SINAVA HAZIRLIK SÜRECİNDE VELİLERİN YAŞADIĞI SORUNLAR VE ÇOCUKLARINA VEREBİLECEKLERİ PSİKOLOJİK DESTEK Bafra Atatürk Anadolu Lisesi Rehberlik Servisi 1. BASAMAK SINAVI YÜKSEKÖĞRETİME GEÇİŞ SINAVI (YGS) 24 MART 2013 SAAT: 10:00 YÜKSEKÖĞRETİME GEÇİŞ SINAVI Y G S’ ye K i m l e r G i r m e l i d i r? Meslek Yüksekokullarına ve Fakültelere, Açık öğretim Programlarına, İkinci aşama sınavlarına (LYS) katılma, Meslek Liselerinin kendi alanındaki lisans programlarına, Polis Meslek Yüksek Okullarına, Hava,Deniz,Kara ve Jandarma Astsubay Meslek Yüksekokullarına, Özel Yetenek Gerektiren Programlara, YGS Puanları esas alınarak yerleştirme yapılır. YGS TEST KAPSAMI TESLER DERS TÜRKÇE TÜRKÇE SOSYAL BİLİMLER TARİH COĞRAFYA FELSEFE TEMEL MATEMATİK MATEMATİK FEN BİLİMLERİ FİZİK KİMYA BİYOLOJİ SORU SAYISI 40 17 14 9 40 14 13 13 TOPLAM SORU SAYISI Sınav Süresi Testlerin Niteliği 40 40 160 160 dakika Ortak Müfredata dayalı testler (ÖSS ilk 4 test ile benzer) Soru Kitapçığı ve Cevap Kağıdı: Tek Soru Kitapçığı ve Cevap Kağıdı YGS’DE BAŞARILI OLMA SINIRLARI YGS’de (140-179.999) arası puan alanlar Sınavsız geçişten boş kalan Meslek Yüksekokulu ön lisans programları ve açık öğretim programlarını tercih edebileceklerdir. YGS’ de (180) ve üzeri puan alanlar Hem sınavsız geçişten boş kalan Meslek Yüksekokulu ön lisans programları ve açık öğretim programlarını hem de YGS puanı ile öğrenci alan lisans programlarını tercih edebileceklerdir. YGS puan türlerinden en az birinden 180 puan alan adaylar, LYS sınavlarından istediklerine girme hakkı kazanırlar. Özel yetenek sınavıyla öğrenci alan yükseköğretim programlarına başvurabilmek için YGS puanlarından herhangi birinin 140 ve üzeri olması gerekir. YÜKSEKÖĞRETİME GEÇİŞ SINAVI PUAN TÜRLERİ PUAN TÜRÜ Testlerin % Olarak Ağırlıkları TÜRKÇE TEM.MAT. SOSYAL BİL. Eski Puan Türü FEN BİL. YGS-1 % 20 % 40 % 10 %30 YGS-2 % 20 %30 % 10 % 40 YGS-3 % 40 % 20 %30 % 10 YGS-4 % 30 % 20 %40 % 10 YGS-5 % 37 % 33 % 20 % 10 YGS-6 % 33 % 37 % 10 % 20 SAY-1 YERİNE SÖZ-1 YERİNE EA-1 YERİNE Sınava hazırlık sürecinde tipik anne baba davranışları Mümkün olsa onun yerine sınava girecek olan, “hiçbir iş yaptırmıyorum, hiçbir şeyini eksik etmiyorum, suyunu bile ayağına götürüyorum” diyen, hemen hemen tüm derslerde özel ders desteği sağlayan “koruyucu” aile modeli. Çocuğunun her davranışını “sorgulayan ve yargılayan” aile modeli . Yani “Sınavın nasıl geçti?” yerine “kaç yanlışın var, arkadaşın kaç puan aldı, senden yüksek alan kaç kişi var?” sorularını öncelikli soran aileler bu gruba girmektedirler. Çocuğun tüm yaşamını belirleyen ve planlayan “müdahaleci” aile modeli. Yani çocuğuna çalışma programı yapan, sürekli “ders çalış” diyen, hangi bölümü tercih edeceğini, çocuklarının mesleklerini belirleyen aileler. Çocuğun geleceği konusunda aşırı kaygı duyan ve kaygısını çocuğuna fazlasıyla yansıtan “kaygılı” aile modeli. Sınava hazırlı sürecinde olağanüstü bir durum varmış gibi “kendi yaşamından vazgeçen” aile modeli. Yani bir yıl boyunca eve misafir kabul etmeyen, seyahat programı yapmayan, çocuğunun salonda ders çalışmasına izin verip bir yıl boyunca hiç TV izlemeyen, hatta fazla konuşmayan, çocuğuna adeta steril bir ortam yaratan aileler bu gruba dahildir. SINAVA HAZIRLANAN ÖĞRENCİNİN PSİKOLOJİSİ Borçluluk duygusu: “Ailem büyük özveri göstererek beni dershaneye gönderdi, her konuda bana destek oldu. Kendimi onlara karşı borçlu hissediyorum. Ben bu borcu nasıl öderim? ya üniversiteye giremezsem. Ailemin ve yakın çevremin yüzüne bakamam ve çok utanırım.” Bu düşünce öğrencilerde aşırı derecede kaygı oluşturmaktadır. Sınava girecek öğrencilerin yaşadığı kaygının, ameliyata girecek hastanın yaşadığı kaygı düzeyinden daha fazla olduğunu biliyor muydunuz? Alternatifsizlik: Bazı öğrenciler mutlu olmanın ve ekonomik bağımsızlığın tek yolunun üniversite olduğunu düşünmektedirler. Hal böyle olunca “bu yıl üniversiteye girmek zorundayım, üniversiteye giremezsem mahvolurum, biterim” gibi ifadeleri sıkça kullanmaktadırlar. Yakın çevre beklentisi: Hazırlık aşamasında öğrencilerin önemli bir bölümü “yakın çevremde herkes sadece başarımla ilgileniyor, ailem, akrabalarım, arkadaşlarım, öğretmenlerim sadece aldığım puanlarla ilgileniyorlar. Bu durum beni çok rahatsız ediyor” şeklinde yakınmaktadırlar. Değer kaygısı: Sınava hazırlanan öğrencilerin bir bölümünde ise “üniversiteye girersem toplumda kendimi daha değerli hissederim, ama ya giremezsem…” ifadesi öğrencinin hedefine ulaşamaması durumunda sosyal anlamda değer kaybına uğrayacağını düşünmesi oldukça düşündürücü bir durumdur. NE YAPMALIYIZ? Olağanüstü davranmayın: Sınava hazırlık süresince veya sınava kısa bir süre kaldığında evdeki düzen ve genel hava “her zamanki gibi” olmalı. Örneğin sınava bir hafta kala annenin çocuğuna en sevdiği yemekleri yapması bile olağanüstü davranma tanımına uymaktadır. Sorumluluk ve özgüvenin önemi: Öğrenciye sınava hazırlanıyor diye hiç sorumluluk vermemek de doğru değildir. Üstesinden gelemeyeceği sorumluluklar vermek de özgüvenini olumsuz etkileyebilir. Örneğin kendi odasını toplaması, eve ait alış veriş yapmak, sofra hazırlama veya toplamak doğal sorumluluklardır. Gençlik döneminde olduğunu unutmayın: Sınava hazırlık sürecinde ergenlik döneminin en zorlu dönemleri atlatılmış olsa bile unutmayın ki çocuğunuz ergenlik dönemini henüz bitirmedi. Ondan tipik yetişkin davranışları sergilemesini beklemeyin. Sevgiyi şartlı sunmayın: Birçok öğrencimiz üniversiteye girememe durumunda anne ve babalarının kendilerine yönelik sevgi ve güvenlerini kaybedeceklerini düşünmektedirler. “Başarılı olursam beni daha çok severler” düşüncesine öğrencilerimizde rastlamaktayız. Başarılı ya da başarısız her koşulda onların yanında olabileceğimizi onlara hissettirmeliyiz. ”Ya olmazsa?” sorusunu birlikte yanıtlayın: “Bu yıl üniversite olmazsa” hangi alternatiflerin gündeme geleceği mutlaka önceden belirlenmeli. Alternatifsizlik,var olan olağan gerginlik ve kaygıyı, aşılması güç bir boyuta getirebilir. ”Okursan hem kendini hem de bizi kurtarırsın” türünde kahramanlık rolleri yüklemeyin: Toplumdaki sınıf atlama çabası, ekonomik kaygıları giderme yolu hep “iyi bir meslek” düşüncesini de beraberinde getirmektedir. İyi bir meslek hedefine ise iyi bir üniversite yoluyla ulaşma çabası bazen ailelerin çocuklarına kaldıramayacakları sorumluluk türleri yüklemelerine neden olmaktadır. Huzurlu bir ortam yaratın: Her ailede zaman zaman olağan sayılabilecek tartışma ve çekişmeler olmaktadır. Olağan tartışmalar sağlıklı iletişimin de göstergesidir. Ancak tartışmaların huzuru bozacak düzeye gelmemesine özen gösterin. ”Yasaklamak” yerine “kısıtlamak”: Çocuğunuzun tüm yaşamını sadece ders çalışma davranışıyla doldurmasını; sürekli ev-okul-dershane üçgeni içinde gidip gelmesini beklemeyin. Dersin dışında her şeyi yasaklamak, başarıyı getirmeyecektir. Ders dışı etkinliklerin bir kısmını öğrenci kendi isteğiyle kısıtlamalıdır. Güvenin ifadesi: Anne ve babaların “sana güveniyorum” ifadesini öğrenciler genelde “senden bekliyorum” şeklinde algıladıklarından. Bu ifadeyi sıkça kullanmak olumlu bir etki yaratmamaktadır. Hatta kaygıyı artırabilmektedir. Eğer çocuğunuzun gerçekten çalıştığını gözleyebiliyorsanız “ne kadar emek harcadığını görüyorum, hiçbir emek karşılıksız kalmaz” demek daha etkili olabilir. Üstün beklentiler oluşturmayın: Her çocuk anne ve babası için özeldir. Ancak her insanın yeteneklerinin sınırı ve ölçüsü vardır. Öğrenciyi sınırlarının üstünde zorlamak, ulaşamayacağı hedefler konusunda ısrarcı olmak gerginlik, kaygı, başarısızlık, güvensizlik ve mutsuzluk sonuçlarını doğurur. Bilgili olmaktan çok sağlıklı olmak: Sınava giren öğrencinin önce sağlıklı olması gerekmektedir. Eğer sağlıklı ise bilgilerini kullanabilecektir. Sağlığın başarıdan daha önemli bir değer olduğu unutulmamalıdır. Karşılaştırmalardan uzak durun: Anne babalarda çok sık gördüğümüz bir davranış türü belki motivasyon amaçlı başvurulan, ama asla motivasyon yaratmayan, çocuğunun başarısını yakın çevredeki diğer çocukların başarısıyla karşılaştırma eğilimidir. “Komşunun kızı gece ikiye kadar çalışıyormuş, çocuk zehir gibi, nasıl da çalışıyor, sen neden çalışmıyorsun anlamıyorum, yediğin önünde yemediğin arkanda, kendine ait odan var, odanda hiçbir eksiğin yok, her istediğini yapıyoruz ama yine de seni çalıştıramıyoruz” Sınav yaşamın en önemli olayı değil: Sınavı yaşamın tek ve en önemli dönüm noktası gibi algılamak ve bu şekilde ifade etmek var olan olağan kaygıyı daha da arıtır. Sınav yaşamın önemli olaylarından sadece biridir ve bundan sonra çocuğunuzu bir sınavlar zinciri beklemektedir. Yaşamın kendisi, hatta doğum olayı bile bir sınav değil midir? Sınav Öncesi Sık Hatırlatma Yapmamak: Daha önce de söz ettiğimiz gibi olağan üstü bir durum varmış gibi tüm aile bireyleriyle sınava gitmek üzere yola çıkmak, ulaşım aşamasında öğrenciye sürekli “sakın heyecanlanma, sakin ol, soruları dikkatli oku, yanlış yapmamaya özen göster, zamanını boşa harcama, al şu şekeri de ye” gibi önerilerde bulunmak, durumu zora sokmaktan başka işe yaramaz. LÜTFEN UNUTMAYIN, İYİ İNSAN OLMAK, ERDEMLİ BİR İNSAN OLMAK BAŞARILI OLMAKTAN ÇOK DAHA ÖNEMLİDİR