4’DE Kolluk kuvvetlerince katledilen 342 çocuk için tek yürek olan siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, sanatçýlar ve aydýnlar, bölgeyi yýllarca kana bulayan çocuk katillerinin derhal yargýlanmasýný istedi. Katledilen her bir çocuðun isminin yazýlý olduðu beyaz önlükler ve bileklerinde taþýdýklarý kýrmýzý bileziklerle Ýstanbul Beyoðlu’nda bulunan Tünel'den Galatasaray Meydaný’na yürüyen yüzlerce kiþi, 18 aylýk bebek Mehmet'ten 14 yaþýndaki Ceylan'a kadar tüm çocuklar için adalet talep etti. 342 Masum Ruh Ýçin tek Yürek Çocuklar Ýçin Adalet Çaðrýcýlarý’nýn düzenlediði eyleme katýlan yüzlerce kiþi, çocuklarýn artýk ölmemesi için hep bir aðýzdan barýþ istedi. 2’DE 7’DE 2’DE Programa; Ýlçemiz Kaymakamý Mustafa Eldivan, Ýlçemiz Garnizon Komutaný Recep Cansu ve Ýlçemiz Belediye Baþkaný Ali Rýza Selmanpakoðlu, daire müdürleri, öðretmenler, öðrenciler ve Hacýbektaþ halký katýldý. Programa katýlan bütün öðretmenlere ve konuklara kýrmýzý karanfil verildi. Program; Baþ Öðretmen Mustafa Kemal Atatürk ve sonsuzluða uðurlanan eðitim emekçilerinin anýsýna saygý duruþu ve Ýstiklal Marþý ile baþladý. Ýlçe Milli Eðitim Müdürü Kemal Ersoy’un açýlýþ konuþmasýndan sonra Atatürk Ýlköðretim Okulu Öðrencisi Irmak Kökver, “Öðretmenim” adlý þiiri, Hacý Bektaþ Veli Ýlköðretim Okulu Türkçe öðretmeni Ýlknur Akdoðan’da “Dünyanýn Bütün Çiçeklerini Getirin” adlý þiiri okudu. Stajyerliði kalkan öðretmenler Lise Müdürü Olcay Salman eþliðinde mesleðe giriþ yemini ettiler. Bu yýl emekli olan Atatürk Ýlköðretim Okulu Müdürü Ali ‘24 Kasim Öðretmenler Günü’ kutlama programý kapsamýnda Kaim’e Nevþehir Valiliðince düzenlenen hizmet þeref belgesi, emekli öðretmenleri ziyaret’ten bir görüntü Ýlçemiz Kaymakamý Mustafa Eldivan tarafýndan verildi. 3’DE Ýzmir 8. Aðýr Ceza Mahkemesi, PKK'nin þehir yapýlanmasýnda yer aldýklarý iddiasýyla 174 gündür tutuklu bulunan 22 KESK üyesini tahliye etti. Toplam 31 KESK'li tutuksuz yargýlanmaya devam edecekler. Ýzmir 8. Aðýr Ceza Mahkemesi, örgüt üyeliðiyle yargýlanan Kamu Emekçileri Sendikalarý Konfederasyonu (KESK) üyesi 22 kiþiyi, 174 gün sonra yurtdýþýna çýkýþ yasaðý getirerek tahliye etti. 28 Mayýs'ta KESK'e yönelik jandarma operasyonu sonucu gözaltýna alýnan ve 6 aydýr Ýzmir'de tutuklu bulunan 22 arkadaþýmýzýn tümü davanýn ilk duruþmasýnda tahliye edildi. 2’DE Charles Darwin’in doðumunun iki yüzüncü, doðal seçilim yoluyla evrim kuramýný ortaya attýðý kitabý Türlerin Kökeni’nin yayýmlanmasýnýn yüz ellinci yýlý onura 2009 yýlý Darwin Yýlý olarak kutlanýyor. Türlerin Kökeni’nin yayýmlandýðý gün olan 24 Kasým’ýn yaklaþmasýyla yýlýn son aylarýnda Darwin Yýlý etkinliklerinde yeniden bir canlanma yaþayacaðýz gibi görünüyor. Darwin Yýlý’ný, Charles Darwin üzerinden evrim kuramýna karþý yürütülen kampanyaya bilim dünyasýnýn verdiði bir yanýt olarak deðerlendirilebiliriz. Evrim karþýtlarýna göre evrim kuramý ‘sadece bir teoridir’ dahasý bu ‘Darwin’in teorisidir’. Evrim fikrini Darwin mi buldu? Elbette hayýr. En geniþ anlamýyla evrim düþüncesi, yani yaþamýn doðal süreçler sonucu ortaya çýkýp geliþtiði fikri Eski Yunan’a kadar uzanýr. 5’DE Þiir 3’DE Rüþvetin iki nedeni vardý. Birincisi tarlalarda denetim yapýlmasýný engellemekti. Sözleþmeli çiftçilerin Türk Deltapine için ürettiði pamuk tohumlarýnýn yetiþtiði tarlalarýn, tohumlar Türk Deltapine’a verilmeden önce Tarým Bakanlýðý tarafýndan denetlenmesi gerekiyordu. 8’DE Aile hekimliði için Kapadokya Dedeman Otel'de yapýlan kura çekimine Ýl Saðlýk Müdürü Dr. Hasan Yýlmaz, Ýl Saðlýk Müdür yardýmcýlarý ve aile hekimi adayý doktorlar katýldý. Burada konuþan Nevþehir Ýl Saðlýk Müdürü Dr. Hasan Yýlmaz, Türkiye'deki 34 pilot ilden biri olan Nevþehir'de uygulamaya 4 Ocak 2010 tarihinden itibaren geçileceðini ve bunun için gerekli altyapý çalýþmalarýnýn tamamlandýðýný söyledi. 6’DA 2 Aþý firmalarýna milyarlar kazandýran bir entrika ya da hükümetin halkýmýzý kobaylaþtýrmasý gibi senaryolarýn doðruluðunu bilmek mümkün deðil Aþý olmak için ‘Aþý yüzde yüz yan etki yapmaz’ denmesini bekleyenler daha çok bekleyecekler. Böyle bir ‘yüzde yüz’ arayýþý içinde olanlarýn, hayatýn yan etkileri karþýsýnda ‘yüzde yüz yan etkisiz’ (yüzde yüz risksiz) neler yaptýklarýný düþünmeleri fena olmaz. Kimdir bu ‘yüzde yüz yan etkisiz’ tedavi peþinde olanlar? Otomobilde emniyet kemeri takmayan, trafikte kýrmýzý ýþýkta geçenler, arabasýnýn penceresinden aþaðý çöp atan, ellerini tuvaletten çýktýktan ya da burnunu sildikten sonra yýkamayanlar, komþu tavsiyesiyle rasgele antibiyotik kullananlar ama doktorlarýnýn reçetesiyle verilen ilaçlarýný kullanmaktan korkanlar... Listeyi uzatabiliriz. Bu listedekilerdenseniz ki olmamak pek kolay deðil, yazýnýn gerisine bakmayýn. Tatsýz tuzsuz bir ruh halinde olduðumu varsayarak, baþka bir gazeteye zýplamak en iyisi. Ýþine gelmeyen durumlarda, bir sebeple istemedikleri durumlara destekleyici görüþleri internet köþelerinde arayýp bulanlar, kendi görüþlerini destekleyecek bilgisi kulaktan dolma sorumsuz bir uzman da bulacaklardýr. Aþý firmalarýna milyarlar kazandýran bir entrika ya da hükümetin halkýmýzý kobaylaþtýrmasý gibi senaryolarýn doðruluðunu bilmek mümkün deðil; konuyla bir ilgisini de kurmak zor. Otoritelere güvensizlik, toplumun içinde olduðu durumlara verdiði tepkilerin akýl ve mantýk sýnýrlarýný aþmasýný kolaylaþtýrýyor. Güvenecek kimsesi kalmamýþ çocuklarýn zýtlaþmacýlýðý, neye karþý çýktýðýný bilmeksizin diklenmesini ‘muhalefet’ olarak görmek mümkün deðil. Tam tersine, kýsa bir süre sonra tam teslimiyet ve kendine güven kaybý ile sonuçlanacak. Korkutucu ve tehlikeli durumlar, bizi, duruma göre, iki yoldan birisine sürükleyebilir. (a) ‘hiçbir þey yapmayalým, yok öyle þey’: özellikle deprem, küresel iklim deðiþikliði gibi bir þeyler yapmanýn mümkün olmadýðýný düþündüðümüz, ‘bizi aþan’ durumlarda, durumu kontrol edemeyeceðimiz koþullarda, zaten öyle bir þey olmadýðýný söyleyip, tehlikeyi yok sayarak tam siper yatabiliriz. Bunun en kabul edilir örneði, hem ölümden korkup, hem de bir gün ölüp gideceðimizi bildiðimiz halde, bu ‘en büyük gerçeði’ unutabilmeyi, hiç ölmeyecekmiþ gibi yaþamayý baþarabilmemizde, ayný mekanizma sayesindedir. ‘unutma, arka plana atma gibi zihinsel mekanizmalar, hayata asýlmamýzý, er geç bir gün ölmek gibi kontrol edemeyeceðimiz durumlara takýlýp kalmamamýzý saðlar. Bu mekanizmamýz bozulduðunda, hayatýmýz üzerindeki kontrolü kaybettiðimiz duygusuna paralel olarak, elimize ne geçerse onu denetlemeye, düzeltmeye ya da kontrol etmeye çalýþýrýz. Bir tür aþýrý farkýndalýk ýþýðýn fazlasýnýn yol açtýðý bir göz kamaþmasýna benzer þekilde akýl kamaþmasý doðurabilir. (b) ‘hiçbir þey yapmayalým, yapýlabilecek her þey çok tehlikeli’ ruh hali böyle egemenlik kazanýr. Yediklerimizdeki kalorileri sayarken, yiyeceklerin etiketlerini didiklerken, doktorun önerdiði ilacý alýp almamayý düþünürken, tehlikeyi abartmakla kalmayýz. En azýndan bir tercihimiz olduðu için, (örneðin aþýya) ‘evet’ ya da ‘hayýr’ demekle hayatýmýzda bir þeyi deðiþtireceðimize inandýðýmýzdan ötürü, durumu fazlasýyla iyi biçimde kontrol etmeye baþlarýz. Bu noktada, yüzünüze aynada dikkatlice bakýn. Her milimetrekaresini bir büyüteç yardýmýyla incelemeye baþlayýn. Siyah noktalar, kýl diplerindeki iltihaplanmýþ bölgeler, ergenlikten kalma patlamýþ sivilce artýðý doku bozulmalarý gözünüze çarpabilir. Didiklemeye baþladýðýmýzda, prospektüs ya da uyarýlarla ilgili bilgileri bilgilenmek ve önlem almak için deðil de, dehþete kapýlmak üzere okuduðumuzda, durumun kontrolünü korkuya kaptýrýrýz. Korku duygusu, (b) mekanizmasý kanalýyla, kontrol edilebilir ya da bir þey yapýlabilir algýladýðýmýz, tercih yapabilir, sorumluluk alabilir gözüktüðümüz durumlarda iþi ele alýr maddesindeki gibi). Yok, zaten yapacaðýmýz bir þey yok diye düþünüyorsak, durumun gerçek tehlikesini unutturacak (a) mekanizmasý devreye girer. Ýki mekanizma da, bir biçimde ‘hiç bir þey yapmayalým’ davranýþýný tetikler. Karþýsýna aslan çýkan kuzunun dehþetten adeta donakaldýðý, ne kaçabildiði, ne savaþabildiði an ortaya çýkar. Buz keser her tarafýmýz. Aþý korkusu, aþý tatili vaadiyle biraz gerileyip, dünyevi bir endiþeye dönüþünce, herkesin birden yön deðiþtirip aþý kuyruklarýna yýðýlmasý biraz da, buzlarýn erimesine baðlý. Konuyla pek ilgisi olmadýðý halde, konunun uzmaný olarak cümle âleme kendini tanýtmýþ bir öðretim üyesi/doktor, geçen gece katýldýðý televizyon programýnda zaten kendisine ait olmayan Ýngilizce bir yazýyý olduðu gibi tercüme edip altýna imzasýný atarak internette dolaþtýrdýðý mesajýndan gözümüzün önünde çark edince, H1N1’e de, aþýsýna da ‘bravo’ dedim. Meseleyi biraz hafifletmeyi deneyeceðim; ABD’deki doktorlar arasý bir yazýþma grubunda aþýlardan önce yakýnýp kötüleyenlerin, sonra da telaþa düþüp aþýlanmaya karar verenlerin bu sefer de aþý niye az diyenlere ithaf edilmiþ espriye bakalým. Ýki kadýn otelin lokantasýnda konuþuyorlar: ‘yemekler çok iðrenç, lezzetsiz’, ‘Evet, kesinlikle. Üstelik porsiyonlar küçücük, bir þey yiyemiyoruz’. Karar versek, kararýmýzýn da sorumluluðunu alsak... Ýnanýn, çok rahat edeceðiz sorumluluk almak, bir tavýr takýnmaktan öte tavrýmýzýn sonuçlarýný göðüslemek.... Çoðu durumda insana zor gelebilir. Ama söz konusu olan çocuklar ve saðlýk. Bildiðinizi okumadan önce iyice düþünmek iyi olur. BirGün Zeynep Kuray Kolluk kuvvetlerince katledilen 342 çocuk için tek yürek olan siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, sanatçýlar ve aydýnlar, bölgeyi yýllarca kana bulayan çocuk katillerinin derhal yargýlanmasýný istedi. Katledilen her bir çocuðun isminin yazýlý olduðu beyaz önlükler ve bileklerinde taþýdýklarý kýrmýzý bileziklerle Ýstanbul Beyoðlu’nda bulunan Tünel'den Galatasaray Meydaný’na yürüyen yüzlerce kiþi, 18 aylýk bebek Mehmet'ten 14 yaþýndaki Ceylan'a kadar tüm çocuklar için adalet talep etti. 342 sayýsýnýn sadece þiddetin doðrudan yöneldiði çocuklarý anlatmak için bir simge olduðuna dikkat çeken Damgacý ve Zirek, polis, asker, korucularýn dipçikleri, bombalarý, tekmeleriyle komaya giren, felç kalan çocuk sayýsýnýn öldürülenlerden çok daha fazla olduðunu vurguladý. Damgacý ve Zirek, ''Bu þiddeti üretenlere dava bile açýlmýyor. Açýlmýþsa da beraat ettiriliyor ya da sembolik cezalarla yetiniliyor. Artýk yeter, 20 yýldýr on binlerce yurttaþýmýzýn yaný sýra çocuklarýmýzýn da canýný alan zulüm dursun!'' dedi. Çocuklarýn öldürülmesine, sakatlanmasýna yol açan kirli savaþ bitene kadar kollarýndaki kýrmýzý bileklikleri çýkarmayacaklarýný duyuran Damgacý ve Zirek, ''Bilinsin ki 342 masum ruh, bu bilekliklerle, barýþ ve adalet gerçekleþene kadar vicdanlarýmýza sessizce, ama susmadan bakýyor olacak'' diye konuþtu. Bundan sonraki eylemin Diyarbakýr'da olacaðýný da duyuran Damgacý ve Zirek, talep eden herkese beyaz önlük ve kýrmýzý bileklik yollayabileceklerini bildirdi. Açýklamanýn ardýndan söz alan DTP Milletvekilli Sebahat Tuncel ise, parlamentoda katledilen çocuklarýn sayýsýný sorduðunu, ancak cevap alamadýðýný söyledi. Türkiye'nin geçmiþiyle yüzleþmesi gerektiðini belirten Tuncel, gerçeklerin ortaya çýkmasý için Meclis'te mutlaka araþtýrma komisyonu kurulmasý gerektiðini söyledi. BirGün Ýzmir 8. Aðýr Ceza Mahkemesi, PKK'nin þehir yapýlanmasýnda yer aldýklarý iddiasýyla 174 gündür tutuklu bulunan 22 KESK üyesini tahliye etti. Toplam 31 KESK'li tutuksuz yargýlanmaya devam edecekler. Ýzmir 8. Aðýr Ceza Mahkemesi, örgüt üyeliðiyle yargýlanan Kamu Emekçileri Sendikalarý Konfederasyonu (KESK) üyesi 22 kiþiyi, 174 gün sonra yurtdýþýna çýkýþ yasaðý getirerek tahliye etti. 28 Mayýs'ta KESK'e yönelik jandarma operasyonu sonucu gözaltýna alýnan ve 6 aydýr Ýzmir'de tutuklu bulunan 22 arkadaþýmýzýn tümü davanýn ilk duruþmasýnda tahliye edildi. KESK'liler tutuksuz yargýlanacaklar 74 sayfalýk iddianamede KESK üyelerinin de aralarýnda bulunduðu sanýklar, PKK/KONGRA-GEL örgütünün "amaçlarýna uygun faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin ülke çapýnda benzer çizgide eylem ve faaliyetlerde bulunmasý için Kürdistan Demokratik Topluluðu / Türkiye Meclisi'nce (KCK/TM) koordine edilmeye çalýþýldýðý" iddia ediliyordu. Ýddianamede ayrýca "örgütün zamanla, sadece silahlý mücadeleyle yetinmediði, Abdullah Öcalan'ýn talimatýyla sosyal, siyasi ve diðer alanlarda da çalýþma yapmak gerektiði sonucuna ulaþtýðý" belirtiliyor. Bu nedenle de 22'si tutuklu toplam 31 KESK üyesi, 7.5 yýldan 15 yýla kadar hapis istemiyle yargýlanýyorlardý. Bu durumda KESK'liler tutuksuz olarak yargýlanacaklar. (EÖ) BÝA Haber Merkezi 342 Masum Ruh Ýçin tek Yürek Çocuklar Ýçin Adalet Çaðrýcýlarý’nýn düzenlediði eyleme katýlan yüzlerce kiþi, çocuklarýn artýk ölmemesi için hep bir aðýzdan barýþ istedi. DTP Ýstanbul Milletvekilli Sebahat Tuncel, DTP Ýl baþkanlarý ve yöneticileri, sanatçýlar Nur Sürer, Ayça Damgacý ve Þevval Sam’ýn da katýldýðý eylem, Þevval Sam'ýn ve Mezopotamya Kültür Merkezi'nden Gulên Mezobotan (Mezopotamya'nýn gülleri) isimli çocuk grubunun Kürtçe ve Türkçe seslendirdiði türkülerle baþladý. Savaþta evlatlarýný kaybeden barýþ annelerinin ön safta yer aldýðý eylemde, sessizce Tünel'den Galatasaray'a yürüyen yüzlerce kiþi, burada bölgede evlatlarýný, kardeþlerini, yakýnlarýný kaybeden Cumartesi Anneleriyle buluþtu. Kitle adýna, basýn açýklamasýný Türkçe ve Kürtçe okuyan sanatçý Ayça Damgacý ile insan haklarý savunucusu Mensur Zirek, kolluk kuvvetlerince acýmasýzca katledilen çocuklarýn isimlerini tek tek sayarak adalet istedi. ‘Araþtýrma Komisyonu Kurulsun!’ 24 Kasým Öðretmenler Günü nedeni ile Girdiðin evlerde coþup taþarlar Hükümler elinde ulan be para Yalaný yok kral gibi yaþarlar Yoksulun dilinde ulan be para Senin yokluðundan periþan olan Biraz insafa gel çevreni dolan Düðün bayram eder cebinde olan Vurguncu belinde ulan be para Hacý Bektaþ Veli Kültür Merkezinde düzenlenen kutlama programý saat 10.30 baþladý. Seni taþýyaný temenni edek Yoksullara yardým etmese nidek Adalete adaletsizle gidek Soyguncu dalýnda ulan be para Sulucakarahöyük/ HACIBEKTAÞ Ali KAÝM Kimileri varlýðýndan azýyor Yoksul, yetim aç ve açýk geziyor Olmayanlar yokluðuna kýzýyor Tutanýn elinde ulan be para Bazýlarý tutam tutam savurur Bulamayan yokluðundan kavrulur Muhtaçlarý borç da bulsa avunur Coþkunun selinde ulan be para Ali Turab paran yoksa dostun yok Þans parada þükürlere karným tok Var yemezin kazancýný yiyen çok Mirasçý payýnda ulan be para 16.11.2009-Hacýbektaþ Ali Özcivan Halk Ozaný Programa; Ýlçemiz Kaymakamý Mustafa Eldivan, Ýlçemiz Garnizon Komutaný Recep Cansu ve Ýlçemiz Belediye Baþkaný Ali Rýza Selmanpakoðlu, daire müdürleri, öðretmenler, öðrenciler ve Hacýbektaþ halký katýldý. Programa katýlan bütün öðretmenlere ve konuklara kýrmýzý karanfil verildi. Program; Baþ Öðretmen Mustafa Kemal Atatürk ve sonsuzluða uðurlanan eðitim emekçilerinin anýsýna saygý duruþu ve Ýstiklal Marþý ile baþladý. Ýlçe Milli Eðitim Müdürü Kemal Ersoy’un açýlýþ konuþmasýndan sonra Atatürk Ýlköðretim Okulu Öðrencisi Irmak Kökver, “Öðretmenim” adlý þiiri, Hacý Bektaþ Veli Ýlköðretim Okulu Türkçe öðretmeni Ýlknur Akdoðan’da “Dünyanýn Bütün Çiçeklerini Getirin” adlý þiiri okudu. Stajyerliði kalkan öðretmenler Lise Müdürü Olcay Salman eþliðinde mesleðe giriþ yemini ettiler. Bu yýl emekli olan Atatürk Ýlköðretim Okulu Müdürü Ali Kaim’e Nevþehir Valiliðince düzenlenen hizmet þeref belgesi, Ýlçemiz Kaymakamý Mustafa Eldivan tarafýndan verildi. Günün anlamýna uygun olarak düzenlenen, yarýþma ve spor karþýlaþmalarýnda dereceye giren öðrenci ve öðretmenlere ödülleri verildi. Atatürk Ýlköðretim Okulu Müzik Öðretmeni Yusuf Ay, Türkçe Öðretmeni Adnan Uslu ve Cumhuriyet ilköðretim Okulu Anasýnýfý Öðretmeni Berk Yurtsever’den oluþan müzik grubunun dinletileri ile devam eden program, Kýz Meslek Lisesi öðrencilerinin organizasyonu ile verilen ikramla sona erdi. Ýlçe Milli Eðitim Müdürü Kemal Ersoy konuþmasýnda; Öðretmenlik mesleðinin onurlu bir meslek olduðunu, öðretmenlerin sorumluluklarýnýn büyük olduðunu, “hayatta en hakiki mürþit ilimdir” sözünü kendimize rehber edinmemiz gerektiðini, vurguladý. Baþta Baþ Öðretmen Mustafa Kemal olmak üzere aramýzdan ayrýlan tüm öðretmenlerle, çalýþan ve emekli olan eðitim emekçilerinin gününü kutlayarak sözlerini tamamladý. Emekli olan Ali Kaim’in konuþmasý sýrasýnda çok heyecanlý olduðu gözlendi. Kaim konuþmasýna; Ýlk öðretmenler gününün ilan ediliþini 1981 yýlýnda Karsýn Göle Ýlçesi Uðurtaþý Köyünde bir ay gecikmeyle öðrendiðini söyleyerek baþladý. Öðretmenler gününün 12 Eylül 1980’de Atatürkçülük adýna darbe yapan ama Atatürk’ün mirasýnýn köküne kibrit suyu dökenler tarafýndan ilan edildiðini, bu yüzden 24 Kasýmlarý benimseyemediðini fakat kutlama etkinliklerine, 24 Kasým 1928 Tarihine ve Baþ Öðretmen Mustafa Kemal Atatürk’e duyduðu derin saygý ve sevgiden dolayý katýldýðýný söyledi. Ýlan ediliþinden bu güne 24 Kasýmlarýn Eðitimin ve öðretmenlerin sorunlarýnýn çözümüne yönelik, bol keseden atýlan ama hiçbir zaman gerçekleþmeyen vaatlerle geçtiðini, artýk 24 Kasýmlarda sorunlarýn çözüm müjdelerini duymak istediklerini belirterek, 24 Kasýmlarýn gerçek anlamda öðretmenler günü olarak kutlanabilmesi için öðretmenlere önemli görevler düþtüðünü vurguladý. Kaim konuþmasýný, yaþadýðý sürece öðretmen olarak kalacaðýný, devamlý meslektaþlarýnýn yanýnda olacaðýný ve her þeye raðmen tüm öðretmenlerin öðretmenler gününü kutladýðýný söyleyerek bitirdi. GEREKLÝ TELEFONLAR Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Ali Murtaza Keleþ'in Feryadý Ankara Büyükþehir Belediyesinden emekliyim, belediyenin pek çok birimlerinde görev yaptým, belediye hukuku içerisinde bir insan olaraktan, buradaki belediye alt yapý hizmetlerinden dolayý yaþadýðým sýkýntýlardan dolayý üzgünüm. Oysa bu memleketin bir çocuðu olarak uzun yýllardan sonra emekli olarak Hacýbektaþ'taki baþlattýðým inþaatý tamamlayýp huzur içerisinde yaþamak istiyorum. Ama Hacýbektaþ Belediyesi uzun yýllardýr alt yapý sorunlarýný çözmediðinden dolayý sýkýntý içerisindeyim, inþaat ruhsatým var ama yolum yok, Belediyeye ait kanalizasyon þebekesi döþenmediðinden dolayý benim meskenimin kanalizasyon baðlantýsýný yapamýyorum. Ve bu olaydan dolayý insan ve çevre saðlýðýný tehdit eden konumdan dolayý Belediye ile iki defa yazýþma yaparak maðduriyetimin giderilmesini talep ettim. Bu güne kadar Hiçbir çözüm giriþimini görmedim, oysa þahsen belediye baþkanýmýzla yaptýðým görüþmede “ne demek, sen niye yapacaksýn, belediye elemanlarýný yarýn oraya gönderiyorum, sorunu çözeriz” dedi. Fakat aylar geçti yine sorun duruyor. Ýkinci kez yazýlý dilekçe ile tekrar “kanalizasyonun ne zaman yapýlacaðý” konusunda müracaatýmý yaptým. Bu müracaatýmda “yapýlacak kanal masraflarý ne ise tek ben ödeyim” diye yazýlý taahhütte bulundum. Ama yine sorun çözülmedi. Ben artýk kasten bu iþin savsaklandýðýný düþünüyorum. Çünkü 11 yýl oldu hala Belediyenin yapmasý gereken hizmetler yerine getirilmedi. Yalnýzca meskenimin su aboneliðini verdiler. Alt yapý hizmetlerinin hiçbirini yerine getirmediler. Benim bu belediye hizmetlerinden çektiðimi bir ben bilirim, meskenimin bulunduðu arazinin yüksek eðiminden kaynaklý, toprak kaymasýný önlemek için ruhsat veren belediye istinat duvarýný yapmak zorundadýr. Ama yapmadýlar. Bu günkü maliyeti yaklaþýk 8 000 TL. Olan istinat duvarýný da ben yapmak zorunda kaldým. Yanýmdaki sokaklarýn yolu yapýlý, benim inþaatimin yolu yok, istinat duvarýný yapsa yolu yapacaktý, istinat duvarýný yapmamak için yolu da yapmayarak bu günlere kadar beni maðdur ettiler. Yapý izni veriyorsun, inþaat izni veriyorsun, yol yok, kanalizasyon yok, istinat duvarý yok, o zaman niçin ruhsat verdiniz? Benim inþaatimin durumu yýlan hikayesini geçti, belediye asli görevi olan hizmetleri ne zaman yerine getirecek? Belediye 11 yýldýr yerine getirmesi gereken hizmetleri artýk yerine getirse de ben de konutumda rahat edebilsem. Bu þekilde giderse, Belediyenin yanlý davranýþý karþýsýnda bir de hukuk savaþý vermek zorunda býrakýlacaðým. Kaymakam Kaymakamlýk Yazý Ýþ. Sos. Yar. ve Day. Özel Ýdare Nüfus Belediye Baþkanlýðý Milli Eðitim Müd. Halk Eðitim Müd. Askerlik Þubesi Kapalý Spor Salonu Devlet Hastanesi Ýlçe Saðlýk Grup Bþk. Tapu Sicil C.Savcýlýðý Adliye Adliye Kütüphane H.B.V Kültür Merkezi Müze Turizm Danýþma Emniyet Amirliði Karakol Amirliði Jandarma Ýlçe Tarým Lise Kýz Meslek Lisesi Mal Müdürlüðü Kadastro Karaburna Belediye Kýzýlaðýl Belediye PTT. T.M.O. Türkiye Ýþ Bankasý Ziraat Bankasý Þoförler Cemiyeti Esnaf Odasý Tarým Kredi Koop. TEDAÞ Çiftci M.K.Baþkanlýðý Rýfat Kartal Huzurevi Sulucakarahöyük Gzts Taþýyýcýlar koop Nevþehir Seyahat Þanal Seyahat Mermerler Seyehat Dergah Taksi Duraðý Terminal Taksi Huzurevi Hacýbektaþ Noterliði Hacýbektaþ Öðretmen evi 441 3009 441 34 10 441 39 77 441 31 01 441 31 02 441 37 44 441 30 16 441 30 48 441 30 10 441 35 20 441 30 15 441 36 32 441 32 49 441 35 38 441 35 38 441 30 18 441 30 19 441 33 94 441 30 22 441 36 87 441 26 97 441 36 66 441 38 08 441 30 20 441 37 74 441 31 08 441 30 56 441 35 37 453 51 30 455 61 29 441 35 55 441 30 11 441 35 00 441 33 26 441 30 74 441 37 42 441 32 76 441 31 42 441 36 80 441 33 38 441 39 47 441 20 06 441 30 43 441 33 59 441 21 73 441 25 25 441 27 97 441 33 38 441 35 23 441 31 20 ARAÞTIRMA Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ‘Kürt Açýlýmý’ adý altýnda yapýlan tartýþmada, devletin geçmiþteki Kürt isyanlarýný bastýrma yöntemlerinin bir bakýma aynýsýnýn izlenmesi gerektiðini belirten CHP milletvekili Onur Öymen, Dersim katliamýný örnek verdi. Dersim’de özlenen jenosidin, bugün de Kürtlere karþý uygulanmasý gerektiðini belirtti. Güncel politikanýn ana konusu olan baþta Dersimliler ve Aleviler olmak üzere toplumun bütün kesimleri arasýnda ciddi bir tepkiye yol açan Dersim jenosidiyle devletin izlemek istediði politikayý deþifre etmek, hem geçmiþi hem de bugünü kavramak bakýmýndan önemli bir konuyu teþkil ediyor. Devletin sömürgeleþtirme politikasýna en somut örneklerden biri Dersim’dir. Kürtlerin yoðunluklu olarak yaþadýðý bölgelerde, siyasal iktidar tarafýndan gerçekleþtirilen katliamlarla Türk devletinin faþist Almanya ile geliþtirdiði sýký iliþkiler ve Panturanizmin devlet politikasý haline getirilmesi birbirini takip eden eþ zamanlý bir süreç içerisinde gerçekleþtirildi. Dersim gerçeði, devletin ýrkçýlýk ve þovenizm politikalarý ekseninde, Kürtlerin bir bütün olarak asimile edilerek Türkleþtirilmesidir. Ýþlenen bütün katliamlarýn ve sürgünlerin temeli budur. Avrupa’da geliþen ve iki büyük emperyalist ülkede iktidara gelen faþizmin, Türkiye’de ýrkçý ve þovenist politikalarýn geliþtirilmesine nesnel bir zemin hazýrladýðý da söylenebilir. Ancak, Devletin Kürt politikasý esas olarak, tarihten gelen sömürgeleþtirme politikasýnýn bir devamý netliðindedir. Bu bakýmdan, Aðrý, Zilan, Koçgiri, Dersim isyanlarýnýn ortak özelliði, devletin sömürgeleþtirme politikasýna karþý Kürt ulusunun kendi varlýðýný koruma mücadelesidir. 1926’da Planlandý Dersim’de devletin katliam hazýrlýðý daha 1926’larda planlanmýþ ve buna göre hazýrlýklarýn yapýlmasý istenmiþtir. Mülkiye Müfettiþi Hamdi Bey’in 1926’da hazýrladýðý raporda þunlar söyleniyor; “Dersim, Hükümet-i Cumhuriyet için bir çýbandýr. Bu çýban üzerinde kat-i bir ameliye yapmak gerekir...” Önerisi ise þu: “Görecekleri tazyik üzerine daðlara çekilecek müsellah halký da kara ve hava kuvvetleri ile tazyik etmek.” Daha 1926’da yapýlan bu deðerlendirmeye göre hazýrlýklarýna baþlayan, CHP’lileþen devletin Umumi Müfettiþi Ýbrahim Tali Bey’in 1930’da hazýrladýðý raporda bu hazýrlýklar çok daha bir netlik kazanýyor; “Elaziz’de bir bomba tayyare filosu bulundurularak, mühim vak’alar yapan veya hükümetin tebligatýna muhalefet eden aþiret köylerini müessir bir surette bombalamak, ziraat ve hayvanlarýný imha etmek ve rahatça ikamelerine mani olmak” için gerekli askeri hazýrlýklarý yapýlmasýný öneriyor. Devletin Dersim’e yönelik katliam hazýrlýðý 1938’den tam 12 yýl önce baþlýyor. 1938’de Dersim halkýnýn imha ve asimilasyona karþý çýkýþý katliam için sadece küçük bir gerekçedir. Bu katliam için devletin bütün yöneticilerinin söyledikleri ve hazýrladýklarý raporlarda ortaya çýkan ýrkçý, þovenist, asimilasyoncu Türkleþtirme politikalarý, devletin stratejik yönelimini yansýtmaktadýr. 2510 Sayýlý Ýskan Kanuna göre hazýrlanan plan þunlarý içeriyor; “Dahili iskan safahatý cümlesinden olarak ana dili Türkçe olmayan nüfus þekillerine ve bu surette, hars ve vahdetinin kanuni salahiyet alýnmasý düþünülmüþtür...” Ana dili Türkçe olmayan kesimlerin ve özellikle Kürt bölgeleri kastedilerek Türkleþtirilmesi ve tek tip ýrkýn yaratýlmasý için, bölgedeki bütün ulusal ve kültürel etkinliðe son verilmesi düþünülmektedir. Özellikle de, Avrupa’da esen ýrkçý ve faþist rüzgârý da arkasýna alan CHP hükümeti, bu ýrkçý ve þovenist politikalarý tam gaz uygulamýþtýr. Ýskân Encümen Raporu 27 Mayýs 1934 tarihinde ‘Ýskân Kanunu Muvakkat Encümen Raporu’ hazýrlanýr. Raporda þunlar yazýlýdýr: “Öteden beri Türk kültürüne uzak kalmýþ olanlarýn ülkede yerleþerek onlara Türk kültürünü benimsetmek için devletin yapacaðý iþler bu kanunda açýkça gösterilmiþtir. Türk bayraðýna gönül baðlamýþ iken Türk yurttaþlýðýný, kanunun onlara verdiði her türlü haklarý kullanmakta olanlarý, Türkiye Cumhuriyeti uygun göremezdi. Bunun içindir ki, bu gibileri Türk kültüründe eritmek ve onlarý Türk olduklarý için daha saðlam yurda baðlanmak yollarýný bu kanun göstermiþtir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde, Türküm diyen herkesin bu Türklüðü devlet için belli ve açýk olmalýdýr. Burada devlet, hiçbir Türkün Türklüðünden bir soluk iþkillenmek istemez. Yalnýz devletin kanunlarýndan her türlü koruyuculuðu ve yararlýðý görerek her Türk gibi yurdun bütün iyiliklerini, kazançlarýný, verimlerini bol bol almakla beraber Türk duygusunu taþýmaz gibi durmak iþini bu kanun kökten kesip almýþtýr. Türkiye Cumhuriyeti bütün bunlarýn nereden geldiðini araþtýrarak bu kanunla uygunsuzluklarýn hepsini ortadan kaldýrmýþtýr.” Türk Milliyetçiliði Çatýsý Bu kanun Türkiye Cumhuriyeti vatandaþý olup ea ‘Türklük duygusunu’ taþýmayanlara karþý alýnmasý gereken önemleri belirtmekte ve bunlarýn ‘nasýl Türkleþtirileceði’nin planlarýný ortaya koymaktadýr. CHP iktidarýnýn ve devletin resmi politikasýný ortaya koyan bu kanun, Anadolu’da yaþayan farklý uluslarýn üç temel koþul altýnda asimile edilmesi amaçlanmaktadýr. Türk dili, Türk kültürü ve Türk kaný. Bunlarýn birleþtiði üst aþama ise ‘Türk milliyetçiliði’ olarak ifade edilmektedir. “Maksat, bunlarýn süratle ana dillerini unutmasý, Türklerle karýþmasý olduðundan, büyük köylerde, bir mahallede veya birbirine komþu ve kolaylýkla toplanýr bir yerde olmamak þartýyla oturtulmalarýnda beis görülmemiþtir...” Irkçý ve asimilasyoncu bir politikayý ifade eden Ýskân Kanunun baþarýlý bir tarzda uygulanmasý için Kürtlerin yaþadýklarý topraklardan zorla göç ettirilmesi ve devletin istediði herhangi bir bölgede zorunlu iskana tabi tutulmasý için devletin bütün ‘sert’ tedbirleri uygulanmýþtýr. Bir ulusun tarihten silinmesi için hazýrlanmýþ ve katliamlara dayanýlarak yaþama geçirilmiþ bir kanundur. Mevcut topraklar üzerinde ‘tek ýrk, tek dil, tek ulus’un yaþamasý ve mevcut zenginliklerin bir tek ulus tarafýndan paylaþýlmasý politikasý özünde faþist bir politikadýr. Devletin politikalarýný oluþturanlar da ve yaþama geçirenler de devletleþmiþ olan CHP’dir. Sovyetlere karþý Kürtler! Dersim’de uygulanmaya konulan ‘Zorunlu Ýskân Yasasý’nýn diðer önemli bir nedeni de, Devletin, Ýkinci Dünya Savaþý’nda faþist Almanya yanýnda savaþ girme hazýrlýklarý ve Turancýlýk politikasý ekseninde, Sovyet sýnýrlarýndaki Türk kökenli cumhuriyetlerin iþgal planý ile doðrudan bir iliþkisi vardýr. Zorlu dað koþullarýna dayanýklý Kürt halkýnýn, Ýkinci Dünya Savaþý’nda Sovyet sýnýrlarýndaki Türk kökenli halkýn yaþadýðý topraklarýn iþgalinde kullanýlmasý planlanmaktadýr. Türk devletinin, faþist Almanya ile birlikte Sovyetler Birliði’nin iþgaline hazýrlanýrken, Kürtlerin savaþta kullanýlmasý amaçlanmaktadýr. CHP’nin Baþkan Yardýmcýsý ve Nazi görüþleriyle tanýnan Baþbakan Þükrü Kaya: “Kaput ve kalýn fanila altýnda üþüyen askerlerin yerine, Dersim’in sert ikliminde yakasý ve baðrý açýk yürüyen, sarp daðlarýnda seke seke yürüyen Dersimlilerin muhtemel harpte kullanýlmasýnýn iyi olacaðý” görüþündedir. Genelkurmay Baþkaný Fevzi Çakmak da Erzincan ve çevresinde yaptýðý gezi sonucunda, Kürtlerin imha edilmesine iliþkin bir rapor hazýrlýyor. Uygulamaya konulan politika çok açýk. Kürtlerin asimile edilebilmesi için binlerce yýldýr yaþadýklarý topraklardan koparýlarak daðýtýlmasý ve bu bölgelere Türklerin yerleþtirilerek nüfus dengesinin deðiþtirilmesi amaçlanmaktadýr. Bu uygulama, yerli halklarýn/Kürtlerin zor kullanýlarak kendi topraklarýnda sürülmesi ve baþka bölgelerde getirtilen nüfusun/Türklerin yerleþtirilmesine dayanan sömürgeciliðin Anadolu topraklarýndaki somutlaþmýþ biçimidir. Bu politik uygulamada sadece Kürt nüfusunun daðýtýlmasý olarak yansýmýyor ayný zamanda farklý mezheplerde baský altýna alýnýyor. Erzincan bölgesinde Alevilerin yoðunluklu olduðu çok açýk olarak ifade edilmekte ve bunlara karþý alýnmasý gereken ‘tedbirler’ üzerinde durulmaktadýr. Böylece uygulamaya konulan politika ile bölge Türkleþtirmekle kalmýyor ayný zamanda sünnileþtirilmesini amaçlýyor. Bu kararlarla ‘laik’ olan devletin, sünnileþtirme politikasýnýn ‘küçük’ bir yansýmasý olarak karþýmýza çýkýyor. Kürt dilinin, kültürünün konuþulmasýný, yayýlmasýný dahi sakýncalý gören Ýslamcý Genelkurmay Baþkaný Fevzi Çakmak, alýnmasý gereken önlemleri de sýralamakta ve özellikle Kürt ve Alevi kökenli olan devlet memurlarýnýn görevlerinden alýnmasý için talimat vermektedir. Yani Türk devletinin hangi kademesi olursa olsun, Türk olmayanlara kapatýlmalýdýr, farklý ulus ve mezheplerden olanlar, ‘devletin en küçük biriminde’ dahil tutulmamalýdýrlar. Bütün bunlarýn politik arka planýný, kendisini Ýnönü’ye suikast yapacak kadar güçlü hisseden CHP’nin Baþbakanlarýndan Þükrü Kaya açýklýyor: “...Bu kanun tek dille konuþan, bir düþünen, ayný hissi taþýyan bir memleket yapacaktýr...” Devlet otoritesinin saðlanmasý için uygulanmaya konulan milliyetçilik, Anadolu topraklarýndan, ‘tek dili konuþan, tek düþünceyi taþýyan ve bir hisse/milli duyguya sahip bir topluluðun yaratýlmasý için kullanýlmaktadýr. CHP Gelen Baþkan Vekilliði, Baþbakanlýk ve Dýþiþleri Bakanlýðý yapmýþ Þükrü Saraçoðlu 1942’de þu konuþmayý yapýyor; “Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacaðýz. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduðu kadar ve en az o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir...” Türkçülüðü bir ‘kan’ meselesi olarak ele alan zihniyetin politik düþünüþ tarzý ancak faþizm olabilir. Zaten bu konuþmanýn, faþist Almanya ile Turancýlýk hayalleriyle yanýp tutuþan Türkiye’nin iliþkilerinin en üst noktadan olduðu bir döneme tekabül etmesi tesadüfi deðildir. Dersim örneði esas olarak bütün Kürt bölgelerinin sömürgeleþtirilme politikasýnýn somut bir örneðidir. Yani Kürtlerin Türkleþtirilmesi planýdýr. Bu plan, devletleþen CHP’nin uyguladýðý en önemli stratejik politikalarýndan biridir. Devletleþen CHP gibi bir partinin temel politikasý hemen her dönem buydu. Hiçbir dönem bu politik stratejilerinden bir deðiþiklik olmadý. Dün de bugün de ayný politika devam etmektedir. Kendini devletin tek sahibi gören CHP’nin politik telaþý ve korkusu, Kürt sorunun çözümü ve Kürtlerin demokratik haklarýna kavuþmasýdýr; bu, kendilerinin iktidar gücünün toptan ortadan kalkmasý anlamýna gelir. Bu nedenle devletin temel politikasý olan farklý etnik yapýlarý yok saymaya devam edilmesi için bütün çýðýrtkanlýðý yapmaktadýr. Baykal da, Öymen de kendi varlýk nedenlerini Türküz demekten buluyorlar, çünkü baþka þanslarý yoktur. Bilinmesi gereken bir nokta var, geçmiþten çok farklý olarak, Kürt halkýnýn bilinç ve örgütlülük düzeyi ve ona önderlik eden toplumsal hareketin tarihsel politik eðilimi ve yönelimi ile Kürt halkýnýn böyle kaba yöntemlerle yenilemeyeceðini ortaya koymaktadýr. Ayrýca Türk halký da bu tür bir katliama onay vermeyecektir. BirGün Charles Darwin’in doðumunun iki yüzüncü, doðal seçilim yoluyla evrim kuramýný ortaya attýðý kitabý Türlerin Kökeni’nin yayýmlanmasýnýn yüz ellinci yýlý onura 2009 yýlý Darwin Yýlý olarak kutlanýyor. Türlerin Kökeni’nin yayýmlandýðý gün olan 24 Kasým’ýn yaklaþmasýyla yýlýn son aylarýnda Darwin Yýlý etkinliklerinde yeniden bir canlanma yaþayacaðýz gibi görünüyor. Darwin Yýlý’ný, Charles Darwin üzerinden evrim kuramýna karþý yürütülen kampanyaya bilim dünyasýnýn verdiði bir yanýt olarak deðerlendirilebiliriz. Evrim karþýtlarýna göre evrim kuramý ‘sadece bir teoridir’ dahasý bu ‘Darwin’in teorisidir’. Evrim fikrini Darwin mi buldu? Elbette hayýr. En geniþ anlamýyla evrim düþüncesi, yani yaþamýn doðal süreçler sonucu ortaya çýkýp geliþtiði fikri Eski Yunan’a kadar uzanýr. Modern anlamýyla biyolojik evrim düþüncesinin kökeniniyse Charles Darwin’den yüz yýl öncesine kadar götürmek mümkündür. Darwin, evrim kuramýný tümüyle yalýtýlmýþ bir biçimde, hiç kimseden etkilenmeden geliþtirmiþ, onu yoktan yaratmýþ deðildir. Ýnsanlýk tarihinde onu bulabilecek tek kiþi de o deðildi. Darwin dünyayý dolaþtýðý tehlikeli yolculuðu sýrasýnda talihsiz bir kazaya kurban gitseydi bile, bugün hâlâ canlýlarýn bir yaratýcý tarafýndan kusursuz ve bulunduklarý ortama en uygun þekilde, tek tek yaratýldýðýna inanýyor olmayacaktýk. Aslýna bakarsanýz onu, baþyapýtý Türlerin Kökeni’ni, yýllar süren çalýþmalarýnýn, dünyanýn dört bir yanýndan topladýðý olgular yýðýnýn bu beþ yüz sayfalýk özetini alelacele yayýmlamaya zorlayan öykü tam da bunun aksini söylemektedir: Darwin’in yolunun Alfred Russel Wallace’la kesiþmesinin öyküsü. Wallace adýnda genç bir doða bilimcinin Endonezya’daki bir adadan gönderdiði mektuptan, henüz yakýn çevresi dýþýnda kimseye açmadýðý kendi kuramýnýn çýkmasý karþýsýnda Darwin’in yaþadýðý þok ve hayal kýrýklýðýný þu sözlerinden öðreniyoruz: “Hayatýmda hiç bu kadar þaþýrtýcý bir tesadüfle karþýlaþmamýþtým... Kullandýðý terimler bile benim bölümlerimin baþlýklarý gibi duruyor... Böylece benim tüm özgünlüðüm kaybolmuþ oldu, ne deðeri olacaktýysa da artýk yok olup gitti.” Dostlarý Lyell ve Hooker’ýn ustaca manevralarýyla Darwin öncelik hakkýný kaybetmekten kurtulur. Doðal seçilim yoluyla evrim kuramý, 1858 yýlýnda Linean Derneði’nin bir toplantýsýnda Wallace’in Darwin’e gönderdiði makaleyle Darwin’in kendi kuramýný anlattýðý kýsa bir makalenin birlikte okunmasýyla dünyaya duyurulur ve hiç bir þey olmaz. Ta ki bir yýl sonra 24 Kasým 1859’da Darwin Türlerin Kökeni’ni yayýmlayýncaya kadar. Türlerin Kökeni’nin ve Darwin’in baþarýsýnýn ne olduðu konusuna tekrar döneceðiz. Þimdi bugünden geçmiþe doðru bakýp baþka bir yanýlgýyý düzeltmeye çalýþalým. Evrim kuramý hâlâ ‘Darwýn’in teorisi’ mi? Elbette hayýr. Darwin kuramýnýn en zayýf noktalarýndan biri onun zamanýnda kalýtým mekanizmalarýnýn bilinmemesiydi. Kuramýn bu zaafý yaþamýn sonlarýna doðru Darwin’in Lamarkçýlýða yaklaþmasýna neden olur. Darwin’in ölümünden bir süre sonra ‘Darwinizmin Tutulmasý’ olarak adlandýrýlan bir döneme girilir. Bu tutulma büyük oranda yeni keþfedilen Mendel genetiði ile doðal seçilim mekanizmasý arasýnda görülen uyuþmazlýktan kaynaklanýr. Artýk doðal seçilim yaþamýn evrimi açýsýndan önemli bir mekanizma olarak görülmüyor yeni keþfedilen mutasyon olgusuna önem veriliyordu. Mendel genetiði ile doðal seçilim yoluyla evrim kuramýnýn birleþtirilmesi 1930’larda çok sayýda bilim insanýn katkýlarýyla gerçekleþtirildiðinde evrim kuramý bugün bizim bildiðimiz biçimine kavuþmuþ olur. Modern Sentez olarak bilinen bu sürecin ardýndan evrim kuramý biyolojinin pek çok alanýyla birleþir, doðal seçilim dýþý yeni evrimsel mekanizmalar fark edilir, DNA’nýn yapýsýnýn çözülmesiyle de evrimsel biyolojinin önünde önceden hayal edilemeyen yeni olasýlýklar doðar. Bugün evrim kuramý sürekli olarak yeni olgularla desteklenen, pek çok farklý alana ayrýlmýþ dünyanýn dört bir tarafýnda binlerce bilim insanýn üzerinde çalýþtýðý bir kuramdýr. Dahasý evrim kuramý yaþam bilimlerinin tümünü bir arada tutan bir iskelet haline gelmiþtir. Darwýn’i özel yapan nedir? Evrim fikri ilk kez Darwin tarafýndan ortaya atýlmadýysa ve evrim kuramý bugün Darwin’in ilk ortaya attýðý halinden çok farklýysa neden evrim deyince ilk aklýmýza gelen isim onunki? Onu evrimcilerin gözünde bir kahraman, evrim karþýtlarý içinse bir düþman haline getiren nedir? Bu sorunun cevabý için Modern Sentezin mimarlarýndan Ernst Mayr’a kulak verelim: “Bazý filozoflarýn ve kavrayýþlý biyologlarýn cesurca çabalarýna raðmen, yaratýlmýþ ve esasen deðiþmez dünya kavramýnýn saltanatý sürdü. Ta ki biri, Charles Darwin, onu bir seferde sonsuza kadar ortadan kaldýrýncaya kadar.” (Mayr, 1982) Türlerin Kökeni’nin yayýmlanmasýnýn ardýndan baþlayan süreçle yaratýlýþ düþüncesi bilimsel tartýþma alanýn dýþýna itildi. Darwin’in titiz bir biçimde topladýðý olgular yýðýný bilim dünyasýný evrimin varlýðýna ikna etti. Evrimleþmeyi saðlayan sürecin ne olduðu ise tartýþýlmaya devam etti. Türlerin Kökeni’ni okumaya baþlayan biri bugün hâlâ evrim karþýtlarý tarafýndan kullanýlan pek çok argümanýn asýl kaynaðýnýn bizzat bu kitap olduðunu hayretle görecektir. Dahasý Darwin’in bu sorulara verdiði ikna edici yanýtlarla kuramýnýn kabul edilmesini saðlamýþtýr. Evrim karþýtlarý bugünün bilimiyle deðil ama Darwin’le tartýþmayý ýsrarla sürdürüyorlar. ‘Türlerin Kökeni’ni okumak Yüz elli yýlýn ardýndan beþ yüz sayfalýk Türlerin Kökeni’ni okumak biyoloji öðrencileri için bile güç bir iþtir. Anlamlarý deðiþen kavramlar, o zaman bilinmeyen bugün evrim deyince olmazsa olmaz unsurlar ya da Darwin’in kuramýný kabul ettirmek için hesaplaþmasý gereken bugün artýk unutulan o zamanýn tartýþma konularý kitabýn anlaþýlmasýný güçleþtirir. Geçtiðimiz günlerde Versus Yayýnlarý’ndan çýkan Türlerin Kökeni’nin Resimli Uyarlamasý’nýn bu güçlüklerin aþýlmasýn da Türkçedeki önemli bir eksiði dolduracaðýna inanýyorum. Yaban hayat ekolojisi üzerine eðitim almýþ ödüllü gazeteci ve yazar Michael Keller’in yazdýðý ve bilim çizeri Nicolle Rager Fuller çizimlerini yaptýðý bu Türlerin Kökeni’nin çizgi roman uyarlamasý konuyla ilgilenen herkesin keyifle okuyacaðý bir kitap. Tümüyle renkli çizimlerden oluþan kitabýn, yalnýz bir yaþam aðacý grafiði bulunduran orijinal Türlerin Kökeni’nden çok daha renkli olduðu kuþku götürmez. Üç kýsýmdan oluþan kitabýn ‘Bir Kuramýn Baþlangýcý’ adlý ilk kýsmý Beagle Yolculuðu’ndan dönen genç Darwin yaðmurlu bir günde Falmouth Limaný’nda karaya ayak basmasýyla baþlýyor. Beagle Yolculuðu’nda karþýlaþtýðý olgular ve çocukluða geri dönüþlerin yaþandýðý ve Darwin’in dostlarýna yazdýðý orijinal mektuplardan alýntýlarýn bulunduðu bu ilk bölüm, Darwin’in yaþamýnýn kitap yayýmlanýncaya kadar ki dönemine ve kuramý oluþturma sürecine dair kesitler sunuyor. Alfred Russel Wallace’ýn evrim kuramýný buluþu ve Darwin’e yazdýðý mektuptan alýntýlara da bu bölümde yer veriliyor. ‘Türlerin Kökeni’ adlý ikinci kýsým, orijinal Türlerin Kökeni’nin her bir bölüme karþýlýk gelen bir bölümle bizlere renkli bir Türlerin Kökeni’ni okuma deneyimi yaþatmak üzere planlanmýþ. Büyük oranda Türlerin Kökeni’nden orijinal cümleler hazýrlanmýþ bu kýsýmda zaman zaman günümüzden bilgiler de verilerek Türlerin Kökeni’yle aramýzdaki 150 yýllýk zaman farký bir miktar giderilmeye çalýþýlmýþ. Türlerin Kökeni’nin bir özetinin sunulduðu bu ikinci kýsýmda: “Göz gibi muhteþem bir organ nasýl evrimleþmiþ olabilir? Ýçgüdüler doðal seçilimle oluþabilir mi? Neden her yerde geçiþ biçimler göremiyoruz?” Benzeri bugün sorulmaya devam eden pek çok soruya Darwin’in verdiði yanýtlarý bulabilirsiniz. Darwin’in bu “zorluklar hakkýndaki nihai kararý... büyük çoðunluðunun sadece görünüþte zorluk olduklarý, gerçek zorluklarýnsa,... kuram için ölümcül olmadýðý” yönündedir. Kitabýn üçüncü ve son kýsmýndaysa Darwin’in ardýndan günümüze kadar evrim kuramýnda kaydedilen geliþmelere yer veriliyor. Mendel’den Craig Venter’e uzanan bu yolculukla evrim kuramýnýn son durumu hakkýnda genel bir fikre sahip oluyoruz. Türlerin Kökeni Resimli Uyarlama Charles Darwin’in baþyapýtýný yazarýn yaþamýndan ve mektuplaþmalarýndan kesitlerle destekleyen ve onu geçmiþten günümüze taþýyan bölümleriyle Darwin Yýlý’nda Darwin’i anlamanýn en renkli ve kapsamlý yollarýndan birini sunuyor. Türlerin Kökeni Resimli Uyarlama Michael Keller Çeviren: Murat Gülsaçan Resimleyen: Nicole Rager Fuller Versus Kitap Yayýnlarý 2009, 192 sayfa, 20 TL. Radikal Kitap Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR Aile hekimliði için Kapadokya Dedeman Otel'de yapýlan kura çekimine Ýl Saðlýk Müdürü Dr. Hasan Yýlmaz, Ýl Saðlýk Müdür yardýmcýlarý ve aile hekimi adayý doktorlar katýldý. Burada konuþan Nevþehir Ýl Saðlýk Müdürü Dr. Hasan Yýlmaz, Türkiye'deki 34 pilot ilden biri olan Nevþehir'de uygulamaya 4 Ocak 2010 tarihinden itibaren geçileceðini ve bunun için gerekli altyapý çalýþmalarýnýn tamamlandýðýný söyledi. Aile hekimliði sistemi ile birlikte bundan böyle Nevþehir'de her vatandaþýn baðlý bulunduðu bir hekiminin olacaðýný ifade eden Dr. Yýlmaz, sistem sayesinde ikinci ve üçüncü basamak saðlýk merkezlerindeki yoðunluðun da sona ereceðini vurguladý. Dr. Hasan Yýlmaz, bunun bireye yaþamýnýn tüm evrelerinde kapsamlý, sürekli ve bütüncül saðlýk hizmeti verilmesini amaçlayan özgün, akademik ve bilimsel bir týp disiplini olduðunu kaydetti. Aile hekimliðinde amacýn birinci basamakta tedavi edilebilecek olan büyük bir hasta gurubunun ikinci ve üçüncü basamak kurumlarýna gitmeden taný ve tedavilerinin daha hýzlý ve süratli yapýlmasý, zaman ve iþgücü kaybýnýn önlenmesi olduðunu belirten Dr. Hasan Yýlmaz, "Aile hekiminin görevleri; birinci basamak tedavi hizmetleri, ikinci ve üçüncü basamak tedavi hizmetlerinin takibi, kiþiye yönelik koruyucu saðlýk ve aile planlamasý hizmetleri, laboratuar hizmetleri, periyodik muayene ile ilk ve Sulucakarahöyük/ KAYSERÝ 3 bin 916 metre yüksekliði ile Türkiye'nin en yüksek 5. daðýna sahip olan Erciyes Daðý'nda yýlýn dört mevsimi yürüyüþ gerçekleþtiren onlarca gruplarý bulunuyor. Üye sayýlarý 2 ile 30 kiþi arasýnda deðiþen yaklaþýk 35 grubun, Erciyes acil yardým hizmetleri olarak belirlendi. Saðlýk Bakanlýðý 2005 yýlýnda Aile Hekimliði Projesi'ni baþlatmakla beraber, bizler toplumsal bazda yaptýðýmýz saðlýk hizmetlerini, toplumsal bazýn yanýnda bireysel olarak nasýl yapabilirizi tartýþmaya çýkarttýk. Bundan sonra hem toplumsal hem de bireysel düþüneceðiz. Aile hekimliðinin esas felsefesi; toplumdaki tüm bireyleri sosyal, psikolojik ve saðlýk olarak en iyi hale getirmeye çalýþmak" dedi. Nevþehir'de sistem ile ilgili tüm çalýþmalarýn büyük bir titizlikle yürütüldüðünü ve uygulamada hiçbir aksaklýðýn yaþanýlmayacaðýný vurgulayan Hasan Yýlmaz, kura ile birlikte aile hekimlerinin görev yapacaðý yerlerin belirlendikten sonra vatandaþlarýn Aile Saðlý Merkezi'ne dönüþtürülecek olan saðlýk ocaklarýndan kendi hekimlerini öðrenebileceklerini kaydetti. Ortalama 3 bin 200 kiþiye bir hekimin düþtüðünü söyleyen Dr. Yýlmaz, vatandaþlarýn hekimlerini 6 ay sonra diledikleri takdirde Saðlýk Ýl Müdürlüðü'ne yapacaklarý baþvuru ile deðiþtirebileceklerini de sözlerine ekledi. Konuþmalarýn ardýndan görev puaný en yüksek olan hekimlerden baþlanarak aile hekimi görev yerleri belirlendi. Görev puaný en yüksek olan hekimden baþlanýlarak yapýlan düzenlemede, önce yüksek puanlý hekimler tercih ettikleri Aile Saðlýðý Merkezi'ni belirtti, daha sonra boþ kalan yerler için kura çekimine gidildi. Kura çekimi ile 83 aile hekiminin görev yerleri belirlenmiþ oldu. Kent Haber Daðý'nda özellikle hafta sonlarý yürüyüþ düzenledikleri belirtildi. 1995 yýlýndan beri Erciyes Daðý ve etrafýna hafta sonlarý düzenli yürüyüþ gerçekleþtiren Erciyes Kardelen Ekibi üyeleri, istikrarlý yürüyüþleri ile dikkat çekiyor. Erciyes Kardelen Ekibi yürüyüþ lideri Salih Köylü ve ekip üyeleri, yýlýn 48 haftasýnda düzenli bir þekilde yürümenin keyfini çýkardýklarýný belirterek, Erciyes Daðý'nýn daðcýlýk, trekking gibi doða sporlarý yapmak isteyenler için biçilmiþ kaftan olduðunu söylüyor. Trekking ve daðcýlýðýn bir gönül iþi olduðunu kaydeden Erciyes Kardelen Ekibi üyeleri, hafta boyunca stresli bir çalýþma ortamýnda bulunan herkesi Erciyes Daðý'na düzenli spor yapmaya ve stres atmaya davet ediyor. Erciyes Kardelen Ekibi üyeleri, düzenli yapýlan sporun insanýn günlük hayatýna olumlu yansýdýðýný ve kiþiye saðlýk, enerji ve huzur kattýðýný belirtti. Kent Haber Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR Yaþar ALKAN Öðretmenler günü Atatürk'e Baþöðretmenlik unvanýnýn verildiði 24 Kasým 1928 yýlýnýn 81. yýl dönümünde, tüm Yurtta ve Ýlimizde kutlanýlýyor. Kutlama törenleri, Vali Osman Aydýn tarafýndan Atatürk Anýtýna çelenk sunulmasý sonrasý, Saygý duruþu ve Ýstiklal Marþýnýn okunmasýyla baþladý. Törenlerin Kapadokya Kültür Sulucakarahöyük/ KAYSERÝ KAYSERÝ'de oturan 59 yaþýndaki Hatun ile eþi 62 yaþýndaki Recep Þahan, sobadan sýzan karbonmonoksit gazýndan zehirlenerek, hastaneye kaldýrýldý. Ýþyerine gitmek için hazýrlýk yapan 23 yaþýndaki Halil Þahan annesi Hatun'a kahvaltý hazýrlamasý için seslendi. Þahan, yanýt alamayýnca odaya girerek yarý baygýn halde bulduðu anne ve babasýný zehirlendiðini anlarken çaðýrdýðý ambulansla Kayseri Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi'ne getirdi. Zehirlenen Þahan çifti, tedavi altýna alýndý. Baþ aðrýsý, bulantý þikayeti bulunan çift, serum ve oksijen tedavisi ardýndan taburcu edildi. Þahan çiftinin komþularýndan Mustafa Iþýk, “Þahan ailesi, 2 yýl önce de Merkezindeki bölümünde ise Milli Eðitim Bakaný Nimet Çubukçu’nun mesajlarý okundu. Özel Altýnyýldýz Kolejinin halk oyunlarý gösterisinin ardýndan Öðretmenler adýna Burçin Gündüz, günün anlam ve önemini belirten bir konuþma yaptý. Ýl Milli Eðitim Müdürü Harun Fatsa’nýn konuþmasýnýn ardýndan Öðretmenlik mesleðine yeni baþlayan öðretmenlerimizin yemin töreni yapýldý. sobadan çýkan karbonmonoksit gazýndan zehirlendi. Oðullarý iþe gideceði anda anne ve babasýnýn zehirlendiðini farketmiþ. Biz de hemen hastaneye getirdik” dedi. Kent Haber DÝJÝTAL SÝSTEMLER Otomatik kaþe Logolu kaþe Ýmza kaþesi Düz ve Oval kaþe Cep kaþeleri Kaþeler kendi imalatýmýzdýr OKUL ÇANTALARI Defter, Kalem,Silgi ve tüm okul kýrtasiye ihtiyaçlarý uygun fiyatlarla HER MARKA FOTOKOPÝ, FAX, YAZICI Kartuþ ve Tonerleri Sarf Malzemeleri HACIBEKTAÞ 441 38 41 7 Üniversiteye baþladýðým sene, Queen’in ‘I want to break free’ (“Ýpimi koparmak istiyorum,” diye de çevrilebilir mi acaba?) þarkýsý her tarafý inletiyordu. Þarkýyý her duyduðumda, ben de baðýrarak ayný þeyi söylemek istiyordum. Çünkü tam da öyle hissediyordum. Benim kadar baðýmsýz ruhlu biri için oldukça karanlýk geçen lise yýllarýnýn ardýndan, sonunda özgürlüðe adýmýmý atmýþ, nihayet hayata karýþabilmiþtim. Mutluydum. Bir süre sonra özgürlüðün sandýðým gibi büyük bir hediye deðil de, aðýr bir yük olduðunu öðrenecektim. Ama bunun için henüz erkendi. O sene aklýmda tek bir düþünce vardý: Artýk bir yetiþkinim ve gönlümce yaþayabilirim. Evden ayrýlýp yurda yerleþtiðim gün, bir kelebek gibi hafif, bir arý kadar kararlý hissediyordum. Muhammed Ali gibi bir þeydim yani. Sanki ömrüm boyunca beklediðim maç gelmiþti ve bundan daha hazýr olamazdým. Büyük bir heyecanla okula baþladým, demek isterdim ama öyle olmadý. Büyük bir heyecanla þehre baþladým, demeliyim aslýnda. Ýstanbul’da geçirdiðim ilk seneyi tanýmlamak için doðru sözcüðü arýyorum, bir türlü bulamýyorum. Herhalde büyük þehir sarhoþluðuydu bu. Günlerim býkýp usanmadan sokaklarý arþýnlayarak geçiyordu. Hiç durmadan kilometrelerce yürüyordum. Pabuçlarýmýn tabanlarý yavaþ yavaþ erimeye baþlamýþtý. Bebek’ten Sultanahmet’e ve oradan da gerisin geriye okula yürüdüðüm bir gün, o zamanlar pek moda olan kauçuk botlarýmdan birinin altýnda bozuk para büyüklüðünde bir delik açýldýðýný görüp üzüldüðümü hatýrlýyorum. Sonralarý hayatýmýn ayrýlmaz bir parçasý haline gelecek olan bu amaçsýzca yürüme hastalýðý böylece baþlamýþ oldu. Sebebini düþündüðüm zaman bir tür açlýk hissi olduðuna karar veriyorum. Bir bakma, görme, kaydetme açlýðý. Her þeyi arsýzca seyrediyordum: sokaklarý, evleri, insanlarý, dükkanlarý, her þeyi. Kahvelerde oturuyor, gazeteleri karýþtýrýyor, kimi zaman sadece bir bardak çay içerek saatlerce oyalanýyordum. Dersler birbirinin ardýndan geçip gidiyordu. Bense sadece yürüyor, yürüyor, yürüyordum. Baþka hiç bir þey umrumda deðildi. Dilediðim yerde dilediðim kadar vakit geçirebileceðim fikri hoþuma gidiyor, yeni bulunmuþ bu özgürlük baþýmý döndürüyordu. Düpedüz aylak olmuþtum. Þikâyetim yoktu. Bundan bir kaç sene sonra, Walter Benjamin’in Baudelaire üzerine bir yazýsýný okurken, aylaklýðýmda yalnýz olmadýðýmý öðrenip sevinecektim. Üstelik o buna çok þýk bir de isim veriyordu: ‘flâneur.’ (Konuþamadýðým bir dil olduðu için, Fransýzca bana her zaman çok afili gelir.) Benjamin’e göre, pasajlar, sokaklar, caddeler ‘flâneur’ün evidir. Aylaðýn kente, sokaklara, o sokaklarda akan kalabalýða ihtiyacý vardýr. Bir tür kimliksizlik, ya da daha iyi bir tabirle, anonimliktir bu aslýnda. Aylak, büyük þehrin insanýdýr, ama kalabalýðýn içinde yaþamasýna ve o kalabalýktan beslenmesine raðmen onun bir parçasý deðildir. Kalabalýðý her zaman kendi dýþýnda bir þey olarak algýlar ve o da kalabalýk için hep “öteki” olarak kalýr. Benjamin’in anlattýðý bu kentli anti-kahraman, yine ayný dönemde elime geçen ‘Aylak Adam’da da karþýma çýkmýþtý. Bu romanýn baþ kiþisi, tam anlamýyla bir ‘flâneur’dür; yani, kalabalýðý seyretmekten baþka bir iþi olmayan ama kendisini hep o kalabalýðýn dýþýnda konumlayan biridir. Yusuf Atýlgan, herhalde bu anonimliðin iþareti olarak bir isim bile vermediði C.’ye þunlarý söyletir mesela: “Çevreme ilgiyle baktým. Erkekler yeni týraþ olmuþlar, kadýnlar yeni boyanmýþlardý. Yüzleri tasasýzdý. Caminin dirseðindeki bacaklarý kesik dilenci, soðuktan morarmýþ, çorapsýz gazeteci çocuk bile öyleydiler.” C., bu aldýrýþsýz kalabalýðýn içinde sevebileceði kadýnýn da olduðunu hayal eder: “Sanki onu tanýyormuþum, görsem bilecekmiþim gibi bakýyordum geçenlere.” Ama bu his kýsa sürer. Dýþarýdaki dünya onun arzularýna ve beklentilerine kayýtsýzdýr: “Sanki bütün dünya konuþuyor, dans ediyor, operaya gidiyordu.” Oysa, kendisi olan bitenin içinde yer almaz. Akan hayatýn bir parçasý olamaz. Aylak adam, sadece bir seyircidir. Üstelik bunun farkýndadýr: “Yoksa her þey ben olmadýðým zaman, benim olmadýðým yerlerde mi oluyordu?” diye sorar kendine. Yapý Kredi Yayýnlarý geçtiðimiz günlerde, Yusuf Atýlgan’ýn ölümünün yirminci ve romanýnýn ellinci yýlýný anmak için ‘Aylak Adam’ý özel bir baskýyla tekrar yayýnladý. Edebiyatýmýzýn kilometre taþlarýndan biri olan bu kitabý alýp bir kez daha okumak için bundan daha iyi bir fýrsat düþünemiyorum. Söylemeye gerek yok tabii, yine aylaklýk ederek, kahvelerde ve parklarda dolaþarak okumalý bu romaný. BirGün BOTAÞ'ýn doðalgaz fiyatlarýný 2010'da ortalama yüzde 50 artýrmaya hazýrlandýðýný duyuran Zaman gazetesi, zammýn kesinleþtiðine dair belgelere ulaþtý. Gaz satan ithalatçýlar, gelecek yýl için belirledikleri satýþ fiyatlarýný müþterilerine bildirmeye baþladý. Bu yýl ortalama 250 dolara ithal edilen bin metreküp doðalgaz, Ocak 2010'dan itibaren santrallere ortalama 360 dolardan satýlacak. Buna göre yeni yýlda doðalgaz toptan satýþ rakamýna yüzde 40-50 civarýnda zam gelecek. Sanayi ve konut aboneleri gazý, elektrik santrallerine göre daha pahalý tüketiyor. Bu rakamlara ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) ile KDV (Katma Deðer Vergisi) eklenerek nihai fiyat belirleniyor. Vergiler, fiyat ve zam oranýnýn daha da yukarý çýkmasýna sebep oluyor. Kýþ aylarýna girmeye hazýrlandýðýmýz bugünlerde doðalgaz aboneleri en çok "Gaza zam olacak mý?" sorusunun cevabýný merak ediyor. Kamu þirketi Boru Hatlarý ile Petrol Taþýma AÞ (BOTAÞ)'nin geçen yýl gaz fiyatlarýný ortalama yüzde 75 artýrmasý abonelerin tepkisini çekerken, gaz tüketimi azalmýþtý. Hazine'nin döviz kurlarý ve ham petrol fiyatlarýna yönelik öngörüleri doðrultusunda 2010 yýlý fiyat çalýþmalarýný yürüten þirketin ilk hesaplamalarýnda yüzde 50 civarýnda bir zam oraný ortaya çýktý. Aralýkta son þekli verilecek çalýþmalarla gelecek yýlýn birim fiyatlarý netleþecek. Botaþ'ýn Azerbaycan'dan ucuz aldýðý gaza ödeyeceði fiyat farký ile alýnmayan gaza vereceði parayla zam oranýnýn yüzde 70'e çýkabileceði dile getiriliyor. Gaz pazarýnda halen Botaþ'la birlikte Enerco, Shell, Avrasya ve Bosphorus Gaz ile Egegaz (LNG) faaliyet gösteriyor. Özel þirketlerin satýþ fiyatý da, Botaþ'ýn açýkladýðý fiyatlara göre þekilleniyor. Kamuoyunun merak ettiði "Doðalgaza zam yapýlacak mý?" sorusunun cevabý ise Zaman'ýn ulaþtýðý belgelerde yer alýyor. Belgelere göre, 2010'da doðalgaz zammý kesin. Þirket isimlerinin saklý tutulduðu söz konusu belgelere göre bu yýl ortalama 250-260 dolar civarýnda alýnan bin metreküp doðalgaz, aralýkta abonelere 280-290 dolar civarýnda satýlacak. Ocaktan itibaren ise elektrik santralleri için 360-370 dolara çýkacak. Konut ve sanayi aboneleri için bu rakam daha da yüksek olacak. Fiyat artýþýnýn gerekçesi ise petrol ve dövizdeki hareketlenme. Enerji sektörü çevreleri, enerji KÝT'lerinin (Kamu Ýktisadi Teþebbüsleri) sattýðý elektrik ve doðalgaz gibi ürünlerin fiyatlarýný Otomatik Fiyat Mekanizmasý'nýn (OFM) belirlediði hatýrlatmasý yaptý. Son aylarda ham petrol ve döviz kurlarý artýþ eðilimine girdi. Bu sebeple doðalgaz pazarýnda yer alan þirketler, fiyat ayarlamasý yapacak. Ayný þekilde kamu þirketi Botaþ da anlaþmalar gereði ocakta fiyatlarý yeniden belirleyecek. Çünkü geçmiþ 6 aylýk petrol ürün fiyatlarýndaki deðiþim belirlenip üç ayda bir uygulamaya konuluyor. Ayrýca Botaþ için Hazine'nin verdiði bir kârlýlýk hedefi var. Bu da maliyetleri artýran bir unsur. Sektör çevreleri, gaz fiyatlarýyla ilgili önemli bir hatýrlatma daha yapýyor: "Mutlaka doðalgaz anlaþmalarýnda yer alan müeyyideler dikkate alýnarak belirlenen bir fiyat politikasý izlenmeli. Bunun yanýnda, anlaþmalarda yer alan enstrümanlar devreye sokularak alýnacak gaz miktarý düþürülmeli. Aksi halde, bu yýl da alýnmayan gaza ciddi miktarda para ödenmek zorunda kalýnacak." Radikal ‘AFSAD Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoðraf Atölyesi’nin kadýn fotoðrafçýlarý, ‘25 Kasým Kadýna Yönelik Þiddete Karþý Mücadele Günü’ öncesinde Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüðü tarafýndan tecavüz edilerek öldürülen Mirabel kardeþler anýsýna bir fotoðraf sergisi düzenledi. Serginin açýlýþ konuþmasýný yapan atölye fotoðrafçýlarýndan Türkan Namlucu, “Diktatörlük Mirabel kardeþlerin kendileri için büyük bir tehlike olduðunu açýkladý ve 25 Kasým’da üç kýz kardeþ tecavüz edilip öldürüldü” dedi. Kardeþlerin ölümünün emekçi halklarýn, özellikle kadýnlarýn öfkesine yol açtýðýný vurgulayan Namlucu, her 25 Kasýmda faþist ve gerici burjuva devletlere karþý protesto, hesap sorma ve teþhir eylemleri düzenlendiðini ifade etti. Her 25 Kasýmda dünyanýn her yerinde kadýnlar, sokaklara çýkarak adalet ve özgürlük taleplerini yükseltiyor.” dedi. BAÞAK TURAN- SERHAT BOZTAÞ ANKARA BirGün Genetik olarak dönüþtürülmüþ organizmalý (GDO) ürünlere yönelik tartýþmalar devam ederken, GDO’lu pamuk tohumunda dünyanýn en büyüðü olan ve “Terminatör Geni”nin geliþtiren þirket olarak anýlan ABD’li Delta & Pine Land’in (DPL) iþtiraki Türk Deltapine’ýn Türkiye’de Tarým Bakanlýðý memurlarýna 2001 - 2007 döneminde rüþvet verdiði ortaya çýktý. Rüþvetin iki nedeni vardý. Birincisi tarlalarda denetim yapýlmasýný engellemekti. Sözleþmeli çiftçilerin Türk Deltapine için ürettiði pamuk tohumlarýnýn yetiþtiði tarlalarýn, tohumlar Türk Deltapine’a verilmeden önce Tarým Bakanlýðý tarafýndan denetlenmesi gerekiyordu. Þirketin verdiði rüþvetlerle denetimler yapýlmadý, denetim raporlarý masa baþýnda hazýrlandý. Ýkincisinde ise tohumlarýn ihracatý için Tarým Bakanlýðý laboratuvarlarýnda yapýlacak numune analizleri sonrasý sertifika alýnmasý gerekiyordu. Rüþvetle numune tohumlarýn analiz öncesi þart olan kimyasal ve paketleme iþlemlerinden geçmeseler bile laboratuvarlara gitmeleri saðlandý. Skandal ise Türkiye’de deðil ABD’de de ortaya çýktý. Tarým Bakanlýðý memurlarýna verilen rüþvetin hikayesi ABD’nin sermaye piyasalarý kurumu olan SEC’in belgelerine yansýdý. 2007 yýlýnda DPL, GDO’lu ürün pazarýnda dünyada hakim kabul edilen Monsanto’ya satýldý. Monsanto, satýn alma öncesinde þirkette yaptýðý incelemelerde Türkiye’de rüþvet daðýtýldýðýný gördü. ABD’de þirketlerin yabancý devlet yöneticilerine ve memurlarýna rüþvet vermesini yasaklayan FCPA Yasasý uyarýnca kendi döneminde skandalýn ortaya çýkmasý halinde hukuki sorunlar yaþayacaðýný dikkate alan Monsanto, SEC’e durumu ihbar etti. Þirket de artýk satýlýyor olduðu için bütün bilgileri SEC’e verdi. Sonuçta DPL, 300 bin dolar ceza ödemeyi ve iki yýl boyunca baðýmsýz bir kurum tarafýndan iyi yönetiþim bakýmýndan denetlenmeyi kabul etti. Rüþvet Yöntemi SEC belgelerinde rüþvet miktarý belirtilmemekle birlikte, bir seferinde memurlar içni toplam 43 bin dolarlýk seyahat, buzdolabý, ofis mobilyalarý, bilgisayar masrafý yapýldýðý geçti. Rüþvetin memurlara nasýl daðýtýldýðý da anlatýldý. 2004 yýlýna kadar rüþvet, doðrudan Türk Deltapine tarafýndan ödendi. Þirketin muhasebe kayýtlarýnda memurlara verien rüþvet, “hammallýk ücreti” olarak geçti. 2004 yýlýnda DPL durumdan haberdar olunca, Türkiye’ye incelemeye gelindi. Türkiye’deki çalýþanlardan rüþvet yönteminin deðiþtirilmesi istendi. Bunun üzerine Türk Deltapine, tedarikçisi bir kimya þirketinden rüþvetleri kendi adýna ödemesini istedi. Kimya þirketi, Türk Deltapine’a sattýðý mallarýn faturalarýna yaptýðý ödeme kadar fiyat ve yüzde 10 komisyon ekledi. ‘Sen hangi ülkede yaþýyorsun? rüþvet deðil hediye verdik’ Türk Deltapine’ýn artýk bütün faaliyetleri Monsanto tarafýndan yürütülüyor ve varlýðýný tabela þirketi olarak sürdürüyor. 2007'de þirketten istifa eden Genel Müdür Hasan Yener, SEC belgelerindeki ifadeler için “Rüþvet deðil, hediyeydi. ABD’nin kendi iç iþleyiþi nedeniyle orada bildirildi” dedi. “Kendi ifadenizle hediye verilmesinin nedeni nedir?” sorumuz üzerine Yener, “Sen hangi ülkede yaþýyorsun? Bunu bütün þirketler yapýyor. Türkiye’de yaþýyoruz, devlet dairelerine hediye verilir” diye konuþtu. GDO’lu tohum üretimine yönelik rüþvet söz konusu olup olmadýðý sorusunu da Yener, “Biz GDO’lu tohum hiç üretmedik. Þirketin konvansiyonel tohum merkeziydik. Yunanistan gibi bu konuda sýký denetimi olan bir pazara ihracat yapýyorduk. Lobisi yapýldý ama devlet AB yüzünden kabul etmedi” diye konuþtu. GDO’lu çýkarsa iç piyasa veriyorduk Ýsminin açýklanmasýný istemeyen eski bir çalýþan ise her ne kadar rüþvet verme sebeplerinin GDO ile bir alakasý olmasa da, GDO’lu tohumlar ürettiklerini söyledi. Çalýþan þunlarý söyledi: “GDO’lu tohumlar vardý. Zaten bizim kendi testerimizi geçemezse, ihracata deðil iç piyasa veriyorduk. Bu konuda Tarým Bakanlýðý denetimi yoktu. Tarlalardaki tohumlarýn sertifika alabilmesi için yapýlacak denetimlerin uzun sürüyordu. Bazý tarlalarda yakýn mesafede baþka pamuk tarlasý olmamasý þartýný karþýlamýyordu. Rüþvet, bunun için veriliyordu.” Terminatör geni korkutuyor GDO’lu tarýmda en çok korkulan konularýn baþýnda ‘terminatör geni’ ile donatýlmýþ tohumlar geliyor. Bu tohumlar diðer GDO’lu tohumlarda da olduðu gibi hem çevre koþullarý hem de haþerelere karþý son derece dayanýklý. Ancak terminatör genli tohumlarýn marifeti bununla sýnýrlý deðil. Bu tohumlar hasat esnasýnda yeni tohum açýða çýkarmadan olgunlaþýyor. Böylece bu tohumu bir kez alan çiftçi her yýl yeniden tohum almak zorunda kalýyor. Ayný þekilde diðer tarlalara sýçradýðýnda hýzla geliþen bu tohumun doðal temelli tohumlarý da yok etmesinden endiþe ediliyor Endonezya’da Rüþvet, Vekillere Gezi Türk Deltapine’ýn Türkiye’deki rüþvet operasyonu þirketi satýn almasýndan önce gerçekleþmiþ olsa da Monsanto da 2005 yýlýnda benzeri soruþturma ve ceza sürencinden geldi. Þirketin bir yöneticisinin Endonezyalý bir devlet memuruna 50 bin dolar rüþvet verdiði için SEC’e 1.5 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etti. Rüþvet, Monsanto’nun ürettiði pamuk üzerine çevresel etki deðerlendirme raporu hazýrlanmasýný engellemek için verildi. Türk Deltapine kendi kayýtlarýna verdiði rüþvetleri hamallýk ücreti olarak geçirirken, Monsanto ise kendi rüþvetini muhasebe kayýtlarýna “danýþmanlýk ücreti” þeklinde iþledi. Monsanto yaptýðý açýklamada, bütün sorumluluðu üzerine aldýðýný ve Endonezya operasyonunu tamamen gözden geçireceðini açýklamýþtý. Türkiye’de ise Monsanto, geçtiði aylarda gündeme geldi. Nisan ayýnda þirket, beþ milletvekili ve bir TÜBÝTAK baþkan yardýmcýsýný ABD’ye geziye götürdü. 11 17 Nisan tarihleri arasýnda yapýlan gezinin Biyo Güvenlik Yasasý’nýn gündeme geldiði zaman yapýlmasý dikkat çekti. Johnatan Ramsey, “Bizi ve teknolojimisi merak eden herkesi tesislerimize götürüyoruz” dedi. Monsanto, 2008 yýlýnda 11.3 milyar dolar ciro ve 2 milyar dolar kar yaptý. Þirketin 50 ülkede 21 bin 700 çalýþaný bulunuyor. GDO’lu ürünleri sýk sýr gündeme gelen þirketin son olarak MON 810 isimli mýsýr tohumunun ekimini Almanya yasaklamýþtý. Gazete Habertürk