Üreticilerin, satıcıların ve
reklamcıların yasal olan ancak asılsız ve aldatıcı pek çok eylem, söylem ve
davranışı tanıtım faaliyetlerinde kullandığını belirtir (Preston, 1994). Hatta
bunlara göz yuman, yasaların reklamcıların tüketiciyi aldatma ve yanlış
yönlendirerek satışlarını arttırma çabasını desteklediğini öne sürer (Preston,
1994).
Yasalarca korunduğunu ve reklamların FTC tarafından denetlendiğini
bilen Amerikan halkı, kendisine ulaşan enformasyonun (tanıtım iddialarının)
doğru olduğunu düşünür ve kabul eder. Hâlbuki durum hiç de böyle değildir
(Preston, 1994). Prestona’a göre tüketiciler farkında olmadan sunulan pek çok
asılsız enformasyonu kullanarak satın alma kararı verirler ve bu da bireysel ve
toplumsal zararlara yol açar (Preston, 1994).
Denetim mekanizmalarının, aldatıcı ve zararlı olan bu reklamlara izin
vermesinin çoğunlukla sebebi barındırdığı iddiaların hiç kimse tarafından
inanılmayacak kadar bariz ve abartılı olduğunu düşünmeleridir. Bu kadar bariz
olan sahte iddiaların tüketicinin satın alma kararını etkilemediğini savunurlar.
Ancak Preston (1994) aynı fikirde değildir. Reklamcıların satışlarını arttırmak için
kullandıkları bu tür taktiklerin tüketicin satın alma kararını bir şekilde etkilediğini
söyler (Preston, 1994). Bunun da reklamcılar tarafından çok iyi bilindiğini aksi
takdirde o kadar para harcayarak bu reklamları yapmayacaklarını belirtir
(Preston, 1994).
Preston (1994) bir reklamın aldatıcı olup olmadığını saptamada, tanıtım
iddiası (iddiaları) ile ürünü (ürün özelliklerini) karşılaştırma yönteminin işe
yarayacağını düşünmektedir (Bu tez çalışmasında bu yöntem izlenmiştir). Ancak
yasaların bunun yerine tüketicinin kafasının içine bakmaya çalıştığını söyler.
Çünkü FTC için önemli olan tüketicin algısıdır ve tüketicin neye inanıp neye
inanmadığı aldatıcılığı belirlemede esas alınır. Elbette algıyı ölçmek, ürünün
17
karakteri ile ilgili olguları ölçmekten çok daha zordur. Bunun için, FTC ürünle ilgili
olan (ortalama tüketici değil) kitleyi temsil eden bir örneklem üzerinde araştırma
yaparak algıyı ölçmeye çalışır ve reklamın aldatıcı olduğunun deneklerin yüzde
20-25’i üzerinde ispatlanmasını bekler (Preston, 1994).
Preston (1994), pek çok açıdan gerçekleri bulmada yeterli bulmadığı
uygulamaların reklamcıları hatta toplumu aldatma eğilimine yönlendirdiğini
düşünür. Hoş görülen, şaka ve bariz abartılı kabul edilen bu yalanların tüketici
ve toplum çıkarlarını zedelediğini ve bunun sonucunda tüm toplumun yaşam
ortalamalarının ve ekonomik standartlarının düştüğünü ve yüksek düzeyde
sahtekarlık ve zorbalığın deneyimlendiğini söyler (Preston, 1994).
2001 yılında yaptığı çalışmada Ram N. Aditya, FTC politikaları için
Gardner (1975) ile aynı eleştirel görüşü paylaşmaktadır. Aditya, FTC’nin aldatıcı
ve haksız pazarlama pratiklerini önlemekle ile ilgili olarak öncelikle ekonomik
değerlendirmelere dayalı siyasalar kullandığını ve bunun esas dallanmakta olan
toplumsal ve bireysel tüketiciye yönelik tehditleri göz ardı ettiğini söyler (Aditya,
2001: 735-761). Yazar, ekonomik göstergelere dayalı yasal düzenlemelerin kısa
vadeli zararları telafi etmede kısmen yeterli olabileceğini, ancak uzun vadeli
toplumsal ve değer yargıları ile ilgili oluşabilecek bozulmaların önüne
geçemeyeceğini savunur. Buna yönelik dar bir ticari perspektif yerine, toplum ve
değer sistemlerini öncelikle gözeten etik, psikolojik ve toplumsal perspektiften
daha geniş bir bakış açısıyla konunun ele alınması gerekliliğini söyler (Aditya,
2001:
735-761).
Aditya’nın
yaklaşımında,
salt
ampirik
verilerle
haksız
uygulamaları belirlemenin ötesinde, potansiyel aldatıcı parametrelerin altı çizilir.
Aditya, daha önce yapılan tanımlardan daha kapsamlı olan kendi tanımını
şu şekilde yapar:
“Pazarlamada aldatma şu koşullarda oluşur:
18
Herhangi bir hareket, iddia veya mesajın (a) olmaması halinde en
azından
bazı
tüketicilerin
satın
alma
kararında
akılcı
davranabileceği
durumlarda,(b) tüketicide, ürün veya marka ile ilgili aslında kanıtlanamayan
birtakım düşünce ve inançlara sebebiyet verdiğinde (c) toplumda güvensizliği
besleme veya etik değerleri erozyona uğratma potansiyeli olduğunda” (Aditya,
2001: 738)
Tanımın ilk iki maddesi, Gardner (1976) ve Armstrong ve arkadaşlarının
(1979) tanımları ile ortak görüş içermektedir. Ancak tanımın son parçası özellikle
Armstrong ve arkadaşlarının görüşünden _iddianın alakalı (önemli) olması_ ciddi
bir biçimde ayrılır. Aditya’ya (2001: 735-761) göre, mevcut yasaların da,
tüketicinin satın alma kararını etkilemediğini düşünerek izin verdiği, bariz abartılı
ve uydurma iddialar aslında topluma zarar vermektedir. Bunlar her ne kadar hiç
kimse tarafından inanılmayacak kadar alakasız (önemsiz) veya abartılı iddialar
olsa da, aslında satışları arttırmak amacı ile tüketiciyi bir şekilde etkilemek
maksadıyla uygulanmaktadır (Aditya, 2001: 735-761). Aditya bunların uzun
vadede
sivil
yozlaşmaya
sebep
olabileceğini
düşünmektedir.
Bu
tür
uygulamalara göz yumulmasının sonucunda aldatmanın toplumun bir bileşeni ve
güvensizliğin de yerleşmiş bir değer haline geleceğini savunmaktadır (Aditya,
2001: 735-761). Bu tez çalışmasında Aditya’nın bu görüşü tamamen
benimsenmiş ve kuramsal çerçevenin oluşturulmasında kullanılmıştır.
Bu tez çalışmasının katıldığı bir başka nokta da yazarın, aldatmayı
stratejik bir pazarlama taktiği olarak ele alışıdır. Planlı olan bu taktik uygulama
satış öncesi, satış noktası ve satış sonrasındaki tüm pratiklerin içine sindirilmiştir
(Aditya, 2001: 735-761). Bu konuda, gerek yasaların gerekse teorik veya ampirik
araştırmaların çoğunluğu aldatıcı pazarlama pratikleri içerisinde satış öncesi
safhaya, yani reklamlara odaklanmıştır (Aditya, 2001: 735-761). Bu tür yaklaşım
eksiktir veya yetersizdir, çünkü satış noktasındaki (paketler gibi) ve satış
19
sonrasındaki pek çok uygulamada aldatıcı pratikler kullanılmaktadır (Aditya,
2001: 735-761).
Konuyu
yasal
düzenlemeler
ve
tüketici
haklarının
korunması
perspektifinden ele alan Türk araştırmacılarının başında Celal Göle gelmektedir.
Göle 1983 yılında yayınladığı “ Ticari Hukuk Açısından Aldatıcı Reklamlara
Karşı Tüketicin Korunması” isimli kitabında konuyu hukuki açıdan ulusal ve
uluslararası boyutta ve tarihsel gelişimi içinde ele alarak incelemiştir. Göle
(1983), Türk hukukunda bu konuya ayrıntılı ve yeterli bir düzeyde yer
verilmediğini söylemekte, Abdülkadir Sönmez’in 1979 yılında, Ankara Barosu
dergisinde yazdığı makalesine atıfta bulunmaktadır:
“Aldatıcı reklam yapılması, haksız bir rekabet teşkil eden bir
davranış olduğundan Ticaret Kanunumuzda dolaylı olarak ele alınmıştır.
Haksız rekabet tanımında yer alan iyi niyet kaideleri somut bir biçimde
ortaya
konulmadığından
reklamların
aldatıcı
olup
olmadıklarının
saptanması güçlük arz etmektedir. Bu durumun ise, tüketicin aleyhine,
buna karşılık aldatıcı reklam yapan kişilerin lehine olacağı muhakkaktır”
(Göle, 1983)
Göle (1983) bu sorunun ancak sadece aldatıcı reklamlara karşı tüketicin
korunmasını esas alacak düzenlemelerin yapılması ve bundan sorumlu olacak
ABD’deki FTC gibi bir idari bir organın kurulması (ABD’deki FTC gibi) ile
sorunun aşılabileceğini savunur.
Celal Göle’nin daha sonraki çalışmalara temel referans oluşturacak bu
eserinde dikkat çektiği diğer bir sorun da aldatıcı reklam tanımının ve aldatıcı
sayılacak reklamlar için incelenecek hususların düzenlenmemiş olmasıdır. Bu
konuda yazarın önerisi ise şu şekildedir:
“ Ortalama bilgi ve dikkat seviyesindeki tüketicileri aldatan ya da
aldatma ihtimali bulunan yanlış veya yanıltıcı nitelikteki reklamlar aldatıcı
20
olarak kabul edilmelidir. Hiçbir tüketiciyi aldatmayan ya da aldatma
ihtimali bulunmayan yanlış veya yanıltıcı reklamların ise, aldatıcı olarak
nitelendirilmemesi gerekir. Zira böyle bir reklamdaki vaadin abartma
sınırları içinde kaldığı söylenebilir. Bir reklamın bir kısmının yanlış ve
yanıltıcı olduğu hallerde ise, o reklamın bütünü göz önünde alınarak, yine
tüketicilerce nasıl algılandığı saptanmalıdır.” (Göle, 1983)
Göle, önerilerini sunmakta ancak bunların nasıl ve hangi yöntemlerle
saptanacağına veya ölçüleceğine değinmemektedir. Aslında esas zorluk da
Emrehan İnal’ın (2000) da söylediği gibi bu noktada ortaya çıkmaktadır.
İnal, aldatıcı reklamları, tüketicilerin sağlık ve güvenliği, ekonomik refahı
ve satın almadaki beklentilerinin giderilmesi ve aynı zamanda toplumsal ahlaki
değerler ve toplum için zararlı olarak nitelerken, o da öncelikle mevzuattaki
eksikliği gidermek amacıyla aldatıcı reklamların geçerli bir tanımının yapılması
gerekliliğine dikkat çeker (İnal, 2000). İnal’ın önerdiği tanım ve bu tanıma bağlı
unsurlar ise şu şekildedir:
“ Önemli, yani tüketicilerin ekonomik davranışını etkileyebilecek
nitelikte yanlış, yanıltıcı veya eksik bilgi içererek hitap ettiği kitlede orta
seviyedeki (makul) tüketiciyi aldatan veya aldatma ihtimali bulunan
reklamlar aldatıcı reklamlardır. Bu tanımdan yola çıkarak da bir reklamın
aldatıcı olup olmadığına karar verebilmek için şu üç unsurun bir arada
olmasını aramak gerekecektir:
(1) Reklamın yanlış veya yanıltıcı olması ya da eksik bilgi içermesi;
(2) reklamın hitap ettiği orta seviyedeki tüketiciyi aldatması veya aldatma
ihtimalinin bulunması ve (3) reklamdaki aldatıcılığın önemli, yani
tüketicinin kararını etkileyebilecek olması.” (İnal, 2000)
İnal (2000), çalışmasında unsurları tek tek açarak, “Reklamın yanlış veya
yanıltıcı olması ya da eksik bilgi içermesi unsuru için reklamın (a) genel kural
21
olarak yanlış olması, (b) kuralın istisnası olarak abartılı olması, (c) yanıltıcı
(reklamın lafzen doğru ancak bütününde yarattığı izlenim esas alındığında
yanıltıcı) olması ve (d) önemli noktaları açıklamamış olması” göstergelerini
sunmuştur.
Aldatıcı reklamın ikinci unsuru olarak belirttiği, reklamın hitap ettiği orta
seviyedeki tüketiciyi aldatması veya aldatma ihtimalinin bulunması unsuru için iki
temel soru belirlemiştir. Birincisi “Reklamın hangi tüketicileri aldatması veya
aldatma ihtimalinin olması gerekir?” ve ikincisi “Reklamın tüketicilerin ne
kadarını aldatması yeterlidir?”.
Birinci sorunun cevabı için reklamın orta seviye veya makul diye
adlandırdığı tüketici grubunu aldatması gerektiğini söyler. Bu grubun bilgisiz ve
tecrübesiz tüketiciyi içermediğini belirtmekle yetinirken, daha betimleyici bir
açıklama getirmez. Ayrıca, reklamın hitap ettiği kitlenin, örneğin çocuklar,
yaşlılar, kadınlar vs gibi, belirlenmesi ve değerlendirme yapılırken bu kitlenin
dikkate alınması gerektiği de söyler. Ancak, bu görüşünü aslında çocuklara
yönelik reklamı yapılan bir oyuncağı hediye almayı düşünen annenin de bu
reklamdan etkileneceğini söyleyerek eleştirir ve hedef kitleyi belirlemede
yaşanabilecek zorluklara dikkat çeker. Bunun ötesinde bu soruna da pratik bir
çözüm önermez.
İkinci yani,“Reklamın tüketicilerin ne kadarını aldatması yeterlidir?”
sorusuna cevap olarak geçerli rakamsal bir açıklama getirmez. Diğer ülkelerdeki
yasal uygulamalarda da bu konuda yaşanan sorunlara değinmekle yetinir.
İnal, aldatıcı reklam için belirlediği son unsur olan “reklamdaki aldatıcılığın
önemli, yani tüketicinin kararını etkileyebilecek olması” gerektiği konusunu
ABD’den
örnekler
vererek
açıklar.
Bu
açıklamalara
göre,
reklamları
değerlendiren kurum veya kurulların, reklam vaadinin tüketicinin satın alma
kararını etkilediğini düşünmesi halinde, o reklamın aldatıcı olduğuna karar
22
verilmektedir. Ancak yazar, karar mekanizmalarının bu düşünceye nasıl
ulaştıklarını ve karar sürecinde hangi yöntemleri kullanarak sağlıklı kararlar
verdiklerini açıklamaz.
Gerek Göle, gerekse İnal, bir yandan aldatıcı reklamların önlenmesine
hatta kısa zamanda tespit edilerek kaldırılmasının önemine vurgu yaparken, öte
yandan getirdikleri tanımlara bağlı olarak aldatıcılığı saptama ve ölçmedeki
zorluklar itibariyle çelişirler. Bu zorluklar ortalama seviyedeki (makul) tüketicilerin
kimler olduğunun belirlenmesi, reklamların hedef aldığı kitleye karar verilmesi,
bu kitleyi temsil edecek örneklemin seçilmesi ve bu örneklem içindeki kişilerin
reklam vaatleri ile etkilenen algı ve davranışlarının ölçülmesi şeklinde
sıralanabilir. Bunun ötesinde bu ölçümlerin her bir reklam için ayrı ayrı yapılması
gerekliliği
de
cabasıdır.
Bahsedilen
zorluklar,
reklamların
tamamının
denetlenmesini imkansız kılarken, şikayet edilenlerin incelenerek aldatıcı olup
olmadıklarının karara bağlanması sürecini de yavaşlatmaktadır.
Türk hukukunda, aldatıcı pratikleri önlemeye yönelik ilkelerin, sadece
radyo ve televizyon reklamları için düzenlenmiş olmasından dolayı (Göle, 1985),
konu üzerine yapılan akademik çalışmalar da bu alanda yoğunlaşmıştır. Aslında
tanımı “bir malın veya hizmetin sürümünü arttırmak amacıyla yapılan herhangi
bir tanıtım” olarak yapılan (Göle, 1983; İnal, 2000; Özdemir, 2004) “reklam”
özünde bir “tanıtım aracı” olarak betimlenmiştir. Ancak, reklam pratiği dışında
kalan tanıtım ve promosyon pratikleri, aldatıcılık özellikleri ile ele alınmamıştır.
Oysa “tanıtım aracı” tanımı perspektifinden yaklaşıldığında paketleme sürümü
artırmaya yönelik tanıtım aracıdır ve tüketiciyi aldatmaya yönelik pek çok taktiğin
uygulandığı bir pratiktir. Örneğin, üzerinde et ve balık pişirilen tost makinesi
resmi bulunan bir paket/ambalaj veya kesildiğinde içinden çikolata akan kekin
gösterildiği bir paket tüketiciyi satın almaya ikna etmeye çalışan tanıtım
araçlarıdır. Paketler, Türkiye’de, özellikle son on yılda, tüketiciyi ikna üzerine
çalışan araştırmacıların dikkatini çekmiş (Güzeloğlu, 2010; Özgen, 2007) ancak
23
tüketiciyi koruma, yasal düzenlemeler ya da toplumsal fayda konularında çalışan
akademisyenlerin pek de fazla ilgi konusu olmamıştır.
Türkiye’de yapılan çalışmalar incelendiğinde, araştırmacıların, demografik
özellikler ile paket ve etiketlere ilişkin tutum ve davranışlar arasındaki ilişkiye
odaklandığı görülmektedir. İkbal Aksulu (2001) İzmir ilinde yaptığı araştırmada
yaş, eğitim düzeyi, gelir düzeyi ve cinsiyet değişkenleri ile tüketicinin gıda
paketlerinde bulunan besleyicilik değerlerine gösterdiği ilgi arasında bir ilişki olup
olmadığını incelemiştir. Araştırmacı, tüketicilerin etiket bilgisine başvurma
oranının %85 olduğunu saptamış ancak bu bilgilerin tüketici tarafından kolaylıkla
okunamadığını ve anlaşılmadığını belirtmiştir (Aksulu, 2001: 125). Aynı konuda,
yani, tüketicilerin ambalajlı ürünler ve etiket tercihlerini belirlemek, tercihlerini
cinsiyet ve eğitim düzeyi gibi demografik değişkenlere göre karşılaştırmak
amacıyla 2007’de Leyla Özgen, Ankara ilinde, yine 2007’de Füsun Gökalp, İzmir
ilinde ve 2009’da Selda Başaran Alagöz ve Nezahat Ekici, Karaman ilinde alan
araştırmaları yapmışlardır.
Özgen
(2007)
yaptığı
araştırmanın
sonucunda
tüketicilerin,
gıda
ürünlerinin son kullanma tarihlerinin, ürünün zararlı olabilecek maddeleri ve
besin değerleri bilgilerinin kesinlikle paket ve etiketler üzerinde bulunması
gerektiğini düşündüğünü saptamıştır. Bununla beraber, araştırmasının sonuç ve
öneriler bölümünde, etiket bilgilerin anlaşılabilir sadelik ve okunabilir büyüklükte
yazılması gerektiğini söylemektedir. Özgen (2007) etiket bilgilerinde yasal
zorunluluktan daha fazla tüketicinin yararına olabilecek bilgilerin verilmesi ve
etiket okumada eğitim programları geliştirilmesinin yanında marketlerde büyüteç
bulundurulmasını ve kullanım süresi bitmekte olan ürünlere indirim uygulanarak
reklamlarının yapılmasını da önerileri arasında sıralamaktadır.
Canan Aktaş ve Oya Hazer (2010) Ankara ilinde yaptıkları araştırmanın
amacını, tüketicilerin ambalajlı gıda ürünlerindeki etiketi okumada ve anlamada
karşılaştıkları sorunları ve bu sorunlara bazı demografik özeliklerin (cinsiyet,
gelir ve öğrenim düzeyi, yaş,) etkisini bulmak olarak belirlemişlerdir. Bu
24
araştırmanın sonucunda tüketicilerin paketlerle ilgili, ürünler içindeki katkı
maddelerinin belirtilmemesi, kaliteli ürün paketlerinin taklit edilmesi, bilgilerin
okunamayacak kadar küçük olması ve çabuk silinmesi, ürün içeriği ile ilgili
bilgilerin teknik olması ve ürün içeriği hakkındaki bilgilerin yetersiz olması
sorunlarıyla karşılaştıkları tespit edilmiştir. Aktaş ve Hazer’in bulguları aldatıcı
paketleme pratiğinin Türkiye’de de kullanıldığı hipotezi açısından önem
taşımaktadır. Bu tez çalışmasının araştırma soruları ve ölçme birimlerinin
oluşturulmasında saptanmış tüketici sorunlarından faydalanılmıştır.
Konuyu yasal ve tüketici haklarının korunması çerçevesinde ele alan
çalışmaların yanı sıra, bir de etik ve sosyal sorumluk bağlamı içerisinde ele
alanlar vardır. Boush, Friestad ve Wright (2009) “Pazarda Adatma” (Deception in
the Marketplace) adlı kitaplarında, tüketiciyi ikna amaçlı kullanılan aldatıcı
pratiklerin neler olduğuna, neden kullanıldığına, sonuçlarına ve tüketicilerin bu
pratiklerle nasıl başa çıkacağına değinmişlerdir. Öncelikle belirtmek gerekir ki,
bu eserde (Boush vd., 2009), aldatma, reklamcılık pratiği sınırları içinde değil,
tüm halkla ilişkiler ve tanıtım uygulamalarını için geçerli olacak bir kuramsal
çerçeve içinde ele alınmış, aldatmanın bir seferlik veya birkaç istisna vakadan
ibaret olmadığı, ürün ve hizmetlerin promosyonunu yapan tüm pratiklerde
satıcılar tarafından kasıtlı, planlı ve düzenli olarak kullanıldığı belirtilmiştir
(Boush vd., 2009).
Boush ve çalışma arkadaşlarının (2009) görüşüne göre “aldatma” tüketici
sorunlarının merkezindeki meseledir. Aldatma, halkla ilişkiler ve reklamcılar
tarafından ikna amaçlı kullanılan taktiklerin başında gelmektedir (Boush vd.,
2009). Çalışmada, aldatıcı taktiklerin tüketiciyi cezp etmek, ilgisini ürüne
yoğunlaştırmak, belli ihtiyaçlarını tatmin konusunda vaatlerde bulunmak ve
nihayetinde satın almaya ikna etmek için kullanıldığı söylenmektedir (Boush vd.,
2009). Yazarlar, özünde tüketicin rasyonel satın alma davranışını olumsuz
yönde etkileyen bu uygulamaların sonunda sektöre olan güveni ve ticari rekabeti
zedeleyeceğini belirtmekle birlikte esas olarak bireysel olarak tüketicilerin ve
25
toplumun uğrayabileceği zararlara odaklanmışlardır. Aldatıcı pratiklerden
doğabilecek zararların tüketicinin sağlığını, esenliğini, ekonomik varlığını,
kendine ve topluma güvenini etkileyeceğine vurgu yapmışlardır (Boush vd.,
2009).
Boush ve çalışma arkadaşları sosyal bilimler literatüründe inceledikleri
pek çok ilgili kaynak içerisinden Masip, Garrido ve Herrero’nun tanımını
benimsemişlerdir. Bu tanıma göre aldatma (deception):
“ iletişime geçenin (communicator) başarılı olsun veya olmasın,
başkasında, kendinin yanlış olduğunu bildiği bir gerçeği/olguyu veya
duyguyu, kasıtlı olarak, sözlü veya sözsüz enformasyonu gizleyerek,
üreterek veya manipüle ederek yaratması veya sürdürmesi girişimdir.”
(Masip vd., 2004)
Bu tanımdan yola çıkarak halkla ilişkiler ve pazarlamada kullanılan
aldatma şöyle betimlenmiştir:
1. Aldatma Kasıtlıdır: Günlük hayatımızda geliştirdiğimiz ilişkilerde tam
olarak hep gerçekleri söylememiz ne mümkündür ne de beklenilen bir
davranıştır (DePaulo, 2004: 303-326). En basit sorular bile (örneğin
“bugün ne yaptın?”) pek çok farklı biçimde ve farklı ayrıntıları ile
yanıtlanabilir. Günlük yaşantımızda kendimizi sunumumuz mutlaka
iletişim içeriği içerisinde belli düzenlemelerden geçerek yapılır (DePaulo,
2004). Bu düzenlemeler Anolli’nin (2001) “düşük içerikli” aldatıcı
davranışlar diye tanımladığı, neredeyse otomatik olarak yapılan, önceden
hazırlanmamış ve ileriye dönük stratejik bir planı olmayan söz ve
davranışları içerir. Bunlar beyaz yalanlar dediğimiz, pedagojik, alturistik,
iyi kalpli yalanlardır. Burada esas niyet aldatma ve kandırma değil,
ilişkileri zedelemeden sürdürme ve geliştirmektir.
26
Ancak bir de daha ciddi sonuçları olan, ilişkilerde söylenen yalanlar
ve aldatmaya yönelik davranışlar
vardır. Bu durumdaki aldatıcı
davranışlar “yüksek içerikli” olarak tanımlanır (Anolli vd., 2001). Halkla
ilişkiler ve pazarlamadaki aldatıcı pratikler bu kategoriye girer (Boush vd.,
2009).
Bütün pazarlama iletişimleri, profesyonellerce, bilinçli bir şekilde
planlanır, tasarlanır ve yaratılır. Amaç kasıtlı bir biçimde tüketiciyi satın
almaya ikna etmektir (Boush vd., 2009). Bu yolda kullanılan aldatıcı ve
yanıltıcı hiç bir söz, görüntü veya içerik masum olamaz (Boush vd.,
Ticari
2009).
avantaj
elde
etme
çabası
içerisinde
yapılan
bu
uygulamaların sonucu, sadece satıcın/firmanın lehine ve kazancıyla
sonuçlanır (Boush vd., 2009). Sektör, rakip ürün/firmalar, tüketici ve
toplumu zarara uğratır.
2. Aldatmanın Sonuçları Zararlıdır: Gündelik yaşamda, iletişimin akışı
içinde, planlamadan söylenen yalanların tamamı ciddi olmayan, ciddi
sonuçlar doğurmayan aldatmalardır (DePaulo, 2004: 303-326). Bu tür
yalanları
söyleyenler,
kendi
ifadelerinde,
planlamakta
çaba
sarf
etmedikleri bu yalanların açığa çıkmasından fazla korkmadıklarını ve
söyledikleri yalanlardan büyük pişmanlıklar duymadıklarını bildirmişlerdir
(DePaulo, 2004: 303-326). Bu tür yalanların çoğunlukla iyi niyetli
oluşunun toplum tarafından kabul edilmesinden dolayı, yalanın ortaya
çıkması halinde yalan söyleyenin itibarında bir sarsılma olmaz (Anolli vd.,
2001).
Ancak diğer tipteki yani “yüksek- içerikli” yalanların (aldatmanın)
ise hem söyleyen hem de yalan söylenilen için daha ciddi etkileri ve
sonuçları vardır (Anolli vd., 2001). Pazarda kullanılan aldatıcı pratikler bu
tipteki yalan veya aldatıcı taktikleri içerir. Aldatma girişimi yakalandığında
ve anlaşıldığında firmanın cezalandırılması ve itibarını kaybetmesi söz
27
konusudur (Boush vd., 2009). Aldatılan da, aldatanın avantajına olacak
şekilde, zarar görme ve incinme riskleri altında bırakılır (Anolli vd., 2001;
Boush vd., 2009). Yüksek-içerikli aldatmanın yüksek bedelleri vardır
(Anolli vd., 2001)
3. Aldatma Yasal Değildir: Halkla ilişkiler ve pazarlamada kullanılan aldatıcı
pratikler, bireysel olarak tüketiciye, topluma ve ticari rekabete zarar
verdiğinden kanunen yasaktır. Her ne kadar bu konudaki yasalar,
reklamcılık uygulamaları üzerine yoğunlaşmışsa da, ürünlerin tanıtım ve
promosyonuna yönelik tüm uygulamalar çeşitli kurum ve kurullarca
denetim altında tutulur (Aditya, 2001; Preston, 1994).
4. Aldatma Etik Değildir: Bir davranış veya uygulamanın aldatıcı olup
olmadığını saptamakla, onun etik olup olmadığını belirlemek aynı şey
değildir (Boush vd., 2009). Pek çok halkla ilişkiler profesyoneli,
pazarlamacı ve ikna üzerine çalışan bir takım bilim adamları aldatıcı
pratikleri masum ve yaratıcı tasarımlar olarak görürler. Ancak, Boush ve
arkadaşlarının ve bu tez çalışmasının bakış açısına göre, pazarda
aldatma yolunu seçenler, tüketici ve toplum menfaatlerini dikkate
almadan, rakip firma ve ürünlerle haksız rekabete girerek, kendi
ekonomik faydalarını arttırmaya çalışmaktadırlar. Sonuçları, bireysel
olarak tüketiciye ve topluma, hatta sektöre zararlı olan bu tür bir girişimin
etik olması mümkün değildir (Boush vd., 2009).
Yukarıdaki kuramsal yaklaşımlardan farklı olarak, bazı yaklaşımlar sorunu
normatif etik veya sosyal sorumluluk gibi çerçeveler içinde değil, ticari amaçlar,
bu amaçlara göre eleştirmede kullanılan stratejiler, imaj yaratma, sahte ile
gerçeğin üzerini örterek gerçeğin yerine geçen “sahte gerçekler” yaratma gibi
çerçeveler içinde ele alırlar. John Harms ve Douglas Keller (1999) bu eleştirel
teorilerden bazılarını “Reklamın Eleştirel Kuramına Doğru” (Toward A Critical
Theory of Advertising) isimli makalelerinde incelemişlerdir. Aldatma konusunu,
28
tüketiciyi “ikna” ve manipülasyon” çerçevesinde, mikro düzeyde inceleyen pek
çok çalışmadan farklı olarak, eleştirel araştırmalar kitle iletişimi içinde, toplumsal
ve kültürel etkileri ve adil olmayan sosyal düzenin sürdürülmesinde oynadıkları
rol açısından ele almışlardır (Harms ve Kellner, 1999).
Makalede
incelenilen
ilk
çalışmada
(“Social
Communication
in
Advertising: Persons, Products, and Images of Well-being”) Leis, William, Kline,
Stephen, Jhally ve Sut, reklamcılığı, medya, endüstri ve reklam kuruluşlarının
birleştiği, büyük bir endüstriyel pazar ekonomisi olarak tanımlamışlardır. Bu
Pazar ekonomisi, market raflarındaki emtianın alınıp satılmasına katkı
sağlamanın yanında sosyal anlamların inşası ve düşünsel yapıyı üretmekte de
rol oynar. Bu üretimde nedensellik dışı (nonrational), mantık dışı (nonlogical) ve
imgeci (imagistic, gerçek yerine sembollerle kurgulanmış) teknikler kullanılır
(Harms ve Kellner, 1999). Sonuç olarak yazarlar, aldatmayı endüstri ve egemen
yapıların kendi ideolojik kimliklerini ve demokratik olmayan yapılarını yeniden
üretmede sistemli ve işlevsel olarak kullandıklarını söylemektedirler.
Wolfgang Fritz Haug (1986) “Emtia Estetiğinin Eleştirisi: Görünüş,
Cinsellik ve Kapitalist Toplumda Reklam” (Critique Of Commodity Aesthetics:
Appearance, Sexuality and Advertising in Capitalist Society) eserindeki ana
düşünceyi İrfan Erdoğan söyle özetlemektedir:
“Haug, Marks’ın ikincil sömürü kavramını geliştirerek, modern
kapitalizmin yurttaşlarının sadece üretim süreçleri aşamasında değil, aynı
zamanda şimdi tüketim süreçlerinde de sömürüldüğünü açıklar…. Haug
“illüzyon endüstrisini” (ya da distraction industry) insanların ihtiyaçlarını
sömüren ve tüketici kapitalizmini kabul etme yönünden manipüle eden
dominasyon aracı olarak eleştirir….Görünüm daima verebileceğinden çok
daha fazla şeyi vaat eder. Bu yolla illüzyon kandırır.”
29
Bugün pazarda uygulanan aldatmanın anlaşılabilmesi için konunun
tarihsel gelişimi ve kapitalist toplum yapısı çerçevesinde incelenmesi gerektiği
belirtilmiştir (Harms ve Kellner, 1999). Tarihsel süreç incelendiğinde, ileri görüşlü
iş adamlarının, mevcut pazarlarını genişletmede ve yeni pazarlar oluşturmada,
üretim yerine tüketim endüstrisinin yaratılmasına ve geliştirilmesine yatırım
yapılması gerektiğini kavradıkları görülür (Ewen, 1976). Tüketim endüstrisinin
oluşmasında kilit rol oynayan reklamcılık, etkili bir biçimde tüketici yaratırken,
tüketim taleplerini de kontrol eder (Ewen, 1976). Fazla sayıda ve aynı
karakterde üretilen birçok malın tüketimi için reklamcılığa düşen “muhayyel
ihtiyaçların” (fancied needs) yaratılması işidir (Ewen, 1976). Böylelikle yeni
arzuların ve alışkanlıkların inşası için, reklamcılıkta, ürünlerle ilgili rasyonel
enformasyonun yerini, duygusal imajlar ve semboller alır (Harms ve Kellner,
1999). Ürünler, gerçek işlevleri ve karakterlerinden ziyade, yaratılmış kimlikleri
ile toplumsal arzuları doyuran sembolik tatminler olarak tüketiciye sunulmaya
başlanmıştır (Harms ve Kellner, 1999). Bu da toplumda irrasyonelliğin artmasına
ve tüketicilerin satın alma kararlarının olumsuz yönde etkilenmesine sebep
olmuştur (Harms ve Kellner, 1999).
Aldatmayı makro seviyede ve reklamcılığın tarihsel gelişimi içinde ele
alan eleştirel araştırmaların sonucu olarak Harms ve Kellner (1999), rasyonel ve
demoktarik bir toplum yapısında bireylerin, satın alacakları ürünle ilgili
enformasyona ulaşabilmeleri gerektiğini belirtmiştir. Bunun bilgisayar temelli bir
veri tabanından rahatlıkla sağlanabileceğini söyleyen yazarlar, böylelikle
reklamlara ihtiyaç kalmayacağını söylerler (Harms ve Kellner, 1999). Bunun
sonunda
her
türlü
geçilebileceğini ve
manipülasyonun,
sömürünün
ve
aldatmanın
önüne
demokratik bir toplum olarak tüketicilerin kendi gerçek
ihtiyaçlarını ve bu ihtiyaçlarını giderecek uygun malları saptayabileceklerini
belirtirler (Harms ve Kellner, 1999).
30
Farklı bir eleştirel yaklaşım içerisinde, reklamcılığı akıl dışı bir ekonominin
ifadesi olarak gören Jules Henry, reklamcılığın karakterini “paracı felsefe” diye
adlandırdığı düşünce sistemi çerçevesinde açıklar. Paracı felsefenin gerçeklerini
üç önerme ile betimler: (1) Satıyorsa gerçektir, (2) insanların inanmasını
istediğimiz şey gerçektir ve (3) yasal olarak yanlış olmayan gerçektir. (Henry,
1995). Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi Henry’e göre reklamcılıkta
gerçekler yerine gerçeğimsiler ve reklamcılığa has mantıklar iş görmektedir.
Örenğin “paracı gerçeğimsi” diye adlandırdığı, doğruymuş gibi söylenen ancak
inanılması beklenmeyen sözler ve “paracı mantık” dediği bir ürünün gerçek
mesajının belirgin olmayan kanıtlara dayanarak kabul edilmesi gibi düşünce
sistmeleri Amerikan kafasına ahlaki bir komut olarak eklemlenmeye çalışılır
(Henry, 1995).
Türkiye’de halkla ilişkiler ve reklamcılık konuları nadiren eleştirel bakış
açısı ile ele alınmıştır. Bu konuda üretilen eserler, çoğunlukla egemen tanımlar
ve/veya tarihsel süreçte gerçekleşen olaylardan bahsetmektedir. Bu tür
betimleyici çalışmalar daha önce söylenmiş, bilinen bilgileri derlemekten öteye
geçemezken, alana kuramsal anlamda bir katkı sağlamamaktadırlar. Bunların
dışında nadir olarak eleştirel bakış açısı ile konuya yaklaşan ve yeni
tartışmaların ve araştırmaların alevlenmesine katkı sağlayan akademik eserler
de vardır. Bu akademisyenlerden İrfan Erdoğan ve Yalçın Çetinkaya’nın
çalışmaları bu tez çalışmasının kuramsal yaklaşımını oluşturmakta başlıca
kaynak olarak kullanılmıştır.
İrfan Erdoğan (2008), reklamı, ürünlerin tanıtımı işlevinin ötesinde,
örgütün ideolojik, siyasal, ekonomik ve kültürel pazarlama amaçlarına
ulaşmasına yardım eden planlı bir iletişim biçimi olarak ele alır. Reklam veren
firmaların önde gelen amaçlarının ürünlerini satmak, iyi imaj yaratmak ve belli
tüketim kapılarını desteklemek olduğunu ve bu sebepten dolayı firma çıkarlarını
gerçekleştirmek için biçimlendirilmiş reklamcılığın/tanıtımın kamu hizmetini temel
31
alan bir etikle örtüşmesinin beklenemeyeceğini söyler (Erdoğan, 2008). Reklamı
bilgi veren kurum olarak nitelemenin, yani tüketiciye hangi ürün ve hizmeti satın
alacağına karar vermede yardımcı olduğunu iddia etmenin, aslında reklamın
bilinç yönetimi aracı oladığu gerçeğini oratadan kaldrıdığını ve bunun da reklamı
yansızlaştırma çabası olduğuna dikkat çeker.
“ “Reklam eşittir enformasyon” yapılır…. Çok az reklam, ürünün
özelliklerini sunar; çoğu sunumların özünde olmayan psikolojik özellikler ve
doyumlar sağladığı üzerinde durur.” (Erdoğan, 2008)
Erdoğan’a göre (2008) gerçek anlamıyla sosyal bakımdan sorumlu ve
tüketiciye bilgi veren bir şekilde iş yapması için reklamın, ürünün kullanım değeri
ve geleneksel mekaniksel kalitesi üzerinde durması gerekmektedir. Ancak yazar
başarılı kabul edilen reklamların böyle işlemediğini, rekamların, ürünün asıl
doğası ve insanların gerçek gereksinimleri merkezinde hazırlanmadığını ve
insanları
planlanmış
imajlarla
ve
yaratılmış
beklentilerle
kitle
üretim
teknolojilerinin, çoğu kez gerekli olmayan, çöplerini satın almaya ittiğini belirtir.
Türkiye’de eleştirel yaklaşımlar çerçevesinde reklamcılığı ele almış bir
diğer yazar Yalçın Çetinkaya (1992) reklam ve tanıtımların, tüketiciye,
kullandıkları ürün ile ilgili bilgi verdiği tezinin tamamen yanlış olmadığını ancak
burada verilen bilgilerin niteliğine ve yeterliliğine dikkat edilmesi gerektiğini
savunur. Rakip ürünlerle aşağı yukarı aynı özelliklerde olan ürünlerle ilgili kimi
zaman doğru bilgi de verildiğini ancak verilen bilgilerin çoğunlukla objektif değil
sübjektif, aydınlatıcı değil yanıltıcı, tüketici yararına değil üretici yararına
olduğunu söyler (Çetinkaya, 1992).
Reklamı “bir bilgi verme yöntemi” olmaktan çok, bilgi vermedeki
reklamverenden yana tekyanlı tutumu sebebiyle bir “tüketiciyi manipüle etme
yöntemi” olarak gören Çetinkaya (1992), bu yöntemle insanların gerçek
ihtiyaçlarını
değil,
sermayenin
ihtiyaçlarını
karşılamaya
ve
tüketicinin
32
aydınlatılasından çok üreticinin karının artırılamaya çalışıldığını söyler . Bilimden
ve sanattan yararlanan reklamcılığın ürünlerin gerçek vasıflarını abrtmakta,
onlara bir takım yeni vasıflar eklemekte ustalaşmış bir illüzyon mesleği olduğunu
görüşünü savunur (Çetinkaya, 1992).
Yukarıda açıklandığı gibi, eleştirel bakış açısıyla halkla ilişkiler ve
reklamcılık ele alındığında, bu alandaki profesyonellerin esas amacı tüketiciye
ürün ve hizmetlerle ilgili faydalı enformasyon sağlamak değildir. Reklam işinde
amaç firmanın ürünlerini satmak ve halkla ilişkilerde ise firmanın bizzat kendisini
satmaktır. Amaç, içinde bulunduğu toplum için faydalı, karlı, verimli olduğuna
inandırmaktır (Schiller, 2005). Halkla ilişkiler ve reklamcılıkta enformasyon bu
amaçlar doğrultusunda hazırlanır. Ürün ve hizmetlerle ilgili gerçekler firma
çıkarları ile örtüşüyorsa ve firma çıkarlarını destekliyorsa olduğu gibi verilir
(Erdoğan, 2008). Ancak gerçekler ürün ve hizmetlerin satışını ve üreticinin
amaçlarını desteklemiyorsa, bu gerçekler sahte imajlarla değiştirilir, manipüle
edilir veya gizlenir. Bu yolda “illüzyonlar” yaratmak (Çetinkaya, 1992), gerçek
yerine “gerçeğimsiler” uydurmak (Henry, 1995), ürünün verebileceğinden daha
fazlasını vaat etmek (Haug, 1986) ve tüketiciyi aldatmak rekalmcılık ve tanıtım
işlevinin bir parçası olarak görülür.
Bu tezin kuramsal yaklaşımına göre, tüketicilerin rasyonel satın alma
davranışını etkileyen ve bunun sonucunda sadece üreticinin ve satıcının fayda
gördüğü her türlü uygulama aldatıcı oalark kabul edilir.
Aldatma, ürünlerin
promosyonunda
iktisadi
kullanılan
ve
egemen
(kapitalist)
sistemin
sürdürülebiliriliğini sağlamak ve insanların bilişlerini ve davranışlarını etkileyerek
pazarda yaygınlığını ve nüfuzunu arttırmak için başvurulan sistemli yollardan
biridir. Masip, Garrido ve Herrero’nun belirttiği gibi “Aldatma, iletişime geçenin
(communicator) başarılı olsun veya olmasın, başkasında, kendinin yanlış
olduğunu bildiği bir gerçeği/olguyu veya duyguyu, kasıtlı olarak, sözlü veya
33
sözsüz enformasyonu gizleyerek, üreterek veya manipüle ederek yaratması
veya sürdürmesi girişimdir.” (Masip, ve diğerleri, 2004)
Bu tanım, aldatmanın kasti olarak uygulandığına, bunun gerçeklerle ilgili
enformasyonun gizlenerek veya manipüle edilerek ya da sahte imajlar yaratarak
gerçekleştirildiğine vurgu yaparak, bu tezin çalışmasının bakış açısını ortaya
koymaktadır. Bu tanım mevcut yasalarda ve pek çok akademik çalışmada
kullanılan ve tüketicinin algısına dayanan tanımlardan farklık göstermektedir.
Algı ve algıda meydana gelen değişikleri ölçmenin ve tüm tüketicileri temsil
edecek sayıda ve özellikte örneklem üzerinde araştırma yapmanın zorluğundan
dolayı, diğer tanımlar aldatmayı saptamada ve ölçmede işlevsel değildir. Oysa
bu tanım gereği, ürün ve ürünün karakteri ile ilgili gerçekler ile sunulan
enformasyonun içeriği karşılaştırıldığında iletişimde aldatma olup olmadığı
saptanabilmektedir. Tanım, bu özelliğinden dolayı da bu tez çalışmasında
ölçülmek istenen paketlerdeki aldatıcı pratikleri belirlemede işlevseldir.
Aldatmanın saptanması ve hatta düzeyinin ölçülmesi için bakılacak
unsurlar tanım içinde belirtilmiştir. Bunlar sözlü veya sözlü olmayan (1) üretilen,
(2) gizlenilen ve (3) manipüle edilen enformasyondur. Bunlara ek olarak aldatıcı
pratiklerin birbirinden bağımsız ve tek tek tasarlanan taktikler olmadıkları, tam
tersi pek çok uygulamada birbirlerini destekler nitelikte bir arada kullanıldıkları
düşünülmektedir. Bu düşünce ile son unsur (4) aldatıcı pratiklerin arasındaki
ilişkiler olarak belirlenmiştir.
Bu
dört
başlık,
bu
tez
çalışmasında
araştırma
sorunlarının
oluşturulmasında esas alınmıştır:
1. Üretilen Enformasyon
Yanlış/yalan (False/Outright Lie) veya üretilmiş (fabricated) iddialar aldatıcı
olarak kabul edilmiştir (Carlson, Grove, ve Kangun, 1993). İletişime geçenin
veya iletişimi tasarlayanın kendisinin yanlış olduğunu bildiği ve aslında gerçekte
34
var olmayan enformasyonu, gerçekmiş gibi sunması/kullanmasıdır. Richard
Pearce (1999) iletişimdeki taraflardan birinin diğerinden daha fazla bilgiye sahip
olmasını “asimetrik enformasyon” olarak tanımlar (Pearce, 1999). Asimetrik
enformasyon olarak ele aldığı yedi başlıktan ilki “illüzyonlardır” (the illusions).
Pearce burada ürünlerle ilgili gerçekte var olmayan enformasyonların nasıl
üretildiğini ve etkili bir biçimde sunulduğunu anlatır. Perace’a göre (1999),
satıcılar ürünlerinin gerçek doğasını ve kalitesini daha iyi göstermek için
enformasyonu olabildiğince esnek biçimde kullanırlar. Örnek olarak gıda
paketlerinin ön yüzünde yazan ürünün içeriğini belirtmek için kullanılan tanımın
arka taraftaki içindekiler kısmından kontrol edildiğinde aslında gerçeği
yansıtmadığının görülebileceğini söyler (Pearce, 1999: 26-36). Bu iddiadan yola
çıkılarak tez çalışmasının araştırma kısmında kek paketlerinin ön yüzünde iddia
edilen kekin neli olduğunu gösteren ibarelerin doğru olup olmadığı içindekiler
kısmından kontrol edilmiştir.
Gardner’ın (1975) “bariz yalan söyleme” diye tanımladığı tamamen yanlış
olan iddialarla tüketicinin aldatılması da üretilen enformasyon kategorisinde
değerlendirilebilir. Bu kapsamda tez çalışmasında keklerin gramajları ile ilgili
enformasyonun doğruluğu kontrol edilmiştir.
Pearce’ın “tozpembe gözlükler” (rose tinted spectacles) başlığı altında
savunduğu yöntem, paketin üstündekinin içindekinden daha iyi görünmesidir.
Paket üzerinde bulunan görsel temsilin, önemli ölçüde satın almayı etkilediği
kanıtlanmıştır (Bone ve France, 2001: 467-489). Bone ve France tarafından
görsel temsilde iletilen enformasyonun yanlış yönlendirici olabileceği de
belirtilmiştir. Buna örnek olarak, ürünü büyük göstermek için küçük tabaklarda
fotoğraflanmasını ya da fotoğrafların rötuşlanmasını gösterir. Pearce (1999)
satışları arttırmak için daha çekici paket tasarımlarına başvurulduğuna,
çoğunlukla yasal fakat etik dışı yöntemlerle sadece ürünün değil, ürünün
gösterildiği çevrenin de kurgulandığına dikkat çeker. Bu kuramsal yaklaşıma
35
uygun olarak kek paketleri üzerinde keklerin nasıl temsil edildiği ve pakette
resmedilen
diğer
ürün/malzemeler
(kakao,
fındık,
taze
meyveler
gibi)
incelenmiştir. Bunun sonunda illüstrasyonların ürünlerin özüne uygun olup
olmadığına bakılmıştır.
Gardner’ın (1975) “İddia-Olgular Çelişkisi” diye tanımladığı ve tam olarak
anlaşılamayan veya tüketicinin değerlendirilmesi güç (veya imkansız) iddialarla
tüketicinin yanlış yönlendirilmeye çalışıldığını belirtmiştir. Polonsky ve Hyman’da
(2007) ürünlerin promosyonunda tüketicin, teknik veya güvenilirlik açısından
yeterli bilgisinin olmayışından dolayı değerlendiremeyeceği bilgilerin, iddiaların
kullanılmasının
sorumsuzca
olduğunu
savunmuşlardır.
Benzer
biçimde
Pearce’ın (1999) “Weasel Words” diye adlandırdığı, tüketiciyi cezp etmek için
kullanılan, kulağa hoş gelen ancak ya hiçbir anlamı olmayan ya da anlamanın
güç/imkânsız olduğu ifadelerin kullanılması da, tüketicinin aldatılma çabası
olarak görmektedir. Carlson, Grove ve Kangun (1993) ise yanlış yönlendirici
kabul ettikleri bu yöntemi anlaşılmaz/belirgin olmayan
başlığı
altında,
açıkça
anlamlandırılamayan
geniş
(vague/ambiguous)
tabir
ve
ifadelerin
kullanılmasını biçiminde tanımlamışlardır. Bunlara örnek olarak özellikle gıda
ürünlerinde “gerçek”, “geleneksel”, “katkısız”, “extra” gibi kelimelerin yanı sıra,
sanki endüstriyel üretim değil de ev yapımı izlenimi uyandıracak ifadelerin
kullanılmasını gösterir. Bu görüşe uygun olarak kek paketleri üzerinde kullanılan
sloganlar ve içindekiler bilgisinde yer alan ifadeler incelenmiştir.
2. Gizlenen Enformasyon
İletişime geçenin veya iletişimi tasarlayanın bildiği ancak tüketicilerin
bilmesini ya da dikkatini çekmesini istemediği bazı bilgilerin söylenmemesi veya
gizlenmeye çalışılmasıdır. Aldatma yalnızca, gerçek olmayanları uydurmak ya
da gerçekleri manipüle etmek değil, aynı zaman da gerçeklerin tamamını veya
bir kısmını saklamaya çalışmaktır (Anolli vd., 2001; DePaulo, 2004). Carlson,
Grove ve Kangun (1993) “Eksiltme” (Omissions) başlığı altında ele aldıkları bu
36
aldatmaya yönelik yöntemi, sorumlulukların ve/veya gerçeklerin saklanmaya
çalışılması olarak tanımaktadırlar. Bu yöntemin kek paketlerinde de uygulanmış
olma olasılığından yola çıkılarak, firmaların keklerin üretim tarihi, kalori değerleri
ve alerjen uyarıları ile ilgili enformasyonları verip vermediklerine ve paketler
üzerinde gizlemeye çalışıp çalışmadıklarına bakılmıştır.
Richard Pearce (1999), gözden uzak tutulmak istenen bazı enformasyonun
paketin en son bakılan veya zor okunan yerlerine yerleştirilmesini “gizlenmiş
gerçek” (the hidden truth) başlığı altında inceler. Genellikle yasal zorunluluk
gereği bulunması gereken enformasyon için bu yöntemin tercih edildiğine dikkat
çekmektedir (Pearce, 1999: 26-36). Wansink (2003) ise satıcıların ve
tasarımcıların
karışıklık
yaratmamak
bahanesiyle
paketlerin
ön
yüzüne
koymadıkları bazı bilgilerin kasıtlı olarak tüketiciyi o bilgiden uzak tutma amacı
ile zor okunan yerlere yazıldığını iddia etmektedir. Bu görüşten yola çıkarak kek
paketleri üzerinde bulunan/bulunması gereken, son tüketim tarihi, içindekiler
(muhteviyat), kalori değerleri ve alerjen uyarısı gibi bilgilerin paketin neresine
yerleştirildiğine bakılmıştır.
Diğer bir gizleme/maskeleme yöntemi ise Pearce’ın “küçük basım” (the small
print) diye adlandırdığı, satışı zora düşürebileceğine inanılan enformasyonun
neredeyse büyüteçle okunacak kadar küçük ve aynı zamanda arka plan
(background) ile yeteri kadar kontrast oluşturmadan yazılmasıdır (Pearce,
1999). Bu açıklamaya uygun olarak kek paketleri üzerinde son tüketim tarihi,
içindekiler, kalori değerleri ve alerjen uyarısının okunaklılık dereceleri tespit
edilmiştir.
Gizlenen enformasyon başlığı altında son olarak Pearce’ın (1999) “yarı
gerçekler” (the half truth) diye adlandırdığı aldatıcı uygulamadan söz edilmelidir.
Pearce’a (1999) göre ürünün karakteri ile ilgili gerçeklerden bahsederken
kullanılan ifadeler, aslında tam olarak gerçeği anlatmayabilir ya da gerçeklerin
bir kısmını gizliyor olabilir. Bu bakış açısından hareketle kek paketlerinde son
37
tüketim tarihi, kalori değerleri, içindekiler ve alerjen uyarısı için kullanılan ifadeler
incelenmiştir.
3. Manipüle Edilen Enformasyon
Tüketicilerin satın almada, yalnız satın aldıkları ürünle ilgili enformasyonu değil,
diğer rakip/alternatif ürünlerle ilgili enformasyonu karşılaştırarak karar verdikleri
bilinmektedir (Bettman vd., 1993: 50-79). Aynı zamanda karşılaştırarak satın
almada ürün paketlerinin büyüklüklerinin de etkili olduğu kanıtlanmıştır (Gupta
vd., 2007: 239-250). Bu karşılaştırmayı güçleştirecek biçimde ürünlerin paket
ölçülerinin (ve fiyatlarının) aynı tutularak içine konulan ürünün miktarının
(gramajının) azaltılması aldatıcı pratikler arasında kabul edilmektedir (Gupta vd.,
2007; Kyle, 1961; Mayer, 1966). Bu görüş ışığında tezin araştırma kısmında,
kek paketlerinde de bu pratiğin uygulanıp uygulanmadığı incelenmiştir.
4. Aldatıcı Pratiklerin Arasındaki İlişkiler
Tüketiciyi aldatmaya yönelik pek çok farklı uygulama aynı anda birbirlerini
destekler nitelikte kullanıldığı bilinmektedir (Carlson vd., 1993: 27-39). Örnek
olarak gizlenmek istenen bir enformasyon aynı zamanda üretilen asılsız
kelimeler veya görüntüler kullanarak ifade edilebilir. Ya da ürün ile ilgili yanlış
ifadeler kullanıldığında bunun ortaya çıkmasına sebep olabilecek diğer
enformasyon, paketlerin gözden uzak yerlerine yerleştirilebilir veya okunaksız bir
biçimde yazılabilir. Bu savı desteklemek için aldatıcı pratikler ile ilgili yapılan
saptama ve ölçümler arasında bir ilişki olup olmadığı test edilmiştir.
Toplanan verilerin analizi sonucunda araştırma sorularına verilen yanıtlar, bu
tezin kuramsal çerçevesinin de testi olarak kabul edilmiştir.
38
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3. YÖNTEM
3.1. ARAŞTIRMANIN KAPSAMI, NÜFUS VE ÖRNEKLEM SEÇİMİ
Bu tez çalışmasında, halkla ilişkiler alanında tüketicileri ikna/yönlendirme
kapsamında aldatıcı paketleme pratiği incelenmiştir. Aldatıcı paketlemenin
doğasını belirlemek için paketli ürünler arasından, gerek tüketici gerekse toplum
sağlığı açısından önemi göz önünde bulundurularak gıda ürünleri seçilmiştir.
Gıda ürünleri arasından ise paketli kek ürünlerinin incelenmesine karar
verilmiştir.
Araştırma nüfusu olarak seçilen Türkiye’deki paketli kek ürünleri
araştırıldığında, piyasada pek çok firma ve bu firmalara ait çok çeşitli markalar
ve isimler altında ürünler bulunduğu görülmüştür. Türkiye çapında ürünlerini
pazarlayan Ülker ve Eti gibi firmaların yanı sıra, yerel pazarlarda ürünlerini satan
Neo, Ani gibi pek çok firma olduğu tespit edilmiştir. Bu firmaların ve onlara ait
ürünlerin tamamının dökümünü çıkartmanın ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinde
satılan ürünleri satın almanın zorluğu göz önünde bulundurularak, piyasadaki
pazar payı en yüksek olan iki firma olan Eti ve Ülker firmalarının ürünlerinin
incelenmesine karar verilmiştir. Toplam Pazar payları %70’in üzerinde olan
(Baked Goods - Turkey, 2010; www.etietieti.com.tr; www.ulker.com.tr) bu iki
firmanın tüm markalarına ait ürünlerin dökümü/listesi firmalara ait web
sitelerinden çıkartılmış ve Ankara’daki çeşitli büyük marketlerden satın alınarak
temin edilmiştir. Çıkartılan listeden erişilemeyen hiçbir ürün bulunmamaktadır.
39
35 tanesi Eti firması ve 51 tanesi Ülker firmasına ait olmak üzere toplam
86 kek ürünü satın alınmış ve bu ürünler, kullanılan aldatıcı pratiklerin doğasını
belirlemek amacıyla içerik analizi yöntemi ile incelenmiştir.
Araştırma, araştırma birimi olarak seçilen paketli kek ürünlerinin kolay
ulaşılabilir
olmasından
dolayı
tekrar
edilebilir
özelliğe
sahiptir.
Gerekli
görüldüğünde geçerliliğinin ve güvenilirliğinin test edilmesi için araştırma
rahatlıkla tekrar edilebilir.
3.2.
ARAŞTIRMA
VERİLERİNİN
TOPLANMASI,
ÖLÇÜLMESİ
VE
DEĞERLENDİRİLMESİ
35 tanesi Eti firması ve 51 tanesi Ülker firmasına ait olmak üzere toplam
86 kek ürünü veri toplamada kullanılmıştır. Bu ürünler, ait oldukları firmaya,
markalara, içerdikleri malzemelere (neli olduklarına), gramajlarına ve tekli/çoklu
paketlerde oluşlarına göre sınıflandırılarak kodlanmıştır. Araştırma sorularından
yola çıkılarak, eğer gerekiyorsa, her soru için aldatıcı paketleme pratiğinin
doğasıyla ilgili bilinmesi gereken (araştırılacak) birimler saptanmıştır. Belirlenen
birimlere (illüstrasyonlar, içerikle ilgili bilgi, gramaj bilgisi, sloganlar, üretim tarihi,
son tüketim tarihi, içindekiler bilgisi, kalori değerleri ve alerjen uyarıları) ait
göstergeler belirlenmiş, bu göstergeler ölçülebilir hale getirilmiş ve ölçekler
oluşturulmuştur. Daha sonra satın alınan ürünler gözlem ve çeşitli ölçme (tartma
v.b.g.) yöntemleriyle içerik analizi yöntemi ile incelenmiştir. Kullanılan yöntemler
araştırma
sorularına
açıklanmıştır.
bağlı
olarak
incelen
birimlerin
alt
başlıklarında
40
3.2.1. Üretilen Enformasyon İle Tüketicinin Aldatılması
Üretilen enformasyon ile tüketicin aldatılması bağlamda, tez çalışmasının birinci
varsayımı gereği sorulan araştırma sorularına, yani (1) Kek paketleri üzerinde
üretilen enformasyon varsa nelerdir ve ne ölçüde (hangi sıklıkta) kullanılmıştır?
(2) Kek paketlerinde kullanılan üretilmiş enformasyonların odaklandığı temalar
nelerdir? ve (3) Enformasyon üretilerek elde edilmek istenen amaçlar/sonuçlar
neler olabilir? sorularına yanıt bulmak için veri toplama, ölçme ve değerlendirme
aşağıdaki gibi yapılmıştır.
3.2.1.1. Kek Paketleri Üzerinde Üretilen Enformasyonun Neler Olduğunun ve Ne
Ölçüde (Hangi Sıklıkta) Kullanıldıklarının Saptanması
Yanlış bilgi içerme olasılığı bulunan öğeler/göstergeler olarak paketin ön
yüzünde kekin içeriği ile ilgili verilen enformasyon, keklerin ağılıkları (gramajları),
kekleri temsil etmede kullanılan illüstrasyonlar ve kekler için kullanılan sloganlar
ele alınmıştır.
Her gösterge için uygun olan gözlem ve ölçme ayrı ayrı yapılmıştır. Tüm
göstergeler için toplanılan verilerle, dağılım belirlemek için, frekans analizleri
yapılmıştır.
Ayrıca
yine
frekans
analizleri
ile
yanlış
bilgiler
kullanma
yoğunluğunda firmalar arasında bir farklılaşma olup olmadığına bakılmıştır.
İçerikle İlgili Enformasyonun Doğruluğunun/Yanlışlığının Belirlenmesi
Paket üzerinde kekin içeriğiyle ilgili enformasyonun doğru olup olmadığı
şu şekilde ölçüldü:
Yanlış bilgi, pakette iddia edilen içeriğin, keke koyulan malzemeyi
yansıtmaması olarak tanımlanmıştır. Pakette keklerin “neli” olduğunu gösteren
ifadelerin gerçeği yansıtıp yansıtmadığını belirlemek için, “içindekiler” başlığı
altında belirtilen enformasyon (muhteviyat) taranmıştır. Pakette iddia edilen
41
içeriğe
ilişkinin
malzemenin
içindekiler
kısmında
bulunması
ve
ya
bulunmamasına bakılmıştır Ölçme “var” ve “yok” olarak yapılmıştır. Yokluk hali
“aldatıcı” olarak nitelenmiştir.
Pakette Belirtilen Ağırlığın Kekin Ağırlığıyla Aynı Olup Olmadığının Belirlenmesi
Paket üzerinde belirtilen gramajın doğruluğu şu şekilde ölçülmüştür:
Pakette belirtilen ağırlığın, paketten çıkan kekin ağırlığından farklı olması
durumu yanlış bilgi olarak tanımlanmıştır. Keklerin paket üzerinde yazılı olan
ağırlıkta (gramajda) olup olmadığını saptamak amacıyla, paketten çıkan her kek
tartılmıştır. Öncelikle paket üzerinde yazılı olan ağırlığı ve daha sonra tartılan
kekin ağırlığı kaydedilmiştir. Kekler için tartılan ağırlığın eksik veya fazla olması
durumu “aldatıcı olarak” tanımlanmıştır.
Görsel Temsilin Doğruluğunun/Yanlışlığının Belirlenmesi
Paketlerde, içeriği temsil eden fotoğraf/illüstrasyonların, paketin içinden
çıkan kek ile örtüşmesi şu şekilde ölçülmüştür:
Paket üzerinde, içindeki keki temsil eden fotoğraf/illüstrasyon, paketten
çıkan kek ile karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırma, paketteki resim ile aynı açıdan
ve gerekli olduğunda resmedildiği gibi kek kesilerek, görsel olarak yapılmıştır.
Ayrıca, paketteki fotoğraf veya illüstrasyonunda gösterilenlerin (üzerinde kaplı
olan veya serpiştirilmiş malzemelerin ve içinde bulunan veya kesildiğinde
içinden
çıkan/akan
malzemelerin)
varlığı/yokluğu
da
yukarıdaki
gibi
karşılaştırma yapılarak saptanmıştır. Bu saptamada ölçme beş kademeli tek
yönlü Likert tipi ölçekle yapılmıştır. Ölçekteki değerler “1” hiç/çok az benzer, “2”
az benzer, “3” orta derece benzer, “4” oldukça çok benzer ve “5” aynı olarak
belirlenmiştir. Pakette kullanılan fotoğraf/illüstrasyonların içinden çıkan ürünle
“5” aynı olması durumunda aldatıcı olmadığı, bunun dışındaki tüm temsil
düzeylerinde “aldatıcılık” bulunduğu kabul edilmiştir.
42
Slogan Kullanımının Karakterinin Belirlenmesi
Slogan kullanımı içinde üretilen yanlış veya yanlış yönlendirici bilgiler şu
şekilde saptandı:
Önce bir sloganın varlığı veya yokluğu tespit edildi. Slogan kullanılan
paketlerde sloganın inşa ettiği imajın, paketin içindeki ürünün veya firmanın
veya paketin, doğasını yansıtıp yansıtmadığı belirlendi. Sloganın içeriğinin
anlaşılmaz veya anlamsız ifadeler içermesi durumunda slogan “aldatıcı” olarak
tanımlandı. Yine sloganın içerdiği ifadenin tüketici tarafından bilinmesi ve
anlaşılmasının imkânsız olduğu hallerde de slogan “aldatıcı” kabul edildi.
Sloganın ürünün veya paketin karakteri ile ilgili bir vaatte bulunduğu ve bu
vaadin doğruluğunun gözlem, tatma, koklama veya paketi açıp kapatma gibi
yöntemlerle anlaşılabilmesi durumunda gerekli deneme yapılmıştır (Örneğin
“açılır kapanır paket”). Deneme sonrası gerçek olmayan iddialar bulunduran
sloganlar “aldatıcı” kabul edilmiştir.
3.2.1.2. Kek Paketlerinde Kullanılan Üretilmiş Enformasyonların Odaklandığı
Temaların Belirlenmesi
Bu temaları belirlemek için, yukarıda belirlenen yanlış bilgiler incelenmiştir.
Paketlerde ürünün karakteri ile ilgili bulunan yanlış bilgiler nitel olarak
kaydedilmiştir. Bu kaydedilen bilgilerin karakterinden hareket ederek, yanlış
temalar ve alt temalar çıkartılmıştır.
3.2.1.3. Enformasyon Üretilerek Elde Edilmek İstenen Amaçların/Sonuçların
Belirlenmesi
Bu soru, ampirik araştırma sonucunda elde edilen bulgulardan hareketle,
o bulguların ima ettikleri olasılıklar üzerinde niteliksel bağlar kurarak
yanıtlanmıştır. Böylece, sunulan yanlış bilgilerin ardında yatan olası amaçlar ve
belenen muhtemel sonuçlar belirlenmiştir.
43
3.2.2. Gizlenen Enformasyon İle Tüketicinin Aldatılması
Gizlenen
enformasyon
ile
tüketicin
aldatılması
bağlamında
tez
çalışmasının ikinci gerekçesine dayanan araştırma sorularıyla (Gizlenmeye
çalışılan temalar varsa nelerdir ve gizlenmeye çalışılan temalar ne ölçüde
(sıklıkta) kullanılmıştır? Gizlemek için kullanılan yöntemler nelerdir ve paketler
üzerinde ne ölçüde (sıklıkta) kullanılmıştır? ve Bilgilerin gizlenmesi ile
amaçlanan/beklenen
sonuçlar
nelerdir?)
ilgili
veri
toplama,
ölçme
ve
değerlendirme aşağıdaki biçimde yapılmıştır:
3.2.2.1. Gizlenmeye Çalışılan Temalar ve Bu Temaların Ne Ölçüde (Sıklıkta)
Kullanıldığının Saptanması
Üretici ve satıcının ürünlerle ilgili dezavantaj olarak görmeleri muhtemel,
gizlenmeye çalışılan temalar üretim tarihi, son kullanma tarihi, içindekiler bilgisi,
kalori değerleri ve alerjen uyarısı olarak belirlenmiştir. Öncelikle, gizlenmeye
çalışılan
temalarla
olasılığından
yola
ilgili
enformasyona
çıkılarak,
ilgili
paketlerde
hiç
enformasyonun
yer
verilmemesi
paketlerde
bulunup
bulunmadığa bakılmıştır. Paketlerin gözlem yoluyla incelenmesi sonucunda
enformasyonun yokluk hali “aldatıcı” olarak tanımlanmıştır.
Toplanan verilerle, dağılım belirlemek için, her tema için ayrı frekans
analizleri yapılmıştır.
3.2.2.2. Gizlemek İçin Kullanılan Yöntemler ve Paketler Üzerinde Ne Ölçüde
(Sıklıkta) Kullanıldıklarının Belirlenmesi
Paket üzerinde bulunan fakat tüketicin dikkatinden uzak tutmak için
gizlenmek istenen enformasyonun sunumunda, kullanılan gizleme yöntemi
olarak iki öğe belirlenmiştir: (1) enformasyonun paketin neresine yerleştirildiği ve
(2) enformasyonun okunaklı olması.
44
Enformasyonun Yerleştirilme Yeri
Üretim tarihi, son kullanma tarihi, içindekiler bilgisi, kalori değerleri ve
alerjen uyarısı ile ilgili enformasyonun paketin neresinde bulunduğu, kat yeri,
yan yüz, arka yüz ve ön yüz olarak belirlenmiştir. Bu belirleme kuramsal
çerçevede yapılan açıklamalara dayanarak (Pearce, 1999) tüketicinin ilk baktığı
paket yüzeyi olan ön yüz gizlenmesi istenen unsurların en az yer aldığı paket
yüzeyi olarak kabul edilmiştir. Ön yüzü takiben ikinci bakılan arka yüz ve daha
sonra da paketin yan yüzleri olarak kabul edilmiş, en son ve en zor incelenen
yüzey ise kat yeri olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla, enformasyonun kat yeri, yan
yüz ve arka yüze yerleştirme, ürünle ilgili bazı dezavantajlı karakterlerin
gizlenmesinde potansiyel aldatıcılık düzeyindeki artışı ifade etmektedir.
Enformasyonun Okunaklı Olması
Üretim tarihi, son kullanma tarihi, içindekiler bilgisi, kalori değerleri ve
alerjen
uyarısı
ile
ilgili
enformasyonun
okunaklı
olup
olmadığının
belirlenmesinde, kullanılan yazı karakterlerinin büyüklüğü/küçüklüğü, yazı için
kullanılan renk ile arka plan ilişkisi (arka planda yazının okumasını güçleştirecek
renk veya resimlerin bulunması), kelime ve satır aralarında bırakılan boşluklar
değerlendirilmiştir. Ayrıca basım sonrasında meydana gelmiş silinme ve
yıpranma gibi etkiler dikkate alınmıştır. Görsel inceleme ile yapılan bu
saptamada beş kademeli tek yönlü Likert tipi ölçek kullanılmıştır. “1” çok az
okunaklı, “2” az okunaklı, “3” orta düzeyde okunaklı, “4” oldukça okunaklı ve “5”
okunaklı olmak üzere enformasyonun okunaklılık durumları kodlanmıştır.
Paketlerdeki enformasyonun “5” okunaklı olması durumu dışında “aldatıcı”
olduğu kabul edilmiştir. “4” seviyesinden “1” seviyesine doğru aldatıcılığın arttığı
ön görülmüştür.
45
3.2.2.3. Bilgilerin Gizlenmesi İle Amaçlanan/Beklenen Sonuçların Belirlenmesi
Potansiyel/olası sonuçların belirlenmesi, yukarıdaki sorulara verilen yanıtlar
sonucunda elde edilen bulgulardan hareketle nitel çıkarımlarda bulunularak
yapıldı.
3.2.3. Manipüle Edilen Enformasyon İle Tüketicinin Aldatılması
Aynı büyüklükteki paketlerin içinde farklı gramajda kek bulunup
bulunmadığı ve çoklu paketlerde, tekli paketlerinden farklı gramajlarda kek olup
olmadığı sorularını içeren üçüncü grup araştırma sorularıyla ilgili verilerin
toplanması, ölçülmesi ve değerlendirilmesi aşağıdaki gibi yapılmıştır.
3.2.3.1. Aynı Büyüklükteki Paketlerin İçinde Farklı Gramajda Kek Olup
Olmadığının Saptanması
Özellikle aynı firmaya ve aynı markaya ait, yani görünümü (büyüklüğü, grafik
tasarımı)
aynı
olan
paketler
içinde,
farklı
gramajda
kekler
bulunup
bulunmadığına bakıldı. Bunun için aynı marka kekin, içeriklerine göre farklılaşan
ürünlerinin gramajları karşılaştırıldı. (Örneğin Ülker’in Dankek Muffin markası
altında satılan 5 ayrı kekin gramajlarında faklılık olup olmadığına bakıldı). Aynı
görünümdeki paketler içersisinde farklı gramajda kek bulunması durumu
“aldatıcı” olarak nitelendirildi.
3.2.3.2. Çoklu Paketlerde, Tekli Paketlerden Farklı Gramajlarda Kek Olup
Olmadığının Saptanması
Keklerin tek olarak satışa sunuldukları paketlerdeki gramajlarının, çoklu
olarak paketlendiklerinde değişip değişmediğine bakıldı. Öncelikle çoklu
paketlerde sunulan kek cinsleri belirlendi ve bunların her iki paketleme
şeklindeki gramajları birbirleriyle karşılaştırıldı. Çoklu paketlerindeki gramajların,
tekli paketteki gramajdan farklı olması durumu “aldatıcı” olarak kabul edildi.
46
3.2.4. Aldatıcı Pratikler Arasındaki İlişki
Tez çalışmasının son grubunu iki adet ilişkisel araştırma sorusu oluşturmaktadır.
(1) Paket üzerinde iddia edilen içeriğin (‘neli’ olduğunu söyleyen ifadenin) yanlış
olması ile içindekiler bilgisinin okunaklılığı arasında bir ilişki var mıdır? ve (2)
Paket üzerinde iddia edilen içeriğin yanlış olması ile içindekiler bilgisinin paket
üzerinde bulunduğu/yazıldığı yer arasında bir ilişki var mıdır?
3.2.4.1. Paket Üzerinde Belirtilen İçeriğin (‘neli’ olduğunu söyleyen ifadenin)
Yanlış Olması İle İçindekiler Bilgisinin Okunaklılığı Arasında İlişki Olup
Olmadığının Saptanması
Pakette keklerin “neli” olduğunu gösteren ifadelerin gerçeği yansıtıp
yansıtmaması ile bu gerçeğin anlaşılmasında kullanılan içindekiler bilgisinin
okunaklılığını zorlaştırmaya yönelik pratikler arasındaki ilişkinin varlığı/yokluğu,
bu ölçmelerin isimsel ve kademeli olmaları nedeniyle ki-kare testi kullanılarak
belirlendi.
3.2.4.2. Paket Üzerinde İddia Edilen İçeriğin Yanlış Olması İle İçindekiler
Bilgisinin Paket Üzerinde Bulunduğu/Yazıldığı Yer Arasında İlişki Olup
Olmadığının Saptanması
Bu amaçla, keklerin içeriklerinin doğru olup olmaması ile içindekiler
bilgisinin okunaklılığı arasındaki ilişkiye bakılmıştır. Bunun için de, yukarıda
belirtildiği gibi, ölçme seviyeleri nedeniyle uygun istatistik testi olarak ki-kare testi
kullanılmıştır.
47
3.3. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI
Belirtilen kapsamdaki sınırlılıklar betimleyici, bir ampirik tasarımla gelen
ve bu tür tasarıma yöneltilen kuramsal ve yöntemsel sınırlılıklar olacaktır.
Araştırma kapsamında kek paketleri içerik analizi yöntemi ile incelenmiş ve bu
yöntemle seçilen birimlerden ve elde edilen dağılımdan hareket edilerek aldatma
pratiğinin doğası üzerinde çıkarımlar yapılmaya çalışılmıştır. Tüketicinin
aldatılması ile amaçlananın ve beklenilen sonuçların neler olduğu ampirik
araştırma sonucunda elde edilen bulgulardan hareketle, o bulguların ima ettikleri
olasılıklar üzerinde niteliksel bağlar kurularak saptanmaya çalışılmıştır. Esas
olarak aldatıcı pratiklerin kullanılması ile ilgili amaçlar ve beklenen sonuçlar
ancak uygulayanlara sorularak öğrenilebilir. Aynı şekilde aldatıcı pratiklerin
doğurduğu sonuçlar da farklı gözlem veya araştırma yöntemleri ile bulunabilir.
Ampirik içerik analizi yöntemi ile bu sorulara kesin yanıtlar verebilmek mümkün
değildir. Ancak bu tez çalışmasında ampirik bulguların, mevcut bilgi birikimi
ışığında değerlendirilmesi ile muhtemel amaçlar ve potansiyel sonuçlar
belirlenmeye çalışılmıştır.
Aldatma pratiğinin doğasını ve bu pratikteki nedensellik ve sonuç
ilişkilerinin daha kapsamlı anlaşılması için konu farklı yöntemlerle araştırılabilir.
Ayrıca, araştırma birimi değiştirilerek, değişik ürün paketleri üzerinde, değişik
zamanlarda da yapılabilir. Bunlara ek olarak bu araştırma sonucunda elde
edilecek bulgular kullanılarak yeni araştırma tasarımları da yapılabilir.
48
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
4. BULGULAR
Yapılan çalışmada toplam 86 kek paketi içerik analizi yöntemi ile
incelenmiştir. Bu paketlerden 35 tanesi Eti firmasına, 51 tanesi ise Ülker
firmasına ait ürün paketleridir. İncelenen paketlerin 59’u tekli kek paketi, 27’si ise
çoklu kek paketidir (içinden birden fazla kek çıkan paketler). Paketler üzerinde
bulunan, keklerin “içinde ne olduğunu” (neli olduğunu) gösteren 28 farklı ifadenin
kullanıldığı görülmüştür. Bu ifadeler keklerin içerdikleri malzemelere göre toplam
3 ana gruba ayrılmıştır. Bu gruplandırma sonucunda, incelenen 86 kekin 36’sı
çikolata-kakao-karamel-mozaik grubunda, 29’u meyveli grupta ve 21’i karışık
grupta (örneğin çikolatalı muzlu) tanımlanmıştır.
4.1.
ÜRETİLEN ENFORMASYON İLE TÜKETİCİNİN ALDATILMASI
4.1.1. Kek Paketleri Üzerinde Üretilen Enformasyon
Bu başlık altında keklerin içerikleri ilgili enformasyon, belirtilen ağırlıkları,
kullanılan fotoğraf/illüstrasyon ve sloganlar incelenmiştir.
4.1.1.1. İçerikle İlgili Enformasyon
Keklerin “neli” olduğunu gösteren ifadelerin gerçekle örtüşüp örtüşmediğini
saptamak için, paketlerdeki içindekiler kısmı incelenmiş ve bu inceleme
sonucunda keklerin %40,7’sinde içinde bulunduğu iddia edilen malzemenin,
gerçekte kullanılmadığı görülmüştür (Tablo 1). İçerikle ilgili doğru bilginin
verilmemesinin yoğun bir biçimde,
%62,1 oranında, meyveli keklerde
uygulandığı gözlenmiştir. Örneğin karışık meyveli olduğu iddia edilen kekelerin,
Ülker Dankek Dilim meyveli ve Eti Top Kek meyveli gibi, içeriğine bakıldığında
49
sadece kuru üzüm içerdiği başka hiçbir meyve bulunmadığı ve bunların yerine
içlerine karışık meyve şekerlemeleri konulduğu saptanmıştır.
Tablo 1 İddia Edilen Malzemenin İçerikte Olup Olmaması
Malzeme İçerikte Var
Malzeme İçerikte Yok
Toplam
Gruplar
N
%
N
%
N
%
Kakao-Karamelli
30
83,3
6
16,7
36
100
Meyveli
11
37,9
18
62,1
29
100
Karışık
10
47,6
11
52,4
22
100
Toplam
51
59,3
35
40,7
86
100
Eti firması ürünlerinde, iddia edilen malzemenin gerçekte keklerde
bulunmama oranı, %22,9, Ülker firması ürünlerinde ise %52,9’dur (Tablo2).
Tablo 2 Firmalara Göre Malzemenin İçerikte Olup Olmaması
Firmalar
Malzeme İçerikte Var
Malzeme İçerikte Yok
Toplam
N
%
N
%
N
%
Eti
27
77,1
8
22,9
35
40,7
Ülker
24
47,1
27
52,9
51
59,3
Toplam
51
59,3
35
40,7
86
100
4.1.1.2. Pakette Belirtilen Keklerin Ağırlığı İle İlgili Enformasyon
Keklerin %90,7’sinin iddia edildiği gramajda olduğu ölçümler sonucunda
tespit edilmiştir (Tablo 3). Yanlış gramajda gösterilen 8 kek paketinin 2 tanesinin
50
ağırlığının paket üzerinde söylenilenden düşük ve 6 tanesinin ağırlığının
söylenilenden fazla olduğu saptanmıştır. Tartıldığında az gelenlerden en dikkat
çekici olanı Ülker Dankek Ev kek havuçlu tarçınlı 440gr yerine 404gr ve fazla
tartılanlardan ise Eti Browni çikolatalı fındıklı 200gr yerine 245gr geldiği
bulunmuştur (Tablo 4).
Tablo 3 Firmalara Göre Gramajın Doğru Olup Olmaması
Gramaj Doğru
Gramaj Yanlış
Toplam
N
%
N
%
N
%
Eti
29
82,9
6
17,1
35
100
Ülker
49
96,1
2
3,9
51
100
Toplam
78
90,7
8
9,3
86
100
Firmalar
Tablo 4 Gramajı Yanlış Gösterilen Ürünler
Gr
Tartılan Gr.
Gr. Farkı
Ülker
Dankek Dilim Kakaolu
35
43
+8
Eti
Browni Çikolatalı Fındıklı
40
51
+11
Eti
Browni İntense Çikolatalı
38
35
-3
Eti
Paykek Kakaolu
260
270
+13
Eti
Browni Çikolata Fındıklı
200
245
+45
Ülker
Dankek Ev Kek Havuçlu Tarçınlı
440
404
-36
Eti
Browni Gold Çikolatalı
240
252
+12
Eti
Browni İntense Çikolatalı
114
124
+10
51
4.1.1.3 Görsel Temsil
Paketlerde içeriği temsil edecek görüntü için fotoğraf yerine illüstrasyon
kullanımının tercih edildiği görülmüştür. Bu illüstrasyonların gerçeği ne kadar
yansıttığına dair yapılan inceleme sonucunda yalnızca 3 paketteki (%3,5)
illüstrasyon ile paketten çıkan kekin görüntüsünün aynı olduğu bulunmuştur. 13
kek paketinde (%15,1) illüstrasyonun oldukça benzediği, 11 tanesinde (% 7,8)
orta derece benzerlik gösterdiği, 30 tanesinde (%34,9) az benzer olduğu ve 29
tanesinde (%33,7) ise çok az benzediği saptanmıştır (Tablo 5).
Tablo 5 İllüstrasyonların Paketten Çıkan Keklere Benzeme Düzeyi
Aynı
Oldukça
Orta
Benzer
Derece
Az Benzer
Çok
Az
Toplam
Benzer
Benzer
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
Eti
3
8,6
3
8,6
7
20
10
28,6
12
34,3
35
100
Ülker
0
0
10
19,6
4
7,8
20
39,2
17
33,3
51
100
Toplam
3
3,5
13
15,1
11
12,8
30
34,9
29
33,7
86
100
Bu gösterge için benzeme düzeyi 5=aynı, 4=oldukça benzer, 3=orta derece
benzer, 2= az benzer ve 1= çok az benzer ölçeği kullanılmıştır. Bu ölçeğe göre
illüstrasyonların paketten çıkan kek ile (5) aynı olması gerekmektedir. Bunun
dışında kalan paketler aldatıcı kabul edilmiştir. Ölçeğe uygun olarak benzerlik
düzeyi azaldıkça aldatıcılık özelliği artmaktadır. Tüm paketler için yapılan tek
örneklem t-testine göre ürünlerin, beklenen 5 değerinden istatistiki olarak farklılık
gösterdiği (t(85)=-22,28, p<0,01) anlaşılmıştır. Firma bazında yapılan t-testleri
sonucu Eti için t(34)=-12,609, p<0,01, Ülker için t(50)=-18,657, p<0,01 olarak
bulunmuştur. Firmalar arası farklılığın saptanması için yapılan iki örneklem t-testi
52
sonucu ise iki firma arasında istatistikî olarak anlamlı bir fark olmadığını
göstermiştir (t(84)=0,578, p<0,565).
4.1.1.4. Slogan Kullanımı ve Karakteri
86 kek paketinin 46 tanesinde (%53,5) slogan kullanıldığı saptanmıştır.
Bu sloganların bir kısmının uydurma (örneğin “kek değil kekstra”), bir kısmının
da (%38) gerçeği yansıtmadığı veya abartılı olduğu (örneğin “avantajlı paket”,
“açılır kapanır paket”) belirlenmiştir (Tablo 6). Bunların dışında paketlerin
üzerinde keklerle ilgisi olmayan reklamlara rastlanmıştır. Örneğin, Ülker Dankek
Muffin ürününde, “Aklımızda Futbol, Kalbimizde Türkiye” ibaresi kek paketinin
arka yüzüne, o yüzde bulunan diğer tüm elemanlar (son tüketim tarihi, kalori
değerleri ve alerjen uyarısı) içerisinde en dikkat çekici olan olarak yazıldığı
gözlenmiştir.
Tablo 6 Kullanılan Sloganların Gerçeğe Uygun Olup Olmaması
Sloganı Olan Ürünler
Gerçeğe
Uygun
Sloganlar
Gerçeğe
Uygun
Olmayan Sloganlar
N
%
N
%
N
%
Eti
17
48,6
9
25,7
9
25,7
Ülker
28
54,9
19
37,3
8
15,7
Toplam
46
53,5
28
32,6
17
19,8
4.1.2. Kek Paketlerinde Kullanılan Üretilmiş Enformasyonun Odaklandığı
Temalar
İddia elden malzemenin içindekiler kısmında olup olmadığı taranırken,
tüketicinin kafasını karıştırabilecek pek çok karmaşık ve anlaşılması güç ifadeye
53
rastlanmıştır. Örnek olarak kakaolu keklerin içindekiler kısmında “kakao” dışında
kakao tozu, kakao tozu alkalize, kakao kitlesi ve kakao kaplaması gibi tanımlarla
karşılaşılmıştır. Benzer biçimde portakallı keklerde “portakal” yerine portakal
şekerlemesi, portakal püresi, portakal konsantresi, portakal pulpu ve portakal
aroması gibi tüketicilerin büyük olasılıkla ne olduğunu bilmedikleri ibareler
kullanıldığı görülmüştür.
Bunlara ek olarak içindekiler kısmında iddia edilen malzemenin yok
denecek kadar az miktarda bulunduğu durumlar da saptandı. Örnek olarak Ülker
Dankek Muffin çikolatalının %1 oranında çikolata içerdiği belirlenmiştir. Dolayısı
ile içerik ile ilgili yanlış bilgilerin odaklandıkları temalar, malzemeleri ifade
etmekte kullanılan terminoloji ve bu malzemelerin miktarı olarak göze
çarpmaktadır.
Kekleri temsil eden illüstrasyonlarla ilgili yanlış bilgiler ise ürünlerin var
olmayan ya da abartılmak istenen karakterleri üzerine yoğunlaşmıştır. Özellikle
keklerin kesilmiş ve kek içindeki malzemenin açık bir şekilde (akarken) temsil
edildiği grafik kurgularda, benzeme düzeyinin çok az olduğu göze çarpmıştır.
Kek ile benzerliği aynı olarak saptanmış üç ürün hariç, tüm keklerin kaplı olduğu
malzemelerin,
üzerinde
bulunan
malzemelerin
ve
içinden
çıkan/akan
malzemelerin grafik kurgu yolu ile abartıldığı hatta olmayan malzemelerin
resmedildiği gözlemlenmiştir. Bununla birlikte, kekin yanında resmedilen taze
meyve, fındık gibi içeriğe ilişkin yanlış yönlendirici elemanların tüketiciyi cezp
etmek için kullanıldığı görülmüştür. (bkz Fotoğraf1)
54
Fotoğraf 1 Ülker Dankek Muffin Çilekli Kek
Sloganların içerdiği veya ima ettiği yanlış bilgiler ise yine ürünün gerçekte
sahip olmadığı veya abartılmak istenen bir takım özelliklerine odaklandığı
saptanmıştır. Bunlara örnek olarak “kek değil kekstra”, “ev keki tadında” gibi
sloganlar gösterilebilir.
4.1.3. Enformasyon Üretilerek Elde Edilmek istenen Amaçlar/Sonuçlar
Yanlış gösterilen bilgilerle elde edilmek istenen sonuç/amaç, ürünü, tüketicinin
zihninde olduğundan daha çok, daha iyi ve daha kaliteli olarak yaratma
çabasıdır. Bu çaba başka araştırmalarda da saptanmıştır (Pearce, 1999). Yüzde
bir oranında çikolata kullanarak kekin çikolatalı olduğunu iddia etmek elbette
tüketiciyi yanlış yönlendirerek satın almaya ikna edecektir. Satın alınan kekin
üzerinde yazandan daha az olması durumunda tüketici maddi zarara uğramış,
fazla olması halinde ise kalori değerleri ile ilgili yanılmış olacaktır. Paketin
55
üzerindeki resmedilmiş kek görüntüsünden etkilenerek ürünü satın alan tüketici
içinden çıkanın kendisini ikna eden sunuma hiç benzemediğini görünce hayal
kırıklılığına uğrayacaktır. Son olarak kullanılan sloganda vaat edilenin gerçek
olmadığı anlaşıldığında tüketici tarafından ya o ürün bir daha satın alınmayacak
ya da firma tüketicinin gözünde itibarını yitirecektir.
4.2. GİZLENEN ENFORMASYON İLE TÜKETİCİNİN ALDATILMASI
4.2.1. Gizlenmeye Çalışılan Temalar
Bu bağlamda incelenen temalar üretim tarihi, son tüketim tarihi, içindekiler
bilgisi, kalori değerleri ve alerjen uyarısıdır.
4.2.1.1. Üretim tarihi
Analize tabi tutulan 86 kek paketinden sadece 1 tanesinde, Ülker Dankek
Islak Kek vişnelide üretim tarihi ibaresi bulunmaktadır. Bu pakette bulunan son
kullanma tarihinin, “pd” ön ibaresi eşliğinde yazılı olduğu görülmüştür. Üretim
tarihi için İngilizce “production date” ifadesinin kısaltması kullanılan bu ürünün,
ithal ürünler arasından yanlışlıkla veya belirli bir sebepten dolayı yerli piyasada
satışa sunulmuş alma olasılığı vardır. Diğer kek ürünlerinin hiçbirinde tüketiciyi
ürünün üretim tarihi ile ilgili bilgilendirecek bir ifade bulunamamıştır.
4.2.1.2. Son Tüketim Tarihi
İncelenen
paketlerin
tamamında
(http://www.kkgm.gov.tr/TGK/Teblig/2002-58.html)
bulunmaktadır.
yasal
son
zorunluluk
gereği
tüketim
tarihleri
56
4.2.1.3. İçindekiler Bilgisi
Keklerin yapımında kullanılan malzemeler hakkında enformasyon veren
içindekiler bilgisi de yasal olarak zorunlu olmasından dolayı tüm kek
paketlerinde bulunmaktadır.
4.2.1.4. Keklerin Kalori Değerleri
Keklerin kalori değerleri ile ilgili bilgi yalnızca bir üründe bulunamamıştır.
4.2.1.5. Alerji Uyarısı
Keklerin içinde bulunan bir takım maddelerin tüketicide alerjik etki yapma
olasılığına karşı uyarının ise 14 üründe (%40) hiç kullanılmadığı saptanmıştır.
Ülker firmasının tüm ürünlerinde alerjen uyarısı bulunurken, Eti firmasının 14
ürününde bu uyarıya yer verilmediği belirlenmiştir (Tablo 7).
Tablo 7 Firmalara Göre Alerjen Uyarısının Olup Olmaması
Uyarı Olanlar
Uyarı Olmayanlar
Toplam
N
%
N
%
N
%
Eti
21
60
14
40
35
100
Ülker
51
100
0
0
51
100
Toplam
72
83,7
14
16,3
86
100
4.2.2. Gizlemek İçin Kullanılan Yöntemler
Paket üzerinde bulunan fakat tüketicin dikkatinden uzak tutmak için
gizlenmek
istenen
enformasyonun
sunumunda,
kullanılan
iki
yöntem
57
belirlenmiştir: (1) Enformasyonun pakete yerleştirilme yeri ile gizleme veya
enformasyon erişimini güçleştirme, (2) Enformasyonun okunmasını zorlaştırmak.
4.2.2.1. Pakette Yerleştirilme Yeri
Son Tüketim Tarihi
Son tüketim tarihlerinin yarıdan fazlasının (%52,3) paketlerin ön
kısmında yer aldığı ve %37,2 oranında paketin yan yüzünde bulunduğu
görülmüştür. Hiçbir ürünün son tüketim tarihi kat yerinde yazmazken, %10,5
oranında ise paketlerin arka yüzünde bulunduğu ve bu ürünlerin tamamının Eti
firmasına ait olduğu saptanmıştır (Tablo 8).
Tablo 8 Son Tüketim Tarihlerinin Paket Üzerinde Bulunduğu Yer
Ön Yüz
Arka Yüz
Yan Yüz
Kat Yeri
Toplam
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
Eti
19
54,3
9
25,7
7
20
0
0
35
100
Ülker
26
51
0
0
25
49
0
0
51
100
Toplam
45
52,3
9
10,5
32
37,2
0
0
86
100
İçindekiler Bilgisi
86 kek paketinin 80 (%93) tanesinde içindekiler bilgisi arkada veya kat yerinde
olduğu belirlenmiştir. Hepsi Ülker firmasına ait olan, sadece 6 üründe (%7) bu
bilgi paketin yan yüzüne yazıldığı görülmüştür (Tablo 9).
58
Tablo 9 İçindekiler Bilgisinin Paket Üzerinde Bulunduğu Yer
Ön Yüz
Arka Yüz
Yan Yüz
Kat Yeri
Toplam
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
Eti
0
0
12
34,3
0
0
23
65,7
35
100
Ülker
0
0
19
37,3
6
11,8
26
51
51
100
Toplam
0
0
31
36
6
7
49
57
86
100
Keklerin Kalori Değerleri
Keklerin kalori değerleri ile ilgili bilgi 85 üründen, 25’inde (%29,1) paketin
kat yerinde, 5’inde yanda (%5,8) ve 55’inde (%64) ise arka yüzde
bulunmaktadır. Firmalara göre bu durumda hiçbir farklılaşma saptanamamıştır
(Tablo 10).
Tablo 10 Kalori Değerlerinin Paket Üzerinde Bulunduğu Yer
Ön Yüz
Arka Yüz
Yan Yüz
Kat Yeri
Olmayan
Toplam
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
Eti
0
0
22
62,9
2
5,7
10
28,6
1
2,9
35
100
Ülker
0
0
33
64,7
3
5,9
15
29,4
0
0
51
100
Toplam
0
0
55
64
5
5,8
25
29,1
1
1,2
86
100
59
Alerji Uyarısı
Alerji uyarısının bulunduğu toplam 70 üründen, 43 üründe (%50) uyarı, kat
yerinde, 6 üründe (%7) yanda ve 21 üründe (%24,4) paketin arka yüzünde yazılı
olduğu saptanmıştır. Alerji uyarısı içindekiler bilgisinin hemen sonuna,
çoğunlukla da satır başı yapılmadan veya boşluk bırakılmadan (malzeme
listesinin devamına) yazıldığı görülmüştür (Tablo 11).
Tablo 11 Alerji Uyarısının Paket Üzerinde Bulunduğu Yer
Ön Yüz
Arka Yüz
Yan Yüz
Kat Yeri
Olmayan
Toplam
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
Eti
0
0
7
20
4
11,4
10
28,6
14
40
35
100
Ülker
0
0
16
31,4
2
3,9
33
64,7
0
0
51
100
Toplam
0
0
23
26,7
6
7
43
50
14
16,3
86
100
4.2.2.2. Enformasyonun Okunaklı Olması
Okunaklılık düzeyini belirlemek için beş kademeli tek yönlü Likert tipi
ölçek kullanılmıştır. 5=okunaklı, 4=oldukça okunaklı, 3=orta derece okunaklı, 2=
az okunaklı ve 1= çok az okunaklı göstergesi olarak belirlenmiştir. Bu ölçeğe
göre kekin muhteviyatı ile ilgili bilgi veren içindekiler kısmının “5” okunaklı olması
gerekmektedir. Bunun dışında kalan paketler aldatıcı ve yanıltıcı kabul edilmiştir.
Okunaklılık düzeyi azaldıkça paketin aldatıcılık özelliği artmaktadır.
Son Tüketim Tarihi
İncelenen 86 ürün arasında son tüketim tarihi bilgisinin “okunaklı” olduğu
sadece 24 ürün (%27,9) bulunmaktadır. Aldatıcı olduğu kabul edilen 24’ünün
(%27,9) “oldukça okunaklı”, 13’ünün (%15,1) “orta derece okunaklı”, 21’inin
60
(%24,4) “az okunaklı” ve 4’ünün (%4,7) “çok az okunaklı” olduğu tespit edilmiştir
(Tablo 12).
İnceleme sırasında keklerin son tüketim tarihleri için standart bir yazım
biçimi olmadığı göze çarpmıştır. Bazı paketlerde “stt” kısaltması kullanılırken
bazı paketlerde hiçbir ön ibare olmadan tarih yazılmıştır. Tarihlerin kimi
paketlerde gün ay ve yıl olarak (06.12.2011), kiminde ise sadece ay ve yıl olarak
(12/2011) ve değişen formatlarda yani kimisinde aralarda nokta kimisinde ise
aralarda taksim işareti kullanılarak
(06/12/11 veya 12.2011) yazıldığı
gözlemlenmiştir.
Tablo 12 Son Tüketim Tarihlerinin Okunaklılığı
Okunaklı
Oldukça
Orta Derece
Az
Çok
Az
Okunaklı
Okunaklı
Okunaklı
Okunaklı
Toplam
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
Eti
5
14,3
12
34,3
9
25,7
8
22,9
1
2,9
35
100
Ülker
19
37,3
12
23,5
4
7,8
13
25,5
3
5,9
51
100
Toplam
24
27,9
24
27,9
13
15,1
21
24,4
4
4,7
100
100
Buna ek olarak son tüketim tarihlerinin genellikle siyah renkli damga şeklinde
ve paketin gelişi güzel bir yerine basıldığı, baskının paketin koyu renkli bir yerine
denk gelmesi halinde ise okumayı güçleştirdiği saptanmıştır. Bununla beraber
son tüketim tarihi için beyaz bir zemin ayrılan paketlerin olduğu da görülmüştür.
İçindekiler Bilgisi
61
Paketler üzerindeki içindekiler bölümleri incelendiğinde yalnızca %31,4’ünün
“oldukça okunaklı” ve “okunaklı” olduğu, geri kalanların orta ve daha alt düzeyde
okunaklı oldukları tespit edilmiştir (Tablo 13).
Tablo 13 İçindekiler Bilgisinin Okunaklılığı
Okunaklı
Oldukça
Orta
Az
Çok
Az
Okunaklı
Derece
Okunaklı
Okunaklı
Toplam
Okunaklı
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
Eti
6
17,1
9
25,7
12
34,3
5
14,3
3
8,6
35
100
Ülker
0
0
12
23,5
18
35,3
18
35,3
3
5,9
51
100
Toplam
6
7
21
24,4
30
34,9
23
26,7
6
7
86
100
Tüm paketler için yapılan tek değişkenli t-testine göre, ürünlerin, beklenen
5 değerinden istatistiki olarak farklılık gösterdiği (t(85)=-18,04, p<0,01)
anlaşılmıştır. Firma bazında yapılan t-testleri ile bu bulgu desteklenmiştir: Eti için
t(34)=-8,613, p<0,01, Ülker için t(50)=-18,034, p<0,01. Firmalar arası farklılığın
saptanması için yapılan iki örneklem t-testi de yukarıdaki bulguları destekler
niteliktedir (t(84)=2,324, p<0,22). Bu bulgular ile, test edilen soru açısından iki
firma arasında, istatistiki olarak anlamlı bir fark bulunmadığı görülmüştür.
Keklerin Kalori Değerleri
Kalori değerleri incelendiğinde bu enformasyonun “okunaklı” yazılma oranı
%30,2’dir. Bununla beraber kalori değeri “çok az okunaklı” yazılan hiçbir ürüne
rastlanmamıştır. Aldatıcı olarak nitelenen diğer seviyelerde dağılım ise şu
62
şekildedir; %22,1 “oldukça okunaklı”, %24,4 “orta derece okunaklı” ve %22,1 “az
okunaklı” (Tablo 14).
Tablo 14 Kalori Değerlerinin Okunaklılığı
Okunaklı
Oldukça
Orta
Az
Çok
Az
Okunaklı
Derece
Okunaklı
Okunaklı
mayan
Ol-
Toplam
Okunaklı
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
Eti
5
14,3
9
25,7
8
22,9
12
34,3
0
0
1
2,9
35
100
Ülker
21
41,2
10
19,6
13
25,5
7
13,7
0
0
0
0
51
100
Toplam
26
30,2
19
22,1
21
24,4
19
22,1
0
0
1
1,2
86
100
Kalori değerlerinin okunaklılık düzeyini belirlemek için yapılan tek değişkenli
t-testine göre, ürünlerin, beklenen 5 değerinden istatistiki olarak farklılık
gösterdiği (t(85)=-11,175, p<0,01) anlaşılmıştır. Firma bazında yapılan t-testleri
ile bu bulgu desteklenmiştir: Eti için t(33)=-9,555, p<0,01, Ülker için t(50)=7,259, p<0,01. Firmalar arası farklılığın saptanması için yapılan iki örneklem ttesti de yukarıdaki bulguları destekler niteliktedir (t(83)=-2,772, p<0,007). Bu
bulgular ile test edilen soru açısından iki firma arasında, istatistiki olarak anlamlı
bir fark bulunmadığı görülmüştür.
Alerji Uyarısı
Alerji uyarılarının okunaklılık seviyelerinin her iki markanın ürünlerinde de “az
okunaklı” düzeyinde yazıldığı tespit edilmiştir. Bu uyarının “okunaklı” ve “oldukça
okunaklı” yazıldığı sadece toplam 14 ürün (%16,3) belirlenmiştir. Alerji uyarısı
için ise “eser miktarda süt ve fındık içerebilir” cümlesinin kullanıldığı görülmüştür.
63
Tablo 15 Alerji Uyarısının Okunaklılığı
Okunaklı
Oldukça
Orta Derece
Az
Çok
Az
Okunak-
Okunaklı
Okunak-
Okunaklı
Ol-
Toplam
mayan
lı
lı
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
Eti
4
11,4
0
0
0
0
4
11,4
13
37,1
14
40
35
100
Ülker
5
9,8
5
9,8
12
23,5
11
21,6
18
35,3
0
0
51
100
Top.
9
10,5
5
5,8
12
14
15
17,4
31
36
14
16,3
86
100
Alerjen uyarısı bulunan paketler için yapılan tek değişkenli t-testine göre,
ürünlerin, beklenen “5” okunaklı değerinden istatistikî olarak farklılık gösterdiği
(t(69)=-16,159, p<0,01) anlaşılmıştır. Firma bazında yapılan t-testleri ile bu
bulgu desteklenmiştir: Eti için t(20)=-8,927, p<0,01, Ülker için t(48)=-13,607,
p<0,01. Firmalar arası farklılığın saptanması için yapılan iki örneklem t-testi de
yukarıdaki bulguları destekler niteliktedir (t(68)=-1,306, p<0,196). Bu bulgular ile
test edilen soru açısından iki firma arasında, istatistikî olarak anlamlı bir fark
bulunmadığı görülmüştür.
4.2.3. Bilgilerin Gizlenmesi İle Amaçlanan/Beklenen Sonuçlar
Satıcının veya üreticinin bildiği ancak, ürünün negatif/olumsuz karakterleri
içeren bazı enformasyonlar tüketiciden kasıtlı olarak gizlenmeye çalışılır.
Böylelikle tüketici kendisi için en kazançlı olan ürüne (rasyonel satın alma) karar
64
verirken kullanacağı enformasyondan ya mahrum kalır ya da buna güçlükle
ulaşır. Bunun sonucu elbette satıcının lehine ve tüketicinin zararına olacaktır.
Örneğin, bir kekin sadece tüketim tarihi değil üretim tarihi de satın alma
kararını etkileyebilir. Çeşitlerine ve muhteviyatına göre tazelik durumunu ön
görerek satın alma hakkı, üretim tarihinin belirtilmemesinden dolayı tüketicinin
elinden alınır.
Üretim tarihinin paketin neresine geldiğine dikkat etmeden damgalanışı,
özellikle nakliye ve rafta diğer ürünlere temasından dolayı silinmesi tüketicin
miadı dolmuş kekleri tüketmesine ve sağlık sorunları yaşamasına sebep
olacaktır.
İçindekiler bilgisinin arka yüzeye hatta kat yerine, küçük punto ile, sıkışık
bir düzende ve arka planı ile yeterli kontrast oluşturulmadan yazılması tüketicinin
gerçekte kekin yapımında nelerin kullanıldığını öğrenmesini güçleştirmektedir.
Benzer sorunlar kalori bilgileri için de geçerlidir.
Sağlığa zararlı olabilecek ve bazı tüketicilerde alerjiye sebebiyet verecek
maddelerin keklerde bulunduğuna dair uyarıların görülmesi ve okunması zor bir
biçimde yazılması, hem bireysel olarak tüketiciye hem de toplum sağlığına ciddi
tehdit oluşturmaktadır.
4.3. MANİPÜLE EDİLEN ENFORMASYON İLE TÜKETİCİNİN ALDATILMASI
4.3.1. Aynı Büyüklükteki Paketlerin İçindeki Keklerin Gramajları
Aynı firmanın aynı markasına ait kek (aynı büyüklükteki ve aynı görünümdeki)
paketlerinde farklı gramajlarda kekler bulunduğu saptanmıştır. Örneğin Ülker
Dankek 8 çikolatalı muzlusu 50gr iken çikolatalı portakallısının 60gr olarak
65
üretilmiş olduğu ve aynı büyüklükteki paket içerisinde satışa sunulduğu tespit
edilmiştir. Bir başka örnekte de, Eti Paykek’in kakaolu, mozaik ve meyveli
olanlarının 260gr, ancak havuçlu cevizli tarçınlı olanının 250gr olarak üretildiği
görülmüştür.
4.3.2. Aynı Kekin Tekli Paketindeki ve Çoklu Paketlerindeki Gramajları
Bazı keklerin tekli paketlerindeki gramajları ile çoklu paketlerindeki (adet/birim)
gramajlarının farklılık gösterdiği de belirlenmiştir. Örneğin Dankek 8 kekin tekli
paket gramajı 60gr iken, 6’lı paketindeki keklerin gramajı 50gr olduğu fark
edilmiştir. Bu durumu gösteren bir başka örnek yine Ülker firmasının 45gr’lık tekli
paketlerinde sattığı Dankek Magma ürünüdür. Bu ürünün 6’lı paketlerinde
sadece toplam ağırlık 360gr olarak belirtilmiş, içinden çıkan her bir kekin adet
gramajı söylenmemiştir. Bu durumda, tüketicinin tek bir kekin ağırlığını
360/6=60gr olarak hesaplaması gerektiği ve sonucunda aynı ürünün tekli
paketinde 45gr olan kekin, çoklu paketinde 60gr olarak paketlendiği görülmüştür.
4.4. ALDATICI PRATİKLER ARASINDAKİ İLİŞKİ
4.4.1. Belirtilen İçeriğin Yanlışlığı/Doğruluğu İle İçindekiler Bilgisinin
Okunaklılığı Arasındaki ilişki
Keklerin ‘neli’ olduğunu söyleyen ibarelerin doğru ve yanlış olması ile bu
bilginin doğruluğunu anlayabilmek için bakılan içindekiler bilgisinin karakteri
arasında bir ilişki olduğu düşünülmüştür. Keklerin malzemesi ile ilgili yanlış
enformasyonun verildiği tespit edilen kek paketlerinde aynı zamanda içindekiler
bilgisinin okunaklılık düzeyinin de düşük olduğu varsayılmıştır. Yapılan ki-kare
66
testine göre keklerin malzemesinin yanlış söylendiği paketlerde aynı zamanda
içindekiler bilgisinin de aldatıcı seviyede okunaksız yazıldığı bulunmuştur.
(x2(4,86)=86,000, p<0,01).
4.4.2. Belirtilen İçeriğin Yanlışlığı/Doğruluğu İle İçindekiler Bilgisinin Paket
Üzerinde Bulunduğu/Yazıldığı yer Arasındaki ilişki
Keklerin içeriği ile ilgili yanlış enformasyonun verildiği tespit edilen kek
paketlerinde aynı zamanda içindekiler bilgisinin paket üzerinde bulunması/ fark
edilmesi zor bir yere yazıldığı düşünülmüştür. Ancak yapılan ki-kare testine göre
keklerin malzemesinin doğru söylediği paketler ile (n=51), malzemenin yanlış
söylendiği paketler arasında (n=35), içindekiler bilgisinin yeri açısından istatistiki
olarak anlamlı bir farklılık bulunamamıştır, x2(2,86)=0,659, p<0,719.
67
SONUÇ
Bu tez çalışmasında, halkla ilişkiler alanında tüketicileri ikna/yönlendirme
kapsamında aldatıcı paketleme pratiği incelenmiştir. Aldatıcı paketlemenin
doğasını belirlemek için paketli ürünler içinden, gerek tüketici gerekse toplum
sağlığı açısından önemi göz önünde bulundurularak, Türkiye’deki kek ürünleri
seçilmiştir. Araştırma kapsamında kek paketleri nicel içerik analizi yöntemi ile
incelenmiş ve bu yöntemle seçilen birimlerden elde edilen verilerden hareket
edilerek aldatma pratiğinin doğası üzerinde çıkarımlar yapılmaya çalışılmıştır.
Tüketicin aldatılması ile amaçlananın ve beklenilen sonuçların neler olduğu
ampirik araştırma sonucunda elde edilen bulgulardan hareketle, o bulguların ima
ettikleri olasılıklar üzerinde niteliksel bağlar kurularak saptanmaya çalışılmıştır.
Araştırma, halka ilişkiler ve pazarlamada pek çok uygulamada kullanılan
tüketiciyi aldatmaya yönelik pratiklerin, paketleme pratiğinde de kullanılma
olasılığından yola çıkılarak tasarlanmıştır. Araştırmanın varsayımları dört ana
başlıkta ele alınmıştır. İlk üç başlık altında, tüketiciyi aldatan veya aldatma
olasılığı bulunan yöntemlere, son başlıkta ise bu yöntemlerin birbirlerini
destekler nitelikte kullanılmasına ilişkin araştırma soruları oluşturulmuştur.
Araştırma Türkiye’deki paketli kek pazarının çoğunluğuna sahip Ülker ve
Eti firmalarının tüm paketli kek ürünlerinden veri toplama, ölçme ve
değerlendirme yapılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma sorularına göre geliştirilen
ölçeklere uygun olarak tüm ürünlerin kodlanması ve veri girişleri yapılmış, daha
sonra bu verilerin gerekli istatistiki analizleri ile bulgular elde edilmiştir.
Bulguların gösterdiği gibi Türkiye’deki kek paketlerinde gerek üretilen,
gerek
gizlenen
enformasyon
ile
gerekse
enformasyonların
ürünleri
karşılaştırmayı güçleştirici biçimde manipüle edilmesi yoluyla aldatıcı pratikler
kullanıldığı saptanmıştır. Ayrıca, bu tez çalışmasında incelenen örneklerde aynı
68
anda birden çok aldatıcı pratik kullanıldığı saptanmıştır. Bu pratiklerin bazılarının
birbirlerini destekler nitelikte kullanıldığı da bulunmuştur.
Yapılan inceleme sonucunda elde edilen sonuçlar, kek paketlerinde bir
kısım enformasyonun gerçekler yerine sahte, abartılı veya karmaşık ifadeler
içerdiğini göstermiştir. Keklerin ağılıklarının az veya çok gösterildiği, keklerin
içeriklerinin yanlış söylendiği, paket üzerindeki görsel temsillerin yanıltıcı
oldukları ve kullanılan sloganların da aldatıcı oldukları saptanmıştır. Özellikle
sloganlarda ve keklerin içinde ne olduğuna dair kullanılan ifadelerde karmaşık,
tüketici tarafından anlaşılması güç ve kimi zaman uydurma terimler kullanıldığı
görülmüştür. Elde edilen bulgular, kek paketlerinde tüketicinin satın alma
kararında etkili olabilecek üretim tarihi, kalori değerleri ve alerjen uyarısı gibi
bazı bilgilere hiç yer verilmediğini göstermiştir. Bununla beraber son tüketim
tarihi, içindekiler bilgisi, yine kalori değerleri ve alerjen uyarısı gibi bir kısım
enformasyonunda
paket
üzerinde
olabildiğince
dikkatten
uzak
yerlere
yerleştirildiği ve bazen de bu enformasyonların okunması güç bir biçimde
yazıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca keklerin gramajları karşılaştırılarak, avantajlı
ürün veya paketlerin tercih edilip satın alınmasını güçleştiren enformasyonlar
kullanıldığı da saptanmıştır.
Elde edilen nicel verilerden yola çıkılarak üreticilerin, satıcıların, halkla
ilişkilercilerin ve pazarlamacıların, ürünlerinin karakterleri ile ilgili olarak
tüketicinin bilmesini istedikleri enformasyonu sağladıkları, ancak tüketicinin
bilmesinde dezavantaj gördükleri enformasyonları ise sahteleri ile değiştirdikleri,
vermedikleri veya gizlemeye çalıştıkları söylenebilir. İncelenen her birimde
aldatıcı pratiklerin kullanıldığının görülmesi üzerine bu uygulamaların rastlantısal
olamayacağı, tüketicinin ve toplumun iyiliği ve sağlılığının olumsuz etkilenmesi
pahasına, ticari çıkar peşinde koşan profesyonellerce aldatıcı pratiklerin kasıtlı
olarak planlandığı ve uygulandığı düşünülmektedir.
69
Bu araştırma, Türkiye’de aldatıcı pratiklerin uygulanma potansiyeli
açısından ele alınmadığı olan paketleme pratiği üzerine yapılmış ve incelenen
kek paketleri üzerinden çıkarımlarda bulunulmaya çalışılmıştır. Ebetteki
araştırmanın konusunun, kuramsal çerçevesinin ve yönteminin getirdiği
sınırlılıklar bulunmaktadır. Bunların başında yöntemsel sınırlılıklar gelmektedir.
Kullanılan niceliksel içerik analizi yöntemi ile aldatıcı pratiklerin kullanılması ile
ilgili amaçların ve beklenen sonuçların kesin bir biçimde saptanması mümkün
değildir. Amaçlar ile ilgili ancak uygulayanlara sorular sorularak ve benzer
şekilde aldatıcı pratiklerin doğurduğu sonuçlarla ilgili olarak da tüketiciler
üzerinde farklı gözlem veya araştırma yöntemleri kullanılarak kesin cevaplar
bulunabilir. Ancak bu tez çalışmasında ampirik bulguların, mevcut bilgi birikimi
ışığında değerlendirilmesi ile muhtemel amaçlar ve potansiyel sonuçlar
belirlenebilmiştir.
Diğer bir sınırlılık ise incelemenin, araştırma birimi olarak seçilen paketli
kek ürünleri üzerinde yapılmış olmasıdır. Bu tez çalışmasında belirlenen
varsayımlar gereği sorulan araştırma soruları ve oluşturulan gösterge ve
ölçekler, başka araştırma birimleri üzerinde de rahatlıkla tekrarlanabilir.
Tüm sınırlılıklarına rağmen bu tez çalışmasının halkla ilişkiler ve tanıtım
alanına katkı yaptığı düşünülmektedir. Ayrıca ticari pazarda görev yapan
profesyonellerin, tüketicilerin ve siyasa yapıcıların da faydalanabileceği bir
araştırma olduğu düşünülmektedir. Tüm bunlara ek olarak bu araştırma
sonucunda elde edilen bulgu ve analiz sonuçlarının, konu üzerine, başka
araştırmacıların da dikkatini çekmesi ve yeni araştırma tasarımlarında
kullanılması beklenmektedir.
70
KAYNAKÇA
ADITYA, R. N.; “The Psychology of Deception in Marketing: A Conceptual
Framework for Research and Practice”, Psychology &Marketing, cilt 18, 2001,
s. 735-761.
AKSULU, İ.; “Tüketicide Sağlığını Koruma Bilinci ve Satın Alma Noktasında
Tüketici Tutumlar: Ambalajlı Gıda Ürünleri Üzerine Bir Araştırma”, D.E.Ü.İ.İ.B.F
Dergisi, cilt 16, sayı 1, 2001, s. 115-127
ALAGÖZ, S. B., ve EKICI, N.; “Ambalaja İlişkin Tutum ve Davranışlar: Karaman
İli Araştırması”, KMU İİBF Dergisi, cilt 11, sayı 17, 2009.
ALTIOK, U. N., ve BABAOĞLU, P. D. M.; “Türkiye’de ve AB Ülkelerinde Tüketici
Eğitimi” Tüketici Yazıları (II), cilt 2, 2010, s. 9-23.
ANOLLI, L., BALCONI, M., ve CICERI, R.; “Deceptive Miscommunication
Theory (DeMiT): A New Model for the Analysis of Deceptive Communication”, L.
Anolli, R. Ciceri ve G. Riva (Eds.), Say not to Say: New Perspectives on
Miscommunication, IOS Press, 2001.
ARMSTRONG, G. M., GÜROL, M. N., ve RUSS, F. A.; “Detecting and
Correcting Deceptive Advertising”, Jurnal Of Consumer Research, cilt 6, 1979,
s. 237-246.
BAKED GOODS TURKEY; (Erişim) http://www.euromonitor.com/baked-goodsin-turkey/report, 1 Mayıs 2011
BETTMAN, J. R., JOHNSON, E. J., ve PAYNE, J. W.; “Consumer Decision
Making”, J. R. Bettman, E. J. Johnson ve J. W. Payne (Eds.), The Adaptive
Decision Maker, Cambridge University Press, 1993, s. 50-79.
71
BONE, P. F., ve FRANCE, K. R.; “Package Graphics and Consumer Product
Beliefs”, Journal of Business and Psychology, cilt15, 2001, 467-489.
BOUSH, D. M., FRIESTAD, M., ve WRIGHT, P.; Deception in the
Marketplace, New York, Routledge, Taylor & Francis Group, 2009.
BRANDT, M., MOSS, J., ve FERGUSON, M.; “The 2006–2007 Food Label and
Package Survey (FLAPS): Nutrition labeling, trans fat labeling”, Journal of
Food Composition and Analysis, cilt 22, 2009, s. 74-77.
BUTKEVICIENE, V., STRAVINSKIENE, J., ve RUTELIONE, A.; “Impact of
Consumer Package Communication on Consumer Decision Making Process”.
Engineering Economics, Şubat, 2008, s. 57-95.
CARLSON, L., GROVE, S. J., ve KANGUN, N.; “A Content Analysis of
Environmental Advertising Claims: A Matrix Method Approach”, Journal of
Advertising, cilt 22, sayı 3, 1993, s. 27-39.
COREY, R. J., ve BONE, P. F; “Ethical Packaging: a Call for Research”, The
Journal of Marketing Management, cilt 2, sayı 1, 1992, s. 44-54.
ÇAKIR,
V.;
“Avrupa
Birliğine
Uyum
Sürecinde
Türkiye'de
Televizyon
Reklamlarına Yönelik Düzenlemeler”, Selçuk İletişim, cilt 5, sayı 1, 2007.
ÇETİNKAYA, Y.; Reklamcılık ve Manipülasyon, İstanbul, Ağaç Yayıncılık,
1992.
ÇOŞKUNER, S.; “Tüketici Bilgilendirme Aracı Olarak Gıda Ambalajları”,
Tüketici Yazıları II, Ankara: Hacettepe Üniversitesi TÜPADEM, 2010, s. 293305.
72
DEPAULO, B. M. (2004). “The Many Faces of Lies In A. G. Miller” ed., The
Social Psychology of Good and Evil, New York: Guilford Press, 2004, s. 303326
ERDOĞAN, İ.; İletişimi Anlamak, Ankara, Erk Yayıncılık, 3. Baskı, 2008
ERDOĞAN, İ.; Teoride ve Pratikte Halkla İlişkiler, Ankara, Erk Yayıncılık, 2.
Baskı, 2008a
ERDOĞAN,
İ.;
“Reklamcılığın
eleştirel
Açıklanışı”,
(Erişim)
http//www.irfanerdogan.com, 12 Haziran 2011.
ETİ; (Erişim) http://www.etietieti.com.tr, 1 Mayıs 2011.
EWEN, S.; Captains of Consciousness: Advertising and the Social Roots
of the Consumer Culture, Mc-Graw-Hill, 1976.
FRİEDMAN, M. P.; “Quality and Price Considerations in Rational Consumer
Decision Making” Jurnal Of Consumer Affairs, cilt 1, sayı 1, 1967, s.13-23.
GAO, Z; “Controlling Deceptive Advertising in China: An Overview”, Journal of
Public Policy & Marketing, cilt 27, 2008, s. 165–177.
GARDNER, D. M.; “Deception in Advertising: A Conceptual Aproach”, Journal
of Marketing, cilt 39, Ocak 1975, s.40-46.
GARDNER, D. M; “Deception in Advertising: A Receiver Oriented Approach to
Understanding, Jurnal Of Advertising,cilt 5, 1976, s. 5-11.
GÖKALP, F.; “Gıda Ürünleri Satın Alma Davranışında Ambalajın Rolü”, Ege
Akademik Bakış, cilt 1, sayı 7, 2007, s. 79-97.
73
GÖKDELEK, E.; “Yazılı Reklamda Aldatma Algısı Üzerine Bir Ön Çalışma”, Cag
University Journal of Social Sciences, cilt 7, sayı 2, Aralık, 2010, s. 24-37.
GÖLE, C.; Ticaret Hukuku Açısından Aldatıcı Reklamlara Karşı Tüketicinin
Korunması, Ankara, Sevinç Matbaası, 1983.
GÖLE, C.; “Türk hukukunda Reklamların Ön-Denetim Sorunu”, A.Ü.Siyasal
Bilgiler Fakültesi Dergisi, cilt 1, sayı 4, 1985, s. 255-268.
GRUNİG, J. E.; “Research in Public Relations: Current Status and New
Directions”, Anàlisi, cilt 34, 2006, s. 49-65.
GUPTA, O. K., TANDON, S., DEBNATH, S., ve ROMİNGER, A. S.; “Package
downsizing: is it ethical?”, AI & Soc, cilt 21, 2007, s. 239-250.
GÜZELOĞLU, C.; “Ambalaj Tasarımında Görsel Bir Unsur Olarak Rengin,
Tüketici Algısı Üzerindeki Rolü”, Ankara: H. Ü. TÜPADEM, cilt 2, 2010.
HARMS, J., ve KELLNER, D.; “Towar A Critical Theory of Advertising”, 1999,
(Erişim) http://www.gseis.ucla.edu/faculty/kellner/kellner.htm, 12 Haziran 2011.
HAUG, W. F.; Critique of Commodity Aesthetics, Mineneapolis, Polity Press,
1986.
HAYES, T. A.; “The Potential for Misleading Visual Communication on Food
Packaging”, Yüksek Lisans Tezi, College of Imaging Arts and Sciences
Rochester Institute of Technology, Rochester, 2009.
HENRY, J.; Bir felsefe Sistemi Olarak Reklamcılık, çev. B. Dağıstanlı,
İstanbul, Şule Yayınları, 1995.
İNAL, E.; Reklam Hukuku ve Aldatıcı Reklamlar, İstanbul, Beta Basım, 2000.
74
KARABİBER, A. C. ve HAZER O.; “Tüketicilerin Bilgi Kaynağı Olarak Gıda
Ürünlerindeki
Etiket
Okuma
ve
Anlamada
Karşılaştıkları
Sorunların
İncelenmesi”, Tüketici Yazıları II., Ankara, Hacettepe Üniversitesi TÜPADEM,
2010, s:253-271.
KYLE, J. V.; “Deceptive Advertising Practices”, Texas Law Review, 39, Ekim,
1961, s. 903-912.
LONERGAN, K. C., GOSEVSKİ, B., PEDRİ, G. P., LOLİ, B., ve III, P. J. R.:
“Socially Conscious Packaging and Its Influence on Brand Image”, Australia
New Zealand Marketing Academics Conference, 2001.
MASİP, J., GARRİDO, E., ve HERRERO, C.; “Defining Deception”, Anales de
Psicologia, cilt 20, 2004, s. 147-171.
MAYER, C. S.; “Requiem for the Truth-in-packaging Bill?”, Jurnal Of
Marketing, cilt 30, 1966, s. 1-5.
MİTCHELL, E. C.; “Deception in Advertising: A Content Analysis of the Legal
Parameters of Deception”, Doktora TeziOld Dominion University, 2002
MOSKOWİTZ, H. R.; Packaging Research in Food Product Design and
Development, Iowa, Wiley-Blackwell, 2009.
NEBENZAHL, I. D., ve JAFFE, E. D.; “Ethical Dimensions of Advertising
Executions”, Jurnal os Business Ethics, cilt 17, 1998, s. 805-815.
NESTLE, M., ve LUDWIG, D. S.; “Front-of-Package Food Labels: Public Health
or Propaganda?” JAMA, cilt 303, Şubat 2010, s.771-772.
ÖZDEMIR, H.; “Aldatıcı Reklamlara Karşı Tüketicinin Korunması” AÜHFD, cilt
53, sayı 3, 2004, s. 61-90.
75
ÖZGEN,
L.;
“Tüketicilerin
Besin
Etiketi
Tercihleri”
Gazi
Üniversitesi
Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi Dergisi, sayı 21, 2007, s. 117-127.
ÖZÜL E., AKSULU İ.; “Ambalajlı Gıda Ürünlerinde Etiketin Önemi ve Tüketici
Duyarlılığı”, Pazarlama Dünyası, sayı 57, 1996, s 2-9
PEARCE, R.; “Social Responsibility in the Marketplace: Asymmetric Information
in Food Labelling”, Business Ethics: A European Review, cilt 8, 1999, s.2636.
POLONSKY, M. J., ve HYMAN, M. R.; “A Multiple Steakholder Perspective on
Responsibility in Advertising”, Jurnal Of Advertising, cilt 36, sayı 2, 2007 s.513.
PRESTON, I. L.; The Tangles Web They Weave Truth, Falsity, and
Advertisers, The University of Wisconsin Press, 1994.
RAMPTON, S., ve STAUBER, J.; Trust us, We're Experts!, New York, Penguin
Putman Inch, 2001.
RUBIN, P. H.; “The Economics of Regulating Deception”, CATO Journal, cilt
10, sayı 3, 1991, s. 667-691.
RUSSO, J. E., METCALF, B. L., ve STEPHENS, D.; “Identifying Misieading
Advertising” Journal of Consumer Research, 8, Eylül 1981, 119-131.
SCHILLER, H.; Zihin Yönlendirenler, çev. C. Cerit, İstanbul, Pınar Yayınları,
2005.
SIMON, H. A.; “A Behavioral Model of Rational Choice” The Quarterly Jurnal
of Economics, cilt 69, sayı 1, 1955, s. 99-118.
STEWART, B.; Packaging as an Effective Marketing Tool, London, Kogan
Page, 1996.
76
TC. GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI; “Gıda Maddelerinin Genel
Etiketleme ve Beslenme Yönünden Etiketleme Kuralları Tebliği”, (Erişim)
www.kkgm.gov.tr/TGK/Teblig/2002-58.html, 10 Haziran 2011.
ÜLKER; (Erişim) http://www.ulker.com.tr, 1 Mayıs 2011
WANSINK, B.; “How Do Front and Back Package Labels Influence Beliefs
About Health Claims?” The Journal of Consumer Affairs, cilt 37, 2003, s. 305316.
77
ÖZET
TOROS, Seçil. ALDATICI PAKETLEME PRATİĞİ ÜZERİNE BİR İNCELEME:
TÜRKİYE’DEKİ KEK PAKETLERİ ÖRNEĞİ, Yüksek Lisans Tezi, Ankara,
2011
Bu tez çalışması, halka ilişkiler ve pazarlamada pek çok pratikte kullanılan
tüketiciyi aldatmaya yönelik taktiklerin, paketleme pratiğinde de kullanılma
olasılığından yola çıkılarak yapılmıştır. Aldatıcı paketleme pratiği konusu,
Türkiye’deki paketli kek ürünleri örneği üzerinden incelenmiştir.
Araştırma
kapsamında kek paketleri nicel içerik analizi yöntemi ile incelenmiş ve bu
yöntemle seçilen birimlerden elde edilen verilerden hareket edilerek aldatma
pratiğinin doğası üzerinde çıkarımlar yapılmaya çalışılmıştır. Tüketicinin
aldatılması ile amaçlananın ve beklenilen sonuçların neler olduğu ampirik
araştırma sonucunda elde edilen bulgulardan hareketle, o bulguların ima ettikleri
olasılıklar üzerinde niteliksel bağlar kurularak saptanmaya çalışılmıştır.
Bulguların gösterdiği gibi, Türkiye’deki kek paketlerinde gerek üretilen, gerek
gizlenen enformasyon ile gerekse enformasyonların ürünleri karşılaştırmayı
güçleştirici biçimde manipüle edilmesi yoluyla aldatıcı pratikler kullanıldığı
saptanmıştır. Her ne kadar, bu tez çalışmasında incelenen örneklerde bu
pratiklerin birbirini destekler nitelikte kullanıldığı kanıtlanamasa da, paketler
üzerinde aynı anda birden çok aldatıcı pratik bulunduğu görülmüştür.
Elde edilen nicel verilerden yola çıkılarak üreticilerin, satıcıların, halkla
ilişkiler uygulayıcılarının ve pazarlamacıların, ürünlerinin karakterleri ile ilgili
olarak
tüketicinin
bilmesini istedikleri enformasyonu
sağladıkları,
ancak
tüketicinin bilmesinde dezavantaj gördükleri enformasyonları ise sahteleri ile
değiştirdikleri, vermedikleri veya gizlemeye çalıştıkları söylenebilir. İncelenen her
birimde aldatıcı pratiklerin kullanıldığının görülmesi üzerine bu uygulamaların
78
rastlantısal olamayacağı, tüketicinin ve toplumun iyiliği ve sağlılığının olumsuz
etkilenmesi pahasına, ticari çıkar peşinde koşan profesyonellerce aldatıcı
pratiklerin kasıtlı olarak planlandığı ve uygulandığı düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Pazarlama İletişimi, Aldatma, Paketleme Pratiği, Kek
Paketleri.
79
ABSTRACT
TOROS, Seçil. A Research On Deceptive Packaging Practice: The Case of
Cake Packages in Turkey, Postgraduate Thesis, Ankara, 2011
This study is about the deceptive practices in public relations and marketing
activities. In order to understand and evaluate these deceptive practices, the
cake packages were chosen as the area of study. Cake packages were
examined with the content analysis method and inferences were made about the
nature of the deception. Hence, this work reveals the tools and mechanisms in
deceptive packaging practices by basing itself on solid empirical data.
This thesis verifies that the deceptive packaging practices are common
among the cake packages in Turkey.
A considerable amount of packages
display fake exaggerated or complicated information. Although it was not proved
that deceiving practices were used in away to support each other, it was seen
that many of them were used at the same time on the packages.
Based on the acquired quantitative data, it can be said that sellers, public
relation practitioners and marketers provide valuable information about their
products. However at the same time they try to hide, change or manipulate
information. Considering that deceptive practices have been used in each
examined package, it is thought that, this application couldn’t be coincidental.
Hence it can be concluded that these practices not only influence consumers
wellbeing and health, but also proves that the professionals in the area
intentionally plan and practice deception.
Key Words: Marketing Communication, Deception, Packaging Practice, Cake
Packages
Download