`24 Kasim Öğretmenler Günü` kutlama programı

advertisement
4’DE
Kolluk kuvvetlerince katledilen 342
çocuk için tek yürek olan siyasi partiler,
demokratik kitle örgütleri, sanatçýlar ve
aydýnlar, bölgeyi yýllarca kana bulayan
çocuk katillerinin derhal yargýlanmasýný
istedi. Katledilen her bir çocuðun isminin
yazýlý olduðu beyaz önlükler ve
bileklerinde taþýdýklarý kýrmýzý bileziklerle
Ýstanbul Beyoðlu’nda bulunan Tünel'den
Galatasaray Meydaný’na yürüyen yüzlerce
kiþi, 18 aylýk bebek Mehmet'ten 14
yaþýndaki Ceylan'a kadar tüm çocuklar
için adalet talep etti.
342 Masum Ruh Ýçin tek Yürek
Çocuklar Ýçin Adalet Çaðrýcýlarý’nýn
düzenlediði eyleme katýlan yüzlerce kiþi,
çocuklarýn artýk ölmemesi için hep bir
aðýzdan barýþ istedi.
2’DE
7’DE
2’DE
Programa; Ýlçemiz Kaymakamý Mustafa Eldivan, Ýlçemiz
Garnizon Komutaný Recep Cansu ve Ýlçemiz Belediye Baþkaný
Ali Rýza Selmanpakoðlu, daire müdürleri, öðretmenler, öðrenciler
ve Hacýbektaþ halký katýldý.
Programa katýlan bütün öðretmenlere ve konuklara kýrmýzý
karanfil verildi.
Program; Baþ Öðretmen Mustafa Kemal Atatürk ve
sonsuzluða uðurlanan eðitim emekçilerinin anýsýna saygý duruþu
ve Ýstiklal Marþý ile baþladý.
Ýlçe Milli Eðitim Müdürü Kemal Ersoy’un açýlýþ
konuþmasýndan sonra Atatürk Ýlköðretim Okulu Öðrencisi Irmak
Kökver, “Öðretmenim” adlý þiiri, Hacý Bektaþ Veli Ýlköðretim
Okulu Türkçe öðretmeni Ýlknur Akdoðan’da “Dünyanýn Bütün
Çiçeklerini Getirin” adlý þiiri okudu.
Stajyerliði kalkan öðretmenler Lise Müdürü Olcay Salman
eþliðinde mesleðe giriþ yemini ettiler.
Bu yýl emekli olan Atatürk Ýlköðretim Okulu Müdürü Ali
‘24 Kasim Öðretmenler Günü’ kutlama programý kapsamýnda
Kaim’e Nevþehir Valiliðince düzenlenen hizmet þeref belgesi, emekli öðretmenleri ziyaret’ten bir görüntü
Ýlçemiz Kaymakamý Mustafa Eldivan tarafýndan verildi. 3’DE
Ýzmir 8. Aðýr Ceza Mahkemesi, PKK'nin
þehir yapýlanmasýnda yer aldýklarý iddiasýyla
174 gündür tutuklu bulunan 22 KESK
üyesini tahliye etti. Toplam 31 KESK'li
tutuksuz yargýlanmaya devam edecekler.
Ýzmir 8. Aðýr Ceza Mahkemesi, örgüt
üyeliðiyle yargýlanan Kamu Emekçileri
Sendikalarý Konfederasyonu (KESK) üyesi
22 kiþiyi, 174 gün sonra yurtdýþýna çýkýþ
yasaðý getirerek tahliye etti.
28 Mayýs'ta KESK'e yönelik jandarma
operasyonu sonucu gözaltýna alýnan ve 6
aydýr Ýzmir'de tutuklu bulunan 22
arkadaþýmýzýn tümü davanýn ilk
duruþmasýnda tahliye edildi.
2’DE
Charles Darwin’in doðumunun iki
yüzüncü, doðal seçilim yoluyla evrim
kuramýný ortaya attýðý kitabý Türlerin
Kökeni’nin yayýmlanmasýnýn yüz ellinci
yýlý onura 2009 yýlý Darwin Yýlý olarak
kutlanýyor. Türlerin Kökeni’nin
yayýmlandýðý gün olan 24 Kasým’ýn
yaklaþmasýyla yýlýn son aylarýnda Darwin
Yýlý etkinliklerinde yeniden bir canlanma
yaþayacaðýz gibi görünüyor. Darwin Yýlý’ný,
Charles Darwin üzerinden evrim kuramýna
karþý yürütülen kampanyaya bilim
dünyasýnýn verdiði bir yanýt olarak
deðerlendirilebiliriz. Evrim karþýtlarýna göre
evrim kuramý ‘sadece bir teoridir’ dahasý
bu ‘Darwin’in teorisidir’.
Evrim fikrini Darwin mi buldu? Elbette
hayýr. En geniþ anlamýyla evrim düþüncesi,
yani yaþamýn doðal süreçler sonucu ortaya
çýkýp geliþtiði fikri Eski Yunan’a kadar
uzanýr.
5’DE
Þiir 3’DE
Rüþvetin iki nedeni vardý. Birincisi tarlalarda
denetim yapýlmasýný engellemekti. Sözleþmeli
çiftçilerin Türk Deltapine için ürettiði pamuk
tohumlarýnýn yetiþtiði tarlalarýn, tohumlar Türk
Deltapine’a verilmeden önce Tarým Bakanlýðý
tarafýndan denetlenmesi gerekiyordu. 8’DE
Aile hekimliði için Kapadokya Dedeman
Otel'de yapýlan kura çekimine Ýl Saðlýk Müdürü
Dr. Hasan Yýlmaz, Ýl Saðlýk Müdür yardýmcýlarý
ve aile hekimi adayý doktorlar katýldý. Burada
konuþan Nevþehir Ýl Saðlýk Müdürü Dr. Hasan
Yýlmaz, Türkiye'deki 34 pilot ilden biri olan
Nevþehir'de uygulamaya 4 Ocak 2010 tarihinden
itibaren geçileceðini ve bunun için gerekli altyapý
çalýþmalarýnýn tamamlandýðýný söyledi.
6’DA
2
Aþý firmalarýna milyarlar kazandýran
bir entrika ya da hükümetin halkýmýzý
kobaylaþtýrmasý gibi senaryolarýn
doðruluðunu bilmek mümkün deðil
Aþý olmak için ‘Aþý yüzde yüz yan
etki yapmaz’ denmesini bekleyenler daha
çok bekleyecekler. Böyle bir ‘yüzde yüz’
arayýþý içinde olanlarýn, hayatýn yan
etkileri karþýsýnda ‘yüzde yüz yan etkisiz’
(yüzde yüz risksiz) neler yaptýklarýný
düþünmeleri fena olmaz.
Kimdir bu ‘yüzde yüz yan etkisiz’
tedavi peþinde olanlar?
Otomobilde emniyet kemeri
takmayan, trafikte kýrmýzý ýþýkta geçenler,
arabasýnýn penceresinden aþaðý çöp atan,
ellerini tuvaletten çýktýktan ya da burnunu
sildikten sonra yýkamayanlar, komþu
tavsiyesiyle rasgele antibiyotik
kullananlar ama doktorlarýnýn reçetesiyle
verilen ilaçlarýný kullanmaktan korkanlar...
Listeyi uzatabiliriz. Bu
listedekilerdenseniz ki olmamak pek
kolay deðil, yazýnýn gerisine bakmayýn.
Tatsýz tuzsuz bir ruh halinde olduðumu
varsayarak, baþka bir gazeteye zýplamak
en iyisi.
Ýþine gelmeyen durumlarda, bir
sebeple istemedikleri durumlara
destekleyici görüþleri internet köþelerinde
arayýp bulanlar, kendi görüþlerini
destekleyecek bilgisi kulaktan dolma
sorumsuz bir uzman da bulacaklardýr. Aþý
firmalarýna milyarlar kazandýran bir
entrika ya da hükümetin halkýmýzý
kobaylaþtýrmasý gibi senaryolarýn
doðruluðunu bilmek mümkün deðil;
konuyla bir ilgisini de kurmak zor.
Otoritelere güvensizlik, toplumun
içinde olduðu durumlara verdiði tepkilerin
akýl ve mantýk sýnýrlarýný aþmasýný
kolaylaþtýrýyor. Güvenecek kimsesi
kalmamýþ çocuklarýn zýtlaþmacýlýðý, neye
karþý çýktýðýný bilmeksizin diklenmesini
‘muhalefet’ olarak görmek mümkün deðil.
Tam tersine, kýsa bir süre sonra tam
teslimiyet ve kendine güven kaybý ile
sonuçlanacak.
Korkutucu ve tehlikeli durumlar, bizi,
duruma göre, iki yoldan birisine
sürükleyebilir.
(a) ‘hiçbir þey yapmayalým, yok öyle
þey’: özellikle deprem, küresel iklim
deðiþikliði gibi bir þeyler yapmanýn
mümkün olmadýðýný düþündüðümüz, ‘bizi
aþan’ durumlarda, durumu kontrol
edemeyeceðimiz koþullarda, zaten öyle
bir þey olmadýðýný söyleyip, tehlikeyi yok
sayarak tam siper yatabiliriz. Bunun en
kabul edilir örneði, hem ölümden korkup,
hem de bir gün ölüp gideceðimizi
bildiðimiz halde, bu ‘en büyük gerçeði’
unutabilmeyi, hiç ölmeyecekmiþ gibi
yaþamayý baþarabilmemizde, ayný
mekanizma sayesindedir. ‘unutma, arka
plana atma gibi zihinsel mekanizmalar,
hayata asýlmamýzý, er geç bir gün ölmek
gibi kontrol edemeyeceðimiz durumlara
takýlýp kalmamamýzý saðlar.
Bu mekanizmamýz bozulduðunda,
hayatýmýz üzerindeki kontrolü
kaybettiðimiz duygusuna paralel olarak,
elimize ne geçerse onu denetlemeye,
düzeltmeye ya da kontrol etmeye çalýþýrýz.
Bir tür aþýrý farkýndalýk ýþýðýn fazlasýnýn
yol açtýðý bir göz kamaþmasýna benzer
þekilde akýl kamaþmasý doðurabilir.
(b) ‘hiçbir þey yapmayalým,
yapýlabilecek her þey çok tehlikeli’ ruh
hali böyle egemenlik kazanýr.
Yediklerimizdeki kalorileri sayarken,
yiyeceklerin etiketlerini didiklerken,
doktorun önerdiði ilacý alýp almamayý
düþünürken, tehlikeyi abartmakla
kalmayýz. En azýndan bir tercihimiz
olduðu için, (örneðin aþýya) ‘evet’ ya da
‘hayýr’ demekle hayatýmýzda bir þeyi
deðiþtireceðimize inandýðýmýzdan ötürü,
durumu fazlasýyla iyi biçimde kontrol
etmeye baþlarýz.
Bu noktada, yüzünüze aynada
dikkatlice bakýn. Her milimetrekaresini
bir büyüteç yardýmýyla incelemeye
baþlayýn. Siyah noktalar, kýl diplerindeki
iltihaplanmýþ bölgeler, ergenlikten kalma
patlamýþ sivilce artýðý doku bozulmalarý
gözünüze çarpabilir. Didiklemeye
baþladýðýmýzda, prospektüs ya da
uyarýlarla ilgili bilgileri bilgilenmek ve
önlem almak için deðil de, dehþete
kapýlmak üzere okuduðumuzda, durumun
kontrolünü korkuya kaptýrýrýz. Korku
duygusu, (b) mekanizmasý kanalýyla,
kontrol edilebilir ya da bir þey yapýlabilir
algýladýðýmýz, tercih yapabilir, sorumluluk
alabilir gözüktüðümüz durumlarda iþi ele
alýr maddesindeki gibi). Yok, zaten
yapacaðýmýz bir þey yok diye
düþünüyorsak, durumun gerçek
tehlikesini unutturacak (a) mekanizmasý
devreye girer.
Ýki mekanizma da, bir biçimde ‘hiç
bir þey yapmayalým’ davranýþýný tetikler.
Karþýsýna aslan çýkan kuzunun dehþetten
adeta donakaldýðý, ne kaçabildiði, ne
savaþabildiði an ortaya çýkar. Buz keser
her tarafýmýz. Aþý korkusu, aþý tatili
vaadiyle biraz gerileyip, dünyevi bir
endiþeye dönüþünce, herkesin birden yön
deðiþtirip aþý kuyruklarýna yýðýlmasý biraz
da, buzlarýn erimesine baðlý.
Konuyla pek ilgisi olmadýðý halde,
konunun uzmaný olarak cümle âleme
kendini tanýtmýþ bir öðretim üyesi/doktor,
geçen gece katýldýðý televizyon
programýnda zaten kendisine ait olmayan
Ýngilizce bir yazýyý olduðu gibi tercüme
edip altýna imzasýný atarak internette
dolaþtýrdýðý mesajýndan gözümüzün
önünde çark edince, H1N1’e de, aþýsýna
da ‘bravo’ dedim.
Meseleyi biraz hafifletmeyi
deneyeceðim; ABD’deki doktorlar arasý
bir yazýþma grubunda aþýlardan önce
yakýnýp kötüleyenlerin, sonra da telaþa
düþüp aþýlanmaya karar verenlerin bu
sefer de aþý niye az diyenlere ithaf edilmiþ
espriye bakalým. Ýki kadýn otelin
lokantasýnda konuþuyorlar: ‘yemekler
çok iðrenç, lezzetsiz’, ‘Evet, kesinlikle.
Üstelik porsiyonlar küçücük, bir þey
yiyemiyoruz’.
Karar versek, kararýmýzýn da
sorumluluðunu alsak... Ýnanýn, çok rahat
edeceðiz sorumluluk almak, bir tavýr
takýnmaktan öte tavrýmýzýn sonuçlarýný
göðüslemek.... Çoðu durumda insana zor
gelebilir. Ama söz konusu olan çocuklar
ve saðlýk. Bildiðinizi okumadan önce
iyice düþünmek iyi olur.
BirGün
Zeynep Kuray
Kolluk kuvvetlerince katledilen 342
çocuk için tek yürek olan siyasi partiler,
demokratik kitle örgütleri, sanatçýlar ve
aydýnlar, bölgeyi yýllarca kana bulayan çocuk
katillerinin derhal yargýlanmasýný istedi.
Katledilen her bir çocuðun isminin yazýlý
olduðu beyaz önlükler ve bileklerinde
taþýdýklarý kýrmýzý bileziklerle Ýstanbul
Beyoðlu’nda bulunan Tünel'den Galatasaray
Meydaný’na yürüyen yüzlerce kiþi, 18 aylýk
bebek Mehmet'ten 14 yaþýndaki Ceylan'a
kadar tüm çocuklar için adalet talep etti.
342 sayýsýnýn sadece þiddetin doðrudan
yöneldiði çocuklarý anlatmak için bir simge
olduðuna dikkat çeken Damgacý ve Zirek,
polis, asker, korucularýn dipçikleri,
bombalarý, tekmeleriyle komaya giren, felç
kalan çocuk sayýsýnýn öldürülenlerden çok
daha fazla olduðunu vurguladý. Damgacý ve
Zirek, ''Bu þiddeti üretenlere dava bile
açýlmýyor. Açýlmýþsa da beraat ettiriliyor ya
da sembolik cezalarla yetiniliyor. Artýk yeter,
20 yýldýr on binlerce yurttaþýmýzýn yaný sýra
çocuklarýmýzýn da canýný alan zulüm dursun!''
dedi. Çocuklarýn öldürülmesine,
sakatlanmasýna yol açan kirli savaþ bitene
kadar kollarýndaki kýrmýzý bileklikleri
çýkarmayacaklarýný duyuran Damgacý ve
Zirek, ''Bilinsin ki 342 masum ruh, bu
bilekliklerle, barýþ ve adalet gerçekleþene
kadar vicdanlarýmýza sessizce, ama
susmadan bakýyor olacak'' diye konuþtu.
Bundan sonraki eylemin Diyarbakýr'da
olacaðýný da duyuran Damgacý ve Zirek,
talep eden herkese beyaz önlük ve kýrmýzý
bileklik yollayabileceklerini bildirdi.
Açýklamanýn ardýndan söz alan DTP
Milletvekilli Sebahat Tuncel ise,
parlamentoda katledilen çocuklarýn sayýsýný
sorduðunu, ancak cevap alamadýðýný söyledi.
Türkiye'nin geçmiþiyle yüzleþmesi
gerektiðini belirten Tuncel, gerçeklerin
ortaya çýkmasý için Meclis'te mutlaka
araþtýrma komisyonu kurulmasý gerektiðini
söyledi.
BirGün
Ýzmir 8. Aðýr Ceza Mahkemesi, PKK'nin
þehir yapýlanmasýnda yer aldýklarý iddiasýyla
174 gündür tutuklu bulunan 22 KESK
üyesini tahliye etti. Toplam 31 KESK'li
tutuksuz yargýlanmaya devam edecekler.
Ýzmir 8. Aðýr Ceza Mahkemesi, örgüt
üyeliðiyle yargýlanan Kamu Emekçileri
Sendikalarý Konfederasyonu (KESK) üyesi
22 kiþiyi, 174 gün sonra yurtdýþýna çýkýþ
yasaðý getirerek tahliye etti.
28 Mayýs'ta KESK'e yönelik jandarma
operasyonu sonucu gözaltýna alýnan ve 6
aydýr Ýzmir'de tutuklu bulunan 22
arkadaþýmýzýn tümü davanýn ilk
duruþmasýnda tahliye edildi.
KESK'liler tutuksuz yargýlanacaklar
74 sayfalýk
iddianamede KESK
üyelerinin de
aralarýnda bulunduðu
sanýklar,
PKK/KONGRA-GEL
örgütünün "amaçlarýna
uygun faaliyet
gösteren sivil toplum
örgütlerinin ülke
çapýnda benzer çizgide
eylem ve faaliyetlerde bulunmasý için
Kürdistan Demokratik Topluluðu / Türkiye
Meclisi'nce (KCK/TM) koordine edilmeye
çalýþýldýðý" iddia ediliyordu.
Ýddianamede ayrýca "örgütün zamanla,
sadece silahlý mücadeleyle yetinmediði,
Abdullah Öcalan'ýn talimatýyla sosyal, siyasi
ve diðer alanlarda da çalýþma yapmak
gerektiði sonucuna ulaþtýðý" belirtiliyor.
Bu nedenle de 22'si tutuklu toplam 31
KESK üyesi, 7.5 yýldan 15 yýla kadar hapis
istemiyle yargýlanýyorlardý. Bu durumda
KESK'liler tutuksuz olarak yargýlanacaklar.
(EÖ)
BÝA Haber Merkezi
342 Masum Ruh Ýçin tek Yürek
Çocuklar Ýçin Adalet Çaðrýcýlarý’nýn
düzenlediði eyleme katýlan yüzlerce kiþi,
çocuklarýn artýk ölmemesi için hep bir
aðýzdan barýþ istedi. DTP Ýstanbul
Milletvekilli Sebahat Tuncel, DTP Ýl
baþkanlarý ve yöneticileri, sanatçýlar Nur
Sürer, Ayça Damgacý ve Þevval Sam’ýn da
katýldýðý eylem, Þevval Sam'ýn ve
Mezopotamya Kültür Merkezi'nden Gulên
Mezobotan (Mezopotamya'nýn gülleri) isimli
çocuk grubunun Kürtçe ve Türkçe
seslendirdiði türkülerle baþladý.
Savaþta evlatlarýný kaybeden barýþ
annelerinin ön safta yer aldýðý eylemde,
sessizce Tünel'den Galatasaray'a yürüyen
yüzlerce kiþi, burada bölgede evlatlarýný,
kardeþlerini, yakýnlarýný kaybeden Cumartesi
Anneleriyle buluþtu. Kitle adýna, basýn
açýklamasýný Türkçe ve Kürtçe okuyan
sanatçý Ayça Damgacý ile insan haklarý
savunucusu Mensur Zirek, kolluk
kuvvetlerince acýmasýzca katledilen
çocuklarýn isimlerini tek tek sayarak adalet
istedi.
‘Araþtýrma Komisyonu Kurulsun!’
24 Kasým Öðretmenler Günü
nedeni ile
Girdiðin evlerde coþup taþarlar
Hükümler elinde ulan be para
Yalaný yok kral gibi yaþarlar
Yoksulun dilinde ulan be para
Senin yokluðundan periþan olan
Biraz insafa gel çevreni dolan
Düðün bayram eder cebinde olan
Vurguncu belinde ulan be para
Hacý Bektaþ Veli Kültür
Merkezinde düzenlenen kutlama
programý saat 10.30 baþladý.
Seni taþýyaný temenni edek
Yoksullara yardým etmese nidek
Adalete adaletsizle gidek
Soyguncu dalýnda ulan be para
Sulucakarahöyük/ HACIBEKTAÞ
Ali KAÝM
Kimileri varlýðýndan azýyor
Yoksul, yetim aç ve açýk geziyor
Olmayanlar yokluðuna kýzýyor
Tutanýn elinde ulan be para
Bazýlarý tutam tutam savurur
Bulamayan yokluðundan kavrulur
Muhtaçlarý borç da bulsa avunur
Coþkunun selinde ulan be para
Ali Turab paran yoksa dostun yok
Þans parada þükürlere karným tok
Var yemezin kazancýný yiyen çok
Mirasçý payýnda ulan be para
16.11.2009-Hacýbektaþ
Ali Özcivan
Halk Ozaný
Programa; Ýlçemiz Kaymakamý Mustafa
Eldivan, Ýlçemiz Garnizon Komutaný Recep
Cansu ve Ýlçemiz Belediye Baþkaný Ali Rýza
Selmanpakoðlu, daire müdürleri, öðretmenler,
öðrenciler ve Hacýbektaþ halký katýldý.
Programa katýlan bütün öðretmenlere ve
konuklara kýrmýzý karanfil verildi.
Program; Baþ Öðretmen Mustafa Kemal
Atatürk ve sonsuzluða uðurlanan eðitim
emekçilerinin anýsýna saygý duruþu ve Ýstiklal
Marþý ile baþladý.
Ýlçe Milli Eðitim Müdürü Kemal Ersoy’un
açýlýþ konuþmasýndan sonra Atatürk
Ýlköðretim Okulu Öðrencisi Irmak Kökver,
“Öðretmenim” adlý þiiri, Hacý Bektaþ Veli
Ýlköðretim Okulu Türkçe öðretmeni Ýlknur
Akdoðan’da “Dünyanýn Bütün Çiçeklerini
Getirin” adlý þiiri okudu.
Stajyerliði kalkan öðretmenler Lise
Müdürü Olcay Salman eþliðinde mesleðe
giriþ yemini ettiler.
Bu yýl emekli olan Atatürk Ýlköðretim
Okulu Müdürü Ali Kaim’e Nevþehir
Valiliðince düzenlenen hizmet þeref belgesi,
Ýlçemiz Kaymakamý Mustafa Eldivan
tarafýndan verildi.
Günün anlamýna uygun olarak
düzenlenen, yarýþma ve spor
karþýlaþmalarýnda dereceye giren öðrenci ve
öðretmenlere ödülleri verildi.
Atatürk Ýlköðretim Okulu Müzik
Öðretmeni Yusuf Ay, Türkçe Öðretmeni
Adnan Uslu ve Cumhuriyet ilköðretim Okulu
Anasýnýfý Öðretmeni Berk Yurtsever’den
oluþan müzik grubunun dinletileri ile devam
eden program, Kýz Meslek Lisesi
öðrencilerinin organizasyonu ile verilen
ikramla sona erdi.
Ýlçe Milli Eðitim Müdürü Kemal Ersoy
konuþmasýnda; Öðretmenlik mesleðinin
onurlu bir meslek olduðunu, öðretmenlerin
sorumluluklarýnýn büyük olduðunu, “hayatta
en hakiki mürþit ilimdir” sözünü kendimize
rehber edinmemiz gerektiðini, vurguladý.
Baþta Baþ Öðretmen Mustafa Kemal olmak
üzere aramýzdan ayrýlan tüm öðretmenlerle,
çalýþan ve emekli olan eðitim emekçilerinin
gününü kutlayarak sözlerini tamamladý.
Emekli olan Ali Kaim’in konuþmasý
sýrasýnda çok heyecanlý olduðu gözlendi.
Kaim konuþmasýna; Ýlk öðretmenler
gününün ilan ediliþini 1981 yýlýnda Karsýn
Göle Ýlçesi Uðurtaþý Köyünde bir ay
gecikmeyle öðrendiðini söyleyerek baþladý.
Öðretmenler gününün 12 Eylül 1980’de
Atatürkçülük adýna darbe yapan ama
Atatürk’ün mirasýnýn köküne kibrit suyu
dökenler tarafýndan ilan edildiðini, bu yüzden
24 Kasýmlarý benimseyemediðini fakat
kutlama etkinliklerine, 24 Kasým 1928
Tarihine ve Baþ Öðretmen Mustafa Kemal
Atatürk’e duyduðu derin saygý ve sevgiden
dolayý katýldýðýný söyledi.
Ýlan ediliþinden bu güne 24 Kasýmlarýn
Eðitimin ve öðretmenlerin sorunlarýnýn
çözümüne yönelik, bol keseden atýlan ama
hiçbir zaman gerçekleþmeyen vaatlerle
geçtiðini, artýk 24 Kasýmlarda sorunlarýn
çözüm müjdelerini duymak istediklerini
belirterek, 24 Kasýmlarýn gerçek anlamda
öðretmenler günü olarak kutlanabilmesi için
öðretmenlere önemli görevler düþtüðünü
vurguladý.
Kaim konuþmasýný, yaþadýðý sürece
öðretmen olarak kalacaðýný, devamlý
meslektaþlarýnýn yanýnda olacaðýný ve her
þeye raðmen tüm öðretmenlerin öðretmenler
gününü kutladýðýný söyleyerek bitirdi.
GEREKLÝ TELEFONLAR
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Ali Murtaza Keleþ'in Feryadý
Ankara Büyükþehir Belediyesinden
emekliyim, belediyenin pek çok birimlerinde
görev yaptým, belediye hukuku içerisinde bir
insan olaraktan, buradaki belediye alt yapý
hizmetlerinden dolayý yaþadýðým sýkýntýlardan
dolayý üzgünüm.
Oysa bu memleketin bir çocuðu olarak
uzun yýllardan sonra emekli olarak
Hacýbektaþ'taki baþlattýðým inþaatý tamamlayýp
huzur içerisinde yaþamak istiyorum. Ama
Hacýbektaþ Belediyesi uzun yýllardýr alt yapý
sorunlarýný çözmediðinden dolayý sýkýntý
içerisindeyim, inþaat ruhsatým var ama yolum
yok, Belediyeye ait kanalizasyon þebekesi
döþenmediðinden dolayý benim meskenimin
kanalizasyon baðlantýsýný yapamýyorum. Ve
bu olaydan dolayý insan ve çevre saðlýðýný
tehdit eden konumdan dolayý Belediye ile iki
defa yazýþma yaparak maðduriyetimin
giderilmesini talep ettim.
Bu güne kadar Hiçbir çözüm giriþimini
görmedim, oysa þahsen belediye baþkanýmýzla
yaptýðým görüþmede “ne demek, sen niye
yapacaksýn, belediye elemanlarýný yarýn oraya
gönderiyorum, sorunu çözeriz” dedi. Fakat
aylar geçti yine sorun duruyor. Ýkinci kez
yazýlý dilekçe ile tekrar “kanalizasyonun ne
zaman yapýlacaðý” konusunda müracaatýmý
yaptým. Bu müracaatýmda “yapýlacak kanal
masraflarý ne ise tek ben ödeyim” diye yazýlý
taahhütte bulundum. Ama yine sorun
çözülmedi.
Ben artýk kasten bu iþin savsaklandýðýný
düþünüyorum. Çünkü 11 yýl oldu hala
Belediyenin yapmasý gereken hizmetler yerine
getirilmedi. Yalnýzca meskenimin su
aboneliðini verdiler. Alt yapý hizmetlerinin
hiçbirini yerine getirmediler.
Benim bu belediye hizmetlerinden
çektiðimi bir ben bilirim, meskenimin
bulunduðu arazinin yüksek eðiminden
kaynaklý, toprak kaymasýný önlemek için
ruhsat veren belediye istinat duvarýný yapmak
zorundadýr. Ama yapmadýlar. Bu günkü
maliyeti yaklaþýk 8 000 TL. Olan istinat
duvarýný da ben yapmak zorunda kaldým.
Yanýmdaki sokaklarýn yolu yapýlý, benim
inþaatimin yolu yok, istinat duvarýný yapsa
yolu yapacaktý, istinat duvarýný yapmamak
için yolu da yapmayarak bu günlere kadar
beni maðdur ettiler.
Yapý izni veriyorsun, inþaat izni
veriyorsun, yol yok, kanalizasyon yok, istinat
duvarý yok, o zaman niçin ruhsat verdiniz?
Benim inþaatimin durumu yýlan hikayesini
geçti, belediye asli görevi olan hizmetleri ne
zaman yerine getirecek?
Belediye 11 yýldýr yerine getirmesi gereken
hizmetleri artýk yerine getirse de ben de
konutumda rahat edebilsem.
Bu þekilde giderse, Belediyenin yanlý
davranýþý karþýsýnda bir de hukuk savaþý
vermek zorunda býrakýlacaðým.
Kaymakam
Kaymakamlýk Yazý Ýþ.
Sos. Yar. ve Day.
Özel Ýdare
Nüfus
Belediye Baþkanlýðý
Milli Eðitim Müd.
Halk Eðitim Müd.
Askerlik Þubesi
Kapalý Spor Salonu
Devlet Hastanesi
Ýlçe Saðlýk Grup Bþk.
Tapu Sicil
C.Savcýlýðý
Adliye
Adliye
Kütüphane
H.B.V Kültür Merkezi
Müze
Turizm Danýþma
Emniyet Amirliði
Karakol Amirliði
Jandarma
Ýlçe Tarým
Lise
Kýz Meslek Lisesi
Mal Müdürlüðü
Kadastro
Karaburna Belediye
Kýzýlaðýl Belediye
PTT.
T.M.O.
Türkiye Ýþ Bankasý
Ziraat Bankasý
Þoförler Cemiyeti
Esnaf Odasý
Tarým Kredi Koop.
TEDAÞ
Çiftci M.K.Baþkanlýðý
Rýfat Kartal Huzurevi
Sulucakarahöyük Gzts
Taþýyýcýlar koop
Nevþehir Seyahat
Þanal Seyahat
Mermerler Seyehat
Dergah Taksi Duraðý
Terminal Taksi
Huzurevi
Hacýbektaþ Noterliði
Hacýbektaþ Öðretmen evi
441 3009
441 34 10
441 39 77
441 31 01
441 31 02
441 37 44
441 30 16
441 30 48
441 30 10
441 35 20
441 30 15
441 36 32
441 32 49
441 35 38
441 35 38
441 30 18
441 30 19
441 33 94
441 30 22
441 36 87
441 26 97
441 36 66
441 38 08
441 30 20
441 37 74
441 31 08
441 30 56
441 35 37
453 51 30
455 61 29
441 35 55
441 30 11
441 35 00
441 33 26
441 30 74
441 37 42
441 32 76
441 31 42
441 36 80
441 33 38
441 39 47
441 20 06
441 30 43
441 33 59
441 21 73
441 25 25
441 27 97
441 33 38
441 35 23
441 31 20
ARAÞTIRMA
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ‘Kürt
Açýlýmý’ adý altýnda yapýlan tartýþmada,
devletin geçmiþteki Kürt isyanlarýný bastýrma
yöntemlerinin bir bakýma aynýsýnýn izlenmesi
gerektiðini belirten CHP milletvekili Onur
Öymen, Dersim katliamýný örnek verdi.
Dersim’de özlenen jenosidin, bugün de
Kürtlere karþý uygulanmasý gerektiðini
belirtti. Güncel politikanýn ana konusu olan
baþta Dersimliler ve Aleviler olmak üzere
toplumun bütün kesimleri arasýnda ciddi bir
tepkiye yol açan Dersim jenosidiyle devletin
izlemek istediði politikayý deþifre etmek,
hem geçmiþi hem de bugünü kavramak
bakýmýndan önemli bir konuyu teþkil ediyor.
Devletin sömürgeleþtirme politikasýna
en somut örneklerden biri Dersim’dir.
Kürtlerin yoðunluklu olarak yaþadýðý
bölgelerde, siyasal iktidar tarafýndan
gerçekleþtirilen katliamlarla Türk devletinin
faþist Almanya ile geliþtirdiði sýký iliþkiler
ve Panturanizmin devlet politikasý haline
getirilmesi birbirini takip eden eþ zamanlý
bir süreç içerisinde gerçekleþtirildi.
Dersim gerçeði, devletin ýrkçýlýk ve
þovenizm politikalarý ekseninde, Kürtlerin
bir bütün olarak asimile edilerek
Türkleþtirilmesidir. Ýþlenen bütün
katliamlarýn ve sürgünlerin temeli budur.
Avrupa’da geliþen ve iki büyük emperyalist
ülkede iktidara gelen faþizmin, Türkiye’de
ýrkçý ve þovenist politikalarýn geliþtirilmesine
nesnel bir zemin hazýrladýðý da söylenebilir.
Ancak, Devletin Kürt politikasý esas olarak,
tarihten gelen sömürgeleþtirme politikasýnýn
bir devamý netliðindedir. Bu bakýmdan, Aðrý,
Zilan, Koçgiri, Dersim isyanlarýnýn ortak
özelliði, devletin sömürgeleþtirme
politikasýna karþý Kürt ulusunun kendi
varlýðýný koruma mücadelesidir.
1926’da Planlandý
Dersim’de devletin katliam hazýrlýðý daha
1926’larda planlanmýþ ve buna göre
hazýrlýklarýn yapýlmasý istenmiþtir. Mülkiye
Müfettiþi Hamdi Bey’in 1926’da hazýrladýðý
raporda þunlar söyleniyor; “Dersim,
Hükümet-i Cumhuriyet için bir çýbandýr. Bu
çýban üzerinde kat-i bir ameliye yapmak
gerekir...” Önerisi ise þu: “Görecekleri tazyik
üzerine daðlara çekilecek müsellah halký da
kara ve hava kuvvetleri ile tazyik etmek.”
Daha 1926’da yapýlan bu deðerlendirmeye
göre hazýrlýklarýna baþlayan, CHP’lileþen
devletin Umumi Müfettiþi Ýbrahim Tali
Bey’in 1930’da hazýrladýðý raporda bu
hazýrlýklar çok daha bir netlik kazanýyor;
“Elaziz’de bir bomba tayyare filosu
bulundurularak, mühim vak’alar yapan veya
hükümetin tebligatýna muhalefet eden aþiret
köylerini müessir bir surette bombalamak,
ziraat ve hayvanlarýný imha etmek ve rahatça
ikamelerine mani olmak” için gerekli askeri
hazýrlýklarý yapýlmasýný öneriyor. Devletin
Dersim’e yönelik katliam hazýrlýðý 1938’den
tam 12 yýl önce baþlýyor. 1938’de Dersim
halkýnýn imha ve asimilasyona karþý çýkýþý
katliam için sadece küçük bir gerekçedir.
Bu katliam için devletin bütün
yöneticilerinin söyledikleri ve hazýrladýklarý
raporlarda ortaya çýkan ýrkçý, þovenist,
asimilasyoncu Türkleþtirme politikalarý,
devletin stratejik yönelimini yansýtmaktadýr.
2510 Sayýlý Ýskan Kanuna göre hazýrlanan
plan þunlarý içeriyor; “Dahili iskan safahatý
cümlesinden olarak ana dili Türkçe olmayan
nüfus þekillerine ve bu surette, hars ve
vahdetinin kanuni salahiyet alýnmasý
düþünülmüþtür...” Ana dili Türkçe olmayan
kesimlerin ve özellikle Kürt bölgeleri
kastedilerek Türkleþtirilmesi ve tek tip ýrkýn
yaratýlmasý için, bölgedeki bütün ulusal ve
kültürel etkinliðe son verilmesi
düþünülmektedir. Özellikle de, Avrupa’da
esen ýrkçý ve faþist rüzgârý da arkasýna alan
CHP hükümeti, bu ýrkçý ve þovenist
politikalarý tam gaz uygulamýþtýr.
Ýskân Encümen Raporu
27 Mayýs 1934 tarihinde ‘Ýskân Kanunu
Muvakkat Encümen Raporu’ hazýrlanýr.
Raporda þunlar yazýlýdýr: “Öteden beri Türk
kültürüne uzak kalmýþ olanlarýn ülkede
yerleþerek onlara Türk kültürünü
benimsetmek için devletin yapacaðý iþler bu
kanunda açýkça gösterilmiþtir. Türk
bayraðýna gönül baðlamýþ iken Türk
yurttaþlýðýný, kanunun onlara verdiði her
türlü haklarý kullanmakta olanlarý, Türkiye
Cumhuriyeti uygun göremezdi. Bunun
içindir ki, bu gibileri Türk kültüründe eritmek
ve onlarý Türk olduklarý için daha saðlam
yurda baðlanmak yollarýný bu kanun
göstermiþtir. Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nde, Türküm diyen herkesin bu
Türklüðü devlet için belli ve açýk olmalýdýr.
Burada devlet, hiçbir Türkün
Türklüðünden bir soluk iþkillenmek istemez.
Yalnýz devletin kanunlarýndan her türlü
koruyuculuðu ve yararlýðý görerek her Türk
gibi yurdun bütün iyiliklerini, kazançlarýný,
verimlerini bol bol almakla beraber Türk
duygusunu taþýmaz gibi durmak iþini bu
kanun kökten kesip almýþtýr. Türkiye
Cumhuriyeti bütün bunlarýn nereden
geldiðini araþtýrarak bu kanunla
uygunsuzluklarýn hepsini ortadan
kaldýrmýþtýr.”
Türk Milliyetçiliði Çatýsý
Bu kanun Türkiye Cumhuriyeti vatandaþý
olup ea ‘Türklük duygusunu’ taþýmayanlara
karþý alýnmasý gereken önemleri belirtmekte
ve bunlarýn ‘nasýl Türkleþtirileceði’nin
planlarýný ortaya koymaktadýr. CHP
iktidarýnýn ve devletin resmi politikasýný
ortaya koyan bu kanun, Anadolu’da yaþayan
farklý uluslarýn üç temel koþul altýnda asimile
edilmesi amaçlanmaktadýr. Türk dili, Türk
kültürü ve Türk kaný. Bunlarýn birleþtiði üst
aþama ise ‘Türk milliyetçiliði’ olarak ifade
edilmektedir.
“Maksat, bunlarýn süratle ana dillerini
unutmasý, Türklerle karýþmasý olduðundan,
büyük köylerde, bir mahallede veya birbirine
komþu ve kolaylýkla toplanýr bir yerde
olmamak þartýyla oturtulmalarýnda beis
görülmemiþtir...” Irkçý ve asimilasyoncu bir
politikayý ifade eden Ýskân Kanunun baþarýlý
bir tarzda uygulanmasý için Kürtlerin
yaþadýklarý topraklardan zorla göç ettirilmesi
ve devletin istediði herhangi bir bölgede
zorunlu iskana tabi tutulmasý için devletin
bütün ‘sert’ tedbirleri uygulanmýþtýr. Bir
ulusun tarihten silinmesi için hazýrlanmýþ
ve katliamlara dayanýlarak yaþama geçirilmiþ
bir kanundur. Mevcut topraklar üzerinde
‘tek ýrk, tek dil, tek ulus’un yaþamasý ve
mevcut zenginliklerin bir tek ulus tarafýndan
paylaþýlmasý politikasý özünde faþist bir
politikadýr. Devletin politikalarýný
oluþturanlar da ve yaþama geçirenler de
devletleþmiþ olan CHP’dir.
Sovyetlere karþý Kürtler!
Dersim’de uygulanmaya konulan
‘Zorunlu Ýskân Yasasý’nýn diðer önemli bir
nedeni de, Devletin, Ýkinci Dünya Savaþý’nda
faþist Almanya yanýnda savaþ girme
hazýrlýklarý ve Turancýlýk politikasý
ekseninde, Sovyet sýnýrlarýndaki Türk
kökenli cumhuriyetlerin iþgal planý ile
doðrudan bir iliþkisi vardýr. Zorlu dað
koþullarýna dayanýklý Kürt halkýnýn, Ýkinci
Dünya Savaþý’nda Sovyet sýnýrlarýndaki Türk
kökenli halkýn yaþadýðý topraklarýn iþgalinde
kullanýlmasý planlanmaktadýr. Türk
devletinin, faþist Almanya ile birlikte
Sovyetler Birliði’nin iþgaline hazýrlanýrken,
Kürtlerin savaþta kullanýlmasý
amaçlanmaktadýr. CHP’nin Baþkan
Yardýmcýsý ve Nazi görüþleriyle tanýnan
Baþbakan Þükrü Kaya: “Kaput ve kalýn
fanila altýnda üþüyen askerlerin yerine,
Dersim’in sert ikliminde yakasý ve baðrý
açýk yürüyen, sarp daðlarýnda seke seke
yürüyen Dersimlilerin muhtemel harpte
kullanýlmasýnýn iyi olacaðý” görüþündedir.
Genelkurmay Baþkaný Fevzi Çakmak da
Erzincan ve çevresinde yaptýðý gezi
sonucunda, Kürtlerin imha edilmesine iliþkin
bir rapor hazýrlýyor. Uygulamaya konulan
politika çok açýk. Kürtlerin asimile
edilebilmesi için binlerce yýldýr yaþadýklarý
topraklardan koparýlarak daðýtýlmasý ve bu
bölgelere Türklerin yerleþtirilerek nüfus
dengesinin deðiþtirilmesi amaçlanmaktadýr.
Bu uygulama, yerli halklarýn/Kürtlerin zor
kullanýlarak kendi topraklarýnda sürülmesi
ve baþka bölgelerde getirtilen
nüfusun/Türklerin yerleþtirilmesine dayanan
sömürgeciliðin Anadolu topraklarýndaki
somutlaþmýþ biçimidir.
Bu politik uygulamada sadece Kürt
nüfusunun daðýtýlmasý olarak yansýmýyor
ayný zamanda farklý mezheplerde baský altýna
alýnýyor. Erzincan bölgesinde Alevilerin
yoðunluklu olduðu çok açýk olarak ifade
edilmekte ve bunlara karþý alýnmasý gereken
‘tedbirler’ üzerinde durulmaktadýr. Böylece
uygulamaya konulan politika ile bölge
Türkleþtirmekle kalmýyor ayný zamanda
sünnileþtirilmesini amaçlýyor. Bu kararlarla
‘laik’ olan devletin, sünnileþtirme
politikasýnýn ‘küçük’ bir yansýmasý olarak
karþýmýza çýkýyor.
Kürt dilinin, kültürünün konuþulmasýný,
yayýlmasýný dahi sakýncalý gören Ýslamcý
Genelkurmay Baþkaný Fevzi Çakmak,
alýnmasý gereken önlemleri de sýralamakta
ve özellikle Kürt ve Alevi kökenli olan devlet
memurlarýnýn görevlerinden alýnmasý için
talimat vermektedir. Yani Türk devletinin
hangi kademesi olursa olsun, Türk
olmayanlara kapatýlmalýdýr, farklý ulus ve
mezheplerden olanlar, ‘devletin en küçük
biriminde’ dahil tutulmamalýdýrlar.
Bütün bunlarýn politik arka planýný,
kendisini Ýnönü’ye suikast yapacak kadar
güçlü hisseden CHP’nin Baþbakanlarýndan
Þükrü Kaya açýklýyor: “...Bu kanun tek dille
konuþan, bir düþünen, ayný hissi taþýyan bir
memleket yapacaktýr...” Devlet otoritesinin
saðlanmasý için uygulanmaya konulan
milliyetçilik, Anadolu topraklarýndan, ‘tek
dili konuþan, tek düþünceyi taþýyan ve bir
hisse/milli duyguya sahip bir topluluðun
yaratýlmasý için kullanýlmaktadýr.
CHP Gelen Baþkan Vekilliði,
Baþbakanlýk ve Dýþiþleri Bakanlýðý yapmýþ
Þükrü Saraçoðlu 1942’de þu konuþmayý
yapýyor; “Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima
Türkçü kalacaðýz. Bizim için Türkçülük bir
kan meselesi olduðu kadar ve en az o kadar
bir vicdan ve kültür meselesidir...”
Türkçülüðü bir ‘kan’ meselesi olarak ele
alan zihniyetin politik düþünüþ tarzý ancak
faþizm olabilir. Zaten bu konuþmanýn, faþist
Almanya ile Turancýlýk hayalleriyle yanýp
tutuþan Türkiye’nin iliþkilerinin en üst
noktadan olduðu bir döneme tekabül etmesi
tesadüfi deðildir.
Dersim örneði esas olarak bütün Kürt
bölgelerinin sömürgeleþtirilme politikasýnýn
somut bir örneðidir. Yani Kürtlerin
Türkleþtirilmesi planýdýr. Bu plan,
devletleþen CHP’nin uyguladýðý en önemli
stratejik politikalarýndan biridir.
Devletleþen CHP gibi bir partinin temel
politikasý hemen her dönem buydu. Hiçbir
dönem bu politik stratejilerinden bir
deðiþiklik olmadý. Dün de bugün de ayný
politika devam etmektedir. Kendini devletin
tek sahibi gören CHP’nin politik telaþý ve
korkusu, Kürt sorunun çözümü ve Kürtlerin
demokratik haklarýna kavuþmasýdýr; bu,
kendilerinin iktidar gücünün toptan ortadan
kalkmasý anlamýna gelir. Bu nedenle devletin
temel politikasý olan farklý etnik yapýlarý
yok saymaya devam edilmesi için bütün
çýðýrtkanlýðý yapmaktadýr. Baykal da, Öymen
de kendi varlýk nedenlerini Türküz demekten
buluyorlar, çünkü baþka þanslarý yoktur.
Bilinmesi gereken bir nokta var,
geçmiþten çok farklý olarak, Kürt halkýnýn
bilinç ve örgütlülük düzeyi ve ona önderlik
eden toplumsal hareketin tarihsel politik
eðilimi ve yönelimi ile Kürt halkýnýn böyle
kaba yöntemlerle yenilemeyeceðini ortaya
koymaktadýr. Ayrýca Türk halký da bu tür
bir katliama onay vermeyecektir.
BirGün
Charles Darwin’in doðumunun iki
yüzüncü, doðal seçilim yoluyla evrim
kuramýný ortaya attýðý kitabý Türlerin
Kökeni’nin yayýmlanmasýnýn yüz ellinci yýlý
onura 2009 yýlý Darwin Yýlý olarak kutlanýyor.
Türlerin Kökeni’nin yayýmlandýðý gün olan
24 Kasým’ýn yaklaþmasýyla yýlýn son aylarýnda
Darwin Yýlý etkinliklerinde yeniden bir
canlanma yaþayacaðýz gibi görünüyor. Darwin
Yýlý’ný, Charles Darwin üzerinden evrim
kuramýna karþý yürütülen kampanyaya bilim
dünyasýnýn verdiði bir yanýt olarak
deðerlendirilebiliriz. Evrim karþýtlarýna göre
evrim kuramý ‘sadece bir teoridir’ dahasý bu
‘Darwin’in teorisidir’.
Evrim fikrini Darwin mi buldu? Elbette
hayýr. En geniþ anlamýyla evrim düþüncesi,
yani yaþamýn doðal süreçler sonucu ortaya
çýkýp geliþtiði fikri Eski Yunan’a kadar uzanýr.
Modern anlamýyla biyolojik evrim
düþüncesinin kökeniniyse Charles
Darwin’den yüz yýl öncesine kadar götürmek
mümkündür. Darwin, evrim kuramýný
tümüyle yalýtýlmýþ bir biçimde, hiç kimseden
etkilenmeden geliþtirmiþ, onu yoktan yaratmýþ
deðildir. Ýnsanlýk tarihinde onu bulabilecek
tek kiþi de o deðildi. Darwin dünyayý dolaþtýðý
tehlikeli yolculuðu sýrasýnda talihsiz bir
kazaya kurban gitseydi bile, bugün hâlâ
canlýlarýn bir yaratýcý tarafýndan kusursuz ve
bulunduklarý ortama en uygun þekilde, tek
tek yaratýldýðýna inanýyor olmayacaktýk.
Aslýna bakarsanýz onu, baþyapýtý Türlerin
Kökeni’ni, yýllar süren çalýþmalarýnýn,
dünyanýn dört bir yanýndan topladýðý olgular
yýðýnýn bu beþ yüz sayfalýk özetini alelacele
yayýmlamaya zorlayan öykü tam da bunun
aksini söylemektedir: Darwin’in yolunun
Alfred Russel Wallace’la kesiþmesinin
öyküsü. Wallace adýnda genç bir doða
bilimcinin Endonezya’daki bir adadan
gönderdiði mektuptan, henüz yakýn çevresi
dýþýnda kimseye açmadýðý kendi kuramýnýn
çýkmasý karþýsýnda Darwin’in yaþadýðý þok
ve hayal kýrýklýðýný þu sözlerinden
öðreniyoruz: “Hayatýmda hiç bu kadar
þaþýrtýcý bir tesadüfle karþýlaþmamýþtým...
Kullandýðý terimler bile benim bölümlerimin
baþlýklarý gibi duruyor... Böylece benim tüm
özgünlüðüm kaybolmuþ oldu, ne deðeri
olacaktýysa da artýk yok olup gitti.”
Dostlarý Lyell ve Hooker’ýn ustaca
manevralarýyla Darwin öncelik hakkýný
kaybetmekten kurtulur. Doðal seçilim yoluyla
evrim kuramý, 1858 yýlýnda Linean
Derneði’nin bir toplantýsýnda Wallace’in
Darwin’e gönderdiði makaleyle Darwin’in
kendi kuramýný anlattýðý kýsa bir makalenin
birlikte okunmasýyla dünyaya duyurulur ve
hiç bir þey olmaz. Ta ki bir yýl sonra 24 Kasým
1859’da Darwin Türlerin Kökeni’ni
yayýmlayýncaya kadar. Türlerin Kökeni’nin
ve Darwin’in baþarýsýnýn ne olduðu konusuna
tekrar döneceðiz. Þimdi bugünden geçmiþe
doðru bakýp baþka bir yanýlgýyý düzeltmeye
çalýþalým.
Evrim kuramý hâlâ ‘Darwýn’in teorisi’
mi?
Elbette hayýr. Darwin kuramýnýn en zayýf
noktalarýndan biri onun zamanýnda kalýtým
mekanizmalarýnýn bilinmemesiydi. Kuramýn
bu zaafý yaþamýn sonlarýna doðru Darwin’in
Lamarkçýlýða yaklaþmasýna neden olur.
Darwin’in ölümünden bir süre sonra
‘Darwinizmin Tutulmasý’ olarak adlandýrýlan
bir döneme girilir. Bu tutulma büyük oranda
yeni keþfedilen Mendel genetiði ile doðal
seçilim mekanizmasý arasýnda görülen
uyuþmazlýktan kaynaklanýr. Artýk doðal
seçilim yaþamýn evrimi açýsýndan önemli bir
mekanizma olarak görülmüyor yeni
keþfedilen mutasyon olgusuna önem
veriliyordu. Mendel genetiði ile doðal seçilim
yoluyla evrim kuramýnýn birleþtirilmesi
1930’larda çok sayýda bilim insanýn
katkýlarýyla gerçekleþtirildiðinde evrim
kuramý bugün bizim bildiðimiz biçimine
kavuþmuþ olur. Modern Sentez olarak bilinen
bu sürecin ardýndan evrim kuramý biyolojinin
pek çok alanýyla birleþir, doðal seçilim dýþý
yeni evrimsel mekanizmalar fark edilir,
DNA’nýn yapýsýnýn çözülmesiyle de evrimsel
biyolojinin önünde önceden hayal edilemeyen
yeni olasýlýklar doðar.
Bugün evrim kuramý sürekli olarak yeni
olgularla desteklenen, pek çok farklý alana
ayrýlmýþ dünyanýn dört bir tarafýnda binlerce
bilim insanýn üzerinde çalýþtýðý bir kuramdýr.
Dahasý evrim kuramý yaþam bilimlerinin
tümünü bir arada tutan bir iskelet haline
gelmiþtir.
Darwýn’i özel yapan nedir?
Evrim fikri ilk kez Darwin tarafýndan
ortaya atýlmadýysa ve evrim kuramý bugün
Darwin’in ilk ortaya attýðý halinden çok
farklýysa neden evrim deyince ilk aklýmýza
gelen isim onunki? Onu evrimcilerin gözünde
bir kahraman, evrim karþýtlarý içinse bir
düþman haline getiren nedir? Bu sorunun
cevabý için Modern Sentezin mimarlarýndan
Ernst Mayr’a kulak verelim: “Bazý filozoflarýn
ve kavrayýþlý biyologlarýn cesurca çabalarýna
raðmen, yaratýlmýþ ve esasen deðiþmez dünya
kavramýnýn saltanatý sürdü. Ta ki biri, Charles
Darwin, onu bir seferde sonsuza kadar ortadan
kaldýrýncaya kadar.” (Mayr, 1982) Türlerin
Kökeni’nin yayýmlanmasýnýn ardýndan
baþlayan süreçle yaratýlýþ düþüncesi bilimsel
tartýþma alanýn dýþýna itildi. Darwin’in titiz
bir biçimde topladýðý olgular yýðýný bilim
dünyasýný evrimin varlýðýna ikna etti.
Evrimleþmeyi saðlayan sürecin ne olduðu ise
tartýþýlmaya devam etti.
Türlerin Kökeni’ni okumaya baþlayan
biri bugün hâlâ evrim karþýtlarý tarafýndan
kullanýlan pek çok argümanýn asýl kaynaðýnýn
bizzat bu kitap olduðunu hayretle görecektir.
Dahasý Darwin’in bu sorulara verdiði ikna
edici yanýtlarla kuramýnýn kabul edilmesini
saðlamýþtýr. Evrim karþýtlarý bugünün
bilimiyle deðil ama Darwin’le tartýþmayý
ýsrarla sürdürüyorlar.
‘Türlerin Kökeni’ni okumak
Yüz elli yýlýn ardýndan beþ yüz sayfalýk
Türlerin Kökeni’ni okumak biyoloji
öðrencileri için bile güç bir iþtir. Anlamlarý
deðiþen kavramlar, o zaman bilinmeyen
bugün evrim deyince olmazsa olmaz unsurlar
ya da Darwin’in kuramýný kabul ettirmek için
hesaplaþmasý gereken bugün artýk unutulan
o zamanýn tartýþma konularý kitabýn
anlaþýlmasýný güçleþtirir. Geçtiðimiz günlerde
Versus Yayýnlarý’ndan çýkan Türlerin
Kökeni’nin Resimli Uyarlamasý’nýn bu
güçlüklerin aþýlmasýn da Türkçedeki önemli
bir eksiði dolduracaðýna inanýyorum. Yaban
hayat ekolojisi üzerine eðitim almýþ ödüllü
gazeteci ve yazar Michael Keller’in yazdýðý
ve bilim çizeri Nicolle Rager Fuller
çizimlerini yaptýðý bu Türlerin Kökeni’nin
çizgi roman uyarlamasý konuyla ilgilenen
herkesin keyifle okuyacaðý bir kitap. Tümüyle
renkli çizimlerden oluþan kitabýn, yalnýz bir
yaþam aðacý grafiði bulunduran orijinal
Türlerin Kökeni’nden çok daha renkli olduðu
kuþku götürmez.
Üç kýsýmdan oluþan kitabýn ‘Bir Kuramýn
Baþlangýcý’ adlý ilk kýsmý Beagle
Yolculuðu’ndan dönen genç Darwin
yaðmurlu bir günde Falmouth Limaný’nda
karaya ayak basmasýyla baþlýyor. Beagle
Yolculuðu’nda karþýlaþtýðý olgular ve
çocukluða geri dönüþlerin yaþandýðý ve
Darwin’in dostlarýna yazdýðý orijinal
mektuplardan alýntýlarýn bulunduðu bu ilk
bölüm, Darwin’in yaþamýnýn kitap
yayýmlanýncaya kadar ki dönemine ve kuramý
oluþturma sürecine dair kesitler sunuyor.
Alfred Russel Wallace’ýn evrim kuramýný
buluþu ve Darwin’e yazdýðý mektuptan
alýntýlara da bu bölümde yer veriliyor.
‘Türlerin Kökeni’ adlý ikinci kýsým, orijinal
Türlerin Kökeni’nin her bir bölüme karþýlýk
gelen bir bölümle bizlere renkli bir Türlerin
Kökeni’ni okuma deneyimi yaþatmak üzere
planlanmýþ. Büyük oranda Türlerin
Kökeni’nden orijinal cümleler hazýrlanmýþ
bu kýsýmda zaman zaman günümüzden
bilgiler de verilerek Türlerin Kökeni’yle
aramýzdaki 150 yýllýk zaman farký bir miktar
giderilmeye çalýþýlmýþ.
Türlerin Kökeni’nin bir özetinin
sunulduðu bu ikinci kýsýmda: “Göz gibi
muhteþem bir organ nasýl evrimleþmiþ
olabilir? Ýçgüdüler doðal seçilimle oluþabilir
mi? Neden her yerde geçiþ biçimler
göremiyoruz?” Benzeri bugün sorulmaya
devam eden pek çok soruya Darwin’in verdiði
yanýtlarý bulabilirsiniz. Darwin’in bu
“zorluklar hakkýndaki nihai kararý... büyük
çoðunluðunun sadece görünüþte zorluk
olduklarý, gerçek zorluklarýnsa,... kuram için
ölümcül olmadýðý” yönündedir.
Kitabýn üçüncü ve son kýsmýndaysa
Darwin’in ardýndan günümüze kadar evrim
kuramýnda kaydedilen geliþmelere yer
veriliyor. Mendel’den Craig Venter’e uzanan
bu yolculukla evrim kuramýnýn son durumu
hakkýnda genel bir fikre sahip oluyoruz.
Türlerin Kökeni Resimli Uyarlama
Charles Darwin’in baþyapýtýný yazarýn
yaþamýndan ve mektuplaþmalarýndan
kesitlerle destekleyen ve onu geçmiþten
günümüze taþýyan bölümleriyle Darwin
Yýlý’nda Darwin’i anlamanýn en renkli ve
kapsamlý yollarýndan birini sunuyor.
Türlerin Kökeni Resimli Uyarlama
Michael Keller
Çeviren: Murat Gülsaçan
Resimleyen: Nicole Rager Fuller
Versus Kitap Yayýnlarý
2009, 192 sayfa, 20 TL.
Radikal Kitap
Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR
Aile hekimliði için Kapadokya
Dedeman Otel'de yapýlan kura çekimine
Ýl Saðlýk Müdürü Dr. Hasan Yýlmaz, Ýl
Saðlýk Müdür yardýmcýlarý ve aile hekimi
adayý doktorlar katýldý. Burada konuþan
Nevþehir Ýl Saðlýk Müdürü Dr. Hasan
Yýlmaz, Türkiye'deki 34 pilot ilden biri
olan Nevþehir'de uygulamaya 4 Ocak
2010 tarihinden itibaren geçileceðini ve
bunun için gerekli altyapý çalýþmalarýnýn
tamamlandýðýný söyledi. Aile hekimliði
sistemi ile birlikte bundan böyle
Nevþehir'de her vatandaþýn baðlý
bulunduðu bir hekiminin olacaðýný ifade
eden Dr. Yýlmaz, sistem sayesinde ikinci
ve üçüncü basamak saðlýk
merkezlerindeki yoðunluðun da sona
ereceðini vurguladý.
Dr. Hasan Yýlmaz, bunun bireye
yaþamýnýn tüm evrelerinde kapsamlý,
sürekli ve bütüncül saðlýk hizmeti
verilmesini amaçlayan özgün, akademik
ve bilimsel bir týp disiplini olduðunu
kaydetti. Aile hekimliðinde amacýn birinci
basamakta tedavi edilebilecek olan büyük
bir hasta gurubunun ikinci ve üçüncü
basamak kurumlarýna gitmeden taný ve
tedavilerinin daha hýzlý ve süratli
yapýlmasý, zaman ve iþgücü kaybýnýn
önlenmesi olduðunu belirten Dr. Hasan
Yýlmaz, "Aile hekiminin görevleri; birinci
basamak tedavi hizmetleri, ikinci ve
üçüncü basamak tedavi hizmetlerinin
takibi, kiþiye yönelik koruyucu saðlýk ve
aile planlamasý hizmetleri, laboratuar
hizmetleri, periyodik muayene ile ilk ve
Sulucakarahöyük/ KAYSERÝ
3 bin 916 metre yüksekliði ile
Türkiye'nin en yüksek 5. daðýna sahip
olan Erciyes Daðý'nda yýlýn dört mevsimi
yürüyüþ gerçekleþtiren onlarca gruplarý
bulunuyor.
Üye sayýlarý 2 ile 30 kiþi arasýnda
deðiþen yaklaþýk 35 grubun, Erciyes
acil yardým hizmetleri olarak belirlendi.
Saðlýk Bakanlýðý 2005 yýlýnda Aile
Hekimliði Projesi'ni baþlatmakla beraber,
bizler toplumsal bazda yaptýðýmýz saðlýk
hizmetlerini, toplumsal bazýn yanýnda
bireysel olarak nasýl yapabilirizi
tartýþmaya çýkarttýk. Bundan sonra hem
toplumsal hem de bireysel düþüneceðiz.
Aile hekimliðinin esas felsefesi;
toplumdaki tüm bireyleri sosyal,
psikolojik ve saðlýk olarak en iyi hale
getirmeye çalýþmak" dedi.
Nevþehir'de sistem ile ilgili tüm
çalýþmalarýn büyük bir titizlikle
yürütüldüðünü ve uygulamada hiçbir
aksaklýðýn yaþanýlmayacaðýný vurgulayan
Hasan Yýlmaz, kura ile birlikte aile
hekimlerinin görev yapacaðý yerlerin
belirlendikten sonra vatandaþlarýn Aile
Saðlý Merkezi'ne dönüþtürülecek olan
saðlýk ocaklarýndan kendi hekimlerini
öðrenebileceklerini kaydetti. Ortalama 3
bin 200 kiþiye bir hekimin düþtüðünü
söyleyen Dr. Yýlmaz, vatandaþlarýn
hekimlerini 6 ay sonra diledikleri takdirde
Saðlýk Ýl Müdürlüðü'ne yapacaklarý
baþvuru ile deðiþtirebileceklerini de
sözlerine ekledi.
Konuþmalarýn ardýndan görev puaný
en yüksek olan hekimlerden baþlanarak
aile hekimi görev yerleri belirlendi. Görev
puaný en yüksek olan hekimden
baþlanýlarak yapýlan düzenlemede, önce
yüksek puanlý hekimler tercih ettikleri
Aile Saðlýðý Merkezi'ni belirtti, daha
sonra boþ kalan yerler için kura çekimine
gidildi. Kura çekimi ile 83 aile hekiminin
görev yerleri belirlenmiþ oldu.
Kent Haber
Daðý'nda özellikle hafta sonlarý yürüyüþ
düzenledikleri belirtildi. 1995 yýlýndan
beri Erciyes Daðý ve etrafýna hafta sonlarý
düzenli yürüyüþ gerçekleþtiren Erciyes
Kardelen Ekibi üyeleri, istikrarlý
yürüyüþleri ile dikkat çekiyor.
Erciyes Kardelen Ekibi yürüyüþ lideri
Salih Köylü ve ekip üyeleri, yýlýn 48
haftasýnda düzenli bir þekilde yürümenin
keyfini çýkardýklarýný belirterek, Erciyes
Daðý'nýn daðcýlýk, trekking gibi doða
sporlarý yapmak isteyenler için biçilmiþ
kaftan olduðunu söylüyor. Trekking ve
daðcýlýðýn bir gönül iþi olduðunu
kaydeden Erciyes Kardelen Ekibi üyeleri,
hafta boyunca stresli bir çalýþma
ortamýnda bulunan herkesi Erciyes
Daðý'na düzenli spor yapmaya ve stres
atmaya davet ediyor. Erciyes Kardelen
Ekibi üyeleri, düzenli yapýlan sporun
insanýn günlük hayatýna olumlu
yansýdýðýný ve kiþiye saðlýk, enerji ve
huzur kattýðýný belirtti.
Kent Haber
Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR
Yaþar ALKAN
Öðretmenler günü Atatürk'e
Baþöðretmenlik unvanýnýn verildiði 24
Kasým 1928 yýlýnýn 81. yýl dönümünde,
tüm Yurtta ve Ýlimizde kutlanýlýyor.
Kutlama törenleri, Vali Osman Aydýn
tarafýndan Atatürk Anýtýna çelenk sunulmasý
sonrasý, Saygý duruþu ve Ýstiklal Marþýnýn
okunmasýyla baþladý.
Törenlerin Kapadokya Kültür
Sulucakarahöyük/ KAYSERÝ
KAYSERÝ'de oturan 59 yaþýndaki Hatun
ile eþi 62 yaþýndaki Recep Þahan, sobadan
sýzan karbonmonoksit gazýndan
zehirlenerek, hastaneye kaldýrýldý.
Ýþyerine gitmek için hazýrlýk yapan 23
yaþýndaki Halil Þahan annesi Hatun'a
kahvaltý hazýrlamasý için seslendi.
Þahan, yanýt alamayýnca odaya girerek
yarý baygýn halde bulduðu anne ve babasýný
zehirlendiðini anlarken çaðýrdýðý ambulansla
Kayseri Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi'ne
getirdi.
Zehirlenen Þahan çifti, tedavi altýna
alýndý. Baþ aðrýsý, bulantý þikayeti bulunan
çift, serum ve oksijen tedavisi ardýndan
taburcu edildi. Þahan çiftinin komþularýndan
Mustafa Iþýk, “Þahan ailesi, 2 yýl önce de
Merkezindeki bölümünde ise Milli Eðitim
Bakaný Nimet Çubukçu’nun mesajlarý
okundu.
Özel Altýnyýldýz Kolejinin halk oyunlarý
gösterisinin ardýndan Öðretmenler adýna
Burçin Gündüz, günün anlam ve önemini
belirten bir konuþma yaptý.
Ýl Milli Eðitim Müdürü Harun Fatsa’nýn
konuþmasýnýn ardýndan Öðretmenlik
mesleðine yeni baþlayan öðretmenlerimizin
yemin töreni yapýldý.
sobadan çýkan karbonmonoksit gazýndan
zehirlendi. Oðullarý iþe gideceði anda anne
ve babasýnýn zehirlendiðini farketmiþ. Biz
de hemen hastaneye getirdik” dedi.
Kent Haber
DÝJÝTAL SÝSTEMLER
Otomatik kaþe
Logolu kaþe
Ýmza kaþesi
Düz ve Oval kaþe
Cep kaþeleri
Kaþeler kendi imalatýmýzdýr
OKUL ÇANTALARI
Defter, Kalem,Silgi ve tüm okul kýrtasiye ihtiyaçlarý
uygun fiyatlarla
HER MARKA
FOTOKOPÝ, FAX, YAZICI
Kartuþ ve Tonerleri
Sarf Malzemeleri
HACIBEKTAÞ
441 38 41
7
Üniversiteye baþladýðým sene,
Queen’in ‘I want to break free’
(“Ýpimi koparmak istiyorum,” diye
de çevrilebilir mi acaba?) þarkýsý her
tarafý inletiyordu. Þarkýyý her
duyduðumda, ben de baðýrarak ayný
þeyi söylemek istiyordum. Çünkü tam
da öyle hissediyordum. Benim kadar
baðýmsýz ruhlu biri için oldukça
karanlýk geçen lise yýllarýnýn ardýndan,
sonunda özgürlüðe adýmýmý atmýþ,
nihayet hayata karýþabilmiþtim.
Mutluydum.
Bir süre sonra özgürlüðün
sandýðým gibi büyük bir hediye deðil
de, aðýr bir yük olduðunu
öðrenecektim. Ama bunun için henüz
erkendi. O sene aklýmda tek bir
düþünce vardý: Artýk bir yetiþkinim
ve gönlümce yaþayabilirim. Evden
ayrýlýp yurda yerleþtiðim gün, bir
kelebek gibi hafif, bir arý kadar kararlý
hissediyordum. Muhammed Ali gibi
bir þeydim yani. Sanki ömrüm
boyunca beklediðim maç gelmiþti ve
bundan daha hazýr olamazdým.
Büyük bir heyecanla okula
baþladým, demek isterdim ama öyle
olmadý. Büyük bir heyecanla þehre
baþladým, demeliyim aslýnda.
Ýstanbul’da geçirdiðim ilk seneyi
tanýmlamak için doðru sözcüðü
arýyorum, bir türlü bulamýyorum.
Herhalde büyük þehir sarhoþluðuydu
bu. Günlerim býkýp usanmadan
sokaklarý arþýnlayarak geçiyordu. Hiç
durmadan kilometrelerce
yürüyordum. Pabuçlarýmýn tabanlarý
yavaþ yavaþ erimeye baþlamýþtý.
Bebek’ten Sultanahmet’e ve oradan
da gerisin geriye okula yürüdüðüm
bir gün, o zamanlar pek moda olan
kauçuk botlarýmdan birinin altýnda
bozuk para büyüklüðünde bir delik
açýldýðýný görüp üzüldüðümü
hatýrlýyorum.
Sonralarý hayatýmýn ayrýlmaz bir
parçasý haline gelecek olan bu
amaçsýzca yürüme hastalýðý böylece
baþlamýþ oldu. Sebebini düþündüðüm
zaman bir tür açlýk hissi olduðuna
karar veriyorum. Bir bakma, görme,
kaydetme açlýðý. Her þeyi arsýzca
seyrediyordum: sokaklarý, evleri,
insanlarý, dükkanlarý, her þeyi.
Kahvelerde oturuyor, gazeteleri
karýþtýrýyor, kimi zaman sadece bir
bardak çay içerek saatlerce
oyalanýyordum. Dersler birbirinin
ardýndan geçip gidiyordu. Bense
sadece yürüyor, yürüyor,
yürüyordum. Baþka hiç bir þey
umrumda deðildi. Dilediðim yerde
dilediðim kadar vakit geçirebileceðim
fikri hoþuma gidiyor, yeni bulunmuþ
bu özgürlük baþýmý döndürüyordu.
Düpedüz aylak olmuþtum. Þikâyetim
yoktu.
Bundan bir kaç sene sonra, Walter
Benjamin’in Baudelaire üzerine bir
yazýsýný okurken, aylaklýðýmda yalnýz
olmadýðýmý öðrenip sevinecektim.
Üstelik o buna çok þýk bir de isim
veriyordu: ‘flâneur.’ (Konuþamadýðým
bir dil olduðu için, Fransýzca bana
her zaman çok afili gelir.)
Benjamin’e göre, pasajlar,
sokaklar, caddeler ‘flâneur’ün evidir.
Aylaðýn kente, sokaklara, o
sokaklarda akan kalabalýða ihtiyacý
vardýr. Bir tür kimliksizlik, ya da daha
iyi bir tabirle, anonimliktir bu aslýnda.
Aylak, büyük þehrin insanýdýr, ama
kalabalýðýn içinde yaþamasýna ve o
kalabalýktan beslenmesine raðmen
onun bir parçasý deðildir. Kalabalýðý
her zaman kendi dýþýnda bir þey olarak
algýlar ve o da kalabalýk için hep
“öteki” olarak kalýr.
Benjamin’in anlattýðý bu kentli
anti-kahraman, yine ayný dönemde
elime geçen ‘Aylak Adam’da da
karþýma çýkmýþtý. Bu romanýn baþ
kiþisi, tam anlamýyla bir ‘flâneur’dür;
yani, kalabalýðý seyretmekten baþka
bir iþi olmayan ama kendisini hep o
kalabalýðýn dýþýnda konumlayan
biridir. Yusuf Atýlgan, herhalde bu
anonimliðin iþareti olarak bir isim
bile vermediði C.’ye þunlarý söyletir
mesela: “Çevreme ilgiyle baktým.
Erkekler yeni týraþ olmuþlar, kadýnlar
yeni boyanmýþlardý. Yüzleri tasasýzdý.
Caminin dirseðindeki bacaklarý kesik
dilenci, soðuktan morarmýþ, çorapsýz
gazeteci çocuk bile öyleydiler.” C.,
bu aldýrýþsýz kalabalýðýn içinde
sevebileceði kadýnýn da olduðunu
hayal eder: “Sanki onu
tanýyormuþum, görsem bilecekmiþim
gibi bakýyordum geçenlere.” Ama bu
his kýsa sürer. Dýþarýdaki dünya onun
arzularýna ve beklentilerine
kayýtsýzdýr: “Sanki bütün dünya
konuþuyor, dans ediyor, operaya
gidiyordu.” Oysa, kendisi olan bitenin
içinde yer almaz. Akan hayatýn bir
parçasý olamaz. Aylak adam, sadece
bir seyircidir. Üstelik bunun
farkýndadýr: “Yoksa her þey ben
olmadýðým zaman, benim olmadýðým
yerlerde mi oluyordu?” diye sorar
kendine.
Yapý Kredi Yayýnlarý geçtiðimiz
günlerde, Yusuf Atýlgan’ýn ölümünün
yirminci ve romanýnýn ellinci yýlýný
anmak için ‘Aylak Adam’ý özel bir
baskýyla tekrar yayýnladý.
Edebiyatýmýzýn kilometre
taþlarýndan biri olan bu kitabý alýp bir
kez daha okumak için bundan daha
iyi bir fýrsat düþünemiyorum.
Söylemeye gerek yok tabii, yine
aylaklýk ederek, kahvelerde ve
parklarda dolaþarak okumalý bu
romaný.
BirGün
BOTAÞ'ýn doðalgaz fiyatlarýný 2010'da ortalama
yüzde 50 artýrmaya hazýrlandýðýný duyuran Zaman
gazetesi, zammýn kesinleþtiðine dair belgelere ulaþtý.
Gaz satan ithalatçýlar, gelecek yýl için belirledikleri
satýþ fiyatlarýný müþterilerine bildirmeye baþladý. Bu
yýl ortalama 250 dolara ithal edilen bin metreküp
doðalgaz, Ocak 2010'dan itibaren santrallere ortalama
360 dolardan satýlacak. Buna göre yeni yýlda doðalgaz
toptan satýþ rakamýna yüzde 40-50 civarýnda zam
gelecek.
Sanayi ve konut aboneleri gazý, elektrik
santrallerine göre daha pahalý tüketiyor. Bu rakamlara
ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) ile KDV (Katma Deðer
Vergisi) eklenerek nihai fiyat belirleniyor. Vergiler,
fiyat ve zam oranýnýn daha da yukarý çýkmasýna sebep
oluyor.
Kýþ aylarýna girmeye hazýrlandýðýmýz bugünlerde
doðalgaz aboneleri en çok "Gaza zam olacak mý?"
sorusunun cevabýný merak ediyor. Kamu þirketi Boru
Hatlarý ile Petrol Taþýma AÞ (BOTAÞ)'nin geçen yýl
gaz fiyatlarýný ortalama yüzde 75 artýrmasý abonelerin
tepkisini çekerken, gaz tüketimi azalmýþtý. Hazine'nin
döviz kurlarý ve ham petrol fiyatlarýna yönelik
öngörüleri doðrultusunda 2010 yýlý fiyat çalýþmalarýný
yürüten þirketin ilk hesaplamalarýnda yüzde 50
civarýnda bir zam oraný ortaya çýktý. Aralýkta son
þekli verilecek çalýþmalarla gelecek yýlýn birim
fiyatlarý netleþecek. Botaþ'ýn Azerbaycan'dan ucuz
aldýðý gaza ödeyeceði fiyat farký ile alýnmayan gaza
vereceði parayla zam oranýnýn yüzde 70'e çýkabileceði
dile getiriliyor. Gaz pazarýnda halen Botaþ'la birlikte
Enerco, Shell, Avrasya ve Bosphorus Gaz ile Egegaz
(LNG) faaliyet gösteriyor. Özel þirketlerin satýþ fiyatý
da, Botaþ'ýn açýkladýðý fiyatlara göre þekilleniyor.
Kamuoyunun merak ettiði "Doðalgaza zam
yapýlacak mý?" sorusunun cevabý ise Zaman'ýn ulaþtýðý
belgelerde yer alýyor. Belgelere göre, 2010'da
doðalgaz zammý kesin. Þirket isimlerinin saklý
tutulduðu söz konusu belgelere göre bu yýl ortalama
250-260 dolar civarýnda alýnan bin metreküp
doðalgaz, aralýkta abonelere 280-290 dolar civarýnda
satýlacak. Ocaktan itibaren ise elektrik santralleri için
360-370 dolara çýkacak. Konut ve sanayi aboneleri
için bu rakam daha da yüksek olacak. Fiyat artýþýnýn
gerekçesi ise petrol ve dövizdeki hareketlenme. Enerji
sektörü çevreleri, enerji KÝT'lerinin (Kamu Ýktisadi
Teþebbüsleri) sattýðý elektrik ve doðalgaz gibi
ürünlerin fiyatlarýný Otomatik Fiyat Mekanizmasý'nýn
(OFM) belirlediði hatýrlatmasý yaptý. Son aylarda
ham petrol ve döviz kurlarý artýþ eðilimine girdi. Bu
sebeple doðalgaz pazarýnda yer alan þirketler, fiyat
ayarlamasý yapacak. Ayný þekilde kamu þirketi Botaþ
da anlaþmalar gereði ocakta fiyatlarý yeniden
belirleyecek. Çünkü geçmiþ 6 aylýk petrol ürün
fiyatlarýndaki deðiþim belirlenip üç ayda bir
uygulamaya konuluyor. Ayrýca Botaþ için Hazine'nin
verdiði bir kârlýlýk hedefi var. Bu da maliyetleri
artýran bir unsur. Sektör çevreleri, gaz fiyatlarýyla
ilgili önemli bir hatýrlatma daha yapýyor: "Mutlaka
doðalgaz anlaþmalarýnda yer alan müeyyideler dikkate
alýnarak belirlenen bir fiyat politikasý izlenmeli.
Bunun yanýnda, anlaþmalarda yer alan enstrümanlar
devreye sokularak alýnacak gaz miktarý düþürülmeli.
Aksi halde, bu yýl da alýnmayan gaza ciddi miktarda
para ödenmek zorunda kalýnacak."
Radikal
‘AFSAD Toplumcu Gerçekçi Belgesel
Fotoðraf Atölyesi’nin kadýn fotoðrafçýlarý, ‘25
Kasým Kadýna Yönelik Þiddete Karþý Mücadele
Günü’ öncesinde Dominik Cumhuriyeti’nde
Trujillo diktatörlüðü tarafýndan tecavüz edilerek
öldürülen Mirabel kardeþler anýsýna bir fotoðraf
sergisi düzenledi.
Serginin açýlýþ konuþmasýný yapan atölye
fotoðrafçýlarýndan Türkan Namlucu, “Diktatörlük
Mirabel kardeþlerin kendileri için büyük bir
tehlike olduðunu açýkladý ve 25 Kasým’da üç
kýz kardeþ tecavüz edilip öldürüldü” dedi.
Kardeþlerin ölümünün emekçi halklarýn, özellikle
kadýnlarýn öfkesine yol açtýðýný vurgulayan
Namlucu, her 25 Kasýmda faþist ve gerici burjuva
devletlere karþý protesto, hesap sorma ve teþhir
eylemleri düzenlendiðini ifade etti. Her 25
Kasýmda dünyanýn her yerinde kadýnlar,
sokaklara çýkarak adalet ve özgürlük taleplerini
yükseltiyor.” dedi.
BAÞAK TURAN- SERHAT BOZTAÞ
ANKARA
BirGün
Genetik olarak dönüþtürülmüþ
organizmalý (GDO) ürünlere yönelik
tartýþmalar devam ederken, GDO’lu pamuk
tohumunda dünyanýn en büyüðü olan ve
“Terminatör Geni”nin geliþtiren þirket olarak
anýlan ABD’li Delta & Pine Land’in (DPL)
iþtiraki Türk Deltapine’ýn Türkiye’de Tarým
Bakanlýðý memurlarýna 2001 - 2007
döneminde rüþvet verdiði ortaya çýktý.
Rüþvetin iki nedeni vardý. Birincisi
tarlalarda denetim yapýlmasýný engellemekti.
Sözleþmeli çiftçilerin Türk Deltapine için
ürettiði pamuk tohumlarýnýn yetiþtiði
tarlalarýn, tohumlar Türk Deltapine’a
verilmeden önce Tarým Bakanlýðý tarafýndan
denetlenmesi gerekiyordu. Þirketin verdiði
rüþvetlerle denetimler yapýlmadý, denetim
raporlarý masa baþýnda hazýrlandý.
Ýkincisinde ise tohumlarýn ihracatý için Tarým
Bakanlýðý laboratuvarlarýnda yapýlacak
numune analizleri sonrasý sertifika alýnmasý
gerekiyordu. Rüþvetle numune tohumlarýn
analiz öncesi þart olan kimyasal ve
paketleme iþlemlerinden geçmeseler bile
laboratuvarlara gitmeleri saðlandý.
Skandal ise Türkiye’de deðil ABD’de
de ortaya çýktý. Tarým Bakanlýðý
memurlarýna verilen rüþvetin hikayesi
ABD’nin sermaye piyasalarý kurumu olan
SEC’in belgelerine yansýdý. 2007 yýlýnda
DPL, GDO’lu ürün pazarýnda dünyada
hakim kabul edilen Monsanto’ya satýldý.
Monsanto, satýn alma öncesinde þirkette
yaptýðý incelemelerde Türkiye’de rüþvet
daðýtýldýðýný gördü. ABD’de þirketlerin
yabancý devlet yöneticilerine ve
memurlarýna rüþvet vermesini yasaklayan
FCPA Yasasý uyarýnca kendi döneminde
skandalýn ortaya çýkmasý halinde hukuki
sorunlar yaþayacaðýný dikkate alan
Monsanto, SEC’e durumu ihbar etti. Þirket
de artýk satýlýyor olduðu için bütün bilgileri
SEC’e verdi. Sonuçta DPL, 300 bin dolar
ceza ödemeyi ve iki yýl boyunca baðýmsýz
bir kurum tarafýndan iyi yönetiþim
bakýmýndan denetlenmeyi kabul etti.
Rüþvet Yöntemi
SEC belgelerinde rüþvet miktarý
belirtilmemekle birlikte, bir seferinde
memurlar içni toplam 43 bin dolarlýk
seyahat, buzdolabý, ofis mobilyalarý,
bilgisayar masrafý yapýldýðý geçti. Rüþvetin
memurlara nasýl daðýtýldýðý da anlatýldý.
2004 yýlýna kadar rüþvet, doðrudan Türk
Deltapine tarafýndan ödendi. Þirketin
muhasebe kayýtlarýnda memurlara verien
rüþvet, “hammallýk ücreti” olarak geçti.
2004 yýlýnda DPL durumdan haberdar
olunca, Türkiye’ye incelemeye gelindi.
Türkiye’deki çalýþanlardan rüþvet
yönteminin deðiþtirilmesi istendi. Bunun
üzerine Türk Deltapine, tedarikçisi bir kimya
þirketinden rüþvetleri kendi adýna ödemesini
istedi. Kimya þirketi, Türk Deltapine’a
sattýðý mallarýn faturalarýna yaptýðý ödeme
kadar fiyat ve yüzde 10 komisyon ekledi.
‘Sen hangi ülkede yaþýyorsun? rüþvet
deðil hediye verdik’
Türk Deltapine’ýn artýk bütün faaliyetleri
Monsanto tarafýndan yürütülüyor ve
varlýðýný tabela þirketi olarak sürdürüyor.
2007'de þirketten istifa eden Genel Müdür
Hasan Yener, SEC belgelerindeki ifadeler
için “Rüþvet deðil, hediyeydi. ABD’nin
kendi iç iþleyiþi nedeniyle orada bildirildi”
dedi. “Kendi ifadenizle hediye verilmesinin
nedeni nedir?” sorumuz üzerine Yener, “Sen
hangi ülkede yaþýyorsun? Bunu bütün
þirketler yapýyor. Türkiye’de yaþýyoruz,
devlet dairelerine hediye verilir” diye
konuþtu. GDO’lu tohum üretimine yönelik
rüþvet söz konusu olup olmadýðý sorusunu
da Yener, “Biz GDO’lu tohum hiç
üretmedik. Þirketin konvansiyonel tohum
merkeziydik. Yunanistan gibi bu konuda
sýký denetimi olan bir pazara ihracat
yapýyorduk. Lobisi yapýldý ama devlet AB
yüzünden kabul etmedi” diye konuþtu.
GDO’lu çýkarsa iç piyasa veriyorduk
Ýsminin açýklanmasýný istemeyen eski
bir çalýþan ise her ne kadar rüþvet verme
sebeplerinin GDO ile bir alakasý olmasa da,
GDO’lu tohumlar ürettiklerini söyledi.
Çalýþan þunlarý söyledi: “GDO’lu tohumlar
vardý. Zaten bizim kendi testerimizi
geçemezse, ihracata deðil iç piyasa
veriyorduk. Bu konuda Tarým Bakanlýðý
denetimi yoktu.
Tarlalardaki tohumlarýn sertifika
alabilmesi için yapýlacak denetimlerin uzun
sürüyordu. Bazý tarlalarda yakýn mesafede
baþka pamuk tarlasý olmamasý þartýný
karþýlamýyordu. Rüþvet, bunun için
veriliyordu.”
Terminatör geni korkutuyor
GDO’lu tarýmda en çok korkulan
konularýn baþýnda ‘terminatör geni’ ile
donatýlmýþ tohumlar geliyor. Bu tohumlar
diðer GDO’lu tohumlarda da olduðu gibi
hem çevre koþullarý hem de haþerelere karþý
son derece dayanýklý. Ancak terminatör
genli tohumlarýn marifeti bununla sýnýrlý
deðil. Bu tohumlar hasat esnasýnda yeni
tohum açýða çýkarmadan olgunlaþýyor.
Böylece bu tohumu bir kez alan çiftçi her
yýl yeniden tohum almak zorunda kalýyor.
Ayný þekilde diðer tarlalara sýçradýðýnda
hýzla geliþen bu tohumun doðal temelli
tohumlarý da yok etmesinden endiþe ediliyor
Endonezya’da Rüþvet, Vekillere Gezi
Türk Deltapine’ýn Türkiye’deki rüþvet
operasyonu þirketi satýn almasýndan önce
gerçekleþmiþ olsa da Monsanto da 2005
yýlýnda benzeri soruþturma ve ceza
sürencinden geldi. Þirketin bir yöneticisinin
Endonezyalý bir devlet memuruna 50 bin
dolar rüþvet verdiði için SEC’e 1.5 milyon
dolar ceza ödemeyi kabul etti. Rüþvet,
Monsanto’nun ürettiði pamuk üzerine
çevresel etki deðerlendirme raporu
hazýrlanmasýný engellemek için verildi. Türk
Deltapine kendi kayýtlarýna verdiði rüþvetleri
hamallýk ücreti olarak geçirirken, Monsanto
ise kendi rüþvetini muhasebe kayýtlarýna
“danýþmanlýk ücreti” þeklinde iþledi.
Monsanto yaptýðý açýklamada, bütün
sorumluluðu üzerine aldýðýný ve Endonezya
operasyonunu tamamen gözden geçireceðini
açýklamýþtý.
Türkiye’de ise Monsanto, geçtiði aylarda
gündeme geldi. Nisan ayýnda þirket, beþ
milletvekili ve bir TÜBÝTAK baþkan
yardýmcýsýný ABD’ye geziye götürdü. 11 17 Nisan tarihleri arasýnda yapýlan gezinin
Biyo Güvenlik Yasasý’nýn gündeme geldiði
zaman yapýlmasý dikkat çekti. Johnatan
Ramsey, “Bizi ve teknolojimisi merak eden
herkesi tesislerimize götürüyoruz” dedi.
Monsanto, 2008 yýlýnda 11.3 milyar dolar
ciro ve 2 milyar dolar kar yaptý.
Þirketin 50 ülkede 21 bin 700 çalýþaný
bulunuyor. GDO’lu ürünleri sýk sýr gündeme
gelen þirketin son olarak MON 810 isimli
mýsýr tohumunun ekimini Almanya
yasaklamýþtý.
Gazete Habertürk
Download