T.B.M.M. B : 15 12.12.1991 0 : 1 tşte, az önce değerli sözcülerin de

advertisement
T.B.M.M.
B : 15
12.12.1991
0:1
tşte, az önce değerli sözcülerin de belirttiği gibi, orada bulunan bu Müslüman Türk yarlı­
ğı ile bulunacağımız ilişkilerde, görevimiz, yetmiş yıldan bu yana, komünizm rejiminin yapmış
olduğu tahribatı onların kafalarından ve gönüllerinden çıkarmak, bir an önce gidermek için,
devlet olarak veya toplumumuzdaki çeşitli kuruluşlarımız vasıtasıyla, doğru inançları o insan­
ların kafasına yerleştirmek olmalıdır. Demin yine arkadaşımızın belirttiği gibi, bunu başkala­
rına bıraktığımız takdirde, orada Humeyni rejimiyle karşılaşmamak mümkün değildir. Onun
için, bu insanların, yine Türkiye'deki inançlı insanlarımızın istikametindeki bir düşünceye ka­
vuşmak için böyle talepleri vardır; bunlara bu şekilde yaklaşmakta fayda vardır.
Yetmiş yıllık zulme, inkâra, sürgüne, milyonlarca katliama ve Gulag Takımadaları katli­
amlarına ve işkencelerine rağmen Müslüman Türk kalabilmenin savaşını veren bu insanlara,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, millî politikalarımız ve devletlerarası hukuk açısından yak­
laşmak ve yardımcı olmak mecburiyetindeyiz.
Devletimizin jeopolitik konumu itibariyle, çevremizde, Yunanistan hariç, demokrasiyle yö­
netilen devlet yoktur ve devletimizin içerisinde bulunduğu en büyük zorluk da budur. Türkiye,
siyasî coğrafya ve jeopolitik konumu itibariyle Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının oluşturdu­
ğu büyük kara blokunun doğu-batı, kuzey-güney geçişlerine imkân veren hava, kara ve deniz­
yollarının ana kavşağı, köprüsü, kapısı ve kilididir. Buna rağmen, bölgede ve dünyada barışın
korunması için, Türk ve Rus milletlerinin; duyguların, özentilerin ve önyargıların, akıl ve basi­
ret üzerine ipotek koymasına meydan bırakmadan, tarihin ve jeopolitiğin ışığında, karşılıklı
olarak birbirlerinin varlığına, haklarına ve hayatî menfaatlarına saygılı, samimî bir dostluk ve
işbirliği çizgisinde yürümeleri, en etkili tedbir olacaktır.
Devletlerin birbirleriyle ilişkilerinin ilkelerini ortaya koyan Helsinki Nihai Senedinin te­
mel ilkeleri esas alınarak, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı yükümlülüklerinin eksiksiz
uygulanması suretiyle, ulusların özlemlerine uygun, sürekli bir barışın kurulması amaçlanmış­
tır. Bu iki belge, uluslararası ilişkilerde aşağıdaki temel hedefleri belirlemiştir:
"Her devletin egemen eşitliği ve bunun özünde haklara saygı gösterilmesi, tehdit ve kuv­
vete başvurulmaması, sınırların dokunulmazlığı, her devletin toprak bütünlüğüne saygı, uyuş­
mazlıkların barışçı yollarla çözümü, devletlerin içişlerine karışmamak ve devletler arasında
işbirliği" şekliyle ortaya konulmuştur.
tşte, Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz de, dış politikasını bu ana altyapı içerisinde oluştur­
mak ve böylece yürütmek durumundadır.
Bu genel konjonktür içerisinde, ülkeler, birçok konu ve sorunları, uluslararası kurum ve
yabancı ülkelerle birlikte çözmek mecburiyetindedirler. "Globalleşme" denilen bu dışa açıl­
ma, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de imzaladığı anlaşmalarla tespit edilmiştir.
Devletimizin dış politikası, ekonomik politikalarla da uyumlu ve ağırlıklı olmalıdır. Gü­
nümüzde dış politika, malî ve ekonomik güç ve sorunlarla birlikte yürütülen bir teknik haline
gelmiştir.
Türkiye, dünyanın karmaşık ve sorunlu bölgelerinde bulunmaktadır. Müslüman ülke olu­
şumuz, Batı'ya yönelmemizde bizi zaman zaman zorluklarla karşılaştırmıştır; ama bu yapıda
oluşumuz, dış politikamız için bir zaaf değil, bir güç kaynağı olarak değerlendirilmelidir, tşte,
önümüzdeki günlerde Sovyet Rusya'da meydana gelecek olaylarda, Türkiye Cumhuriyeti Dev­
letinin kuracağı ve ortaya çıkaracağı bu potansiyel, bizim için, inançlarımız yönünden de bü­
yük bir güç olarak ortaya çıkacaktır.
— 580 —
Download