1ŞUBAT 2014 GÖZCÜ KULESİ YEHOVA’NIN GÖKTEKİ KRALLIĞINI DUYURUR DÜNYAYI DEĞİŞTİREN SAVAŞ GÖZCÜ KULESİ YEHOVA’NIN GÖKTEKİ KRALLIĞINI DUYURUR Vol. 16, No. 3 February 1, 2014 Her Sayının Ortalama Tirajı: 213 DİLDE 45.944.000 ADET 1 ŞUBAT 2014 ․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․ Semimonthly TURKISH ¨ ¨ ˙ ˙ ˙ GOZCU KULESI DERGISI, Yehova Tanrı’yı evrenin Egemeni olarak ˙ ¨ yuceltir. Iyi bir haberle insanları ˘ ¨ teselli eder: Tanrı’nın gokteki Krallıgı ¨ ¨ ¨ ¨ ¨ yakında dunyadaki tum kotulukleri ¨ ¨ ¨ sona erdirecek ve yeryuzunu cennet haline getirecektir. Bu dergi bizim sonsuz yaşam kazanabilmemiz için ˘ ¨ olen ve şimdi Tanrı’nın Krallı ˙ gının ¨ ¨ ¨ Kralı olarak hukum suren Isa ¨ Mesih’e duyulan inancı guçlendirir. ¨ ¨ Gozcu Kulesi 1879’dan beri yayımlanmaktadır ve siyasete karışmaz. Yetkili kaynak olarak, ˙ Tevrat, Zebur ve Incil olarak ˘ bilinen Kutsal Kitaba baglı kalır. KAPAK KONUSU Dünyayı Değiştiren Savaş3-7.SAYFALAR Dünyayı Değiştiren Savaş 3 Savaşın ve Acıların Asıl Suçlusu 5 ․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․ BU SAYIDA AYRICA Kutsal Kitap Hayatları Değiştirir 8 Biliyor muydunuz? 10 Okuyucularımız Soruyor: Tanrı Güçlülerin Zayıflara Zulmetmesine Neden İzin Veriyor? 11 Daha fazla bilgi almak ¨ ya da hiçbir ucret ¨ odemeden Kutsal Kitabı incelemek ister misiniz? www.jw.org sitesini ziyaret edebilir ˘ ya da aşagıdaki adrese yazabilirsiniz. Yehova’nın Şahitleri ˙ ¨ ˙ ¨ PK 23 Ferikoy 34378 Istanbul-TURKIYE. Tel. 0 212 249 04 17. ¨ Dunya çapındaki adreslerin tam listesi için şu siteye bakın: www.jw.org/tr/iletişim İmanlarını Örnek Alın: Haksızlıklara Tahammül Etti 12 Kutsal Kitapla İlgili Soruların Cevapları 16 DAHA FAZLASI İNTERNET SİTEMİZDE | www.jw.org KUTSAL KİTAPLA İLGİLİ BAŞKA SORULARIN CEVAPLARI: Dünyada Neden Bir Türlü Barış Sağlanamıyor? ˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙ Bu yayın parayla satılmaz. ˘ ¨ ¨ ¨ Gonullu bagışlarla desteklenen, ˘ ¨ dunya çapındaki Kutsal Kitap egitim (KUTSAL KİTABIN ÖĞRETTİKLERİ > KUTSAL KİTAPLA İLGİLİ SORULARIN CEVAPLARI kısmına bakın) programının bir kısmıdır. Aksi belirtilmedikçe, ¨ ayet alıntıları Kutsal Kitap – Yeni Dunya Çevirisi’ndendir. The Watchtower (ISSN 0043-1087) Druck und Verlag: Wachtturm Bibel– und Traktat-Gesellschaft der Zeugen Jehovas, e. V. Selters/Taunus. Verantwortliche Redaktion: Ramon Templeton, Selters/Taunus ¨ Bu yayının Turkçesinin hazırlanmasından ˘ Yehova’nın Şahitlerini Destekleme Dernegi sorumludur. 5 2014 Watch Tower Bible and Tract Society of Pennsylvania. Printed in Germany. ¨8 ¨ ˙ GOZCU KULESI 1 ŞU BAT 201 4 ¨ ˙ ˘ Y EHOVA’NIN G OKTEK I K RALLI GINI D UYURUR BU DERGİYİ İNTERNET SİTEMİZDEN FARKLI FORMATLARDA İNDİREBİLİRSİNİZ ¨ ˘ ˙ ˙ DUNYAYI DEGIŞTIREN SAVAŞ KAPAK KONUSU Dünyayı Değiştiren Savaş Yüzyıl önce milyonlarca genç sıcak yuvasını bırakıp savaşa gitti. Vatanseverlik rüzgârına kapılan bu gençler büyük bir hevesle yola çıktı. 1914 yılında gönüllü bir Amerikan askeri duygularını şöyle dile getirdi: “Çok mutluyum, önümüzdeki harika günleri düşündükçe çok heyecanlanıyorum.” Ancak çok geçmeden coşkuları hüsrana dönüştü. Hiç kimse bu büyük orduların Belçika ve Fransa’da yıllarca mücadele edeceğini tahmin edememişti. O dönemde insanlar bu savaşa “Büyük Savaş” adını verdi. Bugün ise Birinci Dünya Savaşı deniyor. Bu savaş, kurbanlarının sayısı açısından kesinlikle çok büyüktü. Bazı tahminlere göre, yaklaşık 10 milyon insan öldü, 20 milyon insan da sakat kaldı. Savaşa neden olan hatalar da çok büyüktü. Avrupalı devlet adamları, uluslararası gerginliklerin büyüyüp küresel bir kargaşaya dönüşmesini engelleyemedi. Belki de daha önemlisi “Büyük Savaş” büyük izler bıraktı. Dünyada öyle değişikliklere neden oldu ki etkilerini hâlâ hissediyoruz. 1 ŞUBAT 2014 | 3 GÜVEN SARSAN HATALAR Birinci Dünya Savaşı yanlış tahminler sonucu patlak verdi. Bir kaynağa göre, Avrupalı liderler tıpkı dengesini kaybedip yere düşen bir uyurgezer gibi davranarak 1914’ün huzurlu yazında sonuçlarını hiç düşünmeden kararlar verdi (The Fall of the Dynasties—The Collapse of the Old Order 1905-1922). Bir Avusturya arşidüküne düzenlenen suikast, haftalar içinde büyük Avrupa güçlerinin hepsini istemedikleri bir savaşa sürükledi. Çarpışmalar başladıktan birkaç gün sonra Alman şansölyesi, “Tüm bunlar nasıl oldu?” sorusuna üzgün bir şekilde şöyle cevap verdi: “Keşke bunu bilen biri olsaydı.” Verdikleri hayati kararlarla savaşın yolunu hazırlayan siyasi, dini ve askeri liderlerin sonuçlar hakkında hiçbir fikirleri yoktu. Ancak çok geçmeden siperlerdeki askerler gerçeği anlamaya başladı. Devlet adamları onları yüzüstü bırakmış, din adamları onları kandırmış, generalleri onlara ihanet etmişti. Peki nasıl? Devlet adamları onları yüzüstü bırakmış, din adamları onları kandırmış, generalleri onlara ihanet etmişti Devlet adamları bu savaşın, yeni ve daha iyi bir dünyanın başlangıcı olacağını vaat etti. Alman şansölyesi şu duyuruyu yaptı: “Barış zamanındaki endüstrimizin meyveleri, büyük bir geçmişin mirası ve geleceğimiz için savaşıyoruz.” Amerikan başkanı Woodrow Wilson güven aşılayan bir slogan yaydı ve savaşın amacının “dünyayı demokrasi için güvenli hale getirmek” olduğunu söyledi. Britanya’da da insanlar bunun “savaşı sona erdirecek bir savaş” olacağını düşündü. Ancak hepsi yanılıyordu. Din adamları savaşı büyük bir coşkuyla destekledi. The Columbia History of the World şöyle söylüyor: “Tanrı’nın sözünün bekçileri, savaş çığırtkanlarının başında geliyordu. Topyekûn savaş, topyekûn nefret anlamına geldi.” Din adamları nefretin alevini söndürmektense körüklediler. A History of Christianity adlı kitap “Din adamları, Hıristiyan imanını milliyetlerinden üstün tutamadılar ve çoğunluğu da bunu yapmaya isteksizdi” diyor. “Çoğu kolay yolu seçti ve Hıristiyanlığı vatanseverlikle bir tuttu. Her mezhepten Hıristiyan askerler Kurtarıcılarının ismiyle birbirlerini öldürmeye teşvik edildi.” Generaller hızlı ve kolay bir zafer vaat etti, ancak öyle olmadı. Çok geçmeden ordular büyük bir çıkmaza girdi. Ardından milyonlarca asker bir tarihçinin deyimiyle ‘belki de insan bedeninin ve ruhunun dayandığı en zalimce sınavla’ karşı karşıya kaldı. Korkunç kayıplara aldırmayan generaller, dikenli telli barikatlara ve makineli tüfeklerin açtığı yaylım ateşine rağmen adamlarını savaşa göndermeye devam etti. Ve tüm bunların sonucunda birçok yerde asker ayaklanmaları çıktı. Birinci Dünya Savaşı’nın toplum üzerinde nasıl bir etkisi oldu? Bir tarih kitabında bir gazinin şu sözleri yer aldı: “Bu savaş, bir neslin düşünüşünü ve karakterini mahvetti.” Aslında savaşın ardından koca imparatorluklar yok oldu. Bu feci savaş insanlık tarihindeki en kanlı yüzyılın başlangıcı oldu. Devrimler ve protestolar olağan hale geldi. Bu savaş neden dünyayı böylesine altüst etti? Tüm bu olanlar sadece kötü bir tesadüf müydü? Cevaplar geleceğimizle ilgili ne gösterir? Savaşın ve Acıların Asıl Suçlusu 11 Kasım 1918’de I. Dünya Savaşı sona erdi. İnsanlar işlerini bırakıp sokaklarda sevinçten dans etmeye başladı. Ancak bu mutluluk çok uzun sürmedi. Dünya savaşının hemen ardından silahlardan çok daha öldürücü bir tehdit ortaya çıktı. İspanyol gribi olarak bilinen ölümcül bir salgın hastalık, Haziran 1918’de Fransa’daki askerleri vurdu. Virüs çok geçmeden ne kadar tehlikeli olabileceğini gösterdi. Örneğin Fransa’da birkaç ay içinde bu virüsten ölen Amerikan askerlerinin sayısı, düşman mermileriyle ölenlerin sayısından çok daha fazlaydı. Ayrıca savaş bittiğinde memleketlerine dönen askerler beraberinde hastalığı da götürdüğünden, İspanyol gribi kısa sürede tüm dünyaya yayıldı. Savaş sonrası yıllara açlık ve sefalet de damgasını vurdu. 1918’de çatışmalar sona erdiğinde Avrupa’ nın çoğu açlıktan kırılıyordu. 1923’e gelindiğinde Alman para biriminin neredeyse hiç değeri kalmamıştı. Altı yıl sonra tüm dünya ekonomisi çöktü. Sonunda, 1939’da İkinci Dünya Savaşı patlak verdi; bu savaş bazı açılardan ilk küresel savaşın devamıydı. Daha önce eşi benzeri görülmemiş bu felaketler zincirinin arkasında ne vardı? SON GÜNLERİN ALAMETİ Kutsal Kitapta önceden bildirilen sözler, belirli tarihsel olayların ardında nelerin olduğunu görmemizi sağlar; bu özellikle I. Dünya Savaşı için geçerlidir. İsa peygamber ‘milletin milletle çatışacağı’, kıtlıkların ve salgın hastalıkların yeryüzünü kasıp kavuracağı bir zamanın geleceğini bildirmişti (Matta 24: Yerdeki Savaş ve Gökteki Savaş I. Dünya Savaşı başlamadan yaklaşık 19 yüzyıl önce Şeytan “dünyanın bütün krallıklarını” İsa Mesih’e vermeyi teklif etmişti (Matta 4:8, 9). İsa bu ayartmaya yenik düşmedi, ancak bu krallıkların Şeytan’a ait olduğu gerçeğini de inkâr etmedi; bunu daha sonra İblis’i “bu dünyanın hükümdarı” olarak adlandırmasından anlıyoruz (Yuhanna 14:30). Ayrıca İsa’nın elçisi Yuhanna “Bütün dünya kötü olanın elinde bulunuyor” diye yazdı (1. Yuhanna 5:19). Eğer İblis Şeytan’ın dünya üzerinde bu kadar büyük bir gücü varsa, Birinci Dünya Savaşı ve sonrasındaki olaylarda rolü olduğu sonucuna varmak makul olmaz mı? Evet, Kutsal Yazıların Vahiy kitabı 1914’ten beri yeryüzünde yaşanan kötülüklerle Şeytan arasında bağlantı kurar. Bu çerçevede Vahiy kitabının 12. bölümünde anlatılan olayların kısa bir özeti bulunuyor. 7. ayet: Gökte Mikael (İsa Mesih) ve ejder (Şeytan) arasında bir savaş kopar. 9. ayet: “Bütün dünyayı saptıran” İblis yeryüzüne atılır. 12. ayet: “Yer ve deniz, vay halinize! Çünkü zamanının az olduğunu bilen İblis, büyük öfkeyle üzerinize indi.” Kutsal Kitap kronolojisi ve dünya olayları gökteki bu savaşın, Tanrı’nın Krallığı 1914’te gökte kurulduktan sonra başladığını gösterir. Bu nedenle bu önemli yılda hem yerde bir savaş hem de gökte bir savaş oldu. Yehova’nın Şahitleri tarafından yayımlanan Kutsal Kitap Aslında Ne Öğretiyor? kitabının 8. bölümüne bakın. 1 ŞUBAT 2014 | 5 3, 7; Luka 21:10, 11). Öğrencilerine bu tür felaketlerin son günlerin alametini oluşturacağını söylemişti. Bu konuyla ilgili daha fazla ayrıntı Kutsal Yazıların Vahiy kitabında bulunur; bu kitap yeryüzündeki acılarla gökteki bir savaş arasında bağlantı kurar. (“Yerdeki Savaş ve Gökteki Savaş” başlıklı çerçeveye bakın.) Ayrıca bu kitap dört atlıdan bahseder; bunlar bazen Mahşerin dört atlısı olarak da adlandırılır. Bu atlıların üçü, İsa peygamberin bildirdiği felaketlerin aynılarını, yani savaşı, kıtlığı ve salgın hastalığı temsil eder. (“Dört Atlı Gerçekten Hareket Halinde mi?” başlıklı çerçeveye bakın.) Açıkça görüldüğü gibi Birinci Dünya Savaşı, şiddetini kaybetmeden devam eden bir felaket dönemini tetikledi. Kutsal Kitap, tüm bunlardan büyük ölçüde Şeytan’ın sorumlu olduğunu gösterir (1. Yuhanna 5:19). Peki Şeytan bir gün durdurulacak mı? Vahiy kitabı Şeytan’ın “zamanının az olduğu” güvencesini de verir (Vahiy 12:12). İşte bu yüzden Şeytan öfke dolu ve yeryüzünde çok büyük acılara yol açıyor. Ancak dünyadaki bu acılar bir yandan da Şeytan’ın vaktinin çok az kaldığının bir kanıtıdır. Dört Atlı Gerçekten Hareket Halinde mi? Arka plan, kızıl at: The Photographic History of the Great European War in Gravure (1916) adlı kitaptan Beyaz at; binicisi gökte kral (Vahiy 6:2). Kral İsa Mesih doğruluk adına atına binip ilerliyor (Mezmur 45:4). İlk işi, Şeytan ve cinlerini gökten kovmak oluyor (Vahiy 12:9). 6 | GÖZCÜ KULESİ Kızıl at; binicisi ‘dünyadan barışı kaldırma yetkisine’ sahip (Vahiy 6:4). 1914’ten beri savaşlar insanlığa sürekli acı veriyor. I. Dünya Savaşı sona erdikten sadece 21 yıl sonra ikinci bir dünya savaşı patlak verdi ve çok daha fazla insanın ölümüne neden oldu. Bir tahmine göre II. Dünya Savaşı yaklaşık 60 milyon can aldı. 1945’ten beri savaşlar daha bölgesel hale geldiyse de yaşanan vahşet tüm şiddetiyle devam ediyor. Bazı tarihçiler 20. yüzyılda çıkan savaşlarda yüz milyonu aşkın insanın hayatını kaybettiğini tahmin ediyor. İBLİS’İN İŞLERİNİ HÜKÜMSÜZ KILACAK I. Dünya Savaşı gerçekten de tarihte bir dönüm noktasıydı. Topyekûn savaş çağını başlattı, devrimlerin fitilini ateşledi ve liderlere duyulan güveni yok etti. Ayrıca bu savaş Şeytan’ın gökten kovulduğunun da canlı bir kanıtıdır (Vahiy 12:9). Dünyanın bu görünmez hükümdarı, günlerinin sayılı olduğunu bilen zalim bir diktatör gibi davrandı. Bu günler sona erdiğinde I. Dünya Savaşı’yla başlayan sıkıntılarla dolu dönem de nihayet bitecek. Kutsal Kitaptaki peygamberlik sözleri, Tanrı’nın Krallığının kralı olan İsa Mesih’in çok yakında ‘İblis’ in işlerini hükümsüz kılacağına’ güvenmemizi sağlıyor (1. Yuhanna 3:8). Dünya çapında İsa’ya iman eden milyonlarca kişi, Tanrı’nın kurduğu bu krallığın gelmesi için dua ediyor. Ya siz? Bu krallık sayesinde sadık insanlar sonunda Şeytan’ın değil, Tanrı’ nın isteğinin yeryüzünde gerçekleştiğini görecekler (Matta 6:9, 10). Tanrı’nın Krallığının yönetimi altında bir daha asla dünya savaşı olmayacak, aslında hiç savaş olmayacak! (Mezmur 46:9). Bu krallık hakkında bilgi almaya ne dersiniz? Siz de yeryüzü barışla dolacağı zaman orada olabilirsiniz! (İşaya 9:6, 7). Arka plan, soluk renkli at: National Museum of Health & Medicine, Armed Forces Institute of Pathology, NCP 1603 Siyah at; binicisinin elinde kıtlığı temsil eden terazi var (Vahiy 6:5, 6). I. Dünya Savaşı sırasında, Müttefik Devletlerin uyguladığı bir abluka sonucunda Almanya’da açlıktan yaklaşık 750.000 kişi öldü. 1921 yılında iki milyonu aşkın Rus açlık nedeniyle öldü ve kısa süre sonra benzer trajediler başka yerlerde de yaşandı. 20. yüzyıl boyunca kıtlıktan ölenlerin sayısı toplamda tahminen 70 milyonu buldu. Her yıl beş yaşın altında üç milyonu aşkın çocuk hâlâ yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybediyor. Soluk renkli at; binicisi kırgınla ölüm getiriyor (Vahiy 6:8). 20. yüzyılın ilk büyük salgın hastalığı İspanyol gribiydi. Rakamlar değişse de bir tahmine göre bu hastalık yaklaşık 50 milyon kişiyi öldürdü. Man and Microbes adlı kitap “Bu salgın hastalık, tarihin en korkunç felaketlerinden biriydi” diyor. “Hıyarcıklı veba bile bu kadar çok insanı bu kadar hızlı bir şekilde öldürmedi.” Çiçek hastalığı, sıtma ve verem 20. yüzyıl boyunca yüz milyonlarca insanın ölmesine neden olan başka bulaşıcı hastalıklardır. 1 ŞUBAT 2014 | 7 KUTSAL KİTAP HAYATLARI DEĞİŞTİRİR Cennet yeryüzü vaadi hayatımı değiştirdi ÖYKÜM: Letonya’nın başkenti Riga’da doğdum. Ablamı ve ANLATAN, IVARS VIGULIS DOĞUM YILI: 1974 ÜLKE: LETONYA GEÇMİŞİ: MOTOSİKLET YARIŞÇISIYDI beni annem büyüttü. Annem Katolik olmasına rağmen sadece dini bayramlarda kiliseye giderdik. Evrende üstün bir gücün var olduğuna her zaman inandım, ama gençken farklı şeyler ilgimi çekiyordu. Ben büyürken annem, bir şeyleri parçalarına ayırıp yeniden birleştirme yeteneğim olduğunu fark etti. Evde parçalarına ayırabileceğim birçok eşya olduğundan annem beni yalnız bırakmaya korkardı. Bu yüzden bana metalden vinç, araba gibi maketler yapabileceğim bir oyuncak seti aldı, onu istediğim gibi kurup tekrar bozabiliyordum. Bu tutkumun yanı sıra, motosikletlere de merak salmaya başladım. Annem beni Zelta Mopēds (Altın Mobiletler) adı verilen bir motosiklet yarışına kaydettirdi. Önceleri mobiletlerle, daha sonra da motosikletlerle yarışmaya başladım. Çabuk öğrenen biri olduğum için, kısa sürede bu hızlı ve tehlikeli spor dalında çok başarılı oldum. Üç kere Letonya Süpermoto Şampiyonasını, iki kere de Baltık Ülkeleri Süpermoto Şampiyonasını kazandım. KUTSAL KİTAP YAŞAMIMI DEĞİŞTİRDİ:Kariyerimin zirve- sindeyken, kız arkadaşım Evija (sonradan eşim oldu) Yehova’nın Şahitleriyle görüşmeye başladı. Onların bazı dergilerini bulmuş ve içindeki Kutsal Kitabı inceleme kuponunu doldurup postalamıştı. Kısa süre sonra iki Şahit Evija’yı ziyaret etti ve Kutsal Kitabı onunla incelemeye başladı. Benim için inceleme yapmasının bir sakıncası yoktu, zaten o zamanlar dine pek ilgi duymuyordum. İlerleyen zamanlarda Şahitler bana, Evija’nın Kutsal Kitap incelemesine katılıp onları dinleyebileceğimi söylediler. Tekliflerini kabul ettim ve duyduklarım çok hoşuma gitti. Özellikle Kutsal Kitaptaki cennet yeryüzü vaadi beni 8 | GÖZCÜ KULESİ yürekten etkiledi. Örneğin bana Mezmur 37: 10, 11 ayetlerini okudular: “Az kaldı! Artık kötüler olmayacak, yerlerini arayacaksın, bulamayacaksın. Fakat yumuşak başlılar yeryüzünü mülk edinecek, barış bolluğunda mutluluk bulacaklar.” Bu sözler beni gerçekten etkiledi. Yaratıcı hakkında daha çok bilgi aldıkça, dinlerin insanlara ne kadar çok yalan söylediğini fark ettim. Oysa Kutsal Kitaptaki hakikatler bana mantıklı, açık ve net geliyordu. Kutsal Kitabı incelemeye devam ettikçe, hayatın Yehova’nın gözünde ne kadar değerli ve önemli olduğunu anladım (Mezm. 36:9). Bu, motosiklet yarışlarına olan tutkumu etkiledi. Artık hayatımı riske atmayı değil, yaşamımla Yehova’yı yüceltmeyi istiyordum. Dolayısıyla şan, şöhret ve motosiklet yarışlarında hissettiğim heyecan benim için önemini yitirdi. Hayatın kaynağı Yehova’ya karşı bir sorumluluğum olduğunu anladım NASIL YARAR GÖRDÜM?Arkadaşlarımdan bazı- ları, motosiklet üstünde geçen hızlı ve çılgın bir yaşam yüzünden öldü. Kutsal Kitabı incelediğimde, hayatın kaynağı Yehova’ya karşı bir sorumluluğum olduğunu anladım. Bunu anlamak belki de hayatımı kurtardı. Evija ile birlikte dört yıl Yehova’nın Şahitlerinin Riga bürosunda tamgün hizmet etme ayrıcalığını yaşadık. Şimdi de kızımız Alise’yi yetiştirmenin sevincini yaşıyor ve onun Yehova’ya olan sevgisini artırmasına yardım ediyoruz. Ayrıca tercüme ofisinde çalışan kardeşler için haftada bir gün araba tamiri ve tamir gerektiren diğer işlerle ilgileniyorum. Çocukken edindiğim yeteneklerimi iyi amaçlarla kullanabilmek beni gerçekten mutlu ediyor! Evet, hâlâ bir şeyleri parçalarına ayırıp tekrar birleştirmeye devam ediyorum. Kutsal Kitaptan öğrendiklerim sayesinde, ailemle birlikte tek gerçek Tanrı Yehova hakkında şahitlik ediyorum ve bu benim için çok değerli bir ayrıcalık. Gerçekten cennet yeryüzü vaadi hayatımı değiştirdi! 1996’da Yehova’nın Şahitlerinin Tallinn’deki (Estonya) uluslararası ibadetine katıldım. Burası, yarışlara katılmak için sık sık geldiğim stadyumun yakınlarındaydı. İbadette farklı ülkelerden gelmiş insanların, barış ve uyum içinde bir arada olduğunu gördüm. Örneğin, Şahitlerden biri orada çantasını kaybetti. Açıkçası onu bulmasının imkânsız olduğunu düşündüm. Fakat çok geçmeden bir Şahit çantayı bulup geri getirdi. Üstelik çantanın içindeki hiçbir şey kaybolmamıştı. Bu beni gerçekten şaşırttı! Anladım ki Yehova’ nın Şahitleri gerçekten Kutsal Kitabın yüksek standartlarına göre yaşıyor. Evija ile birlikte Kutsal Kitabı incelemeye devam ettik ve 1997’de vaftiz edilerek Yehova’nın Şahidi olduk. 1 ŞUBAT 2014 | 9 BİLİYOR MUYDUNUZ? Kutsal Kitap devirlerinde sarısabır (aloe) ne için kullanılırdı? Kutsal Kitap sarısabırın geçmişte giysilerin ve yatakların güzel kokması için kullanıldığını söyler (Mezmur 45:8; Özdeyişler 7:17; Ezgiler Ezgisi 4:14). Kutsal Yazılarda adı geçen sarısabır muhtemelen ödağacından (Aquilaria’nın bir türü) elde edilirdi. Bu ağaç çürüdükçe güzel kokulu bir yağ ve reçine salgılar. Geçmişte ödağacının odunu ezilerek toz haline getirilir, sonra da “sarısabır” olarak satılırdı. Kutsal Kitap İsrail çadırlarını ‘Yehova’nın diktiği ödağaçlarına’ benzetir (Sayılar 24:5, 6). Bu benzetme, yüksekliği yaklaşık 30 metreye ulaşan ve geniş dalları etrafa yayılan ödağacının şekli nedeniyle yapılmış olabilir. Artık İsrail bölgesinde bu ağaç bulunmasa da bir kaynak şu bilgiyi veriyor: “Günümüzde [bu bölgede] rastlanmayan bu ve başka ağaçların, bir zamanlar zengin ve kalabalık bir bölge olan Şeria Vadisinde yetişmediğini söyleyemeyiz” (A Dictionary of the Bible). SARISABIR (ALOE) ÖDAĞACINDAN ELDE EDİLİYORDU Yeruşalim’deki mabette hangi sunular kabul edilirdi? YERUŞALİM’DEKİ MABETTE BULUNAN BU KİL MÜHÜR YAKLAŞIK 2.000 YILLIK LEVINE/SIPA 10 | GÖZCÜ KULESİ Kanundaki taleplere göre mabette sunulan tüm kurbanlar en iyi kalitede olmalıydı. Tanrı kusurlu kurbanları kabul etmezdi (Çıkış 23:19; Levioğulları 22:21-24). MS birinci yüzyılın Yahudi yazarlarından Philon’a göre o dönemin kâhinleri, getirilen hayvanlarda “herhangi bir kusur ya da eksik” olup olmadığını ve her bakımdan sağlıklı olduklarını görmek için onları “tepeden tırnağa” incelerdi. E. P. Sanders adlı bilgine göre mabette muhtemelen “sadece kâhinlerin kontrol ettiği kurbanlık hayvanları ve kuşları satan güvenilir satıcılara yetki veriliyordu. Bu durumda satıcı müşteriye hayvanın kusursuz olduğunu gösteren bir tür teminat belgesi vermeliydi.” Arkeologlar 2011’de mabet yakınlarında böyle bir belge buldular. Bu, MÖ birinci yüzyıl ile MS 70 yılları arasına tarihlendirilen, madeni para büyüklüğünde bir kil mühürdü. Üzerindeki Aramca iki sözcükten oluşan ifade “Tanrı için temiz” şeklinde tercüme edilmiştir. Mabetteki görevlilerin dinsel amaçla kullanılan ürünleri ya da kurban edilecek hayvanları işaretlemek için böyle bir teminat mührü kullandıkları düşünülüyor. OKUYUCULARIMIZ SORUYOR . . . Tanrı güçlülerin zayıflara zulmetmesine neden izin veriyor? Kutsal Kitapta güçlülerin zayıflara zulmettiği bazı olaylar kayıtlıdır. Akla gelen olaylardan biri Nabot’un yaşadıklarıdır. MÖ onuncu yüzyılda yaşamış İsrail kralı Ahab, Nabot’un sahip olduğu bağı elde etmek için, kraliçe İzebel’in Nabot’u ve oğullarını öldürmesine izin verdi (1. Krallar 21:1-16; 2. Krallar 9:26). Tanrı, bir insanın sahip olduğu yetkinin böyle kötüye kullanılmasına neden göz yumdu? Şimdi önemli bir sebebi ele alalım: Tanrı yalan söyleyemez (Titus 1:2). Bunun, insanların çektiği zulümlerle nasıl bir bağlantısı var? Tanrı insanları ilk yarattığında onları uyararak, Kendisine isyan etmelerinin korkunç bir sonucu olacağını söylemişti: Ölüm. Tanrı’nın söylediği gibi Aden bahçesinde başlayan isyandan günümüze dek, ölüm insanlar için kaçınılmaz bir gerçek olmuştur. İlk öldürme olayı, yani Kain’in kardeşi Habil’i öldürmesi aslında zorbalıktı (Başlangıç 2:16, 17; 4:8). Kutsal Kitap insanlık tarihini şu sözlerle özetler: “İnsanın insana egemen olması hep insanın zararına olmuştur” (Vaiz 8:9). Bu sözler gerçekleşti mi? Yehova, toplumu olan İsrailoğullarını uyarmıştı; bir kral seçtiklerinde ondan baskı görecek ve Tanrı’ ya feryat edeceklerdi (1. Samuel 8:11-18). Hikmetli kral Süleyman bile halkından ağır vergiler talep etmişti (1. Krallar 11:43; 12:3, 4). Ahab gibi kötü krallardan ise çok daha fazla baskı gördüler. Şunu düşünelim: Eğer Tanrı böyle baskıcı hükümdarların bu davranışlarını engelleseydi, aslında Kendi sözlerini yalanlamış olmayacak mıydı? Şeytan insanların Tanrı’ya sadece bencil nedenlerle hizmet ettiğini iddia ediyor (Eyüp 1:9, 10; 2:4). Eğer Tanrı, hizmetçilerini her tür baskıdan korusaydı Şeytan’ın iddiasının doğru olduğu kanıtlanmış olmaz mıydı? Ayrıca Tanrı, tüm insanların böyle baskılar yaşamasını engelleyerek çok daha büyük bir yalanı desteklemiş olmaz mıydı? Böyle bir koruma söz konusu olduğunda birçok kişi, insanın kendisini Bu dergideki “İmanlarını Örnek Alın” makalesine bakın. Tanrı’dan daha iyi yöneteceğini düşünebilirdi. Ancak Tanrı’nın Sözü bunun tam tersini söyler; insan, kendisini yönetme yeteneğinden kesinlikle yoksundur (Yeremya 10:23). Hepimizin Tanrı’nın yönetimine ihtiyacı var, bu adaletsizlikleri ancak O sona erdirebilir. Peki Tanrı insanların çektiği zulümlerle hiç ilgilenmiyor mu? Tabii ki ilgileniyor. O’nun bu konuda yaptığı iki şeyi ele alalım: Öncelikle Tanrı yaşadığımız zulümlerle ilgili detaylı açıklamalar yapar. Örneğin Sözü olan Kutsal Kitapta, kraliçe İzebel’in Nabot’a kurduğu komplo her ayrıntısıyla ortaya serilmiştir. Üstelik Kutsal Kitap, bu kötü eylemlerin ardındaki asıl kişinin, kimliğini gizlemek isteyen güçlü bir hükümdar olduğunu açıkça gösterir (Yuhanna 14:30; 2. Korintoslular 11:14). Kutsal Kitap onu İblis Şeytan olarak tanıtır. Tanrı yaşadığımız zulümler ve kötülükler hakkında açıklamalar yaparak ve bunların “İnsanın insana egemen olması hep insanın zararına olmuştur” (Vaiz 8:9). ‘Tanrı yalan söyleyemez’ (Titus 1:2). asıl kaynağını bize göstererek kendimizi kötülükten korumamıza yardım eder. Böylece bizim sonsuz geleceğimizi güvence altına alır. İkinci olarak, Tanrı bu baskıların biteceğine dair bize sağlam bir ümit verir. Yaratıcının Ahab ve İzebel gibi birçok kişinin yaptıklarını sonradan ortaya çıkardığını ve onları cezalandırdığını bilmek, kötülük yapan herkesin bir gün davranışlarının karşılığını alacağına güvenmemizi sağlar (Mezmur 52:1-5). Ayrıca Tanrı, Kendisini seven kişilere yakında kötülüğün tüm izlerini sileceğine dair güvenilir bir vaat vermiştir. İmanlı Nabot da, adaletsizliğin olmadığı cennet bir yeryüzünde oğullarıyla beraber sonsuza dek yaşayacak (Mezmur 37:34). Yehova’nın Şahitleri tarafından yayımlanan Kutsal Kitap Aslında Ne Öğretiyor? kitabının 11. bölümüne bakın. 1 ŞUBAT 2014 | 11 İMANLARINI ÖRNEK ALIN | İLYA Haksızlıklara Tahammül Etti LYA peygamber (İlyas) Ürdün Vadisi’nde yürüyordu. Haftalar önce Horeb Dağı’ndan yola çıkmış ve kuzeye doğru yol almıştı. Bu yolculuğun sonunda İsrail topraklarına geldiğinde memleketindeki değişikliği hemen fark etti. Üç buçuk yıl süren kıtlığın etkileri yavaş yavaş kayboluyordu. Sonbahar yağmurları başlamıştı ve çiftçiler tarlalarını sürüyordu. Toprağın yeniden canlandığını görmek peygamberin içini biraz olsun ferahlatmış olmalı. Ama onun için asıl önemli olan insanlardı. Halk ruhen çok kötü durumdaydı. Baal tapınması hâlâ çok yaygındı ve İlya’nın yapması gereken çok şey vardı. İlya, Abel-mehola şehrinin yakınlarında bir tarla gördü. On iki çift öküz yan yana nemli toprağı sürüyordu. Son çifti süren adam İlya’nın aradığı kişiydi. O, Yehova’nın İlya’nın ardılı olarak seçtiği Elişa’ydı. İlya kendisinden başka kimsenin Tanrı’ya sadık kalmadığını düşündüğünden kendini yalnız hissetmişti. Dolayısıyla bu adamla tanışmaya muhtemelen can atıyordu (1. Krallar 18:22; 19:14-19). Öte yandan İlya sorumluluklarını ve ayrıcalıklarını Elişa’yla paylaşacaktı ve Elişa bir gün onun yerini alacaktı. Acaba bunları bilmek İlya’yı tedirgin etti mi? Onun böyle bir kaygıya kapılıp kapılmadığını bilmiyoruz, ama o da “bizim gibi, İ Yehova bu kıtlığı sahte bir tanrı olan Baal’in güçsüzlüğünü ortaya sermek için kullandı, çünkü Baal’in yağmur ve bereket getirdiğine inanılıyordu (1. Krallar 18. bölüm). 1 Ocak ve 1 Nisan 2008 tarihli Gözcü Kulesi dergilerindeki “İmanlarını Örnek Alın” makalelerine bakın. 12 | GÖZCÜ KULESİ duygulara sahip bir insandı” (Yakup 5:17). İlya ne hissetmiş olursa olsun, “[Elişa’ya] doğru gitti ve peygamber giysisini üzerine attı” (1. Krallar 19:19). Muhtemelen koyun veya keçi derisinden yapılmış olan peygamber giysisi pelerin gibi giyilirdi ve kişinin Yehova’dan özel bir görev aldığını gösterirdi. Dolayısıyla İlya’nın, peygamber giysisini Elişa’nın omzuna atması çok anlamlı bir hareketti. Yehova İlya’ya ardılı olarak Elişa’yı tayin etmesini emretmişti. İlya da bu emri seve seve yerine getirdi. O, Tanrı’ya güvendi ve itaat etti. Elişa da yaşlı peygambere yardım etmeye istekliydi. O İlya’nın yerine hemen geçmeyecekti. Alçakgönüllü bir şekilde yaklaşık altı yıl yaşlı peygambere eşlik etti ve ona destek oldu. Hatta sonradan ‘İlya’nın ellerine su döken’ kişi olarak tanındı (2. Krallar 3:11). Böyle çalışkan bir yardımcıya sahip olmak İlya’yı mutlaka çok rahatlatmış olmalı. Herhalde bu iki adam çok iyi dost oldular. Birbirlerini karşılıklı teşvik etmeleri, her ikisinin de çevrelerinde gördükleri adaletsizliklere tahammül etmesine yardım etmiş olmalı. Gerçekten de ülkede sık sık korkunç haksızlıklar yaşanıyordu. Özellikle de Kral Ahab’ın yaptığı kötülükler günden güne artıyordu. Siz de çevrenizde haksızlıklara tanık oluyor musunuz? Bu yozlaşmış dünyada çoğumuz böyle olaylara tanık oluyoruz. Fakat Tanrı’yı seven bir dosta sahip olmak tahammül etmemize yardım edebilir. Ayrıca haksızlıklarla mücadele etmek konusunda İlya’dan birçok şey öğrenebiliriz. ‘KALK, AHAB’I KARŞILAMAYA İN’ İlya ve Elişa halkı ruhen güçlendirmek için çok çalıştı. Belli ki onlar topluluk olarak faaliyet gösteren bir peygamber grubunun eğitimine önderlik ediyordu. Ancak bir süre sonra Yehova İlya’ya şu sözlerle yeni bir görev verdi: “Kalk, İsrail kralı Ahab’ı karşılamaya in” (1. Krallar 21:18). Yehova neden böyle bir şey istedi? O zamana kadarki en kötü İsrail kralı olan Ahab çoktan Yehova’ya sırt çevirmişti. İzebel’le evlenmiş ve Baal tapınmasının ülkede yayılmasına neden olmuştu, hatta bu tapınmaya kendisi de katılıyordu (1. Krallar 16:31-33). Baal tapınması bereket ayinleri, tapınak fahişeliği, hatta çocuk kurbanları içeriyordu. Üstüne üstlük Ahab kısa süre önce Yehova’nın emrine karşı gelerek kötü biri olan Aram kralı Ben-hadad’ı sağ bırakmıştı. Ahab Yehova’nın bu emrine belli ki maddi kazanç elde etme ümidiyle itaatsizlik etmişti (1. Krallar 20. bölüm). Ancak Ahab ile İzebel’ İlya alçakgönüllülükle Elişa’yı ardılı olarak tayin etti in açgözlülüğü, maddiyatçılığı ve zorbalığı şimdi daha korkunç bir boyut kazanacaktı. Ahab’ın Samiriye’de muazzam büyüklükte bir sarayı vardı. Ayrıca Samiriye’den 37 kilometre uzaktaki Yizreel’de de bir sarayı vardı. Yizreel’ deki sarayının hemen yanında Nabot isimli bir adamın bağı bulunuyordu. Ahab o toprak parçasına göz dikti. Nabot’u çağırıp ona bağın karşılığında para ödemeyi veya başka bir bağ vermeyi teklif etti. Fakat Nabot krala şöyle karşılık verdi: “Atalarımdan miras kalan mülkü sana vermem mümkün değil, Yehova’nın gözünde doğru olmaz” (1. Kralları 21:3). Acaba Nabot inatçılık mı ediyordu? Ya da krala kafa mı tutuyordu? Birçok kişi böyle düşünüyor. Oysa o sadece Yehova’nın kanununa itaat ediyordu. Kanuna göre İsrailoğullarının, ailelerinden kalan mülkleri kalıcı olarak satması yasaktı (Levioğulları 25:23-28). Tanrı’nın kanununu çiğnemek Nabot’un aklının ucundan bile geçmedi. İmanlı ve cesur biri olan Nabot, Ahab’a karşı gelmenin ne kadar tehlikeli olduğunu muhakkak biliyordu. Ahab ise Yehova’nın kanununu hiç umursamıyordu. İstediği şeyi elde edemediği için “yüzü asık ve üzgün bir şekilde” evine geldi. Kayıt şöyle der: “Sırtını dönüp yattı ve yemek yemedi” (1. Krallar 21:4). İzebel kocasının huysuz bir çocuk gibi surat astığını görünce ona istediğini vermek için hemen bir plan yaptı. Fakat bu plan sonucunda masum bir aile yok olacaktı. Kutsal Kitap kaydından İzebel’in yaptığı planı okuyup da kötülüğü karşısında hayrete düşmemek imkânsız. Kraliçe İzebel, Tanrı’nın Kanununa göre ciddi bir suçlamanın geçerli sayılması için iki şahit gerektiğini biliyordu (Tekrar 19:15). Bu nedenle Yizreel’in ileri gelenlerine Ahab adına mektuplar yazdı. Onlardan Nabot’a karşı sahte suçlamada bulunacak iki adam bulmalarını ve Nabot’un Tanrı’ya küfretmekle suçlanmasını istedi. Bu suçun cezası ölümdü. Maalesef plan işe yaradı. İki “serseri” Nabot’a karşı 1 ŞUBAT 2014 | 13 yalancı tanıklıkta bulundu ve sonuçta Nabot taşlanarak öldürüldü. Üstelik Nabot’un oğulları da öldürüldü (1. Krallar 21:5-14; Levioğulları 24:16; 2. Krallar 9:26). Aslında Ahab karısının istediği gibi davranmasına ve o masum insanları öldürmesine izin vermekle aile reisi olarak sorumluluğunu yerine getirmemiş oldu. Yehova kralın ve kraliçenin yaptıklarını İlya’ya söylediğinde peygamber kim bilir neler hissetti! Kötülerin masum insanları ezdiğini görmek çok moral bozucu olabilir (Mezmur 73:3-5, 12, 13). Bugün de korkunç haksızlıklara tanık oluyoruz. Hatta bazen güçlü din adamları bunları yapıyor. Ancak bu kayıt hiçbir şeyin Yehova’dan gizli kalmayacağını gösterdiği için bizi teselli edebilir. Evet, Yehova her şeyi görür (İbraniler 4:13). Peki Yehova gördüğü kötü davranışlar karşısında ne yapar? “BENİ BULDUN MU DÜŞMANIM?” Yehova İlya’yı Ahab’a gönderdi. Peygambere ‘O şimdi Nabot’un bağında’ dedi (1. Krallar İzebel bağın Nabot’un mirasçılarına kalmasından korkmuş ve Nabot’un oğullarını bu yüzden öldürtmüş olabilir. Tanrı’nın böyle adaletsizliklere izin vermesinin nedenini öğrenmek için bu sayıdaki “Okuyucularımız Soruyor” makalesine bakın. “Beni buldun mu düşmanım?” 21:18). İzebel Ahab’a bağın artık ona ait olduğunu söyleyince Ahab yeni bağına bakmak için hemen oraya gitmişti. Yehova’nın olup biteni izlediği aklının ucundan bile geçmiyordu. Onun bağda dolaşırken ve yapmayı planladığı güzel bahçeyle ilgili hayaller kurarken yüzünde nasıl bir ifade olduğunu hayal edin. Fakat bir anda karşısına İlya çıktı. Ahab’ın yüzündeki mutluluğun yerini öfke ve nefret aldı. İlya’ya “Beni buldun mu düşmanım?” dedi (1. Krallar 21:20). Ahab’ın sözleri onun ne kadar akılsız biri olduğunu gösteriyor. Öncelikle İlya’ya “Beni buldun mu?” demesi Ahab’ın ruhen kör olduğunu ortaya koydu. Onu aslında Yehova ‘bulmuştu.’ Yehova Ahab’ın özgür iradesini kötüye kullandığını ve İzebel’in korkunç planı sayesinde o bağı elde ettiğini görmüştü. Tanrı Ahab’ın yüreğindeki maddi kazanç hırsının merhametine, adaletine ve şefkatine üstün geldiğinin farkındaydı. Ayrıca Ahab İlya’ya “düşmanım” demekle, Yehova Tanrı’nın dostu olan ve kendisini yanlış yoldan döndürebilecek birine duyduğu nefreti dile getirmiş oldu. Ahab’ın tutumundan çok önemli dersler çıkarabiliriz. Yehova Tanrı’nın her şeyi gördüğünü asla unutmamalıyız. O tıpkı sevgi dolu bir baba gibi, doğru yoldan ayrıldığımızda bunu fark eder ve davranışlarımızı düzeltmemizi ister. Bize yardım etmek için genellikle İlya gibi Tanrı’nın sözlerini bildiren imanlı kişileri kullanır. Tanrı’nın dostu olan kişileri düşman olarak görmemiz çok büyük bir hata olur (Mezmur 141:5). İlya’yı Ahab’a “Evet, seni buldum” diye karşılık verirken hayal edin. İlya onun bir hırsız, katil ve Tanrı’ya isyan eden biri olduğunu biliyordu. Bu kötü adamın karşısına çıkmak gerçekten cesaret isterdi. İlya Ahab’a Tanrı’nın hükmünü bildirdi. Yehova her şeyin farkındaydı; kötülük bir salgın gibi Ahab’ın ailesinden yayılıyor ve insanlara bulaşıyordu. Bu yüzden İlya Tanrı’nın onun ‘kökünü kazımaya’, yani tüm soyunu yok etmeye karar verdiğini söyledi. İzebel de yaptıklarının hesabını verecekti (1. Krallar 21:20-26). İlya yapılan kötülüklerin ve haksızlıkların insanların yanına kâr kalacağına inanmıyordu. Gerçi bugünün dünyasına bakınca böyle düşünmek kolaydır. Bu kayıt Yehova Tanrı’nın olup bitenleri görmekle kalmadığını, vakti geldiğinde adaleti yerine getireceğini de gösterir. Tanrı Kutsal Kitapta tüm haksızlıkları sonsuza dek ortadan kaldıracağı günün çok yakın olduğunu söyler (Mezmur 37:10, 11). Tabii şöyle sorabilirsiniz: “Tanrı birine hüküm verdiğinde ona asla merhamet göstermez mi?” ‘AHAB NASIL ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK GÖSTERDİ GÖRDÜN MÜ?’ Ahab’ın Tanrı’nın hükmüne verdiği karşılık İlya’yı şaşırtmış olabilir. Kayıt şöyle der: “Ahab bu sözleri duyunca giysisini yırtıp çula sarındı, oruç tuttu, çulda yattı ve üzgün üzgün dolaştı” (1. Krallar 21:27). Acaba Ahab tövbe mi ediyordu? Onun en azından bazı olumlu değişiklikler yaptığını söyleyebiliriz. Ahab alçakgönüllülük gösterdi. Onun gibi kibirli ve küstah biri için bunu yapmak çok zor olmuş olmalı. Peki bu gerçek tövbe miydi? Ahab’dan sonra yaşamış başka bir kralı, Manasse’yi düşünelim. Onun yaptığı kötülükler belki de Ahab’ın yaptıklarından çok daha büyüktü. Fakat Yehova tarafından cezalandırılınca alçakgönüllülük gösterdi ve Yehova’dan yardım istedi. Bununla da kalmadı; kendi diktiği putları yok etti, Yehova’ya hizmet etmek için çaba gösterdi, hatta halkı da aynısını yapmaya teşvik etti. Yani o yaşam tarzını tamamen değiştirdi (2. Tarihler 33:1-17). Peki Ahab da benzer şeyler yaptı mı? Ne yazık ki hayır. Fakat Yehova Ahab’ın üzüntüsünü fark etti. İlya’ya şöyle dedi: “Ahab önümde nasıl alçakgönüllülük gösterdi gördün mü? Madem önümde alçakgönüllü oldu, Ben de bu felaketi o hayattayken getirmeyeceğim. Onun evine felaketi oğlunun zamanında getireceğim” (1. Krallar 21:29). Acaba Yehova Ahab’ı bağışlamış mıydı? Hayır, yalnızca gerçekten tövbe edenler Tanrı’dan böyle bir merhamet görebilir (Hezekiel 33:14-16). Ahab bir ölçüde pişmanlık duyduğundan, Yehova da ona bir ölçüde merhamet gösterdi. Onun, tüm ailesinin yok oluşunu görerek korkunç bir acı yaşamasına izin vermedi. Yine de Yehova’nın Ahab’la ilgili hükmü değişmemişti. O daha sonra Ahab’ın savaşa girmesini sağlamak için bir meleğini kullandı; Ahab o savaşta ölecekti. Kısa süre sonra Yehova’nın Ahab’a verdiği hüküm gerçekleşti. Savaşta yaralanan Ahab savaş arabasının içinde kan kaybından öldü. Kayda göre kralın arabası yıkanırken köpekler gelip kralın kanını yaladılar. Böylece İlya’nın Ahab’a bildirdiği şu sözlerin yerine geldiğini herkes gördü: “Köpekler Nabot’un kanını yaladıkları yerde senin de kanını yalayacaklar” (1. Krallar 21:19; 22:19-22, 34-38). Ahab’ın sonu İlya’ya, Elişa’ya ve Yehova’nın diğer imanlı kullarına çok önemli bir gerçeği hatırlattı: Tanrı Nabot’un cesaretini ve imanını unutmamıştı. Adalet Tanrısı, yapılan kötülükleri er geç cezalandırır. Merhamet göstermek için bir dayanağı olduğunda ise bunu yapmaktan kaçınmaz (Sayılar 14:18). Bu olanlar, onlarca yıl kötü bir kralın yönetiminde yaşamış İlya’yı çok teselli etmiş olmalı. Siz de haksızlığa uğradınız mı? Tanrı’nın adaleti yerine getireceği zamanı sabırsızlıkla bekliyor musunuz? Öyleyse İlya’nın imanını örnek alın. O, sadık dostu Elişa’yla birlikte haksızlıklara tahammül ederek Tanrı’nın sözlerini bildirmeye devam etti! 1 ŞUBAT 2014 | 15 KUTSAL KİTAPLA İLGİLİ SORULARIN CEVAPLARI Tanrı’nın Sözünün eşsiz olması beklenir. Yüzlerce dile çevrilmiş ve milyarlarca adet basılmış olan Kutsal Kitap böyle bir kitaptır. Kutsal Kitabın içinde bulunan hikmetli sözler insanları iyi yönde değiştirecek güce sahiptir (İşaya 48:18 ve 2. Timoteos 3:16’yı okuyun). Gelecekte yaşanacak olayları doğru bir şekilde bildirdiği için Kutsal Kitabın kaynağının Yaratıcımız olduğunu biliyoruz. Çünkü hiçbir insan bunu başaramaz. Örneğin İşaya kitabını düşünelim. İşaya kitabının, MÖ ikinci yüzyıla ait bir kopyası Ölü Deniz yakınlarındaki bir mağarada bulundu. İşaya kitabı Babil’in ıssız bir viraneye döneceğini söyler. Bu sözler tomarın yazılmasından yüzlerce yıl sonra gerçekleşti (İşaya 13:19, 20 ve 2. Petrus 1: 20, 21’i okuyun). Kutsal Kitap nasıl yazıldı? Shrine of the Book, Photo © İsrail Müzesi, Kudüs Kutsal Kitap gerçekten Yaratıcının Sözü müdür? İşaya tomarı KUTSAL KİTAPLA İLGİLİ BAŞKA SORULARA CEVAPLAR SİTEMİZDE Bu dergiyi ve önceki sayılarını ücretsiz olarak indirebilirsiniz Sitemizde Kutsal Kitabı yaklaşık 50 dilde okuyabilirsiniz ˙ KUTSAL KITAP Aslında ¨ ˘ ˙ NE OGRETIYOR? Daha fazla bilgi için Yehova’nın Şahitleri tarafından yayımlanan bu kitabın 2. bölümüne bakın Bu kitabı www.jw.org sitesinden indirebilirsiniz www.jw.org sitesini ziyaret edin veya kodu okutun wp14 02/01-TK 131101 Kutsal Kitap yaklaşık 1.600 yıllık bir dönemde yazılmıştır. Kutsal Kitabı 40 kişi tek bir temaya bağlı kalarak kaleme almıştır ve yazdıkları arasında hiçbir çelişki yoktur. Bu nasıl mümkün oldu? Çünkü onlar kitaplarını Tanrı ilhamıyla yazdı (2. Samuel 23:2’yi okuyun). Yaratıcımız, Kutsal Kitap yazarlarıyla bazen melekler, görüntüler veya rüyalar aracılığıyla konuşmuştur. Ancak çoğunlukla, yazarın zihnine Kendi fikirlerini yerleştirmiş ve mesajı onların kendi sözleriyle ifade etmesine izin vermiştir (Daniel 8:1 ve Vahiy 21:3-5’i okuyun).