C. Senatosu B : 14 Almanya'da işçisi bulunan bütün devletlerin spikerleri, neşriyatlarında hiçbir zaman kendi memleketlerine ait yorum yapmaz ve yapamaz­ ken, bizim spikerimiz komünist ve kızıl atmos­ fer içerisinde Türk Hükümeti, Türk Devleti, Türk Parlâmentosu ve Türk Ordusu hakkında yorumlar yaparak en ağır bir şekilde suçlama­ larda bulunuyor ve hakaret dolu bir ifade için­ de demokrasinin bu güzel unsurlarını tahribcdebiliyordu. Bu arada Kontenjan Senatörümüz Sayın Halil Tunç'un Âlmanya'daki Türk işçilerine ait son zamanlardaki beyanatım ele aldı. Kelimele­ re ve. hattâ cümlelerin yapılarına sadık kalma hüneri içerisinde, istidlal ettikleri mâna ve fel­ sefeyi komünistlere has bir ustalıkla değiştire­ rek, kızıl propagandasına kolayca ve bol mal­ zeme temin etmiş bir kızıl spiker rahatlığı içe­ risinde yoruma geçti. Türk işçilerini isyana davet ediyordu. Türk isçisinin, emperyalist ve askerî dikta ile idare edilen, fikir ve matbuat hürriyeti bulunmayan ve tamamıyle sağın potasında eriyen sapık bir idare tarzına karşı çıkmalarını ve bunun için tedbirlerin en müessiri olabilecek bir mücade­ lenin anafikrine Sayın Halil Tunç.'un işaret et­ tiğini ısrarla tekrarlıyordu. Türk işçisinin, vatanına para göndermeme­ sinin mücadelenin en verimlisi olabileceğini, bu­ nu yalnız kendisinin değil, Türk Parlâmentosu­ nun mümtaz bir üyesi ve Türk işçi camiasının bir numaralı adamı olan Sayın Halil Tunç'un dahi düşündüğünü ve hattâ kabul ettiğini söy­ lüyor; Sayın Halil Tunç'un konuşmasındaki, kendisine yarayan ve tahrifi kolay pasajları alarak zehir saçan konuşmasını; komünizmin, bugün için Türkiye'de kaçınılmaz bir gerçek ol­ duğu ifadesiyle perçinliyordu. Osman Torfilli'nin bu sözleri bir fikirdir ve­ ya değildir, bir müseccel komünist tarafından söylendiği için değer ifade edebilir veya etme­ yebilir ; hattâ tesiri olmuştur veya hiç olmamış­ tır, hafızalarda iz bırakmadan su üzerine yazı­ lan yazı gibi derhal silinmiş de olabilir. Bun­ ların yorumunu yapacak değilim. Yalnız, bütün bunların altında ve içinde, bilinmesi ve ders alınması gereken bir haki­ kat yapı vardır, Bunu da bilmemiz mutlak lâ­ zımdır. 21 . 12 . 1972 O : t Türk işçi camiası içerisinde bir numaralı mesul insan veya Türk Senatosunun mümtaz bir üyesi olan herkes bulunduğu mevkiin mesu­ liyet ve şümulünün İdraki içerisinde konuşma­ larını kontrol etmesini bilmelidir. Bütün hüsnüniyete rağmen, pusuda bekle­ yen kızılın kafasında kolayca şekil ve mâna de­ ğiştirebilen veya değiştirilebilen ve mensup ol­ duğu memleketin siyasî, sosyal ve iktisadî bün­ yesinde büyük rahneler açabilecek mecralara itilebilen elastikiyeti haiz geniş kapsamlı ve so­ nucu büyük kitlelere tesir edebilecek fikir ve konuşmalardan kaçınılması lâzımdır. Şahsiyetine, fikirlerine ve felsefesine hür­ met ettiğim Sayın Tunç'un bu hassasiyetimi mazur görmesini bilhassa istirham ederim. Tema's ettiğim binden fazla Türk işçisiyle, Osman Torfilli'nin bu konudaki teşviki üzerin­ de tartıştım ve samimiyetle çok daha kötü şart­ lar içerisinde dahi bu telkinin kafalarında ve vicdanlarında yapabileceği etkiyi deştim. Burada iftiharla ve grurula ifade etmek is­ terim ki, aldığım cevaplardan sonra Türk iş­ çisinin ; tasavvur edebildiğimizden çok daha vatanperver ve fazletle dopdolu okluğuna bir kere daha inandım. % 100 bir riyazi katiyetle aldığım cevaplar aşağı - yukarı şu mealde idi: «Türk işçisi patronuna, işveren müessese­ ye karşı grev yapabilir; hattâ hiçbir millete nasibolmayan bir ciddiyet ve ısrarla hakkını istemesini bilir ve alır; ama vatanımızı tüm milletimizi alâkadar eden ciddî mevzuların, he­ le hele Türk Devletinin mukadderatını zedele­ yecek bütün hareketlerin karşısındayız ve bu hususta, değil hak aramak; kendimizi seve seve feda edebiliniz» diye ısrarla ifade ettiler. Sanki sözleşmişler gibi ifadelerini şu cüm• İtlerle tamamlıyorlardı: «Ben vatanıma nasıl para göndernıezmişim; baibam, anam, bacım, çocuğum, kardeşim, arkadaşım, dadasını ora­ da. Haysiyetim, istikbalim, şerefim, Bayrağım. Türk olarak var veya yok olmam orada. Ben, burada yabancı topraklarda, vatanımdan ve .sevdiklerimden uzak olmanın ıstırabına; yarın büyük bir Türkiye'nin var olacağına ve bun­ da benim, katkımın da bulunacağına inandığım için tahammül ediyorum. Herkes istediğini söyleyebilir. Bugün olduğu gibi, yarın da, öhür gün de kazandığımızı göndereceğiz ve gerek434 —