GERÇEK ÖZGÜRLÜĞE VE BARIŞA ULAŞABİLME YOLUNDA İNSANLIĞIN ARAŞTIRDIĞI YOLLAR Düşünsel akımlar arasında insanı, yani insanın düşünsel doğrultuda gelişimini ön planda ele alan filozoflar, dünya görüşlerini kesinlikle Aydınlanma İdeali üstünde oluşan Laiklik felsefesinden güç alarak değerlendirirler; ve bunların çoğu Hümanist düşünürlerdir. Gene bunlar, insanlık için geçerli olması gereken tek ve ortak bir “hak” ve “hukuk”tan söz ederler; insanlık ideali doğrultusunda gerçekleşmesini istedikleri görüşler ise, birbirinden hayli farklı iki ayrı tasarımın sadece biriyle ilişkilidir ki, Hümanist filozoflar, bu iki tasarımdan sadece ilkiyle, yani Platon’un (M.Ö. 427-347) en önemli eseri olan “Devlet” başlıklı düşüncelerinin, “hayal”, “hiçlik” ve ”gerçekleşmezlik” olarak nitelenen esprisiyle, her şeye rağmen, yakından ilgilidir. Bu iki tasarımdan yani plandan yansıyan filozofilerin kısaca açıklanmalarına gelince: Bunlardan birincisi, Platon ile Immanuel Kant’tan (1724-1804) esinlenerek oluşturulmuş bulunan ve dünyanın tüm ilkelerini içine alan bir tür Yönetim Planı’dır. İkincisi ise, tanınmış bir din adamı olan Çek asıllı Piskopos Comenius’un (1592-1670) düşündüğü tek Dünya Devleti Planı’dır. Yukarıda açıklanan iki plandan birincisi, sadece ülkeler arasında barışı korumaya yönelik bir tasarımdır; ikincisi ise, Piskopos Comenius’un, mistik derinleşmelere de yön veren tek bir Dünya Devleti’ni oluşturabilmenin planıdır. Bu konularla ilgili tüm araştırma ve tartışmalar, daha başka önemli sorunların da zamanla ortaya çıkmalarına neden olmuştur; ve bunların arasında en önemlileri, insanoğlunun varlığını sosyal düzen içinde geliştirmeye yönelik İş Hukuku ile, günümüz sorunlarının en başında gelen “nüfus patlaması”dır; bu görüşler doğrultusunda kesin ve değişmez önlemlerin alınabilmesine de bir türlü imkân sağlanamamaktadır. Bu da gösteriyor ki, insanlık bu konularda zahmetsizce yararlanabileceği, patentleşmiş önlemler paketinden de, daha çok uzun süre yoksun kalmaya mahkûmdur. Şurasını kesinlikle bilmek gerekir ki, insanlığın evrensel barışa ve özgürlüğe erişebilmesini sağlayacak nitelikteki yasal bir düzenin elde edilebilmesine yönelik uğraşlara girişmek abestir; çünkü evrensel barış ve özgürlük, her şeyden önce bireylerin “insan sevgisi”ne yönelik çabalarını, dinamik bir gelişim süreci içinde, sürekli olarak yeni ve taze boyutlara doğru yüceltebilmeleriyle mümkündür! Evrensel sevgiden beslenen gerçek barış ve özgürlüğü gereğince elde edebilmeye yönelik düşünce ve uğraşlar, sürekli olarak filizlenip yeşeren dinamik düşünce, yorum ve yargıların ürünleridir; ve ancak düşünceleri, görüşleri, yani kültürel birikimleri ileri aşamalara ulaştırabilme yolunda mesafe alabilmiş olan bireylerin teorik ve pragmatik uğraşları, toplumsal düzeni her bakımdan biçimlendirmedeki aktif etkinlikleri bakımından olağanüstü önem taşımaktadırlar. İnsanın gerçek barışa ve özgürlüğe yönelik çabasını böylesine dinamik bir düzen içinde sürdürebilme gayretinin durmadan, aksamadan devam edebilmesi, yukarıda art arda açıklanan iki ayrı tasarım planının (tüm ülkelere yönelik ortak Yönetim Planı ve tek Dünya Devleti için Yönetim Planı) ortaya koyduğu Utopia’dan (yani hayalden, gerçekleşmezlikten) çok daha hayırlıdır ve böylesine bir gerçeği, çağdaş dünya görüşüne sahip filozofların çoğu kesinlikle benimsemektedir. O halde insanlığın, gerçek barış ve özgürlük doğrultusunda biçimlendirmeye özen göstermesi gereken temel etkileşim aracı, sadece ve sadece çağdaş Eğitim-Öğretim’dir ve bireylerin ancak bu yoldan elde edebilecekleri bilgi ve duyguda erişmişlik aşamalarıdır; bunun dışında, gerçek barışa, gerçek özgürlüğe ve gerçek demokrasiye gereği gibi ulaşabilmek imkânsızdır. Cevad Memduh ALTAR (Gayrettepe, İstanbul 6 Eylül 1990)