SAĞLIK Mine Sultan ÜNVER / mine.unver@trt.net.tr Biyonik ameliyatında dünyada bir ilk Türkiye’den ÜLKEMİZDE GÜZEL ŞEYLER OLUYOR Ü lkemizde güzel şeyler oluyor. Bunlardan biri de sağlık sektöründe. Dünyada gelişmiş sekiz ülkeden sonra, Türkiye’de de biyonik göz ameliyatları yapılmaya başlandı. Yani, körlüğe veda dönemi başladı. Üstelik ülke olarak, bir ilke de imza attık. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Emin Özmert tarafından, az sayıda ülkede uygulanan biyonik göz operasyonunda, “endoskop” desteğiyle iç görüntüleme yapılarak dünyada bir ilk gerçekleştirildi ve literatüre sokuldu. Bir cerrahi yöntem olarak büyük ilgi gördü. Hatta yurt dışından doktorlar, bu ameliyatı öğrenmek için kliniğimize gelerek eğitim almak istiyorlar. Öncelikle bu ameliyatı yapabilmek için Türkiye’de iki kurum akreditede olmuşken, artık daha fazla merkez, biyonik göz ameliyatlarını gerçekleştirebilecek. Sağlık turizmine de kapı açabilecek biyonik göz uygulamasının ne olduğunu ve ülkemizdeki durumunu öğrenmek adına Prof. Dr. Emin Özmert ile görüştük. Biyonik Göz uygulamasında sistem nasıl işliyor? Biyonik göz uygulamasına konu olan mikroçip, yaklaşık 4-5 saat süren zor ve ince bir ameliyatla göz retinasına monte ediliyor. Uygulamadan sonra hastaya özel bir gözlük takılıyor. Gözlüğün ortasında kamera bulunuyor ve ortam bu kamera marifetiyle taranıyor. Oluşan video 18 TRT VİZYON görüntüleri, hastanın belinde taşıdığı ufak bilgisayarla özel elektrik uyaranlarına dönüyor ve gözlüğün sapında bulunan verici antene geliyor. Bunlar da ameliyatla gözün dışına konmuş olan alıcı antene gönderiliyor ve göz içerisine yerleştirilmiş olan mikroçipin uyarılmasıyla canlı kalmış olan iç retina hücreleri harekete geçiriliyor. Bunun sonucunda, uyarılar beyne iletiliyor. Sistemle, yapay bir bilgisayar görmesi sağlanıyor. Hastanın, buna uyum sağlayabilmesi için ameliyatın ardından 9 ay süren bir rehabilitasyon sürecinden geçmesi gerekiyor. Tekniğin uygulandığı kişi ,bu aşamada,grinin tonları olarak, bulunduğu ortamda kaç kişi olduğunu, silüetleri ve çevredeki materyalleri sanal görüntü olarak görebiliyor. Sistem 5 yıl önce klinik kullanım için onaylanmışsa da hâlâ gelişen bir sistem, daha çok gelişecek. Nitekim hastanın belinde taşıdığı aparat içindeki yazılım sürekli güncellenecek. Hatta beyine yerleştirilecek bir yöntem üzerinde çalışılıyor. Şu an, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki UCLA Üniversitesinde ilk insan uygulaması yapılmaktadır. Bu gerçekleşirse, çeşitli nedenlerle oluşan tüm körlüklere çare olabilecek. Biz de klinik olarak bu çalışmalara katılabilmek için gerekli alt yapımızı oluşturduk ve başvurumuzu yaptık. Türk bilim insanı Prof. Dr. Emin Özmert tarafından, az sayıda ülkede uygulanan biyonik göz operasyonunda, “endoskop” desteğiyle iç görüntüleme yapılarak dünyada bir ilke imza atıldı. İnsanlarımız, hastalar, bu uygulamadan ne kadar haberdar? Biyonik göz uygulamasını tanıtmak, hasta ve hasta yakınlarını bilgilendirmek adına, üç kez hasta ve hasta yakınlarını bilgilendirme toplantıları yaptık ve bunları basın aracılığıyla duyurduk. Ülkemizde gündem her ne kadar umut kırıcı ve karamsar gibi görünse de bir taraftan, bizim de içinde olduğumuz bu araştırmalar devam ediyor. Fakat ilgili kurumlara derdimizi tam manasıyla anlatabildiğimizi söylemem mümkün değil. Ancak bağışlarla çalışmalarımızı yürütüyoruz. Örneğin iki ameliyatımızı da bağışlarla yaptık. Birincisi ATO (Ankara Ticaret Odası), ikincisi ise Amerika destekli yapıldı. Hastanın, teknik donanımı kullanabilecek fiziki, psikolojik ve mental kapasitesinin olması, eğitimlere devam edebilmesi lazım. Hastanın çevresi de bu süreci destekleyebilmeli. Mitolojide, yüz gözlü dev olarak bilindiği için sisteme Argus II ismi verilmiş. Biyonik Göz ameliyatını kimler yaptırabilir, hastanın sahip olması gereken şartlar nelerdir? Sistemin çalışabilmesi için kişinin daha önceden belli bir görme deneyiminin olması ve bunun görsel hafızaya yerleşmiş olması gerekiyor. Daha sonra beynin plastisitesi, esnekliği ile mevcut görme çalıştırılabiliyor. Yani doğuştan görmeyenler için, bu epiretinal protez uygulaması şu anda uygun değil. 25 yaşından büyük hastalar olmalı ve muayenede göz yapısının ameliyata uygun olduğunun saptanmış olması gerekli. Hastanın ve hasta çevresinin motivasyonu da başka bir etken. Bu sistemi sürdürebilir olmaları gerekli. Çünkü yaklaşık bir sene kadar süren zorlu bir takip ve rehabilitasyon süreci var. Dünyada ve Türkiye’de ne kadar biyonik göz ameliyatı yapıldı? Dünyada sekiz ülkede, akredite edilmiş yaklaşık 16-17 merkezde 220 civarında Argus II biyonik göz ameliyatı yapıldı. Bizim kliniğimizde iki, Şişli Etfal’de de iki ameliyat gerçekleştirildi. Bizi dünyada yapılan diğer ameliyatlardan ayıran özelliğimiz, 4-5 saat kadar süren ve ciddi komplikasyonları olabilen bu ameliyatta, riskleri en aza indirmeyi sağlamamız. Gözü tamamen kaybedebileceğimiz bu ameliyatın bazı yetersizliklerini, dünyada ilk defa uygulanan endeskop destekli, kontrollü bir yöntem gerçekleştirerek telafi ettik ve böylece dünyada bir ilki gerçekleştirdik. Aynı zamanda, daha sonra yapılacak uluslararası katılımlı eğitimlerde kullanılmak için de üç boyutlu görüntü kaydı aldık. Bu yöntem, şu anda bilim dünyasına sunuldu ve oftalmik literatüre girdi. Uluslararası bazı merkezler bağış yapma yoluyla, bizim yanımıza sistemi öğrenmeleri için, yabancı doktorlar göndermeye çalışıyorlar. Her ne kadar şu ana kadar iki ameliyat yapmış olsak da biyonik gözde bu anlamda öncü olduk. Biyonik Göz kullanmak elektronik dalgaları zorunlu kılıyor. Bu sinyaller yüzünden kullanıcı yan etkilere maruz kalıyor mu? Elektrotların retinaya yan etkisi olmaması için farklı elektrot sistemleri geliştirildi ve üzerinde çalışılmaya da devam ediliyor. Sistem, retinayı hasarlayabilecek eşiğin ötesinde uyarılar veriyor. Zaman içerisinde zararı saptındı mı derseniz, 11-12 yıllık sonuçlara göre herhangi bir zararın gözlenmediğini söyleyebilirim. Hatta retina elektriksel olarak uyarıldığı için retinal doku büyüme faktörleri de salgılıyor, sanki kök hücre uygulaması yapılmış gibi, dejenere olmuş hücrelerde bir canlanma ve görme alanında genişleme mümkün olabiliyor. Peki, diğer göz merkezleri bu uygulamaya ne zaman geçebilecek? Bu yöntem, yaklaşık otuz yıllık ar-ge’si olan bir yöntem. 2013 yılında FDA, 2011 yılında da CE onayını almış bir uygulama. Bu ürün 2014 yılı içerisinde Sağlık Bakanlığı tarafından da onaylandı ve Ulusal Bilgi Bankasına kaydı yapıldı. Artık deneysel değil, klinik uygulaması olan bir ürün. Şu anda, yapay görme olarak adlandırılan bu uygulama tıpta yeni bir açılım. Gerçekten muhteşem bir kapı açılıyor. Dört-beş saat süren komplike bir ameliyat ama bu ameliyatı, ilave özel eğitimini aldıktan sonra en iyi şekilde yapabilecek cerrahlarımız var. Zaman içinde merkezler çoğalacaktır ama cerrahların köklü bir eğitimden geçmesi ve kliniklerin gerekli alt yapısının tamamlanmış olması lazım. Çünkü burada ameliyatla biyonik gözü taktık, iş bitti, gibi bir durum yok. Ameliyat öncesi detaylı titiz çalışmalar gerekiyor. Hastaların arasından psikolojik yönden, motivasyon yönünden en iyi adayların seçilmesi zorunludur. Kliniklerin gelişmiş rehabilitasyon alt yapılarının olması lazım. Kliniğimizde, Prof Dr. Aysun İdil tarafından yönetilen ve uzun yıllar içerisinde geliştirilmiş çok gelişmiş biyofizik ve rehabilitasyon laboratuarları vardır. Merkezimizi ziyaret eden yabancılar, TRT VİZYON 19 donanımların Avrupanın en iyilerinden olduğunu söylüyorlar. Dolayısıyla, biyonik göz çalışmaları yapacak olan merkezlerin buna göre sağlam adımlarla şekillendirilmesi lazım. Yoksa süratli bir şekilde geçiş, ticari suistimale neden olabilir. Heyecan verici, uzaysal bir yöntemmiş gibi hastaları etkilemeleri mümkün. Bunun önüne geçmek çok önemli. Bu yüzden bu uygulamanın, Sağlık Bakanlığı bünyesinde bir bilimsel komisyonun ve bu işi bilen insanların kontrolünde yürütülmesi lazım. “Uluslararası merkezler, bizim yanımıza sistemi öğrenmeleri için, yabancı doktorlar göndermeye çalışıyorlar. Cerrahi yöntemimizi öğrenmek istiyorlar. Türkiye, biyonik göz alanında bir uygulama, eğitim ve araştırma merkezi olabilir.” Prof. Dr. Emin Özmert Biyonik göz ile ilgili eğitimler başladı mı? Kliniğimizde çok gelişmiş bir “Simülasyon ve Mikrocerrahi Laboratuarı” mevcut olup, bu tip ameliyatlarla ilgilenen yerli ve yabancı doktorlara eğitim vermekteyiz. Bu temel eğitimleri alan doktorların sertifiye edilmesinden sonra, biyonik göz ameliyatına başlamaları daha doğru olur. 20 TRT VİZYON Biyonik Göz ameliyatları SGK kapsamına alındı mı? SGK kapsamına alınması için başvurularımızı yaptık. Şu anda olay SGK aşamasında ama çok yavaş ilerliyor. Çünkü sistem şu anda pahalı. Dünyada, ileri teknoloji ürünü tek bir cihaz var. Biyomateryaller çok gelişmiş, bilgisayar yazılımı muntazam. Böyle olduğu için pahalı olması da normal. Öte yandan Amerika ve Avrupa ülkeleri biyonik göz uygulamasını geri ödemeye almış durumda. Çünkü bu hastalar mağdur durumda olan genç hastalar. Ürün pahalı gibi görünse de, kişinin uzun süre bağımlılığını, sosyoekonomik yükünü azaltacağınızı düşünürseniz faydası yüksek. Nitekim bunun fayda-maliyet çalışmaları da yapıldı. Ve bu raporlara bakarsanız hiç de pahalı değil. Öte yandan kanser hastalarını, nörolojik ya da ortopedi hastalarını konu edinirsek, aslında devlet bazı durumlara daha çok para harcıyor. Tavuk karası toplumda beş bin kişide bir görülen genetik zeminli bir hastalıktır ve Türkiye’de 20.000 – 25.000 kişinin bu hastalıktan etkilendiği hesaplanmaktadır. Bunların da çok küçük bir kısmı bu ameliyat için uygun olabiliyor, ki bu da yılda 47 hastaya tekabül ediyor. Dolayısıyla, ilk anda algılandığı gibi sağlık sistemine büyük yük getiren bir durum değil. Sizin, yerli biyonik göz üretimi için girişimleriniz de var. Bilgi evrensel olup insanlığın ortak malıdır ve tüm gelişmeler de böyle başlar. Ülkemizde de buna benzer bir bilimsel altyapı oluşturmak ve kendi markamızı geliştirebilmek için, Ankara Üniversitesi Teknokent’i, ODTÜ, Roketsan ve TOBB Üniversitesi’yle ilk bilimsel temaslara başladık. Türkiye’deki biyonik göz ameliyatları sağlık turizmi için de bir fırsat olabilir mi? Aslında sistem bunu gerçekleştirmeye çok elverişli. Tavuk karası hastaları ya Avrupa ülkelerine gitmekte, ya da buranın doktorları o ülkelere giderek bu ameliyatları yapmaktadırlar. Dolayısıyla biz de başarımız ve alt yapımız sayesinde yurt dışından hasta ve eğitim için doktor çekebiliriz. Çünkü biz, daha önce bahsettiğim gibi, bu yabancı doktorlara eğitim verecek ve gelecek hastalara biyonik göz ameliyatı yapacak teknik alt yapıya ve bilgi birikimine sahibiz. Sayın Hocam, ‘yetim hastalıklar’dan birine çare bulmak için senelerdir çaba gösteriyorsunuz. Üstelik gerekli desteği alamayarak, zorluklara göğüs gererek. Bu çabanız neden? Ülkemizdeki modern vitreoretinal cerrahi uygulamaları büyük oranda, ilk defa 1987 yılında kliniğimizde başlattığımız çalışmalarla bu hale gelmiştir. Daha önceleri, mesela diyabet, tansiyon sebebiyle oluşan göz içi kanamalara, trafik kazalarında meydana gelen ciddi göz yaralanmaları ve göz içi yabancı cisimleri gözün kör olmasına sebep oluyordu. Artık bu durumlarda, büyük oranda gözleri kör olmaktan kurtarabiliyoruz. Nitekim biyonik göz ameliyatı da, mevcut vitreoretinal cerrahi ameliyatının ileri bir aşamasıdır. Vitreoretinal cerrahi ameliyatlarını büyük oranda başarıyla gerçekleştiriyor olsak da, kendimi tekrarlamayı sevmiyorum ve devamlı bir arayış ve aşama yapabilme halindeyim. Öte yandan, kör olacak pek çok hastayı, vitreoretinal ameliyatlarla kabaca % 80-90 oranlarında kurtarabilirken, hâlâ % 10-20 oranında kurtarılamayan ya da hiç tedavi edilemeyen bir hasta grup var! Üstelik görmeyi kaybetme olayı, herkes için çok ağır bir travmadır. Daha küçücük yaşlarda tavuk karası teşhisi konulan çocuğunuzun, yaşı ilerledikçe giderek kör olduğunu izlemek hiç kolay bir şey değil. O yüzden görev bize düşüyor, bilimdeki biyomateryal alanındaki gelişmeleri takip edip uygulamaya geçirmemiz lazım. Nitekim biyonik göz uygulamasının gelişimini imrenerek takip ettim, uygulanabilir olduğunda ise üreten firmayla irtibata geçip, ilişkiler kurdum. Altı ay boyunca, klinik altyapı, donanım, bilgi birikimi, özgeçmişimiz anlamında bir denetimden geçtik ve nihayet bu uygulamayı ülkemize getirdik. Amerikalıların ürettiği bir sistem olsa da, biz ameliyat yöntemiyle farkımızı yarattık. Yeni birşeyler yapmak kolay değil elbette; çok büyük özveri, çaba var; büyük hayal kırıklıkları , kovulmalar, terslenmeler var. ‘Niçin bununla uğraşıyorsun, ne kârın var?’ gibi imalar da var. Fakat bu tür durumlar hırsımızı artırıyor, bizi daha da motive ediyor. Gerektiğinde bağışlarla yapıyoruz. SAĞLIK TURİZMİ İÇİN BİR FIRSAT an ülkemizde, yalnızca iki devlet kurumu akredite edilmiş durumda. Henüz bizler gibi özel göz merkezlerine ilgili izin verilmedi. SGK kapsamına alınması gibi diğer resmi prosedürler de maalesef ki yavaş işliyor. SGK kapsamına alınmadığında, şu anki yüksek maliyet sebebiyle, ihtiyaç olmasına rağmen talep görmeyebilir. Oysa biyonik göz, bir an evvel daha geniş hasta kitlesine uygulanmaya başlanması gereken bir başarı. Biyonik göz uygulamasına dair gelişmeleri yakından takip ediyoruz Göz merkezi olarak, biyonik göz ameliyatlarını uygulamak adına, Sağlık Bakanlığı’nın öngöreceği şekilde, gerekli alt yapıyı derhal oluşturabiliriz. Cerrahlarımız da, alacakları eğitimin ardından biyonik göz uygulamasını başarıyla gerçekleştireceklerdir. Bu anlamda gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Op. Dr. Mehmet Şahin Mayagöz Biyonik göz uygulamasında Türkiye merkez olabilir Göz hastalıkları ülkemizde son teknoloji kullanılarak tedavi ediliyor. Uzmanlık alanım olan; katarakt, excimer lazer, göz çevresi estetiği, retina problemleri gibi göz hastalıklarında çok başarılı tedavilerimiz var. Hastalarımın olumlu geri dönüşleri ve tavsiye üzerine giderek artan hasta sayısı bu fikrimi doğruluyor. Körlüğe çare olmada, en son teknolojiyi kullanarak ve birikimimizi sürekli güncelleyerek hizmet veriyoruz. Gerçekten ülkemiz, özellikle göz cerrahisi denildiğinde, önemli hekimlere ve teknik alt yapıya sahip. Bu anlamda özel sektör, göz hastalıklarında ciddi ve güzel işler yapıyor. Halkımıza ve sağlık turizmine katkısı çok önemli bir orana sahip. Göz tedavisi ve körlükle mücadelede de dünyaya başarımızı ispat ettik. Bu başarıya ülkemizin tıbbi teknik altyapısının gelişmişliğini ve yetişen uzman doktorları da eklersek, sağlık turizmine çok uygun bir zemine sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Sağlık turizmi için bir fırsat Tıbbın pek çok alanında olduğu gibi, göz tedavisi ve körlükle mücadelede de dünyaya başarımızı ispat ettik. Bu başarıya ülkemizin tıbbi teknik altyapısının gelişmişliğini ve yetişen uzman doktorları da eklersek, sağlık turizmine çok uygun bir zemine sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Sağlık turizmine kapı açılması, sadece gerekli politikaların hayata geçirilmesine muhtaç. Biyonik göz anlamında da süreç tamamlanıp özel merkezler olarak bizler de yapılandığımızda, uluslararası alanda ülkemiz baş rolü üstlenebilir. Körlüğe vedanın ilk adımları Biyonik göz uygulaması ise çığır açıcı bir gelişme, bir anlamda körlüğü vedanın ilk adımları ama henüz retinitis pigmentoza (tavuk karası) hastalığı ile sınırlı. Zamanla başka retina hastalıklarında da görmeyi sağlayacak teknik gelişecektir elbette. Fakat, biyonik göz henüz rutine girmeyen yeni bir uygulama. Nitekim şu TRT VİZYON 21