Aziz Pavlus`un ve ilk Hıristiyanların varisleriyiz

advertisement
Mons. Luigi Padovese’nin
Anadolu’da Yaşayan Hıristiyanlara Mektubu
2007-2008
Sevgili Kardeşlerim,
Rabbimiz sizlere barış bağışlasın. Bu barışın daima
sizlerle birlikte olması için dua ediyorum. Bir episkoposun
görevi, yalnız kendisine emanet edilmiş olanlarla ilgilenip
onları eğitip, rehber olmak değil, aynı zamanda da onlar için
dua etmektir. Anadolu Kilisemizin sayıca azaldığını biliyor ve
ihtiyaçlarını çok açık bir şekilde görüyorum ve herbirimizin
diğerinin duasına ne kadar ihtiyaç duyduğunun da farkındayım.
Yaklaşık üç yıldır Tanrı’nın İnayeti beni sizlerin arasına
gönderdi.
Sizlere
bu
yılların
çok
kolay
geçtiğini
söylemeyeceğim. Birçok problem ve sorunlar huzurumu
kaçırdı ve denizin ortasındaki Petrus gibi ben de Rabbe:
“Yardım et, çünkü batıyorum” diye seslendim. Fakat aynı
zamanda şunu da söylemeden geçmemeliyim ki sizlerle
olabildiğim ve Anadolu Kilisemizin bir parçası olabilme
ayrıcalığına sahip olduğum için de Tanrı’ya şükrediyorum.
Yaşadığım zorluklar belki de gerçekten bu cemaati sevip
sevmediğimi bana gösteren denenmelerdi.
Bir kardeşiniz olarak bazen beni üzen bir zorluğu da
izninizle sizlerle paylaşmak istiyorum: imanımızın biraz
geleneksel olduğu, diğer anlamda derinliğini kaybettiği ve
2
cemaat duasına katılımın özellikle de Pazar günleri azaldığı
izlenimindeyim.
Birçoklarınız
dış
baskılara
karşı
cesaretle
hıristiyanlığını korumuş olan ailelerden geliyorsunuz. Bundan
bir asır önce ülkemizde birçok hıristiyanın gereklilik veya
kolaya kaçma yüzünden gönüllü olmadıkları halde imanlarını
inkar ettiklerini veya gizlediklerini biliyorsunuz. Bu kadimhıristiyan ailelerin soyundan gelen yüzlerce milyon kişinin
arasından bazılarının çok sık olmamasına rağmen ana
babalarının veya dedelerinin imanlarına dönme çağrısını
duyduklarının sevinçle farkına varıyorum. Bu sözleri hırisityan
kimliğini terketmiş olanları yargılamak için değil, ancak sizlere
imanın bizden önce gelmiş olanlar aracılığıyla bizlere iletilmiş
olduğunu gösterebilmek için söylüyorum. Bu, evlerimizde
sakladığımız antika bir kitap değil, bizlerin işbirliği olmadan
yaşayamayan, Tanrı’nın bir lütfudur.
Bundan önce de yazmış olduğum gibi “hıristiyan
doğulmaz, hıristiyan olunur”; yine bu sözler aracılığıyla
söylemeye çalıştığım, Tanrı’nın lütfunun bizlerin işbirliği
olmadan yetersiz olacağıdır. Tanrı bizleri mecbur bırakmaz,
yalnızca davet eder. İsa İncil’de kimseyi kendisini izlemesi
3
için zorlamadı, onlara yalnızca bir teklifte bulundu: “istersen,
gel ve beni izle” (Matta 19,21).
Bu teklif bugün bizlere de özgürlüğümüze saygı
gösterilerek tekrar edilmektedir. Belki de Tanrı’nın bizim
dualarımıza, kanunlara uymamıza ihtiyacı olmadığını bir
kez daha hatırlamamızda fayda vardır. İsa’nın bizlere
tanıtmış olduğu Tanrı’nın yüzü, bir vergi görevlisinin veya
yasaların uygun bir şekilde yerine getirilmesini bekleyen bir
yargıcın yüzü değildir. Tanrı Baba’dır ve bizden bir şey
istediğinde bunu kendi çıkarı için değil, bizim yararımız için
yapar. Dua etmemizi istediğinde, duamız Kendisini daha yüce
kılmayacaktır. Birbirimize karşı iyi davranmamızı istediğinde,
bunları Kendisinden bir karşılık bekleyerek yaptığımızı
düşünmez. İsa bizlere “bedava”, karşılık beklemeyen
sevginin ne anlama geldiğini öğretmiştir, bu öylesine bir
sevgidir ki kişinin kendisinden çok karşısındakine önem
gösterir.
Rab, kendisini izlemeyi kabul edenlere şu teklifte
bulunur: “benim yaptığım gibi yap”. Bakınız, burada
kullanılmış olan “gibi” kelimesi çok önemlidir, çünkü bizlerin
ne kadar İsa’nın havarileri olduğumuzun bir ölçüsüdür.
Komşumuza onun “gibi” hizmet edebiliyor muyuz? O’nun
4
bağışladığı “gibi” bağışlamaya hazır mıyız? Birbirimizi O’nun
bizleri sevdiği “gibi” seviyor muyuz?
Değerli
kardeşlerim,
bu
düşünceleri
sizlerle
paylaşıyorum, çünkü cemaatlerimizde bazılarının imanının
mantığını daha derin bir şekilde kavramaya ihtiyacı olduğunu
düşünüyorum. Bir Müslüman kardeşimiz bizlere neden
hıristiyan olduğumuzu sorduğunda nasıl cevap vereceğiz?
“İmanımı anne ve babamdan miras aldım” demek yeterli
olacak mıdır? İman eğer yalnızca nesilden nesile geçmişse,
kendi kendine gelişip oluşmamışsa, yetersiz bir imandır. İsa
İncil’de imanımızı kişiselleştirebileceğimiz yollar gösteriyor:
bizleri Tanrı’yla karşılaşmak için “kendi odamızın gizliliğine”
girmeye davet ediyor. Bu, yalnızca cemaat olarak birlikte dua
etmemizin yeterli olmadığının bir göstergesidir. İsa bizleri
Tanrı’nın yüzünü keşfedebilmemiz için İncili okumaya
davet edip, aynı zamanda birlikte dua etmemiz için devamlı
bizlere “nerede ki veya üç işi benim adımla bir araya gelirse
ben orada, onların arasındayım” diyor.
Tüm bu sözlerden Tanrı’nın kendisine yalnız sözler ve
hareketler sunulan dilsiz bir put gibi tapınmamızı değil, tüm
yüreğimizle
katılımımızı
istediği
çıkıyor.
Son
Akşam
Yemeğinde, başını İsa’nın omuzuna yaslayan Havari Yuhanna
5
bizlere “Tanrı sevgidir” (1.Yuhanna 4,16) diyor. Öyleyse Tanrı
bizden ancak tek bir şey bekleyebilir o da sevgi dolu bir
cevaptır. Sevmek için yalnız bedenen değil aynı zamanda istek
ve yürekle hazır olmak gerekir.
Vicdanımızı yoklayıp nasıl dua ettiğimizi düşünelim,
Rabbimiz İsa’ya veya Göksel Babamıza yaklaşmanın bir görev
mi yoksa bizleri bizlerden çok sevenle bir buluşma/karşılaşma
ihtiyacı mı olduğunu sorgulayalım.
Papa Benediktus’un 28 Haziran’da, 28 Haziran
2008’den 29 Haziran 2009’a kadar olan dönemi Katolik
kilisesinde Havari Pavlus’un doğumunun ikibininci yıldönümü
kutlamalarına ithaf ettiğini belki biliyorsunuz.
Pavlus da tıpkı sizler gibi bu toprağın evladıdır.
Pavlus bizden biridir. Tüm Hıristiyan dünyasında kim: Pavlus
benim Anadolumun topraklarında doğdu, deme ayrıcalığına
sahiptir? Tabii ki Roma şehri havarinin dünyamızdan ayrılışını
görmüş ve kemiklerini koynunda barındırmaktadır, ancak
Pavlus, Tarsus’da ışığı görmüş ve Antakya’da hıristiyan
cemaatini bulmuştur.
Bunları sizlere yalnızca Pavlus’la hemşehri olduğumuz
için değil aynı zamanda onu daha da iyi tanımakla sorumlu
olduğumuz için söylüyorum. Pavlus, İsa’yla olan tecrübesi
6
aracılığıyla, - mektuplarıyla – bizlere Tanrı’ya yaklaşmamızda
rehber olur.
Bu yıl sizleri Pavlus’un mektuplarını okumaya davet
ediyorum. Ben ise kendi payıma, önümüzdeki aylarda sizlere
bir mektupla ulaşacağım çünkü İncil’de bu havariyi daha iyi
tanımak, Mesih’in “bilgiyi çok aşan bu sevgisini” (Efesliler
3,18) anlamamıza yardımcı olacaktır. Tüm kiliseler için
kaygılanan Pavlus (2.Korintililer 11,28), kendi kilisesi olan
Anadolu Kilisemize rehber olsun ve onun gibi İncil’in
güvenilir şahitleri olabilmemiz için Tanrı’ya aracılık etsin.
Sizleri kutsuyorum
+ Luigi, Episkoposunuz
7
“Theofilos” Din Eğitim Merkezi
8
Download