B : 17 14.12 . 1953 iıatçi olurlar, şunu istiyorsa şu, bunu istiyorsa bu oluyorlar. Tıpkı bunun gibi, valiler parti baş­ kam oldukları zaman da halkevi yapmak mânisi ve modası başlamıştır. Burada yaptıkları işte budur. Bu insanlar, eski Halk Partililer bunları alıp da içtimai müesseselere yardım yapmışlarsa yine iyi. Fakat benim gibi 50 yıl yaşamış olan­ lar iyi bilirler ki, bunlar bu kadar diğergâm de­ ğillerdir. Bunlar böyle ucuz fiyatlarla özel idiarelerden, Hazineden, Evkaftan canı azizleri için de yüzlerce, binlerce zeytinlik, çiftlik, bina ve saire almışlardır. Siz, böyle aynı ucuz fiyatla mal alanları bir yana bırakmışsınız ve içinizden birkaç idealist çıkmış ve şu partinin aldığı bu şe­ kildeki emlâki geri alalım diye bir fetiş yapmış­ sınız. îşte karşınızda birkaç yüz bina, beş on tarla, birkaç yüz sandalya, birkaç yüz masa, belki birkaç milyon da banknot vardır ve öyle tahmin ederim, Sayın Adnan Menderes demin talebettiği için temas edeceğim, şu yüksek grupunuz içinde oturanlardan bir kısmı o zamanlar Halk Partisine bir miktar bina temin etmişler­ dir, içimizde böyle arkadaşlar vardır o zamanki idealist arkadaşlar vardır. Şîmdi bu ittihamı binefsihi içinde o zaman bu partiye hizmet edi­ yorum diye iktisaplar yapmışlardır, şimdi de vâzıı kanun olarak kendi kendilerini itham için bir hükme bağlamakla meşguldürler. Bu, gerekbenim derin, ruhi konpleksimin başka bir veehesidir. Bununla bu hesabım kapatılamıyacağı anlaşılıyor. Sizler, C. H. Partisinin aldıklarının ancak küçük bir parçasını millete iade edeceksi­ niz. Bunu da göz önünde tutmak icabeder. Halk Partisinin aldığı çok büyük kısımlardan en kü­ çük bir parçasını vermekle milleti nasıl tatmin edeceksiniz? Görülüyor ki, en basit tenkid fikrine ve hattâ tahlile tahammülü olmıyan bîr kanun teklifi kar­ şısındayız. Arkadaşlar; yapmak istediğiniz şeyde bir kü­ çük hesabınız da var. Karşınızda hâlâ bir türlü yenemediğiniz bir muhalefeti malûl ve mağdur bir hale getirerek yine karşınızda bırakmak isti­ yorsunuz. Karşınızda temiz, dürüst evvelki ma­ zisi ile meşgul olamıyacağmız bir parti bırakmak istemiyorsunuz. Malûl olsun ki, yine karşınıza geldiği zaman siz onun maluliyetine hücum edi­ niz. Şövalöresk olan odur ki, karşınızda meç ya­ pacağınız muhalefet de sizin kadar kuvvetli si­ zin kadar mazisi az yüklü ve sîzin kadar cevval O :1 olsun. Siz vurmak ve yaralamak istiyorsunuz ar­ kadaşlar. (Gürültüler). Bu büyük Millî meselelerde ortada yoğuz. He­ le bu gibi kanunlardan sonra bizim iyrapta ye­ rimiz yoktur. Siz iki cepheye ayrılıp vuruşacak­ sınız, biz bütün milletle beraber eza duyarak sizi seyredeceğiz. Bize bıraktığınız budur. (Efendim, vaktinizi çok almak istemiyorum. Kısaca arzedeyim; bunlarda samimî iseniz, ibizim bütün bu fikirlerden mülhem olarak par­ timizin tüzüğünün 99 ncu maddesinin (C) fık­ rasında bir hüküm vardır, bu, siyasi partile­ rin siyasi kudretine nüfuzla, mal, para, kredi iktisaplarını önlemeyi âmirdir. Siz de, temenni ederim, bu ahlâki hükmü kanunlarımızda ve siyasi partilerimizde bir besmele mahiyetinde yazınız. Memleket menfaatleri icabı, iktidar­ larımız ve partiler bu majörite sistemi orta­ dan kaldırmalıdır. Seçim çevreleri küçülmeli, seçilenler partilere mahkûm olmamalı. İktidara gelenlere, nüfuz, mal, para gibi menfaat, temin eden bu canhıraş ve hunhar sistemi ortadan kaldıralım. BAŞVEKİL ADNAN MENDERES (Aydın) -— Ne demek istiyorsunuz? Açık söyleyin. OEZMİ TÜRK (Devamla) — Komisyonun gerekçesine gelince; bu ıgerekçede maalesef hakikaten hiçbir tahlil yapılmamıştır. İşin ko­ layına ikaçmış, «... dermeyan olunan mucip se­ bepler aynen kabul edilerek maddelerin müna­ kaşasına geçildi» diyor. Böyle mühim bir siya­ si meselede Muhtelit Komisyonun bu işi bu ka­ dar hafife almasını da şekil bakımından, muh­ teva 'baklanından doğru görmedik arkadaışlar. Komisyonda hu gerekçeyi yazan, bu kadar krsa geçen arkadaşlara da tarizlerimizi arzederim. Arkadaşlar, dünya gayet kritik bir devre içinde yaşamaktadır. Şimdiden katı, kesin ola­ rak iki kampa ayrılmıştır. Biz antikomünist cephenin hudut kalesi vaziyetinde bulunuyoruz. Maddi kuvvetlerimiz kadar, hattâ ondan daha çok mânevi bütünlüğümüzü ayakta tutmalıyız. İstirhamım]z odur ki, sayın Menderes'ten istir­ hamım odur ki, ne kadar tethiş gelirse gelsin, ne kadar tahrik gelirse gelsin, kendisini asla partizan ekseriyetin ruhuna, tesvikıtıa, alkışla­ malarına kaptırmadan, memleketin menfa atini, hattâ bâzau az parlak da. görünse, hattâ Men­ deres susuyor dense, Menderes silik kalıyor — 180 —