İLK KÜTÜPHANELER İnsanla beraber vardı ses. Sonra söz oldu o sesler. İnsan çok sonra yazıyı buldu. Yazı, bizi uygarlığa taşıyan en önemli araç oldu. Zaten tarihin de başlangıcı yazının icadıdır. İnsanoğlu kil çamurları üzerine yazdı. Tabletler güneşte kurutuldu. Yine kilden yapılan, güneşte kurutulan zarflara kondu mektuplar; üzerine adres yazılıp Mezopotamya'dan Anadolu'ya postalandı. İnsanoğlu, dağlara, taşlara yazdı. Sonra Mısır'da yetişen papirüs yaprağı kağıt gibi kullanıldı. Daha sonra, keçi derisi ıslah edilerek kağıt haline getirildi Bergama'da. Pergamum kağıdı, Bergama kağıdıdır, parşömen denilen lüks kağıdın atası. İnsanlık tarihinde, matbaanın icadı en büyük, en köklü devrimdir. Kitap matbaanın icadı ile kitap olmuş, güçlenmiş, insanlığın ilerlemesine büyük katkıda bulunmuştur İSKENDERİYE KİTAPLIĞI Antik çağın ünlü üç kitaplığı vardı. Bunlardan biri Mısır'da, İskenderiye Kitaplığı, ikincisi, bizim ülkemizdeki Bergama Kitaplığı. Zenginlikleri ile rakip idiler bu kitaplıklar birbirlerine. Bergama kralı kitaba düşkündü. "Dünyanın en zengin kitaplığı benim krallığımda olacak." diye tutturmuştu. Nerede kitap bulursa getirtiyordu Bergama'ya. Evlerdeki kitapları bile zorla alıyor, krallık kitaplığına koyuyordu. O zamanlar, basımevleri yoktu. Matbaa makinesinin icadına daha çok zaman vardı. O değerli el yazması kitaplarla doldu Bergama kitaplığı. Sayıları tam iki yüz bin olmuştu. İskenderiye kitaplığını bastırmıştı. Kral memnundu, mutlu idi. Sonra efendim ne olduysa oldu. Bir başka kral Bergama Krallığını, Roma İmparatorluğuna verdi vasiyetinde. Krallık da, kitaplık da geçti Roma'nın eline. Sonra bir şey daha oldu; Doğu Roma'da hüküm süren, Mısırı da ele geçiren komutan Antuvan (Antonius) Mısır Kraliçesi, Mısır'ın hakimi o güzel, büyük burunlu kadına aşık oluverdi. Gönül bu ya. Ne yapacağı belli olmaz. Kraliçe Kleopatra, cilve yaptı, nazlandı, her kadın gibi aşığını üzdü. O üzüldükçe zevk aldı. Sonra onun aşkını sınamak geldi aklına. "Sen" dedi, Romalı kumandan Antuvan'a, "Beni yeterince sevmiyorsun. Sevgini kanıtlamanı istiyorum." "Dile benden ne dilersen!" dedi aşık Antuvan, gözü dönmüş Romalı "Senin için yapmayacağım fedakarlık yoktur. İste senin için canımı bile veririm." diye cevap verdi sevgilisine. Kleopatra‘nın cevabı şöyle: - "Canını ne yapayım ben. Senden istediğim küçük bir şey, Bergama kitaplığındaki kitapları istiyorum. Onları İskenderiye'ye gönder yeter bana. O zaman anlayacağım beni sevdiğini," dedi, uzun burunlu, kitapsever kraliçe. -"Emrin olur." dedi aşık komutan. Ve efendim, masal değil bu. Tarih böyle söylüyor. 200.000 kitap göç eyledi Mısır'a. Boşaldı Bergama kitaplığı... Anadolu'da, hemen şuracıkta, Kuşadası'na giderken Selçuk'tan sonra sol tarafta bir antik, ünlü bir kent var Efes.Efes’te de bir antik kütüphane vardı. Adı Selsüs Kitaplığı. Kim Selsüs? Romanın Anadolu eyaleti valisi. Selsüs kitaplara değer veren bir vali idi. Ölünce oğlu Aquila geçti yerine. Vali oldu. Babasının anısına bir güzel kitaplık yaptırdı. Babasının gömülü olduğu taş mezarı da kitaplığın bodrumuna yerleştirdi. Şair ruhlu bir vali imiş Selsüs. Oğluna vasiyet etmiş. Mezarımın üzerine sabah güneşi gelsin, demiş. Kitaplığın mimarisi öylesine düzenlenmiş ki, bugün bile valinin mezarına sabah güneşi düşmektedir. Çok güzel restore edildi. Çok görkemlidir bu kitaplık. Bu kitaplıkta da tam 12 000 el yazması kitap vardı. Efes büyük bir kültür, sanat, felsefe kenti idi. Elbet bir kitaplığı olacaktı. Peki, şimdi soracaksınız. "İskenderiye kitaplığındaki, Selsüs kitaplığındaki kitaplar ne oldu?" Yandı efendim. Yaktılar efendim. İskenderiye kitaplığının külleri arasından iki kitap kurtulabildi. İzmirli kör şair Homer (Homeros)'in İlyada ve Odysseus adlı kitapları bunlar. Selsüs kitaplığında ise bir tek sağ kitap kalmadı. TÜRKLERDE KÜTÜPHANECİLİĞİN TARİHÇESİ BEYAZIT DEVLET KÜTÜPHANESİ Yurdumuzda devlet eliyle kurulan ilk kütüphanemiz; eskilerle yabancıların "Kütüphane-Millî, Kütüphane-i Umum-î" ve en doğrusu, alnına yazılmış kitabesinden de anlaşılacağı üzere "Kütüphane-i Umum-î Osmanî" yani bugünkü adıyla "Beyazıt Devlet Kütüphanesi" dir. Kâğıda, yazı ve kitaba dolaysıyla okumaya büyük önem veren atalarımızın daha Uygurlar zamanında kütüphaneler kurduğunu biliyoruz. İlhanlılar' dan Büyük Selçuklu İmparatorluğu' na Anadolu Selçukluları' na ve onlardan da Osmanlılara geçen Vakıf kütüphane kurma geleneği, sadece kendi şartları ve imkânları içinde oluşup, işleyen kuruluşların da memleket kültürüne pek çok hizmetlerde bulunmasına vesile olmuştur. SULTAN AHMET KÜTÜPHANESİ Özellikle Osmanlı Devleti' nin gerek yükselme ve gerekse bunu takip eden devirlerinde imparatorluğun muhtelif yerlerinde başta Fatih Sultan Mehmed, Kanunî Sultan Süleyman, II. Mahmud, III. Ahmed, I. Hamid, III. Mustafa, Valide Sultanlardan Esmihan Sultan, Nurbani Sultan, Pertevniyal Valide Sultan, Sadrazamlardan Köprülü Mehmed Paşa, Koca Ragıp Paşa, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Şehit Ali Paşa, Kılıç Ali Paşa ile Darüssade Ağaları Hacı Beşir Ağa, Mehmed Ağa, Şeyhülislamlar Feyzullah Efendi, Arif Efendi, Esat Efendi ile ricali devletten reisülküttap Mustafa Efendi ve Selim Ağa' nın kurduğu kütüphanelerden başka, Aziz Mahmud Hüdai Efendi ve Halet Efendi' nin kurduğu tekke kütüphaneleri Topkapı ve Yıldız Saraylarında kurulan saray kütüphanelerini görüyoruz. Hilmi Fırat Anadolu Lisesi Kütüphanesi Kütüphaneler, diğer okul vb. müesseselerle birlikte, 1826 yılında vakıf müesseseleriyle ilgili bakanlık olan Evkaf Nezareti' nin kuruluşuna kadar, kendi özel vakfiyelerindeki hükümlere göre idare edildiler. Ancak, Maarif Nezareti kurulunca, bu müesseseler Evkaf' tan Maarif' e geçmişlerdir. 1869 yılında yürürlüğe konulan "Maarif-i Umumiye Nizamnamesi" nin arkasından 1881' de "Kütüphanelerin Suret-i Tesisi ve Usul-i İdaresi" ne dair talimatname çıkar. Vakıf kütüphaneler yerine, artık devlet tarafından konuya el atıldığını görürüz. Hattâ bu anlayışı, daha geriye de götürebiliriz. Hilmi Fırat Anadolu Lisesi Kütüphanesi Meselâ, Kosava Vilayeti' ne bağlı İpek Livası' nın Yakova Kazası' nda 1863' de hükümetce bir kütüphane kurulduğu biliniyorsa da eldeki bilgilerle, bu teşebbüsün nitelik ve önemi hakkında fazlaca bir fikir edinemiyoruz. Mithat Paşa' nın Valiliği sırasında (1861-64) Niş' de kurduğu ve sonraki Vali Abdurrahman Paşa' nın gayretleriyle 1868' de yeniden hizmete açılan kütüphaneye devlet desteğinin de derecesi pek bilinmemektedir. Bu görüşlere diğer bir örnek de Bağdat' ta Maarif yönetimince 1879-1880 yıllarında kurulan "Maarif Kütüphanesi" dir. Ayrıca Evkaf idaresinin oluşturduğu Bağdat' ın A'zamiye Nahiyesi' nde kuruluş tarihi belli olmayan bir kütüphane, bunlara eklenebilir. Devlet eliyle kurulan ve oluşum şartları teferruatı ile bilinen ilk kütüphanemiz, "Beyazıt Devlet Kütüphanesi" dir. Avrupa' daki gelişmelerin Osmanlı İmparatorluğu' na da intikâli ile aradaki sirkûlasyonun artması, bir yerde vakıf eserleri besleyen toprak parçalarının birer birer elden çıkarılmasından başka, aydınların isteği ve bunun devlet kademelerince de ilgi ile karşılanması, pek çok Batı ülkelerinin o güne kadar millî kütüphanelerini kurmuş olmalarının idareye böyle bir kararı aldırdığını söyleyebiliriz. Maarif Nazırı Mustafa Paşa gibi müteşebbis bir eğitimci ve daha o yıllarda, "Memlekette nahiyelere kadar kütüphaneler kurulmalıdır." diyen Sadrazam Said Paşa ve Hilmi Fırat Anadolu Lisesi Kütüphanesi bu kütüphanenin kuruluşuna ayrıca şahsî bütçesinden katkıda bulunacak kadar cömert olan Padişah, Sultan II. Abdulhamid Beyazıt Kütüphanesinin kuruluş kararının tatbikinde etkili olmuşlardır. 1913 yılında kütüphaneler tekrar Evkaf Nezareti' ne bağlandığı halde Beyazıt Kütüphanesi tek başına Maarif Nezareti' nde kalır. Hilmi Fırat Anadolu Lisesi Kütüphanesi Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Hakkındaki Kanun, kütüphanelerin koleksiyon yönünden gelişmesine yardım eder. Cumhuriyet' ten sonra bütün kütüphaneler yeniden, Maarif Vekaleti'ne geçer. Daha sonra Başkent Ankara' da Millî Kütüphane' nin temelleri atılır. Millî Kütüphanenin kuruluşu Adnan Ötüken gibi bir değerin öncülüğünde gerçekleşir. Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nin, İstanbul'un kültürel açıdan merkezî bir yerinde olması ve Türkiye 'de basılan tüm dokümanlardan birer adedinin kütüphanede saklanması, yerli ve yabancı çok sayıda okuyucunun akınına sebep olmaktadır. YAZAN: MUSTAFA KEMAL YILMAZ SESLENDİRENLER: ÖZGE ESİN(9-G) AYDENZİ AYDIN(11 FEN C)